bende sorunsuz açılmakta.

aciliyor bende. dns'leri dürtüklerseniz sizde de acilacak gibi.

Tamam, sorun benim baglandigim agda sanirim. Tesekkurler.

daha dün araştırdım:
orjinal seslendirme (altyazılı) sadece olivyumda oynuyordu. cuma günü değişmiş, sadece Ataşehirde oynuyor samırım:
www.mybilet.com
3D lerin hepsi dublajlı :(

Telefon fonksiyonlari haric bir ozelligi yok, biliyorum. Benim istedigim ince ve ucuz olmasi. Ama mesela menusu cok kullanissizsa, ya da cok bozuluyor olarak biliniyorsa o zaman baska bir telefon arayacagim. Onu soruyorum.

Samsung C260'a da baktim ama kapakli oldugu icin kalin o, o yuzden pek ilgi gostermedim.

şu anda yanımda oturan arkadaşım kullanıyor. gayet memnun olduğunu söyledi...

Bir üst modeli hafıza kartlı ve mp3 çalabiliyor. Gerçi sadece 56 kbit şarkıları çalıyor ama olsun.

75 lira filan olması lazım. Bir de inceydi yine.

ruzgarin radyatore gelmesini engellemek icin oldugunu sanıyorum, hararet daha cabuk yukselecek ve kaloriferler daha cabuk isitaracakti sonuc olarak..

kışın önden gelen rüzgar sebebiyle motor zor ısınır. bu yüzden kartonla falan kapatırlar ve rüzgar almasını engellerler ve bu sayede kaloriferle arabanın içinin ısınması da daha verimli olur. eski şahin taksilerde falan da yaparlardı bunu.

motorsiklet kullananlarda da kazağın içine gazete koyma hareketi vardır mesela.

eğer sorun neden başka bişey değilde gazete ile kaplıyolar ise; gazete kağıdı soğuğu daha iyi kestiğinden dolayıdır.

sent box'inda duruyorsa gitmistir.

sente bakmak aklima gelmedi hakkaten. sanirim gmail "tamam iptal ettim" dedigi icin. ama duruyormus orda. tesekkurler.

Nispetiyeye hiç girmeden, Armutlu yönünden aşağıya sallan. Süper oldu yeni yol. Baltalimanından sağa döndün mü usul usul deniz kenarından kayarsın.

"duvak"

edward norton oynuyor filmde (:

www.imdb.com

bu olsa gerek.

Valla o herhalde. Ben daha eski bir film diye dusundum.

Tesekkurler.

film 1929da geçiyor olmalı (:

hiç görmedim - ama en iyi ihtimal eminönü'nde pasta malzemeleri satan dükkanlar var (br tanesi en meşhuru, ben oradan şeker hamuru, damla çikolata, sprinkles filan alıyorum). hemen hamdi'yi geçince, kahve dünyası'nın yanı.

yapmak aslında çok kolay o hamurları. hatta hazır karışımları bile var dr. oetker'in.

ulen gören de beni mütemadiyen kek pasta filan yapıyo sanacak. hiç beceremem.

Hazır pay hamuru bulabiliceğinizi pek zannetmiyorum. Tanıdık bir pastaneye rica ederseniz belki satarlar size ama o da çok düşük bir ihtimal.

kendim yapacagim sanirim en sonunda, ama ilk defa yapacagim icin buyuk ihtimalle guzel olmayacak. icinin malzemesini yurt disindan getirttim, heba olsun istemiyorum.

neyse, bakalim artik.

tesekkurler cevaplar icin.

pokercim, bana ulas, hemen anlativereyim :)

Ya anlatmasi kolay, sıkıyorsa yap. Pumpkin pie yiyecem diye bekliyorum aylardir.

olmaz bence. gerek yok böyle bir şeyi. herşeyi sevmemiz gerekmiyor. kurallar dahilinde olmak şartıyla hoşumuza gitse de gitmese de her türlü duyuru burada yer alabilmeli. yer alabilmeli ki diğer sitelerden bir farkımız olsun.

bence de hoş değil, hem birisine gıcıklık olsun diye yapanlar da çıkabilir sonuçta.

otomatik silinme pek mantıklı görünmedi ama yeteri sayıda flag alan duyuruların moderatör listesinde görünmesi ya da moderatörlere mail olarak gitmesi söz konusu olabilir. onlar öncelikli olarak incelenir böylece. compumaster'e sormak lazım.

olmaz, olmasin, mantiksiz.. otomatik silinme degil de belli bir sayida olunca ispiyon gibisinden bir arabirime gonderilirse olabilir. ama silinme? cik, olmaz, olmamali..

Olmasin diyenler biraz da sebepleri aciklayabilirse sevinirim. Sorumun cevabini aliyorum gerci ama biraz eksik kaliyor.

Bir kisinin insiyatifi ile degil, diyelim 10 kullanicinin oyuyla duyuru silinmesi ne gibi sorunlar dogurur? Benim aklima bir sey gelmiyor. Kurallara uymadigini dusundugumuz duyurulari sileriz.

bence kahvegibi'nin dediği gibi bir sistem mantıklı. zaten gammazlık türünde bir şey olmalı bence, daha önce de benzeri bir şey dile getirmiştim. ama belli bir sayıda kişi bile olsa bence yetkili kişiler dışında duyuru silinmesi iyi olmaz. hem insanlar anlaşıp gıcık oldukları kişilerin duyurusunu silebilir hem de kurallara uygun olsa bile insanların genelinin sinir olduğu konular da silinebilir. yani kurallara değil keyfiyete bağlı bir sistem olur bence.

neden otomatik silinme olmasın?
çünkü:
* gıcık olunan kişilerin duyuruları bu şekilde haksız yere silinebilir
* politik ya da dini konulardaki sorularda duyurular silinebilir
* sistem kolaylıkla abuse edilebilir

bunun çözümü nasıl olur?
ya gammazlık müessesesi getirilir ve buna uygun moderasyon ara birimi kurulur, ya da belirli sayıda flag alan duyurular modlara mail olarak gidebilir ve öncelikli olarak kontrol edilir.

Gicik oldugu kisilerin duyurularini kim siler yahu? Ayrica tek basina silmeye yeterince etkisi olmaz bir kullanicinin.

Politik ve dini konularda soru soruluyor. Cevaplar da elbette bir gorusu yansitacak ama yine de birden cok kullanicinin silmek isteyisini anlamadim. Yani ben A dinine inaniyorsam B dini hakkinda soru sorulmasi beni rahatsiz mi eder?

Sistemin kotuye kullanimina bir onlem olarak duyurunun silinmesi icin bircok kullanici tarafindan isaretlenmesini dusunmustum. Bu yetmez mi yani?

Bu ogleden sonra cok naif takiliyorum herhalde ki cevaplarda varsayilan kadar olgunluktan yoksun bir kullanici kitlesi hayal etmedim.

siz böyle bir uygulama gelmesini niçin istediğini yazsanız mesela önce, ordan yola çıkarak gerekliliği konusunu tartışsak daha manalı olmaz mı?

şöyle bir şey olabilir belki; sitenin istatistiklerine girenlerden bir ekip oluşturulabilir, bu flag işi sadece onlara özel olabilir falan.

Anladigim kadariyla genel kani Eksi Duyuru'yu kullanan ya da kullanabilecek kisilerin cogunlukla insan olmadigi yolunda. Bu durumda oto-moderasyon mantiksiz oluyor tabi.

Bayram için araştırma yaparken şöyle bir şey bulmuştum:
www.bamtur.com

dublin diye aratirsan daha once vermis oldugum tavsiyelere ulasabilirsin. hatta sipsi nickli sozluk yazari turist olarak gelmisti buraya 1-2 ay once ve pek memnun degildi yazdiklarina gore. ona da sorabilirsin nerelere gidebilecegini.

ben pek turist gozuyle bakamadigimdan cok fazla tavsiye veremiyorum.

Aldim bileti. Tesekkurler.

dublin gezmek için güzel ama ben 2 günü dubline 3 saat mesafede galway de geçirmeni tavsiye ederim. diğer şehirlerde bi numara yok zaten.

garsona french press'de hazırlanmış bir filtre kahve istediğini söyleyebilirsin. Ya da kahveyi french press'le servis yapmasını. Eğer öyle bir servisimiz yok diyorsa normal filtre kahve içme şansın pek yok zaten. Kahve yapımında kullanılan makine linkini vermiş olduğun sorudaki makineden demektir (alttaki resimde olandan)

French press de istemiyorum yahu. Bildigin filtre kahve istiyorum. Yok mu artik hicbir yerde?

starbucks'a gidip günün kahvesi diyebilirsiniz? ya da herhangi bir kahve dükkanında "house blend" neyse onu ver diyebilirsiniz..

americano istemiyorum diye de belirtin. illa amerikano diyorlarsa suyu az olsun deyin..

Iyi de Starbucks restoran degil ki?

Ben sorunum spesifik olarak *restoranlarda* filtre kahve ismarlayamamak. Filtre kahve olup olmadigini sorunca var diyorlar, sonra americano getiriyorlar. "Americano olmasin" demek ilk anda cozum gibi gozukuyor ama garsonlarin bu filtre/americano farkini bilmesini beklemek mantikli degil.

Merak ettigim filtre kahveden ne anladigimi garsonlara anlatmanin kolay (yani bilinen) bir yolu olup olmadigi.

Kahve, kahvecide içilir. neticede restorantlardan aynı çeşitliliği beklemek aşırı iyimserlik olabilir biraz. Ya da aynı kaliteyi beklemek. Ben önce yemek yiyip sonra Gloria Jean's den colombian supremo mu içmeyi tercih ediyorum mesela. kesinlikle restorantta yemekten sonra "çay - kahve var mı" tantanasına girmekten çok daha tatmin edici. tavsiyem öyle yapmanız, yoksa aynı çeşitlilik olmadığı için americanoya talim eder fakat artı taraf olarak yerinizden kalkmamış olursunuz. seçim sizin.

Derdimi anlatmakta zorlaniyorum sanirim. Amacim kahve icmek oldugu zaman iyi kahve, ya da istegime uygun kahve bulabiliyorum. Bu konuda bir sorunum yok.

Restoranlarda kahve ismarliyor oldugum zamanlarda ismarladigimdan farkli kahve getiriyorlar. Hangi tur kahve istedigimi en iyi nasil anlatabilecegimi soruyorum.

ben "hazırda filtre kahveniz var mı" diye soruyorum.

sanıyorum "hazırda" kısmı, bunun daha önceden yapılıp bekletilebilen bir şey olduğunu idrak ediyor ve aklına kahve sürahisi geliyor. eğer filtre kahveleri yok ise direkt "americano var" gibi bri cevap veriyorlar.

"hazırda filtre kahve" iyiymis @yedek ruh, sag ol. Onu duyunca "tek fincan olarak yapilan degil" demek geldi aklima.

ben nezaman filtre kahve desem geliyor. french press olmadan hemde.
yabancılar black coffee diyolar genelde bu gibi durumlarda...

Neyi sorduğunuzu tam olarak anlamadım ama resimde görünen makina ev tipidir, bildiğimiz siyah kahve yapar. cafelerde aşağıda linkte resmi bulunan cihaz kullanılır, o da espresso yapar. Espresso makinasına iki ölçek kahve konursa (resimde sağdaki kol) normal fincanda siyah kahve elde edilir. Yani long double espresso olur. (diyelim ki bir espresso için 10gr öğütülmüş kahve konuyor, ortaya 30ml espresso çıkıyorsa, 20gr öğütülmüş kahve konur, fincan doldurulur, ortaya 100ml siyah kahve çıkar. buna cafe lungo da denir). Bunların haricinde toz halinde nescafenin hazır espressoları vardır onu kullanıyor da olabilirler.

espresso makinası: img.alibaba.com

Tam anlattiginizi soruyordum. Filtre kahve istedigim zaman sormadan american/lungo getiriyorlar diye dusunuyordum, dogruymus. Tesekkurler.

filtre kahve farklı seydir, americano farklı sey. americano'nun yapımında espresso ve su kullanılır. yani espresso'yu su ile acarlar. filtre kahvede ise, normal bildigin cekirdek kahveyi greyderda cekerler, su ile demlerler. resimdeki kahvedende. bisiy anlayamazsın ondan, cok kahve muptelası bir insansan eger, istedigin sekilde filtre kahveni kendin al. ornegin honduras, colombia supremo ki bunu tavsiye ederim, bir tanede kendine french press al, demle demle ic. hem pratik, hemde keyif verici :)

Zaten ömrü bilah kurtulmaya çalıştığıımız değil mi o
Yani camiyi görünce sola dön, yalağı görünce düz devam et
Medeni ülkelerde adres cadde sokak ve numarayla verilir
Ama--tabii ki işaretlendirme de ona göre yapılır zaten sormaya gerek kalmaz.
Bana yalak tarifi veren olursa ben direkt cadde/sokak/numara soruyorum.

senin yardımına gps koşar. navigasyon programlarında senin dediğin gibi tarifler verilir. "ikinci çıkıştan çık, 800m sonra sağa dön" gibi. gps'li telefon ya da ppc öneririm.

eğer araban varsa bende bir navigasyon cihazı öneririm şiddetle.

adres güzel şey, ama gavuristandaki gibi böyle her sokağın caddenin başında, her sokak ayrımında sokak ismi yazıyorsa güzel şey. ara sokaktan çıkıyorum kesen bir caddeye, dört köşede de çıktığımın ne caddesi olduğu yazmıyor. bir sonraki kavşağa ilerliyorum, orada da yazmıyor. paşalar bir cadde başına, bir de en sonuna tabela koymuş, başka yok. ya da hurdacılar çalıp satmış, direk var ama levhası yok.

tabela olsa bile, şehirleşme daha yeni yeni memlekette. daha 2 sene önce full gecekondu kurulu koca bir arazideki gecekondular yıkılmış, apartmanlar yapılmış, yollar caddeler yapılmış, ama belediye daha geçmemiş oradan. caddenin sokağın adı yok. ya da belediye yeni geçmiş, her caddeye sokağa numara vermiş. 45. sokak 76.cadde diye gidiyor. oturanlar dahil kimse hangi numaranın hangi sokak olduğunu bilmiyor (burası ankara öveçler). 2 senedir oturuyorum, binanın yaında geçen sokağın kaçıncı sokak olduğunu bilmiyorum. hadi onu bilsem, bir sonrakini bimiyorum. ilginç ki yanımdan geçen sokak 65 iken, bir sonraki 66 veya 64 değil. tamamen alakasız, 32 mesela. biri sorduğunda tarif etmek mümkün değil. birine sormadan bulmak "aha burası 65 ise, 67 de iki sokak yukarısıdır" demek mümkün değil. o yüzden mecburuz yalağa bakkala parka bahçeye.

embesile anlatır gibi yapılan tariflere ben de karşıyım. ama tarif de bir yere kadar gerekli. belediye binalara numara vermiş, bunu da 16 punto ile minicik çakmış binaya. ulan iyi de ben otobüsle geçiyorum. mümkün değil ki o numarayı görmem. biri bana illa ki "bim'den sonraki durakta in" diyecek ki ben numaraya fokuslanmak yerine çıplak gözle bim arayayım.

çünkü tam olarak bilnmiyor kaçıncı çıkıştan çıkılıp, hangi ışıktan dönüleceğini. zaten bu mümkün değil, hep tabelalarla yol bulunur (en azından ben:) hangi ilçede olursam olayım otoyola çıktığımda kadıköy-ankara istikametinde giderim ve ikinci köprü yolundaysam son sapaktan, birincideysem balmumcudan 4.levente çıkarım) tem den örnek verilmesinin sebebi ise tem şehiri yatay olarak bölüyor (tinyurl.com) ve hemen hemen yol üzerinde tüm ilçelere çıkışlar mevcut (tabelarlar götürüyor zaten seni)

degildir, zaten o clock u belirleyen crystaller vardir. eger daha yuksek frekansa ulasmak istersen o kristali degistirirsin. iki tane 1MHZ i kullanarak daha yuksek frekans i elde edemezsin, cunku 180 derece cevirip onlari ustuste bindirsen bile duzgun bir kare dalga elde edemiyorsun. kare dalgalarin rising edge ve falling edge ine gore 1 ve 0 algilanir. yani dalga yukari cikarken 1, asagi inerken 0 elde edilir. bu yuzden bir kare dalganin 4 birimlik zamandaki ciktisi 1010 seklinde olacaktir diyelim. ama senin dedigin gibi bir kare dalgayi 180 derece ters cevirip ust uste bindirerek yuksek bir frekans elde etmeye calisirsak, cikti hem 0 hem de 1 olur ayni zamanda. daha makul gorunen 90 derecelik faz farkini elde ettigimizde ise yine 4 birimlik zamandaki ciktisi 11001100 olacaktir. bu cikti da istenilen bir sonuc olmadigi icin, bunu ancak ayiklamayi deneyebilirsin ama bu durumda da ekstra 1 cycle elde etmek icin kac tanesini harcaman gerekecek.

not: yukarida yazdigim digital elektronik ve gomulu sistemler dersine dayali bilgilerime dayanmaktadir. daha guncel bir method cikmis ve de bilmiyor olabilirim.

aynen öyle.

tam olarak şu şekilde oluyor,
her uçaşta promosyon biletler için sınırlı sayıda kontenjan oluyor %1-2 gibi. yer garantisiz bilet almaya çalışırken sadece bu kısıtlı kontenjana talip oluyorsunuz ve onlar da çoğu zaman aylar öncesinden alınmış oluyor. Haliyle uygun zamanda uygun bilet almak çok zorlaşıyor.
Halbuki yer garantili olunca, normal paralı yolcu gibi uçakta satılmamış yer olduğu sürece bilet alabiliyorsunuz. E bunun da bedelini daha fazla mille ödemiş oluyorsunuz.
Yoksa yer garantisiz olunca, uçak kapısında üzgünüm yer kalmadı denmiyor. ikisiyle de her türlü uçuyorsunuz ama bilet alma süreci birisinde daha zorlu geçiyor. o kadar.
Bileti aldıktan sonra hiç bir farkı yok.

Alt+F11 ile editoru acinca bos da olsa bir makro (module diye geciyor) oldugunu gordum. Onu silince sorun cozuldu. Tesekkurler.

yaklaşık 1 ay önce bir iş için telekoma gitmiştim. o sırada yanda bir kadın yeni telefon hattı açtırıyordu. bütün görüşmelere kapalı olmasını istiyorum falan deyince, görevli adsl için mi alıyorsunuz dedi. o da evet deyince hesaplı hat mı ne, onu önerdi. yani bütün bunlardan çıkacak sonuç, hat gerekiyor.

bir fuarda telekom yetkilisine açılan davaları sormuştum.çoğu iptal kararı çıktı onarın dedi.yani hala adsl için hat açtırmak gerekiyormuş dediğine göre.ama arwear ın dediği gibi tarife seçilip vergilerden falan avantaj sağlanabilir.

o eskidendi evet. hesapli hat da olsa en az bir 10 lira falan geliyor fatura. yasal soygun!

Malesef hala çatır çatır gerekiyor ve hala hesaplı da olsa sabit ücret ödüyorsun.

Quiknet olayinda sabit hat olmasi gerekmiyor ama onu da her yerde alamiyorsunuz malesef

ADSL sistemi telefon hattından (daha doğrusu hatta başlı olan çevir sesinden) bağımsızdır. Avrupa'da benim bildiğim birçok ülkede, böyle bir zorlama yok. İstersen telefon hattı almıyorsun, sadece ADSL servisi istiyorsun, o şekilde bağlıyorlar. Bizde çoğu insanlar (TT'de çalışanlar da dahil) hala dial-up sistemdeki gibi düşündüğü için, bunun farkında değil veya farkında olanların da söylemek işine gelmiyor. Kısacası; ADSL kullanmak için telefona hattına gerek yok.

Cam polarize!

polarize olmasi yetmez iceriden yansitmayi onleyen cam olmasi gerekiyor. ic tarafina bakildiginda mavi renk yansimalar goruluyor ise gozluk bu ozellige sahip demektir. gozlukculere de sorsaniz soylerler zaten

Ben yazmadan sen zaten cevabını vermişsin. Cam polarize olduğu için o yansıma oluyor, normaldir yaani...

@selimse: polarize camlarda olan normal bir sey mi bu? Eger oyleyse gozlukcuye mali geri kabul ettirmek zor olacak.

memnun değilsen git değiştir... kafana takılır kalır şimdi. hiç uğraşma derim ben.

Evet o iç yansıma ürünün polarize olduğunu gösteren bir durumdur. Bu tip gözlüklerde camın içi yapılan kaplamalardan dolayı gökkuşağı gibi bir çok renkte yansıma yapar. Sen niye rahatsız oldun ki bu durumdan...

Gozluk gozumdeyken iceride yansima oluyor. Yani ben gozlugun icinden gordugum dis dunyaya ilaveten gozlugun caminda, gozumun oldugu tarafta olan yansimalar goruyorum. Normalde bunun olmamasi lazim, sadece dis dunyayi gormek lazim (en azindan simdiye kadar taktigim ve bildigim butun gunes ve normal gozlukler boyle).

Tam tersi, polarize camın esprisi dışarıdaki ışığı ve gözü alabilecek parlamaları gözlüğün içine yansıtmamasıdır. Eğer içeride ışıklar oynaşıyorsa ve göz kamaşıyorsa, gözlükte bir sorun olabilir.

Shangrilla senin dediğin gözlüğün önünden belli açıyla gelen güneş ışınları için geçerli, arkadan gelenler için geçerli değil.

wpi nasıl bi gözlükmüş o yaa bi foto filan koysana. Normalde gözlük senin gözüne ve kafana yakın olduğu için arka taraftan ışık alıp yansıma yapmaması lazım. Yani ben de görmedim öyle bi yansıma. Benim dediğim yansıma gözlüğü takmadan güneşe tutulunca olan olay...

Gozluk surada:
www.sunglasses-shop.co.uk

Benim aldigim model aslinda 8183P diye geciyor, polarize oldugu icin.

Evet normalde gozlukle surat arasindan giren isigin icerde yansimamasi lazim. veya kayda deger bir isik girmemesi lazim. Bunda oluyor. Hatta elimi alnima tutup gozluge golge yaptigimda yansima gidiyor.

Gozlugu geri verdim. Dukkan delikanliymis, parami iade ettiler.

25 yaşıma kadar yaşadığım semte taşınmakla iyi etmişsin..süper yerdir. gel gör ki sana çok kestirme birşey söyleyeyim..arabanı sat. aksi takdirde sürekli park yeri aramak zorundasın. ara sokakları küçük ve dar olan bir semt olduğu için ve genelde de maddi durumu iyi insanlar oturduğu için park yeri bulmak zor oluyor. özellikle yaz aylarında barların parkçıları da ara sokakları parkyeri olarak kullanıyorlar. hepten sıkıntı çekiyorsun.sana yine de altın bir tüyo vereyim..eğer kapatmamışlarsa, etiler'e çıkan yolda ptt yi geçince hemen sağda iki tane arsa var, oraya girip parkedebilirsin.

Arabami satmam soz konusu degil ne yazik ki, ise onunla gidiyorum. Cok begendigim bir daire bulmustum, ama park sorunu yuzunden vazgecebilirim.

motosiklet alınız !

firefox 2 kullaniyorum. download'a basinca normal davraniyor. tab mix plus eklentisi varsa o sorun yaratabiliyormus, cozumu de suymus:

www.wains.be

pcmcia bir ethernet karti al, boylece ekstra bir ethernet port'un olmus olur. ikisini de ayni anda kullanabilirsin sanirim.

usb den ethernet ceviriciler de var
galiba program iki baglantiyi da gorecektir ama programda oyle bir ayar yoksa ancak birini disable edip devam etmen gerekir

command prompt da
ipconfig /all

ipconfig kendi bilgisayarim disinda bir alet hakkinda bilgi vermedi ne yazik ki.

nmap gibi birşey lazım sana hoca
benim aklıma ilk o geldi

www.tamindir.com

------------
Manche Psychologen glauben, dass die klassischen Geschichten von Kindheit eigentlich in unsere Psyche und prägen unsere Werte und Maßstäbe für unser Verhalten. Sie weisen darauf hin, dass die Fabeln und andere Geschichten werden von einer Generation auf die nächste, im Laufe der Zeit kaum verändert, weil sie tief in das Wesen der Kultur. Begründet wird dies mit der Langlebigkeit dieser Geschichten reflektieren ihre Fähigkeit zu erschließen tiefe unbewusste Themen, die für alle Kinder. Stories wie Dornröschen oder Cinderella Kinder an den Umgang mit den primitiven Kampf zwischen dem Guten und dem Bösen. Geschichten wie Hänsel und Gretel und Pinocchio Kinder sagen, dass sie lernen, mutig zu sein, auch im Angesicht ihrer schlimmsten Befürchtungen. Aesop's Fables wie The Tortoise und der Hase oder das hässliche Entlein von Hans C. Andersen Kindern Lektionen über über Tugenden wie Geduld und Unterschiede zu akzeptieren.
-------------------

google çevirisi, birisi düzeltirse tam olur.

Einige Psychologen glauben, daß die klassischen Geschichten der Kindheit wirklich unsere Psyche eintragen und unsere Werte und die standarts für unser Verhalten formen. Sie unterstreichen, daß Fabeln und andere Geschichten an von einem Erzeugung zur folgenden, kaum ändernden Überzeit geführt werden, weil sie im Wesentlichen der Kultur ingrained sind. Sie folgern, daß die Langlebigkeit dieser Geschichten ihre Fähigkeit reflektieren, in tiefe unconcious Ausgaben zu klopfen, die alle Kinder beeinflussen. Geschichten wie Schneewittchen oder Aschenputtel stellen Kinder zum ursprünglichen Kampf zwischen gutem und schlechtem vor. Geschichten wie Hansel und Gretel und Pinocchio erklären Kindern, daß sie erlernen können, sogar angesichts ihrer schlechtesten Furcht tapfer zu sein. Fabeln wie Aesops die Schildkroete und die Hasen oder das häßliche Entlein durch Hans C. Andersen unterrichten Kindlektionen über ungefähr Tugenden wie Geduld und Annehmenunterschiede.

ben de babel fish çevirisini şeediim. fikir verir.

wiki ?

makale bilemem ama opera derim şahsen

Tabiki maxthon 2.0.8

firefox tek geçiyorum efenim bende...

opera ile ilgili şunu söyleyim 7 beta 1 sürümünden beri kullanıyorum hiç bir sorunu yok iftira hakkında söylenen bütün kötü şeyler.

internet explorer 7 çökme hastalığından kurtulamamış. firefox ise bambaşka bir dünya sunuyor kullanıcılarına. çok kullanışlı. ama ben opera kullanıyorum. hızlı, basit ve güzel.

E karsilastirma? Oneriler icin tesekkurler ama en azindan artilarini / eksilerini yazsaniz. Ben baslayayim mesela, FF cok hafiza yiyor ve bir sure sonra sistemi yavaslatiyor.

@wpi
Hocam son yazdığım cevap aslında bir nevi karşılaştırma. Hız, kullanım kolaylığı istiyorsan opera kullanabilirsin. Ama sistemde bir ie6 da bulundurmalısın, zira düzgün gösterilmeyen/açılmayan sitelerle elbet karşılaşacaksınız. O zaman biraz istemeden de olsa işinizi ie6 ile halledeceksiniz. Ancak ie'ye mecbur kaldığınız o kısa sürede opera'nın güzelliklerini tekrar anlayacaksınız.

Ok anliyorum tesekkurler. Opera'yi da Safari'yi de deneyecegim.

windows xp ve sonrasında ie6 bulunmayan windows yok zaten.
opera nın düzgün göstermediği sayfalarda quirks mode açılarak büyük ölçüde ie tadı alınabilir renderingde. www.opera.com (overriding doctype kısmı)

bu konulardan fazla anlamam. lakin mynet fotoğraf ile ne senin özel hayatını afişe ediyor, ne de senin yarattığın bir şeyi kendine mal ediyor. bence fazla üstüne düşme.

peşin ps: kızma hemen fikrimi söyledim sadece.

Mynet benim yarattigim bir seyden gelir elde ediyor. Benle anlasmadan, benden izin almadan. Bu bir sorun ve muhtemelen de kanuna aykiri. Okuyup ogrenecegim konuyu, ama bugun harekete gecebilmek icin birinden ozet bilgiye ihtiyacim var.

araştır: telif hakkı.

sadece senin için değil herkes için şunu önerebilirim: eğer size ait, özel bir fotoğraf varsa, ona ulaşılabilecek isimler koymayın dosyaya. numara koyun ya da benzeri karmaşık bir şeyler yazın. yoksa google images'ten direkt buluyorlar ismini yazıp...

Ideal bir dunyada Google'dan fotografima ulasilmasina engel olmam. Ama calmak icin geliyorlarsa dedigin mantikli.

Su an tek istedigim, Mynet'le iletisime gectigimde onlarla adamakilli konusabilmek.

Yani sacma sapan sebeplerle uluslararasi web sayfalarina erisimi yasaklamayi biliyorlar da kendi vatandaslarinin haklarini korumaya gelince caresiz kaliyoruz. Yazik.

Mynet, Hurriyet vs'nin de yapmasi gereken en azindan foto'nun sahibini yazmak, link vermek. Cok kolay bir sey yani.

Bu arada bu konunun hukuku hakkinda bilgi sahibi olan cikmadi sanirim.

her şeye bunu öneriyorum gibi oldu biraz ama eğer kendilerinden adam gibi bir cevap alamazsan internetteki sikayet sitelerinden sağlam bir şekilde giydirmeyi deneyebilirsin.
sonuçta kendisi de bir internet kuruluşu ve arama motorlarında zank diye görülbilecek böyle bir şikayeti muhtemelen çok da istemeyeceklerdir.

İşin hukukunu bilemem ama sonuçta o fotoğrafı sizin çektiğinizi kanıtlayamazsınız. Belki yapılan etik değil ama sizin de yapabileceğiniz bir şey olduğunu sanmıyorum.

Bir seyler kanitlamanin zor, Turkiye'de bu konuda hukukun kotu isliyor olabilecegini anliyorum. Ama sorum bu degil ki? Bir sey yapmama onerisini anliyorum, ama ben haklarim hakkinda bilgi sahibi olmak istiyordum sadece. Neyse artik mesai saatleri disina cikiyoruz ve pek bir onemi kalmadi.

Haftasonu olayi arastirip pazartesi Mynet'i aramayi dusunuyorum. Insallah karsima dogru durust bir insan cikar.

Bundan sonra resimlerime watermark koyacagim, size de ayni seyi oneriyorum.

bu tür olaylar yurtdışında da çok oluyor. özellikle flickr'da. size tavsiyem pes etmemeniz. hakkınızı arayabilmeniz için öncelikle sizin de yapmanız gerekenler var. birincisi blogunuza bir telif hakları uyarısı mutlaka ama mutlaka yerleştirmelisiniz. "bu blogdaki yazı ve görsellerin her hakkı saklıdır", "ticari kullanımlar harici kaynak gösterilerek kullanılabilir" filan gibi. hürriyetin sayfalarına bakın, adamlar hayvan gibi uyarılar koyuyorlar (utanmazlar).

çektiğiniz fotoları yayınlamadan önce fotonun üstüne watermark koyun. mesela blogunuzun adını, kendi adınızı ve telif hakkı uyarısı koyabilirsiniz. fotonuz izinsiz yayınlansa da eserin kime ait olduğu belli olur. elinizde delil olur.

fotoğrafların bir de exif bilgileri olur. bunlar manipüle edilebiliyor mu bilmiyorum ama fotonun ne zaman hangi makineyle çekilmiş gibi bilgileri burada olur. o yüzden çektiğiniz fotoları editlerseniz orijinallerini de mutlaka saklayın yanında.

bir de creative commons lisansı var ki internette profesyonel ve amatör birçok kullanıcı bu lisansı kullanıyor. ülkemizde bu lisans hukuken henüz tanınmıyor ama birçok blog oldukça anlaşılır yapısı ve eserlerin insanlarla kolayca paylaşabilmesini sağladığı için bu lisansı kullanıyor. siz de internet üzerinden iki üç tıklama ile kendi beğenize uygun bir lisans alıp blogunuza ekleybilirsiniz, oldukça basittir.
creativecommons.org

son olarak ek$i gücünüzü kullanın, mynet başlığına entry döşeyin. bütün şirketler kendi başlıklarını okuyor, özellikle doğan medya çalışanları kronik sözlük okuyucusudur. ama önce blogunuza bir telif hakkı uyarısı koyun artık.

exif bilgileri değiştirilebilir, watermark daha kesin çözüm gibi gerçi silen onu da siler.

bira şişesi fotoğrafı için mahkemeye başvursan telif hakkı muhabbetine davayı kazanman düşük bir ihtimal bence. ufo fotoğrafı değil ki bu efes fotosu altı üstü.

Bu sorunu mynetin tüketici köşesine yazın süper ironi olur :) Tabii ironinin kralı bu tüketici köşesinin copyright ı olan başka bir tüketici sitesinden (www.tuketicihaklari.com) direkman afırılmış olması :D Yani sonuç olarak mynet böyle şeyleri her zaman yapıyor. Verdiğim siteye bakarsanız adamlar mynete dava açmış ve kazanmış fakat ne kazanmışlar hiç bir bilgim yok...

Fotoğrafın size ait olduğunu kanıtlamanın da elli çeşit yolu var, hukukçu değilim ama bunun üzerine tez yazan bir arkadaşım varı: İşte sizin siteye yüklenme tarihi falan filan, iş mahkemelik olursa her şeye bakabiliyorlar.

Tam ortasına bir yere watermark koyun en güzeli. Onu yok etmeye çalışırsa, fotoğrafın da ağzına sıçması gerektiğinden yapamaz. Ya da sitenize bir script koyun copy paste / save image yapılamasın. Çok basit javascriptler var, blogun içine atarsınız. Aşılmayacak bir şey değil ama uğraştırır en azından.

Fotoyu kimin cektigini kanitlama konusunda sunu soyleyebilirim: arka plandaki fayans ve tahta cerceve bizim mutfaktan. O bakimdan "kim cekti" diye uzun bir tartisma olmaz.

59'lardan herhangi biriyle mecidiyeköye

oradan kartala gidebilirsin.

kadıköye geçip 21a numaralı otobüsle gidebilirsin. 252 numaralı kartal şişli arasında çalışan otobüslerle gidersen daha çabuk varırsın sanırım.

köprülü kavşak diye bir durak var, mecidiye'den 1. köprüye girmeden önce, çevreyolunun barbarosla kesiştiği yerde. oradan 252'ye atlayabilirsiniz. etiler'den o kavşağa direk bağlantı yapıldı diye hatırlıyorum. olmadı mecidiyeköy'den de binebilirsiniz. 252 gayet hızlı bi ulaşım sağlayacaktır size.

O zaman Etiler'den 59 ile Mecidiyekoy'de Koprulu Kavsak'a gidiyorum. Oradan 252'ye biniyorum, Kartal'da iniyorum. Oyle mi? 59 Koprulu Kavsak'ta duruyor mu?

Bir de butun bu yolculuk asagi yukari ne kadar surer? 1 saat, 1,5 saat?

Yaklaşık ne kadar sürer bilmiyorum ama en kısa süreni sanırım köprülü kavşak üzerinden olanı. 43R, 559C geçiyor. köprülü kavşak duragını şofore bi sorun isterseniz,(büyük ihtimalle zincirlikuyudan sonraki durak ama tam emin değilim şu anda); direkt indiğiniz yerden değil patika gibi bi yerden yürüyerek duraga gidiyorsunuz, kısa bi mesafe. 59R yani mecidiyeköy-şişli otobusu köprülü kavşaktan geçmiyor diye biliyorum ben.

59 ile mecidiyeköy yaklaşık 10dakika civarı tutacaktır. Tabi trafiğin durumuna bağlı olarak. Profilodan bir kaç durak sonra inersen 100 metre kadar yürüyerek duraklara gidebilirsin.

teleport pro

doğru yazımı hakkında merak ettiğiniz birçok kelimeyi ekleri sözlüğün ara kısmına yazarak çıkan sonuçlara göre değerlendirebilirsiniz.bu da sözlüğün faydası

kötü görünse de, evet, öyle. özel isim üstünde hiçbir değişiklik yapılamaz.

arwear haklı, Türkçe'de özel isim olmayan bazı kelimeler okunduğu gibi yazılsa da, özel isimlerde değişiklik yapılmıyor. Okunuşta ve yazılışta da aynı kural işliyor. "O'Bryan" ismi okunuşa başka bir örnek olarak gösterilebilir.

Emre Belözoğlu İnter'de iken hazırlık maçında Galatasaray'a karşı oynadı.
Nihat Kahveci de Sociedad forması giyerken şampiyonlar liginde gs ye karşı oynadı.
Tugay, Gençlerbirliği'ne karşı oynadı.

hatırladıklarım bunlar.

tugay kerimoğlu var blackburn ile gençlerbirlği eşleşmişti sanırım. belki nihat kahveci de olabilir sociedad'dayken galatasaray'a karşı.

tugay vardı, rangerstayken galatasaray'a karşı oynamıştı.

CSKA Moskova'da Caner Erkin var.. Bu sene fenere karşı oynadı ve çok iyi durumda..Açıkçası şu an bizim ligde o kalitede yerli olarak bir tek kayserideki mehmet topal var.. vestelden gitti oraya..

kubilay resmi bir maçta ceza sahası içinden köşeye yollamış, taffarel imkansızı başarıp çıkartmıştı diye hatırlıyorum. takımı anımsayamadım.

emre 19 ekim 2006 newcastle united fenerbahce macinda oynamıştı..

kubilay gurbetçi idi.

kubilay isvicreli, neerden karisti araya anlamadim

bornova'dan rahatça dinlenmekte an itibariyle..

aynı sorun bende de var hocam.

bornovadayım sourberry'de sorun yok bende ama adslde (özellikle video sitelerinde) iki gündür problem var gibi.

ilk tercihiniz batmanda hasankeyf olmalıdır.

mardin

kars. kültürel aktivitelere önem veriyorlar ayrıca

güneydoğu ile doğu'yu mesafe sebebi ile ayrı ayrı ele almak gerekiyor. aslı soru arkadaşlarınızın ne kadar süreyi bu bölgede geçirmek isteyeceği.

süreden bağımsız olarak düşünecek olursak yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı için hasankeyf'i görmelerini salık verebilirim. binlerce yıllık tarihi görmeleri için başka şansları olmyabilir.

Kapadokya'ya gidecekler. Oradan iki tarafa da gidilebilir bir iki gunlugune.

Hasankeyf'i dusunmemistim, tesekkurler.

bitlis - adilcevaz

inanılmaz bir yer..

mardin derim ben de. kucuk oteller kitabinin sitesinden kalacak yer de bakabilirsiniz.

gaziantep'e sırf yöresel yemekleri için götürmelisin...

urfa balıklı göl, harran evleri

van akdamar adası, hoşap kalesi

tunceli munzur vadisi ama bu mevsim zor yazın götürseniz şenlik zamanı çok güzel

Gaziantep: Envai çeşit kebap ve bilumum etli yemek, dimağ sakatlayıcı baklavalar ve bir de Zeugma Müzesi. Görmeden bu dünyadan göçmemeli insan.

Şurdaki gezi anıları ve sanal tur kısmı falan yardımcı olabilir..

arnika.com.tr

tek şehir tercihiniz varsa ve gördükleri karşısında heyecandan bayılmasını istiyorsanız tabii ki mardin ve muhakkak midyat.

yaklaşık 1 hafta gibi zamanı varsa van kedisi, van kalesi ve akdamar kilisesinden başlayıp batmanda hasankeyfi, mardin ve midyatın tarif edilemez güzelliğini, diyarbakırda görüp görebileceği en muhteşem surları, adıyamanda komagene kalıntılarını ve nemrutta gün batımı/doğumunu, şanlıurfada urfa kalesi ve balıklı gölü, gaziantepte zeugma müzesini ve en nihayetinde güneye inerek adana ve mersin/tarsusu görebilir. yaklaşık birer gece konaklamayla hepsini görebiliyorsunuz.

haha emin degiLim ama bence bahsettiginiz sarkı: sublime- summertime : ))
o degilse bile onu da seveceksinizdir lounge fm konseptinde bir sarkı cunku!*

tosiba daha hafifmıs onu al.

hp'den hele ki pavilionsa uzak dur. asus da iyidir. şöyle bir şey var.

www.teknosa.com.tr

Evet HP Pavillion serisi hakkinda Sozluk'teki entryleri okudum ve bayagi bir sogudum. Tabi Toshiba Satellite hakkinda da sikayet var ama HP'ye gore az. Toshiba'yi aliyoruz sanirim. Tekrar tesekkurler.

asus ve acer tavsiye ederim. acerde model olarak şu yeni çıkan tasarım 5720 modeli. içi beyaz olan. asus ta ise f3 le başlayan seri.

bu ikisinden toshiba olani cok daha iyi, hem marka guvenilirligi hem de ozellikler acisindan... hic dusunme toshiba'yi al derim, ama bir is bilgisayari icin neden bu kadar yuksek grafik kartli ve buyuk ekranli bir laptop ariyorsun anlayamadim ;) galiba annenden geceleri paylanacaksin... hehe.

valla monster serisini de tavsiye edebilirim. çok başarılılar.yeni seri powered by asus diyor. canavar diyorum. (benim söylediğin aralıkta param olmadığı için daha ucuz bir şey almam gerekti o yüzden alamadım)

abi isparta'ya gel :)

Burdur gölü kenarına gidebilirsin hatta yüz istersen :) İnsuyu mağarası var. Bi de şehirde bi saat kulesi var o ilginç bi yapı :) Ben Burdur'lu değilim sadece turistik yerlerine bakabildim :D

burdur inanılmaz kücük bi yerlesim yeri diye hatirliyorum. bi ara içinden geçmiştim ve sadece o kadardı sanırım :) ama isparta var hemen yakındır. assert h da orda bak hem. tabi asker olayıysa zor.

şurda bişeyler yazmışlar da okumuşsundur sanırım : sozluk.sourtimes.org

sharing folder'la alakalı bir şey olabilir mi acaba?

bi ara ben de şahit olmuştum. 40 gb'lık partition'ı okumuştu.

benimkini yaklasik 6 sene once halep pasajindaki piercingci amca deldi. gozumun onunde ilk defa actigi paketlerden cikan gayet steril aletlerle ve son derece profesyonelce yapmisti memnun kaldim.

poponun iki lobunun arasina takmayacaksan kulak deldirmek gibi bir sey oldugundan bu kadar yorup tip bilgisi falan aramana gerek yok zannimca. son derece basit bir prosedur.

aslında o kadar da basit bi prosedür değil. mesela alt dudağıma yapılan piercing'in eğimi yanlış olduğu için, delik iyileşme safhasındayken yer değiştirmeye ve yukarı kaymaya başlamıştı. (profesyonel görünen, son derece modern ve cafcaflı bi stüdyoda takılan fakat amatörün önde gideni bi herif yapmıştı. şu anda kapalı stüdyosu.)
dile yapılan piercing'lerde de dikkatsizlik nedeniyle tat alma kaybı olabileceğini duymuştum.
size tavsiyem pj erhan'dır. dövme ve piercing işlerini türkiye'de ilk yapan adamlardandır. son derece profesyoneldir. alt dudağımdaki problemi düzelten ve dilime piercing yapan kendisidir.
halep pasajındaki piercing'ci amcanın da oldukça profesyonel ve piyasanın eski kurtlarından olduğunu duymuştum ama orada hiç piercing yaptırmadım, yorum yapamayacağım.
pj erhan ve stüdyosu için:
www.lotusartfactory.com

Valla tabi doktor olmak gerekmiyor piercing isi icin ama tecrubeli ve biraz da isin tibbi kismini bilen biri farkediyor. Cunku bir komplikasyon oldugunda tecrubesizler isi bayagi berbat edebiliyorlar. Benim de arkadasimin piercinginde sorun oluyor bugunlerde, ondan sordum.

hpok, oneri icin tesekkurler. Bakacagim oraya.

MArhaba Ben istanbul ümraniyeden yazıyorum. hijyenik koşullarda vucudun sinir haritasına uygun piercing yapıyorum. şimdilik freelance çalışıyorum. ben de aslında sabit bir yerde çalışmak istiyordum. sizinki bir işyeri mi yoksa siz kendinize falan mı yaptıracaksınız? ben normalde 30 TL ye yapıyorum. vucudunuzun neresine olursa olsun. kendi vucudumda 3 tane var. üstelik tattoo da yapıyorum ama profesyonel değilim. daha yeni olduğum için müşterilere fazla açılmadım. ama piercing konusunda uzman olduğumu düşünüyorum. nasıl çalıştığımı soracak olursanız. ilk önce soğutucu sprey ile deleceğimiz bölgeyi uyuşturuyorum. daha sonra sterilize edilmiş pens yardımıyla deleceğimiz bölgeyi sıkıştırıp derinin kaymasını engelliyorum. ondan sonrapaketinde açılmamış steril iğneyle delip piercing i takıyoruz. eğer halka şeklindeyse pens imizi çıkarmadan opener yardımıyla halkayı açarak ucundaki topunu sıkıştırıyoruz. eğer normal klasik piercing ise yani bilindiği üzere vidalı ise pens imizi boşa çıkararak vidalarını takıp sterilizator yardımı ile deldiğimiz bölgeyi son bir kere sterilize edip mikrop kapmasını önleyerek piercing işlemine son veriyorum..

Eğer ilgilenirseniz [email protected] veya 05079846166 numaralı telefondan bana ulaşabilirsiniz..

terimsel bilgim yok müzikle ilgili ama akorlarına baktım aynı değil. sadece giriş kısmında ritm benzerliği var azcık. o kadar.

deniyorum...

edit: no kitty'e bastigimdan beri bir sey olmuyor

edit: reklami actiktan hemen sonra yine sapitti, bannerdanmis evet.

opera ise tamamen felç. reklam hizasına gelen linkler çalışmıyor.

bende p4 2.6 var ve bir kaç hafta önce firefoxun işlemciyi sözlük açıkken haddinden fazla yediğini gördüm. ekşiduyuruda da şansıma adblock plus ilanını gördüm. işe yarıyor sözlükteki reklamın yerinde yeller esiyor şu an. evet çok ayıp ama bu kadar kaynak da yenmez.

(bkz: sozluk bannerlari ile ilgili istekler)

ohaaa harbiden ya.. ie 7 ayni $ekilde.. %100'den %25'e indi kapattiktan sonra salise icinde..

neden ola ki?

aynı durumdayım sprite reklamı geldiğinden beri ebesine atlıyor browser ın. opera da sözlük sayfası tamamen işlevsiz kalıyor. önce yaz geldi ondandır bu kadar fan sesi dedim kaç gündür ancak farkedebildim. ve şu an geçenlerde verilen reklam şeyi nin linkini alabilmek için girdim ekşiduyuruya ve aynı durumdan herkes muzdarip gödüğüm kadarıyla.

her turlu flash zimbirtisi acaip cok cpu yiyo genelde. her biri arkada kendi kodunu calistiriyo cunku, onlarda ii yazilmamissa islemciyi gasp ediyor. mesala kod akisini bekletmek icin sleep tarzi komutlar yerine bilmem kaca kadar bos loop donduren arkadaslar gormedim deil.

virüs trojan falan aradıktan sonra (ki varmış, aradığım iyi olmuş) sözlük açmadığımda cpu kullanımının %100'e vurmadığını kazara farkettim.. firefox, ie, lynx falan farketmiyor, hepsinde sözkonusu.. adın batsın flash, boyun devrilsin sprite diyorum buradan..

reklamı sadece gizleyen şeylerle vakit kaybetmeyin, flashblock +1 derim ben de.

emeğine sağlık dostum, rep falan..

şirketin serverinden girip denedim. amd opteron işlemcili serveri bile haşat ediyor o sprite reklamı. cpu kullanımı %100 oluyor. ram full oluyor.
belirtmek isterim cpu: amd opteron 2ghz 64bit x2 :)

şimdi birşey daha belirtmek isterim. kişisel bilgisayarımda opera, firefox, maxthon kurulu. ve bu 3 browserda'da adblok plus türü eklentiler mevcut. neredeyse 1 yıldır ekşi sözlükte tek bir reklam bile görmüyorum. görmediğim içinde kişisel bilgisayarımdan ekşi sözlüğü gezerken herhangi bir olağandışı işlemcinin kasım kasım kasılması durumu olmuyor. yani reklamı göremiyorsanız sorun yoktur.
adblok plus türü eklenti olmayan şirketin serveri üzerinden denedim, durum inanılmazdı. sanki 3d max'de 10gb lık bir datayı render yapıyormuş gibi.

bence adblok plus kurun bu dertten kurtulun.

belli bir kismini silseydi, boyutlar arasinda da fark olmaz miydi?

boyut ayniysa ve bir sure sonra dinlenemiyorsa, ses karti ile alakali bir cakisma oluyor olabilir. isyerindeki winample veya diger programlarla diger uzun sarkilar rahatca dinlenebiliyor mu bu onemli. sadece bu 12 dklik kayitta degildir problem belki, tamamen ses karti veya ses kartini etkileyen baska bisi yuzundendir?
bi de merak ettigim, o 12 dklik kayittan sonra baska sey dinlemek istediginizde ses geliyor mu yoksa restart atana kadar tum sesler iptal mi oluyor?

bu kadar sey sorduktan sonra, final vurusumu yapiyorum. format atin : ) [atmayin tabi]

Windows dosyadan data silse boyutun farkli olacagindan emin degilim. Cunku kayit yine 12 dakika, yani 1 dakikadan sonra dosya bitmiyor, sadece sessizlik basliyor.

Ama bu arada bendeki dosyanin boyutu eksik degil.

Ses kartinda sorun yok, baska her sey (format uzunluk vs), o dosyalardan once ve hemen sonra rahatca dinleniyor. Zaten sorunlu dosyalarda da sessiz kismi calarken winamp'de de ses cikmadigi gozukuyor. Yani winamp bir sorun gostermiyor, gayet sakin bir sekilde caliyor dosyayi.

msn messenger dosya aktarimi tamamlandiktan sonra konusma penceresi icerisinde o dosyanin linkini tikladiginda normalde siliyor (mp3,exe,zip, ve bisuru application). eger dosyanin sizdeki boyutu agirlik olarak soyluyorum misal 12mb ve arkadaslarinizda da 12mb ise download kisminda problem yok. ama agirliklari farkliysa belki isyerinde bandwidth sinirlamasina takiliyor olabilir diyecegim de sanmiyorum yine. onun disinda anti ivir zivirlar bi dosyayi icerisinde tehlikeli veri oldugu zanniyla tamamen silerler ole yarim birakmazlar.

dosyanin 12 dakika uzunlugunda gozukmesi ise aac dosyalarini bilmemekle birlikte belkide bu tur lagleri dosyanin on kismina koyuyorlardir winamp direk oraya baktigi icin 12dk uzunlugunu okuyordur.

dosyayi aldiginiz saat icin event viewer/olay goruntuleyicisinden loglara bi bakmanizi oneririm. herhangi bi hata bisey var mi gozden gecirirsiniz? Boylece birseye mi takiliyor, birsey mi engelliyor sorularini cevaplayabilirsiniz. bu arada AAC dosyalarini winamp disinda biseyle dinlemeyi denediniz mi?

Hmm evet event log iyi bir fikir. Baktim ama bir sey bulamadim. Hep rutin information mesajlari ve birkac onemsiz warning var.

hangi programla indirdiginizi bilmiyorum ama bazilari (firefox mesela pdf lerde yapar bunu) dosyanin tamaminin yuklendigini gosterir ama acmaz. cunku yuklenmemistir, explorer ile yuklersiniz yuklenir falan, boyle bir seyler olmustu bana bi ara. "dosya tehlikeli" kismini kestiremiyorum acikcasi

benim aklima gelen bir durum var ama toparlayip anlatabilecek miyim bilmiyorum.
bir dosya indirilirken daha işlemin başında dosyaya dosya boyutu kadar hard diskte bir yer ayrılıyor. sonra dosya inmeye başladıkça bu ayrılan bitlere gerçek değerleri yazılıyor.
şimdi eğer dosyayı indirirken zaman aşımı vesaire gibi bir aksilikten dolayı işlem sona ererse bazen dosya hala harddiskte kayıtlı kalıyor ve internet explorer da dosyanın tam olarak indirildiğini sanıyor. bu esnada da o ana kadar inen bitler faydalı bilgi olarak elimizde kalıyor. bir daha indirmek istediğimizde de internet explorer kendi önbelleğinde zaten indirdiğini görüp önümüze önceden indirdiğini sandığı dosyayı sunuyor.(bu da evde indirdiğinde aynı sorunla karşılaşmamanı açıklar sanırım)
senin tüm dosyayı indirdim sanıyorsun, sadece bir kısmı iniyor ve o kısım da gayet düzgün dinleniyor.
anlatabildim mi?

Guzel teoriler cikiyor ama dosyanin indirilmesi ile ilgili bir sorun oldugunu sanmiyorum. Firefox dosyanin tamamen inmis oldugunu gosteriyor bayagi. Ayrica sorun dosya indirmeden kaynaklansa sadece, messenger "bu dosya tehlikeli" diye posta koymaz.

Asil ilginc kismi iyi anlatamamisim sanirim. Iki dosya var birbirinden farkli. Ikisinin de ayri ayri yerlerinde ayni kisa parca caliyor ve ikisinde de tam o parcanin basladigi yerden itibaren sessizlik basliyor sadece bu is network'une bagli is bilgisayarinda.
Neyse, cozum bulamayacagiz sanirim ama ilginc bir olay.

limandan çıkıp bornova/karşıyaka ya giden yola giriyosunuz.karşıyaka tarafına girmeden devam ediyosunuz(bornovaya doğru) sonra sağ şerite geçiyorsunuz, orada bi yerde sağa dönüş var.bornova yazıyo tabelada yine(63-62 gibi otobuslerin girdiği yer.işte oradan biraz gidiyosunuz, ışıklardan sağa dönüyorsunuz(çınarlı yoluna doğru, daha doğrusu metroya doğru.stadyum metro.gittiğiniz yöne doğru devam ediyosunuz.(mersinliye doğru, sağ tarafta koca stad var) güneş hotelin oradan(ışıklardan) sola dönüyorsunuz baya bi gidiyosunuz.daha kolay yöntemi ise;
limanda bornova yoluna gidiyorsunuz hiçbir yere sapmıyorsunuz ta ki kipa ya
kadar(bornova çıkışı) oranın biraz ilerisinden otogar'a doğru dönebilirsiniz.
ha birde direk alsancaktan çınarlı yoluna girebilirseniz-ki zordur oradanda çıkabilirsiniz.

hiç çınarlıya girmeyin, bornova/karşıyaka yönüne doğru sağa sola sapmadan ilerleyin. bornova/karşıyaka ayrımından bornovaya dönün. Özkanlar yani bölge metronun durağındaki köprüyü görene kadar devam edin. daha sonra köprüyü geçer geçmez sağa bir ayrım göreceksiniz. Buray agirdiğiniz anda yol tekrar 2 ye ayrılır. siz soldan yani otogar/çeşme/aydın yazan yere gireceksiniz. yolu takip edin direk otogarın önüne çıkacaksınız.

lımandan taksıye bınılır, ıstenırse yurunur , (bkz: alsancak garı)na gıdılır (hesaplasan 1km yok , taksıcı almaz bıle ) gar ın kapısının yanındakı alsancak stadına gıden sokagın basında garaja gıden (mavi,buyuk)dolmuslar beklıyor olacak (bkz: ılk durak).

alsancak garının önünden 50 numaralı belediye ototbüsü ile gidilip son durakta inilebilir.

2. sanırım tayin olabiliyorlar. (çok emin değilim ama)

kargocu olsanız?

Kargoculugu dusuneyim, iyi bir oneri, ama bu soru icin lutfen kucuklugumden beri postaci olmak istedigimi farz edelim.

eğer memur değilsen kpss lise kısmından sınava giriyorsun. (üniversite mezunuysan giremezsin sanırım.) ardından ptt'nin alım yapmasını bekliyorsun. emin değilim ama son zamanlarda sözleşmeli olarak eleman alıyorlar. ancak:

forumlardan okuduğum kadarıyla postacılık göründüğü kadar kolay bir iş değil. zaten kolay değil, karda güneşte adres arıyorsun da, iş hukukî evrak teslimine gelince, hepten zorlaşıyor. tebligatlar üzerine zimmetleniyormuş. maaş da iyi değilmiş diye duydum.

kardesim bir ara kargo dagitim elemani olarak calisti. cok yorucu ve az gelir getiren bir iş. zaten calisanlarin büyük kismi bir miktar daha iyi kosullarda bir iş buldugunda hemen birakip baska kariyer pesinde kosuyorlar. beri yandan gencecik postacilar görür oldum demek ki yakin zamanda personel alimi yapilmis ptt ye.

madem masa başı iş istemiyorsun, yapacağın şey postacılık gibi naif bir çocukluk hayali değil de, yaparken gerçekten zevk alabileceğin, sevdiğin bir şey olsun, çekeceğin maddi sorunlara değsin. yakma kendini boşuna yani...

PTT'nin bağlı olduğu bakanlıkta "yüksek yerlerde bir tanıdık" yeterlidir. Bakan olursa garanti olur.

kurye olmayı da düşünebilirsiniz. motosikletiniz olur hem ne güzel.

PTT dağıtım işini artık özel firmalara ihale etmeye çalışıyor.Bu firmalara başvurabilirsin.
Daha sıklıkla çöp kutularında tomarla zarf bulunuyor olması da bu sistemle ilgili olsa gerek...

izin konusunda bi dış ticaret müşteşarlığı web sitesine bak istersen biraz bişiler anlatmıslar..
www.dtm.gov.tr

itahalat icin ozellikle ithalatin yapilacagi ulke onemlidir. once o ulkeye turkiye cumhuriyetinin uyguladigi ithalat rejimini bilmek lazim gelir. evet di$ ticaret muste$arligi web sitesi sizi biraz aydinlatabilir ama yinede uzman bir gumruk mu$aviri ile bire bir goru$meniz gereklidir.

bence büyük ihtimal markasız bir araç bu. replica denen taklitlerden.
önü cobra'ya benzetilmeye çalışırken, arkası da morgan'a benzetilmeye çalışılmış.
olmamış.

ingiliz otomobili olduğu her halinden belli ama marka model olarak çıkaramadım.
kataloglara bakmam lazım.

calibra isimli yazara sol aynasını gostermenız yeterli olacaktır kanımca.

(bkz: austin healey)
olabılır..(?)

bakıyorum şimdi buna. pek çok şeye benziyor. ama şöyle birşey var ki, bu araç benzediği diğer tüm araçlara göre epeyce küçük.

benzediği otomobiller arasında cobra da diyebiliriz, morgan da diyebiliriz, ama şudur diyemiyoruz.

nesilsiz'in dediği gibi, biri almış, benzetmeye çalışmış ve olmamış.

austin healey repro. bu... ingilizler böyle kapı kolu kullanmaz.

Austin Healey reproduction sanirim dediginiz gibi. Herkesi kutluyorum, cok basarili bir calisma oldu.

"austin healey repro. bu... ingilizler böyle kapı kolu kullanmaz"

austin healey capon mu afedersiniz? ya da jet fadıl'ın büyük dedesinin ilk deneyimi mi?

ya zaten title da yazıyor.

www.siyahkahve.com var sanırım. Birkaç tane daha vardı bildiğim ama şu an hatırlamıyorum. Bir de öğrenci yazıları bölümü olan www.yerleske.net var. Okulumuzun eski resmi öğrenci sitesi: )

www.altzine.net var bir de hayalet geminin arşivi var oku oku bitmez www.hayaletgemi.com

www.guncem.com var bir de.. kısa öykü sitesi deil esasen isminden de anlaşılabileceği üzere, ama bazen yazıyor insanlar ilginç şeyler..

Heh bir de şu vardı ilginizi çekerse;

(bkz: hicbitmeyenhikayeler com)

(bkz: #9087996)

bu olsa gerek :)
(git: 3711)

doksanların başında olmayanı için (bkz.osmosis jones)

ajdar anık'a karşı bir protesto olabilir.

yanlis hatirlamiyorsam diger koc daha once tv roprotajinda denzel'a maymun demisti. muz da herhalde "simdi kim maymun oldu " muhabbeti...

==ayıp== eline verdim demiş de olabilir ==ayıp==

Atalarımız ağaçlarda uyudukları dönemde(ağaçta uyumak?) bazen düşerlermiş. Düştükten sonra ölmeyenler soylarını devam ettirmiş, sonuçta biz olmuşuz. Bu düşme hadisesinin hissi(?!) de genler ile aktarılmış.(?) O yüzden öyle bir rüyada öldüğünüzü görürseniz(!) uyanamazsınız derler.

Bilimsel olarak açıklık getirilse fena olmaz.

sırtın açıkta kalmışity, bi de 3 kulfu bir elham oku :P

edit: ayrıca şu tarz linkler var işine yarayabilir. ama hiç birinde o rüya için teknik bir terim kullanılmıyor, sadece falling dreams deniliyor.
bilim teknik dergisinin uyku ve rüya adlı kitapçığı www.biltek.tubitak.gov.tr

ayrıca aşağıdaki ingilizce kaynaklar:
www.dreammoods.com
www.psychics.co.uk
dreams.valasearch.com

öncesinde değil de uyandıktan sonra maymun oluyo insan yatakta olduğunu anlayınca maymun gibi kalıyo kalbi küt küt atıyor.

rüyanın bilimsel açıklaması yok ki bunun olsun.
ama metafizik bir şeyler okumuştum bununla ilgili. ruh vs

fredi'nin de yazdığı teori Jack London'un Ademden Önce kitabında geçmektedir ve oldukça tutarlıdır. Hapşırmak gibi bir çok refleksin şu anda sebebini bilmediğimiz, belki ihtiyacımız da kalmayan evrimin önceki basamaklarında kazanılmış yetiler olduğu düşüncesi güçlü bir bilimsel düşüncedir.

"Bilimsel olarak açıklık getirilse fena olmaz" derken, İsviçreli bilim adamlarını bile kapsayacak bir çerçeveden bahsediyordum. :)

Yazdığım teori bana da tutarlı gelmekle birlikte bazı gerekliliklerinin (örneğin atalarımız ağaçlarda uyuyorlar mıydı, "düşme hissi" genler ile nasıl aktarılır?) doğru olup olmadığını bilmediğimden pek de inandırıcı gelmemişti.

bu yeterince bilimsel olmalı:
----------------------------------------------------
Falling dreams are another theme that is quite common in the world of dreams. Contrary to a popular myth, you will not actually die if you do not wake up before your hit the ground during a fall.

As with most common dream themes, falling is an indication of insecurities, instabilities, and anxieties. You are feeling overwhelmed and out of control in some situation in your waking life. This may reflect the way you feel in your relationship or in your work environment. You have lost your foothold and can not hang on or keep up with the hustle and bustle of daily life.�When you fall, there is nothing that you can hold on to. You more or less are forced toward this downward motion without any control. This lost of control may parallel a waking situation in your life.

Falling dreams also often reflect a sense of failure or inferiority in some circumstance or situation. It may be the fear of failing in your job/school, loss of status, or failure in love.�You feel shameful and lack a sense of pride. You are unable to keep up with the status quo or that you don't measure up.

According to Freudian theory, dreams of falling indicate that you are contemplating giving into a sexual urge or impulse. You maybe lacking indiscretion.

Falling dreams typically occur during the first stage of sleep. Dreams in this stage are often accompanied by muscle spasms of the arms, legs, and the whole body. These sudden contractions, also known as myclonic jerks. Sometimes when we have these falling dreams, we feel our whole body jerk or twitch and we awaken from this jerk. It is thought that this jerking action is part of an arousal mechanism that allows the sleeper to awaken and become quickly alert and responsive to possible threats in the environment.

According to biblical interpretations, dreams about falling have a negative overtone and suggest that man is acting and walking according to his own way of thinking and not those of the Lord.
-------------------------------------------------
bu da rüyalar hakkında genel bir bilgi:
-------------------------------------------------
Rüyalar, uykunun REM evresinde görülüyor
ve insan sa¤l›¤› için oldukça önemli.
REM uykusunda çeflitli sinapslar güçleniyor,
yenileri olufluyor ya da gerekli olmayan sinaps
ba¤lant›lar› kopuyor. K›sacas›, REM uykusu
beyindeki ba¤lant›lar› yeniden flekillendiriyor.
Belle¤in geliflmesine ve ö¤renmeye
de önemli katk›s› var. REM uykusunu yeterince
alamayan kiflilerin belleklerinde zay›flama
oluyor ve ö¤renme güçlü¤ü çekiyorlar.
Uykunun REM evresinde uyand›r›lan kiflilerin
neredeyse %95’inin rüya gördüklerini ifade
ettiklerini görmüfltük. Bu durumda, insan
beyni için çok önemli olan REM uykusuyla
yak›n ba¤lant›s› olan rüyalar›n da büyük önemi
oldu¤u düflünülüyor. Binlerce y›l önce rüyalar›
n tanr›lardan gelen mesajlar oldu¤una
inan›l›rken art›k günümüzde rüyan›n beyin
içerisinde gerçekleflen kimyasal bir dizi reaksiyonun
sonucu olufltu¤u bilinen bir gerçek.
Rüyalar, beyin kimyas›n›n psikolojik yans›-
malar› olarak kabul ediliyor. Rüyalar›n kayna¤›
n› esas olarak daha önceden alg›lanm›fl
ve belle¤e at›lm›fl çeflitli veriler oluflturuyor.
Kimi bilimciler, bu verilerin çocukluk ça¤lar›nda
alg›lanan ve beynin derinliklerinde saklanan kayg›
lar oldu¤unu savunurken, kimileri de rüyalar›n
kayna¤›n›n, etkisi alt›nda kal›nan günlük olaylardan
baflka bir fley olmad›¤›n› savunuyor.
Rüyalar›n iflleviyle ilgili yap›lan araflt›rmalar
genellikle rüyalar›n bir amac›n›n oldu¤u konusunda
fikir birli¤inde olsa da, bunlar›n ne oldu¤u halen
tart›flma konusu. Kimi teorilere göre rüyalar
bilinçalt›nda kalm›fl, bask›lanan arzu ve korkular›
n uykuda yüzeye ç›kmas›. Araflt›rmalar›n›n büyük
k›sm›n› rüyalar üzerinde yapan ünlü psikiyatrist
Sigmund Freud’a göre rüyalar, çocukluk ça¤-
lar›m›za kadar uzanan ve bilinçalt›nda sakl›, bast›
r›lm›fl ve kökende cinselli¤e dayanan arzular›n,
korkular›n k›sa bir süre için de olsa bilinç düzeyine
ç›kmas›. Çocukluk ça¤›ndan itibaren bast›r›larak
bilinçalt›na itilen arzular ve korkular, rüyalar
s›ras›nda su yüzüne ç›k›yor ve bu gerçeklerle yüzlefliyoruz.
Ancak bu rüyalar›n ço¤u uyan›nca hat›rlanm›
yor ve bu nedenle önemi anlafl›lm›yor. Freud,
rüyalar›n hiç de küçümsenmemesi gerekti¤ini,
aksine onlar›n üzerine gidip mutlaka yorumlanmas›
gerekti¤ini savunuyordu. Bu sayede birçok
psikolojik sorunun çözümlenebilece¤ine inan›yordu.
Kimilerine göreyse rüyalar, çok eskiden bilinçalt›
na at›lm›fl olaylar›n de¤il, sadece günlük olaylar›
n tekrar gözden geçirilmesi olarak yorumlan›-
yor. Freud’un ö¤rencisi olan Carl Jung, rüyalar›
bilinçalt›ndaki cinsel a¤›rl›kl› isteklerin su yüzüne
ç›kmas› olarak de¤il, baz› sakl› istek ve kayg›lar›-
m›z›n dile getirildi¤i bir mekan olarak görüyordu.
Jung’a göre, rüyalarda karfl›lafl›lan bu istek ve
kayg›lar, Freud’un savundu¤u gibi çocukluktan
beri bast›r›lm›fl duygular›n sonucu olarak de¤il,
günlük yaflamdaki s›radan olaylar›n etkisiyle meydana
geliyordu. Jung’a göre rüya, insan beyninin
yine kendisine gönderdi¤i mesajlard›. Bu mesajlardan
yararlanarak gizli kalm›fl isteklerimizin, s›-
k›nt›lar›m›z›n çözüme kavuflturulabilece¤ine inan›-
yordu. Etkisi alt›nda kal›nan ve bilinçalt›na itilen
olaylar›n su yüzüne ç›kmas›. Bu teoriye göre, rüyalar
beynin kendisine yollad›¤› önemli mesajlar.
Bu mesajlar› iyi de¤erlendirmek gerekiyor. Rüyalar›
n duygusal termostatlar oldu¤unu, yani duygular›
m›z› düzenledi¤ini savunanlar da var. Rüyalar,
d›fl ortama duygusal olarak uyum sa¤lamam›z›
sa¤l›yor; bir bak›ma günlük yaflamdaki davran›fllar›
m›z› düzenliyor. Çeflitli günlük olaylara reaksiyonlar›
güçlendiren ve davran›fl flekillerini ayarlayan
rüyalarda, bir bak›ma günlük olaylar›n provas›
yap›l›yor. Böylece rüyalar, duygusal ve davran›
flsal olarak günlük hayata haz›rl›yor.
Rüyalar›n, ö¤renme ve bellekle yak›n iliflkisi
bulunuyor. Rüyalar s›ras›nda beyinde var olan
ba¤lant›lar güçlenirken yeni ba¤lant›lar olufluyor.
Beyinde yeni nöron ba¤lant›lar› oluflmas›, ö¤renmenin
mekanizmas› olarak biliniyor. Rüyalar s›ras›
nda, mevcut nöron ba¤lant›lar› defalarca uyar›l›-
yor. Bu da gün içerisinde ö¤renilen bilgilerin daha
sa¤lamlaflmas›n› sa¤l›yor. Sa¤lamlaflan bilgi,
kal›c› hale geliyor, yani belle¤e at›l›yor, böylece
bellek güçleniyor. Bunun tam aksine, rüyalar›n
unutmak için görüldü¤ünü düflünen bilimciler de
var. Onlara göre rüyalar, gereksiz ya da zararl›
bilgilerin silinmesi için gerekli. Rüyalar s›ras›nda
gereksiz ba¤lant›lar kopart›l›yor ve beyin bir bak›-
ma temizlenip yeni bilgileri yüklemek için haz›r
hale getiriliyor. DNA’n›n çift sarmal yap›s›n› ortaya
ç›karan Nobel ödüllü bilimci Francis Crick ve
yard›mc›s› Graeme Mitchison’a göre, rüyalar›n en
önemli amac› unutmak. Yani, esas olarak unutmak
için rüya görüyoruz. Bu teoriye göre rüyalar›
n amac›, beyindeki gereksiz hatta zararl› baz›
ba¤lant›lar›n yok edilmesi. Bu “ters-ö¤renme”
modeline göre rüyalar s›ras›nda ba¤lant›lar güçlenmiyor,
tam tersine zay›fl›yor. Rüyalar›n ço¤unun
hat›rlanamamas›n›n sebebi de bu ters-ö¤-
renme mekanizmas›. ‹stenmeyen, faydas›z nöron
ba¤lant›lar› REM uykusu s›ras›nda belirleniyor
ve adeta bilgisayarlar›n virüs tarama-yok
etme programlar› gibi bu gereksiz ve zararl›
ba¤lant›lar siliniyor. Böylece beyin bir bak›ma
virüslerden temizlenmifl oluyor. Crick’in teorisine
göre rüyalar› hat›rlamamak çok daha iyi.
Onlar› hat›rlamaya çal›flmak ise, Freud’ün savundu¤
unun tam tersine, beyne zarar veriyor.
Henüz ispatlanamam›fl olan Crick’in “ters-ö¤-
renme” teorisi, rüyalar›n amac›n› aç›klamakta
yayg›n kabul gören bir model de¤il.
Rüyalar, beynin kendi kendini tamir etmesi
için gerekli ortam› sa¤l›yor olabilir. Rüyalar
s›ras›nda, beyinde azalan mesajc› moleküller
yeniden sentezleniyor, gerekli proteinlerin yap›
m› art›yor. Böylece beyin, rüyalar› kendisi
için gerekli maddeleri temin etmede kullan›-
yor. Bütün bu teorilerin aksine rüyalar›n hiçbir
ifle yaramad›¤›n› düflünenler de var. Bu
araflt›rmac›lar rüyalar›n beyin metabolizmas›-
n›n bir yan ürünü oldu¤unu ifade ediyor. Rüyalar›
n, beynin alt merkezlerinde rasgele oluflan
uyar›lar›n beynin üst merkezlerinde anlafl›lmaya
ve ifade edilmeye çal›fl›lmas› olarak görülüyor.
Harvard Üniversitesi’nden Dr. Hobson ve Dr.
McCarley’in ilk olarak ortaya att›¤› “aktivasyonsentez”
modeline göre rüyalar›n hiçbir psikolojik
kökeni ya da amac› yok. Bu teoriye göre rüyalar,
beyin sap›ndan kaynaklanan bir dizi nöron bombard›
man›n yol açt›¤› düzensiz sinyalin beynin üst
merkezlerinde, yani kortekste yol açt›¤› etkiler
sonucu ortaya ç›k›yor. Beynin bilinçten sorumlu
k›sm› olan korteks, bu düzensiz ve kontrolsüz sinyalleri
alg›lad›¤›nda bunlar› belirli bir düzene sokmaya
çal›fl›yor. Son derece düzensiz olan bu uyar›
larla ancak belirli imajlar yaratabiliyor, yani rüyalar›
oluflturuyor. Rüyalar›m›zda suda yürümemiz,
kafas› hayvan vücudu insan olan flekiller görmemiz,
beyin alt merkezlerinden gelen düzensiz
sinyallerin kortekste mümkün oldu¤unca düzenlenme
çabas›n›n sonucunda ortaya ç›k›yor.
Tüm bu teorilerin hangisinin do¤ru oldu¤u henüz
bilinmiyor. Ancak, milyonlarca y›ld›r süregelen
insan›n evrimi içerisinde hala korunmufl olan
bir beyin ifllevinin yararl› bir amac› olsa gerek!
Birçok bilimci rüyalar›n sadece beyin metabolizmas›
n›n bir yan ürünü oldu¤u ve hiçbir amac› olmad›¤›
görüflünü paylaflm›yor. Rüyalar›n çok
önemli fizyolojik görevleri oldu¤unu düflünen
araflt›rmac›lar ço¤unlukta.

her ihtimale karşı çalışanın adresini bilmek için. kötü düşünürsek şirketi dolandırıp kaçarsa, hırsızlık yaparsa, usulsüz bir şey yapıp ortadan kaybolursa gidip bulabilmek için. bunları yapacak adam elbette ki kendi adresini vermez. ama ikametgah denilen belgeyi muhtar verdiği için yalan olmaz o belgede.

Iyi de kac calisan sirketi dolandirabilir ki? Cogu calisan ise gidip gelip ay sonunda maasini aliyor. Muhasebecinin ikametgahinin istenmesini anlarim da herkesinkine de gerek yok degil mi?

SSK'da zorunluk var her kişi için özlük dosyasını şirket tutuyor. Özlük dosyasında da bu ıvır zıvırlar olmak zorunda. Sağlık raporu da olmalı hatta iyi hal kağıdı da. Başka ne vardı 6 adet foto?

ama i$yeri ilk ba$tan risk almak istemez. tanımadığı adama en nihayetinde cihazını ofisini vs. teslim edecek.

verem sava$tan alınmı$ mikrofilm, diploma, kimlik fotokopisi, banka hesabı, kan grubu kartı. seçenekler bol :)

sigorta içindir.

Peki sigortanin ikametgah istemesi mantikli mi o zaman? Yani ne de olsa odemeleri sirket yapiyor calisanin yerine. Calisanin nerede oturdugunu bilmek isteyebilir ama kanitlanmasina gerek yok gibi yine.

Sleepy99, senin dedigini de anliyorum. Ama o seviyede guven her gun herkese verip aliyoruz zaten. Yani taksici onu oldurmeyecegine, koltugunu cizmeyecegine guvenip seni aliyor arabaya. Supermarket calmayacagina guvenip seni mallarin arasinda dolastiriyor. Bilmiyorum yani, tam ayni olmayabilir tabi ama yakin geldi bana.

işe girecek kişi satış danışmanı/temsilcisi/müdürü/zırtı/pırtı gibi bir pozisyonda çalışacaksa ikâmetgâh ilmühaberi ve bilumum belgeyi aldıktan sonra bir de açık senet imzalatıyor birçok şirket. sebebi:
- tahsilatla ilgilenmiyorsa naylon satışlar yapma ihtimali.
- tahsilattan da sorumluysa hem birinci ihtimal hem de yeme içme ihtimali.

"youtube'da vardir ararsan" desem acaba mesaj gondermis olur muyum bu vesile ile turk telekoma ve diger sacma kuruluslara?

(söz, bu cevap kendini bi ara yok edecektir)