Ben de Amerika'ya giden birini bulursam Kindle almayı düşünüyorum. Ama cidden online olarak da kitap alınamıyor muymuş Kindle için? Çok saçma olur ama ya, hadi postayla göndermiyorlar da, online olarak niye satmıyorlar ki?

sozlukte amazon kindle başlığını açın. başlık içinde araya 'adres' yazın. sorduğunuz soruyla ilgili cevaplar çıkacaktır.

kindle basligina baktim ama benim sorum daha teknik aslina bakarsan. amerikan kredi karti versem bir sureligine, sonra onu turk kredi kartiyla degistirsem acaba kitap satin almaya devam edebilir miyim, asil sorum o.

American express kartiyla kitap/dergi alabilirsin.

şu noktada verdiğin ürünlere bakarak söylüyorum apple sadece imaj, görüntü amaçlı olarak alınabilir bence. eğer 1000 lira fazladan veririm diyorsan. zira pc'lerin konfigürasyonu imac'e göre çok daha iyi. (ram, işlemci bazında)

evet, ben de tamamiyle o tarafına takılıyorum, hani optimizasyon - unix vesaire diyorlar ama kafam karışıyor. pc cephesi çok daha ucuza daha hızlı bir sistem vaadediyor en azından kağıt üzerinde. 3000 tl'lik mac'te 256 mb ekran kartı var yahu?

pc abi... şuan gerek yok bence mac e hem yeni bi dönemeçtesin...

Bütçeniz, verdiğiniz linkler, şöyle bir baktım, düşündüm, "şekil" için MAC, "iş" için PC sonucu çıkıyor.

benim gordugum kadariyla grafik her turlu olayda imacler pclere gore cok daha avantajli. ustelik cok daha uzun sure gider. ama tabi ayni paraya manyak donanimli bir bilgisayar yaptirirsan ve 1000 lira falan daha ucuz olursa neden olmasin?

saatlerce ve sayfalarca teknoloji karşılaştırabiliriz. ama olay sonuçta hangisiyle çalışmak istediğine geliyor. hatta hangisini daha çok sevdiğine. çünkü bu senin işin olacak. dev teknoloji yarattın ama bilgisayar öyle uğulduyor ki sürekli baş ağrısı çekiyorsun. bu teknoloji ilk başlarda tıkır tıkır çalışırken sonra yavaşlamaya başladı. sinir olacaksın. gerek ürün tasarımı gerek yazılım tasarımı konusunda hantallık senin asla ihtiyacın olmayan bişi. evet ben imac kullanıyorum. macbook'um da var. ama pc de kullandım. bi çalışma için pc ve imac'i yanyana koyunca bir an önce bitsin istiyorum artık. bu bilgisayarı haftalarca kapatmayabiliyorum. aynı anda, quarkXpress'te tasarım, finalcut'ta montaj, garageband'de ses montajı, openoffice'te sunum hazırlama, vuze'yle film indirme, iphoto ve photoshop'la çalışma yaparken ve bu makine 10 gündür filan kapanmamışken, en ufak bir yavaşlama, uğultu vs yok. safari'nin bir sürü tab'ini ve itunes'un da açık olduğunu yazmıyorum bile. ha bi de skype. bir mac kullanırken ram ihtiyacın -eğer tb tb proje yükleme planın yoksa- çok nadir ortaya çıkar. çünkü pc'de olduğu gibi arka planda alakasız bi ton şey çalışıp ram yemez. bilg.ı yormaz. mac kullanmayanlar, hızı, kestirmeleri, kolaylıkları, akıcılığı vs konularında maalesef çok yeterli bilgi veremiyor. çünkü bunlar kullandıkça ortaya çıkan şeyler. soru sonunda şuna geliyor, bir pc'de yapabileceğin herşeyi mac'te de yapabilecekken neden daha hantalına razı olasın ki?

PC alırsan ortalama 2 senede zorunlu olarak değiştirmek zorunda kalırsın. Banka bilgisayarı olarak kullanılmayacak sonuçta.
Ama Mac alırsan uzuun seneler aşağı yukarı aynı performansla kullanırsın. Şuan bu yazıyı yazdığım Mac 3 senelik. Ama en iyi PC'ciyi bir ayda pes ettirir.

aynı konfigürasyonda 1pcm ve 1 de mac'im var. aynı işi mac 2dk'da yaparken pc 8-10dk'da yapıyor. stabilitesi de söz konusu. sizin kararınız.

verilen seçenekler arasında bende mac diyeceğim. eğer bir pc almayı düşünürseniz, bahsi geçen makinalar size göre değil. biraz daha amaca uygun toparlanmış bir pc lazım. tasarım yapacaksanız oyuncu ekran kartlarından uzak durup daha profesyonel "nvidia quadro" gibi serilere para harcayın.

Bir PC'nin basit bakımlarını ( misal disk birleştirme, Ccleaner ile haftalık bakım vs. ) düzenli olarak yaparsanız ki çok zor şeyler değil bunlar, o PC performansını yıllar geçtikçe kaybetmez. Üstelik PC parçalarını, mesela anakartı isabetli seçerseniz MAC'e oranla daha ucuza ve kolay yenileyebilirsiniz "3" yıl bilemedeniz daha uzun seneler sonra PC'nizi. Bu bağlamda bilgisayar "bilgisi" iyi olan çok arkadaşım var, onlarla konuştuğum zaman elbette MAC'i öven de çok var ama PC'den teknik ve yazılımsal anlamda iyi anlayan biri onu yıllarca performanslı bir şekilde kullanabilir. Bu kullanıcıya bağlıdır.

Mac, Mac, Mac ve yine Mac.

fotorğaf, grafik tasarım, video edit gibi işlerle hobi olarak uğraşan, asıl mesleği yazılım geliştirmek olan biri olarak tek seçimim mac olurdur. 2008 late macbook sahibiyim. 4,5 yıl bitti alalı. geçen yıl ram ve disk güncellemesi ile (2 den 8gb ram'e, 160gb dan 500gb hybrid disk'e) önümüzdeki 3 yıl daha sorunsuzca kullanabilirim diye düşünüyorum. işletim sistemi çok stabil ve ayrıca alette kullanılan donanım bileşenler ile en iyi konfigürasyon oluşturulmuş.

daha hızlı işlemci, daha fazla ram'e sahip pc toplaman mümkün ancak bu daha performanslı olacağı anlamına gelmiyor.

yapacağın işler için biçilmiş kaftandır mac. windows spesifik işler yapmıyorsan pc alternatifini düşünmezdim yerinde olsam. ki ben işim nedeniyle çoğu zaman windows'a bağımlı olabiliyorum (.net windows uygulamaları geliştirmem nedeniyle) onu da paralles desktop sanal makina yazılımı ile çözdüğümden beri pc kullanma ihtiyacı duymadım hiç.

tercih senin.

friends
seinfeld
coupling

the big bang theory tadında;
(bkz: the it crowd)

lie to me

seinfeld

kesinlikle seinfeld diyorum. eskidir ancak adamlarin esprilerini su ana da uydur direk.

(bkz: that 70's show)

thats 70 show boktan

the office iyidir.

it's always sunny in philadelphia

couple
www.imdb.com

seinfeld'i bilmiyorum ama friends bugüne kadar izlediğim en komik dizi diyebilirim.

eğer gençlikle ilgili bir dizi istiyorsan friends ama yok biraz daha orta yaşa yakın diyorsan seinfeld. iki dizinin de ortak yanı gayet komik ve eğlenceli olmalarıdır.

Kesinlikle Seinfeld derim ben de karakterler çok orjinal zaten olay gerçektir. Ve espiriler harikadır.

seinfeld izlemeyen komedi izledim demesin.

açıkara seinfeld hemde...

seinfeld.

gülme efekti olup tek komik olabilen dizi seinfeld'dir sanırım. Amına koduğum chuck lorre işlerinden milyon kat başarılı. saygılar

seinfeld

seinfield neymiş ya. frineds.
harry potter mı star wars mu gibi bir soru olmuş bana göre

friends komik bir dizidir, seinfeld çılgınlık.

friends. insanın içini açar esasen çok çok güldürmektense. umut verir falan, ne bileyim =)

friendsi izlemedim ama seinfeld bugune kadar izlediğim en komik, en samimi, her karakterini her gun goruyorum gibi hisler bırakan dizi.
ccc creymır reyiz ccc

friends

friends izlemeye ekşi duyuru sayesinde başlamıştım. friends demeyi bir borç bilirim. izlediğim gelmiş geçmiş en iyi dizi.

friends.. bilmem kaçıncıya oldu tekrar tekrar izliyorum sıkıldıkça. kemal sunal filmleri nasıldır hababam sınıfı filan, bilirsin ama izlersin, yine gülersin filan. öyle. çok doğal çok bizden çok komik. ama tavsiyem asıl halini izlemen, yani ingilizcen iyiyse altyazıdan ziyada söylenenleri dinlemen, gerçekten çeviriler çok yetersiz.

ne istedigine gore degisir. eger dramatik bir olay akisi istiyorsan friends, ama oyle rastgele komiklikler olsun diyorsan seinfeld. ikisinin de yeri ayri, ikisi de mukemmel

kıyaslaman bile yanlış. başka insanların da kıyaslamasına. hatta seinfeld'in başlı başına iyi mi kötü mü diye kıyaslanmasına bitiyorum.

seinfeld arkadaşım. friends 2 sezon izleyip baydığım bi dizi. ama seinfeld, tüm saezonlarını 2 kere izledim en az. kimi bölümler 100 kez. şimdi bile seinfeld ile sabahladım.

benden de seinfeld

kıyaslanamicak kadar farkla seinfeld.

şüphesiz ki friends.

seinfeld izle hatta friends e hiç başlama
curb your enthusiasm
always sunny in philadelphia
coupling
trailer park boys
arrested development
izle

Çok farklı diziler. Absürtlükten az bile olsa hoşlanmıyorsanız Friends'e kayın. Biraz absürt olabilir derseniz Seinfeld seyrettiğim en iyi dizilerden biri.

Friends derim ben.

şu an cebimden revolverimi çıkarttım ve tak diye masaya vurdum:
"bir daha friends diyen olursa bu söyleyeceği son şey olur..."

umarım mesajı almışsındır. ikinci defa yazdığım için üzgünüm ama friends'in ne kadar iyi olduğundan bahsetmiyoruz burada. burada bir tercih var ve sen george costanza demek zorundasın.

ya da ikisini de izle bu kan dursun artık.

seinfeld izlemediysen hem komedi izlememişsindir, hem de dizi.
183 müydü neydi bolum sayısı, 10 yıldan beri cevire cevire izlerim. cıtır cerez 20 dakka.

edit: ayrıca alidesi dogru demiş, eger corcu, kıreymırı tanımayacaksan bu hayatta, bence geldigimize degmez. o kadar soyluyorum.

türkiye içine niçin bu kadar pahalılar diye sormalıydın.
lomo'nun özelliği ucuz olması zaten, buradaki gerizekalıları görmezden gelmeye çalış.

bu da fazla ucuzmus. ben diana mini'yi 40 dolara sattim ebay'de, genelde o civarda gidiyorlar

yahu pilastik bir fotoğraf makinesine kim niye o kadar para versin zaten? saçma pahalı olması. ülkemde trend olduğundan ve fazla bulunmadığından pahalı.

mevcut ebay ilanı "hemen al" şeklinde değildir. açık arttırma açılmıştır. ebay'de genelde 100$ civarında satılıyor lca'lar. yuttururlarsa 200-300 euroya satıyorlar.
diğer lomography, fisheye actionsampler ise çin malı "plastik" ürün olduğundan ucuz oluyor. lca yı taklit etmeye çalışan ürünlerdir.
istanbul hayyam pasajında 150-200 tl. ben 80 tl'ye bulmuştum.

@cedric, senin kullandığın lomgraphy diye anılan çin malı oyuncağın evet plastik.
ancak lca, plastik/oyuncak kategorisinde değildir. mekanik bir compact fotoğraf makinesidir. bas çek özelliğinin(auto) dışında, manueldir.
sovyet malı orijinal lca'lar 32mm açıklıkta, f2.8 diyaframa sahiptir. (pahalı olmasına sebeb etkenlereden biri)
oyuncak çin malı olanlarıyla bir etme istersen.

@ wini; abi gene aynı konuya girmiş olacağız ama düşüncem bu akım bu kadar moda olmasaydı lc-a da bu fiyatlara satılmazdı. ama dediğin doğru benim esas bahsettiğim çin malı plastiklerin o kadar pahalı olmasının saçma olması. (hatta hep derim bana hediye gelmeseydi hayatta almazdım)

mesela sen senin lc-a yı zamanında uygun fiyata almıştın. şimdi tutup aynı makineye 200 tl para verir misin? (hayyamda geçen gördüm bu fiyatı verdiler azıcık pazarlıkla)

ayrıca o fiyata bence lc-a dan daha alınası şeyler de var. (burda elxanın bahsettiği fiata şey ettim slkfjksldf)

(bkz: how art made the world)
bir de bbc warriors war. böyle atilla, lionheart falan anlatıyor hem de film gibin.

nazis: warning from history diye bir bbc belgeseli var. baya uzun, bolumler halinde bir de yanilmiyorsam, ama beni cok etkilemisti.

(bkz: the revolution will not be televised)

apocalypse world war II... Belgesel anlayışımı sarsmış belgesel...Hele bir de HD olarak indirebiliyorsan hem eğlenceli hem öğretici.

bir de site olarak : documentaryheaven derim.

(bkz: the elegant universe) (özellikle m teorisini bulmak için dağevine çıkan iki bilim insanının anlattıkları film gibi)

(bkz: lonely planet) (dünyayı gezmiş kadar olursun)

şu saatte aklıma bunlar geldi, izlerken ne dersin bilemem ama "iyi ki izlemişim" dersin ona eminim.

(bkz: exit through the gift shop)

Super Size Me
The cove
Food, Inc.
Sicko
Bowling for Columbine
An Inconvenient Truth
Fahrenheit 9/11
The Corporation

Where in the world is osama bin laden. gayet eglenceli ve ögreticiydi.

(bkz: planet earth)

touching the void.

dünyanın sıradışı görüntülerinden oluşan 'baraka'yı izleyebilirsin.
eğer görüntü kalitesi önemli değil bana projeksiyon olsun vay aq dünyanın haline bak dedirtsin istiyorsan 'the century of the self'. kesinlikle izle. Zeitgeist'ın babası olur. yapıldığı yıla bakarsan dedesi de denebilir.

kalmak icin couchsurfing yapin. www.couchsurfing.org

yemek icin franprix'den alisveris yapin. sandvicle falan gecinip gidin.

couchsurfing'i düşündük ama açıkçası güven problemi yaşıyoruz biraz ve 3 kişiyi misafir etmeleri biraz problem olabilir. garları falan da düşündük :D arada kalmalık hostel tavsiyesi de olabilir.

tavsiye edebileceğim bi hotel var.
www.hotelalesiamontparnasse.com
booking.com üzerinden 2 kişi çift kişilik odada kişi başı 35 euro ya falan kalmıştık. metro durağına çok yakın. hemen yanında türk kebapçısı var=) yeri şahane, çok şirin bi otel yatakları inanılmaz rahat. metro kullanmayı hemen öğrenin derim ben pariste. söyledikleri kadar karışık değil bi metro haritası alın jeton satan metro girişlerindeki vezneden ve alemlere onunla akın.

ha bu arada hemen yakınında bir süpermarket de var, yeme içme olaylarını da oradan halledebilirsiniz ya da dediğim gbi türk lokantası var, constantinapole isimli orda yiyin çok lezzetli kuzu şiş i var=)

en iyisi hostel eger couchsurfing yapmayacaksaniz tabii. hem 3 kisisiniz, oda paylasirsiniz (ya da mesela 4lu bir odanin cogunlugu siz olursunuz, rahat olur) baya ucuza gelr. www.hostelworld.com daki hostel reviewlari baya guvenilir, ona gore karar verirsiniz.

bir de merkezi bir yerde kalin ki yuruyerek her yere gidin, metroyu sadece zorunda kaldiginizda (hava kotuyse, ya da montmartre'a gidecekseniz) kullanin.

merkezi nedir derseniz - saint germain/saint michel/chatelet taraflari, quartier latin taraflarinda kalirsaniz her yere yurursunuz. oralarda pek hostel var mi bilmiyorum ama, vardir illa ki.

www.hostelworld.com bu siteden istediğin her kriterde hostel bulabilirsin. alanının en iyisidir, değerlendirmeler kısmı da çok yardımcı oluyor gerçekten. Bir de illa aksiyon istiyoruz diyorsanız, naçizane tavsiyem 1 er gün arayla konaklayın burada. valizinizi bırakırsınız hostelde. Ayrıca 10 gün paris için çok değil mi? yakın şehirlere filan kaçın birazda :)

anaaam ne güzel :)))) Heyecan yaptım ben de :D

interrail için yazmıştım ama sizin de işinize yarar şeyler mevcut: #22673356

vélib'i sevebilirsiniz. pont des arts'da keyif yapmadan dönmeyin. caz, blues dinlerseniz, le caveau de la huchette'i es geçmeyin.
pompidou centre'da çok ilginç sergiler olabiliyor. rodin müzesi harikadır.

couchsurfing referans sistemiyle işleyen güvenilirliği çok yüksek bir yer. host ya da surfer bi hata yaptığında bu aynen ilgililere iletilir ve tüm kullanıcılara mailler gider. dikkat edin diye. bir couchsurfer olarak çok rahat söyleyebilirim ki, bir şehirde bulunmanın en güzel hallerinden biridir kendisi.
ama haklısınız 3 kişi çok gerçekten. paris gibi bi yerde evler de ufacık olduğundan ihtimaller epey düşük. velhasıl couchsurfing sadece uyku yeri sağlayanların toplaşma yeri değil. misal, sırf bi kahve için, köprüde şarap içmek için, sizle şehri gezmek/sizi gezdirmek için birilerini bulabilirsiniz. yerel birileriyle bağlantıda olmak her zaman iyidir. rahat olun, takılın yani.

Couchsurfing'de olumlu yorumlar almış birini tercih edecekseniz güven problemi yaşamanız için bir sebep yok. Kurtulun biraz bu yabanilikten.

ben yiyorum. bim'de karamelli var hem ucuz hem çok lezzetli. belki denemek istersin. tatmin kısmını ise bilemeyeceğim. sonuçta zevk meselesi. bana göre süt sana göre çikolata olayı...

sade cornflakes yavan geliyor, ballı olan gold flakes al veya sade cornflakes in içine bir tatlı kaşığı bal kat

yok hacı. beni tatmin etmiyor şahsen. ekmek türevleri tüketmeden güne başlıyamıyorum.

musli de cok guzel eger kusuzumu, yulaf falan seviyorsan.

ben klasik corn flakes yiyorum abartısız 4 yıldır filan her sabah. ama yanında baya şeyi de götürüyorum tabii.

nestle fitness var meyveli. denediklerimin icinde en guzeli. hem lezzetli hem saglikli.

yemekten sonra yiyebilirsin

ben nesfit + activia yiyorum sabahları

kırmızı meyveli nesfit süper. yetişkinler için ve sağlıklı

bazen yoyirum, yaklasik yarim saate acikiyorum. bence bizim millete gore degil o.

kırmızı meyveli nesfit. her sabah yağsız sütle yerim. mis.

şu kuru meyveli olanlardan yiyorum nesfit kırmızı meyvemiydi neydi adı gayet şukela gayet bomba tavsiye ederim.

çikolatalı nesfit mükemmel.hem tok tutuyor hem çok hafif.
corn flakes,nesquik,crunch tarzı gevrekleri sevemedim ben bir türlü.nesfit başka ama.

valla beni doyurmuyor. yarım saat en geç 1 saate acıkıyorum

Bende yeni başladım hafız, aynı düşüncelerle . Maziye bi bakış falan. Bu sabah yedim , sonra işe geldim bi de sandviç yedim burda. Kesmedi beni.

Ulen bi de soğut sütten midir nedir , bir karın ağrısı tuttu sabah sabah..

aç karnına evden çıkmıyim diyosan iyi de, sabah sabah soğuk süt yolda acayip gaz yapar onu söyliyim. bir de çok doyurucu birşey değil, 1 saat içinde gene acıkırsın.

corn flakes'ı çerez niyetine yiyorum güzel oluyor ama sabah kahvaltısında kesmiyor,sabah kahvaltı da yulaf ezmesi+bal+kuru üzüm+süt karşımı çok güzel oluyor.

yup. duzeliyor ama sanki

bende normal.

edit: yavaş şimdi.

edit2: bi yavaş bi hızlı.

yavaş.

ölüyor.

bende de çok çok yavaş

yavaştı düzeldi gibi.

bok gib yavaş. ya kardeşim içinde doğru dürüst resim bile olmayan bir site neden bu kadar yavaş olur anlamıyorum.

nihat doğan ne zaman televizyona çıksa böyle oluyor. 500 - Internal server error geldi bu arada.

cümlenin gelişinden kelimelerin filan kullanım yerlerini pratik olarak görmek adına faydalı. ama ben hala ing.dizi+ing.altyazıikilisini savunuyorum

isin icinde soru oldugunun farkinda degilsiniz sanirim? ne yapmaliyim diyorum, okumayalim ne de olsa bi ise yaramiyor demiyorum ki. bazen tuhafiz.

valla hemen hemen aynı şekilde düşünüyordum ben de. ama zamanla uğraştığın şeyle, okuduğun bölümle, işinle gücünle alakalı makaledir şudur budur okuyor olduğunda bir müddet sonra göz aşinalığı oluşuyo sanırım. tıpkı yabancı dizileri filmleri ingilizce altyazılı izlemek gibi. o daha efektif tabi. nebleyim. öyle işte.

iki türlü dil becerisi var, bunlardan ilki receptive skills; okuyarak, dinleyerek, gramer ögrenerek falan dili icsellestiriyorsunuz. buradaki icsellestirmek meselesi önemli, bir dilin farkli kullanimlarini, kelime zenginligini ve kullanim kurallarini kitap okudukca ögrenirsiniz. buradaki ögrenme, simdiye kadar size ögretildigi gibi "bilmediginiz kelimelerin altini cizip liste cikarin karsisina türkcelerini yazin" tarzi ögrenmeyi engelleyen bir ögrenme degil. mesela verb+preposition meselesini ögrenmenin en iyi yolu okumaktir. belli bir süre ve zenginlikte metni okuduktan sonra hangi durumda hangi fiilden sonra hangi preposition'in geldigini tekrar yolu ile ezberlemeden ögrenmis olursunuz. bunu burada kisa keseyim, zira su sordugunuz sorulara yillardir cok denk geldim. kolaylikla size dil ögrenmenin cok uzaginda oldugunuz teshisini koyabilirim. öncelikle dil ögrenmek ilgili ögrendiklerinizi unutmanız gerekiyor. uzatmadan okumak iyidir ama ne okudugunuz da önemlidir diyeyim.

ikinci tür beceri de productive skill dir, onu da söyleyeyim. yeteri kadar okuduktan,dinledikten ve kural ögrendikten sonra bunlari bir sekilde kullaniyor, dili üretiyor olmaniz beklenir. bunun da en iyi yolu yazmak ve konusmaktir. bol bol yazin, bol bol konusun.

tuhafız evet.

işte size ipucu. kelimelerin tek tek anlamlarına takılmayın. bir anlamı yok bunlara tek tek sözlükten bakıp vakit kaybetmenin.

okuduğunuz metinlerde gramer kullanışlarını, cümleleri, kalıpları, gündelik hayattaki kullanışları, çok kullanılan kelimeleri vs vs vs gördükçe bunlar zihninizde yer edecek. bu örneklerden ilerde yararlanacaksınız.

ikinci bir öneri belki okuduğunuz kitapları yanlış seçtiniz. ilginizi çekecek, sürükleyici bir şeyler seçin. herkes için seçilecek kitap-metin farklıdır. bunu siz bulup çıkaracaksınız. belki çocuklara anlatılan masallar, hikayeler bile faydalı olur. burda dil öğrenmeye çalışıyorsunuz.

oturup şekspir neyim okumaya kalkmayın. kimse onun hepsini anlamaz.

faydası var. lisedeyken yaklaşık 2 yıl her hafta ingilizce newsweek okudum. hakikaten çok büyük faydası oldu. mesela belirli kalıplar aklınıza yerleşiyor, veya bir fiilin preposition'ından emin değilsiniz, oradan görüp aklınızda kalması daha kolay oluyor.

her şeyi anlama konusunda da, ana dili ingilizce olmadığı sürece buradaki kimsenin her bir kelimeyi anladığını iddia edebileceğini sanmıyorum. her kelimeyi birebir anlamanız gerekmiyor başlarda zaten, ama anlamadığınız bir kelime çok yerde karşınıza çıkmaya başladığında sözlükten bakarsınız, öğrenirsiniz.

Dil öğrenmek temelde ezberlemektir. Cümlenin tümünü anlamak zorunda değilsiniz, anlatılacak bir şey değil aslında. Siz okuyun, dinleyin, konuşun, taşlar yerine zamanla oturacak.

ne kadar pratik o kadar iyi haliyle. karmarulez arkadasin dedigi gibi, dizi arti altyazi hem daha eglenceli hem de gunluk hayat icin cok daha faydali.

ama kitap da cok guzel kelime dagircigi gelistiriyor, kullanim gormeni sagliyor. hele hele akademik seyler icin, yazili ingilizce icin. o yuzden mesela artik bi suru ilkokulda, ortaokulda, lisede, direk ingilizce grammar kitabindan ingilizce ogretmek yerine agirlikla kitap okutuyorlar.

okuyalim, izleyelim, ogrenelim yani, evet.

ha bide şöyle bişey var ingilizcenin temellerini çok küçük yaşta 7/24 oyun oynarak atmış biri olarak kitap okumaya yoğunlaşırsan telaffuzda sıçabilirsin benim gibi diye düşünüyorum. düzeltmesi zor olur.

ben değil ama bir arkadaşım da erasmusla sevilla ya gitti yeni döndü istersen görüştürebilirim..

universitenin erasmus koordinatörleri ev konusunda yardımcı olurlar.bir arkadaşım adına burs ve ev için pek çok şey sormuştum, tahminimden çok yardımcı olmuşlardı. şehir çok küçük, hosteller bir süreliğine idare edebilir, uzun süreli kalışlarda fiyat indirimi yapabiliyorlar. sevilla craiglist ya da expats lara bakabilirsiniz, orada erasmus öğrencileri için oda kiralayanlar mutlaka çıkıyor. eğer ev sahipleri ile yazışmak gerekirse yardımcı olabilirim. bol şans

couchurfing'e de bak istersen, kisa vadeli bir yerde kalirsin, hem kaldigin insan da yardimci olur belki ev bulmana.

benim icin farketmez anlaminda bir cumle.

biliyorsundur, yabanci baya varoluscu bir eser. varolusculuk da cogu zaman insanin kendi davranislari kaderini cizer, her turlu deneyim esittir aslinda seklinde bir felsefe. o yuzden anne mi olmus, para mi kazanmis/kaybetmis, kiz arkadasi mi olmus, bunlarin hepsi ayni aslinda, cok umursamaya gerek yok, seklinde, gibi yorumlarim ben.

ça m'est egal'deki /m/ "me"dür ya, yani "bana, beni, ben"

benim için bir'deki bir aslında sanki sıfır. yani bana fark etmez, fark yaratmaz ben üzerinde. ben üzerinde fark yaratacak şey, benin edimleridir. benim edimleridir.

gibi anlamıştım ben okurken.

interrail.genctur.com bu siteyi ziyaret edersn inter-raille ilgili bilgi alabilrsin.

öncelikle şunu belirtmek istiyorum,bu iş çocuk oyuncağı değil.sağlam bir ingilizceniz yoksa işiniz zor.paris diyorsun.ingilizce konuşan adam bulmak biraz zordur.çoğu bilir konuşmaz ya da harbi bilmez.gideceğiniz ülkeleri kalacağınız yerleri tek tek planlamanız hayatı önemdedir.zaten alacağınız biletide buna göre alacaksınız.

pasaport ücretleri : www.egm.gov.tr
hangi ülkeye gideceğinizi bilmiyorum ama şöyle bir şey var : www.tcdd.gov.tr

bir çok yer görmek istiyorum demişsin.bu yüzden global pass sana en uygun olanıdır.ama bunun için en az 2.100 TL'yi gözden çıkarman gerekir.bunları yapabileceksen al sana interrail.

zordur ama zor.

size tek tavsiyem var : çok düşünmeyin, yola çıkın. geri ss geliyor.

interfly diye bir olay var, trenle değil uçakla yapıyosun aynı şeyleri. ben geçen yaz öyle yaptım. gayet de memnundum. trende vakit geçirmek yerine fazladan gezmek için zamanım oldu. fiyatı da neredeyse aynı.

zor falan değil.

zor degil valla, iyi bir organizasyonla ve kafa insanlarla cok da guzel halledersiniz. 5 gunluk interrail passini 150 euroya aldigimi hatirliyorum gecen sene. ama sunu da akilda tutman lazim ki, bir cok tren ekstra rezervasyon ucreti istiyor 10 euro civarinda (cogu yatakli tren ve tum hizli trenler), yani ulasim masrafin interrail pass fiyatiyla bitmiyor.

onun disinda kalmaya gelince, iki alternatifin var, ya hostel ya da couchsurfing. hostellerin cogunun geceligi 10-15 euro arasi eger buyuk dormlarda kalmayi tercih edersen. kosullar da cogu zaman gayet rahat, ama www.hostelworld.com'daki reviewlara dikkat etmek lazim. eger sadece 2 kisiyseniz couchsurfing de yapabilirsiniz onceden ayarlayip, onun hakkinda da sozluge bakip bilgi edinebilirsin.

yemek icin de iki alternatif var tabii, mcdonalds menuleri cogunlukla 5-6 euro arasi oluyor, onun disinda sokak bufelerinden ufak pastanelerden atistirirsaniz da ucuza gelir. markete gidip ekmek, peynir salam, vs alinca da baya tasarruf etmis olursunuz.

yani benim cok kaba tahminim gunde 10 euro konaklama arti 15 euro yemek arti 15 euro muze vs ekstra masraflar esittir 40 euro olur. tabi barmis, ickiymis, bunlari da katcaksiniz eger onu yapmak istiyorsaniz. o yuzden kalma konusunda tasarruf edin, couchsurfing yapin derim ben. hem bedava tour guide.

her sehir icin detayli bilgiye de www.wikitravel.org'dan ulasirsiniz, lonely planet guidelara para yedirmenin luzumu yok.

paris'te ingilizce konusulmaz diyenlere bakma sen, adamina sorarsan bal gibi de konusur. hic olmadi, gir bir donerciye grec ya da turc sandviccisi bu, orada turkce konusulur. ingilizce soru sormak icin de cafelerdekilere ya da metro gorevlileriyle konus. biz yaptik oldu.

ingilizce bilmiyorum, o yüzden ben yapamamm diye düşünme, dünyanın her yerinde türk var. almanya da mcdonaldstaki kasiyer, tren garında çöpçü, roma da dönerci, pariste metroda gişe görevlisi, amsterdam da taksici... sokakta normal ses seviyesinde türkçe konusurken bile türkler yanına gelip sana yardımcı oluyorlar, yolumu bulamam, aç kalırım, sefil olurum diye sakın korkma..
sana önerim, lonely planet, berlitz ya da dost yayınevi'nin rehber kitaplarından birini alman.. böylece, gittiğin yerleri ot gibi gezmemiş olursun, birazcık birşeyler öğrenirsin, neymiş ne değilmiş...
kafanda genel olarak bir rota tasarlarsan, geziden daha verim alırsın diye düşünüyorum. gezdiğin yerlerde illa ki 1-2 günlük gecikmeler ya da erken varmalar olacaktır. ama amsterdam'a gitmeyi çok isteyip, orta avrupa'da gezerken zamanın nasıl geçtiğini fark etmezsen, amsterdam yalan olabilir..

kafana takılan diğer soruların için mesaj da atabilirsin...

berlin'e ya da onun gibi merkezi bir alman sehrine illa ki ucuz ucak vardir, sunexpress pegasus falan. ordan da otobus ya da tren? otobus icin eurolines, tren icin de www.db.com a bakabilirsin.
ya da wizzair'le orta avrupada bir yere ucup ordan otobus yapabilirsin ama o da sefil olur sanki biraz.

teşekkür ederim :)

Deutsche bank bildiğim kadarıyla uçvk bilet satmıyor :D

www.bahn.de

hehe deutsche bahn ve deutsche bank sitelerini karistirdigimi hatirliyorum gecen sene de zaten. sagolasin dogru adres icin.

azıcık geç yanıt vermeleri pek tabi ki mümkün.

arayıp sorabilirsin. negatif bir durum olarak algılamazlar.

aradım ama benimle görüşmeyi yapan kişi dün toplantıdaydı. not bıraktım yine de dönüş yapmadılar maalesef?

şevkinizi kırmak istemem ama olmadı diye düşünürseniz iyi edersiniz bence.

bence durum şudur,

başka bir adaya teklif etmişlerdir cevap bekliyorlardır, bu süreçtede seni yedekte tutarlar. eğer diğer aday teklifi kabul etmezse sana dönerler, bu açıdan sen arasanda en fazla süreç devam ediyor derler. klasik ik işleyişi böyledir. ama umarım ilk sana teklif ederler.

birde şu oluyor; yabancı şirketler eleman alma durumlarında yurt dışından onay bekliyorlar, onay mercileride genel müdür gibi olduğundan zamanları olmuyor ya da iş gezisinde oluyorlar.

bence yarın çok rahat arayabilirsin.

bu tip kurumsal sirketler genelde dedikleri zamanda geri donmezlerse olumsuz oluyor cevap. ama umudunu kaybetme, belki de baska bir sey olmustur. pazartesi geri donecegiz dedilerse hemen ara yarin, mail atma derim.

amerikada cevirmek falan yok. geri donmeyeceksen f1 ile gir. ayrica zaten kapida sana ne yapman gerektigini soylerler merak etme. olmadi turist vizesi ile sokarlar. ama cevirme diye birsey yok. sen 3-4 ay onceden girip bir daha donmeyecek misin?

f1'le giris yapmak icin i-20'nin imzalanmis olmasi gerekir. eger i-20 gecerli durumdaysan f1 ile girebilirsin. b1le girdikten sonra bir okuldan kabul alirsan ve o okuldan i20 alirsan olur tabi.

ama f1>b1 gibi dusun. i-20'in oldugu surece onla giris yapmisin muamelesi yapcaklar. hatta benim turist vizemi iptal etmislerdi f1 gelince.

psikiyatri. bağımsız rastgele ağrılar en çok sinirsel olur.

ortopedi derim ben

romatoloji

müzeyyen senar, safiye ayla, zeki müren falan iyi gider. torrent kullan.

"yeni rakı-mucize nağmeler" albümü ideal.

sezen iyidir derim ben. ve evet torrent

seyduna türküleri

cayfan.org diye bir site keşfettim geçen gün. sömürüyorum.

nevizade şarkıları var, zeki müren'den bülent ersoy'a, yaşar özel'e...

bir kan tahlili yaptırmanızı ve çıkan sonuçlara göre destek almanızı tavsiye ederim.

Hangi doktora gitmeli bunun için? Dahiliye mi? Ama hakkaten uykusuz kalıyorum yahu. 5-6 saat uyuyorum.

vitaminler kilo aldirmaz ama vucut metabolizmasini duzenledikleri icin olmasi gereken bu oldugu icin kilo alabilirsiniz. havalardan falan olabilir depresyonda olabilirsiniz. one a day de kullanabilirsiniz. abartmamak kaydiyla vitaminler faydali seylerdir.

pharmaton diye bir şey kullandım bi süre cinsengli vitamin. yorgunluğumu almıştı namıssız.

vitamin haplarindaki ginseng olsun kafein olsun taurine olsun killandiriyor acikcasi beni. cay/kahve tuketimini arttirmayi denesen? bi de 5-6 saat her halikarda az, rahat hissetmek icin en az 7 saat uyumaya calissan? mumkun degilse tabii, cay kahve abanmak gerek

bal, cilek, kahverengi seker? bunlari karistirinca iyi bisi cikar sanki

kuru meyve; üzüm, çilek, yaban mersini filan.

www.ayperiugur.com
biraz müsli de karıştırın.

ben nestle nesfit karıştırıyorum gayet güzel oluyor.
denemedim ama bir de üzerine muz doğrarsan süper olur muhtemelen

nolacak yahu, icmeye degil film izlemeye gidiyorsun. hem daha iyi anlarsin filmi. git kafan dagilsin.

git tabi, bağımlılık bile yapabilir.

ben hep tek gidiyorum. jangara'nın dediği gibi bağımlılık yaptı sanırım bende. git git.

sol arka köşeyi parselle. çok zevkli oluyor.

zaten leon filminin sinema sahnesinden dolayı bu şeyi yaşama tribim vardı :) gideyim en iyisi. umarım keyifli geçer.

git tabi, ben hiç iki kişi gidemedimn. Halimi anlarsın :/

gidilir, bence daha da güzeldir. mümkünse hafta içi gidilir sessiz sakin olur sanki salonu kapatmış gibi. oh mis.

erkeksen ve tek gidiyorsan inanılmaz karizma durabilirsin bence. bana tek başına alışveriş yapan erkek çok çekici gelir misal:)

ben birkaç kez tek başıma gittim. aslında gayet mantıklı, sonuçta sinema esnasında 10 dakkalık ara dışında yanındakiyle konuşmuyorsun bile. arkadaşlarla filmden 10 dakika önce buluşup filmden sonra bi de iki dakka bi yerde oturmadan evlere dağılmıyor muyuz, acayip anlamsız oluyor. sinemada tanıdığa rastlama ihtimali de var. o da ilginç bi durum.

bizim gibi toplumlarda yalnızlık eksiklişmiş gibi hissettiriliyor. bi de adam evinde konuşmadığı konuyu karısıyla film esnasında konuşuyor yahu. neyse özellikle piyasa yerde gideceksen biraz garip hissedilebiliyor, kişiden kişiye değişir. git keyfine bak yoksa.

okudum da yazdıklarımı, bayağı bir çorba olmuş siz anlayın...

ben haftada 1 düzenli olarak sinemaya gitmeye çalışırım, çoğu zaman tek başıma olur. kahvemi, abur cuburumu paket yapar yanımda götürürm hatta (çantaya saklamak yoluyla). çok da güzel oluyor!

birisiyle, hele ki grupla gitmeye nazaran, tek gitmek çok daha mantıklı; yan çizilme ihtimali, milletin nazı osu busu. hiçbirini çekmeye gerek yok, misler gibi git kendi başına :)

daha güzeldir. hatta salonda tek kişi olmak ise en en güzelidir.

Sinemaya, konsere vb.. hep tek başıma giderim. Özellikle gece seansında boş salonda tek başına yayılarak film izlemek süper oluyor.

Dün arkadaşla gittik hiç bi bok anlamadım.Genelde yalnız izlediğim filmlerden daha çok zevk alıyorum.Bencede tek git kafana göre takılırsın.Yok biri işemeye gitti onu bekle yok acaba bişeler alsam yanımdakilere almak zorunda kalacam gibi(öğrenci adamız para s.çmıyoruz) düşüncelere sevk olmazsın.Git kafana göre takıl panpa, ben bundan sonra öyle yapacam.

sinemanın ve konserin en makbulü yalnız gidilenidir.

Denemekten zarar gelmez :)

mısırını kolanı alırsın. yayılırsın böyle. keyif yaparsın. oh miss.

git git, çok güzel oluyor. yalnız en arkaya oturma sevişen çiftlere denk gelme, yeterli o.

ben Loft'tan, colins'ten ve nike'tan birer tane aldım.
nike nispeten daha hafif;
loft'unki vasati şekli deforme oldu 1 sene kadar sonra.
colins'ten memnun kaldım, içi polarlı bir model.

tişört üzerine giy uludağ'a, palandöken'e çık bana mısın demezsin.
en son erzurum'da universiade zamanında akşam -37 derecede gömlek-ince kazak üzerine bu montla hasta olmayı bırak adam gibi üşümedim bile :]

İzmir Kemeraltı'nda ihraç fazlası malların satıldığı bir dükkan vardı. Genellikle kapıda hiphop tarzı giysiler var ama içeride envai çeşit şeyler bulabiliyorsun. Ben oradan 4-5 sene önce 125 lira gibi bir paraya çok sağlam bir kaz tüyü mont almıştım. Ki sezonunda 300 liradan aşağıya alınmazdı o mont.

Şehir belirtmediğin için yazdım :)

toros outdoor dan.
en kalite ve ucuzunu burdan alirsin.cok aramistim bir vakit ordan biliyorum.cakmalari cok fazla bunlarin heryere guvenme.bunlar uyku tulumu bilmem ne bir suru sey yapiyorlar kaz tuyuyle cok basarili bir firma.ben vakti zamaninda 80 dolara almistim manyak sicak tutuyor.haatta sonra avuc dolusu para verdigim ve amerikadan aldıgım north face ki orjinaldi ayni fayda ve kaliteyi alamadim.

cok pardon bir bakayim diye gittim toros degilmis.

alpinist firmanin adi.
eger biraz paraya kiyarsan beden olculerine filan gore de dikiyorlar yada ozel imal ediyorlardi diye hatirliyorum.

www.alpinist.com.tr

ben mavi jeans'ten almistim bi tane 6 yil once, -30 derecede bile usutmuyor, gayet de kaliteli hic bir yerine hic bir sey olmadi fermuari disinda. tavsiye ederim eger hala satiyorlarsa kaz tuyu montlar.

ben hangi markayı denediysem bir süre sonra tüy çıkarmaya başladı. tüy çıkarmayanıyla ilgili önerisi olan?

my moon iyidir

cevap çok basit mideniz hassas.

peki basimin agrimasi da mi midemli ilintili hii?

sarmisak tansiyon dusurur, ondan olsa gerek?

kac saat gecti hala midem bi tuhaf, berker kilicli ailede hemen hemen herkeste ulser var. olasi geldi bana da, bi goruncem evet

one up birini gecmek gibi bir sekilde kullanilir, yani sen sunu yaptin ben de seni gecerek bunu yapiyorum iste gibi. had to one up me de serzenis modunda soylersen misal illa ki beni gecmesi gerekiyordu modunda olur.
www.urbandictionary.com

Beşiktaş Katık Döner.

bambi cafe

Ankara'ya git dermişim :))

Beşiktaş'ta Define büfe fena değildir.

kızılkayaların herşeyi güzel.

söylemeyi unuttum, sevgilimi götürcem biraz daha eli yüzü düzgün bi' mekan arıyorum,

Katık lezzet olarak evet baya iyi, bambi' de çok öyle aman aman - sergen yalçın stayla - bi' lezzet yok giib geliyo' bana, Define büfe demeyin, kıl oluyorum ordaki tiplere:) kızılkayalar da bambi tarzı gibi. ve hepinize çok çok teşekkür ediyorum:)

başka?

antiochia var asmali'da. inanilmaz guzel bir durumleri var, ortam da cok hos, icki micki de var. ama haftasonu icin rezervasyon yaptirman gerekir, bir de fiyatlari biraz tuzlumsu gibi. ama o lezzete deger mi deger fazlasiyla :)

sevgili dönerciye götürülür mü ya :))

@ meamaximaculpa; dönerciye değil güzel karşim:) soruıyu sormaktaki amacım hani şöyle güzel döner dürümü olan bi' kebapçı, ne bileyim güzel bi' restoran falan öğrenmekti ama tabi sorma tarzım yanlıştı belki:)

hackintosh asla macintosh degildir. hele oyun oynayacaksan hic girme.

windows bilgisayarlara mac yuklenebiliyor artik, ama cok guvenilir olmadigi konusunda duyumlar almistim. oyun konusunda da baya uyumsuzluk yasarsin, saglam oyun oynuyorum diyorsan bence kal windowsta..

no avalon +1, gerçek mac deneyimi için gerçekten bir mac kullanmalısın.

edit: oyun konusu diyince şimdi aklıma geldi, arkadaşım pro olmayan macbook a windows kurup çatır çatır counter strike vb. tarzı oyunlar oynayabiliyordu hiç bir sorun yaşamadan.

paran varsa elindekini satıp macbook pro al, üzerine windows da kurabiliyorsun. Kardeşim kullanıyor, kendi bilgisayarıma elimi süresim gelmiyor macbook kullandıktan sonra. Böyle stabil çalışan bir sistem daha yok herhalde.

İşin grafik tasarım vs değilse programlar konusunda sıkıntı çekebilirsin lakin "büyük" programların mac os alternatifleri oluyor. Olmasa bile nasıl olsa windows kurabiliyorsun.

yüksek ihtimalle elma+p olmalı. bildiğim bütün mac kısayollarında ctrl yerine elma geliyor çünkü.

cmd+p

not: windoz'da ctrl ile yaptigin hareketleri mac'te cmd (ustunde elma logosu olan tus) ile yapabilirsin. hatta daha fazla kisa yolu vardir :)

elma p dogru ama bu masaustundeki resimlerde neden yemiyor bunu onu cozemedim.

masa ustu derken duvar kagidini kastediyorsun heralde? o zaman grab programina gir, masaustunun screenshot'ini al, oyle bas? ama tabi o zaman masa ustundeki diger ikonlar da cikar. en sagliklisi wallpaper yaptigin resme preview'dan girip basman