Ekşi Duyuru

oyunu nasıl ve hangi ekipmanlarla oynadığınıza bağlı. klavye + mouse, sürüş desteğiyle oynarsanız gerçek araba sürme deneyimiyle alakasız bir tecrübe yaşarsınız. düzgün bir direksiyon ve simracing ekipmanlarıyla kullanırsanız (pedal, vites, el freni gibi) gerçeğe çok yakın bir performans alabilirsiniz.

forza çok bilinen bir oyun ama simracing topluluklarının daha çok assetto corsa oynadığını görüyorum. euro truck simulator, dirt, iracing(içeriği çok pahalı bir oyundur), snowrunner gibi oyunlar gerçeğe çok yakın sonuçlar veren fizik motorları kullanıyor.

aşağıdaki videoya bakarsanız insanların bu işi ne kadar ciddiye aldığınız görebilirsiniz.

(git: www.instagram.com

gerçekten benzese cem bölükbaşı başarılı olurdu.

@coldegezen +1

Bazı oyunlarda otomatik gaz ve fren bile var yani. Forza'nın araç tepkileri fena değil özellikle traction control ve stability control kapalı olduğunda. Ama klavyeyle çok bir şey anlamazsın. Ucuz yollu da olsa bir direksiyon seti alsan çok daha gerçekçi ve zevkli bir oyun/sürüş deneyimi yaşarsın.

Ben direksiyonla dirt oynuyordum mesela inanılmaz zevkliydi klavyede veya xbox kolu ile bir yere kadar sonuçta.

Cem Bölükbaşı örneği ise aşırı saçma. Borusan yarış takımı ile ilk çıktığı yarışlarda sıralama ve yarışta hangi dereceleri yapmış bakılırsa neden saçma olduğu da anlaşılır. Açık teker dünyası bambaşka, biraz fazla hızlı yükseldiği kanaatindeyim. Saygılar.

hiç bir şekilde benzemek hatta çok alakasızdır, oyunda insanlar kaza yaptıklarında oyun yeniden başlar veya araba yenilenir, bu insanlara bilinç altı dikkatli olmasanda oluru öğretir.

Ayrıca oyunda fizik kurallarını sadece kısmen anlayıp , aracın yolda ve virajlarda verdiği gerçek tepkiyi birebir hissedemezsiniz .

gerçek sürüş deneyimi istiyorsan eğer araba yarışı oynamak yerine go-kart yapabilirsin. gerçi onun da fiyatları uçtu ama olsun. ben ehliyet almadan önce go-kart sayesinde ısındım araba kullanmaya.

soyle bir sistemle belki bir miktar hissiyati anlasilabilir, ama bu sistemler de bir araba parasi zaten:

youtu.be

Başına rakam eklediler.

Ankara için konuşuyorum:
Bahçelievler için 21 eklendi

219 74 88
Batıkent için 25
259 7488
Kızılay için 42 ve türevleri
4297488 gibi.

Sanırım 1987 1988 civarı olmalı bu değişiklik

başına rakam eklendi. Bu illere göre ilçelere göre değişiyor tabii.

7 haneli olması 1988 den sonra gibi oldu diye hatırlıyorum.

Benim beldelerde 4 hane hatırladığımda var.

İllerdeki bölümlere göre başına 2 veya 3 rakam eklediler. 49062 idi bizim numara, başına 32 eklediler. Başka bir ilçede 4 haneydi 491 eklediler mesela.

teee zamanında beşiktaşta no lar 1.. ile başıyordu, bi telefon geldi artık numaranız 2.. oldu diye.

sonra bizim nolar değişmiş oldu. tek telefon. çat çat, konu kapandı bizim için de :)))

yazarlik icin olmaz ama hesabinin guvenligi icin sorun olur. mutlaka yeni mail gir ondan sonra ikinci kez degistirim mail2de olsun hesabin. bu sayede biri mynet acarsa ona eksi hesap maili gitmez

Somut ayrıntılar olmadan net bir cevap bulmak zor geldi bana.

Ama gulunebilir ya da kahkaha atılabilir eğer o müdür onun size ters bir şey olduğunu biliyorsa. Yani soğukkanlı olduğunuz ve o durumu umursamadiginizi göstermek adına bir güç gösterisi minvalinde.

Olumsuz sonuç ya da basarisizliklarin size yıkılma ihtimali varsa "neden böyle karar verdiğinizi xyz açılardan anlamadım ama ben bu konuyu ABC olarak ele aldığım için bu açıdan sorumluluğu üstlenmek istemiyorum, mümkünse sizin karariniz olduğuna dair tutanak vb düzenleyelim"

Gayet sakin bir sekilde “peki”

Hatta “peki, anladim”
*Mobildeyim editleyedim

“Umarım pişman olmazsınız” denebilir belki.

Bu söylediğiniz şeyden ziyade nasıl söylediğinizle daha çok ilgili bir şey.

Gerçekten bunu hissederseniz karşıdaki kişi de ister istemez anlayacaktır zaten. Eğer karşınızdaki kişinin idrak kabiliyeti zayıfsa açıkça söyleseniz dahi anlamayabilir. Aptal insanları zor yapan da bu anlama kapasitesi zaten. Zeki biriyle iletişim kurmak kolay, ancak aptal insanlarla uğraşılmıyor.

basarsınız istifayı, ben de böyle uygun gördüm dersiniz. hayat kısa, günde 8 saat muhattap olduğunuz kişilerle çekişmeye değmez. şansen böyle rest çekip ya zam ya imtiyaz aldığım çok oldu. not: işinizde iyi olduğunuz ve sektörünüzün kısıtlı olmadığı varsayılmaktadır.

"Siz bilirsiniz"
Bunu dediğim her durumda, sonradan o zamanki yöneticim dönüp yaptığını düzeltmek zorunda kaldı. Ego meselesi değildi benimki. Ben işi bilen senior elemandım, o havadan üzerime getirilmiş yönetici. Ben yönetici olduktan sonra insanları dinlemeye önem verdim.

mail.com
farklı domainler var, email.com önerebilriim.

Zoho var, inbox.lv var,protonmail, tutanota gibi güvenlik odaklı yine ücretsiz başka çözümler de var.

mail.ru kullanıyorum.

Ad soyad kombinasyonu için soruyorsanız outlook'un yurtdışı domainlerini deneyin, adsoyad@outlook.com bulmak zor ama adsoyad@outlook.at ya da .ie bulmak çok kolay.

hayir

Aynılıktan kasıt ne anlamadım ama Türkiye'de de iyi kazanıyorlar. Kaynak işi tüm EA ve sözel mesleklerinden iyi para kazandırıyor Türkiye'de de.

Aynı ücreti alamaz çünkü iki ülkenin emek piyasaları farklı.

Emek piyasasındaki arz talep, regülasyon vs. içsel ve dışsal faktörler farklı.

İki ülke arasında emek tümüyle homojen ve mobil değil vs vs.

İkisinin alım gücünün aynı olmaması yine bağlantılı olarak bu sefer makroekonomik anlamada iki farklı ülkededen bahsediyor olmamızdan haliyle. İki ülkedeki enflasyon, para birimlerinin uluslararası piyasalrdaki değer farkı, tüketim, tasarruf oranları farkı vs vs.

@alsterwasser çok güzel anlatmış. türkçe'ye çevireyim, almanya'dakinin hayatı türkiye'dekinden daha kıymetli olduğu için.

Türkiyede yaptığı işi ucuz işçi gücüyle piyasaya daha uygun fiyata sokuyor patronlar kazandığı kar az oluyor yetmiyor birazda işçiden kısıyor.

Almanyada yasalar daha çok koruyordur ucuza çalışmıyordur kesilen vergi farklıdır.

Arz-talep te önemli bir etken
Bizde kaynakçı çok daha fazladır muhtemelen

aynı iş değil,

made in germany ile
made in turkey

arasında en az %700 fiyat farkı var.

yani almanya'daki üretilen ürünlerin katma değeri daha fazla. o sebeple bir alman katma değeri düşük bir ürün istediğinde türkiye'ye gönderir.

basit aslında.

Bu mavi yaka islerin Avrupa'da aldığı paradan bahsedilirken galiba herkes kendi işi olan adama bakıyor. Misal benim hanimin ailesinin yaşadığı yerde hayvan gibi havuzlu villada yaşayan boyaci var. Şimdi de bmw suv ile taksi yapıyor. Bu örneğe bakarak "boyaci çok iyi kazanir" diyebiliriz. Ama boyacı maaşı diye aratirsaniz hiç de öyle fantastik maaş yok. Aynısı kaynakçı için de yok ama işsiz kalmaz ve işini iyi yapıp çevre yapan kişi kendi yerini acarsa iyi kazanir. Bunun sebeplerinden biri herkesin yapmamasi. Mavi yaka işler kolay isler değil.

Bu arada şunu da söylemek lazım; Türkiye'de canı isteyen herkes her işi yapiyor. Bir ara denk gelmistim biri eve boyacı arıyordu altında yüzlerce kisi numara vermis arayın konuşalım diye. Avrupa'da böyle bir olay yok. Google'a elektrikçi yazınca az insan çıkıyor, öyle mahalle kenarında elektrikçi vs olmuyor.
Misal bir diğer goygoy da araba tamircisi çok kazanıyor. Evet, sahibi. Araba tamir yerinde çalışan adam 3-4 bin euro alıyor sanan üzülür.
Diğer söylenenler+1

logicmanager a katkı olsun,

abd de banyo ya da su tesisatı gibi işleri yapan biri bu işleri yapabileceğine dair sertifika almalı. bu sertifika şu sebeple önemli. diyelim ki su tesisatı yapılması laım ve sertifikan yok(türkiyeden gittin ama 20 yıllık ustasın) tamiri sen 200 dolara yaptın oysa sertifikalı usta 2000 istiyordu. 200 e yaptın ve bir şey oldu tamiratı yaptığın boru patladı evi su bastı, duvar kabardı boya aktı vs vs. evin sigortasının ilk baktığı şey bunu kim tamir etti? yetkinlik belgeleri varmı? yoksa sıkıntı büyük tek kuruş ödeme gelmez sigortadan on binlerce dolarlık zarar.

bizde peynir ekmek gibi kalfalık ustalık belgesi hatta universite belgesi dağıtılıyor o sebeple kimsenin işine güven olmuyor. türkiyede müteahhid(böyle mi yazılıyordu bu kelime ? inşaatçı diyelim) sayısı 80 bin civarındaymış. gelişmiş ülkelerde bu sayı bir kaç bini geçmez.

Emek piyasası farkı. Batılı gelişmiş ülkelerde zanaat kıymetli Türkiye, çin, hindistan, Endonezya gibi ülkelerde işçilik ve zanaat izafi olarak ucuz ancak Türkiye'de de zanaat değerleniyor eskisi gibi çıraklıktan berber veya boyacı yetişmiyor hatta piyasada ciddi eleman açığı var artık herkes okulunu okuyor alaylı yetişmiyor hükümet bu konuda MYK belgesi zorunluluğu getirdi bir kaç yıla MYK belgesi olmadan iş yapanlar ciddi yaptırımlara uğrayacak

@AlsterWasser ve @duyurukullanıcısı +1

Aynı işi aynı kalitede yapsalar bile Türk kaynakçının yaptığı iş Alman kaynakçının yaptığı işten her zaman daha ucuz olur.

Mesela bir örnek, piyasada Alman üretimi ile Güney Afrika üretimi olan C200'e bakış açısı da 2. el fiyatı da farklıdır.

İki ayrı coğrafyada bulunan, toplayıcılık ile geçinen, aynı fiziksel kapasitede iki kişiyi düşünürsek:

Biri yalnızca yabani yemişler toplarken diğeri aynı enerjiyle taze meyveler topluyor.

Covid geçirmişsin, geçmiş olsun.

Annemin akciğerleri hem yapısal olarak hassas, hem alerjik astımı var, hem 30 yıl sigara içti, hem de yanlış teşhis konulmuş (koah) ye 7 yıl yanlış tedaviye devam etmiş bir insan. Hassasiyetin derecesini belirtmeye çalışıyorum.

Kozalak özü, kozalak şurubu ve kozalak pekmezi şeklinde üç malzeme satan bir doğal malzeme dükkanından bu üçlüyü satın almıştım. Annem covid geçirdiği dönemde onların tarifinden 1 çorba kaşığı daha fazlasını yapıp verdim. Bir de günde 3×1000 mg C vitamini verdim. Evvelallah annemin hiçbir şeyi kalmadı. Şu anda gayet iyi.

Düşünürsen sana o dükkanın instagram hesabını ileteyim.

Tekrar çok geçmiş olsun. Lütfen çok bol su iç.

Burun kemiğinde sorun var mı? Bende de arada böyle oluyor. Hiçbir doktor ciddiye almamıştı ama burnumun içindeki kemiğin yamuk olduğu ortaya çıktı. Bu yüzden sürekli geniz akıntısı oluyormuş. Hasta olup boğaz yara olduktan sonra da bu akıntıdan dolayı iyileşmesi zaman alıyormuş. Sesim bile kısıldı bu yüzden.

Bir KBB uzmanı ile görüş. Muhtemelen alerji diyecek. Eğer öyleyse verdiği hapı akşamları al. Çok pis uyutur.

Tarife gore kanatli karinca olabilir

Gümüşcün olabilir.

maalesef ikisi de değil. kanatları var mı ondan çok emin değilim. çok küçük olduğu için tam göremiyorum ve uçtuğunu görmedim.

Çok hızlı hareket ediyorsa, ve yakıcı ısırıyorsa Tatarcık (Yakarca) sineği.

hayır bulunamayacaksın demek. olağan kanun yolları açısından kesin bir karar. ancak olağanüstü olarak Anayasa mahkemesi bireysel başvuru veya kanun yararına bozma yoluna başvurabilirsin.

vermez
çok uç durumlarda verir anca

mahkeme kararı varsa veriyor diye biliyorum.
blog.twitter.com

Twitter oldukça detaylı şeffaflık raporları yayınlıyor, şurdan bakabilirsin: transparency.twitter.com

Lozan olabilir
Çünkü kapitülasyonlar kaldırılsın vb. Şeyler istiyoruz fakat kabul etmiyorlar 2,5aylık bir ara verme süreci yaşanıyor ardından lozan görüşmeleri 2.ye yapılıyor

pilotların, uçuş tecrübesi ve maruz kalınan g kuvvetini aynı anda tecrübe etmelerini sağlayacak bir simülasyon bildiğim kadarıyla yok. yani en iyi eğitim halen gerçek uçuş. ayrıca eskişehir'deki sortilerin ne kadarının eğitim amacıyla olduğunu da bilmiyoruz. gerçek operasyon yahut it dalaşı amaçlı uçuşlar düşündüğümüzden daha fazla gerçekleşiyor olabilir.

eğitim uçuş üssü orası. siz onların habitatlarına girmişsiniz. sonra da söyleniyorsunuz. şuna benziyor durum; ormanın ortasına ağaç ev yaptım, ayılar rahatsız ediyor...

yunanların geliştirdiği batı medeniyetini imparatorluk anlayışıyla (yani pek çok milleti kendi nüfuz alanları içinde barındırmalarıyla) taçlandırdıkları için.

roma milletlerin üstünde milletsiz bir gücü, bir birleşimi, ve o zamanlar dünyanın merkezi olan akdenizin her yerini kapsayan büyük bir egemenliği ve 200 yıllık barışı, 1000 yıllık egemenliği, 2000 yıllık geleneği simgeliyordu.

Yukarda da sayılan sebeplerle Roma fiilen çöktüğü zaman Roma'lılar ve Roma çevresindeki küçük krallıklar ya da kabileler Roma olmadan ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

Zaten aslında Roma'nın çöküşüne yol açan irili ufaklı germen kabileleri de esasen Roma'yı yıkmayı değil, onunla bütünleşme ve içinde yer alma arzusundaydı. Ancak bütün olan bitenler sonucunda Batı Roma ortadan kalktı. Klasik çöküş tarihi 476 kabul edilir, ancak aslında bugün dahi hiçbir zaman tam olarak roma artık yok denemedi.

Konu çok karışık olmasa da içerisinde çok fazla etken olduğu için anlatması uzun. Eğer detaylıca anlamak isterseniz r.h.c. davis'in orta çağ avrupa tarihi kitabını okuyabilirsiniz.

Alex turner

brad pitt var :)

Erkekler yasla birlikte daha karizmatik oluyor bence. Ben daha cok begeniyorum

bence erkeklerin yüzde 85'lik bir kısmı yaş aldıkça daha erkeksi ve daha yakışıklı oluyor.
"tipi kaymış"tan kasıt ne bilmiyorum ama erkeğin tipi asıl 30-35'ten sonra oturuyor zaten.
ama hani kilo almıştır, saçlar gitmiştir falan, onu bilemem.
o kişisel bakımla ilgili.

kırışığa buruşuğa takılıyorsanız bilemem tabii ama erkek için onlar bile çoğu zaman avantaj.
tabii çok çok beyaz tenli ve çok açık sarışın değilseniz.

Abi yaşlanıyorsun hücrelerin bozuluyor kolajen üretimin azalıyor gençliğin o "taze" görüntüsünden uzaklaşıyorsun ama zenginsen paran varsa küçük müdahalelerle tipini biraz topluyorsun, paran yoksa aileden genetiğin iyiyse bi süre daha idare edebiliyorsun ama hem paran yok hem genetiğin kötüyse ona yapacak bi şey yok ailendeki senden büyük erkeklere bak işte muhtemelen öyle olacaksın. Ha kilo almazsın sigara kullanmazsın saç ektirirsin falan biraz direnirsin yine ama onun altyapısını da yirmili yaşlarda yapmak gerekiyor.

Bence biraz hamurunda varsa oluyor o goruntu ya :) Cogu medya onunde oldugu icin oyle karizmatik gorunuyor ayrica, estetik, botoks cart curt... Ama mesela eskilerden Tarik Akan, Haluk Bilginer falan bi noktaya kadar karizmatik yaslandilar :)

valla benim cevremde cok insan var, 20li yaslarinda parasizliktan, ogrencilikten, iyi beslenememekten vs at hirsizi gibiyken zamanla meslek, mevki sahibi olup kendini duzelten gorunusune, kilik kiyafetine ceki duzen veren sinif atlayan cok insan var. Ben de ilk basta kendimi ornek verecektim nacizane, sonradan aklima geldi vucut yerinde, fitlikte sorun yok ama maalesef tepeden saclar acilmaya basladi, sactan kaybeden kisi de coktur.

Mesela ben patatesdim artık daha az patatesin.

Başlangıç noktası da önemli burada.
Zaman sana bira normalizasyon sağlıyor. Yukarıdaysan aşağı, asagidaysan yukarı taşıyor

Erkeğim, yaş 38. son 1-2 senede özellikle yakışıklı sınıfına atladım neredeyse. Dönüp bakanlar oluyor.

@neverletyougodown arti 1

erkegin prime'i 30'lu yaslar hatta en az 35 teorisi yalan yanlis degil, son derece dogru. cunku o zamana kadar parasini, vucudunu, hatta tarzini tipini oturtuyor. mesela zenginlesen erkegin ozguveni artiyor ve bu bile goruntusune ya da verdigi auraya yansiyor.

Bence de tam tersi ya. Erkekler gerçekten dura dura Koç oluyor. Erkeklerin prime time’ı bence 35-50 arası. Uzun boylu vs ise 60a kadar yolu var.

www.instagram.com

Hayat biz kadınlara acımasız davranırken erkekler daha havalı ve seksi olmuş. Size çok katılmıyorum

lenny kravitz

bu arada bu dediğine katılmıyorum. 32 yaşındayım 20-25 yaşındaki halimden her anlamda çok daha iyi olduğumu söylüyor tanıyanlar. kendini yıpratmaka da alakalı yani alkol, gece hayatı, düzensiz yaşam vs 30 yaşından sonra aşırı yaşlandırmaya başlıyor

Erkekler patatese dönüyor ama kadinlar bakim estetik vs ile daha bile iyi görünüyor artik yas aldikca

gregory house seri üzgün

ben de sizinle aynı endişeye sahibim. özellikle keanu abi ve johnny deppin patates olduğunu görmek beni epey endişelendirdi.
dikkatimi çeken şey çoğu insanın yüzü şişiyor, hani yüzü şişmese bir şekilde fittir vs yaşlı görünmeyecek. bu neden oluyor ve nasıl engellenir, nasıl çözülür tespit edilirse işin büyük kısmı hallolacak.
bir de kremlerle alakalı bir şey var şimdi mesela benim bi sevgilimin anası kendisinden güzeldi ve kadın kızının yaşlarında daha yaşlı görünüyor. estetik falan da yok kesinlikle. laf arasında öyle o kontrastı konuştuğumuzda işte kadın son 5 yılda kremleri varmış vs. E şimdi öte yandan birileri de diyor ki efendim kremler daha da beter ediyor. İnsan neyi kimi dinleyeceğini şaşırıyor. Yüz yogası var mesela kardeşim benim elimde diyelim bir plastik var ben bunu gerdim gerdim bu daha da sarkmaz mı? Net bir bilgi alamıyoruz bu konularda.

Kargo şirketleri yetişemeyince kendi arabasıyla bu işi yapabilecek yapan kişilere devrediyorlar bu bir sektör bana da geçen çok iyi biri denk geldi akşam 8 gibi getirdi

Hep üniformasız oluyorlar zaten

nezle demişsin ama bu covid olmasın?

Covid gibi duruyor gerçekten. Özellike kas ağrıları direkt onu gösteriyor bence. İki kez geçirdim. Şimdi de kardeşlerim covid. Tecrübeliyim maalesef.

covid olmussun müdür

3 haftadır cama bile çıkmadım. evdekilerde de bir şey yok.

Zaten en başından şüphelenmişti şevkonun cenazesinde kim bu demişti, araştır demişti kılıça.
youtu.be 2:50 den itibaren diyor.

youtu.be Sonra da işte bir şey yok işte bunun dosyasında. 1:30dan itibaren

Sonrasında da tam infazını verecekken laz Ziya meralle Polat’ı nişanladığını söylüyor.

En son da yine yüz yüzeyken kalemini kıracakken efsane sahne Polat üç kere hapşırıyor. youtu.be
Birisi de YouTube yorumlarında demiş bu sahneden sonra Karahanlı duygusal yaklaşıyor Polat’a hep bir umut. Zaafının esiri olarak görmezden geliyor adeta Polat’a karşı her türlü gözünü yumuyor yaptıklarına.

Zaten en güvendiği adamları teker teker ölüyor tek Polat kalıyor geriye. Testere zaten konseyin silahlı kanadını ve güvenliğini sağlayan adamdı o ölünce yerini Polat’la doldurdu. Bir de zamanla güvenini kazandı, Rusları taramak, haloyu kaçırmak gibi gibi.

@hallegadola'nin yazdiklarini yazacaktim

sunu ekleyeyim. karahali zaten polat'i tam olarak tanimiyor cunku hayatina tanik olan leyla haric herkes olu. cakir'a istanbul sefirligini verirken sunu diyor hatta, polat alemdar gibi suc dunyasina alternatif bakan biri var mi. sirf polati tanimak icin cakir'a istanbul sefirligini veririm diyor.

zamanla guvenini kazandi ve en son kilic telefonunu acmadigi icin polat'i cagirdi hizmetci kiz olayinda. baska kimseye guvenmedi. bu da polat'in onu yonetmesini sagladi.

Abi apartman planı demek o apartmanın anayasası gibi bir şey demek, oturup anlatacaksın değiştirmek istediğin konuyu, sonra oylamaya sokacaksınız açık bir şekilde, bunun sonunda çoğunluk kabul ederse değişikliği öyle yaparsın, imza toplamayla olmaz o iş.

Bizim site yeni yaptı bu işi, herkese sıkı sıkı tembih ettiler katılın diye yapmak zorundayız diye. Hatta erken gittin geç kaldın muhabbeti döndü baya kavga gürültü, kolay işler değil ancak yapıldı bitti çok şükür. 6 bloklu site kolay olmadı.

Watsup gruplarından iyice anlatın özellikle parasal olarak nasıl avantajlar olacağını, o zaman katılım sağlanır.

çoğunlukla da olmaz o iş, 4/5 ile kabul edilmesi gerek. üstelik bu oran toplantı yeter sayısına da bakmaz, tüm kat maliklerinin 4/5'inin kabul etmesi ile değişebilir.

önbelleği ve çerezleri temizleyerek dene.

Eskiden nokia telefonlarda mesaj ayarları bölümünde servis numarası kısmı vardı. +90532901000 bir de bir kod giriyordun 140,145 gibi . S3 mini de mesaj ayarları kısmına girip bu servis numarasını değiştirirsen istediğin olur gibi geliyor.

Sendikadan hallet bu isi. Hem resmi hem gayriresmi yollarla. Öteki türlü aylarca tepinir durursun.

Valla ben bilmemelerine pek ihtimal vermiyorum. Bilmiyormus diyen kim mesela

Sıkıntı yaşamanız muhtemel maalesef, yeni düzenleme engel olan değil amaa masraf çıkaran bir düzenleme

Abi reçel yaparken 1 milyon derecede 300 saat kaynatıyorsun, bildiğimiz anlamda bozulmasına neden olacak bakteri ya da organizma kalır mı o işkencede içerik zaten ölmüş oluyor, e su da buharlaşıyor, yani reçel zaten ürünün tamamen bozulmuş ve yok olmuş hali oluyor.

Reçeli kaynatırken enzimleri parçalamış oluyoruz bu sebepten bozulma gerçekleşmiyor

Seker de alkol gibi cok iyi bir muhafaza edici. Bakteri muhafaza etmiyor icinde, uzerinde bakteri olsa da bir süre sonra hepsi ac kalip oluyorlar. Tuz gibi düsünün.

hem söylenenler var bir de annem limon tuzu atardı bozulmasını engellemek için falan derdi.

Çok sekerli olduğu için bozulmuyor.
Bakterilerin üremesi için gereken optimal düzeyin çok üzerinde şeker içeriyor.

almanya'da satılan benim denk geldiğim reçeller bozuluyor buzdolabı dışında.

aşırı şekerli ortam organizmaların içindeki bütün suyunu emdiği için ölüyorlar. aynı şekilde bal da bozulmaz.

The_Lollok +1
(bkz: osmotik basınç)

Dema ku ez li betlaneyê bûm, min nikarîbû cihekî ku mezela razanê hebû bibînim.

Etkiler.

findeks'den bir sorgulayın ama bence cok etkilemez gibi geliyor. netice de bankaların actigin bir takip degil. kredi , kredi karti ya da ek hesap borcundan dolayı takibe veya icraya düşseydiniz kesin etkilerdi ama buradaki e-haciz biraz farkli bir durum. ama en garanti iş findeks sorgusu.

Belkide tebligat için talep etmeniz gereklidir. Arayın sorun, gerekirse tebligat için dilekçe verirsiniz

sonuçlanmamış olabilir. küçük adliyelerde yavaş yürür. veya sonuçlanmış olabilir tebligata çıkarılmamıştır.

Gerekçeli karar yazıldıysa, gerekçeli kararın taraflara tebliği için talepte bulunmanız lazım. Aksi halde tebliğe çıkmaz.

Şimdi soruyu tekrar okudum da, telefonla aramanız yeterli. Ben idare mahkemesinde görülen bir dosya zannettim baştan. Sizin dosyanız heralde sulh ceza hakimliğinde, trafik cezası iptal olduğu için.

evet alırsın da yasal faiz yüzde 9.

@playing: 2. cevabınızı görünce aklıma excel geldi hocam. excel de programlama mantığı kazandırır mı?

Excelle boşa uğraşmayın lafını ciddiye almayın. Sağlam visual basic bilen birisi her işini robota bağlatır neredeyse.

o zeytinin size gelene kadar 10 kere yıkanmış olması gerekiyor fabrikada. üretim sürecinde olmuyor böyle şeyler normalde.

Kapalı kutu ürünüdür diye tahmn ediyorum. Üreticiye yazın ürün ve içinden çıkan şey elimde diyin. Yüzde yüz ilgilenirler. Ne kadar ürünleri varsa bir koli yağıp kapınıza gelirler ürünü almak için.

acaba o yörelerden olan var mı? zeytinin yaprağında falan böyle kıl benzeri şeyler oluyor mu? merak ettim.

bim zeytini hangi yöreden bilmiyorum ama bizim zeytin ağaçlarında kıl tüy birikmesi gibi bir durum olmuyor. dediğim gibi toplandığı gibi paketlenmiyor zaten normal şartlarda. üretim süreci pek hijyenik değilmiş belli ki.

biz zeytinlerimizi fabrikaya verdiğimizde önce yıkanıp sonra tarılıyor ödeme için.

Siyah zeytinde ise fare tüyü, bıyığı olabilir :) Çanakkale Ezine'de zeytincilik yapan arkadaşıma gittiğimde şaşırmıştım, beton büyük havuzların her birinde kenarına dayalı kalas vardı. Ben içindeki zeytinin nemini yada kokusunu alıyor diye düşünmüştüm, olay ise bambaşkaymış. Beton salamura havuzuna giren fareler içinde ölmesin dışarı çıksın diye konuluyormuş. Fare yiyip bu havuzdan çıkamayarak ölecek olursa 2-3 ton zeytin çöp oluyormuş çünkü.

kuyu zeytiniyse her şey çıkabilir. siyah zeytin ve ucuzsa büyük ihtimalle kuyudur.

aradığı konu: kıta sahanlığı

o zaman yunanistanın toprağıda deniz altından anadoluya kadar devam ediyor.
ergen muhabbeti geldi bana.

@aslindasorunumpsikolojik: yok doğruymuş: sayfa 14

hukuk.marmara.edu.tr

Doğru. Hatta buzullar eridikçe kutuplardaki hak iddiası olanları birbirine düşürecek bu durum diye bir video izledim geçen. Kıta sahanlıkları ve nerenin kimin hakkı olduğu daha önce bölge şartları sebebiyle netleşmemiş yerler varmış. Suyun altındaki uzantı hak iddiası sağlıyor.

Kuaterner denilen dördüncü jeolojik zamanda egeid karası çöküp akdenizin sularıyla dolmaya başlamış. Bugünkü ege adalarının oluşmasının sebebi budur. Aynı dönemde kıbrıs da Anadolu'dan kopup bir ada haline gelmiştir.
Çöküp sular altında kalan kısım Yunanistan'a kadar uzanır mı bilemem ama sorduğunuz şeyin en mantıklı açıklaması bu.

www.microsoft.com

buradan indirebilirsiniz. 1 ay boyunca key girmeden kullanabilirsiniz.

Sisteminiz Türkçe de olsa standart olarak böyle adlandırılmış olmalı Windows 10'da.

her dizinin senaristleri var jenerikte yazar. diyaloglar ve hareketler açıkça yazılır virgülüne kadar. %99 o senaryoya uyulur.

genelde parantez içinde önce repliği söyleyecek kişinin duygu durumu ya da yaptığı eylem yazılır, sonra replik yazılır.

ahmet: (sağ elini havaya kaldırır, bağırarak) hey sen, oradaki?

gibi

türk dizilerinde böyle midir bilmiyorum. adamlar her hafta 120 dakika dizi çekiyor, daha hızlı ve pratik çözümler geliştirmiş olabilirler. ama oyuncuya bir doğaçlama alanı bıraktıklarını sanmıyorum. onun için ne vakitleri ne de sabırları var.

dünyanın en doğaçlama içeren dizisi l&m exxen bölümlerinden birinin son sahne son cümlesinde leyla'nın ağzından çıkan cümleye bakarsak diyebiliriz ki diyaloglar birebir aynı kalıyor. birisi de dememiş ki hacı bu nedir, leyla böyle küfür eder mi.

bir kereden bir şey olmaz.

Yeri geliyor el yıkıyoruz, cilde uyumlu diye biliyorum.

ph degeri tutuyosa bi sorun yok bence. hatta sensitive yazanların 5.5 civarı diye iddia ediliyor :)

Sürekli yapmaktan keyif aldığınız bir şey sandım başlığı görünce. Acaba bir bildiği mi var diye merakla girdim. :D

Bir şey olmaz dedikleri gibi arkadaşların. Deri ile tesiri o denli sıkıntılı olsa bulaşık yıkarken eldiven giyerdik.

bende bazi dus jelleri bile kuruluk ve onun sonucu olarak kasinti yapiyor, ozellikle kisin. kisiden kisiye degisir ama bulasik deterjani da bu sekilde fazla kurutur ve hatta tahris edebilir.

elde yıkama için olan Fairy vs. pek sıkıntı olmayabilir elde yıkayan çok var. Direkt sıvı sabun olarak kullanan da gördüm.

Fakat bulaşık makinesine koyduğumuz şey daha yoğun ilginç bişey bence o sıkıntı olabilir (jel, tablet veya toz)

Bulaşık deterjanı içindeki maddelerle duş jeli içindeki maddeler benzer olsa da birisi kozmetiğe ve tüm cilde uygun saflık ve kalitede iken diğeri tabaklara ve ellere uygun saflık ve kalitede olur. Ürün üzerinde eldiven ile kullanınız uyarısı varsa ellere de uygun olmayabilir. Kısa vadede sorun olmayabilir ama süreklilik olursa ciltte iritasyon olabilir.

37. bölüm :)

www.youtube.com

temsili btc parasıdır muhtemelen, bozuk para gibi, btc logosu var üzerinde.

dijitalgaste.com

Olur ama önce başlıktaki işlemi yaparsan güzelce kabarır pofidikliği artar.


Bi de unu koyduktan sonra asla mikser kullanmamalısın sadece normal kaşıkla dışardan içeri doğru 3-5 kez karıştır yeterli. Eğer çok karıştırırsan un gulutenini bırakıyo ekmekleşiyo kek öyle hiç güzel olmuyo. Refika taktikleri.

Sıraynan guzum:) önce şeker ve yumurta, sonra sıvılar, en son katılar.

Düzgün kabarmaz.

şeker yumurtayı ne kadar çırparsan o kadar köpük köpük olur. sonra o köpükümsü karışıma da kuruları ekleyip çok söndürmeden kibar hareketlerle karıştırırsın böylece pofpof kekin olur.

OLSA DA YESEK

Yumurtayi bile sari beyaz ayri cirpman gerekiyor.

Düzgün kabarmasına ve ek olarak pişen hamurun daha sert olmaması için.

acık

ayrıca bayramda kapalı bir yer kalmadı artık neredeyse ufak esnaf hariç her yer açık. bu bayram baya gezdim kapalı yer göremedim ilk gün hariç.

Kartları değiştirmeden %99 hayır.

Kartları değiştirerek teorik olarak evet. Contactless interfaceden contact interface değiştirilebiliyor mu ondan emin olamadım.

Müze kartlar Bluetooth ile okuyormuş. Artık telefon olmayan kimse yok. İstenirse her şey yapılır.

konuyu kafanda felaket senaryosuna dönüştürmüşsün :) yukarıda yazdığın gibi anlatacaksın, bu genelde çocuklu ailelerin başına geliyor dönüp ödüyorlar felaket olmuyor :)

Hapis yatmaz :)
En fazla rezil olur, tanıyanlar da bir gofret cslmayacagini bilir.
Ha dalgınlıkla kuyumcuya gece 2 de tünel kazarak falan giriyorsaniz evet o zaman sorun

En korktuğum şey. Çok dalgınımdır.

bilerek çalınca bile hapis yatmıyor dalgınlıkla yapınca mı hapis yatacak?

öyle düşük miktarlar için asla bir şey olmaz.

Keske mekanik olsa, tam tersi tamamen hukukcunun keyfine bagli kararlar.
Senin dedigin gibi olsa yazilimla avukat ve hakimleri devre disi birakabilirdik.

Mesela su durumda gofreti geri goturmesen bakkal sikayetci bile olsa ceza almayacaktin, ama bakkalin malini calmissin.

Dalgınlığını kontrol edemiyorsan bakkala girmiyceksin. Araba kullanırken dalgınlık yapıp birini öldürme ihtimalin gibi düşün. Özür dilerim yanlışlıkla öldürdüm diyince hayatın mahvolmaktan kurtuluyor mu?

kasten yapmadığın için bu hırsızlık olmaz. derdini anlatmayı düşünmeden önce bu tarz durumlarda ayık olmaya çalışman daha faydalı olur. yani yapmamaya çalışman lazım

Söylediğin nadiren oluşan olaylardan.
Kanunlar kesin kural koyar ki kimse o insaniliğin altına sığınmasın. Ayrıca vatandaş, her kanunun tek tek okumasa da "biliyor sayılır" ve bunlardan sorumludur.
Dalgınlıkla kırmızı ışıkta geçen yaya veya sürücü kazaya sebep olursa bu olayın sebebi kasıt değil , dalgınlık olsa da fail sorumludur. Esas olan bu konularda bilinçli/duyarlı olmaktır. Yoksa diğer türlü "ihmal"den bahsedilir ve yaptırım getirir.

Az önce amcama sordum. O dönem memurdu kendisi. Kapıdan geçerken kalabalık gördüm girdim sıraya başvurdum aldılar dedi. O zaman hiçbirşey olamayan memur oluyordu diyor.

Babamdan bildiğim kadarıyla liseyi bitiren öğretmen olabiliyordu. Yerine göre değişse de memurluk sanırım pek tercih edilen bir meslek değildi.

Hatta 90'ları hatırlarım. öğretmenlik ve polislik şimdiye kıyasla daha kolay olunacak mesleklerdendi.

6/12/1985 tarihli ve 85/10260 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İlk Defa Devlet Kamu Hizmeti ve Görevlerine Devlet Memuru Olarak Atanacaklar İçin
Mecburi Yeterlik ve Yarışma Sınavları Genel Yönetmeliği

şu yönetmelik varmış 85'te çıkmış, buna ulaşamadım hangi resmi gazete'de yayımlandığını bulamadım. buna ulaşarak son maddelerinde "yürürlükten kaldırılan yönetmelikler" olabilir, böyle böyle 70'lere gidilebilir.

kurum ici sinavlar vardi, genelde referansla giriliyordu.
Orhan veli sanirim birakip birakip tekrar basliyor memurluga cunku babasi memur zaten.

Ozel sektore gore sartlari iyi olmadigindan okumus adam memur olmakla ugrasmiyordu. Ozelde siradan adam kaymakam maasi aliyordu zaten.

Yıllar önce kamuda staj yaparken mühendis bir abi, çalıştığı fabrikaya geldiklerini ve memur olmak isteyen herkesi aldıklarını anlatmıştı. Şu anda ise kpss'de 95+ alsan giremeyeceğin bir yer.

Gerekceli karar 1 ay icinde yazilmalidir.

ortalama 1 ay

Kanunda 1 ay içinde yazılır diye hüküm var ama hiç abartısız 500 gün beklediğimi biliyorum :(

Tavsiye; 1 ay bekleyin, yine de yazılmazsa mahkeme kalemini arayın neden yazılmadı diye darlayın.

1- ilkokul ve lise. Bombos bir ergen olarak surekli oyun, ingilizce muzik ve sinema tuketerek.

2- hic yapmadim. Sadece soylenenleri anlamaya calismak icin sozluge bakiyordum.

1. En çok hazırlıkta geliştirmişim, geriye dönüp baktığımda. Ama farkında olmadan. Akan bir suyun sünger tarafından emilmesi gibi, bilinçsizce. Yaş 10-11.
Sonradan bilinçli gelişmesi, üniversitedeyken, orta-lise öğrencilerine özel ders verirken. Öğrettikçe neyin neden öyle olduğunu daha iyi anladım.
2. Kelime ezberlemiyordum ama yazları canım sıkıldıkça yabancı ansiklopedilerden maddeler çevirirdim (evet sıkıcı bir çocukmuşum galiba). Bir de çok bütünlemeye kalırdım orta-lisede, İngilizceden değil ama, müfredat İngilizce olan diğer derslerden. Çalışırken yanımda sözlük bulunduğu için, sözlük karıştıra karıştıra etimoloji merakım olduğunu keşfettim ve çalışma görüntüsü altında, bayağı bayağı sözlük okumaya başladım.

Ama şu durumun hakkını teslim etmek lazım. Bahsettiğim orta-lise yılları, 80 ile 87 arası, yani İnternet yok. Okul da sırf kız okuluydu, yani dikkat dağıtacak sevgili falan da yok. Şu anda olsa, İnternetli bir ortamda okuyor olsaydım, İngilizcem asla şu an memnun olduğum bir seviyede olamazdı (en azından kendi tahminim bu yönde, yaşamadan bilinmez, belki de daha büyük bir aydınlanma yaşardım, çok daha iyi bile olurdu, ama sanmıyorum, o yaşlar dikkat dağılmaya müsait yaşlar, oyun ya da karşı cins aklımı çelerdi online ortamlar olsa idi).

Çok uzun yazdım ama bir ilave daha vereyim.
Yabancı dizi seyrediyorsanız, İngilizce seyredin ve alt yazıyı da İngilizce seçin. Çok faydası olacaktır. İspanya'da bulunduğum iki sene süresince bu şekilde derdimi anlatacak hale getirmiştim İspanyolcamı.

1.) Oyunlar İngilizce'ye aşina olmamda epey yardımcı oldu.

2.) Direkt kelime çalışması yapmıyorum ama İngilizce kitap, gazete okumaya çalışıyorum. Bilmediğim sözcükler, deyimler, tabirler varsa İngilizce anlamıyla yazıyorum. Her sözcülüğü yazmıyorum tabii.


Kelime listelerim var, eğer istiyorsanız paylaşayabilirim.

Yabancı dizi seyrediyorsanız, İngilizce seyredin ve alt yazıyı da İngilizce seçin. +1

1. Liseyi özelde okudum. Hazırlık vardı ve baya yoğundu. Sıfırdım kafama vura vura öğrettiler. Hazırlık sonrasında da tüm dersler İngilizceydi. Bu yüzden üniversite sınavında çok zorlandım çünkü soru kalıplarını ve çoğu şeyin Türkçesini bilmiyordum.

2. Liseden sonra hiç eğitim görmedim ve hiç çalışmadım. Ama hep ing kitap okurum, şu an işim aktif ingilizce gerektirdiği için kelime ezberlemeden de aklıma bir yerlerden giriyor. Bir de üniversite zamanı bedava turist gezdirmişliğim çoktur. Onlardan da baya öğrenmiştim.

Ben kendimi kelime konusunda eksik görüyorum ama. Sürekli geliştirilmesi gereken bir şey zaten.

1. yds'ye (üniversiteye giriş olan) hazırlanırken çok kelime ezberledim, fakat kelimeyi görünce tanımakla, lazım olduğunda kendin kullanabilme farklı seviyeler. recognition seviyesinden production seviyesine üniversite yıllarında çıktım.
2. üniversite sınavı öncesi kelime çalışması yaptım 25% kadar vakit ayırmışımdır. ama bence grammar açısından geliştikçe kelimenin önemi azalıyor.

Erasmusa gittim A2
Döndüm C1
Süre: 10 Ay.

Tabi üstünden 4-5 sene geçti. Bu süreçte unutmamak için yabancıların olduğu ortamlarda takılmaya gayret ettim. Dizileri ingilizce altyazılı izledim.

Hiç kelime çalışması yapmadım. Kelime kullandıkça akılda kalıyor.

Sallıyorum serbest çağrışımdan, martin sheen

Josh brolin diyeceğim ben de

Scott Caan

udemy'de python dersleri için mustafa murat coşkun var. hem python en kolay öğrenilebilen dillerden, hem eğitmen çok temelden anlatıyor. 20-25 saatlik dersi bitirirsen kodlama mantığını oldukça ilerletmiş olursun bence

Mustafa Murat Coşkun +1

Hem sade anlatıyor hem de Python görece daha kolay bir dil olduğu için anlamak, bir şeyler denemek vs kolay oluyor... Son günlerde biraz saldım ama ufak ufak Python öğreniyorum Udemy ve Mustafa Murat Coşkun sayesinde...

patika.dev

Sleepers

Seyyar satıcı nereliydi hatırlamıyorum, ama Sleepers olsa gerek.

bu değil abiler. aklıma yeni geldi. bar kavgasında bu üç adamdan birinin saçı (en kısa olan adamın saçı) avuç içi kadar derisinden ayrılıyordu.

Mystic River geldi aklıma 3 kişi deyince ama böyle sahne hatırlamıyorum

Polis çağırarak?

Bizim okulda kamera kaydı alıyor gibi yapmak çok işe yarıyor anında kalabalık dağılıyor.

Okulda bir personel olmali guvenlik sebebiyle dokunma izni olan. Bu kisilerin ogrencinin vucuduna dokunmadan -nasil anlatabilirim bilmiyorum- kollarini kanca gibi gecirerek vs ogrenciyi ayirma pratigi oluyor.
Guvenlik gorevlileri, rehberlik uzmanlari, okul yoneticisi falan olabiliyor bu kisiler.

Bu dediğiniz gibi olan bir hocamız vardı lisede. Hakkaten müfredat ötesiydi. Yerine göre arkadaş yerine göre eğitmen kimliği tam bir ölü ozanlar derneği tavrı vardı.

lisede
İbrahim Aktaş (matematik)
Hasan Canbolat (geometri)

İbrahim Aktaş; inanılmaz bilgili, öğretme isteği ve kabiliyeti yüksek muhteşem birisiydi. en serseri bile hipnotize olmuş gibi dinlerdi,
Hasan Canbolat, dersten geçmek gibi bir endişen olmazdı, eğlenmek istersen eğlenirdin, öğrenmek istersen öğrenirdin, boş durmak istersen dururdun ama kimsenin dersi kaynatmasına, öğrenecek adama engel olmasına izin vermezdi.
ikisi de kontrolü elinde tutardı. her türlü konuda kendilerine daşınabileceğinizi hissederdiniz.
çok özlediğim hocalarımdandır ikisi de

Başıma bir iş gelmeyecekse Çamlıca Kız Lisesi Makbule Alsungur. Kendisi müdür yardımcısı ve o dönem sadece bizim sınıfa Fransızca dersine giriyor. ÇKL'yi bilenler bilir disiplin açısından. Sabah okula giyim kodu yüzünden kırbaçlanmadan girmek zordur. Makbule hoca da despotluğuyla nam salmış, hükümet gibi kadın lafının vücut bulmuş hali. Ama bizim sınıfa kod mod yok, saldı bizi. Biz de insan gibi ders yapıyoruz ve kimse saygısızlık etmiyor, ta ki ben bi halt yiyene kadar...

Bir cuma akşamı töreninden bi arkadaşımla kaçıyoruz. Biz daha bahçede seke seke ilerlerken Makbule hocanın "halt!" ihtarı duyuldu. Meğer bizden başka kopacak 3 kafa daha varmış. Dizdi bizi sıraya. Sadece bu 3 kıza bakarak hakaretler, azarlar gırla... Sonra 3 el sille-i Osmaniye atışı duyuldu. Biz sıramızı bekliyoruz tabi. Bize döndü "size de teessüf ederim" dedi ve dönüp gitti. Tokat atsa işim daha kolaymış, o anda ondan nefret edecektim kesin. Böylesi daha fena koydu. Pazartesi günü gittim odasına özür diledim. Törenden kaçmak disiplin suçuymuş, biz varız diye bir şey yapamamış. Kadının içinden bize dair "çıt" diye bir ses geldi :') 20 yıl oldu unutmam mümkün değil. 2 yıl önce vefat etmiş, nur içinde yatsın.

Lisede edebi metinler diye bir ders aliyordum. Ismini hatirlayamadigim bir ogretmenimiz vardi, ismi Alper'di de soyadi nedir bilemedim. COk sakin bir adamdi, kibar kibar konusurdu ve alanina dair bilgisi oldugu cok belliydi. Ben de ogretmenim, ingilizce ogretmeni olup dogru duzgun ingilizce konusamayan veya edebiyat ogretmeni olup son onbes yildir bir sayfa kitap okumadigindan emin oldugum o kadar cok kisiyle tanistim ve calistim ki, Alper bey'i konusurken kitaplardan ornek veren, bos vaktinde okurken gordugumuz, edebiyat bilgisi guclu biri olarak hatirlayip hala saygi duyarim. Ben de okuldayken cok kitap okurdum, pek arkadasim yoktu. Birgun yanima gelip Patrick Suskind'in Koku romanini okumami tavsiye etmisti.

Bir de benim ogretmenim degil ama rol modelim olarak gordugum Darussafaka'nin eski muduru Azmi Ozkardes cok kiymetli bir insandir bence. Genel kultur olsun, insanlik duygusu olsun... Hayatimda genc insanlari ve cocuklari bu kadar onemseyip saygi duyan seven ebeveyn bile gormedim desem yeridir.

7 senelik Anadolu Lisesi mezunuyum. Çoğu hocamız böyleydi. Babacan, anaç, dersini çok iyi bilen ve öğreten.

Geometri hocası ve beden hocası bunların arasından en çok akılda kalanlar.

İkisi de benim zamanımda 25 sene, benden sonra emekliliğe kadar aynı okulda çalışan hocalar. Beden hocası okulun hentbol takımını Dünya 3.sü yapmış. Atletizmin türlü dalları için milli takım dönem dönem bize gelip gelecek vaat eden çocukları izlerdi. beni de jimnastik için izlediler ama koşu takımına seçtiler. Hocaya çok güvenirdik. Çok babacandı, Terim gibi bir şey.

Geometri hocası da şovmendi :) derse gelir, bond çantayı çat çat açar, kimse çıt çıkarmaz, hiç bir ders kitabında olmayan aşırı ilginç bir soruyu tebeşirle sanat eseri gibi çizerdi. Sonra yanına ilgili teoremi yazardı. Çizdiği esere bakarak sınıfın sonuna doğru geri geri gidip en sondan tebeşiri tahtaya atıp nokta yapardı :) o da çok babacandı. Bizi dinlerdi, başka hocaların saçma bir hareketini duyarsa gidip konuşurdu. Tüm okul çok saygı duyardı. Dershanelerde geometri dersine girmezdik hocamıza o kadar güvenirdik.

İlk okul; matematik sonra da öğrenilir ama ben size insan olmayı ogretiyorum derdi.
Misal sinifca daga giderdik, dogayla ic ice ders yapardi falan. Hala cok severim kendisini.

Lise; idealist bir öğretmendi. Sert yanlari da vardi ama bizle gülüp eğlendiği zaman da. Isini iyi biliyordu.

Lise fizikcimiz ogrencilerin sol agirlikli oldugu bir lisede 80 oncesi olaylara karismis ulkucuydu. Buna ragmen sevilir ve sayilirdi.

Sadece bir kere saglam dayak atti, butun sinif dayak yiyen ogrencinin bunu hak ettigi konusunda hemfikirdi.

(bkz: kemal dursun)