the mist

cevaplar direk spoiler olur.

(bkz: bruce willis ölüymüş)

he loves me he loves me not

blackswan

chloe var bi de.

Matchstick Men

headhunters

into the wild

(bkz: the usual suspects)

(bkz: Saturday Night Fever)

niye bu film? çünkü kıza yazılıp kızdan olumsuz cevabı alınca "hayhay arkadaş olalım o zaman" tribine girdiği için. bu şekilde bittiği için film, göt oldum..

Yüreğimdeki yangın / içimdeki ateş ( bayağı ilginç bir sondu)

İlk cevap the prestige olmalıydı. Olmamış.

ölüm uykusu www.imdb.com

Righteous Kill

(bkz: the life of david gale)

el cuerpo
(şiddetle tavsiye ederim got olmanın boylesi diyeceksin)

benim için easy rider.. of aklıma geldikçe..

Kesinlikle incendies.

incendies+1. remember me diye bi film de var, herkes çok ilginç lan fln demişti ama ben öyle düşünmedim. belki see düşünebilirsin. romantik bi filmdi.

the game

he loves me he loves me not.

loft.

Exam
El metodo
1408
124 hours

Hepsi tek mekan-az oyuncu filmleridir, seversen.

göz, dudak, meme en son popo.

ek olarak bi kızın konuşması da çok önemli. böyle aptal aptal ağzını yaya yaya konuşuyorsa eva mendes olsa olmaz o iş başkan.

ellere bakarım. küçük elli erkekler hoş gelmiyor. acizmiş hissi uyandırıyor nedense.

Dudaklarina bakiyorum

1-fizik
2-zeka
3-güvenilirlik
4-dost olabilirlik ve eğlenceli vakit geçirebilirlik

dürüst olmak gerekirse; göt

www.youtube.com

elmacık kemiği

Göbek var mı tişörtten belli oluyor mu diye bakıyorum ilk önce ama bi takıntım yok

göt.. net..

sırayla

meme
gözler (gördü mü acaba baktığımı diye)
tekrar meme
cameltoe
tekrar meme

genel fizik, gözler, beden dili.

ders isim ve içerikleri değişmediyse alıp geçtiğiniz dersleri saydırabilirsiniz.
kaldığınız dersler zaten sayılmayacaktır.

Derslerini saydırırsın. İçerik değişirse ki çok zor, belki 1-2 derste sorun olur ama genelde sorun olmaz. Ayrıca 5 yıl içinde af çıkarsa üni bırakma durumu için ki genelde çıkıyor, sınava girmene bile gerek kalmadan af kapsamında kaydını yaptırıp devam edersin.

şimdi sen üniversiteyi bıraktın diyelim. yıllar sonra tekrar sınava girmene gerek yok, af çıksa yeter. şu an bi af söz konusu mesela. bundan 3-4 sene önce de bi af vardı. 1984 girişli abiler bizimle beraber derslere giriyordu. mezun olmamışlar falan. öyle bir durumda da 0'dan başlamıyorsun. kaldığın yerden devam ediyorsun.

ancak bırakmamak en akıllıcası.

Yahudilere ait bilmem ne demişti dayım ama bence uydurmuştu, ben de merak ederim hep. Hani kiremit rengine benziyor rengi evin. Bilemedim.

Oha aynisini sordum bugun. Turda bilen de yoktu.

adı zeki paşa yalısı olması lazım.

tr.wikipedia.org

Bugün Baştımar ailesine aittir yazıyor ama doğru mu bilemedim.

fotoanaliz.hurriyet.com.tr

bu ev ısınmaz bee. şakdfnsgn ne doğalgaz faturası gelir buna biliyon mu :/ 250 trilyonmuş bu arada..

yeni foça eski foça arasında çok sağlam koylardan birinde var bi camping. adını sanını bilmemekle birlikte biraz araştırmayla bulabilirsiniz. iyi tatiller.

foça'da acar camping.

acar camping+1

çok uzun zaman yaz tatillerimi orda geçirdim. aynı kalitedeyse hala oneririm.

ales bahar dönemine tekstilde girmiştim. tam yerini hatırlamasam bu haritadaki ile alakası yok onu söyleyebilirim.

Metrodan ege üni. durağında in. aşağıya doğru yürü. orada illa ki güvenlik vs olacaktır. onlara sor. en olmadı metrodan inince ileride sağda bi tabela var orada gösteriyor yerini ama sormak daha garanti.

sabah ben de fenfak da gireceğim sınava. şimdiden kolay gelsin.:)

egeweb.ege.edu.tr şuradan da bulabilirsiniz.

tekstil mühendisliği, mühendislik fakültesi dekanlığı ile aynı binada. tam koordinatları şunlar olması gerek: 38.453530, 27.232114

tamamdır bu sefer doğru noktasını buldum sanırım.

metroda ege üniversitesinde insem daha iyi olur dimi? metre ege üniversitesinin hangi noktasında duruyor bilmiyorum gerçi ama havuz tarafında duruyor olması lazım. o zaman daha yakın olur.

ok ya bulurum zaten artık her türlü

evet ege üniversitesi durağında inince dümdüz aşağıya yürüyorsun. indikten sonra 10 dk'ya bulursun-gidersin maksimum.

Ege üniversitesi metroda inersen dümdüz sora sora ilerlersen bulursun ama Bornova Metro'da inip 525'e binersen tam önünde inebilirsin.

ben yatıyor diye biliyorum amaa bi öğrenci işleriyle görüş istersen tekrar..

anadolu üniversitesinde gitsen de gitmesen de yatırıyorsun.

muhasebeciyle calisma zorunlulugun yok ama kendi muhasebeni tutmayi becerebilir misin iyi dusunmen lazim.

şart değil ancak oldukça külfetlidir muhasebe işleri. en azından bi fikir sahibi olabilmen açısından da bi türk ticaret kanununu gözden geçirmeni önerebilirim. kolay gelsin.

çevrende tanıdık esnaf varsa onlardan muhasebeci tavsiyesi al. uzun yıllardır çalıştıkları düzgün mülayim adamlar vardır mutlaka. kendin uğraştığına değmez. ayda da, şehre ve piyasaya göre 60-70-80 liradan başlar muhasebeci esnaf için, aklında olsun, bu kadar bi para verirsin yani.

Süper çok teşekkürler, işletme okudum muhasebe dersleri almıştım, sanırım bir haftamı da ayırırsam bu işin üstesinden gelebilirim. (umarım)

bakacağım teşekkürler her sorduğum 150 liradan açtı kapıyı ki öyle ciddi paralar kazanabileceğim bir şey değil, hobi gibi. 150 TL veremem muhasebeciye

hobi gibi bir şey için şirket kurmaya değmez gibi. yani masrafı ve külfeti çekilmez. internetten satmayı düşünebilirsiniz sanki ?

Evet internetten satacağım ancak yıllık 10 bin TL üzeri geliri kişi olarak beyan edemiyormuşum. Faturalandırmam gerekiyormuş. Bu konuda da emin değilim. Yıllık 10 bin TL ayda 830 lira yapıyor. Sanırım önce başlayıp gelirin durumuna göre vergi durumumu belirlemek en mantıklısı olacak.

gayet mantıklı. kolay gelsin tekrardan.

fırsat ayağıma kadar geldi. la ben 3 aydır iş arıyorum. ön muhasebeciyim. ne seni kazıklayacaK KADAR İYİ BİLİRİM MUHASEBEYİ NE de evrak sıkıntısına düşürürüm seni. faturalarını bile keserim canım benim ya. al la beni işe ikimiz birden sevinebiliriz göğe de bakarız.

150 tl veremem demişsin beni yaraladın dostum. yaraladın beni.

Bir muhasebeciyle çalışmak zorundasın. Tüm ıvır-zıvır işleri kendin yapsan bile bir mali müşavirin imzalaması gereken evraklar var. Çoğu şirkette muhasebeci(ler) olmasına rağmen onlar da dışarıdan bir muhasebeciyle çalışır sırf bu sebepten, çünkü bir mali müşavirin geliri ufak bir şirketin maaş olarak veremeyeceği kadar fazladır.

erkek tarafı geleceği düşünüyor, kadınsa annelik iç güdüleriyle konuşuyor.

ikisi de kendince haklı, bence olaya başkaları katmadan karşılıklı konuşsa daha doğru olur.

Tamam kardeşlik çok güzel bir duygu ama önemli olan çocuklara olabildiğince güzel bir gelecek sunmak. Eğer durum bir çocuğa imkan sağlıyorsa kesinlikle diğer çocuğa gerek yok.

şuanda kardeşim olmasaydı en fazla bir arabam olurdu. kardeş mi araba mı diye kıyaslamaya gerek yoktur sanırım?

Adam haklı bende de aynı düşünceler hakim.

Fakat şöyle de bi şey var; kardeş arkadaş gibi oluyo. Duygusal bakınca kardeş olmalı. Bi yere gidildiğinde iki arkadaş oluyolar, sıkılmıyolar. Tek çocuklar ilerde kuzen ilişkisi de yaşayamıyor yalnız kalıyor. Ama bi taraf istemiyosa zorlamanın da bi anlamı yok.

Ayrıca bi çiftin yapacağı, bakacağı çocuk sadece iki dakika agu bugu yapıcak çevreyi hiç bağlamaz

ikinci çocuk her halükarda mantıklı. 3. çocuk için erkeğin savları mantıklı.

anne haklı. ayrıca devlet okulunda okumanın nesi varmış?

ek: benim de bir kardeşim var ve değişmem kendisini hiçbir mala mülke. değil eşdeğer, yakın bile değiller.

bence erkeğin bakış açısı yanlış. kardeşi, üç yaşındaki çocuğunuz için yapmalısınız diye düşünüyorum. ileride o, hayatta yalnız kalmasın diye, size bir şey olunca acısını, yorgunluğunu kardeşiyle paylaşsın diye.

ben kardeşim olmadan gideceğim yirmi bin liralık okulu napayım. akıllı bir çocuksa zaten devlet okulunda bile başarılı olur, kendini kurtarır. ama iki kardeşin dayanışması, sevinci de üzüntüyü de paylaşmaları, buna bir paha biçemezsiniz.

erkek haklı.çocuğuna mükemmel bir hayat yaşatmak istiyor.o çocuk dört dörtlük yetişsin istiyor.

2 tarafın da haklı yanları var. ama tek çocuk bence biraz sıkıntı. 2 çocuk en ideali. çünkü 50-60 sens sonra siz olmicaksınız kardeşi olacak. 3.yü sakın yapmayın. ben 3. ve sonuncuyum ailemin verdikleriyle de hiç mutlu değilim çünkü çocuk demek masraf demek

kardeşimle aramızda çok yaş farkı var, bizimkiler baba gibi düşünüp tek çocuk olmama karar verip sonra fikir değişmişler. Etrafta oyun arkadaşı olacak tek bi çocuk bile olmadığı için çocukluğumın o dönemi okula başlayana dek sıkıcı geçti ve okulda da bi süre arkadaş edinmekte zorlandım. Tabi bunun başka sebepleri de olabilir ama etkenlerden biri de bu kesinlikle.
Çevrede arkadaşlık edebileceği birileri varsa, ya da buna ortam; olmayabilir de kardeşi, fazla farketmez. Ama öteki türlüyse üzerinde düşünmeliler. Tek sebep arkadaş olayı da değil, sorumluluk ve paylaşma duygusu da gelişir. İkisi de çalışıyorlarmış bir de o var yani.

yaş ilerlemeden bir an önce küçük çocuklarını da yapmamlılar! hemen. söyle ve bu gece sevişsinler bu doğrultuda

tek çocuk olursa sürekli üzerine düşerler. baskıdan ilgiden bunalır. aile yönlendirmesinde özgür olmayan biri olur. şımartılır bu da karakterini etkiler ona zorluk yaşatır.

Kardeş, net. Bi' kere insanın kardeşi dolayısıyla öğrendiği o kadar çok şey var ki. Paylaşma, empati, yardımlaşma, dayanışma, arkadaşlık vs. Daha uzatsan yazarsın baya olumlu şeyler. Ayrıca kötü durumlarda dertleşebilecğin. Anne&baba dahil kimseye anlatamayacağın şeyleri anlatabildiğin insan bazen kardeş. İyi bi' gelecek için paradan çok daha önemli şeyler.

Ben de kendim için eşiniz gibi düşünüyorum. Ama anneliğin nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum, hani günün birinde çocuğum olursa fikrim değişir mi bilemem.

Bir de etraftaki baskıyı umursamayın, hayat sizin. Başkalarının değil.

ülkenin ve eğitim sisteminin bu halinde bile "devlet okulunun nesi varmış?" gibi yorumlar yapabilenlere hayret etmekle birlikte babayı haklı buluyorum.
bir tane olsun, tam olsun.

materyalist düşünmek falan değil bu.
mantıklı düşünmek.
evet, tek çocuk olsun, kazanırsa robert college'da okutulsun.

ya da yurtdışında üniversite okusun, master yapsın vs.

ben tek çocuk olarak büyüdüm, etrafımda gördüğüm herkesten daha normalim merak etmeyin.
sosyal ilişkilerimde de, duygusal ilişkilerimde de son derece tutarlıyım.

3-4 çocuk isteyen biriyim, ama bunu ancak hepsine aynı yaşam kalitesini sunabileceksem gerçekleştiririm.
öbür türlüsü bu devirde maalesef cahillik oluyor.

kardeş duygusal olarak destek, arkadaş falan olabilir de, çocuk "sıkılmasın" diye kardeşi olduğunda robert yerine ara sokaktaki bir okulda okuyacaksa bence sıkılsa da olur.
o kadar sıkılmaktan bir şey olmaz.

(örnekler bilerek abartılmıştır)

bunu bir kadın olarak yazıyorum.

kardeş güzel bir şey olsa da, tek çocuk olmanın da abartılacak kadar kötü bir yanı yok.
ikisine de kendinize göre en iyi standartları sunabileceğinizi düşünmediğiniz sürece ikincisini yapmak "bu devirde" dünyanın en saçma işi.


ekleme:

"ben kardeşimi x'e değişmem" tarzı yorumlar soruyu ve cevapları çarpıtıyor.
elbette var olan bir kardeşi başka bir şeyle değişmezsiniz.
ama ben olmayan bir kardeşin özlemini de duymuyorum mesela.

yani mutlaka hasreti çekilecek olan bir şeyden bahsedilmiyor.
bu tarz cevaplar son derece subjektif ve kişisel bence.
sorunun yanıtı "ben kardeşimi arabaya değişmezdim" olmamalı.

sonuçta herkesin büyüdüğü çevre ve idealleri farklı.
idealler doğrultusunda düşünülmeli.


edit2:

tek çocuğum ve hayatımda (ilkokul dahil) devlet okulunda okumadım.
maddi durumu çok iyi olan bir ailenin çocuğuydum.
tenis oynadım, golf oynadım, yediğim önümde-yemediğim arkamda oldu vsvsvs.

ailem ben 20 yaşındayken iflas edince üni'yi uzatıp çalışmaya başladım, ailemin borçlarını tek tek ben ödedim ve her şeyi ben sırtlandım.
bütün borçları kapadım, şimdi de millet iş arama vs stresindeyken ben kendi kariyerimi çoktan yaptım.

hayatı tanımak ve olgunluk gibi kavramlar "sadece" kardeşle kazanılmıyor.
ya öyle ya da böyle değil yani.

diğer çocuğun yaşam standardı düşecekse ya da hayatında kardeşi olmasa daha ileri gidebilecekken geride kalacaksa ona yazık değil mi peki?
haksızlık değil mi yani?


edit3:

gelen mesaj üzerine yazma gereği duydum.
"başarılı çocuk her yerde başarılıdır" kavramı doğruluk payı olmakla birlikte biraz aşırı bence.
ben kazanılarak girilen özel bir okul mezunuyum.
şu misyoner okulu diye tabir edilenlerin almanca eğitim verenlerinden birinden.
kazandım, ama sonuçta parayla okudum.
burs alacak kadar da muhteşem başarılı bir öğrenci değildim.
yani ailemin parası olmasa her yerde başarılı olamayacaktım.
tıpış tıpış gidecektim bir anadolu lisesine.
iki yabancı dil falan da rüya olacaktı bu durumda tabii.

yani her açıdan düşünmek gerek.

özel okullarda okuyan, her istediğini elde eden, hazıra alışan çocuk tam olmaz zaten, yarım olur. kendi ayakları üzerinde zor durur. onun yerine 1 kardeş daha yapsınlar, paylaşmayı, biraz hayatın zorluğunu ve kardeş sevgisini-desteğini yaşasın çocuklar.

ekleme: özel okullarda okuyup da apartman yöneticisi mi olacakmış? kardeş candır.

şu zamanda 1 çocuk bile fazlayken ikincisi hiç olmamalı.

bir çocuğa sadece maddi imkan sağlayarak "tam" yapamazsınız.

tek çocuk olup "ailemin o kadar parası vardı ki bunlarla övünmeyi kendime görev bildim" yerine, "iki kardeşiz, kardeşimle geçirdiğim o güzel zamanlar olmasa asla bu kadar tam ve mutlu olamazdım" demesini tercih ederim çocuğumun.

Eğer yeniden çocuk bakma kahrı çekmek istemiyorlarsa hak veririm, ama "ilk çocuğa en iyi imkanları sağlamak" gerçekten çok sığ bir düşünce.
Mutluluk yalnızca başarıya bağlı değildir, 20 bin liralık okula gitti diye muazzam bir hayat yaşayacağının garantisi yok, tersine paylaşım, yaraları onarabilme, yardım etme, yardım edilme gibi duygular hayatın daha anlamlı geçmesini sağlar. Hatta yirmi binl liralık okula gidecek çocuk mazallah seri katil bile çıkabilecek steril ve robotik bir görüntü veriyor. Azıcık defo, azıcık arızadır insanı insan yapan.

Bir de olayın rantabl boyutuna bakarsak genelde şunu gördüm, ikinci çocuk kısmen seri üretime giriyor, hem anne daha lakayt ve gerilimsiz yetiştiriyor çocuğu, hem de ekonomik olarak fazla yükü olmuyor, okula kadar tabii..

yahu bu özel okulda okuyanlar uzaylı ve sevgisiz yaşayan farklı ırklarmış gibi davranmanın mantığını çözemedim.

ülkenin 5 yıl sonraki hali belli değilken, "çocuğum kardeş sevgisini yaşasın" diye romantik düşünmenin ne gibi bir yararı olabilir?
çok çocuk düşmanı değilim, ama sorulan soru ekseninde böyle düşünüyorum.

zaten her lise imam hatip bilmemne yapılıyor yavaş yavaş.
imkanın yok diye bütün bunlara boyun eğmek yerine çocuğunun geleceğini az da olsa kendi gücünle çizmeye çalışmanın nesi yanlış?

hayat kadınları bile çocuklarını okutabilmek için mücadele ediyor.
"aman okusun, kendini kurtarsın" diyor.
nicelik değil, niteliktir önemli olan.
hayatı tanımak = parasızlık da değildir.
özel okulda okumak yardımlaşmayı sevmeyen insan olmak anlamına da gelmez.

hayat paralıyken de tanınabiliyor gayet güzel.
ya da paran bitince.
bir şekilde kendini tanıtıyor sana yani.

"çocuk sümüklü sümüklü mahallede top oynasın, canının istediğini yiyemesin, yırtık donla dolaşsın da hayatı öğrensin." benzeri düşünceler kimseyi 2 adım ileri götürmez.

eğer maddi gücün yoksa bir tane çocuk yapacaksın ve ona nitelik kazandıracaksın ki kendini kurtarsın, bu kadar basit.

sanki özel okulda okumak, yabancı dil bilmek, kendi ayaklarının üzerinde durmak vs kötü şeyler.

bu özel okul ve yaşam kalitesi düşmanlığı kimseye bir şey katmaz.
özel okul kimseye hiçbir şeyin garantisini vermez, ama bir ebeveyn olarak çocuğunuz için elinizden gelen maddi manevi her şeyi yaptığınızı bilirsiniz yatağınıza yattığınızda.

ayrıca herkesin en iyi dostu kardeşi olmuyor.
benim annem kardeşlerinden biriyle görüşmüyor.
annemin tanıdığının kardeşi yüzünden evliliği bozuldu.
başka birinin kardeşi kumar borcu yapıp bütün ailenin iliğini kemiğini sömürdü.
yani özel okulda okuduğunda bir şeyin garantisi yoktur, ama kardeşinin de iyilik perisi olmasının garantisi yok eğer böyle düşünürsek.

çocuğuna elinden gelen en kaliteli geleceği sunmanın garantisine sahip olmayı istemek hayatı tanımamak değildir.
hayatı tanımak, altından kalkamayabileceğini düşündüğün şeyin altına girmemektir.

yahu sanki adam bir çocuğa zor bakıyormuş gibi cevap verilmiş, ama bir çocuğu 20000lik okula göndermekle iki çocuğu 10000erlik iki okula göndermek o kadar da fark yaratacak mı?

adam sanki tek göz odada yaşıyor da, biz gene de kardeş sevgisi tatsın diyoruz. ikisine de türkiye ortalamasının üzerinde eğitim verebilecek gibi anlatmış kendisi.

eğer türkiye bundan beş yıl sonra ne olacak diye çocuk yapmayacaksak, ülkeyi iyice yobazların eline bırakmış olmuyor muyuz acaba? eğitim seviyesi yüksek kişilerin tek çocuk yapması, o rahatsız olduğunuz imam hatipliler karşısında sizi azınlık haline dönüştürmüyor mu gitgide?

inawen +1

steril kabuklarımızdan, elit hayatlarımızdan çıkmayalım aman biz; halkın içine karışırız maazallah. neymiş, ülke imam hatiplere kalıyormuş. sen ve senin gibiler yüzünden kalıyor canım kardeşim, artık farkına var bunun. bize dokunmadığı sürece bin yaşasın yılan dersen bunu hak ediyorsun demektir. sen kendini çek günlük hayattan, sonra da gel "ama her yerde imam hatip var :(" diye ağla; mantıklı mı sence?

bir insanı "tam" yapmak istiyorsan maddiyatın yanına maneviyat da eklemelisin. kardeş ise bunun için mükemmel bir yoldur, inan bana.

ah bir de özel okulda okumayan yabancı dil bilip kendi ayaklarının üzerinde duramıyor muymuş? mucizeyim o halde.

@inawen:

20 binlik okulda değil, 10 binlik okulda okusun demek belirsiz bir yaklaşım.
önemli olan aman sırf özel okul olsun diye tırt bir koleje vermek değil.

ama diyelim ki bu adamın çocuğu üsküdar amerikan'ı kazandı ve orada okumak istiyor.
kardeşi olduğu için üsküdar amerikan'da değil de, x anadolu'da okuyacak.
x anadolu kötü demiyorum, burada ağzından salya saçanlar bazen anlayamıyor dediklerimi, ama iyi okuyun.
kötü demiyorum.
adam çocuğunu 20 binlik okulda, yani üsküdar amerikan'da okutmak istiyor.
üsküdar amerikan 20 binlik, istek acıbadem 10 binlik belki.
ama arada uçurum var.

ben "kazanılan" bir okuldan bahsediyorum.
şimdi o çocuk üsküdar amerikan'ı ya da alman lisesini kazanmışken maddi imkansızlık yüzünden orada değil de, x anadolu'da ya da başka bir x okulda okuduğunda, bu çocuğun istikbaliyle oynanmış olmayacak mı?
ben bunu söylüyorum.
"kazandım, ama gidemedim" demeyecek mi?

mesele "özel okul" değil, bunu bir anlatabilsem.
özel okul var, özel okul var.
şimdi ted'le robert bir mi yani?

adam: çocuğum robert'i kazanırsa, maddi imkansızlıktan ted'e vermek istemiyorum diyor işte.
kötünün iyisi olsun, idare etsin istemiyor.
en iyisini sunmak istiyor.

ya da çocuğum robert'i kazanabilecekken ona özel ders aldırıp, dersaneye yollayamadığım için daha düşük seviyeli bir okulda okusun istemiyorum, bütün yatırımımı birine yapayım, ama tam yapayım diyor.
istikbal bu yani, şaka değil.

cerrah yetiştirmek varken bankacı ya da özel sektörde maaşlı çalışan herhangi birini yetiştirmek istemiyor gibi bir şey.
bankacı olmak kötü demiyorum, ama adam bunu "istemiyor".
bunu anlamanın nesi zor?

edit:
bu arada bu devirde yabancı dil bilmemeyi özellikle savunmanın mantıklı en ufak bir yanı yoktur.
bilmeyen bir yere gelebilir mi? elbette gelebilir.
ama bunun gereksizliğini savunmaya kompleks diyoruz.

"ileride 1 çocuğumu 20 bin tl'lik bir okulda okutmak varken ikisini de 10'ar bin tl'Lik okulda okutmak istemiyorum. 2 yarım olacağına 1 tanesini bolluk içinde yetiştireyim." diyen arkadaş keşke ilkini de yapmasaymış. Çocuk sahibi olup onlara en iyi hayatı sunmak böyle birşey değil. Zor şartlarda büyüyen dört kardeş çeyrek mi oluyor yani? Çocukların kaliteli bir hayat yaşaması maalesef sadece "20binlik okula gitmeye", bolluk içinde "tam" yetişmeye bağlı değil. Birçok kriter var ve bunların bir kısmı anne-babanın yönetemeyeceği şeyler.

inatla anlayamıyorsunuz.tamam doğurun doğurabildiğiniz kadar.

cosmicstring,yani ne biliyim çocuksa sözkonusu olan insanların çok iyi düşünmesi gerekiyor.ben çocuğumu çok iyi yetiştirebileceğimi garanti edemiyosam,anne olma hakkımdan fedakarlık etmeliyim,herkes de bu mantıkta olmalı.bu işler oyuncak değil.

olimposta meşhur ağaç evler var, böyle bir sıra boyunca tamamen bu tesislerden var. fiyatlar kişi değil oda başına göre alınıyor. ortalama 600 falan galiba bir oda bir haftalığına, odanın 2 kişilik olduğunu düşünürsen kişi başı 300 lira gayet uygun. bunun dışında oraya gidince zaten biraz girişken bi yapın varsa çevreyi gezme konusunda falan kendine rahatlıkla yol yordam bulursun.

yaklaşık 3 hafta önce oradaydım sadece 1 gece kaldım. kalmak için fiyatları sorduğumda gecelik kişibaşı (ramazan dolayısı ile olduğunu söyleseler de ) 50tl idi oda+kahvaltı şeklinde. normalde 80tl olduğunu da eklediler. önden bi otelleri araştır istersen. otel dediğime de bakma lüks değil hiç biri.

kendi aracınla gideceksen araçta kalma gibi bi şansın var eğer bir iki gün kalmayı düşünüyorsan. onun dışında gittiğinde mutlaka bulursun bi yerler. ki adrasan'ı da kalmak ve tatil yapmak için düşünebilirsin aralarında çok mesafe yok otostop iş görür gayet. yeme içme konusunu da kafana takma mutlaka bulacaksın canın o an ne istiyorsa.

Kaktüs barda çadırda kalırım diyorsan konaklama 10 tl. İstersen kahvaltı 5 akşam yemeği 10 tl. Yemek yiyebileceğin başka yerler de var. Çok ucuz. Paran biterse iki bulaşık yıkayıp kalmaya devam bile edebilirsin. Ben de bu yaz ilk kez gittim. Önümüzdeki 20 yıl mekanım artık orası. Doğası filan muhteşem zaten.

tavuk yerine köfte koyabilirsiniz fırına, süper olur.

patatesi püre olarak yapabilirsiniz :)

balık güzel olur fırında. zeytinyağı ve limon gezdirin üzerine.. çipura, somon idealdir.

Fırında herşey kolay pişer, sebzeleri karıştırıp yağlayıp tuzlayıp fırın torbasına atın, yanına da pilav olur

mikro dalga fırınınız varsa onunla da güzel şeyler yapılabiliyor.

@mea maxima culpa

Hocam biraz cahilim bu konularda beni aydınlatın lütfen, mikroda mesela hızlı ve güzel pişen şeyler nedir, ne yapılır ?

mikrodalga fırınlar ile ilgili herkesin bilmediği bir şey söyleyeyim.

kapaklı borcam kaplardan bir tane alıyorsunuz. istediğiniz sebzeleri soyup, temizleyip, orta büyüklükte doğrayıp, bir de yıkayıp bol sulu olarak koyuyorsunuz. kapağını kapatın. 600 derecede 10 dakika civarı pişirin.

pişirme süresi borcamın büyüklüğü, doluluğu, sebzelerin cinsine göre değişiyor. belki 9, belki 11 dakikada en iyisi olabilir. artık bunu kendiniz bulacaksınız.

10 dakika sonra çıkartın. sebzeleri limon, zeytinyağı ve tuzlayın. alın size sağlıklı haşlanmış sebze.

sebzeleri normal şekilde haslarsanız bütün ev sebze kokacak ve büyük ihtimal benim gibi ayarını kaçırıp çok pişireceksiniz. böylesi çok kolay.

bu şekilde iglo bezelye de çok güzel pişiyor. bezelyeler haşlandıktan sonra tavaya alıp çok az tereyağı ve tuz ile çeviriyorsunuz. iglo bezelyeler çok lezzetli, mutlaka deneyin. piyasadaki diğer konserve bezelyeler gibi saman tadında değil.

somon balığı. 25 dakikada hazır. tarifini istersen mesajını beklerim.

pide hamuru alıp peynirli pide yapabilirsin

fırında kaşarlı mantar

tavuk ve patates mi? öğrencisin demek :) etini alıp kendi köftelik etini kendin hazırla. sana önerim yemekbirask.blogspot.com (antep tava diye biliyorım) yapman. görünüşü çok zor durabilir ama maydanoz veya domatese girmeden sadece patlıcan ve köfte ile yapabilirsin. suyunu da ayarladın mı tamamdır.

pide hamuruna kıymalı bir harç hazırlayabilirsin, tavada soğan domates biber ve baharatla hafif çevirerek.
bir de soğanla hafif kavrulmuş kıyma ile küp küp doğranmış patates kabak patlıcanı fırına verebilirsin.
bir de tavuk patates ya da köfte patatesi direkt tepside değil de, fırın poşetinde yaparsan daha lezzetli olur;)

dinlemedim ama bu bacımızın sesi direk norah jones mu desem nouvelle vogue mu desem hangisi bilemedim bayaa benziyor.

biliyorum onlari da, bana nokta atisi lazim :)

liveplasma.com bi bak bakalım belki ilgilenirsin..

radyomood var metal çalmıyo da pek. gözden geçirilebilinir..

o radyonun yapimcilarindan bir tanesi cok yakin dostum, lakin tarzlarini pek begenmiyorum. ben daha cok, hani bira darkzine gibi oturmus bir site vardir da ben bugune kadar denk gelmemisimdir umuduyla sordum aslinda.

isi yurutebilecek kapasitede hazir ekip olsa bir gun usenmeyip ben boyle bir altyapi hazirlayacagim, o olacak :)

20-30 dk arasıdır benim için.

tamamen sana bağlı o. kimisi yarım saatten uzun sürede içer kimisinin 10 dakka bile sürmez.

aynı insan kimi zaman uzun sürede içerken kimi zaman da 5 dakkada bitirebilir.

shotlar gibi içmek pek doğru olmaz kanımca. bana sorarsan çok da uzatmamak lazım. sonuçta rakı bardağına buz atmak tadını kaçıracağından soğukluğunu kaybetmeden bardağı tüketmek lazım. bu da 10-15 dakka filan olur heralde..

vefa zat dublenin ideal süresine 45 dakika demişti ama çok ya 45 dakika, 20 idealdir bence.

şahsen tek içerim. tek tek yavaş yavaş mezeyle, muhabbetle içiliyosa yarım saati de bulur, hafiften efkar bastıysa 3 5 saniyeyi de..tamamen zevkine ve yanındakilerin muhabbetine dayanır..

Rakiyi tekila icer gibi icerim suyla sevmem benim icib 5-6 saniye kendine bagli

Sermaye alma şansınız vardır belki ama daha detaylı bir araştırma ve bir sürü bürokrasi girer işin içine.
şurda biraz vakit geçirin isterseniz. www.kosgeb.gov.tr

romatizma olabilir mesela.

ishal var.

kıl dönmesi

agorafobi klostrofobi ?

anksiyete bozukluğu, panik atak.

bel fıtığı

tik atmama hastalığı.

prostat..

www.ruhsel.com

www.gatetattoo.com

galatasaray lisesinden sola sap. 40 50 metre aşağısında şimdi ismini hatırlamadığım ama marifetli çocuklar var. istediğin şeyi gönül rahatlığıyla yaptırabilirsin.

(bkz: çağatay ateş)

mevrin oranın isminin gate olması lazım..bi dövmeyi orda yaptırmıştım ben.

bakırköy'de magic hand var www.magichand.net bir incele derim.

diggity evet gate. hatırladım sen yazınca. hatta sahipleri orada yatıyor kalkıyor gece 3 civarı açtırmıştık biz dükkanı.

ahan da web sitesi
www.gatetattoo.com

gate de yaptirma, guzel yapmiyorlar.

milliyetçiliğin sağ görüşün türlerinden biri olması yüzünden.

(bkz: nasyonal sosyalizm)

Milliyetçi Komünist Parti oksimoron olacağı için olabilir belki. Hayat engellerle dolu.

Sol herhangi bir ayrımı kaldıramayacak kadar keskin bir ideoloji olduğu için milliyetçi sol, nasyonel sosyalizm ya da başka türevleri ikiyüzlülük oluyor ve sol olarak kabul edilmiyor.

Tam olarak olmasa da söylediğin tanıma Türkiye'deki en uygun parti İşçi Partisi'dir. MHP milliyetçilikten ziyade İslamcı bir partidir, din eksenini her zaman daha önde tutar.

eee kardeş chp işte bu solcuyum diyip bu kadar milliyetçi politikaları olan parti bulamazsın haa unutmadan işçi partisi insanmazsın bu adamlar sosyalist yada koministiz falan dio la kendinlerine öyle işte

DSP var, milliyetçi sol akımından

DSP halkçılığı her zaman ön plana çıkarır, milliyetçilikle uzaktan yakından ilgisi yok, hele ki Ecevit.

(bkz: hepar)

ahahah score :) vallaha tam ulusalcilar yaziyordum :)

simdi niye boyle birsey olmaz cok basit... komunist manifesto okursan eger marksin vatansizligini gorebilirsin... marksist birisi yani komunist olan birisi vatansizdir mulkiyet kabul etmez.

milliyetçiler (faşistler) ise tam tersi bir tutum içindedirler

sol görüş insana, sağ görüş dine yatkındır
bizde bulunan milliyetçi partilerden mhp ve bbp din odaklıdır...

işçi partisi ülkenin en büyük milliyetçi partisidir
ayrıca nasyonal sosyalizm diye bir saçmalık olamaz :)


edit akbayram: bu ülkede tek sol parti var o da bdp'dir.. marksist leninist çizgiden gidemeseler de yolundalar...

akbayram2: bir de tkp var, sözüm ona komunistler cumhuriyet bayramında cumhuriyet için bildirge yayınlıyorlar resmi internet sitesinden :)

işçi partisi de sol olarak anıldı ya, te allahım ya.

(bkz: galiyev)
(bkz: türk solu) yüzde 80 oranında milliyetçi/ulusalcıdır..

120

edit : Bir miktar yürümen gerekiyor indikten sonra. Borsa durağında ineceksin, sondan 3. durak.

güzergahına bakabilirsin :

www.eshot.gov.tr

Arkadaşın söylediğine ek olarak eğer ben yürümem daha kısa yolu yok mu dersen Konak'ta inerek, Konak'tan mevcut aktarman ile metro'ya binerek Çankaya'da inebilirsin :)

120 kullanmayın zaten. hayattan soğursunuz, yol bitmez.

Yorumlar ve oneriler icin tesekkur ederim.Peki bahsettiğim yönde size en kolay ulaşım nasıl olur?Fazla yürümeden.Otobüs dışında,ya da içinde otobüs de olabilir.

azcık yukarı çıkıp demirköprü metro istasyonuna çıkıp halkapınara gidip, halkapınardan izmir metro ile çankaya metro istasyonuna geçebilirsin. otobüsle falan uğraşmak niyedir..max 30 dakikada orda olursun..

www.izban.com.tr

(bkz: assassin's creed)

bi de 2 si var bunun..

fallout 3 zomibisiz falan demişin ama bu oyun oynanır arkadaş.zombi falanda yok aslında.
ayrıca ;
starcraft 2
company of heroes
eskilerden elder of scrolls oblivion hastasıydım.hala güzeldir.
crysis 2 türkçe oyunun ne kadar mükemmel bir şey olduğunu gösteriyor.
battlefield bad company 2 çok az bölümünü oynadım güzel gibi.

malum yerlerde bulabilirsin sanırsam bunları.

Kız size "beni kullan, sonra kirli bir mendil gibi at" demiş.

(bkz: ya justinianus buna osmanlı tokadı derler)

hala kız arkadaşım mı diyorsun? geçmiş olsun reis, hemen bırak yoluna bak. şu saatten sonra sitsen dikiş tutmaz bu ilişki.

bence kuruntu yapmaya gerek yok. aşk zaten gelip geçici. hem ne demişler bin kere aşık olup bir kere seversin. dert yapma kendine.

mesela ben de kedimi seviyorum ama a$ik degilim :) kendisi gelisimi kapilarda bekleyen tek varlik...

bilmem anlatabildim mi? ;)

için içini yemesin sarhoş işte len...
boşver koyver gitsin
düşünme sana kız mı yok hem

iyi bir seviş sonra vur götüne tekmeyi pişman olma

Aklın yolu bir, tez zamanda(bu gün) ayrıl.
İlk başlarda biraz zor olur ama yarın birgün hoşlandığı biri çıktığında çekip gitmesinden daha az koyar.

ennoia: abi biz zaten bikaç aydır birlikte yaşıyoruz, zarf atacak bi durum yok. :)

:) ha o zaman isler degiisir, ben bu ayrintiyi kacirmisim.

Olabiir, kizlar her birlikte oldugu erkege asik olma zorunda deildir :)

"seviyorum ama aşık değilim" kadın dilinde "daha iyisini bulursam bırakırım" demektir.

desene bilmemkaç aydır daha iyisini bulamamış. :) demek genel çoğunluktan iyiyim, bu da bişeydir.

aşık değilsen, sen de takılmaya devam et... amma velakin seviyorum uleen modundaysan ve kendine saygın varsa time to go baby de.

kız arkadaşınız gül gibi bir hatun kişisi. aman diym burdakilere inanıp da noluyo lan demeyin.
seni seviyorum ama sana aşık değilim şu demek : aradığım güveni/sıcaklığı dostluğu ve en önemlisi huzuru sende buluyorum.
aşık değilim, aşıkken yapılacak salaklıkları sende yaşayıp 3 sene sonra noluyo lan diye ayılacak durumum yok. ilişkimizin ve senin tam olarak farkındayım, hormonlarımın esiri olup mevcut durumu olduğundan daha farklı görmüyorum.
bazen senden nefret bile ediyorum : sana kızıyorum, senin de handikapların olduğunu biliyorum ama tüm bunlarla birlikte seni seviyorum.

arkadaşım hatun olayı çözmüş, ilişkinin temeli huzurdur. sende huzuru bulabiliyorsa, arada sırada kızdırdığın kırdığın olduğunda gönül almayı da biliyorsan mis işte daha ne.

@ahandanick +1

bir gıdım onurun kalmışsa, terk et.

ama terk etmeden önce kızımıza, "seni beğeniyorum, varlığından mutluyum, arkadaşlığın güzel, sevişmelerin de çok fena sayılmaz ama sana tutkuyla kapılamıyorum," de ve başka kızlarla olan ilişkilerini anlat. onu aldatırken hangi kızla nasıl seviştiğini, onları nasıl özlediğini.


bunun karşılığında terk edileceksin. evet. canın da yanacak. üzülüp ağlayabilirsin de. karakterinin yumuşaklığına göre tepkilerin şekil alacak. ama en azından, seni ömür boyu unutamayıp, sana aşık olmadğı için çok büyük bir hata yaptığını düşünecek bir kız olacak.

lakin bir süre sonra gelip sana yalvaracak, özür dileyecek, tekrar deneyelim diyecek.

eğer kabul edersen, yine "iyi adamsın ama aşık olunacak tip değilsin mahmüüüüt," formatına dönüşürsün.

hayat böyle bir şey işte kanka.

sevmek simetrik bir duygu değil, kabullen bunu.

www.authorizm.com

söyle bunu sevgiline böyle böyle dedin de..bişey varsa açığa çıkacaktır.yoksa devam edersin..inanmak sana kalmış tabi..

bağlanılma, aşık olunma bakımından iki ana kategoriye ayrılıyoruz: en amiyane haliyle piçler ve efendiler. ilkinin köpeği olup ikincisine tam tersi tarzda yaklaşıyorlar. kendi hayatımızda ve çevremizde zaman zaman görüyoruz ya da buradaki duyurularda, sözlükteki ilgili başlıklarda da ara ara bahsediliyor bu konudan. hepsi de bu savı destekliyor. anlattığın hadiseye bakınca sanırım sen ikinci kategoridesin ve hatayı baştan yapmışsın. ilk sorunun cevabı bu. ikinci sorunun yani neden nefert kısmının cevabı da burdan geliyor. aslında senden değil senin gibi güvenebileceği, koruyacak ve daha başka olumlu yanları olan birisi varken bu şekilde bir duygu durumunda olmasından dolayı kendinden nefret ediyor. seninle olduğu her an aslında bu çelişkisiyle de birlikte olmuş oluyor. ne yapmak gerekire gelince; iyi niyetli, fedakar vb davranmaycaktın. bu saatten sonra geri dönüşü de zor bunun. sadece ilerisi için bundan ders almanı önerebilirim.

bir de: www.facebook.com

ben bi daha içirip iyice bi konuşturayım en iyisi :)

"kız milleti malum, azıcık içince yamuluyor geneli"
ehehe siz inanıyor musunuz ki kız arkadaşınız hatırlamıyor gece neler söylediğini, ya da plansız, sarhoşluktan ağzından çıktı bu sözler.bekleyin ve görün.

sarhos bile olsa ole dusunmuyor olsa soylemezdi.
bana bi kere birisi ayni seyi soylemisti. seviyorum ama asik degilim. o an ordan kalkip defolup gitmedigime sonradan cok pisman oldum. bosu bosuna ekstradan uzunca bir sure aci cektim, bu dedigi seyin ustune kafa yorarak.
kac bence.

bu kızı, gözünün önünde aldatıp, hatun sizi seyrederken, başka kızları yatakta çatır çatır orgazm etmezsen, sonra çok kafanı vurursun duvarlara.

yap bunu.

eve çok güzel bir kız getir.

kız arkadaşın, meert, bu kız kim diye sana sorarken, hiç umursamadan kızı öpmeye başla, avuçların kızın bedenini sıkıca kavrasın, misafir kızımız kollarının arasına erirken onu kucağına al ve uzun uzun öpe öpe, üzerindeki kıyafetleri teker teker soya soya yatak odasına götür. Yatağa yatırıdğın misafir kızın uzun bacaklarını ayırıp, başını o güzel bacaklarının arasına göm ve hanıkızımızı çıldırtıp, zevk çığlıklarıyla evi yıkana kadar tahrik et. sonra da erkekliğini o sıcacık kadınlığın içine batırırken, sevgilinin de sizi hala seyrettiğinden emin ol.

öyle sinir krizleri geçirip, evi terk etmeye falan kalkarsa, böyle sesini inceltip, alay eden bir tonda, kollarındaki kızı da bırakmadan, "ama aşkııım, sen bana aşık değildin ki, niye katlanamıyorsun böyle şeylere, anlamıyorum seni," deyip sevişmeye devam et.

bu sırada anıra anıra bağırıp, apartmanı kaldırmaya falan kalkarsa da bunun suratına bi tane osmanlı tokadı çak (yap bunu) sonra da evden siktir et, ve diğer hatunu pompalamaya devam et.

işte sana hayatta duyup duyabileceğin en harbi, en samimi, en bomba tavsiye.

yap bunu ve hayatın değişsin. ondan sonra hiçbir kadın sana, "ay vecihi çok iyi çocuktur, korkucak hiçbişiiii yüüook, güvenilir, efendi, tertemiiiiz çöcüüük," diye yaklaşamaz.

hakaret gibi lan.

@cem şancı: +1

arkadaşım sen ne yapıyorsun yahu, daha iyisi olduğu anda şutlanırsın, es kaza evlendin iki hafta bir ay bir yere gittin geçmiş olsun. "bazen senden nefret bile ediyorum" ne demektir yahu?

salla gitsin arzular. sarhoşlar asla yalan söylemez.

başvurabilir diye biliyorum ben. alan var çünkü..

alabilirsin.

bi kere o fiyatlara kanma derim onlar internet üzerinden alınan ürünlerdeki fiyatlar..bimeks'e zaten güvenme derim yediğim kazığı bi ben bilirim..
(bkz: bimeks/@diggity)

onun dışında asus üstteki ürün güzel bi ürün.ben darty'den bu ürünün bi değişik modelini alacağım bir iki gün içerisinde. disk kapasitesi 500 gb benim alacağımın mesela..
onun fiyatı biraz daha yüksekti 1.600 dolaylarında..ama üründe sorun yok..mevzuu bimeks'e dikkat etmek.. şimdiden hayırlı olsun..

nokia 5800 xpressmusic

5800 express music kesinlikle benim de tavsiyemdir zupper otesi bi telefondur kendisi fiyatina gore

htc tattoo kullanıyorum, tavsiye ederim. xpress 5800'ın miadı doldu bile zaten.

fiyat önemli değil ise x6 iyidir. c6 da var ama çıkmadı sanırım piyasaya x6 da yeni yei çıkacak. 5 mp olması lazım kameraların.3g de mevcut..

3G si eksik ama SAMSUNG S5233 WI-FI SOFT PINK nasıl ?

beşir fuad.

beşir fuad mıdır acaba

Çok teşekkürler, delirecektim bulamasam.

zor, kısacası geççcen onları derim. klasik 2 fukara öss'ci kandırması vardı eskiden hala da aynıymış.

1- şimdi adana yazıyim, 2. sene odtü'ye geçerim.
2- odtü ziraat mühendisliği yazıyim, 2. sene bilgisayar'a geçerim.

zor genç, olmaz işler onlar. hedefleri küçültmekte fayda var.

çok taşşaklı ortalama yapman lazım. senin gibi düşünen bir sürü insan var ve senden daha iyi not alacak birileri de elbet hep çıkar. her bölüm diyelim ki 10 kişilik kontenjan koyar geçiş için, buna başvuranları da ortalamaya göre alır. eh sağlam bölümlere talep olunca ortalama talebi de yüksek olur. kendime güveniyorum eşşek gibi çalışırım diyorsan dene, sen bilirsin.

eşit ağırlık bölümüne geçemen büyük ihtimalle..geçişler genelde fakülte içi olur. fakülte dışı da daha zor olur. yani tarih okurken ne olursun bilemem de eşit ağırlıkçıysan örnek vereyim,
iktisat okuyosan işletmeye geçersin

Karrdanadam görüş belirtmişsin teşekkürler ama benim amacım hedef küçültüp saçma sapan universitelerden (bkz: mersin üniversitesi ) mezun olup işsizler ordusunda bayrak sallamak değil "olmaz" , "geççen" gibi mantıklarla olmuyor ne yazık ki bu işler :)

öss puanın gerekli bölüme yetmiyorsa geçemiyorsun diye biliyorum ben ama efsane de olabilir.

Çift anadal için Siyaset Bilimi bölümünün belirlediği bazı dersleri hali hazırda almış olman ve belli bir ortalamanın üzerinde olman gerekiyor. Bu ortalama 3.25 diye hatırlıyorum 4.00 üzerinden.

Tarih bölümünün dersleriyle o ortalamayı tutturman lazım, buna bir de ekstradan ders almayı ekle. Siyaset Bilimi'nin sadece birkaç kişiyi çift anadala kabul ettiği ve başka bölümlerden bir sürü insanın da o bölüme başvuracağı gerçeklerini de göz önünde bulundur.

Kısacası, 'geççen o işleri' diyebilirim ben de sana. Denemiş ve başaramamış bir insan olarak söylüyorum bunu.

Tarih bölümü zor bölüm, fazla uçarım kaçarım yapılacak bölüm değil bir de Boğaziçi'nde okuyacaksın. İyi düşün derim, ayrıca bildiğim kadarıyla fakülte dışı geçiş yapamıyorsun.

Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne falan geçebilirsin ama mesela. Dediğin şey ancak Çift Anadal Programı ile mümkün olabilir.

şöyle bir çözümleme sunayım tarih bölümünden siyaset bölümüne yatay geçiş yapabilecek ortalamyıı tutturabilmek için çalışacağınız zamanı ve özveriyi össye aktarırsanız azalan katsayı düşürmeleri ile istdğiniz bölüme gireilirsiniz.

2. olarak gayet klasik olsa da boğaziçinden boş bir adam olarak mezun olmanız mersinden dolu bir mezununun önüne geçmenizi sağlamaz, özel sektör üniversitenize bakmaz tecrübenize bakar e kadar sizi sömürebileceğine bakar, devlet kpssden aldığnız puana ve torpilinize bakar. bğaziçinin en büyük avantajı eşedosta akrabaya hva atmanız olabilirr bu açıdan bakarsak.

bu konuda yapılan en yaygın ahmaklık, bölüm değiştirme ihtimaline güvenip, sonra olmamasıdır, haberin ola.

hehe bir bilen olarak görüş belirttim, boşuna heveslenme diye, gördüğün gibi herkes hemfikir.

kibarcana bunu anlatmaya çalışmak, hala bu fikrin üzerine gitmene sebep olabilirdi, çünkü çok eminim gerçekten zor bu tür çabalar. üniversiteye girmeden herkesin aklından böyle şeyler geçer, fakat işin içine girince bambaşka olduğunu anlarsınız.

lise değil orası, eşit ağırlıktan sözele geçmeye benzemiyor maalesef. boğaziçi gibi bir üniversitede derslerin ne kadar zor olacağını zaten öngörebilmeniz gerek.

evet, gerçekten de geççen onları. daha düşük puanlı bir üniversitede istediğin bölümleri okuman faydanadır. sonra tarihi bitirip ortada kalma ihtimalin hayli yüksek. ;)


son olarak evet mersin'den dolu dolu (her türlü sertifikalar, odayla kurulmuş dostluk bağları, hiçbir torpil olmadan sıfırdan bir sürü mesleki çevre edinmiş olmak) mezun olmuş, 4. sınıfta çalışmaya başlayarak bölüm birincisinin yana yakıla abi bana iş yok mu senin tanıdıklar vardır diye aradığı biri olarak, @birzamanlarcocuktum 'un fikirlerine de kulak kabartın...

google'da üç uzun bip yazarak eriştiğim sonuçlardan biri:

forum.donanimhaber.com

ram diye cevap verecektim ama emin olamadığım için cevap yazmamıştım, comigstring'in verdiği linkte de ram denmiş genelde. ramleri söküp, temizleyip tekrar takın.

onların tamamını denedım anakart sorunlu sanırım değişmesi gerekiyor. varmı başka bilgisi, önerisi olan.

ram diyorum bende, gecen sene banada oldu ram degişti sorun kalmadı bi baktırın

ram yerinden oynamış olabilir..

3 bip sesi ekran kartını işaret eder. ... havaların sınımasıyla genleşmler sonucu birçok parça yerinden oynar. parçaların yerlerine iyice oturduğundan emin olun.

(bkz: çırpınırdı karadeniz)

matraş, desa vb.

ya hayatım ne cüzdanı. farklı bişey düşün. en azından senden bi parça bişey olsn. 200 liraya yemeğe çıkar sen ısmarla yada beraber bişey yapın. o günü bir eşyaya kilitlemeyin. ikinize kilitleyin.

bir erkek olan bana doğumgünümde cüzdan alınsa (hele 200 liralık bir şeyse) dakikasında terkederdim, hiçbir şey almamak bile daha iyidir. senin sevgilin ne kafada bilemem ama tabi..

çünkü cüzdan son derece klişe ve zevksiz bir hediye. iki dakika düşünüp biraz daha farklı, kişiye özel bir şey bulamıyorsa neyleyim öyle sevgiliyi. ayrıca illa 200 lira harcanacaksa da o parayla çok daha güzel şeyler yapılabileceğinin bilincinde olmayan biriyle de olmak istemem.

@:/ neden böyle düşündüğünü anlayamadım?

sorunuza cevap verecek olursam eğer ;

cüzdan için vakko , beymen , massimo dutti mağazalarına bakabilirsiniz

benim fikrimi soracak olursanız , eğer bir şey alacaksanız arkadaşınızın gerçekten sevdiği ona özel bişi alın . yoldan geçen her erkeğe hediye olarak deri bi züdan versen sevinir . ama atıyorum yoldan geçen her erkeğe darth vader maskesi versen sevinmez , istemez. işte öyle bi hediye seçin ki sadece o mutlu olsun , onu yakından takip ettiğinizi , neyi sevip sevmediğini bildiğinizi gösterin ona. he cüzdanlara karşı ayrı bi ilgisi vardır onu bilemem tabi .

bunlar 2. seviye hediyeler ,ancak kendi elinizle yaptığınız bir hediye 1. seviye olabilir bunu da unutmayınız. ( para dediğin nedir ki ^_^ )

kolay gelsin

istinye park lv'dan alabilirsin. o da olmadı bottega veneta var, beymen var, armani, hugo boss var. 200 ytl gibi bir bütçen varsa zaten, herhangi bir yer olabilir. gerçi lv bilemiyorum, kartlıkları 160-170 milyon falandı en son.

elektronik bişeyler olabilir.. ama bence bi plan yap sabahtan aksama kadar bikaç süpriz yap 200 tl bütceyle.. ne bilim sabahtan kahvaltıya gidin öglen 3 atış 1 lira havalı tüfekle balon vurun falan... eğlenceli vakit yani kastım.. maddi bir hediyeden daha güzel olabilir.. ha kalırsa para onunla da bi kitap vs bişey olabilir..

Ben Fenerbahce zipposu almistim. Suan ayrildik ama surekli o zippoyu kullaniyor surekli elinde, elinin altinda dogal olarak onu her kullandiginda beni hatirliyor. sende ona tuttugu takimin zipposunu alabilirsin. ben 110tl ye almistim. 90lirada sana kalsin birde kendine al hediye ;)

cüzdan almaa hele 200 tl sakın verme yazık ya yiyin için gezin sevişin.

kemal tanca'nın cüzdan kemer kol düğmesi şeklinde bi sürü eşyası vardır böyle hediyelik tavsiye ederim..

tütün kullanıyorsa kaliteli bir pipo alabilirsin
ömür boyu kullanır

@Proletka ve @zümrüdüanka, sigara içiyor maalesef ama ben desteklemiyorum ve onunla alakalı bir şey almak istemiyorum.

sinop iyidir sinop. memleketim diye demiyorum şahanedir. :))

özellikle hamsilos koyu'nun oralarda kamp yapmaya müsait alanlar vardı diye hatırlıyorum. imkanınız olursa gerze'ye de uğrayın. şirin yerdir gerze. :)

nevşehir civarını tavsiye ederim özellikle bu zamanlarda çok güzel olur ilçe olarak avanos derim en başta çok sakin bi yer fakat kamp olayı nasıldır onu bilemem araştırmak lazım..

kuşadası iyidir davutlar sahilde sevgi plajı var orda kamp falan yaılabiliniyor bildiğim kadarıyla. ayrıca ben bu işi marmariste denemiştim. orayı da tavsiye ederim..1 hafta gezmiştik taa 8 9 sene önce. bisikletleri otobüse koyduk orda birleştirdik gezdik falan. elinize harita alın gezin derim marmaris, fethiye, ölü deniz, dalyan falan..hatta caretta caretta mevzuu var bi de bi düşünün derim..

Adalar'da olabilir, bir ihtimal.

yeditepe ismindeki mekana benzettim..ama bilemedim de tam olarak..

boğazdan ziyade ege'de bir koy gibi sanki.

nakkNakkaştepe'de Koç Holding'in yanından Kuzguncuk'a inen yola girip askeriyenin kapısını geçtikten sonra solda Yeditepe'yi, dah doğrusu otoparkını görürsünüz. İlk kez görenleri şaşırtan güzellikte bir manzarası vardır.

www.geziyorumlari.com
eğer doğru ise..

boğaz değil orası.. öyle boş koy ve sırtlar yok boğazda bir de hangi uçta olursa olsun bir köprü manzaraya girerdi..

edit: cevab veremedim :)

Burası Anadolukavağı, kaleye doğru çıkarken tepede bir yer işte çay kahve alkol falan var. Elimde fotolar da var, ispatlarım :D

@girl in a coma ciddi misin değil misin bilmiyorum da fotoğrafların sahibine 2 kere derdimi çok iyi anlatan bir mesaj attım. geri dönmedi, ben de koydum buraya..

Boğazda gayet de boş koy ve sırtlar var kuzeyine doğru. Askeriyenin oralar. Anadolu veya Rumeli Kavağı veya civarında bir yer olabilir.

Ek:
Eksperler tarafından onaylandı: Anadolu Kavağı

Ek:
Yorus Kalesi'nin üst tarafında imiş. Anadolukavağında Yosun Restorant varmış,
orayı işleten adam işletiyormuş burayı. oy oy oy..

@susannah; adam hakli beyler.

anadolu kavagi burasi, nami diger yesillik. az biraz altta da salincagimiz var, ziplayinca cok guzel tepeden yuvarlaniliyor asagiya kadar.

Anadolu kavağı diyenler haklı beyler

(bkz: dis kapinin nahit mentesesi)

(bkz: kelevelelis)
(bkz: kizil sakal)
(bkz: hanrygale)
(bkz: lanet olsun jack)
(bkz: mies)

bloom iyidir bloom..

ben gün aşırı 2 set üzerinden 20'şer şınav çekiyorum. aşağıya inerken nefes verilmeli, yukarıya çıkarken nefes alınmalı şeklinde biliyorum nefes şeysini de..
bunun böbrek ve omuzdan çekileni de var imiş. nedir ne değildir bilmemekle takipteyim..

sporun her dalında olduğu gibi şınav çekerken de zorlandıgın yerde nefes vereceksin. yani vücudunu yukarı dogru kaldırırken. rekor denemedim ama ortalama 35 40.

nefes tutlursa kalp büyümesi mi ne oluyormuş, doğru nefes önemli!!!

hmmm peki bu set, öğün mü demek.

sabah 20 sınav
akşam 20 şınav

he mi

yok 20 şınav 2 ila 3 dakika bekleme ve tekrar 20 şınav..ayrıca ben nefes vermekle nefes almak arasındaki farkı bilmiyormuşum..ulan, adidastan saatmi olur'un dediği şekilde yapıyorum ama tam tersini söylüyorum kafamı...!
töbe töbe..

Keinlikle nefesini tutma, iyi bir sey olan spor yaparken saglik sorunu yasayabilirsin, nefesini once dambilla falan ayarlamaya basla, zorlanirken nefes vereceksin dogrusu bu

şimdi şöyle ki bu mereti nizami olarak çekmezseniz diğer sporlarda olduğu gibi bunda da kendinizi sakatlayabilirsiniz. geyik değil harbiden belinizi sakatlarsınız haberiniz olmaz. nizami şınav nasıl çekilir onu bi öğrenin. nedir nizami şınav eller omuz açıklığında kafa, omurilik ve bel kısmınız hareket boyunca olabildiğince düz olacak şekilde olmalı. yoksa bel kayması, disk kayması vs vs gbi şeyler olabilir. aynı sakatlıklar barfiks çekerken "bel kırma" denen hareketi yaparken de meydana gelebilir. o yüzden kendinizi sakın zorlamayın. 20 tane çekebiliyosanız zorlanmadan 20 tane çekin. ve eğer sonuç almak istiyorsanız da bunu 2 ya da 3 set yapın. önemli olan kaç tane yaptığınız değil hareketi ne kadar doğru yaptığınızdır. hareketi doğru yaptığınızda zaten üst göğüs ve triceps lerinizin çalıştığını hissedeceksiniz. bu diğer hareketlerde de böyledir misal mekik çekerken karın kaslarınızdan çok beliniz ağrıyosa yanlış yapıyorsunuzdur. nefes konusunda da zaten söylemişler aşağı doğru inerken nefes al yukarı doğru çıkarken nefes ver.
rekorum 50.

al ver.

2-3 dakika arayla dediğiniz ''set'' halinde yapmanın avantajı nedir?

sabah öğle akşam (yani bi günde 45 sefer) yapsak olmaz mı, art arda yapmanın esprisi nedir.

15'ten sonra tıkanıyorum da :/

tüm sportif hareketlerde, dinlenme anında nefes alınıp zorlanma anında nefes verilir. yani inerken nefes alıp yukarı çıkarken vereceksin.

askerde kara kuvvetleri denetlemesinde 45 tane çekmiştim, hala inanamıyorum, mucize gibi geliyor. şimdi yatsam maksimum 20

nefes basarken verilir inerken alınır. 3 dakika ara soğumadan devam etmek için gayet uygun bir süre. şayet daha verimli şınav çekmek isterseniz başlamadan evvel kollarınızla makas yapıp güzelce ısının, ilk sette çok fazla abanmadan diğer setlere güç bırakacak şekilde sayı yapın. bastığınız avuç içlerini omuz hizası, omuzdan az açık, göğüs hizası olarak değiştirebilirsiniz. böylelikle alt göğüs, üst göğüs, treeceps, kanat gibi diğer bölgelere ağırlık vermiş olursunuz.
benim en sevdiğim ve şınav çekme modeli yere doğru pike yaparcasına inip ileri doğru kalkarak çekmektir.
şınav çekmek sanattır...evet

yürüme 10 dk taksi 3 dk

cuma günü kozyatağında pazar vardır o gün dışında 5 ila 10 dakika arasında gidersiniz. cuma günü orayı kullanmazsanız da yine bi 15 dakika sürer maksimum. kozyatağı derken nereyi kastettiğinizi de bilmek gerekir gerçi ama. yaklaşık budur evet..

www.taksiyle.com işe yarayacaktır.

sahrayıcedid optimum'da var mağazası ama ürün çeşitli değil pek..

yaa bağcılar civarında 212 alışveriş merkezi var ya o sıradaki mağazalardan birinde kappa tabelası görmüştüm. o civarda var bir mağazası. basın ekspres yolu oluyor sanırım.

kimse o özel vakıf isteyen gitsin paşa paşa devlette okusun... okul okudum desin sonra... üniversite okumak sadece ilim öğrenmek değildir. uçları yaşaamktır.

bir özel üniversiteye gidecek olsaydım, tek tercih kriterim, birinci (ya da maksimum ikinci) senenin sonunda devlet üniversitesine yatay geçiş yapabilmek olurdu.

bir başka söyleyişle birinci sınıfa direk başlayabilmek şart. lan zaten özel üniversite, bi de ingilizce hazırlık okutabilmeleri için kafamın dumanlı olması lazım... ama artık kişisel gelişim kitaplarıyla büyümüş, diksiyonu düzgün ablalar, kayıt günü nasıl kafa ütülüyorlarsa, o kadar insan paşa paşa, özele de gidiyo. hazırlık da okuyor.. o kadar paraya.. lan gidin ingiltere'ye?

Vakıf ya da devlet üniversitesi ayrımı yapmadan söyleyebileceklerim şunlar;

- Zengin piçlerini diploma sahibi yapmaktan başka bir halta yaramayan tabela üniversitesi olmasın.
- Seçilecek bölüm hocalarına bakın, Öğrenci başına düşen taşaklı hoca sayısı fazla olsun, prof beklerken asistanlarla geçmesin öğretim hayatı.
- Yurt dışında anlaşmalı olduğu okullara bakın, bu okullar başvuran herkesle anlaşma yapan tırt okullar mı yoksa gerçekten kriter gözeten ciddi okullar mı.
- Öğrenci profiline bakın, isterse okul memleketin en taşşaklı üniversitesi olsun beraber okuduğun adamlar malsa o adamların seviyesine düşersin bir süre sonra.
- Eğer maddi kaynaklar sonsuz değilse yaz okulu sistemine bir bakın, yaz okulunda iki ders alacağım diye bütçenin amına koymayın (yaz okuluyla işim olmaz deme olur)
- Burs olanaklarına bir bakın, not ortalaması yüksek tutulduğu zaman sağlam bir burs veriyor olması gayet teşvik edici olur

Yine de tercihen devlet üniversitesi okuyun.

PS: ÖSS sınavı ne mına koyiim?

al sana öss 2009 ile istanbul bilgiye girmiş bir öküzden birinci elden açıklama.

-seviye düşük. zeki adam zor bulursun. seviye düştügü için sen de düşersin yakında

-herşey para kantinde 10 milyona ogrenci! yemegi yiyorsun itü de bunu 1.5 milyon yapınca isyan çıkıyor.

-millet tiki ciks

-kampüsleri bok gibi bir yerde olur vakıf üniversitelerinin. kuştepe - dolapdere kampüsü.

-seçme nedenime gelince . yurtdışı baglantıları için seçtim ve iletişim fakültesinin geniş olması yüzünden.

-devlet üniversitesine gitmedigi ve bilginin en muhteşem bölümü bilgi hukukta burslu okudugu için çok küfreden bir arkadaşım var

-aklıma geldikçe yazarım.

Tabi ki de her devlet üniversitesi kötü değildir ve hatta kişinin başarısı genetiğine ve biraz da şansına bağlıdır diyelim ki oralardan vurmasınlar.

1)Hangi bölümü istediğini söyleseydin bölüme göre sana hangi vakıf üniversitesini seçmen gerektiğini söylerlerdi arkadaşlar.

2)Dünyanın ilk üniversitesi paralıdır ve bugün dünyanın en iyi üniversiteleri vakıf üniversiteleridir.

3)Daha üçüncü mesajdan itibaren iş ''zengin piçi'' geyiğine gelmiş tebrik ederim.

4)Kimse diploma için vakıf ünv. tercih etmez,iyi bi eğitim için tercih eder.

5)Üniversitesini seçerken eşit ve parasız eğitim konusunda duyarlı olanlar Celal Bayar'da Kenan Evren'i alkışlar,Konya'da Duman konseri iptal eder,Hacettepe'de şarkı söyleyen öğrenciye soruşturma açar,Gazi'de küpeli öğrenciyi döver...
Yani diyorum ki,seni devlet üniversitesinde bi asalet ya da sosyalist duyarlılık sahibi insanlar beklemiyor.Hayallere dalma.

6)Seviye düşük zeki adam zor bulursun diyenlere bakma.Hasta babanı yataktan kaldıran ilacı bulan insanlar genelde vakıf üniversitelerinden çıkar çünkü dünyada Allah'tan sonra en büyük güç paradır.

7)Pekala nickli yazarın ''Uçlarda yaşamak'' diye tabir ettiği şey kişinin devlet üniversitesinde okumasıyla değil,hayata bakışı ve vizyonuyla alakalıdır.Uçlarda yaşamayı devlet üniversitesiyle özdeşleştiren insanın hayatında yapabileceği en uç eylem,benim günlük rutinlerim kadar heyecan verici olabilir en fazla...

8)Tek bir kamera dahi edinmeyen üniversitende Radyo Sinema Televizyon okuyup mezun olanlar,Yunanca ve Latince eğitim görmeden anadiliyle Felsefe eğitimi görüp mezun olanlar,okulu bir kez dahi yurt dışı gezisi düzenlemdiği için vizyonu dar mimar olanlar... Bunlar akıldan çıkarmamak gerek!

9)Aksasuya ingiltere konusunda katılıyorum ama Bilkent hazırlık hariç. (Bilkentli değilim)

10)Kampüsleri bok gibi yerde olur vakıf üniversitelerinin diyenler...Bi bahçeşehir ünv. bi kadir has ünv. ziyareti yapabilirler.

11)Butik üniversiteleri asla tercih etme vakıf dahi olsa,giden arkadaşlarım var,mutlu olanına rastlamadım henüz.

12)İleride KPSS ALES gibi sınavlarla sürekli senin önüne geçmeye çalışacak olan yarı samimi insanlarla eşit olmak istiyorum deme!

13)Bence TR nin en iyi üniversitesi GSÜ dür ve devlet üniversitesidir ama bu diğer gerçekler değiştirmez.

14)Aynı koşullara sahip olmak isteyip,eskişehir'de kütahya'da festival öğrenciliği yapanlar,madem bu kadar duyarlılar,gidip Tibet'te rahiplik yapsınlar.
Yalan söylüyorsunuz! İş hayatında,duyarlı olmasını istediğiniz insanları ezeceksiniz!

15)Kimse kalkıp aferin koçum demeyecek devlet okudun diye.

16)Babası oğlunu 4 sene okutacak parayı gider oğluna araba almaya ya da ev almaya yatırır.Bunlarda çocukları olunca böyle yapacaklar.
En güzel yatırım eğitime yatırımdır.İlk 500e giremese dahi bu üniler,hiç yoktan iyidir iyi bi eğitim.

17)Bunlar kapitalis-realist-soğuk-katı gerçekler değil.Bu hayatın kendisi.Hayat hep böyleydi ve böyle olacak.

Bunları bi gözden geçirmeni isterim,hayırlı olsun şimdiden.

2 senesini özel okulda geçirip sonra herşeyi silbaştan tekrardan yaşayan ve devlet üniversitesinde okuyan biri olarak şunları söyleyebilirim en azından..

eğer ki okul okumak isteniyorsa burslu kazanılmalı. burs kaybetmemek burs kazanmaktan çok daha kolay..
ayrıca bursların da hemen kesilmediği okullar var araştırılmalı..
vakıf üniversitesi konusu geçiyorsa eğer, doğuş üniversitesinden uzak durulmalı. maltepe de aynı şekilde deniyor.bilemiyorum ama gene de..
tercih kriteri olarak yazılabilir ama bu bursun kaybedilmemesi..

okunan bölüme göre değişmekle birlikte hocaların emekli oldukları üniversiteler önemli. özellikle bölüm derslerinde. araştırılmalı mutlaka. hoca kalitesi çok iyi çünkü özel okullarda.

ama hiç bir zaman bir devlet üniversitesine yaklaşamaz özel üniversiteler en azından üniversite hayatından alınan kültür söz konusu ise..

3 bin lira maaşla çalışan profesörü 15 bin lirayla transfer eden vakıf üniversiteleri olduktan sonra kimse gelip devlet üniversitelerini savunmasın.

ayrıca vakıf üniversitelerinde -göreceli tabii- dandirikten bölümler bulunmaz. gidip bir jeoloji mühendisliği göremezsin, ki zaten okuyanların neredeyse tamamı puanım tuttu diye gider buralara. bu yüzden de az ve öz insan bulunur.

sen şimdiden yeditepe'ye giderim herkes aptaldır veya zengindir kafa dengi bulamam dersin. ama devlet üniversitesinde am sik götten başka muhabbet edemeyen mühendislik öğrencisi de bulamayabilirsin. dediklerimin 2si de ön yargı. bunlardan arınmak lazım. insan her yerde insan. ama diyorsan yanımdan mercedes geçerse ben kendimi dışlarım, aynısını anadoludaki bir devlet üniversitesinde honda civic geçince de yapman lazım bence.

@40karakter
olm heryerde karşılaşıyoruz... naber lan :)

cevap olmadı derseniz yukardaki ilk cevabıma aynen katılıyorum :)

burak bora anadolu lisesi'nde almanca olması lazım..fransızca ve almanca var diye biliyorum..

üsküdar anadolu lisesi yeni ismi ile ahmet keleşoğlu anadolu lisesi

vitiligo için (bkz: kolsuz agop) derler ama bilemedim..küba mevzuunu hiç bilemiyorum..ama kolsuz agop'a sorabilirsin kübayı sanırım..

kolsuz agop bir şey yapamıyor vitiligo için

o fiyatlara zor ya. güzel bi ev 300 k civarı güzel semtlerde.

bit.ly

200.000 liraya acıbadem'de anca bahçe katı bulursun onlar da acıbadem'in dışarlarında olur. 150.000'e ise hiçbir güzel ve merkezi semte yaklaşamazsın bile.

Şişli'deki yeni binalar ve Feriköy olabilir. Feriköy'de oldukça fazla yeni inşaat var, ulaşımı da güzel, fiyatlar da şimdilik iyi. Şişli'den kastım Sıracevizler ile Halaskargazi caddeleri arasında kalan Şişli. Tabi Şişli'de yeni bina bulmak pek kolay değil ama var yine de.

bostancı'yı tavsiye ederim ki acıbadem'den taş çatlasa 20 dakika uzaklıktadır araba ile. anadolu yakasının da en nezih semtidir garanti verebilirim..fiyatlar da 150 200 bin lira arasındadır 3+1 evler için en azından..iş yerim avrupa yakasında dersen de deniz otobüsü, vapur, minibüs otobüs derim. her türlü merkezidir..

bostancı'da 150.000'e nerde ev var merak ettim? bostancı'nın neresi?

şenesenevler civarında 150.000 ile 200.000 civarında evler bulunmakta yanlış hatırlamıyorsam eğer..

misal :
www.sahibinden.com

www.sahibinden.com

Ben! Gerçi daha 7 ay oldu başlayalı ama ben çok zevk alıyorum. O yüzden zaten akşam 7'lere kadar kalıyorum her gün.. Ama bence bunda esas etken, benim çalışırken patronumun veya bir şirketin yararına değil, kendi yararıma çalışıyor olmam. Bence anahtar nokta bu. Yaptığın işten kendin de yarar görmen, yani para kazanmak dışında. Bu da ancak kendi işini kendin kurduysan veya akademik hayatta ilerleme gayesindeysen olabilir sanıyorum.. Başka birşey aklıma gelmiyor..

işimi seviyorum, kariyerimde bir basamak daha yukarı zıplayabilirsem hele iş konusunda benden mutlusu yok..

kendini yaptığın her iş için onaylanmak zorunda hissediyorsan, yaptığın bütün çalışmanın bir "şimdi şuna odaklanalım, onunla ilgilenecem ben" diyen supervisor, yönetici,vb. kişi tarafından çöpe atıldığını, ihmal edildiğini görüyorsan çalışmak istemeyebilirsin. dolayısıyla kendi işine yarayacak notları almaya, iş ortamından gerekli bilgi ve iletişim alt yapısını ilerlemeye bakmalısın.
şirketin sektörü ile ilgili paralel firma tanışmaları, sergisi, fuarı varsa oralara bakma, bir şekilde kendini kendi yaptıklarınla göstermek ve ileride böyle çalışmak istiyorsan bulunduğun noktadan en iyi verimi almalısın.projeni yöneten beğenmeyebilir, çöpe atabilir ama sen atma. 1 yıl sonra kurcalarken belki zamana göre bir update / upgrade yaparsın işine yarayacak bir hal alır?

işimi seviyorum. kazancım bazen neredeyse çok çalışmadığım halde çok olurken bazen kendimi yırtsam bile az oluyor. ve işimde hala ilerleme noktasındayım ve bu ilerlemenin sınırı yok zaten. 4 yıldır bu işlerle meşgulüm 20 yaşındayım henüz bi an ama off yeter artık ya demedim( ki aşırı zorluklar çektiğim oluyor ve katlanılmaz şeyler oluyor ama önemli olan sizin iradeniz ve katlanabilme gücünüz bi yerde)
en önemli şey ise okulun sandığınız kadar büyük bir etken olmaması. evet boğaziçi bitirmek önemli ve prestijli fakat tecrübe ve kişisel gelişim ve öngörü gibi pek çok nitelik aranıyor bitirdiğiniz okuldan ziyade. bilhassa iyi okul bitirince iyi bi iş sahibi olacağını sanan insanlar beni bir hayli güldürüyorlar zira iş hayatını gerçek anlamda görmediklerini bağıra bağıra belli ediyorlar :).

son olarak bu tarz depresif başlıkları açmaya devam ederek ( bi başlığınızı daha hatırlıyorum) kendinizi bi yerlere getiremezsiniz. mutlu ve başarılı olmaya siz bu kadar derecede umutsuzken biz ne desek boş olacak, fakat gördüğünüz gibi işini seven ve kazancı yüksek olan bi sürü insan daha şimdiden yazmış bile.

işimi sevmiyorum.

satış danışmanıyım. size şimdiki işimde aldığım rakamı söylesem götünüzle gülersiniz. daha öncekinde de pek kayda değer bir durum yoktu. işimde ilerlemem kendimden, ruhumdan, yaşamımdan fazlasıyla ödün vermeme bağlı. vermeyeceğim.

kullanılıyorsam benimde yeri geldiğinde, daha iyisini bulduğumda veya bulana kadar onları kullanmaya hakkım var.

ha şu da var. vicdanım rahat. bana verdiklerinin karşılığını fazlasıyla veriyorum. asıl mesele de burada zaten. sorulduğu zaman evet çalışkan dürüst adamdır derler. ama iş karşılık istemee geldiğinde veya en ufak bir hata yaptığınızda başınıza kakılacak bir mesele çıkabiliyor.

sokayım işlere diyorum çoğu zaman.

Tabiki de işimi sevmiyordum !!!

4 yıl üniversite 2 yıl master sonrasında okuduğum, dirsek çürüttüğüm eğitimimin dışında bambaşka bir alanda işe başlamıştım. Dünyanın 44 ülkesinde faaliyet gösteren çok uluslu ve kurumsal bir firmada...
Bir sabah uyandım işe gidiyorken, sürekli aklımdan, gözlerimin önünden şu cümle geçti. ''Kendi kaderini yaz'' akabinde şirkete girdiğim gibi masama oturdum istifa mektubumu yazdım...Altına da afilli bir imza attım... İnsan kaynaklarına teslim ettim... Bir sigara içtim, sigaramdan her nefes çekişte o cümle geliyordu gözlerimin önüne...
Başarmıştım belki de kaybetmiştim...Ama beni mutlu eden, kendim için bir şey yapmıştım...İstifa etmiştim...

aslında hazır böyle bir konu bulmuşken içimi döküp rahatlamak istiyorum müsadenizle.

bendeniz liseden sonra 4 sene migrosta çalıştım. üniversiteyi açıktan okumaya gayret ettim. pek başarılı olduğum söylenemez. 4 senenin sonunda hala işimde bir rütbem olmadığı için askere gittim.

sonrasında gömlek firmasında çalıştım. bir şubesine müdür yaptılar beni. ama ne müdürlük! tam 1 ay boyunca izinsiz sabah 10 akşam 10 olmak üzere alışveriş merkezinde çalıştım. ulen parası iyi olsa çalışılır kabul. ama kardeşim 700 tl ye yaptım bu işi. herşey yolunda götümüzdeki kazıkla mutluyken beni işe referans gösteren arkadaşımı patron özel ofisine çağırıp bir güzel tartakladı. sebep mağaza açığı. açığın tutarı 500 tl. zorla istifa imzalattılar. mahkemeleri sürüyor (merak edene firma ismini özelden atarım). hal böyleyken benim orada durmam kendime yediremediğim bir durum oldu ve istifa ettim.

günler geçti ve ben bir ayakkabı firmasında işe başladım. oraya 2 senemi verdim ve işimde bir yerlere gelemedim. bakın takıldığım mesele şu. çalışmamı, satışlarımı efendi oluşumu tepedekiler beğeniyor. ben göz yumuyorum herşeye. fazla çalışma saatlerine ses çıkarmıyorum. gerektiğinde sabahlıyoruz hep beraber ama benim bir işim düşünce karşılığını alamıyorum. ne fazla mesai ücreti ne de başka birşey. satışlardan iyi para kazandım eyvallah. lakin sadece tek mağazası bayramda aylık 1 trilyon ciro yapan bir firma cozuttu ve çalışanların primlerinde kesinti yapma yoluna gitti. kriz dönemi tasarrufuymuş. hade len!

ilk fırsatta sigorta firmasından teklif alıp işe başladım. kabul edersiniz ki sigorta satmak ve insanları ikna etmek zor bir mesele. ben bu işte başarılı olamadım. 1 ay boyunca hiç satış yapamadım. anladım ki elle hissedilebilir birşeyi satmak (ayakkabı gibi) insanları geleceği için para ayırmaya (bireysel emeklilik ve sigorta) ikna etmekten kolay birşeymiş. ilk zamanlar motivasyon dolduran müdürümüz satmadan gelme laflarıyla iğnelemeye başlayınca bir gün ofisten çıkıp satış yapamayarak eve gittim.çayımı demleyip istifa mektubu hazırladım.

3 ay boşta kaldım. koca bir üç ay. şimdi başka bir ayakkabı firmasında işe başladım. maaşımı yazıyorum sıkı durun!

450 tl!

450 tl olan maaşımla artı prim alıcam bu ay. primde mağaza cirosunun kdv sini düşüp 1000/4 oranında para getirisi. yani;

mağaza ortalama 80 - 100 milyar ciro yapıyorsa biz 80 diyelim buna;

73,6 kdv siz. bunun binde dördü ;

300 lira para demek. maaşla etti 750 toplamda. ben haftanın 3 veya 4 günü sabah 10 akşam 10 çalışıyorum. bayram yok resmi tatil yok. bu tip işyerleri mesai ücreti vermiyor (esnek çalışma saatleri).

vay babam vay. durup bir düşüneyim. hmm. boşta kalmaktan iyidir.

işimi seviyor muyum?

nefret ediyorum.

hazır başladım bir de erkek kardeşimden örnek vereyim size. kızkardeşimde var. kardeşlik güzel. üç çocuğuz :)

erkek kardeşim okulu sevmedi. okuldan kaçıp birsürü sokak köpeğine beni kovalattığını bilirim. ortaokulda sigaraya başladı. okulu orta 2 de bıraktı.o zamanlar piçti. hala da öyle.

neyse.

bizimki rahmetli pedere okumucam ben dedi. babamda aklı başına gelir diye rot balans ustasının yanına topkapı sanayi sitesine verdi. kardeşim pederin restini gördü. bir hafta sızlandı ama haftanın sonunda eline para geçince yüzünde güller açtı. şimdi mi?

askerden sonra biriyle tanıştı. adamın brigstone lastik ve jant dükkanı var. gel demiş kardeşime hunter marka rot balans cihazı alıcam. dükkanın yanı boş. alet edevat dükkanın durumu hazır ben anlamam. sen başında dur kazancımız yarı yarıya.

rot balans ücreti 40 lira. günde en kötü ihtimalle 2 araba geliyor istanbul un yolları malum. kaldı ki bunun far ayarı var, jant düzeltmesi var.

maaşallah bizimki parasız gezmiyor. 3 ay boyunca kardeşim hergün cebime sigaramı aldı. harçlık verdi. sabah 8 de gidiyor. akşam 6 paydos. cumartesi öğlene kadar çalışıyor. pazar tatil.

işini seviyor mu?

az önce sordum. sevmesem yapar mıyım lan dedi.

öncelikle şunu söyleyeyim neden hep aynı mantık düşünüyoruz ki bir işe girmek ve para kazanmak sevdiğin işi yapmak ama yine bir başkasının şirketinde veya işinde her neyse. ya kendi işimi kurayım kendi işimi yapayım mantığı yok mu? çok baba bir şirkette finans da çalıştım biraz sabır gösterseydim hani şu rapor hazırlayan üst düzey yöneticilere sunan onlarla toplantılara giren adamlardan olacaktım belki de üst düzey yönetici ama tartmadı bünye fare gibi hissettim kendimi sabah gir plazaya akşam çık. bazen daralıyorum 10 dakika dışarda gezsem açılacam yani kafa dağılacak ama birinin git "10 dakika sonra gel" demesi ile aynı olmuyor benim on dakika. çok düşük sermaye ile kurulabilecek çok iş var illa üni mezunu olmaya gerek yok bende üni mezunuyum ama bu devirde para etmiyor etmeyecekte. her şey para değil ben önce ki işimde aldığım paranın 3 de birinden daha az paraya çalışıyorum şuan. belki aranızdan salak diyenler çıkacak ama o zaman ki mutsuzluğumu hatırladıkça şimdi gülümsüyorum. herkes bana imrenirken ( çevremdeki ve üni den arkadaşlar) ben nefretler içindeydim. arkadaşlarım şirketin herhangi bir şubesinde çalışmaya bile razıyken ben genel müdürlükteydim düşünün artık. mesleğimi pek sevdiğim söylenemez ama belkide başka çarem olmadığından ve biraz aklıma yattığından seviyorum sonuçta kendi işimi yapacağım. smmm stajyeri

sivrisinek dostum ben hiç bir arkadaşımın arandığını duymadım örnekleyeyim : itü uçak mühendisliğinden , ankara sbf den( yüksek lisansı da vardır) , odtü kimya - makina, bi de avukat olanlar var vs. taşra üniversitelerinden olanları yazmadım bunlar seçkin üni ve seçkin bölümlerde. hadi ben arızalıyım yaa bu adamlarda mı arızalı? uçak mühendisi adam iş bulamıyor makina mühendisliği alanında çalışıyor şimdi baktı olmuyor askere gitti. senin mantığın tam türkçesi şu "kendini pazarlamayı iyi bileceksin" (sakın yanlış anlaşılmasın) onuda her adam yapamaz. durumlar böyleyken böyle.
saygılar

seydunya size katılmıyorum. zira aranan bir insan olmak için okul bitirip master yapmaktan fazlası gerekli :). herkesin düştüğü en büyük düşünce hatası bu: iyi okul bitirip bi de iyi bi yerde master yapmak... demişsinizki arkadaşım itü bitirdi uçak mühendisliği: güzel peki bu okul her yıl ve her yıl mezun vermiyor MU? diğer mezun olan arkadaşlardan ne artısı var ki bu arkadaşın (artık kaç yıldır mezun veriyorsa okul siz hesap edin) tercih edilsin ve aranan olsun. zamanla işinizde iyiyseniz zaten adınız çoğu yere sizden önce gitmeye başlıyor.

madyb örnek verdiğin uçak müh. arkadaştan yola çıkalım bu adam ilk 1000 e girdiği için okuldan bile burs alan istese tıp a girecek puanı almış yani zekası ortada bir adam. mng teknik te tübitakta staj yapmış. projelerde bulunmuş, güneş ennerjisi ile çalışan araba olayı vardı üniversiteler arası yarışma işte o projede yer almış aynı zamanda gerçekten sosyal insani yönü iyi( moda oldu bu laf) yani demek istediğim zeki ama andaval duran tiplerden değil kendini gösterebilen bir insan. ayrıca bu bölüm sadece itü de vardı şimdi izmir de bir üniversitede de var yanılmıyorsam ama orası daha mezun vermedi galiba. olsun olsun 70 mezun versin her yıl. askeriye kapıyor ama gitmiyor asker olmak istemiyyor. thy cuma günü görüşmeye çağırıyor ve görüşmeye gittiği adam cuma namazına gidiyor ( arkadaş namaza gitmeyince olmuyor tabi) sonra geliyor sen gel pilot ol diyor. özel uçak fabrikası olmadığı için iş alanı kısıtlı. bunlarıda bi göz önündde bulunduralım. yani donanımlı birisidir ama iş bulamıyor.

selamlar

efenim ben seviyorum işimi, sıkıntım olursa çalıştığım yerler ile oluyor.

ben teknik lise okudum. akabinde 2 yıllık bir meslek yüksek okulunu çok büyük başarıyla 5. senenin sonunda kovularak tamamladım ve aöf kamu yönetimi okumuya başladım sırf askerden muaf olabilmek için. hala da okuyorum aöf'de. bu arada bi af çıktı ondan yararlanıp kovulduğum okuluma geri dönüp derslerimi falan verdim fakat halen bir çıkış belgesi yahut diploma neyim alabilmiş değilim. anlayacağınız 27 yaşında ve lise mezunuyum şu an.

lise bitti, cuma günü karneyi aldım sonraki pazartesi çalışmaya başladım. o gün bugündür de aralıksız çalışıyorum. şu an 2500'e yakın bir meblağ kazanıyorum. şimdi benle beraber aynı okulları okuyan arkadaşlarıma bakıyorum bir çoğu işsiz, kalanların bir kısmı okuyup ettikleri ile alakasız işler yapıyorlar ve bir kısmı da benle aynı işi yapıyorlar. benle aynı okulları okuyan ve hatta bitiren hatta ve hatta askerliğini yapıp gelen ve benle aynı işi yapan arkadaşlarım benden daha az kazanıyorlar. bu benim, yaptığımi işte üstad olduğumun göstergesi değil bunu biliyorum, zaten yemiş bitirmiş de değilim. fakat sanıyorum ki az evvel 3 gruba ayırdığım arkadaşlarımın içerisinde yaptığı işi seven bir tek ben varım. ve daha geçtiğimiz hafta 2 farklı teklif aldım. her hafta böyle 2-3 teklif almıyorum tabi ki ama "piyasa"daki diğer çalışan tanıdıklarıma göre bana olan talep daha fazla diyebilirim.

"insan yaptığı işi severse iyi kazanır" ya da "iyi kazanırsan yaptığın işi seversin" gibi sonuçlara varmaya çalışmıyorum yanlış anlaşılmasın. ben kendi adıma şunu söyleyebilirim, liseye başladığım zaman yapmak istediğim işi biliyordum, bu yüzden meslek lisesine yazıldım bu yüzden 1. senenin sonunda teknik liseye geçiş yaptım. ve şimdi o zaman yapmak istediğim işi yapıyorum. belki de benim işimi seviyor oluşumun nedeni budur. bilemiyorum :P

bu arada programlamacıyım.

öncelikle @soul cancer allah kolaylik versin.

bende hobisini işe dönüştüren yani sevdiği işi yapan şanslı vatandaşlardanım. işimde 5. yılım bitiyor ve aldığım maaş ile keyfe keder yaşıyorum. diğer arkadaşların dediği gibi işini severek yapmak bir çok şeye katlanmayı ve inatçı olmanı sağlıyor. haliyle istikrar başarı getiriyor. tabi ileriyi hiç bir zaman tahmin edememeye alışmak ve günlük yaşamaktan mutlu olmak gerekiyor. her an herkez işsiz kalabilir.

okul olayına bu kadar takılmaya gerek yok türkiyede yaşıyoruz. emeklerin paraların üstüne bir bardak su içip yolunuza devam edin.

yazılımcıyım, sektörde 10ncı yılım doldu bu süreç içerisinde halihazırda çalıstığım kurum 2nci işyerim.

Yazan arkadaşların iletilerini okudukça memleketin aslında nasıl yaşanmaz bir yer haline geldiğini sırf bu sebepten kaynaklı "mutsuzum" diye bir işi bırakmanın doğru olup olmayacağını sorguluyorum.

Yaptığım işi seviyorum, tercih şansım olsa yine aynı işi yapmak isterdim. 7sene boyunca bünyesinde çalıştığım kurumdan sırf mutsuz olduğum için ayrıldım, maddi olarak bir sıkıntım yoktu ancak nedenini bilmediğim bir mutsuzluk dolayısıyla artık o kuruma gitmek istemiyordum (kaşınmak değil bu).

3 yılımı doldurduğum bu yeni kurumda da esasında mutlu olmadığımın farkındayım, yönetici pozisyonundayım, çoğu kişi için güzel şartları olan bir işim var ancak "mutlu değilim" (orta yaş bunalımı dedikleri nane bu olsa gerek) saat 10:15 ve ben odamda alkol almaya başladım :) sanırım içerisinde bulunduğum mutsuzluktan kısa süreli kaçışın yolu bu.

özetle işimi seviyor / kurumu sevmiyorum, dolayısıyla bu şartlarda birbirine küs olan karı kocanın aynı yatakta soğuk bir şekilde uyumasına benzettiğim ilişkiyide sonlandırmak gerekiyor.

bu kararımla birlikte maddi sıkıntı yaşayacağımda aşikar, lakin daha huzurlu olacağım gibi.

@lucy in the sky with diamonds , pek sorunun cevabı olmasa dabir kaç bişey yazmak istedim.

hem okuyup hem calisiyorum icmimarim, belki herkezin imrendigi bi alan, calisma sartlari rahat ,okula gitmeme izin veriyorlar ama isimden nefret ediyorum 650 lira aliyorum fuuuuuuuuuuuuuuck

işini sevmek biraz çetrefilli bir konu, yani eğer sanatla bilimle ilgili bir iş değilse benim görüşüme göre hiçbir işi sevmek mümkün değil. Sonunda dönüp dolaşıp politikaya dayanıyor ucu. Biraz kafası uyanık, sistem düşmanı biriyseniz her türlü meslek/iş bir süre sonra manasızlaşmaya başlar.

4 yıllık lisans eğitimine severek girip nefret ederek çıktım. Bilim yapmak gibi yüce birşey gözümde küçüldü, belki bir çıkış yolu bulmalıydım ama ben sırt dönmeyi tercih ettim. Okuldan hemen sonra alakasız pek çok yerde çalıştım. Bir üsre iyi gitti sonrasında hepsinden nefret ederek ayrıldım. Öyle böyle değil hem de çağıl çağıl bir NEFRET akmasından bahsediyorum. Son işim çok rahat bir ortam, süper çalışma saatleri falan derken ayakta adam düdüklüyordu. Ufacık havasız bir alana tıktıkları insanların üzerine basarak büyüyen pastayı kendine ayıran ve bize ambalajı reva gören bir işleyiş. Bunları görerek ben işime bakarım diyemiyorsunuz, en azından ben diyemiyorum, sokarım çarkına diyip ayrıldım işten. Beş parasız.

Sistem çökmüş zaten, şimdiye kadar "ssk! emeklilik! yapma demiyorum emekli olunca hobi olarak yap!" diyerek iyi bir uyutmuşlardı ama ben köle olsam nolur 58 yaşıma kadar asgari ücretten halliceye talim edip sürekli bir gelecek kaygısıyla yaşayacaksam? 58 yaş az değil yahu!

şimdiye kadar bir çok farklı yerde çalıştım. ama oturup da bir cv'ye yazabileceğim şeyler değildir bunlar.günü kurtarma çabası içerisinde idim hep.
bilgisayar teknik servisinde de çalıştım ki 10 senedir bilgisayar kullanıyorum.hani gözüm kapalı söker takarım pc'yi. he, ne işine yarıyo dersen, kendi işime yarıyo derim. emlakçılık yaptım. garsonluk yaptım barmenlik yaptım. liseden mezun olalı 5 sene oluyo ve ben hala üniversite birinci sınıftayım. bu okul bitecek..
türkiye şartlarına göre iyi bir okul denebilir aslında okuluma da.iş arıyorum halen de.ikinci öğretimde okuyorum ve bütün gün boş durmak yerine çalışmayı yeğliyorum.ama iş veren var mı ? yok. gidip muhasebecilerle konuştum. adamlar sırf ssk ödememek için iş vermiyorlar. ssk ödemeyin dediğimdeyse kararsız kalıyolar.
fakat şöyle söyleyebilirim, patron olgusu sorun yaratmadıkça çalışmayı da iş yerinde bulunmayı da seviyorum. çalıştığım bütün işlerde de mutluydum. verimli olduğumu hissettiğim sürece..
şimdilik tecrübe yetersiz görünebilir ama şöyle söyleyeyim: bu memlekette üniversite okunmadan bi b*k olunamayacağı görüşünde birleşen bir toplum var olduğundan, ve hatta üst düzey yöneticiler bile nereden mezun olduğun önemli değil, kafan çalışıyosa, detayları görüyorsan, bir bütünü kafanda parçalara ayırabilip sorunları çözebiliyorsan elinde de diploman varsa piyasada mükemmel olmasa da iş bulup yükselirsin diyorlar. bunu bir çok kişiden duydum. işinde yükselmek de yukarıda sayılı yetilerinin geliştirilmesi ile alakalı.ki söyleyenlerin hepsi de lokal veya ülke bazında ismi bilinen markalaşmış ve kurumsallaşmış firmaların genel müdürleri veya genel müdür yardımcıları.
mevzu şu ki, işini sevmek veya sevmemek işinde yakalayabildiğin başarı ile alakalı genelde. maslow'un piramidine falan girmicem hiç. ama haklılık payı da var kendisinin.ayrıca genelde diyorum çünkü mutsuzlukların çoğu işte profesyonelleşme sürecinden sonra artık daha fazla gelişememekle alakalı olgulardan kaynaklanıyor.ya da iş arkadaşlarının sevilmemesi, patronun sevilmemesi türden sebeplerle..(zaten patron dediğin sevilir mi lan ?! =) )

durduk yerde sırf mutlu olmak için sektör değiştiren, iş değiştiren, hatta ülke değiştiren insanlar da tanıyorum. ve evet sonuç başarılı. onlar mutlular. ki kendimde de bu potansiyeli görüyorum. netekim her şeyi bi anda silip yeni bi şehirde başladım ben de hayatıma ve şu anda meyvelerini topluyorum bu kararımın. iyi veya kötü. mutluyum ama..

iş hayatı da özel hayat gibi aslında..hem sevdiğin hem de seviştiğin bir sevgilin/eşin olabilir mi sorusuyla paralel bu soru. insanın hem zevk aldığı hem de üstüne para aldığı bir işinin olması mümkün..hem sevdiği hem seviştiği kişiyle yaşayabilmesi kadar mümkün..

Bende meslek lise ve ardından 2 yıllık biyomedikal bitirdim. Mezun olduktan sonra Uzun süre işsiz kaldım. Burger Kingte çalıştım, Bİlgisayar teknik servisinde çalıştım bir arkadaşımın firmasında, maaş sigorta yok arada bir aldıklarımı saymazsam hayrına çalışmış oldum. Orada çalışırken iş aramaya devam ettim fakat bulamadım. Sonunda 5 ay önce mesleğimle pek alakalı olmayan bir sektörde Teknik servis sorumlusu olarak göreve başladım.Ünvanıma aldanmayın sadece göstermelik.
Çalıştığım firmada iki adet mühendis,iki tekniker, 4 tanede işçi var fakat bunların arasında bana işi bilen, bildiklerini bana öğretecek yardım edecek işi bilen usta kıvamına gelmiş kimse yok. Kendi çabamla bir şeyleri başarmaya çalışıyorum elimden geldiğince ve bugüne kadar idare ettim. Fakat üstesinden gelemediğim bir arıza ile karşılaştığımda benden kötüsü yok. Müdüre ben eğitim istiyorum dediğimde ben eğitim aldım da sana eğitim vereyim diyor. Hal böyle olunca benim üzerime çok büyük bir sorumluluk biniyor. Bazen diyorum istifa edeyim, sonra işsiz olduğum günler aklıma geliyor, vazgeçiyorum... Ne yapacağımı şaşırmış haldeyim bana bir fikir verin dostlar

Bu duyuruyu görmemiştim ama gören bi arkadaşım sen bunu cevaplamalısın diye habr verdi, arayıp bulup linki gönderdi sagolsun.

uluslararası ilişkiler mezunuyum ve mezun olmaya yakın, bilen bilir, bnaka uzman ve müfettişlik sınavları başlar, iktisadi idari bilimler mezunu herkes gruplar hatta sürüler halinde bu sınavara girer. Neyse ben de girdim, bu arada ODTÜ'de bi master prıogramından kabul almıştım ona gidicem diye planlıyordum ama bi yandan iş de bulmam gerekiyordu ekmek parası vesilesiyle. Neyse işte akbanktır garantidir vs derken işbankasının uzman yardımcılığı sınavını kazandım ve uzuun bir sınavar mülakatlar silsilesinden geçtiğim için, görece iyi bir ücret vaadettikleri için, istikrarlı bi gelecek vaadetikleri için(keza işbankası çok extreme kişisel bi durum olmadıkça işten atmıyor ve kariyer çizgin en başından beri belli) masterı falan bırakıp o şatafatlı genel müdürlük kulelerinde işe başladım. Ama daha ilk haftadan (eğitimin ilk haftası) bunun hiç bana göre bi iş olmadığını anladım. Bi kere etek ceket giyiyordum, çok hiyerarşik bi yapılanması vardı, güneşışığı görmeden florasan ışığında çalışıyrudm, gerçek oksijen almıyorduk, sürekli bir turnikeler, plazalar, asansörler vs gına gelmişti. Pazar akşamları oturup ağlıyordum, sabhjalrı mutsuz uyanıyrodum vs. Onun ötesinde yaptığım işe çok yabancıydım, dış ticartelerle ilgilib i finans işi yapıyorduk, herkes sürekli şikayetleniyordu, şubelerle telefonda konuşmaktan sesim gidiyordu, bir paragraf mail atmak için bile insiyatifim yoktu, yazıdığım herşey birilerinin oanyından geçip 3 kişiye imzlalatılıyordu, herşeyin hardcopysi dosyalanıyordu vs hep tiksindiğimiz devlet bürokrasisinn kağpıt kürek işlerinin tam ortasına düşmüştüm. Çook mutsuzdum hatta net şekilde depresyondaydım. Sonra iş aramaya başladım, reklam-medya sektöründe pijamayla-kotla işe gidebileceğim, hiyerarşik olmayan yaptığım iş beyaz yakalılarca hakir görülse bile kendi insiyatifi vev yaratıcılığımı ortaya koyabileceğim bir sektörde iş arıyordum. 2 ay kadar iş aradım, sonra bi riş arkadaşımın vasıtasıyla daha düşük maaşlı bir iş buldum ve uluslararası bir şirkette, bir medya ajansında eskisinden çok daha düşük bir maaş ve sıfır iş güvencesiyle çalışmaya başladım.

İş değiştirme aşamam çok sancılı oldu, bankadaki kimse anlayamadı, tutunamadı gözüyle baktı çünkü herkes olabilcek en iyi işin o olduğunu düşünüyordu, iyi maaş, iş güvencesi, sağlık güvencesi, havalı şık kıyafteler, plaza vs vs. Ailem de çok karşı çıktı, beni büyümemekle maymun iştahlı olmakla suçladılar ama ben verdiğim kararda çok emindim çünkü mutsuzluğum artık elle tutulabilir gözle görülebilir bir hal almıştı. Velhasıl kelam, çok sevdiğim çok mutlu olduğum, işimi sevdiğim, insanları sevdiğim, maaşımın giderek arttığı hatta daha iyi maaşla başka bir ajansa transfer olduğum, işimle ilgili konularda okuyuz araştırmayı sevdiğim bir mesleğim oldu. Master içimde kaldığı için Galatsaray iletişimde reklamcılıkla ilgili ikinci öğretim master yaptım. Hayatımda verdiğim en doğru kararlardan birinin bu olduğunu düşünüyorum.

Bazen kimse onaylamasa ve hatta siz bile doğruluğundan emin olmasanız bile sizi mutsuz eden şeyleri bi cesaretle bırakmak gerekiyor bence :)

barlar sokağında royal var idi rexx tarafından girince soldan 15 20 metre ilerideki bina..alt katta bira satılıyordu üst katta da bilardo masaları vardı. halen vardır muhtemelen ama bira satışını bilardo masalarının olduğu bölümde yapıyolar mı bilemiyorum..

yapıyorlar. haftada 1 oynuyoruz orada içki de getiriyorlar.

ben bundan yaklaşık 11 12 sene önce yaktırdı bir siğil. büyük bir iz bırakmışlığı yok yüzümde. yaklaşık 0.5 cm çapnda bir daire.. acıma yoktu ve yeniden de çıkmadı ama doktor daha iyi bilir tabi yeniden çıkma mevzuunu..

bende vaktiyle yaktırmıştım yarım nohut büyüklüğünde iz filan kalmadı acı yok rahat ol. hatta çok küçük(ler)se azot ile yakarlar çokta eğlencelidir :))

iz bırakmıyor. benim yaktırdıklarım küçüktü ama. acı verir iğne yaptırmazsan. yeniden çıkma ihtimali var. sözlükte tiken siğili konusuna yazmıştım ama o entrymi düzenleyip canlandırmam gerekiyor. orada siğil için incir sütünün bende tek ve kesin tedavi olduğunu söylemiştim. yakma işe yaramazsa bunu dene. geçmiş olsun.

ciddiye almıcaksınız belki ama benim elimde vardı yaktırdım sonra yeniden çıktı daha sonra incir sütü sürdüm, tamamen geçti. kocakarı ilacı falan die düşünüp peeeeh demiştim ama mucize gibi bişi bu olay. ve bunu deneyip başarılı olan da çok kişi var sanırım.
sozluk.sourtimes.org

arkadaşlar bnm genital bölgede bu arada.

Babam da incir yaprağının sütünü kullanır. Asitlidir o süt. Sadece siğilin üstüne dokundur. 3-5 günde azalır hergün sürersen.

Bunlar bir işe yaramazsa küfür etmeyi dene, çok ciddiyim.

#11814658

Geçmiş olsun.

Eğer gidiş-geliş olan bir yol üzerinde sol şeride park etmişseniz, polis raporunda sizde de kusur olacaktır.

Ceza % olarak dağıtılmıyor. İki taraf da 8/8 kusurlu olabilir.

geçen benim başıma böyle bir olay geldi. ekmek almak için arabayı park edilmemesi gereken bir yere parkettim. 4lüleri de yaktım. tam o esnada bi kamyonet çarptı. trafik geldi bana yanlış park'tan bir şey yazmadı. kamyoneti 8/8 kusurlu buldu

sigortanız varsa polis çağırıp tutanak tutturup arabanızı sigortaya yaptırtabilirsiniz. nakliye firmasının vermesine gerek yok..diyeceğiniz şey de "benim arabama vurdular park halindeyken sonra da kaçtılar."

park halindeki araca vurduysa %100 o suçludur.(park eden araç yolun ortasına park etmediği sürece) ama etik olarak %50-%50.

vakıf üniversiteleri yatay geçiş ile burs vermemektedir..

serviste yer varsa binersin..göztepeden taksiyle gidersin en kolay şekilde..yok gitmem taksiyle dersen bostancıya geçip dudullu dolmuşlarına binersin minibüsçüye söylersin kamil koç'a gidicem ben diye oraya yakın gidiyo bayaa orada indirir seni..

Göztepe'den Yukarı Dudullu dolmuşları geçer. Kamil Koç'un yakınından geçer.

bostancı'ya gidip oradan dudullu-bostancı (önünde adliye yazan) minibüsüne binebilirsiniz. illa tek araba yapıcam ben derseniz de göztepe e-5'ten soyak-yenişehir - imes minibüsüne binip vural sitesi'nde inmek suretiyle 5 (hadi 10 olsun maksimum) yürüyerek gidebilirsiniz. göztepe'den herhangi bir vasıta ile (14şb veya 19 mesela- e-5'ten 19e vs.) ataşehir'e gidip. mc donalds'ın orda gardenya durağı'nda inip karşıya geçip 13'e veya çakmak minibüsüne binebilirsiniz. ayrıca göztepe'den yukarı dudullu dolmuşu geçmez haberiniz olsun. bir yanlışlık olmuş muhtemelen.

bostancıdaki kedi ayhan durağından dudullu minibüsleri geçiyor. Diğer minibüsleri denemedim ama üstünde Dudullu, Adıgüzel yazanlara binersen tam yanında inebilirsin.

spor yap.

çok sıradan ve klişe bir cevap gibi gelebilir ama, sizi bu duruma getiren şeylerden uzakta durmayı deneseniz?

mistread. bitmiş. fakat etkisinden hala çıkamadığım bir durum. aklıma düşüyor. geliyor çıldırtıyor. unutuyorum sonra , tekrar...

oruç tut, sakinleşmeyi öğrenirsin. tam küfür edecekken ağzım kalıveriyor sesim çıkmıyor, tam kavga edecekken tövbe estağfirullah diyor arkamı dönüyorum, aklıma ne kadar kötülük gelirse gelsin hepsinden beni alıkoyuyor. tam anlattığın gibiyim genelde sakinim ama damarıma basılırsa en uçlara kadar gidecileceğimin farkındayım. mesele kavga etmek etmemek değil edince adamın neresine vururum ne olur elimde kalır mı diye korkuyorum. oruç tut geçiyor. bir insanı istemesen de sudan bir sebepten çıkmış ya da damarına basıldı diye çıkmış bir kavgada kazara öldürmek sonra ömür boyu o vicdan azabını taşımak. kulağında hep bir insanı öldürmenin tüm insanlığı öldürmek olduğu ayeti... tek tavsiyem oruç. bir de seni bu noktaya getiren insanlarla ilişkini azaltmanda sıkıntı yok kanımca. ben mesela beni günaha soktuğunu bildiğim değerlerimin uymadığı arkadaşlarımla onları sevmeme rağmen mümkün olduğunca az görüşmeye çalışıyorum. seni çileden çıkarıyorlarsa ilişkinin düzeyini düşür olsun bitsin.

kardeş konuyu genel hatlarıyla vermişsinz ama sanırım içinde kız var.
bir kız için intihar edip 4 gün yoğun bakımda kalmış bir salak olarak emin ol değmez.
tavsiyem nietzsche oku.
kendine nasihat veren ağır anlamlı dövme yaptır ki kendini kaybettiğinde kendini hatırla.
denizdeki balık kadar dışarda kız olduğunu unutma.
emin ol onlardan biri seni çok daha iyi yere götürecektir.

zaman sadece birazcık zaman.. aklına gelenleri yapmamayı kontrol edebilecek kadar güçlüysen, her geçen saniye senin lehine. biraz daha sabır. azalarak gidecektir etkileri. ben uyurdum fırsat bulduğum anda. yani gidip dağlara taşlara vurmam gerekirken kendimi uyuyordum. bazen rüyalar herşeyi yeninden başlatıyordu ama ne bileyim. diğerlerinin fikirlerini sormuşsun ben uyurdum. uyumayı başarırdım ve iyi gelirdi.

hemen hemen aynı durumdayım seninle. hatta yaklaşık 1.5 2 saat önce de kız arkadaşımdan ayrıldım =) bi şekilde senin durumuna geliyorum ki aslında değmez evet..çözümler çok aslında. ben kurtulması zor durumlardan kurtuldum netekim. O anlardan birinde çok büyük bi yanlış yapıyordum az daha. hatta gözümün karardığını ve yaklaşık 10 15 saniyeyi hatırlamadığımı belirtmek isterim..
Her neyse..
Müzik dinlemeni öneririm. Trip hop, alternative, trance falan olabilir gayet.. müziğe kitlenir unutursun.. Ayrıca eğer alkol bağımlılığı gibi bir problemin yoksa ve iradene de güvenmekte isen keyif için arkadaşlarınla beraber dışarı çıkıp alkol alman yerinde olur. Hayattan zevk aldığını bir anı yakaladığında kızgınlıklarının ve sinirlerinin yıpranmışlığının ne kadar anlamsız olduğunu göreceksin. Bir nebze de olsa hayatını değiştirmeye çalış belki işine yarar..Ayrıca dövme konusnu bi düşün eğer kafanda varsa dövme yaptırabilirsin. Tam da bu sebepten dolayı bi dövme yaptırmışlığım var ve yararnı gördüğüm anları da hatırlarım..
Yaktığın gemilere de üzülme, Seni o hale getirmiş insanlar için gemi yaktığına değer açıkçası..