Ekşi Duyuru

gelen bildirimin sağ üst kısmındaki üç noktaya tıklayın, orada kısıtlama seçenekleri var.

@mustafakesekci iyi de 50 tane grubum var, hepsine tek tek mi ugrasicaz

Telefon modelinizi yazmamışsınız ama genel olarak aynı

Ayarlar > uygulamalar > facebook > bildirimler > bildirim kategorileri

Oradan istediğiniz gibi düzenleyin

Oyun epey detaylı, ek paketleriyle daha da detaylı.

Elbette gerçek dünyayı yansıtamaz ama ticaret, imalat, borsa, fonlar, krediler konusunda ciddi fikir sahibi olmayı sağlıyor.

Özellikle zor modlarda oynarken farkı anlıyorsunuz.

ben pürmüz kullanıyorum memnunum

Evdeki propanla yaktim daha once ve iyi fakat bulundugum yerde 2-3 defa purmuzun gazini alsam bunlarin parasina gelecegini hesap edip elektrikli bisey almayi dusundum. Propan tupleri pahali oluyor, butan da yeterince yuksek isida yanmiyor diye duyum aldim.

bilmedigimden soruyorum.Bunlara neden ihtiyac duyuluyor?

Ben komurun altina koydugum yumurta kartonlarinin icine su kup seklinde zimbirtilardan 3-4 tane atiyorum ve tek seferde sorunsuz yaniyor.

Cok duman yapiyor onlar hocam, kapali bir avluda bahcem, 10 dakikada duman doluyor. O ve yellemek gerekiyor basinda durmak gerekiyor iyice tutusana kadar.

carv diye bir şey var, bir toplantıda denk gelmişti.

Microsoft’un CoPilot’ı var.

ben kendi yaptıklarımı yazıyorum, umarım faydası olur;

- ebru seti aldık, mis gibi ebru yapıyor.
- şovale + sulu boya
- action reaction oyun seti, raylardan top kaydırmaca.
- çok basit robot, rota oluşturma oyunu
- kitap, kitap, kitap, kitap
- yaşına uygun çalgı; piyano, gitar, ukulele artık ve seviyorsa
- youtube cihangir yoga - yoga.
- pipet benzeri oyun çubukları, ev falan yapmaca
- yemek yapmak, yapımına katılmak
- lego, geçmeli lego, büyük lego, şekili lego
- dans dans dans

mentalup güzel bir uygulama elinde tablet varken baya iş görüyor. eğlenceli.

onun dışında bulaşık önlüğünü takın kız erkek farketmez kurulasın, yıkasın vs.

bu ikisi baya oyalar.

Yaşını yazarsanız ona göre öneriler gelebilir.

imkan varsa değiştiririm.

büyük ihtimalle panel ve kontrol kartı iletişimini sağlayan coflardan ya da t-con kartından yapıyordur. cof değişimi ince işçilik ister. t-con kartı değişimi ise oldukça kolaydır. tam arızayı bulmak için bakıp test yapmak lazım.

eğer t-con kartından yapıyorsa internetten tvnin modelini yazıp t-con kartı diye aratırsanız fiyatını bulabilirsiniz. ona göre tamircinin verdiği fiyat ile bir karşılaştırma yapbilirsiniz.

(git: 1579374)
Şirketin burada hiçbir operasyonu, tüzel varlığı, Türkiye'yle para alışverişi yoksa ve size ödemeyi TL'ye çevirip göndermek yerine USD olarak yapacaklarsa gelir vergisi muafiyetinden yararlanabilirsiniz. Bunun için şirket KURMAMANIZ gerekir, istiyorsanız siz dışarıdan SGK'ya emeklilik primi yatırırsınız. Konuya hakim bir muhasebeciye danışsanız daha doğru yol gösterir. Ya da Gelir İdaresi'nden görüş alsanız / vergi iletişim merkezine ulaşıp bilgi alsanız en güzeli.

@kobuzchu kiz

O zaman benim onlarin sisteminde bordrolu olarak calisyor gosterilmem gerekiyor sanirim, oyle degil mi? Boylece vergilendirme orada zaten yapiliyor olacak.

Sayet bu sistem kurulursa, dediginiz gibi benim ilaveten SGK ucretini hesaplayip bunu ve yemek giderlerini dahil etmem yeterli olur.

İosta denedim 1 gün sonra hepsi kapandı jailbreak yapmak lazım o da uğraştırır

sağ ayakla iki pedal kontrol ediyosun, topuğu sabit tutarsan çok kontrol sağlayamazsın. sol ayakta da topuk sabit olursa pedala basmadığın zamanlarda ayağın ön kısmı sürekli havada olacak, çok yorar. yani her iki ayakta da topuğu sabit tutmak gereksiz ve de zor.

Topukları sabit tutmaktan ziyade mümkün olduğunca topunuzdan destek almaya odaklanın. Topunuzu sabit tutamazsınız. Bu olayın konuşulma nedeni ayağınızı komple serbest şekilde gaz ve frene kaldırıp indirmenizi önlemenin önemini vurgulamak. Gaz ve fren pedalları hassasiyeti yüksek parçalar. Boş bulunup fazla güç uygularsanız ani tepkiler alırsınız. Bu sebeple ayağınızı destekli tutmak önemli. Ancak komple topuğunuzu sabit tutamazsınız zaten.

Eğer soruyu doğru anldıysam;

sağ ayakta topuk hep sabit çok ani fren gerektiğinde durum değişebilir. Sağa sola dönen silecek gibi düşünebilirsiniz.

Sol ayak sabit olmamalı çünkü ayağın sürekli debriyajın üstünde durması debriyaj balatasını erken bitirir. o sebeple ki debriyajın soluna ayak koyacak yer yapıyorlar :)

Sol ayak için: Benim ayağım çok büyük olmadığından mıdır bilemem ama topuğumu yere koyarsam debriyaja basmam imkansız olur. Kaç tane manuel araba kullandıysam hiçbirinde sol topuğum yerdeyken debriyaja basmamışımdır.

Sağ ayak için: pedallar arası boşluk da önemli ama topuk sabit fren gaz yapmak bana zor geliyor. Frene basılacağı zaman ayağı hafif sola, gaza basılacağı zaman da hafif sağa kaydırmak zor değil.

Topuk yerde olmamalı ama gaz pedalı ile ayar yaparken topuğumu sabitliyorum çünkü yokuş kalkarken mesela gazı biraz kesmem gerekirse topuk havada ayar yapamıyorum. Yani topuğum havadaykrn gazı kısmi olarak kesemiyorum. O yüzden bu durumda topuğumu yere sabitliyorum.

Evet sabit ancak bu ezbere dayalı değil refleks olarak. Belli bir süre sonra alışınca refleks olur illa zemine deymesine gerek yok. Pedallara basarken ayağınızı yukarı çekmenize gerek yok topuk zeminde sabit kalacak şekilde ayağınızı sağa sola oynatabilirsiniz. Debriyaj pedalını çoğunlukla vites değiştirmeden önce kullanacaksınız pedalı kullanmayacağınız zaman ayağınız soldaki ayak dayama yerinde sabit kalacak.

kurslarda özellikle debriyajdan yavaş yavaş çek diye topuk sabit diye öğretiyorlar.(çekerken öyle, basarken değil) Bence onu duymuşsun. Yani ayağını birden geri çekme, topuk yerdeyken yavaş yavaş bilek hareketiyle kaldır diyorlar ve ben de öyle yapıyordum.

Hocam bu zehirlenme olayında ya ölüm ya yaşam gibi net ayrım yok

Bünye ile de alaklı, aynı tavuğu ikimiz yesek birimizin midesi bulanır diğeri ishal olur

evde gölgede mutfak tezgahının üstünde beklese sorun olmazdı akşama kadar, ama toplu taşıma sıcak, derslikler sıcak, kütüphane sıcak buralarda çok vakit geçirirsen bozulabilir

Dışarıda ise 2 saatten sonra yenmemeli.

tesekkurler almadim yanima dolaba koydum yarin yerim artik. kirk yilda bir ekonomi yapayim dedim...

kahve seviyorsa şık bir termos.
yazı, çizi işleri çoksa güzel bir ajanda+ kalem.

işin ne olduğunu söylersen daha farklı şeyler de eklenebilir tabi.

Ajanda planlayıcı vb seviyorsa

Üstüne isim baş harf vb yazılaviliyor

www.jozip.com.tr

hocam bütçeye ve yapılacak işe göre değişir. yeterli mola verebileceği masabaşı bir işse kahve ekipmanları iyidir (v-60, chemex gibi bir şeyler alabilirsiniz). açık ofiste çalışacaksa kablosuz kulaklık çok net bir ihtiyaçtır. sürekli bilgisayara bakması gereken bir işse, uzun çalışma saatleri düşünüldüğünde boyun masaj aletleri hayat kalitesini yükseltir. zayıf/çabuk üşüyen biriyse kış aylarını düşünerek ayak ısıtıcı da düşünülebilir (iş yeri bunu kullanmasına izin verir mi onu da düşünün ama).

çok rahat gidersin. istanbul'dan çıktıktan sonrası kolay zaten. dümdüz yol, sağdan sağdan gidersin.

zaten gittikçe ve alıştıkça o trafiksiz dümdüz yola, istemeden de olsa kendin hızını arttıracaksın. güzel de tecrübe olur.

Hiç sorun olmaz rahat olun. Yapamam edemem gibi sözlerle kendinizi dinlemeyin.

Bursa’nın şehir içi trafiği İstanbul’dan farklı olabilir, bu konuda biraz daha dikkatli olun.

Şehirlerarası yolda siz çoğunlukla sağ şeritten gidersiniz, sizi sollayıp gider başkaları. Kullanacağınız yolda tek şerit varsa arkadan çok selektör yaparlar size, yeri geldiğinde hızlanın. Aracınız 20-30 yaşlarında ve çok bakımsız değilse 80 ile 100 arasında hissedilir fark olmaz şehirarası yolda.

Hızınız yeterliyse ve buna rağmen birileri selektör yapıp yol istiyorsa, mümkünse yol verin değilse hiç bi şey yapmayın, tahrik olmayın, panik yapmayın.

çok rahat gidersin.bunu ilk haftasında gebzeye gitmiş biri olarak söylüyorum istanbul trafiğine çıkan her yere gider. zaten yavaş git hızlı gitmek en fazla 5 dakika kazandırır, otobanda hız yapmamaya takılma sağ şeritte takıl milletide hiç kafana takma yol senin araç senin keyif senin, kural olarak otomanda minimum hız sınırı zaen 40 km kimsede bişey diyemez.

3 şeritli yollarda en sag yerine orta şeritten gitmek daha saglıklı diye düşünüyorum. yan yola girmek isteyen yandan çıkan araçlar, kamyonların otobüslerin bulunmasından dolayı orta şertitten 90-100 arası hızda gidersen, yan aynalara bakmayı ihmal etmezsen sorunsuz gidersin umarım.

uzun yol tecrübesi farklı bir tecrübedir. siz sakin sakin giderken büyükçe bir araç dibinizden hızla geçebilir, rüzgarı sizi etkileyebilir. sağdan gidersiniz, kamyon arkasına takılırsınız sollamak istersiniz o tecrübeyle zordur vb. 1.5 saatlik yol gözüküyor olmasının sebebi, yasal sınırla (120km/s) gidildiğinde 1.5 saat veya civarı sürmesidir. 3 saati gözden çıkarmanızı öneririm. ayrıca molaları da hesaba katın. nacizane tavsiyem trafikte şaka olmaz, mümkünse bir arkadaşınız size eşlik etsin. siz kullanın. daha rahat olursunuz. kişisel tecrübelerime dayanarak söylüyorum, bursa şoförlerine dikkat edin. fantastik hareketleri olabiliyor. iyi yolculuklar...

rahatlıkla gidebilirsin. yavaş yavaş, sağ şeritten değil mümkün olduğunca orta şeritten gitmeye çalış çünkü sağ şeritte otobüsler, kamyonlar vs. ani duruşlar yapabiliyorlar. rotayı yola çıkmadan önce bir kaç kez kafanda tekrar et, önemli sapakları, giriş çıkışları önceden bil ki navigasyonda ilk kez göreceğin bir sapakta tereddüt etmek durumunda kalma. beklenti olarak da söylendiği gibi 1,5 saatlik yol için 3 saat falan koy kendine. stres olursan bir benzinliğe gir yüzünü yıka, çay kahve vs iç.

ne fazla yavaş ne fazla hızlı, ortalama bir hızda gidebilirsiniz. zaman konusunu dert etme ama. 2 saat 3 saat olur. acele etmeden git. istanbul trafiği ile başka yerlerin trafiği farklıdır. daha dikkatli olman lazım.

Corolla var işte neyi tartisiyoruz?

corolla hybrid varken diğerleri konuşulmaz.

Ecosport kullanıcısıyım, bir kaç zaman bu arabayı almalıyım diye bakındım ve sonra kısmet oldu aldım. 3 yıldır kullanıyorum şimdiye kadar hiç sorun yaşamadım, ihtiyaçlarımın hepsini karşılıyor (ST Line, kış paketi ile)
Focus çok uzun zaman kullandığım için Ecosport ile sürüş dinamikleri, yol tutuşu vs açısından çok büyük bir farkı olmadığını gördüm, Ecosport daha yüksek ve görüşü daha iyi, yakıtı focus dizel ile kıyaslanmaz ancak fiyat performans aracı diyebilirim çünkü aynı donanımda aynı seviyedeki muadillerine göre piyasası gerçekten çok çok uygun.

Corolla Hybrid test için bile kullanmadım ancak sahibi olupta sanayiye giden, söylenen vs bir kişi bile görmedim, tanımadım.

SUV olsun diyorsanız Ecosport, yoksa Corolla der noktayı koyarım.

Ben hayatımda ecosport hakkında iyi konuşulduğunu pek görmedim (genel iç hacmi, kullanışı olarak). Zaten benim de hayatımda gördüğüm en alakasız arabalardan biri görünüş olarak.

Focus ne model, hangi kasa, hangi motor, otomatik mi
Ya da corolla hybrid mi benzinli mi vs hiçbir bilgi yok.

Neyse ben de corolla derim. Sorna focus derim. En son başka araba yoksa ecosport derim. Çünkü bana göre acayip kötü gözüküyor.

ben önce focus sonra corolla derim. benim önceliğim daha iyi yol tutuş, performans ve dış görünüş. ama önceliğin az yakması, sorunsuz olup sanayiye çok az gitmesiyse corolla

“350bine satarım bunu” şeklinde bir arabamız vardı, şimdi bilmiyorum 300e gider mi. Öyle bi düşme var galiba. Ama belirgin düşüşün varlığından emin değilim.

2ydi 1 oldu olmaz mümkün değil. Yollar, trafik, şehir zaten buna imkan sağlamıyor. Her evin önünde iki araba kırsalda doğru. Çünkü ne otopark var ne başka bir şey.

2ydi 1 olmaz, diğer nedeni de araçlar çok pahalı değil aslında, vergileri yüksek. 1 araba firmasına 2 devlete ödüyoruz, böylece 1milyonluk araç 3 oluyor zaten.

ÖTV kalksa bu sefer bunca sene Ödemiş olanlar isyan eder ve 2 milyona aldığım sıfır aracı 500e satıyorum deyip ses çıkarır. Hem devlet bu gelirden mahrum kalmak istemez.

Velev ki bir şey oldu ve araçlar ucuzladı herkes erişebilir oldu, o zaman da ilk bahsettiğim sorun çok daha ciddi olacak. Ne yollar müsait ne park edecek yer var.

mümkün değil. hiç arabası olmayanların ıslak rüyaları.

kimse kredi alamıyor benim etrafımda, almak isteyende faizler yüzünden vazgeçiyor. ev ve araba fiyatlarına bu kredi olayının büyük etkisi olduğu söyleniyor.

hayvan gibi düştü.
aracım geçen sene seçimden 1 gün önce 1.350 milyon tl teklif almıştı, o dönem için sanırım 60 küsur bin dolar ediyordu.
bugün hala 1.350 anca ediyor, belki o bile etmiyor. bu da 40 küsur bin dolara denk geliyor. %30dan fazla düştü fiyatlar.

Reel olarak kesinlikle düştü. Yani 600lük araba 500 olmadı. Ama %60 enflasyon olan bir yerde 600lük araba 600’de kaldı. Dolayısıyla düşmüş oldu.

geçen yaz 850den aşağı olmayan birebir aynı kondisyon aynı kilometredeki 8 yaşındaki polo'nun şu an en temizi bu fiyata gidiyor mesela.

tl olarak öyle deli dehşet düşmedi. ama dolar 27 iken x tl olan araba, şu an dolar 32,3 hala aynı para :) bu süreçte parasını dolarda tutan 1 kazandı, parasını tl mevduatta tutan 1,5x kazandı. araba hala aynı. böyle bakarsak düşme tabi yok lol

"Bence" mevcut işinizdeki şartlar gayet iyi. Eğer maaşımı düşük bulmuyorsam kesinlikle değiştirmek istemem.

"Kendimi geliştirmek" çok sık kullanılan bir amaç tanımı bu tip bir konuda. Ama bence bu kullanım o kadar yaygınlaştı ki kendinizi nasıl geliştireceğiniz üzerine iyice kafa yorsanız iyi olur. Kendimi geliştirmek deyince benim aklıma gelen sahip olacağım bilgiyle ve yaptığım işle daha saygın bir pozisyona evrilecek olmak geliyor. Sadece birkaç yeni şey öğrenmeye kendimi geliştireceğim diyesim gelmiyor, bir sıçrama olmalı ya da mevcut pozisyonum ilerlemeye kapalıysa geçeceğim yerde pozisyon olarak ilerleme şansım olmalı. Tabi burada pozisyon olarak ilerlemekten bahsederken sadece kağıt üstünde görünen çok bir özelliği olmayan pozisyonlardan bahsetmiyorum.

Ancak tamamen kişisel bunlar tabi.

maddi olanaklara dair bi fark yazmamışsınız. maaş farkı, yan haklar gibi.

istisnai durumlar olabilir ama mesela cumartesi çalışmak olağan hale gelecek bir durumsa ben kabul etmezdim.

Bence kesinlikle yeni işe geçmelisiniz.
%30 hiç de az bir fark değil.

Bu teklifi kabul etmezseniz ileride daha iyi bir teklif gelme ihtimali neredeyse yok. (%50'lik bir teklif geleceğine inanmıyorum)
O sebeple bu teklifi kabul etmezseniz sonsuza kadar mevcut şirketinize mahkum kalacaksınız. Bir süre sonra hapishane gibi hissedeceksiniz.

Güzel bir teklif varken yeni yere geçin.

Önemsiz bir karar değil bu, fikrine güvendiğiniz bir dostunuza bira veya kahve ısmarlama teklifinde bulunup onunla konuşun konuyu. Ona anlatırken zaten hangi kararı vermenin mantıklı olduğunu kendiniz anlayacaksınız.

Hocam alan nedir bilmiyorum ama ben birçok entegratorde çalıştım halen de çalışıyorum. Maas ve kendini geliştirme için iyi ancak arıza/kurulum durumunda gece gündüz demezler problemin çözümünü beklerler. Ben önümü göreyim gece telefon gelirse stres yaparım dersem 4 kere düşün.

Kesinlikle değiştirme. O işi yapabilecek gibi durmuyorsun. Bir de global şirketlerde işten çıkarma çok kolay oluyor bildiğim kadarıyla. Sonuçta asıl yöneticiler başka ülkede ve senin durumunu anlayabilecek insanlar değiller. Olaylara tamamen objektif bakıyorlar.

@dissendium, mesela neye göre o işi yapabilecek gibi durmuyorum? tanıyor musun beni?

infinitedreams, seni nereden tanıyayım. Yazdıklarından anlaşılıyor.

1. yaşım 40, bu saatten sonra
2. konfor alanım gayet iyi
3. mesai saatleri dışında bile
4. bu da benim hazzettiğim bir şey değil
5. remote olması benim için oldukça olumsuz
6. evden çalışmak çok çok zor geliyor

Bu şekilde düşünen biri işi yapar izlenimi vermiyor.

Şimdi maaş farkina göre bazı sorunlar çözülebilir.
Misal şu an yüz bin aliyorsanis 130 bin iyi fark. Şu an 30 aliyorsaniz 39 acayip fantastik bir şey değil. Ki daha remote verdiği firsat maliyeti tasarrufu var.

Remote konusunda size katılıyorum; kesinlikle full remote insanı değilim. Hybrid benim olayım. Bunu ancak shared office gibi olaylara girerek çözebilirsiniz bence. Ben hiç denemedim ama sorarak bunun deneyimini ogrenebilirsiniz.

Bu arada ben de sürekli is değiştir muhabbetine kesinlikle katılmıyorum. Yani bazen iyiye çıkıyor ama bazen de kötüye çıkıyor. Degistirip öncekinden daha kötü yerlere düşenler gördüm. Bir de sektöre de bağlı, çok kolay is bulunabilen bir yerse belki ama kişi mutluysa, hayatından memnunsa niye?

Bence şirketle konuşun. Remote illa köpek gibi çalışılacak demek değil. Benim sap analyst remote arkadaşlar benden az çalışıyor:)

40 yasta ne var ki? en kötü ihtimalle 25 see daha calisacaksin. sanki böyle kariyerin sonuna yaklasmis gibi konusmak icin erken. üstelik bircok meslek grubunda kariyer asil 40+'da gaza basar.
%30 fark olayi da su an ki maasina göre degisir. 30 bin lira aliyorsan 9 bin lira ahim sahim bir sey degil ama 100 bin lira aliyorsan 30 bin lira fark baya güzel.

full remote benim de yapabilecegim bir sey degil ama bunu ofisle konusabilirdin bence.
gene de ben senin endiselerinden keyif insani oldugunu düsünüyorum. o sebeple senin durumunda degistirmek iyi bir fikir olmayabilir.

Bu arada benim yazdığım maaş olayinda asıl anlatmak istediğim şuydu;
Misal 40 alan biri 52 teklif gelirse 55 de bulabilir belki 60da. Yani aradaki farklar az ve piyasada tahminen bu maaş skalasında işler vardir. Başka firsat çıkar.

Ama 100 alan birine 130 gelmesi , kişinin maaşı piyasanin altinda kalmamissa, genel olarak bence zor. Ve bu tarz isler de sürekli çıkmaz. Haliyle bu firsat giderde bir sonraki ne zaman gelir belirsiz. Aslında anlatmak istediğim buydu.

Alacağınız para öyle çok ciddi değilse ve zorlasaniz bu tarz bir işe girmeden de alacaksanız çok gerek yok. Ama bu parayi belki ayda yilda bir veren bir piyasadaysaniz o zaman düşünmek lazım.

Bluetooth veya değil, 2 seneden sonra hepsi gidiyor eğer çok iyi bir şey almadıysanız.

Ben de JBL'in klasik kulaküstü olanlarından 2 senedir kullanıyorum. Genel olarak iyi gidiyor ama nadiren geç bağlanmaya başladı. yer yer manuel bağlamam gerekiyor vs. Bir de earbuds 2 pro var o henüz 1 senesini doldurmadı bir sorun yaşamıyor

Beats Solo 2 kulaklığımı 2019 yılında almıştım ve halen kullanımda. Son bir yıldır eskisi kadar aktif kullanmıyorum ancak hala hem bağlantı hem ses hem pil konusunda çok çok iyi.
Bir dönem Senheiser bluetooth kulaklık almıştım şarj süresi abartısız 2 saatte bitiyordu ve lanet etmiştim kulak içi kulaklık mevzusuna. Bir kaç defa kullanmaya çalışıp kullanamadım resmen çöp oldu, çekmecemde bir yerlerde sonsuza kadar bekleme modunda artık.
Son 1 yıldır iş sebebiyle günlük olarak abartı bir şekilde airpods 3 kullanıyorum, neden bu zamana kadar almamışım dedirtti. Ses kalitesi olsun şarj süresi olsun çok memnunum. Bakalım bu ne kadar gidecek..

Önceki kulaklığı xiaomi mi airdots pro'nun hem kulaklık hem de kutu bataryası 2 sene sonunda ömrünü doldurmuştu.

Şimdi kullandığım Jabra Elite 85T ise 2 seneyi doldurdu. Batarya performansında düşüş var ama hala gayet iyi, benim kullanımımda hala kulaklığın şarjı bitmeden benim kulaklıkla işim bitmiş oluyor. Yani performans düşüşü benim kullanımını etkileyecek düzeyde değil. Kulaklığın performansında da bir sorun yok, arıza vs yaşamadım. 3 seneden fazla kullanırım bu gidişle diye düşünüyorum.

2019'da kendime aldığım AirPods 2'yi babam halen kullanıyor. 5 yıl olmuş.
Bir şarjda yaklaşık 30-40 dakika telefonla konuşabiliyor, 1 saat civarında da müzik-video dinleyebiliyormuş.

1-2 hafta icinde faiz binmez nakit para cekimi yapmadiysan. hesap kesiminden sonraki son odeme tarihinde tum donem borcunu odemezsen faiz baslar.

Diyelim ki senin kredi kartin donemleri ayin 1'inde baslatiyor 31'inde bitiriyor olsun.

5 mayista harcama yaptin diyelim 65bin
31'inde hesap kesimi yapilacak ve bu borc o hesap dokumunde gorunecek.
mayis 1-31 tarihli hesap dokumu icin son odeme tarihi de 12 haziran olsun diyelim. gecirmemen gereken tarih bu.

Yukarıdakine ufak bir ek yapayım; eğer borcunuzun tamamını 12 Haziran'a kadar ödemezseniz, ödemediğiniz kısma gecikme ya da alışveriş faizi (Asgari tutarı ödeyip ödemediğinize göre değişiyor hangisinin ne kadar işleyeceği) hesap kesim tarihinden (örnekte 31 Mayıs) işliyor. Yani "İki gün geciksin bir şey olmaz" derseniz aslında 12 günlük (Hesap kesim ile son ödeme arasında genelde 10 gün oluyor sanırım) faiz ödüyorsunuz.

Bir daha şirket için harcama yaparken son ödeme tarihinizi de bildirip ondan önce geri ödeme almanız hayrınıza olur. Gecikme durumunda şirket belki faizi karşılar ancak düşen kredi notunuzu geri iade edemez. Bu durum birkaç kere tekrarlarsa yarın krediye ihtiyacınız olduğunda zorlanırsınız, şirket de size kredi vermeyecektir haliyle.

Faiz içinse yukarıda denildiği gibi son ödeme tarihiniz önemli.

son ödeme tarihini geçtiniz ve ödeme yapmadınız, 65000 lira için günlük (vergisi ile birlikte) yaklaşık 120 lira faiz çıkar. faiz oranları yüzde 4.5 - 5 arası değişiyor bankaya göre.

yapar ve evet her gün hatta "gün içinde" içesin geliyorsa bi durup düşünmek lazım (ki şu an bunu yapıyorsun)

mesela canın istese bile 3-5 gün içme haftasonu falan birkaç içersin istersen. Ara vermeyi dene.

ek olarak, Gibi dizisini seviyorsan 5.sezon 5.bölüm (Böbrek Taşı) izlemeni tavsiye ederim :)

Yapmaz, ben 2 güne bir 6-7 tane içiyorum bağımlılık yapmadı henüz.

Buna bağımlılık başlangıcı demek komik olur. Bira dediginiz zaten içinde yüzde 5 alkol olan bir şey. Çok da bir şey değil yani bir tane içildiği sürece.

Burada anlamadığım kahve yerine nasıl oluyor. Alakasiz iki sey, birinde hayvan gibi kalori var diğeri kalorisiz. Birinde kafein var diğerinde yok. Nasıl yerine içtiğinizi çözemedim.

yapar.

alkolizm ciddi bir sorun. bir süre akşamları alkol tüketerek ulaşılabilecek bir "mertebe" değil.

ama yine de dikkatli olun lütfen. birayla da gayet alkolik olunur.

akşamları bir tane bira evet yüzde olarak masum görünüyor ama bunun bir akşam bir kasa biraya dönmesi inanın çok kolay.

Yazın 2-3 ay nerdeyse her gün içiyorum kış gelince ayda yılda arkadaslarla bir araya gelince.

Biradan alkol bağımlısı olmak için heralde her gün 4 5 tane falan içmek gerek, %5 zaten alkol oranı.

(Bu bahsettigim rutin benim için 10 15 senedir boyle)

yapar da 1 tane içtiğin sürece sorun yok. neticede herkesin günlük tüketme alışkanlığı olduğu bazı şeyler var kahve, çay, soda, kola gibi şeyleri çokça her gün tüketen insan var alkolü de öyle. önemli nokta bu tarz bağımlılıkların sıkıntılı boyuta ulaşmaması. günde 1 - 2 bira içesiniz geliyorsa için afiyet olsun ama daha da arttırasınız gelirse o zaman sorun olmaya başlıyor ve önlem almanız gerekiyor demektir. ben kendimi tanıyorum iradesiz bir insanım bir sararsam 2 de olur 3 de 5 de diyorsan o zaman yılanın başını küçükken ezmekte fayda var tabi.

Alkol bağımlısı olmazsınız. Ama bira bağımlısı olursunuz. Alkolik olmazsınız ama kilo alıp göbek yapabilirsiniz.

Hangi gıdayı düzenli olarak her gün tüketirseniz onun bağımlısı olursunuz zaten. Her gün cips, çikolata, kola tüketirseniz de bunların bağımlısı olabilirsiniz. E zararı olur? Kilo aldırır, şekeri yükseltir vs.

ilk cevabı yazan olarak biraz daha açıklayayım, tadını sevip içmekle kafasını sevip psikolojik bazı durumlarla birleştirip 'rahat hissetmek için içmek' farklı şeyler. Bir süre sonra tolerans gelişeceği için (kahvede falan da olur bu) daha çok içmek isteyebilirsin, hatta sonra dışarı yanında daha yüksek alkollü içeceklerle çıkabilirsin. Böyle termosta vodka taşıyan birini biliyorum o yüzden kim neye ne kadar meyilli bilemeyiz, dikkat et diyorum. Sosyal içicilik veya akşamları bi bira içmek sorun değilken her akşam içme ihtiyacı hissetmek sorun olabilir. Mesela bende cips yeme bağımlılığı var, yemezsem bi şekilde elim gidiyor satın alıyorum.

Konuyu biraz daha somutlaştırmak isterseniz

CDC'nin bir ölçeği var bununla ilgili, bizde kolay ulaşılabilir halde yok sanırım böyle bir ölçek.

Buna göre günlük standart alkol tüketimi 17.7ml saf alkolle tanımlanıyor. Bu da %5 alkollü bira için 355ml (35cl) demek.

Fazla içmek ise kadınlarda (yukardaki ölçeğe göre) tek seferde +4 defa içim, erkeklerde +5 defa içim olarak tanımlanıyor. Buna göre aşırı içim alt sınırı bira için kadınlarda 2 adet 70'lik, erkekler içinse 2 adet 70'lik ve 1 adet 35'lik bira demek.

Ortalama içimse, yukardaki standart ölçüler içerisinde günlük kadınlar için tek sefer erkekler için iki sefer olarak tanımlanıyor. Bu da erkekseniz günde 70cl bira demek. Kadınsanız 35cl. Bunun üstünde yapılan günlük düzenli tüketim alkolizm olarak değerlendiriliyor.

www.cdc.gov

Eğer "sence, bence" hesabının dışına çıkmak isterseniz durum bu. Tabi bu normal sayılan içim. "Ben bu kadar içiyorsam bağımlı olmam" diyemezsiniz. Çünkü bu ölçülerin dışına çıkma ihtimaliniz her zaman var. Bu ölçüler ancak şimdiye kadarki durumunuzu tanımlıyor. Bundan sonra ne olacağını değil.

Ek olarak bağımlılık sadece miktarla ilişkili bir kavram değil. Eğer günde bir yudum bira içiyorsanız ama içmediğinizde rahatsız olup kafanızı buna takıyorsanız bu da bağımlılıktır. Sadece bira için değil her şey için böyle bu. Taze sıkılmış portakal suyu içmek size zarar vermez. Fiziksel bir yoksunluk belirtisi de yoktur zaten bunun. Ancak portakal suyu içmeden gün geçiremiyorsanız ve psikolojik olarak zor anlar yaşıyorsanız bu size zarar verir ve psikolojik bağımlılıktır.

Günde 1 taneyle kalabiliyorsan sorun olmaz herhalde ama günde 2'ye çıkma gereği duyduğunda bi durup düşünmek lazım. Risk yok değil. Hergun 3-4 içen bi tanıdığım da haftada bi kac gun 1-2 içiyormuş en başta...

Okuduğum bir araştırmada günlük 1 şişe / kutu biranın (alkol oranı ve hacmini hatırlamıyorum) ve 1 kadeh şarabın alkol bağımlılığı yapmayacağını yazıyordu fakat bizim halkımız bu araştırmaları yanlış anlıyor bu araştırmalar fikir vermesi açısından genel bir ölçüttür bağımlılığa meyil kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ayrıca sürekli alkol kullananların bu limitlerde kaldığına dair bir calisma yok alkol zararlıdır bu bilimsel olarak ispatlanmıştır ve dinen haramdır alkol bağımlılığı uyuşturucu bağımlılığından daha risklidir toplumun alkolden uzak tutulması gerekir.

bazi seyleri bilimle kanitlayamazsin. orn: sen 15 yil her gun sakal trasi olursan onun da bagimlisi olursun. bira da oyle. 2 yil boyunca her aksam is cikisi 1 bira icsen. onun da bagimlisi olursun. gunluk rutinin bir parcasi olarak bagimlisi olursun.

Tabii ki yapar. Düzenli olduysa ve içmediğinde yoksunluğunu hissediyorsan kabul etmesen de bağımlılıktır o zaten.

Viski içip de alkol bağımlısı olan görmedim. O bütçeye sahip değil insanlar genelde. Alkoliklerin %90'ı bira üzerinden bağımlıdır Türkiye'de.

Mini mini gezeyim gibi bir vakit yok aslında.çıkınca araba kiralarsan yolda manavgatta,side de hosuna giden bir yere oturursun.bir saatte varabileceğin bir yol değil orası.

Yol 2 saat sürer. Manavgat'ta ırmak kenarında, Side'de limanda veya Alanya'da kalede kahvaltı yapabilirsiniz.

Oturulacak yer var, oturulmayacak yer var. Bunu en iyi siz bilirsiniz yaşadığınız yerde. İyi bir yerde oturmak daha iyi. Kurs, kıyafet için para biriktirirsiniz.

Bu kursların tamamının iyi semtlerde olması gibi bir durum da var.

Belli bir gelir seviyesinin altı zaten bu seçimi bile yapamıyor.

Eğer vereceğim kira hayat kalitemi düşürecekse eli yüzü düzgün daha mütevazı bir yerde otururum.

1 hafta icinde taşınacağım, yeni ev tuttum, mevcut kiramın 2 katından fazla vereceğim ama 2 kat daha büyük ev, dubleks, sıfır bina, yeni iş yerime yakın, çevrede düzgün bir okul var, yakında hastane var gibi bir sürü kriteri de kapsadığı ve ekonomik olarak beni etkilemediği için hayat kalitemi yükseltmek adına taşınıyorum.

Mevcut evde oturmaya devam etsem günde 2 saat yol çekeceğim, oğlumu özel okula göndermek zorundayım, ev küçük, çocuk büyüdü, sığmıyoruz...

Özetle bir yerden kısmamı gerektirecekse daha iyi bir eve taşınmak mantıksız.

iyi bir semtte yüksek kira vererek bazı yerlerden kısarak yaşamayı mı tercih edersiniz?

%1000000 bunu tercih ederim.

Kiyafet almak vs gibi bir derdim yok. Olani giyiyorum. 350 gun kotu semtte yasayip 2 hafta daha pahali tatil yapmak da gene bana gore degil, sokaga ciktigimdaki seviyenin tum yil daha yuksek olmasini tercih ederim.

Kötü semtte oturunca parayı yiyecekseniz, tabii ki iyi semtte oturun.

Doğru yöntem şu olmalı : Kötü semt, kemeri sıkma, kötü günler+yatırım için para biriktirme. Yapabilirseniz bir ev alın. Param eve yetmez diyorsanız, oturmayacağınız bir şehir veya küçüklükte bir ev alıp, sonrası için peşinat yapın. Evi de kiraya vermeyin sakın.

Bir kaç sene sonra kira piyasası çok sıkıntılı olacak.


.

Doğrusu daha düşük kirayı seçmek.

Zamanında yüksek kirayı seçtim. 30'lu yaşlardaydım, bekardım. Maaşımın %40'ına yakını kiraya gidiyordum. Freelance işler yaparak biraz daha para kazanarak sürdürebiliyordum sistemi.
2 yılın sonunda artık çok zorlanmaya başlamıştım ki sevgilimle birlikte yaşamaya karar verdik ve o evden ayrıldım.
Çok güzel zamanlar geçirdim, pek pişman da değilim. O yaşımda öyle yapmam gerekiyormuş.
Ama kimseye tavsiye etmem. Edemem.

Ev her ne kadar önemli olsa da günün sonunda ev dediğin koltuğun, televizyonun, buzdolabın, yatağın, duşun. Yani nasıl desem. Boğaz manzaran da olsa aklında maddi endişe varsa hiçbir manzara keyif vermiyor.

Düşük kira, kalan parayla gelecek için yatırım, kendine yatırım.

ilk işyerimde bir müdür vardı. Adamın işi taksimde evi halkalı'daydı.
İstanbul'un içinde ev tutacak parası vardı ama adam her gün halkalı'dan gidip geliyordu.

Şöyle anlattı. Araba şirket arabası, yakıtı şirket ödüyor.
Şişli'de eski bir binada oturmak yerine, halkalı'da yeni yapılmış bir sitede yarı fiyatına oturdu 2-3 sene. Kurtardığı parayı kenara attı. 3 senede ev aldı.

Etiketlere takılmadan rasyonel bakmaya çalışın.

İstanbul'dan örnek vereyim. Şişli, kadıköy gibi bölgelerde kiralar çok yüksek. Buralarda oturmak "çok havalı" birçok insan için.

Ama realite özellikle beyaz yakalılar için oldukça eski evlerde, dar sokakların olduğu mahallelerde, altyapı sorunu olan apartmanlarda yaşamak demek. Üstelik kiralar astronomik.

İstanbul'da ataşehir, ümraniye, çekmeköy gibi metroya ya da ulaşıma yakın semtlerde %40-%50 daha ucuza sitelerde, yeni binalarda yaşama imkanınız var.

Kadıköy'de eski bir daireye ödeyeceğiniz kiranın çok altına buralarda bir siteye yerleşebilirsiniz. Ki bu sitelerin çoğu yeni, imkanları iyi. Spor salonu evin altında, yüzme havuzu önünde, güvenlik vs kapında.

Tercih meselesi ama verdiğiniz paraya aldığınız imkanları kıyaslayın.

Ve ekonomik koşulları düşünerek 30 yaş altındaysanız mümkün mertebe para ayırıp ev vs. almaya bakın.

Doğrusu ve rasyoneli şu şekilde olmalı düşük barınma bedeli(İstanbul'da Esenyurt'un bir kaç mahallesi hariç yaşanmayacak yer yok) ve düşük giyim masrafı geri kalan bütçe kişisel gelişime harcanmalı ekonomik standard yükseldikçe semt değiştirilebilir ve giyime daha fazla bütçe ayrılabilir.

chatgpt ücretsiz versiyondan ara ara yardım alıyorum, işimi görüyor. Ücretlisi çok daha iyi tabi ama ben henüz almadım.

Mikro'da üretim yönetimi var. Sadece muhasebe yönetiminden oluşmuyor. Logo kullanmadım.

Erp çok genel bir kavram. Satınalmadan üretime, Sevkiyata, finansa kadar her yere dokunur.
türkiyede işşer böyle yürümüyor maalesef. Önmuhasebeyi geçip genel muhasebe yapan, satınalmasını üretimini programında kullanan firma sayısı çok az.
logo, mikro bu işleri yapıyor yapmasına ama firmalarda çalışan sirkülasyonu olsun, maaş vb sımıntılar olsun, programı kullanacak kişiler programı adam gibi kullanmıyorlar.
satınalma sisteme veri girmiyor, maille iş yapıyor. Muhasebenin olaydan haberi yok. Gibi gibi.
burda program ne yapsın sana.
sap gibi kesin çizgileri olsun, stok yoksa çıkılmasın, silme olmasın gibi temel kondisyonları yaparsan başarılı olursun.

Şöyle ki hele Türkiye'de üretim planlama, satın alma, sipariş gibi şeyleri erp üzerinden yapmayan firma çok. Bunlara harnacak paraya ucuz iş gücü alirlar. Ama faturalandırma için gerekiyor misal.

O sebepten sizin aklınıza böyle geliyor olabilir ama rhan dediği gibi erp çok genis bir kavram.

borosilikat bardak - kupa diye aratabilirsin cok guzel bardaklar var.

ben cortado icin sunu:
www.amazon.com.tr

cay icin de sunu:
www.migros.com.tr

kullaniyorum.

Aynı sebeple evde ne kadar kupa varsa çöpe attım. Şundan aldım.
Minimalizm zevkime de uydu.

www.trendyol.com

Yıldız Sarayı'nda porselen fabrikası var Osmanlı'dan kalan ve aktif. Orada üretilen İngiliz Porseleni diye geçen porselenlere bakın. İncedir, saydam gibidir, bakınca arkası görünür. Çok kolay kırılır, ve pahalıdır.

Cam istemiyorsanız (ben nedense cam bardakta/kupada sıcak kahve içmeyi hiç sevmiyorum) porselen kupa alın. Mudo Concept'te vardı bir ara, herhalde hâlâ vardır.

köfteyi apti özcan'da yiyebilirsiniz. 1 gün fazlasıyla yeterli, çok gezecek bir yeri yok zaten.

Sabah erken orada olursanız merkezi kabaca bi' günde bitirirsiniz.
Sahili güzeldir, Rakoczi müzesi, klasik çarşı turu. Tavsiye etmesen de avm istiyorsanız Tekira.
Köfte, Özcanlar' da ama çarşı içindekinde, sahildeki değil.

Bugün bundan 2 tane aldım. Evde 2 tane daha var:

www.oysho.com

Koton, grimelange, mango

ikinciye yüzde elli indirim var, gene de pahalı bence ama şunlardan çok memnunum: www.marksandspencer.com.tr

www.mavi.com
mavinin bu serisi güzel bence, 350 lira. mavi aboneliğiyle puan da toplanıyor doğumgününde filan da ekstra veriyo filan

mudo
zara

indirim dönemlerinde çok uygun fiyata bulunabiliyor.

Oxxo

istediğin işler için yeterli

sağlar, hatta ekran kartsız bilgisayarlar bile artık o oyunlar için yeterli. bununla birlikte monster genel olarak tavsiye edilmiyor, soğutma sistemi iyi değil diye biliyorum, bu da performansı kötü etkiliyor.

ben bunu tercih ederdim.
www.akakce.com

kardeşim monster'dan çok çekti. bu firmayı tavsiye etmem. sıraladığınız oyunlar çok güçlü ekran kartı isteyen oyunlar değil. ama madem oyun oynayacaksınız asus, acer, hp gibi modelleri değerlendirmenizi öneriririm. kafanızdaki fiyata göre technopat forumlarına bakabilirsiniz.

(bkz: dead to me) yıllar önce cüneyt özdemir önermişti, sevmem adamı ama izlemiştim güzeldi.

The serpent

Serpent +1
Mare of easttown
Black Books
Mindhunter
True Detective (ilk sezon)

shogun
last of us
house of the dragon
severance
chernobyl
jeff & some aliens

Severance +1 özgün bir şeyler izlemek isterseniz

Halo

the curse. hiç fena değil.

1 Bench
1 Bar
1 Rack

Kettlebell bir de dips/barfiks yapılabilecek bar.

Dan john amca okuyun. Easy strength, armor building complex vs. Efsane kitaplar. Ve hatta ileride kettlebell ile 10k Kettlebell Challange yapılabilir (ben yapıyorum şu an).

Sporu çok karıştırmaya gerek yok. Totalde push, pull, hinge, squat, abs bitti gitti yani. Bodybuilding kasmayan biri için en ideali strength training.

Ha rack alabilirseniz onu da alın kesin ama bence başlangıç için iki adet kettlebell ile front squat, overhead squat falan yeterli.

Ben 210 kg squat yapıyorum ve front squat ve overhead squat sonrası anladım ki bunlar çok çok daha zor.

Enflasyon muhabbeti de var bu arada.

sirketin gösterdigi zarar, kazanci gecmisse, sermaye eksiye düsmüs olabilir. bu durumda sirkete nakit sermaye girdisi yapilir ve sermaye tekrardan artiya cikar.

likidite yani kisa vaadede ödenecek borclari karsilayacak nakit veya nakite kisa sürede cevrilebilecek (döviz, altin, hisse senedi vs) assetler yeterli miktarda degilse bunlari karsilayabilmek icin de sermaye artirimi yapilanilir.

enflasyonu bilmiyorum. bu söylediklerim cok genel seyler.

Sormak istediğim konu bu degil ki?
Sermaye artırımını neden yapmalıyım, ne faydası zararı olacak?

50 bin yeni şirket kurulumunda geçerli.

ortaklar ile borç alacak ilişkisi varsa şirketin faiz faturası kesmek yerine sermaye arttırımı yoluna gidilir genelde.

Nikahta 20 euro tak geç. Ne altını.

nikahta 1000 tl yeterli. beş tane 200lük. durumunuza uygun.

nişan için bence bir şey takmaya gerek yok, aileler kendileri takıyorlar o zaman. nikahta gram altın uygun bence.

Sizi zora sokmayacaksa gram veya yarım gram takılabilir.

1000 TL yeterli.

Rakamlar gözümüzde hep aynı da paranın kıymeti yok.

Nişanda takmana gerek yok. Nişanda anne bana teyze falan takar max. Düğünde 500 tlde fazla takmazdım. Gram fazla.

Gram olmuş 2500.

Nişanda gerek yok. Nikahta yarım gram ya da 50 Avro.

Nişanda takma, nikahta gram ya da yarım gram

nişanda takıya gerek yok.

arkanızdan pinti diyecek tiplerse düşünmeye gerek yok zaten. kapalı zarfta 500 tl verilebilir. ben kuzenime 500 taktım geçenlerde. imkan varsa 1000 de olur. gram gereksiz, insanlar daha yakınlarına gram takıyor artık.

solundaki ahmet cin. pendik belediye başkanı.

Gelen giden yok

bugün hiç spam mesaj almadım, neredeyse tüm alışveriş sitelerine üyeyim.

Bugüne özel bir artış yok ama azaldı bende son zamanlarda.

Seçim öncesinde çok artmıştı alakasız il ve ilçelerin belediye başkanı adayları mesaj atıyordu sürekli.

Lokasyon değiştirdiysen artış olabilir.

1) dizi bu hem de Türk dizisi :)
2) cevabı net değil

1- önerin parayı bi yere sakladığını sanıyorlar.

2- dizi bu hem de Türk dizisi :)

ali tamircliğe devam etmişti bir süre
değinildiği yani 1.konuya, dikkat çekme meselesine

1. Ömer'in ailesi, özellikle annesi elbette şüphelendi hatta biliyor gibiydi ama suçu Cengiz, Eyşan ve Ali'nin işlediğine dair delil yoktu, o nedenle yapacak bir şey bulunmuyordu.

2. Cengiz ve Eyşan evli oldukları için oteli birlikte açtılar ancak Ali'nin parası suyunu çektiği için tekrar Cengiz ve Eyşan'a yanaşmak zorunda kaldı.

Ben de bakıyorum aynı aralıkta bişi, şunu gördüm ty.gl

Daha bilindik marka ve daha çok yorum var.

Bissel markasını da araştırmanızı öneririm.

Bir yil falan sanirim. Isi gücü yoluna koyunca kafa rahatliyor ama bu sefer de özlem basliyor.

En azindan bende öyle oldu.
Türkceyi, türkiyeyi, sevdiklerimi cok ama cok özlüyorum. Belki de tam alisamamisimdir :)

Çok zaman almadi çünkü hanım buralı zaten. Bir de Fransa türk yemeği vs ozlemiyor insan her şey var türk marketinde. Ailem de senede bir iki gelir ben bir iki gidiyorum.
Ama yüzde 100 alışmayi arkadaş bulunca yaptım. Ondan sonra iyice rahatladim.

Bense pek ozlemiyorum Türkiye. Iki hafta tatil yetip artıyor. Yani aile arkadaşlar evet ama genel hayatı özlemiyorum pek.

Yurtdisi cok genel, ama ben 2 farkli Bati Avrupa ulkesinde yasadim, ikisine de alismam kisa surdu. Alismak dedigim de neyi nerede yapacagin, nereden alacagin gibi seyler. Yoksa kulturel olarak kendi ozelimde oh be dunya varmis dedim.

edit: logisticsmanager+1, Turkiye'yi ozlemiyorum, 2-3 yilda bir gidiyorum zaten o da aileye ayip olmasin, hanim da ailesini gorsun diye.

soylesem inanmazsiniz ama yaklasik birkac saatte alistim. bu karakter meselesi, rahat ve sosyal bir tipseniz hemen alisiyorsunuz. fakat iki aydir baska bir sehirde yasiyorum, alisamadim. sehir cok kucuk, yapacak bir sey yok, bunaltici biraz. ama sanirim o benimle alakasi degil, sehirle alakali.

2,5 yil oldu, henuz tam alisamadim.
Tum ailenden, akrabalarindan uzak olma fikri hala baya uzucu geliyor. Turkiyede yolunda gitmeyen cok seyler var evet ama keske turkiye benim hayal ettigim turkiye olsa, bende ulkemin sinirlari icinde mutlu mesut yasasam diye dusunuyorum.
Markete bakkala gidince restauranta gidince orada hayatimin ilk 30 senesinde alistigim urunler insanlari bulamamak hala baya kotu geliyor.
Yeni yeni kafama uygun arkadas edinmeye basladim. Baslarda kendimi zorluyordum yerellerle takilmaya ama kultur inanilmaz farkli, hayata bakis acilari inanilmaz farkli. Yerellerle takilmak icin kendimi zorlamayi biraktim, bok yesinler. Yerelleri hayatimda bir figuran olarak gormeye basladim bir kac ay kadar once ve alisma egrisi cok hizli bir yuklesile gecti. Sanirim 6 aya “kurulu duzenimiz olmasa yigenim” modunu kapatirim.

Alışmak kavramı ucu açık. 10 yıldır alışamadığım 10 günde alıştığım şeyler var

güncelleme: arkadaşlar soğutmama rağmen hiç bana mısın demeyince büyük bir eşeklik edip sinirle sağlam bir geçirdim kapağa. patladı. 25 yerimden yaralandım ama hepsi sıyrık boyutunda. bi ekmek arası yapıp yiyecektik, final destination'lık oluyoduk az daha. RABBIM HEPİMİZİ KORUSUN.

Gecmis olsun. Bir daha olursa tencereyi isitirken kapagi sogutmayi deneyin (ustune buz koyup vb).

Tencerenin hava alaması lazım. Kapağın tutulduğu yeri kendinize doğru çekerek çevire çevire vidasının atmasını sağlamayı deneyebilirsiniz.

Şu yöntemle başarıya ulaşan da birkaç kişi de var sanırım.

www.youtube.com

Benim başıma birkaç kere geldi. Ben sadece bir kere yaptım ama benden başka eşim, kızım, eve gelen yardımcı hanım, ablam filan da hep aynı şeyi yaptıkları için artık bu işin uzmanı oldum. Çözüm aslında hepimizin bildiği bir fizik gerçeğinde ısınan materyal genişler, soğuk olan / soğutulan daralır / dar kalır:
Tavanın altını açıyoruz, tava ısındıktan SONRA kapağın kenarlarına buzları bir ayda koyup kapağı ufak ufak çekiştirmeye başlıyoruz.

Geç olmuş cevabım ama aklınızda olsun.

Soğutursan daha beter yapışır.

Şu an soğumuşsa ocağı son ayarda aç tencere anlık olarak hemen ısınsın. Bu sayede tencere genleşir kapak soğuk olur. Hemen kapağı bıçakla ayırmaya çalış.

Güncellemeyi yeni gördüm. Geçmiş olsun. Metal çember yok mu kapakta? Yani tencerede kapağın hiçbir parçası kalmadı mı?

teşekkür ederim.

hocam ilk olarak görüntü şuydu,

imgur.com

patladıktan sonraki hali,

imgur.com

fırlayan parçalar,

imgur.com

vücudumda ufak tefek kesikler haricinde bi şey yok, belki psikolojiktir bilmiyorum ama sağ gözüm hafiften sapıtmaya başladı gibi, patladığı an oraya bi parça girdi gibime geldi. hiç hastaneye filan da gitmedim, şansıma fırlayanlar genelde çok küçük parçalardı.

az kalsın ölüyordum yav, hala şokunu atlatabilmiş değilim.

yani havanın içeride sıkıştığının ve hayvan gibi vurmanın muhtemelen felaketle sonuçlanacağının farkındaydım ama bilmiyorum neye güvendim, bi an çat diye vurdum öyle. hakikaten verilmiş sadakam varmış, yan sürüyle kavga etmiş aslan gibi her tarafım yara bere oldu ama iyi geberip gitmedim.

geçmiş olsun.

artık gerek kalmamış ama, kapağın kulbunu sola çevirip gevşeterek vidasından sökseniz vida deliğinden hava alıp vakumu çözülmez miydi acaba?

Geçmiş olsun, gözü ihmal etmeyin, bir baktırın mutlaka

Şuna benzer bir şey mi acaba?
www.ncbi.nlm.nih.gov

Surada size benzer şey yaşayan birini buldum;
www.tinnitustalk.com

Tabi bu siz de olabilirsiniz çünkü reddit bakayım dedim ama direkt sizin soru çıktı karşıma:)

hocam sana bir link atacağım oku onu bir doktor yazmış buna benzer bir durumu. telefon numarasıda var.

www.emelgokmen.com

Vajinismus.

Ben bu noktadan sonra psikiyatra gider, şizofreni ilacı isterdim :/
Yatırım tavsiyesi değildir.

musluğa gelene kadar barajdan su borularından gelen suyu görsen elini bile yıkamazsın belki.

tükürüklü su kullanma ihtimalim nedir?
%0000,9

"eser miktarda" bile sayılmaz.

İtiraf etmeliyiz ki genelde eve gelen işçilerle aramızda yaşam,huy, kültür farkımız var ve bize uygun düşmeyen hareketleri görüntüleri daha çok dikkate alıyoruz.

Belki de beklediğin buydu
Onun da önlemi alınmış :)
www.adjustbrand.com

Bazı insanların dert ettiği şeyleri görünce onlara karşı inanılmaz bir kıskançlık dalgası kabarıyor içimde ama kendimi çabuk toparlayabiliyorum.

Allah size başka dert vermesin. Bunu canı gönülden istiyorum. Çünkü normal bir derdi kaldıramayacağınızdan endişe duyuyorum.

@mirket: soruya cevabınız yoksa insanları oyalamayınız sayın kardeşim. herkesin derdi kendine ağır.

Adam tükürük kusmuyorsa ciddi bir sorun yok.

akan suya tükürmekten farkı yok...

Aldığınız her nefeste hepimizin osuruğu var ama nefes almaktan vazgeçmeyin. Çünkü çok az. Önemsemeyeceğiniz kadar az.
Contadaki tükürük de bizlerin osuruğu gibi. Önemsemeyin.

Mirket +1

Soruya cevabım, akan su miktarı çok fazla olacağı için seyrelme miktarı artacaktır. Dolayısıyla tükürüklü su miktarının çok düşük olacağını söyleyebiliriz.

9060 iyi. iki kisiden birinde var evet ve nb benim icin adidas, nike gibi olmadigi icin giyemiyorum

New balance 2002r, hayatımda giydiğim en rahat ayakkabı

Ses yapmaması mümkün değil söyleyim. İnsan "çok mu gürültülü acaba" diye diye doğru düzgün verim bile alamıyor.

Bulunduğum muhitte spor salonlarının yıllığı +36kdan başlıyor hocam maalesef o kadar bütçem yok. Dışarıya çıkıp yürüyecek enerjiyi de kendim de bulamıyorum kararlıyım koşu bandı almaya. Ses konusu da alan insanların genelde yorumlarda belirttiği husus olduğu için dile getirdim.

Bu ürünler genelde bir hevesle alınıp kullanılmadığı ve çamaşır askısı olarak iş gördüğü için temiz bir ikinci el almanızı öneririm zira insanlar elden çıkartmak için üçe beşe bakmadan ucuza satıyorlar. Ses konusunda yapacak bir şey yok ama gün içinde çok da sorun olmaz diye düşünüyorum; yani gece 3'te "Dur bir koşup günün kalorilerini atayım" demeyecekseniz, alt kat komşunuz çok hassas ve takıntılı bir insan değilse idare edilir herhalde. Marka olarak da Voit ve Altis fena değildi sanırım ama 12 km'ye kadar destekleyen hemen her cihaz sizin işinizi görür. Zaten bir kilometreyi 5 dakikanın altında koşacak seviyeye gelirseniz gider maratona katılırsınız, koşu bandı sizi kesmez o noktada.

Ormandaki köpekleri besleyin ki başka hiçbir canlı yaşamasın oralarda.

Köpekleri seviyorsanız barınaklara bağış yapın lütfen.

@chicha ormanda yasayan kopekler ölsün yani??

vermeyin lütfen kimseye. evinde bakan birine verin. köpekler insanlara zarar vermesin, beslediğiniz kötücül enerji bi gün size döner. buna inanın.

Yani tartışma haline getirmek istemiyorum muhtemelen silinir ama diğer canlıların köpekler tarafından katledilmesine razıysanız bırakın ormana, yol kenarına, sokağın başına ne diyeyim.

Çoluk çocuğu, yaşlıları parçalamaya başladılar, geçen sene 500 bin kişi kuduz aşısı olmuş, benim hatırladığım iki kişi kuduzdan öldü, yaşadıkları yerler karantinaya alındı.

Kontrolsüz çoğalıyorlar siz vicanınızı rahatlatmak için beslemeye devam edebilirsiniz elbette.

Hayvan dusmanliginiz ve hayvan nefretiniz bu sorunun konusu degil. Baska bir baslikta elbette tartisabilirsiniz.

En çok siz seviyorsunuz hayvanları tamam :)

@mor oje, o beslediğin hayvanlar insanlara zarar veriyor. katil şempanze travis'in hikayesini izle. önce kendini korumalısın. bunu anlaman için ne yapılması lazım. illa bir hayvan tarafından zarar görmen mi Allah korusun. 5 yaşındaki çocuğun senden tehlikeli bir hayvan istese sen buna izin vermesen hayvan düşmanı mı olursun.

Türkiye'de kuduz olan insanların ( resmi istatistiklere göre ) 3 kişiden biri büyükbaş hayvanlardan dolayı kuduz olmuş.

Büyükbaşların hepsini yok etmek çözüm olur ... doğru olur.

Çözüm hayvanları yok etmek değil.

Mama bağışlamak için, eğer aracınız varsa, Pendik Tepeören'de İBB Barınağı'na verin.

@chicha en dusunceli sizsiniz tamam tamam :))

@mor oje, şu kadın mısınız? üslubunuz çok benziyor.
www.youtube.com

Lütfen ormanda (ve sokaklarda) kedi köpek beslemeyin doğal habitatın bozulmasına sebep oluyorsunuz. İyi bir şey yaptğınızı sanıyorsunuz ama istilacı türlerin çoğalıp doğal habitata zarar vermesine aracılık ediyorsunuz. Bu konu Türkiye'de son yıllarda sosyal medyada popularize edildi sokak hayvanları başlı başına bir sorunken en ucuz pr çalışması haline getirildi Kimse hayvan düşmanı değil fakat sokakta sahipsiz hayvan olması ve doğada istilacı türlerin çoğalması ciddi bir sorun. Ayrıca sokak hayvanlarına mama verilmezse ölmezler merak etmeyin. İyi bir şey yapmak istiyorsanız sokak hayanlarının kısırlaştırılmasını sağlayabilirsiniz.

Yaban hayvanlarınıda beslemeyin hatta temas etmeyin evcilleşmelerine ve davranış bozukluklarına sebep oluyorsunuz.

ormanda sokakta köpek beslemeyin artık. 3-5 pakete ayırıp çevrenizde evcil hayvanı olan eş dosta dağıtın.

-ormanda yasayan kopekler ölsün yani??
+ormanda yaşadığına göre size ihtiyacı yok

-ormanda yasayan kopekler ölsün yani??
+ormanda köpeğin işi ne?

-ormanda yasayan kopekler ölsün yani??
+ormanda köpeklerin öldürdüğü hastalık bulaştırdığı karacaların ve diğer canların canı patlıcan mı?

lütfen köpeklerin parazitini yaymayın! ne şehirde ne ormanda kedi köpek beslenmez. çok seviyorsanız alın evinize. sokağımıza dışkılatmayın! bu normal bir şey değil.

ormandaki dışkılar içme sularına kadar karışıyor. şehirdeki havaya karışıyor. park bahçeye karışıyor.

zoonozdan millet şizofreni oluyor, zeka geriliği yaşıyor.
bebeklerin(insan) bağırsaklarına parazitler konuyor. yavrular(insan) gerizekalılıktan tutun iç hastalıklara kadar binbir hastalığa kapılıyor.

umarım anlayacak kadar empati yaparsınız biz insanlarla. insanları da sevebilirsiniz. gerçekten. david burns - iyi hissetmek kitabını şiddetle tavsiye ederim.

bitcoin

@retiredcolonel bildiğim kadarıyla ona da vergi var.

"Vergi kesilmeyecek şekilde yasal yolu varsa nasıl transfer edilebilir?"

Bildiğim kadarıyla böyle bir yol yok.

@hayirsiz mantıken olabilir gibi duruyor küçük parçalar halinde vs belki

abd'ye getirdiginiz paradan vergi kesildigini kim soyledi? sadece $10k ustunu beyan ediyorsunuz gumrukte ama vergi falan kesilmiyor diye biliyorum. yine de buyuk para oldugu icin teyit etmekte fayda var baska hususlar olabilir.

para transferinden gelir vergisi kesildigini duymadim. cunku o bir gelir degil, transfer.