Ekşi Duyuru

propolis tüketip fayda gören biliyorum, diğerlerini bilmiyorum.

Ailecek polen ve propolis kullanıyoruz uzun zamandır ve çok faydasını gördük. Tabi önemli olan iyisini bulabilmek , malesef baldaki gibi sahte / gerçek ikilemi bu ürünlerde de var.Faydaları hakkında çeşitli yabancı yayınlar var , çoğu üniversite bünyesinde hazırlanmış. Onları okumanı tavsiye ederim.

Balparmak yeni ürün çıkardı bunları içeren apizen diye. Marketlerde buzdolabında satılıyor. Tavsiye ederim

var. hemen hemen ders kitapları satan tüm yerlerde o tarz kitaplar bulunabiliyor. rahat bulunur yani.

(bkz: izopropil alkol)

buradaki rubbing sürme anlamına geliyor, yani tene sürülebilecek alkol işte

Rinne weber testi

Weber galiba dise alna falan konulandi

aynen weber. alna çene kemiğine falan değdirilip. kemik iletim yolu değerlendiriliyo. rinnede de hava yolu. işte iletim tipi işitme kaybı mı sensoriel işitme kaybı mı onları ayırt etmek için.

(bkz: inside the koran)

aynı kafa karşı tarafta da var, "ömrünü çürütüyor" tavrı. bırakın da insanlar ne istiyorsa onu yapsınlar.

edit: karşı taraf da benzer şekilde dert edip kitap öneriyor, şunu oku bunu yap, bak yazık olacak ölünce cehenneme gideceksin diyor.. bu nasıl saçma ise seninkisi de saçma.

onca yıllık ateistim, benim hiç böyle çabam olmadı. yalnız cidden kitap mitap önerebilirsin ancak zorlamak olmaz.

ben zaten istediğini yapsın istiyorum. karşı taraf dediğin yer "ateistler istediği gibi yapsınlar" demiyor, ya yakıyor ya da taşlıyor. ben ateist değilim ama aşırı dindar biri olmaması için onu yönlendirmek istiyorum. sonunda tercih yine onun olacak.

Isaac Asimov - Patlayan Güneşler

yok ki bunun formulu. bence fikrini degistirmek icin hic ugrasmayin bosuna. kendi merak edip geldiginde hazirlikli olun sorularina, sadece cevap verin, hic yargilamadan.

Eski muslumanlarin toplandigi site var, girsin biraz okusun:



www.reddit.com

asdasdashdgaj

-normale döndürmek, dini duyguları zayıflatmak mümkünse islamsızlaştırmak istiyorum.

-ben zaten istediğini yapsın istiyorum.... onu yönlendirmek istiyorum.

yani kusura bakma ama bence önce sen normale dön.

Sana soruyor mu napıym diye?

Sormuyosa, üstüne ne vazife?

Soruyosa ve sen daha kendi düşüncenin temellerini oluşturan şeylere vakıf değilsen, önce sen oku.


Bi de, yanacaksınız saçınızı örtün diyen türbana girin diyen hacı amcalar gibi tavrın. Yani yanlışsınız.

@esenboga; şeytanın istanbul şubesi misin? Namaz kılıyor da sana ne zararı var, illa arkamda bana cemaat ol mu diyor?

Bence kendi haline bırak adamı, herkes inanmak istediğine inansın. Yaptığın çok büyük bir yanlış.

hacı yazdığın kaynakların hepsini okudum, izledim vs. İncil meali hariç.
(richard dawkins bambaşkadır özellikle)

İnan hiç bir bok olmadı inancımda. Halen yerinde duruyor. Bayram ve cuma namazlarına giderim. İçkimi de içerim.

Hadi atayız buna cevap ver şimdi.

Bu iş olmaz öyle dostum, zorlamaman lazım. Bence rahatsız edici. Onlar seni zorluyor mu ?

yarin bir gun gidip Allah'in emri diye insanlari diri diri yakmayacaksa, kimseye zarari yok tabi ki. konu sapacak ama su da var, emrin nerden geldiginden bagimsiz %90 herkeste bir psikopatlik egilimi var.. bu yuzden arkadasiniza sosyal psikoloji kitaplari vermek de bir baska yaklasim olabilir. ingilizcesi varsa onerecegim su ders bana cok sey katti: www.coursera.org

allahsızlığı yayma kürsüsü başkanlığına başvur :D
www.youtube.com

bu arada ben çözüm olarak ateist sevgili öneriyorum. Kimseyi dinlemese bile karşı cinsten hoşlandığı bir ateistle çok daha uzun bu konular hakkında konuşabilir. Onu islama davet edebilir falan fakat bu sırada kendi aklı da karışabilir.

bu arada meal okutmak falan tamamen bakış açısıyla ilgili, sen okuyunca aa bu ne lan derken o okursa "rabbim ne güzel demiş" diyecek.

bu arada sosyal hayatını bırakıp dine aşırı yönelmesinde yine sosyal hayatında arayıp bulamadığı bir şey olabilir. Bir hayal kırıklığı vs...

Bu ders de olabilir, mantik uzerinden gidiyor direk:
www.edx.org

"kutuplarda nasıl oruç tutacaksın?" de.
düşünce balonu: demek ki inançsızın yobazı inançlının yobazı ile aynıymış.

ben de inanmıyorum ama bu şekilde yaklaşımı da yanlış buluyorum açıkçası. yani zorlaman o'nun seni müslüman yapmaya çalışması ile aynı şey. bence inanan biri, inancı ile mutluysa ve başkasına da zararı yoksa bunu değiştirmeye çalışmak kimseye düşmez. içki içmemesi arkadaşın için ayrıca iyi bir şey, onu niye değiştirmeye çalışıyorsun?

Bunun dışında, en azından, bir de diğer taraftan baksın dersen kitaptan önce zeitgeist gibi popüler bir belgeselle başlayabilirsin, kitaba olan ilgisini çabuk kaybedebilir. ama izlerken de adama sırf orası için izlettiğini belli etme, bu sefer çok önyargılı olur, rahatsız olur vs. daha sonra kitap önerilebilir ve ben olsam "allah yok" diye direkt konuya giren, dinlerle dalga geçen, aşağılayan ve adamı iyice kışkırtacak kitaplardan, söylemlerden vs uzak durmaya çalışırım.

kaybedersin, 1'de çok zevkli. zaten epey kısa, çabuk biter.

1 de 2 de çok güzel oyunlar. bence senaryo da önemliyse half-life'ı da oynayın :D

çok azalır. esprileri bile yeter. zaten bir kaç saatlik oyun

kesinlikle önce 1 i oyna. bitirirverirsin zaten hemen.

3-4 saatte bitirebilirsin 1'i kesinlikle oynayın

2'de bir süre sonra sıkıldım ve sildim hep aynı olaylar dönüp duruyor. bi kaç ekstra şeyler geldi ama sonra sonra baydı beni.

1 çok kısa zaten birkaç saatte bitiyor. evet 2'den alacağın zevk azalır 1'i oynamazsan. evet çok şey kaybedersin hikayesi için oynayacaksan.

mümkün mümkün. ben de taciz yaşadım hepsi otobüsteydi. yani toplu taşımada taciz oranı yüksek istanbul'da. metrobüsün dezavantajı çok aşırı bir kalabalık oluyor belli saatlerde. o nedenle de saati iyi seçip iş çıkışına yakalanmadan binersen taciz filan olmaz. diğer saatlerde ister istemez akraba oluyorsun insanlarla.

Abartıldığı kadar olduğunu değil bence. Ya da uzuuuun zamandır ilk durağa gidip oturana kadar (genelde yarım saat civarı) beklediğim için de olabilir. Ayaktayken bir kere taciz edilir gibi oldum, onu da ben hissetmedim bile; daha teşebbüse geçmeden, adamın hareketinin şekli değiştiğinde birtakım adamlar "Heleee, ne yapıyorsun sen" diye patakladılar adamı. Bir kere de yanımda oturan adam bana değmemek için bacağını o kadar kasmış ki 15 civarı durak sonra adamın ayağı kasılmaktan ne hale gelmişse, bacağı kendini bıraktı, tekme attı istemeden. Ben de adama "Rahatlayın, söz, yanlış anlamayacağım. Biraz da ben kasayım bacağımı" dedim. Ama şu var, kalabalıkta yanındakine yapışık gidebiliyorsun. Genelde yanındaki de bu duruma çekiniyor, sen de çekiniyorsun.

Otobüsten çok farksız değil oranlar.

mecburi taciz var. bazen istemeden de dayıyorsun birine o kalabalıkta. tek ayağım hava gittiği hatırlıyorum

Çok uzun zaman düzenli olarak kullandım metrobüsü. Taciz edilmedim ancak ben çok dikkatli bi' insanım. Kişisel mesafeye kadın olsun erkek olsun çok dikkat ederim. Tanımadığım bir insanın bana temas etmesi çok geriyor beni. Kimseyle temas etmeyecek şekilde dururum hep. Bir yaklaşınca da fark ediyorum haliyle. Bir kere tramvayda tacize uğradım, sene 2006, yeni yeni toplu taşıma kullanmaya başlamıştım. Adam kalabalık bahanesiyle beni kıskaca aldı. Ben de kötü niyetli değildir diye sesimi çıkarmadım ama bir süre sonra üstüme abandı hepten. Teyzenin teki "kızım sen şöyle gel" diye çekti beni adamın kollarının arasından. O gün bugündür de dikkat ederim.
Benim gibi ayık olmayan, hafif leyla olan kardeşim ise birkaç kez taciz vakası yaşadı. Özetle, sağına soluna dikkat etmeyen bir İstanbul'da toplu taşıma genel olarak tacize çok müsait.

arada oluyor işte. her bindiğinde taciz ediliyorsun gibi bir durum yok. fırsatını bulanlar yapıyor, özellikle aşırı kalabalık olduğu durumlarda.
metrobüse çok binmiyorum gerçi, bindiğim zamanlardan birinde popomu avuçladı birisi. kalabalıkta kim olduğunu anlayamadım. sapık var burda diye bağırdım. başka bir kadın inecekmiş, yer verdi, oturdum.
onun dışında geçenlerde otobüste tutunurken dirseğiyle göğsüme baskı yapıyordu biri, yer değiştirdim. birkaç sene önce hafta sonu vapurla adalara gitmek isterken biri yine popomu avuçlamıştı, ondan beridir tövbe ettim adalar'qa gitmiyorum.
gözünü dikip rahatsızlık evrecek derecede bakanları saymıyorum bile.

kadın halimle beni bırak, erkek kardeşim bile tacize uğradı. kendisi uzun boylu, sarışın vs. sultanahmet tarafında tramvayda sırt çantasıyla falan yabancı turist sandılar herhalde. ben onu tramvay durağında bekliyorum. kendisi indi, yanında iki tane tip indi, buna bir kağıt uzatıp hemen koşar adım uzaklaştılar. baktım kağıdın üzerinde telefon numarası ve call me yazıyor. sordum ne alaka diye, zaten tramvayda bana "fazlaca" yaklaşmalarından anlamalıydım dedi. köşeye sıkıştırmışlar sanırım. durağa gelene kadar ter dökmüş çocuk.
olmaz demeyin, her zaman dikkat edin.

hiç göremedim daha önce.

olmamasını nasıl açıklamak lazım o zaman?

flight radar belli cihazlara sahip uçakları izleyebiliyor. kendi sitesinde var bu blgiler. bora jette o cihaz tipinden yok sanırım.

çoğu birbirinin aynısı. ilk defa gidiyorsanız hepsinden keyif alırsınız.

ama daha önce gitmişliğiniz varsa standart turların gitmediği yerlere gidenlere takılın.

mesela orak adası diye bi yer var, denizi sanırsın maldivler. her tur gitmez. giden de her gün gitmez. ben neredeyse bilindik her koyunu ıncık cıncık bildiğim için standart turlar tatmin etmiyor beni. bilinmedik kayalık mayalık, adanın arkasındaki kuytu falan yerlere götüren turlar arıyorum. ama siz ilk çıkıyorsanız hepsi güzeldir.

ek yapayım: orak adasına giden turlar kalenin oradaki iskelelerden kalkıyor. program iki diye geçiyor. sabah doğrudan gidip yer bulmak sezonda zor gibi bir gece önceden falan bilet almak lazım. gümbet'ten kalkan ve orak'a giden ben görmedim. orak gerçekten başka bir yer bu arada.

4. levent

4 levent olabilir.

beşiktaş civarı ya da yıldız (semt olanı).

4.Levent - Emniyetevler (Çeliktepe değil.) 1000 liraya metroya 4-5 dk 3+1 bulursunuz diye tahmin ediyorum. (içi dügün olsun derseniz 1200'e falan çıkar, oda sayısı 2+1e düşebilir)

Yildizin dibindeki ertugrul sitesi. uzak gorunse de ituluye bir metro kdr yakin

Takımın parçası olma, kendini bir yere ait hissetme, normalde yüzüne bakmayacak insanların orada sana abi/abla çekmesinin egosu, sürekli gelişen bir karakterin olduğu için hırslanman, online oyunların genelde bir sonuca ulaşmamasından kaynaklanan bir 'devam etmeliyim' takıntısı, orada oluşan çevre vb nedenler sayılabilir.

daha ziyade pek yetenek veya beceri gerektirmeyen bir şey gibi geldi bana onu soruyorum. karakterler falan var heralde çok fazla. e hiç mi imba yok? mantık olarak battlefield da aynı (takımlı işgal) ama strateji olarak çok fazla şey yapılabilir bu ve diğer bir sürü örnekte.

imba yok, karsisindakine gore hareket edemeyen takim var.

ayni mantikla futbol da 22 adamin topun pesinden kosmasi. dota da e-sport iste, 10 adamin mousea sag tiklamasi.

dota için konuşuyorum ve dota tecrübem benim de 2005-2006 ile sınırlı onu söyleyeyim. ama dota 2 fonksiyonel olarak pek farklı değil zaten.

öncelikle şu kritik, dota mutlak suretle bir takım oyunudur. dota'yı kimlere karşı oynadın bilmiyorum da "mal mal bir şeyler kesiyorsun" tepkisi verdirtmiş olması sanki kendi başına bir bakmışsın, ya da max 1-2 kişiyle oynamışsın izlenimi verdirtti. karşında oyunu bilen biri olsa böyle hissetmezdin sanki.

beceriye gelelim. mekanik (refleks, tepki hızı vs.) beceri olarak battlefield ve başka fps'lerin gerisinde kalır evet ama hem taktiksel hem de stratejik beceri olarak bu oyunların çok ilerisinde.

taktiksel olarak nasıl ilerisinde, şöyle: hem oynadığın hero'yu, hem takım arkadaşın olan heroları, hem de karşındaki heroları tamamıyla bilmen gerekiyor. her hero'nun belli cooldownlara sahip dört tane ability'si var (bazılarının daha fazla) ve bunların hiçbiri birbiriyle denk değil, hepsinin aşağı yukarı farklı işlevleri var. bir çatışmada hangi anda hangi ability'yi nerede/kime karşı kullanman gerektiği, komple bir bilgiye sahip olmadan verebileceğin bir karar değil, çünkü o anki çatışmanın katılanları tarafından belirlenen bir şey ve doğru hamleler oyunları belirliyor. bu kararları hızlı ve doğru verebilmek ise ancak yetenek ve tecrübeyle oluyor.

stratejik olarak da şöyle, bütün oyuna etki edebilen daha uzun vadeli seçimler var. takımların hero kompozisyonu (on "tip" hero var yani heroların uygun olduğu roller diyelim) ne agresiflikte bir oyun oynanacağını ve temposunu belirliyor. hangi heroların hangi itemlara yatırım yapacağını belirliyor. yine aynı şekilde hangi hero'ların hangi lane'de olduğu oyunu şekillendiriyor. lane control, creeping, jungling gibi süreçlerin akışını belirliyor.

oyunda yüzlerce item olduğundan ve hepsinin bir yeri, rolü olduğundan bahsetmiyorum bile. bunları bilmeyen biri başarılı olamaz. o yüzden düşünebileceğinin aksine dota içine girebilmesi zor bir oyundur.

sonuç olarak, aslında oyunda yeteneğin rolü gerçekten çok büyük. hatta o kadar büyük ki ve bir takımın düzgün işleyişi her oyuncunun iyi oynamasına o kadar bakıyor ki, dota 2'nin communitysi dünya üzerinde en zehirli, agresif, çirkinleşenlerden biri olarak bilinir. eğer kabul edilebilir bir seviyede oynamazsan sırf kendini değil herkesi aşağı çektiğin için ağzına itinayla sıçılır. bu boktan bir şey, hatta LoL bu kaygıyı azaltmak misyonuyla ortaya çıktı diyebilirim, o yüzden o çok daha anlayışlı, ısınması daha rahat bir oyundur, hiç oynamadım o ayrı.

burdan iş çıkmazsa eksen'i arayıp sor

edit: ben de merak ediyordum bazen neden yazmıyo diye

bazı programlar,yayınlarından sonra facebook hesapları üzerinden vs. playlist'i paylaşıyor. ama genel yayın akışında neden gözükmediği hakkında bi fikrim yok.

bunu bi website vardı adam arayan düzenli olarak halısaha yapanların toplandığı

benzin fiyatı artışları sırasında birtakım düz adamlar ben hep 50 liralık alıyorum beni etkilemiyor benzin fiyatının artışı diyorlar. ordan geliyor. olmalı.

insanlar genelde benzin olmaya gittiğinde düz meblağ olsun diye 50liralık 100liralık benzin alırlar. benzin pahalanır, ayni paraya daha az benzin alırlar. birgün bir arkadaşın "ben hep 50liralık benzin alıyorum o yüzden zamlardan etkilenmiyorum" gibisinden bir entrysiyle başlayıp koptu gitti bu geyik..

Bi tv muhabiri benzin zammi ile ilgili sokakta roportaj yaparken vatandasin biri oyle demis, ben zaten hep x liralik aliyorum, benzine zam gelmesi beni irgalamaz gibi bisey. Ondan yani

Temel fikrasi olmasi lazim. En az 20 senelik geyiktir.

temel fıkrası falan değil. bizzat gözlerimle görüp kulaklarımla duyduğum tv röportajında espri yapmadığı her halinden belli bir adam tarafından kullanılmıştır. sözlüğe de 8 sene önce bu entry'i ilk giren benim. daha eskisi varsa çıksın karşıma.

(bkz: #9382616)

cumartesi akşamı zor.

yok, beşiktaş'a geçin.

ortaköy'den levazım'a çıkan yolda (carrefour migros falan vardır) butio bir pastane var, enfes şeyler yapıyorlar.. adını hatırlayamadım ama..

Torte o dediğiniz ortaköydeki yerin adı.
Onun dışında la vie en rose var yeniköyde

thenewboston.org

mail adresi atabilirsen bana bi tane msj olarak sana 2 tane güzel türkçe kaynak yollarım

turing'e gerek yok biz gittik diyenler var?

ben sakıza gitmek için sormuştum bikaç ay önce. uluslararası ehliyet gerekiyor demişti araba kiralama şirketleri. uluslararası hale getirme olayı da 300 tl falandı galiba.

Selam. Başlığı arayan olursa diye yazıyorum. Turing falan olmadan cayır cayır çıkartıyorsunuz. Yeşil sigorta dışında kimse bize ne ehliyet ne turing sordu. Turing diye bağısam bile anlamazlardı herhalde öyle bir ortam vardı. Şimdiden iyi gezmeler.

mini seri var ıkı bolumluk onunla baslıcaksın sonra da dızıye basla olsun bıtsın web bolumlerı fılan da var ama ben mınıden sonra dızıyı ızledım cok mutluyum

(bkz: battlestar galactica seyir rehberi)
78 yapımını izlemedim ben. mini seri (2bölümlük) ile başladım.

aşk çeşmesi, ispanyol merdivenleri, vatikan. (roma'nın her sokağı da diyebiliriz)

floransa kucuk bı yer zaten. tren ıstasyonundan cıktıktan sonra yurumeye devam et kalabalıgı takıp et onların hepsı merkeze dogru ılerlıyo..

merkeze dogru yurudukce gezmen gereken yerlerı de goreceksın. sehır cok buyuk degıl ıstemesen de herseyı gorursun zaten bı sekılde dolasırken. sadece rotanı duzgun belırle gectıgın yerlerden ıkıncı kez gecmeyecek sekılde bı rota cız harıta ustunde..

nehır kenarı cok hosuma gıtmıstı aksam vaktı.. elıne bıranı al gunesın batıs zamanı takıl oyle sehrı ızle .. gece ısıklarıyla zaten ayrı bı guzel oluyo sokaklar.


roma için bisuru duyuru var arat bulursun. aynı seylerı yazmaktan gınaa geldı artık mıllete..

Roma:Villa medici,piazza mignanelli,fontana trevi,piazza colonna,piazza navona,colosseo,area di tito,piazza delia repubblica , ponte sant angelo , piazza del popol... en az 1 hafta ayırırsa eh işte tamamı olmasa birazını görmüş olursun :D
floransa : duomo katedrali , piazzale michelangelo,piazza del piti vs 2-3 gün fazla bile :D

floransa'da za-za diye biyer var sorup bulabilrsiniz yemekleri müthiş. floransa bifteği ve lazanyasını şiddetle tavsye ederim.

nolur nolmaz yanına al çıktısını. belli olmaz milletin sağı solu.

lufthansa'da sorun olmamıştı, QR kodu gösterirsen onlar bankoda okutur ya da sen gişe varsa kendin okutursun. Bir sorun olacağını zannetmiyorum.

Edit: Çıktısını fln alma bence. Onun sana dijital olarak verilmesi zaten kağıt israfını önlemek için.

mobil çek-in yaptıktan sonra alandaki kiosklar'dan bir çıktı alman gerekebilir belki. mobil çek-in uygulamasını oku.

telefonu güvenliğe gösterinde 2. kontrolden de geçiyorsun rahatça, hatta kimlik de sormuyolar onu görünce

türkiye'deki hiç bir havalimanının pasaport kontrolünde malesef mobil boarding pass uygulaması yok. o şekilde giderseniz polisler sizi check-ine yollayıp boarding pass almanızı söyler. ancak telefonda qr kodlu değil de bilgisayar üzerinden check-in yapıp boarding passı printerdan bastırırsanız onunla geçebilirsiniz pasaport kontrolünden.

Arastiracaklar icin: ic hatlar hicbir sikinti olmuyor herkes ogrenmis, dogrudan biniyorsunuz.

hayır

şükürler olsun ki hala üretilmiyor. sanayiden bi yerden yeni model araçtan çıkma logo bulmuşlar ve uydurmuşlar.

www.holland-car.com

üretiliyor fakat türkiye'de satılmıyor. ihraç ediliyor.

şu olabilir:
www.imdb.com

sanalpazar'da bir aralar cokca ilani vardi. dukkanlarin nerede oldugunu bilmiyorum ama genelde istanbul menseili firmalar olduklarindan etiler veya civarindadir. arayip bilgi alirsiniz.

kimse yazmadan ben yazayım, (bkz: danny garcia)

özetle ...

www.facebook.com
ya da
www.facebook.com

www.facebook.com

www.facebook.com

eylülün 13 ü veya 14 ünde kadıköy halk eğitim merkezinde , istanbul tattoo convention diye bi dalga olacak diye duydum. dövme yaptıracaksanız bekleyin bence , fuara bir sürü artist gelir , daha iyi değerlendirebilirsiniz.

negatif var bak, çağatay ateş çok iyi.
ekşi tattoo var.

bu tur oyunlari cok oynamadim ama halatlar az olmus sanki. bogaz koprusu gibi daha fazla halat cekmek lazim bence.

üstten görülebileceği üzere artık bir iğne bile batırmaya param da kalmıyor. o yüzden bi yerde derin bir mantık hatası yaptığımı düşündüğümden soruyorum.

oyunun adı çok yaratıcı bir şekilde "bridge constructor" ve bir iPad aplikasyonu.

koprunun ust tarafinda capraz baglar var. onlara gerek var mi bilemedim

abi en uçtaki büyük ayaklardan sonra yaptığın diğer desteklere göre yüksek kalan destek yanlış. bir de o ayaklardan çapraz uzattığın ip var ya,onu desteklere değil daha da yatık ve uzun şekilde yola bağla kopma noktalarından böylece daha dayanıklı olur.

edit: söyle bir bakınca büyük ayaktan sonra en alttan 1. kat köprü desteklerine bir bağlantı yapmamak çok büyük etki yaratır

yanlış bir açeklemişsin gibi görünüyor. malzemenin ağırlığı kuleye değil yola ekleniyor dolayısıyla ipler de taşıyamıyor olabilir. zaten iki uç arasında ufak da olsa bir kot farkı var gibi görünüyor ve düz malzemeler aynı açıyla konulmadığı için sanki kamyonlar üzerinden geçerken hepsi hareket edecek gibi.

taşıyıcı sistemi iyi kurup yolu dengeli dağıtmanızı öneririm. =)

not: bir de link verin yahu ne güzel oyunmuş.

Bir de link veren olsa da biz de oynayıp görsek nasıl yapılıyor

link var mı biz de deneyelim?

arkadaşlar dün gece ben de oynuyordum bu oyunu. android bi uygulama, güzel.. ben bu kısıma daha gelmedim ama yapabiliyorsan şöyle dene:

taşıyıcı büyük halatlarla köprü tabanı arasındaki küçük halatları çapraz yapma. tabana dik şekilde konumlandırmayı dene bir de. Fatih Sultan Mehmet köprüsündeki sistemle düşün.. Bir de köprünün direklerini çok yüksek yapma.

bence köprüyü eğimli yapman gerekiyor. hani mühendislik eğitimi almadım ama anatomi dersinde hoca ayaklarımız için aynı şeyi söylemişti zamanında. böyle hafif kubbe şeklinde olduğu için ağırlık daha rahat dağıtılıyo gibi. o mantık bence.

keşke aynı sayfanın 2 farklı tarayıcıdaki screen shotlarını koysaydın da fark daha rahat anlaşılabilseydi. zaten gözü çok görmeyen bi adamım 1 saat baktım bir ona bir buna, hiçbir fark göremedim.

chrome seçenekler-gelişmiş seçenekler-yazı tipini özelleştir-times new roman'a çevir.

hangi temayı kullanıyorsun bu arada sözlükte merak ettim?

düzelmedi. ekşilicious.

standart yazı tipi: times new roman
serif yazı tipi: times new roman
sans-serif: arial
sabit genişlil: courier new

kodlama: unicode utf8

düzelmedi = )

ctrl + 0 (sıfır) dener misin?

iki tarafta da rahat insanlar oluyor, ya diyalog "0" oluyor ya da, tanışıyormuşçasına muahbbet vs edilip ortak nokta bulunuyor...

ha ben hiç böyle birşey yapmadım, yapanlardan bildiğim bu...

abi sen hakkatten çok haklısın. katılıyorum. ama bir yandan da alışma süreci geçtikten sonra karşındaki insanı tanıyorsundur ve kararını veriyorsundur ev arkadaşlığı devam etsin mi etmesin mi diye. yani tahminim öyle.

oldukça zor ve riskli bir iş tanınmayan insanla ev paylaşmak. ben 2 yıl önce mecburiyetten tek başına kalan birinin yanına çıkmıştım. rahat edemedim hiç.kendi evin gibi olmuyor.20-25 gün civarı sürdü zaten bu durum.daha sonra unideki ev arkadasım gelip kurtarmıştı beni bu durumdan yine beraber eve cıktık hala beraberiz. birbirimizi liseden beri tanıyoruz.unide 2 yıl ev arkadası olduk uni bitti iki yılda böyle 4-5 yıldır aynı evdeyiz işte. arada başkaları evlerde de yaşadım kısa süreler mecburen ama olmuyor. biriyle evi paylaşmak çok zor. kendisi şimdi nişanlandı .nişanlısı ben ve o beraber yaşıyoruz. gelecek yıl evlenince artık tek başıma yaşarım diye düşünüyorum.

arkadaş oluyorsun. ben üniversitenin ev bulma sitesinden böle birşey yapmıştım. o yüzden üniversiteli biri olduğu için sorun olmadı, arkadaş olduk.

Mecbur kalınırsa gayet olası ve normal. Üniversitenin ilk senesinde, hayatımda ilk kez gördüğüm 3 elemanla aynı odada kalmaya başladım mesela herkes gibi. Ev ile yurt hemen hemen farksız zaten, 7/24 aynı odadasın aynı yere sıçıyorsun. Eğer iki taraf da mal değilse, bir şekilde bir muhabbet açılıp kaynaşma sürecine geçiyorsun.

Ha mesela eve çıkmıştım 3. sınıfta. 4. sınıfa geçtiğimizde mecburi olarak tanımadığımız bir elemanı 4. olarak eve aldık. Bir senedir beraber kaldığımız 3 arkadaş olarak bu yeni arkadaştan hiç haz etmedik ve hep mesafeli durduk. Kendi odasından hiç çıkmıyordu o da anladığı için. Bu işler böyle, öğrencilik hayatı zor tabi :)

hic tanismadan eve alinmmiyor ki zaten. evi görmek icin geliyor, o arada cay kahve iciliyor. en az bi yarim saat falan konusuluyo, kimyanin tutup tutmadigi belli oluyor zaten o arada. o ilk görüsmede anlasilmadiysa veya hic anlasabileceksiniz gibi durmuyosa (ki bunu konusmanin uyumundan, akiciligindan vs. anliyosun) odayi vermiyosun ve devam ariyosun. benim bildigim böyle.

aynen orda kaldı. burak şu yeni sevgilisi pınarla kavga etti ipek yüzünden, ondan sonra çıktı kendi evine gitcekti sabah ipek geleceği için orda olmak istiyodu, ama yolda köpeklerle karşılaştı bi yandan da ne gitcem ya falan diye düşünüyodu, geri döndü o yüzden pınarın yanına, sonraki hafta saftirikler falan çizdi oky, büyük ihtimalle bu hafta çıkacak olan uykusuz yaz sayısında olcak devamı .

çapışma çok bozdu. cidden önünü alamadılar fena bozdu. italyanmış pınarmış falan ne bunlar alla sen. ipek ve burak olsun kavga etsin ayrılsın barışsın.

@little miss rejectee ben de katılıyor ve bunun için bir hareket başlatmayı teklif ediyorum.

bu takip olayı işi, "social networking" hadisesine çevirebilir biraz. olmamasının nedeni, o bakışla ortaya çıkmaması olabilir. ben bilmem kompü bilir. olsa da, fena olmayabilir. hatta onunla beraber başlık da takiplenebilir (favoriye almayı kullanıyoruz şimdilik bunun için gerçi, ayrı bir hedeye ihtiyaç yok ama adı olur.)

ayrıca, teknik olarak o kadar kolay olduğunu sanmıyorum ya. cevap aratma hele kompüterler için yorucu bir şey olabilir. benim pek aşina olduğum işlerden değil de, bilen daha iyi bilir.

yapılmıyor. neden bilmem.
manuel aramak için sevgili google'ımıza "yazaradı site:eksiduyuru.com" yazıyor, solda arama seneçeklerinden zamanı daraltıyoruz.

xuqa.com başlangıç sayfasında okey fln yazıyo ama her oyun var pokerde var. kızlar fln her şey gerçek :D

(bkz: 81 türkiye ili ile 50 abd eyaleti eşleşmesi)

izmit'te kerpe ve cebeci'yi tavsiye edebilirim. hafta içi hafta sonuna nazaran daha sakin oluyor.

bildiğim kadarıyla yok. köprülerdeki nakit gişelerini kaldırdılar. feribot candır. hemen de geçiyo. mis.

kgsli bir otomobilden rica ederek geçebilirsiniz :) bi beş on kağıt verirseniz tabi..

kgsnin 2 kullanım arasından 15dk geçmek lazım diye biliyorum. yani 1 defa birinden rica edip alırsanız, kartın sahibi en az 15dk sonra kullanabilir diye okumuştum. doğru mu bilmiyorum..

senin kulaklar ve beyin isyan bayrağını çekmiş artık. elektronik müzik dinle.

ben de inanıyorum eğlenceli rock diye bir müzik türü olduğuna :)
jet ve the fratellis bu kategoriye koyduğum gruplardan.

şu adreste de benzer bir soruya cevap verilmiş.
getir.net

bir de bol bol radyo eksen dinlemeni tavsiye ederim bu tür şarkıları keşfetmek için :)

gogol bordello

parça olarak kaiser chiefs'in ruby isimli parçasını önerebilirim.

greenday-holiday dans etme garantili.

(bkz: belle and sebastian) slow'a yakın parçaları da var ama şarkılarının çoğu eğlenceli. Yukarıda (bkz: kaiser chiefs)'in Ruby'si önerilmiş ama diğer şarkılarını da dene mutlaka. eğlenceli rock grubu deyince ilk aklıma gelen grup Kaiser Chiefs'tir benim.

Beirut
The Last Shadow Puppets
Arcade Fire
David Bowie'nin Ziggy Stardust şalalalalala albümü
Frank Zappa'nın Hot Rats'i
Bu arada The Gossip ayarındaysa dance-punk denen olay var, orada artık erken dönem Happy Mondays'den tut LCD Soundsystem'a kadar gideri var.
Bir de The Prodigy'nin Invaders Must Die albümü de tepiklettirir, sonra diğer albümlerine de geçersin.
Bulabilirsen Infected Mushroom'un The Doors remiksleri yaptığı bi bootleg'i var başka insanlarla beraber, bunu belki beğenmeyebilirsin ama yine de dene derim.

hangberry var; gerçi kısa sürede sıkılabilir bundan.

mindjolt.com
özellikle www.mindjolt.com

mousebreaker.com
miniclips.com

kongregate de olabilir.

plants vs. zombies

"hakaret/asagilama/kucuk dusurme/ticari itibar zedeleme" konularinda gotumuze girebilir kapsami sadece tc vatandaslarina ve turkiye temsilciligi bulunan tuzel kisilere (firma/kurum) indirilmistir. tc yasalarini degistirmedigimizden bu kapsam daraltmasi sizlerin bu sahislara karsi yasal sorumlulugunuzu azaltmiyor. kapsam dahilinde mi degil mi emin degilseniz onu yazmayin.

son cumlem anlasilmadigindan edit: kktc vatandaslari da problem olur onlar da dava acabilirler. muhtemelen yabanci uyruklu turkler de (almancilar, mehmet oz vesaire) de problem olur. bu testi evde kendiniz "bu adam/kurum sozlugu okuyup tc sinirlari dahilinde hukuki dert altina girmeyi goze alir mi?" sorusunu sorarak da yapabilirsiniz boylece her yeni dava acma potansiyelli insan kesfettiginizde literaturunuze yeni bir istisna ekleme imkaniniz dogar.

(bkz: #13879935)

"
bi yaşıma daha girdim sözlük, paylaşmak istedim:
bunun kapsamı, "türkçe anlayabilecek ve dava açabilecek durumda olanlar.."a indirilmiş: yani bu ne demek: şu demek: türkçe bilmeyen her insana istediğinizi yazabilirsiniz demek: türk bi insana/tüzel kişiliğe/ona ve buna "herif..", "şey..", "yaşam formu..", "doku bütünü..", "samimiyetsiz ve bencil.." dediğinizde entryniz şak diye silinirken, aynı kelimeleri yabancı biri, birisine saydırıp döktürdüğünüzde, yastığına başınızı huzurlu bi şekilde koyabiliyorsunuz-
türk işi çözüm dedikleri böyle bişii olsa gerek..
o kadar süfer ve o kadar tutarlısınız ki, gözlerim yaşardı.."
(bkz: #16686947)

Yani cevap evet oluyor sanırım.

www.birikimdergisi.com

can dündar ın demirkırat belgeseli 1. ya da 2. bölüm.youtube da bulursun.sadece adı reform aslı tam komedi olan safsata.

izlemediysen the man from earth
ha bir de white men can't jump var ki tadından yenmez.

(bkz: sleuth)
(bkz: 12 angry men)

ingmar bergman filmlerini deneyebilirsin.

(bkz: before sunrise)
(bkz: before sunset)

dogville dersen manderlay var uclemenın ıkıncısı.

www.imdb.com

(bkz: Conversations with Other Women)

closer tiyatro uyarlaması bi film ve bence gayet güzeldi.

(bkz: vals im bashir)

reservoir dogs

hunger
kirschbluten hanami

rear window, funny games-biraz sinie edebilir ama olsun-

neredeyse tüm woody allen filmleri.

evet yapabilirsin hic bir teknik/teknolojık engel yok.

mkv fln kullanmıyorsan fat32 yi hem mac hem windoz hem linux lar yazar okur.

mkv de kullanıyorum bazı dvd'lerin doğrudan imajını da alıyorum, o yüzden garanti olsun ntfs yapayım bir kısmını madem ikisi ayrı ayrı formatlayabileceğim... neyse çok sağol.

Mac OS bilgisayarlarda kullanmak için özel formata sahip taşınabilir hddler vardı for mac diye geçiyordu onlara baksanız daha iyi olmaz mı?

özel olarak satılmasına gerek yok zaten bilgisayara boş hard diski taktıktan sonra istediğim formata geçebiliyorum dikkat ettiyseniz benim sorum bambaşkaydı...