bütçene bağlı. oyun alabileceksen ps3, alamayacaksan xbox. bütçe harici tercih meselesi zaten, ona senin karar vermen lazım.

120 liraya ps3 oyunu devri geçti birde, 2. el al 25-60 lira arası istediğin oyunu alırsın. 80 liraya gta v bile düşürebilirsin.

Valla sıfır gta 5 115tl en ucuz. İkinci el anında kapışılıyor. 90tl bandında gidiyor oda.
Gow baktım ps3 e. Oda 2.eli bile 40-50tl minimum. İkinci el riski var bide. Okumama, takılma vs.

Dünyam karardı, bu ne çelişki?

next gene geç eski teknolojiye para verme

Sahibinden de bulduğum Xbox ların hepsi uzatmalara dönüyor. Tutanın elinde kalacak türden.
Ps3 de gene ele gelir temizlikte cihazlar var. kırılmadığından sanırım.
Almanyadan gelmiş ps3 buldum.
Kargo dahil getli 350tl diyor. Sahibiyle konuştum.
50tlye 2. Kolu akşam. 100tlye gta5 alsam. 500tlye kurtarıyorum.
Online oynamak için fiber internet aldım.
Doğrusu ibne Sony online pass diye bişey yapmış. 2. El oyunu baltalıyor.

evet almanyadan ps3 olarak mevzuya son noktayı koydum. 350tl neredeyse hiç kullanılmamış.
150tl yede 1 kol ve orjinal oyun arayışım sürmekte.

itü ayazağa en mantıklı seçenek gibi geliyor. peki orada kolay taksi bulunabilir mi? oradan kaç dakikada giderim?

goturursunuz ama etrafını havalimanında sardırın streç film ya da köpükle. suya maruz kalma ihtimali yüksek olduğu için paramparça halde bulma ihtimaliniz yüksek. sardırılmış durumdayken kabul edilir.

kolinin boyutu ne kadardı ?

istiklalde yürüyüş belki bi kafede kahvaltı yda kahve
ardından galata kulesi
yokuş aşşağı karaköye ordan köprüden balık tutanları seyrederek mısır çarşısına
orayı gezip alış verişfalan yapıp tramvay ile yukarı Ayasaofya, sultanahmet, yerebatan sarnıcı gezmece.
ama tek başına sıkıcı olabilir...

Boğaz turu ve Sultanahmet gibi klasik yerler dışında vapurla Haliç gezisi önerebilirim, Eminönü ve Karaköy'den Eyüp'e giden vapurlar var, Haliç boyunca bir kaç iskeleye uğruyor, Hasköy'de inerek Rahmi Koç Müzesi'ni ziyaret edebilirsiniz, Balat'ı görmek isteyebilirsiniz belki (sümüklü çocuk ve çamaşır asan, halı yıkayan teyze fotoğrafı ekebilirsiniz) Eyüp'ten Teleferikle Pierre Loti'ye çıkabilirsiniz.

süleymaniye tarafındaki mimar sinana gidin o manzarada bi çay için mümkünse:)

vapur ile üsküdar'a geçin. sola doğru yürüyün. fetihpaşa korusu'na çıkın. sosyal tesislerde yemek de aparatifler de çok ucuz. boğaz manzarası falan.

haftasonu öğleden sonra kalabalık oluyor haberiniz olsun. erken gidin.

pierre loti'ye çıkın diyeceğim ama pek bir numarası yok. netten bir bakın öyle karar verin. çıkacaksanız teleferiğe binersiniz.

akşam yemeği için güzel nereleri önerirsiniz yine avrupa yakasında?

Hamdi Restoran' a gidin bence.
İstanbul' da üç gün boş olmayı da fena kıskandım.

eyup mezarligini tirmanip pierre loti'de kahve icin derim.

Arkeoloji Müzesi.

edirnekapinin orada kariye muzesi.
muze cevresinin mahalle olcekli gezimi.
muze yanindaki asitane'de aksam yemegi.

aksam yemegi icin bir diger onerim floryada beyti lokantasidir.

pazar günü avrasya koşusu var köprü trafiğe kapalı olcak karşıya geçerseniz de vapurla filan geçin bu durumda.

Bugün istiklalden galataya yürüyüp oradan Karaköy iskeleden Kadıköy e geçtik. Eski bir arkadasımı gördüm. Simde Taksim'de otele geri donduk. Fakat burası ne hale gelmiş. Inanın otele korkarak yürüyorum. Olabildiğince taksimden uzak durmak gerekli gibi. Yarın nereye gitmeliyim hala bir fikrim yok. Arkeoloji Müzesi'ni daha önce gezmiştim. Nişantaşı'na falan mi gitsem?

batıkentte yurt çok zor ama genelde kiralık eşyalı 1+1 dubleks altı evler oluyor. Bir bakın derim.

batikent te yurt olmasi mantikli gozukmuyor. olabilir de tabii ama batikent e metro var. tam olarak nerede calisacagibi ne kadar surede gidebilecegini hesaplayip baska bir yerden yurt ev vesaire bakabilirsiniz diye dusunuyorum.

baska yerden neresi olabilir? tavsiye edebileceğiniz yurt var mı yarın telefonla arayalım.

batıkent'te ev kiraları da oldukça uygundur. ona da bakabilirsiniz.

şöyle söyleyeyim her ne kadar metro hızlı falan da olsa batıkent'e merkezden gitmek belirli bir süre ya metro duraklarına yakın yurtlar aranacak ki bayağı bir armanız lazım spesifik olarak şu diyecek insan azdır.

onun dışında ankaray diye bir şey var. onun duraklarının olduğu noktalarda çok öğrenci yurdu vardır ve ankaray'dan metroya aktarma yapıp batıkent'e ulaşabilir.

yardımcı olayım derken boka sardırdım bence ama genel bilgiler verdim/verebilirim galiba ihtiyaç dahilinde.

karsılıksız cıkacak tersten elip sizi bulacaklar fln. bankalar arasında ozel bi lisetye alınabilirsiniz tabi bunun sonunda.

çek tahsil edilemediği takdirde sunulduğu banka arkasına karşılıksız olduğuna dair kaşe vurucak. (çekin arkasını yazdırmak denen olay) daha sonra eğer yasal yollara başvurulursa icra takibi başlatılacak. Siz ve tüm cirantalar (sizden sonra çeki ciro edip başkasına geçiren her kişi) bu takipte borçlu olarak görüneceksiniz. imza dışında herhangi bir şeye itiraz etme hakkınız yok, zaten sizin olduğunu belirtiyosunuz itiraz etmeyin çünkü haksız çıktığınızda tazminat ödemek zorunda kalıcaksınız. tabi iş icra takibine kadar gelince temerrüt faizi, icra masrafları ve vekalet ücreti de eklenecek.
bi de karşılıksız çek keşide etmek türk ceza kanunu na göre suç, ancak arık bu suçtan dolayı hapis cezası verilmiyor, çek yasaklılığı ve para cezası alabilirsiniz.
en kısa zamanda çeki en son elinde bulunduranla irtibata geçip süre talep etmek şart maalesef.

cevaplar için saolun. teşekkürler.

valla çeki şu anda elinde bulunduran kişi tüccarsa, yani sürekli çekle ödeme yapan, ödeme alan biriyse, karşılıksız çıktığı anda arkasını yazdırmaz. yani ticarette öyle "karşılıksız çıktı, anında arkasını yazdırayım" olayı etik değildir. öncelikle banka size ulaşır, "çekiniz var karşılığı yok" der, hatta bunu yapmasını çeki tahsil etmek isteyen kişi talep eder. zira arkasını yazdırsa ne olacak? tahsil için uğraşıp duracak. adamın derdi parasını almak. elbet size ulaşıp "çekin karşılığı yok, nasıl yapalım?" demek isteyecektir öncelikle. benim bütün mükelleflerimde durum bu şekilde işliyor. yani adam piyasanın içinde bir tüccarsa böyle yapar. ama ilk defa eline çek almış bir adam direkt karşılıksız çek prosedürünü (arkasını yazdırma) de uygulayabilir. elinde bulunduran adama bağlı yani.

adamla anlasmaya ne gerek var madem ilerki tarihde odemeyı ve faizini kabul edıyorusnuz gıdın kredi cekin, borc alın.
olmadı bır tane daha cek yazın gıdın factorıng sirketlerıne.
kibritsuyu cekın arkasına yazılması konusunda soyledıklerıne ben de katılıyorum ama artı olarak tuccarların bıle bu zamanda sabrı kalmadıgını odeyecegım dıyen herkese ınanmadıklarını ve hemen ıslemlere basladıklarını goruyoruz.
bir kere cekınız yazılmaya gorsun, ticaretle ugrasıyorsanız yandınız demek:(

Canon yazıcılarda öyle bir şey yok. Sanırım mürekkep ucta donmuş ve kafaya gitmiyor. Keşke doldurmadan önce şöyle bir buhara tutup tamamen açsaydınız ucunu.

Şimdi yapacağını şey ucuna buhar tutmak ve biraz sallamak. Peçete ile sürekli silerek uçların açılıp açılmadığını kontrol edin.

Son soru: Yazıcıdan çıktı alabiliyor musunuz?

şimdi bir çay tabağına sıcak su koyup kartuşun ağız kısmını sıcak suya temas edecek şekilde üzerine bırakın bir 10 dakika kadar. belki tıkanıklık falan vardır.

çıktı alamıyorum, bahsettiğim kartuş bitmiş die uyarı veriyor. şimdi altında püskürttüğü bölümemi tutuyorum buharı? sıcak suya da tuttum ama bardak mürekkep doldu. ama takıyorum. yazıcıya takar takmaz sorun veriyor. mürekkep gerçekten bitmiş olsa yazacağı sırada hata vermez miydi?

Hayır mürekkep bitmiş olsa da baştan kontrol ediyor o, yazmaya başlamadan uyarı verir.

Ucu tıkanmış gibi duruyor. O ucu açmak mesele valla. Konfeksiyonlarda buhar kazanları var, onlarla zor açılıyor bazen.

Olmazsa biraz açmaya uğraş, beceremezsen bu işi profesyonel yapanların yanına ugra. Siyah kartuş doldurmak pek pahalı değil. Doldururken de sor neden olduğunu. Hatta yanında doldurt da püf noktalarını kap.

herşey için sağolun, bakalım bi ustasına götürelim kartuşu

pek fazla dayanmaz gibi. çok fazla yem yemiştir muhtemelen. gidici.

ters durmaya başladıysa 1-2 hafta ancak dayanır.

hava kesesinde (swim bladder) problem var sanirim. bu kalitimsal da olabilirmis ama bir diger sebebi de cok yemesinden olabilir. soyulmus ve pisirilmis bezelyeyle besleyin diyorlar. haftada 2 gun sadece bunla besleyin mesela. bir de cok yem atmayin. ayrica daha iyi bir akvaryum ve oksijen motoru saglayabilirsiniz de iyi olur.

çok üzüldüm :( çünkü maalesef balık yakın zaman içinde ölecek. aynısı bizim balığımıza oldu. hatta buraya şişmiş fotolarını upload edip sormuştum ne oldu balığıma diye. kabızdır, bezelye yedirin vs denildi. haşladım yedirdim fayda etmedi. bezelye yedirmenin vs faydası yok bence. ters döndü sonra da öldü.

img22.imageshack.us

üstteki 2 yoruma tik koymaya içim elvermedi. yinede teşekkürler:)

animal planet te balık doktoru bir adam, ameliyat yapmıştı balığa genel anestezi uygulamıştı. o zaman ulan dedim balığın da doktoru mu olur falan diye ama şimdi bir hayvan sever olarak durumunuza üzüldüm. keşke türkiyede de balık doktorları olsaymış.

evet bizim de balığımız öyle olmuştu ve malesef arkadaşlara katılmak zorundayım. akvaryumcu bize ıspanak haşlayıp minik minik doğrayıp verin demişti. ıspanağı yiyince uzun uzun şerit şerit sıçıp rahatlıyordu ama sonra yine şişiyordu. bir deneyin, zararı olmaması lazım.

lanet tarihi var mı? muhtemelen 1 yıl süreli çaylak edilmişsinizdir. sıra bekleme olayı değil, cezanın süresinin bitmesini bekleme olayı sizinki bence.

lanet yoksa entrylerde problem vardır bence. pas geçmişlerdir. ben de 1 yıl kadar bekledim sonra entryleri silip yenilerini yazdım hemen yazar oldum. (kısa bir süre önce) muhtemelen beni de pas geçmişlerdi.

bu arada caylakken actiginiz baslik varsa bence o basliklari silip entry girin.

@kibritsuyu; Lanet tarihi yok
@sanal uyku; Silersem bir de sıranın arkalarına düşme ihtimali aklıma geliyor.

sıra kaybın olmaz. kaç tane başka 7. nesil çaylak vardır ki senin durumunda. yine de olsun rahat edemem öyle diyosan, yeni yazmak istediğin 10 entryi birer birer yazarak diğerlerini silebilirsin. 10 eski entry e, 1 tane yenisini ekle 11 olsun, eskilerden 1 tanesini sil. vs vs gibi bir yöntem izleyebilirsin.

entryleri silip yeniden girdim, bekliyeceğiz artık.
ilginize teşekkürler.

.aylak dönemi entryleri ile yazar entrylerinin arasında hoşgörü farkı var. dilbilgisi, yazım hataları, dedirten düşündüren formatı yazar entrylerinde çok sıkıntı açmıyor diye düşünüyorum. ama çaylakken bu tarz hatalar yapılırsa problem oluyor. bu 10 entryi silip yeniden hatasız olduğu garanti şeyler gir bence.

mevcut entrylerinizi tamamen silerek, farklı başlıklara yeni entryler giriniz.
ancak girmeniz gereken 10 entrynin bilgi içerikli olması gerekektedir.
yani yazarların günün birinde o entrylere denk geldiğinde okuyup içerik hakkında bilgi edinmeli.
örnek vermek gerekirse, yaran diyaloglar, yapılmış en aptala dalgınlıklar, yaran msn diyalogları, güzel kız isimleri, düdükspor yaylaspor maçı ve benzeri anket forum tarzında başlıklara girilen entryler pas geçilir.

elle tutulur 10 entry girdiğiniz takdirde lanet tarihinde belirtilen gün gelip çattığında yazar olur sonradan çaylak yapılan kişi.



muhtemelen hatalı entry örnekleri kapmasındadır.
ayrıca yeni başlık açmak/yaratmak zorunda değilsiniz.

epostayı alan kişinin ayarlarında da okundu gönderilmesine izin ver gibi bir ayar var. o kapalı ise gondermiyordur.
mesela ben, hiç okundu göndermem, göndermemi isteyeni de sevmem !

kullanıcı hotmail böyle bir ayar yapmış olduğunu sanmıyorum. bu default olarak gönderme şeklinde ayarlı mı?

aşk meşk meselesi değil değerli kullanıcılar, işle ilgili. ısrarla emaillerimize cevap alamadığımız birisinin mailleri okuyup okumadığını anlamak için.

Outlook için; maili yazarken yukarıda bulunan options seçeneğinden "voting and tracking options" bölümündeki "request a read receipt for this message"i seçin.

beatles şarkıları. ingilizceyi öğrenenler için birebirdir. hem anlaşılabilir hem kolay hem de süper musiki efeem.

nasıl olur bilmiyorum ama ortaokulda bize oh susanna lise de ise the sound of silence i ogretmıslerdi sound of silence cok guzel parcadır :)

bize lisedeyken careless whisper'ı öğretmişti örtmenimiz. tabi sizin öğrencileriniz kaçıncı sınıf bunu da bilirsek daha iyi yardımcı olabiliriz :)

12. sınıf fakat ingilizceleri orta düzey.

obladi oblada'yı dinletiolardı bize ortaokulda filan. bi de "i am sailing" vardı kitapta onu dinletiodular.

Norah Jones şarkıları orta düzey bir ingilizce için ideal bence, hem ortaokul böyle romantik sözleri falan çözüp eğlenirler :)

bir arkadaşım da sormuştu böyle bir şey ve titanic'in şarkısı olan my heart will go on'u önermiştim, ben anlam olarak belki anlamazlar diye düşünürken, arkadaşım çok memnun olduğunu söylemişti.

hepinize çok teşekkürler :)

@zaphod: ortaokul değil hocam lise :)

(bkz: big big world)

eminem dinletin anlamaya başladıkları anda zaten olay bitmiştir.

"i m sailing" i bize de dinletmişler orta okulda hatırlıyorum.

chris de burgh'tan geliyor... when i think of you.

ben hazırlıktayken yazın dingiltereye gitmiştik ingilizce pekişsin diye. hocamız bize annie lennox'dan "the thin line between love and hate"i dinletip sözlerini yazmamızı istemişti.

r.e.m' den ' losing my religion ' cuk oturur bu ise. benim icin oyle olmustu en azindan. sozleri anlarlar ama manevi acidan etkilenirlerse ona birsey diyemem :)) ha birde craig david ' walking away ' de cok basit ve anlasilabilir bir secim olabilir.

ya bunu demiyorum sonunda çaldı ya bugün mesela

bazen ********************
falan diyeydi sözleri çok güzel hoşuma gitti ondan sordum

hmm 4X4 grubunun bir şarkısı olabilir

istanbul attack ın değil rap şarkısı değil dizinin sonunda çalıyor sesleri 4x4 e benziyordu ama bilmiyorum ismini bilenler yardımcı olsun

(bkz: #14610627) demiş birisi. ben şarkıyı dinledim o değil sanırım ya da bilemiyorum :(

şarkıyı buldum, evet dört x dört ama arada bir deil

www.edisyontmc.com

evet kardeş bu ama nasıl indirebilirim ya yardımcı olabilirmisiniz

Deniz Tuzcuoğlu - Bunu Bana Yapma
www.myspace.com

Her gün adını saklayıp anıları gizledim,
Belki de gelirsin diye pencerede bekledim.
İçtiğin son sigaranın küllerini sakladım...

Yapma yapma bunu bana yapma
Yapma yapma bunu bana yapma
Kalbimi kırma karşımda durma, göz yaşım olma
Bunu bana yapma.

Dudağımda son öpüşünün tadını hep sakladım
Saçının her teline de ben ömrümü bıraktım
Kalbimin her paresine ismini tek tek kazıdım

Yapma yapma bunu bana yapma
Kalbimi kırma karşımda durma, gidenim olma
Bunu bana yapma

20-30 yaş arasında %80 ödemeli hiç bir şirket 300-400 ytl ye ayakta tedavi teminatı vermez. ayrıca ayakta tedavi kapsamını genelde diş tedavilerini almıyorlar. senin baktıkların büyük ihtimalle sadece yatarak tedaviyi kapsayan poliçeler.

kimi sigorta şirketleri de ayakta tedavi limitine protez hariç diş tedavilerini de dahil ediyor. internetten değil de telefonla daha iyi bilgi alabilirsin.

örneğin allianz sağlık sigortasının vitamin paketi var. hem ekonomik de. onu inceleyebilirsin. ama en aşağı 800 ytl yi gözden çıkartmalısın yılllık teminat için. acenteler bunu ona filan böler.

şehrinizi bilmiyorum ama devlet hastanelerine bir bakın derim. kartla devlet çok iyiydi diş alanında eskiden. ayrıca üniversite hastaneleri de işe yarıyor. riski alabiliyorsanız bir öğrenci kimliği bulup mezun olduğunuz okulun medikosundan faydalanabilirsiniz.

ssk odeyen bir sirkette ise baslasaniz bile ortalama olarak 3 aylik yani 90 is gununu doldurmaniz gerekli tedavi olabilmek icin. tabi uygulatmak istediginiz tedavi dis oldugu icin her hastanenin dis polikliniginde dislerinize uygun tedaviyi yaptirabilecekmisiniz orasi da ayri bir muamma konusu. benim kisisel gorusum, bir tanidik vasitasi ile tanidik bir hekime tedavi olup bedeli taksitli bir sekilde odemek. tabii kacinilmaz bir gercek var ki, dis tedavisinde kullanilan malzemeler cok pahali oldugundan otomatikman dis tedavi ucreti yuksek maliyet gerektiriyor. Allah kolaylik ve $ifa versin, gecmis olsun.

3-4 dişinizde ağrı var bu açıdan bakarsak eğer. bu ağrılar ne tarz bu da önemli, çürük olmadığı halde sıcak soğukta hassasiyet şeklinde mi? derin çürükler dayanılmaz ağrılar şeklinde mi? yemek yerken mi vs.. vs.. yani teşhise göre tedavi alteratifleriniz var. 4 dü de ekim olursa bunu genelde 30 ytl civarında yapıyorlar, sanırım devlette de 30, 120 e mâl edersiniz. dolgu gerekirse 40-80 arası değien fiyat aralığında ama büyük bir çoğunlukta sanırım 50 ytl civarında 4 dişinize gerekli belki ikiye böldürebilirsiniz bu 200 tutarsa. ama kanal tedavisine ihtiyacınız varsa durum yine deişiyor. kanal tedavisinde dişin sahip olduğu kök kanalı sayısına göre fiyatlandırılıyor. bu tedavinizd muhtemelen 100 - 200 arası değişecektir. ortalama 150 dersek buradan da hadi 4ü de gerekse 600 ytl diebiliriz. bu tedavilerin kombinasyonu ad olabilir, biri çekim ikisi dolgu biri kanal vs.. gibi. şu ara zaten piyasalar çok durgun durumda, tanıdık aracılığıyla bir hekim arkadaşı ziyaret ederseniz size ödemede de yardımcı olacağına eminim. ağız sağlının geri kalan diğer sağlık kavramlarında farkı yok. işe girip 90 gün beklemek, devlet hastanesinde randevu almak vs.. ciddi süreler. bu sürede dediğim gibi kanalla kurtulabilecek diş çekilmek zorunda ya da dolgu ile kurtulabilecek çürük kanala gitmek zorunda kalabiliyor. geçmiş olsun.

(bkz: apatch)

(bkz: msn plus)

msn plus > plus sekmesi > tercihler > özelleştir > çoklu hesaplar > aynı anda birden fazla hesaba bağlanmama izin ver. bu kadar.

yeni versiyonda bu özellik olacakmış.

teşekkürler, ayarlar gözden kaçmış sorun çözüldü

2- belli bi süre yok sanırım, ben 1 ay sonra almıştım, o ana kadar kimse bir şey dememişti, şu güne kadar alman gerek diye.


4- ne fotoğrafı?

Bu sordukların okuldan okula, fakülteden fakülteye göre değişir ama;
1- Bildiğim kadarıyla alamazsın. Yönetimin imzalaması gerekiyor.
2-Belli bir süre yok, istediğin zaman alırsın. Ama belgelerini bir an önce ver.
3-Gazete ilanı isteyebilirler kaybolduğuna dair.
4-Evet, sakalsız olmalı.

vaktiyle çıkışına al böyle şeylerin şakası olmaz ülkemizde :P

kütüphaneye borcun yoksa bir problem olmaz herhalde

1- alırsın. en fazla imzalar için biraz koşuşturursun ama bir günde hallolur
2- belirli bir süre yok diye biliyorum ben de.
3- kütüphane kartını bilemem ama kitap iade etmeyi unutmuşsan bayagı ugraştırıyorlar. sen yine de oğrenci işlerini hatta kütüphaneyi ara bir konuş. kıllık çıkarma adına gazeteye kayıp ilanı vermeni isteyebilirler.
4- bu birazda diploma bölümündekilere bağlı benim ilk verdiğim fotoğrafı beğenmemişlerdi sakal yüzünden, kestirip tekrar çektirdim aslında onu da kabul etmeyeceklerdi ama kratos a bağladığımı görünce halletmişlerdi işimi.

not: şimdi aklıma geldi çıkış için de fotoğraf istiyorlar mı? benim bildiğim fotoğrafı diplomayı almak istediğinde alıyorlar.

1- Ben belelerimi teslim ettikten 1 hafta sonra almıştım.
2- Her zaman alabilirsin.
3- Pasoyu da istiyorlardı vermemek için gazeteye ilan vermiştim. O kart için de isterler belki.
4- "Sakalımı kesmeyeyim fotoşop yaptırırım hehe" dersen bil ki yemiyorlar. Tecrübe ile sabittir. Bir de takım elbise de şarttı.

cerrahi ve ortodonti dışındaki dallarda dişhekimi tedavilerin çok büyük bir kısmının üstesinden gelir. bu iki dalda yetkisi olsa da birçok şeyi yapamaz. hastayı yönlendirir. üniversite hastaneleri, özel hastaneler, özel muaynehanelerde bulunabilir bu hekimler. verdiğiniz örnekteki endodontist, kanal tedavisi uzmanıdır. herhekim kanal tedavisi yapmasını bilir. tabi yapmak istemediği vakalarda, ya da kaybetmek istemediği ve kendi yapacağı tedaviye güvenemediği durumlarda endodontiste yönlendirebilir. pedodontist ise çocuk diş hekimi manasına gelir. şimdi çocuklara da dişhekimleri tüm tedavileri yapabilir. tabi bu dünyadaki en zor işlerden biridir. sizden deli gibi korkan, iğneden korkan bir çocuğun ağzına biryerlere iğne yapıyorsunuz, tedavi yapıyorsunuz. ani bir harekette yaralanmalar oluşabilir. yani bu abartısız çok ama çok zor bir iştir. hekim bunu yapabilir ama pedodontiste hastayı yönlendirebilir. sonuçta pedodontist sinirleri çelik gibi sağlam çocuklarla iletişimi gelişmiş kişidir bu işin üstesinden daha kolay gelebilr. dünyada da türkiye ile durum aynıdır. abd ile geri kalan dünya arasında uzmanlık ve doktora farkı vardır buda zaten sadece uzmanlık yapan kişiyi ilgilendirecek ekstra bir bilgidir.

o ekstra bilgiyi de aciklayabilir misin mahsuru yoksa

Hasta yonlendirme ve yetkiler neye gore belirleniyor? Yonlendirmeden kendim endodontisti nasil bulurum mesela?

Biraz ayrintiya iniyorum kusra bakmayin

ülkemizde ve genel olarak diğer ülkelerde uzmanlık ve doktora aynı anlamda oluyor. yani uzman dişhekimi doktorası olan dişhekimi manasına geliyor. fakat abd de uzmanlık ve doktora farklı. atıyorum bir bölümün uzmanı olmak için 2 sene gerekirken, akademik doktoranız olması için üstüne tez falan yazıyorsunuz. yayın falan hazırlıyorsunuz. uzmanlıkta ise doğrudan tez hazırlama derdi olmadan ilgili bölümde kendizi geliştiriyorsunuz. ama türkiye de böyle bir uzman olma olasılığı yok. illa doktora yapmak şart.

endodontist birisinin tabela asıp dişhekimliği yapması biraz nadir rastlanır. sonuçta herkesin yaptığı bir tedavidir. genelde bu bölüm uzmanları akademik kariyere devam eder. ya da birçok branşın bir arada olduğu hastanelerde ya da lüks kliniklerde çalışırlar. yaşadığınız şehire bağlı bir endodontist bulma şansınız. büyükşehirlerde çok vardır ama bazı illerde bulunmayabilir de.

eğer diş hekimi olarak bir uzman arıyorsanız üniversite hastanelerine gitmenizi tavsiye ederim.

önce oral diagnoz bölümüne girersiniz, burada dişinizle ilgili her türlü sorun kağıda dökülür ve sonra ilgili bölümlere sevk edilirsiniz. ayrıca dişimi öğrenci yapacak diye korkmayın, her halükarda hocalar tarafından kontrol edileceğinden sağlam işler yapılır.

türkiyede diş hekimliği 2.5 yılık stajyerliği de içeren 5 yıllık bir eğitim sonunda kazanılıyor ve bi anlamda yükseklisans eşdeğerinde. uzmanlık dalı olarak kabul edilen 2-3 bölüm var cerrahi ortodonti ve protez bildiğim kadarıyla. diğer bölümlerde de istenirse akademik doktora yapılabiliyor. bazı ülkeler uzmanlık ve doktora konusunda farklı düzenlemeler yapmışlar.genel olarak şikayetlerde tek bir dişteki ağrı gibi algılansa da yapılacak uygulamalar ağız, diş ve çene bölgesi ve hatta komşu bölgeleri etkileyecek olduğundan tıp uzmalıkları kadar keskin sınırlamalar belirtmekte zorlanılabilir. hekim kendi yetkinliğine, elindeki malzemeye imkanlara, sorunun büyüklüğüne göre uzmanlık yada doktora yapmış başka bir hekime yönlendirebilir yada gereken tedaviyi uygulayabilir. aynı şekilde bir ortodonti uzmanı da diş çekemez yada dolgu yapamaz diye bir şey yok. tabelalar konusu ise tamamen yasal düzenlemelerle ilgili bir durum. doktora sonrasında dr ünvanı kazanıyor ancak uzmanlık eğitimi sonrasında yasal olarak belirlenmiş standartlarda uzmanlık alanınızı tabelaya yazdırabiliyorsunuz. benzer tabela standartları diş hekimleri için de bulunmakta-font büyüküğü renk vs gibi-

msi'ın hakkında iyi yorumlar duymuştum ama yeterli fazlalıkta duymadım,birileri bilgilendirirse güzel olur hatta.Ama fiyatları çok uygun ve datron gibi değildir gibi geliyor.Kaç yıllık bilgisayar markası.

www.hepsiburada.com
biraz tipsiz gibi :) ve amd ama çok uygun fiyat

www.hepsiburada.com
bu daha uygun fiyat,intel ama hdmi yok.

bir de monster düşünebilirsiniz.

iki sene önce aldığım hp pavilion abartmıyorum 1,5 senedir çalışıyordur. hergün istisnasız bu bilgisayar 12 saat üzerinde açık kalıyor. daha hiç bir problem yaşamadım, yenisini alacak olsam ben yine hp tercih ederim. masaüstü gibi bilgisayar diyosan bence hp.

asus'un f3 serisine göz atmanı öneririm robin, muhtemelen i$ini görecek bir model çıkacaktır, ben eski bir modelini kullanmama rağmen, hemen hemen istediğin özellikleri kullanabiliyorum. sanırım en son assert h asus'un bu modelini alıp, memnuniyetini belirtmişti.

@oligomer evet o serinin fiyat/performans oranı iyi görünüyor, ama #13542050 pek içimi açmadı.

dell xps lere bak bi derim. sonra da asus ya da monster lara.

@bryan fury dell xps'in t8 ve t9 işlemcili modelleri maalesef 1800-1900 dolarlarda geziniyor. Beni fazlasıyla aşan bir meblağ bu.
Monster ne ya?

10 aydır Asus F3SC-180 kullanıyorum, en uzun dvd yazma süresi 15 dakika 4x le yazıyordum biraz da dandirik bir dvd idi, 8x ile yazdıklarım genelde 8-9 dakika sürüyor ve şu ana kadar neredeyse 250 dvd yazmışımdır hala sorunsuz çalışıyor dvd-writer, hem tasarımı hem kasası şu ana kadar gördüğüm en sağlam ve en güzel laptop kasalarından biri diğer marka kullanan ve gören arkadaşlarım da hayran kalıyor, şu ana kadar ne çatlama ne bir şey olmadı. Neredeyse 10 aydır 7/24 açık ve performansında bir düşüş yok(tabi aldığım gün Xp kurduğum için bu bahsettiğim performans Xp üzerinden, Vista performansına bir şey diyemem). Bir arkadaşıma da 6 ay önce F3SC-220 modelini aldık 2.2. ghz işlemcili olan, o da gayet memnun kullanıyor, ekran kartı da çok güzel. Ben bu laptop'ı sahnede canlı performans sırasında kullanıyorum bana mısın demiyor, gürültü desen yok, fan sesi desen yok gibi(genelde soğutucu ile kullanıyorum kapadığımda bilgisayar çalışıyor mu çalışmıyor mu belli değil), kısaca şu anda fiyat/performans olarak en uygun laptop olmayı sürdürüyor benim gözümde F3SC serisi. Tabii yine karar sizin:)

@she runs away, Asus F3SC serisi genelde yerini yeni F3SG serisine bırakmış gibi görünüyor. bu seride T7 yerine T8 serisinden bir işlemci var ama bu sefer de Geforce 9300 gibi nispeten düşük performanslı bir ekran kartı koymuşlar. O kart bildiğim kadarıyla hız olarak 8600'ün gerisinde kalıyor ve 2 sene sonra çıkacak bir oyunu düzgün performansla oynatabileceğinden ciddi kuşkuluyum.

Şu anda hangi laptop'ı alsanız ben 2 sene sonra çıkabilecek bir oyunu çalıştırabileceğinden kuşkuluyum:)

@she runs away, o kadar uzun boylu değil. elbette 2 sene sonra bir oyunu yüksek detayda akıcı oynamak gibi hayallerim yok, fakat iki model varsa ve bunlardan biri düşük detayda, diğeri orta detayda oynayabilmeme yetecek ekran kartına sahipse elbette ikincisini seçerim :)

robin: hocam aldığın vakit model ve varsa linki verirsen sevinirim, biz de bir tane almayı düşünüyoruz hemen hemen bu özelliklerde.

www.exa.com.tr

yeni cikti ama kalitesini bilmiyorum
bir de dizustunun normal bilgisayardan daha az elektrik tukettigini nerden ogrendin?
bir de dizustune hoparlor seti,mouse vs baglayacaksan ne anladik?

@algoritma
Dizüstüler prize bağlanmadan (da) çalışabilmeleri gerektiği için elektrik kullanımı bakımından daha tutumlu bileşenlerle üretilirler. Bu en çok gücü ceken bileşen olan işlemci için özellikle geçerlidir. Elekrik tüketimi bilgisayardan bilgisayara çok değişir, fakat ortalama bir dizüstü her zaman benzer bileşenlere sahip bir masaüstü bilgisayardan daha az elektrik tüketir.
Dizüstünü harici klavye fare bağlayarak kullanmama gelince,
a) evinden çalışan bir insanım ve mekan değiştirmek istediğim zaman masaüstünü klavye ve fare ile beraber bile olsa rahatça götürebilirim (ki şimdiki dizüstümle bunu sürekli balkon-salon arasında yapıyorum zaten) fakat masaüstü bilgisayarla evin içinde dahi yerinizi ha deyince değiştiremezsiniz.
b) Bilmem dikkatinizi çekti mi, dizüstü bilgisayar klavye ve fare eklentisiyle bile masaüstüne göre çok daha az yer kaplıyor.
c) Çevirmenim, sürekli olarak yazmam gerekiyor ve bir dizüstü bilgisayar ne kadar az ısınırsa ısınsın aralıksız yazmak bir süre sonra eziyete dönüşüyor. "Hep dizüstü ile çalışıyorum, rahatsız değilim" diyen varsa basılı uzun bir belge alıp aralıksız bilgisayara geçirmesini öneriyorum, bakalım aynı rahatlığı devam edecek mi?

www.hepsiburada.com
oyun konusunda monster'ın gayet başarılı olduğunu okumuştum. sanırım oyungezerdi okuduğum yer.

hatta bir monster'da CoD4 oynamıştım ve çok çok başarılı bir performans almıştım. bu model miydi onu bilmiyorum ama.

hepsiburada'da şu seçimlerle arama yapınca bi ton model çıkıyo :)

Seçimleriniz
İşlemci Tipi : Intel Core 2 Duo
Seçimi Kaldır

Ekran Boyutu : 15" - 15.9"
Seçimi Kaldır

Ekran Kartı Tipi : Orta Seviyeli Harici Ekran Kartlı
Seçimi Kaldır

Fiyat Aralığı : 1000 YTL - 1999 YTL
Seçimi Kaldır

madem ceviri icin kullanican ne gerek var o modellere?zaten dizustunde oyun oynamak bi dert!yap bi adam gibi masaustu bi de netbook cak yanina,oh mis gibi.

Robin, fujitsu siemens marka bir şey alma da ne alırsan al. Kağıt üzerinde özellikleri ve fiyatları çok çekici gelebiliyor. Ancak ben ciddi sıkıntı çektim fujitsu'dan. ÜStelik işyerinde fujitsu kullanan bir çok arkadaşım da irili ufaklı sorunlar yaşadılar kendi fujitsular ile. (bkz: fujitsu siemens/@akıncıbeyi)

Şu and HP marka bir dizüstü kullanıyorum. Çok güçlü bir makine değil ama hiç teklemedi. Çok kasmayan oyunları da oynatıyorç (Özellikler kısıldığında C&C3 gibi.) 1400 dolara ortanın üzerinde bir HP dizüstü bulabilirsin. Ekran kartı nvidia 8400 veya ati 2400 ise uzak dur. Nvidia 8600 veya ati 2600 serisi ise alınabilir. Tavsiyem 8600gs olacaktır. Muhteşem bir kart değil ama sorunsuz Counter Strike Source falan çalıştırabilir.

Elbette nvidia 9000 serisi veya ati 3000 serisi ekran kartı olan bir makine bulabilirsen o fiyat aralığında güzel olacaktır.

macbook ya da macbook pro getirtsen bi arkadaşına

o başlığı görünce benim de aklıma ilk olarak aoe geldi. fakat the yı görünce başında alelade bir lumberjack olmadığını düşündüm ve kendimi teselli ettim. normaldir bu. ne güzel işte zevkle oyun oynamışsınız.

aoe'yi yeni mi oynamaya başladınız? eskiden ben de böyleydim de :) yıllar geçti geçti sonra şu an başka oyunlar oynadıgımız için pek aklıma gelmiyor.

valla çıktığından beri değilse bile, uzun zamandan beridir oynuyorum.
arada 2-3 yıl oynamamışlığım vardır gerçi. son 1 yıldır yeniden sardım

uzun süre deli gibi oynadığınız oyunlara bir-iki yıl ara vermeniz hiç önemli değil. bir an oluyor ki o oyunu oynarken geçirdiğiniz güzel vakitler aklınıza gelip sizi tetikliyor.
misal 6 senedir oynamadığım nfs 5'i indirdim geçen. 2-3 kez oynadım geçti hevesim. ya da dota örneğini verebilirim. üç yıl oynadım sonra yaklaşık bir yıl ara verdim. ama bir şey hatırlattığında tekrar açıp deli gibi oynuyorum sabaha kadar. böyle işte, yalnız değilsin.

ahahah okuyunca yaşasın deli değilmişim dedim :) ben de geçen bi başlıkta bişeyler okudum ve aşırı canım istedi. torrent sitesinde buldum ama isoydu indirmedim versiyon falan uğraştırır diye. dendiği gibi süper geçen multi oyunlar geliyor akla. bi wonder yarışı yapıyorduk continental haritada, arkadaş 30 sn kadar öndeydi ve az kalmıştı oyunu kazanmasına. bıraktım herşeyi ve hayvan gibi trebuchet bastım. 30 kadarını transport ship'lere bindirip götürdüm adasına, en kısa yoldan yaklaşırken arkadaş gördü haliyle (internet cafedeyiz) oo ben bunları yerim dedi. 30 tane savunmasız trebuchet. daldı paladinlerle. bi 10 tanesini kesti bu arada kalan 15-20 tanesi gidip kurulup bir kez atış yaptı ve adamın wonder'ı toz oldu. orgazmdan zevkli bi andı :S

daha çok diablo2'de olur bana. bütün haritaları prime ve lesser evil'ları, bossları, itemları avcumun içi gibi bilmeme rağmen misal sorc.un frozen orbunu ya da paladinin charge'ını aşırı canım çeker 4 cdlik oyunun oturur kurarım. bu arada aoe yapılırsa hamaçiden bulup kurarız oyunu sorun değil :)

Aynı durum bende Starcraft için geçerli.
İçinde zuzaylılarla çatışma geçen bir bilimkurgu filmi mi izledim, resmen aş eriyorum Starcraft oynamak için.
Sanırım biraz marazi bir durum bu. Lost izlerken bile aklıma Starcraft gelebiliyor, varın hesap edin durumun vehametini.

Heat veya The Negotiator izleyince gelen Counter Strike dellenmelerinden ise hiç bahsetmek istemiyorum.
Yalnız değilsiniz ve evet, hastayız biz hepimiz. Hasta dedim de, bi theme hospital atsam mı yav?

vallah AOE'yi görünce benim aklıma "area of effect" geldi hemen wow açıp mageimle 2-3 fireball atasım gelsi.

Sihirli bir şey galiba bu AOE

aynı durum bende de diablo için var. geçen diablo diye bir nick gördüm, elimde yoktu. torrent buldum indirdim 2,5 gb. kurup oynamaya başladım. çok kötü bir illet.

ben de aynı problemi yaşıyorum, sorunumu çözmüş olsaydım cevap verirdim ama henüz çözemedim onun için kusura bakma.

cam takılıysa çıkart tekrar resetle. g.tümden uydurdum yannız.

Windows'u güvenli kipte çalıştır. Bilgisayarı F8 ile açarak.
Güvenli kipte açtıktan sonra, bilgisayarı yeniden başlat. Normal olarak.

güvenli kip , önceki en iyi ayarlar vs.. hepsini denedim yok arkadaş. tüm başlangıç programları kapattım yok. virusmü acaba?

exloprer başlamıyor sorun explorer da
acaba yenidenmi kursam indirip?

bilgisayar açıldığında explorer.exe silindi şeklinde bir hata alıyormusunuz ?

sistem geri yükleme sorunu çözebilir belki. görev yöneticisinden yeni görev-msconfig-sistem geri yükleme

çok şükür sorun çözüldü.

explorer da bir sorun olduğu belliydi, başlangıçta başalamıyordu. explorer yazıp çalıştırınca da sadece bilgisayarım açılıyordu ama yine simgeler, başlat vs.. gelmiyordu. normalde explorer göçtüğü için bu durumda format öneriyorlar forumlarda. ben explorer 7 yi indirip yükledim bu haldeyken ve sorunu bu şekilde çözdüm.

geri yüklemeyi de denedim ama sistem geri yükleme noktası önceden oluşturmadığıız için olmamıştı.

sorun düzeldiyse problem yok. ancak benzer sorunu olupta düzeltemeyen arkadaşlar var ise explorer.exe(ie değil) indirmeleri gerekiyor. bu aralar yaygın bir virüs windows/explorer.exe'yi siliyor. çözüm ancak bu şekilde oluyor.

nereden indirilebilir peki?

Sahibi kredi kartı bilgilerini girdikten sonra automatic renew seçeneğini seçmişse süre dolunca otomatik olarak süresi uzatılır. Ayrıca süresi dolunca sanırım 15 gün kadar bekletiyorlar eski sahibi uzatsın diye...

4 yıllık almışlar tucows firmasından sanırım. otomatik renew olsaydı yıllık almazlarmıydı?

godaddy gibi siteler $15 gibi bir fiyata domain açığa çıkar çıkmaz atlıyor. backordering diyorlar sanırım. bir yıllık kayıt parası içinde.

ok buldum saol

www.godaddy.com

edit: aklıma süper bi fikir geldi, siz de çaktırmadan en salak haliyle onu çekin. siz silmezseniz ben de silmem hatta internette adınıza bu fotoğrafla profiller açarım diyin. kısasa kısas olsun.

şikayet için aklıma ilk olarak bağlı bulunduğu meslek odası geldi. fakat hiçbir zaman tam olarak emin de olamazsınız gerçekten silip, silmediğine.

bunu da sizden izinsiz vitrinin camekanında filan kullanırsa bunun için de dava açabilirsiniz gibi geliyor. fakat o şehirde yaşamıyorsanız denk gelme ihtimaliniz de zor gibi.

bir de adam istersem vitrinin camına koyarım falan diyor. kundaklarım allah çarpsın. (son derece ciddi ve sıyırmış smiley)

o zaman niye çektirdin birader denilebilir. haklı da olunur. ben nefret ederim fotoğraf çektirmekten. en yakın arkadaşımın bile çekmesine izin vermem çoğu zaman (hastalık mıdır nedir) ama annem çok ısrar etti mezuniyet fotoğrafıydı.

fotoğrafı silmek zorunda. sizden izin almadan saklı tutamaz. ama mutemelen şaka yapıyordur. siler yani. siz böyle davrandıkça kıllığına silmem, etmem diyor olabilir. boşverin sallayın gitsin hıyarı.

@leontes: valla silmem dedi kalktı gitti. yerine başka bir hıyar geldi. o da silmem dedi. şaka yaptığını hiç sanmıyorum. ama siz fotoğrafı silmek zorunda diyorsanız. bir şeyler yapmam lazım. avukatla polisle falan mı gideyim sildiğini görmek için ne yapmam gerekiyor?

Tüketici Hakları Derneği'ne (dernek miydi bu?) şikayet edin derim. Ne de olsa fotoğrafçıları da kapsar. Adamın elinde fotoğraflarınızın kullanım iznini devrettiğiniz bi sözleşme v.s. olmadığından bi hak da iddia edemez.

bilgisayarımda fotoğraflı cv hazırlamak için çektirdiğim fotoğrafların birini flash belleğe atmasını rica ettiğimde sanki annesine hakaret edilmişcesine itiraz eden versiyonu vardır bi de.

çok basit yaw. ciddi bir tavır takınıp "eğer silmezseniz polisi aramak zorunda kalıcam,özel sebeplerim var" deyip cep telefonunuzu çıkarttığınızda,daha kulağınıza götürmeden siler. ahan da buraya yazdım...

silmezse adımı verin :D

bence de silmez o salak. porno arsivi mi yapiyor o oyle, ne terbiyesizmis. ozel haklar ile ilgili bir yasayi cigniyor olsa gerek. basliginiza hukukcular baksin derseniz size daha kolay yardimci olabilirler kanimca.

@egotm: haklısın dostum hukukçuların dikkatini çekmek lazım. hemen düzelttim.

benim işim de müşterilerden bu tarz materyaller toplamayı içeriyor. fotoğrafçı deilim ama :P yani biz izin belgesi imzalatıyoruz, böyle görsel materyaller toplanırken fotoğrafı yani öyle kafana göre bilgisayarında tutamazsın. müşteri senden 8 adet vesikalık ister verirsin gider. silmek zorunda. yani avukat değilim ama böyle olduğu kulaktan dolma duyduğumuz için kendimizi koruyoruz. hele camekana asmak demek buna inanamam yani senin iznin yoksa insan haklarına aykırı bir durum. ama bu adamlar %99 sana takılıyorlar, üstüne gidersen şakanın boyutu değişebilir. yani sırf herif bilgisayardan silsin die mahkemelerdemi koşturacaksın, sapıksa zaten telefona, cd ye, usb ye bir yere kaydeder. yani salla hocam bunu unut yani

@leontes: bu daha çok koyuyor ama. adam silmeyecğim diyor ve sen bir şey yapamıyorsun. halbuki ben istiyorsam silmek zorunda. daha sonra isterim falan diye düşünüyorsa da ben aptal değilim istemem diyorsam istemem. ne yani sonradan pişman olup "abi seni dinlemeliydim köpek gibi pişmanım keşke sildirmeseydim" diyip ağlıcak mıyım. unutmam zor. eğee bu iş istediğim gibi olmazsa hakikaten kendime saygımı yitiricem.

döv ozaman adamı kuty?

@leontes: dövsem gıcıklığına internete yayacak belki de. dövmek bir sonraki aşamada işe yarayabilir ama. tartışmada diretirsem zeten kavga da çıkar.

asıl merak ettiğim nokta şu: kanun/yönetmelik/yönerge bu konuda ne diyor. yani adama gösterip bak kardeşim suç işliyorsun diyebileceğim bir şey.

silmiş görünse de geri getirmenin yolu var. bu saatten sonra sildiğinden emin olmak da kolay değil. kopyasını almıştır bile belki bir yerlere. dikkat çekici derecede güzel bir arkadaşım resimlerini fotoğrafçının bilumum şubelerinin vitrinlerinde görüp dava açmış, sorarım ne oldu davanın sonucu diye.

1- flashdiske sağlam bir trojanla entegre olmuş dijital fotoğraf atılır. baskıya götürülür. akabinde bilgisayara sızılır. trojanla uğraşamam derseniz virüs atın, format atsın.

2- o şehirde yaşamayan arkadaşlar ara ara gönderilip 20şer vesikalık çektirtilir. gidip alınmaz. fotoğrafçıya girer hesap.

pislikten başka yapılacak birşey yok. Hukuki yöntemler sonuç verse de asla gerçekten sildiğini bilemezsiniz.

iki adet takım elbise+gözlüklü yarma bu işi çözer bence :)

Hukuki yöntemi benimseyecekseniz yapacağınız ilk iş noterden ihtarname göndermek. 3 gün içinde silinmezse hakkınızda hukuki işlem yapılacaktır, kişilik haklarının ihlalinden dolayı müdahalenin men'i ve manevi tazminat davası açılacaktır vs. demek. büyük ihtimalle riski almayıp silecektir.

tüketici heyeti de başarılı bir çözüm, tüketici mahkemesinin harç almıyor olması ve nispeten hızlı bir sonuca ulaşılması artıları.

onun dışında doğal olarak sulh hukuk mahkemesine başvurarak ihtiyati tedbir istenebilir. kişilik haklarına müdahale gibi durumlarda hemen karar çıkar, bu da fotoğrafçıyı yeterince korkutur. ama korkutmazsa 10 gün içinde tazminat ve müdahalenin meni davalarının açılması gerekir ki, o da iyi bir harç ödemek anlamına gelir. (dava kazanılınca masraflar karşı taraftan geri alınabilir)

vitrine koyana kadar bekleyin sonra indirin camı çerçeveyi. sildiremezsiniz ki 40 yere yedekleniyor dosyalar onlar artık server falan bulunduruyor.

o fotoğrafları çoktan arşivlemiş ve bilgisayarı dışında da bazı platformlara kaydetmiştir söylediğiniz kadar ayı ise. maalesef geçmiş olsun. zira savcılık emriyle dükkanına ekipler gelip bilgisayarının hard disklerini ve foto makinalarının sandisklerini sokup goturseler de, o herif mutlaka bir cd ya da flash disk'e kaydetmiştir. tabi söylediğiniz kadar ayı ise.:)

calendil, açık nokta bırakmamış.

fotoğrafçıya gidip resimleri tekrar silmesini söyleyin, silmezlerse mahkemeye başvurup bir heyetle geleceğinizi, mahkemenin inceleme için bilgisayara el koyacağını, sırf bu nedenle işlerinin aksayacağını, aynı zamanda tüketici heyetinede başvuracağınızı söyleyin. eğer biraz inandırıcı olursanız muhtemelen, "tamam silerim" ve/veya "tamam sildim" diyecektir.

ama silip silmediğinden emin olamazsınız. tüm bunları yaptıktan sonra kavgaydı, dövüştü bir şekilde biraz daha çemkirirsiniz olmazsa, iyice caydırıcı olur.

ayrıca, bu fotoğrafçının sizin fotoğraflarınızı arşivde tutma amacı nedir? kaldı ki, siz de bunu çözememişsiniz ama ben güzel olduğunuzdan şüpheleniyorum, haklı mıyım ? ? ?

(ne güzel süper duyarlı bir şekilde yaklaşmıştım cevaba, finali kötü oldu)

git savcılığa anlat derdini.. uğraşma meslek odasıyla falan..

eli eli den sonra "enery ball" deyip duruyor. dj. de radyoda bu şarkıdan önce, bilmem kimden "energy ball" demişti. benden bu kadar. adı böyle bişeyler o şarkının.

9-8'likse

dave brubeck - blue rondo a la turk

kına gibi bir organizasyon için muhteşem bir tercih gerçekten :))))

hold that sucker down - david vendetta

hem şu ara populer de iyi gider yani. bakalım yazsınlar birkaç tane ben gene yardımcı olurum şarkı bulmada ;)

çiftetelli kasetleri var. ne kasetleri be! toplama albumlerı var. indirilebilevibıl

'kına gecesi' adı altında oynak parça albümleri var. bunlar bööyle çalan oynayan bir takım kişi gibi, iğrençler ama ıslıklı tefli cıstaklı tam oynamalık bir kaç şarkı çalınabilir.
sonra bir kaç tane roman havası olur, sonra yüksek yüksek tepelere olur vs vs.. burda 2 kez soruldugunu hatırlıyorum, aratın bi isterseniz.

ön dişlerdeki dolgularda özellikle kesici kenarı kapsıyorsa düşmelerin olması sık rastlanan bir durum malesef.her durumda ısırarak birşeyler yemekten kaçınmalısınız. kırığın büyüklüğü ve şekli hakkında çok fazla fikrim olmamakla birlikte gittiğiniz hekimle lamine kaplamaların uygunluğu hakkında görüşmenizi tavsiye edebilirim.

kırığın boyutu önemli,aşırı basınç gelen bir bölge, 10 sene önce muhakkak daha küçüktü ama şimdi daha büyük bir alan olmalı ve her zaman dolgu ile tedavi edilemeyebilir. hekim daha korumaya yönelik belki başta dolgu ile tadavi etmeyi denemiş fakat şimdi ikinci kırılmadan sonra olayı protezle tedavi etme yoluna gidecek gibi bir ifade algılıyorum söylediğinden. zaten bu tarz vakalar süper ötesi profesyonel yerlerde her zaman laminate ile tedavi edilir. ön bölgeye dolgu daima geçici bir tedavi yöntemidir, tabi bu bazı yerler için, genelde sana yapılan dolgu standart tedavi prosedürüdür. şimdi eğer protez (kaplama) kaçınılmazsa senin hangi protezi tercih edeceğindir.

di$in 4'te 1 lik kismi yok neredeyse. bugunku kirilmadan sonra doktora daha gitmedim ne sekilde tedavi etme yoluna gidecek bilmiyorum. "lamine/laminate kaplama/tedavi" tam olarak ne ifade etmekte? ayrica "..şimdi eğer protez (kaplama) kaçınılmazsa senin hangi protezi tercih edeceğindir." demi$sin hoca, bunun ce$itleri nelerdir, dolgudan falan daha guvenli/saglam midir?

protez uzmani bir di$ hekimim var. cok da iyi biri. onu tavsiye etsem ? olma mi?

bende uzun zaman önce düşüp dayımın gelin arabasının kapısına ağzımı vurdum, hiç bir yerim kanamadı ama |_/|__| bu şekil kırılmıştı, 2003 te kırık yeri bi dolgu malzemesiyle kaplayıp şu şekle getirdi |__||__| . sonra ağzıma mavi bi ışık soktu (zannedersem rengini mi ne düzeltiyormuş bilen varsa bu mavi ışığın ne bok olduğunu bi yazıversin) bir kaç gün içinde düşebilme ihtimali var, eğer düşmezse kolay kolay birşey olmaz dedi. o günden bu güne hiçbirşey olmadı (sadece bir kere bir yerden atlarken dizim çeneme çarptı (nasıl olduğunu sormayın aniden oldu) çok çok küçük bir parça koptu)

@zeke - ben de bundan korkuyorum zaten, surekli kiriliyor falan diyorlar..i$allah bu sefer yaptirdigimda son olur.

@safepassage - $u an bulgaristandayim, once pazartesi burada bi doktora gorunicem.. eger burda yaptirmamaya karar verip, yakinda turkiyeye donersem, olabilir. tavsiye icin te$ekkur:)

@vincenzo - o mavi $eyden bana da yapmi$lardi, dedigin gibi biraz ba$ta dikkat lazim heralde.. i$te bu bahsettigim ufak kirilma, yapildiktan kisa bi sure sonra olmu$tu... ona da raziydik ama $imdi tum dolgu yeniden kirildi:(

benim de ön dişimde kırık vardı tee çocukluktan kalma. sonra mısır yerken bir daha kırıldı. klasik dolgu gibi bir malzemeyle tutturdu gene duruyor. normal bence sert bir darbe gelince dökülmesi ama 1 hafta sonra kırılması trajik olmuş. geçmiş olsun.

bu konulardan fazla anlamam. lakin mynet fotoğraf ile ne senin özel hayatını afişe ediyor, ne de senin yarattığın bir şeyi kendine mal ediyor. bence fazla üstüne düşme.

peşin ps: kızma hemen fikrimi söyledim sadece.

Mynet benim yarattigim bir seyden gelir elde ediyor. Benle anlasmadan, benden izin almadan. Bu bir sorun ve muhtemelen de kanuna aykiri. Okuyup ogrenecegim konuyu, ama bugun harekete gecebilmek icin birinden ozet bilgiye ihtiyacim var.

araştır: telif hakkı.

sadece senin için değil herkes için şunu önerebilirim: eğer size ait, özel bir fotoğraf varsa, ona ulaşılabilecek isimler koymayın dosyaya. numara koyun ya da benzeri karmaşık bir şeyler yazın. yoksa google images'ten direkt buluyorlar ismini yazıp...

Ideal bir dunyada Google'dan fotografima ulasilmasina engel olmam. Ama calmak icin geliyorlarsa dedigin mantikli.

Su an tek istedigim, Mynet'le iletisime gectigimde onlarla adamakilli konusabilmek.

Yani sacma sapan sebeplerle uluslararasi web sayfalarina erisimi yasaklamayi biliyorlar da kendi vatandaslarinin haklarini korumaya gelince caresiz kaliyoruz. Yazik.

Mynet, Hurriyet vs'nin de yapmasi gereken en azindan foto'nun sahibini yazmak, link vermek. Cok kolay bir sey yani.

Bu arada bu konunun hukuku hakkinda bilgi sahibi olan cikmadi sanirim.

her şeye bunu öneriyorum gibi oldu biraz ama eğer kendilerinden adam gibi bir cevap alamazsan internetteki sikayet sitelerinden sağlam bir şekilde giydirmeyi deneyebilirsin.
sonuçta kendisi de bir internet kuruluşu ve arama motorlarında zank diye görülbilecek böyle bir şikayeti muhtemelen çok da istemeyeceklerdir.

İşin hukukunu bilemem ama sonuçta o fotoğrafı sizin çektiğinizi kanıtlayamazsınız. Belki yapılan etik değil ama sizin de yapabileceğiniz bir şey olduğunu sanmıyorum.

Bir seyler kanitlamanin zor, Turkiye'de bu konuda hukukun kotu isliyor olabilecegini anliyorum. Ama sorum bu degil ki? Bir sey yapmama onerisini anliyorum, ama ben haklarim hakkinda bilgi sahibi olmak istiyordum sadece. Neyse artik mesai saatleri disina cikiyoruz ve pek bir onemi kalmadi.

Haftasonu olayi arastirip pazartesi Mynet'i aramayi dusunuyorum. Insallah karsima dogru durust bir insan cikar.

Bundan sonra resimlerime watermark koyacagim, size de ayni seyi oneriyorum.

bu tür olaylar yurtdışında da çok oluyor. özellikle flickr'da. size tavsiyem pes etmemeniz. hakkınızı arayabilmeniz için öncelikle sizin de yapmanız gerekenler var. birincisi blogunuza bir telif hakları uyarısı mutlaka ama mutlaka yerleştirmelisiniz. "bu blogdaki yazı ve görsellerin her hakkı saklıdır", "ticari kullanımlar harici kaynak gösterilerek kullanılabilir" filan gibi. hürriyetin sayfalarına bakın, adamlar hayvan gibi uyarılar koyuyorlar (utanmazlar).

çektiğiniz fotoları yayınlamadan önce fotonun üstüne watermark koyun. mesela blogunuzun adını, kendi adınızı ve telif hakkı uyarısı koyabilirsiniz. fotonuz izinsiz yayınlansa da eserin kime ait olduğu belli olur. elinizde delil olur.

fotoğrafların bir de exif bilgileri olur. bunlar manipüle edilebiliyor mu bilmiyorum ama fotonun ne zaman hangi makineyle çekilmiş gibi bilgileri burada olur. o yüzden çektiğiniz fotoları editlerseniz orijinallerini de mutlaka saklayın yanında.

bir de creative commons lisansı var ki internette profesyonel ve amatör birçok kullanıcı bu lisansı kullanıyor. ülkemizde bu lisans hukuken henüz tanınmıyor ama birçok blog oldukça anlaşılır yapısı ve eserlerin insanlarla kolayca paylaşabilmesini sağladığı için bu lisansı kullanıyor. siz de internet üzerinden iki üç tıklama ile kendi beğenize uygun bir lisans alıp blogunuza ekleybilirsiniz, oldukça basittir.
creativecommons.org

son olarak ek$i gücünüzü kullanın, mynet başlığına entry döşeyin. bütün şirketler kendi başlıklarını okuyor, özellikle doğan medya çalışanları kronik sözlük okuyucusudur. ama önce blogunuza bir telif hakkı uyarısı koyun artık.

exif bilgileri değiştirilebilir, watermark daha kesin çözüm gibi gerçi silen onu da siler.

bira şişesi fotoğrafı için mahkemeye başvursan telif hakkı muhabbetine davayı kazanman düşük bir ihtimal bence. ufo fotoğrafı değil ki bu efes fotosu altı üstü.

Bu sorunu mynetin tüketici köşesine yazın süper ironi olur :) Tabii ironinin kralı bu tüketici köşesinin copyright ı olan başka bir tüketici sitesinden (www.tuketicihaklari.com) direkman afırılmış olması :D Yani sonuç olarak mynet böyle şeyleri her zaman yapıyor. Verdiğim siteye bakarsanız adamlar mynete dava açmış ve kazanmış fakat ne kazanmışlar hiç bir bilgim yok...

Fotoğrafın size ait olduğunu kanıtlamanın da elli çeşit yolu var, hukukçu değilim ama bunun üzerine tez yazan bir arkadaşım varı: İşte sizin siteye yüklenme tarihi falan filan, iş mahkemelik olursa her şeye bakabiliyorlar.

Tam ortasına bir yere watermark koyun en güzeli. Onu yok etmeye çalışırsa, fotoğrafın da ağzına sıçması gerektiğinden yapamaz. Ya da sitenize bir script koyun copy paste / save image yapılamasın. Çok basit javascriptler var, blogun içine atarsınız. Aşılmayacak bir şey değil ama uğraştırır en azından.

Fotoyu kimin cektigini kanitlama konusunda sunu soyleyebilirim: arka plandaki fayans ve tahta cerceve bizim mutfaktan. O bakimdan "kim cekti" diye uzun bir tartisma olmaz.

böyle durumda tekrar doktora gitmeniz en iyisi olur. burdaki şikayetlerinizi doktorlara anlatırsanız buna göre bir tedavi uygulayacaktır.tabi bazı durumlarda psikolojik olabiliyor ama bu delirdiğinizi göstermez. şimdiden geçmiş olsun.

doktor değilim ama çok benzer belirtiler gösteren bir arkadaşıma "panik atak" teşhisi kondu bunun üzerine gitmeni öneririm. oldukça yaygın bir hastalık ve tedavisi de var merak etme delirmiyorsun. =)

anksiyete problemine benziyor bu anlattıkların. psikiyatriste de danışmalısın. yani illa psikolojik olacak die de bir durum yok ama eğer tıbbi hikayede adamlar sağlıklısın diyorsa bunun sebebi psikolojik oluyor büyük ihtimalle.

muhtemelen panik ataksınız.netten panik atak hastalığını araştırıp belirtilerinin size ne kadarının uyup uymadığına ,panik atağın ne olup olmadığına bakabilirsiniz.

panik atağa doğru yol alan anksiyete bozukluğu gibi gözüküyor hakikaten.
geçmiş olsun.

üst midenin bulunduğu bölgede, kaburgaların başlama noktasından biraz daha yukarı solda sıkıntı verici burukluk yada boğuluyormuş hissi olmadıkça pek takılacak bişi değil. sırttan soğuk yemişsindir vücut ciğerlerin arkasında gaz biriktirmiştir, göğüs kafesine baskı yapar. kişi kendini fazla dinlerse psikosomatik ağrılar oluşturabilir.

kalbinizi dinlediklerinden sonra bir sorununuz yoksa, ve akciğer filmi, ekg, eko doğru yorumlanmışsa fizyolojiniz normaldir.

bunun dışında alkol, uyuşturucu, ya da herhangi bir ilaç kullandınız mı? eğer bunların hepsinin cevabı hayır ise panik atak, ya da stres ağrıları çekiyorsunuz.

cevap yazan herkese çok teşekkür ederim.

benim de aklıma panik atak belirtileri olabileceği aklıma gelmişti. ama açıkça söylemem gerekiyor ki bununla ilgili şeyler uzun uzun okumaya korkuyorum. ne okursam onlar birer birer bende de gözükecek gibi geliyor.

alkol arada sırada kullanıyorum. ama fazla ve düzenli olarak değil. uyuşturucu veya başka bir ilaç kullanmıyorum.