Ekşi Duyuru

Tunefind var. Asıl amacı aslında spesifik bi film dizide şarkı bulmak ama şarkı üzerinden dizi film bulma özelliği de var

imdb advanced search ile filtrelemeyi soundtrack olarak ayarlayıp şarkı adı yazıp aratırsanız o şarkının hangi yapımlarda kullanıldığını bulabilirsiniz. dakika ve sahne bilgisini göstermiyor ama.

Şu listede 3D çizim programlarını görebilirsiniz:

mapsystemsindia.com

Verdiğiniz görseller tahminen SolidWorks, Cinema 4D veya Maya'da yapılmış.

blender ya da 3d max ile basitçe yapabilirsiniz.

basit derken 15-20 saatlik eğitim videosu ve pratik ile.

Cinema 4d ye YouTubeda baktım. Sanırım doğru program bu. Benim sadece çizilen bir modelin bu şekilde gözükmesine ihtiyacım vardı. Bu program bunu sağlıyor gibi.

Bilgim yok ama parafinin içeriğindeki yağ-su benzeri maddelerde buharlaşıp alkole katıyordur kendini belki nem alıyordur o sebeple saflığı azalıyordur.

en fazla olacağı şudur, ayda maksimum x dolar çekebilirsiniz ya da bu dolarları çekmek için kullanacağınız izin verilen bir amaç için çektiğinizi ispatlamalısınız derler. yoksa paralar yalan olmaz. kıyamet senaryosunda bile o günün kurundan tl'ye çevrilir :)

Hayır.

usttekilere katilacak gibiyim ama sonra o kadar da olmaz dedigim ne varsa hayaldi gercek oldu.

Böyle bir şey yaşanma ihtimali yüzde sıfır.

normal hiç bir devlet bankadaki paralara el koymaz / koyamaz.
onlara el koyduğu anda devletlikten çıkar, diğer ülkelerle iş yapamaz hale gelir.

boyle birşey olsa o kisi bir daha secilmez.

yani el koyabileceklerini sanmiyorum ama atm siniri gelebilir. Yunanistan'a tasindigim sene (2016) atm'den 2 haftada maksimum 600 euro cekme siniri vardi.

aslinda tam olarak redlinetheturk gibi dusunuyorum.

Bölgeye en yakın emniyet/ jandarma birimlerini araştırın. Kaza noktasını tarif edin onlara sorulursa daha net bilgiye ulaşılır.

Diğer yandan hak arama adına sıkıntısı uğraşı git geli çok olur diyorsanız unutun derim.

Benzer bir durumda savcılığa sikayette bulundum, bölgeye bakan karakolun kamera kayıtlarını incelemesini istemişti, sonrasında bana da izletip şüpheli olabilecek araçları karakola çağırıp sorguladılar ancak birsey çıkmadı, belki sizin durumunuzda çıkabilir

usb'yi direkt çıkarıp taktığımızda y olarak kalıyor fakat bilgisayarı kapatıp açıp usb'yi taktığımda D olarak değiştiriyor.

aaah, zor soru. genel anlamda talep / talep edilen miktar farkı var. üstelik her ürüne olan talep de aynı oranda değişmez (esneklik dediğimiz kavramdan dolayı), yani ekmeğe %50 zam gelmesi ile kolaya %50 zam gelmesi aynı etkiyi yaratmaz. bu anlamda "talep" diye genel bir kavramdan bahsetmek çok zor, talep edilen miktarı da zam denen zımbırtı yani fiyat etkiler. diğer tüm faktörler talebi değiştirir. alelade bir soruda gereksiz bir detay olsa da çok karışıyor.

ama illa bakacağım diyorsan ve teknik değil de insanlar bir şeyler almaktan ne ölçüde vazgeçti diyorsan, üretim maliyeti ve üretim tekniklerinde ciddi bir sıçrama da olmadıysa enflasyon (ya da dezenflasyon, deflasyon) o cevabı kısmen verir.

ürün bazında bakmak istersen ki mantıklı olan o sanırım senin soruda, satıcı ve üreticilerin rakamlarına ulaşmak lazım.

mesela şu tip raporları farklı dönemler için karşılaştırabilirsin: data.tuik.gov.tr

Passion +1
Ürün bazinda zor çünkü firmalarin kendi istatistikleri.

Ama üretim seviyesinden belli olabilir. Eğer talep düşerse arz düşer haliyle üretim düşer.

Sonra sirketlerin genel satış oranlarina bakilabilir. Misal sallıyorum migros gecen yila oranla beklenenin altında satış yaptiysa bu kadar zam sonrası azalma var denilebilir.

bir de tecil ettirmeye giderken beni tutuklayıp askere alabilirler mi?

Tecilin bittiğinde bakaya olmuyorsun ki, sınıflandırma yapılıp belirlenen birliğine katılmadığında bakaya oluyorsun. Şu an yüksek lisansa başlamanda ve bu gerekçeyle ertelemende sorun olmayabilir, iyi araştır.

@signore
başvuru aşamasında 4 aşama var.
tecilli(askerlik yapmadı)
terhis(askerlik yaptı)
bakaya
muaf

e devlette sorguladığımda -En yakın askerlik şubesine müracaat ediniz.- yazıyor.bu durumda tecilli seçip mi başvuruya devam edeceğiz?

2018-19 için yazıyorum şimdi durum değişti mi bilemicem
önce askerlik şubesine git durumunu anlat yükseğe kayıt olacağım ama bakaya görünüyorum de, sen askere gidecekmişsin gibi işlem yapıp seni ilk celbe girecek olarak alıyorlar(muhtemelen mayıs celbi) böylece bakaya kalkmış oluyor. bundan sonra üniversite normal kayıt işlemini yapıyor daha sonra okuldan belge alıp askerlik şubesinden tecilini yaptırıyorsun(çoğunlukla okul kendi hallediyor)

başka satıcılara da bakabilirsin

www.trendyol.com

Son Gemi Kamping

Hemen uçakla ölüdenize git bence. 3-4 günde aşırı bir bütçe harcamazsın, sürekli başka başka yerlere gitmeye çalışmazsan dinlenmiş de olursun. Otele yolda bakarsın.

Öncelikle mayınlı araziler geri gelecek. Sonrası dediğiniz gibi.

hem suriye hem afganistan dış politika olmadan sadece iç politika ile çözülmez
afganlar ülkeye bir ay içinde gelmeye başlamış değil (amerika nın afganistandan çekilmesiyle hızlanmış olabilir)

Batı sınırını açıp yallah dediğin anda biter sanırım. Şişme botta kdv ve ötv'yi kaldırırdım bi de.

Adamlar da burada keyiflerinden durmuyorlar ki zaten. Almanya uğraşsın.

bir anda hepsini sınır dışı ediyorum gibi bişey olamaz. ufacık bir kedinin bile canı yansa neler neler söylüyoruz, milyonlarca insanı öylece bırakamazsın.
suriyede, sınıra hem yakın hem uzak, savaşın nispeten az veya hiç olmadığı bir yerde bir yerde bir şehir kurup, sonra da "suriye vatandaşlarının türkiye'de barınması, yaşaması, izni olsun veya olmasın çalışması yasaktır" diye bir kanun çıkarıp, tüm suriyelileri bu şehre gönderirim. kolluk kuvvetlerine de kesin emir veririm, suriye vatandaşlarının görüldüğü yerde tutuklayın diye.
bu şehrin kurulmasının maliyeti, şimdiye kadar harcadıklarımızın ve bize maliyetlerinin yanında devede kulak kalır.

beşar esad ile anlaşma olmadan mümkün değil.

Sorun çözmek istersen çok basit, şu anda sistemli bir şekilde bir işgal uygulandığı için bu sorunu yaşıyoruz.

Sınır güvenliği birinci adım. Mayınlı arazi, duvar, otonom sistemler bunlar gayet kolay yapılabilecek şeyler
Göçmen kaydı ikinci adım. Gelen adam kafasına göre istanbula kadar gelemeyecek, avrupa tarzı göçmen kampları ile en az birkaç yıl eğitime tabii tutulacak, türk kültürüne uyum sağlayamadığı ya da ülkesine geri dönebileceği tespit edilirse hemen geri yollanacak
Güvenlikte sıfır tolerans üçüncü adım. Bunu uygulayan da çok ülke var, bu hintliler pakistanlılar afganlar dubai'de melek gibi yaşıyorlar çünkü en ufak bir olaya karıştıklarında anında postalanıyorlar. Anında sınırdışı uygulaması başlamalı
Kayıtdışı çalışmanın da kesin olarak önüne geçilecek, büyük cezalar kesilecek ki adaletsizlik ortadan kalksın
Son olarak da ekonomideki yükü toparlamak adına göçmenlere ek vergiler konulabilir ki 50 sene vergi ödeyen adamla, 2 sene önce gelen adam aynı şartlarda yaşayamasın. Adam 50 sene vergi ödüyor o da sgk'lı, 1 sene önce suriden gelen 4 çocuklu adam da sgklı, böyle saçma bir sistem olamaz.

Ama dediğim gibi bu sorun çözülmek istenmiyor. Nasıl bir hesaplaşma varsa arada, tr mülteci çöplüğü oldu.

Önce tampon bölgelerde bulunmalarını sağlardım.(Düşünüldü ama geçmişte de görüldü ki ABD etkisiyle bu olmadı maalesef.)
Yurtdışına gitmek isteyenlere ayrıca ileriye dönük fayda açısından destek verirdim. Ülkeler arası mülteci/göçmen anlaşmaları uygulamada gözardı ediliyor ne de olsa diğer ülkeler tarafından.

sınırı geçtikleri ilk yerleşimleri yakınlarında çadır ya da konteyner kentler kurulmalı ve bu alanlarda bulunmalarını daimi sağlayacak iş alanları, fabrikalar açardım. Ülke için de olumlu katkı olmuş olurdu. Bu konuda bazı faaliyetleri gördüm ama doğrusu oldukça yetersiz kalıyor.
Tanıdıklarımdan biliyorum ki sınırı geçtikten bulundukları yerleri terkedip büyükşehirlere gitme sebeplerinin başında işsizlik geliyor.

Yine olay ve taşkınlıklara sebep vermeme bakımından onlar için cezai yaptırımlar bu hususta daha fazla ve net olarak uygulanmalıdır. Onların da çaresizliğiden faydalanmak isteyip kötülük etmek isteyenler de aynı derecede bu yaptırımlardan nasibini almalıdır (fırsat eşitliği her zaman olumlu manada düşünülmemeli )
Beşar Esad ile doğrudan bir anlaşma söz konusu değil adı olan ama hükmü olmayan ve yerini Rusya'nın aldığı birisi sadece.

dün muharrem ince habertürkte fatih altaylı programında güzel bir plan açıkladı bununla ilgili.

benim fikilerim:
sınırda mayın olmaz. mayın insanlık suçudur.
sınırı geçmek isteyenlere ateş edilmeli, sınır muhafaza edilmeli geçişler önlenmeli. yine de geçen olursa yunanların yaptıgı gibi dövüp geri gönderilmeli.

esat ile anlaşılmalı.
kaydı kuydu olmayan kişiler kesinlikle sınır dışı edilmeli (suriyeli ise esat ile anlaşıldıktan sonra suriyeye, değilse bir şekilde kendi ülkesine)
suça karışanlar sınır dışı edilmeli
belli bir miktar yatırım yapmış insanların kalması sağlanmalı
meslek sahibi olanlar, düzenli bir işte çalışıyor olanlar, kısacası faydalı olanlar kalabilirler. ancak entegrasyon konusunda çalışmalar olmalı
göç ile ilgili bir bakanlık kurulmalı. içişleri bakanlığı göç idaresi yetersiz kalıyor
ab ile mevcut göç anlaşması yeniden değerlendirilmeli. abnin işe yaramayan göçmeleri bize göndermesi engellenmeli.

Burada keyfi yerinde olan insan neden başka yere gitsin. Keyiflerini kaçıracaksın. Yunanistan gibi iti bağlasan durmayacak kamplara topla bak üstüne para verir ülkesine dönmek için.

sigortasız mülteci çalıştıran iş yerlerine çok ciddi cezalar verilecek. mültecilerin yoğunlukta olduğu bölgelerde etkin bir şekilde istihbarat çalışmaları yapılarak, mültecilerin çalıştığı iş yerlerine denetimler yapılacak.

devletin sigortasız mülteci çalıştırılmasına göz yumduğu, hatta desteklediği görüşü hakim bende.

wolfenstein ?

painkiller?

öncelikle başvuru yaparken verilen iban'a yatar. eğer vergi/sgk vs gibi devlet borçları varsa önce onların borcu kapatılır kalırsa kalan yatar.

@naksidil
az önce pttkepden evrağı buldum. şu şekilde yazıyor.

7.449,00TL lik kısmı Beylikdüzü
Vergi Dairesi’ne, 603,00 TL lik kısmı da Sosyal Güvenlik Kurumu
borcunuza mahsup edilmiştir. vergi dairesine yatan kısmı alabiliyor muyuz?

wto, dünya ticaret örgütü

Şirketin ana merkezine şikayette bulunabilirsiniz. Bu bildirimleri ciddiye alırlar. Ancak sizin elinizde İran'la iş yaptıklarına dair bir belge veya başka bir kanıt (resim vs.) var mı? Yoksa eğer sadece iftira düzeyinde kalması sözkonusu olur. ABD'de bu işlere Department of Treasury bakar. Kara listeleri filan onlar çıkartır. Ama dediğim gibi elinizde en azından duyumdan öte bir şeyler olması lazım.

Amerikan teknoloji firmasında calisan ve senede iki kere bununla alakali zorunlu egitimler alan biri olarak;
-sirketin ana merkezi, özellikle ethics ya da hukuk birimi.
Kendi firmama baktim, direkt iletisim bilgisi var boyle bir şeyler icin.

Amerikan şirkeri icin Baya onemli. Yerel bir olay olsa cok umursamazlar ama ambargo delmek...

hocam
sizlik bir olay yoksa
bence hiç karısmayın

ticari bir pislik olarak yapacaksanız
karsı taraf da sizin bir işinizi bozabilir bunu unutmayın
amerikan firmasının distribütörü belli bir çevresi gücü vardır bize iftira atıyor diye bir dava açarlarsa ugrasırsınız onlar da sizin canınızı yakabilir

ortada kanıt yoksa
adamların iran firmasına kestigi fatura yoksa
beyanname yoksa
hic bir şey elde edemezsiniz
adam der ki ben x firmasına sattım Turkiye ici olarak o benden izinsiz iran a satmıs

bir de sektör önemli

Büyük mesele değil bunlar. Hatta hiç mesele değil .
Çoğu zaman anlaşmalı bile olabilir bu işler. 80lerde İran'a ambargo uygularken silah satan yine ABD , geçenlerde İran'dan petrol alan da yine ABD.

Dünya da ambargoyu uygulayan ABD ise,Orta doğuya da sözde demokrasi getirme adına sivilleri katleden ABD ise her şeyi boş verip "ABD pragmatizmini" anlamaya bakın.

ABD gibi dünyada her türlü haksızlığı yapan bir devlete adalet için başvurmak gereksizdir.

ABD İran arası ilişkiye bakarsak İranlı komutan kasım süleymaniyi bile iranın kendisi ABD'ye arka planda onay vererek öldürtmüştür deseler hiç şaşırmam. Sonrasında kendi halkının gazını almak için ABD'ye karşı şekli şemali yıllardır belli, bir kaç tehdit içeren sert diplomatik açıklama, üstüne İrana bağlı bazı kuvvetler ırakta abd li yetkililerin bulunduğu yerlerin "bahçesine" yakındaki " boş araziye" , "kenara" "kıyıya" "köşeye" bir kaç roketli/bombalı saldırılar yapar konu kapanır.

ABD'nin diğer ülkelere karşı olan tutumunu tanımak için çok kitap okumaya gerek yok sanırım.
ABD - Türkiye ilişkisi:
i.hizliresim.com
Abd- Suudi
i.hizliresim.com
Abd- İran
i.hizliresim.com

Devletlerin anladığı ambargo vb. kararlar ile bizim anladığımız arasında farklılıklar olabilir.

İlk sezonun sonunda ve ikinci sezon 16. bölümden sonra diziye yeni bir karakter geliyor. sonrasında konu çok farklı noktalara gidiyor. İzlemeye değer bence.

Ana konu oluşuyor sonradan. Tam iyi giderken sonra tekrar bozuyor yine toparlayor gibi oluyor falan filan. Değişik bir dizi.

aynen öyle. sonunda ağlamıştım, çok derin bağ kurduruyor insana. bence devam edin. :)

evet ilk sezon çok sıkıcıydı bırakmıştım fakat sonra devam edince çok güzel oldu.

dizi evriliyor. ilk bölümler önce hükümet tarafından gözardı edilen şahsi hayatlara odaklanırken sonrasında daha da karmaşık ilişkilere dokunulmaya başlıyor sonrasında the machine rakip çıkmasıyla ve bir grubun kendi çıkarlarına hizmet etmesini istemesiyle beraber etik, ahlak, insan iradesi derken erdemlerinizi sorgularken buluyorsunuz kendinizi.

bu dizi bi' tık daha iyi olsaydı person of interest dizi olarak tanımlanmazdı. diğerleri dizi olur, person of interest için başka bir kelime icat edilirdi.

open.spotify.com

edevlette seçenek var biri taşınınca diğerlerinin ikamet talebini onaylayabiliyor sanırım. denemedim de.

e-devlet kısmını bilmiyorum ancak siz kendi ikametinizi yeni adrese taşıdıktan sonra onların da ikametini taşıyabilmesi için nüfus müdürlüğüne birlikte gitmeniz gerekiyor.

E devlet arada kontrol edin bize de öyle hata dedi, bi kaç ay sonra geçirdim denk getirdim evin içindeki diğer yaşayan ile ekleyebilip.

Kapanmasına 1 saat kala yoğunluk başlıyor. Konumuna göre değişir tabiki.

sabah 10da gittiğinizde in cin top oynuyor. yoğunluk 3-4 gibi maksimum düzeyde oluyor.

sıra oldugu için girmiyorum bile. genelde ögle saatleri 2-3gündür uzun bir sıra oluyor burdaki migrosta.

Bizim burdaki migroslar öyle aşırı kalabalık olmuyor ama civarda 5-6 şubesi olmasından da kaynaklı olabilir.

Her zaman aşırı dolu,

Keşke yaptırmasaydınız gerçekten.
Artık karantina bitmiş, çalışabilirsiniz.
Bu kadar enfekte, kontrolsüz bir toplumda artık karantinanın bile bence anlamı yok. Ben şimdi durduk yere test yaptırsam pozitif çıkabilirim mesela. Test güvenilirliği de ayrı bir konu.
Filyasyon ekibine haber verildi mi acaba.

yetkili biriyle görüşün. böyle vakalar nadir de olsa olabiliyor. milleti riske sokmayın diğer arkadaşın önerdiği gibi.

edit: yanlış bilgi vermişim özür dilerim. @del piero10 haklı.

Hocam sen kendin kaşınmışsın ne diyelim

Hayat eve sığarda niyeyse hala risksiz olarak gözüküyor.

@bohr atom modeli,

durup dururken pozitif çıkaran test yok ne demek tam olarak? tam tersine bazı doktorların aylardır söylediği covid testleri negatif pek çok kişiyi de pozitif gösterebiliyor. ki bu tarz hastalık tespiti yapan testlerde genelde fazla sayıda false pozitif çıkması sık görülen bir durum.

Son bir yılda olana biten, haberler, çevremde yaşananlar konuşulanlar vs. topladığımda şu sonuç çıkıyor anladığım kadarıyla: test yaptırmayanlar negatiftir.

Sağlık önemli insan bunu düşünür ama iş vesvese takı takıntı haline gelmemeli.

Bitmeyen savaş-Joe Haldeman
Kaplan kaplan-Alfred Bester
Yaşlı adamın savaşı-John Scalzi
Serçe-Mary Doria Russel
Androidler elektrikli koyun düşler mi-P.K.Dick

Vakıf ya da Dune'a hiç benzemeyen kitaplar önereceğim ama o iki seriyi de, aşağıda sıraladığım kitapları da çok seviyorum.

- Asimov'un robot kitaplarını okuduğunuzu varsayıyorum, okumadıysanız onlar var.
- Steampunk seviyorsanız China Mieville'in Yeni Crobuzon üçlemesini öneririm. Perdido Sokağı İstasyonu'yla başlıyor.
- Okumadıysanız Hainish Cycle kitapları var Le Guin'in: www.bilimkurgukulubu.com
- Post apocalypse seviyorsanız Silo üçlemesi var Hugh Howey'nin.
- Çağdaş edebiyat, eğlenceli bir şey derseniz Kalite Ülkesi.
- Okumadıysanız Bradbury'nin Mars Yıllıkları.
- Kaplan! Kaplan! mutlaka okunmalı.
- Jules Verne seviyorsanız Su Adamı. (Belyaev'in bir kitabı daha basıldı yeni, onu daha okumadım ama beklentim yüksek.)
- Stanislaw Lem okumadıysanız ondan bir şeyler okuyun mutlaka. Gelecekbilim Kongresi'ni çok severim ben.
- Çocukluğun Sonu, Arthur C. Clarke
- Clarke demişken, okumadıysanız eğer Rama serisi şahanedir.

Ben Robot - Isaac Asimov

asimov sonsuzluğun sonu

kobuzchu kiz +1

Kaplan! Kaplan! (bir diğer adıyla Yıldızlar Hedefim) o kadar seviyorum ki ezberledim herhalde okumaktan. Yine Alfred Bester'in "Yıkıma Giden Adam"ı da çok iyi.

Yazım tarzı olarak stanislaw lem çok benziyor. E kitapları da her yerde bulunabiliyor.

Kimse de dememiş arkadaş vakıfı okudun şimdi sırada robot ve imparatorluk var diye.
Okuyun muazzam bir evren oluyor tadı damağınızda kalacak

Kalple ilgili bu tip düşünceler zaman içinde, tedavisi zor olan panik atak adlı bir soruna yol açabiliyor.
Bu yüzden bir kardiyoloğa görünmen iyi olacaktır.

Kansızlık, anksiyete, panik atak gibi şeyler ilk akla gelenler.

Tansiyonunuz nasil? Gogus kafesi sikismasi falan diyince yukssek tansiyon olabilir gibi geldi bana. Ozellikle yemeklerden sonra bogulacak gibi, nefes nefese kaliniyor yuksek tansiyonda

bilgisayar matematiksel düşünüyor diye kasparov öyle düşünmek zorunda değil. muhtemelen matematiksel düşünmüyordur. çünkü 10^25 ya da 2^83 adet tahmini satranç hamlesinden sadece 10^6 tanesini hesaplamak için bile belli bir işlem gücü yani zaman gerekir. bir insan bu işlem gücü ile başa çıkabiliyorsa ikisi de matematiksel düşünmüyor demektir.

tr'de bir kaç üst seviye kişi ile zevkine maç yaptım adamlar sözelciydi logaritma nedir diye bana soru sordular maçın sonunda ve biraz oyunu konuşunca kesinlikle olayın matematikle alakası olmadığını gördüm en azından onların kafalarında.

yani insana ait farklı bir düşünce sistemi ile oynanırsa anca başarı gelir satrançta yoksa en yüksek işlem gücü her zaman kazanırdı.

Eğiliminden kastı, verilen girdiyi değerlendirip uygun çıktıyı vermesi. Girdi ile çıktı arasında algoritma var ve o uygun çıktıyı belirleyecek tüm hesaplamalar da orada yapılır. Algoritma da istenildiği şekilde yazılabilir. Sonuçta o cihaz insanlar tarafından programlandi. Çok saçma bir örnek verecek olursam, programlayan adam manuel olarak gidip beşinci hamlede atı oyna ancak diğer hamlelerde sendeki bilgilere göre kazanma olasılığı en yüksek hamleyi hesapla ve onu oyna diye programlayabilir. Bu durumda ne oluyor? Olay sadece matematiksel hesaplamadan çıkmış oluyor değil mi.

Onun dışında satranç maçları da sadece satranç tahtasındaki taşların anlık konumlarına göre yapılan hesaplamalara dayanmıyor. Karşındaki kişinin geçmiş maçları da hesaba dahil edilir. Hatta bu olay çok daha önemlidir büyük maçlarda çünkü onun düşünme biçimi analiz edilip ona göre de strateji geliştirilir. Boşuna rakiplerin maçlarını o kadar analiz etmiyor adamlar. Yukarıda verdiğim o saçma beşinci hamle örneği de işte burada önemli oluyor. Niye? Çünkü o yapay zekanın maçlarını hep izleyen ve not tutan adam yapay zekanın beşinci hamlede hep atı oynama eğiliminde olduğunu farkeder ve ona göre strateji geliştirir. Buradaki olay da hemen hemen o.

uzaktan tezsiz yapacaksınız işte. hangisine kabul alırsanız

yeni yüzyıl üniversitesi sağlık bilimleri fakültesi. 5-6 bin tl 3 taksit ödüyorsun bi daha kapısından girmiyorsun. okul değil zaten tahsilat merkezi sadece.

yesevi uzaktan eğitim tezsiz ucuz zaten, gir 1 dönemlik kaydol 1 yıl erteleme alacaksın. 2ci dönem kaydını sildir 1 yıl daha alırsın.

Ben eskiden Kalekent sitesinde 1+1 dairede oturuyordum. 2,5 yıl önce oturduğum daire satılmıştı. 325 bin liraydı o zaman. Son 1 yıldaki artışları da göz önünde bulundurursak Beylikdüzü'ndeki 'düzgün' sitelerde 150-200 bin aralığında ev bulmak biraz zor gibi. İlanlardaki dengesizlik biraz emlakçıların işgüzarlığından kaynaklanıyor. Esenyurt'un iç kısımlarındaki evleri bile daha düzgün muhit diye Beylikdüzü'nde gösteriyorlar. Halbuki ev metrobüse bile yürüyerek yarım saat mesafede oluyor. O tarz evler zaten alınmaz.

150-200 bin civarı düzgün evler belki organize sanayi bölgesine yakın kısımlarda (Yakuplu vb.) olabilir ama orası da şahsen yaşamayı isteyeceğim yerler değil.

beylikdüzünü bırak esenyurtta bile düzgün sitelerde 1+1 o fiyata bulamazsın o ilanların hepsi ya feyk yada ara sokaklarda

valla kirasını tahsil etmek bile dert oralardan, biz evimizi bu sebepten sattık o bölgedeki düşük bütçeli kiracılar çok sıkıntılı çünkü.

bence o paraya araba al daha iyi bir yatırım olur derim.

Kiraya vermek için ev almayın. 1 kira vergiye gidiyor zaten.
Başka bir şehirde bulursunuz ama gerek yok. Kiraya vermek için ev alınmaz.

ben de benzer mantıkla o bölgeden ev aldım ama beklediğim gibi gitmedi, bölge sıkıntılı biraz kiracı konusunda ama iyisini bulursanız ne ala.
bir de internette örnek daireleri gösterip allayıp pulluyorlar gittiğinizde alakası yok, uygun fiyatlı ve albenili evlere dikkat edin.

Galiba yüklenmiyor. Ne verirlerse o.

Yüklenebilir diye düşünüyorum. 1) Twitch apk indir
2) flash'a at
3) televizyon android ise marketten file explorer indir
4) flash'ı bağla ve apk'yı yükle.
Cihazda app store yoksa file explorer'ı da flashtan yukle.

tv bu
www.arcelik.com.tr

sanırım android tv olarak geçmiyor bu.

android tv değilse veya televizyonun işletim sistemi webos, tizen tarzı uygulama geliştiricileri çeken bir platform değilse zor..

arçelik, beko, vestel, grundig, seg, axen.. smart olsa bile altyapısı itibariyle hayal.. senin için en iyisi xiaomi mi box s gibi bir kutu almak ve cihazını akıllı hale getirmek..

Yükleyemiyorsun. Hiçbir şey yükleyemiyorsun hatta. Sıkılıncaya kadar devam. Sıkılınca Android TV Box from AliExpress.

Arçelik pişmanlıktır.

arçelikten gayet memnunum. görüntü kalitesi çok iyi. geçişler çok hızlı. çok düşük fiyata almıştım bir de. tek sıkıntı ayrı olarak uygulama yüklenmemesi.

çok oldu ama aklımda kalan şu
o ikizlerin hayatı bu aslında tek büyük numaraları var ve ikiz oldukları bilinirse numaraları kalmayacak. onlarda hayat boyu saklamışlar tek karakteri sıra ile yaşıyorlar.

ama wolverin abimiz ikiz değil ve nasıl yaptığını çözemiyorlar bu yüzden deliriyorlaar.

toparlayayım bale abimiz doğuştan beri ikiz ama hep saklamışlar. ışınlanma numarası hilesi bu ve kimse bilmiyor(hatta birinin parmağı kopunca diğeride kesiyor parmağı)

wolverin abi ışınlanmaya sahip ama bunlar ışınlanma olmadan bu numarayı nasıl yapıyor diye kafayı yiyor

malum filmde hep rekabet ve sabotaj halindeler

Kafanı biraz daha karıştırayım.

Alfred'in zaten ikizi var. Onda olağanüstü bir durum yok. Tesla'yı kağıda sadece Angier'ı yanlış yönlendirmek ve parasını gerçek dışı bir şeye harcatmak için yazıyor.

Kafanı karıştıracak bölüme gelirsek; Tesla aslında klonlama makinesi falan yapmıyor. Bizler seyirci olarak öyle olmasını istiyoruz. Yani Cutter'ın söylemiyle "You don't really want to know. You want to be fooled."

Bu anlattığım teoriyle ilgili şu entry'yi okumanı öneririm: #24722889

Alfred(c. Bale) ikizi vardı hep. o sebeple zaten filmin başında benim numaralarımı kimse yapamaz diyor ve o sevdiği kızın evine girme sahnesi var mesela. orada ikizi giriyor işte.

neden kağıda tesla yazdı?
Angier'ı boşu boşuna uğraştırmak için. bir de ona inanacağı bir açıklama yapması gerekiyordu. adamın tesla'nın böyle bir makine yapabileceği inancına sahip olduğunu biliyordu. kendisi sadece show amacı ile tesla'dan makine almış.

Alfred tesla'nın böyle bir makine yapacağını bilmiyordu. salladı yani. ama tuttu. tesla makineyi yaptı. zaten filmde de angier sen hiç bir zaman böyle bir makine yapmadın beni kandırdın dediğinde tesla ben yaptığımı söylemedim yapabileceğimi söyledim diyor.

Alfred makinenin öyle bir gücü olduğunu bilmiyor o sebeple normal yollar ile Angier'in o kadar mesafeyi nasıl gittiğini çözmeye çalışıyor ama çözemiyor hatta sonra pes edip bırakalım yapsın showunu vs diyor.

@himmet
hacı abi sen şimdi diyorsun ki angier son show'u için 100 tane dublor buldu hepsini sıra ile öldürdü? bunu mu diyorsun?

yani ilk numarasındaki gibi bardan falan 100 adam toplayıp kendine benzetip öldürttü mü diyorsun?

Gençler tamam da soru o değil. borden (veya ikizi) angier'a oyunun sırrı diye bi kağıda tesla yazıp veriyor, o ne alaka? Arkadaş diyor ki acep borden çok daha önceleri tesla'nın aletiyle kendini kopyalamış da ikizi öyle mi oluşmuş acaba?

Bu ikizlerin doğuştan olduğuna dair bi bilgi yok. Borden da angier'a tesla yazıp veriyor. Yani borden da ikiz değil klon olabilir. Ama öyle olsa angier'ın numarasını hemen anlamalıydı.

Gerçi belki de anladı ama her oyundan sonra klonu akvaryumda boğuyor olabileceğine ihtimal vermemiş, ulan her sefer klonlanıyorsa nerde bu klonlar diye düşünüp onu anlamaya çalışmış olabilir.

@kibrit

adamın amacı hedef şaşırtmak ve adamı londra'dan göndermek. zaten tesla'nın fuarında gördüğü için ona tesla'dan makine aldım yalanını attım dediğinde adam zokayı yutuyor ama tesla cidden makineyi yapıyor.

ayrıca ikizlerin doğuştan olduğuna dair en büyük kanıt sevdiği kızın evine girme sahnesi.

@duyurukullanıcısı

ben demiyorum. bu bir teori ve bana mantıklı geldi. doğruluğunu teyit edemem, aksini de ispatlayamam. Christopher Nolan'ın olayı bu zaten.

Inception'ın finalinde Dom'un rüyada mı gerçek hayatta mı olduğunu bilemeyeceğimiz gibi...

@himmet

abi koca bir şapka sahnesi var. ayrıca sanırım kedi de klonlandı. yine filmin sonunda adam makineyi ilk kez denediğinde eğer çalışmazsa intihar edeceğim diye silahını hazırlamışken karşısında bir anda klonunu görüp şaşırıp klonunu vuruyor.

ayrıca filmin en vurucu sahnesi;

hiç bir zaman bilemezsin prestijdeki adam mı olacaksın yoksa su da boğulan mı? senin teorin doğru olsaydı zaten kendini hep prestijde göstereceği için bu sözü söylemezdi.

nolan'ın seyirciye attığı en büyük kazık makinenin nasıl çalıştığını söylememesinir. inception'da da söylemedi, interstellar'da da söylemedi.

adam bizi böyle böyle yiyor işte.

@duyurukullanıcısı

dostum o şapka, kedi kopyalama olayları falan hepsi aslında Angier'ın hilesi. Yani asıl hile kopyalanması değil, Borden'ı kopyalandığına ve makinenin çalıştığına ikna etmek için günlüğüne yazdığı yalanlardan ibaret. Filmde nasıl seyirciye kandırıyorlarsa filmin bütünü de filmin seyircisini, yani bizi kandırmak üzere kurgulanmış.

Konuyla ilgili daha detaylı bir yazı şurada var: www.reddit.com

@himmet

detaylı yazı dediğin 2 upvote almış hocam. hadi post 10k upvote falan alır. hadi reddit standartlarında belki derim doğruluk payı vardır. post ilgi bile çekmemiş.

yani çekmeye çalıştığın teori her noktasından çöküyor. adam filmin ortasında bir dublorü idare edemişken bir tanesine bile kendine benzetmeye 2-3 ay harcamışken. 100 tane bulmuş hepsini kendine benzetmiş sonra hepsini sıra ile öldürmüş diyorsun.
çok saçma yani.

ben filmi ilk izlediğim de dedim nolan kesin şuradan yürüdü,

eksisozluk.com

arkadaşlar nolan molan tamam da o kadar da şeyapmayın yani.

borden angier'ı yanıltıp para harcatmak için kağıda tesla yazmış olabilir, orasını anlamamışım kabul.

lakin tesla aslında makineyi yapmadı, bize öyle zannettirdi, kendi 100 benzerini bulup hepsini öldürdü falan buna inanıyor musunuz gerçekten? adam tek bir benzerini bile zar zor bulup idare etti, 100 benzerini nereden bulsun? ha bunu iddia ediyorsanız şunlara cevap alayım.

1. angier makineyi ilk denediğinde karşısında yeni bir angier oluştu, o ne?
2. angier akvaryumda boğulduktan sonra cutter angier'ı morgda teşhis etti. cutter da mı anlamadı onun benzerlerden biri olduğunu?

tesla basbayağı klon makinesini yapmış. filmin sonunda ormanda bin tane şapkayı, kediyi falan gördüğümüz sahneden de bunu anlıyoruz. yok film bize zannettirdi, filmin asıl olayı o falan, o kadar da zorlamanın alemi yok.

filmin asıl olayı şu. angier her seferinde oluşan klonu değil, kendini öldürüp hayatına klon ile devam ediyordu. yani klonlayıp klonlayıp öldürse hafif kalacaktı belki ama ölen her sefer kendisiydi. o bahsettiğiniz bütün aforizmalar her sefer kendini öldürdüğü için. ayrıca öldürme yolunun karısının ölüm şekliyle aynı olması da karısının ölümüne bir öykünme.

@duyurukullanıcısı


dostum sözlükteki entry'yi ben yazmadım. o yüzden 100 kişiyi öldürmüş falan demiyuorum. angier'ın tesla'ya gidişinden itibaren yaşananların tamamı aslında angier'ın günlüğüne yazdığı bir numaradan ibaret diyorum. daha doğrusu bu da bir teori. benim hoşuma gittiği için ben böyle olduğunu varsayıyorum. sen öteki türlü düşünebilirsin. sonuç olarak bu bir film ve aslında ne olduğunun net bir cevabı yok. nolan'ın tarzı bu. o yüzden sen istediğine inan ben istediğime inanayım. reddit'te 2 upvote alması bir gösterge değil. çünkü benim anlattığım da nihai bir sonuç değil. birkaç teoriden biri. burada teoriyi çökertmeye ya da doğrulamaya çalışmıyoruz. bilimsel bir teori değil neticede.

@kibritsuyu

bir yukarıdaki cevabıma bakabilirsin. biz burada kimi teorisi daha uzağa işeyebiliyor tartışması yapmıyoruz ki.

"100 dublör bulup öldürdü" kısmı gerçek değil. angier'ın günlüğünde bahsettiği 'yalanın' bir parçası. daha doğrusu her akşam üzeri örtülü bir kabin çıkarılıyor tiyatronun arkasından. borden onu ölen klon sansın diye.

cutter kısmı daha karışık. cutter'ın teşhis ettiği kişi gerçekten angier ise lord caldlow kim? borden ve ikizi sırrını bilen cutter lord caldlow'un aslında angier olduğunu bilmiyor mu? eğer biliyorsa onun klon olup olmadığını bilmiyor mu? klon olduğunu biliyorsa bütün numarayı biliyor demektir. böylece her akşam bir angier'ın öldüğünü biliyor ise son akşam ölen kişinin diğer günler gibi öldüğünün farkında ama borden'ın idam edilmesine sessiz mi kalıyor. bu soruların cevaplarını film içinde kesin olarak bulamayacağımız gibi bu teorinin ya da bir başka teorinin 'doğru' olduğunu bulamayız.

dediğim gibi biz burada bir gerçeği aramıyoruz. bu bir teori. tıpkı inception finalindeki sürekli dönen ama son anda yalpalayan totem gibi bir durum. totem duracak mı durmayacak mı bilmiyoruz ve Dom'un rüyada mı ya da gerçek hayatta mı olduğu yargısına varamayız.

@himmet

abi sen tüm filmleri böyle izliyorsan. matrix'te ne anladın çok merak ettim.

''cutter'ın teşhis ettiği kişi gerçekten angier ise lord caldlow kim?''

angier alfred'in mutlaka gösterisine geleceğini biliyordu. o sebeple sadece 100 gösteri diye reklam yaptı. eğer gitmez ise sırrı öğrenemeyecekti. o sebeple geleceğini kesin biliyordu. o geleceği günü bekliyordu angier. o sebeple alfred'in sahne arkasına girdiği gün. prestije çıkmadı. adamı hapse mahkum etti ve kendi (yani klonu) lord caldlow oldu.

adamın amacı aldred'i öldürüp intikam almak!

cutter'a bilerek hiç birşey söylemedi çünkü mahkemede inanarak alfred'in suçlu olduğunu söylemesi gerekiyordu. ve cutter aynen angier'ın planladığı gibi alfred'e karşı tanıklık etti ve adamı astırdı. sonra pişman oluyor hatta angier'ın ölmesine bile göz yumuyor final sahnesinde.

'' borden ve ikizi sırrını bilen cutter lord caldlow'un aslında angier olduğunu bilmiyor mu? eğer biliyorsa onun klon olup olmadığını bilmiyor mu? ''

cutter'ın bi boktan haberi yok alfred'in dublor kullandığını sanıyordu hatta. angier lord olarak karşısına çıktığında tüm numarayı anlıyor.

'' böylece her akşam bir angier'ın öldüğünü biliyor ise son akşam ölen kişinin diğer günler gibi öldüğünün farkında ama borden'ın idam edilmesine sessiz mi kalıyor. ''

bilmiyor hacı bilmiyor. zaten angier adamı sahne arkasına hiç sokmadı. numarayı bilmiyor zaten bir sihirbaz diğerine numarasını söylemez prensibi olduğu için üstelemiyorda.

kimse bilmesin diye zaten kör adamlar kullanıyor.

daha fazla cevap yazmayacağım. bu filmin bu kadar açıklamaya ihtiyacı yok.

vay aq.

himmet hocam, yönetmen nolan diye bu kadar teori kasıp zorlamaya gerek yok ki ya, tamam adamın tarzı bu dai, işte insepşının sonundaki gibi yalpalayan topaç gösterip sonunu seyirciye bırakır da bu da bi insan. niye kimsenin hiçbir halt anlamayacağı film yapsın ki. yani yazdıkların aşırı zorlama. teoriye falan gerek kalmadan anlaşılan şeyler için "hmm nolan yaptığına göre bu böyle dümdüz olamaz, kesin şöyle böyle bambaşka bir şey kast etmiştir" demeye ne gerek var?

----
"100 dublör bulup öldürdü" kısmı gerçek değil. angier'ın günlüğünde bahsettiği 'yalanın' bir parçası. daha doğrusu her akşam üzeri örtülü bir kabin çıkarılıyor tiyatronun arkasından. borden onu ölen klon sansın diye.
----
velev ki öyle sansın diye yaptı, boş akvaryumlar çıkardı. e filmin sonunda tiyatro yanarken gördük biz o akvaryumları, hepsinin içinde ayrı birer ölü angier var. hem madem akvaryumlar boş, hepsi borden'ı yemlemek için, her gün bin tane seyircinin önünde kaybolan angier nereye gitti?

----
cutter kısmı daha karışık. cutter'ın teşhis ettiği kişi gerçekten angier ise lord caldlow kim?
----
e son kalan klon işte. kendi akvarumda öldü, cutter da teşhis etti. klon da borden'ın sahne altına girip fark ettiğini gördü, ölümünü borden'a kitlediği için prestijde ortaya çıkmayıp defoldu gitti. film boyunca bin ayrı kılığa giriyorlar zaten. bu da gitmiş bi şekilde lordluk ayarlamış kendine. artık önceden öyle bir geçmişi var mıydı, sonra mı oldu, çok da önemli değil. yani lord olmuş, kont olmuş fark etmez. başka bir kimlikle saklanmış işte. cutter dahil herkes kendini öldü sansın diye, daha doğrusu cesetle ve kilitli akvaryumla yakalanan borden öldürdü sansın diye. makinesini istemek için cutter'ı ayağına çağırdığında ciddiye alınsın diye köylü möylü olmamış, lord olmuş.

----
borden ve ikizi sırrını bilen cutter lord caldlow'un aslında angier olduğunu bilmiyor mu?
----
cutter, borden'ın ikizi olduğunu da bilmiyor ki. sadece yer değiştiren adam numarasını çözmeye çalışırken "kesin dublör kullanıyor" diye tahmin yürütüyor, angier da "hayır o kadar basit olamaz, ikisinin de parmağı yok, aynı kişi" diyor. cutter'ın bi boktan haberi yok.

lord'un da aslında angier olduğunu görene kadar bilmiyor, görünce de aşırı şaşırıyor zaten.

----
eğer biliyorsa onun klon olup olmadığını bilmiyor mu?
----
ikizi olduğunu bilmiyor.

----
klon olduğunu biliyorsa bütün numarayı biliyor demektir.
----
klon olduğunu da, numarayı da bilmiyor. angier cutter'ı sahne arkasına hiç sokmuyor.

----
böylece her akşam bir angier'ın öldüğünü biliyor ise son akşam ölen kişinin diğer günler gibi öldüğünün farkında ama borden'ın idam edilmesine sessiz mi kalıyor.
----
bilmiyor. hiçbir şeyin farkında değil. lord'un sıfatını görene kadar da anlamıyor. gördüğünde anlıyor, borden'ın çocuğunu da görüyor yanında. idama engel olmak için "senin yüzünden bu çocuk yetim kalacak" diyor, lord ipnesi hayır diyor, makineyi de tiyatroma teslim et diyor.

----
bu soruların cevaplarını film içinde kesin olarak bulamayacağımız gibi bu teorinin ya da bir başka teorinin 'doğru' olduğunu bulamayız.
----
bu soruların cevabı film içinde kesin olarak var. zaten o yüzden boşa teori kasıyorsun diyorum. dümdüz açıklanıyor bunlar yahu.

circular diye geçiyor veya authorized signature document veya list diyebilirsiniz.

ben de signature circular,circus diye açıkladım ama anlamadı.

Yani konumunu bilmiyorum da bence mantıklı hele ki 2 sene boyunca bir yere kira verilmeden kalınabiliyorsa. 3-5 seneye o taksit kuş gibi bir şeye döner zaten

Kira verilmeden kalmak? Kura bu ay çekilecek. Çıkarsa taksidi ödemeye başlıyorum+peşinat tabi. 2 yıl boyunca inşaat devam edecek.

kiptaşta oturuyorum bir kaç yönüyle değerlendirmek lazım.

birincisi kiptaşın bir çok sitesi var ama bazı etapların yeri sebebiyle toplu taşıma ile ulaşım imkansız derece zor, haliyle kiracı bulmakta ya da satmakta zorlanırsınız çünkü biz 3 tane kiptaş gezdik ve ulaşımın en kolay olanını aldık.

genel olarak malzeme ve yapı kalitesi güzel, mütehait işi gibi sallama değil. tabi süper de değil.

dairelerde ses yalıtımı diye bişey yok, yukarıdaki biraz yüksek sesle konuşsa net olarak duyuluyor.

mesela apartman içerisinde internet odası, temizlik odas, yangın çıkışı gibi ufak detaylar düşünülmüş.

kapıcısı var, ısı yalıtımı muazzam kışın kalorifer yakmasan 22 dereceleri rahat görüyor.. full yaktık 200 lira doğalgaz geldi.

site içi, kapıdan elini kolunu sallayan giremez çıkamaz, kiptaş site yönetimi ve güvenlik konusunda çok çok başarılı.

çoluk çocuk bol ve yazın alt katlarda oturuyorsan, kliman yoksa çok gürültü oluyor çocuk sesi bakımından.

ama güvenliği, site içi olması, bina kalitesi, aidatı total olarak baktığında karlı.

çok büyük paralar eder mi ileride bilmem ama değerini fazlası ile korur.

tabi site içinde açık otopark da araç sahipleri için oldukça cazip olsa gerek.

örnek vereyim aynı site içinde aynı daire 300 bin liraya da satılabilir, 500bin liraya da

site içindeki konumu, kaçıncı kat olduğu, evin odalarının baktığı manzara , kurra işi bu işi şansa bırakıyor.

bizim kapı karşı komşu suriyeli, emniyete ve belediyeye yakın olması sebebiyle, emniyet personeli, zabıtalar ve diğer memurlar çok fazla sitede.

zaten onlar olmasa türkçe konuşan insan görmekte zorlanırsın.

yani site içinde son derece modern insanlar da görebilirsin, son derece suriyeli de.

başka detay da vereyim her apartmana 1 kapıcı düşmüyor, 1 kapıcı 4 apartman ile uğraşıyor(örnek olarak dedim tam bilmiyorum)

mesela sitenin elektrikçisi var, ufak sorunlarda yardım alabiliyorsun ama ertesi gün elinde paspas ya da süpürge ile temizlik yaparken de görüyorsun. ya da tüm kapıcılar toplanmış sitede alakasız bi yerde çiçek miçek, mıntıka yaptıklarını da görüyorsun, bu şekilde bir çözüm üretmeleri de aidat parasını oldukça düşürüyor haliyle.

internet bağlatacaksın mesela güvenliğe haber veriyosun, internet bağlama işlemi sırasında internet odasını açıp telekomcuların başında bekliyor.

yani benim tek rahatsız olduğum şey cam kapı açınca oluşan çocuk gürültüsü. o da kilima yok diye.

artılarını ve eksilerini değerlendirdiğimde sırf şu ekonomikliği bile muazzam bişey benim için. paran olur boğazda da oturursun ama olmadı mı burası çok şahane ekonomi konusunda.

çıkmazsa da emin ol 6 ay sonra 1 sene sonra devretmek isteyen bir sürü insan olacak.

malum nasıl olsa öderim yea diyen insanlarımız bol.

3+1 e gir bu fiyata katiyen ev sahibi olamazsın.

kiptaşın 2+1 evi 1+1 evler kadar zaten. duvarlar dahil ölçü bu.

@hem sisko hem deli
teşekkürler çok bilgilendirici olmuş.benim için ev çok iyi konumda. hem işe hem aile yazlığına yakın. tabi 2 sene sonra en iyi ihtimalle teslim edecekler o biraz üzüyor.

skype. min 5 usd yüklemeniz lazım. 30 günlük deneme üyelikleri de mevcut. amerikayı kapsadığından emin olun. sonra iptal edebilirsiniz. ama bir daha tanımıyor o hakkı.

Türk telekom tüm dünya paketi gayet ucuz

skype, hangout, viber gibi VoIP uygulamalarindan 3-5$lik kredi alirsan saatlerce amerika ile konusabilirsin

böyle tip insanlar hep vardır neden uğraşıyorsunuz ki?

malı değerlidir bizim milletin o yüzden çekmecemde 10 tane telefon var.

şeyinde etkisi var ya, hergün her an fiyat değişiyor. bi gün koyduğun fiyat bi gün tutmuyor.

ikinci olarak düşük fiyat gösterip milletin paralarını alıp, gönderim yapmayıp repo faiz maiz tutabildiği kadar tutup sonra ücret iadesi yapan firmalar var.

benim 1500 liralık bir ürünüm var mesela 2014 yıında alınmış, faturalı, bunu sahibindene koydum, bir sürü insan kardeşim bunun sıfırı şurada 1800 lira neden ikinci el senden alayım dedi.

ondan sonra istisnasız hepsi de geri dönüş yapıp benden almaya çalıştı, ben de çeşitli işlerden , virüs, hastalık vb evimde olmadığım için satamadım ama bu sayı 10a yaklaştı. yine aynı stok olmadan düşük fiyat verip milletin paraları alıp yasal süürenin son gününde ödemek, para işletmek vb sebeplerden.

tam da dediğiniz sebepten facebook üzerinden kayıtlı telefon satan yerlerden yarı fiyatına garntisiz telefon aldım. Aç köpeklere para yedireceğime garantisiz kullanırım, kırılırsa da yenisini alırım yine aynı paraya gelir zaten.

Ben bir kac ürünü acik arttirma sitesine koymustum. Nerdeyse sifir fiyatina satildilar. Ben de kendi kendime sordum, niye bu kadar ödediler diye ama satin alanlar var.
Yani keriz avladiklari icin degil, harbiden satildigi icin koyuyorlar.

Alan olmasa kimse koymaz oraya, her malın bir alıcısı vardır diye düşünüyorlar.

Adam olana cok bile

Temiz olmak için yeterli. Ben kendimi temiz hissetmiyorum dersen daha sık yapabilirsin ama normal şartlarda gayet geterli.
Eşit: 1 haftada 2 kere diye okudum. 2 haftada bir az. En az haftada bir iyice yıkanın.

Günlük duslarda vücudunu sabunlamiyorsan bence yeterli değil. Kese yapmasan bile sabunlanmalisin bence.

hiçbir şekilde yeterli değil. iki hafta boyunca sabunlanmamak çok aşırı bir şey. sabunun ne zararı var ki neden duş almışken sabun kullanmayasınız?

yetmez diyenler kadın, yeter diyenler erkek.
bence de yeter.
erkeksen go yani.

Yalnızca suyla nasıl temizleneceksin? Deri hastalığın, alerjik durumun yoksa niye sabunlanmadığını ben de anlamadım. Suyun altına girmişken insan sabunlanmadan çıkmaya üşenir. Genelde tersini yapıyoruz biz, saç ıslanmasa, yıkanmasa da beden mutlaka hergün sabunla yıkanıĺır.

hergün lampır lampır terliyorsan alkol varsa veya laps laps pastırmaları sucukları götürüyorsan wc de bödöf modunda isen her gün sabun gerekebilir. hatta yazın günde 2 kere duş alan tipler bile var.

sürekli evde isen çok terleyen bir tip değil ve pembe zıçıp bırt diye osuruyorsan ayda 1 sabun bassan bile olabilir belki. tamamen yaşantına ve bünyene bağlı bence.

Suya sabuna dokununuz lutfen. Kanim dondu serefsizim. Iki haftada bir nedir ya?

Gayet yeterli israfin lüzumu yok. Sonraki nesillere de su lazım tasarruf etmek gerek bu şekilde.

2 haftada 1 keseli meseli çok temizleneceğine sık sık hafifçe sabunlan, arada kese atar uzun uzun banyo yaparsın yine. Ama hızlı duş da olsa sabun gerekir. Zaten şampuan akarken sabun etkisi gösterir, o yüzden çok da dert etmeye gerek yok ama 2 hafta çok.

Ne 2 haftada bir mi?
Ben 2 günde bir anne örgüsü lifle yıkanıyorum.
Aynı gün bile girsem mutlaka liflenirim.

e kafanın kiri akarken vücuduna yapışmıyor mu?

vücut/deri yağ kokusu diye bişey var.
haftada 2 defa, kese falan işte normal yıkanmalıyız en az. kesin kokuyorsundur ama ter kokusu ayak kokusu gibi ekşi değil, yağlılık kokuyorsundur, deri kokuyorsundur ve kendin bu kokuyu alamazsın.

kadınlar erkekler diye de düşünme yorumları alakası yok.
pasaklılar ve temizle diyebiliriz.

insanlardan nefret ediyorum ve aseksuelim diyorsaniz normal.

Her gün sadece suyla duş almanın bir anlamı yok bu durumda, cilt yağlanır ve üzeri az da olsa bir yağ tabakasıyla kaplıdır.

Başınızdan aşağı akıttığınız su bu yağın üzerinden akar gider, bir çok yarde cildinize değmez bile belki de.

Madem suyun altına girdin, bu zahmeti çekeceksin, 30 saniye ayırıp vucudu sabunlasan bile yeter.

Al eline sabunu, koltuk altı ve apış arası gibi yerlere biraz özen göstererek, vucudun el ulaşan yerlerine de sabunu bir gezdirerek 30 saniyede tamamlarsın bu işi.

beslenmen katı yağ ve baharatlar içeriyorsa fermente insan gibi kokarsın.

@morcivert sesli güldüm, o nasıl canlı anlatım, hahah!

Kafayı şampuanlıyorsanız bir zahmet kople yıkanıverin. Vücut kirinizi havluya siliyorsunuz her gün. Bir de havlunuzu / bornozunuzu sık sık yıkayın.

gerekli vizeleriniz olduktan sonra niye sorun çıksın?
aracın ruhsat sahibi sizseniz, yeşil sigortayı yaptırdıysanız, gerekli vizeleriniz varsa gider gelirsiniz. ben yine de o bölgeler yerine şengen vizesiyle daha farklı rotalar öneririm.

hangi anlaşmaydı hatırlamıyorum ama başka ülke vizen varsa bulgaristan üzerinden transit geçebiliyorsun. ben yunanistan vizesi alıp, ordan girip avrupa'yı gezdikten sonra bulgardan dönüş yaptım. bir kere de macar vizesi ile bulgara girip avrupa'da turlayıp geri gelmiştim.

makedon, sırp, kosova, karadağ, bosna ve arnavutluk vizesiz. senin durumun biraz farklı o yüzden. istersen (0224) 245 55 00 numarasından Bursa'daki Bulgaristan Konsolosluğu'na bir sorabilirsin.

evet mezun olduktan sonra 2 yıl kadar sebep göstermeksizin erteleme hakkın var. fakat sebep göstermeksizin gitmeme hakkın yok. ertelemediysen kaçaksın.

subeye gidip 2 yil tecil ediyorsun. 2 yil yetmez diyorsan yuksek lisansa basliyorsun. sonra islerini yoluna koyunca 1 ay bedelli icin basvuru yaparsin.

en yakın askerlik şubesine müracaat ediyorsun. eğer yaşın 30'a varmamışsa 2 yıl tecili çakıp gönderiyorlar.

gidip tecil ettireceksin

Diplomanı götür giderken.

bunu yapacağınıza uzak masaüstü ile bir sunucuya kurmanız daha mantıklı olacaktır. sonuçta uzak masaüstü bağlantısına şifre ile girebiliyorsunuz. kimse bulamaz izini.

ben böyle bi işe girişeceğim zaman evdeki bilgisayara korsan sürümünü kurup ofisten uzak erişim yapıyorum, işim bittiğinde gereken dosyayı alıyorum kullanıyorum.

sunucu olayını tam olarak anlamadım fakat uzaktan erişim mantıklı geliyor.ama şöyle bir sorun ortaya çıkar bu sefer. program render programı gibi yani her bilgisayar kaldırmıyor. hadi bunu halledip uzakten erişim için eve yeni bir bilgisayar aldık diyelim.programda kullanılması gereken dosyalar bazen 1 gb'a kadar çıkabiliyor.
bizdeki dosyanın cloud'a uploadı,sonrasında uzaktan erişim sağladığımız bilgisayarın bunu indirmesi derken çok zaman alıyor. daha kolay bir yolu olsa iyi olurdu.

Her ulkeden ithalata gore vergi orani degisir. Urun cakmak olsun, italyadan gelecek ise % 50 vergi var ise cinden % 0 maltadan % 20 olabilir. Muafiyet vardir yani ulkeye gore

tabi mantıklı olan o zaten. şurdan baktığımda da Çin'i g.y.ü ülkeleri olarak düşünürsek 0 çıkıyor gümrük vergisi. umarım böyledir çünkü çin'den alabilirsek üretim maliyetimiz çok düşecek.
gumrukvergisi.ticaret.gov.tr

Gönder gtip ini söyleyim sana

40070000

Gtip bu

Pardon araya baska isler girdi simdi incelemeye başladım.
Bu üründe anti damping var,tahlil var,gümrük vergisi var.bir iyi diyebileceğimiz yanılmıyorsam kdv si yüzde 8.simdi hesaplayıp yazarım.

Çin den menşe belgesi alabilirsen yüzde 3 gv var ilave kdv odeyeceksin.buraya geldiğinde tahlil var sadece.kdv oranı hakkında bir tebliğ gördüm ama en doğrusunu mali müşavir söyler.
Burada ilginç olan bu ürüne malezya be tayland menseli olma durumunda antidamping var.çin için koyulmamış.pek rastlanılan bir durum değil bu yüzden en başta çin menşe alabilirsen diye yazdım.ana kod üzerinden durum bu.altdalları varsa detaylı bakılabilir.

şimdi ben de malezya ve tayland'a baktım. anti damping -kdv ile birleşince bir anlamı kalmıyor ithalatın. ama çin eğer dediğiniz gibi gv 3 ve 8 kdv ise hala çok uygun bizim için.tahlil dediğiniz işlem için ne kadar ödeniyor bilmiyorum tabi.

bu arada tam gtip şöyle: 4007.00.00.10.00

teşekkürler ilginiz için.

Mense cinse aynen yazdığım gibi yüzde 3 artı kdv yüzde 8.

Her şey gümrüğe girip vergilendiriliyor.

çinden gelen 4-5 tane diş ipine verdi ödedim.
sen 4-5 kg diyorsun

Faturası olmayan numuneyi neye göre vergilendiriyorlar peki? ne kadar öderiz yani?

4-5 kg üzerinde hiçbir tutar yazmıyorsa mutlaka gümrüğe girer.
Size de telgraf gönderirler. Bunun içinde ne olduğunu tespit edemedik ürününüzün faturası, sipariş ekran görüntüsü vb. ile gümrüğe müracat edin diye.
Gümrükte sizin yanınızda paketi açıp size sorarlar ne bu kaça aldınız diye, siz de orada açıklamanızı yaparsınız. En kötü ihtimalle o numunelerin ticari değeri üzerinden vergi hesaplarlar, onu ödersiniz.

Kafasına göre fiyat biçip %20'sini vergilendirebilir seni gümrüğe çağırıp "göster bakalım bunu kaça aldın" deyip ekstredeki alışveriş kalemini görmek isteyip ona göre vergilendirebilir. Yani faturası yok diye bunu vergilendirmeyelim demezler. Tabii verdiğim örnekler tahmini örnekler illa böyle alırlar demiyorum ama alırlar.

internetten bakıp kıymet değerlendirme yaparlar. oradan olmazsa benzer gelen ürün bulurlar. hiç olmadı kafalarına göre bir değer biçerler.

hocam bedava bile alsan
vergisini oduyorsun

adamların işi o öyle düşün,

onların kafasında şimdi ipliğe biçilen kg fiyat vardır oradan vurabilirler.

bir keresinde pahalı platin söylemiştik çin'den metal sanmışlar ona göre vergi kestiler. paketin üzerinde metal samples yazıyordu zaten.

Ben geçenlerde Amerika'dan gelen mektuba gümrük vergisi ödedim o yüzden haydi haydi gelir diyorum. Bana 5 TL civarı gümrükte incelenme ücreti + 15 TL civarı vergi olmak üzere 20 TL ücret çıkmıştı.

ürünü almazsak ne oluyor? bize bir cezası var mı?

numune olarak faturalandı mı?

pardon içerikte faturalanmadığı belirtilmiş. kargo firması yetkilidir numune olarak beyan etmesi gerekiyor. bu durumda herhangi bir vergilendirme olmaz.

lojistik firması buluyorsun. bir tane gümrük firması buluyorsun.

malı tıra yüklüyorsun. tır gümrüğe gidiyor. gümrük firması senin malının işlemlerini yapıyor.

tır gümrükten çıkıyor. ülkeye gidiyor malı teslim ediyor.

ödeme alma işlemi değişiyor. istersen ön ödeme. istersen malı yüklediğin an. istersen mal o ülkenin gümrüğüne glediği an paranı alacak şekilde anlaşabilirsin. akredif bu tür anlaşmalarda bankayı güvenilir 3. aracı olarak koyuyor. satın alan firma akredif açıyor bankaya. parayı bankaya veriyor. banka bakıyor mal gümrüğe geldi mi ? geldiyse parayı satıcı firmanın hesabına koyuyor. biz genelde öyle çalışıyoruz. gübre.

anladım. yani benim anladığım,yapmam gereken şu yanlışım varsa düzeltin

anlaştıktan sonra müşteriye bir proforma fatura gönderiyorum. içinde fiyat ve teslim şekline göre taşıma ücreti vs.. ayrıca banka bilgisini de ekliyorum. müşteri o banka bilgisine göre akreditif açıyor. akreditif şartlarını inceleyip,onaylayıp malı hazırlamya başlıyoruz.gümrük firması beyannameyi hazırlıyor. sonra lojistikçi malı teslim alıp gümrüğe götürüyor. anlaştığımız gümrük firmasının yetkilileri beyannameyle birlikte gümrükten çıkarıyor ve diğer ülkenin gümrüğüne girdiğinde para bizim bankaya geçmiş oluyor. burdaki koordinasyonu tam anlamasam da süreç bu yani.

peki diyelim ki güvene dayalı bir ticaretimiz var. yani adam benim hesabıma parayı direkt gönderdi. ben de malı çıkardım ve gönderdim. veya mal teslim edildikten sonra aynı şekilde gönderecek. bunun bir engeli vs. var mı? yani ben mesela ihracat kdv iadesi alırken direkt bankaya gelen parayı bedeli olarak gösterebilir miyim mesela.

ne ile gönderdiğine bağlı. fob gönderim yaparsan direkt alırsın ürün bedelini, cif gönderimde sadece ürün bedelini alırsın. bir lojistik firması bulursan fob daha avantajlı olur senin için alıcı da kabul ediyorsa ve parayı direkt göndermeyi kabul ediyorsa malları teslim almadan.

akreditif usulü yapmıyorsan süreç nasıl işler bilmiyorum ama alırsın tabii kdv indirimi.

komple sallıyor da olabilirim, zaten bu işi yapan kişi herhalde bedavaya vermez bilgileri.

Öncelikle gümrükçü buluyorsun onlara para verdiğin için darlayıp tüm süreci detaylı şekilde soruyorsun, öğreniyorsun.

Malzemeler kara yoluyla gidecekse EXW teklif ilet nakliyeyi müşterin ayarlasın.

kolayihracat.gov.tr

bir de itkib var üye olman gereken, kanunlar gereği

Yazıştığınız kişi ingilizce bilmiyor.

“ bu kadar buyuk bir siparisin ne kadar zaman alacagini gorecegim” gibi bir sey demeye calismis. Tabii ki emin degilim :)

buyuk siparis gelirse ne zaman cikartabilirsin demi bence. (: niyet okudum.
ingilizce bilmiyor +1

Ben diğer cümlelerde de tam olarak ne dediğini anlamadım :p hadi benim İngilizcem sallanır da adamınki direkt dökülmüş.

Ama 2.cümlede galiba, yüklüce bir sipariş versek ne zamana alırız gibi bir şey soruyor.

bir kac olasi senaryoyu denemek istedim. ozellikle buyuk miktarda bir siparisi ne kadar zamanda hazirlayabilirsiniz. lutfen verebileceginiz en iyi (dusuk) fiyati verip bir proforma duzenleyin bize. biz de bi bakalim.

misirlilarla, pakilerle calisa calisa dekoder gelisiyor. ahahhsdjsn

1'e cevap vereyim,
bu tür firmalar var ama alacağınız verim düşük olur. yurtdışındaki firma genel olarak sizin gerçek bir insan olup olmadığınızı fabrikanızı makinelerinizi çalışanlarınızı bilmek ister. yurtdışına attığınız bir maili genellikle çin'den gelen spam mail gibi karşılıyor bu firmalar. ben şimdi 10tl'lik malı sana 3tl'ye vereceğime dair bir mail atıyorum resimler website vs o biçim. sen diyorsun ki tamam 3tl'den 1milyon tane. ben diyorum o zmn bi %10 at bakalım ön ödeme sen atıyorsun ben vın 300k tl ile kaçıyorum yada berbat kalite ürün gönderiyorum vs. avrupalı firma bu tür şeylerle uğraşmak istemez.

en temizi eu'da fuar gezmek orada birebir tanışmak. en sağlıklı geri dönüşleri öyle sağlarsınız. referans olacak bir kaç iş yaparsanız gerisi gelir zaten.

doğru söylüyorsunuz. aslında akreditifli ödeme bunları engelliyor diye biliyorum ama ilk iletişimi kurup malı göndermek sıkıntı. avrupa'da şu an fuar gezmek biraz zor fakat türkiye'de olacak fuara az da olsa yabancı müşteriler gelecek. artık olabildiği kadar orda anlaşmamız gerek.

dedim dedim +1
Ailem ve akrabalar tekstil ihratacı ile uğraşıyor. Ben ilgilenmememe rağmen gördüğüm kadarıyla kilit nokta, referans ve tanıdık olayı tamamen. Türkiye'de üretim yaptıran yabancı firmaların ellerinde atölye havuzları oluyor. O yüzden eğer varsa yurtdışındaki şirketlerin burada iş takibi vs yapan temsilcileri ile kontağa geçmek elzem. O da en kolay tanıdık vasıtası ile oluyor. Tabi işi hemen vermiyorlar. Detaylı ve belirli periyotlarda yapılan bir denetim olayı var. Sırf sizin işletmenizi değil. Kumaşın alındığı yer veya ürünlerin bir işlem için dışarıda başka bir atölyeye gidip gelmesi gerekiyorsa, oraları dahi bilmek isteyebilirler.

1- kolaydestek.gov.tr

müşteri bulmanın en iyi yolu alanınızla ilgili fuarlardır.

2-biz eski şirkette asya ve arap pazarına önce parayı alıp sonra malı yollardık.eu ve abd pazarına bir miktar avans aldıktan sonra malı yollayıp, kalite kontrolden geçtikten sonra, kalan parayı alırdık. fuarlarda yüz yüze görüşülüp karşılıklı ziyaretler olduğundan akteditif olayına vs girmezdik.
gümrük müşaviri ile gümrük beyannamesi hususunda çalışıyorsunuz, akreditif için de banka ile. şurada çok karmaşık olmadan anlatılmış.

www.akreditif.biz.tr

bence kendinizi kayda alıp dinleyin ve/ya izleyin;

deneyeceğim. teşekkürler.

Youtube'da Burak Özdemir'in etkili pratik İngilizce videoları bu konuda işime yarıyor.

Which is kullamaya alıştım, as if az kullanıyorum, would have been gibi kullanımlar bakın derim.

kargo ile birlikte 750- 1000 dolar arasında. yanlış yazmışım.

şöyle oluyor, fedex ürün gelince sizi arıyor diyor ki bunun vergisi algısı piknik tüpü falan var, birincisi bu ürüne yaptığın ödemeyi gösterir evrak ikincisi bu ürünü aldığın siteyi gösterir evrağı scan et bize gönder sonra biz sana gümrük bedeli bildircez onu bize havale yapacaksın ürünü alacaksın derler, öyle olur

ya teslim ederken mobil pos makinasindan kartla odersin, ya da yerine gidip vergiyi odeyip teslim alirsin.

gümrük bu ürün ticari amaçlı diye değerlendirir ise bir de gümrük müşaviri prosedürü ve ücretleri çıkar

yeni gümrük mevzuatına göre 20 eurolu bir alışveriş için ortalama 23.5 euro + 5 lira gümrük işlem bedeli ödeniyor, gördüğün gibi 2 katından daha fazla bir gümrük vergilendirmesi söz konusu, yeni gümrük mevzuatını incelemeden sipariş falan vermeyin canınız yanmasın.

çünkü gümrüğün dışında bir de gümrük işlemleri için para ödersen 1000 dolar 3 e katlayabilir.

teşekkür ederim.
@fodera getireceğim malın hangi vergiye bağlı olduğunu nerden öğrenebilirim. benim alacağım ürün
plempire.en.alibaba.com

şu linkteki üründen.

hiç bilmiyorum ama bilen birileri yazar umarım. 19 mayıstan itibaren geçerli yeni bir gümrük mevzuatı olduğu için henüz çok yeni ve pek bilinmiyor sanırım.

ayrıca bu kimyasal , her türlü kimyassalın girişi yasak ülkeye, bin türlü test mest ıvır zıvır çıkartırlar, profesyonel olarak gümrük işleri ile uğraşan birilerinden bilgi almadan sipariş etme sakın.

butcene gore degisir.

native seviyesine yetiskin biri gelemez meselesi tam anlamiyla bir mythdir. 20 yasinda adam gider amerika'ya PhD yapar, ana diliyle konusmaz, o ortamlara girmez, 10 sene yasar, sonunda ortalama bir dogma buyume amerikan'dan daha iyi ingilizcesi olur, daha iyi konusur, kendini daha iyi ifade eder.

ha 6 ay dil kursuyla olmaz tabii.

daha önce 4 ay amerika'da wat ile kaldım. temelim de olduğu için ingilizce iletişimde özellikle son 1 ay alıştığım için çok sorun yaşamadım.bütçem 40000 tl civarı.

Avusturalya sanırım üniv mezunları için geçici çalışma izni veriyordu ona bakabilirsiniz.

Onun dışında bölüm ne?

Yeni zelanda ve Kanada göçmenlik sitelerini inceleyin bölümünüze göre göçmenlik vizesine başvurabilirsiniz puanınız tutarsa.

"20 yasinda adam gider amerika'ya PhD yapar, ana diliyle konusmaz, o ortamlara girmez, 10 sene yasar, sonunda ortalama bir dogma buyume amerikan'dan daha iyi ingilizcesi olur, daha iyi konusur, kendini daha iyi ifade eder."

anadilin gibi olmasi mumkun degil, hayal kurmayin, insanlara da hayal kurdurmayin. anadil gibi olmasi icin ilkokula seviyesinden sisteme girmek lazim. ortaokuldan dahil olanlarda bile aksan hissedilebiliyor eger cok cok yetenekli degil ise.

gelistirmek istiyorsan zaten en az 6 ay kalmani tavsiye ederim, hatta mumkunse 1 sene. 6 ay sonunda zaten ozellikle listening'de fark hissetmeye basliyorsun. universite bunyesindeki kurslara bak, diger dil kurslarinda cok zayida cocuk coluk oluyor, zipirlarin arasinda dil gelistirmek zor. kolay gelsin..

Native seviyesine gelmekten kastın dile hakimiyet ise (kelime-gramer bilgisi, akıcı konuşma, yazma, dinleme vs.) kesinlikle mümkün. Aksanın olması dile hakim olmadığın anlamına gelmez.

1. Native seviyesine gelinmez diye bir sey yok, kabiliyete bagli bir sey.
2. Girebiliyorsan ise girip para biriktir ve 6 ay - 1 sene kadar git. WAT ile ingilizce *gelisebilir* ama calistigin yere, buldugun ise, genel olarak ortamina falan gore cok degisecek bir sey.
3. Yuksek lisans durumu varsa yuksek lisansla erasmusa gidebilirsin.

cevaplar için teşekkür ederim. irlanda'da ve kanada'da 6 aylık dil okulu şu an mantıklı duruyor. özellikle irlanda'da dil okulu uzatılabildiği için.

@hotpotato erasmusla avrupa ülkesine gitmek çok faydalı olmayabilir.ama wat için yüksek lisansa başvuracağım.

niye olmasin. erasmus'ta wat'ta konusacagindan 10 kat fazla ingilizce konusabilirsin. veya direkt ingiltereye gidebilirsin vs.