11 gibi olacam ben saha içiyim.

saat 10 gibi o taraflarda olucam, saha içiyim.

tazminatının pazarlıkları sürüyor. daum bütün paramı verin diye diretiyor. şu anda takımın başında resmi olarak, sözleşmesi feshedilmedi çünkü.

daum tüm parasını ıstemıyor %40 ını yanı 2.5 mıl euro ıstemekte.

satrança döndü iş. adamın bütün yardımcılarını kovdular istifa ettirmeye çalışıyorlar para vermemek için.takım daha toplanmadı ama işçimizsin çalışacaksın geleceksin samandıraya ayağı yapıyorlar. daum da bunu görüyor basına konuşup duruyor, saatinde işinin başına geçiyor. hakkı olanı istiyor sonuçta. yönetimin uğraştığı şeylere bak ya.

hoş olmayan şey ise son maçta 1 gol atılmış olsaydı bunların hiç birisi olmayacaktı. bu kadar anaokulu kafası var yönetimde malesef

(bkz: #19495133) bir de böyle bir şey varmış. söylenilenler ne kadar doğru bilemeyiz de iğrenç görünüyor haggaten.

2.6 minyon euro+ekibinin tazminatının ödenmesini istemiş.
spor servisi'nde okudular hangi gazeteydi unuttum.

kibar feyzo filmi gibi oldu daum davası.daum kovun diyor aziz yıldırım kovmuyor istifa et diyor kolunu kanadını kırıyor.

sonisfiır.

ben sonisfer diyorum, sonisfiyırcılar da var

red alert 2'de kıronosfiyır olarak telaffuz edilen chronosphere'dan hareketle sonisfiyır diye telaffuz edildiği düşüncesindeyim. hatta eminim. sonisfiyır.

örnek olarak atmosphere'ın telaffuzu: tureng.com

say.expressivo.com

bu biraz fazla cool okuyo gerçi ama aşağı yukarı böyle. sonisıfiiğr gibi bişi işte.

süpersonik diyorum ben. ağzımdan bir kere öyle çıktı öyle gidiyor.

sonipşeyr diyenler de var.

bu konuyla ilgili bircok teori olabilir tabi. ama bunlardan sacma olmayan bir tanesi, idam edilmesi durumunda kahraman olup pkk icinde daha da onemli ve kuvvetli bir sembol haline gelmesidir. bu istenmedigi icin idam edilmez, hapiste surundurulur.

ab istedi, üstü kapalı bir şekilde idam ederseniz ab'ye almayız dediler.

türkiye bu veya şu şekilde dünya ile entegre olduğundan idam edemez. aksi halde bir sürü ekonomik ve siyasi yaptırımla baş etmek zorunda kalabilir.

neden ve nasıl yakalanabildi sorusuna gelince, o zamanki iç ve dış siyasetin gereği sam amcanın da oluru sonucunda ele geçti ve ağzımıza bir parmak bal çalındı yoksa daha sittin sene yakalanmazdı.

yönettiği falan da yok. apo'nun bizzat kendisi piyondur.

adamın doğum günü, yakalanış yıldönümü, ilk suçiçeceği geçirdiği gün'lerde bile memleketin mına koyuyorlar.idam edilse gtümüzden kan alırlar..

evet gençler, göreceğiniz üzere , kolluk kuvvetleri(tsk dahil) ve hükümeti beceriksizlikle itham ediyorum.

sonuçta adam bir örgütün lideri. lideri öldürürseniz, örgüt içinde parçalanmalar olur, biçok adam yanına birilerini alır, artık pkk benim der ve büssürü yeni örgütçük çıkar. tabi siz bunları birbirine düşürtüp, kendi kendilerini kırdırabilirsiniz ama biz o işi biraz zor yaparız.
ne olduğu belli olmayan birkaç terör örgütü ve yeni liderler yerine, hiç değilse az çok ne olduğu, ne yapacağı bilinen, kimler tarafından nasıl kullanıldığı bilinen bir apo daha yeğdir.

madagaskar +1. odası daraltıldı diye karakollar basılıyor ve siz nasıl idam edilemez diye soruyorsunuz.

o zaman ben de mahmut diye bir aşiret kurayım, 20 sene boyunca sayımı 15 milyona dayayayım, sonra istediğim şeyler olmayınca sorun çıkartayım, herkes benden korksun. memleket bu kadar mı aciz? eğer acizse bu acizlik nasıl çözülebilir?

idam cezası kesinleşince öcalanın avukatları AİHM (avrupa insan hakları mahkemesi ne gittiler. bu süreçte cezanın infazı zaten uluslaraası hukuk etiği açısından mnümkün değildi, ki türkiye'de 20 yıldır infaz edilmiş bir idam cezası da yoktu, bu ceza verilmiş ve veriliyor olsa dahi.
AİHM türkiyeyi insan hakları sözleşmesinin 3. ve 6. maddelerinden hak ihlali yaptığı için mahkum etti. söz konusu maddeler işkence yasağını ve adil yargılanma hakkını düzenliyor. sözleşmeye göre, bir insanın ölüm cezasıyla yargılanması bile manevi işkence kapsamında yer alıyor. bu nedenle 3. madde ihlali kararı çıktı. adil yargılanma hakkına göre insanın tamamen tarafsız ve objektif bir mahkeme tarafından ve savunma hakkı da tanınarak yargılanması gerek. ancak o dönem itibariyle var olan devlet güvenlik mahkemesinde askeri hakim bulunuyordu. ve askerin de öcalan ve pkk konusunda tarafsız olamayacağı ön kabulüyle 6. maddenin ihlali kararı da çıktı.

buna istinaden türkiyede yapılan yasal değişikliklerle önce idam cezası kaldırıldı, sonra dgm'lerdeki asker üye çıkarıldı ve öcalanın yargılaması yenilendi. yani dosya açıldı yeniden sivil mahkeme karar verdi ve yeniden kapattı, cezası da ağırlaştırılmış müebbet hapise çevrildi.
budur.

hahaha ya japonu sordum ama zencinin düz saçı hiç aklıma gelmedı tv de fln goruyoruz duz saclı zencı ama bide bu çorap mevzusuna cok guldum valla yaaa bunlar nasıl yapıyo bu işi sadece sundan eminim sivilcesi var bunların yakınen gordum

saçları bilmem ama asya tipli, çekik gözlü falan zenciler var
glamtings.files.wordpress.com
yukina2x.files.wordpress.com
hatta böyle eşşek gibi bi konu var :)
en.wikipedia.org

mavi gözlü zenci çocuk da varken dediğinden neden olmasın baldur?

asya tipli ya da melez demiyorum hacı, mavi gözlü zenci çocuğun annesi nereli acaba?

bak burada tartışılmış www.sciforums.com

ama özetle, epey karışık bir genetik geçiş hikayesi var burada. hani 7 kuşak öncesi hesabı.

bir film vardı, beyaz adam zenci kadınla cıkıyordu. kadının duz sacları var ve tabıkı peruk, bir gun orijinal saçlarıyla adamın karşısına çıktıgında, adam şaşırıyordu, aa saçların kıvırcık mıydı senin diye, kadın da bozuluyordu ki, benim hakkımda bişey bilmiyorsun bütün zencilerin saçları kıvırcık olur diye.ben onun yalancısıyım.

karaiplerde filan düz saçlı hatta zenci burunsuz normal burunlu zenciler var filmlerden gördüğüm kadarıyla

hotel rwanda filminden hatırladığım kadarıyla, hutular ya da tutsiler düz saçlı değil miydi?
yanlış mı hatırlıyorum?

satici hangi ulkede?

tüh onu söylemeyi unutmuşum, o da amerika'da.

tahminen 3-4 is gunu icerisinde ulasir satici postaladiktan sonra. shipping seceneklerine ait detayli bilgi icin pages.ebay.com

uzunçayır'da in. gebze tarafına doğru giden herhangi bir otobüse bin. zaten 2-3 durak sonra göztepe durağı oluyor.

Uzun çayır durağında in, e-5 de hangi minibüs veya otobüse binersen bin, bostancı tarafına doğru,hepsi geçer. 2durak sonrasında göztepe köprüsündesin.3dk sürer.

açık.

anonim kart diye bir tipi var manyetik kartların, onları kullanacaklar. şu an için ikisi de kullanımda ama yavaş yavaş topluyorlar akbilleri. bir süre sonra tamamen kalkacak. neredenini bilemedim.

aynı yerlerden alınıyor. karaköy, pazarttekke ve kadıköy iett müdürlüklerinden. tomlu akbil tamamen kalkacak, herkes o manyetik karttan kullanacak diye biliyorum.

en hesaplısı www.protein7.com. zaten o markanın türkiye distribütorü bunlar. gittigidiyor'da da satış kanalları mevcut.

www.bodybuilding.com
www.netrition.com

yurtdışından whey getirmek riskli olabilir. özellikle yüksek kilolarda. protein7 güvenilir ve hızlı.

anlamadığım bunun 11 eylül'le alakalı olmayanı mı var? sizin aradığınız Fahrenheit 451 olabilir mi?

www.imdb.com

budur benim aradğım .. Fahrenheit 9/11 yazdım izledim fakat 11 eylül anlattı komple .. sora baktım ki .. asıl konunun bush, seçimler, bush'un arap bağlantıları vs yi konu alan bir tane daha var ..Birtane daha değil sanırım asılı o ?

ismine bakılırsa zaten 11 eylül'ü anlatması normal o filmin.

orjinal (başka varsa tabi) fahrenheit 9/11 micheal moore un ki. evet bushu, seçilmesini sonrasında da 11 eylül olaylarını anlatıyor

www.michaelmoore.com

www.imdb.com

video.google'dan izlemiştim, sanırım sorun şu ki konusunu ve içeriğini okurken Britney Spears'i görmüş olmam gerektiği,Irak savaşıyla ilgili bir bölüm olması gerektiğini, Michael Moore'un milletvekillerine oğullarını askere gönderip göndermediğini sordugu sahneler falan olması gerekiyormuş sanırım ... Kıssadan hisse siz eğer "budur oğlum işte" dediğiniz türkçe video linki bulursanız salıverin ...

gemi adamı cüzdanı alırsın bir kursa yazılıp buda bir kaç ayınla beraber 1.000 lira civarında paraya malolur. çalışma koşulları çok kötü. askerlik yaptıysan doğuda çokta zorlanmazsın ama rahat büyüyen biri için pek mümkün değil. aldığı para calıstıgı gemiden gemiye değişir ama 4.000 den aşşa almazsın.

adam haklı! ayrıca o 4000i deneyimle alırsın. alamazsın hatta. ama amatör yat kaptanlığı diye birşey var, belki bu ilgini çekebilir. aynı şekilde kurs ve sınav, 2 yıl stajyer ehliyetin olacak , bir tekne kaptanının yanında işletirsin diye biliyorum. sonra da dil de biliyorsan değme keyfine.

@male escort, çalışma koşulları kötü derken? çok mu yapılacak iş oluyor ki uzun mesafe gemilerde? yoksa haftalarca denizde kalmaktan dolayı mı zor?

silicilik ya da miçoluk yapacak olan gemi adamı 4000'den aşağı almıyorsa okulu bırakıp hemen gemi adamı kursuna yazılmaya gidiyorum. bir kuru yük gemisinde başladın diyelim en alt çalışan olarak 1 milyar civarı alırsın. en fazla 1,500 bence.

@dekila olmeka, 8,00-17,00 gibi biliyorum mesaiyi genelde. ve tabii aylarca deniz üzerinde kalıyorsun sadece bir odan var.

(bkz: bombay tv)

(bkz: sözlükçülerin bombay tv çalışmaları)

rainbow six serisi
f.e.a.r serisi
left 4 dead 1-2
fallout 3
splinter cell serisi
bioshock
gears of war
dead space
frontlines
stalker serisi
turok
mass effect 1-2
spore
empire total war
dragon age

seç beğen al...

(git: 152230)

kesin bak.

star wars: the force unleashed

oynamaya makinam yetmiyor ama videolarına baktım güzel bir şey yapmışlar.star wars da seviyorsan daha da güzel olur herhal:)

belki de başka bi nickle yazıyodur?

belki de cv sensindir, unutulmak istemiyorsundur?

www.setlist.fm
(bkz: #19457478)
(bkz: #19415483)
(bkz: #19420305)
(bkz: #19436927)
(bkz: #19446140)
(bkz: #19446305)

bir şey gelmez, binlerce kişi bu tip sitelerden oynuyor. olmadı üye olduktan sonra müşteri hizmetlerine sorarsın. sonuçta betsson'un sizi ele vereceğini sanmıyorum. zaten kumar oynamak değil kumar oynatmak suçtur.

bütün maç heryere ronaldoyo koşturursan öyle olur tabi

çok yorulduğundan

turboyu açıyor o sırada.

kondüsyonu azaldığından işte.

can çekişiyor, beni oyundan al demek istiyor.

o da can...

kosma tusunu her daim kullandiginiza delalettir muhtemelen. onlar da insan. tamam diil. ama canlari var yine de.

tabi bi de su var,
master league yapiyorsaniz, arka arkaya cok mac yaptigi zaman kimi maclara zaten cok halsiz cikar adam (bunu maca baslamadan starting line'inizdan gorebilirsiniz adamlarin cizgilerinden. gucsuz adami oynatirsaniz yine dinlendirmeden, mac icinde cok daha cabuk gidecektir)

onca maçtan sonra bi de bakkala sigara aldırmaya gönderiyosundur sen zavallıyı...yahu bu adamlar abartırsanız sahada ölebiliyor bile. işte pes5'ten bir görüntü:

www.youtube.com

adam resmen sahanın ortasına yığılıp ölüyor.

hayır o olay konami'nin "süper gerçekçi yapıcaz" diyerek saçma bir şekilde bilmem kaç binde bir koydukları bir kalp krizi geçirip ölme özelliği.
ulan eğlence ürünü yapıyosunuz futbolun en kötü yönünü niye oyuna koyuyosun?

sensodyne

sensodyne değişik versiyonları var florid olan fazla kullanılırsa dişleri sarartır. onun için 1 ay kullan bir ay kullanma dedi cerrahpaşa da prof. kadın. ben colgate ve sensodyne ı kullanıryorum.

not: beyazlatı etkisi olanlar diş minesinde aşınma yaptığından kullanılmasından kaçınmak lazım gelir.

sağlıklı gülüşler dilerim.

(bkz: paradontax)

surekli ayni dis macununu kullanmak iyi degil. arada bir degistirmek lazim. 1er ay arayla farkli dis macunlarini kullanirsaniz daha iyi

diş hekimi arkadaşıma sormuştum aşırı hassasiyet vs yoksa kayda değer bi farkları yok, ben tadını sevdiğimi kullanıyorum demişti. diş fırçası için de aynı şeyi söylemişti bilmemkaç açılı olanlar, bilmemkaç kat pahalı olanlar daha ii diye bişey yokmuş, fırça kısmı küçük olursa arkalara daha ii ulaşırmış ona dikkat et demişti bi tek.

elbette hepsi. dönüşümlü olarak. diş hekimleri reklamlara çıkıyor malum. hepsi de hekim ama farklı "marka"ları öneriyor. aynı etken maddesi olduğu halde farklı "marka" ilaçlar yazmaları gibi.

edit: hekim yerine heim, etken yerine etlen yazmışım.

glister kullan hepsinden daha iyi.

clinomyn var. süper.

sigara kullaniyorsaniz clinomyn'i oneririm.

tadina katlanabilirsen paradontax

benim de diş hekimi arkadaşım "diş fırçalamanın %95'i mekaniktir, miden kaldırırsa istersen sabunla fırçala, macunun çok bir etkisi yok" dediydi. ona göre diş ipi kullanma alışkanlığı çok daha sağlıklıymış.

sendsodyne kullanıyorum bende ama ilaç gibi bir şey oda doktor söylüyor git şundan yada bundan al diye.sen en iyisi bir daha git doktora .

baktım şimdi açılıyor videolar.

bende de öyle. geceden beri düzelmedi :( var mı acaba bi çözümü?

o zaman benim ayarlarda bir sorun var anlaşılan. bıktım dns falan filan öff bee.

şu an itibarı ile kendi kendine düzeldi, geçici ruhi bunalıma girmiş anlaşılan :)

(bkz: #19421545)

rayban falan değil, rey ben.

rey ben değil,ray ban.ray ışın,ışık anlamında ban ise bildiğin banlamak anlamında diye biliyorum ben.

@pazu, "ray" ile "ban" nasil okunuyor ki zaten de reyben degil?

harbiden ya :S rey ben diye okunmuyor mu? benim de aklımı karıştırdınız.

"reban" diye okuyor frankofonlar

reey beean
kaynak: seslisozluk.com - ray ve ban ayrı ayrı aratılır, ayarlarda "sesli" seçimi unutulmaz.

google translate reyben diyor

x-ray dediğimiz şeyi nasıl okuyoruz?? iks-rey değil mi, yani iks-ray diye bir kullanım yok..

peki yarı türkçeleşmiş ve internette sıklıkla kullanılan ban kelimesini nasıl okuyoruz, yazıldığı şekilde ban diye, banlamak filan..

o zaman şöyle diyoruz, reyban..

illa amerikanlar gibi seslendireceğiz diye bir kural yok. birçok ürünün adı biz onu nasıl kolay seslendiriyorsak öyle kalır. simens zaymıns örneğinde olduğu gibi..

amerikan markası olduğuna göre, o dildeki gibi okunmalıdır. açık e ile (a e arası bir ses) rey ben.
türkçedeki kapalı e ile değil.

zaymıns da denmez zaten
siimenz denir). :)

zaymıns diye amerikalı der. :P

sanki amerikalılar bizim bir markamızı türkçedeki gibi seslendiriyorlar. her ülke bir makayı kendi sesletim özelliklerine göre seslendirir. bunu bilmek için allame olmaya gerek yok. türkçede bizim kurallarımız geçerlidir, amerikalılarınkiler değil..

ve ayrıca türkçede kapalı e diyerek çoğunluğun bilmediği, bu nedenle a ile e arasındaki bir ses olduğunu sandığı bir sesi örnekleyemezsiniz. kapalı e sesi bir morfemdir ve arkaik bir sestir. günümüz türkçesinde karşılığı olmayan bu sesle herhangi bir sözcük sesletilemez. günümüzde çok az sayıda türk topluluğu bu sesi kullanır ve onlar da yabancı sözcükleri sesletmek için değil kimi anlam ayırtıları üretmek için bunu yaparlar.

bir markanın adını doğru telaffuz etmek istiyorsan, üretici ülkenin koyduğu adı söylemek durumundasın.
bunun türkçe kuralı ile ilgisi yok.
türkçe bu okunuşu bozuyorsa, okunuşun doğru! olduğu anlamına gelmez.
yabancı kelimelerin nasıl okunacağına dair türkçemizde "yazıldığı gibi okunur" kuralı vardır. bunun için de aynı şekilde "okunduğu gibi yazılır" kuralı olmalıdır. vardır ama uygulanmaz. çünkü global dünyada markaları yazıldığı gibi yazmak zorundayız.

bir marka! için bunlar geçerli olamaz.
mesela hintliler ülkelerine baharad diyor
biz hindistan diyoruz.
bu tip şeylere "transliterasyon" denir.

markada transliterasyon yapmak da öyle kolay değildir.

şarja herkes şarz zarş zarş bile dese
o şarj diye okunur :) fransızcadan edindiğimiz bir sözcüktür. kapiş :)


bu işin en iyi çözümünü japonlar bulmuştur. yabancı kelimeleri yazmak için başka bir alfabeleri vardır. bu sayede hangi laf japonca diildir bilirsin bunu. okunuşu da dilleri döndüğü kadardır. çünkü l harfi gibi bazı sesleri kullanamazlar, çünkü dilleri (ağzılarındaki dil yapısı) buna uygun değildir. aynı bizim gibi. :)

ben her markayı her lafı doğru okuyorum of ne müthişim gibi bir iddiam yok, yanlış anlaşılmasın, ben bildiklerimi söylüyorum.

aynı tartışmaları arkadaşlarımla da yapıyorum.
mesela türkçede bildiğimiz bazı laflar, kendi dillerinde çok farklı yazılıyor.
aziza mustafa zadeh örneği
bildiği azize mustafazâde olmasına rağmen yazıldığı gibi okuyoruz, h yi vurguluyoruz.

bunlar karmaşık durumlardır netekim, "herkes böyle okuyor, doğrusu bu" diyerek genelleme ile çözülemez.

transliterasyon bir dildeki sesi başka bir dilin alfabesine aktarmaktır, yani sesletimi en yakın biçime getirmektir: bu anlamda transliterasyon sizi değil beni destekler.

şimdi o kadar çok örnek var ki.. volkswagen firması bunun reklamını bile çekti. yaklaşık olarak folksvagın (çok sayıda uzatma ve vurgu-tonlama var bu birleşik sözcükte) okunan bir markanın adı öylesine uzak geldi ki türkçeye, insanlar vosvogen, volsvagen ve hatta vosvos diyerek yerelleştirdiler bu markanın adını.. önemli olan nasıl okunduğu değildir zaten.. yazımı standart olduğu sürece sesletim bölgeden bölgeye, hatta küçük gruplardan kişilere kadar küçük ölçeklerde değişebilir.

yav sen istediğin kadar değiştir.
yine de folksvaagın diye okunur doğrusu. çünkü folks adam demektir vagın da araba, araç, eski tip atlı araba bile demektir. bunların anlamını bilirsek, söylememiz daha kolay olur, çünkü yabancı dillerde çoğunlukla okunuş türkçeye uymaz. onlar da okudukları gibi yazar, ama aynı sesler için farklı heceler türetmişlerdir, ay yordun beni :)

arkadaş da "doğrusu" nedir diye sormuş?
eh doğrusunu en iyi üreten ülke bilmez mi?

bir alman gelse folksvaagın okunur dese, ona hayıııırrr biz vosvos diyoruz öyle diycez daha çok hoşumuza, kolayımıza gidiyor mu diyeceksin?

isteyen istediği gibi okusun, iletişim gerçekleşiyorsa benim için sorun değil. dil, insan kadar canlı bir organizmadır, değişimlere açıktır. :)
ama bu doğru okunuşu de-ğiş-tir-mez.

umarım anlaşırız, çünkü aynı şeyden bahsediyoruz.

bak mesela örnek vericem
matmazel diyoruz di mi
mademoiselle diye yazılır.
kimse ma-dem-o-i-sel-le diye okuyor mu?
hayır
matmazel diye okunuşunu söylüyoruz di mi?

senin bu dediğin
ma-dem-o-i-sel-le diye okumakla aynı kefede oluyor. anlatabildim mi?

bakın yine aklınız karışmış.. aziza mustafa zadeh diye yazıyor çünkü uluslararası bir sanatçı kendisi.. batı dillerinde doğru seslendirilebilecek tarzda yazmaya çalışıyor.. bizim dilimizde zadeh'in karşılığının olması o adı dilediğimiz gibi sesletebileceğimiz anlamına gelir ancak yazmak istersek zadeh yazmak zorundayız.

her konuda bilgi sahibi olunabilir ancak dil konusunda çok kapsamlı bir altyapı gerekir. ben türkçenin filolojisini okudum. bunlar çok karışık durumlar değil.. yalnızca çok uzun bir sürece yayılmış, geniş bir coğrafyanın olağanüstü bir verimidir türkçe..

volks adam değildir.. volk halk demektir.

kardeşim ben de uygulamalı dil okulu mezunuyum yani ne var? sidik mi yarıştırıyoruz?




aklım filan da karışık değil.
arkadaşımla bunu tartışıyoruz dedim
ben de senin dediğini savunuyorum ona karşı. kadın adını nasıl söylüyorsa biz de öyle okumalıyız diyorum. ve emin ol kadın adını aziza mustafazaade diye okuyor çünkü adı azize mustafaoğlu :)
amerikalının avrupalının dili buna dönmüyorsa sorun kadının adının okunuşunda değil, okuyamayanlarda.

halk dediğin de adamlardan oluşur
folk diye tek kelime ile kullanırsan ingilizcede adam demektir, aynı kökten gelmedir
almanca bilmediğim için sana sözlük karşılığı veremediğimden kusuruma bakma :)


kapsamlı altyapının hası bende.
gel güçlerimizi birleştirelim voltran olalım :)
bu konuyu da tatlıya bağlayalım.
nasılsa engin bilgimizi tüm duyuru ile paylaştık di mi :) artık ben çekiliyorum bu tartışmadan. çünkü karşıt görüşlerde değiliz, tartışmanın anlamı yok.

ayrıca bana türkçeyi övmene gerek yok.
anadilimi en az senin kadar seviyor ve korumak istiyorum ben. :) reyben okuyunca türkçeyi korumuş olmuyosun yalnız bunu da belirteyim de.

şimdi tümden gelim yapsak...

iddianız yabancı markaların yazıldığı şekliyle türkçe okunması mıdır? yoksa halkın ağzı nasıl alıştıysa öyle okunması mıdır?

eğer ilkiyse zaten çok saçma, mcdonalds'ı nasıl okursunuz merak ediyorum.
şayet ikinciyse, rayban'ın rayban olarak okunuşunun oturduğunun kararını siz mi veriyorsunuz, ya da kim veriyor? ben hayatımda rayban diye okumadım mesela.

sizin türkçe konusunda engin bir bilginiz yok.

dil üzerine yaptığımız her akıl yürütme türkçemizi biraz daha açımlar, geliştirir. tartışma için teşekkür ederim.

@desdinova

ben "ray-ban okunur" demiş miyim hiç?

iyi de :)
ray banin doğru okunuşu ile ilgili türkçe konusunda engin bilgi sahibi olmak gerekmiyor ki?
ingilizce telaffuz bilsen yetiyor.

sen engin türkçe bilginle hayatına devam et.
ben ray ban demiycem :)
rey ben diycem. türkçedeki kapalı e ile :)
ray ban diye de yazıcam.

amma tartışmaya dönmüş okumaya bezdim, kendi cevabımı vereyim.

memlekette herkes ingilizce bilmiyor. bilmek de zorunda değil. üstüne üstelik forum kültürü gibi bir kültür var ki ingilizce bilmeyenlerin, bilse bile çoğunluğa kapılıp bildiğini bile unutan bir çoğu okumayan yazmayan bir güruh var.

doğru okunuşu rey ben şeklindedir. tam e değil ama a ile e arasındaki bir ses ile. raey baen gibi.

ray ışın demektir. x-ray'de olduğpu gibi. rey diye okunur. ban engellemek demektir. ben diye okunur. ama tabi kamera anlamına gelen cam kısaltmasını forumcular kem diye okumaz. yazıldığı gibi "cam" der. mikrofonun kısaltması olan mic kelimesini de mik, mayk falan diye okumaz, yazıldığı gibi "mic" derler. dolayısıyla bu adamlar engelleme anlamına gelen "ban" sözüne de "baen" demez, doğrudan "ban" der. oyundaki bölümlere levıl değil, level derler. açık arttırma sitesine iibey değil yazıldığı gibi ebay derler.

o yüzden ray-ban markasını da rey ben diye değil ray ban diye okurlar. çoğunluk böyle okuyunca da şüpheye düşersin doğru okunuşu bu mudur diye.

efendim

örneğin
mısır'a biz mısır deriz.
ingiliz egypt der.
mısırlılar da mısr der.

sen mısır'la ilgili türkçe bir yazıyı ingilizceye çevirirken egypt yazarsın.
bu durum özel adların transliterasyonu, yani bir dilden diğerine aktarılmasıdır. her ülke özel adları kendine göre benimser. ancak bu durum markalar için geçerli değildir, çünkü adı üstünde markanın ismi dünyanın her yerinde aynı yazılmalıdır ki marka olsun.

bir sefer daha bu durum tartışıldı duyuruda.
eskiden yabancı isimler türkçeye okunduğu gibi aktarılırdı. ankara'daki can f. kenedi caddesi tabelasını görüp "can" adına gülenler bu duruma şahittir.
ama artık o devirler geçti. özel isim ve marka adlarını (türkçe'de karşılığı kalıplaşmamış ise) uluslar arası normlara göre yazıyoruz. (yani ingilizlerin okuyabileceği şekilde)

mesela eskiden gazetelerde, kitaplarda vaşington yazarlarmış. rastladığım bir laf. veya şikago.
artık böyle yazmıyoruz maalesef.
washington'dan bildiriyor diyoruz.


mesela ben de yabancıların "turkey" demesine karşıyım. türkiye desinler istiyorum. ama yaptırım gücüm nedir? 0

bu da böyle bir tespit. belki meramımı anlatabilirim diye.

ray-ban diye okuyana bir şey demem. madem transliterasyon var diyorsunuz bakın bakalım yabancılar türkçe insan isimlerini, yer isimlerini nasıl okuyor?

rey ben diyorum. isteyen istediğini der.

galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır

Yahu ne uzatmışsınız okumaya gözüm korktu. Ara youtube'dan falan bir yerden bu markayla ilgili reklam olur ropörtaj olur, bul konuşan birisini, nasıl telaffuz ettiğine bak olsun bitsin.

@esref: ben de öyle biliyordum, o da hemen hemen aynı şeyi söylüyor fakat böylesi de varmış. bu durumda hangi şekliyle daha çok kullanılıyorsa o yeğlenmelidir deyip müthiş bir tutarlılık örneği sergileyeyim bari :)
bir de fotoşop-fotoşap var. fotoşap ve nayki aynı cümle içinde kullanılanda çenede kırılma etkisi yapıyormuş.

yazılanalrı okudum ve budnan sonra stek havs a steak house dicem.

olayın iki yönü var:

1) o markanın kendi dilindeki okunuşu.

2) o markanın-ki bu genelde global markalarda çok yaşanır ve reklamlarında bile yansıtılır- yerel pazarlardaki tüketicilerce farklılaştırılmış okunuşları.

ingilizcede okunuşunun bir tartışması olmaz, açılır bakılır "ray ban" nasıl telafuz ediliyormuş.

onun dışında pek çok marka türkiye'de orijininden farklı telafuz edilir. lamborghini'ye "lamborcini" denir örneğin, ve sayısız örnek, aynısı diğer ülkeler için de geçerli. o dile artık yerleşmiş şekli belki orijinal okunuşu değildir ama artık o şekilde kabul edilmiştir.

kimse livaysa levi'z de demiyor.
halbuki adamın adı levi. livay diil. :) eğlenceli örnekler bunlar üstelik türklerle ilgili de değil. amerikan markası, amerikan malı. ama kendi markasının adını esasına göre yanlış okuyor. her an olabilen bir durum. hehehe

birşeyi çok kişinin yapması, o şeyin "doğru" olduğu anlamına gelmez. ve genel geçer bir kural olarak görülemez tabi bu yüzden.

benim rey ben denecek diye inat ettiğimi sananlar avcunu yalasın.

rayban diye okurum.

nayk degil de nayki diyeni de ortamda barindirmam. dovebilirim bile, gucum yettigince.

amma konuşmuşsunuz lan rey ben işte. ingilizce bilmeyen eski topraktan bu yana gelen bi mallık sonucu ray ban diye oturmuş oggadar.

@kediebesi: (bkz: `evla`) (bkz: `yeğ` )
tercih etmek, üstün tutmak vs. var ama hiç "doğru" göremedim ben burada, nereden çıkmış acaba, allala?

benim sorum:
protokole, devlet çalışanlarının yakınlarına kaç adet bilet ayrıldı, bu salonların yüzde kaçına denk gelmektedir?

koskoca avrupa yakasında 1 tane tanıtım afişi gördüm.ne bi reklam ne bi afiş..basketbolla haşır neşir olmayan birçok insanın bu organizasyonun türkiye'de yapılacağına dair haberi bile yok.rüyalarımıza girerek mi tanıtım yapmayı düşünüyorlar acaba?

yusuf kaya
boş işler müdürü

adamlar mangir mangir duyurdu her yerde... koskoca organizasyonu turkiye'ye getirmisler yine de yaranamamislar...

ben olsam maliyet ve olasi getiriler uzerine konusurdum...

gerek tanıtım sorusunu, protokol,sponsor sorusunu ve özellikle ekonomik kriz döneminde maliyet sorusunu not aldım :)

ben dün gordum gelmiş bile. ederi 10 kaattan satarsın cok rahat. 20 ye de olur dusundum de.

daha önceden de stadyum girişlerinde satılıyorumuş 5tlye. ama bozuk para bile içeri alınmadığından, vuvuzelalar daha baştan kapıda kalıyormuş (futbolcuların kafasına atarsınız diye)

hocam geç kaldınız geldi bile. tahta kale şu an onlardan kaynıyor dün peder demişti. ayrıca lig bitmeden bir süre önce de vardı stadda bir iki kişide gördüydüm.

mını ırzını ulan be. yine tutturamadık. havaya atınca cızzzt yapan mıknatıslı taş gibi şeyi de dediydim, yine benden önce geldi patladı gitti 3 sene önce.

20 liraya kim alacak allah aşkına, 5 liraya sattın, sattın.

coca cola'da verio bedava, kapakların altından. ama kalitesi nedir bilemicem.

he benim de kapaktan hediye çıktı, baktım vuvuzela, yok bilmemne falan alıyomuşuz. ordan aklıma geldi zaten. o kapakla nerden alınıyo peki? şehir: ankara

papa john's pizza da hediye ediyormuş pizza siparişi verene.

duyduğuma göre sözlükten want2die Türkiye Genel Distribütörlüğünü yapıyormuş. bir sormak lazım.
naz gıda aracılığıyla edindim ben de sanırım vardır marketlerde.

opera'nın kendisini kullanıyorum.

kendisini karıştırmaktayım da şöyle ortada bir yere bastım mı feeds tabını getirecek bir düğme konduramadım. panelde o kadar ıvır zıvır var bir bu mu yok?

benim de google reader ama pencereyi dikey olarak yeterince verimli kullanamamasından şikayetçiyim.

feeddemon deneyeiblirsin.

crack yapma sakın önce. oyunu kurdun değil mi? oyunu kurduktan sonra patchleri yükle, google aramasıyla kolayca bulursun zaten patchleri, mesela bazı patchler için önceki patchler de gerekli olabilir onu da araştır, sonra www.gamecopyworld.com'dan oyunu yükselttiğin sürümün ( atıyorum diyelim 1,17v patchini kurdun) 1,17 crack'ini indir. cracki patchi kurduktan sonra yapacaksın yani.

Yalnız şöyle pis bi durum var ben kurulum dosyasını sildim direk.sadece oyun kurulu bu oyunu patchliyemez miyim ?

oyunu kurduysan patchleyebilirsin zaten, kurulduktan sonra o iso dosyasını silmende sakınca yok.

birinci sorunun cevabı kısmen burada:www.aksiyon.com.tr ve buradaymış: www.hurriyet.com.tr

sorunun tam cevabı burada. (bkz: #19386338)
o ise sadece bir komplo işte 2008 avrupa şampiyonası finalinde iki adidas vardı, 2006 world cup'ta ise bir puma bir adidas. çoğunluk bir nike bir adidas olması çok doğal ikisi de turnuvalarda hemen hemen eşit sayıda takımın sponsoru oluyor.

internete bağlanmadan derken? internet bağlantısı yokken mi yoksa iki saat google'da aramadan mı demek istediniz?

eğer ikincisi ise winamp için şunu önereyim.
www.lyricsplugin.com

dediğin programın KOCAMAN bir veri tabanı kurması gerekir ki "istediğin şarkı"nın sözlerini buldursun (barındırsın). İşte o yüzden o tip programlar (genelde winamp eklentisi) internete bağlanır ve şarkı sözlerini gösterir.
Demek oluyor ki internete bağlanmadan iş gören o tip program yok.

hayır google da aramak değil. bahsettiğim masaüstünde dursun ben istedğimde açıp bakabileyim ama jesterdvine nin dediğine göre pek mümkün değil sanırım.

google'ın pluginlerinden başka şansın yok.

winamp in bir eklentisi vardı. leoslyric diye. kendi database i de vardı, database in de yoksa netten bulup gösteriyordu, sonra o şarkıyı da database e kaydediyordu. bir defa bulduğunu bir daha net bağlantısı olmadan da okuyabiliyordun...

fatura 59 değil de normal faturadan da daha az olması gerek 45-46 civarı yani. ya aslında bunu kullanan çok var hızı 512 kb'nin altına düşen de var düşmeyen de var. gerçi 512'nin altına düşse bile bi dahaki aya geçişte gene 8mbit'e çıkıyor. ama tabii 8 mbit' görebilecek misiniz o da var? ben kullandığımda hiç 4 mb'ı geçememiştim, ondan sonra eski 1 mbit sınırsız tarifeme geri döndüm zaten.

koşma ve çarpıya aynı anda basıp üzerine gelen adam direkt gitme adam sola ya da sağa çeker sen de pazara gidersin. x'yı bırakıp koşu yolunu kapatacak şekilde kendi kalene doğru koş adamın geçiş açılarını da kapatmış olursun böylecen.

x le kosma tusuna basarken bir yandan da kare tusuna basarsaniz bir oyuncu daha bastiriyor. yani iki adamla kovaliyorsunuz.

dendiği gibi tek eksiğin kare tuşu. yeniceksin.

ilk önce defansif oynamayın, 4-2-1-3 veya 4-2-2-2 oynayın( 4 den sonraki 2 ler dmf olacak) eğer 4-2-2-2 oynayıp dmf-dmf-cmf-cmf(veya amf) şeklinde orta saha oynarsanız az gol yersiniz. elini kolunu sallayarak gelmemesi için de, adamların üzerine doğru koşmayın top adamlarda olduğunda sürekli geriye doğru koşun eğer geri tuşuna sürekli basarsanız defans adamları pozisyon alıyor böylece hata yapmıyorlar, bir de top ayağında olan adama sadece bir adamla basın, iki adamla koşarsanız hem topu alamazsınız hem de defansın dengesi bozulur

defensive line olayini kesfedin formation ayarlarinda. onu 20-30 arasina cekin.

bunun disinda, 4lu defans oynuyorsaniz, rakibinizin guclu olan kanadina gore bi ayarlama yapabilirsiniz.

misal, adam barca ile oynuyodur. sag kanatta messi ile yardiriyordur, siz 4 lu defansi 3 kisi seklinde yapip, lb oynayan adaminizi o 2 linin arkasina bi yere editleyip koyabilirsiniz. yildirirsiniz onu.

pek tabii kare tusu da onemli, diger adamlarinizin baskisi yani.

ama daha da ziyade, zamanlama zamanlama zamanlama!
iyi pes oynayan adam, kaymalari genelde bosa gitmeyen adamdir gozumde.

bir de, defans sirasinda kosu tusunu cok kullanmayin. ayrica r2ye basili tutarak adamin karsisinda durursaniz, yon degistirseniz bile sirtiniz hep kaleye donuk, kendiniz de adama donuk olursunuz.

online olursaniz bi ara, ders verebilirim. ehah

oyunun gittikçe arcade'leşmesinin sonucu. oyunda savunma yapmaya çalışırsanız yenilirsiniz. baklava 4-4-2 ile oynayın. position edit ile cf-amf ve kanatları biraz geriye çekin.

kesin oynaman gereken 2 oyun
battlefield bad company 2
call of duty modern warfare 2

modern warfare 1-2
rainbow six vegas 2
fallout 3
left 4 dead 1-2
miror's edge
fear 2
splinter cell conviction
bioshock
crysis / warhead
call of duty world at war
half life 2 ep1 and ep2
stalker clear sky
red alert 3
turok
assassins creed 1-2
gears of war
empire total war
gta 4
prototype
bad company 1-2
dead space
street fighter 4
mass effect

son bir kaç yıldır beni meşgul edenler bunlar :)

sagolun dostlar, dragon agei de ben ekliyorum. liste güzel oldu.

the cardigans-my favourite game
www.youtube.com

cake-i will survive
www.youtube.com

norah jones - come away with me
bedük - this fire
sting - desert rose

aerosmith- crazy

sting - desert rose

özlem tekin - yar bana varmadı
www.youtube.com

audioslave - show me how to live

red hot chili peppers - scar tissue

candan erçetin - yalan :)

Bulutsuzluk Özlemi - Yol

bence öncelik yıla (filmin çıkış yılı) göre olmalı ve ondan sonra üstüne ek bir alt kategori olmalı (alfabetik, tür vs). Fiziksel dvd ise aralarına kategorilere atadığın renkli ayraçlar koyabilirsin. dijital ise zaten klasörler içinde ise klasör simgeleri ile özelleştirebilirsin.

ben olsam 3000 tane filmi şöyle sıralardım;

öncelikle ana kategoriler belirlerdim. Yani: Komedi - Dram - Aksiyon - Anime - +18(porno olmadıgını farzederek tabii)

Daha sonra bunları alt türlerine ayırırdırm. Yani: Komedi ( romantik komedi - stand up - hikaye komedi bla bla) - Aksiyon ( Savaş - Gerilim - Soygun bla bla) vsvs..

Daha sonra da, alt kategorize ettigim filmleri, yıllarına göre sıralardım. Yani, romantik komedi kategorisine giren atıyorum 327 filmi, yapılış tarihlerine göre sıralardım.

arşivinizin içerigini tam bilemedigim için, en genel haliyle böyle şekillendi.

bahsettiğim gibi ben hep etiket üzerinden gidiyorum. tıpkı kütüphanelerde kullanılan sistem gibi.

kütüphanecilikle ilgili birkaç kitap karıştırdım. harf yerine rakamlar kullanmanın alfabetik sıralamanın zorluğundan kurtulmanın en kolay yolu olduğu söyleniyor. her yeni eklenen filmin kendine ait bir kodu bulunuyor ve düzen sonradan bir 3000 film eklense dahi bozulmuyor.

işte benim karar veremediğim bu etikete hangi kriterleri nasıl yerleştireceğim konusu.
son vardığım aşama şöyle: mesela drugstore cowboy isimli filme ait kod 1989.6.US. şeklinde.

1989: yapım yılı
6: tür [her türe ait farklı bir numara]
US: ülke [belki burada da rakamlar kullanılabilir]

bunların yanında en az bir ölçüt daha olmalı. bunun da film adı olması en iyisi gibi. fakat film adının rakamlara nasıl dökücem, ve bir de en çok verimi bu ölçütleri hangi şekilde sıralarsam alırım, sorularına cevap bulamadım henüz.

@0dy
çok karmaşık. dediğim gibi hiç alakası olmayan ortalama zekada birisi "lan şu yönetmenin şu filmi var mı ki" diye giriştiğinde sıralama düzenini kısa sürede çözebilmeli.

bu işler böyle bir sürü takıntıyı da beraberinde getiriyor işte. gençlere tavsiyemiz hiç bulaşmamaları yönünde.

senin ihtiyacın olan kriter a-f'ye kadar sevip sevmeme kriterin. ilk kriter olur bu. a.1989.6.us böylece a'lar en sevdiklerin f'ler de traş buldukların olur.

@ayiadam
tamamen keyfi. benim istediğim mümkünse içinde hiçbir keyfi ölçüt olmaması. tamam, evimin bir köşesinde durucak, hatta belki kimseye dokundurtmicam bile, ama dedim ya, takıntı.

en mantiklisi filmin bas harfi+numara

en mantıklısı bence filmin yapım tarihi ve yönetmenin baş harfi olabilir. türe göre zorlanabilirsin.

dostum, excel'de de listele. excel listesine yönetmen bilgilerini, oyuncu bilgilerini de girersin. x isimli oyuncunun filmleri nelermiş diye rahatça taratabilirsin vesselam..

@0dy
o dediğiniz zaten olmazsa olmaz. excel'den ziyade filmle ilgili birçok bilginin kaydını yapabildiğim bir veritabanı programı kullanıyorum zaten.

www.lyricinterpretations.com

forum.tayyar.org

Şarkının yazılışı İrlanda'daki bir konser zamanına denk düşüyor. Genel olarak İngilitere-İrlanda çatışması ile ilgili şarkı, "savaşı İsrail'de aramayın, ahan da burada tam göbeğimizde kendi evimizde" demek istiyor şair.

Bu arada, Mustaine'in İrlanda kökeni (nereden geliyor o kızıl saçlar zannetmiştiniz ha?), bu şarkıda da yer buluyor bence. "Fools like me who cross the sea and come to foreign lands" ile, irlandadan amerikaya göç eden atalarından bahsediyor zannediyorum.

sui bence bunu başlığa entry olarak girmelisin çok güzel bi açıklama olmuş:)

sozluk.sourtimes.org

Girmediğimi kim söyledi :)

betsson.com'a giriyorum ama türkçe dediğim zaman grimiyor. betsson509 da server hatası verdi.

betsson509 açıldı

ben katiyetle girememekteyim hala, youtube dns'i bulacam diye betsson'u bozdum heralde...

(bkz: travma sonrası stres sendromu)

psikolojik yardım alsan iyi olur.

hocam, bence bir an önce, olabildiğince hızlı bi şekilde psikologla görüşün. ama devlet hastanesi falan olmasın, kıyın paraya gidin yardım alabileceğiniz işini bilen birine. tek tavsiyem bu gibi konularda beklememek. hatta buraya bunları yazmanız, paylaşmanız bile sizlere tekrar aynı durumu kafanızda yaşatmıştır. yapmayınız etmeyiniz. kıymayınız zihninize.

eğer yolculuk için başka bir alternatifin varsa 6-7 ay trenlerden ve istasyonlardan uzak dur.


geçen yıl üsküdarda kaldırımdaki kalabalığın içine bir araç daldı. sanırım 3 kişi hayatını kaybetti o gün. kalabalık içindeydim, kazadan sonra ne zaman oradan geçsem, midem bulanıyordu. bir dönem kaldırımda yürürken sürekli trafiği kontrol etmek zorunda hissediyordum kendimi. üsküdara gitmedim aylarca. kaldırım tedirginliğim tamamen olmasa da geçti zamanla.

www.skepdic.com

www.nimh.nih.gov

en.wikipedia.org

çok kötü bir durum..ve fazlasıyla olumsuz...daha da olumsuz bir hale gelmeden profesyonel yardım alsanız iyi edersiniz..

bunlar olağan, normal şeyler. takma kafana.

kendine zaman ver. profesyonel destek al.
umarım düzelir.

öncelikle, şunu demeliyiz: yaşadığın travma normal. yani, bu kadar dehşet verici bir olaya tanık olman, elbetteki seni sarsacak. bir de, "başkasının ölümü" hep daha fazla korkutur insanı. tanıdığın birinin cesedini görmek kötüdür, ama bilirsin ki öldü. içten içe ölümden korkarak bakarsın ona. tanımadığın insanın cesedinden ise sadece korkarsın. o bedenden de korkarsın.

çok talihsiz bir olay. yardım alman da şart bence. bu olayı anlatman, yaşadıklarının nedenini bilmen, tedaviyi kolay atlatacağının göstergeleridir bence.

sorunu çok düşündüm.
sana yazacağım cevabı da.
korkun çok kuvvetli ve benim diyeceğim şeyler sana pek anlamlı veya iyi gelmeyebilir.
----spoiler---- :P

bu durumun seni etkilemesinin bir nedeni var. tabi öncelikle bu tip şeylere alışık değilsin. muhtemelen bu konulara pek kafa yormamışsın. kimi insan korkuları nedeniyle faniliği çok sorun ediyor. konu şu ki, olaylara bakış açımız çok kısıtlı. ve korkumuzun nedeni de, nedenlerin ve sonuçların ancak çok kısıtlı bir yerini görebiliyor olmamız.
karşılaştığın olaylarla ilgili tepkin çok normal. öncelikle bunu kavraman önemli. seni farklı kılan bunlar üzerinde düşünmeye başlamış olman.
fakat karşılaştığın durumla ilgili düşündüğünden farklı gerçekler söz konusu. ve maalesef bunları ancak korku perdesini aralamaya cesaret edebildiğimizde görebiliyoruz.

tıklamadığın tek bir cevap var, ki o da gerçeğe en yakın cevap.
ancak biraz umarsızca dile getirilmiş. doğum ve ölümle ilgili insanlığın geliştirdiği pek çok kavram var. bunların bir kısmı eski uygarlıklarda yitmiş. nedenini bilemiyorum. arada ne oldu da doğumu kutlar, ölümden korkar olduk orasını hala pek çıkarabilmiş değilim. belki de nuh tufanından sonra insan sayısı öyle çok azaldı ki doğan çocuklar hediye gibi geldi herkese :P ve bu nedenle doğumu kutlama hevesine kapıldık. ama şu an 7 milyarız ve intihar oranları inanılmaz ölçülere yaklaşmış durumda. bu işte bir gariplik var ama nerede? :)

sana da tek tavsiyem şu: yaşadığını hisset. kalbin nasıl atıyor, nasıl nefes alıp veriyorsun, şu an vücudunda hangi kasların kasılı, nerelerine yük biniyor, yer çekiminin etkisi seni nasıl yere yapıştırıyor. bu yerçekimi dünyanın ortasındaki nasıl bir dönüş gücünden kaynaklanıyor, gezegene ağırlık veriyor. havanın basıncı, odanın sıcaklığı. yani en baştan başla bu dünyayı algılamaya, biraz daha bilimsel bir gözle ve en basit yerden başla, kendinden. sorgulamaların korku, ümitsizlik, anlamsızlık içermesin. önyargısızca sadece etrafında algıladığın somut gerçeklere odaklan. bir gezegenin üzerinde uzayda dönüyoruz, bir yıldızın etrafında :) şu an gezegenimizin gölgede kalmış tarafındayız ama güneş kuzey yarım küreye yaz getirmiş, boynumuz ondan yana kıvrılmış. bizimle birlikte aynı yıldız etrafında dönen bir kaç gezegen daha varmış. kimi kaya, kimi sadece gazmış. meğer herşey atomlardan mamülmüş. :) eğer bunu hissedebilirsen dünya gözüne başka türlü görünmeye başlayacak.
trenin insanları öldürme gücü olmadığını anlayacaksın. insanların insanları öldürme gücü var. bilinci olmayan nesnelerin yarattığı ölümlere kaza diyoruz. kafana ağaç devrilmesi gibi. sen resmen bir cinayete tanık olmuşsun. ve arkadaşların sana psikolog veya ruhsal danışmanlık bişi tavsiye etmesi de bence yerinde. bizden yardım istediğine göre yardıma ihtiyacın var ve bunu işini bilen birinden alman gerekiyor. biz ancak sana kısıtlı ve fani görüşümüzle cevap verebiliriz çünkü yaşadıkların bizim okumamız için bile epey ağır konular.

iyi olasın :)

hep bir sey olmaz bana sağlam benim kafam derdim, duyunca off o kadar da kotu olmaz ki insan, takmasın kafaya geçer diye dusunurdum...ama basına gelince farklı oluyor...benm de basıma bir olay geldi...yıllardır herhangi ateşli bir silah gorunce ne çektiğimi kimse bilemez ve bazen yataktan ani kalkıslar, kafaya takmamaya çalışmak...
ben yapptım sen yapma aynı hatayı...git yardım al....
yılalrdır aklımda ve cıkmıyor, azalıyor ama yine de ara ara çileden çıkartıyor....
özet:GİT YARDIM AL....

meksika formasına benziyir.bilemedim ama tineye de baktım sonuç vermedi.

guinness'in bir irlanda markası olduğundan yola çıkarak bir irlanda takımı forması olabilir diyorum.

irlanda birinci ve ikinci lig takımlarına baktım da kulüp amblemi o şekilde olan kulüp bulan bulamadım. kulüp amblemi sporting lizbon'un amblemine benziyo sanki.

futbol değil de rugby forması falan da olabilir o.

cork city 89-90 sezonu formasıymış.

- Bonusunuzun sadece Betsson Bahis Bölümü'nde 'Kullanılabilir Miktar' olarak görüntüleneceğini unutmayınız.
- Maksimumum bonus miktarı 50 TL’dir.
- Bu kampanyadan her müşteri sadece 1 kez faydalanabilir.
- Bonusun çekilebilmesi veya başka bir ürüne aktarılabilmesi için sporbahislerinde en az 3 defa, 1,50 ve üstü oranlarla çevrilmesi gerekmektedir.


şöyle de bir şey diyor kurallarda.

maksimum bonus miktarı 50 lira olduğuna göre, sen 50 lira da yatırsan 100 lira da yatırsan sana 50 lira bonus verecekler. o bonusun senin olabilmesi için bonus artı yatırdığın miktarının toplamının 3 katı kadar oynaman gerek yani 50 lira yatırırsan 50 lira da bonus 100 lira eder o 50 lira için 300 liralık oynaman gerekecek yani. oran da en az 1,50 olmak zorunda tek ya da kombine fark etmez. hesabım- bonuslar kısmında mesela bonusun yüzde kaçının çevrildiği yazar sen oynadıkça.

208.67.222.222
208.67.220.220

yine de giremiyorsan;
www.hidemyass.com

denedim bu dnsleri önceden :S

proxyle girdi okulumun sitesine.

rezillikten başka bir şey değil arkadaş. ben belki sitede bakım var diyordum, ama resmen engellenen google ip leri yüzünden giremiyorum okulumun sitesine.

dnsleri sıfırlasam da sıfırlamasam da giremiyorum. komedi, rezillik ne desem bilemiyorum şuan.

8.8.8.8
8.8.8.4
bunları denedin mi?

(bkz: 12 haziran 2010 internetin yarısının gitmesi)

tertemiz cozum; www.navige.com

butun internet aktivitenizi yazdiginiz okudugunuz aradiginiz, guvenli baglanti sunmayan sitelere girdiginiz sifrelerinizi alakasiz kisilere gumus tepside teslim etmek istemiyorsaniz navige veya proxy bazli bir cozum kullanmayin.

dostum şu entry'ye bakıver. her yere giriyor çatır çatır:

sozluk.sourtimes.org

theos.in

kartal durağında ineceksin trenden, zaten meydanda kime sorsan gösterir.

kartal durağında iniyorsun. minibüs yoluna çıkıyorsun. sonra kartal meydanına doğru gidiyorsun. zaten orda kimse sorsan gösterir.

betsson

benim de gönlüm her kupada brazil den yana olmuştur ama dunga ronaldo ronaldinho ve diğerlerini kadroya almadı diye pek bir gıcık oldum gruptan çıkamasın idneler:)olmayacak gibi ama olursada yine italya olsun.

takım tutmuyorum açıkçası sadece güzel bir 1 ay geçirebilmek istiyorum:) ama arjantin - ispanya finali izlemek de isterim açıkçası.

arjantin ve hollanda'yı tutan klişe manyağı nutellacı-lostçu tayfa yüzünden bu iki takımı tutmayacağım kesin. her turnuvada bu takımlar hiçbir şey yapamasa bile yok turnuvaya renk getirdiler yok süper oynadılar da şanssızlıkla elendiler. ulan her seferinde mi şanssızlıkla çeyrek finalin ötesini göremiyorlar. amma doluymuşum o değil de:)
italya diyesim var.

takım tutmuyorum ancak meksika'nın süprizler yaşatıp turnuvayı güzelleştirebileceği kanısıyla onlara sempati ile bakıyorum.

avustralya.

messiye ve ispanyaya da çok büyük saygı duyucam :)

forza kuzey kore hafız.

google'da üç uzun bip yazarak eriştiğim sonuçlardan biri:

forum.donanimhaber.com

ram diye cevap verecektim ama emin olamadığım için cevap yazmamıştım, comigstring'in verdiği linkte de ram denmiş genelde. ramleri söküp, temizleyip tekrar takın.

onların tamamını denedım anakart sorunlu sanırım değişmesi gerekiyor. varmı başka bilgisi, önerisi olan.

ram diyorum bende, gecen sene banada oldu ram degişti sorun kalmadı bi baktırın

ram yerinden oynamış olabilir..

3 bip sesi ekran kartını işaret eder. ... havaların sınımasıyla genleşmler sonucu birçok parça yerinden oynar. parçaların yerlerine iyice oturduğundan emin olun.

opendns google'ı açmıyor şu anda. başka dns kullanın.

bu konularda cahilim. ne mesela?

ben şu anda google public dns kullanıyorum, google'a da youtube'a da girebiliyorum fakat google public dns youtube'a girmiyor diyorlar. benim hosts dosyam da ayarlı olduğu için girebiliyor olabilirim. deneme yanılma ile bulmanız lazım işinize yarayacak dns servisini. comodo var google public var opendns var bir kaç tane daha var. sözlükten bakın.

203.138.71.154
200.12.299.1

bunlarla her siteye girebiliyorum şu an. comodo youtube a giremiyordu dün gece.

(bkz: #19239368) bu entryyi uygulayın.

200.12.299.1 diye ip adresi olmaz!?!

@stopnsilence
ilginç. ben nasıl kullanabiliyorum acaba merak ettim doğrusu.

@burbat: "299" değil "229" olacak o yanlış yazmışsın. bu haliyle işini görüyorsa muhtemelen hata ikincil dns ip'sinde olduğu içindir.

yok tecavüz değil. bu gerçek kesit, samanyolu tv dizileri falan oluyor ya. bardalar. kızın baş ağrıyo. erkek arkadaşı hap veriyo ağrı kesici diye. içiyo. tecavüz yok. ama kız 2-3 gün sonra gidip yine hap istiyor. sonra müptela oluyor.

yani bu 2-3 gün sonra hap isteme olayı bana hiç gerçekçi gelmiyor. hani sigara içersin, tadı var, kokusu var. içmeyince özler yine istersin, böylece alışırsın. ya da hayatında ilk defa iskender yersin, bayılırsın. 2-3 gün sonra canın çeker, yine yersin. hap böyle olmaz ki. tadı kokusu yok. can çekecek bir şeyi yok. etkisini sonradan gösteriyor. niye eksiklik hissedince haptan olduğunu anlayıp yine hap istesin?

veya eroin diyelim. baygınken damardan verdi kötü adamlar. uyandık. 2-3 gün sonra etkisi geçince krize girdik. lan eroin aldığımın bile farkında değilim. bi kriz var. niye canım eroin istesin. ha bilsem eroin alınca geçeceğini isterim de bilmiyorum.

sadece filmlerde mi böyle yani bu?

sadece turk filmlerinde oluyor ozellikle samanyolu ve flash tv gercek kesit programlarinda. basortu takinca otomatikman uyusturucu bagimliligindan korunuyorlar.

(bkz: #15009116) mesela eroin için 1 yıl gerekli fiziksel bağımlılığa yakalanmak için. tek seferde fiziksel bağımlılık yaratan bir tek metamfetamin'i biliyorum. yani o dediğin filmlerde oluyor sadece.

O adamlar genelde kriz aninda cikip geliyorlar, senin ilacin bende, seni bu dertten ben kurtaririm diye. veriyorlar haroyini rahatlatiyorlar. böyle böyle alismis oluyorlar iste.
extasy olayini bilemiycem sanirim onun yüksek bagimlilik etkisi yok. film uydurmasyonu iste.

bağımlılık insanın yaşamını sürdürmesi için ihtiyacı olmayan zararlı bir maddeye alışmasıdır. maddeye başlamada, merak, arkadaş teşviki ya da böyle gazoza ilaç atma gibi yollar da mevcuttur. bağımlılık aşamasında insan hücresi nasıl besin ihtiyacı duyuyor ve besini bir yapı taşı olarak benimsiyorsa, bu zararlı maddeyi de artık hücrenin olağan bir ihtiyacı olarak görmeye başlıyor. bu ihtiyaç da bağımlılığı doğuruyor.
bağımlılık yapıcı maddeye alışmada herhangi bir süre veya kez söz konusu değildir. insanın bünyesine göre değişir bu. ben şu kadar kez kullandım veya şu kadar süre kullandım birşey olmadı veya istediğim an bırakabilirim diye bir garanti verebilmekte söz konusu değildir. aslolan şudur ki bu konuya merakınız varsa merakınızı yenin, arkadaşınız bile olsa gaza gelmeyin, birisi size gazoz getiriyorsa önce getirene içirin.

sayın senab,

sorumu hiç anlamamışsınız.

maddeyi alıyorsun, harika hissediyorsun, hatta almayan insanlara acıyorsun filan, etkisi geçince lan süperdi bi daha yapayim diyorsun ama hiç bir zaman ilk etkisini vermiyor, sen de daha yüksek dozlarda deniyorsun aaa bi bakmışsın alışkanlık. bazen yabancı filmlerde geçer, beyaz tavşanı kovala, ama asla yakalayamazsın filan diye, olayı budur. tabi kullanılan maddeye göre değişir bu. bahsettiğim, ağır uyuşturucular ve kimyasal uyarıcılar için geçerli.

@dedi kalabaligin icinden bir ses:

üzgünüm, siz de anlamamışsınız.

hmm. araya sorudan alakasız şeyleri de kattık olay biraz karıştı. meydana getirdiğimiz karışıklıktan dolayı özür dileyerek ve bağımlılık sürecini birazcık piç ederek anlatmakla beraber şöyle bir açıklama yapmaya çalışayım.

bağılılıkta önce hücresel tanıma ve daha sonrada hücresel öğrenme denen süreçler vardır.

kızın uyuşturucu aldığını bilmeden içtiği madde artık kızın bünyesince tanınmıştır. hücresel öğrenme dedikleri şey şayet gerçekleştiyse, yani hücreler bu uyuşturucuyu bir parçaları olarak görüyorlarsa, diğer ihtiyaçları besin, su vs gibi giderme ihtiyacı hissedecektir. pek çok kişi bu durumda kendini hasta olarak görmemektedir. su eksikliğini hisseden bir kişi pek doktoru düşünecek durumda da değildir zaten. filmlerdeki kurgudada alışma sürecinin pekişmesi için devamlı maddeyi ücretsiz verme durumu vardır.

Opiadlar yani eroin filmlerdeki gibi belli dozu yüklendikten sonra yoksunlukta krize sebep oluyor bunun nedeni beyindeki ağrı ve zevkle alakalı olan kısmı modifiye etmesi böylece madde olmayınca ağrılı kriz başlıyor biri seni eve kapasa 1 ay eroin bassa has bağımlı olursun.

Uyuştucuyu kimse bak bu uyuşturucu bu eroin ver bana diye kullanmaz bu işin ortamı çevresi önemlidir arkadaşın içiyordur sana ikram eder veya şunu al bak iyi gelir gibisinden tarzı olur o yüzden bağımlıların çevre değiştirmesi gerekir.

Uyuşturucu hikayesini okuduğum birinde 1 defa alıyor 2 defa alıyor arada bir içiyor önceleri sonra ben bağımlı değilim diye güveni geliyor arada sırada azar azar çekiyor birgün iştaha geliyor çektikçe çekiyor eşik seviyeyi geçtikten sonra zaten sertifikalı bağımlı oluyor. Bu işler ortam işi arkadaş işi uyuşturucu kullananlarla görüşmeyin. Tabi vucudun toleransı ve dozuda önemli 1 haftada bağımlıda olur 1 yıldada. Ayrıca uyuşturucu pahalı değildir ilk başarda çünkü dozu düşüktür zararsız bir eğlence bağımlıda değilsin bak 1 aydır hiç çekmedin bile diyerek yolun sonuna gelirsin.

Yukarıda söylendiği gibi beyin alıştıkça o doz sana yetmeyecek ve iştahlanma yada bombalama denen olay budur ilk başlarda sorunsuz ve bol mal bulur kullanırsın alışıncada torbacının müşterisi olur onun eroin parasını çıkarmasına yardım edersin sonra sen para bulamaz olunca sende başkalarını alıştırmalısınki mal bulup krize girmeyesin ozaman zavallı arkadaşım diye düşünmez ulan ben bu ibneyi nasıl alıştırırımda benim toz parası çıkar yoksa yandım dersin. Uyuşturucu kullananla arkadaş olanda sonunda bağımlı olur.

ben de bazen girebiliyorum bazen giremiyorum.. aklına esince giriyo galiba :)

8.8.8.8 ve 8.8.8.4 dnslerini atadığımdan beri giriyorum.

ben de 8.8.8.8 ve 8.8.8.4 dnsleri atadıgımdan beri giremiyorum. google siteleri düzeldi, youtube gitti iki gündür

teşekkür ederim başka dns adresleriyle hallettim.

farklı farklı dns'ler deniyorum. youtube'a girebilince google servisleri gidiyor, google servislerine girebilince youtube gidiyor. ortasını bulamadım. gerçi bazen hepsi düzgün çalışıyor; fakat sonra yine bir arıza çıkarıyor. ne biçim iştir bu anlamadım?!

aynı dns. girebiliyorum şu an.

şu an

203.138.71.154
200.12.229.1 adreslerini kullanıyorum tüm servislere erişebiliyorum.

yok abi hiçbirisi yemiyor..

208.67.222.222
208.67.220.220

deneyin, bunlardan giriyorum hiç bir sıkıntı yok

(git: 150019)

bağlantı kesildi der, çağrı sonlanır. bir anda çağrı isteğin sona erer yani.

konuşurken olursa ilk önce ses kesiliyor, 4-5sn sonra da çağrı sonlanıyor. çalarken olduğunda da çalma sesi gidiyor, bağlantı kopuyor. bir sonraki arayışında da aradığınız kişiye ulaşılamıyor diyor. böyle tecrübe ettim ben.

(bkz: tivibu)
(bkz: sipru)

bunlar var.

Eğer kendi sitelerinde online izleme kısmından açılıyorsa izleyebilirsiniz kanalın kendi sitesinden. Basit tv izleme programları da var ama onlar da sitelerden aldıkları görüntüyü aktarıyolar sanırım. Bazı büyük kanalları izlerken sorun çıkarıyordu. Ttnet in Tivibu diye bişeyi var aylık yanılmıyorsam 4 liraya yerli yabancı pek çok kanal izleyebiliyorsunuz.

windows movie maker kullanabilirsiniz..

(bkz: total video converter) ile (bkz: easy video splitter)

bu iki programı indirin, kurun gayet uyumlular, yaparsanız istediğinizi.

adobe premiere

En basit olarak windows dahilinde olan movie maker işinizi görebilir. Çeşitli basit video bölücü birleştirici programlar da var. Biraz daha üst seviyeler için Adobe Premiere tarzı programlar kullanabilirsiniz. video splitter falan da vardı sanırım basit programlardan.

herkese teşekkürler.

yemedi :)

maps.google.com adresi açılmıyor

(bkz: #19239368) şuradakini uygulayın.

Verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederim fakat sanırım denemeden yazıyorsunuz :)

bu yöntemde google map ve google earth için çalışmıyor

dns 208.67.222.222 ve 208.67.220.220
bu dns ile google earth kullanılabiliyor. ancak programı indirebimek için

adrese gidemiyorsunuz.

bende sorun olduğunu düşünmeye başladım :)

google earth plus versiyonu yüklü bilgisayarımda fakat bu dns ler ile de giremedim.

valla benim dns'lerim google public dns. yani;
8.8.8.8
8.8.4.4

aytıca hosts dosyamda da sadece şunlar yazılı;
209.85.229.99 www.youtube.com
209.85.229.99 youtube.com
74.125.43.103 youtube.com
74.125.43.103 www.youtube.com
74.125.43.103 www.docs.google.com
74.125.43.103 www.clients1.google.com.tr
74.125.43.103 www.translate.google.com.tr
74.125.43.103 docs.google.com
74.125.43.103 clients1.google.com.tr
74.125.43.103 translate.google.com.tr
74.125.43.105 www.google-analytics.com
74.125.43.105 google-analytics.com
66.102.9.106 youtube.com
66.102.9.106 www.youtube.com
66.102.9.106 docs.google.com

hem youtube'a hem earth'e girebiliyorum. ne bir yasak yaşadım ne bir yavaşlık. millet hala nasıl giremiyo veya girmek için yardımcı programlar filan kullanıylrlar anlamıyorum.

156.154.70.22
156.154.71.22 ile rahatlıkla girebiliyorum.

winrar programı ile parçalardan 1 numaralı olanı açacaksın, diğer parçalar otomatik olarak açılacak ve hepsi birleşerek tek bir film dosyası oluşturacaklar.

part00.rar ya da part001.rar nolu dosyayı aç sen, artık hangisi varsa. zaten filmi göreceksin. o gördüğün dosyayı sürükle bırak yöntemiyle istediğin yere taşı, sonra rar dosyalarını sil gitsin.