şüphedeysen oluyordur..

Bence dökülenlere değil aynada saça bakarak anlamak en manntıklısı, 200 tel saçı dökülse de saçları olduğu gibi kalan insanlar var, açılma azalma olmadan.

dökülme hissedilebilir düzeydeyse evet saçlarınız dökülüyordur. normal düzey sayılan 100 saç siz fark etmeden dökülen miktar.
arkadaşın da dediği gibi, dökülmeden ziyade, saçın her dökülmede biraz daha incelerek terminal saç haline dönüşmesi önemli. günde 200 saç dökülebilir ama aynı oranda saç da çıkabiliyordur ve sorun olmaz.

tabi böyle dedim diye ümitlenmeyin. muhtemelen saçlarınız dökülmeye(incelmeye) başlamıştır.

Eğer farkedebileceğin miktarda saçın dökülüyorsa zaten saçın dökülüyordur!
Bunun tel saymakla alakası yok.
Günde 200 tel döküp sırma saçla yıllarca gezen adam var, 40 tel döküp kel kalan da.
Önemli olan dökülme sebebin. Eğer ki genetik bir dökülmeyse dökülenlerin yerine daha cılız saçlar gelir ve zamanla seyreklik daha sonra kelleşme meydana gelir. Diğer türlü dökülme çok aşırıya kaçmadıkça gözle görülür açılma seyrelme göremezsin.
Önce bir cilt hekimine git. Gerekli kan tetkiklerin yapılacaktır. Testlerin normal değerlerde çıkarsa, yani vitamin eksikliği, hormonlarında herhangi bir dengesizlik felan çıkmazsa dökülmen genetiktir diyebiliriz.

karikatur7.blogspot.com

Aynadaki görüntün eskisine nazaran farklı ve rahatsız edicisiyse telaşlanmaya başla derim.

kendi projemi yapacağım diye yazılım öğrenmek pek tutarlı gelmiyor bana. yazılımcı olmak için yazılım öğrenilir, uzun vadeli bir iştir. hadi diyelim öğrendiniz yarım yamalak, çıkardığınız iş sonucunda sorunlar aksaklıklar vs. projenin aksamasına sebep olur. girişimciliğe değil teknik konulara kafa yormak zorunda kalırsınız, elde var 0. tabi nasıl bi proje olduğu da önemli.

freelancer'lara güvenmiyorsanız paraya kıyıp bi firmayla da çalışabilirsiniz.

freelance veya şirket, projem dehşet birşey diye bir iddiam yok, fakat kendi fikrimin başkası tarafından kopyalanmasını istemem.

bu tehlike her zaman var mıdır ?

ben burda çok duyuru okudum bu endişeyi yaşayan, bu tür riskler var tabi.

Valla sadece öğrenmekle olsa öğrenin derdim. Teorik bilgi dışında dediğiniz aşamaya gelebilmeniz için ciddi anlamda deneyim ve pratik sahibi olmak gerekmekte. Söz konusu dilleri sadece öğrenmek bile ciddi anlamda zaman gerektiren bir süreçken; akabinde öğrendiğini uygulamak için bir kaç web sitesi yapmak ta gerekiyor.

En iyi seçenek başkasından yardım istemek. Fikrinin çalınmasını engellemek için isteğe bağlı olarak fikrini kayıt altına aldırabilirsin. Böylece ileride ispat hususunda zorluk yaşamazsın. www.telifhaklari.gov.tr Düzeltme: Sonradan gördüm de fikirler kayıt altına alınmaz diyor. :(

ne olur açılırsan?

kendini kızlara bırak, düşünmeden içinden geldiği gibi davran.

devamını göremedik ki

göremezsin de ne düşünüyosun yani, ne gibi bi kaygın var?

sana gülerler mi
redderler mi
sen kimsin mi derler

en kötü ihtimalle bi kıza ilgini belli etsen ne olabileceğini düşünüyosun?

wow minesota kliniğine gelmek istiyorum

eee

o şekilde düşünmemiştim senlen diyebilirler

ee desin, ne olur öyle derse, ben o şekilde düşündüm de..

aha lan, benden bi' tane daha varmış.

panpa, sen gel biz seninle özelden konuşalım. dertleşelim.

aga bastan sen olumsuz dusunerek kaybetmissin zaten. kiyafet cok sorunsa bi iki parca bi sey al, olmadi arkadsindan odunc al. bunu halletsen bile sen yine bi kusur bulacaksin gibi geliyor bana. ilerisini cok dusunme, dogal ol. bu islere mutlaka olmali gozuyle bakma, olursa olur olmazsa olmaz..

defakto'da 10 liraya tişörtler var. bende bugün aldım bikaç tane. yarın iki üç kişiye açılacağım. kız erkek farketmez.

mahone ama o tshirtler 1 yıkamada pijama tshirtu oluyo ya çekiyo devamlılığı yok

defakto tişörtüyle açılmayın, ben denedim olmuyor, lc waikiki'nin kareli gömleklerini deneyin derim bir de.

tişörtlerimi yıkamıyorum kı.

senden hoşlanan kıza belli bi süre içinde açılmazsan uçar giderler. fırsatı kaçırmak istediğine emin misin? sonra friendzone diye ağlıyonuz aha bu yüzden.

bir kız bir adamdan hoşlanınca kıyafete çok da dikkat etmiyor. hele okul döneminde erkeklerin çoğu salaş giyiniyo zaten. öğrenci adamız modunda oluyolar. iş hayatına geçince kıyafet daha önem kazanıyor.

hani bi söz var ya, seviyorsan git konuş bence diye. o cidden işe yarıyor. en azından olur/olmaz yönünde bir tepki alıyorsun, ona göre de kendi yolunu şekillendiriyorsun.

kıyafet cidden önemli değil. ha sen takıntılıysan bu konuda, biraz para biriktirip bir iki şey alırsın olur biter.

Valla kızlar senden pek hoşlanmıyor bence. Hoşlansalardı bir şekilde açılırlar sana. Etrafımda ne otlar ne niteliksiz kişilikler görüyorum; kızlar peşinden ayrılmıyor. Dışarıya verdiğin imajda bir sıkıntı var gibi.

Visual Basic 2010 Express? vb.net ile vb6 arasında çok fazla fark yok sanırım.
www.microsoft.com

harddiskin çok dağılmış olabilir. disk birleştirmeyi dene ;)

Şimdi öncelikle, kaynak kullanımınızı bir incelemeniz lazım. İşlemci(CPU) ve Hafıza(Memory & RAM) kullanım istatistikleriniz ne alemde? Ondan sonra bunlar normal ise, disk utilizasyonu çok mu yüksek? bunları bir kontrol edin, sorunu adreslemeden çözemezsiniz.

Event Viewer da hata mesajlarını biraz inceleyin göze çarpan birşey var mı? Bunu gözlemleyin.

ccleaner ile bir temizlik yap komple. sonra smartdefrag programıyla defrag işlemini yap. değişimi farkedeceksin.

ccleaner ve smartdefrag yaptım bi nebze hızlandı ama hala oturumu açtıktan sonrası acaip yavaş. msn falan 1 dk sonra açılıyor. tabi o arada firefoxa basıyorum o da geç geliyor. üsenmesem şu usb çoklayıcıyı sökücem arkadan belki o kastırıyordur diye.
format atiim bari

ssd (solid state disk) alın kurtulun bu dertten. işletim sistemi için 60 gb lik bir ssd alın diğer programlar, oyunlar vs. için normal hard disk kullanın. 1 senedir ssd kullanıyorum, aynı ilk günkü performans devam ediyor. windows 7 de hoş geldiniz yazısı görünmüyor, açılış müziğinin bir kısmı duyuluyor; o kadar hızlı.

hard disk te işletim sistemi şişmeye başladıktan sonra yavaşlama kaçınılmaz oluyor. istersen format at en fazla 1 ay hızlı çalışır sonra yine yavaşlar.

ccleaner'ın araçlar/başlangıç menüsünde bilgisayar açılırken çalıştırılan programların listeleri var. oradan gereksiz olanları kaldır. açılışı çoğunlukla onlar yavaşlatır.

veraset ilamları için duruşma günü verilmez. duruşma yapılmadan bir hafta içinde karar çıkar. sizin de kararınız çıkmıştır, gidin mahkeme kaleminden alın.

kitap oku. olmadı kâmil insan ol. kâmil olmak için de bağcılara git.

kitap okuyorum. biraz da o bu hâle getirdi zaten

değerinin kalmadığını nasıl anladın?

baştan hatalısın bana göre. kendini hayat şartına koşullama. hayat, zaman bunlar akıp gider. seninle, sensiz, tüm insanlık yok olsa devam edecek. imkanın varsa gez, dolaş. yabancı ülkelere, başka şehirlere, hatta köye, yaylaya git. seni şehir boğmuştur. rutinler, düzenler sıkmıştır seni. farklılık (yerler, insanlar) belki fayda eder.

yeni değerler yaratmalı o zaman:)

değerlendirerek.

nietszche oku, castaneda oku, foucault oku

bütün kızlarla yat.

yeni bir değer edin.

dünyada yaşanacak okadar çok güzellik var ki. saçmalamayın en başta.

Bence sıfır mazda 3 al.
onsurga.com

o modelde dizel yoktu diye hatırlıyorum. bir aracın dizel olup olmadığını anlamak için de spesifikasyonlarında, yakıt türüne bakmak lazım. ya da motorunun açıklamasındaki kısaltmanın bir yerlerinde D harfi varsa büyük ihtimalle dizeldir.

ve bence evet, alırsanız baya ölü bir yatırım olur. 2-3 sene sonra anca 5.000 civarına satabilirsiniz. kullandığınız süre içinde size çıkaracağı sorunlar da cabası.

tam bilmiyorum ama şehiriçinde 100 kilometrede en az 8-9 litre yakar gibime geliyor. ama alacağınız araç çoğunlukla lpg'li olacaktır.

saruwatari: o da bir seçenek tabii ama sıfır almak beni baya zorlayacak.

nesilsiz: teşekkür ederim.

bu arada son zamanlardaki duyurularınızdan fark ettim ki aynen benim geçen seneki kafamdasınız. ben de sizin gibi ikinci el araç kovalıyordum ama nihayet biraz daha para biriktirip daha mantıklı bir sıfır araç almaya karar verdim. zaten istanbul trafiğin boktan olduğu bir şehir. toplu taşıma ve deniz yolu kullanarak arabası olanlardan çok daha ucuza ve huzurlu seyahat ediyorum. elinizdeki avucunuzdakinin hepsini arabaya vermektense (ve hatta kredi alıp borçlanmaktansa) biraz daha beklemek lazım bence. türk gencinde para kazanmaya başlayınca "hemen araba almalıyım" gibi bir duygu uyanıyor ama aslında çok da gerekli değil ya düşününce.

evet öyle bir düşüncem var ama heves değil bu aslında. günde 4 saatten fazla yol gidiyorum ve artık benim için katlanılmaz bir hal aldı bu durum. öyle veya böyle bir şey alacağım yani, kaçarı yok:)

hocam bu gibi konularda bir fiyat limiti, kullanım amacı, yılda yapacağın km gibi bilgileri de verebilirsen çok daha isabetli karar almanda daha çok yardımcı olabiliriz.

evet o mazda 3 ler benim de çocukluğumun hayaliydi, kara şimşekle büyüyen nesiliz sonuçta. ama şimdi 7-8 bin verip ondan aldığında derdi bitmiyor.
bakımı çok pahalı olmasa da parça sıkıntısı yaşayabilirsin, en basitinden o açılıp kapanan farların motoru arızalanıp değiştirmeye kalksan bulabilir misin hiç bilmiyorum, ki çok görmüşümdür göz kırparak dolaşan mazda 323 lerden :)

o fiyatlara dizel araba da biraz zor, benzin+lpg kombinasyonu kalıyor sana da ekonomi için. bu kombinasyon için de karbüratörlü yerine enjeksiyonlu bir motor almanı tavsiye ederim, lgp den dolayı güç kaybı daha az olur.

sen ilan sitelerinde kafandaki fiyat aralığında aramalar yap, 15 yaşından genç araba bulmaya bak. çünkü aldıktan sonra kasko yaptırmayı düşünüyorsan çoğu sigorta firması 15 yaşından büyük arabalara kasko yapmaz.

gittikçe ortamın, insanların daha kötü olması ile alakalı olabilir mi?
yada insanların artık birbirine tahammülü olmaması ve iletişimin daha yaban olması.
bence sebep bu.

E insan küçüklüğünde öğrendiği, küçükken sevdiği şeyleri. Müziğin ne demek olduğunu öğrendiği şarkıları, annesini tanımaya başladığı zamanlardaki giydiği kıyafetleri, babasıyla beraber yaptığı dönemin moda olaylarını, arkadaşlarıyla yaptığı o zamanın genel davranışları olan şeyleri ne bileyim izleyerek büyüdüğü çizgi filmleri, dizileri... Küçüklüğünde kendisine gösterilen ilgiyi ve özeni özlemesi doğal olsa gerek. Kaldı ki alıştığı her şey değişmiş ayrıca bu değişen şeylerle birlikte hoşuna gitmeyen bir sürü sorumluluğu oluşmuşken..

çok net bir cevap vereceğim: çocukluk özlemi.

çocukken insan büyüdüğünde başına gelen kadar sıkıntısı yoktur. istisnaları hariç, her çocuğun çocukluğu, büyüklüğüne göre daha güzeldir. geçim derdi yoktur, iş güç yoktur, hastalık, dert, tasa yoktur. bu dertler annenin babanın üstündedir. çocuk için varsa yoksa oyun vardır, eğlence vardır. en büyük derdi sıkıntısı yazılısıdır, sözlüsüdür. büyüdüğünde hissettiği sıkıntıların yanında fasa fisodur. o yüzden herkes çocukluğundaki dertsiz tasasız günlerin özlemini çeker.

O yaşlarda mutluluk hormonları daha fazla salgılanıyor. Çocukluğun savaş, felaket içinde geçse bile yine seversin; çünkü sebepsiz yere çok mutlusundur.

(bkz: midnight in paris)
(bkz: the grass is always greener on the other side)

sağlamdır, olduğu gibi orada durmaktadır,hepimiz orada güvendeyiz, ölmemiş, ayakta kamışız, sıfır risk istediğiniz gibi anlatırsınız oysa gelecek öyle mi?
şekiller sadece şekilden ibaretler...

herkes demiyelim, hayatımın hiç bir noktasında geçmişe özlem duymadım. ha, geçmişte bulunduğum yere özlem duydum fakat bu gelecekte oralarda olmayacağım anlamına gelmez.

günden mutlu olmayan ya muhafazakar olur (geçmişe tutunur) ya da devrim yapar hayatında. ilk yol her zaman daha kolaydır.

ben sevmiyorum geçmişi. kız arkadaşım gereksiz yere boşluklara daldığında ondan nefret ediyorum, sevmiyorum işte.

aklın yarattığı o güzel geçmiş ilüzyonu beni tatmin etmiyor. gelecek, gelecek, gelecek. tek yön orası.

aslında çok temel bir dürtüden kaynaklanıyor: yok olma korkusu. İnsan içgüdüsel olarak muhafazakar bir varlıktır, değişimi istemez. Kendi varlığını sürdürebilmek için buna karşı koymaya çalışır.

Yazının yaygınlaşmaya başladığı dönemde bir çok filozof buna karşı çıkıyor mesela. Zamanında Yukarı Mısır kıralı Tamus şöyle demiş: "Bu yazı yazma sanatını kullananların artması durumunda, yazının insanın hafızasını arttırma yerine azaltma olasılığı vardır. Yazı insanın hafızasını tembelleştirir, onu unutkan yapar. Eğer insanlar hatırlamak için yazıya güvenirlerse, kendi iç kaynakları yerine dış kaynakları kullanacaklardır. Yazı hafızayı geliştirmez, koleksiyonları geliştirir."

Bugün biz aynı şeyleri internet için, bilgisayarlar için, akıllı cep telefonları için söylüyoruz. Mesela artık kimse kimsenin telefon numarasını hatırlamıyor, daha 15 yıl önce hepimizin bildiği onlarca telefon numarası olurdu. Ancak telefon numarası akılda tutmak ne bizi daha zeki bir insan yapıyor, ne de bugün aptallaştık...

Düşünme biçimlerimiz değişiyor, dolayısıyla hafızamız da biçim değiştiriyor. Artık "bilmek"ten öte, "bilgiye nasıl ulaşacağını, onu nasıl kullanabileceğini, yönetebileceğini bilmek" önemli hale geldi. Bunların en güzel örnekleri de google gibi bir sitenin dünyanın en önemli kaynaklarından birisi olması. Google'ın bildiği şey aslında sıfır, o sadece var olan bilgi'yi düzenliyor, senin ulaşmanı sağlıyor...

Neyse, insanın geçmişe özlem duyma sebebi de temelde bu değişimlere direnme arzusundan kaynaklanıyor. 20 yaşındayken 6 yaşımızdaki halimizi, 30 yaşındayken 20 yaşımızı, 50'li yaşlarda daha geniş bir dönem olarak "gençliğimizi" falan özlüyoruz. Ölüm / kaybolma korkusu böyle tezahür ediyor.

Insan beyni kendini korumak icin gecmise dair kotu anilari bastirma egilimine sahiptir. Dolayisiyla gecmise dair hatirlanan guzel seyler genelde kotu seylerden daha fazladir. Bu sebeple gecmis ozleniyor.

içki iç, içki güzeldir.
Keraneye gitme ne işin var la?

ya alkolik niye yazıyosun ölü taklidi yapıyorduk.

bazı sevdiğim hatunlara açılmamıştım başkaları kaptıydı.

kız olaylarını takma bu kadar ya, olur her sey zamanla. skor pesinde olma. iş ciddiye bindiğinde kızların gözünde değerin düşer.

içki iç ama, cin tonik, tekila filan güzel şeyler bunlar :)

yaş 22 diyosun gençtn kastın tam olarak ne

skydiving hala yapmadım lan!

bi de beş parasız dünyayı gezmek...

aklınız fikriniz karıda kızda ya la
stajla dil kursuyla geçirdiğim yazlardan birini bari sırt çantasıyla gezmek için ayırsaymışım diyorum

1 bende içmedim ama pişman değilim
2 gittim ama ortama bakmak için
3 benim için skor sadece spordadır
4 benimde çok kız arkadaşım var ve bu her gece birisiyle yatacağım anlamına gelmez
5 bende piç değilim, efendilik graldır bırak piç olma
6 o nasip kısmet

not: yazdığın her şey kızlarla alakalı, sevgilin olmadığı için yazmışsın belli. ama hayallerindeki gibi biri olursan eğer bi gün, emin ol ki eski hayatını özlersin ve asıl o zaman pişman olursun. zira herkes kısmetini yaşıyor..

1-tadının merak edilecek bir tarafı yok, bok gibi
2-elizabeth'e takıl daha iyi, escort belki iyi bir deneyim olur ama yine de tavsiye etmem. hastalık riski var bulaşma derim
3-4-5-6 yazmaya devam et. kaşınanı kaşı, kaşınmayanın duyguları ile oynama

yaz aylarında sırtta çanta otostopla gezmemek ülkeyi en çok pişman olduğum. halbuki genç, güçlü, rahata alışmamışken daha ne iyi olurdu.

Gençliğimin en güzel zamanları bilgisayar başında geçmeseydi keşke..

Ben aldim sirt cantami ac ve pis bi halde biriktirdigim uc kurus parayla 11 ulke gezdim. Pisman olmayin cunku daha fazlasini istiyorsunuz. Simdi hala surayi da goremeden olcez buraya da gidemeden gocucez diyorum. Gerci daha gencim o yuzden gezip tozma meselesinde sans onemlidir o sansi kovalayin. Promil al ozellikle raki ic raki candir. Insan inceden muzeyyen abla calarken raki icemeden olmemeli bence. 2. soruna bayan oldugum icin cevap veremicem. Skor pesinde de kosma cok bi halt degil. Kizlara yazmak yerine inandigin sevginin pesinden git. Gunu ve ani yasa ama kontrollu ol o zaman pisman olmazsin.

efendi ol, piçliğe özenme :)

bi de içki boktur.

-içkiye alışma ama içmeyi öğren. ortam olur içersin şebek olur çıkarsın sonra olmayacak yerlerde. kaçmak için içme.
-gitme zaten. para bul escort ayarla çok merak ediyorsan.
-22 yaşına kadar milli olmadı isen zaten skor peşinde koşmayı ancak para bulduktan sonra 30'undan sonra yapabilirsin. fenerbahçe gibi şikeyle skor yaparsın.
-her gece biri olmasın zaten ama kankalığı abartma her kızla. arada bir iki tanesine piçlik yapmadan yavşa. hiç belli olmaz nereden ne çıkacağı.
-piç olup naapcan bu yaştan sonra.
-olur o olur. dert etme.

kesinlikle hikaye..

boyu neyse odur.. bitmiştir olay..

(denediğim için değil, ihtiyacım da yok, bu konu üzerinden tv'de bir doktorun açıklamasına denk geldiğim için)
(ancak ilişkiden önce bir kaç saatliğine penis büyütme metodları var tabi, ama pek sağlıklı şeyler değil)

(bkz: enlarge your penis)

zenciye dönüşemezsin vpills ile tanıdık bir doktor bu ve bunun gibi ilaçlar "sizi zikmeye yönelik" demişti. bi iğne var sadece belirli bölge için yağ eritiyor dedi. bu penis olan yerin üst kısmını eritiyor bölgelerde ki yağları eritiyormuş. o bölgeler daha içe girdiği için gerçek boyutu çıkar falan dediydi. valla bak?

nette ilaç olarak satılmayan, gıda takviyesi, tedaviye destek vs. denilen hiç bir şeyi almayın. eğer nette ilaç satılıyorsa zaten almayın. hele hele bu satılan şeyin penisinize etkidiği idda ediliyorsa kendinize hiç kötülük etmeyin.

Kolunuzu uzatabilirmisiniz, ya parmağınızı ya da bacağınızı ..o zaman o da uzamaz

Bu tür bitkisel desteklerin olayı büyük ihtimalle şu. Öncelikle size cinsel anlamda güç veriyor. Büyük ihtimalle içinde bulunan bitkisel (ginseng vs.) extractların da yardımıyla. Siz de kudurmuş bir şekilde şeyinize bakıyorsunuz ve vay be ne kadar da büyükmüş diyorsunuz. Aslında büyüyen sadece libidonuz. Libido olmadıktan sonra isterse 30 cm olsun ne işe yarar?