bence nikah akşamı kişi başı altmış liradan boğaz kenarında bir lokantada 15-20 kişilik rezervasyon yaptırması ve hesabı üstlenmesi normal degildir. Diğer taraftan emrivaki yapılıp insanlar çagrıldıktan sonra hesapları onlara ödetmek de normal değildir.

En iyisi, nikah masasında "hadi eywallah" deyip kalkıp gitmektir. Biz öyle yapmıştık, çok da güzel oldu. Misafirlerden önce evimizdeydik.

15-20 dedigin zaten birinci derecede akrabalır oluyorlar vericegin parada 1200 civari
hayatta da bi kere evleniosun.dügün yapmıosun bari yemek ver.

yemek vereceğiniz insanlar zaten size yakın olan eş-dosttur. e durumunuzu da bildiklerine göre sizi böyle bir külfetin altına sokmayı onlar da istemez herhalde. siz de böle bir davet vermesseniz sizi anlayışla karşılamalıdırlar eğer eş-dost ise.

ben olsam oraya vereceğim parayla güzel bir balayı programı yapardım ya da var olan balayı programımı genişletirdim.

nasıl olsa yarın bigün evde de misafir edebilirsiniz..

1200 liraya 2 kişi güzel bir tatil yapılabilir erken rezervasyonla falan. dünyaya bir kere geliyorsun onu da başkaları için çalışarak heba etme...

zaten n'apsan kimseyi memnun edemeyeceksin. sinir olacağına kendine harca bence de..

ilerde belki cok kazanip $ahane bi tatile gidebilirsiniz ama dugun ak$ami eglencesini-yemegini yeniden ya$ama ihtimali yok; ayni kapiya cikiyor, hayatta bi kere evleniyosun. bu seni hic memnun etmicekse tabi yap denmez ama diger e$ sonra bi gun "bi kutlama yapaymi$iz.." derse icinize batabilir mi?

yorum yazan herkese teşekkürler. yemek işini iptal ettik.

eski postanenin ara sokağındaydı yanılmıyorsam kucuk saray diye bi yer var.. pideli köfte şiddetle tavsiye edilir. hatta paket yapıp gonderiyorlarsa bende alayım.

iskender ye Uludağ da (dağ olanı değil ama kebepçı olanı :)

bursanın otogarında mükemmel iskender döner yapan bi yer varmış, arkadaşlarım öyle söylemişti.

gebere jackson'ın dediği yer uludağ kebapçısı, garajlardaki döner kavşağın hemen orda, kime sorsan gösterir. mutlaka uğra ama saat 16:00 civarından sonra kapanabilir.

bak mutlaka dedim!

@carliston: çok kesin konuştun, ikna oldum valla:)

kapalı çarşının orda çiçek ızgara var, süs havuzunun karşısında. pişman olmazsın :) çok da meşhur

Heykelden sal aşşa, dümdüz devam, Zafer Plaza gelcek sağına ya da soluna, neyse arkana al zafer plazayı, tepe gibi bişiy, başla merdivenlerden çıkmaya, Tophaneye çıkıcaksn, ufak beyaz bir köşkte iskender-köfte yapan bir yer var. Acayip şahanedir :)

kayhanda pideli köfte ye.
iskenderden öne al pideliköfteyi.

bir de cantık ye. yemedim deme. en hakkı alınarak nerede yenir sorusuna vereceğim cevap yok.

he bide, iskenderi salla, pideli köfte ye.

Sağolun yiğidolar. Bu duyuruyu Bursa'ya ve midesine düşkün bütün duyuru ahalisinin kullanımı için saklamaya and içerim:D

kestelde çimento fabrikasının oralarda şelalede hayatında yiyceğin en güzel alabalığını yapıyorlar. kaşarlı mantarlı falan. git dene.

ben kendi otomobil sorunumu hallettim (opel corsa'yla) şimdi akıl vereyim:p

45.000 liran varsa git golf al.

fiesta. i30'u geçin zaten hyundai köşede kalsın. honda jazz anlam veremediğim şekilde pahalıdır. vw golf fazla yakar. yaris hatun işi gibi görünür (fiesta'ya rakip olabilecek tek arabadır bana göre), megane coupe ve focus ile fiesta'yı karşılaştırmak bence abes, zira klasmanları bile farklı, ikisi de iyi arabadır ama ben fiesta'yı tercih ederdim (ucuz, az yakar, küçük, güzel).

özetle, fiesta harika bir tercih.

kendi arabam yaris dizel. bende ayni senin durumunda almistim. butcem biraz daha kucuktu. istanbulda 17-18 kurus uzun yolda 13 kurusdan az yakiyor su anda. 2 senedir kullanirim daha gik demedi hic masrafi yoktur. biraz bagaji kucuktur, oda gerektiginde arka koltuklari kapaniyor arkada bir hangar oluyor. tavsiye ederim fakat benim butce 45000 olsa auris veya golf bakardim. fakat yaris de isini gorur butcenden 10000 de cebinde kalir genc adamsin yersin icersin onlada:)

slogana dikkat "das auto"
kesinlikle golf al. araba budur kardeşim.
koyun kurdun yol fordun diyorla işte yalan o sakın inanma en masraflı bakım ford en fazla yakan ford. kalite ve mühendislik alman ve japon arabalarında mevcut. alternatif: honda veya toyota

Bir mekanik teknisyeni olarak konuşuyorum, bir anda 45.000 tl sayıp bir araba almak kolaydır, ama uzun vadede zarar edersin.. arabayı aldığın gün satmaya kalksan, kafadan 5.000 tl zarardasın bir kere..

Aldın diyelim; araba sıfır km.. Periyodik bakımlara gitmek zorundasın, yoksa araban garanti kapsamı dışına çıkar. Bu tür markaların en basit bakım maliyeti bile 400 tl'den başlar..

Ford, VW gibi kendine has özellikleri olan karmaşık (hatta sorunlu) arabalar yerine daha basit arabalar kullanmalısın ki en uygun olanları japon-kore araçlarıdır..

Ha bana desen ki sen ne önerirsin usta? Hiç düşünmeden Kia C'eed Coupe derim.. Hem yeni çıktı, herkeste yok..

drive-line.com

reklamda direkt kafa karışıklığına oynar bu tip ürünler, farkederseniz o kremin reklamında da belirgin bir ifade yok, kremin nasıl hayat değiştirdiğine dair binbir safsata var ama bilimsel olarak birşey yok ortada..

sanırım çılgın kaptan jack çizgi filmindeydi, sistem 5000 diye birşey pazarlıyorlardı, "sistem 500 tam olarak iki fasülyenin bir tel parçasıyla birbirine tutturulmasından oluşmaktadır" sonra sünepe bir tipin nasıl sistem 5000'den sonra kızlarla jakuzi partisi verdiğini görüyorduk. aynı mantık sadece zayıf bir nokta bulup oraya oynuyorlar.

orjin kremi anneme doktoru önermişti. kremi sürdükten sonra ısıtıcı bant gibi bir şey var onunla birlikte kullanmazsanız tek başına kremin faydası yok.

Nanoteknoloji ürünü oldukları için uzun vadede zararlı o tür kremler. Ayrıca tamamen bitkisel deniyor ama buram buram kimyasal parfüm kokusu yayıyor. Onun yerine benim kullandığım kremi öneririm size.
www.sahibinden.com
Yapan kişiyle konuşmuştum, kendini tamamen maneviyata vermiş yaşlı bir amca,markalaşmakla filan uğraşası yok. Doğal olan bu krem işte, dişim ağrısa üzerine sürüyorum kesiyor. Eklem ağrılarına filan da bire bir.

sebamed suncare 50+

la roche posay anthelios 50+

Cilt yağlıysa La Roche Posay 30 diyorum, başka da bir şey demiyorum.

a bi de hem yüz hem vücut için kullanılabilecek bir şey olursa süper olur

(bkz: yeni başlayanlar için suriye)
diye bisi var ama cok entry yok.

nargilesi ağırdır herkes içemez,insanları sıcaktır bi o kadarda kuşkucudur, (türkler için ne kadar kuşkucu olabilrlerse artık) ucuzdur,ummadık şeyleri bulabileceğin bi ülkedir suriye .

pis bir ülkedir. paran çok değilse kısa sürede kilo verebilirsin.

ortopedik yastık kullan, inanılmaz etki sağlıyor.
çantanı boyundan çapraz şekilde kullanma.

(bkz: boyun düzleşmesi)

boynunu güçlendirmen lazım ki onca bilgiyi soktuğun ağır kafanı taşıyabilsin :) her gün yapacağın 20 dklık sporla hem güçlenirsin, hem de zihnin açılır. başarılar.

boyun ağrısı genelde ondan oluyor ama tabi senin ayrı bir durumun olabilir. yine de sporuna boyun güçlendirici hareketleri ekleyebilirsin. en basiti elini sırayla alnına, kafanın arkasına, iki yanına koyup elle ittirirken kafayla da ele bastırmak. çok zorlamadan tabi. sonra kollarını iki yana açıp omuzlarını iyiice kaldırıp indir mesela. dirseklerini bükebilirsin.
oturuşuna ve kolunun yüksekliğine de dikkat et. belki masan ya da sandalyen biraz daha alçak ya da yüksek olursa ağrımaz. değişik masalarda deneme yap :) dirseğini dayıyosan orası sıkışıyordur tabi. bir de strese kapılmamaya çalış. insan streslenince pelikan gibi boynunu omuzlarının arasına sıkıştırıyor fark etmeden.

www.yogatic.com bunlar da ağrıdığında yapabileceklerin.

bir de neden kaynaklandığını keşfetmelisin. dediğim gibi kollarından mı yoksa sırtından mı. belki de çok kambur oturuyorsun.

@ canimnicknameyazmakistemiyor çantayı çapraz kullanıyorum iyi oldu söylediğin ortopedik yastık da annem kullanıyor boyun altına gelen kısmı kabarık hani onda rahat edememiştim hiç ben acaba başka çeşidini mi alsam

@kediebesi düzenli spor yapıyorum yaklaşık 2 yıldır boyun güçlendirici hareketler mi yapmak lazım özel olarak

www.nisanyansozluk.com (:

hmm.. güzelmiş bu.. teşekkür ederim.

çok güzelmiş hakikaten Tulga, sağol.

bana mailini ver sana etimoloji sözlüğünü atayım. istanbul üniversitesi edebiyat fak. eski dil den bi hocadan aldım. o derece sağlamdır.

vatan pahalı yaw..ama fiyatlar aynıysa ben vatan derim.

mediamrkt'tan alışveriş yapmadım ama vatan'ı bilirim. fena değildir.

vatan iyidir. ama electro world daha da iyidir.

electro world hepsini ezer.

telefon konusunu bilmem de bilgisayarda vatan ikisini de döver.

ilginctir, Suadiye'de oturuyorum ve yaklasik 1 -1,5 saat kadar once ben de disaridan gelen bi koku aldim, fakat fazla onemsememistim bu duyuruyu gorene kadar.

Garip bi kokuydu.

EDIT: Deprem olmadan once gelen koku olmasin bu?

ne kokusu dostum? nasıl bir şey?
korkutmayın insanı ya..

astari yuzunu gecer, yaninda getirebiliyorsa amenna. bir de y.disindan telefon getirtildigi zaman son 2 ay (sanirim) icinde y.disina cikmis birisinin pasaportu ile kayit ettirmek gerekiyor. 2 yil boyunca da baska telefon kayit ettiremiyor o kisi.

son 1 ay icinde giris cikis yapmis birinin pasaportu gerekiyor sanirim.

ok, bulaşmıyorum hiç.

yanında getirebiliyorsa amenna. 2 ay içinde kaydettirmeden illegal yollarla halledebilirsin aslında. lakin güvenilir imei kopyalacı lazım. evde hiç kullanmadığın eski püskü bir telefonun imeisini iphone imeisiyle değiştirebilirsin. ben yapmıştım böle birşey ancak iphone değil idi benimkisi.

gumrukten hele de kargo ile telefon gecirmeniz icin hicbir ihtimal yok. şans bile yetmez.

astarı yuzunu de gecmez cunku telefon aynen geri doner gumrukten. parasını odeyip alma olayıda yok telefonlarda.

Yazıldığı gibi gümrük mevzuatına göre ülkemize kargo yoluyla cep telefonu girmemektedir. İthal edilebilir o ayrı konu.

sanırım sosyal ve matematik zekaya bakıyo. bu adam modacıydı 100 yıl önce belkide şair yada ressam olurdu. bilemezsin bunu sanıyorum. aynştayn bugun yaşasaydı şimdiki oldugu kadar önemli biri olmayabilirdi

daha geçen gün bir blogda tasarladığı, armadillo heels denen ayakkabıları görmüştüm de, bir adam böyle bir ayakkabıyı birilerine giydirebiliyorsa dahidir demiştim, tesadüfe bakın ki bu soruya denk geldim. bence böyle bişey, farklı olmak ve bunu kabul ettirmekde gizli sanırım dehası.

images.google.com.tr

@mrtksn: 200 yıl önce güzel ayakkabılar yapan insanlara dahi denilmiyordu. ben neyin değiştiğini anlamaya çalışıyorum ve sadece 'kapitalizm' deyip geçmek de bana yeterli gelmiyor.
yoksa benim dahiden ne beklentim olacak, cacığın malzemesini ince doğrasın yeter.

Bazı alanlarda insanların yeteneklerini hatta dehalarını anlamak için o uzmanlık alanında bilginiz olması gerekir. Örneğin bir gitarist düşünün adam bir eser bestelemiştir, siz onu herhangi bir gitar eseri olarak dinlersiz çok da farklı gelmez size.Ama adam o eseri çalabilmek adına gitar için yeni bir akord düzeni bulmuştur.

Aynı şey bir ayakkabı tasarımcısı için de söylenebilir. Siz yaptığı herşeye "ayakkabı işte" diyerek bakarsınız ama başka bi ayakkabı tasarımcısı o ayakkabıya sizin gözünüzle bakmaz. Mesela adam ayakabı tokasını sizin hiç ayırt edemeyeceğiniz bir şekilde kullanmıştır ama başka bir ayakkabı tasarımcısı bunun farkına varabilir. Ya da ne bilim adam şimdiden gelecekte kullanılacak tasarımları görmüş onları uygulamıştır.

Artık sanatçı, zanaatçı ve mucit yoktur dense, bu da yanlış olmaz. Gösterdiğiniz örnekteki şahsım tanımam, ama en fazla "inovatif" gibi bir fiyakalı sıfat alabileceği kanısındayım. Dünyayı değiştirmesi beklenmiyor. Böyle sivri zeka veya çok enteresan yahut uçuk tip yerine dahi deme modası var sanırım.

O tasarımları o kadar kişiye giydirebilmek elbette şahsi başarısı olamaz, ulaşım ve iletişimin had safhaya ulaştığı bu çağda. Eskiden olsa, "giydiremezdi" o kadar kişiye ağzıyla kuş tutsa.

@uyuklayankedi: aynen katılıyorum hocam...

erenköy'den sadece kadıköy'e otobüs var sanırım. kadıköy'e gelip, metrobüsle şirinevler'e kadar gelebilirsiniz. şirinevler'den de güneşli otobüsüne binebilirsiniz. ya da minibüs veya taksi yapabilirsiniz bu noktadan sonra.

hızlı versiyon

bostancı - bakırköy (deniz otobüsü)
bakırköy'den taksi (20 lira civarı yazar)


veya

kadıköy- yenibosna (metrobüs)
yenibosna'dan taksi (20'den az yazar)

veya mecidiyeköy'den otobüs güneşliye

metrobüsle yenibosnaya geldikten sonra minibüs de kullanabilirsiniz çok yazmasın derseniz.

tutkuyla bağlanacağın bir şey bul, bir enstrüman çalmak olur, resim yapmak olur. "yapılması gerekli olan şeyler"in dışında kalan zaman bütününe senin hayatın deniyor. boşa geçirme.
bu şarkının bir kısmında kendini bulacağını düşünüyorum:
www.youtube.com

Afrika'nın en yoksul ülkelerinden birine yerleş.

Naçizane önerim böyle bir konuyu bir psikoloğa danışman. Buradan medet umman kafamda canlanan anlattığın özelliklere sahip bir kişiliğe ters düşüyor.

Ya da şöyle söyleyeyim sadece burada paylaşmış olmakla yetin yorumlara bakma bile. Kolay gelsin. Dediğim gibi naçizane..

büyük ihtimal sana boş gelicek ama ben yinede sorıyım...
sahipsizlik duygusu? iman, ibadet durumu ..?

dunyayi gezip insanlara yardim et.

her şeyin sebebi aşırı başarı. yani kusura bakma ama hem çok başarılı olup, bu konuda parmakla gösterilip hem de süper sosyal ve mutlu olmayı beklemek bence yanlış. olmaz demiyorum ama olursa şanstır başka bi' şey değil. arkadaşların taşşak muhabbeti yaparken sen ders çalışırsan evet başarılı olursun ama neblim anlatıcak bi şeylerin olmaz, insanlarla paylaşıcak hikayelerin; esprilerin olmaz. ki insanlarla bi şey paylaşmadan mutlu olamazsın bence.(sosyalleşme önemli)
seni yanlış tanımış da olabilirim yazdıklarından çıkardıklarımla yorum yaptım. geçen gün de buna benzer bi şey sorulmuştu sonra silindi galiba ona da böyle demiştim. o da okulda çok başarılıydı, "son senemdeyim ama şimdi her şey boş geliyo.." demişti.
iyi de sen başarılı olmak uğruna gençliğini heba edersen o gençlik bi daha geri gelmez..

biraz orta yolu bulmak lazım bence. psikoloğa danışmak filan da bence hikaye, biraz geç olsa da çözüm sende yani. nebiliyim eğlenmeye çık, takıl, pop müzik dinle filan bi şeyler yap ama biraz tabiri caizse halka karış.. biraz uyku etkisiyle tam anlatamıyorum şu anda ama söylemek istediklerimi sen anlamışsındır diye umuyorum..

çok fazla sorumluluk sahibi olmanız sizi mutsuz ediyor, ve bir şeylerden zevk almanızı engelliyor olabilir. benzer şeyleri yaşıyormuşuz bu arada, tek fark ben arada en tembel en sorumsuz insanın bile yapmayacağı şekilde sallıyorum her şeyi. bu yöntemi 3 sene önce falan uygulamaya başladım. ama nerede duracağını bilmen lazım. sonra geri döndüğünde her şey daha değerli, daha mutluluk verici oluyor. örneğin gayet de iyi giden okulumu bir dönem dondurup canım ne istiyorsa onu yapmıştım. geri dönünce daha bir zevk alır oldum yaptıgım işten. hobi edinin falan demeyeceğim, o iş oyle hadi hobi edineyim diye olmaz, gercekten kucuk yasından beri ilgi duydugun bir şeyler olmalı. kaldı ki benim çok sevdiğim beni hayata bağlayan bir hobim de vardı, değişen bir şey olmuyor.

bir de yaptığın şey -okulun, bölümün vs- sana yapılması gereken bir şey gibi gelmesin, sen onu sevdiğin için yapıyor olmalısın. eğer sevmiyorsan da -insanın ergenken verdiği kararlar her zaman doğru olmayabiliyor ve işin kötüsü bunun farkına çok geç varabiliyorsun, belki hala farkında değilsindir- sevmeye çalış, ben oyle yaptım.

karabatak gibi yaşamanı öneririm bir süre, belki bana olduğu gibi sana da iyi gelir. arada bir sorumlulukları umursamayıp kendinle kalmalısın. bunun bir kötü yanı da var, artık herkesin on üzerinden dokuz buçuk vereceği bir insan değil de -pleasantville hesabı-, herkesin "nası bi insan bu ya?" dediği, hatta marjinal olarak tanımladığı bi insan oluyorsun. hem boyle manyakça şeyler yapıp hem nasıl başarılı oluyor bu adam falan diyecekler. biraz serserilikte fayda var yani :)bunu yaptıkça kafandaki "şahane bir insanım ben lalala, şu aptallara bak" düşüncesinin de aslında ne kadar saçma sapan oldugunu farkediyorsun. çünkü ego azılı bir düşman gibi insanın hayatında, sana materyal olarak belki her şeyi getirir, ama boyle maneviyatını öldürür işte. daha da konusmak istersen sözlükten ulaş. takma kafana her şey daha güzel olacak :)

kendime yakın hissettim yazılanları okuyunca. evet az çok mükemmele yakın birisi gibi görünüyor. aslında sahip olduklarınızla mutlu olabilmeniz gayet mümkün. ben mutlu muyum diye düşünüyorum, istediğim pekçok şeye sahibim ama hep kafamı kurcalayan 2 şey var ki 1: maddi durum olarak hiç rahat değilim bu bir etken, 2: istediğim insanlarla ilişki yaşayamıyorum (benden hoşlanan çok fazla insan var ama istediklerim değil) buna rağmen mutlu muyum evet. çünkü sahip olduğum şeylerin değerlerini biliyorum. evet siz örnekle gösteriliyorsunuz. bu güzel. yapılması gereken bu diyorsunuz, bu yanlış. niye yapılması gereken bu olsun? hadi diyelim ki yapılması gereken budur, ama buna bir tek siz sahipsiniz. bunun kıymetini bilmiyorsunuz. mutlu olmamanızın nedeni tahminimce yokluğu görmediniz ki çokluğa sevinesiniz. bazen aileme bakıyorum. dedemler 80 yaşında bir çift ve çok mutlu, maddi durumları da yerinde çocukları da hepsi başarılı birer yetişkin. ben niye böyle değilim diye zamanında çok kafa patlattım. herhangi bir korkuları yok (allahtan başka). bu insanlar lükse sahip olmalarına rağmen bir tabak yemek yedikten sonra çok şükür diyorlar, bunu bulamayan insanlar vardı diyorlar bunları düşünüyorlar. zamanında pekçok kişiye maddi yardım yapmışlar, çocukları okutmuşlar. en azından insanlara faydalı olduk diyorlar. hayal ettikleri pek çok şey olmuş.

ancak şöyle tavsiyelerde bulunabilirim: biraz hayal edin. olması gereken bu babında değil. bir şey isteyin ve yapın. maddi durumunuz varsa çok az da olsa bağış gibi yardımlarda bulunun. o kişinin mutluluğunu gördüğünüzde gerçekten mutlu olursunuz. eğitim meğitim iş kısmında resmisiniz, eve girdiğinizde biraz daha cool olun. şükür deyin, elinizdekilerin değerini bilin. sizin yerinizde olmayı hayal eden ve oraya gelebilse dünyanın en mutlu adamı olabilecek çok fazla kişi var çünkü.

sorununuzun kimyasal olmadığını varsayalım;
o zaman "hayatı refleks haline getireceğiniz" birşey yapmalısınız. mesela "yelkenli ile dünya turu" kanserlilerde ciddi boyutta hastalık gerilemesine veya en azından hastalığın yerinde sayıp o sırada da semptomların azalmasına sebep olur. çünkü kişinin yaptığı iş, içinde bulundukları durumun dışında birşeyi dert etmek bir yana akillarına bile getirmelerine engel, yoğun bir iş meditasyonudur.
sıkıntınızdan kurtulmanız dileği ile, öte yandan sözlükteki yazılarınızı okumak istiyorum...

Söylediklerinde samimiysen [email protected] a mailini mesaj at. Size cebinde beş kuruşu olmayan ve özürlü bir çocuğu olan buna rağmen inanılmaz yaşam sevinciyle dolu birinin numarasını vereyim. Adamın hayatı mutlu olmak için birebir.

Bu yaşta her şeyi başardım demenin kibiridir, hayatın zevkini ve şevkini öldüren. Başkalarının "mutluluklar"ı ve "arayış"larını küçük görmeye başladığın an (ki bu cevabı da küçük görme ihtimalin var) hayattan aldığın zevk kaybolacaktır. Hayata sadece zorlukların ve seviyelerin atlandığı bir platform oyunu değil elbette. Seninkisi biraz prensesine kavuştuğunu zanneden Mario'nun hüznüne benziyor. Bu kibir ve neden olduğu hüzün ile sadece kendini yalnızlaştırıyorsun muhtemelen...

Kurtulmak mı? Karakterinin bir parçası olduysa bu değişim bence pek de mümkün değil.

Karakterinin parçası olmamışsa, elbette empati yapmaya, onları anlamaya ve boş zannettiğin başkalarının yaşamlarına bi' göz atmaya başlayabilirsin.

5 sene sonra herşey çok farklı olabilir,o yüzden şükret belki tanrı tarafından deneniyorsundur!

dine yönel. bilhassa tasavvufi alanına.

kimse dememiş ben diyim
(bkz: montla sıç)

sen hayat amacını bilmiyorsun ki!
eğer niçin yaşadığını, ilerde ne yapacağını ve ardından ölünce ne olacağını bilseydin eminim mutsuz olmaz, bu elde ettiğin başarılar ile dünayaya faydalı olabileceğin sevinciyle yaşardın. bir de mesela denendiğini bilsen ne kadar rahat olurdun..

her şeyin iyi güzel, maşşallah hatta.. ama olayın, elde ettigin şeyleri "zaten yapılması gerekenler" olarak görmen.
hepsini, olması gerektiği için yapmışsın, kendin için isteyip yaptığın bir şey oldu mu? şu an mutsuz olman ama aynı zamanda başarılarınla da tatmin olman gerektiğini düşünmen bu yüzden belki de.

ölmeden 5 yabancı dili biliyo olucam!
40 yaşıma da gelsem şu kemanı çalmayı adam gibi başarıcam!
dünyanın 7 harikasını görmeden ölmicem!
vs.. gibi idealler yarat kendine. 3 paragraf boyunca yazdığın şeyler senin hedeflerin olmamalı.

o kafalarına boş şeyleri takan yaşıtların var ya.. yazdıklarını okuduktan sonra kendilerini senden daha üstün görmeye başlamışlardır bile :/

bir de aklıma gelmişken, ailende kardeşlerinin, kuzenlerinin falan senden daha başarılı olduklarını düşündüysen vakti zamanında, içinde ufak yaşta beliren kötü bir duygu oluşmuş olabilir, o yüzden "sıradaki?" mantığıyla yaklaşıyor olabilirsin.

oğlak burcu?
:)
mutluluk bir karardır, bir koyverme işidir bazen de.

hacım;
insanlar güzel güzel açıklamışlar sağolsunlar, umarım faydaları olmuştur.
ama bence boşuna kasıyosun yahu.
buralardan kasacağına git çık gez kafana göre.
takıl.
he, herkes akıl vermesini çok güzel biliyor, böyle bik bik konuşarak olmuyor dersen de,
buyur gel bana takıl. beraber gazlarız eğleniriz ederiz.
sen kimsin dersen, cv istersen
ben de boğaziçiliyim. hem de ingilizce şakır şakır(bunun backgroundunda kadıköy anadolu var zira) japonca da 201 seviyesinde.
not: derslerim bombok, çift taraflı life coachluğa varım.

gel ben kafaları yediririm sana. bak nasıl hemi de.

kendin söylüyorsun bak herşeyin en iyisine sahibim başarılıyım diye aslında kendini çok yüksek bi konumda olduğuna inandırmışsın ve olayı bitirdiğine inanmışsın.

peki şöyle düşündünmü neden dünyanın en iyi okulunda masterda değilim veya dünyanın en iyi okulunda doktora yapabilirmiyim ? neden 5 dili mukemmel konuşamıyorum ? kız arkadaşım neden daha güzel değil ? dediğim gibi olay sistemi çözdüğüne inanman sen dağa tırmanıyorsun ve gördüğün tek şey kayalar zirveye vardığında sanıyorsun ki bu son dağ ve yeşil bir vadiye ulaşacaksın ama tepeye çıkınca önünde uzanan dağ sıralarını görünce daha bir arpa boyu yol almadığını farkedeceksin ihtiyacın olan bu, hedeflerini yükseltki en iyi olduğuna inanma ozaman sorunun çözülür. sorun sana bu hayatın ve şuanki sahip olduklarının yeterli gelmesi.

not: tembelim ve derslerimde bombok ama seni takdir ediyorum çok güzel şeyler başarmışsın mutluluk görecelidir herşeyi bitirdiğini düşünme ki mutlu ol çünkü hayatta herşey diye birşey yok.

bunun adı narsizm. en iyi sen bilirsin, en akıllı sensin en en en en... çoğumuzda var bu özellik. esnafından, rte'sine. rte ülkenin başbakanıdır, kendine göre mükemmeldir, çoğumuza göre değildir. aslında herkes sıradan ve aynı şeyleri düşünüp, kendini zihninde farklılaştırıyor. bunun yanında henüz doğru hayat nedir diye düşündüğümüzde, cevabını bulamayız. über eğitimler alıp modern köle olmak mı, süper konumda bir yerde kimse için çalışmadan kendine ait bir hayatın olması mı? sorular çok, cevaplar değişken.

Kızsan Angel, erkeksen Buffy, nötrsen Buffy.

kadın ve erkek kişileriz :) buffy yani? ama neden

Buffy'den başla, Angel diziye katılıyor, sonra ayrılıyor. (bkz: spin-off)
Hah işte o ayrılınca sen de ayrıl Angel'a geç.

Pişman olmayacaksın.

çok teşekkür ederim size.

buffy buffy buffy

minibüs kadıköy,
ordan metrobüs

metrobüsten sonra da minibüs pek tabii ki..

ne biçim anlatmışsınız yahu!?
bpstancıdan kadıköy yapıp, mecidiyeköy'e geçin. mecidiyeköyden güneşli otobüsüydü yanılmıyorsam, ona binip şoföre rica ederseniz indirirler hürriyet in orda. güneşli otobüsü olmama ihtimaline karşın hareket amirliğine sorabilirsiniz.

tammm iyi ama hangi durak, iyi ama hangi minibus dicektim ki, çok teşekkürler girl in coma:)

ya hu vaktinde okuyup takip etmemişiz verdiğimiz cevabın devamını. sonradan okuyanlara faydamız olsun:
kardeşim, şu tık attığın tek seçenek var ya, onunla gidersen ömrün çürür. oha ya, metrobüs denen bir şey var artık.
e5ten metrobüse binip zincirlikuyu'ya, sonra tekrar metrobüsle yenibosnaya, oradan da minibüsle towers'a.
töbe töbe..

evet tecrübe ettim bari en muhteşemini yazayım.

metrobüsle yenibosna, inince üst yoldan minibüs. hürriyet'ten hangisi geçer deyince biliyorlar zaten, 212 adlı alışveriş merkezine de gidiyor. evvel zaman içinde o işaretlediğim yolla gittim, 15 yıl yaşlandım.

Oh Baby olabilir mi acaba?
Şu ablanın başrolde oynadığı
images.buddytv.com

bakarsin çok saglam bisey yazmissindir e-mail falan atmadan önce noter tasdigi. saçma bi fikir de olabilir , bilemiyorum.

noterden tescilletir once veya postayla falan daha ucuza oluyo bu işler onu yaptırsın sonra göndersin istediğine.

bir bolumunu orijinal bir baslik altinda sozluge yazsan?
oyle bir kisim secilmeli ki sonu boyle lost bolumleri gibi acikta kalmali. sonra gelecek mesajlari beklersin.

cench: güzel fikir:) ama yazılan çocuklar için masallar

masallar icin; nette biraz arastirma yapip daha cok cocuklarin ziyaret ettigi siteler/forumlar bulabilirsin belki. var midir yok mudur hic bilmiyorum valla.

selamlar,
öncelikle yayınları arasında çocuk kitaplarına yer veren yayınevlerini bul.
önceden çıkarmış oldukları bu yayınları incele. (yayınevini de incele, haklarında bir fikir sahibi olman iyi olur.)
senin yazdıklarına yakın kitaplar çıkarmış yayınevlerinden başlayarak bi liste oluştur.
adamlara mail yoluyla ulaş ve elinde çeşitli öyküler olduğunu vs anlat.
yazdıklarını listene ve aldığın geri dönüşlere göre her bir yayınevine gönder.

email ile yazdıklarının özetini yollaman hiçbir işe yaramaz. genelde adrese hard copy olarak istiyorlar. yazdıklarının üzerine yatacaklar diye de korkma bence. adamların işi bu ve yapacakları en son şey. noter tasdiği falan pahalı ve gereksiz bana sorarsan.
yazdıklarının bir veya birkaç bölümünü ekşi sözlük ya da vs gibi yerlere yazarsan bu yayınevleri için kabul edilemez bir şeydir diye düşünüyorum. çünkü bir sözleşme imzalaman durumunda tüm haklarını onlara devretmiş oluyorsun. buna alıntı yapma da dahil. daha önce topluma açık alanda bir kısmı da olsa yayınlanmış bir şeyi kabul etmeyebilirler.

Valla kitabın içeriği ne bilemiyorum ama benim de eşimin de bir kitabı var, benimkini editöre noter moter hiç bir şey yapmadan yolladık, kabul ettiler, bastılar, telif sıkıntısı olmadı. Eşiminki gönderdiği ikinci yayınevinde kabul edildi, onda da bir dalavare dönmedi. Bence kitabevinin kurumsallığıyla da çok alakalı, ikisi de bilinen yayınevleriydi.

(bkz: laiklik)

sorumun laiklik ile ilgisi yok. sanırım anlatamadım.

imam nikahı yaptıranlar boşandıklarında "ya inan nikahını da bozsak iyi olur" diye düşünüyor mu?" hiç denk gelmedim de, arkadaşlarla da geyiğini çevirdik. net bir fikir birliğine varamadık.

imam nikahını bozmak iş değil ki, 3 kere "boş ol boş ol boş ol" diyorsun bozuluyor.

ahahah evet boş ol boş ol boş ol diyorsun. erkek diyor tabiî sadece ahah. kadının ne boşanmak istemek ne bilmem ne gibi bir hakkı yok. boşanması bu şekilde olan bir nikahı yaptırmak... ben olsam şahsen muhabbeti falan keserim =))

götümüzden sallamayalım arkadaşlar.
öncelikle imam nikahı diye bir şey yk, islama göre nikahın şartı bu evliliği insanların bilmesi, yani zina için uydruk bir bahane değildir ya da boşanma işi sadece erkeğe ait hak değildir, çünkü belediye nikahı da islama göre geçerlidir, çünkü eş-dost evliliği biliyor, gizli saklı bir şey değil.
imam nikahına değer verilmesinin nedeni ise, dindar ailelerde resmi nikahtan kısa bir süre önce gençlerin buluşmasında sakınca görülmemesi için yapılır. bir anlamda, ailelerin onaylamadısır,normal nikah şartlarını bir süre önce yerine getirmek.

belediye nikahı islama göre geçerliyse insanlar neden sadece imam nikahlı oluyor gibi sorular da gelmiyor değil insanın aklına.

ilahiyat mezunu teyzeme sormusutm benzer bi soru, resmi nikahın da dinen tamamen geçerli olduğunu hatta resmi nikah yaptırmayıp sadece 4 şahit bulup yalandan imam nikahı yaptırmanın yanlıs olduğunu söylemisti. nedeni de nikahın olayının evliliği ilan etmek, çevreye duyurmak olmasıymıs

ben yine ifade edemedim sorumu.

aranızda imam nikahı yaptıran var mı? farkettim ki farklı kesimlerden bir çok kişi imam nikahına da büyük önem veriyor. ama mesela bu insanlar boşanırken dinen boşanmaya gerek görmüyor. ikinci kere evlenirken de mesela yine imam nikahı yaptırıyorlar. bu da bana komik geliyor. evlenirken allah katında da evlenelim, günah olmasın diyip boşanırken bu meseleyi önemsememek.

yani ben daha çok boşanma aşamasında takıldım kaldım.

dini nikah, allah katında da evliliği gerçekleştirmek ve eşlerin birbirlerine helal olmaları yani yapılan işin zina olmaması için yapılır. inanç budur.

resmi nikah olmadan da dini nikah yapılamaz. yasaktır. bu da laiklik ilkesinin sonucudur.

boşanırken mahkeme kararıyla boşanırlar. birbirlerine de boş ol, boş ol diyerek yaparlar.

Evet, resmi nikah biterse mahkemede, dini nikahın da geçerliliği kalmaz. Sanırım sorduğunuz bu:)

nikah tektir, şartları 3 tür :)
kabul, şahit, ve ilan

imam kıydırdığı için imam nikahı belediye kıydırdığı için belediye nikahı.

resmi nikah biterse nikah biter haliyle imam nikahı da biter.

bazı ilkel birlikteliklerde özellikle kadının isteğiyle mahkemenin bitirdiği evliliklerde erkek kadını cezalandırmak için dini nikahı boşamıyorum. kimseyle evlenemeyesin diye kadını korkutsa da ve ilkel kadınlar buna itibar etse de aslı yok.

nikah bitmişse bitmiştir resmi dini farketmez

kimse cevaplamamıs arkadasın sorusunu, yuhh ya.

sevgili arkadasım; nikahın bir hukuku, kuralı, kaidesi oldugu gibi, bosanmaın da aynı sekilde kuralları ve kaideleri var, ancak senin de dediğin gibi, evlenirken dini nikah kıyılıyor ama bosanırken dini boşanma kısmı es geçiliyor.

halbuki, boşanırken mehir verme, iddet bekleme gibi bir takım kuralların da gözetilmesi gerekir. yani "ben Allah'ın huzurunda da evlenicem" diyen adam boşanırken de Allah'ın kurallarına riayet etmeli tabi ki.

www.suleymaniyevakfi.org
www.suleymaniyevakfi.org
www.suleymaniyevakfi.org

şu linkler olayı daha iyi anlatır.

Soru üzerine kaç aydır arayıp sormadığım halamı aradım ve de sordum. Kendisi zamanında epeyce dindar bi beyle evliydi. Yamulmuyorsam 15 sene önce falan boşandılar. Evlenirken imam nikahı kıydırmışlar bittabi. Ancak boşanırken bunu bozma gibi bir eyleme girişmemişler. Zaten halam hafiften dinsiz, aklına bile gelmemiş böyle bir şey. Ex-enişte de gitti başka biriyle evlendi, halam da kenarda dursun diye mi şeyaptı, bilemiyorum. Bi de görüşüyorlar arada bir, cık cık cık cık.

Susan Miller

www.astro.com
tek geçerim..kişiye özel, doğum saatine göre günlük ve uzun dönem tahminleri bulabilirsiniz.

Susan Miller'in burcu hakkında yazdıklarını bir arkadaşa okurken, arkadaşın şöyle bir tepki verdiği vakidir: "Özel hayat denen bir şey de kalmadı ya!"

Filiz Özkol'u beğeniyorum ben..

tek bildiğim 2 ay sonra aman bu ne diyip bir kenara atacağınız. o yüzden heves varken karıştırın işte onu şunu bunu.
Mango kivi ve çilek öneriyorum ben. Şeftali ile armut da fena olmuyor.
Mevsim kış elma, greyfurt, portakal ve mandalina çeşitleri denenebilir.
elma kokteyli fena olmuyor. ama önerim elmayı ısırarak yemeniz. posasından da faydalanırsınız öyle suyunu içmekle olmaz. barsaklar çalışmalı değil mi :)

Ben de yeni bir tane aldım şu resimdekinden. Katı meyve sıkacağı dediğin bu mu oluyor yoksa farklı mı? Bu benim aldığımla hangi meyveler sıkılabilir acaba. Ben portakal,mandalina,greyfurt,nar sıkıyorum bunların dışında neleri sıkabilirim bununla?
www.sanalmagaza.com.tr

Meyveyi posasıyla yemek daha faydalı diye bir şey yok. Özellikle kanı temizlemek için elma suyu çok faydalıdır.
Kışın en kolay ve leziz karışım havuç, portakal ve elma bence.

muz-çilek-portakal karışımı deneyiniz =)

meyve ve alkol karısımları guzel oluyor.

@escritor o narenciye sıkacağı onla narenciye sıkarsın.

ıspanak suyu deneyebilirsin değişik oluyo ama yapraklarını atacaksın sadece ıspanağın.

meyveye hapsolmayın, araya sebze de katın. ben havuç-elma-greyfurt karışımını severim mesela.
muz-portakal-elma da iyidir
salatalık-havuç-kabak bile deneyebilirsiniz.

yapma yaziktir

Çizilir ve teflon teflonluğunu kaybeder diye.

Gerçi ilk aldığınızda nasıl temizleneceğiniz anlatan bir açıklama vardır ama ben sizin şu sorunuzdan sizin bu konularla pek ilgili olmadığınız sonucuna ulaşıverdim birden. İsterseniz, eğer bilinen markalardan falan değilse, çok para vermediyseniz, atın makineye gitsin.

yıllardır makinede 70 derecede yıkarız, hiçbir şey olmadı. hem elde süngerle ovalaya ovalaya yıkamak daha çok çizer. sıcak tazyikli suyla yıkamak niye zarar versin. anne hurafesi bunlar.

deterjan yerine arap sabunu, parlatıcı yerine sirke -tercihen elma daha az kötü kokar- deneyin. nefis sonuçlar çiziksiz teflonlar pırıl pırıl çevre.

ek bilgi: bu teflon denen nanenin çizilmemiş halinin bile çok zararlı olduğunu, avropa'nın da elde kalmış teflonlarını bize kakalamaya başladığını, teflonu tarihin tozlu sayfalarına göndermeye başladığını biliyor muydunuz?

"Hitler: The rise of evil" 2. dünya savaşının başına kadar Hitlerin yükselişini anlatır. Filmdir ama belgesel tadındadır.

bbc'nin belgeseller serisi var. hatta bir ara sabah gazetesi de vermişti. bulabilirsen çok derya deniz, güzel bir kaynaktır.

suadiyeden kadıköye dolmuş ya da ototbüs. sonra kadıköyden samandıraya otobüs. ya da bostancıdan falan samandıraya var mı bilemiyorum :/

sahilden kartal, oradan envai çeşit minibüs ve otobüsle samandıra.

teşekkürler.

stream.myk-medya.com

ay pardon ama söylemeden geçemeyeceğim:

(bkz: neşeliymiş gibi görünen şarkılar)
süpermiş:))

ben kullanıyorum kaç senedir maymun olmadım daha.

kıllanırsın. kıl kökünü besliyor cünkü.

zararlı...kıl mıldan öte, içindeki maddeler zararlı hocam. para sıkıntın yoksa git organik bitkisel yağlardan al sür.

kuru ciltleri nemlendirmek için çok iyi bir yöntemdir.kremden daha iyi bana göre.hoş bir kokusu da var.sürmesi kolay,cildinizin emmesi daha hızlı.illa ki vücut kremi diyorsanız neoutrogenanın vücut kremini tavsiye ederim.

obsesyon olmuş kız sende. aşık olduğunu sanmıyorum.

hakkaten igrencmıssın. sadist mısın ne. 3.5 yıl haybeden gitmıs.

saolun rahatladım:)

*bu arada obsesyon nasıl oluyor? şu anda hiç takıntı yapmışım gibi hissetmiyorum, seviyorum bence. 3.5 yıla bakarak bu çocuk kesin obsesif, bu kız da onda takıntı haline gelmiş mi diyoruz?

evet daha büyük acılar vardır.
sana öyle geliyor büyük acı olması. aradan bi 3-4 geçince haskktir ya ahaha diye güleceksin. o kızla evlensen de bir daha yüzünü görmesen de.

Ben bile acıdım geçen yıllarına yazık günah yahu. Söyle kurtul ölüm mü var işin ucunda? Burç kısmını ona söylemesen de olur..

bence söleme bişi olsa hissederdin illaki o kadar yıl. sölersen arkadaşlığınızın hiç bi zmn eskisi gibi olmayacağı büyük ihtimal.

ya şu aşk acısını insanın yapısından çıkarabilseler sahiden süper olacak. nasıl bir vakit kaybı aq! 2 yıl sonra zikinde bile olmayacak birileri için bir ton fırsat kaçıyor, acı çekiyor insan. pehh

nasıl 2 yıl sonra zikimde olmayacak? 3.5 yıl olmuş ama sorduğuma göre hala zikimde. çevremde de başka bi kıza aşık olmuyorsam ya da ilgi duymuyorsam napayım?

kızlar yapar böyle. ilgi hoşlarına gider. azıcık ilgisiz davran bence. eşekten düşmüş karpuza dönsün. bir de öyle izle tepkisini.

uzakta sevgilisi varsa böyle yanlış anlaşılmalara yol açacak, kendin dahi öyle anlamışsın, davranışlardan uzak dur bence. benimde uzak mesafeli ilişkim var. uzaktaki çocuğu sevip sevmediğini öğrenmeye çalış, sevmediğini söylerse " neden ayrılmıyorsun ki" falan de. kız bir ilişki içindeyken, bunları yaşama.. ileride seninde başına gelebilir.

evet bir kız olarak söylüyorum, kızlar yapar böyle.

şimdi ne yapabileceğimize gelelim; er kişi madem kızı görmeme gibi bir olasılığa sahip değil, o zaman msn de engelleyebilir mesela, kızla daha az gezebilir, ya da gezilerini kızla teke tek değil de topluluk içerisinde sürdürebilir, gece cep telefonunu kapatabilir, uyku düzenim çok bozuldu bu aralar bir süre böyle yapıcam falan diyebilir. tabi bunlar iradeye bağlı, sonuçta er kişi kızdan hoşlanıyomuş, hatta aşıkmış. kızın ne istediği belli. erkek arkadaş duygusunu sadece sözlerde yaşadığı için eline geçmiş beğenilme fırsatını kendi egoları için kullanıyor. o kız böyle yaptıkça er kişi kullanılmış konumuna düşcek, bunu istemeyiz. er kişi kızdan kaçmaya baksın, hem o kızdan hayır gelmez zaten(gibi klişe bir lafla bitiriyorum bu saçma yazımı).

Her gece sevgilisi yerine senle mesajlaşıyorsa sevgilisiyle arasında problem var demektir. Yeterince ilgilenmeme vs.. Kızın egosunu okşuyorsun sen de. Kız orada kaybedip sende kazanıyor. Sakın sürdürme bu işi, üzülen sen olursun.

Bu kızın ikinizi ortada bırakıp 3. birine gitmesi de şaşırtıcı olmamalı şu aşamada.

cok nefis bi entry vardı bak buna iliskin, kızlar gunun %90 ında sıkılır, eglenecek bisiler arar fln diyordu. oyle bisey. bosuna vakit harcama, baska hatnlara efor sarfet, yol su elektrik olarak donsun.

bi erkek olarak böyle erkeklerden nefret ediyorum. sevgilisi olduğunu bildiğin halde nasıl rahatsın. hem nasıl olacak senin için başkasını bıraktığında ileride nasıl güvenebileceksin? umarım senide uzaktayken bırakır bir kız hemde başkası için. o uzakta ki arkadaşın senden daha çok sevdiğini bilip bilemeden onun ne acılar çekeceğini bilmeden böyle bencilce davrandığın içinde ayıplıyorum seni.

@bore rahat oldugumu nerden cıkartıyorsun ? cektigim sıkıntıları bir ben bilirim.Stresten her yerimde yaralar cıktı, kac gundur dogru duzgun uyuyamıyorum uyusam da kabuslar goruyorum.Kızı sevgilisinden de ayırmıyorum ki istesem simdiye kadar yapardım.Bunu yapmamamın tek nedeni karsımdaki diger insanı dusunmem.Bilip bilmeden insanları bencillikle suclamayalım lutfen.

arkadaşım burda sana hazır yaşanmışı var ben sana anlatıyım ama gözünü seviyim dikkate al.
benim şuanki ilişkimde öle başladı kız arkadaşım, eski sevgilisinden yeni ayrılmıştı. aynı şekilde günde 20 saat beraberdik ama çıkmıyorduk hatta bende senin gibi aşığım. çünkü gerçekten ondan koptuğundan emin olmak istiyordu ve beni de sevdiğinden. düşün ki seninki hala çıkıyor.
sonunda kabul etti ve çıkmaya başladık. olay şu abicim;
-önce herşeyi zamana bırak kendi o ne istediğini bulur.
-senin onu diğer çocuktan soğutman hiçbir işe yaramaz ister günde 25 saat beraber ol çünkü o kalbindedir.
-bide diğer çocuk öğrenirse ortalık baya karışır çünkü.
en güzel taktik, gözünü seviyim biraz dayan eğer seni zaten seviyorsa ondan ayrılıp gelicektir ona yokluğunda ne olduğunu hissettir. aksi takdirde diğer çocukta sende kızın elinde kalıcaksınız ve ikinizede yazık olcak...

@care gerçekten çok yardımı oldu teşekkürler

@care çocuğu yanlış yönlendiriyorsun. Benzer bir durumu sen de yaşadın ve ne oldu? Sonucunu da yaz buraya.

Kafası karışıkmış. Nesi karışık abicim. Yok hoşlanıyormuş, hoşlanıyorsa niye bırakmıyor öbürünü?

Evlatlar yanlış yapıyorsunuz farkında değilsiniz. Egosuyla problemi olan insanları bırakın gitsinler.

yaşanmış bir olay değil ama şarkıda benden:

nejat alp - arkadaşım

sen nasıl kendine yedirebiliyorsun böyle bir durumu ? hiç duygularıyla oynanan ve olanlardan habersiz saf bir delikanlının varlığını düşündün mü ? o çocuk belkide sevildiğini zannediyor kafasını yastığa koyunca sevdiceğini düşünüp uyuyamıyor, belki uzaklarda öğrenci, belki askerliğini yapan vatan evladı. sevgilisine kavuşacağı günü bekliyor. ben senin durumunda olsaydım kızın sevgilisini geçtim de kendi nefsime yediremezdim bu durumu

bu konuda tecrübem yok, sadece okuduğumdan çıkan sonuç: kızın hoşlandığı filan yok, ego tatmini! o kadar belli ki.

böyle bir durumu az çok yaşamış biri olarak diyebilirim ki mesafe koy.
hayır, sana geleceği varsa, o adamdan ayrılacağı varsa mesafe koymasan da gelebilir ama bu seni mutlu etmez.
Şimdi o adamı sallamıyorsun belki ama ilerde şu an aranızda bir şey yaşansa ömür boyu o sevdiğin kızdan şüphe etme, senden sıkıldığında ya da işler ters gittiğinde başkası için bırakılma paranoyası yaşarsın.
Bırak, mesafe koy.Duygularını söylemişsin hatta, hiç konuşmasan bile hoş karşılamalı bu kişi.
O ilişkisini noktalar ve sana gelirse en azından vicdanen rahat olursun.

Bir de sevgilisini seven(!), ondan istediği ilgiyi göremeyen, sürekli el altında yedek bulundurup egosunu okşayan kadın varlığını da hatırlatmak lazım.
Lütfen yanlış anlama ama ben senin ondan hoşlandığını bildiği halde mevcut ilişkisini noktalamadan flört eden kadına çok masumdur diye bakamıyorum, ortada en az bir kişi var dürüst olmadığı.her insanın kafası karışabilir, ilişkisini sorgulayabilir ama bunun yöntemi bu olmamalı...

öğrencilerin çeşitli kompozisyon, şiir, resim, vb eserleri olur, ayarlayabiliyorsanız bir ünlüyle veya bulunduğunuz şehrin kıdemli(aynı zamanda sıkıcı olmayan) bir kişisiyle röportaj olur(misal şehrin iş adamlarından biriyle veya varsa üniversiteden bir hocayla mesleki konularda yol gösterici konular konuşulabilir)...

bir defalık bişey olacağı için güncel şeylerden çok her daim önemini kaybetmeyecek, açılıp okunabilecek şeyler olmalı derim.

bu arada "abilerim" demişsin, öğrenci misin sen?:)

önerilere ek olarak, öğrencilerin çektiği fotoğraflar da olabilir. röportaj için de yazar, şair gibi birileri de seçilebilir. ayrıca bulmaca, zeka oyunu gibi bir şeyler eklenebilir. stk larla ilgili bilgi veya önemli birkaç stk hakkında faydalı bilgiler olabilir, o yaştaki çocuklara tanışıklık sağlanması açısından iyi olur diye düşünüyorum.

yaş grubuna uygun internet sitelerinin tanıtımı da yapılabilir.

evde kendi kendilerine deneyecekleri basit yemek tarifleri olabilir şöle eğlenceli bişeyler

ve kağıt katlama olsun atıyorum yılbaşı kartı hazırlama olsun, el işi orjinal bişiler koyulabilir resimli tarifli

çocuklara geleceğe dair uumut vaadedecek birşeyler yapın. ne bileyim, bir sayfayı maşarılı mezunlara ayırın mesela.

çocukların en çok ilgisini çeken mesleklerden birinin -örneğin bir pilotun- fotoğraflı haberi olsun. şunu şunu yaparım, işim şöyle güzel böyle zor vs gibisinden anlatsın fotolar eşliğinde.

ilgi alanlarına göre bilgi yarışması tarzında sorular olabilir. çocukları rekabet her alanda çok motive ediyor.
bir de bence bir iki sayfa hiç değilse kutucuklar filan içinde, yine resimler ya da fotolar eşliğinde 'ben kola içmiyorum çünkü..', 'ben çok meyve yiyorum çünkü..' gibi cümleleri devam ettirin birilerinin ağzından. özellikle 5. sınıfa kadar olan çocuklarda işe yarar.

resimler suluboya tarzı olsun, aynı küçük prens teki gibi.

www.reservationsteam.com

aman diyim, imkan varsa eli yüzü düzgün bir yeri tercih edin. gidenler çok fena hasta olup dönüyorlar, pis memleket..

Suriye genelinde hakim:

www.chamhotels.com

zinciri var. Lazkiye'deki disinda digerleri fena degil. Tur icin dusunuyorsaniz toplamda bir guzellik yapiyorlar...

Halep'deki Sheraton ilk yapildigi vakitler cok uygun fiyat veriyordu - belki hala oyledir.

Tur icinse beni bir sesleyin... :)

eli yüzü düzgün oteller 30 tl geceligi

philips en iyisi evet. 700 watt olanı. taze nanenin bile suyunu çıkardığını görünce 700 watt neymiş, ne işe yararmış, anlıyor insan.
700 watt lık braunlar filan da iyidir ama aşağı yukarı aynı parayı verip en güveniliri almak daha mantıklı.

Süper harika birşey istiyorsanız:
Philips HR 1861 Alu Katı Meyve Sıkacağı
Şurada fotoğrafı var mesela
www.hizlial.com

Geçici bir heves değilse, almışken Philips alu alın diyorum ben de.

uzun süreli kullanımını doktora danışmalısınız. histamin üretimini engellemiyormuş, yani bağışıklık sistemini baskılamadığını anlıyorum buradan. ancak yine de eğer bağışıklığınızı etkiliyorsa diğer sağlık sorunlarına çok açık olursunuz. (tek bir hap bile uçuk çıkarmama yetiyor benim diğer antihistaminiklerle) ayrıca uyku hali yapabilir, bunu kendinizde denemeniz lazım. araba kullanırken filan dikkat gerekebilir. ayrıca karaciğerinize epey yüklenmiş oluyorsunuz. karaciğer ve böbrek yetmezlikleri olanları uyarmışlar prospektüste. diğer ilaçlarla etkileşimi olabilirmiş. alkolle kullanımı sorun yaratabilirmiş.
başta söylediğim gibi bir doktora danışın.

ben teenager dönemlerde kullanmıştım. bütün alerji ilaçları gibi çok çok hafif bir baş dönmesi dışında bir numarasını görmedim. hatta onu bile sadece ilk günler, yeni içince gördüm.

işin heyacanı orada kardeş, son 2 gün öğrenirsin anca internet üzerinden :=)

öyle heyecanı sikeyim ben afedersiniz.

erken aciklamak su sekilde olabilir.

erisimi olan asker sozlukculerden gelebilecek bir hizmet, kendi numaranizi vererek karanetten bakabilir sozluge, size ozel mesaj yoluyla veya buraya geri yayinlayabilirler. gecmis yillarda oyle oluyordu. internet erisimi kilitlenince, karanet aceleciler icin kisa bir yol oluyor.

bir de klasiktir, sizin numaranizin bir altina ve bir ustune bakmak adettendir. sizden daha iyi bir yer cikmissa kufur etmekse serbest. :)

eger varsa oyle biri, ortaya cikmiyor da sadece mesajla ulasiyorsa, bana da ulasabilirse sevinirim. bilet bulmak, hazirlanmak vs. dert

..."ortaya cikmiyor" degilde "cikamiyor" ise bahsi gecen arkadas, lutfen banada ulassin.

ben de şu erken haber verebilecek kişiyle bir muhattap olabilsem çok mesud olacağım :)

Erken haber verebilecek arkadaş varsa beni de saysın :)

beni de sayın lütfen:)

askeroldum.com var. ücretli bir servis. yararlı olabilir belki.

beni de sayın beyler. uçak otobüs derken kafayı yedim.

gençler öyle biri varsa benle temasa geçsin, 3 dilek hakkı var benden, her şey dahil...yabancı içkiler de...

yardım edebilecek biri varsa, ben de aynı dertten muzdaribim.

+1

aynı durumdayım...

bu arada bu sonuçları hangi adresten nasıl öğreneceğiz. benim herhangi bir bilgim yok. tc kimlik numarasıyla mı öğreniliyor?

pertem.kkk.tsk.mil.tr

adresinden james...

lan heyecan yaptırdınız bana. öylecene adres verilir mi ortaya? ben de açıklandı sandım. sazan gibi atladım.

+1 lütfen,çakıldık evde

komutanım bende erken öğrenmek isterim tabii ki... bi zahetm banada ulaşırsanız, öyle bir imkanınız varsa. saol.

sanırım askerliğin en kıl süreci budur. daha kalan 155 günü görmesem de bu berbat süreç sonrasındaki yorumum bu şekilde. bilgilendirebilecek olan birileri bana da ulaşırsa çok güzel olur.
ayrıca bu gece 12 den de ümitliyim. bilgisayarım olmıycak o saatte. eğer açıklanırsa birisi sevabına 05552582758 e açıklandı şeklinde bir mesaj atıversin. üşenen boş da atabilir. çok büyük sevabı var.

bu gece aciklanir dedikodulari dolanmakta, gokten dusecek sanki anasini satayim

30unda askere gidecek bir delikanlı için biz de sıradayız kumandanım!

329'uncu Dönem Yedeksubay Sınıflandırma Sonuçları 10 AĞUSTOS 2009 tarihinde yayımlanacaktır.

sonucunu sikeyim

merak etmeyin arkadaşlar. günlerinizi iyi geçirin. bu zamanları arıyacaksınız..nerden mi biliyorum...


bir dost..
(327 Asteğmen)

tedavisi mümkün, babamın dizinde başladı (yayılmadı). ilaç tedavisi ve egzersizle halloluyor.
şahane bir hoca var bu konuda uzman, kesinlikle tavsiye ediyorum.
www.hanerdireskeneli.com
biz muayenehanesine gitmiyorduk, capitol'ün oradaki academic hospital'da görev alıyor. dur hatta:
www.academichospital.com.tr
(bunlar hep istanbul için tabi)
kortizon tedavisi öneren doktorlar olacaktır, kesinlikle önermiyorum. uzun ilaç tedavisiyle halloluyor.

yanlış hatırlamıyorsam çocukken bu hastalıktan vardı bende.
kalp ile ilgili risk var filan deniyordu.
sonra bir miktar yıl boyunca her yıl 10 adet iğne tedavisi ile geçti gitti.
henüz bir etkisini görmedim.

kortizon o kadar korkulacak bir ilaç değil. eğer kullanılması gerekiyorsa kullanılır. kesin tedavisi yok. yani şu şu ilaçları kullan şunları yap iyileşeceksin diye bir durum yok. ufak ağrı kesicilerle başlanır, hastalığın seyrine göre bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanılır. ilerlemeye devam ederse hastalığı modifiye eden ilaçlara geçilir.
son grup ilaçlar için (bkz: dmard)
benimde önce dizimde başlayıp ayaklarıma geçti. halen tedavi görüyorum.

benim bir arkadaşım 35 yaşlarında..bu hastalık yüzünden maksimum sıkıntıyı çekiyordu. ev işi filan yapamz olmuştu kadıncağız. ayaklarına basamıyor, elleri tam açamıyor vs.. tedavisini de almanya'da oluyordu. neyse, güç bela ikna ettiler kendisini ve sülük tedavisi uyguladılar.maşaallahı var şimdi.bizim ülkemizde küçümsenen tedaviler bunlar ama avrupa'da çok yaygınlaştığını söylüyorlar.
sadece bir fikir olarak söyledim, aklınızda bulunsun. umarım şifayı bulursunuz:)

-yagli, baharatli, acili yeme, abur cubur yeme
-bol su ic, sulu ve taze meyve ye,
-asitli icecekler ve alkol icme

iyi gelebilecek seyler:
- yogurt yemek
- sut icmek
- ilik su icmek
- ilac onermeyin demissin ama soyleyim yine de: rennie
- bir de tamamen yatay yatma, egimli yat

bütün bunlara ek olarak sakız da çiğnememeni tavsiye ederim.

kusmaya çalış. anında rahat edersin, bir süre de devam eder böyle.

şiir benzetmesine hasta oldum bu arada.

rennie, talcid, lansor gibi mide ilaclari ile destekleyiniz.. ice tea yi aabartmayip arada yogurt ayran, soguk sut filan goturunuz.

talcid şurup. ciddi bir ilaç değildir zaten.

ice tea çok sevdiğim halde benim reflümü azdırdığını söylemeliyim. asitsiz diye sorun olmaz sanıyordum fakat çok ice tea içtiğimde kusmayla sonuçlandığını gördüm.

bisküve ye petibör. çok iyi geliyor. tecrübeyle sabittir.

hazır gıdadan uzak dur bence, bisküvidir poğaçadır böyle yağı kötü şeylerden. daha genel olarak yağlı şeylerden bir süre uzak durabilirsin.
sindirimi zor sebzelerden de (kırmızı dolmalık biber, maydanoz vs) uzak dur.
portakal-limon yeme
baharatı kes.
sigara içmediğini varsayıyorum zaten, tek sebebi o bile olabilir..

bende de reflu benzeri birsey var sanirim ayni yanmadan ben de sikayetciyim.

soyle bi oneri okudum ve bir cok kiside cok etkili oluyormus.

bir bardaga bi kasik elma sirkesi bi kasik bal, sonra icicen. tadi konusunda hic bi fikrim yok boyle bisiyi denemek istemedim daha ama deniycem sanirim. cok ise yariyormus.

"apple cider vinegar" diye aratirsan ilgili yazilari bulabilirsin.

elma sirkesi işe yarar içine azıcık karbonat koyup bir yemek kaşığı için aç karna. midenin asidini dengeliyor işte. bir de şeftali suyu içebilirsiniz. çok sıcak asla içmeyin çay kahvenin refluyu azdırması tamamen sıcak olmalarından dolayı.

yıllarca bu hastalıktan illallah demiş biri olarak sana ilaç değil ama bitkisel birşey önereyim: kudret narı macunu. sabah akşam bir çay kaşığı hüplettim, 1 ayda düzeldi midem. ülser hastası bir arkadaşım tavsiye etmişti bana da.
ha modern tıptan başkasına inanmam dersen de bilemem. ben tavsiye edeyim de.

Sakal çok önemli değildir. Sakallı olup olmamanız bir şeyi değiştirmez. Ancak eninde sonunda kesilecek o sakallar. Kendinizi rahatlatmak istiyorsanız kesin gitsin, ha 10 gün önce ha 10 gün sonra.

Ben 2006'da Narlıdere'de girmiştim. Sabah 7-8 gibi gitmiştim. Tam hatırlamıyorum ancak 12'de bitmişti işlemlerim. Öğleden sonra da çarşı pazar alışverişe çıkmıştım.

50 kişilik gruplar halinde içeri alınıyorsunuz. Bir çok istasyon diye tabir edilebilecek noktada farklı işlemler yapılıyor. Form doldurma, evrakları hazırlama, kalem vs eksikleri tamamlama gibi aşamalar var. Bir önceki grubun işi bitmeden sonrakiler aynı işe başlayamıyor.

Kafanıza takmanızı gerektirecek bir şey yok. Erken gidip sıraya girin ve sonrasını grubunuzun başında olacak asker/komutana bırakın. Yanınıza zarfınızı alın yeter.

sıra numarası verirler, doğrudur. bugün tuzla'da girdi kardeşim, saban 5'te gittiğinde aldığı sıra numarası 1800. erkenden damla

hediye olayı karşılıklıdır hep. yani en basitinden eve komşu bir şey getirir, siz tabağı boş yollamazsınız. daha çok örnek var=)

pahalı hediye karşılık vermek zor olacağı için kabul etmezler bence..

'bunu veren adam, elbet bir karşılık bekliyordur ya da bekleyecektir' şeklinde bir şüphe olabilir.
'ne demek ya, satılık mıyız biz' şeklinde bir soru işareti olabilir. şahsen ben kendimi kötü hissederim çok pahalı hediye vermeye kalksa biri. neyse ki vermeye çalışan olmadı:p

hediyede amac, verilen kişiyi "dusunmek" oldugundan, maddi bir yogunluk altına girmek hediyeyi alan kisi tarafından ters algılanabilir. bir selam vermek, bir hal hatır sormak bile hediyedir tasavvufta. (bu aralar mevlana okuyorum pardon)

yuzumu gulumset yeter, daha guzel hediye mi var...

genelde değer verilen insanlara daha pahalı hediyeler alınır. ben olsam bu kadar pahalı bir şey almam, o kadar önemsemiyorum çünkü diye düşünülebilir ve karşındakinin sana bu kadar değer verio olabilme düşüncesi rahatsız edebilir. bir nevi iç rahatlatma olabilir ama tabi peşin edit : insanara verilen değer verilen hediyenin tutarıyşla bir tutulamaz.

karşıdaki insanın maddi anlamda zora girmiş olmasını istemezler. "beni sevindirmek için böyle para harcamana gerek yok" mesajı işte.

altta kalmak istemiyorlar, utanıyorlar falan herhalde.
fakat ben o hediyeyi artık almışım o kadar para vermişim, sen almazsan afedersin götüme mi sokayım ben onu? senin için alınmış işte, uzatma al geç...

sebep gururdur sanırım. insan kendi imkanlarıyla alamayacağı bir şeyi hediye olarak alınca reddetme eğilimi gösterebilir.

yıllar once bir arkadasım (orta 1 fln) nie aldi onuda hatirlamiom ya bişi almişti hoca red ettmişti cocugu.kızda sinifin ortasinda göt gibi (afedersiniz) kalmişti.2si
ekonomik durumu aman aman ii olmayan ve bu aylarda sıkısık olan bi akrabamızın bebek dogumu,ev tasınması gibi seylerde tam ya da yarım altın getirmesi üzerine aklıma geldi
bu akrabimiz bana da böle hediye getiricekti telde sordu ben direk reddettim
oradan aklıma düştü bu soru

(bkz: az veren candan çok veren maldan)

aynı şekilde lisede bir arkadaş hocaya takı cinsinden bir şeyler almıştı. hoca kabul etmemişti (biz gülme krizine girip hayvanlar gibi böğüre böğüre gülmüştük. sahi ne gülmüştük ya haehah. neyse). bi böyle yakın olmadığı kişilerden küçük hediyeler dışında hediye almayan kişiler oluyor prensip olarak.

yakın arkadaş falan ise ya para harcamasını istemiyordur ya da el altından yardımı kabul etmeyi hoş görmüyordur.

hediyeyi verene göre değişebiliyor. yaşam standardı, geliri yüksek biri pahalı hediye verdiyse çok da batmaz bana. o kişinin zaten alışveriş alışkanlıkları öyledir, gittiği dükkanlar pahalıdır, özellikle pahalı bişey alayım diye almamıştır büyük ihtimalle. onun için normal bi hediyedir. ama gelen hediye, veren kişinin hayat standardına göre pahalı kaçıyorsa ben de rahatsız olurum. sonra mutlaka biyerden bi olumsuzluk çıkar. ya sizin ona verdiğiniz bişey için "ben ona ne aldım, o bana ne aldı" yapar ya, "ona şu kadarlık hediye aldım yine de ...." şeklinde sizden bi beklenti içinde olduğunu duyarsınız. hatta kendisi yüzünüze vuranlar bile oluyor.

cereal killer'a katiliyorum. hayat standartlarina gore degisir. iki zengin birbirine pahali hediye alir heralde, yillanmis sarap falan :p

- tek başınıza eve çıkabilirsiniz.
- annenizi karşınıza alıp neden yahu diye sorabilirsiniz..

aile dogu kültüründen, yoksulluktan gelliyorsa normaldir.yapilcak pek birsey yoktur.

Nasıl durdurabileceğini bilmiyorum ama sakın kendini bir odaya kapatıp, bütün ilişkini kesmeyi deneme. İlgilenmediğini hissettiklerinde anneler daha saldırgan oluyor.
Anneyi durdurmak için konuşmayı da deneyebilirsin, yeterince ikna edici olursan iki hafta kadar huzurlu zaman geçirebilirsin.

konuşsun dursunlar, sallama. çünkü sen ne kadar taviz verirsen ver, onların istekleri bitmez. onları hiç sallamayan adam alır yürür, kendimi sevdiriyim, sözlerinden çıkmayım diyen yerinde sayar. 100 doğru yapsa, ilk yanlışında eleştirilecek de yine bu uyum sağlamaya çalışandır.sallama, sallamadığını da hissettir.
ahlaki meselelerde filan ailenin dinlenilmesi taraftarıyım, onun dışında dinlememek lazım.

@paulista karşına al konuş. ama kendini büyük biri hissettirerek konuş. onların da istekleri olduğunu unutma. isteklerini tamamen anlamaya çalış. ama yeterince konus. 2 saat , 3 saat , 4 saat. utanılacak birşey yok. dünyada sadece tek bir ailede olmaz böyle şeyler. ama bazı şeyleri de bir evlat olarak alttan almaya çalış. tıpkı sevgili gibi düşün. öyle ya da böyle siz birbirinize muhtaçsınız. en azından sevgi olarak.

doğru anne haklısın bu yaptıklarımın hiç birini yapmamam lazım diyip sağ gösterip sol vurabilirsin,durum yaratma durumu..etkili olur denemelisin..
herşeye haklısın deyip haksızlığını gözüne ancak böyle sokulabiliyor.

eve çık yahu, ekipmana yetiyosa ona da yeter heralde varlığın..

beyler öss sözel de dershaneye gitmeden sadece 2 yanlış çıkardım onu da eleştirdi.kadın makine gibi durmadan sallıyor.inanın 3 sene kendime hiç kıyafet almıyım, ama birgün gidip bir tişört alıyım beni yerin dibine sokar.

ruhsal olarak sorunlu bir insan.iyi niyetli ama çekilemez durumda.bazen gerçekten ölse de kurtulsam deme noktasına geliyorum.

galiba en mantıklısı bir an önce kendimi ayrı bir mekana taşımak.ama bu hayat şartları işte.

arkadaşlar ne diyorsunuz? Direkt "ayrı eve çık" tavsiyesi biraz acımasız olmuyor mu? Empati yapın. Hatta daha da dramatikleştireyim, "anne ve babanız hayattayken değerini bilip çokça vakit geçirmeye çalışın, onları kaybettiğiniz zaman bu günlerinize yanarsınız" diyeyim. Çok zayıf belki ama... neyse...

Ebeveynlerle aranızda bir nesil farkı ve bu nesil farkının getirdiği görüş ayrılıklarını hoşgörmek, yeni nesil olarak sizin göreviniz. Kaçmaya çalışmak yerine hoşgöreceksiniz. Eleştiriyorlar, dırdır ediyorlar, bunları görmezden gelmek, şayet kendi bildiğinizin doğruluğundan eminseniz, onların söylediğini kafaya takmayayarak bildiğinizi yapmaya devam etmek sizin göreviniz. Anne bu, dırdır eder, kapris yapar, ilgi ister, yaşı ilerledikçe daha da artar hatta bunlar. Sizin bebekliğinizde ve çocukluğunuzda yaptığınız gerizekalılıklara nasıl sabırla tahammül ettilerse sizin de göreviniz onlarla olan ilişinizi dengede tutmak.

Psikikolojik sorunları var gibi görünüyor annenin. Bir uzmana göstermekte yarar var.

yok kardeş kedi değil bu gitmiyor kadın gitmez. :)

yaş kaç? annenizin değil, sizin

insan bi kere dünyaya geliyor, anne bile olsa her dakikanı zehir eden biri hiç çekilmez. çıkabiliyorsan ayrı eve çık, bu bir kişilik örüntüsü kolay değişen birşey değil, kaçabiliyorsan kaç.
bir arkadaşım var biraz şişmanca. Annesi ile babası da şişman ve kısa boylu insanlar. Annesinin onu bilmemnerdeki iskandinav turistlere benzemiyor diye eleştirdiğine tanık oldum, doktor bu arada kendisi.
Bence annene senden nasıl biri olmanı beklediğini sor, sonra da ondan aldığın genlerle bu beklentilerin neden gerçekçi olmadığını anlat.

Malzemelerimiz:

Onun bagirislarinin kulaginiza gelemeyicegi kadar uzaktlikta ayri bir ev.

Boyle sapkin bir girisimde bulunuldugu icin annenin arsa varan bagirislarini bir donem daha sineye cekebilmek.

Gerekli olculerde mayistirici maddeler.

Gulmeyi bilen ve gulumseyince baska bir guzel olan normAl kiz-erkek arkadas.

Playstation 3

Ergonomik bir yatak.

Duzgun beslenme.

Bi de tirnaklarini yeme.

ya bi şey sorucam menopoz ihtimali yok mu? bu dönemde bir kadın insanüstü derecede dırdırcı, mızmız, ağlamaklı, sinirli vs. olabiliyor. öyle bir durum varsa yapmanız gereken doktora götürmek, bazı hormon testleri yapılıyor sanırım ve duruma göre dengeleyici ilaçlarla rahat atlatması sağlanabiliyor.

ha eğer sağlık durumu olmadığından eminseniz şöyle sölicem, aileniz sizi yetişkin olarak görmüyor.

su iç, sakız çiğne..

sakız sevmiyorum, su da şişiriyor bir yerden sonra.
başka?

aktara gidin, tarçın, karabaş otu, melissa, karanfil karıştırmasını söyleyin. sıkılınca ağzınıza bir kaşık atın, yavaşça çiğneyin. hem sağlıklı, hem mis gibi kokar hem de sigara bırakma sırasındaki gerginliği alır. memnun kalırsınız.

su
soda
su
meyve suyu
su
grissini (galeta da denir)
su
salatalık
su
karpuz
su

fatih terim bırakma çabalarından birinde lolipop yiyordu sürekli. yedek klübesinde filan ağzında lolipopla duruyordu. sdkfljdsk

kizilay maden suyu candir. icilmesi gereken bisey. yaninda da pastaneden kitir kitir biseyler... hadi hayirli isler.

kavrulmamış kaju fıstığıyla kuru üzüm yiyin. hem sağlıklı, hem lezzetli.

yemek içmek deilde ben dişlerimi firçalıyordum cnm sigara içmek istedikce ya da meyve suyu ıciodm

sürekli maden suyu içilmez. ama sıralı olarak dene bence. maden suyu iç, icea tea iç. sonra git karpuz ye. bence çekirdek de olabilir. çok iyi vakit geçirtir.

şu hatunların yediği etiform modunda olan diyet şeylerini de deneyebilirsin atıştırmak için.

karpuzu galetayı ve diş fırçalamayı yürürken yapamayacağım için listeme alamıyorum.
az önce yürürken soda denedim, burnumdan geliyordu. fıstık kuru üzüm deniycem bu akşam, akşam olduğu için yanına bira tercihim tabi.
yarın öğlen de meyve suyu denerim artık.

soda mideyi genişletiyor diye biliyorum az yiyin zamanla mideniz küçülür açlık-proof bir insan olursunuz

şekersiz limonata içilesi

soda hakkında ne cok antin kuntin inanıs varmıs. ne garezi var mılletın sodaya anlamıs degilim. yok mu bi doktor arkadas cıksın acıklasın sunları.

meyve bence. kuruyemiş ve çekirdek çok yağlı, çok yerseniz kilo yapar diye biliyorum. sağlıklı şeyler yerseniz daha iyi, kuru kayısı, kuru üzüm gibi. ya da pestil falan. bir de benim dayım plastikten sigara gibi bi şey tutuyordu ağzında sürekli sigarayı bırakırken. satılıyor sanırım, mentollü bi tadı var. çektikçe mentol geliyor, sigaradaki ağız alışkanlığına iyi geldiğini söylemişti.

yürüyüşe çıkmadan önce tantum gargara yaparsanız, yürüyüş sırasındaki bu yemek yeme bişiyle ağzı oyalama ihtiyacını en aza indirebilirsiniz

yanma hissi ve çok çişim varmış gibi 2 damla bırakıp gelme olaylarını bende yaşıyorum ara ara ama bir hastalık olacağı hiç aklıma gelmemişti. idrarın rengini de yediğiniz şeyler belirleyebilir. ciddi bir şey varmış gibi gelmedi bana.

edit: sürekli oluyorsa bilemicem tabi.

böbrek iltihaplanması, böbrek taşı, kan iltihaplanması..

(bkz: sistit)

söylediğiniz rahatsızlık, az yıkanmı$ ıspanak, marul vs. gibi gıda tüketimlerinden oluyor.
yiyip içtiklerinize özen göstermeniz gerek. :))
geçici. mevsim geçişlerinde ve özellik yaz ayların da oluyor.

çişinde koyuluk varsa hemen hastaneye koşmanı öneririm. kanama geçiriyor olabilirsin.

idrar rengine kadar sistit olduğunu düşündüm ama rengine gelince böbrek taşı olduğunu düşündüm.
lütfen bir doktora (ürolog) git hemen zıpırım.

şimdi bende daha önce idrar yolları enfeksiyonu-böbrek taşı kumu-böbrek iltihabı falan hepsi oldu. ancak belirtiler tutsa da ateş/şiddetli ağrı filan yok. ondan doktora gitmeden önce bir sorayım dedim. doktora gitmekten pek hoşlanmıyorum da.

@tribal: bildiğin çiş yaaa, sidik işte:))

aynı şeyleri yaşamıştım ilk aklıma idrar yolu enfeksiyonu geldi antibiyotikle tedavi ediliyor.cinsel yollada bulaşabilir.hatta partnerde etkileri görülmese bile size bulaşıp görülebilir.ama en güzeli doktora gitmek kesinlikle yoksa işin ucunda prostatit olabilirki düşman başına hiç tedavi edilemeyedebilen bir hastalık çünkü.en kısa zamanda doktora görünmelisiniz.geçmiş olsun.

çeşitli sebepleri olabilir ama genelde bu durumun en iyi tedavisi günde şöyle en 2,5-3 litre su içmek.çok çektim, ordan biliyorum.

aslında sevmiyorlar, içmek de istemiyorlar ama laf olsun diye içiyorlar. benimde iki yakın arkadaşım öyle, 40 yıl içmese aklına gelmez ama işte ortamında etkisiyle yakıyorlar.

benim de hep ilgimi çekmiş bir konudur. sigara meselesinde olay bağlanmak ya da bağlanmamak sanırsam. tiryaki değilsen değilsindir, içip içmemenin bununla alakası yok. bazı insanlar hakkaten hiçbir şekilde sigara tiryakisi olamıyorlar. çocukluğumuzda üç kuzen kaçıp kaçıp sigara içerdik. şimdi o kuzenlerden biri benim gibi tiryaki ama diğeri katiyen değil. ama buluşup bir bara felan gittiğimizde o da bir kaç sigara içiyor.

bunlar bize tiryaki olduğumuz için garip geliyor. halbuki onlar için içilmiş bir iki sigaradan ibaret.

çok da abartılacak insanlar değiller. tamamen inanların birbirinden farklı oluşuyla ilgili.

mesela 30 sene sigara içen biri, sigarayı bir günde bırakabilirken, sadece 6 aydır sigara içen biri sigarayı bırakamayabiliyor.

parmak izi gibiyiz, hepimiz ayrı bir alemiz :)

bana nedense günde içilen 1-2 sigara 1-2 sigara olarak kalmaz gibi geliyor. yani o 3-4 olur, 6-7 olur. sonra bir bakmışsın bir paket olmuş.

ben o insanları çözemedim. uzaylı onlar bence. cidden.

ben de bagimli insanlari anlayamiyorum mesela nasil oluyor da bagimli hale geliyorlar diye. 4 senedir duzensiz bir sekilde sigara iciyorum bazen hosuma gidiyor bazen muhabbet olsun diye genelde sosyal ortamlarda eglenceli oluyor. kafam guzelken guzel gidiyor. zaman zaman el bos kalmasin diye iciyorum. bazen zaman gecircek bi sey oluyor sigara, iciyorum. bu 4 yil icinde abarttigim zamanlar da oldu bikac gun mesela ama o bikac gunun sonunda genelde agzimdaki tattan ve kokusundan igrenmeye basliyorum ve bi sure icmiyorum ya da haftada 3-5 tane icmeye basliyorum. son zamanlarda mesela eskisine gore biraz daha nefessiz kaldigimi hissettim ve icmeyi durdurdum iyice ama haftada 1-2 yakiyorum ve de o 1-2 sigara cok keyifli oluyor akcigerler follos olmadigi icin.

benim askere gitmeden önceki durumum. sigara nın yanında bira da öyleydi. ortama göre oluyor bu. genelde eski aşklardan yada yaşanmakta olan platoni aşklardan bahsedip arka fonda da o ana uygun parça çalınca oluyo bu iş. normalde sigara ve bira içen birisi değilsin ve sevmiyosun ama iğrenilecek kadar da değil. zaten iş te burada bitiyo. sevmiyosun ama bu sevmeme iğrenme durumunda değil. işte o zaman yakıyoduk bi tane. en son bi 8ay önce teskereye 4-5 saat kala gece koğuşların oradaki balkonda uzun dönemlerle içmişliğim vardı arka arkaya 3-4 tane sonra hiç içmedim. bira yı en son ne zaman içtim hatırlamıyorum bile. herşey ortamda ve ruh halinde bitiyo anlayacağın. bağımlılık durumu ise anca özenti ile olur olursa ama o heveste bende yoktu işte.

bi sIrrI yok sanIrIm. can istiyor iciliyor. istemiyor icilmiyor. yani bendeki durum bu.

ben o insanlardan biriyim. genelde sigara içmeyenler yanlarında sigara içilmesinden rahatsız olurlar ama ben olmam. hayatımda sigara paketi taşımadım. aklıma gelir de yakarım diye evime sigara paketi de bulundurmuyorum. sigara içen birini görsem canım çekmiyor. sinirlendiğimde yada keyiflendiğimde aklıma sigara gelmiyor. eş-dost muhabbet ortam olmuştur "pasif içicilik daha zaralıymış olum" esprisiyle günde 5-6 sigara içtiğim günler de olmuştur, aylarca içmeyip hiç aklıma gelmediği de olmuştur. insanların yapısıyla ilgili bişey sanırım bu. kahveye dayanamam ben mesela. içmesem başım ağrır sinirli olurum. kahve içen birini gördüğümde canım çeker falan. olayın biyolojik boyutunu bilemem ama her madde her insanda aynı etkiyi bırakmıyor demekki.

ben de onlardan biriyim. özellikle güzel bir sohbette, kahvenin veya biranın yanında bir iki tane içiyorum. sonra bir daha içmiyorum. sigara kesinlikle biri bağımlılık. günde iki paket içerdim 7 sene önce. Sigaranın bağımlılık olduğunu farkettiğimden beri içtiğim iki sigara arasındaki süreyi uzattım sadece. yani sigarayı bırakabilmiş değilim. Eskiden 15-20 dakika arayla sigara içerken şimdi bu süre birkaç günde bir ya da bir kaç haftada bir sigaraya çıktı sadece.

sigara sevmiyorum, içmiyorum da.. hatta genelde katlanamıyorum bile.
ayda yılda bir kez djarum black bulursam kaçırmıyorum.
hem kafa yapıyor, hem yanarken çatırdıyor çıt çıt. eğleniyorum. kaçamak yapıyormuşum gibi geliyor. bir sırrım varmış gibi hissediyorum falan filan.. :)
ama bir paket alsam o sigaradan, içmem kenarda durur öyle, biliyorum.

ahanda ben bu insanlardan biriyim. benim hikayem şöyle; (samanyolu tv'de gözü bantlı gölge adamlar gibi hissettim kendimi)

bundan yaklaşık 4 sene önce üniversite 2. sınıftayken sigaraya başlayıp yaklaşık 2 sene aralıksız içtim. daha sonra o zamanlar çıktığım kız arkadaşımın gazıyla sigarayı bırakmış ve yaklaşık 6 ay ağzıma sürmemiştim. o 6 aydan sonra ise ayda ortalama 5-6 tane sigara içiyorum ki bu da şöyle oluyor; örneğin evde otururken çok efkarlandığım zamanlarda balkona çıkıp bir tane yakıyorum. ya da arkadaşlarla dışarı çıktığımda ortamda alkol varsa ve arkadaşlardan birkaçının da hazır pakedi varsa onlardan alarak gecede 4-5 tane içebiliyorum. ama kesinlikle yanımda sigara pakedi taşımıyor ve sigarayı kendime bir "ödül" veya "özel birşey" gibi algılatıyorum ve bana inanın ki sigara ve sigaranın her nefesi bu haliyle çok daha değere biniyor. örneğin 2 hafta özleyip de içemediğim birşeyi birden içince harika oluyor. ve dipnot; sigarayı çok seviyorum ama bu kadarı bana yetiyor. ayrıca dumansız hava sahasını destekliyorum. askdhasgd

ben depresif bir dönemimde 3 ay boyunca her gün 1 paket içtim, sonra bir gün artık ihtiyacım kalmadığını hissettim galiba, bıraktım. resmen canım çekmedi, aklıma bile gelmedi. şimdi kırk yılda bir camel uzatan olursa bir tane içip bırakıyorum. bence her insanda bağımlılık yapmıyor sigara. yapacak olsa 3 ay iyi bir süre yani:)

sevgilim de o insanlardan biriydi, artık tiryakilik yolunda. siz içme dedikçe içiyolar.

madde bağımlılığı geliştirmeye meyilli bir kişilik yapısının olup olmadığı da önemli bir etken.

kadin degilim ama ask ise yarar.

ruhun nasir tutmus, torpule kivilcim ciksin, ates alsin bedenin, sonra kullerinden yeniden dogarsin. aslinda zamandir hem suclu hem de herseyin ilaci, sen bu halinle cok dogalsin.

Ben de aynı şeyleri dönemsel olarak yaşıyorum. Her şey solgunlaşıyor, tatsız tutsuz oluyor. Bazen yediklerimin içtiklerimin buna sebep olduğunu düşünüyor olsam da aslında hayatımda hissedilmeden gerçekleşen değişimlerin buna yol açtığını fark ettim. Depresyonla karıştırmak yanlış, onun belirtileri daha ağır.

"Depresyondur demeyin işimi gücümü yerine getirmek konusunda hiçbir sorunum yok hatta eskisinden daha düzenli, sorumluluk ve motivasyon sahibi bi insana dönüştüm ona da ayrıca şaşırmakla beraber bi şikayetim yok."

İlginizi kanalize ettiğiniz ve tüm aklınızı harcadığınız bir iş, diğer önceliklerinizin geri plana düşmesine ve renklerinizin, zevklerinizin 180 derece değişmesine sebep olabilir.

geçmiyor, hatta soğuk ve ters bir insana dönüşüyorsunuz...
yeni şeyler bulmak lazım o da aynı sıkıcılık ve ifadesizliğe dönüşene kadar o yeni şeylerle idare ediyorsunuz

aynı durum bende de söz konusu. uzun anlatmama gerek yok sanırım ama depresyon olduğunu sanmıyoum. beyaz bir boşluk var sanki önümde ve umarsız davranıyorum bu boşluğa karşı. içimde bir kıpırtı olması için ne gerekli bilmiyoruma am evet belki aşk.
bunun dışında seyahat etmek de insanın içini kıpırdatır biraz..
2 yıldır çok stresli ve yoğun bir işte çalıştım. bendeki bu değişime bunun neden olduğunu düşünüyorum. belki sende de böle bir rutin durum vardır.

@gunlerin kopeği, @goldenbrown- karşıma sayid jarrah bile çıksa aşık olabilirmişim gibi gelmiyo. İlişki yaşamayı istememe değil de duygu ve coşku eksikliği ile ilgili.

@ermanen-şair ruhu törpülemek için bi prosedür de önermiş mi acaba?

@tubytube-işte bana da öyle geliyo. böyle sadece akademik birikimden ibaret düz insanlar olur ya onlar gibi mi olucam diye korktuğum oluyo.

@ilse-evet haklısın. soğuk ve ters miyim bilmiyorum ama daha sert ve saçmalıklara daha az hoşgörü gösterebilen biri oldum. ben bunları "kişilik kazanma" falan gibi yorumlamıştım.

hepiniz bi güzel ağlayın.

Evli degilsiniz sanirim?

Bebek ozlemi olabilir mi acaba onu bir sorgulayin.

hayır evli değilim. (bebek özlemini cinsellik eksikliği anlamında kullanmadığınızı varsayarak) bebek istemiyorum yani hormonal olarak istiyorumdur belki ama zihinsel olarak istemiyorum.
bebek özleminin böyle bi etkisi mi oluyor?

Yaşanan sorunlu bir dönem böyle şeyler doğurmuş olabilir , hala sorunlarını aşamamış olabilirsin işe o kadar sarılıyor olmak depresyonda ya da sıkıntıda olmadığın anlamına gelmez , sorunlarından kaçmak için işine daha fazla konsantre olur zamanını ona ayırırsın böylece sorunlarını hatırlamaz ve onlardan uzaklaşırsın. Senin için önceliği olan şeyler değişmiş olabilir eskiden dostlarınla eğlenmek , kitap okumak kendine zaman ayırmak en önemli olaylar iken şu an yerini iş para kariyer gelecek kaygıları almış olabilir. Başka bir sürü şey olabilir. Bende bu tür bir dönem yaşadım benim ki bana göre biraz uzun sürdü bu sebeple kalıcı oldu.

Bebek özlemiyle cinsellik ihtiyacını nasıl bağdaştırdınız anlayamadım. Her neyse,

Kadınların bir yaştan sonra yoğun bir bebek özlemi hissiyati içerisinde olduğu çevremden edindiğim izlenimdir. Yalnızca bir olasılık olarak sundum sorgulamanız için.

evlilik hayaliniz varsa, 28 yaş itibariyle normal bir durumdasınız. evlilik hayaliniz yoksa bence cevap basit, monotonluk ve rutinlik canınızı sıkıyor. yeni birşeylere ihtiyacınız var. işinizde olmasa bile sosyal hayatınızda farklı birşeyler yapın. mesela limon'dan zirvelere bir göz atın, belki çok seveceğiniz kişilerle tanışabilirsiniz. daha önce gitmediyseniz, caz, blues konserlerini deneyin, bir dans kursuna gidin, fotoğrafçılara ve ressamlara modellik yapın. vs

rutininiz sizi hoşgörülü, zevk alan, mutlu bir insan yapmaz. bir sandalye veya masa değilsiniz ki birkaç testere darbesi sizi istediğiniz forma soksun. yaşayan, düşünen bir varlıksınız. rutin haricinde ne yapıyorsunuz?

manevi yönden ruhunuzu ne kadar doyuruyorsunuz? Müslümanlık, hristiyanlık, budistlik, puta taparlık binyıllardır boşuna var değiller. İnsanlar demek ki birşeyler buluyorlar burada. Ateist olan adam bile ateistlik üzerine manevi yönden kendini doyuruyor.

Sizi bu ale getiren yıllardır doyurmadığınız manevi açlığınızdır.

Gitgide bir mobilyaya dönüşüyorsunuz. çok acı ama böyle.

beyin tümörüdür.

doğum haritanızı görmek lazım ama ay'ın konumuna göre 28. yaş çok dönüşümsel, sancılı bir yaş olabiliyor. işte, ay'ın konumunu görmek lazım. basit bir heyecan arayışı gibi geldi ama bana.

yaşınızla ilgili bence. hemen hemen aynı yaşlardayız, geçen sene ben de aynı şeyleri hissediyordum. kendime farklı uğraş ve amaçlar edindim. beni sıkan şeyleri çıkardım hayatımdan. yaşıma alışamamıştım ama sonra bunu da atlattım.
30 yaş bunalımı ya da benzeri bir şey de denebilir, bilmiyorum ama bu yaş döneminde normal bir durum.
gerçekten büyüyoruz, ondandır.

emek verip cevap yazan herkese teşekkür ederim. anladığım kadarıyla kalıcı bir durum bu. maneviyat eksikliği, rutinden sıkılma değil de büyümekle (yaşlanmak desek daha samimi olcak sanki) ilgili birşey olması ihtimali daha yakın geldi bana. insan dünyada yeterince uzun zaman geçirdiğinde eskiden zannettiği kadar özel, farklı falan olmadığını hatta kendini zannettiği kadar güzel bile olmadığını anlıyor. hatta "insan" denilen, "düşünce" denilen, "ideal" denilen şeyler bile eskisi kadar yüce gelmiyor kişiye. maneviyat, anlamlandırma falan da o hayal kırıklığını az da olsa kompanse etme çabaları.
ama belki daha gerçekçi oluyosundur bu da iyi birşeydir.

normal ya da daha kötü bir tabirle sıradan olduğunuzu anlıyorsunuz da ondan böyleyseniz, üzülmeyin. hepimiz sıradanız :) ama bu düşünce sizi insanlara (size kendinizi özel hissettiren insanlara: arkadaşlar, aile vs.) daha fazla bağlamalıydı :) ..ve hatta kendinizi daha özel ve mutlu olmanızı sağlayacak uğraşlarla uğraşmalıydınız. öyle değil mi?
mesela dans edin. dans ilginizi çekmiyorsa spor yapın vs.