Ekşi Duyuru

Nasil agiz iltihabi var? Kardesimin kedisinin ağzında da yangilar vardi buna bagli olarak da lenf bezleri sismisti. Biz oncelikli olarak bagisiklik sistemini yükseltmeye calistik ikincil olarak da enfeksiyon gelismesin diyerek antibiyotik verdik.

Agzi icin ise basta tuzlu su enjekte ettik ağzına ancak yangilar azalmayinca gliserin+baticon surduk. Tamamen gecti mi hayir ama kayda deger azaldi.

Bir de biz kuru mamayi biraktik veteriner mamalarin alerjen icerigi olabilecegine inanıyordu. Velhasil kelam siz hayvanin bagisiklik sistemini güçlendirmeye bakin. Cok gecmis olsun.

Baska bir seyi yoksa gliserin iyod cozeltisi, bir de hap veriyoruz bu durumda ama adini hatirlayamadim bakayim bir.

fakülteye götürebilir misiniz imkanınız varsa?

htaccess'i kontrol et, kaynağı görüntüleyip scriptleri görüntüle sonra o scripti tema dosyalarında arat çıkar kaynağı.

Ücretli bir temayı korsan olarak kullanıyorsanız içlerinde malware barındırabiliyorlar.
Veya kullandığınız eklentilerden birisinde sıkıntı olabilir.

Korsan kullanmıyordum. Hosting bana bunun 100'den fazla dosyaya bulaştığını söyledi.

Mecburen sil baştan başlıyorum.

Teşekkürler.

sürekli telefonla taciz etmen gerekir randevu alabilmek için.

instagramla filan olmaz bu işler.

internet sitesi online satış,belirli kişilere kişisel emailler,instagram,twitter da firma isminle bir hesap.

kaleler saraylar vs demişsiniz de fiyat skalanız ne kadar acaba? 10.000tl'ye ürün mü üretiyorsunuz? bunlar için çok güzel bir siteniz olsun.. kişiye özel veya kuruma özel üretim yapıyorum diyin.. özellikle otellere yoğunlaşın.. instagram,twitter'dan sizin gibi üretim yapan firmaları bulun takip eden sizin müşteriniz olabilecek kişileri belirleyin.. öncelikle size bir müşteri portföyü lazım.. isimler telefonlar mail adresleri..

firmadan kimi aramalı kısmı ise..
kimi arıyacağınızı bilmiyorsanız öncelikle info ya bir mail atın ertesi gün 'ben bir mail atmıştım ama cevap alamadım' diye arayın kime atmanız gerektiğini sorun.. o kişiye mail atın.. ertesi gün 'size mail attım lakin cevap alamadım' diye arayın fikrini sorun..evet uzun sürebilir ama yapılması gerekiyor bu telfon işlerinin..

bunun gibi şeyler işte..

hangi şehirdesiniz?

Rakiplerin illaki vardir onlar ne yapiyor onu bi arastirsan?

Hedef kitleniz oteller,villara ise sade ama şık bir web sitesi ve katalog lazım önce bence.
zira web sitesi benim için çok ufak seylerde bile önemli,dandikse ya da yoksa direkt ikinci plana atıyorum.
Firmaları arayıp özel üretim xxler (üretiminiz neyse) için kiminle iletişime geçebilirim diyip mail adresi alabilirsiniz öncelikli olarak.
Olayınızı anlatırsınız katalogla beraber.

Biz mobilya satısı yaparken dergilerle iletişime o şekilde geçmiştik.maison française,evim vs mail atıp görüşmüştüm ki çok ilgileniyorlar.
Hedef kitlenizle alakalı ise dergi olayını da reklam manasında düşünebilirsiniz.
Aylık size dergi konularını gönderiyorlar,uygun ürününüz varsa dekupe ya da dekorlu görsellerini iletiyorsunuz,değerlendirip alıyorlar dergiye.

İnternet sitesi oluşturuyordum zaten, hayata geçince tekrar bu başlığa yazacağım. Düşüncelerinizi almak istiyorum. Teşekkürler güzel insanlar.

metallica - my friend of misery

yüz kızartıcı suçu olan kişi milletvekili olamaz diye biliyordum ben.
bir de adamı muhtar seçmişler. daha size giren çıkan ne ? zorla mı sizi destekleyecekler?

daha önce benzer vakalar olmuş, sanıyorum muhtarlar zaten sabıka kayıtlarını yskya bildirmek zorunda bildirdiklerinde de görevden alınıyor sabıkalı muhtarlar fakat yine sanırım seçilen muhtarın meclisinden birileri vekalet edecektir göreve, googledan ulaşabilirsiniz vardı böyle haberler

@panthera onca e katılıyorum öyle bişeyler var. yalnız bunu seçen insanlar ne olacak, lan ne tuhaf insanlar var şu hayatta ya, halkın iradesi işte.

anons yapar sizi bulmaya çalışırlar. ortaya çıkmazsanız valizlerinizi uçaktan indirir kalkış yaparlar.

not: bilgilerim natgeo'daki dubai havalimanı dizisindeki gördüklerimden ibarettir :)

yedek listesi de olabiliyor. onlara verebiliyorlar.

valizlerinizi didik didik ararlar indirdikten sonra.

size no show muamelesi yaparlar.
valiz aşşaa, yedekte bekleyen yolcu varsa yukarı.

bir de binmediğiniz uçak düşerse sizi bulup sorguya çekerler, Malezya uçağında öyle yapmışlar.

yukarıdakilere ilaveten: bir uçak dolusu insan size türlü çeşit küfürler sayar, uçuşlarını geciktirdiğiniz için.

bir de uçak ineceği yere varana kadar sizi havaalanında alıkoyarlar.

1) E=mc2'ye göre ışık hızında seyahat etmen pek de uygun değil. Kütlen enerjiye dönüşüyor.
2) zamanın durması söz konusu değil, sadece çok kısa da olsa yavaşlama olmakta,
zaman ve mekan kavramı burda devreye giriyor zaten.

@Zetahead

abarey, beynim yandı.

diğer şeyler için durmaz, ışık hızında seyahat eden için durur. aslında durmaz da çok yavaşlar. yani sen ışık hızında seyahat edip geri dönersen küçük kardeşini senden çok daha yaşlı bulabilirsin veya oğlunu baban yaşında bulabilirsin.

@r_u_h

tamam, öyle bir sıkıntı olmuş bende. teşekkürler.

peki ışık hızında hareket edersek aynada kendimizi asla göremez miyiz?

ayna seninle birlikte hareket etse de goremeyebilirsin, cunku zaten isigin hizindasin, ayna ile arandaki mesafe, isik hizinda oldugun icin, onem kazanacaktir. muhtemelen aynaya 90 derecelik aci ile baktiginda gorecegin sey kendin degil, aldigin mesafede gectigin yola dogru olur.

he ayna sana dogru yaklastikca kendini gorebilme ihtimalin artar.

(bkz: einstein was here)

ışık hızı ve tren deneyi diye bir arat. zihinsel bir deney vardı 300000 km uzunluğunda bir tren ile kurgulanan. bazı şeyleri daha anlaşılır kılıyor.

24 yaşında olup sadece akp'yi hatırlaman hakiketen ilginçmiş.
zira ben mesut yılmaz,erbakan,ve ecevit yönetimini hatırlarım.
tam bir fiyaskoydu,komikti.
ecevit çok pasif bir adamdı,ama iyi ve onurluydu.
kemal derviş diye bir adam getirmişti ekonomiyi düzeltsin diye,o ara ülke ekonomisi ciddi çöküşteydi.
mesut tam bir dolandırıcıydı.
üsluba gelirsek,üslubun hiç bu kadar düşütüğünü hatırlamıyorum.
yani akp den önce güllük gülistanlık bir ülke yoktu ama sanırım daha özgürdük.
televizyonlar,gazeteler daha özgürdü ve daha tarafsız.
benim hatırladıklarım bunlar.

konuyla alakasız olacak bir miktar ama eklemeden geçemeyeceğim:

tansu çiller başbakan iken boşbayan adı altında skeci yapılıyordu yasemin yalçın tarafından ve kimse de karşı durmuyordu buna. bugün ise karikatürler cezalandırılıyor. eskiden de çok olay vardı ülkede, ama bu kadar edepsizce değildi en azından.

80 darbesinden itibaren bildiklerim çok. üslup alçalıp yükselebilir, ama bu sadece görüntüyü etkiler; üslubun rafine olması hikayenin esasını değiştirmez, daha özgür veya değil hissetmek sadece bir yanılsamadan ibarettir. konu uzun, duyuru kısa netekim. aynı "ars longa vita brevis" (sanat uzun hayat kısa) gibin. integral çözdüğünüzden de emin olmayın o kadar (mecaz bunlar hep).

sen askerlik yaptın nı hocam? biraz askerlik yapmamış gibi gonuşuyon... kadınsan yapmıycan zaati (maalesef yani). erkeksen, askere gittiğinde, Türkiye ortalamasının ne olduğunu görürsün. Bi de, büyük şehirden burnunu hiç çıkarmamış gibi bi hâlin var...

Durum genelde böyleydi,ya medya,ya asker,ya da cemaat tabanlı baskılar cirit atarlardı
www.youtube.com

mevcut hükümet basit konuşuyor denmesi aslında yaa bu reklamlar neden bu kadar basit demekle aynı. türkiye ortalaması bunu gerektiriyor. çok komplike konuşan kişiler istiyorsan eski bir anaplı'nın konuşmalarını dinleyebilirsin. bir yığın safsata konuşup hiçbir şey anlatmama ona aittir. ancak bunu bilmeden yapar.

hiç sevmediğim ve ülkenin başındaki en büyük dertlerden biri olarak gördüğüm baba lakaplı ise bunu tam aksine bilinçli bir şekilde yapar. laf cambazıdır. masondur.

1950'den beri ülkedeki siyaset arenasına çıkmış kişilerin %90'ı başka çevreler tarafından belirleniyor ya, neyse.

@comptrol

Tam olarak bunu istiyorum işte. Adamlar sessiz sessiz anlatıyor. Bu ses tonu ile konuşsunlar. o konuşsun, öteki dinlesin sonra o konuşsun.

Sakin sakin, konudan kopmadan. Nasıl huzur buldum anlatamam.

bakın ne kadar güzel güzel, sakince ve kibarca konuşuyor

www.youtube.com

sonu malum.

bakın erbakan ne kadar sevecen

www.youtube.com

sonu malum.

ecevit ne kadar muhlis kibar bir adamdı di mi?

sonu malum.

dediğin gibi olmak işe yaramıyor yani bizim ülkede. bunu keşfetmiş birileri de işte.

muhtarda kayıtlı görünmüyorsa, nüfus müdürlüğüne gidiliyordu galiba

aynen nüfus müdürlüğüne gitmesi lazım, soğukkanlı giderse daha kolay halledebilir işlerini.

bu işin tam anlamıyla yasal prosedürünü bilmiyorum ancak bir şekilde katakulli ile sanki nüfustan sildirilmiş anneannen. ancak seçim öncesi nüfus değişimine müsaade varken muhtarlıktan seçmen listesinden kontrol etmesi de gerekirdi. büyük ihtimalle anneannenin önüne bu argümanı sunarak bu hatayı düzeltmezler gibime geliyor. ve maalesef ki nüfus değişim zamanı yaklaşık 2 hafta önce sonra erdi. seçmen kaydı değişimi artık yapılamıyor. yasal tahkikat başlatıp iş davaya dönse dahi seçime yetişmez şu ortamda. moralini bozuyor gibiyim ama işiniz zor. ve sürecinizi şu anda merak ediyorum. süreç sonlandığı zaman sizden bilgi almam mümkün mü? ileride buna benzer olaylar için emsal teşkil etmesi açısından?

@ bluebass anneannemi tanıyorum ve bu işi bırakmayacağını biliyorum. Büyük ihtimalle bağıra çağıra hallettirir işini ama iş kağıda dökülecek, dilekçeye dökülecek olursa elbette emsal için bunu paylaşırım

Ucaga gerek yok ki, bulut yoksa ve cok isikli bir yerde degilseniz yeryuzunden de ayni seyi gorebilirsiniz. Genelde gun batarken ya da gun dogarken daha rahat gorulur. Tabi ucakta olunca hem bulutlarin ustunde oldugunuz hem de ortam cok isikli olmadigi icin gormeniz daha kolay.

(bkz: sıçtın mavisi)

Yok, daha troposferdesiniz. Stratosfere bile çıkmamışsınız. Devamı var oraların. Daha oralar o kadar dünya dışı değil. (Galiba artık eksozfer dünya dışı sayılıyordur. Sözlükte atmosfer-uzay arası geçiş diyor)

www.ok4me2.net
www.skepticalscience.com
sriutami88.files.wordpress.com

uçaklar 12.000 metre irtifada uçar genelde

3D Secure ile sanal posu karıştırmamak gerekiyor. 3D secure için EST gibi aracı firmalarla görüşmeniz ve bankalardan sağladığınız sanal posları kurmanız gerekiyor. 3 farklı alternatif sunuluyor 3D Pay, 3D Model ve 3D Pay Hosting.
her bir alternatifte kişi kredi kartı bilgilerinin ne kadar kısmının paylaşılacağı, kimin tarafında tutulacağı, provizyonun yolu vs gibi değişkenler olmakta.
bir maliyet de doğuyor.

sibirya ekspresinin youtube ile google maps tarafından birleştirilmiş görüntüleri var. google haritasında rota verilmiş, rotaya tıklıyorsun ister istediğin yerine tamamı vladivostoka kadar gidiyor bir hafta falan sürüyor. linki bulamadım. sözlükte vardı başlıkları taradım ama gözümden kaçmış bi başlıkta da olabilir. 32 kısım tekmili birden.

bu kanalda olabilir:
www.youtube.com

tamistedigin sey midir bilmiyorum ama, discovery'de bi abi vardi mark galiba. bisikletle amerikayi dolasiyodu. bisiklet ustunde amerika mi bisikletle amerika mi oyle bisey. tabi her gittigi yeri birebi goremiyosun, bazi yerleri kesiyolar atliyorlar falan ama dedigin gibi, kamera bisiklete veya adamin koluna takili. arada kendini cekiyo falan.

sudur yani: eksisozluk.com

www.google.ru

Sibirya ekspresi bu linkte ama link açılmıyor sanırım. Bilemedim.

Long way round ve long way down var.

solunum fonksiyon testi yaptırdı mı?

bi de stress test? yannış olarak eforlu EKG, ya da treadmill, koşu bandı filan da deller...

dediler de yaptırmadım. yaptırayım pazartesi günü.

Sigarayi biraktigimdan beri böyle bir sıkıntı yasamiyorum. Eskiden derin nefesler bile yetmiyor gibi olurdu.

takip edilmek kim canını sıkmaz ki? ancak 1984'ün gerçek haline çok yakın bir dünyada yaşadığımızı düşünürsek, düşündüğün şeyi filmlerde bile hayata geçiremiyorlar, gerçek hayatta nasıl özgür olabileceksin?

gerçek hayatta sesin çok çıkarsa sıkıntı yapıyorlar. big brother daha arkadaş muhabbetlerine kadar inmedi. internette ise mevcut.

Yok, benzer sansur cin'de var ve adamlar facebook youtube gibi sitelere girmek icin kuallandiklari vpn / proxy lerle bile bazen bir sayfa 4-5 dakikada acilabiliyormus. Takip edilmekten ziyade, yakin zamanda gelecek sansur icin konustum.

o sansür geldi bile. bilgi vereyim dedim.

yüksek ateşten ölceğini sanmıyorum. evde ağrı kesici bir şeyler yok mu? onlardan versen.

tekrar acile götürsen?teşhis olarak ne dedi doktor?
tasa sirkeli su yapıp koltuk altlarına,alnına falan koy.gerçi yapmışsındır zaten ama.geçmiş olsun.
edit:üstünü örttükçe sen aç.benim de ateşim çıkmıştı,doktor soyup vantilatörün önüne oturtmuştu,kapıyı da açtı,kar yağıyordu üstelik.ateşim düşmüştü o şekilde.

doğal yollarla vücut ısısını düşürümeye çalışın.üstünü kapatmadan yatsın evde de parasetamol varsa verin. çok ateşlenirse acilde yine ya novalgin benzeri ateş düşürücü yaparlar ya da serum bağlarlar. endişelenmeyin.

askerdeyken çok ateşlenen askerleri soyup buz gibi havada dışarı çıkarıyorduk ateşleri düşsün diye.

Ateş yaşa, varsa mevcut hastalıklarına bağlı olarak endişelendirmeli sizi, sakınca yosa ateş düşürücü verin

hastaneye gittiğinde ateşi 37'ye düştü aniden, iğne korkusundan mı, dışarısı soğuk olduğundan mı bilemiyorum. ağrı kesici ateş düşürücü verdik, nane limon içti 2 bardak, bir de doktorun verdiği ilaçları aldı 1 saat önce. yüksek ateş olmadığı için teşhiste olmadı, ilaç yazıp bunları kullan diyip salladı.

belki de düşer ateşi,sıkma canını.ilaçlar yeni yeni etkisini göstermeye başlar.

çok geçmiş olsun. umarım bir an önce iyileşir.

üzerine ince şeyler giydirin ve ince pike gibi bir şeyle örtün. arada alnı boynu dirsek içleri gibi yerlere nemli bez koyabilirsiniz.

Siz atesi saatte bir olcun. Yarin pazar. Uyursunuz ates bu. İlaçları aldiysa yavas yavas dustugunu goreceksiniz. Daha da yukselirse 112 yi arayip bilgi alin. Bu ilaclari verdim su kadar saat oldu ama dusmuyor napiyim diye.

ateş yüksek ama hastaneye gidene kadar soğuğu yiyince düştüyse sirke il ovun. ateş düşürücü verin.
şimdi şöyle bir durum var. ateş çıktığında iki yaklaşım var. ilki terlemek, ikincisi üşütmek. ateş 39.5-40 falan olduğunda ılık duş yaptırılır, ya da daha yüksekte buz kompresi bile yapılır. çünkü artık ateş iyice yüksek olduğundan terleme sınırını geçmiş demektir. ama daha düşük ateşte çok kalın olmamakla birlikte, üstüne normalde ne örtülüyorsa o örtülür ve ateş düşürücü ile yatağı ıslatırcasına (göl gibi) 3-5 kere terleterek mikrobu dışarıya atması sağlanır. ilaç alabiliyor mu, bir yan etkileşimi var mı bilmem. ilaç alabiliyorsa minoset gibi hafif ilaçlar yerine theraflu gibi biraz daha ağır ateş düşürücüler kullanmak daha iyi olur. ilaç alamıyorsa veya aldığı ilacı çıkarıyorsa iğne yaptırılabilir ama doktorun görüp onaylaması gerek. eğer 39'u görürseniz, yeniden başka bir acile götürebilirsiniz.
uyumak hastalığı iyileştirir, dinlenmek çok önemlidir. ateş uyumaya engel değil, zaten ilaç da uyutur. zaten daha kötü hale gelirse uyanır.

bu ates konusunda bi entari yazmam lazim benim.

japon askeri, yannis yapiyodunuz hocam.

(bkz: hipertermi)ye sebep olan haller disinda, ve havale gecirmesi yani (bkz: febril konvülsiyon) gecirmesinden korkulan cocuklar disinda, ates dusurulmez hocam.

atesi dusurunce naapiyonuz biliyonuz mu? bagisikilik sisteminin en buyuk silahini elinden aliyonuz.

atese neden olan sey bir viral veya bakteriyel enfeksiyonsa, bagisiklik sistemi, atesi yukseltip, o bakteri ve viruslari sikip atmak istiyo. cunku o zaman onnarin metabolizmasini bozuyo. siz bu tekere comak sokuyonuz, bindiginiz dali kesiyonuz.

peki hipertermi'ye sebep olan haller neler?

sicak carpmasi, gunes carpmasi (evet bu ikisi farkli seyler) ve bazi anestezik maddelere olan alerji.

bunlar disinda ve baska bi derdi tasasi hastaligi olmayan yetiskin birinin atesini dusurmek akillica degil.

virus ve bakterilere, "buyrun, meydan sizin, biz cekiliyoz, istediginiz gibi at oynatin" diyonuz.

atesi olan adami niye terletmeye calisirlar? ayagina, karnina termofor, sicak ihlamur, ustune cit kat battaniye filan? atesini daha da yukseltelim, bagisiklik sisteminin o virus ya da bakterileri sikip atmasina, bi destek de biz atalim diye...

haaa, bu arada mevsim kis ama, basina gelen olursa diye yaziyim buraya, basina hipertermi gelen olursa, gunes/sicak carpmasina bagli hipertermi olursa, yani atesin 40'i gormesini beklemeden, ilik dis yaptirin, havlu vermeyin, vucut islak kalsin, yatagi da islatin, sonra kuvvetli vantilator ruzgarina maruz birakin. kuruyunca bi daha ilik dus, bi daha vantilator... tibbi mudahale gelene kadar, siz saldirgan bir sekilde, fiziksel mudahaleyi yapin yani...

bibip:

hooop, kopi peyst! (bkz: ateş/@compadrito)

ateşi düşürmenize hiç gerek yok. eğer ama eğer 39'un üstüne çıkmaya başlarsa o zaman ılık bir banyo yaptırırsınız. korkacak bir durum yok. ateşten ölünmez. ateş vücudun mikroplara karşı bir savunma mekanizması.

acile de götürmeyin. ateş acil bir durum değil. duş yaptıracaksınız, dışarı çıkartacaksınız. ateş öyle düşer. doktorun verdiği ateş düşürücülerden vermediyseniz, verin bir tablet.

abimi böyle doktora götürdüm. doktor ilaç bile vermedi. bana döndü ve ıhlamur yap içsin. meyve al bol onları yesin. bol bol sıvı ve vitamin alsın iyileşir dedi. biz bu doktorun aklına uymadık tabii ki ve abim domuz gribi çıktı. günlerce hastanede yattı ve ateşi düşmedi. sonuç olarak diyeceğim şu ki tekrar hastaneye gidin ve ısrarcı olun.

abinize hastanede de tıpkı önceki doktorun dediği gibi bol bol sıvı ve vitamin verdiler zaten. çünkü gribin verilecek etkili bir tedavisi yok. tekrar hastaneye gidecek, ısrarcı olacak bir durum yok. ilacını verin, çok yüksek ateşi çıkarsa düşürün, kafidir.

Dream'in içinde nasıl yaparsın bilmiyorum ama aradığın şey chained select.
jsfiddle.net bu örneği inceleyebilirsin. bu plugin kullanılmış www.appelsiini.net

spordan sonra bende de oluyor bazen. yakın bir zamanda kolunuzu veya göğsünüzü zorladınız mı?
birkaç gün daha bekleyin, büyük ihtimalle geçer.

öncelikle fikrin sizin fikriniz olduğunu tescil ettirmeniz gerekir. patent filan alabilecek durumdaysaniz tpe.gov.tr adresini ziyaret etmenizi öneririm. ya da en azindan notere gidip, fikri kendi adiniza onaylatin.
ardindan, KOSGEB, tegv, tubitak gibi kurumlarin hibe desteklerine bakabilirsiniz. onlar da yardimci olabilirler.
eğer , hala fikri o büyük işletmeye açmayi düşünürseniz, öncelikle bir gizlilik anlaşmasi imzalayarak, fikrin size ait olduğunu ve sizin izniniz/onayiniz olmadan kullanilamayacagini kayit altina alin.

buyuk sirketler fikir calmaz diye dusunuyorsan baya yaniliyorsun.
yalniz bir icat yonu olmayan fikirler pek para etmez.

Film değil de Star TV de Acayip Hikayeler diye bir seri başlamıştı. Onun ilk bölümü sanki bu anlattığın gibiydi diye hatırlıyorum. Belki de yanlış hatırlıyorum.

bunun daha once soruldugunu hatirladim ama cevabi yok (bkz: #22119249)

kopruden atlama detayiyla sunu buldum?
www.imdb.com

seni dondururlarsa ölmüş olmuyorsun zaten. yaşamını durdurmuş oluyorsun. seni dağıtacak ve vücuttaki kan döngünü durduracak veya o sistemi parçalayacak mikroorganizmaları engelliyorsun. yani bir bilgisayarı da koysan normal doğaya mikroorganizmalar dağıtır parçalar onu ama dondursan mikroorganizmaları engeller ve seneler sonra çalıştırabilirsin.

yani dondur gitsin kendini işin sıkıntı tarafı bugün iki hafta toplumdan uzakta kalsan toplumu değişmiş ve başkalaşmış buluyorsun. eğer ileride çözerlerse seni o toplumu çok çok başka bulucaksın hiç alışamayacaksın ve müthiş yalnızlık hissedeceksin ama bunun ötesinde belki onlar da psikolojide müthiş ilerlemiş olup bu sorununu hemen çözecekler.

aha eksi engine sıctı
milyon yıl boyunca dna'nı koruyabilecek bir şey bulursan yaptır tabi. ölmeyi beklemeye gerek yok adamlar simdiden koyun cloneluyor :P

Kültürlerarası iletişim dersi aldım, çok sıkıntı olmaz, ayak uydururum, her ortama girerim.

klon değil ama. ben olayım işte. bu kafada, aynı böyle.

Yap abi, iyi fikir. Yıllar sonra insanlık hem ölüyü (donmuşu) canlandıracak teknolojiyi bulur, hem de yaşlanma ile ölmeye çözüm bulur (ya da bin yıl civarı yaşayacak kadar). O yüzden şimdi yaşasan ederin maksimum 100, ama ileride bunu 1000'e çıkarabilirsin.

İşin kritik yanı şu; ne zaman (kaç yaşındayken) donduracaksın kendini? 70 yaşında dondurursan, sonra çözülünce ölümsüz de olsan zaten yaş 70'i bulacak, tadını o kadar da alamayacaksın. 30 civarı, fit bir halde dondursan; e ya ileride bu teknolojiyi bulamazlarsa? Elinde olan 50 seneden de olmuş olursun.

İyi düşün yani.

bkz. futurama ilk bölüm

uzayda seni bi ta$a baglariz

iyi fikir taşa bağlarsın böylelikle boşlukta mal mal dolaşmamış olursun. üzerine de bir tane not yazarsın. beni çözün hayata geri döndürün dünya'da çok büyük bir hazinem var gömülü... sizinle paylaşırım falan yazarsın.

denek hayvanına dönersin belirli aralıklarla tekrar canlandırıp üstünde deney yaparlar sonra tekrar dondururlar. bilim için güzel olur tabi. normal hayata katılabileceğini sanmıyorum.

yok, giremez hiçbirine. geçen sene girdim ben de almanca hazırlık okuyayım diye de, bu puanlarla imkansız yani. sıralamalarla da öyle. ben 150.000 den girmiştim uludağ'a. 200.000 den alıyordu.

www.2013mersin.net

bir de şöyle bir şey var ki, arkeoloji TM-3 ten alıyor :) daha lys'ye girmesi gerek. arkadaşınız yine bir girsin lys'ye de, sonra bakarsınız sıralamalara.

vaay kardesim sonuncu degilim diyordu, dogru soylemis.

Nasıl bir düzenek koyarsan koy, o mıknatıslar sonsuza dek başka bir güç gerektirmeksizin dönmüyor, dolayısıyla türbini de döndürmüyor, elektrik elde edemiyorsun. Ha tamam, ben güç gerektiğinde arkadan ittiririm, o gücü veririm desen bile aldığın enerji verdiğinden daha küçük oluyor. Verimsiz yani.

Diğer sorularınızı bilmiyorum ama part time çalışan eleman çalışmadığı zamanın primini öder yani bu normal bir şey.

otelde aynı şekilde çalışmış biri olarak söylüyorum bunları. öncelikle 16 gün diye bir sınırlama yok.30 gün calısırsan yapmak zorunda aksi taktirde sigortalı gözükmediği günler de işyeri - otel - de bir sıkıntı yaşarsa salık durumundan otel'e dava açılabiliyor. zamanında ünlü lüks bir otelde ekstra çalıştıgımdan biliyorum. he ama şu doğru. eğer 8 gün çalıştıysa 8 gün yaparlar 10 çalıştıysa 10. sürekliliğine istiyorsa kendi yatırmalı.

Yokluk yoktur.
*bu noktadan sonra yazar sonsuz bir paradoksa girdi

Yokluk varlıklar arasında siniflandirilabilir

öncelikle kesinlikle gödel'in eksiklik teoremine bakmalısınız. bence ilk entry kısaca aradığınız cevap. devam edenler de detaylandırıyor.

dediğinize benzer şey kümeler için de var. hatırlarsınız ki her küme kendisinin elemanıdır. buna göre boş küme de kendisinin elemanıdır. o halde "boş" değildir.

teorem kısaca diyor ki bir sistem kendi içindekiler ile kanıtlanamaz ki bundan aksiyomlar doğar; boş kümenin elemanı yoktur, üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir...

Varlık ve yokluk temelde kümesel kavramlar oldukları için bu kafa karışıklığını yaşarız. A={1,2,3} kümesine göre 1,2 ve 3 vardır, 5 yoktur. Ama 1'e sorsan 5'i idrak edemeyecektir :)

olaya felsefi yönden yaklaşmak istiyorsan, yokluk veya hiçlik ile ilgili filozofların ve düşünürlerin yorumları var; onları inceleyebilirsin. bir de geniş bir konu olarak "ontoloji" düşünülebilir..

ama bilimsel düşünürsek, yani fizik bilimine göre yokluk veya hiçlik diye birşey veya kavram yok. ben de zamanında ekşi duyuru'da sormuştum "hiçlik" nedir veya var mıdır diye, hey gidi günler...

uzay boşluğu kavramı hiçlik olarak düşünülür ama değildir aslında. fizikte "boşluk" kavramı "hiçlik" yerine geçer. ama aslında boşluk bile hiçliği sağlayamıyor çünkü boşluğu da enerji formundaki fiziksel alanlar kaplıyor. pratikte, madde veya alan içermeyen bir uzay boşluğu oluşturmak imkansızmış.

konuyu bilimsel olarak incelemek istiyorsan "boşluk" ve "kuantum mekaniksel boşluk" kavramlarını araştırabilirsin. gavurların "vacuum" dediği şey yani...

edit: cevabı genişletmek istedim. varlığa alternatifi sormuşsun. önce varlığın ne olduğunu ve kategorilerini bilmek lazım. mesela wikipedia şurda güzel anlatmış:
en.wikipedia.org

burdan sonra varlığı bilinmeyen şeyleri varlığa alternatif olarak sunabiliriz. gavurların dediği "supreme being" diye bir kavram var. buna kısaca tanrı diyebiliriz. işte bu varlığa bir alternatif oluyor çünkü tam olarak varlık diyemiyoruz.

bir de fenomen kavramı var. yani varlığı tanımlanamayan olgular. bu da bir alternatif olarak düşünülebilir. konular burda fenomonoloji, varoluşçuluk ve metafizik konularına dallanıp budaklanabilir. nasıl bir soru sordun ki cevabı yaz yaz bitmez.. :)

ek konu: kozmogoni

son söz: "ex nihilo nihil fit"

yok, yok olsa var olur

düşünüyorsa vardır bence.

hiç bir şey yoktur,
olsa bile bilemezdik,
bilseydik bile başkalarına aktaramazdık,

Peki sen hiçbir şeyin olmadığını nerden biliyorsun?

yokluk yok olabiliyor ise vardır.

herşeyin 'var' olduğu, yokların olmadığı bir evrende yaşıyoruz ama aslında hiçbiri yok. böyle bir tür karışıklık gibi görünüyo ama diil aslında :)

üstad niçenin dediği gibi: yol ortasında yürüdüm ben bana göre değil kaldırım, içimde yaşayan ölü çocukları kürtajla aldırın

bana sorarsan yoklugun olmasi ya da olmamasi dusunsel acidan bir seyi degistirmiyor. sonucta yokluk diye bir kavramla dusunuyorsun, bu ya yoklugun kendisi, ya da varligin kavramsal tersinin temsili. Yani yokluk yoksa da, temsilen var edebiliyorsun. Dolayisiyla yoklugun olup olmamasinin argumanlarini pek etkilememesi lazim sanki, cunku yokluk argumanlarina ekleyebilecegin bir halde oyle ya da boyle var.

cevaplar için hepinize teşekkür ederim, en kısa zamanda okuyacağım hepsini ve anladığım kadarı ile cevap yazacağım, bu arada varlığı da sorguladım ve varlıkla ilgili şöyle bir düşüncem var, kendimce bir kanıt buldum. aşağıdaki düşüncenin size ters, yanlış gelen bir tarafı olursa söyleyin lütfen. kanıt kelimesi pek iddialı gibi durdu burada da.

duyu organlarının ve zihnimin yanıltıcı olduğunu düşünürsem var olduğu iddia edilen bir çok şeyin aslında olmadığı ortaya çıkıyor. ama şöyle bir kelime var o cümlede; düşünürsem.

burada düşünen benim beynim olmayabilir, sıkıntı yok.

bu düşüncenin bende oluşmasını sağlayan bir şey var. bu şeyin ne olduğunu bilmiyorum, düşüncenin bende oluşup oluşmadığını bilmiyorum, bu şeyin bir düşünce olup olmadığını bilmiyorum ama şundan eminim, bir şey var. ne olduğunu bilmesemde varlığından eminim.

birde şöyle birşey geldi aklıma. herşey zıttıyla bilinir. örneğin biz karanlığa aydınlığı bildiğimiz için karanlık deriz. ve birşeyin kendisi varsa kıyaslanacak zıttıda vardır. bu bağlamda yok var mı yok mu derken aslında var var mı diyede sorgulamış oluyoruz. varlık varsa yoklukta vardır. o halde varlığın olup olmadığını sorguladığımızda yokluğunda varlığını sorgulamış oluruz.

postun yanında var. report falan yazan yerin orda

komik değil pek açıkçası. tebessüm ettirebilir belki. kahkaha attıracak bişey yok bana göre. ama atan varsa da kimene. herkesin komedisi kendine. neden birine komik gelen birşeyi de zorla komik gelmemesini sağlayalım ki..

şu da ibretlik olsun:
www.demotivationalposters.org

gayet komik kanka.

amerikalıların aptallığıyla dalga geçtiğinde ırkçılık yok.
fransızların dallamalığıyla ilgili 50 tane başlık açıldığında ırkçılık yok.
amerikan dizilerinde kanadalılarla taşak geçilirken ırkçılık yok.
ingiliz filmlerinde fransızlarla taşak geçildiğinde ırkçılık yok.
hintlilerle, çinlilerle dalga geçildiğinde ırkçılık yok.
hepsini geçtim "siz türkler çok şöylesiniz" dendiğinde ırkçılık yok.

ama "mizah" amacıyla kürtler'e bir şey söylendiğinde ırkçılık var.
bunun nedeni şudur: kürtler kendi halklarını kendileri eziyorlar. birinin onlara iyi niyetle bir şey söylemesi bile onlarda bi "hop dur orda şimdi" tepkisi yaratmaya yetiyor.

mizah bunların adı mizah.

yıllardır anlamam zaten: bir siyahi çıkıp "koduğumun beyazları hep aynı iki yüzlü davranışlar" diye uzuuun uzuuun tirat attığında alkış alır.
bir beyaz "koduğumun zencileri hep iki yüzlü davranırlar zaten" dediğinde ırkçı olur.

bana kimse geçmişte şöyle oldu böyle oldu, ordan gelen bir refleks demesin.
henüz kendisiyle barışamamış halklar ezilmeye mahkumdur.

not: milliyetçi değilim. türk bile değilim.

piyanist filmin adı da. fotoğraf ırkçı değil ki.

(bkz: kürtlerin eleştirilemezliği)

görüyorum ve arttırıyorum: demotivationalblog.com

@celeron 300a:

ohoo bu çok beter ama... yazık.

seleron o hiç olmamış yau arkada ölü bir adam var.

Tek başına değilsin. Kos koca subreddit var bunun üzerine : www.reddit.com

B - steven fabrikayı yakan yangın nedeniyle suçlanmış
b şıkkında da kanıt olmasa da stevenın yangını çıkardığından şüpheleniliyomuş.

a. iki fabrika binasını yakan yangını steven ın çıkardığı kesin.
c. steven a yapılan suçlamalar, fabrikada iki yangın çıkınca geri çekilmiş.
d. yangınla ilgili kanıt bulununca steven suçlanmış.
e. steven suçlamaları reddetmiş.

b olsa gerek.

@2, @3

kanıt kelimesi geçmediği için direk eledim ben onları. sadece suçluyorlar bu arkadaşı. kanıt var mı yok mu belli değil. ama evet, o daha yakın.

teşekkürler.

yani diğerleri hiç olmadığı için zaten bu kalıyor.

d neden olmaz?
diğer şıkların hepsinde Steven a isnat edilen suçun kanıtlanması /kabülü reddi vs varken -ki bu konuda açıklama yok- d şıkkı binanın yakılmasının kesin olmasından bahsediyor. yakıldığı kesin ki adam tutuklanmış gibi bişey düşünemez miyiz?

çünkü soru cümlesinde kanıtla ilgili bişi denmemiş.

hee dur o zaman bu noktada accused hadisesi devreye giriyor. o zaman kanıtsız suçlama olamaz mantığıyla d de olabilir harbiden.
ama bu ingilizce sorusuna girer mi bilemem, hukuk sorusu gibi. sonuçta suçlama bu tutuklama vs değil. kanıt yoksa da suçlanabilir. b şıkkında olduğu gibi.
şu saatte kafam zaten eprimişken iyice bulamaç oldu valla.
ama son tahlilde hala b daha mantıklı geliyor.

@5 d şıkkında kanıta ulaştıktan sonra suçladırlar diyor. soruda kanıtla ilgili bir şey yok.

accuse itham etmek gibi de kullanılıyor ya. belki öyledir. yani kanıta gerek kalmadan suçlamak gibi...

öte yandan, d'de kanıtı bulduktan sonra diyor. soru cümlesinde böyle bir zamansallık ilişkisini anlatan bir veri yok. doğrulayamıyoruz.

ve son olarak tamamen sezgisel, steven suçlandı diyor soru cümlesinde. b'de steven bir şüpheli diyor. d'de steven'ı suçladılar diyor. yani başkaları da olabilir gibi soru cümlesini düşündüğümüzde. oladabilir olmayadabilir. ama sanki d'de olayın tek suçlusu steven gibi. B'de ise steven şüpheli işte. oladabilir olmayadabilir.

bana hala b yakın geliyor.

b şıkkında da kanıt olmamasına rağmen diyor , kanıt olmadığını da bilmiyoruz ki?. ama yangın olduğunu biliyoruz. d şıkkı yangının kesinliğinden bahsediyor diye düşündüm ve d dedim.
tabi ben dilci değilim bu soruların mantığından anlamam. yanlış mantık yürütmüşümdür belki

steven'ı suçlamışlar direkt, suçlama gerçekleştikten sonra şüphelilik durumu kalmaz ki. steven zanlı olur. b kafadan yanlış bence.

d'de binaların kundaklandığına, yani kazara kendi kendine yanmadığına(elektrik arızası vs.) dair kanıt elde ettikten sonra steven'ın suçlandığı söyleniyor. bence en mantıklısı bu. kundaklama olmadan kimseyi kundakçılık için suçlayamazsın.

yav siz böyle anlatınca d mantıklı gelmeye başladı da; ama bu kez kediebesinin dediği yere geldik. hukuk sorusuna dönmez mi o zaman bu soru?

bir arkadaşım devletin yaptığı tüm sınavlarda orta 2 seviyesinden yukarıda bir mantık aramayarak başarıya ulaştığını iddia ediyordu. o hesap mı denesek? :)o hesaba göre hiç böyle kanıt manıt düşünmeden; gene b diyorum ben. ama gönlüm d'ye kaymadı değil.

CEVAP D

B değil panpalar ya the one suspected diyor B'de nerden biliyorsunuz tek şüpheli olduğunu. ayrıcana d'de kanıt var demiyor steven'ın yaktığıyla ilgili. fabrikanın yakıldığıyla ilgili kanıt var diyor. heralde kanıt var ki fabrika yakıldı.

ne biçim soru bu ya?

CEVAP D

Ayrıca olup olmadığını bilemeyiz steven'ın yaktığıyla ilgili kanıtın. B'de kanıt yok diyor. D'de steven'ın aleyhinde kanıt var demiyor panpalar dikkat düşmeyin tuzağa fabrikanın yakıldığına dair kanıt var diyor yani steven değil belki neron yaktı fabrikayı bilinmez.

şöyle düşünürsek
soruda steven sanık
b de steven 'şüpheli'
d de steven sanık

ne sorusu bu ki bu kadar kazık?

şüpheliyle sanıkla ilgisi yok a.k. ingilizce sorusu bu hukuk sorusu mu?

e ingilizce sorusuysa ingilizcenin nesini sormuşlar alors de bana?

onu ben de anlamadım a.k. ama CEVAP D. bunca yıllık ingilizce tecrübem öyle diyor.

suspect ve accuse fıılerı arasındakı anlam farkını olcmek ıcın sorulmus bence soru, dusunmeden d derdım ama allah bılır sonuclar acıklandıgında b cıkardı :D

delilleri var mı yok mu bilmediğimizden b olamaz.

ama sonuçta binaların yandığı aşikar. o yüzden D.

son kararım.

sizin gibi düşünen bir sürü kişi var, fakat orada vasıfsız eleman ya da vasıflı eleman istemiyorlar, ayak altında bulunmanızın anlamı yok diyorlar

insan gücüne ihtiyac olmadıgı söyleniyor. malzeme yardımı istiyolar. ordan burdan okudugumuz kadarı ile.

gölcük ve düzce depremlerinde yaşanan olaylar sonrası malesef afet bölgelerine sivil halk alınmıyor artık..Sadece Kızılay, Sivil Savunma, asker, polis, sağlık personeli ve kalifiye elemanları alınıyor..

Tüm gelen yardımlar ve insanlar şehrin dışında karşılanarak yine şehrin dışına kurulan çadır kente yönlendiriliyor.

Eğe doktor değilseniz gitmenin hiçbir anlamı yok.Sadece gereksiz kalabalı oluşuyor.

deep not: Yaşanmaması gereken ve önceki deprem tecrübelerinde görülen istenmeyen olaylar ise;

* Yağma
* Hırzıslık (sonuçta sokaktaki adamın yastık altı parası, altını hatta cüzdanı bile o enkarların altında hala!)
* Sahipsiz çocukları kaçırma
* Organ mafyası
* Gereksiz panik ve kuru kalabalık

(git: 317942)

Şunu bir denesenize, bakalım işe yarayacak mı:

www.soft-go.com

Flash card diyor ama belki flash disk'te de çalışır.