Normal asteğmen olarak gidip gelecek işte sadece işi çevirmenlik vs. gibi bir olaya yatkın olabilir. Düşeceğin yerler değişir sadece onun dışında bütün asteğmenler aynıdır sabah 8 akşam 5 mesai(bölgeye göre değişebilir) ve ayda en az 1 (yerine göre 6-7 olabilir ki bunlara cehennem diyoruz) 24 saat nöbet usulüne göre çalışırlar. maaş da alırlar hatta gittikleri yerde çok fazla boş lojman varsa lojmanda da kalabilirler. ordu evlerinden yararlanırlar, emekli sandığına 1 yıl prim yatırılır adlarına ve emekli sandığı sağlık karneleri olur. askeri hastanelerden de yararlanırlar. güzel olaydır kısaca işte.

benim dikkat çekmek istediğim nokta dil kurasından Istanbul, Ankara, İzmir den başka şehir çıkmadığı böyle bir şey doğrumu.

cıkabilir neden cıkmasın. bizim bir arkadaş , diyarbakır hava jet ussune cıktı. bir tanesi , izmir çeşmeye çıktı. aam genelde ankara , istanbul olur.

arz talep meselesi. şimdi şırnaktaki bir komutan bana ingilizceyi hayvan gibi konuşan asteğmen lazım dediyse gider şırnağa düşer elbette. ama şu var ki kuraya girmeden önce nerelere düşecekleri bellidir ve bu bilgiyi vermiş olabilirler arkadaşın doğruyu söylüyordur.

dil bildiklerini belge ile kanitlayanlar veya filoloji ya da dil eğitimi mezunlari askere gittiklerinde büyük ihtimalle merkezi komutanlıklara düşüyorlar, bu da büyük sehirler oluyor genelde. benim sınıf arkadaslarimdan biri milli savunma bakanliginda biri milli güvenlik kurulunda baskası once ankara sonra bosna, bir digeri once ankara sonra afganistan da yapti askerligini. bunun yaninda kisa dönem yapanlar da oldu onlar ise dil kurasına katilmadilar ve ufak yerlesim birimlerine dagildilar.

Türkiye NATO'nun büyük tedarikçilerinden birisi, bir çok ülkede ve barış gücünde askerleri var, e bu askerler normal orduya mensup oldukları için yabancı dil bilgileri fazla değildir diye tahmin ediyorum, işbu sebeple TSK koordinasyonu sağlaması için bu üs ve birliklere çevirmen sıfatı ile yedek subay gönderiyor, bu arkadaşlar acemi askerliklerini de İzmir NATO üssünde yapıyorlar genelde, ordan da Balkanlara ya da diğer çatışma/barış gücü bölgelerine. Hatta çok iyi dil bilirseniz, yani birden fazla (tercihen Fransızca-İngilizce) NATO genel karargahında yapabilirsiniz askerliğinizi Brüksel'de. Üniversitedeki hocamız öyle yapmış olduğunu söylemişti bize, başka örneklerini de gördüm ve duydum bugüne kadar. Kasım sonu celbi ile bendeniz de silah altına alınacağım ve ing dili ve edeb. mezunu bir yeminli tercümanım, bakalım nasıl olacak.

bu arada NATO'ya bağlı olarak görevlendirilen yedek subaylar NATO personeli sayıldıkları için dolgun maaş ve sosyal ile askeri imkanlar (lojman, şöför, emireri, jip, dokunulmazlık, uluslararsı geçerli pasaport)'dan yararlanabiliyorlar.

site belki oneremiyorum ama "emule" yi cekip sonra latin diye arattiginizda istemediginiz kadar parcayi aninda cekebilirsiniz. daha iyi degil mi?

önerilebilecek grup/sanatçılarada razıyım.emule de sadece latin diye aratinca bir yigin sey geliyor..kaliteli olanlar hangileri mesela..

gotan project onerebilirim. torrent ten gayet hizli iniyor.

bildigim kadariyla gidip kendiniz "ben askere gitmek istiyorum" demezseniz, tecil suresine kadar bir sey olmaz. ama cok emin degilim.

bıldıgım kadarıyla herhangı bı okulu bıtıren bı kişi 2 yıl askerlıgı tecıl ettırebılıyo.bıttıkten sonra..

ben hemen gıtmek ıstıyorum dersen alırlar senı..

tecil burda kazanılmış hak olduğundan, vay sen mezun oldun gel buraya demezler. 2008 sonuna kadar rahat olsun yani.

tecilin bittiği gibi okulun askerlik şubesine bilgiyi gönderiyor ve hemen tecilin kalkıyor.

4 cevap 2008'e kadar tecil süreni beklersin
1 cevap hemen tecil kalkar diyor

umarım çoğunluğun dediği doğrudur.

söyle oluyor her sene askerlik subesine bizim eleman daha yüksek lisans yapiyor diye yazi gonderiyor enstitu. bu yazi gitmedigi zaman da askerlik subesi acip soruyor durum ne oldu diye. yüksek lisansi bitti artik alin bunu askere derlerse onlar da islemleri baslatiyor. bu durumda yüksek lisansini bitirdikten sonra bu yazismalarin ne zaman bitecegi önem kazaniyor tabii. o vakte kadar serbestsin. ben tezimi yazarken enstitü yaziyi göndermemis, neredeyse askere gidiyorduk oradan biliyorum.

good working

abarttım :)

scharx birde eksiduyurunun ekşi sozluk kullanıcıları için olan bolumunde kolay gelsin in ingilizcesi yazıyo..
entry numarası #4366

internet kullanıcıları goremedıgı ıcın bakamıyorum..belki yardımcı olur..

çevirirken türkçe düşünmenize gerek yok. ingilizce de "iyi çalışmalar" ın tam bir karşılığı yok. bu yüzden her türlü çevirisi tuhaf olur.

resmi mail ne ola ki, derken, ben ingilizce mesajlarimin sonuna "kindest regards" yazarim pek bi begenirim. pek bi nazik selamlarimi iletiyorum dercesine.

have a good work :P

iyi calismalar in ingilizcesi yok, simdiye kadar da benzer bir ifadeye rastlamadim ben resmi mektuplarda, regards sincerely, all the best falan yazilir samimiyet derecesine göre ama zaten gerisini de resmi mektup kaldirmaz.bence bosver hic zorlama kendini

ingilizceyi türkçe gibi düşünmeyin! ilkokuldan beri aynı şey valla ama bunu uygulayın başarıyı tadın.

standart olarak "best regards" yazarım, boşver çalışmayı iyiyi filan :)

:) sincerely e devam o halde.

creative muvo sport c100 tavsiye ederim. aldığınızda radyosuz ama program indirilerek radyolu yapılabiliyor. ses kalitesi de iyi. fiyatı ~ 90 ytl.

edit: geçen gördüm ki 65 ytl'ye kadar düşmüş.

(bkz: creative muvo micro n200 mp3 player)

200 ytl den a$agi bir fiyata bulabilirsin diye umuyorum...

sandisk i tavsiye ederim. o fiyata 1-2 gb hafizasi ve radyosu da olan uygun modelleri var.

sandisk ve philips in fiyatları uygun kaliteli markalar. genç kardeşimize de creative muvolar yakışmaz milattan önce kalmış gibi duruyorlar artık. renkli ekranı olmayan mp3 player mı alınır hem artık değil mi? onun dışında ne alırsan al ama çin malı çakma ipoT alma derim ben. onun dışında şu günde bir ürün siteleri zaten iki günde bir veriyor zaten acelen yoksa piyasadan biraz daha ucuza da alabilirsin kafana uygun bir şey çıkarsa.

voxline diye bi marka var yeni, ithalatçısı profilo'ymuş, teknik servisleri de onlar. ankara'da büyük ve ünlü bir alışveriş merkezinde 2 gb bellek ve radyosuyla 100 ytl gibi bir fiyata satılıyordu,hatta bir de pusula mı ne hediyeliydi. onu kullanmadım ama ona benzer bir model kullanıyorum, menüsü ilk başta karışık ama öğreniliyor hızla. bir de forumlardan internetteki sanal mağazalardan falan taratmışlığım vardır,hiçbir şikayet görmedim.

Oyarlar. Cidden. Ama şu kural geçerlidir: Yakalanırsan!

isterse hoca disipline verebilir. bu durumda da bir dönem uzaklaştırma alırsın muhtemelen. ama pek sanmıyorum, iyice yıkayıp yağlayıp sonra da kabul etmez gibime geliyor benim, dersten de bırakır tabi. büyük bir ihtimalle de anlamaz. ama yine de sen iyice oku anla vereceğin şeyi, ufak tefek değişiklikler yap, konuyla alakalı birşey sorarsa cevap verebil en azından.

google a "hede hödö projesi" yazdığında çıkan sonuca hocanın da aynı şekilde ulaşabileceğini aklından çıkarma. ayrıca namussuz google ödevden bir kaç cümle yazınca şak diye ödevin olduğu yeri bulabiliyor, yani copy paste yaparsan ve hoca kontrol etme huyuna sahipse yakalanma ihtimalin %99.

yaptırımı hocayla muhabbetine bakar. sana kılsa 1 dönemini yakar, çok seviyorsa git bidaha yap gel der, sevmiyor ama iyi niyetliyse sadece dersten bırakır.

hoca eger senin yapmadigini anlarsa bulmasi kolay. bu sebeple risk e girmeyi kabullenmen lazim. ben olsam disipline vermez dogrudan sınıfta birakirdim mesela. eger ayni hocadan baska ders alacak olursan o dersten de gecmen kolay olmayabilir.

ama herseyden öte ayip birsey, yapmamak lazim. kendin yap ama kötü olsun, ondan sıyırmak daha kolay bence.

Okulun plagiarism politikasına ve ciddiyetine göre değişir. Geçen dönem bizim okulda bi öğrenci programlama ödevini internetten bulup verdiği için bir dönem uzaklaştırma aldı.

internette herhangi bir sitede duyurulan ya da mail ile gelen kan araniyor duyurularina güvenmemek gerekiyor. 3 yil once acil olarak hastaneye yatirilmis lösemi li bir cocuk icin kan araniyor ilani dolasiyordu bir ara ortalikta. bence kan araniyor duyurularina "su tarihte ariyoruz ve su tarihe kadar gecerlidir" ibaresi eklenmesi iletilerin güvenilirligini ve islerligini artiracaktir.

Önce sunum dediğin kısa olmalı. Sana ayrılan zamanı öğren. Bitirme tezlerinde 10 dakika, yüksek lisansta 25-30 dakika, doktora tezlerinde ise 45 dakika gibi sunum zamanı olabilir . Başlıkları yazmanı ve konuyu hiç bilmeyene anlatır gibi anlatmanı tavsiye ederim. Sunum sırasında rahat ve cool olmalısın. Milletin soru sorması için bir kısım ayarlamalısın ki sunumlarda bu önemlidir genelde teşekkür kısmından sonra uygulanabilir. En son teşekkür edip bitirirsin. Bir hata vardır sunumlarda sık rastlanan : ya çok fazla yazı ile doldurulur ekran ki tembel sunumcu modudur. ya da çok resimle doldurulur ciddiyet kaybedilir. Eğer resim kullanman gerektiğini düşünüyorsan elbette kullan ama konuyla alakalı olsun. Her sayfanın açıklama kısmını sunum yapacağın kişilere önceden bastırt ve dağıt. Böylece takip etmeleri kolay olur. Bir de sunumuna biraz vakit ayır. İyi çalışılmış bir sunum kesinlikle tam not alacaktır. Ayrıca heyecanlanmanı da tavsiye etmem çünkü bu eksi puan getirir. Zaten çoğu akademisyen sunum sunma ve hazırlama konusundan pek anlamaz nabza göre şerbet vermen eğer karşında marjinal adamlar varsa renklendirmen falan yerinde olacaktır. Sonuçta insanları sıkmadan sana ayrılan sürede konunu güzelce anlatabilmendir sunum denen olay.

ozdek. çok teşekkürler. en azından bir fikrim oldu.

sunum "30 dakika" kadar sürecekmiş.
danışmanım "25 sunu sayfası" kadar olsun dedi.
tez içindekiler tablosundaki her başlığı ayrı bir sayfada mı incelemeliyim bilemedim. bir de bazı alt(-alt) başlıklar zaten yarım sayfacık sürüyor tezde. ???

-resim değil ama tablolar ve istatistikler var incelenen konu hakkında. bunları -koyacağım sunuya.

ben de bir sey söylemis olayim. mutlaka sunumunu arkadaslarinin önünde bir kac kez prova et. senin farkedemedin bir sürü eksikligi ve abartili noktalari mesela sunumu izleyenler farkedebilir. prova tabii süreyi asmaman acisindan da önemli. neyi ne kadar anlatacaksin. hangi resim üzerinde ne kadar duracaksin/durmalisin provasiz bilinmiyor bunlar. kisaca prova sart.

öğreten bir site biliyormusunuz? ingilizcede olur. yükseklisans tezi için.

www.howstuffworks.com sitesi de şahane gibilerinden...

turuncuya yakın bir cildi var bendeki ansiklopedinin. "bu nasıl çalışır" tam adı. ondan mı bahsediyorsun acaba? memlekette var bir kopyası.

ilkokulda iken bizim kütüphanede vardi kim kimdir ansiklopedisi ile de tamamlaniyordu galiba seri. yine ben okul ve halk kütüphanelerine bir bak derim. oralarda hala kopyalari vardir.

o seri ben de var.Ama evin tam olarak neresinde iyi bir araştırma yaptıktan sonra bulabilirim.:)

Bostancı Ömer Faruk Toprak Halk Kütüphanesi'nde bulunmaktadır kendiler. 5 yıl sonra gelen bir cevap neye yarar orasını bilemem ama belki arayan soran olur... :)

(bkz: wiseguy)

business channel da cikiyor her aksam.

ilişkilerin mutlu bir evlilikle bitip bitmeyeceği hakkında yorum yapamamakla birlikte en azından senin yalnız olmadığını söyleyebilirim. Üniversiteyi bitireli yıllar oldu, hala aklımdan bile geçmiyor evlilik. Ama büyük konuşmamak da lazım. Hayat bu, ne göstereceği belli olmaz.

simdi hocam soyle bisey var; coluk cocuk olacak bunla rbuyuyup top oynayacak halı sahaya gidecekler. hah iste o halı sahada kosup cocouklarla gol atabilmen için kondisyonun olması lazım. bunun için de cok yaslanmaman lazım o bakımdan iyi gibi bu yasta evlenmesi.

Ehem. Uzun süreli ilişkilerin evlilikle sonuçlanması ve ailelerin bunu kabul etmesi gayet doğal. Aidiyet duygusu, başkasına güvenme sorunu gibi bir çok sebep sıralayabilirim. Sizde de bir anormallik yok tabi. Herkesin yaptığının doğru olmadığını bir çok örnekle açıklayabilirim.
Son olarak; şu güne kadar gördüğüm kadarıyla, o evlilikler mutlu başlayabilir, ama bir süre sonra çoğunda durum değişecektir. Hatta %73,2'sinin boşanacağını söyleyebilirim.
(bkz: küsüratlı rakam vereyim de salladığım anlaşılmasın)

kisiden kisiye ve ailesine gore degisiyor. benim de 2 arkadasim (cift kendileri) var universitede evlenen , acikcasi sasirmadim evlendiklerine, oyle yakisiyorlar, sorunsuz kaprissiz mukemmel bir iliskileri var. bana sorarsan evlilik yanlis bir kavram zaten. kismet :)

evlenecek tarafların iş hayatını yoluna koymadan (yani en azından bir işe girip orada biraz tutunmadan) evlenmelerini gayet sakıncalı bulan bir insanım. Demiyorum ki, 40 yaşına gel, paranın dibine vurana kadar bekle, ama iş hayatında tutunmak insanın hayata karşı hem güvenini yerine getirir hem de güvencesi olur. Bu iki taraf için de geçerli. Kaldı ki, evlilik öyle kolay bişi diil, aşkla meşkle de olmuyo her şey. Zaten iki insan birbrine alışmaya, aynı evde birbirine tahammül etmeye çalışıyor, bunu öğrenmeye uğraşıyor; bir de ekonomik bir sıkıntı yaşanırsa bu dönemde (ki yaklaşık 2 yıl alır bu alışma olayı), o zaman herşey patlar, benden söylemesi. İlk 3-4 yıl içindeki boşanmaların neredeyse tamamına yakınının nedeni budur.

Ev kadını olacaklara bi diyeceğim yok ama, iki taraf da çalışacaksa bi bekleyin kardeşim 25 yaşına kadar. Kaçmıyor bu meret.

ben de 6 senelik profesyonel üniversite öğrencisiyim ama çevremde evleneyim diyen ve bunun telaşına düşen tek adam göremedim. hatta 1 hafta önce okulda beklemediğim bir şey oldu. bir kız arkadaş ortamda evlilikten laf açılınca "daha çok gencim ulen" anlamında döktürdü.

kanımca uzun süreli ilişkilerin sonucunda yapılan evlilikler daha kısa sürer, hele ki okul zamanında birlikte vakit geçirildiyse durum daha da vahim.

sebeplerine geleyim, şu zamanda sevgiliyle genelde "karı koca hayatı" yaşanıyor, en çılgın dönemlerde eğlencenin dibine vuruluyor. e ulen evliliğe bir şey kalmadı !!

eğer taraflardan birisi cesaret edebilirse evlenmeden önce "bu ilişkinin heyecanı kalmadı" diyor, cesaret edemezlerse formaliteden bir evlilik ve mutsuz günler/aylar/yıllar...

soruna cevap vermedim sanırım hemen vereyim, bu ilişkileri yakından görsek bile gelecekleri hakkında yorum yapmak çok yanlış, dışarı yansıtmadıkları sorunları olabir, taraflardan birisinin niyeti olmayabilir , aileler karşı çıkabilir vs vsbu yüzden çok sağlıksız sonuçlar elde edilebilir. kendi adıma bir örnek vereyim 3.5 - 4 senedir birlikte olduğum bir kız arkadaşım "alo kimlanbu ben evleniyorum" dedi gerisini sen düşün...

ehe, geyik yazmsıtım ilkini de bu sekilde dusunup evlenenler de tanıdım ben.

bir de eskiden beridir "simdi mezun olur da tayinimiz cikarsa dagilmayalim buralarda kalalim uzaklara gitmeyelim" deyu egitim fakültesi ögrencileri son senede yüzük takma yarışına girerdi.herkesin kendisinin bilecegi iş ama tayin icin yapilan evlilikte tayin oluncaya kadar sürer kanimca.

profesyonel olarak uzun sureli iliski falan yasamis biri olarak okul bitince askerlik askerlik bitince is, is bulununca da daha iyi bir iş, bulma kaygısı var. tamami rayına girince "evlenmek? ne gerek var yahu" diye sallama evresine giriliyor. 8. yılın içinde de ayrılıyorsun. yok evlenmek falan.
dağılın.

evet, bu ilişkiler evlilikle biter.

kısa süre sonra da o evlilikler biter. peşlerinden atlı kovalıyormuş gibi okul biter bitmez evlenen insanları anlamıyorum. illa ki boşanıyorlar sonunda.

ben bu konuda bryan'in geyik dedigi mesaja katiliyorum. ben 33 yasindayim, iki oglumun da arkadaslarinin arasinda en iyi basketbol, yakantop, ebeturabirkiuc, yerden yuksek ve ebelemece oynayan anne benim mesela.

tam damarıma bastın, ne güzel şarkılardır.. radyo time da sadece 90 ların şarkılarının yayınlandığı bi program yapılıyordu bi süre önce. hala var mıdır bilmiyorum.
hatırlayamadığım bir sürü şarkıyı ordan duyup sevindirik olmuştum, bakın istersen bi.
yazdıklarının hepsi mevcut, ulaştırabilirim.

musicawhora yi tavsiye edecegim ama oraya da ulasamaz oldum son günlerde.

özellikle istediğin şarkılar varsa, kendi çapımda bir arşivim var, yardımcı olurum

Galadnikov'un dediği gibi Poetaster'da var baya kocaman Türkçe pop arşivi. Ben serdar ortaç konusunda yardımcı olurum, hepsi var. Musicawhora telekomdan engelli sanırım Atmacaged. Antiban.exe gibi programlarla aşılabiliyor sorun ya da youtube'un kapandığı zamanda girilen entry'lere bi bak derim; )

tam olarak sorunun cevabı değil ama bu tip şarkıları bulmanın en bildiğim yolu dcplusplus kullanmak.

Alka-Seltzer öneririm sana enola :)

evet Alka-Seltzer aldım ve yaklaşık 40 dakika içinde mükemmel bi forma girdim :) teşekkürler actionary.

edit: reklamlarını da buldum, süper. "when you eat something you shouldnt"

www.youtube.com

domates suyu yahut ayran da iyi gelebilir. yok bunları duyunca dahi midem bulanıyor diyorsan, sana acilde 1 saat sürecek serum takviyesi tavsiye ediyoruz. kesin çözüm.

edit: alka seltzer çözmüş hadiseyi, geçmiş olsun :)

kekik suyu öneririm. pek bir iyi geliyor

sarar
kiğılı
damat
ramsey
pierre cardin

gibi ünlü markalar var, sarar ve ramsey daha ucuz genelde fiyatlarda bildiğim kadarıyla.

%100 yün kumaş ve dikişi iyi bir elbise minimum 120s dokuma sınırı koyabilirsin. 140-150s lere çıkarsan fiyat artar tabi.

o kıyafetin içinde pek bulunmuyorsan iddiasız bişi alman daha iyi olur. siyah ya da lacivert düz kumaş ideal mesela. sadece önemli günlerde giymek için bir tane olsun diyorsan yanii.

uygun fiyatlı kaliteli bişiler için outlet mağazalara bakmak lazım ama burada beden problemi olabilir. yani 6 drop giyiyorsan istediğini bulursun da 8 dropsa outlette bulmak zor.

marka çok önemli değil kumaş ve dikim iyi olduktan sonra. ama benim favorim damattır. çok özgün kesimleri olur ama birazcık daha pahalı olur ortalamaya göre. D's diye bir marka yaqpmışlar vakko nun W si gibi biraz daha uygun fiyatlı onlara da bakabilirsin. kiğılı da son zamanlarda maliyeti biraz daha düşürüp sürüm yapmaya çalışıyor. hoş takımlar bulabilirsin. sarar a bakacaksan saçma sapan 60-40 lık kumaşlara hiç bakma sırf sarar diye dünyanın en karaktersiz kumaşına para verme. ama microwool kumaşları iyi sararın geçen sene bir tane aldım çok da sık giydim hala dipdiri. sararın interviewlerine de bak pek güzel spor kesimler var. şöyle uzun yaka çift düğme çift yırtmaç dar kesim bir elbise mesela hemen fark ettirir kendini.
crispino diye bir marka var 140s %100 yün çok güzel kumaşlar kıllanıyor iki tane var gardropta çok memnunum. daniel hecter da çadır günleri yapıyor 1/4 fiyat palavra olsa da uygun fiyatları var. ramsey de ankarada kimlik mağazalarında indirimde ama gıcığım rte ye yakınlığından dolayı. aydınlının markaları (becon-pierre cardin- u.s. polo ass n) da yaz indiriminde.beconu tercih et derim. zara ya bir bak hafif spor kesim hoş takımları var. hele ki pantolonları likralı olan takımları çok rahat.
igs de iyidir ama birazcık pahalıdır. ama teeeeeeee lisede aldığım igs blazerı ara sıra giyiyorum hala ve herkesin çok hoşuna gidiyor.ha bak networkin outletlerinde de iyi indirim var. ama networkte 8 drop bulmak çok zordur.

ama dediğim gibi kumaşına bak dikişine bak iyiyse kesimi de hoşuna giderse markaya bakma. mesela uki diye bir markadan elbise aldım geçen hafta. kumaşı da dikişi de gayet kaliteli (bugün telvin de gördü 10 nomerö dedi). neyse marka benim tanımadığım bir marka fiyat da çok uygun olunca (190 lira) adama dediim nedir abi uki nin olayı diye o da abi şölye büyük firma böyle büyük firma günde 4000 elbise üreten fabrikamız var vs vs madem dedim günde 4000 elbise üretiyorsun hani niye ben hiç duymadım sizi meğer adamlar next zara river island a falan üretim yapıyolarmış.

neyse işte böyle orta ve ortanın üstü piyasa.
pis iş hazır elbise almak bedeni olanın kesimi kumaşı iyi olmaz kesimi güzel olanın bedeni olmaz (lanet drop 8) herşeyi iyi olanın 600 milyon etiketi olur. aslında en iyisi paraya kıyıp diktirmek ama terzinin dikmeye istediği paraya (200 den başlayıp 600 liraya kadar çıkıyor kumaş hariç tabi) elbise alınıyor...

olivium'a git derim. eğer çok modayı takip eden biri değilsen (ki değilsin biliyorum:p) (ki takım elbisenin modası mı olur o da ayrı konu) git 300lük takım elbiseyi 100e al. hem de damat falan bile o fiyatta. aldım ordan biliyorum. ucuzcu adamız biz işimiz olmaz öle piyer miyer...

nihilanth saydıgın fırmalar arasında kığılı en ucuz olanı..ancak son donemlerde kiğılğ fiyatlarını dusurmek ıcın kalıteyı baya dusurdu..

gregory arkadasım sana su sekılde tavsıyede bulunabılırım.aynı sorunu bende yasadım.1 gunluk gıyınmek ıcın takım elbıse aldım..baya arastırdım gıydım denedım vs..marka urunler su anda gercekten cok uygun..bı takım elbıseye max 300 ytl vermelısın bence..cunku bu durumda olan cok fazla firma var..

ted lapidus a bi bak derim ben..kalite li ve kalıplar cok guzel..
bide D S Damat var..onunda fıyatlar uygun..

daniel hechter 'ın bir çadırı var,4'te bir fiyatına satılıyor takımlar.ankara'daysanız adresini verebilirim.

ben network-altinyildiz'i da bos gecmeyin derim ben. kampanya donemlerinde 200-250 ytl aralıgında guzel seyler bulunabiliyor

Erol var İstiklal Caddesinde. Network vs. almayacaksanız oraya gidin. Kumaşları Altınyıldız falandır.

vaktin varsa izmit outlet center'a git. bütün iyi markalar var ve ucuz ötesi fiyatlara. git gel yol paranda 16 ytl tutar otobüsle. sürede 1 saat 10 dk gidiş.

izmir de isen balcova ve bayrakli tarafinda iki tane sarar outlet i var. oralarda epey uygun fiyatlari. en azindan daha az kaziklaniyorsun.

nadiren giyiyorsun. bu durumda siyah ya da lacivert dışında bir renk alma. abuk yeni bir moda-model denemesi tercih etme. seneye artık "zamanı geçmiş" olabilir. hatta çizgili falan da olmasın. düz renk ideal. markaları agk açıklamış zaten.. kolay gelsin.

hiçbir moda akımından etkilenmesin dersen lacivert bir blazer ve gri bir pantolon da bakabilirsin.

takım işi yapmış birisi olarak söyleyebilirim ki fiyattan ziyade kaliteye bakınız çünkü bu tip kıyafetler özeldir.vücut özelliklerinize göre seçeceğiniz kıyafetin markasında da seçici olmalısınız.şu anda firmalar arasındaki inanılmaz çekişme sebebiyle kiğılı,beymen,hatemoğlu gibi markaları 149 ytl ye bulmanız mümkün ancak bu markaların ideal fiyatlı ürünlerinde çin kumaşı(ki pek tavsiye etmem) kullanıldığı kulaktan kulağa yayılıyor..benim size tavsiyem eğer fit bir vücudunuz varsa damat dan italyan kesim siyah iki düğmeli bir takım almanız yönünde..hem çok amaçlı hemde modern bir görünüm açısından iyi bir seçim olacaktır.

paparazzi olmasi lazim.

tabloid shows diye de kullanilir.

Unluler ilgili ilgili gercek olaylari haber yapan, fazla dedikoduya girmeyen magazin programlarindan Wikipedia "entertainment news show" diye bahsetmis.

celebrity show da dendigini biliyorum ünlülerin hayatlari ile ilgili bilgi veren programlara.

Cevaplarınız için teşekkür ederim. "Magazin" kelimesinin bire bir karşılığı yok sanırım. "Entertainment" kullanılabiliyor onun yerine.

Kalkan, Kaş, Fethiye civarları rağbet görür İngiliz kadınları ve erkekleri tarafından.

fethiye ve marmaris'te gayet fazla oluyolar.

marmariste bodruma göre çok çok az oluyorlar. diğer yöreleri bilemem.

buralarda pek yok.
nepal 14:02

hazır baslamısken, latinler geliyor mu ya turkiye ye ?

didim de iyi bu konuda küçük bir yer olmasına rağmen..

efendim ingiliz populasyon denince akla didim gelir, su faturalari bile bu güzel beldemizde iki dilde gelmektedir. o derece yani. ama didim fakir ingiliz in mekanidir o yüzden olaysiz da gecmiyor genc bünyeler alkol ile yeni yeni tanisinca.

muğla ili sınırları içerisindeki sayfiye yerlerine bakmanız menfaatiniz icabıdır.

Bu biraz MS Word'de hazırlanmış ödev arıyorum gibi birşey olmuş:) MLA formatını anlatan bir e-book bulmak daha faydalı olur gibime geldi. Bu işe yarar sanırsam:
www.dianahacker.com

MS Word'de hazırlanmış ödev arıyorum zaten. Elimde MLA Handbook var. Marginleri, nerede 1.5 nerede double space kullanıldığını görmek istiyorum.

biraz zor olur ama mla formati kullanan bir akademik dergi bulup oradaki makalelere göz atmak gerekir. bir fikir verir saniyorum. bunun disinda bazi avrupa üniversiteleri yüksek lisans ve doktora tezlerini online olarak paylasima aciyor. mla kullanilmis bir teze ulasabilirsin bu sekilde. ne diyeyim artik.

özel isimler ingilizce ye cevrilmez. ege universitesine de ege university denir. odtu nun metu olarak aniliyor olmasi sanirim ayni zamanda uluslararasi bir üniversite olmasi sebebiyledir.

bazıları ısrarla yanlış kullanıyor da ondan sordum. university of aegean ise yunanistanda bir üni adı imiş bu arada.)

mesela bilgi üniversiteside knowladge university olmuyor. gibi. aslında ilginç olurdu.

"okan university"
hiç polemiğe girmez...

Şayet üniversitenin adında özel isim varsa ve bir de ingilizce'de karşılığı varsa kelimenin, okulun adını çevirirken, ingilizcede var olan çevirisini kullanabiliyorlar. Misal,Karadeniz yerine Black Sea kullanılabilirken; Sütçü İmam, Imam the milkman olmuyor :s

mesela bizim bölümün yayın şeylerinde şöyle kullanılıyodu:
ankara university, faculty of science, astronomy and space sciences

sanırım güzel örnek olmadı hehe. ege'nin ege university, dokuz eylul university, bilkent university, hacettepe university...

Bence olmaz. Zaten sanırım ODTÜ dışında bunu yapan da yok. Bazıları "ama ODTÜ uluslararası üniversite" diyor ama bu mantıklı olsa, ki Bilkent'i geçtim zaten özgün bir ismi var, o zaman Boğaziçi de Bosphorus University derdi kendine. Ya da ne bileyim Koç da Ram University derdi kendine İngilizce.

ben dahiliye doktoruna gidiyorum, uzun zamandir tanidigim ve gittigim biri ve tedaviden de oldukca memnunum.

valla allerjik sivilcelerim var. cilt doktoruna gittim faydalı bir krem verdi işe yaradı.

alerji konusunda uzmanlaşmış doktorlar oluyor
üst solunum yollarına bakan bir doktora gitmiştim sanırım
(kardiyalog da diyor olabilirler kendisine hastane dilinde emin değilim)
acıbadem fln gibi özel ve büyük hastanelerde alerji merkezleri bile var

büyük hastanelerde var mesela çapada var ama ben kozyatağındaki eski adı ptt yeni adı fatih sultan mehmet hastahanesini tavsiye ederim. gayet güzel tetik ve tedavi sunuyorlardı alerjiyle alakalı olarak.

Eğer ciltteki sivilce vs. ise kestirmeden cildiyeye, eğer harbi alerjik diye düşünüyorsanız sanırım dahiliyeye gideceksiniz.En kötüsü kapıda sorun.
Çocuk ise mesela daha farklı önce çocuk doktoruna gitmek gerekir.

allerji dahiliyeye baglı olup,genelde ayrı bir alt daldır,hastanelerde -varsa-allerji uzmanları ve polikliniğini bulmalısınız.
2 "ll" ile yazılır:)

dokuz eylül üniversitesinde ayri bir alerji poliklinigi var bildigim kadari ile. ama olmayan yerlerde genelde dahiliyeciler bakar diye biliyorum.

philips - dvp5960

edit: 80 liralik degil yalniz =)

ama cok guzel... kullaniyorum...

vestel tavsiye etmiyorum.aklında varsa o seçenek bence çıksın yani =)

LG aldik biz bi tane. 139ytl idi, teknosa'da.

daha once de benzer bir soru olmustu aynisini tavsiye etmistim. voxline teknosalarda 90 civarina satiliyor. her birseyi okuyor. güzel bir cihaz. kumandasi dandik görünüyor. aldanmamak lazim.

Ben de boş durmadım, araştırdım. Voxline'ın fayda/maliyet oranı sonsuza yakınsıyor. Sanırsam az sonra Doğubank'tan alacağım.Tşk.

Doğubank'ta 300ytl'ye LG ev sinema sistemi gördüm. Garantisi de var. Ucuz değil mi bu? Divx playeri bir kenara bırakıp bunu mu alsam? LG hakkında fikri olan?

philips dvp5960 kullanıyorum ve memnunum. olumsuz yönü dts desteği olmaması.türkçe altyazı sorunu da çözüldü.

Doğubank'taki 300 liralık LG ev sinema sistemini aldım memnunum belirtiyim.

capture karti veya tv karti ile yapabilirsin onemli olan kullandigin codec. cok zorlamayan bi de program bulman lazim. ben yaparken iuvcr kullaniyordum. gayet iyiydi.

Eğer bunlar çok fazla değilse (20-30 adet gibi) bir yerle anlaşın ve hepsini DVD'ye çektirin. Ben düğün kasetini falan çektirdim böyle DVD'ye sonuç eh işte. Fiyatı da makul olması lazım adetli de 5-10 ytl civarına yapılması lazım. Baktınız çok fiyat çekiyorlar kendiniz girişin ama son çare olsun ;) Böyle işlerle kafayı yemeyecek kadar organize biri değilseniz çok uğraştırır adamı.

yakin zamanda hem pal hem de ntsc kasetleri dvd ye kaydettirmek icin ugrastik. pal videolar bilen birisi yaptiginda orta kalite ile aktarilabiliyor, ama eger hic bilginiz yoksa sizin bu islere bulasmanizi tavsiye etmem: bir miktar ugrastiriyor cünkü. ntsc kasetler ise bir türlü kaydedilemedi, cok uzun ve mesakkatli islemler sonrasinda ancak aktarilabiliyormus. vazgectik biz de yaptirmaktan sonra.

Geçen yerel seçimlerde askerdeydim, oy filan kullanmadım. neden diye soracak olursan, bilemiyorum.

Kullanamazsın. Ben de geçen seçimlerde askerdim ve kullanamadım. Askeri bilmemne kanununda yeri var galiba cinsliğimden sormuştum ve bana birşey gösterilmişti.

bildigim kadari ile askerler (erler yani) oy kullanamiyor.

anayasadan galiba bu madde: (tembeller en son satıra baksın)
“MADDE 67.- Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılması hakkına sahiptir.

Seçimler ve halk oylaması serbest, eşit gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır.

Seçimlerin ve halkoylamasının yapıldığı yılda, ay ve gün hesaba katılmaksızın, 20 yaşma giren her Türk vatandaşı seçme ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir. (17/5/1987 günlü, 3361 sayılı Yasa ile değişik)

Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.

Silah altında bulunan er ve erbaşlarla, askeri öğrenciler, ceza ve tevkif evlerinde bulunan tutuklular ve hükümlüler oy kullanamazlar.”

gece 12 diye biliyorum. ama $oyle de bir $ey var ki, babamin "yine geciktirdiler mina koyim" dedigine de az $ahit olmadim.

Memur diyince devlet memuru kastediliyor herhalde. Yoksa akbanktaki memurların maaşlarını akbank ödüyordur.
Valla bu kadar yıllık devlet memuru çocuğuyum bir kere bile gidip de merak etmedim sizin havale nerden geliyor babacığım diye. Adam emekli oldu zaten ama herhalde devlet ödüyor kurumun ödemesine ihtimal vermiyorum. Adı üstünde devlet memuru.

devlet bir kac gün onceden bankalarin hesabina yatiriyor. bankada kafasina ne zaman eserse o zaman yatiriyor. genelde 12 gibi yatar ama sabah6 7 ye kadar yatmadigi zamanlarda oluyordu bir zamanlar.

Normalde saat 00.00 itibariyle yatması gerekmekte olup, çeşitli nedenlerden ötürü (bilimyorum bu nedenleri) saat 5'i bile bulabilir. Kamu İktisadi Teşekküllerinde çalışan memurların maaşlarını kurum öder. Her kurum bir bankayla anlaşır, personel maaş vs. ödemelerini o banka üzerinden yapar.
657'ye tabi olan memurlarda durum farklı olabilir.

Bilgilerinize arz ederim.

odemeleri alan banka acisindan; odeme ayin 14'unde gece 12:00'de Hazine tarafindan yapilir. parayi hesapta sabah gorursunuz.

olabilirsin. normalde yükseköğretim vs. yönetmeliği nedir bilmem ama o okulun yönetimi isterse seni sözleşmeli öğretmen kabilinden atarlar. ben de bi m.y.o'ya başvurmayı düşünüyorum. nitekim okuduğum bi okulda arkeololi mezunu birisi sivil havacılık dalında önce bölüm derslerine giren öğretmen sonra o meslek y.o'na müdür olmuştu. o derece yani. başarılar.

edit: dediğim örnekte ve kendim için değerleme kriteri sektör tecrübesi idi.

Aslında bölümünü belirtsen daha net bir cevap verebilirdim. Devlet ya da vakıf olsun şayet seni alacaklarsa bir yolunu bulabiliyorlar, bazı prosedürleri ertelemek gibi kolaylıklar olabiliyor özellikle devlet üniversitelerinde.. Vakıf üniversitelerinde de her okulun farklı beklentileri olabiliyor okuluna göre işte. O nedenle okula gidip görüşmek en sağlıklısı. Bir de sanırım 1 ay kadar önce yönetmelikte bazı değişiklikler oldu ama detaylarını bilmiyorum. Benim de araştırmam gerek, ek bi şeyler öğrenirsem sözlük'ten mesaj atarım. iyi akşamlar

yabanci dil okutmani olacaksan yaklasik bir yillik süreden beri yüksek lisans yapmis bitirmis olmak sarti kondu bildigim kadari ile. bu sebeple eger yüksek lisans yoksa devlet üniversitelerinde kadro zor. özel üniversitelerin durumu farkli tabii.
sinav mevzuuna gelince birinci olarak tanidik devreye girmeli derim ben. onun disinda saglam metodoloji bilgisi ve tecrube ariyorlar. baska soru olursa mesaj ile ulas yardimci olmaya calisayim.

Sistem 2006 Eylül ayı itibariyle değişti, okutman olmak için artık arzu ettiğiniz üniversitenin ilgili bölümüne başvuramıyorsunuz, ales ve kpds sınavlarından mevzuatta belirtilen notları aldığınız belgesiyle birlikte merkezi sistem sınava giriyorsunuz, sonra iligli üniversitede mülakat yapılıyor. Eylül ayı itibariyle henüz detaylar netleşmemişti.kimse tam olarak bilmiyordu işlemleri. Şimdi herhangi bi üniversitenin rektörlük personel daire başkanlığına başvurursanız size prosedürü anlatan resmi bir yazı vareceklerdir.

soranlar için, hacettepe ingilizce öğretmenliği bölümü öğrencisiyim, yabancı dil okutmanlığı düşünüyorum haliyle, ancak anladığım kadarıyla kesin bi bilgi yok ortalıkta daha da kötüsü internet üzerindende hiçbir bilgiye ulaşamıyorum. bilgisi olan yeni birşeyler öğrenen olursa bi zahmet

Genelde kelime başı olur. Karakter başı da olabilir.

200 sözlük ya da 1000 karakter başına 4 ytl'den başlayıp çevirmenin kalitesine göre 12-13 ytl'ye kadar çıkabilir.

Teknik tercüme olduğu için normalden pahalı olması lazım.

tercumeler karakter bazinda yapiliyor. Normalde tercume burolari en ucuz 15 ytl den baslatiyolar, teknik ceviri fiyati artiyor. Eger disardan birine yaptiracaksaniz 6-8ytl-18 ytl arasi degisiklik gosterir diye dusunuyorum.

karakter başına hesaplama yapıyorlardı, en son 1000 karakter(orta boy paragraf) 5 ytl idi.

profesyonel teknik ceviri yapan bir arkadasim 200 kelimesini 20 kusur milyondan yapiyordu kışın. 4-5 milyondan baslayan ceviriye hele teknik ceviriye güvenmemek lazim zira ciddi ceviri bürolari teknik cevirileri ya işin erbabina cevirtirler ya da cevirttikten sonra konunun uzmanina kontrol ettirirler ki bu da parayi katlar. ama diyorsan ki bana yeminli tercüme lazim degil, icinde ne yazdigini bileyim yeter, üniversite ögrencileri 4-5 milyondan baslayip 15 milyona kadar farkli fiyat verirler. o da 200-250 kelime ya da 1000 karakter karsiligidir. kişisel fikrimi de sorarsan ceviren adamin emeginin karsiligi en az 10 ytl dir. daha azina yazik günah.

abi adamların işi o.
fighter pilot nası kullanıyo o uçağı ben asıl onu merak ediyorum:)
şaka ir yana sırtlarında numaraları var bi de ma.tan önce bakar eder falan.

oynadiklari mevki de belirli, macin ilk bir kac dakikasindan sonra sahanin neresinde kim oynuyor zaten belli oluyor. bir de tabii mac anlatirken kabinde bir kac ekrandan onlar da görebiliyor sanirim neler oluyor neler bitiyor. ama tabii en kötüsü dünya kupasi avrupa kupasi maclari gibi hic tanimadigin bilmedigin adamlarin oynadigi maclar. halit kivanc böyle maclar icin fotograflara bakiyoruz sirt numaralarini okuyoruz falan demisti ben de hatirliyorum.

tanınmamış adamların isimlerini salladıkları da oluyor tabii.

abi formada numaralari var?
ayrica salliyorlar da cogu zaman..

mesela ilker yasin genelde yanlış söyler :)

pide-nizam pide taksim. bi subesi ingiliz konsoloslugunun orda. digeri de benetton un karsısındaki sokakta.

hamburgeri kızılkayalarda, taksim meydanında.

www.istanbul.net.tr

www.yemeksepeti.com

Kaşıbeyaz
Şenlikköy, çatal sokak no: 17 Florya / İstanbul
Tel : + 90 212 663 28 90
www.kasibeyaz.com.tr

simdi canlarim, benim istedigim daha cok boyle gizli kalmis lezzetler... eger luks yerler isteseydim, kebap icin levent tike, olmadi beyti; balik icin kurucesmede mavi balik der cikardim isin icinden... ama bana diyeceksiniz ki uykuluk yiyeceksin sutlucede sadrazamn kemal'de ben kefilim... kokoreci sampiyonda yemiycen ne oyle ekmek arasi domates, mercan daha iyi ama ben sirkecide imparatoru tek gecerim, paran varsa ama al bi bilet ankaraya, git aoc'ye ye doya doya... ucuz yer ariyosan, buryan falan icin fatihte kadinlar pazari fena degil ama yoresel anlamda gercek lezzeti horhorda kesin yakalarsin... bunun gibi spesifik seyler lazim... gerci artik pek aciliyeti kalmadi, o yuzden basliktaki acil ifadesini kaldiriyorum simdi ama bu basligi sozlugun gurme tavsiyeleri niyetine bir guzel doldurursak tum yazarlar icin cok mutual olur kanaatindeyim...

bordeaux'dan gelen mesaj hos olmus:

şık bi yerde sosyeteye karısmadan balık yicem derseniz, kireçburnu set balık. yemekten sonra sufle yiyiniz mutlaka.(kredi kartı gecmiyor)

soslu kanat yicem vs diyorsanız üşenmeyip beylikdüzüne kanatçı muhtara. aynı yerde şahane testi kebabı da yersiniz gitmişken.

yine biraz para verelim, etrafımızda deli gibi hizmet olsun, rakı kebap ve diğer yerel yemekler derseniz ataşehir trio nun karşısındaki sahan'a gidebilirsiniz.

kaburga tava yiyelim, güzel hizmer olsun, insan muamelesi gorelim diyorsanız bostancıda tavacı recep. hem sahane ayran da içersiniz, arkasından da dondurmalı irmik helvası.

afiyet olsun :)

taksimde "gani gani" var, kesinlikle tavsiye edilir

kimsenin çiya dememiş olmasina şaşırdım. türkiye de bir eşi daha oldugunu sanmiyorum. ecnebi bir tanidik today i met god in ciya demisti orada yedikten sonra. o kadar yani. kadıköy de mekan internet sitesi ve hatta dergisi bile var.

vidocQ olabilir.

una pura formalita olsa gerek.
www.imdb.com

vidocq degil una pura formalita imis. robin e tesekkür ederim gayreti icin. seyretmeyen de bir seyretsin derim.

hmm ona da ulasmistim fakat vidocq daha uygun gelmisti :=)

teknik servislere asla guvenmiyorum. kendiniz ogrenip halletmeniz en saglami.

Internetten arastirip asiri isinma problemi biliniyor mu diye baktin mi? Oneririm. O bilgiyle teknik servisi arayip konuyu bilip bilmediklerini ogrenebilirsin. Daha once yaptilarsa, standart cozum varsa daha cok guvenebilirsin.

Onun disinda, garanti kapsaminda degilse kesin once kendin halletmeye calis compumaster'in dedigi gibi.

birkac tanidigin başına geldi, garantisi olsa bile birseyler uydurup kullanici hatasi diyorlar ve garanti kapsami dişında tutmaya calisiyorlar. bu sebeple servise götürmeden once bir kac kez düsün arastir ve ayni modeli kullanan diger kisilere ulasmaya calis derim.

Kesinlikle siz dokunmadan teknik servise getirin. İşlemci üzerine sürülen termik ısı macunu zamanla kuruyor. Bakımı yapılmadığı takdirde cihazda kitlenmeler başlıyor. Hatta cpu bile bozulabilir. Ayrıca aşırı toz da cpu fanının performansını etkiler. Teknik serviste böyle kontroller fix tir. Sakın ehil olmayan ellere teslim etmeyiniz.

Biliyormuş gibi davranırsanız kullanıcı hatasına sokmaya çekinirler ;)

HP okmeydanındaki teknik servisi gayet iyi. bende de vardı ısınma problemi, fanını değiştirdiler sorun halloldu, şikayetleri güzel yazarsan tek tek hepsine bakıyorlar. wireless düşük çekiyor demiştim, antenleri bile değiştirmişler. bence servise bi göster

aynı dert bende de var. servise makinamı verip beklemektense ayrıca oraya da para vermektense laptopun altına "cooler" almayı düşünüyorum. arkadaşım aldı. cpu fanı bile çalışmıyor dedi. serin serin oh.

Yaz geldi artık ısınma sorunları başlar tabi. Fazla ısınıyor derken nedir bunun ayarı plastik parçalar falan erimeye başlamadı herhalde? Eğer sürekli işlem gücü gerektiren bir iş yapılıyorsa (ne bileyim 3 boyutlu render işleri gibi) ısınması ve soğuyamaması normaldir. Ama webde geziniyorken altında da yorgan falan yokken bu ısınmayı yapıyorsa fanda problem olabilir neden olmasın. Bunu anlamanın yolu da fanın çalışıp çalışmadığını sesi kontrol ederek vs. kontrol etmektir. Eğer doğru tanıyla giderseniz çözüm süresi kısılacaktır. Küçükyalı'daki koç sistem benim çok zor bir işimi halletti ben doğru yönlendirince ki umutsuzdum açıkçası.

ben de hp sahibiyim. bu sorun bios versiyonundan kaynaklaniyor. hp.com da drivers kismindan kendi bilgisayarini secersen updatelerden bios icin olanini cekersen sorun duzelicektir muhtemelen

fakat son update'i (f.16) yaptigimda tekrar fazla isinmaya basladi, ben de onceki update'i tekrar yukledim, duzeldi. boyle bir sey de mumkun yani. deneme/yanilma olayi.

yarın fakülteden bir tarih hocası bulup soracağım ben. eğer gerçekse kral bir kahinmiş kendileri.

bu halının dolmabahçe sarayında olduğu iddia ediliyor. ve depoda falan değil halka açık kısımlardaymış. mekan dolmabahçe değil pera palas ta olabilir... kısaca atatürük'ün kaldığı ve halka açık mekanlardan birinde diye biliyorum...

atatürk ün sabah 9 u 5 gece degil sabaha karsi 4-5 gibi öldügü söylenir hep, can dündar da bir belgesel de aynisini söylemisti yanlis hatirlamiyorsam. hatta doktor doktor kalksana lambalari yaksana falan delil olarak gösterilir. o sebeple halinin üstündeki saat muhtemelen sahte ölüm saatini gösteriyor demektir.

pdf to word olması yeterli bu arada

foxit pdf creator kullaniyorum pek bir memnunum.

(bilgisayar kaynaklarını sömüren jenerik programlardan ho$lanmasam da) adobe acrobat profeesional diyorum.
freeware vb. programlar randımanlı olmuyor. p2p'den çok rahat bulursun.

lipton normal, deren normal ya da çaykur turist 1 kg
50 gr kadar -aromasız- kaçak çay dediğimiz aslında gayet legal olan çay (markayı unuttum yeşil mavi kırmızı 250grlık bir ambalajı var reyondaki en pahalılardan olduğunu hatırlıyorum)
50 gr bergamot aromalı çay -çaykurunki iyidir-
her demliğe de bir ya da iki tomurcuk karanfil atabilirsin.

çayı demliğe atınca soğuk suyu yarıya kadar doldur iyice çalkala sonra da sallaya sallaya boşalt suyu. böylece hem çayın işe yaramaz toz kısmı tarih olup bulanıklığa neden olmayak hem de nemli çay demlenene kadar kavrulup acımayacaktır.

afiyet olsun.

ahmad tea var, migros ta satildigini gordum bir arkadasim bana iran dan getirmisti . orada pek bir ünlü kaliteli caymis, lipton falan hak getire. bence karisimi bir de onunla dene.

kimyon kat biraz.

demlerken 1 adet tarçın kabuğu atıver içine.. sonra 2 demlik içmezseniz, getirin ben içerim..

karbonat kat. kaveci işi olsun.

miktar biraz çok olabilir ama benim tavsiyem budur.
1 kg çaykur kamelya çayı
500 gr çaykur rize turist çayı
500 gr çaykur çay filizi
250 gr çaykur çay çiçeği
ayrıca (bkz: #10553559)

hayır zaten hızlı gidildiğinde zamandan tasarruf ediyorsun yakıtı daha fazla yaktığın için. gaza daha fazla basıyosun, tekerleri döndürmek için daha fazla güç harcıyosun bu da yakıta maloluyor ;) 90 km'yi geçmediğinde ise daha yavaş gidiyorsun, geç kalıyorsun ama yakıt normal tüketiliyor.

(alternatif maliyet denir buna hatta iktisatta da vardır. normal hızla gidersen yakıtı normal yakarsın ama alternatif maliyet olarak gideceğin yere geç varırsın gibi..)

bu arada belli hızın altına düştüğünde devir düşüklüğünden dolayı araba yine çok yakar. mesela şehir içinde dur kalk ve 50 yi geçmeyen hızla seyreden araç 90 la giden arabaya göre daha fazla yakıt tüketir.

bir el kitapciginda 90 km nin üzerine cikilan/altına düşülen her 10 km başına 100 km mesafede bir litre fazladan yaktigi yaziyordu. tecrube ile de denenmis boyumuzun ölçüsü alınmıştır.

Bunun mantikla cozulecek bir yani yok. Tek yapabilecegin, motorun hizlandikca nede kadar daha cok yakit tukettigine dair somut bilgi edinmek. Ondan sonra verdigin ornegi sayilara vurup neyin dogru oldugunu bulabilirsin.

çok şehir dışı giden biri somutlasa daha faydalı olur. ben burda mantık yaptım, yani uzun yolda az yaksın araba diye 90 km yi aşmamak makul gelmedi bana 500 km gibi mesafede %30 daha uzun süre yakıt tükenmeye devam ediyor

denemeyle bir diğer örnek de 90-100 km (2500-3000 devir) arasında yaklaşık 1/4 depo benzinle gittiğim yolu 130-180 km hızla(uzun zamandır o hıza çıkmadığım için hatırlamamakla beraber 4500-5500 devir arası olsa gerek) ile benzin göstergesinin düşüşünü görerek 1/2 depo benzinle gitmiştim.
araçların yakıt tüketimleride 90 km/sa hızda hesaplanır, ona göre yazılır, hızdaki her artış daha fazla yakıt tüketimine neden olur.

or:A arabası saate 90/km ile 100 km de yaklasık 8litre yaksın . B arabası ıse saate 130 ile 100/km de 12litre yakacak.(90 km hızdan sonra her kılometre ıcın %1 artıs beklenır, arabadan arabaya degısmesı olagandır.) A arabası 500km de 40 litre benzın yakarken ,B arabası 500 km de 60litre benzın yakacak. yanı 20 litre daha fazla .
sızın dedıgınız gıbı zamanla alakalı bırsey yok , olay sadece gıdilen km ıle alakalı.
5 km yi kosarak mı daha cok yorulursunuz ,yoksa yuruyerek mi? zamanı bos verın!!

yakıt tüketim performanslarının birimi zaten her şeyi ele vermektedir. yol bilgisayarı olan araçlarda anlık yaktı tüketimi görülebilir. mesela 90 km/saat sabit hızda 5lt/100km. bu yüz km'yi kaç saatte aldığınızın önemi yoktur. aynı yakıt tüketim performansı 120 sabit hızla gidince 7lt/100km olur. yine bu 100 km'yi kaç dakikada aldığınızın önemi yoktur. yani sonuçta x ile y nin arasında 100 km mesafe varsa sen bunu 90 km/saat sabit hızla gidip 5 lt benzin harcarsın ama 120 km/saat ile gidince 7 lt benzin harcarsın. haa ne olur birinde arabayı daha az kullandığından amortismandan kar edersin. (aslında etmeyebilirsin de, hızlı gidince bir çok parça daha hızlı eskiyor olabilir, bu konuyu bilen varsa aydınlatırsa bizi iyi olur)

hızla ya da süreyle alakalı değil, motor devri ile alakalıdır. eskiden 100ü geçince çift karbüratör çalışır iki katı yakar filan derlerdi. duyduğunuz budur büyük ihtimalle. çift karbüratör denilen olay apayrı. aslında söylenmek istenen çift boğaz karbüratörler için. çift boğaz karbüratörlerde birinci kelebek tam açıldıktan sonra diğer kelebek açılır. bunun da hızla ilgisi yoktur. düşük viteste arabayı zorladığınızda da ikinci boğazı açarsınız. aracınız dört boğaz karbüratörlüyse ikisi tam açılmadan diğer ikisi açılmayacaktır. enjeksiyonlularda böyle bir şey yok tabi ki...

dizel aracla denenmis soyle birsey de mevcut; ank-ist arasi 90'i gecmeden(uyumamak icin zorlanarak)1/4 depo, 140 ile giderken 2/5 depo (depo=50lt) ile gidilebildi. sonraki tecrubelerimde 90'i gecmemek icin dusuk devir kasildiginda aracin daha cok yakildigi goruldu.

bu arada yakit mekanik gostergesi yalancidir. yariya kadar cok yavas ilerler yariyi gectikten sonra da hemencecik duser.

cevap çok basittir. depodaki benzinin motora girdiği tek nokta vardır ki bu da gaz pedalı ile kontrol edilir. bütün benzin tüketimi hikayesi budur. gaza çok basarsanız çok harcarsınız, gaza az basarsanız az harcarsınız. derler ki "inik lastik havası yakıt tüketimine neden olur". niye? çünkü inik lastikle ulaşmak istediğiniz hıza ulaşbilmek için gaza daha fazla basmanız gerekir. arabanın daha az yakıtla daha çok iş yapmasınız sağlayan vites sistemi, beşinci vitesten sonra işe yaramadığı için, arabayı hızlandırmak için daha fazla gaza basmak gerektiği için "100 km üstü çok yakar" denir.

okadar çok parametresi varki yakıt tüketiminin akıllara zarar. durum tamamen motorun içindeki pistonların dakikadaki hareketi ile yani devir ile alakalı.

Misal arabamız 8 ileri vites olsa motor 1000 devirde 8. viteste 1 litre yakıt yakabilir belkide. Ama vites aralıkları dar olacağından manuel kullanımı keyifsiz olacaktır bence. Birde vites dişlileri hayvani boyutlara ulaşacağından kullanışsız bir vites kutusu olacak. Başka bir değişken ise sürtünme meselesi. araba ne kadar bakımlı rulmanlar ne kadar akıcı çalışıyor ise büyük etkileri olacaktır.

İşin özü yakıt tüketiminde zaman kavramını hesaba katmak yanıltıcı sonuç verir kanatindeyim. Verimlilik hesaplanırken hesaba katmak daha mantıklı gibi. Misal ben 1 saatte ankaraya gidip 50.000$lık iş bağlayıp 1 saatte geri dönmek isterim böylece öğleden sonra işe güce bakarım. ama gidiş dönüş 10 saat harcarsam ahanda öldü 1 gün yolda.

Birde gaz pedalı ile ayağınız arasında bir yumurta varmış gibi kullanırsanız. yani onu kırmadan. süper ekonomik oluyor hakkaten.

kullandığım araçta anlık yakıt tüketimini gösteren bir ekran var, 5. viteste 3000 devir civarında 7-8 litre/100km gösteriyor hızım 100km/s oluyor. 4 veya 5. viteste 6000-7000 devir çevirirken ise 40lt/100km değerine kadar ulaşıyorum 220-230+km/s hıza ulaşıyor.

ilk durumda 8 litre yakıtla 1 saatte 100km yol alıyorum.
ikinci durumda 40lt yakıtla yuvarlak hesap yarım saatte 100km yol alıyorum.

bunları geçiyorum izmir-bursa arası 350km, eğer basmazsam 3.5-4 saate bursaya giriyorum ve yarım depodan biraz az yakıyor depo 65 lt.

eğer basarsam çeyrek depo benzinim kalıyor. ama 45dk veya bir saat erken varıyorum.arada yarım depo fark var.

ayrıca radara 110km/s hızın üstünde yakalandığına 180ytl civarı ceza yiyorsun ki o da bütün hesaplarını gereksiz kılıyor :)

www.siyahkahve.com var sanırım. Birkaç tane daha vardı bildiğim ama şu an hatırlamıyorum. Bir de öğrenci yazıları bölümü olan www.yerleske.net var. Okulumuzun eski resmi öğrenci sitesi: )

www.altzine.net var bir de hayalet geminin arşivi var oku oku bitmez www.hayaletgemi.com

www.guncem.com var bir de.. kısa öykü sitesi deil esasen isminden de anlaşılabileceği üzere, ama bazen yazıyor insanlar ilginç şeyler..

Heh bir de şu vardı ilginizi çekerse;

(bkz: hicbitmeyenhikayeler com)

babylon'dan şaşmamak gerek. emule'dan crack'li halini bulmak mümkün.
ardından kendi sitesinden bir terimler sözlüğü edinilebilir:
www.babylon.com
www.babylon.com

kolaylıklar..

zargan.com u önerecegim. ingilizce türkce de oldukca iyi.

clone dvd var.
sorun cikarmiyor orjinal dvdlerde de.

bu işin piri dvd shrinktir. istediğin gibi özellikleri filan da ekleyip çıkarabiliyorsun.

dvdshrink en iyisi bence de. ama bazi dvd lerde koruma oluyor, onu kurmak icinde dvd decyrpter gibi birsey kullanmak bazen faydali olabiliyor.

assert h agzimdan almis clone dvd'yi :)

Çok hoş bir program var bu işi zahmetsizce yapıyor da adı neydi sözlüğe bile yazdım sanıyordum ama bulamıyorum şimdi :) DVD9 u 2 DVD5 e bölebiliyor falan yok dersen tamam abi sıkıştırayım öyleyse diyor.

DVDFAB :)
DVDFab Platinum v3 0 8 0 FINAL hatta release adı son bulunabilen.

www.divshare.com

kolonyalı mendille temizle. ben hep öyle yaptım, hiçbi şey olmadı.
ama kolonyalı mendille temizledikten sonra bi bezle sil zira silme yönünün izi çıkıyo ve rahatsız edici olabiliyo.

#4493 no'lu duyuru acıklayıcı olur sanırım...
not: alkol zararlı.

alkol kullanma. laptop ekranı için losyon satılıyor. cam sil de bir yöntemdir.

2 yasindaki oglum pastel kalem ve tükenmez kalem ile boyamisti ekrani. kolonyali mendil pek ise yaramamisti, ben de cd temizleme sıvısı ile temizledim oldukca ise yaradi. bir de yumusak bez tabii.

yakın zamanda ben de yaptirdim bir seneye yakin bir gecikme ile. cinarli da biz almiyoruz ceza trafikte verirsiniz demislerdi, trafikten de birsey cikmadi. cuma günü ögleden sonra 3.30 da gittim tüm islemler 4.00 te bitmisti. sana da aynisini tavsiye ederim. hic kimse ne ilk yardim cantasi ne de yangın tüpüne bakmadi.

ceza ödemezsin. neye bakılacağı da tamamen oradaki memurun insiyatifi. ama her ihtimale karşı ilk yardım çantan yangın tüpün trafik setin hazır bulunsun orada fahiş fiyata satın almaktan iyidir. bir de egsoz muayeneni gitmeden yetkili başka bir birimde (ankarada servisler ya da yollardaki mobil elemanlar yapabiliyor) yaptırırsan zaman kazanmış olursun.

oraya giderken polise yakalanirsan ceza yersin.

oncelikle arac vergi dairesine git.oradan arabanin temiz kagidini cikarttir.ve muayene harcini ode 100 civari olmasi lazim.aldigin iki evrak,arabanin egzoz muayenesiyle birlikte.git muayeneye.egzoz muayenesi 15 kagit.bunlari gitmeden once yapki gidip orda sinir harbi yasama.yangin tupu vs.yoksa orda satiliyor.ama gidipte alma.evraklarin tamam oldugu icin direk git gir muayeneye.en sirin tavrini takin hafif salak oyna.inat ederse yok bunlar diye seyyar saticilardan abi alacam 5 dk sona iade edecem 5 kagida anlasalim de.kabul edeceklerdir.toplam islem suren 5 dakikadir.budur

eğer polise yakalanmadan gidersen ceza ödemezsin, yakalanırsan aracı bağlarlar, asgari cezanın 2 katı da ceza keserler. ayrıca çekici ve otopark parası da cabası.

Yangın tüpü hede hödeöyü varsa bir arkadaşından ödünç al. Anlatıldığı gibi vergi dairesi işlerini yap, Narlıdere'de küçük bir vergi ofisi var, herhalde Çınarlı'da da vardır. Bu arada İzmir'de bunlar haricinde vize işlemi yapan yer bilmiyorum. Neyse. Sabahın köründe gitme, herkes senin gibi düşünüp kuyruk oluyor. Öğlen 11 gibi boşalıyor mekanlar, 15 dakikada hallediyorsun.

Polis yakalamadığı sürece ceza yemezsin bu arada.

yangın söndürme tüpü, ilkyardım çantası falan var orda sorun yok, sınavımdan dolayı da saat 3 gibi falan gidicem zaten. bi vergi dairesi kağıdı kalıyo geriye. egzoz muayenemde aralık ayına kadar geçerli, yine de gitmem gerekir mi?

sanırım bu durumda gerek kalmaz emisyon ölçümüne ama emin olamıyorum zira ben en son gittiğimde polis ulan yeter oyaladığın git yaptır yoksa yakacam bu arabayı dercesine zorla yollamıştı. haliyle gittiğimde herşeyim eksikti... en iyisi karayolları genel müdürlüğünü ya da muayene istayonunu arayıp sormak.

edit: www.kgm.gov.tr
de ölçümün yapıldığına dair belge dediğine göre gerek yok yeni ölçüme.

eğer yakalanmamışsan gecikme yüzünden muayene anında ceza falan verilmiyor. sadece muayene ücreti veriliyor. araba yeni sayılabilecek modellerdense, hiçbir şeyine bakmıyorlar genelde. 1980 model eski kasa şahinle gidince inceliyorlar biraz. zorluk çıkarıyorlar. bir de eksoz modifiyesi falan varsa onları çıkart öyle git, yapmıyorlar muayeneyi.

Muayenesiz araçla gezince ilk yakalanışta bana 52 ytl kestiler. aracı da sisteme kaydettiler ve uyardılar. sonra ben buralarda değildim bir süre, sonra dönünce de ihmal ettim, bir kez daha yakaladılar, telsizle sordurup aracın da bir kere ihtar aldığını öğrenince hem yine 52 ytl kestiler hem arabayı bağladılar. sonra muayene harcını filan yatırınca aracı bağlanan otoparktan çıkarıp muayeneye götürdüm. muayene harcı gecikme nedeniyle cezalı olmuyor ancak yolda yakalanırsanız dediğim gibi bir prosedürü var.

muayeneyi yaptırdım, buyrun (bkz: #10752587)

valla abi oncelikle gecmi$ olsun.
$oyle $eyler yapabilirdin.. ornegin merdivenden a$agi atabilirdin olan gucunle, kacarken du$tu derdin. eve girseydi bi $ekilde kendi kendine yaptigina inandirabilecegin bi$eyler yapabilirdin belki. hani diyorlar ya tut balkondan at yapabiliyorsan diye, o tarz $eyler. onun di$inda direkt zarar verirsen sen suclu oluyorsun.

Geçmiş olsun.

Geçen senenin haberi. Bir hırsız, iki Nijeryalı (Başka bir Afrika ülkesi de olabilir) öğrencinin kaldığı eve girmiş. Öğrenciler bunu yakalamış, bir güzel dövmüş ve apartman boşluğunda merdiven korkuğuna bağlayıp polis çağırmışlar. Bir şey olmamış. Yani adamın canını almadıktan sonra, polis adamı (sakat bırakmayacak) kadar hırpaladığına bakmaz. Ayrıca hırsızı yakaladığın için madalya da takmazlar. O yüzden bence adam kaçmaya başladıktan sonra, hiç bulaşmamak en güzelidir...

iki sene kadar önce de acik balkon kapisindan bizim eve girmisti hirsiz. komsular haber vermis polis geldi yakaladi aninda. hicbirsey olmadi ifadeler alindiktan sonra adam serbest kaldi. gecenlerde mahkemesi oldu, ben gittim hirsiz ve avukati davaya gelmediler. baska yerlerdeki dosyalarla birlestirilmesi karara baglandi falan filan. yani yakalamadigin iyi olmus bir yerde.

bir de ekleyeyim hemen. hirsiz girdiginde komsular da toplasti tabii herkes bir anisini anlatiyor. dediklerine göre gece giren hirsiz gündüz girenden daha fazla ceza yiyormus, bu sebeple de hirsizlar gün dogumunda sabaha karsi giriyormus evlere.

bu tür durumlarda hırsıza darp uygulandığında, ev sahibinin suçlu durumuna düştüğünü okumuştum.

başka türkiye yok!

geçen gün ntv'deki biri bana anlatsın'da konuşuluyordu. yatak odanızda yapacağınız her şey nefsi müdafaaya giriyormuş. hatta gerekirse silah vs. kullanmak bile. (sanırım)

büyük geçmiş olsun, kazasız belasız atlattığın iyi olmuş boşver.

arkadaşımın evine 2 sene önce hırsız girdi, jandarma geldiğinde "siz adamı 'indirin' elinde bir şey yoksa bile biz bıçak tutuştururuz rahat olun" demiş. kısacası rapor tutan polise/jandarmaya bağlı.

hırsız hem suçlu hem güçlü, evinde adamı yaralarsan ve senden şikayetçi olursa ceza alırsın. "yatak odası hariç" demek istiyorum ama efsane mi gerçek mi net bir bilgim yok.

bir anımı daha anlatayım ders olsun. 4 sene önce bursada otururken kardeşimin arkadaşıyla tanıştım. çocuğun babası otoparkta arabasının teybini çalan 3 hırsıza balkondan "napıyorsunuzlan diye bağırmış, "içeri gir lan" diye cevap gelince çıkarmış silahı saydırmış. 1 kişi kaçmış, 1 kişi yaralanmış, 1 kişi korkudan bayılmış. polis geldiğinde bunların bol sabıkalı, cinayetten aranan tipler olduğu ortaya çıkmış. babası ceza almamış ama başına geleni söyleyeyim : bir kaç hafta sonra hırsızların yakınları çocuğun babasını öldürmüşler ! kısacası hırsıza yapacakların sana 100 katı olarak geri dönecektir, bulaşmamak en iyisi.

bana kalsa vurur dağa taşa atarım ama tek gezmedikleri ve "boş" gezmedikleri gerçeğini göz önüne almanız gerek.

dur dur son anı. geçen sene WRC de görevliyken diktiler bizi dağ başına köylülerden biri geliyor biri gidiyor. derken birisiyle muhabbete başladık, hırsızdan açıldı muhabbet. tanıdığı bir hırsız varmış. eve nasıl sessizce girdiklerinin cevabını buldum. adamlar eve girmeden önce kapıdan, bacadan bir şekilde adını öğrenemediğim bir sprey sıkıyorlarmış. zaten uykuda olan bünye bir derece daha ağır uykuya dalıyormuş. adamlar dalga geçer gibi işlerini halledip kaçıyormuş.

yatak odasında öldürünce bir şey olmaz hikayedir. yatak odasının özellikle öne çıkması hırsızın sizin hayatınızı tehlikeye atabilecek kadar size yaklaşması. yatak odası, salon fark etmez. ancak onda bile hırsızın elinde bıçak mıçak olması gerekiyor. yani adam dibinize de gelse eğer hayati tehliken yoksa hırsızı hırpalamak bile haksız fiil teşkil eder. evinize giren hırsızı öldürmeniz ya da yaralamanız durumunda ancak cezada indirim alabilirsiniz.

bunun türkiye'yle de alakası yoktur hemen hemen bütün dünyada bu böyledir. verilecek bir ceza varsa hukuk verir(bunu tartışmak ayrı konu). inanmayacaksınız ama türk ceza kanunu şu anda çoğu hükmüyle modern bir kanundur.

hukuka giriş dersinden aklımda kalanlara göre,hırsız sizi ölümle tehdit etmedikçe onu öldürmeniz nefsi müdafaya girmiyor.(yani onun elinde bıçak varken sizde silah varsa bile bu nefsi müdafaya girmiyor)
o yüzden evlerine hırsız giren bir tanıdığımıza polisin söylediğine göre hırsızı camdan atın önerisi onlara da söylenmiş.sanırım polisler de yakalayıp,sabah salmaktan bıkmışlar,herkese bu öneriyi veriyorlar.

geçmiş olsun abicim, ne kadar modern bir ceza kanunumuz var ki polisimiz vatandaşa "abi sen camdan at gerisini bize bırak" diyebiliyor. "mosmodern" olmuşuz canlar heyoooooo...

benim cevabıma gelince abicim "yamultursan" hiçbişi olmaz. hatta madem polis öyle diyor yamulttuktan sonra balkondan atıp düştü salak diyebilirsin pekala ne ala...

cok gecmis olsun. benim bir arkadasimin basina gelmis, hirsiz evdeyken uyanmis ve onu goren hirsiz birsey alamadan kacmis, fakat daha sonraki gunlerde gene gelmis, alamadiklarini almak icin. O yuzden hirsizi yamultmaktan ziyade siz kilitlerinizi falan ihmal etmeyin, bir de o inanilmaz ses cikartan minik alarmlardan koyun kapiniza... ve evet bulasmayin aman...

anladığım kadarıyla en güzeli balkondan atmak. ev zaten dördüncü kat. bahçede de süs havuzu gibi bir şey var, kenarları tırtıklı, hmmm.

evet yatak odasinda iken indirebilirseniz sahane olur. fakat diger odalarda sorun çıkabiliyor sanırım. kovalamaya kalkmanız durumunda erketede bekleyenler sorun yaratabilir.

ben de ben de!!

bence hırsızla yakın ilişkiler kurarak iş ağını geliştirebilirsin. baktın yanaşmıyo, at itoğlunu balkondan.

iki üç sene önce haberlerde izlemiştim, ninja bir abimiz katanayla hırsızın kulağını kesmiş, hırsız da dava açmış adama.

polisin "abi sen camdan at gerisini bize bırak" demesiyle kanunun modernliğinin alakası yoktur. polisin bu yaptığı da suçtur. elmalarla armutlar güzel meyvelerdir.

otoyolda (tem e5 vs) karşıdan karşıya geçen adama çarpınca suç olan bir ülkede hırsıza saldırmakta suçtur.

şimdi bu şerefsizlerin tek başına olmadığını düşünürsek dövüp bırakmak akıllı bir iş değil. dövüp polise teslim etmekte polislerin çoğu için normal bir hareket (kendileri dövemiyorlar vatandaşa dövdürüyorlar artık) ama gene hırsız dönüp pislik yapabilir.

en iyisi adamı içeri girmeden engellemek. yani gerekli önlemleri almak yada camda kapıda bağırarak kaçırmak. bir kere camımdaki hırsıza gel lan buraya diye bağırıp kovalamıştım. iyi koşuyorlar.

evin içinde hırsız var ise en iyisi bence bırakın uyuyor numarası yapın.

hiç bir mal canınızdan önemli değil.

olmaz olur mu yav. izmir enternasyonel fuarı/kültürpark içinde var bi adet hayvanat bahçesi(ne pis isimlendirmişler yav) ayrıca bi su canlıları bölümü vardır tavsiye ederim.

yakinda menemen tarafina tasiniyor hayvanat bahcesi o yuzden hala görebiliyorken simdi gör derim fuarda.

ya 40 yıllık bir fil vardı bahadır,yaşıyorsa onu görebilirsin,bayaa kalıplı,yaşlı bir fil(di).

Bahadır öldü galiba ya.

bahadır duruyor bkıcısı emekli oldu sadece

yok bahadir yasiyo ya, dogum gunun falan kutluyolar hala. ama kosu pistini cok kotu kokutuyo be abi o hayvanat bahcesi. lisede beden dersinde oraya kosmaya gotururlerdi de kesilir kalirdik orda.

(bkz: anilar)

Hadi ya. Ben niye öldü diye kendi kendime sıkıntı yaptım ki acaba? Allalla.

bahadır ölmedi de çok yaşlı ölse "kurtuldu" diyeceğiz yani o derece.

Sanırım şu;

www.letrascanciones.org
(bkz: coconut)

en güzel bir sekilde muppet show da yorumlanmistir

matematikteki yaklaşık işareti olan "~" yı kullanabilirsin. "aşağı yukarı" anlamına gelmektedir.

www.tdk.gov.tr

bu belgedeki 3. türk kısaltmalara denk düşüyor o yüzden yak. şeklinde kullanılabilir. ayrıca "~" işareti de kullanılabilir.

www.google.com.tr

Bu link arkeolojiyle ilgili olsa da bilimsel bir çerçeve de yazıldığı için veriyorum. Buradaki kullanım ise "ca." şeklindedir.

Referans olarak;
Hangi alanda araştırma yapıyorsanız, o alandaki geçerli kullanım
TDK sırası izlemek daha yararlı bence..

o c nin tam hali circa dir ve yaklaşık olarak o tarihlerde anlaminda kullaniliyor. türkce de simdiye kadar benzer bir kisaltma ya denk gelmedim acikcasi.

c. ya da ca. circa'nin kisaltmasi ve bildigim kadariyla Latince. bence turkce bir metinde de kullanilmasinda bir sakinca yok.

aiwa kullaniyorum, kocaman yastikli olanlarindan, 25 civari teknosada cok memnunum

yanımda sony nin kulaklığı var. iki gün evvel aldım, bu akşam iade edicem. ses vermiyor alet.

hımm. ben philips in iki modelini kullanıyorum sbc hp195 ki bu en adisi ve sbc hp200, bu biraz üstü. ikisi de yıllardır sorunsuz gidiyor, düştü çarptım vs. bisiy olmadı.

kablosuzları pek tavsiye etmiyorlar dip sesi oluyormuş.

www.ideefixe.com

işbu modeli kullanıyorum. ses biraz az geliyor bana (duyma eşiğimde bir problem yoksa) lakin doyurucu. memnunum. tavsiye ederim.

www.ereyon.com.tr

şunu da önerebilirim lakin son fiyatı hakkında bir bilgim yok.

sony ve philips'lere para ver me. acik tip de olabilir dersen ultrasone hfi-15g, koss-75c (sportclip bunlar) ya da sennheiser px100; kapali tip olarak da sennheiser px200 tavsiye edebilirim. tizler ve detay cok onemli degilse, bas performansi ariyorsan sennheiser hd202 de dusunebilirsin bu fiyat araliginda.

sennheiser hd-202 50 ytl falan civarı ve muhteşem bir ürün, bu fiyata bunu alabilecekken philipsle falan uğraşma derim. iki ay önce aldım müzik dinleme zevkim arttı.
www.sanalmarketim.com dan alabilirsin

plan cıkar. giris gelisme sonuc genelde iyi bir yazıdır. klasık bilgi bu. argumanlarını iyi sec gelisme kısmında. bi de arastırmanı iyi yap. bu kadar. sonuc zaten girisin aynısı.

www.piartworks.com

burada Mario Levi yaratıcı yazarlık üzerine dersler veriyor. özel olarak senin dediğin gibi bir yazım değil ama yine de bu konuya da değinildiğini düşünüyorum... istiyorsan bana sözlükten de mesaj atabilirsin... mekanı tanıyorum da o açıdan.

bati dili edebiyati bölümlerinin ilk senelerinde rhetorical skills yada essay writing dersleri verilir. eger dil sıkıntısı yoksa hocasindan rica edip katilabilirsin. duydugum bildigim bu isi en iyi gülriz büken in yaptigi ama sahsen ders almislar daha iyi yorum yaparlar tabii. turkce yazi dersini dogru duzgun veren bir bölüm duymadim görmedim ne yazik ki. varsa hemen söylesin.

www.bilgi-egitim.com
buradaki yazı atölyelerini bi incele istersen.

benim belli bi site veya önerim falan olmayacak, lakin ingilizce derslerinin writing bölümünde öğrendiğim bazı kurallar var, ki orda problem solution'dır, argument şeysidir, summary'dir, cause-effect'tir, comparison-contrast'tır, critique'tir ayrı ayrı türleri oluyor konu olarak, dahası condensed paragraph ve essay olmak üzere iki belli yazı türü var mesela. condensed paragraph tamamen öz yazılmış, hiçbir ekstra cümle içermeyen paragraf/yazılar oluyor(ki genelde tek bir paragrafta anlatabiliyoruz derdimizi). essayler de(sanırım makale, kompozisyon olarak türkçeye çevirebilirim bunu) her paragrafı birbirine bağlayan cümleler, her paragrafın ayrı ayrı introduction, topic ve conclusion sentence'ları olan yazılardır. önce essay'den bahsetmeli

giriş paragrafından başlıyım. introduction cümlesi giriş cümlesidir, genel konu nedir ne değildir o yazılır. topic sentence introduction sentence ile birlikte yazılabileceği gibi yazının neden yazıldığına ve yazarın görüşünün ne yönde olduğuna dair bir fikir verir. sonra ne hakkında konuşulacaksa belli ana noktalar vardır bunlar yazılır. mesela problem solution tarzı yazılacaksa bu ana noktalar(major supporting point olarak geçer) belirlenen problemin çözümleridir. en sonda bir cümlede de ya sonraki paragrafa geçiş yapılır, ya da paragrafı kendi içinde bitiren bir cümle yazılır.

ikinci paragraf(ve genel olarak gelişme paragrafları, body paragraph olarak geçiyor) birinci paragrafta bahsedilen ana noktalardan birinin açılacağı paragraftır. ne kadar ana nokta varsa o kadar gelişme paragrafı olur.yine ilk cümle topic sentence olur(ki "ilk nokta şu ki.."falan türünde başlaması uygundur, lakin bağlaçlar çeşitlendirilebilir), sonra o nokta açılır, mesela problem solution yazılacaksa bu çözümün avantajları ve dezavantajları yazılır ya da minor supporting points dediğimiz yan noktalar yazılır(bir başlığın altına giren küçük başlıklar gibi). sonraki paragrafa geçerken(sonuç paragrafı değil de gelişme paragraflarına devam edildiği düşünülürse) bir yukarıdaki noktaya referans verilebilir(mesela "ikinci noktaya ek olarak..", ya da "yukarıdakine alternatif olarak.." denebilir). ama yanılmıyorsam türkçe kompozisyon yazılırken paragraflar bağlaçla ya da daha önceye referans vererek başlamıyordu, ama bence bu kural esnetilebilir bu kural çünkü daha akıcı oluyor.

en son paragraf da sonuç paragrafı. yine topic sentence bunda da geçerli. sonra bir şekilde üstte bahsedilen noktaları tekrar yazmak gerekiyor bir cümle içinde, detaya girmeden ana başlıklar olarak. ondan sonra opsiyonel olarak bir cümlede bu noktaların hangisinin en öncelikli olduğuna dair bişiler yazılmalı, sonra da bir cümleyle yazı bitirilmeli.

condensed paragraph yazması daha kolay, genel olarak yapı aynı, bir cümle topic sentence, sonra ana noktalar yazılır, çok kısa detaylandırılır, araya belki bir-iki cümle ekstradan girebilir(organizasyonu ve planı bozmadan ama)sonra da bir cümleyle sonuçlandırılır.

tabi bunlar çok kesin kalıplar ve advanced düzeyinde ingilizce gördüğümü belirtmeliyim, bu kadar abartmaya çok da gerek olmayabiliyor. mesela topic sentence yazmak bana hala zor geliyor:) ama genel olarak iki büyük ipucu verebilirim. bir organizasyon olmalı, sanırım bir yazıyı en okunur kılan şey bu. diğer ipucu da paragrafların ilk cümlelerinde neyden bahsedileceğini anlatmak(yani topic sentence). özetler de buna göre çıkarılıyor çünkü. isterseniz bu kurallara dikkat edilerek yazılmış yazılar gönderebilirim.aslına bakarsanız bu yazının kendisi de gayet güzel planlı bir yazı oldu gibi:)

ekleyeyim istedim, bunların dışında bazı yazım ve dilbilgisine dair ufak kurallar var. mesela aynı kelimeleri asla sık kullanmamak gerek, ne yazılırsa yazılsın. aynı kelimelerin eş anlamlılarını bulmak ve kullanmak yazıyı daha zengin gösterir. cümleler de beş kelimelik basit cümleler olmamalı eğer ciddi birşey yazıyorsanız, bağlaçlar ve yan cümleler kullanılabilir, çünkü bir bilgiyi ne kadar az cümleyle anlatıyorsanız o kadar iyidir. ama fazla virgül ve "ve" kullanarak aşırı uzun cümleler yazmak da iyi değildir, okuyucunun dikkati dağılır.

1. temel başlangıç için haklısın, teşekkürler.
2. bu kurslar ilginç görünüyor ama dönemi kaçırmışım. teşekkürler bu arada sözlükten mesaj atamıyorum okurum ben.
3.bu iyi bir fikir denemeye değer. türk dili ve edebiyatı yardımcı olmazmı ama?
4.aradığım türde bir kurs daha, teşekkürler.
5, 6. öyle strong bi presence'in varki bu konteks dahilinde olaya pek vakıf olamadım :)
gayet makul öneriler gibi geldi bana, dikkate alacağım teşekkürler.
ek not ta çok yardımcı oldu.


başka tavsiyesi olanlarda vardır umarım. (bilgiye susamak böyle olsa gerek)

imla kurallarını cok iyi ogren bir de, muthis derecede onemlidir. bir de kelime zengilnliği.

Ya önerebileceğim bir kurs değil, dolayısıyla soruna tam cevap olmadığını biliyorum, ama iyi yazmayı inanılmaz şekilde geliştiren tek bir şey varsa o da çok fazla kitap okumak. Bir süre sonra (yani bir hafta değil tabii), kelimelerin sırrına nail oluyor insan. Cümle yapılarına, hangi cümleden sonra nasıl bir dizi gelirse onun etkili olacağına falan. Sen gene kurs bulursan git, ama bol bol oku, bir kaç aya kalmaz farkı görürsün.

nacizane bir ornek vermek gerekirse, bizden bir cok mezun konservatuvardan sonra almanyaya avusturyaya vs. okumaya gidiyorlar master seklinde veya 2inci bir lisans seklinde. tabi orda lisan istiyorlar kesinlikle, istanbulda olanlar gordugum kadariyla hep goethe yi tercih ettiler veya o ulkelerdeki kurslara gittiler (ki dogru olan da sanirim dili yerinde ogrenmek daha ziyade)

ama istanbuldaki en iyi secenek bu diye duyarim hep. tabii bire bir almanca dersi veren super bir hoca daha farkli olabilir.

kuşum aydın'ın dediği gibi "benzini öteden, almancayı goethe'den alıceksin". elinde goethe institute belgesi olursa, almanca isteyen herhangi bir yerde (en azindan kagit uzerinde) sorun yaşamazsın.
şakır şakır konuşmaya gelince, 1 senede zor derim. ama bu bütün kurslar için geçerlidir. almanca zor dildir malum. neyse kolay gelsin.

Evvela teşekkürler, daha gelecek cevapları da bekliyorum.

Peki kullanmamadan dolayı unutma problemi var bir de acep onun üstesinden nasıl gelinir diye düşünmüyor değilim..

Zaten Goethe Inst.'de 9 ya da 10 kur btirmek gayet guzel almanca ogrenmis olması demek oluyor kişinin diye biliyorum, ondan sonrası daha profesyonel amaçlar için diye duymustum (tercumanlık felan gibi...) Bu anlamda sen yolun cogunu zaten almıssın gibi :)

Ogrenme kalitesine gelince, bu durum buyuk oranda hocanın kalitesine baglı bence, ben 3 kur gitmistim Goethe'ye memnundum ama hocasından memnun olmayanlar da vardı....arastırma sansın varsa ogretecek kişiyi, bir dene derim...bunun dısında Goethe'nin en buyuk artısı ortamıyla almancayı yasamana imkan vermesi, kutuphanesiyle, almanca konusan gorevlileriyle, almanca film haftalarıyla felan...

son olarak bir de avusturya kultur merkezini de alternatif olarak dusunmekte fayda var. yeni acıldı orası ve fiyat bakımından daha uygun sanırım, ders bası 6 kusur YTL'ye geliyodu, seretifikaysa olay orası da verir...(tel no : 296 39 96)

ben yakın zamanda österreich institut den aldım. hem yer (elmadağ) olarak hem zaman (akşam 6-10) olarak daha uygundu. tabi başka fiyat performans oranından da oldukça memnun kaldım. Ama yeni açıldılar senin seviyende biri var mıdır bilmiyorum. yine de temasa geçebilirsin.

bir de österreich diye telaşlanma hochdeutsch öğretiyorlar.

izmir de isen das akademie yi de tavsiye ederim. islerini ciddiye aliyorlar diye biliyorum. ayrica konusma kurslari da var.

ben philips alacak iken son anda voxline a döndüm ve cok da ucuz bir fiyata aldim. cok memnunum okuyamadigi divx yok gibi.tabii en önemlisi codec güncellemesinin olması. vestel in bazi modellerinde yok diye biliyorum. donanimhaber forumunda bir voxline basligi var oraya da bakmani öneririm.

bu sorunun sözlük gündemine taşınmasına sevindim. bende de bir tane divx player var ama pek memnun değilim , altyazı desteği çok düşük . özellikle altyazı desteği sağlam karakterlerin boyutlarının veya bs player daki gibi renklerinin değiştirilebildiği bir divx player var mı ? varsa kaç para ? nerden alınır vs.. vs..

philips dvp3040 var.
teknosa fiyati 109ytl civari.

ben 200 milyona samsung'un bir modelini almıştım ama pek memnun değilim açıkcası.

hdmi de desteklesin istiyorsan dvp5960 var guzel, teknosa'da 200 lira, di$arida 170-180'e bulursun. firmware guncellemeleri ile co$abilirsin... turkce altyazi destegi de var haliyle ;) ha bir de progressive scande var :)

ray bradbury nin mars yıllıklarında benzer bir hikaye vardi. ilk zamanlar bos bos dolaniyordu adam keyfini cikariyordu, sonra oturup tüm telefon numaralarini ariyordu acaba baskasi kalmis midir diye. sonra telefonu bir kadin aciyordu ve ben filan yerdeyim gel beni bul diyordu. adam kadini buluyor ama hemen akabinde bulduguna bin pisman arkasina bakmadan kaciyordu.

once sunu anlamaya calisirdim.

dunyada mi yalniz kalmisim gercekten,
yoksa her sey ayni kalmis da ben mi baska bir yerlere gitmisim ve dunya - obur taraf iliskimde kisa devre mi olmus.

önce bir bayan ararım malum insanlığın geleceği bana bağlı:)

evet yüzeyselim:)

sozluk e bakarım, sol cennetin ırmakları akıyorsa sorun yoktur. giyinir okula giderim. yok hareket yoksa yiyecek bisiler bulmaya bakarım. sonra oglen gunesinde siesta. sonra da elektrik uretimini garantiye alırım. sonra da yemek yapmayı ogrenırım.

Işıkları söndürürüm ben.

28 days later diye bir film vardır bu konuyla ilgili

kendi klonlarımı üretmek için genetik çalışmaya başlarım. tabii daha iyi bir gen kaynağı bulursam kendim yerine onun genlerini kullanırım. kendi klonlarımın muhabbetinden çok hazzetmeyebilirim muhtemelen.

sanırım tüm gücümle benden başka birinin olup olmadığını öğrenmek için çalışırım. her yere bakar herşeyi denerim. yalnızsam eğer böyle bir durumda ya çok şanslıyımdır ya tanrıyımdır ya da bölme işlemindeki kalan'ımdır, tam sayıya yuvarlama yapmak gerekir tabi. bir uçakla atlantiğe gidip 10000 metreden kendimi okyanusa bırakırım.

Tüm insanları koordine eder ve soğukkanlı olurum tabii ki eheheh. Şaşırtmalı soruydu di mi: ))

(bkz: iş mülakatlarında sorulan sinir sorular)

Şöyle bir akıl yürütme oyunu vardı eskiden:

Kadın camdan atlıyor ve o sırada telefon çalıyor.

Bu olayı açıklayınız.

hemen uçak kullanmayı öğrenir amerikaya giderim ve dünyanın her yerine kıtalararası balistik nükleer misiller atarım. ama her yerine.
(bkz: dünyayı yok et butonu)

dünyada baska biri var mı diye arardım internetten falan. varsa inşallah kadındır diye dua ederdim.

oturup uzun bi süre bilgi edinirdim yine netten bazı konularda. sonra yeni bi sivilizeyşın kurmak için triplere girerdim.ilk çocuklar 3üz ya da 4 üz olsun diye çırpınırdım. sonra bida çocuk. sonra onları çapraz çiftleştirme falan filen. tüketilecek gıdalarda erken bozulandan geç bozulana tüketmeye başlardık (haybeye)

aradan şöyle bi 10 sene geçince bi yönetim şekli bulurduk.

tabi insanlar birden yok olduğu için dünyanın bir çok yerinde sanayi atıkları,kirlenmeler,zehirli bilmemneler,radyason,yangınlar vs. çıkacak kaçacak delik arardık sanırım.

gitmek mi zor, kalmak mı zoorrr adlı şarkıyı bu konuya armağan ediyorum efenim

nero ile ben de cok denedim olan dvd lere oluyor. en iyisi nero yu hic kullanmamak. ashampoo ya da deepburner da bir dene istersen

ayarlardan maksimum dvd boyutunu 4510 gibi bir deger yapin, disk adi bolumune geldiginizde ayrintilara bastiginizda birkerededisk ve diski kapat isaretli olsun. bastiginizda boyut yeterli degildir dediginde zorla (overburn) deyin. olmasi gerek, dvdlerde pek denemedim ama cdlerce bolca yapmisligim vardir.
o olmazsa kisa metin kullan secenegi ile 12 mb kadar kazanabiliyormussunuz.

entrapmen in söyledigini denedim az once kopyalamaya basladi ama islemin ortalarina geldiginde hata verdi yine.

nero yla ben de overburn edemedim dvd yi, aynı sekilde 7-8 mb overburn yapacaktım memorex+r ye olmadı.

club.cdfreaks.com

surda medya ve dvd rom uyumu var, hepsi hepsine overburn edemıyor diyor. yine de cozum amaclı bir sey yazılmamıs.

nero nun sayfasını kurcaladım orda da rom destegine gore diyor overburn için.

avichop diye güzel bi program var dvd'ye sığmayan kısmı kesebilirsiniz filmden. Birkaç kb bir şey. Gerçi soruya cevap değil ama acilse yapın derim.

7 Mb overburn yapmak için ideal bir büyüklük. hiç düşünmeyin derim.

Eğer bir kere yaktıysa denemeyin. Dün 3 tane yaktım da. Sorun neroda ndeğil muhtemelen dvdden kaynaklı. O yüzden kasmaya gerek yok zorlamaya gelmiyor pek belli. Filmlerden birinin son kısmını kesip çıkarabilirsin böylece sığar.(can sıkıcı ama ayrı dvd ye yazmak da kesin çözüm olabilir neden olmasın ;) )

Şimdi Microsoft diyeceğim pahalı diyeceksin. Ama dizayn olsun, pil kullanımı olsun, durabilite olsun Microsoft'u öneririm. Her kuruşuna değiyor öyle böyle değil.
alakasız dipnot: ben laptopta kablosuz sevmiyorum normal desktop mouseu iyi oluyor 2 m kablo oh paşalar gibi. bir de dayanıklı ki sorma geçen seneden beri yerlerde sürüklüyorum bana mısın demiyor.

Dediğin şunun gibi bir şey mi?

bu ise ben de bunu düşünüyordum açıkcası.

www.hepsiburada.com

datron aldim biraz irice ama kocaman elli birisi iseniz cok ergonomik birsey onu söyleybilrim. ideefixe te cok da güzel bri fiyati var.

Evet bu linkteki model gibi bir şey mesela.Gerçi bakıyorum şöyle bir fiyatları makul seviyelere inmiş. Ben de alayım bari bir tane ;)

a4tech modelleri çok güzel

www.a4tech.com
bunu kullanıyorum iki senedir.gayet memnumum ele cuk oturuyor, uzaktan çekiyor. 1500ma ve üzeri şarj edilebilir pille bikaç hafta çalşıyor. tuşları da güzel standart geri iler hariş ofis tuşları var, misal kopyala yapıştır atıyorsun şahane oluyor sözlükte her yerde.

bende de logitech var. aslında ucuz degil o kadar. sanırım 40 ytl gibiydi. ama cok isime yarıyo. uzerinde winampı falan kontrol edebildigin tuslar var. guzel hos bir alet. tavsiye ederim.

microsoftun aşmış güzellikte notebook laser mouse 6000i var. Lazer olduğundan optiklere göre daha da abuk subuk yerlerde düzgün çalışma ve daha az pil yeme özelliği var. www.microsoft.com

rosetta stone için yazdığım şu entry var. sozluk.sourtimes.org

Valla bu tarz programlara o parayı vermek yerine kursa gitmek daha mantıklı olur herhalde. Gerçi kursların da ne kadar öğretmeye yönelik olduğu tartışılır. Bana göre anadilden farklı bir dili öğrenme kişiden kişiye göre değişen bir süreç. En uygun yöntem şudur demek zor. Ben yaklaşık 8 yıl önce öğrenmeye ilk başladığımda BBC nin setlerini falan kullanmıştım ve acaip derecede sıkıcı bir metod olduğunu söylemeliyim. Sonra çok kısa bir süre kursa gittim ve açıkçası derste uyumaktan başka pek bir şey yapmadığımdan bıraktım. Sonrasında direk ingilizce gramer bilgilerini veren kalınca bir kitap satın aldım. Gramer yapısını çözdükten sonra gerisi pek zor olmadı zaten. Üniversiteyse tam bir komdediydi. İlkokul düzeyinde verilmesi gereken şeyleri ingilizce dersi diye öğretmeye çalıştıklarından ilk dönem derslere bile girmeden AA düşürüp, ikinci dönemde otomatikman muaf oldum. Bir yerden sonra olay kendini geliştirmene bakıyor. Ben 15-20 farklı kaynak kitap/sözlük kullandım 8 yıl boyunca hala da yeni kaynaklar bulmaya devam ediyorum. İngilizce metinleri Türkçesi varsa bile İngilizce kaynağından okumaya dikkat ediyorum. Geldiğim noktadan da memnunum zira altyazı çevirisi yapmaktan, Dil Edebiyat okuyan arkadaşlarımın ödevlerine yardım etmeye, tercüme işlerinden para kazanmaya kadar pek çok işimi rahatlıkla görebiliyorum.

Self Trainingteki en büyük eksiklik pratik konusu malesef. Etrafında sürekli bu dili konuşabileceğin birilerinin olması gerekiyor. İngilizce'de okuduğunu anlamaya başlamak aşırı kompleks edebi cümleler dışında çok uzun zaman almayan bir süreç. Ancak söyleneni anlamak ve konuşabilmek için epey uzun bir pratik dönemine ihtiyacın var. Bir de nacizane önerim, self training veya kurs hangi metodu tercih edersen et (düzensiz fiiller vs hariç tabi ki) bir kağıda yazılı kelimeleri tekrar ederek ezberlemeye çalışma işinden uzak dur. Kelime hazineni genişletmenin en kolay yolu başlangıç seviyesinde hikaye kitapları, dergiler vb. ve bir adet cep sözlüğüdür. Otobüste, dağda, kırda, bayırda artık boş kaldığın her an o kitapları okuyup, anlamını bilmediğin kelimeleri sözlükten öğrenmeye çalış. Kısa sürede kelime hazinenin ne kadar genişlediğini görünce sen de epey şaşıracaksın eminim. Mükemmel bir hafızan yoksa diğer metod sadece zaman kaybı olacaktır. Kulak alışkanlığını edinebilmenin en kolay ve zevkli yolu divx filmleri ingilizce altyazıyla izlemektir. Hem sıkılmaz hem de öğrenmiş olursun. Ayrıca walkman, mp3 player gibi araçlara sırf ingilizce konuşma içeren ses dosyaları atarak gece yatarken, arabada, otobüste falan dinlemek eminim limp bizkit falan dinlemekten daha yararlı olacaktır:)

cd ile olmuyor pek, ingilizce bir dil ve her dil gibi konusularak okunarak yazarak ögreniliyor. iyi bir kurs veya ucuz yollu ama isini ciddiye alan özel bir hoca ile bir noktaya kadar gelirsin, sonra kalin kitaplara cd lere filmlere bakarsin daha iyi olur gibime geliyor.

Kendi kendine öğrenmenin ve kursa gitmenin farklı artı ve eksileri vardır. Özetle: Kendin çalışırsan, düzenli, sistemli bi programla kendini disipline etmek kolay bir şey değildir.. amma işte evde rahatça, gönlünce takılırsın. Kursa gidersen; kurs programları genelde haftada 6 saattir, haftaiçi 3 gün ikişer saat, haftasonu 3'er saat şeklindedir. Haftalık 6 saatlik bi programda sıfırdan başlayıp eh fena değil seviyeye gelmen en az 2 yıldır. kurs olayında da haftasonunu önermem 5 günlük bir ara mevzu bahis ve bu öğrenme çemberi,( cycle) için olumsuz bir etken.. kursun iyi tarafları da şudur: şayet sıfırdan başlıycaksan bi sınıf ortamı daha iyidir.. misal speaking için, pair work yaparsın, interaktif bi ortam vardır.. öğrenme sadece kullanılan kaynakla ya da öğretmenle gelişmez, misal sınıf arkadaşlarımız da devreye girer.. Sonuç olarak, bence ikisini de uygula.. hem kursa git, hem de cd den çalış ve pororfosyonel bi öğretici olarak sana ENGLISH PLUS'ı öneririm.
Haa bi de ek olarak, kendin çalışırsan, okuma ve dinleme becerin gelişir ama speaking daha geride kalır olması gerekenden ve de yazmada da sorun çekebilirsin, onun için de sana feedback verebilecek biri yoksa etrafında.. kolay gelsin.

Aslında kursa gidecek vaktim yok, öğrenmek için acelem de yok, zaten iş için düşünmüyorum, sosyal açıdan istiyorum, tabi çalıştığım şirkete de mutlaka işime yarar.

alt yapın varsa cdler işe yarar. alt yapıdan kastım hazırlık sınıfı, kurs, özel ders vs vs. cd değil de hacettep taş yayınlarının building skills for proficiency kitabı var oldukça yararlı. unuttuğun şeyler olduğunda açıp kolayca bulabilirsin.

ama eğer tarzanca biliyorsan bence kurs daha faydalı olur çünkü kitaplar ve cdler de ingilizce çık işin içinden çıkabilirsen...

kendi başına bayarsın. mutlaka kursa git. en azından sınavları falan olacağından motive olursun. o kadar para verdim bari geçeyim dersin. bunun yanında ingilizce birşeyler yapmazsan öğrendiklerin havada kalır. zaten sağda solda ingilizce hüküm sürdüğünden pratik yapmak pek zor olmaz ama mutlaka müzik dinleyerek, film izleyerek, kitap okuyarak (örneğin sevdiğin bir romanın ingilizcesini) ya da bilgisayar oyunlarıyla pratik yapmalısın. orta2'de 1 olan ingilizcem sırf bilgisayar oyunları yüzünden lise sonda 5 e çıktı.

rosetta stone'u buldum, (aslında indirdim) gerçekten harika bir set. herkese öneririm.

cevabın için teşekkürler,
rosetta stone'u emule den indirmiştim, bir süre inceledim sonra sıkıldım :P
bu arada tell mu more'u indiriyorum, bir de ona bakıcam.

senelerdir kullanıyorum emule'u gayette memnunum, gerçi bu ara sadece emule çalışan eski bir pc'im var, yani 24 saat emule açık duruyor.
istesen www.divxplanet.com forumlarından emule hakkında çok detaylı bilgi alabilirsin.