Tek cezveli telve aldim cok memnunum.
Selamlique türk kahvesi ile de harika oluyor.

Bizim ofiste bundan var, kullanan arkadaşlar çok memnun:
ty.gl

www.arcelik.com.tr

ben bir senedir bunu kullaniyorum tavsiye edebilirim

Selam, Onedrive sağ tık, sağ üstte ayarlardan account > hesap altında "unlink this pc" demeniz gerekir.

onu denedim yemedi yani bağlı bir hesap varmış gibi gözükmüyordu. hatta annemle konuştum o da yaptı aynı şeyi. sonra annemin adına olan klasörü sildim daha sonra masaüstüne dosya ekleyemez oldum artık windows gezginini bile açarken hata veriyor sanki tüm makine annemin onedriveına endeksli :D formata hazırlanıyorum

Sağ altta saatin oralarda onedrive isareti var. Ona basarak sekronizasyonu kapatirsanız onedrive klasorune atmiyor

Ne zaman ki icim tasar sevincten, sensiz icime sinmiyor

unut

Çok bilinmeyen bir şarkı değil ama son sardunyalar

tutsak

"haydi gel benimle ol"
"el gibi"

Git

sezen'in yorumunu hic sevemedim gitti, sarkilari guzeldir ama hatunun sesini pek sevmiyorum. bence yorumcu olarak degil soz yazari ve yeni yetenek bulma olarak onemli biri.

en sevdigim sarkisi yine mi cicek, ki zaten onda da sadece vokal yapiyo.

kalbim ege'de kaldıya fena sardım bu ara.

kadinlar bazinda bakarsak fast fashion.

erkeklerde durum cok farkli. global olarak konusacagim, sonucta amerika'da ne olursa turkiye'de de o oluyormus. 70lerde 80lerde herkes dikkat cekici, renkli giyinirmis. aids salgininin dogrudan "gay hastaligi" olarak algi edilmesi (reagan serefsizinin dogrudan eseri) ve pek cok diger kasitli dezenformasyon (aidsli birine temas edersek bulasir vs)

sonucu straight erkekler "gay gorunmemek ve dikkat cekmemek adina" daha duz renklere yoneliyorlar. olay zincirinin baslangici bu. sonrasi akip gidiyor zaten buraya geliyoruz.

chromedan şu eklentiyi yükle.

shorturl.at

Ben çok sağlıklı bir yaşlı olacağım. Yoga yapıyorum, bedenimi çok iyi kontrol edebiliyorum. Spor yapıyorum, kondisyonum çok iyi. Alkol, sigara yok. Kendi kendimi idare edebilirim gibi geliyor, eğer olmazsa mecburen huzurevine giderim ama yaşlı olmadığımı düşünüp almazlar muhtemelen :))

Belki de bakıcı bulurum yatılı, sohbet muhabbet geçinir gideriz ev arkadaşı gibi olur. Ben kendi işlerimi görürüm aslında ama belki hastalanirsam yanımda biri olursa iyi olur.

Cocuk sahibi olma plani mi yoksa bakici sahibi olma plani mi kuruyo bunu diyenler. Absürt ya.
Her seyin eksisi ve artisi var. Cocuk buyuk sorumluluk. Su an evli olsaydim da cocuk dusunmezdim. Hayati, cocuktan daha cok seviyorum.
Ileriye dogru dusunulebilir mi? Belki... kaygim? Yok ya.

Sana baksin diye cocuk yapilmaz. Cocugunu seviyorsan ona bakmasin cile cekmesin istersin.

Yalnizlik korkutucu ama. Yasitlarin coluk cocukla ugrasirken sen hayati gittikce daha anlamsiz bulabilirsin. Bunu da aktif bir hayatla önlemek mümkün. Parali ve cocuksuz olmak kötü degil bence.

2 tane kızım var, bakıma muhtaç kalırsam eşim ile idare ederiz olmazsa giderim huzurevine, kimseye dert olmak istemem, asla "bana bakarlar" diye düşünmedim, hayat yeterince zor bir de benim derdime düşsünler istemem.

Çevremdeki orta-üst sosyokültürel ve sosyoekonomik kesimde insanların çocuklarına verdikleri emek ve yaptıkları yatırımları gördükçe gerçekten hayret ediyorum.

Eskiden köyde insanlar 5-10 çocuk yapar, çocuklar neredeyse kendi kendilerine büyürlerdi. Üstelik 5-6 yaşından itibaren tarlada, bahçede, hayvancılıkta işe yararlardı. Ebeveynler yaşlandığında da çocuklar onlara bakardı. Zaten herkesin evlenince ayrı eve çıkması gibi bir kültür de yoktu.

Şimdi ise çocuklar adeta birer prens ya da prenses gibi yetiştiriliyor. Sürekli masraf çıkarıyorlar ama pratik anlamda hiçbir katkıları yok. Üstelik büyüdüklerinde genellikle yuvadan uçup gidiyorlar ve anne-babaya bakmak gibi bir sorumluluk da üstlenmiyorlar. Gelecek nesillerin bu konuda daha da duyarsız olacağı açık.

İnsanlar hâlâ alışkanlıkla ya da gördükleri şekilde çocuk yapmayı hayatın doğal ve zorunlu bir parçası sanıyorlar. Ama bu anlayış yakın gelecekte değişecek. 2100’lü yıllara gelmeden, devletler çocuk yapılması için insanlara ciddi teşvikler vermek zorunda kalacak. O dönemin insanları da geçmişte insanların nasıl hiçbir teşvik almadan çocuk yaptığına hayretle bakacak.

korkmuyorum. yaşam biçimim nedeniyle ölene kadar elden ayaktan düşmem. huzur evi bir seçenek değil. çocuk kesinlikle yapmam demiyorum ama bana baksın diye yapma ihtimalim sıfır.

çocuksuzlara sormuşsun ama çocuklu olarak yazmak istedim. çocuğun yaşlılıktaki artısı çocuğun ebeveyne bakması değil bence, hayat amacı olması, yaşam sevincini diri tutması.
çocuksuz olduğumu düşününce hadi 50 yaşına kadar kariyer kovalayayım amaçlarım olsun gezeyim eğleneyim, ama sonra? sonrası için hiç bir planım yok gezmek de eğlenmek de kariyer de bir yere kadar sana motivasyon olur sonra ölmek için gününü beklersin(çok gördüm bunu)
şimdi çocuğum bana baksın veya bakmasın benim amacım onu iyi yetiştirmek, iyi olduğunu bilmek, torunlarım olması, onların iyi olduğunu bilmek. al sana 100 yaşına kadar yaşam motivasyonu.
huzurevinde yapayalnız yeryüzünde senin hiç bir parçanın olmadığını bilerek sessiz sessiz ağlamak yerine hayırsız evladım gelmedi ama gelir belki haftaya diye ümit içinde ölmek daha iyi asdfkl.

bir de kendime iyi bakıyorum ben yaşlanmam safsatası var çok güldüm onlara ya. evet yaşlanmazsınız çok iyi baktınız :)

Haha minnoşlar toplanmış gene, genç yaşta atıp tutmak kolay ama yaş kemale erince öyle olmuyor. Paran olsa da olmasa da birine muhtaç oluyorsun. Çocuğun olsa da olmasa da yaşlanınca korkuyorsun herkes ölmekten farkında olmasada korkar. Benim oğlum var ama ilerde bize baksın amacı hiçbir zaman gütmedik. Çocuğun olur ilerde ölebilir, yurtdışına yerleşebilir, aranız kötü olabilir bin tane ihtimal var. Bizim hanımla bir planımız yok, maddi imkan olursa huzur evi diyoruz.

Ben henüz karar vermiş değilim ama olmazsam ileride pişman olmaktan korkuyorum sadece.

Türkiye'de yaşayan birinin çocuk sahibi olmaya karar verdiğinde korkması gerekir. Masrafları katlayan bir şey sonuçta.

Sen çocuğuna iyi eğitim aldıramazsan, yatırım yapmazsan o da sana yaşlandığında bakabilecek kapasitede olmaz

@ kaptan maydanoz

Herkesin yaşam motivasyonu, onu hayata bağlayacak faktörler farklı olabilir. Sen cocugunla hayata baglanirsin ben başka şeylerle. Ayrıca, ben muhakkak hayata kendimden bir parça birakmaliyim kaygısını taşımıyorum. Ben kimim ki ne özelliğim var ki? Ben olmasam dünya yine dönüyor. Var olan çocuğum belki bir ihtimal, minicik bir ihtimal de olsa belki gelir beni görür umudu beni daha çok tüketir.

Ayrıca evet çok sağlıklı bir yaşlı olacagimdan şüphem yok. Yine de seni güldürebildiysek ne mutlu bize.

ben 3-5 sene daha evlenemezsem evlat edinmeyi kafama koydum. olay bize bakilmasi degil, olay hayata dair motivasyon @kaptan maydanoz'un da dedigi gibi.

Sağlıklı besleniyorum, süper yaşlı olcam diyenlere bir kahkaha da benden o/

Çocuk sahibi olmak akıl karı değil. Ya üzerine çok dusunmeyip topluma uyucan ya da gerçekten hormonlarin tavan olucak, vicudun çocuk çocuk diye bagircak.

Bana bakar motivasyonu çok temelsiz,
artık kimse kimseye bakmaz. Aşırı aşık olup, evlenip, çocuk yapmadan önceki düşüncem "eger yasarsam 70e kadar falan idare ederim, sonra bir şekilde ötenazi"idi. Bu fikir beni çok rahatlatiyordu.

Bu konuda biraz nasip kısmetçiyim. Evet insan bir şeyin olması veya olmaması için çabalamalı ama çabasına rağmen hiçbir şekilde değiştiremiyorsa da orada kısmet değilmiş görüşü devreye giriyor.

Benim hayatımda ise evlilik kısmet olmadığı için çocuk zaten otomatik olarak düşünülemez. Ki zaten istemedim hiç, hep çok korktuğum bir şeydir.

Bir avukatım vardı, evleneli 10 sene olmuş, çocuk düşünmedim değil ama öyle müvekkillerim oldu ki, onca zorluğa sıkıntıya emeğe karşılık onlarınki gibi bir evladım olursa diye çok korktum hâlâ korkuyorum derdi. Sevgiyle büyütülmüş bir evladın yetişkin olunca ana babasına karşı terörist olmasını kastediyor. Yaşlanınca çocuğundan dayak yiyeceksem niye doğurayım ki onu diyor. Haklı.

Hem doğursak da sağlıklı olacağı garanti değil, yaşayacağı garanti değil, iyi insan olacağı garanti değil, anlaşacağın garanti değil, yurt dışına yerleşmeyeceği garanti değil, seni terk etmeyeceği garanti değil... hiçbir şeyin güvencesini kimse kimseye veremez. Çok enteresan bir düzende yaşıyoruz, avukatımı çok haklı buluyorum.

Sağlıklı yaşlanmak gerektiğinden eminim ama kendimi asla kanalize edemiyorum. Sanırım yine antidepresan kullanmam gerekiyor. Çünkü aslında yaşamıyorum.

yaşlanınca bana bakar diye çocuk yapılmaz, aşırı mantıksız bir şey bu.

Hayat bu şekilde planlı ve mekanik bir pragmatizm içinde yaşanabilecek bir süreç değil ki.
Yaşlanacağını nerden biliyorsun? Belki de hiç yaşlı olmadan öleceksin. Buna dair de bir planın var mı? Yoksa bile olabilir mi?
Uzun vadede hepimiz zaten ölüyüz. Biz fıtratına/yaradılışına ve hormonlarına karşı koyamayan bir mekanizmayız. Bu tartışmasız bir gerçek. Kimileri kabul edebilecek cesarete sahip değil sadece ve bunu erteleme cenderesiyle meşgul.
Üremek/çocuk yapmak neslini sürdürmek insanı insan yapan başat ve ilkel bir istek. İlkel olması küçümsenesi veya aşağı görülecek bir şey değil asla. İlksek anlamıyla kullanıldığını düşünün.
Elbette bu iç güdüsel istek bile başlı başına bir pragmatizme sahip. Meselede bu zaten.

Ayrıca sağlıklı yaşamak dediğin şey ne? Bunun bir karşılığı var mı?

cocugu "ilerde bana bakar" umidiyle yapiyorsaniz yapmamanizi siddetle tavsiye ederim, cok fena taklaya gelebilirsiniz..

cocuktan bagimsiz herkes emeklilik ve yaslilik donemini bir sekilde garanti altina almaya calismali, baska secenegimiz yok.hepimiz bir sekilde huzurevine dusecek gibi yasamak durumundayiz, artik evde yasli bakilan donem bitiyor.

Çok sağlıklı bir yaşlı iken minicik bir beyin kanaması veya pıhtı atması, insanı bir başına donunu giyemez hale getirebiliyor.

Belirli bir yaştan sonra küçükük bir kayma ve düşme kalça kırığına, o da kişiyi yatağa bağlayıp yetişkin bezi kuşanmaya götürüyor.

Belirli bir yaştan sonra sağlıklının en süperi, şifresini unutup maaşını çekemez, hat safhadaki tremoruyla atm tuşlayamaz hale gelebiliyor. Artık kafa da durabiliyor.

Kimse ölene kadar asla bakıma muhtaç hale gelmeyeceğini sanmasın.

Bakıma muhtaç halinizle bir ücretli bakıcıyı size adam gibi bakması için sevk ve idare edemezsiniz. Hayal kurmayın.

Huzurevine giderim diyen arkadaşlar, Devlet huzurevlerinin kendine yettiğiniz sürece hizmet ürettiğini ve onun için de epey bir şimdiden kuyruğa girmeniz gerektiğini bilin.

Özel huzurevi düşünüyorsanız da artık çok geç gerçi de şimdiden maaşınızın yarısını falan bir köşeye huzurevi fonu olarak ayırmanızda fayda var. Ayrıca özel huzurevlerini de bugün ekşide epey trend olan türkiye'de gittikçe yükselen esnaf ahlaksızlığı başlığı içinde değerlendirirseniz, size sahip olacak bir yakınınız olmazsa özel huzurevinde de aradığınız huzuru pek bulamayacağınızı bilmenizde fayda var.

Bana baksın diye çocuk yapılmaz gibi boydan büyük laflar etmek güzel ama dünyanın düzeni bu.

Banyoda düşüp kalçayı kırıp kimsenin çalmayacağı kapının arkasında günlerce acıdan bağıra bağıra ölmek, öldükten günler sonra çürümüş ceset kokunuz yayıldığı için farkedilip kapınızın kırılmasını istemiyorsanız, annenize babanıza kardeşlerinize kuzenlerinize sahip çıkın, çocuk yapın, büyük aile olun. Çekirdek aile denen şey sadece safsatadır.

Ek: Ama öyle, Saldım çayıra, mevlam kayıra ile de yetişmiyor çocuk. Beceremeyecekler de yapmasın bizahmet.

darulaceze de gönüllü çalışmıştım bir dönem, çocuğu tarafından dövülen ne teyzeler, zorla elinden evladı tarafından parası alınan amcalar, neler neler gördüm. o yuzden cocugun var diye zor bir yaşlılık geçirmeyeceksin sanmak da boş geliyor bana. ayrıca çok iyi evladı olan ama onu erkenden kaybedenlerde var.
herkesin yaşamındaki sınandığı konu farklı anlayacagın, 40 yaşındayım, korkmuyorum ne olacaksa o olacak. en kötü senaryo için bile iyi bir insanım bence sokakta kalmam birileri evini açar en kötü diye düşünürüm hep.

Arkadaşlar evet, çocuk yapın. Geniş aile olun, çekirdek aile safsatadır. Çocuğunuz olursa çok iyi olur. O, size bakmazsa ya da bakamazsa siz ona bakarsınız. 70- 80 yaşınızda, yetişkin ve yatağa bağımlı evladınızı bezlersiniz. Problemli bir çocuğunuz olursa yine o yaslarinizda onunla uğraşırsınız. Karakoldan,adliyeden toplarsınız. Bir diğer senaryo; mesela ben banyoda ayağım kaymış düşmüşüm yerde acılar icinde kıvranıyorum ama o da ne daha bayrama çok var çünkü bazı çocuklar anne ve babalarını bayramdan bayrama arıyorlar.

Demem o ki; doğurun arkadaşlar.Gepgeniş aileler olun.

henüz çok sıcak olmaz. şimdilerde gidilebilir ama birkaç hafta daha beklememek lazım çok sıcak olur. kumsalları müthiş kumluktur ve şu an deniz suyu sıcaklığı iyidir. haziran başından sonra hamam suyu gibi olabilir.

Kıbrıs kumsalları tamamen kum ve açıl açıl dize kadar modeli. suyu da haziran itibariyle hoşaf gibi oluyor.

Geçen yıl reddedilme oranı %18’miş. Millete bakmayın başvurunuzu yapın. Sürekli aynı ülkeden başvurun diyorlar ama ben bu kurala uymadığım halde son vizemi 1 yıllık aldım. O yüzden etrafı dinlemeden tam belgelerle başvuru yapmak lazım.

Edit: Booking’ten iptal edilebilir rez yapılıyor. Uçak biletini de hep satın aldım zaten gideceğim için. Ama thy ücretli rezervasyon yapıyor 1 haftalığına. Bunu da kabul ediyorlar.

bookingde ücretsiz rezervasyon var. ondan al. vize çıkınca iptal edersin.

pegasusta 24 saat içinde ücretsiz iptal var. ya da 1 haftalık bilet sabitleme yapabilirsiniz. ya da bileti flex seçenekli alıp sonradan iptal edebilirsin. flexte iptalde kayıp 1000 tl falan oluyor.

bence ispanyaya başvur.

Randevu bulabildiğim tek ülke Finlandiya oldu benim geçen ay. Booking + sigortalı uçak bileti.

En kolay diye bir şey yok, evraklar tamsa ve amacınızı gerçekten doğru ve dürüst bir şekilde ifade ettiyseniz, ekonomik olarak bir sakınca görmedilerse problem çıkmıyor. Norveç vizem dün geldi 5 sene vermişler sağolsunlar. Önceki vizelerim 3 ay, 6 ay, 1 sene, 2 sene şeklindeydi (Hollanda ve Almanya).

İlk vizenizse gidip 3 günlük bir seyhat planı sunarsanız size 1 hafta-15 gün tek giriş vize çıkma ihtimali %99.9. Bu adam tek bir seyehat yapacak diyip uzun vize vermiyorlar.

Biletlerin sınıfları oluyor, sıfır kayıpla ücret iadesi alabileceğiniz sınıfta bilet alabilirsiniz, booking'de de ücretsiz iptal ve otel'de ödeme yapabileceğiniz şekilde filtreleme yapabilirsiniz.

Ayrıca eğer tek girişli vize çıkarsa o ülkeden giriş yapmak zorundasınız. Vize çıkmazsa bileti nasıl kayıpsız iptal ederim diye uğraşmak yerine ilgili ülkenin şartlarını sağlıyor musunuz diye detaylı araştırma yapıp eksiksiz başvuru yapmanız daha iyi olur.

Şirkette dünya kadar başvuru yapıldı, red oranı çok az, red verdiklerinde de mutlaka elle tutulur bir hata oluyor.

ispanya
italya
hollanda
fransa

bu ülkelere bak.

almanya ya da norveçe sakın başvurma ilk schengen için.

bu arada kesin verecek bir yer yok. her zaman ret şansı var.

nereye gitmek istiyorsanız oradan alın.

kesin verecek ya da vermeyecek diye bir şey yok

akdeniz ülkeleri veya macaristan

Action logement visale olmuyor mu?
Genelde bu işlerde çalışılan yerlerin çalıştığı firmalar falan olur. Özellikle şehir dışından gelenlerde falan.

Garantme

bağlantı noktalarında fiziksel bir sıkıntı olabilir. korozyona uğramış transistör falan.

Ünvanın müdür yardımcısı oluyor

foto var mı?

Böyle konularda öyle yüksek bi atalete sahibim ki ayağıma küçük gelen ayakkabıyı değiltirmek yerine içine (poşet içinde) su doldurup suyun buz tutup genleşerek (bilim) ayakkabının genişlemesini beklemiştim.

Söküğü 3-5 dakika içinde tamir edebileceksem iade etmem. Sökük değil yırtıksa iade ederim.

Fotoğraftan sonra edit: Bu dikiş söküğü değil, trikonun örgüsü sökülmüş/çorap gibi kaçmış. Kullandıkça o delik büyüyecek, bence iade.

kendi aldığım ve iade ettiğim bir ürün hatırlamıyorum.

kız arkadaşım almıştı, bence hem yüksekti tutarı bir de beğenmemiştim. büyük geldi ya da modeli öyleydi. onu iade ettik kullanmadan.

kendi aldığım bir şeyi iade etmedim.
aldıktan sonra beğenmeyip giymediğim oldu.

alırken defosunu görmediysem demek ki o kadar büyük değil giymeye devam ederdim.
çok para verip de eline aldığın gibi yırtılacak kadar kalitesizse ve alırken bunu atladıysan, kullanmadan iade etmekte bir mahsur yok bence.

fiyatı önemli iyi bir kampanyadan yakalamışsam, yarı fiyatına geldiyse iade etmem. tabi sökük kısım çok çok minimalse. yırtıksa direk iade.
ama normal fiyattan aldıysam yenisini sipariş edip kargolandığında sökük olanı iade ederim. geri tekrar bana gelme şansı olmasın diye.

bazı markalarda sökük, kirli, kullanılmış diye markaya söylememek lazım. söyleyince incelemeye yolluyorlar süreç uzuyor. direk iade geçin.

ayrıca iadeye utanmayın internet alışverişlerinde 30 gün içinde koşulsuz iade tüketicinin hakkı. sonuna kadar kullanın.

Valla artık sabrım kalmadı en ufak bir defoda, bi tişörte servet veriyorum deyip iade ediyorum.

valla nasıl bir şans ise bana hep sökük ya da müsait olanlar denk geldi, pakedi açar açmaz iade ettim.

Eskiden kolay kolay iade etmezdim artık beğenmeyince ediyorum. Fotoğrafta tel kaçması gibi değil, sökük gibi görünüyor. Bunu iade ederdim.

Bunu iade ederdim. İade etme eşiğim yüksektir, mümkünse iade etmem ama bu iadelik.

Fotoğrafı gördüm. Kesinlikle önce değişim, sonra iade talep ederim. Değişim ve iade eşiğim çok düşük. Ben ödeme yaparken kusur da küsurat da kabul etmeyenler benden kusuru kabul etmemi beklemesinler, beklemiyorlar da zaten. Koskoca milyonlarca liralık firmalar defolu bir t-shirt ile mi batacak?

iade ederdim ben bunu.

Kart aidatı yüksek oluyor onun dışında bi sıkıntısı var mı bilmiyorum.

ne anlamda tehlikeyi sordugunuza gore degisir.

Calinma-hirsizlik anlaminda soruyorsaniz, sifrelerinizi mantikli seciyorsaniz, ana kart bilginizi bilmediginiz online sitelere vermiyorsaniz cok bir guvenlik riski yok. Zaten 3d harici sizden habersiz yapilan harcamalari bankalar iade ediyor itiraz ederseniz.

Findeks notu olarak soruyorsaniz kredi limitinizin yuksek olmasi iyi birsey. Limitinizin %50 sinden fazlasinin bosta olmasi kredi notunuzu yukseltir. Ancak devamli limit artisi talebinde bulunmamalisiniz. Eger bankalar otomatik limit artitiriyorsa birakin arttirsin. ama siz kendiniz devamli limit basvurusunda bulunmayin eger notunuzu onemsiyorsaniz.

avantajdır. kart aidatı kart türüne göre değişir limite göre değil.

borç/limit oranın düştükçe puanın artar. tabii bu hiç harcama yapma demek değil. o yüzden arttırabildiğiniz kadar arttırabilirsiniz.

bol miktarda nakitin yoksa avantajdır dursun.
gecenin bir yarısı sağlık sorunudur vs. acil ihtiyaç olur, yurtdışında acil bir durum olur veya bir ticaret fırsatı çıkar kullanırsın.

farklı bankalardan olması da avantajdır çünkü bazen bir bankanın kartı çalışmıyor diğeri çalışabiliyor.

dezavantajı limiti kendi paran zannedip harcama yapmaya başlarsan kötü olur ya da 2 milyon limitin var gözüne çok gelip 200k borçla dönmeye başlarsan sürekli faiz ödersin. yüksek limit sana yaptığın harcamaların gözüne küçük gelmesini sağlayabilir.

@orpheus,
tam o aşamadayım işte.

2milyon değilse de benzeri bi limit var.
maaşımın iki katı borcum varken "oh iyi limitimin azını kullanıyporum" diyorum.
psikolojik olarak buraya düşünce tehlikesi hissediliyor.

Yüksek limitli kartım var. Geçen sene banka bir okulla bir anlaşma yaptı, okul taksidini ilave kredi almaksızın kredi kartımdan ödedim. Temel yaklaşım zamanı geldiğinde borcunu tamı tamına ödeyeceksin.

onu yapmamalısın işte, borcun limitine göre değil gelirine oranla belli bir seviyede kalmalı hatta pratikte hiç içeride borç bırakmamalısın.

aksi halde sürekli avans hesaptan dönen beyaz yakalılar gibi olursun. aynı 100k borcu sürekli ödeyerek farkında olmadan her sene bankaya 60-70k faiz ödersin.

yuksek limit kredibilite icin iyidir, eger kendini kontrol edebilen bir tip isen.

yok kontrolun yoksa o zaman hizli sekilde batirabilir.

tek yaşarken böyle sorunlarım yoktu.üste para artıyordu üstelik.
iki kişi olduk, onun da maaşı var. çocuk yok, sağlığımız yerinde, kiramız toplam gelirin yüzde 15'i falan.

ama nasıl olduysa borcum gelirimi aştı. avans hesapla ayı döndüren beyaz yakalı oldum.

gerçekten "bir kadın bir erkeği milyoner yapabilir, eğer adam milyarderse" fıkrası gerçek galiba. yoksa ben mi bi yerde hata yaptım anlamıyorum.

edit: dertleşme içerir.

ağda domain controller varsa wds ve mdt rollerini ekleyerek imajı dağıtabilirsiniz. yalnız imaj almak istediğinizde full disk imajı olarak almaz. sadece sistemin imajını alır. ilk kurulum biraz uğraştırabilir ama ftp ihtiyacını ortadan kaldırır diye düşünüyorum.

Bence var, hatta yamal ceza sahası içerisinde düşürülüyor ne vara gidiyor ne bi şey hakem direkt kalk diyor interin penaltısı da tartışmalı

şampiyonlar ligi burası, diyelim ki var o zaman devamında yemeyeceksin.

O pozisyona faul diyen maç izlemeyi bıraksın.

Bir şeyi de düzeltelim. yamal düşünce var devreye giriyor. hakem eliyle çok küçük işareti yapıp pozisyonun dışarda olduğunu söylüyor. Arkadaş neresiyle izlemiş anlamadım

Yoruma acik bir pozisyon, var da diyebilirsin yok da, bu sebepten de var mudahale etmiyor boyle durumlarda. Hakem gordu faul oldugunu dusunmedi veya gormedi. Ancak var'in normal kosullarda boyle pozisyonlara mudahale etmemesi gerekiyor.

Yok yokbu değil, bu dramlı. Benim dediğim tatlı neşeli chill bir şarkıydı^^

Bu kelimelerin gectiginden kesin emin misiniz? Aklima birkac sarki geldi ama bu kelimeler yok. Bir de 2000 oncesi bir sarki mi? Genelde sarkidan hangi doneme ait oldugu hissediliyor az cok.

www.youtube.com

@mbond bir mekanda çalıyordu, inceden inceden. İkisi birlikte olmayıp ikisinden biri de olabilir azcık kafalar güzeldi. :)
2000 sonrasıydı sanki.

Mektepli sevgililerdik

büyük ihtimal yandı evet çok küçük miktarını iade alabilirsiniz. havayolunu arayıp açığa alabilir miyim diye sorabilirsiniz

O tür biletlerin büyük kısmı vergi oluyor. Muhtemelen çoğunu iade alırsınız

Bir kismi geri alinir, ne kadar olacagina sizin bakmaniz lazim. Bilet islemlerinden online yapilabiliyor. Iade yapilan zamana gore iade edilecek tutar degisebiliyor. Kesin bilgim yok ama erken iade edilmesinde fayda var.

www.flypgs.com

Pegasusun sitesinden bilet iptal seçeneğine tiklayinca sana kaç para iade edilecegini tahmini hesapliyor.
Çok bir şey beklemeyin.

ucuz biletin yüzdesel olarak çoğu vergi olduğu için yarısından fazlasını geri alırsınız. web sitesinden iade deyip son aşamaya gelince gösteriyor ne kadar iade olacağını

1 ay sonra kapanacak

Benimki daha kapanmadı ilginç.

Unuttular herhalde bizi :D

Şimdi böyle dedim ya bir hafta içinde gider kesin :D

daha önce 32 kilo vermiştim. başlamadan önce ve ara ara tahliller yaptırdım. başlarda epey düşüktü daha sonra yükseldi. bu arada kolojen en ihmall edilen konu. 32 kilo verdikten sonra merdivenleri çıkmakta zorlanmaya ve dizlerimden gıcırtı sesleri gelmeye başlamıştı. sebebi sadece kas ve yağdan değil kolojenden de veriyormuşum.

Yağ hücrelerinde "aromataz" isimli bir enzim bulunur, görevi testosteronu östrojene çevirmektir, yağ hücren ne kadar fazlaysa bu enzim o kadar fazla çalışır, yağ kaybettikçe etkinliği azalır twstosteron seviyen yükselir, yükselen testosteron böyle tepkiler verebilir, verrir demiyorum verebilir.

düşük yağ oranı testo hormonunu yükseltir. yüksek testo kıllanmayı artırır daha doğrusu kıl köklerini besler.

fakat bazı kimseler vardır testosu baya yüksektir ama kılı azdır. böylesi de mümkün.

benim şahit olduklarım bunlar.

iş arkadaşımda vardı, güzel araç. triger zincir olduğu için bakım sürecinde komple motoru indirmişlerdi ve baya masraf çıkmıştı. km +70 bin ise siz de bu maliyetlere hazır olur.

www.ancestry.com
Pistorius Alman ismiymiş.

Almanca bir isim söyle deseniz Ludwig zaten ilk beşe girer.
en.m.wikipedia.org(given_name)

Boris biraz ilginç olabilir, o da Bulgar kökenliymiş ama Almanca konuşulan ülkelerde de kullanılıyormuş.
en.m.wikipedia.org(given_name)

Sonuç: adam düpedüz Alman.

boris turk kokenli slav ismidir. bars'tan yani pars'tan gelir. baris diye okunur.

Güney Afrikalı koşucu meşhur Oscar Pistorius vardı. O da muhtemelen Hollanda kökenli. Yani Cermen bir soyad.

Ludwig ve Boris de normal avrupalı ismi. Boris Johnson'a mesela aile dostlarından dolayı Boris ismi konulmuş. Batı Avrupa'da da hor görünen bi isim değil.

Boris'in Türk kökenli olduğuna dair bir kaynak bulamadım biraz bakındım. Varsa alırım bir dal

@nundu, boris birden fazla bulgar kralinin ismi. biliyoruz ki bulgar kralliginin yonetici sinifi turk. baska bir yerde gormuyoruz bu ismi ornegin kievan rus'ta, moskova, vladimir vs knezliklerinde. sonradan ortaya cikiyor oralarda.

akademik kaynak degil ama azicik googlelayinca bircok bilgi var. www.behindthename.com

hocam o kadar geniş alanlı bir soru sormuşsunuz ki, makalelerle cevap yazılabilir.

* cpu olsun gpu olsun gittikçe teknoloji gelişiyor. ama şu an 3nm denilenler aslında 7nm gibi bir şey; ölçüm kriterlerini değiştirdiler birkaç sene önce. 18 angstrom, 12 angstrom vs. planlar var ama daha bi 15 20 sene mevcut teknolojiler sıkıntı çıkarmaz. ama o eskisi gibi bir nesilde 2x performans olayı bitti artık.

* cpu'larda chiplet işine geçiliyor; gpu'larda da deniyorlar ama daha başaran olmadı. tek bir monolitik çip yerine farklı farklı parçalardan yapmayı deniyorlar. amd'nin işlemcilerinin bazıları şu an böyle. eğer gpu'larda başarılırsa devrim olur zaten.

* işlemcilerde de gpu'larda da mimariler her nesil değişir aslında. sizin işlemci mimarisi dediğiniz x86_64 tarzı instruction set mimarisi sanırım. cpu'larda şu an çoğu x86_64, arm. RISC-V olsun PowerPC olsun nadir farklı şeyler oluyor. GPU'larda bu mimariler zaten her nesil değişiyor.

* ekran kartlarının fiyatının artması teknolojik devrimlerden kaynaklanmıyor. kripto mine'lamak için faydalı olduğu keşfedilince fiyatları bir tur patladı. hemen ardından pandemi geldi, stok sorunları içinde talep çok olunca fiyatlar yine arttı. insanların bu kadar paralar ödediğini gören üreticiler bir tık artırdı. şimdi de ai işi çıktı, sizin bizim için bir ekran kartı 100000tl etmez; ama ai kullanan firmalar için çok çok ucuza geliyor kişisel gpu'lar.

4 yıl önce 1 adet a100 gpu olan bir sunucu için $50000 verdik. sunucu kısmına çok ihtiyacımız da yoktu. o zaman $1500 olan 3090'a göre vram'i tamam biraz daha fazla; ama performansı aynıydı.

geçen sene gidip h100 vs. almak yerine bir sürü 4090 aldık. oyun oynamak insanlar artık firmalarla rekabete giriyor gpu alabilmek için. ben de evde 4090 kullanıyorum, ikinci el uyguna bulmasam almazdım.


son bir ekleme olarak da, şu an çipler için hep silikon kullanılıyor. madde özellikleri bakımından yetersiz kaldığı yerler oluyor. alternatif önerilen birkaç madde var, onlardan biriyle bir sonuca ulaşılırsa yine devrim olur.

www.adidas.com.tr

www.beymen.com

www.vitruta.com

Rains'in diğer modellerine de bakabilirsin.

Ben rolltop modelleri çok beğeniyorum: www.vitruta.com

Eğer tarzına yakınsa düşünebilirsiniz.

bkz: aşırı işlenmiş gıda (ultra-processed food)
marketlerdeki pizza, cips, işlenmiş etler, dondurma, paketli dilimlenmiş ekmekler...hepsi sağlıksız:)

Ben mide konusunda hiç hassas değilim. 2 sene önce ilk defa hazır pizza almıştım, ki gayet bilindik bir markaydı, ve hayatımdaki en absürt olayı yaşadım. Belki inanmayabilirsiniz ama 3-4 dk sonra kustum. Baya lokmalarım daha bitmemişti bile. Bildiğin mide kabul etmedi.

Hazır gıdalardaki bu sorun avrupada da var. Margarita akıp geçin çok istiyorsanız. Sebzeli peynirli şeyler almayın

yalnız eskiden kesinlikle böyle değildi son 4-5 yılda oldu bunlar

aynen öyle hep evde yiyoruz ama onda da pestisit sorunu başladı şimdi

Pizza yiyene kadar airfryerın içine at bir dilim külbastı. Al 15 dakika sonra koy çeyrek ekmeğin arasına. Göm gitsin.
Daha çok doyarsın.

dışardan çok yiyen biri değilim zaten, genel bir konuya dikkat çekmek istedim

tam anlamıyla bi gıda krizi yaşıyoruz.
markette dolaşırken sıkılıyorum ben de, içindekiler okumaktan sıkıldım iyice.
abur-cuburları yıllardır kesmiştik, artık paketli herhangi bir gıda da alamıyoruz.

sebze-meyve desek onlar da benzer durumda.
domateslerde yarası olmayanı bulmak zor.
bulursan da bir adet domatese 70 lira vermek zor.

bize ne yediriyorlar?
zehir.

sadece şeker değil, bir çok konuda bu şekil video/belgeseller var.
www.youtube.com

en az 10 yıl oldu o tip bir hazır gıda almıyorum.

en basiti marketden ya da kasaptan temizlenmiş tavuk eti al ya da kasapta hazırlanmış köfteler oluyor. onun bir tık altı migrosun uzman kasap markalı hazır köfteleri hala yenilebilir seviyede.

maliyetler, masraflar vs. gıda ürünleri süper riskli olmaya başladı.

hayır yapamaz. 1-2m falan mesafesi var yoksa açamaz. 1m hatta. kapatıldığını sanmıyorum sadece şoför kapısını aç gibi bir seçenek oluyor ama.

Ben de kullanıyorum hiç dediğin şekilde bir endişem olmadı. Çünkü anahtarın olduğu taraftaki sadece ön taraf ile kapıyı açabiliyorsun.

Örneğin, sen şoför tarafında kapının dışında birisiyle sohbet ediyorsun, senin olduğun kapı hariç diğerlerini açmak isteseler bile açamazlar. Doğru alanda durduğun halde, sadece şoför kapısının olduğu yerdeki kapı açılır. O sırada birisi o kapıyı açmak isterse, onu da farkedersin diye düşünüyorum.


Eğer mesafe ile alakalı endişen var ise 1,5 metre diye hatırlıyorum mesafeyi, kullanım kılavuzunda yazar aracına göre bu mesafe.

Kapattırma bence, öyle bir imkan var mı gerçi onu da bilmiyorum. Paranoya, endişe ya da adı her neyse onun üzerine gitmelisin.

yaklaşıncaa açılması iyi değil. benim kullandıklarım dokununca açılıyordu. o da sadece şoför kapısının kolunda bir algılayıcı vardı.

ben araçtan iyice uzaklaşana kadar kontrol ediyorum. 10 metre sonra da tekrar kapama tuşuna basıyorum. eğer açık kapı varsa dörtlüler hızlı şekilde yanıyor. paranoya değil, özellikle de kalabalık yerlere park ettiyseniz, içeride eşya varsa da böyle kontrol etmenizde fayda var.

Apple Türkiye’de var diyor baktınız mı?

Eklemeyi unutmuşum f/p ürün arıyorum.

Amazon’da bir sürü var ama? Bakmadınız herhalde. Yorumları da iyi görünüyor. 300-500 liraya bile var.

sözlük hesabımdan mesaj attım ilgili entry sahibine.

youtube.com
Basarilar sbdjaka

Eyvallah reis. Teşekkür ederim. İhtiyacım olan desteği gönderdiğin videodan tamamen :)))

baktım da youtubeden fenaymış.

dünyanın en yüksek 3.noktası falan galiba bu metreler.

güzel anı olur

gençken çok istemiştim, kıskandım, hayırlı atlayışlar.

ben çekmeden de dinliyorum. 80's duygusal rock tarzını severim

Ben de dinliyorum ama aşk acısı çekmiyorum. Bence bununla bir ilgisi yok.

hayir ama cogu insan öyle saniyor.
bu kadar aptalca ve sanata saygisizlik olmaz. comar insan itemi.

ayni sekilde onu yazan sanatciyi da ask acisi cekiyor sanmak. ekmeginde halbuki adam/kadin.

belli olmaz aşk acısı çektiği için dinleyen vardır, ben de bir süre şarkıları kötü bir şekilde kullanmışımdır ama insanların geneli öyle değil sanırım

Evet.bandrol vergi kagidi.duty free olunca dogal olarak yok.

Orası Gümrüksüz bölge. Tapdk bandrolu türkiye için geçerli. unifree’de sahte ürün satılması mümkün değil.

geçen sene aynı zamanda ben de 4 günlüğüne gitmiştim. hava çok güzeldi ne sıcak ne soğuk. ben gittiğimde kültür festivali gibi bişey vardı baya eğlenceliydi. bir de whit monday diye bir tatillerine denk gelmiştim pazartesi günü olmasına rağmen her yer kapalıydı. bu sene 9 haziranmış. bolca yürüyerek gezin. mustafa gemüse'de sırayı bekleyip döneri yiyin. berlin duvarının karşısında cafeler var duvarı izleyerek kahvenizi için. kalabalık ama gürültüsüz şehrin tadını çıkarın. merkezdeki her yeri gezebilirsiniz bu sürede. sadece Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesi'ne toplu taşıma kullanmıştım. mitte bölgesinde kaldım. dönerken de bol bol nussknacker getirin.

cok bilindik ornekler disinda ddr muzesi guzeldir oneririm.

ddr müzesi +1 cidden hostu. tarihe ilginiz varsa özellikle
museum island'daki tüm müzeler. ilgi alani ve zamaniza göre eleme yaparsiniz
brandernburger tor klasik
east side gallaery klasik
potzdamer platz sinema müzesi
checkpoint charlie

berlin'in gece hayati cok iyidir. ama ona uygun kiyafet falan getirmeniz lazim. ayrica herkes uyusturucu kullaniyor. ne kadar hosunuza gider bilmem.

Kreuzberg de vakit.gecirin.

museum insel'deki müzeleri gezin. en büyükleri altes museum ve pergamon ama pergamon kapalı. yine de sırf altes museum bile yarım gününüzü yer.

museum insel'den unter den linden caddesinde yürüyerek brandenburger tor'a gidin.

brandenburger tor'a gitmişken oradan holokost anıtına uğrayın.

mitte'de hackesche höfe ve civarını gezin. galerileri, sergileri dolaşın.

prenzlauer berg'de sokaklarda yürüyün, bir kafede kahve için.

hava güzelse tiergarten'ı gezin. cafe am neuen see'de bira için.

f-hain'da east side gallery'ye gidip duvarı görün.

peru'dan kore'ye, lübnan'dan tayland'a her mutfağın restoranı var. farklı yemekler deneyin.

çok fazla park var. birini seçmeniz gerekiyorsa treptower park iyidir. hazır gitmişken sovyet anıtını da görün.

bernauer straße'de açık hava müzesini gezin. pazar günü giderseniz mauer park'taki bit pazarını gezin.

kudamm'ın başındaki kaiser wilhelm kilisesini görün. oraları gezin.

sokak kültürü seviyorsanız havanın güzel olduğu bir gün admiralbrücke civarını gezin. spatkauf'dan bir bira alıp köprüde taklın.

nollendorf civarı güzeldir. berlin'in lgbtq mahallesi.

kotti'ye gidecekseniz akşam vakti gidin. barlara girin. kadıköy ortamı oluyor.

alexanderplatz görülmese de olur ama şehrin her yerinden göreceğiniz radyo kulesine yakından bakmak için gidebilirsiniz.

kargolayamaz. birileri getiriyordur komisyonla.

bi whatsapp grubundayım, bir adam sürekli Türkiye'ye gidecek insan arıyor uçak biletiniz bedavaya gelir sizinle ürün göndereceğim falan diyor. Herhalde bu şekilde yolluyorlar.

Eger sen de Almanya'dan siparis getirebilecek durumdaysan seve seve müsterin olabilirim.

Hollanda'dan gelecek, bir yakınım zırt pırt gidip geliyor olayı öğrenip yeterli sipariş toplanırsa bırakacağı kara göre hareket edeceğim. Onu da tatmin etmesi lazım, tr ayağını siparişleri topla ve sahibine kargola vs kısmı bende olacak ek iş olarak yapılır mı yapılmaz mı kısmı için etrafıma soruyorum

bavul ticareti yapıyorlar. vergi kacakciligi sucu oluşuyor, yakalanmam demeyin cok yakalanan var.

Kezbandir net.

Ama o kadar yol teptiysem de enayilik bendedir.

*kadının cinsel ilişki ile noktalanacak bir daveti reddetmesinin türlü türlü sebepleri olabilir.

hastalanmıştır , gerekli hazırlığı yapmamıştır, ilk seviyedeki yakınlaşmayı da beklemiyordur ama olmuştur vs. vs.

bir anlam yüklemem , hayal kırıklığına uğramam. kezban mezban da demem.

4.5 o kadar yol gitmemin sebebi sadece sevişmek değildi dimi? ilk buluşmada sevişmek kadar sevişmemek de normal +1. sonrası olmamış. 800 km koşmadıysam yolun pek de bir anlamı olmaz.

Erkekler burda kezban falan derler ama yok gelmiyim yerine gec oldu vapuru kacircam fln diye bir sey siksan hqyatinin askini buldu sanirlar.
Erkekler dedikleriyle yaptiklari asla tutmaz. Erkeklere inanma

Yatağa atamadıysam vakit kaybıdır diye düşüneceğim bir kadın kişisi için 800 kilometre asla gitmezdim.

@loch ness +1
öpüşüyor elleşiyor ama ileri gitmiyorsa hazırlanmamıştır. kadınların hazırlığı biraz sıkıntılı. random cima anca düzenceli ilişki içinde oluyor, diğer türlü temizlik gününe denk getirmen lazım.

800km tillahı için bile olsa gidilmez.

evinde kalamayacağım bir insanla görüşmek için 800 kilometre gitmem, benim açımdan en başta bu matematikte sorun var.

bu başıma da geldi zaten. ilk kez göreceğim insan için dokuz saat otobüs yolculuğu yaptım ama onun evinde buluştuk.

o kadar mesafe "günü beraber geçirmek" ve gecesinde otele dönmek için gidilmez bence. iş bin kilometre öteden görüşmeye gelmişse taraflardan biri ağırlar veya ağırlayacak durumu yoksa BİRLİKTE otele gidilir.

ben kendim zaten aylardır görüştüğüm, gerçekten sevdiğim birisi değilse o kadar yolu gitmem... o açıdan bu noktada yüz yüze görüşmemiş olsak bile bu kişiyi "önemli" sayıyorumdur. o önemli kişi de benimle aynı yerde kalmayacaksa olmaz.

kısacası ben 800 km yol gidiyorsam geceyi o kadınla geçirebilmeyi beklerim. mevzu illaki sevişmek filan değil, kendisi rahat hissetmiyorsa bana "sen diğer odada yat" diyebilir, bunu sorun etmem. ama yani o kadar yol gitmişim günü birlikte geçirip otelde yatacaksam filan skerim öyle ilişkiyi, ondan hiçbir şey olmaz.

bu kişiye bağlı tabii biraz - ben aylarca görüşmediğim, belli bi çekim hissetmediğim bi insan için en başta 800 km gitmem. o kısmı önemli. kimi adam vardır üç gün konuşur dördüncüsünde gider o yolu. o ayrı bi şey. ama ben kendi adıma birisi için 800 kilometre gitmeyi göze almışsam ske ske günü de geceyi de onunla geçirmeyi beklerim. beni kendi evinde yuvasında ağırlayacak kadar yakın görmeyen birine de 800 kilometre yol gitmem.

800 km yi ben sadece (toplam yol varsayıyorum tek yön değil) araba almak için gittim.

Taylor swift değilse gitmem.

800 km uzaktan biriyle buluşmak için bir şeylerden emin olmam gerekir. Zaten uzun süredir devam eden bir muhabbet vardır, uzaktan da olsa taraflar birbirini beğenmiştir. Bu belirsizliğe ne zaman ne de para harcarım.

Ilk geceden seks olmadi diye kadina kizilmaz.Muhabbete ve tanimaya devam edin, cocukca triplere girmeyin.

runaway+1
Hatta arttırıyorum, gittin hadi seviştin aşık oldun, sonra? 800kmlik uzaktan ilişki mi olur? İlişki beklentin yoksa, sırf seks için o kadar yol mu gidilir?

Bir insandan ilk defa yüz yüze geldiği biriyle sevişeceğinden emin olmak asıl problem. Sexting yapmışsındır, gelince beni duvardan duvara vur demiştir ; o zaman bile aklında "acaba görünce beğenmeyebilir mi" fikrinin olması lazım.

Soruda 800km'yi gittiğimiz varsayıldığı için bir şey diyemiyorum ama en başta bu iş o noktada yaş.

Diğer konu içinse, 1 olmayacağı kesin, benim için hoş bir durum değil.

Buradan 5-Diğer'e atlıyorum. Sırf bir şey hoşuna gitmedi diye hop diye geri çekilmek de manasız bence. Karşıdaki kişinin yaptığı şeyi yaparken bana hissettirdiği şeyler önemli. Uygun bulmadığı için yapıyorsa olabilir. Madem en başta hoşlanmışım, nasıl devam ettiğine bakarım. Taktik yaptığını hissettirdiyse olmaz. 800km böyle taktikler için bütün krediyi tüketiyor. Belki yakın olsa bir süre daha net bir çıkarım yapmak için devam ederdim.

Burada sorun bu kişiden hoşlandığımı varsaymak ama, ben genelde yaşam tarzlarımız uyuşmayacaksa macera aramayan bir insandım. Hala öyleyim ama yüzük parmağa geçtikten sonra bir önemi kalmıyor haliyle :D

Birkaç bilgi daha ekleyeyim, belki fikirler değişir. Birbirlerini ilk defa görmüyorlar, daha önce karşılaştılar ama bu ilk baş başa buluşmaydı. Tanışmalarından sonra aradan 10 gün geçmişti, erkek kişi kadını tekrar görmek için onun yaşadığı şehre gitti. Buluşma gününü birlikte belirlediler, kadının hazırlıksız yakalanma durumu yok.

4. şık

hoşlandığım, ciddi ilişki düşündüğüm kadını ilk günden oynaşmaya çağırmam. hadi diyelim çağırdım. gelmezse çok normal karşılarım.

5- 800 km yol gidecek moda gelene kadar hiç mi sexting falan yapmıyorsunuz ya da fotoğraf ve nude paylaşmıyorsunuz? Bunları yapmadıysanız ve hiçbir şekilde birbirinizi arzulamadıysanız ve sevişmek istemediyseniz buluştuktan sonra bu sonuçta bir sorun yok. Erkek taraf muhtemelen o ümitle gitmiş, karşı taraf ise hazır hissetmemiş ya da etkilenmemiş. 800 km gelmişsin sonuçta isteseydi gelirdi. Belki de hazır hissetmiş ama sebepler için @loch ness +1

Öte yandan 1 zırva. Aklımın ucundan bile geçmez. 2 olduğunu düşünürsem gittiğim yola üzülürüm, iletişimi keserim. 3 için kesin konuşamayız. Paylaşılan bilgilerden yola çıkacaksak kezban demem. Aralarında yine en makul olan 4.

Bu arada bu şekilde uzaktan konuştuğum ama ne olup olmayacağı belli olmayan hiçbir iletişimim olmadı.

5-kaç kilometre gittiğin umrumda değil, özellikle yeni yeni tanışıyorsak benimle ilk buluşmada cima eyleyecek biriyle olmazdım sanırım. yabani değilim sadece acele etmemek lazım.

hayırlısı

reddetmesi çok normal. reddetmeseydi güvenilir olmazdı. 800 km çok uzak bir daha da gitmem.

ilk karşılaşma değil demişsiniz ama planlı ilk buluşma. ve ilk buluşmada sevişilmeyebilir. Bu kezbanlık değil dünyanın her yerinde bu fikirde insan var.
Bunun olması ne ekstra yükselme sebebi ne de soğuma sebebi olmalı.

4. şık .

Hiçbir sey. Yenisi açarsiniz.

a.Ertelenir
b.Bir dahaki duruşmaya adamlı getirilmesi kararıyla ertelenir.
c.Dava yokluklarında görülür ve gıyabında karar verilir.

Sulh hukukta farklı işliyorsa bilemem de normali bunlardan biri.

Bilen biri yok mu?

Dairemi su basiyor, bilirkisi raporu olmasina ragmen yonetim yaptirmadi. Biz de dava actik.

Sorun bizim dairede degil, alt kat hizasindaki ortak giderde. sigorta var. tesisatci gecici olarak cozuyor, kalici cozum olarak o borunun degismesi lazim. Bunla ilgili bilirkisi raporu da var.

Tebligat yapılmış görünüyor, hem belediyenin hem de mahkemenin bilirkişi raporu var.

davayı davacı açar ve davacı yürütür. davalı pasif ve cevap veren durumundadır. (ortaklığın giderilmesi hariç) davacıduruşmaya gelmezse hakim davalıya sorar. davayı davacının yokluğunda devat ettirmek istiyor musunuz diye. hayır derse dosyayı müracaata bırakır. yani davacının tekrar işleme sokması gerekir. 3 ay bu işlem yapılmazsa hiç açılmamış gibi dosya düşer. davalının duruşmaya gelmemesi davaya pek bir etki etmez. ancak mesela babalık davasında nesebin tespitinde davalı gelmeden davayı kazanmak teknik olarak mümkün değil. sizin davanızda keşif gerekebilir. keşif sadece sizin dairenizde yapılacaksa sorun yok. davanızda hakimin yapacağı sadece zarardan kimin sorumlu olduğuna karar verecek. bu nedenle davalıya gerek yok.

@ground, daha önce tespit davası açıldı, sorunun nerede olduğuna daire rapor var, hem mahkemeden hem de belediyeden.

Bağışıklığın düşük olabilir, biraz zorlanınca overtraining tepkiler vermene neden olur.

Hani oynayan çocuk, gelip annesinin yanına oturduğunda annesi çocuğun sırtına bir havlu sokuşturur ya. Çocuk tekrar hareketlenirse de alır havluyu.

Vücut harcadığın efora göre mi ayarlasın ısısını, yoksa aralarda soluklanırken dışarının ısısına göre mi ayarlasın. Onu sapıtıyor. Sen de hasta oluyorsun.

Yani her soluklanmada ve iş bitiminde sırtına bir şey alsan, terli terli soğuğa maruz kalmasan, olay çözülür.

Bağışıklığa ilave buna da dikkat et bence.

bağışıklığın zayıftır.

Terleyip üsütmek hasta yapmaz. Bakteri, virüs, parazit hasta yapar.
Bahsettigin isler tozlu ortam isleri. Belli ki bagisikligin düsük, biraz da yorulunca o tozla beraber soludugun bakteriler etkiliyor. Maske takip kuvvetli beslenmek bir cözüm olabilir.

Kac yildir geldi mi gelecek mi muhabbeti donuyor. Ama bence yakin zamanda gelmez cunku su an dizisi oynuyor. Oradan goren gidip oyunu satin alacak. Boyle bir ekmek kapisi varken niye bedava yapsinlar ki. Bence seneye falan gelir. ytd

daha ucuza nasil oynarim dersen ikinci el kutulu oyunlara bir bakabilirsin ama onlarin da 1000 liranin asagisina verecegine pek ihtimal vermiyorum

Sjw-woke sever biriysen oynayabilirsin.

forum donanımhaber'e girdiğinde oyunun primary secondary kullanım haklarını satan üyeler göreceksin. internet bağlantında sorun yoksa içinde last of us 2'nin bulunduğu bir hesabın sec. hakkını satın almak yapabileceğin en düşük maliyetli hareket olur.

ama aynı kullanıcı adı ve parolaya sahip olacağınızdan yeni açılmış bi forum hesabıyla bunu satın alman pek mümkün olmaz. sana güvenip de satmazlar yani. o ihtimalde de pri-sec çift hak satan birinden alıp hesap şifresini değiştirebilirsin. sonra yine çift hak olarak satar, oyunu bedavaya oynamış olursun.

yıllık izin hakkı 1 tam yılı doldurduktan sonra kazanılır. 1-10 yıllık memurun yıllık izin hakkı 20 gün, 10 yıldan fazladır görevde olan memurun yıllık izin hakkı 30 gündür. bu duruma öğretmen memurlar dahil değildir.

kaynak 657 Devlet Memurları Kanunu
Madde 102

2026 kasımda 20 gün yıllık izin kazanır. 2027 ocak 1de 20 gün daha gelir 40 gün izni olur

kasım 2025 dolmadan izin gelmez. rapor alabilirsin.

geçmişte sigortalı çalışmışlığın varsa saydırıp 1 seneye tamamlar iznin tanımlanır.

Avukata noterden vekaletname çıkarılması sırasında beyan edilmesi zorunlu. Kolaylık olsun, müvekkil adayı vekaletnameyi hemen çıkarabilsin diye koyuyorlar.

iban bile koyan var. bir arkadaşım. 105'in dediği gibi TC no giirince diğer bilgiler de çıkıyor ama tek çalışan avukatlar için geçerli bu.

Ben garanti ve ykb üzerinden tl havalesi masrafı ile yapıyorum. Swift lazım değil. Midas yerel banka hesaplarına sahip

Swift yaparken her türlü ücret alınır. Özetle önce ABD’ye gidip sonra türkiyeye geri dönüyor swift ile yapınca.

ben fibabanka üstünden komisyonsuz yapabiliyorum. Midas uygulaması içerisinde fibabanka USD hesap ibanı var, onu kopyalayıp fibabankadan swift değil de USD hesabı seçerek normal para transferi yapınca herhangi bir ücret almıyor.

@biseysorcaktim zaten mesele o özellikle belirtmiştim param dolarda o yüzden dolar atmam lazım

@godknows teşekkürler dediğin gibi yaptım oldu. Ben boşuna swift menusunden yapıyormuşum havale gibi yaptım oldu.

peat & sherry

double tree hilton roof bar (kadıköy-moda )
+
peat and shery ( cadddebostan )
+
north schlds ( caddebostan )

Çok teşekkürler. Anlaşıldı : parmparça olacağız :)

-herkesin zorlugu farklıdır. bugun sen yogun olursun, yarın onlar. ama genel olarak audit yıpratıcıdır. there is no free lunch.
-en az 3 sene daha deneyim kazanmanı öneririm. en azından senior auditor olup, bunu cv'ye yazman güzel olacaktır.
-budgeting&reporting (bütçe raporlama en olası bölümler oluyor kariyer açısından). iç denetim biraz daha farklı qualifikasyonlar gerektiriyor. iç denetimden ziyade bunu öneririm.
-bütçe raporlama tarzı bölümlerde çalışma yogunlugu şirkete & patrona gore degişir ama audit kadar yogun degildir. şirket halka açık mı, aylık ifrs raporu & management presentation vs. çıkarıyor mu, grup şirketi (kaç tane?) - konsolidasyon vs. var mı?

bence bu çileye katlan ve kendine katabildigin kadar deneyim kat. soru sor, meraklı ol.

good luck

Önceden vardı, artık kölelik sadece

Ben calismadim ancak yakin bir arkadasim 8 sene once falan sanirim calismisti. Suistimallerle ilgili birseylere bakiyordu, sonra baska ulkeye gidip auditle alakali isler yapmaya basladi iyi kazaniyor.
Kendi arkadaslarindan da bahsediyordu. Bazilari 3-5 sene calistiktan sonra iyi sirketlerde yonetici oldular. Yalniz big4 sirkette calisiyorlarken mezun olduklari okullar dusunuldugunde cok az para aliyorlardi.

cv de 1.5 sene altı denetim hoş karşılanmıyor. big 4 için senior olayına katılıyorum. seçme şansın varsa belirli bir sektöre odaklan orada hizmetse hizmet üretimse üretim tercih etmek sonrasınd aişe alımda işe yarar. çalıştığım şirkete(hizmet) denetime gelip hammadde soruyordu bi junior, müdür alacağım varsada böylesini almam demişti.

doğru tavsiye mi bilmiyorum ama senin yerinde olsam geçebiliyorsam örnek olarak verdiğin gibi bi şirketin alakalı bi birimine geçerdim, daha çok kazanır daha az çalışırsın ve neden nestleye vs geçtin diye olumsuz bir durumla da karşılaşmazsın bence.

Merkeziden bana düşen pay 770 TL.

1500e yakın geldi son fatura, 25'inde kesiliyordu.
gece üşüdük hep. o yüzden açtık. gündüz kapatmadık bazen, pencere açık bi yandan kombi açık bi yandan oldu.

Nisan ayının ısınma kullanım bedelini site daha kesmedi. Ama mutfak için söyleyeyim, igdaş faturası aynı kullanımla önceki aylardan farksız. Şubat 46, mart 29, nisan 35tl. (Dün ödedim, İstanbul)

Bizde farksız yani.

Merkeziden 1755 düştü

mart 4.106, nisan 2.390

800. Bir önceki ay 900 gelmişti. Ev 2+1.
Gece uyurken ve evden olmadığım zamanlarda kombi kapalı. Bence 800 çok, ama diğer cevapları görünce halime şükretmedim değil.

nisan 250 ödedik. nisanda hava güzeldi hiç yakmadık gibi. kışında en fazla 400 civarı verdikti. alt üst komşular saolsun sabah akşam yakıyorlar.

metrekare de önemli bence karsilastirma icin. 80m2 evi mi isitiyorsunuz, 200m2 evi mi?

Nisan 900

600

700

aynı isim aynı şifre istiyorsan mesh cihazı kullanmalısın. 2-3 tane alır uygun yerlere takarsan menzil genişler.

yine Tp-link'in deco mesh serisi var, Amazon'da ikili üçlü setler hâlinde de satılıyor. @jelly bear'ın dediği işi görür.

link ilginç şekilde açılmıyor.

peki bu cihazın o dediğiniz özelliği yok mu? kutusundan farklı modları olduğunu anlıyorum ama içinden basit bir hızlı kurulum kılavuzu çıktı. o amaçlı da kullanılabileceğini düşünüyorum.

kurulum/ayar konusunda bilgisi olan var mıdır?

mesh olabilir.

meshsiz ben şöyle yapıyorum. 1 ana modem(router), 1 router, 1 menzil genişleticim (tp link) var. bunların hepsi ana hattan gelen routera bağlı ethernet ile.

hepsine ayrı ip ve kanallar atadım ama wifi ssid'lerini ve şifresini aynı yaptım.

evin neresine gidersem gideyim telefonum wifi gücü düştüğü an tekrardan en yakın wifi'ye bağlanıyor.

en pratik yöntemlerden biri bu. tüm cihazları bağladıktan sonra ssid'leri sakladım.
güvenli mi? çok değil.

Bende öyle olmuyor. Eğer kulaklığım o sırada açıksa bluetooth açıldıktan sonra otomatik bağlanıyor. Ya da bilgisayarda açıksa kulaklığı açtığım anda bağlanıyor. Kullandığım amfi standby konumunda olsa bile bluetooth açılır açılmaz açık konuma geçip bağlanıyor.

Şuradaki yöntemleri denediniz mi? answers.microsoft.com

Ona mektup yaz, odasinin kapisinin altindan at.

Çok dikkat et. Evlilik teklif edeceksin zannetmesin. Büyük dram olur.

Buket çiçek, kalpli balon ve uygun fiyatlı bir kolye.

Çıkma teklif et kolye ile.
Kabul edersen kolyeyi tak de. Kolyeyi taksın.

Merdiven temalı bir hediye bulursan onu al.
Belki kolye belki bileklik, belki silgi.
Merdiven temalı ne bulursan. Hiç bulamazsan tişörte bastır.
“Çıkma” teklif et.


Araba varsa oto sanayiye götür. Çıkmacı dükkanı önünde çıkma teklif et. Belediye ve evlendirme dairesi önünden her geçtiğinizde geyiği olur.
Nişan için de poligona götürürsün.

Tişört bastır kendine. “Benimle çıkar mısın [insert name$$$]?”
“Evet. Senine çıkarım” yazan tişörtü giysin bütün gün.

Kafede otururken tuvalete git. Kağıda “benimle çıkar mısın?” Yaz. Kağıdı bir gence ver. Gence 50-100 bahşiş ver. Anlat durumu. Teklif kağıtla gelsin.
(Bu fikir kötü, bunu yapma)

En yakın arkadaşından çıkma teklif etmek için izin iste. Babasından evlilik izni ister gibi bir şekilde izin iste. Sonra teklif et.

organizasyonu görünce evlilik teklifi zanneder çok kötü olur bence.

Cikma teklifi kagitlarindan al

Chatgpt şöyle diyor:
Evet, tarif ettiğiniz sigara türü büyük olasılıkla Belomorkanal markasına ait bir papirosa (Rusça: папироса) .

Belomorkanal, Sovyetler Birliği döneminde oldukça popüler olan bir sigara markasıdır. Bu sigaralar, geleneksel sigaralardan farklı olarak iki parçadan oluşur:

Tütün Dolu Kısım: İnce sigara kağıdına sarılmış tütün içerir.

Boş Karton Tüp: Filtre görevi görmez, ancak sigara ağızlığı olarak kullanılır.

Kullanıcı, tütün dolu kısmı boş karton tüpe yerleştirerek sigarayı monte eder ve ardından yakarak içer. Bu tasarım, sigara içicisine tütünün doğrudan ağza gelmesini engeller ve dumanın soğumasına yardımcı olur.

@kobuzcu

benziyor ama değil. paketi büyük 20 cm eni var belki