valla abi oncelikle gecmi$ olsun.
$oyle $eyler yapabilirdin.. ornegin merdivenden a$agi atabilirdin olan gucunle, kacarken du$tu derdin. eve girseydi bi $ekilde kendi kendine yaptigina inandirabilecegin bi$eyler yapabilirdin belki. hani diyorlar ya tut balkondan at yapabiliyorsan diye, o tarz $eyler. onun di$inda direkt zarar verirsen sen suclu oluyorsun.

Geçmiş olsun.

Geçen senenin haberi. Bir hırsız, iki Nijeryalı (Başka bir Afrika ülkesi de olabilir) öğrencinin kaldığı eve girmiş. Öğrenciler bunu yakalamış, bir güzel dövmüş ve apartman boşluğunda merdiven korkuğuna bağlayıp polis çağırmışlar. Bir şey olmamış. Yani adamın canını almadıktan sonra, polis adamı (sakat bırakmayacak) kadar hırpaladığına bakmaz. Ayrıca hırsızı yakaladığın için madalya da takmazlar. O yüzden bence adam kaçmaya başladıktan sonra, hiç bulaşmamak en güzelidir...

iki sene kadar önce de acik balkon kapisindan bizim eve girmisti hirsiz. komsular haber vermis polis geldi yakaladi aninda. hicbirsey olmadi ifadeler alindiktan sonra adam serbest kaldi. gecenlerde mahkemesi oldu, ben gittim hirsiz ve avukati davaya gelmediler. baska yerlerdeki dosyalarla birlestirilmesi karara baglandi falan filan. yani yakalamadigin iyi olmus bir yerde.

bir de ekleyeyim hemen. hirsiz girdiginde komsular da toplasti tabii herkes bir anisini anlatiyor. dediklerine göre gece giren hirsiz gündüz girenden daha fazla ceza yiyormus, bu sebeple de hirsizlar gün dogumunda sabaha karsi giriyormus evlere.

bu tür durumlarda hırsıza darp uygulandığında, ev sahibinin suçlu durumuna düştüğünü okumuştum.

başka türkiye yok!

geçen gün ntv'deki biri bana anlatsın'da konuşuluyordu. yatak odanızda yapacağınız her şey nefsi müdafaaya giriyormuş. hatta gerekirse silah vs. kullanmak bile. (sanırım)

büyük geçmiş olsun, kazasız belasız atlattığın iyi olmuş boşver.

arkadaşımın evine 2 sene önce hırsız girdi, jandarma geldiğinde "siz adamı 'indirin' elinde bir şey yoksa bile biz bıçak tutuştururuz rahat olun" demiş. kısacası rapor tutan polise/jandarmaya bağlı.

hırsız hem suçlu hem güçlü, evinde adamı yaralarsan ve senden şikayetçi olursa ceza alırsın. "yatak odası hariç" demek istiyorum ama efsane mi gerçek mi net bir bilgim yok.

bir anımı daha anlatayım ders olsun. 4 sene önce bursada otururken kardeşimin arkadaşıyla tanıştım. çocuğun babası otoparkta arabasının teybini çalan 3 hırsıza balkondan "napıyorsunuzlan diye bağırmış, "içeri gir lan" diye cevap gelince çıkarmış silahı saydırmış. 1 kişi kaçmış, 1 kişi yaralanmış, 1 kişi korkudan bayılmış. polis geldiğinde bunların bol sabıkalı, cinayetten aranan tipler olduğu ortaya çıkmış. babası ceza almamış ama başına geleni söyleyeyim : bir kaç hafta sonra hırsızların yakınları çocuğun babasını öldürmüşler ! kısacası hırsıza yapacakların sana 100 katı olarak geri dönecektir, bulaşmamak en iyisi.

bana kalsa vurur dağa taşa atarım ama tek gezmedikleri ve "boş" gezmedikleri gerçeğini göz önüne almanız gerek.

dur dur son anı. geçen sene WRC de görevliyken diktiler bizi dağ başına köylülerden biri geliyor biri gidiyor. derken birisiyle muhabbete başladık, hırsızdan açıldı muhabbet. tanıdığı bir hırsız varmış. eve nasıl sessizce girdiklerinin cevabını buldum. adamlar eve girmeden önce kapıdan, bacadan bir şekilde adını öğrenemediğim bir sprey sıkıyorlarmış. zaten uykuda olan bünye bir derece daha ağır uykuya dalıyormuş. adamlar dalga geçer gibi işlerini halledip kaçıyormuş.

yatak odasında öldürünce bir şey olmaz hikayedir. yatak odasının özellikle öne çıkması hırsızın sizin hayatınızı tehlikeye atabilecek kadar size yaklaşması. yatak odası, salon fark etmez. ancak onda bile hırsızın elinde bıçak mıçak olması gerekiyor. yani adam dibinize de gelse eğer hayati tehliken yoksa hırsızı hırpalamak bile haksız fiil teşkil eder. evinize giren hırsızı öldürmeniz ya da yaralamanız durumunda ancak cezada indirim alabilirsiniz.

bunun türkiye'yle de alakası yoktur hemen hemen bütün dünyada bu böyledir. verilecek bir ceza varsa hukuk verir(bunu tartışmak ayrı konu). inanmayacaksınız ama türk ceza kanunu şu anda çoğu hükmüyle modern bir kanundur.

hukuka giriş dersinden aklımda kalanlara göre,hırsız sizi ölümle tehdit etmedikçe onu öldürmeniz nefsi müdafaya girmiyor.(yani onun elinde bıçak varken sizde silah varsa bile bu nefsi müdafaya girmiyor)
o yüzden evlerine hırsız giren bir tanıdığımıza polisin söylediğine göre hırsızı camdan atın önerisi onlara da söylenmiş.sanırım polisler de yakalayıp,sabah salmaktan bıkmışlar,herkese bu öneriyi veriyorlar.

geçmiş olsun abicim, ne kadar modern bir ceza kanunumuz var ki polisimiz vatandaşa "abi sen camdan at gerisini bize bırak" diyebiliyor. "mosmodern" olmuşuz canlar heyoooooo...

benim cevabıma gelince abicim "yamultursan" hiçbişi olmaz. hatta madem polis öyle diyor yamulttuktan sonra balkondan atıp düştü salak diyebilirsin pekala ne ala...

cok gecmis olsun. benim bir arkadasimin basina gelmis, hirsiz evdeyken uyanmis ve onu goren hirsiz birsey alamadan kacmis, fakat daha sonraki gunlerde gene gelmis, alamadiklarini almak icin. O yuzden hirsizi yamultmaktan ziyade siz kilitlerinizi falan ihmal etmeyin, bir de o inanilmaz ses cikartan minik alarmlardan koyun kapiniza... ve evet bulasmayin aman...

anladığım kadarıyla en güzeli balkondan atmak. ev zaten dördüncü kat. bahçede de süs havuzu gibi bir şey var, kenarları tırtıklı, hmmm.

evet yatak odasinda iken indirebilirseniz sahane olur. fakat diger odalarda sorun çıkabiliyor sanırım. kovalamaya kalkmanız durumunda erketede bekleyenler sorun yaratabilir.

ben de ben de!!

bence hırsızla yakın ilişkiler kurarak iş ağını geliştirebilirsin. baktın yanaşmıyo, at itoğlunu balkondan.

iki üç sene önce haberlerde izlemiştim, ninja bir abimiz katanayla hırsızın kulağını kesmiş, hırsız da dava açmış adama.

polisin "abi sen camdan at gerisini bize bırak" demesiyle kanunun modernliğinin alakası yoktur. polisin bu yaptığı da suçtur. elmalarla armutlar güzel meyvelerdir.

otoyolda (tem e5 vs) karşıdan karşıya geçen adama çarpınca suç olan bir ülkede hırsıza saldırmakta suçtur.

şimdi bu şerefsizlerin tek başına olmadığını düşünürsek dövüp bırakmak akıllı bir iş değil. dövüp polise teslim etmekte polislerin çoğu için normal bir hareket (kendileri dövemiyorlar vatandaşa dövdürüyorlar artık) ama gene hırsız dönüp pislik yapabilir.

en iyisi adamı içeri girmeden engellemek. yani gerekli önlemleri almak yada camda kapıda bağırarak kaçırmak. bir kere camımdaki hırsıza gel lan buraya diye bağırıp kovalamıştım. iyi koşuyorlar.

evin içinde hırsız var ise en iyisi bence bırakın uyuyor numarası yapın.

hiç bir mal canınızdan önemli değil.

notebook ile alakali olmasin?

$ey yapman lazim, goruntuyu tamamen projeksiyona vereceksin. hani 3 farkli mod var.
1)sadece lcd
2)lcd+projeksiyon
3)sadece projeksiyon

3. secmen lazim. o da genelde fn+f5 / fn+f4 (artik goruntu secme tu$u hangisindeyse) felan basarak yapiliyor.

TV'ye out yapmaya çalışırken benim de başıma gelmişti(laptop değildi) Bir video modu vardı sanki ilk önce onunla mı çözmüştüm hatırlayamıyorum :( Video layout falan gibi bişiler belki? video nun en üst layerda olmasıyla ilgili bir opsiyon falan olabilir. bir ara da altyazı göstermiyordu mesela. gom player , bs player ,media player classic gibi alternatifleri deneyin ayarları kurcalayın eğer görüntü modunda değilse problem.

Overlay'miş demek istediğim olay! Overlay açıksa tv out da problem yaşanabilir. Media player classic de video options dan wm7 ya da 9 renderless i seçip deneyin. mesela.

assert h kesinlikle doğru söylüyor. bi gruba gösteri hazırlarken başıma gelmişti, hem montitöre hem de duvara film görüntüsü verilmiyor. ben o kadar uğraşırken terleyip renkten renge girerken cıkışlarla ekron modlarıyla uğraşırken, alakasız biri gelip ctrl+f4 yaptı bi kaç kere ve şak duvara yansıttı, heyt be dedik :)

ctrl+f4, ekran portunu aktiflemek için ama burada sorun portu aktiflemek değil, sadece video oynatma yapılırken video yerine siyah ekran görülmesi..

WMP'de bilmiyorum fakat ozdek'in dediği gibi kullandığınız oynatıcıın ayarlar kısmında muhtemelen decode bölümlerinde Overlay kullanmayan bir metodu seçtiğinizde sorununuz çözülür. Performansta biraz düşüş olma ihtimali var ama uyaralım..

eskiden mesaj gelirdi şu arkadaş senin derdine derman oldu diye o gelmeyince ben de ulan pis sözlük hiç mi bilen yok diyordum içimden. herkese teşekkürler pazartesi deneyeceğim bakalım...

evin elektrik tesisatında problem olabilir. sigortalar zayıf olabilir. bi kontrol et kutuyu sonra 32lik ya da 40'lık siemens sigorta ile değiştir, ek sigorta tak derim önce bi. hala sorun varsa sorun tesisatta kullanilan kabloların inceliğinde..

4. soru hakkında UPS in giriş ve çıkış güçlerine bakıp ona göre coşmazsan sorun çıkmaz. Ben coşup elektrik sobası takmıştım, sigortası patlamıştı, zaten abidik bir aletti, öylece yatıyor şu an evin bilinmez bir yerinde. (Geri dönüşüm sorusuna da cevap oldu gibi :)

UPS'e elektrik sobası bağlamak mı ? aman allam, bu nasıl harika bir fikirdir bööle !
2. soruya kısmen bir cevap vereyim: ups in çıkış gücü ile depolayabildiği enerji birbirlerinden bağımsız şeyler. bazı modeller düşük güç verebiliyor, ama bataryalarının kapasitesi büyük olduğu için elektrikler kesildiğinde uzun süre elektrik verebiliyor(300VA yükü 5 saat çalıştırıyor). kimisi ise bolbol cihazı bir anda besleyebiliyor ama elektrik gidince 15 dakikada mızmızlanmaya başlıyor(1000VA yükü 20 dakika). Modelden bağımsız olarak tabiki ne kadar çok yük bağlarsanız elektrik kesilince o kadar kısa süre çalıştırabilirsiniz.

1. ve 2. sorun, bulunduğun bölgedeki voltaj düzensizliğinden kaynaklanmaktadır.tesisat ile ilgisi yoktur.
güç kaynağı, anakart ve diğer kartların yanmasına sebep olabilir.
voltaj regulatörü ile engellenebilir ki,
bazı upslerde regulasyon modülü bulunmaktadır.
3. soruyu ekarte ettik zaten.
4. kesinlikle tavsiye etmem.
5. bilemiyorum, lakin gelecek cevaplar ile ilgileniyorum.

benim upse -1200va bigg-
kasa -450W-
monitör -lcd-
modem
harici hdd
cep telefonu şarjı adaptörü (zaman zaman)
60 wattlık bir aplik (akşamları genelde 20wattlık moduyla)
bağlı oluyor ve gayet stabil çalışıyor. yani bağladıklarınızın sayısı değil çektiği güç önemli. yazdığım listedekilerden kasayla apliğin ampülünü saymazsanız bisiklet dinamosuyla bile çalışacak şeyler olduğunu görürsünüz.

ha tutar sadece bi elektroşok cihazı bağlar aleti elinize alırsınız haliyle...

abonesi olduğum iki derginin de (hatta sanırım türkmedya'ya bağlı tüm dergilerin)her ay kapak sonrası sayfa reklamı sony 'den oluyor. kah sony alfa kah vaio... tabi doğrudan sony corp. veremez reklamı sony euraisa vasıtasıyla veriliyor fakat bildiğiniz sony reklamı yani...

e durdukça paslanıyor tabi biraz. malzemesi nedir bilmiyorum ama aktif bir metal demek ki. kullanılan arabada sürekli bir frenleme olduğu için cillop gibi pırıl pırıl oluyor ama kullanılmayan, öylece duran arabaların diskleri paslanıyor biraz. ilk kullanımda, hatta ilk frende pastan eser kalmaz.

Bir cila attin mi pas mas kalmaz.

traşlama olayı da var ama pek tavsiye edilmiyor.

disk öyle kolay paslanmaz.çamurdur o .

diskin paslanması çok da kolay bişi değil. o gördüğünüz pas kaliperin üstünde olabilir ya da kaliperin diskte temas etmeyen kısımları. disk yani sanayici deyimiyle ayna paslandıysa da sağlam iki fren işi çözer gibi.

çok iyi anladım o sesi ve projeksiyondan gelmediğine eminim zira benim tüplü tvimden de gleiyor. ben scart ve s video girişlerini kontrol ettim acaba ses iletiminde problem mi var diye ama nafile fayda etmedi...
bir de zaman zaman gelmediğni fark ettim.
çözüm dersen bende yok sadece acını paylaşabilirim...

Dirk, kac yasindasin?

Gencler tiz sesleri rahat duyabiliyor. Insanlar yaslandikca tiz sesleri duyma yitisi azaliyor. Ben de kucukken salondaki televizyonun stand-by da cikardigi sesi taa odamdan duyardim. Butun tuplu televizyonlar boyle bir ses cikariyor, sadece cocuklar ve gencler duyuyor. TVnde sorun yok buyuk ihtimalle.

(Ya bu arada bu sese sebep olan parcayi da biliyordum ama simdi hatirlayamadim. Galiba transformator gibi bir seydi.)

o zaman ben bi yaşlı bi genç mi oluyorum

prospektüsünde "x günden fazla kullanmayınız" gibi bir ibare varsa kullanmayınız. spreyleri bilmiyorum ama sulfarhin isimli burun merheminin prospektüsünde "1 haftadan fazla kullanmayınız" gibi bir şey yazıyor. ama mal bir doktor (işini düzgün yapan doktorları tenzih ederim) "bu merhemi geceleri yatmadan önce sür, burnunu rahatlatır" diyerek verdi. doktor verdiği için prospektüs okuma ihtiyacı duymadım. 3 sene kadar her gece kullandıktan sonra, durmayan burun kanamaları başladı. başka bir doktora gittim. kullandığın ilaç var mı diye sordu. "3 senedir sulfarhin kullanıyorum" diyince adam afedersin zik görmüş gibi gözlerini öyle bir faltaşı gibi açtı ki korktum ben. "naaptın sen. en fazla 1 hafta kullanılır o" dedi. endoskopiyle burnuma baktı ki damarlar feci halde. ilacı bıraktım, geçti kanamalar. demem odur ki prospektüste yan etki yazmasa da belirtilen sürelerden fazla kullanmayınız. doktora bile güvenmeyiniz hatta bu konuda.

otrivine bildiğim kadarıyla seyreltilmiş hcl. e zararı da olsun artık.

eğer burun çok problemli değilse okyanus suyu iş görür. zararsızdır da.

benim peder 20 yıldır alışkanlıktan kullanıyo. ama sorun şurada ki, bu bir süre sonra işlevsel olmaktan çıkıyo zaten. sıksan da sıkmasan da burun tıkalı dolaşıyon. böyle bişi de nasıl alışkanlık yapar anlamam hani.

"otrivine" kullandim ameliyatim oncesinde sinuzit gecirme amacli. 5 gunden fazla kullanma diyodu ama biraz fazla kullanmistim sanirim.
kime soylesem "neeeeee, delirdin mi" demisti.

en bilimsel olmayan cevap oldu bu ama ozellikle diger bazi ilaclarla kullanildiginda berbat etkileri var.

(bkz: sinuzit/@la traviata)

alışkanlık değil bağışıklık yapıyor. kullanmadığınız taktirde burnunuz kapalı oluyo ilk başlarda. sonra kullansanız da kullanmasanız da tıkalı oluyo. daha doğal şeyler kullanılmalı.ben de de var o tıkanıklık olayı ama kisin daha fazla. deviasyon operasyonu gecirdim pek faydasini gordugumu soyleyemem. sanirim alerjik bi sey.

sprey kullanmak yerine ,neden spreye ihtiyaç duyduğunuzun araştırılması gerekiyor.deviasyon,konka hipertrofisi vsvs.
konka hipertrofisinde , ses dalgaları ile et , küçültülebiliyor.ben yaptırdım mesela , kolay , acısız bir işlem.

hasta olduğumda şans eseri otrivine kullandım, ne diyim icat edeni, bulanı gözlerinden öperim 10-15 dk içerisinde burnum tamamen açıldı, koku alma duyusunu köreltiyor diyenlerin aksine yediğim yemeklerin tadını almaya başladım. burnum kopsa gene kullanırım.

piyasadaki tüm kimyasal burun spreyleri kısa süreli kullanım içindir ve gerçekten de bu doz olayına dikkat edilmez "aman oh mis gibi açıldı kanallar" denilip habire abanılırsa ciddi sorunlara yol açabilirler.
burnunuzu açmak için gün içinde sık sık spreye ihtiyaç duyuyorsanız, yani sorununuz bakterilerle değilse, sterilize edilmiş deniz suyu satıyorlar bu iş için. burun ameliyatımdan sonra bana "stérimar" diye böyle bir sprey verdi doktor. çok faydasını gördüm. en güzel yanı ise sadece deniz suyu olduğu için hiçbir yan etkisinin olmaması ve günlük kullanım için üretilmesi. yani yıllarca kullansan da kemiğin filan erimiyor, en fazla denize dalıp çıkmak gibi...

boş zamanlarımda prospektüs okuduğumu inkar edemem...

(bkz: ahmet vefik alp)

Nod32 piyasadaki en başarılı antivirüslerden birisi zaten. Hem sistemi neredeyse hiç yormuyor(çalıştığını farketmiyorsunuz) hem de koruma görevini gayet başarılı yerine getiriyor. İki antivirüs birden kurmak bazı sorunlara yol açıyor, zaten yeni nesil antivirüslerin çoğu kuulum esnasında sistemde başka antivirüs yüklü mü diye kontrol edip ona göre yükleniyor ya da yüklenmiyor. Bence Nod32'yi değiştirmeyin ya da üstüne başka bir antivirüs kurmaya çalışmayın...

ben birbirlerini virus olarak bulduklarını okumuştum ama ? geçmiş zaman tabi yeni nesillerde böyle olmayabilir :)

nod32 kuruluysa muhtemelen avast kurulumu yapılmicaktır zaten..

Bizim bilgi işlemciler 50 PC lik bir ağın Server'ına Mcafee'yi silmeden Trend Micro'yu kurunca şirkette hayat bir günlüğüne durmuştu. Hiç kimse bilgisayarını açamadı. çünkü loginden önce iki program çakışarak sonsuz döngüye girmişlerdi.

Önce başka bir ortamda (bkz: virtual pc) test etmenizi öneriyorum.

ben denedim olmuyor. avast kurulumu bitince naptın abi sen diyor. önce şu aktif protecting hadisesini donduruyor sonrasını bilmiyorum çünkü kaldırdım.

(symantec antivirus +ad aware pro + avast pro)

nod32 varsa başka birşeye gerek yok bence. en iyis var zaten sende niye ugasıorsun. nod32nin monitorunu acıp , herhangi bir dosyanın uzerine geldiginde fare imleciyle , nod o dosyayı bile tarar . monitorde de gozukur bu. yani dosyaayı acmana bile gerek kalmaz uyarı vermesi icin bazen.

cevaplar için teşekkürler. aydınlandım valla:)

ben de aynı şeyi düşündüm ve hatta düşünmekle kalmayıp uyguladım. avast kuruldu kurulmasına ama bilg. açılıştan kısa bi süre sonra yani 5-10sn içinde avast çalışmaya başladığı anda kilitlenip kaldı.

bir PC ye iki antivirus yada internet security programı kurmanın hiçbir faydası olmaz bunu kesinlikle yapmayın sisteminiz çalışmaz hale gelecektir.

Turkce adini bilmiyorum ama surada bir modelinin resmi var:

www.radioshack.com

Evet. Aynen linkte resmi olan aparattan lazım bana. Çok mühim. Yoksa ya deliricem ya da bi dect almam gerekecek.
Halihazırdaki telefon kablom çok kıvrak. Yardıma muhtacım.

efenim benim ilk kullandığım bir eşantiyondu. yatıp kalkıp swissotele o küçücük şey için dua ediyordum. sonra bir iş arkadaşı tarafından araklandı.
o kabloyu kesecek duruma geldim ve yollara düştüm. gittim ulusa telefon santralleri masa üstü telefon vs satan yerleri geze geze buldum. üç tane aldım birine peder bey el koydu diğerine de peder beyin bir mesai arkadaş,ı buna da şükür dedim. fakat o bir taneciğim de bozuldu sesi iletmez oldu.

günlerden bir gün işyerimin telefon santralleri vb teknik işlerinden sorumlu personelinden bir kişi odamdayken ya dedim bana şu "kıvrıştırmamacı şey" den lazım. aaaaaa abi bende bir sürü var dedi ve bir kaç tane verdi...

adı ne abicim bu yüz yılın icadının soruma ise süper karizmatik bir edayla
"spiral koruyucu ya da spiral jackı"
cevabı geldi....

işte böyle yalnız repleri unutmayalım.
hatta googleda arayınca bir sürü sonuç çıkıyor temini de aslında o kadar zor bir şey değilmiş.
www.google.com.tr

istanbuldaysan sirkecide murat elektrikte var.murat elektrik nerde dersen hacibekir lokumcusunun yaninda.o nerde dersen sirkeciye gidince sor solerler.burda soledigin gibi sole onlar verirler sana.ayrica karakoy yeralti gecidinde bulunur

müteşekkirim... öyle böyle değil hem de... :) yaşasın murat elektrik!

ayrıca benimki de bi ilaç firmasının eşantiyonuydu. yazık üzülüyorum bu ilaç firmalarına bakın adam bize amma süper bişeyi eşantiyon olarak vermiş vermesine de adını hatırlamıyorum firmanın.. e neye yaradı reklam.. amaan neyse ben gider parasını bastırır alırım icabında.. ahaha "parasını bastırır alırım" süper oldu sanki jaguar alıyoruz anasını satiim.

Valla kokuyu yaratan arkadaş kendi öz evladınsa ve bu bir bebek formundaysa yapacak pek bir şey yok. Koku arabadaysa genelde geçmez. Giysilerde falan ise yıkayarak genelde geçer. Arabayı iyice yıkasanız da ancak 1 sene havalandıktan sonra geçebilir yine de kalır bir miktarı.

umarım arabaya kusulmamıştır.duyduğuma göre arabaya sinen kusmuk kokusu çoook uzun süre geçmiyormuş.

yok arabaya değil de odanın içine daha doğrusu zeminine. sabahtan beri 10 kere paspasladım,camı hiç kapatmadım,şimdi geldm odaya hâla kokuyor.işin kötüsü bir kaç gün sonra gidiyorum ve 3 hafta kadar oda kapalı kalıcak.böylece bu koku odama siner mi?

çamaşır suyuyla silinirse, "kokudan eser kalmaz".

mumkun oldugunca havalandirmak lazim. Bence su belli araliklarla otomatik koku sikan makinelerden alip, kusmuk ciktisinin yakinina gecici olarak kurabilirsin. En azindan agir koku birikimini onler, gibi geldi bana

Aktarlarda bu konu hakkında da bir çözüm sağlayan bitki, nane, ot, kök vardır sanırım. Ama evde çok kalacağını sanmam kokunun.

Uc gunde cogu gecer onun.

direksiyona ve göstergelere böarkkkkkkkkk diye kusmuş adamım. evet abartısız böyle oldu arabayı sağa çekip lan kuscam demeye kalmadan kusuverdim. noldu allahtan köy kasaba yollarındaydım da hemen ilerde bi çeşme buldum ve resmen yıkadım kabini. ıslak bezle yarım saat sildim her tarafı. güzelce de parfüm sıktım. kokudan eser kalmadı mükemmelliği yaşıyorum teşekkürler hepsiburadakom.

olur mu öyle şey. barajı geçemediyse geçemedi o oy ilk verdiğin partinin oyu. öyle aktarma gibi bir şey söz konusu yok. eğer 2 ya da daha çok turlu seçim olursa tekrar tekrar oylama yapılabileceği için oy dağılımı eşit sağlanabilir. %20lerle nasıl iktidar olundu bu ülkede yıllardır?

verdiğin oy verdiğin gibi kalır fakat seçim bölgesinin kaç milletvekili varsa o vekaletler sadece ülke barajını geçen partiler tarafından bölgedeki oy oranlarına göre paylaşılır.
o oylar birinci partiye gitseydi herhalde şu an akpnin 500 vekili falan olurdu.

o oylar yanar... milletvekili de barajı geçen partiler arasında aldıkları oya göre paylaştırılır

bakınız şimdi d'hont seçim sistemini kullanıyor türkiye.

1. parti x aldığı oy 120.000
2. parti y aldığı oy 52.000
3. parti z aldığı oy 40.000
4. parti t aldığı oy 22.000
5. parti k aldığı oy 16.000

şimdi o bölgeden 10 milletvekili çıktığını düşünelim ve sistem şöyle olur;
tüm partilerin aldığı oy sırayla 1,2,3,4 e bölünür

1.120.000 60.000(1) 30.000(2) 15.000(3) 7.500(4)
2.52.000 26.000(5) 13.000(6) 6.500 3.250
3.40.000 20.000(7) 10.000(8) 5.000 2.500
4.22.000 11.000(9 ) 5.500 2.750 1.375
5.16.000 8.000 4.000 2.000 1.000

görüldüğü gibi bir milletvekili 7.500 oyla alınıyor. listede 5. parti(ravioli nin oy verdiği) 8.000 oyla 10. milletvekilini almış olması gerekiyor normalde ancak baraj sistemi olduğu ve barajı geçemediği için oyları çöe gitmiyor ve 7.500 e en yakın oy sayısına bakıyoruz ve 10. m.v. ni 6.500 oyla 2. parti alıyor. durum aynen böyledir. yani her zaman 1. parti almaz barajı geçemeyen oyları. hatta 2. partinin oyları 5.500 altında olsaydı 4. parti çıkaracaktı 10. m.v. ni. sistem görüldüğü gibidir aynen.

ama tabloyu kurabilmek için ne uğraştım bi bilseniz.

arastirdim.

buyrun soyle denmis formdakal.com 'da

S: Çok fazla soda içiyorum, zararı var mıdır?

Y: Sodanın içerisinde birçok mineral vardır. Bu yüzden günde bir taneden fazla içildiğinde gereksinimden çok mineral almış oluyoruz: Örneğin çok fazla sodyum, çok fazla potasyum gibi. Bu durumda ise vücut gereksiniminden fazlasını dışarıya atmakta zorlanır ve böbrekler gereğinden fazla çalışmak zorunda kalarak yorulur. Bu nedenle günde bir taneden fazlasını içmemenizi tavsiye ederim. Ancak piyasada özellikle ürün etiket bilgilerinden takip edebileceğiniz düşük sodyum ve potasyum içeren doğal mineral suları bulunmaktadır. Eğer bu tip içecekleri çok tüketme alışkanlığınız varsa, sodyum oranı oldukça düşük maden sularından üç taneye kadar içmenizde bir sakınca yoktur. Ancak lütfen ürün etiket bilgilerini incelemeyi ihmal etmeyin.

---

Nöroloji uzmanı Dr. Ali Akben de soyle demis roportajda..


Yurtdışında maden suyu çok tüketiliyor. Bizde ise ‘mideye dokunur’ diye kimse çok fazla içmiyor. Çok soda içmek mideye zarar verir mi?

Hayır. Maden suyunun ciddi bir zararı olmaz. Ancak bazı nadir böbrek hastalığında içinde taşıdığı ilave minerallerden dolayı daha dikkatli kullanmak gerekebilir. Esas zararlı olanlar kola, gazoz ve konsantre meyve sularıdır... Çünkü bunlar zararlı şekerler yanında çeşitli zararlı katkı maddelerini içermektedir.

Cok bir zarari olmasa gerek. Soda dedigimiz sonunda icinde biraz eriyik maden bulunan gazli su degil mi? Hem Almanya gibi bazi Avrupa ulkelerinde insanlar normal su yerine cogunlukla soda iciyorlar. Oralarda bu konuda herhangi bir uyari oldugundan da haberim yok.

frankfurtta 4 gun alman ailenin yaninda kaldim. mineral wasser denen seyi iciyorlardi musluk suyu yerine, hatta ben normal su icince baya bi sastilar kaldilar.

hos, soyle bi ayrinti var ki, ben hayatimda asitli bir sey icebilen biri degilim cocuklugumdan beri, colaydi fantaydi, yedigundu, sodaydi, oydu buydu..

ama yine de soyle bir bakmistim kendi ictikleri mineral suya, cok hafif gelmisti.

bence ustte belirttigim doktorun demek istedigi sey onemli, icerisinde neyin ne kadar oldugu, hangi marka oldugu, vs..

malum cilekli bilmemneli garip garip cesitler var, sanmiyorum ki ondan gunde 4-5 tane icilince hos bir sonuc dogursun?

la traviata'nın araştırmasına ek olarak şunu da belirtmek isterim. sabit bir yöreden çıkan maden suyunu içmeyin mümkünse her gün farklı bir yörenin maden suyunu tüketin.
nedeni ise her yörenin maden suyunun içerdiği mineral miktarlarının farklı olmasıdır.
denildiği gibi 4-5 şişe/gün fazla olur. aman diyeyim böbrekler falan...

bu minerallerin bi kısmı da kemıklere gecer zaten.

yıllardır günde 7-8 şişeyi bilfiil tüketiyorum bir zararını görmedim bağımlısı değilim. sadece içiciyim satmıyorum.

la traviata'nin ilk cevabi dikkatli okunmamis sanirim. iki kaynaktan bilgi aktarmis lt ve iki kaynagin cevaplari celisiyor. doktor olan ve dolayisiyla guvenmeye daha megilli oldugum kisi, "bir zarari olmaz" demis asagi yukari.

ben de araştırıyorum bu arada da, ciddi sağlık sorunları olmadığı sürece (özellikle böbrekte) çok abartılmadığı takdirde içilebilir diyor tüm kaynaklar.

ama böbrek sorununuz olsun olmasın günde 5 şişeden fazlası önerilmiyor.

böbrek taşı yapabileceğini duymuştum fazla içilirse uzun vadede, ama ne kadar doğrudur bilinmez.

şöyle bir şey de var ;

www.akademikendoskopi.com

Meyve aromalı soda içmek zararlı mıdır peki. Net bir cevap vermemiş kimse. Ben normal soda veya maden suyu kesinlikle içemiyorum ve denk geldikçe karışık sodalardan içerim. Bir kere böbreklerimde bir sorun olmuştu ama uzun yıllar önceydi.

yahu microsoftun sitesinde onu yaratan worm'u temizleme şeyleri vardı. antivirüs programın engellemiş olabilir o şeyi ve süresi bittiğinden dolayı tekrar aktif hale geldi sanırım. zone alarm vs. gibi bişeyle engellenebilir yine. ama sp2 ile düzelmesi gerek diye düşünmüştüm. ayrıca spyware doctor kur da trojan neyin varsa onları da temizle bir ara.

kapanma uyarisi ciktiginda, ba$lat--cali$tir 'i ac..
shutdown -a
yaz, enter'a bas. eger iptal ederse devam et i$lemlerine. bir an once de microsoft.com'a git yama cekmek icin.

daha onceki hali sp2 ile engellenmisti. belki farkli bir turevidir ve antivirus programi engelliyormustudur. guvenli kipte herhangi bir kurulum gerektirmeyen dos altinda calisan bir antivirus programiyla temizleyebileceginizi dusunuyorum.

temizleyene kadar sorun yaşamamak için iyi bir firewall kullanılabilir rpcden kaynaklı açıklarda kapanmayı engelliyo en azından .

Merhaba, XBOX ilaniniza cevap yazamadim ben de buraya yazayim dedim belki gorursunuz. Ankarada oturuyorum, test edip aleti almak istiyorum. mail adresim, [email protected]

contentkeeper var. instant messenger bloklama da yapiyor content filtering yaninda. parali ama trial version indirebilirsin. www.contentkeeper.com

Bir de, web filtering, url filtering ve content filtering diye uc kavram dolaniyor ortada. benim bildigim ve baskalarinin da kullandigina sahit oldugum sekliyle,
url filtering: sadece url stringlerde belli keyword tabanli site bloklama. bunlar bir dictionarydeki keywordlerin get edilen url de gecmesi halinde access denied sayfasi gonderme mantigiyla calisirlar.
web filtering: sitenin icerigindeki ornegin popup, applet, activex gibi aktif icerigi filtreleme olayi. bunlar, get edilen sayfalarin icerigindeki window.open() turu kodlari filtreler, sayfanin gerisini gostermece turu mantikla calisirlar.
content filtering: sitenin icerigindeki belli kisimlarin keyword de olabilir daha gelismis kavram tanimlamalar da olabilir belli kisitlara gore gosterilmemesini saglar. Bunun kodu da url filtresinin koduna benzer ama islenen kisim tum sayfa iceridir vs vs. parental filtreler falan da buna ornek.

websense kurup milletin anası ağlatılabilinir. İnternet internetlikten çıkartılıp adeta bir (bkz: bbs)'e çevrilebilir.

en iyisi websense bildigim kadariyla, sitelerinden 30 gunluk falan deneme surumu indirip inceleyebilirsiniz.

allah belasını versin o programların rahat bırakın insanları. websense i kodlayan ekibi cin çarpmış zaten.

bildiğim kadarıyla sadece usb aygıtlar için çıkmıyor o şey. babamın laptopunda, gayet çıkarılamayacak bir aygıt olan internal dvd sürücüsü de burada gözüküyor. hatta benim bilgisayarımdaki kart okuyucu da donanımı güvenle kaldır menüsü altında gözüküyor. oysa ki kaldırılabilecek bir şey değil, cd sürücü gibi sabit duruyor. elleşmeyin dursun eğer orada durması rahatsız etmiyorsa.

sata hdd olduğu için çıkıyor o. kaldırmıştım ama nasıl unuttum gitti. eve gidince bi kontrol etmem gerek...
edüt: kaldırmıştım derken deviceı değil system traydeki ikonu kaldırmıştım.
edüüütt: kalkmamış gözüm alışmış sadece.

hiç bir şey olmaz, elleşmeyin dursun öyle

Bazi laptoplarin cd/dvd gibi drive'lari cikarilabilir oluyor. Yani siz her gun kullanmasaniz da onu cikartip yerine bir harddisk ya da floppy falan takma imkaniniz oluyor. Genelde bu durumlarda o drivelar icin o "guvenle kaldir" seysi gozukuyor.

Bilgisyarin tek harddiskini guvenle kaldiramazsin tabi. Ama o sey niye gozukuyor ben de anlayamadim.

ben norveçte buz gibi havada paltoyla titrerken çorapsız mini etek ve beli açık elbise giyen iskandinav insanlarını gördükten kendimden utanmıştım lan ne kadar kolay üşüyorum diye.

donmasına rağmen giyiyor. ya da bir arabayla yolculuk yaptığı için otoparktan gideceği yere kadar donmayı umursamıyor.

tamam donmasına rağmen giyiyor da e peki giymeden sağladığı marjinal fayda nedir ?

arabayla falan çözülcek iş değil laykınmi kardeşim. ben de arabayla gidiyorum kapalı otoparka parkedip asansöre zıplıyorum ama içime don giymesem de paltosuz çıkamıyorum evden. deli değilim divane değilim....


marcinal faidesi nedir bilemedim, edemedim ama giysinler yani benim için bi sorun yok kesinlikle...

norvec rusya fln iklime uyumdan dolayı oluyor da, bir de yag tabakası gayet yalıtkan bir seydir. bu nedenle de birim zamanda erkek den daha az ısı kaybediyordur[tabi burda kıl yogunlugu onemli, o da onemli oranda yalıtım saglıyor, sebebi de kılların akıssız bi hava ortamı saglaması; hava da dunya uzerindeki en yalıtkan ortamlardan birisidir]. kadınlarda daha gelisken oldugundan usumeyebilirler. bir de evet montla kabanla yanlarından gecerken iyi olmuyor.

bi de corap denmıs de, corap dediginiz cam elyafından yapılmıyor ki; incecik bi sey nasıl sıcak tutacak bi anlatın da ogrenelim.

ben kendimi feda edip bir gün denerim sözlük erkeği. o zaman bana destek olur musunuz?

arkamda bir "rocko" desteği ve etekliyim aman allahım sözlük ne yaptın bana....

Kıçları donuyor, ama yine de giyiyorlar işte. Öyle kızların bacakları üşümez diye bir şey yok.

ben bu konuyu vakt-i zamanında giyen bir kız arkadaşıma sormuştum. kalın çorap giyince üşümediklerini söylemişti bana. ama çorapsız olanlarına lafım yok. ben evimde ısıtabilirim onları.

başta üşüyolardır ama yürüyünce, hareket edince falan ısınıyordur vücutları herhalde.
annemin zamanında pek modaymış bu mini etek, o zamanlar rahat rahat da giyebilirlermiş tacize uğramadan, öyle anlatır hep, o derdi bana "işte kıçımız donardı da çaktırmazdık ama hızlı hızlı yürüyünce ısınıverirdik" diye.. bu arada annemin şu an romatizmal problemlerinin olduğunu söylememde fayda var sanırsam:)

yukarda daha önce sözü edilen yağ takasıdır olayın sebebi bence. elbette belli bir miktar üşüyorlar. ben aynı konuyu sobanın karşısında saatlarce oturabilen kızlar üzerine merak etmiştim.
kömür sobası olur elektrikli olur, kadınlar 50 cm uzaklığında uzaklığında oturuyrlar kızarmadan. ben 1.5 metreden kavruluyorum, dayanamıyorum.
o zaman edindiğim bilgi aynen @bryan fury'nin dediği gibi kadınların derilerinin altındaki yağ tabakası erkeğinkinden kalın olduğundan ısıya daha az duyarlılar.

marjinal faydası da şöyle diye düşünüyorum cümle hanımları karşıma almak pahasına: 5 derece havaya rağmen bunu giyerek özgür hissediyor hatun kişi. bişeylere karşı dik durduğunu düşünüyor.(falanca kişiyi etkilemek gibi direkt amaçlar bi yana) nasıl oraokul-lise öğrencileri sigara içerek, babasından araba kaçırarak özgür olduklarını hissediyorlar/sanıyorlarsa bu da öyle birşey herhalde.
(cok kötü butonunu arayanları görür gibiyim :)

erkeklerle kızlar yağları farklı bölgelerde depo ederler; kızlar kalça ve bacaklarda depolarken, erkekler de göbeklerinde depolarlar. hepsi bundan ibaret.
dipnot: tamam çok kültürlüyüm ama bu kadarda teşekkür iltifat edilmez ki.
dipnot2: kızlar biraz da başka erkeklere sulanın yeter ama, aaaa!

1. Kadınların yağ depolamaları vücudun basen ve pop kısmında olur.
2. Kadınlar erkeklere oranla daha fazla yağlıdır anatomik olarak daha fazla yağı da kaldırabilirler. Eğer dokunabilecek kadar şanslı olanlar varsa bir deneyin de görün.
3. Bu kadın milleti güzel görünmek için yüzüne her gün 100 gram makyaj yapıp , topuklu ayakkabı giyip, tüylerine ağda yapabiliyor güzel görünemenin ölçüsü kış gününde donsuz dışarı çıkma olsa bunu dahi yapar ve hiç şaşırmam siz niye şaşırıyorsunuz?

özgürlükle falan ne alakası var anlayamadım ben hangi çağda yaşıyoruz yahu?? bacaktan üşümeye gelince kişiye göre değişir gayet de üşünebilir. ha zaten tayt üstü etek modasının bu yüzden çıktığını düşünmekteyim. ama agk bey arabayla alakası var, şahit olduğum için söylüyorum deli gibi soğukta açık ayakkabı ve mini şortla gezen insanlar mevcut o halde otobuse ya da herhangi başka bir toplu taşıma aracına binmeleri pek hoş olmaz galiba:P ankara kar topluyor bekleyelim görelim tespit yapalım.

birincisi, bacaklarımız en az üşüyen yerimizdir. gövdemiz her zaman için üşür. diğer yandan çorapsız etek giymek yine de zordur. bir diğer neden ise naylon çorap dediğimiz şeydir. o çoraplar tüm teninizi kaplar ve her zaman için kot pantolondan daha sıcak tutar. yani erkekler de sadece kot pantolonla dışarı çıkarlar ama pantalon içine hava akımı daha fazla olduğu için çoraplı mini etekli kızlarımızdan daha çok üşürler. bir de kadınların vücut ısıları erkeklerden daha fazladır o yüzden (bunu salladım). kısacası bu kızlarımız mutant diğillerdir, korkmayınız, ürkütmeden yaklaşınız.

beğenilme arzusu üşümeyi geçiyor.

ondan sonra neden kadınları anlamıyorsunuz derler.

evet kadınların vucut ısısı daha dusuktur; lakin yine de dokununca yakanları da var o da ilginc bi detay.

bir de evet bacaklar kas yogunlugu olarak en fazla olan yer. bundan dolayı da ısı uretimi tuketimi karsılayabilecek duzeydedir; hızlı yuruyup ısınma olauı da bu olaiblir.

naylon coraba gelirsek o da sıcak havayı dısarı salmamasından sanırım. genel olarak naylon/plastik de ısı iletimi dusuk mazlemedir. kalınlık arttıkca iletimle ve tasınımla kaybedilen ısı mıktarı dusuk olackatır.

bi de merak ettim bu ba$lıga yazanlardan kacı kadın, kacı erkek. kadınlardan giyen var mı ?

üşüyoz ama giyiyoz işte.

ben şunu idda ediyorum..
mini etek altına çorap giyen bir kadın(ten çorabı değil, azdaha kalın yünlü çorabımsı)
erkekten daha sıcak hissediyordur..
NEDEN?
derseniz, pantolon zaten ortalama bacak ile arasında yürüdükçe oluşan 1-2 cmlik bir tampon kısım yaratıyor ve vücut ısısı oraya hapsoluyor, ama dışarısının soğukluğu+rüzgar öğresi ile bu havanın kalıcılığı değişebiliyor..

ama çorap giyince sımsıkı sarıyor o güzelim bacakları(selam ederim:P) ve ısıyı vücuda daha yakın tutuyor

bacağın az üşümüesi de cabası
fizikten mini eteğin günlük kullanımından zerre anlamayan bir insan olarak böyle bir iddiam var,
kimsede aksini ispat edemeyebilir

Ya kalın çorap da giysen it gibi donuyosun işte. Üşüyosun kardeşim, yağla çorapla felan alakası yok. Ha ama şu var ki sürekli ince giymeye alıştırırsan kendini bir yerden sonra eskisi kadar çok üşümemeye başlıyosun. Fekat böbreklere elveda, gelsin mesane iltihabı ve idrar yolları enfeksiyonu.

bir de hijackthis'i deneyin isterseniz ,bu programla registy'i bi kontrol edin.ama önce registry'yi yedekleyin.
sonra şüpheli satırı çıkartın.bilgisayarı yeniden açın.

avastı dene birde... o da işe yaramazsa güzel bir yedek al ve format at. aslında sen her durumda yedek al.

(bkz: #9117587)

kesinlikle ötesi yok

Hep format, tam format. Artık çabuk da atılıyor meret, uğraştırmıyor süründürmüyor.

sevgili yeğenim agk'nın da dediği gibi spyware doctor kullanın. o büyük ihtimalle çözecektir. kendisi bu işin doktoru harbiden. adaware falan çerez kalır yanında.

Hazir format atmisken, bilgisayarin minimum seni en mutlu eden halini, norton ghost'dan geciriver, sonra makinen hapsirsa ghostlarsin.

modem ayarlarini kontrol et, filtrele, sifre koy, bisey yap

advanced uninstaller tarzi bir programla tanimadiginiz program yuklu mu degil mi diye bakmak da bazen cozum olabiliyor. bir de calisan exelere bakin.

hijackthis ciktisini bir yerlere yapistirin elbet bir sekilde bir yerlerden gozukuyordur. bir de tam olarak nereye yonlendiriyor. sabit bir yerse bu sorundan muzdarip birileri daha vardir mutlak ve cozum bulmuslarsa isinizi gorecektir.

forza avast !

direk linkini vereyimde tam olsun files.avast.com (bedava hemde)

en iyisi spybot search&destroy programı dır..
ondan sonracıma Ad Aware Se
ve en sona AVAST Antivirüs..
ondan sonra spybot dan sistem açılışında çalışan programlar listesine bak.. gereksiz olanların registry girişlerini sil.. şüphelendiklerinin hem registry girişlerini hem de asıl çalışan dosyayı sil..
eğer spybot sorunları çözemiyorsa, sistemini güvenli kipte başlat ondan sonra sorunları tekrar ara ve temizlet..
(Edit: Bu yukarıda dediğim programların güncellenmesini sağlaman lazım.. yani yükledikten sonra programları update et...)

zonealarm tarzı bir firewall la internetini neyin sömürdüğünü görebilirsin. o an interneti kullanan her türlü programı gösteriyor. aynı zamn da engelleyebilirsin de kendisini.

sorun devam ediyor mu?

yuha dört buçuk sene önceki sorumu nereden buldun yav :) hayır o bilgisayar şimdi kimbilir hangi hurdalıktadır.

Bildirimler calisiyor :)

duyuruyu test ettim :)

acaba lens temizleme cd si kullansan ise yarar mi. muzik marketlerde falan satilir?

@la traviata: lens temizleme cd'siyle geçecek gibi değil pek.

buna benzer bir$ey benim de teybimde olmu$tu. sanıyorum lensin olduğu kısımdaki vida vb. gevşiyor ve lensin bulunduğu parçanın oynak olmasına neden oluyor.

bazı aletlerin lensleri ayvayı yiyor bir süre sonra. bizim aiwa'da aynı halt oldu. hiç bir halta yaramıyor 3 cd changerı

menekse carsisi'nda focus elektrik vardi, yetenekli bir tamirci vardi orada, gerci sony servisi ama bir demelisin.
ya da bestekar sokak'ta ata elektrik var, eski seyler tamir ediyor, iyi olduğunu duymustum,

bahçelievler 3.caddenin sonunda arçelik servisi var. ustaları da gayet iyidir bildiğim kadarıyla.

anıttepe'de jandarma gazinosunun tam karşısında eski bi sony servisi var her türlü tamir eder onu.

çok teşekkür ederim cevapları için.

bu tür arızalarda genellikle hasarlı veya işlev görmeyen parça tamamen değiştirilir ve onarılmaz.

tag&rename 'den iyi tag editörü yok. bir sürü çanta dolusu dvd dolusu mp3ü deli bir arşiv merakıyla düzenlemekteyim ve şahane bir şekilde kullanıyorum kendisini.

ben dosyaları indirirken mp3den (bulamazsam eac vs gibi formatları mecburen kullanıyoruz) şaşmam ama eğer formatlar arası geçiş yapacaksan sourceforge'da bir sürü format değiştiren program var. bunları kullanabilirsin.

tavsiyemde yaparken vbr olarak (variable bit rate) kullanman değer olarakta elindeki dosyaya göre bir değer seç ama güzel bir ses sisteminde (güzelden kastım creative 2+1 değil ama şöyle 70 x2 watt technics amfili bir sistemde) 128 ile 192 kpbs arasında dağlar kadar fark var.

kayıplı sıkıştırılmış bir dosyayı açıp tekrar kayıplı olarak başka bir formatta sıkıştırınca, kaliteyi ikinci kez düşüreceğini unutma.

supercat ve benzeri bir katalog programı bulundurursan "o var mıydı bu yok muydu" gibi sorularla boğuşmazsın

dusuk kaliteden daha ust kaliteye genısletirsen mis gibi bir dip gürültüsü oluyor. ona da dikkat et.

bit ratelere hiç dokanmamak en iyisi. neyse öyle kalsın.

sorunun cevabını bilmiyorum ama işin pisliği ile ilgili ufak bir şey söyleyeceğim. uyanığın birisi gazeteye 20 milyara ferrari diye ilan vermişti geçen sene, adamın kazandığı kontorleri hayal edemiyorum. tanıdığım adamlar bile arayıp kontrol etmişlerdi. adam paraya sıkışığım vs ile başlayıp sonlara doğru kıvırıp en son da gerçeği söylüyormuş. hattaki adamı konuşturabildiği kadar konuşturuyormuş. şu an dayak yemekten hastanelik olmadıysa ne yapıyor merak ediyorum.

şebeke içi aramanın şebeke dışından daha ucuz olması şebeke dışınına arama hizmeti veren operatörün ekstra bir masrafla karşılaştığına kanıt. demek ki operatör kendi şebekesi dışına çıktığında birilerine para ödüyor bu parayı da bana ödemediğine göre girdiği şebekeye ödüyordur.

bildigim kadari ile her farkli sebekeyi aradiginizda sizin sebekeniz sizden kazandigi paradan karsi sebekeye dakika basina 300 bin lira civari bir para veriyor ki bu da telsim in aldigi paranin yarisina yakinini sizinle paylastigi anlamina geliyor.

altyapıları tamamlayıp sistemi oturttuktan sonra cep telefonu ile konuşmanın maliyeti nerdeyse sıfıra yakın. uzun menzilli telsiz telefon gibi düşünün.
ha bunu söylerken sıfıra yakın maliyetten dolayı bizden su kadar para alıyorlar demek istemiyorum zira ar-ge masrafları sebeke bakımları, baz istasyon kiraları personel giderlerv vergi vs bi sürümasraf var

sorunun cevabı ise.. kendi aralarında nerdeyse bedava olan konusma icin baska sebeke arayan sebekeden para taleb ediyor. telsimli turkcell i arayınca turkcell telsimden para talep ediyor. telsimin de turkcell e o parayı ödememesi, yani mahsuplaşması icin karsı sebekenin kendisini araması faydalı oluyor.
böylece konuşma için ödenen para minimuma indiriliyor

telsimdeki ceparan hizmeti bu arada default olarak off geliyor. yeni hat alanların açtırması lazım yani. yoksa o kadar arandım nerde lan kontörler dersiniz benim gibi.

geçenlerde gazetede okumuştum. traştan önce sıcak suyla yıkamak gerekiyormuş yüzü, kıllar yumuşasın diye sanırım. bittikten sonra da soğuk suyla yıkamak ardından da traş kremi iyi geliyormuş.

bi kaç defa nivea balsam kullanmıştım. fena değldi.

ben traş öncesinden bahsediyorum, bir de sıcak suyun olmadığı durum için...

ciltle ilgili sıkıntı bir yana, soğuk suyla traş bıçağını temizlemek de çok zor olacaktır.

tazyikli su olunca sıkıntı olmuyor jılet in temızlıgı de, soguk suyla sıkıntı gercekten tras olması. jel ya da krem gibi daha yogun urunler daha iyi oluyor. bir de jılet i daha sık degistirin, keskin olsun her zaman.

krem ya da jel markası verir misiniz? bu arada mach3 kullanacağım?

jel de balsam da nivea olmalı. hassas ciltler için olanından, beyaz rengiyle ayırt edilebilir.

ben nivea jel kullanıyorum gillette den daha rahat geldi benim için. frische-acık mavi renkli olanlardan kullanıyorum ben, cildiniz hassas ise arkadasın dedigi gibi beyaz kutulu olanları hassas ciltler için olanı daha iyi olacaktır.

balsam da iyi oluyor tras sonrasında, hatta batıkları, kızarıklıkları da azaltıyor bi miktar. balsam ın hassas ciltler için olanı beyaz kapaklı[balsam da aıyrt etmek için kapak renkleri farklı sadece] yalnız papatya kokulu; koku kısmında sorununuz yoksa o da olabilir.

traj öncesi krem diye birşey yoktur :) sonrası vardır.

traş sırasında sakallarla birlikte cildin en üst tabakasıda sıyrılarak tahriş olur. nivea balsam gibi traş sonrası kremde bu ciltte yaşanan tahribatı gidermek cilde bakım yapmak için kullanılır. umarım nivea balsamı traş öncesinde kullanmıyorsunuz? ehehhe lakin o sonrası kremdir.
traş öncesinde bir losyon yoktur..

mesela iyi bir traş şöyle olur. sıcak suyla yüz bolca yıkanır. ardından traş jeli yada köpük ile cilt sabunlu hale getirilir. iyice bol keseden sabun yapın köpürtün yüz üzerinde. ve bu sabunlu hal yüzde 2dk kadar durmalıdır! sebebi ise o jel / köpük sakalları yumuşadır, sakalın ciltle birleştiği yeri gevşetir filan yani rahat traş olmanızı sağlar ardından jileti elinize alıp traşınızı olursunuz.
yüz daha sonra yine sıcak suyla temizlenir, kurutulur! ardından traş sonrası bakım ürünleri yüze masaj edasıyla sürülür. nivea balsamı öneririm. traş kolonyası asla sürmeyin! değil yararı, zararı vardır.

arkadaşlar sağolun traş hakkında güzel şeyler yazmışsınız, yeni başlayacak olanlara faydalı olacaktır kanaatindeyim, benim sorduğum soruya ise henüz faydalı bir cevap gelmedi, ben zaten en az 15 yıldır sıcak suyla güzel güzel traş oluyor sonrasında da, eskiden nivea balsam, şimdilerde ise yüz kremi kullanıyorum, yalnız bir kısa dönem askerlik olayı hasıl oldu ve maalesef sıcak su yokmuş orada, ayrıca haftada 1 en fazla 2 ya da 3 kez traş olan ben orada hergün soğuk suyla kısa süre içinde traş olmak zorundaymışım, o yüzden soğuk suyla traş tecrübesi olanlardan bir fikir edineyim istemiştim...

askerde her gün olunca alışırsın dert etme. ben de problemli bir sakal-cilt kombinasyonuna sahiptim. askerde 28 gün acemilikte her gün traş olunca bir açıldım bir açıldım sorma ilk günlerde tahriş oluyor ama sonra bir alışıyorsun sorunsuz hallediyorsun. yanına yedek jilet al tabi en fazla 1 ayda bir değiştir ki jilet körelip fazla acıtmasın. soğuk suyu dert etme ben hep soğuk suyla traş olurum (asker sonrası daha rahat oluyorum nedense) hem insanı kendine getiriyor dinçleştiriyor güzeldir soğuk su. balsam falan yapmayın etmeyin askere götürüp balsamla yüzünüzü ovalayıp ondan sonra 40 derece güneş altına ya da 0 derecede soğukta (mevsimine göre) bekleştiğinizi düşünüyorum da komik geliyor o sahne. dalga geçer uzun dönemler sonra aman diyeyim adınız çıkmasın balsamcıya ;)

philishave cool skin sarjlı traş makinelerinin kullandığı nivea kartuşları kullanabilirsiniz. sözkonusu makine traş anında bu jeli sıkarak sakalları yumuşattığı için bu jelin traş sonrası için değil de traş anı için olduğunu söyleyebiliriz. herhangi bir parfümeri mağazasından alacağınız nivea jel kartuşlarının ucunu iğneyle patlatıp traş öncesi yüzünüze sürerek sakalların yumuşamasını sağlayabilirsiniz.

bi de fırca ile tatbik etmek de elden daha iyi oluyor, jel, krem iyice etki ediyor boylece.

aa.bosch.de

burda sag menude yeni model sileceklerden bahsediyor belki ise yarar.
aerotwin silecekler basliginda ozellikle bayaa bir liste yapmislar +'lar bakimindan. karizmatik buldum : )

swips alabilirsin, eheheh
www.youtube.com

Bosch iyidir. Hatta en iyisi diyebilirim. Çakma bir bosch olmasın diye servislerden sorarak alın. Fiyat marka-modele göre çok değişmez ama öyle çok pahalı bir şey değil diye hatırlıyorum. 1 sene önce 30-40 ytl gibi bir fiyata almıştı bir arkadaşım ama fiyat orjinalliğine göre falan değişir.
meali: tezgahtan almayın.

hiç kasmadan gidip silgeç alınabilir. açık gri renklilerden. kesinlikle kalitelidir. tabi sadece lastikler değiştirilecekse.