kendi sitesinde bile mevcut değil :/ sanmıyorum ki bulasın linux kullancaksanız illaki pardus de iyidir.

hangi linux?

benim usbmde de slax kurulu usb ye attıktan sonra dosyaları bootmng diye bir dosyayı çalıştırıyorum ve o usb boot disk haline geliyor. bilgisayar ayarına gelince

biosta boot management diye bir yer olması gerek oradan 1. boot removable media disk filan hatırlamıyorum ama öle bir şeydi bu hale getir ama yeni anakartlarda hiç biosa girmeden boot-menu çıkartabiliyorsun benim bilgisayarda esc tuşu mesela. kesin vardır sende de buna benzer birşey bios versiyonunu sölersen daha çok yardım edebilirim.

Öncelikle USB Flaştan boot için anakartınızın donanım desteği olması gerekiyor. Bu yoksa DVD yada CD-ROM'unuzdan çalışan bir linux sürümü öneririm. Yakında tam türkçe yerli malı "Pardus 2009 CD Çalışan" sürümünü www.pardus.org.tr adresindeki linklerden edinebilirsiniz. Bu yazıyı yazarken henüz hazırlanmamıştı.

@bakteric

Anakartımın BIOS'una girdiğimde üstte "Phoenix - AwardBIOS CMOS Setup Utility (I945 - A7A)" yazıyor.

Şansa bak bende slax atmıştım flash diske ama açamadım.

Anakartımda şu: www.biostar.com.tw

appro.mit.jyu.fi

advanced bios features first boot device USB yapıver 1.deki seçeneği de 2. ye al HDD 0 ya da 1 yazar. bu seçenekler yoksa korkarım anakartın desteklemiyor bios güncellemesi yapman gerekebilir o da riskli bir iş.

slax'ın usb versiyonunu indirin usb diskinize dosyaları çıkarttıktan sonra bootinst.bat dosyasını çalıştırın usb diskiniz artık boot destekli olacak.

sabah bende sormuştum kendime nerde huzurluyum diye? sualimin cevabını hemencecik aldım. herşeyden uzaklaştığımız kendimizle baş başa kaldığımız ve rahatladığımız tek bir yer var "WC" huzur orda

(bkz: ikram lale bahçesi) şimdiki ismi; Lalezar... Gidip buradan 1 çay parasına satın alabilirsiniz...

çünkü çatışma ya da belirsizlikler rahatsız ediyor.
herşeyden kaçıp ya müzikte ya da sevgilimin koynunda buluyorum.

huzur mu? huzur bence fazla kurcalamamakta, bilmemekte.
hani ignorance is bliss diye bi laf var ya. bu lafa düz mantık yaklaşsak da birşey olmaz. (aslında doğrusu da o)

Kimsenin hayatına müdahale etmediği, çevrendekilerle ve kendinle kavga etmeden dertsiz tasasız bir yaşam aslında. Kendinle ilgili sorunları çözebilmiş olmak. Gece yattığında yatağına ne zaman bitecek bu bela demeden hayallere dalarak uyumak belki de. Klişe mi oldu bilemedim ama işte bunlar huzursuz ortamlarda olunca insan için o kadar şey ifade ediyor kii. Ayrıca "islam" ifadesi kişinin kendisini rahatlatma biçimi. Neden zor zamanlarımızda birine sığınırız? İç huzura kavuşmak için. Bu kimisi için yoga oluyor kimi için plates kimi dans ediyor. Yani maneviyat bu noktada önem kazanıyor. Ayrıca ne olduğu önemli değil ister dua oku ister namaz kıl kendini nasıl mutlu ve huzurlu hissedeceksen ister yoga meditasyon yap hepsi bir şekilde kendi kendine kalma hali. Bu noktadan sonra huzur aslında "sensin"... Yani Cem Yılmaz'ın da dediği gibi "içinde içindeeee:))"
(Biraz devrik biraz düşük cümlelerle anlattım ama gecenin bu saati idare et:))

eraydin.deviantart.com

(bkz: huzur isyandadır)

ölmeden huzur yok gerisi yalan. gittim geldim ordan biliyorum

abi ben bulutları ve güneşin batışını izlerken acayip huzur doluyorum. ama öyle şehirden falan degil direk böyle kimsenin olmadıgı bir yerden izleyeceksin bunları. güneşin doğuşu da aynı şekilde. yani ben böyle buluyorum huzuru en azından bi 10 dakika güzel düşler kuruyorum.

tek huzuru yatağımda buluyorum ben. o üzerindeki yorganı kaldırıp içine kıvrılınca. başımı yavaşça soğuk, kabarmış yastığa koyunca. daha yeni girdiğim için soğuk olan yatakta iyice büzülüp tüylerim diken diken olunca.evet ysvaş yavaş ısınıyor.biraz hareket ediyorum. soğuk taraflarla temas kurmak için. yastığın soğuk tarafını çevirdiğimde ilk yanağımın deydiği an işte. huzur bu benim için.

bazen iskelenin karsisinda:
tinyurl.com

bazen en saf gulumseyiste:
tinyurl.com

bazen uykunun en tatli yerinde:
tinyurl.com

bazen iki agacin arasinda:
tinyurl.com

bazen de askin kollarinda:
tinyurl.com

yani huzur o en guzel anlarda gizli, bazen o sana gelir, senin hissetmen yeterlidir...

(bkz: balık tutmak)

"huzur, korkunun yokluğudur."

her şeyin geçici olduğunu fark ettiğim anlarda kendiliğinden oluyor.

kükürtle kurutuldukları için yıkanması gerekir diye düşünülmüş olabilir..ama ne farkeder ki?

biz siyah olanlarından alıyoruz ve her zaman yıkarız. zaten yıkarken üzerinden kum gibi bi şeylerin çıktığını göreceksiniz. yoksa yerken gıcır gıcır gelir ağzınıza. bi de yapış yapıştır böyle toz kaplıdır zaten. mutlaka yıkayıp havlu kağıtla güzelce kurulayın.

yıkayın kardeşim, ben malatyalıyım

ve evet günkurusunu tercih edin

yıkamayın, ben de malatyalıyım.
yıkanınca tadı kaçıyor, yeme usulü bile kurudur onun.

malatyalı arkadaşıma sordum,
kuru kayısıyı niye yıkayalım ki cevabı verdi ben onun yalancısıyım.

yıkanmış kayısıların kızgın güneş altında kurutulmasıyla üretiliyor içinde hiçbir kimyasal yok ama açık hava sonuçta tozdan börtü böcekten etkilenir nihayetinde. ben yıkamadan yemeyi tercih ediyorum alchemistt in dediği gibi tadı kaçıyor yıkayınca ama yerken de dikkat edin börtü böcek çıkıyo bazı bazı :))

arkadaş günkurusunu yıkamadan da çok yedik, bi şey olmaz. ki insanın biraz pisliğe ihtiyacı da var bağışıklık sisteminizi ana kuzusu yapmayın. ama yok ben senin gibi dalında balında yiyemiyorum istanbula gelene kadar ne pis herifler ellemiştir "kayısının kilosu kaça" diyerek çerezcide dersen hemen yıka tabi.

ben de malatyalıyım, evet, yukarıdaki de bendim. ama yıkayacaksan yıka yıkamayacaksan yıkama kükürt içinse zaten fazla kükürt geçirip geçirmemeleri önemli üstündekini de yıka her türlü üstünde de kaldıysa zati direk kükürt yemiş olursun.

gidiyorum.

Ekleme: yukarda tadı kaçar demişler doğrudur, siz ikimizin dediğini birleştirin (thundercats miydi) yıkayın bi güzel ama sonra yemeyin, bekleyin, kurusun.

dediğim gibi sarısı için kükürt gerçeği, gün kurusu içinse "fazla ellenme" gerçeği her daim vardır.

Yine ekliyorum:
her gün kurusu iyi değişldir, akıllı tüccarımız napar, gün kurusunu ıslatıp satar ki ağır çeksin (şerrrefsizler evet) bana bi 5 kilo günkurusu hediye gelmiş (akraba makraba değişl 7 kat yabancı tarafından) herneyse içinde kurumamış gün kurusu çıktı, ağır çeksin diye hibnelik etmişler.

şmdi normal kurumuş bi gün kurusunu yıkasan yine tadı o kadar bozulamaz.

malatyalıların cevabını dikkate almayın, yıkayın. çünkü nereden geldiğini bilmiyorsunuz. üstüne kedi köpek mi işedi, kuş mu sıçtı bilmiyorsunuz. malatyalı adam kendi kayısısını kendi kurutuyor gözünün önünde, temizliği de pisliği de kendi biliyor. çarşıdan alıyorsanız her halt olabilir onda, yıkayın.

ben de kendi bahçemdeki şeftaliyi ağaçtan kopartıp yiyorum yıkamadan. gözümün önünde büyüyüp yetişen şeftali. temizini kirini ben biliyorum, ben görüyorum. ama manavdan alsam yıkıyorum.

iyi güzel de
bekleyen su yosunlanır tadı bozulur, kötü kokar vs :S en yararlısı su kaynaklarını tasarruflu kullanmak gibi

sonra suyu olmayan 5küsür milyar insan gelir bizi ziker, bence kötü fikir, su yoksah ep beraber ölürüz işte güzel güzel

soğukta ve iyi kapatılırsa(maksat sıkmak değil şişeleme felan işte) bozulmaz.

evet böyle bişi de var savaş zaten çıkacak ne biliyim pislikten ölmektense su içinde ölmek daha güzeldir :P

su döngüsü diye bir şey var :-) mesele var olan suları alıp stoklamak ya da stoklamamak değil

onlar boşa gitmiyor devirdaim oluyor sanki, şişeleyip sonra eli boş kalmayalım:)

zaten bütün suyu alıp stok yapalım demiyorum bir sürü kaynak var hemde azar azar yaparsak su döngüsünede zarar vermemiş oluruz

mersindeki bağ-bahçe sahipleri (yukarı köylerdeki) kendilerine yetecek ebetta havuzlar yapmışlar. bu havuzlar ise yağmur suyu veya yakındaki derelerden pompalanan sular ile dolmakta. eskiden yoktu neden yapıldığını sorunca işlerini artık allah'a bırakmadıklarını söylediler su sıkıntısı olduğu zamanlarda hemencecik bu ufak havuzlardan sulamak için temin ediyolar.

işi biraz büyütecek olursak gayet mantıklı herkes kişisel girişimleriyle içme değil de kullandığı suları depolayabilir. suyun muhafazasını sağlayacak sistemlerin oluşturulması pek de zor değil. 5-10-20 tonluk plastik su depoları zaten hali hazırda satılmakta ve pek de pahalı değiller. bu depoları doldurmak için gereken su da kar ve yağmur sularıyla mümkün.

bahsettiğimiz olay sadece geçici bir çözüm çünkü doğanın dengesi bozulduğu vakit depolayacağımız sular pek işimize yaramaz kanımca en azından ısrafı önler diye düşünmekteyim.

sivastaki bağ evimde 10 tonluk su depom toprağa gömülü olarak iş görmekte.

www.askonteyner.com

ben zamanında snoopy diye bir marka almıştım ama hiç memmun kalmadım beceremedim bir türlü logitech filan da denedim en güzeli klavyede sürmek bence ama illa alcam diyosan snoopy filan dandik bişi alma sakın sakın ha.

üzücü bir haberim var sana; o fiyatlara aldığın ürünler malesef seni tatmin etmeyecek, hatta tatmin etmeyi geçtim bir işine yaramayacak, oynarken-oynamaya çalışırken- sinir olduğunla kalıcaksın.

paranın gözü kör olsun diyorum ve her ne kadar pahalı da olsa

logitech g25 racing wheel
logitech driving force pro isimli ürünleri öneriyorum.

ayrıca www.rallivideo.com adresindeki foruma sorarsan eminim yardımcı olacaklardır, belki de daha ucuz ve kaliteli direksiyon setlerini sana önereceklerdir. ikinci el de bulabilirsin.
richard burns rally oynamak güzel şey :D

üzüyorsunuz beni :)
oysa ki (bkz: snopy) güzel şeyler diyorlar.

snoopy bende de var 50 liraya alındı. 2 kez usb girisi bilgisayara takıldı ve kutusunda şuanda istersen 35tl ye verebilirim.ama yok satmıyorum bu kadar dandik bir şeyi sana satıp senin de oyun oynama zevkini elinden almayayım.

o paraya aldığınız direksiyonlarla oynadığınız oyun, klavyede oynadığınızın yarısı kadar tat vermeyecektir.250-300den aşağıya gerçekten zevk verecek direksiyon yok.

50 liraya almış olduğum, markasını bile bilemediğim şu an (istersen kontrol ederim) kutusunda duran bir direksiyon setim var. dilersen irtibata geçelim yarı fiyata göndereyim sana... hevesini almış olursun bari. benden önceki yorumlara katlıyorum. ucuz etin yahnisi yavan oluyor... :))

100-150 lira arasına biraz uğraşıp 2. el logitech driving force pro alabilirsiniz.

zararlı olduğu söylenir benlerin. ben doktorumun tavsiyesiyle cerrahi operasyonla 4 tanesini aldırmıştım ve beni tembihlemişti diğerlerine kesinlikle zarar vermemem konusunda.

mutlaka bi doktora gidilmeli ben kopması durumunda, ya da 35inden önce yeni benler çıkıyorsa vücutta. cilt kanseri olabilir zira, dikkat edin, oynamayın benle falan.

yaw yazdım sanki ama göndere mi basmadım ne oldu anlamadım. neyse tekrar yazayım vucuttaki benler bozuk deri hücrelerinden kaynaklabildiğinden kesmen yada koparman durumunda kötü huylu ise yayılabiliyormuş. ama sallıyor da olabilirm.

nasıl bir ben olduguna da bağlı. ben de hafifçe büyük et beni vardı. süper ötesi doğal usüller insanı yengem "annem ipek bağlardı onlara kopardı" dedi bi gün bana. benim ben'e de bağladı 2-3 gün sonra koptu. bi zararını görmedim.

vistayı kaldırıp fabrika ayarıyla gelen işletim sistemini yükleyin tekrar. bende de asus var bi tane, normalde vistalı, w7'yi kurmayı denediğimde bütün driverları kurabilmiş ancak ekran kartını kesinlikle kuramamıştım. asuslarda genel bi problem olsa gerek. hem f3 serisinin ekran kartı driverları zaten fabrikadan bozuk geliyor olsa gerek.

o yüzden asus'un sitesinden çalışan bir driver indirin.. belki şu olabilir (emin değilim ama) getir.net

malesef sürücüler benim ekran kartına uyumlu değil. direk laptopun sürücüleri arasından indirdiğimsürücü ise 2 senelik. yenisi var nvidia.com da ama o da kitliyor dediğim gibi. bakalım servis yolu gözüktü bana yavaştan...

bir asus gazisi olarak efendim asus servisinin hasar tespit ücreti 50 lira idi (istanbul). kardeş bilgisayarınızdan www.slax.org adresinden indirceğiniz ufak işletim sistemini kurun (linux) eğerki ekranınız düzgün şekilde karşınıza çıkarsa bilinki servislik işi yok tamamen yazılımsal bir hata mevcut. ama yine o cizgiler geliyorsa sıçtınız bir yerlere para ödeyeceksiniz :/. bahsettiğim SLAX işletim sistemi benim asus da güzel güzel çalıştı ekran kartını da tanıdı bir kurtuluş olarak deneyin derim.

ilginize çok teşekkür ederim. bu sabah kalktığımda bari bi asusun adresini/numarasını alayım diye aleti açınca çizgilerin olmadığını gördüm. "ulan yoksa?!" diyerek elimdeki en güncel driverı deneyince çatır çatır yükledi ve sorun çıkarmadan açtı vistayı. doktor duyunca birden iyileşen çocuk gibi kendi kendine toparladı alet. heheh

it doesn't rain all the time diye biri laf etmiş güzel de sölemiş hayat herzaman dediğin kadar boktan gitmez elbet bir zaman düzelir. o bmw ile gördüğün delikanlının bile birton sorunu vardır senin kadar taktığı siti et.

hayat varsa umut vardır. bu halinle mutlu olmaya çabala.

her yokuşun bir inişi vardır diyeceğim ben de..
kardeşim eminim bir gün sen de düze çıkacaksın.
her şey geçer hayat kalır.

nolur sen bu geçen günlerde ruh sağlığına ve beden sağlığına dikkat et.
gerisinin koy götüne gitsin.
dediğim gibi bir gün hiç ummadığın bir anda hayatın yoluna girecek , geçen sene anlattıklarının belki 10 katı kötü durumdaydım ama 2009 bana öyle yaradı ki anlatamam.
allah bozmasın diyim ama ben yine de..

artılar: araban var. ailen sağ. laptop ın var. işin var.
bence yapman gerekenler; arabayı sat, motor al, motor derneklerinden birine üye ol, ara sıra çık gez dolaş hem manita hem iş konusunda yardımı dokunur.

inşallah bu anlattıklarınız kronik değildir. insanların kaçma sebebi işte bunlar derim. yani aslında siz de bir fırsatını buluursanız durmayın kaçın. bu kadar sorun üstüste, çözmeye kalksanız yaş kemale erer. kaçmak iyidir bazen:)

üstüme hiç vazife değil ama fikrimi söylemek isterim. sağlığınızla ilgili problemler ruh sağlığınıza ve bakış açınıza bağlı. emin olun ki bu hislerden, eksikliklerden kurtulduğunuzda kendinizi daha zinde, daha canlı hissedersiniz.
kimbilir sizden hoşlanan kaç kız oldu da hiçbirini fark etmediniz, bu bir.
beni de arayan soran yok ama bir gün sosyal fobi sahibi olduğumu düşünmedim. sosyal becerilerim bir nebze kısıtlı ama bunlara dikkat ettiğimde sorun yaşamadım. kimseyle görüşmediğim zamanlar pek eksikliğini çektiğim de söylenemez. görüştüklerim bana yeter.
kendinize verdiğiniz değer ölçüsünde yaşarsınız. kendinize verdiğiniz değer kadar bir işte çalışırsınız. (olanaklarınız tamsa tabi)
bu hislerinizin temeline inmenizi, kendinize dürüst ve objektif bir şekilde yaklaşmanızı öneririm. ailenize açılmanızı, onlarla konuşup fikirlerini almanızı öneririm. nihayetinde sizi yetiştirenler onlardır. sizin geçirdiğiniz tüm evrimin en yakın şahidi ancak onlar olabilir. belki de size kendinizle ilgili bilmediğiniz çok şeyi gösterirler. belki de bakış açıları çok yanlıştır, bu da olabilir. ama elinizde bir kerteriz olur. kendi düşüncenizden farklı bir nokta bulursunuz. biliyorsunuz ki bir koordinata ancak iki kerterizle ulaşabilirsiniz.
ben hayatımda çok noktada tıkanıyorum. sizi çok derinden anlayabiliyorum. ama bu tıkanıklıklardan beni kurtaran hep şu olmuştur. eksiklere değil var olanlara odaklanmak. o yok, bu yok, bu şöyle, bu budur diye taşlarınızı eksiltmek bence yanlış bir tutum. insanı çözümden uzaklaştıran subjektif ve bencilce bir bakış açısı. tam tersine sıfırdan başladığınızda, olay çok farklı oluyor. ben öyle bir düşünce belirledim. ne zaman tıkansam başlıyorum taşlarımı tek tek saymaya. sağlığım, gençliğim var. bir sakatlığım yok. kıyafetim, evim şuyum buyum var. aklım başım yerinde. vs vs.
ilk işlemde elinizde hiç taş kalmazken bu son şekille bir sürü taş biriktiriyorsunuz ve bunlara ekleme yapma şevki hissediyorsunuz.
bizim okulda bir hoca böyleydi. sınavlarda cevaplara not vermezdi, hatalardan not kırardı. bir gün öyle saçma bir durum oldu ki tüm sınıfa sıfır vermek zorunda kaldı ama tabi salak sistemi yüzünden sınavı 50 üzerinden değerlendirdi.

neyse diyeceğim o ki, bence profesyonel yardım alın. (psikiyatrdan değil de bir psikologdan veya psikoterapistten.) güzel bir check up yaptırın. basit bir şey. kan tahlilleriniz (genel tahliller ve kanser şüphenizle ilgili olanlar), belki bir iki ultrason filan.

çook uzun yazmışım. kimse kusura bakmasın. nlpci gibi oldum beyav. sevgiler.

iş problemleri yaşadım iki iş değiştirdim arka arkaya, okulla çok problemim oldu, aile ile problemler desen sürekli, her şeyi kafama takıyorum, hayatımdan nefret ediyorum, şanssızım, şu an ne mi oldu, adetim gecikti, sonra böbreklerimde sorun çıktı, bağışıklık sistemimde ciddi bir sorun yaşıyorum. Hepsinin sinirsel olduğuna emin doktor. Ne yapmışsın kızım kendine, değer miydi sağlığını bozmaya dedi. Şu an çektiğim böbrek ağrısını düşününce, değmezmiş evet. Koy götüne işin arabanın. Doğru düzgün bir iş ara önce, doğru düzgün bi hobi edin. Ben yapabiliyor muyun, hayır, o kadar çok sağlık sorunum var ve ruhsal olarak o kadar kötüyüm ki, ama düzelicem. Sen de düzelirsin. Bazen dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşündüğüm olur, ama artık bu yaşımda bunca sağlık sorunundan sonra koy götüne diyorum. Öneririm. Bir de spor öneririm, inanılmaz rahatlatıyor, sağlığım bi düzelsin, spora başlamak istiyorum.

Aslında gayet de iyisin. en önemlisi sağlığın yerinde. kimseye muhtaç deilsin. iki gözün var iki kulağın iki elin iki bacağın :) Allah eksikliğini göstermesin. bir de organları tam olmayanları düşün?? yani halin vaktin ii. aç deilsin, açıkta deilsin. kimseye muhtaç deilsin. bu da güzel. yukarıdakilerin dediği gibi önce sağlığına önem ver. sonra bi hobi dalı ya da sporla ilgilen. hayatta herkesin böyle anları vardır. kara bulutlar çökse de güneş elbet bi gün gösterir kendini ;)

Böyle daral durumlarında bizim kapıcının eşini düşünüyorum hep ;

Hep sefalet içinde büyümüş uzak köylerin birinde.gram değer verilmemiş.ordan oraya savrulmuş.kaza yapmış sol gözünü ve kulaklarını kaybetmiş.kazada anne babası ölmüş.bunu almışlar apar topar gencecikken hanzo ve kara cahil olan bizim kapıcıyla evlendirmişler.çok geçmeden 4 tane çocucuğu olmuş.hem onlara bakıyor hemde hergün 5 binanın merdivenlerini siliyor.geçen ay duyduğuma göre rahim kanseri olmuş.ameliyat olacakmış.para ? yok tabii ki..

bu kadın böyle bir hayat mı istemişdi ? hayat böyle ama..

dediğiniz gibi eldekilerin kıymetini iyi bilmek küçük şeylerle mutlu olmak lazım.

senin sorunlarını seni en iyi tanıyan çözer. bu kişide sensin. çorap söküğü gibi düzelmesede zamanla düzelecek sorunlar bunlar. nefes alıyorsan yaşıyorsun demektir. yaşadıkçada sorunlarına zaman ayır. mesela yarın ilk iş olarak doktora git. gerçeklerle yüzleşmeyi bil. kendini eleştir. kurslara yazıl dil kursu olabilir mesela sonuçta kendine yatırım yapmış olacaksın buda seni büyük ölçüde mutlu eder. derneklerde faaliyetlerde bulun. hem iş bulma konusunda hemde sosyallik konusunda sana faydalı olacaktır. 50tl düşürmüşsün bununda en büyük sebeplerinden biri sorunlarına esir olman.ailede olur böyle durumlar. sonuçta sen onların evladısın gün gelir ballı şekerli olursunuz gün gelir kös kös oturursunuz.

diyeceğim şu ki takma. gerçekten takma. sokakta aç yatan insanın sorunu olduğu kadar o bmw ile giden çocuğunda sorunları vardır. sorunların değil çözümlerin parçası olmaya bak. ve en güzel günleri geçirmeye bak.

www.namecheap.com

www.moniker.com

www.isimtescil.net

www.alantron.com.tr

iyidir.

www.ihs.com.tr

network solutions ve www.godaddy.com bu konuda en eskilerdendir.

isimtescil.net iyidir.

sana gkg.net'i onerebilirim.

Program hakkında bilgim yok ama eğer dizüstünü fişe takabiliceğin bir ortamda isen bataryayı çıkarıp kullanmanı öneririm. Batarya dolduktan sonra fişe takılı kalması ömrünü kısaltıyor bildiğim kadarıyla.

burka'nın dediği gibi yapıyorum ben de, ama doğru mu yapıyorum bilmiyorum. teknosa, bimeks gibi yerlerde de teşhir ürünlerini o şekilde bataryasız kullandıklarını gördüm.

bataryalarınızı cihazdan çıkartmayınız. sebebi bataryanız ani elektirik gitmelerinde voltaj değişikliklerinde back-up görevi görür ve cihanızı korur. ani elektirik kayıpları anakart HDD yanmalarına sebep olur. en ucuz nb anakartlarının 450 $ olduğunu düşünürsek bırakın bataryanız deforme olsun bu riske girmeyin zaten eski batarya çeşitlerinde kullanmaa bağlı deformeler sık yaşanmakta yeni cihazlarda pek görünmemekte. programa gelince powerXgear diye bir program kullanuyorum asus marka notebookumda çok kullanışlı.

söylenenlere ek olarak...eğer sürekli fişe takabileceğin bir ortamdaysan ve uzun süre hiç pile ihtiyaç duymayacaksan dahi "arada sırada" pili takıp "tam olarak boşalttıktan" sonra şarj edip tekrar kenara koymanı önereceğim.

edit: refresh'lemeden yazmışım.Bakteric'in dediği gibi koruma bakımından çıkarılmaması faydalıdır ama pil ömrü açısından kesinlikle kötü etkiliyor. Karar senin.

hurriyetin internet sitesinde vardı dediğin program geçen...

hiç çıkartma derim, ilk alındığında ben de tak çıkar yapıyordum, burada soruldu tartışıldı, farkın çok az olduğuna karar kılındı... ki güzel ülkemde elektriğin ne zaman gideceği hiç belli değil, kaç defa kurtardı o pil beni...

@yapcak bisi yok: evet o program. ben en iyisi siteyi bir daha arayayım teşekkürler:)

bu durumda pili tak çıkart yapmaya gerek yok diyorsunuz. Peki o zaman pil şarj olduğunda fişten çekip, pil bittiğinde tekrar fişe takarak mı kullanayım yani?

bir de başka bir yerde okuduğum bir öneriydi, dizüstülerinizi kapattıktan sonra fişten çıkarmayı unutmayın dalgınlıkla falan sonra sürekli şarj olup durur pil:)

BatteryCare diye bir program. ben chip te rastlamıştım 2 gün önce indirdim ama pek bir işe yarıyr gbi durmyr. Google da arat çıkıyr...

markadan markaya degisiyor o pilin cikarilip cikarilmama durumu. ben 3 senedir bir kere bile elektrikten cekmedim bilgisayari, masaustu laptop olarak kullandigim icin. hala da 2 saat 40 dakika dayanir.

ilden ile farklılık göstermekte kontenjanlar. dediğin gibi eskiden formun üstünde seçenek vardı ama o seçeneği işaretlemeyip yurtda kalmak isteyenler de başvuruyu direkt kyk ya yapabiliyorlardı. tercih formundan kaldırılmasının sebebi cidden ihtiyacı olan insanların başvurması olabilir çünkü herkes gideceğim yerde ev bulamazsam yurtta kalırım diyerekten garantiye almaya çalışıyordu ve kontenjanları gereksiz dolduruyordu. istanbulda ben 5340. yedektim ve yurda 1 hafta içinde yerleştirildim. yurtlarda genelde yer oluyor.

formdan kaldırılmış demek.. ben sakarya yurdunda kalırken 1000. yedeklere de sıra gelmişti ama ocak ayında. il denizli.

internetten yapılıyor artık kyk ön başvuruları. başvuru zamanı geçmiş olabilir, 2. başvuruya kalabilirsiniz.
şurdan hatta:
www.kyk.gov.tr
burslara da burdan başvuruyorsunuz.
edit: sanırım başvuru zamanı geçmemiş, bir göz atın.

iş bankası iyidir öğrencilere karşı.

"yapı kredi" de öğrenciyim diyince iyi davranıyor, ama "garanti" ayakta öper adamı affetmez:)

iş bankası bankamtiklerden 4, netmatiklerden 3 tl kesinti alıyo havale işlemlerinde. (3-2 de olabilir hatırlayamıyorum) fakat 2 dakkada interaktif bankacılığı açarsan o zaman beleş havale mavale

üniversiteli iseniz iş bankasına kredi kartına başvurun. kart açmak için pul ücreti de bu şekilde talep etmiyorlar ve hesap kartının yanında 300 lira limitli bir kredi kartı veriyorlar. ailenize kartlardan birini bırakabilirsiniz onlar yatırır siz çekersiniz. xtradan kredi kartınız olur.

pek emin olmamakla birlikte yurt dışından swatch internet mağazasından sipariş verirseniz 20 - 40 lr daha ucuza alabilirsiniz.

çok rahatsız bir yüzük hiç tavsiye etmem.

gittigidiyordan arkadaşım geçenlerde aldı. 40 lira idi ücreti.

tembelsin. kıçını kaldırınca iyileşir.

aynı belirtiler bende de var, şöyle ki depresyondayız. bunu bile bile çözmek için uğraşmayan bi manyakta benimdir o da ayrı.

şunu belirtmem gerekiyor bir de. bu durum okulların kapanmasıyla ankara ya dönmemle baş gösterdi. 2 hafta önce eskişehir'e gittim ev taşımaya ve 1 hafta boyunca gayet çalıştım,yoruldum falan ama midemde falan hiç bir problemim yoktu. Ankara ya dönünce tekrar başladı her şey.

tembel olduğun için işte. tatili ankara'da geçirdiğin için asosyalleşmişsindir de.

aynı ben. ama öküz gibi yiyorum ben göt göbek yaptım.

muhtemelen öyle ama işte nasıl kurtulucam, dışarı falan çıkmaya çalışıyorum gayet ama ayakta bile duramıyorum ki baş dönmesi, yürürken dengemi tutturamıyorum falan. eh böyle olunca da ya sie git yat evde diyorum kendime.

metabolizmanız dibe vurmuş bence. halsizlik de düzensiz beslenmeden geliyordur. multi-vitamin hapı kullanmanızı tavsiye ederim.

bir de havuz mavuz bişey yapın yav. valla ankara'da boş oturmak hiç çekilmiyor.

ya uzun süredir birlikte olduğun birisi vardır ya da uzun süredir birisiyle birlikte değilsindir. durumunuzdan rahatsız olmana rağmen harekete geçememek sigaranın ne halt olduğunu bilip bırakmamak gibidir ki bunun sonu tiryakiliktir. sonunda durumu kanıksayabilme ihtimalin yüksek. dışarı çık, canlı müzik iyi gelir. illa birileri olmasına gerek yok, git, dinle dön. paran yoksa 3 günde bir çık, gittiğinde bir bira içeride iç, molada da dışarıda içersin. sinemaya falan gitme, ıssız adam olursun bence:D
ya da ne bilim eğer cidden bunlardan birini yapamayacaksan sana çok güzel browser oyunları önerebilirim:)

bu gibi belirtiler safra kesesi taşı olduğunda da gözlenmekte. mide bulantısı akabinde yemek yemekten soğuma, halsizlik ve keyifsizlik bunun yarattığı uyku sorunu vs. yerinizde olsam dahiliye bölümüne bir gidip ne oluyor diye baktırırdım. ayrıca vücütta oluşan taşlar hava değişikliği, basınç değişikliği, hatta ve hatta içtiğiniz suyun değişimiyle bile kendilerini hatırlatırlar kaldığınız yeri değiştirdiğinizi söylediniz ihtimali kuvvetlendiriyor.

geçmiş olsun.

fıtık belirtilerinden biri. yakın zamanda ben de aynı şikayetten doktoruma başvurdum, romatizmal bir krem ve kas gevşetici eşliğinde 3 gün istirahat önerdi ve şuan sorunum yok. siz yine de doktorunuza başvurun.

tetanoz. tetanoz olabilirsin.

Nasıl anlıcaz hadi olduk dielim belirtileri filan ?

tinyurl.com

kuduzdan ölmeyeceksiniz merak etmeyin.

Tetanozdan Ölürsek ? (:

gidin bir tetanoz aşısı olun yaw çok zor birşey değil. tetanoz pastan çok topraktan geçer genelde ve bir çeşit kas felcidir en sonunda solunum sisteminiz felce uğrar ve ölürsünüz en azından böyle hatırlıyorum ben yanlışım varsa düzeltir benden sonrakiler.

reklam politikaları iyi hacı çocuk dünyaya geliyor tv de gördüğü ilk içecek cancanlı reklamıyla kola sonra adam ölcek son göreceği cancanlı reklam kola farklı baktım sanki. bi de tarlada çalıştın mı iyi gidiyo şeker ihtiyacını hızlı karşılıyor bu meret.

popüler olmaması imkansızdı. ilk çıktığı zamanlar tamamen yenilikti ve tadı güzeldi. insanlar da aldı ve içti. sonra bıkma gibi bir alternatif olmadı zaten zira bağımlılık yapıyor ipne, kafein yüzünden midir bilmiyorum..

hım ben çok içmiyorum. ama arada çok canım istiyor. sıcak havalarda hem bir serinlik katıyor içime hem de midemi rahatlatıyor (psikolojik de olabilir). mesela son 2 günde 3 litreye yakın kola içtim, canım istiyor feci.

benim alternatifim gazoz. koladan daha az zararlı olduğunu sanıyorum. hem canımın kola isteğini de azaltıyor. böyle kısır bir döngüye girdim. kola-->gazoz-->su, soda sonra tekrar başa=)

ben 10 yıldır aralıksız iciyorum. lightını agzıma sürmem, oturdugum sofrada kola yoksa olay cıkartırım. sanırım kan şekeri olayıyla ilgili bir mesele benimkisi. coca-cola'nın üzerinede yapan yok tabi. bagımlılık olarak düsünebilirsin.

gerçekten yorgun ve gözlerini açamayacak kadar halsizken; soğuk bir litre pet kolayı açıp yarısına kadar nefes almadan fondiplersen, boğazın yandığı halde gözlerinden akan yaşa rağmen durmayıp, yarıladıktan sonra şişeyi aceleyle ağzından çekip geğirirken bulursun cevabını.

yağlı veya acı yiyceklerin yağı veya biberinin tadı yedikten sonra ağzında kalıyor.yanında kola içince ağzında başka tad kalmıyor.birde ben kahve sevmiyorum.sabahları felan bazen uyanmak için içtiğim oluyor.soğuk duş hesabı iyi geliyor.bore'nin dedikleride var tabi çok güzel anlatmış :)

ben hiç bi türlüsünü içmiyorum kolanın,aslında biraz da yetiştirilirken ailenizin tutumu önemli bu konuda.bizim eve kola girmez biraz garip bi ama öyle(fanta girer kola girmez)
ama bende ice tea bağımlısıyım bir yerden bişi bağımlısı oluyor insan, hayat bu =)

Kola değil ancak, acıyı çok seven bir insan olarak zevk meselesi diyorum. Yoksa insanın zehir gibi acının bir faydası yoktur, zevk işte. Kola ise reklamdan iyi ekmek yiyor diye düşünüyorum. Şahsen çok sevmesem bile arada reklamlarda görünce canım çekiyor alıyorum. Ha bir de aslında meyvesuyunu daha lezzetli bulmama rağmen tatmin edici bulmadığımdan kolayı tercih ediyorum. Yani meyvesuyu bir yudumda gider pek tadını alamazsın. Ancak kola asitli olduğundan, daha yavaş içersin, daha doyurucudur. Yani benim için böyle :)

son 6 ayda toplasan 2 litre kola ve benzeri asitli icecek icmisimdir heralde. alternatifi pek tabiki icetea seftali. su sicak yaz aylarinda gunluk ortalamam 1,5 litre falan heralde. su gibi iciyorum. tevsiye ederim

açıkçası içki içmenin verdiği tatmin duygusunu ancak asitli içecekler verebiliyor. sert olduğu için lıklık içip şişemiyorsun hemen o yüzden içtiğin miktarlar susuzluğu kesiyor hatta karnı doyuruyor.

hay bin kunduz. hangi işkenceden, hangi mazoşizmden bahsediyorsun sen @ermanen?

kola dediğin "hayatın gerçek tadı"dır.

bak yazdım da şimdi canım istedi. bir bardak doldurayım. buz gibi. ooooooh.

keyif verdiğinden kelli bağımlılık yaratıcı kimyasallar, mesela kafein? en basit açıklaması budur herhalde. baloncuk baloncuk boğazda patlamasıyla verdiği yanıltıcı ferahlık da arkadaşların da dediği gibi özellikle yemeklerle iyi gidiyor ve olayın psikolojik yönüne giriyor. adamlar da bunu kullanarak içinde 0 besin maddesi olan dünyanın en "evil" içeceğini bize yutturuyolar.

bağımlılık işte gerek psikolojik gerek kimyasal. fletch in dediği gibi aile yaklaşımıyla da ilgili biz küçükken eve bırak kolayı sütten başka meşrubatımsı girmezdi ben de günde 1 litre süt dikerim bazen öyle bi şey.

ben içmiyorum asitli içecek bazen fast food dışında.

bence ayran, süt ve limonata üçlüsünden uygun olanı, insanoğlunun yapacağı her yemeğin yanına süper gider. yani atıyorum bonfile ile ayran, börek ile limonata, kek ile süt.. gibi.

alternatifi bu üçüdür yani, yerine göre.

duzenli spor yapiniz.

kafanızı dağıtacak hobiler bulun. fotoğraf çekmedir, ermanen'in dediği gibi spordur vs vs..

biran önce kavga etmelisin biriyle. denedim işe yarıyor.

- sigara kullanıyorsan bırak,
- düzenli spor yap, (günde en az bir saat randımanlı olarak koş )
- yaşınında etkisi var tabi, o yaşlarda bende öyleydim.
- hap falan kullanma, vücüdunu ilaca bagımlama.
- bol su iç,

saydıklarımın faydasını göremezsen ki, görmemen icin bir neden bulamıyorum ben. uzman bir hekime görün derim.

Enerjiinizi herhangi bir şekilde boşaltın, ben çalışmaya başlayınca melek gibi olmuştum, yoksa gayet çekilmezim :)
Ayrıca bunun sebebi doğru zamanda doğru kişiye sinirlenmemeden ötürü, farklı kişilere yüklenmek olabilir mi? Yani ben de diğer insanlara yeterince tepki gösteremeyip ailemin üzerine fazla gidebiliyorum, belki benzerdir? Aile deyince kendimle özdeşleştirdim de... Bir de ben boks falan yapmak istemişimdir, bu şekilde sanki agresiflik daha iyi atılır. Boks yapmadım ama yumruk atmak rahatlatıcı.

Bir konuda içinde barındırdığınız olduramamışlık, konduramamışlık sizi etkiliyor olabilir. Bu duruma eziklik diyenler çıkabiliyor ama sanırım sizin sinirliliğinizin kaynağı başka. Belki evde nazınız geçtiği için öylesinizdir.

Bir yerlere bir şeyler karalayın. İçinizi bildiğiniz bütün kelimelerle dökün. Bana teşekkür edeceksiniz. Mesela ekşi sözlük benim anı defterim gibidir. Bazı entry'ler aklıma geçmişte yaşadıklarımı getirir.

Mutlu günler geçirmeniz dileğiyle...

en olmadık kişiye bağırıp temiz bir dayak attırın kendinize, farkedeceksiniz ki o dayaktan sonra bir daha kızarken iki kere düşünmeye başlayacaksınız.

önceden olan bir şey değilse ve ciddi sebeplerden dolayı kızmıyorsan yada başka nedenlerden dolayı gergin değilsen şizofreni başlangıcı olabilir.yok öyle değilse arkadaşlarn dediği gibi oyalancak bişiler bul birde aile içi değilde arkadaşlarına karşı böyle yaparsan sıkıldıkça seni gaza getirip kavga çıkartabilirler.eskiden bende öyleydim.(çabuk gaza gelirdim yani şizofrenik değildim:D )

duzenli seks.

çabuk sinirlenme aslında bazı hastalıkların ya da bileşen eksikliklerinin habercisi olabilir. mesela magnezyum eksikliğinin çok çeşitli sinirsel bozuklukları tetikleyebildiğini okumuştum bir yerde.

aileden uzak üniversitedir bu işlerin tek çözümü.
Ailene bagırıp çagırıyorsun birşey demiyor kimse

dışarda çakarlar agzına 2 tane oturursun götünün üstüne
alamadan gidersin

öyle öyle adam olursun.

seks ve sporla ilgili cevaplara katılıyorum ve arttırıyorum empati kurun. karşınızda size öyle delice bağıran birini hayal edin. derin nefes alıp ona kadar sayarken dev bir evrenin içindeki dönüp duran bir kaya parçasının üstünde bulunduğunuzu anımsayın.
buda demiş ki öfke elinde tuttuğun köz gibidir. içi de dışı da seni yakar yani.

ayrıca durum gerçekten yalnızca psikolojik olmayabilir. araştırın derim.