Kalori açığı böyle bir şey değil, kalori açığı günlük ihtiyacın olan kaloriyle bazal metabolizma arasında verilir, kalori alımı bazal metabolizmanın altına inmeye başladığında dışarıdan yeterli kalori gelmediği için enerji tüketimi kısıtlanır ve kilo kaybı en aza indirgenir.

"günde 500 kalori açık yaratırsanız 1 kg vermek için yaklaşık 15 gün gerekir" diye bir bilgi var. yani toplam 7500-8000 civarı kalori açığı 1 kg. tabi bu kanun değil kişiye göre değişir ama ortalama. ne kadar zamandır açık veriyorsunuz ve ne kadar açık veriyorsunuz yazmamışsınız ama bu hesaba göre vermeniz gerektiği kadar kilo vermediyseniz ya aldığınız kaloriyi yanlış hesaplıyorsunuzdur ya da verdiğinizi. ya da henüz çok az zaman geçmiş de olabilir.

çok düşük kalori alarak da kilo veremezsiniz.

bir günde ne yiyorsunuz mesela?

yüksek kalori açığı verme. örneğin 2000 kalori günlük ihtiyacın ise bunu 1700'e falan çek. yavaş verirsin ama vucudu kıtlık moduna sokmazsın.

kıtlık modu yalan dolan. normal diyet yapan birinde oluşması mitten ibaret. sizin probleminiz bende ve diyet yapan diğer herkeste olandan bence. yaktığımız kalorileri abartırken aldığımız kaloriyi küçümsemek. mutfak tartısı kullanımını arttırın. yemeğe giren yağı vs iyice ölçün

Kalp yetmezliği olup da vücutta ödem olmuyorsa yanlışınız var. Kalori açığı olmuyor demek ki. Hesapladığınızı tüketmiyorsunuz.

Senin bahsettiğin yemeğin ismi değişik olmasın?

Elazığ’da yaşarken üç kez üst üste patlıcanlı kebap yedim, üçüncüsünü yerken ağır grip geçiriyordum, midem bulandı, o zamandan beri yiyemiyorum.

He işte o yediğim "patlıcanlı kebap", senin istemediğin yemek. Yani Elazığ’daki ismi de patlıcanlı kebap. O halde senin aradığın yemeğin adı farklı olabilir. Kaldı ki sulu yemeğe kebap denmez, kebap dediğin etin doğrudan ateşle muhatap edilmesidir. Yahut sebzenin.

Patlıcan oturtması olabilir mi o?

Terminolojisini bilmem. Aradığım yemek belli, verdiğim linkte de patlıcanlı kebap denmiş, ben de o yüzden öyle dedim.

Kaldı ki; tas kebabı, orman kebabı isimli yemekler de sulu yemek.

bolu akın lokantası, menülerinde var ama her gün çıkıyor mu sormak lazım.

Bu yemek etli patlıcan musakka. Esnaf lokantalarında olur kebapçılarda değil.

Bunun aslı Malatya.
Sinan et lokantası (Malatyalılar arasında adı Hacıbaba) depremden önce Kargo yapıyordu, durum nedir bilmiyorum ama bir sorabilirsiniz.

cicek lokantasi ya da Boğaziçi lokantasinda vardir bence.

beykoz'da da vardır bu.

Uzun vadeli yatırımlar için iş bankası, alım satım için midas kullanıyorum.

İş Bankası'nda komisyon biraz yüksek ama kullanım amacım dolayısıyla koymuyor.

Midas bir süredir komisyon almıyor. Bana özel mi yoksa herkese mi öyle bilmiyorum oldukça memnunum. Bir ara işlem yaptırmamıştı, dondu bir iki kere ama uzun zamandır öyle performans sorunu da olmuyor.

Tacirler kullanıyorum, işlem hacminize göre oranları var, en düşük işlem hacmi için oran onbinde 7,5 - eğer işlem hacmi yüksek olacaksa bilindik kurumları arayın A1, Ata GM vs. gibi size daha uygun teklifler sunabilirler. Ayrıca bazı kurumların düşük oranı olabilir ama aylık sabit hesap işletim ücreti gibi ad altında bir meblağ kesebilirler, buna da dikkat edin.

Ben de Midas kullanıyorum. BIST için herhangi bir komisyon yok. ABD borsaları için işlem başına 1,5 dolar alıyor. Memnunum.

midas +1. 1 doların altındaki hisseler hariç işlem başı 1.5 usd (abd borsası). genel olarak memnunum.

Piapiri iyidir.

Larvalar zaten kavanozun yani pirincin içinde. Kavanozun içinde larvanın kuluçka evresi, sağlamış olduğun uygun ortam sayesinde tamamlanıyor.

Mirket'in dediği gibi.

Pirinçte, bakliyatta, unda vs o kurtçukların larvaları var ve uzun süre bozulmadan/ölmeden durabiliyorlar. Doğru sıcaklığı, özellikle de nemi bulunca dönüşümlerini tamamlıyorlar, dosdoğru yemeklerinin içine doğdukları için de hızla çoğalıyorlar.

Yaşadığınız iklime göre bakliyatları hava almayan kaplar içinde buzdolabında tutabilirsiniz. Bir de unu ilk aldığınızda 3-4 gün boyunca buzlukta saklarsanız o larvalar donup ölüyormuş, bunu yapmaya başladığımdan beri unlarım hiç böceklenmedi. Aynı şey bakliyat ve pirinç için de yapılabilir mi emin değilim. (Yöntem şu: Unu paketiyle buzdolabı poşetine koy, ağzını bağla, 4 gün buzlukta tut, paketten çıkarıp saklama kabına aktar, oda sıcaklığında güneş görmeyen bir yerde sakla.)

aslında birçok alanda içerik var onlyfans'te ama cinsel içerikle ünlendi ve reklamı yapıldı maalesef. ama büyük bir çoğunluğu cinsel içeriklerden oluşmakta.

X'te subscribe yapılabilen hesaplar var. Siz de kendi hesabınızı ekstra bilgiler içeriyorsunuz space odası açıp ücretli olarak takipçilerinizle bilgilerinizi paylaşabilirsiniz. özgür demirtaş'ın buradan 30-40 milyon TL ayda kazandığı iddiaları vardı hatta ekşisözlükte.

Teorikte cinsellik dışı şeyler de olabilir. Pratikte ben görmedim, duymadım.

Onlyfans kullanmadım gerçi ama YouTube katıl çıkmadan önce youteberlar patreon’dan hesap açıyorlardı. Bir kısmının onlyfansı da vardı. Artık yok.

cinsellik dışı hiç duymadım

Bizim milletin kafada o şekilde kodlanmış, bu saatten sonra değişmez.. Diyelim ki biri açtı, elinde tornavida foto attı. "Tornavidayı ne zaman g.tüne sokacaksın?" şeklinde mesajlar gelir, ustayı üzerler.

X, Youtube vs. bir sürü başka platform var. Buralardan KATIL butonu ile üyelere özel paralı içerikler yapılabilir veya herkese açıp, reklamlardan gelir kazanılabilir.


.

Hem evet hem hayır.

Konsept olarak sporcu/müzisyen vb profilleri de var. Youtube alternatifi bir fikirdi aslında. içeriklere erişebilmek için ücretli üyelik sistemi var. Ama şuan seks içeriği sunmayanlar çok azınlıkta.
Esas kitle seks ve pornografik içerikler. Tüketici kitlesi de keza aynı.

2021 yılında artık pornografik içeriklere yer vermeyeceklerini duyurmuşlardı ancak kısa süre sonra bu karardan geri döndüler.

Sonuç olarak; cinsellikle alakasız içerik paylaşanlar yok mu? Evet var ama çok sınırlı. Peki büyük çoğunluk kim? Seks içerikleri paylaşanlar.

hamamönü. eski ankaranin yerlesim yeri. mehmet akif ersoy'un evi de olmasi lazimdi. bir de satranc müzesi var orada. güzel bir koleksiyondu.

oradan saman pazari ankara kalesine cikilabilir. oralarda koc müzeleri olmasi lazim. ben kesin giderdim. anadolu medeniyetler de orada olmali.
gezilecek yerler kompakt aslinda baya.

maps.app.goo.gl

Sen tarihe meraklı birisin, çok yakınlarımızda olduğu için haberdarım, umarım ben de gidebilirim bir gün. Tulumtaş Mağarası.

Bir de Polatlı yakınlarında Duatepe vardır, Kurtuluş Savaşı'nın Ankara'ya bulaştığı tarihlerin müzesi dahi var orada. Sanırım açık hava müzesi.

anadolu medeniyetleri müzesine giderseniz oraya yakın kelime müzesi var belki ilginizi çekebilir.

geldiğinizde hava iyi olursa yürüyüşünüzden sonra seğmenler parkında oturabilirsiniz içeceğinizi alıp.

Kuğulu Park'a kadar gitmişken Kıtır'da kumpir yiyin.
Sahaf (özellikle çizgiroman) seviyorsanız yine oralarda, Kuğulu pasajında Devrialem Sahaf'a uğrayın.
Karga muadili bar olarak Siyah Beyaz geliyor aklıma ama ben gitmeyeli 10 seneden fazla oldu, son hâli nasıldır bilmiyorum.

kızılay tarafında bir şey yok. en son keko mekanına dönmüştü, yürürken millet önüne atlıyordu kafemizde fal bakılır diye. yine de kızılaydan tunalıya yürüyüş hattına yakın bi last penny geldi aklıma gidilebilecek pub açısından.
lahmacun seviyorsanız düveroğlu meşhur

kuğulunun yanında kıtır..

eğer lüks bir yemek yiyeyim dersen atakule'de luigi's var italyan restoranı. güzeldir epey ama pahalı. oraya gidersin hem gitmişken atakule'nin tepesine de çıkıp bir ankara manzarası seyredersin sonrasında da çıkıp botanik park veya portakal çiçeği parkında bir tur atarsın. restorana gitmesen de yapılabilir tabi bunlar ama yemekle birlikte birleştirmek de güzel olur. düveroğlu'nda tereyağlı kapalı döner de tavsiye ederim daha ankara bir lezzet ararsan. kızılay'a kesin uğrayacaksan cici piknik var yemek için ekstra yol yapman gerekmez hem de meşhur dönercilerdendir ama ayaküstü yenilen bir yer restoran gibi değil uyarıyım. kızılay'da çok dolaşmanı tavsiye etmem şöyle bir geç gör ama bar oturman oraya denk gelirse olgunlar tarafına geç. soul var, apartmanın terasında grandma var oralar tercih edilebilir. tunalı kuğulu civarları yürümek için güzel. klasik bar denince bestekar sokakta 3 kat bar var 3 katlı binada 3 tane bar yani onlar geldi aklıma epeydir gitmedim ama klasiktir. bestekar'da bir de çin lokantası var onu da tavsiye ederim sunumu ortamı esnaf lokantası gibidir çok süslü değil daha klasik bir ortam ama çok lezzetlidir. adını unuttum ama orada tek çin lokantası zaten. sahibi ve şefi çinli, çok fazla çinli müşterisi oluyor genelde, epey geçmişi de olan bir yer 40 yıldır falan orda sanırım. giderseniz çin böreklerinden mutlaka tadın, kendiliğinden getirmezlerse tatlı ekşi sos da isteyin yanına ona bandırıp tadın. tatlı ekşi tavukları da güzeldir. bar olarak last penny's de ankara klasiğidir tunalı'da 2 tane var küçük olanı tavsiye etmem ama diğeri iyi. bir de bahçeli'de var. kıtır da klasiktir bira kokoreç falan yapabilirsiniz ama yer sıkıntı oluyor orada.

cok guzel yapmissin plani hic bozma.

bir gun kale civardinda takilirsin. kale, amm, meclisler, ulucanlar hepsini yazmissin. itinerary vereyim. muze saatlerini bilmiyorum ama onlara bak. gitmisken kesin doner ye. ankara doneri entrym eksisozluk.com kale kapisinin tam karsisinda meshur ankara donercisi meydan piknik olarak da geciyor. gercek ankara doneri yapar. azim besiktas'ta da yiyebilirsin. bir de ankara simidi yemelisin taze taze sabah kesin.

ulucanlar - hamamonu (kahvalti) - kale - amm - doner - haci bayram - meclisler.

ikinci gun de sabah kizilay'dan baslayarak kavaklidere uzerinden kugulu'ya gidilir. ankara'da oyle cok tarihi bar falan hatirlamiyorum. kizilay'da always rock bar vardi ogrenciyken gittigimiz. klasiktir. ama bir binanin icinde apartman dairesi gibi bir yer. diger yerler hep kapandi diye biliyorum. kizilay'da guvenpark ve sabah kahvalti yerine doner yemek istersen cici piknik. dost kitabevi, devaminda karanfil veya konur uzerinden yuksel caddesi sonrasinda kocatepe camii. oradan tunali hilmi uzerinden kugulu park. kitir'da kokorec, midye falan alinir biranin yanina. kumpir de yiyebilirsin. sonra da segmenler'e gidip yayilirsin. zamanin varsa botanik - atakule taraflarina da cikilabilir ama zor duruyor.

ekleme: yazın bi eropa'ya gidecem de oradan vizeye başvurmak çare olur mu? yoksa "sen hayırdır türksün abd'ye gidiyorsun şengen bölgesinden bu başvuru ne alaka mı denir?

normalde randevu 2026 sonuna ve 2027ye var alabiliyorsun. sürekli kontrol ederek veya bot ile öne çekebilirsn.

2024 mayıs ayında vizesi dolacak anne babam için başvuru yaptım, daha önce vize almış olanlar, vizeleri bitmemiş ise görüşmeye gitmeden vize alabiliyorlar, onlar bile 6 ayda aldılar.

sizin yerinizde olsam ds-160'ı doldurup ücreti yatırırım ve başvurumu takip ederim. eğer 6 ayda alabilirseniz ne ala, alamazsanız da biraz geç olur ama 10 yıllık turist vizeniz olur.

ABD vize randevu süreleri kağıt üstünde en son 2 seneye kadar çıkmıştı. Şu anki durumu bilemiyorum bunu vize randevu sitesinden sorgulayabiliyorsun. Ben 2024 Şubatta başvurup 2024 Ağustos'a çekebilmiştim o da Ankara'ya. Sonra randevu bulmak daha da zorlaştı.

Randevuları sürekli takip edersen geriye çekebiliyorsun ancak 1-2 ay içinde görüşme yapacak şekilde çekemezsin. Randevu için insanlar bot yazılımları kullanıyor. Yer açılsa bile elle yakalaman mümkün değil. 3-4 ay sonrasına ancak bot yazılımları ile yer bulabilirsin tabi kesin değil.

Kuveyt-BAE gibi ülkelerden başvuru yapan Türk'leri duymuştum, sonuca olumlu ya da olumsuz etki ettiğini zannetmiyorum. ABD için vize görüşmesi çok kritik, yani akıcı bir İngilizcen yoksa görüşmede sorulara kısa-açık ve net cevaplar veremeyeceksen yurtdışından başvurmanın bir anlamı yok, alacağın vizeyi kaybedersin. Görüşmede camın arkasından mikrofonla görevli sana sorular soruyor.

Avrupa ülkesinden şansın daha yüksek olur. Türkiye'den başvuranların amacı iltica olarak düşünüldüğünden red olasılığı çok yüksek. Memur değilsen veya çok sağlam seyehat geçmişin yoksa avrupadan başvuru daha iyi olur.

Vize alsanız da ABD’de havaalanında sorgulanma ihtimaliniz var. 2-3 hafta uzun bir süre tatil için, ne kadar paranız var, nerede kalacaksınız, dönüş için nedenler vs

Olur da vize alırsanız gitmeden bunları araştırın, telefonuza da bakabilirler.

Ayni durumdaydim. 2026 yilina randevu aldim once. Chrome eklentisi var bir tane dakika basi yer var mi kontrol eden. Onu kullanip 3 ay sonraya bulabildim.

Bu cuma randevum var bakalim alabilecek miyim vizeyi.

1-isim soyisim ve tc no ları yazılıyor bilet alırken. doğum tarihi de istiyordu galiba emin değilim.
2-evet
3-evet

ek soru, otobüs firmalarının olduğu gibi pegasus'un da yazıhanesi var mı şehir içinde? uygulamadan vs. alamayan kişiler oraya gidip oradaki görevli kişi vasıtasıyla bilet alabiliyor mu? öyle oluyorsa otobüs firmalarındaki gibi kağıt bir bilet de veriliyor mu o esnada? biniş için yeterli olmaz tabii ama bir belge gibi bişey veriyolar mı yani?

acentalar var evet, alabilir. bilgilerin çıktısını verirler.

Bahçeli hâlâ Bahçeli, Tunalı hâlâ Tunalı. Eski yeni diye bir şey yok bizim için.

Anca Çayyolu Çukurambar falan olabilir onlar da her tuvalete gidişi para eden insanların mekanı olur anca. O şekilde.

muhayyer divan +1, sakarya'da iki biranın çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur diyerek ekleme yapayım.

Muhayyer +1

Sakarya değişti ama ya, nerde o eski içerde pilli çalarken dışarda hem dinleyip hem içmemiz.

@mor oje,

hocam yemin ederim daha yakın zamanda sakarya'da pilli'yi duymuşluğum var. gençlerbirliği maçı öncesi/sonrasıydı hatta, o yüzden tarihi de net olarak söyleyebilirim, 31 mart. çorum maçı vardı o gün. saygılarımla arz ederim, tşk

Yapmasam olmazdi;
youtu.be

bahceli hala ayni bahceli degil, tunali da hala ayni tunali degil.

Mekanlarin cogu kahveciye dondu.

Alternatif yer onerebilecegimi de sanmiyorum. Cunku artik Ankaradaki yeni yerlesiim yerlerindeki mekanlar hep yol uzerindeki rezidanslarin altina aciliyor. Artik herkes arabasiyla gidiyor oralara sonra tekrar arabasiyla evine donuyor. Eski sokak kulturu hic kalmadi.

Ankara'nın en önemli eksiklerinden biri de bu; trafiğe kapalı veya geniş kaldırımlardan yürüyerek zaman geçirebileceğiniz ve "Ankara'da" olduğunuzu hissettirecek alanlar yokluğu.

Eskiden bunu üstteki caddeler sağlıyordu, şimdi Eskişehir yolu aksında iş merkezleri altındaki mekanlara veya AVM'lere gidilmek durumunda kalınıyor.

Sosyalleşecek mekan çok ama belirttiğin kategoride bir yer malesef söyleyemiyorum.

Toplum nezdinde her türlü zekice veya aptalca hareket zeka göstergesi olabilir.
Nasıl sunulduğuna bağlı.

Çok konuştuğu için veya hiç konuşmadığı için bir insanın çok zeki olduğunu düşünebilir topluluklar.

Pratik zekâ başka, toplum içinde zekî olarak bilinmek başka.

Toplum eğer bu konuda bilinçli ise pratik zekânın o insanı zekî kıldığını kabul eder. Çünkü toplum içinde zekâsını sergileyememek ya yetiştirilme kaynaklıdır yahut sosyal fobi gibi, sosyal anksiyete gibi bozukluklar kaynaklıdır. Pratik zekâsı yüksek olan bir insanın bu tarz bozuklukları var diye zekâsı düşük sayılmaz bence.

Hayır. Çünkü herkesin zekası karşısındaki ile sınırlı.

1 kısmen doğru. Lavaş gibi pişirilince bence çıkan şey omlet olmuyor.

2 kesinlikle yanlış, omlet malzemelerine peynir dahil değil. Peynir olmadan omlet yapılır. Peynir eklenirse peynirli omlet olur.

Bu saydığın yöntemin aslında sahanda yumurtadan bi farkı yok, o nedenle bir miktar süt eklenmeli o kabarık puf puf görüntüyü yakalamak için.

Her ikisi de değil. Zira çoğunlukla lavaş gibi servis edilmez, katlanır.

Teknik olarak çırpılmış yumurtanın tavada pişirilmesine omlet diyebiliriz.

çırpılmış yumurtayı tavada dürtmeden pişirirsen omlet oluır

Geçmiş olsun. Sıkıntı bir durum çünkü bir sonraki vize basvurunuzda karşınıza çıkacak. Benim bildiğim şu an yapacağınız bir şey yok (size x yıl Schengen yasağı vs bir şey demediler değil mi?)

Bu noktada sonraki basvuruda karşınıza çıkarsa diye hazırlıklı olun.

İyi bir durum değil maalesef, AB bu konularda biraz takık, eski kız arkadaşım Schengen bölgesinde fazladan 1 gün kaldı diye sonradan başvurduğu turistik schengen vizelerinde red yedi bundan dolayı, umarım sizde böyle olmaz.

Overstay yaptığın için ileride vize almada sorun yaşarsın. Başka bir şey olmaz

Döndüğünde tekrar başvuru yap ki red olsun . Sonrakine sıra gelsin.

yok, aklimi yitirmedim daha.

Başın sağolsun. Travmanla yüzleşme şeklin için de ayrıca tebrik ederim. Ben hala o kadar anı yaşayamıyorum benzer bir süreçten geçiyorum diyebilirim.

abi yaş ve tecrübe olarak çok farklı kulvarlardayız bunu sen de biliyorsun zaten ama şöyle söyleyeyim... annem ve babam ayrıldığından beri "aile kahvaltılarımız" benim için dünyanın en kıymetli şeylerinden biri. "ben annemle kahvaltı yapmayı planlıyodum" deyip iş bırakmışlığım var.

babam hayattayken herkes sürekli gergindi. onun ölümünden sonra anne, kız, iki oğlan olarak pazar kahvaltılarımızdan aldığım tadı dünyada hiçbir şeye değişmem. imkanımız el verdiği kadar güzel sofralar hazırlar, sonrasında çay-sigara-kahve eşliğinde yerine göre pazar günü ÜÇ SAAT sofrada otururduk. ben 30 yaşındayım, bunu hiçbir şeye hâlâ değişmem. erkek kardeşim 22 yaşında, aynı fikirde. kız kardeşim evlenip gitti, çocuğu oldu, hâlâ kahvaltılarımızı çok sever :)

bu biraz benim için "denk geliş" oldu ama dediğin gibi işte direkt aileyle, akrabalarla kaliteli iletişim vs. benim dünyamı değiştirdi diyebilirim. ergenliğimi "atayiz gomaniz" olarak onlardan kaçarak geçirdiğimi düşünürsek özellikle. benimsediler, sevdiler. o açıdan çok şanslıyım.

kendi adıma şunu söyleyebilirim: huzur içinde yatsın, her türlü üzerimde emeği büyüktür ama rahmetli babam çok gergin ve hiç "aile adamı" olmayan birisiydi... ben kendi ailemle, çevremle ondan sonra tanıştım diyebilirim. ondan sonra kendimi keşfettim, kendim olabildim, olduğum halimle kabul gördüm vs...

duyduğun söz bence kalite. hele ki halihazırda aile kurmuş bir adam için. gerçekten, sürekli bir sonrasına bakarsan varacağın yer ölüm oluyor, başka çıkar yol yok.

ben kendi adıma üç kuruşu olmayan eşşoleşşeğin teki olarak ailemle geçirdiğim her dakikayı çok kıymetli sayıyorum. yani tabii ki ben de yatlarım, katlarım olsun isterim ama hakikaten annem ve kardeşlerimle yaptığım bir pazar kahvaltısını ben hiçbir şeye değişmem. kendimce bu da benim zenginliğim diyorum.

herkesin aile ilişkisi ya da bakış açısı aynı değil elbette ama bence çoğu insanda yaşlandıkça aile veya "yakın grup" mefhumu güçleniyor. benim için böyleydi. daha demin başka bir duyuruda yazdım... 23 yaşındayken, "31 yaşında annenle yaşayacaksın" deseler kendimi asardım muhtemelen.

şimdi seviniyorum. kadın yaşlandı. ben yaşlanıyorum. herkes ya ölüyor ya farklı yerlere gidiyor... geçireceğimiz süre kısıtlı. ben ailesi olan bir adam da değilim. akşamları anamla çay içmekten, ara sıra kardeşimi görmekten neden gocunayım? babam zaten öldü gitti, istesem de göremem artık. bunlar çok kıymetli şeyler bence.

velhasıl bana sorarsan insan yaşlandıkça, hele ki ailesine biraz sempatisi varsa ister istemez oraya çekiliyor. onun her hareketi, her davranışı seni de etkilemeye başlıyor. ve naçizane, BENCE bunda utanılacak/sıkılınacak hiçbir şey yok.

hepimiz bir tane hayat yaşıyoruz. kimimiz 20 yaşında, kimimiz 80 yaşında ama sonuçta ölüp gidiyor... şahsen ben bu hayatı annem, kardeşlerim, sevdiğim birkaç akrabamla beraber yaşamayı tercih ederim. yine KOMÜNİZM VE SOSYAL MEDYA mevzuuna girmeyi hiç istemiyorum ama bunun etkili olduğunu düşünüyorum açıkçası. ben de "yakınlarımdan" nefret ederek, onlardan soyutlanarak büyüdüm... yav ne olursa olsun, neticede "ben geyim" desem de, "ben komünistim" desem de benim yanımda olanlar beni bebekliğimden beri tanıyan insanlar oldu. farkındayım herkes bu kadar şanslı değil ama ben öyleydim neyse ki. 30 yaşına geldim. anamın, bacımın, biraderimin, halamın, amcamın, yeğenimin vs. ne kadar yaşayacağının garantisi yok. benim hiç yok. ben onları kaybetmek istemiyorum.

resim ve dağlar konusuna hiç girmiyorum, o konuda kitap yazarım. sadece şöyle söyleyeyim, ben kırklareli'de bir dağ köyünde samanyolu'nu görünce ağlamıştım. bir ya da iki sene önce. "boşa yaşıyoz amk" diyorlar ya, hakikaten öyle... eğer sevdiklerimiz, buradaki varlığımızı anlamlı kılan birileri yoksa gerçekten öyle. istediğin kadar para biriktir, günlük zevk tat, neye yarar?

olur boyle hocam. ani yasamak da onemli ve degerlidir ama carpe diem moduna girip abartmamak lazim. hayat ve varolus sadece andan ibaret degil. ani yasayanlar on yil sonraki anlarini mahvediyorlar cogu zaman.

hayati hep planli yasarim. bugun bulundugum konumdaysam 10 sene onceki planlar sayesinde. o zamanlar ot, alkol, muhabbet pesinde kossaydim simdi burada olamazdim. denge onemli. ne ana cok kapilmak, ne de andan cok uzaklasmak.

@antikadimag; abi ani yasamak, plan yapmıyorum derken saldım hayati bundan sonra umursamıyorum demiyorum. Ama önceden geleceği düşünürken hayat akıp gidiyordu.

cok benzer bir durumu ben yasadim, hala da devam ediyor. insanin bu kafa yapisina gelmesi icin buyuk ihtimalle cok yakin oldugu birinin vefat etmesi gerekiyor (ki bende de boyle oldu). kendini hirpalamak istemiyorsun. ne kadar basit seylerin ne kadar onemli olabilecegini goruyorsun ve bunlarla ilgileniyorsun. su ayarda yasiyorum su an:

www.youtube.com

www.youtube.com

Goodnotes bir ara ücretsizdi belli bir yere kadar, sonra yeni sürümünü çıkardılar hala ücretsiz mi bilmiyorum ona bir bakın. PDF düzenlemenin kralıdır

Foxit PDF Editör indirin 7 gün deneme süresi veriyor olması lazım, düzenlersiniz rahatlıkla.

Merhaba,

ABBYY FineReader ile istediğiniz gibi ve ücretsiz değişiklik yapabilirsiniz

www.ilovepdf.com sitesinden "edit pdf" diyerek yapabilirsiniz

Canva ile düzenleme yapabilirsiniz

aynı şekilde aşağıdaki araçlar da ücretsiz değişiklik yapabilirsiniz
tools.pdf24.org

pdfcandy.com

Rica ederim

çok kimse bilmez ama WORD ile çok güzel PDF açılıyor ve düzenleniyor.

sup

Kumsalda limbo oynayabilirsiniz. Recep İvedik 4'te vardı hani.

koy elverişliyse kano.

su geçirmez iskambil destesi alın, çok eğlenceli oluyor, ve tavla.

butceniz varsa kesinlikle sup +1

Online qr code create
Diye ararsan bir sürü site var.
Google maps linki için yapabilirsin.
Takvime eklemeyi bilmiyorum

qrcode.tec-it.com

burada soldan event'i seçeceksiniz.

Mukemmel fikirmis bizim nisanimiz da yakindi. claude ai'a statik bir web sayfasi olusturtuyorum simdi; bitince oraya yonlendiren bir qr kod olustururum.

VLC player kullanıyorum ben hem pc hem mobil

alt yazı gömmeyi (hardcoding) kastediyorsanız handbrake isimli program ile yapılabiliyor sanırım.

Wifi a bağlanamamıştır?
Mail atarak deneyin bi de

Öncelikle Xometry den fiyat alabilirsiniz.

bambu lab tavsiye ederim, bütçene göre bakarsın. ender vs.. bulaşma sakın 3d baskıdan soğutur.

stl'i çizdikten sonra slicer programlarında kaç gram filament tüketeceğini hesaplayabilirsiniz. 30 cm tablaya sahip çok fazla ev tipi yazıcı var mı bilmiyorum. bende bambu lab p1s var 25*25 tablası var. fiyat için şehrinizdeki 3d yazıcı dükkanlarını arayabilirisiniz. facebook gruplarında da 3d baskı işi yapan zibil kişi var. çok düşük kar marjlarıyla basarlar

1mm kalınlığında bir parçayı sla veya sls ile yapabilirsin, fdm (filamentli) yazıcı ile çok iyi çıkmaz.

ek : sls hala çok pahalı, reçineli bir 3d yazıcı+yıkama kürleme makinası iş görür. Anycubic ürünleri iyi.

Unutmasını beklerim. Sonra hiç beklemediği bir anda intikamımı sessizce alırım. İzlerim.

intikam.

Yola bakarim.

Yola bak, intikam alsan da içindeki ateş sönmez. Ok, kib, bye de geç.

Yoluma bakarım, intikam için harcayacağım enerji ve zamanı kendime ayırmayı tercih ederim. Bende bu kadar öfke uyandıran bir insana kendimden bir parça daha vermek istemem.

yola devam

ikisi de.

Devamke

Soğuk zeytinyağlı yemekleri çok severim, acayip kin tutarım, acısını mutlaka çıkarırım.

genelde yoluma bakarim, kin tutma esigim yuksektir. ama o esik gecilirse dusmanlarim sonsuza dek korksunlar acikcasi.

acayip kin tutarım. acele etmem.

duyurudan biri beni kitap meselesinde dolandırmıştı çok eskiden, bilgilerini hala saklıyorum.
bir şekilde alacağım intikamımı müsait olunca.
mezara girsen de bulacağım seni oğlum.

Ben çok içerlediysem ve haketmediğim bir şey ile karşılaşmışsam intikamı meze olarak sunuyorum karşı tarafa.

mevzunun ne olduguna gore degisir.

yoluna bak.

kişisel mevzu > yoluna bak

komünizm > silahlan

Yoluma bakarim ve intikam icin de firsat kollarim bi yandan

Yoluma bakarım, gedik önüme gelirse taşı yerleştirip sihirli kapının kilidini açmaktan çekinmem.

İntikam alabiliyorsam intikam alamıyorsam beddua :)))

Bence tedbir önemli. Ama bu biraz bütçe meselesi, kötü havalarda çıkmam, soğuk havada köprünün üstünden altından geçmem diyorsanız son birkaç senedir doğru düzgün kar yağmıyor. Öte yandan kışlık lastik+ yazlık lastik+ altı ayda bir lastik saklama ücreti+ lastik değişim ücreti çok ciddi maliyet oluyor. Ama yeri geliyor o kışlık lastik hakkını veriyor

arabanin kaymasinin tamirle veya eskilikle alakasi yok. lastikler saglam olursa, fren iyi tutarsa suspansiyonda ciddi problem olmadigini varsayarsak butun arabalar ayni davranir. hatta arkadan cekisli bmw'ler falan daha cok kayar.

eski lastikler kabaklasmissa yenisini alabilirsiniz. ama ben kis lastigi takmadan ankara'da araba suruyordum. sadece yerler kar, buz oldugunda cikmazsiniz o kadar.

Öncelikle lastiklerin üzerinde tarih bilgisi vardır. Ona bir bakmanız lazım, 4 haneli olur, ilk iki hane yıl, sonraki haftadır. 10 yılı geçmişse kesinlikle yeni lastik takılmalı.

Yaz-kış kullanmanın avantajları var, her yol şartı için en uygun lastikleri kullanmış oluyorsunuz. Maliyetler malum, benim saklayacak yerim olsa değişimli kullanırım. Yaşadığım yerde işçilikler yüksek olduğundan orijinal jant buldum ikinci el, onlara yazlık takacağım, normal jant kapaklılarda kışlık kalacak. Böylece balans maliyeti de olmayacak.

Bu arada bu durum ailemizin aracı olarak kullandığımız araç için geçerli. Benim kendi kullandığım araçta direk yazlık lastik var, yaz kış onlarla kullanıyorum. Ankara'da kışın da yola çıkmak şartsa tabii sıkıntı olabilir.

@mbond

Şart şart. Her türlü şart maalesef. İş yerimde evimin arası 35 km, otobüsle gidersem günde toplam 4.5 saat harcıyorum. Allah sağlık versin tabii ama araba şart.

@antikadimag

Lastikler yeni, Ekim ayında taktırdık, kış lastiği. Fakat araba çok enteresan bir şekilde kayıyor. Yani ben kadın başıma sanayiye gitmek istemiyorum, muhatap olmak istemiyorum ama mecbur kalıyorum, bu da sanırım her türlü kandırılmamıza sebep oluyor. Bulsam adam gibi bir servis baktırıcam da, tofaşların artık hiçbir şeyi kalmadı ki.

Neyse ya öf.

İçinizden güzel dilekler geçirirseniz çok memnun olurum, 1 memur maaşıyla sıfır araba alınmıyor dostlar...

all season degil "all weather" lastik bak.
mumkunse nokian..

Lastiğim ömrü 10 yıl falan değil, 10 yıllık lastikten kösele benzeri terlik yapılır ancak.

Lastiğim ömrü üretildikten sonra 3-4 seneyi geçmiyor çoğu zaman. 5 senelik lastik çoğu zaman taşlaşmış ve çatlamış oluyor. Bu nedenle arabanıza orijinal ebatlarına uygun, görece kaliteli ve taze lastik takın. Ayrıca, arabanızın yürüyen aksamını elden geçirtin. Süspansiyon körük vs hepsine baktırın.

Arabada orijinal jantlar mı var yoksa arabanın yürüyen aksamının kaldıramayacağı kadar büyük çaplı ve geniş jantlar mı takılmış?

@10551037

O dediğin şeyleri bilmiyorum... yürüyen aksamın kaldıramayacağı kadar büyük geniş jantlar takılmış olsa herhalde bugüne kadar "Bu olmaz" diye itiraz ederlerdi. Hiç değilse büyük kardeşim ve küçük kardeşimin arkadaşı ederdi. Yine de sorayım ama. Çok teşekkürler.

Araba Salıncak Bozulursa Ne Olur?
Arabanın salıncakları bozulduğunda çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir ve aracın sürüşü, güvenliği ve performansı olumsuz etkilenebilir. İşte salıncakların bozulması durumunda karşılaşılabilecek bazı olası sonuçlar:

Sürüş Konforunun Azalması: Salıncaklar, tekerlek hareketlerini emerek sürüş konforunu artırır. Salıncakların bozulması durumunda, tekerlek hareketleri düzgün bir şekilde kontrol edilemez ve araçta sarsıntılar, titreşimler ve daha sert bir sürüş hissi ortaya çıkabilir. Bu durum, yol tutuşunu ve genel sürüş konforunu olumsuz etkiler.
Yol Tutuşunun Azalması: Salıncaklar, tekerleklerin zeminle temasını sağlayarak yol tutuşunu artırır. Bozulan salıncaklar, tekerleklerin yeterince zemine basmasını engelleyebilir ve dolayısıyla yol tutuşunu azaltabilir. Özellikle virajlarda veya ani manevralarda aracın dengesi ve kontrolü etkilenebilir.
Direksiyon Kontrolünün Zorlaşması: Salıncaklar, direksiyon sistemiyle bağlantılıdır ve direksiyon kontrolünü etkiler. Bozuk salıncaklar, direksiyon tepkisini azaltabilir, direksiyonun daha gevşek veya oynamalı hissedilmesine neden olabilir. Bu durum, aracın yönlendirilmesi ve manevra yapılması sırasında sorunlara yol açabilir.
Lastik Aşınması ve Denge Sorunları: Salıncaklar, tekerleklerin düzgün bir şekilde yere basmasını sağlayarak lastik aşınmasını kontrol eder. Bozulmuş salıncaklar, tekerlek aşınmasını artırabilir ve lastiklerin düzensiz bir şekilde aşınmasına neden olabilir. Ayrıca, salıncakların bozulması, aracın dengesini etkileyebilir ve düzensiz ağırlık dağılımı sorunlarına yol açabilir.
Güvenlik Riski: Salıncakların bozulması, aracın sürüş güvenliğini olumsuz etkiler.

ankara'da yazlık ve kışlık olarak iki takım lastik kullanmak lazım. yazlık lastiklere artık geçiş yapılabilir son soğuklar da geldi ve geçiyor.

araba buzlu zeminde kışlık lastiğiniz olsa bile kayabilir. kış aylarında erken saatlerde dikkatli kullanmak lazım o yüzden. mart-nisan ayına kadar güneş doğmadan yollara çıkıyoruz.

araç tofaş ise zaten ustalar da marka seçer oldu saçma bir şekilde. iş yerinizdeki erkeklere sorun onlar yönlendirsin sizi bildikleri ustalara.

ibb.co

eğer bu foto taksim bahçesi'nden yani gezi parkı'ndan çekildiyse, soldaki nasıl Pera palas olacak?

@forvet

Taksim bahçesi nere? Fotoğrafın çekildiği noktayı, sokağı merak ediyorum.

Bugün öyle bir yer yok hocam tam olarak konumunu soruyorsan bugünkü Intercontinental Oteli'nin olduğu yer, Gezi Parkı'na yakın bi bölge, Taksim Maçka Dolmabahçe üçgenin ortası gibi.

www.sonaxshop.com.tr

Evet en mantıklısı BES. yönetim ücreti ve giriş aidatı mı ne olmayan bi fon bulup girin.

Fonları da altın, kıymetli maden, kira sertifikası vs neyi biliyorsanız onlardan alın.

Marsa gideceğimiz bu çağda inşallah insanlara bes’in bir tl yatırım aracı olmadığını, istersen full altın alabileceğini, full türk borsası ya da abd borsa hisseleri alınabileceğini öğreteceğiz insanlara.

@mirket,

abe: anadolu hayatın sp500 fonu

oransal olarak da sp500 grafiğinden de iyi getirmiş mesela.

avr: nasdaq-100 hisse fonu'da var ona bakmadım pek bilmiyorum abe'yi daha çok beğeniyorum

Abe iyiymiş. 20 yıl biriktir, yat kulağının üstüne.

Bu arada AHE'nin fonmatik robo'sunun son 10 aydaki benim hesaptaki performansına baktım. Tavsiye edilecek bir durum yok :)

gidip salt para almayın, euro veya dolar vs. öyle tavsiyeler gördüm yukarıda, o para biriminin de bir enflasyonu var. çocuklarınızın geleceğinde çöp olur.

benim önerim de sepet yapmak üzerine olur. mesela sadece altın alırsanız ve çocukların tam kullanacağı zaman farklı bir gelişme dolayısıyla altın fiyatlarında çok marjinal düşüşler olduğu bir dönemde olunabilir. unutulmasın ki altın 1980'de 2000 usd'nin üzerine çıkmışken 2000'li yıllarda 500 usd'nin altına düştü. yani dönemsel dalgalanmalar her türlü ürün için yaşanabilir. aynı şey bütün borsalar için de geçerli. tabii ki altın bunların en risksizlerinden ve günümüz konjonktrüne uygun ama böyle uzun vadeli işler için riski bölmek en doğrusu.

bes'i ben de faydalı buluyorum. avatarını önerisi güzel. bes içinde bir portföy yapmak tabii ki mantıklı. üstüne devlet katkısı da var. fonları iyi araştırın ve risk algınıza göre tercih yapın.

bu arada çocuklar küçük 1000-2000 atacağım her ay ona göre değişiklik gösterir mi bu tavsiyeler mi?

Özetle, çocuklar için BES yapmak harika bir fikir.
Ama BES'e yatırdığın parayı BES içinde hangi fonlara yatıracağın çok önemli. Bunun için Dünya gündemini ve ekonomik gelişmeleri takip etmelisin. BEFAS fonlarını incelemelisin ve sadece bir fona abanmayıp sepet yapmalısın. Yılda 5-6 kez sepetini güncellemelisin. Sepeti güncellerken anlık heyecanlara kapılmayıp uzun vadede kazandıracak yatırım araç fonlarına yönelmelisin.
Şu an için, altın, Amerikan tahvili, eurobond ve Amerikan borsalarına yatırım yapan BEFAS fonları bana cazip görünüyor. Karar senin.

ayda gümrükten 5 paketiniz geçebilir. yani evet sipariş verebilirsiniz. paket içeriğindeki ürün sayısı önemsiz. ama aynı üründen çok fazla sipariş vermemeye çalışın. onun gayriresmi sınırı da 5 sanırım. yani örneğin ucuz bi yüzük, paket içerisinde10 tane varsa o da ticari olarak değerlendirilebilir deniyor. ama onun dışında ıvır zıvır 10 parça ürün içeren siparişlerimde oldu, sorun olmuyor.

Maltepe merkezdeki çarşıda yürüme mesafesinde birbirine yakın pek çok kuyumcu var. Ayrıca Kuyumcular çarşısı tarzı bir pasaj da var. Maps'e "maltepe kuyumcu" ve "maltepe kuyumcular çarşısı" yazarak görebilirsiniz.

bireysel emeklilikte maaş diye bir şey yok. daha doğrusu sgk emekliliği gibi ölene kadar maaş yok. içerdeki para bitince bitiyor.

51bin tl, allianzın tahmini bir hesaplamasıdır. her yıl ne kadar attıysan onun fonlarda %4 net kar getirdiğini hesaplayıp senin önüne bir rakam koyuyor. 20 sene boyunca her sene %4 ne kar getiren fonda kalırsan, 20 sene sonra 51bin tl alacaksın evet. o günün 51bin tl'sini.

ama 3 sene de sallıyorum altın %70, abd fonları %40 bilmem ne teknolojisi fonu %100 getirirken sen 3 senede %12 getiren sabit fonlarda kalırsan 51bin'e talimsin. iş sen de bitiyor.

maaş kısmı da biraz karmaşık. bir arkadaşım annesini bes ile emekli yaptı geçen sene ocakta olması lazım, kadının hesabında 1,3 milyon civarı birikim vardı. her ay 25bin tl maaş almaya karar vermişler mesela. ama kadın oğlum sen artık parayı yönetme oradaki altına koy demiş, altın fonlarına atmışlar (zaten %50 altın %50 hisse, kira sert. falandaydı full altına geçmişler). en son geçenlerde konuştuğumuzda gülüp "oğlum 1 seneden fazladır annem maaş alıyor, emekli olurken 1,3 milyonu vardı şu an 1,8 milyon lira birikimi var" demişti. şimdi önümüzdeki 1 senede 300bin daha maaş harcadı diyelim ve altın 1 senede %20 daha artarsa, kadıncağızın maaşı 1 sene sonra tl bazlı hiç erimemiş olacak hatta artmış olacak. bu işe o şekilde bakmak gerekiyor

saçma sistem-kenara altın koy o kadar sene ihya olursun.

Devlet destekli birikimlerin hepsinden uzak durun.

Bireysel emeklilik kendi haline bırakırsanız, fonlarda paranız eriyor. Sizin fon dağılımını değiştirme şansınız var. Girip değiştiriyorsunuz, bu seferde araya hükümet bir şeyler sokuyor. Şunu almak zorundasın, bunu tutmak zorundasın vs. Siz, altın fonu aldığınızı sanıyorsunuz ama içinde bir sürü şey var. Geçenlerde para piyasa fonu zarar etti bu ülkede.

Bence de altın alıp, kenara koyun. Daha mantıklı.


.

abi bireysel emekliliğin kârlılığı ile ilgili bir sorunum yok benim. 5 senedir bireysel emeklilikteyim, genelde enflasyon üstünde (tabi hükumet enflasyonu anca) kazanç da sağlamışım, getirisndne yeterince memnunum. altın, hisse gibi birikimler ayrı birikimler, ben bunu yaşlılığım için düzenli ibiriktiriyiorum bunun amacı farklı yani. geliri de benim için yeterli, ayda bir girip Allianz önerisi fonunu güncelliyorum hepsi o.

yukarıdaki arkadaşlara çok net bir şekilde açıklamış. size tavsiyem bu saçmalıkla vakit ve para kaybetmek yerine her ay bahsettiginiz miktar kadar altın yatırımı yaparsanız çok daha fazla kazanmış olursunuz. ayrıca fon v.s takip stresi yaşamazsınız

@limonlu eksi, BES'de de altin alabileceginizi biliyorsunuz degil mi?

@turkuaz, altın fonu alabiliyorsunuz ancak fonda %20 oranında fon yöneticisinin inisiyatifi oluyor. Yani %80 altın, %20 faiz diyebiliyor.

Bir de geçen yaptıkları gibi bazı fonlarda hükümet, %30 tahvil alacaksın diye kural değiştirebiliyor. Fonlardan kesilen vergi oranını da değiştirebiliyor. Geçen sene vergisiz olan bazı fonların, bu sene %15 vergisi var. vs. vs.


.

Tesisati hazır mı koyacağınız yerde?

normalde bu ürünleri yetkili servisi gelir monte eder ve garantisini başlatır. o sayfada baymak numarası var, arayın ve bilgi alın. mesela size teslim ederler, siz de o çağrı merkezini arayıp montaj randevusu oluşturursunuz falan. fakat sizi sıkıntıya düşürebilecek şey, ürün kusurlu gelebilir, kargoda zarar görebilir veya iade ürün falandır, servis montajını yapmaz vb. bunları da satıcıya soracaksınız.

Evet hazir tesisat. Eski termosifon bozuldu.

O zaman montaj ücreti çok pahalı.
Maks 2000 TL ye yapılması lazım. Eli anahtar tutan bir arkadaşınla bile yaparsın

Duvara termosifonun askısını sabitliyorsun. Termosifonu duvara asıp tesisata iki hortumu takıyorsun. Fişini takıyorsun.
Bu kadar.

m.youtube.com

İyi markalarda olmaz ama tekstil sektörü de çok hile dolu.

@diyecevaplandı

:)) bu adamın konuşma tarzı bazen çok yoruyor ama çok şirin biri, söyleyeceğini çok güzel söylüyor. Yine de bundan sonra benim dokunma duyuma güvenmekten başka çarem kalmadı. Etiketler yalansa başka neye inanacağım ki...

@Mirket

Yani ben hiç beklemiyordum... Paketli gıdaların içindekiler kısmına "her şeyin" kaydedilmediğini söyleyen çok güçlü bir iç sesim var ama tekstilde gerçekten hiç beklemiyordum... çok üzüldüm. İnsanlar hiç ağlamasınlar o halde, bunca rezilliği hak ediyorlar.

@mikahakkinen

İyi markalarda da olabilir, neden olmasın ki. Rezillik döneminin dibine vuruyoruz onlar niye vurmasın. Gitti benim güven hissi. Bir daha gitti hadi bakalım.

Sağ olun.

Kullanıyorum.
Zararlı olduğu nereden çıktı bilmiyorum. Bilimsel olarak bir destek buldunuz mu buna?

Avrupa'da ve ABD'de bir çok yerde iş yerlerinde vs çalışanlar yemeklerini ısıtsınlar diye aktif ve yaygın olarak kullanılıyor. Ben evde de aktif kullanıyorum.

Sağlığa zararlı değil ayrıca. ChatGPT:

Mikrodalga fırınlar, gıdayı ısıtmak için düşük enerjili elektromanyetik dalgalar kullanır ve doğru kullanıldığında sağlığa zararlı değildir. Mikrodalgalar yalnızca su, yağ ve şeker moleküllerini titreştirerek ısı üretir; gıdada radyoaktif kalıntı bırakmaz. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) gibi kuruluşlar, mikrodalga fırınların uygun kullanımda güvenli olduğunu belirtmektedir. Ancak plastik kapların seçimi önemlidir; mikrodalgaya uygun olmayan kaplar zararlı kimyasallar (örneğin BPA) sızdırabilir. Bu nedenle sadece "mikrodalga için güvenli" işaretli kaplar kullanılmalıdır. Genel olarak, mikrodalga fırınlar gıdanın besin değerini diğer pişirme yöntemlerine benzer şekilde korur ve doğru kullanımda sağlık riski oluşturmaz.

Kullanıyoruz, özellikle sulu yemeklerde dolaptan çıkarıp yenecek kadarını tabakta 30 saniyede ısıtıyor mesela, büyk kolaylık.

airfryerin ici teflon ve mikrodalgadan daha zararli oldugu garanti.

Airfry mi daha zararsız? Güldüm sabah sabah.
Mikrodalga x98956 daha işlevsel ve zararsız. Seneler boşa gitti senin için. O saçma alet ne pişiriyor ne ısıtıyor neye yaradığı belli değil.

Mikrodalgasız bir Amerikan evi hayal edemedim. O derece çok kullanılıyor.

Zararlı falan da değil.

2000'lerden beri kullanıyoruz, çayımı kahvemi bile bununla ısıtırım.

sulu yemek, tabakladigin yemegi isitmak, tereyagini ve donmus ürünleri eritmek icin ideal. mikrodalga makinesinde bir zarar yoksa sana da zarar vermiyor diye biliyorum.

Tabi ki kullanıyoruz. Ben kullanmayı tam bilmiyorum, ısıtma için kullanıyorum, bilsem daha çok kullanırdım.

Ankastre varsa kullanırım. Yoksa aramam.

20 senedir mutfağın baş köşesinde.

kullanıyorum. hatta evlenirken çeyizime ilk aldığım şey oydu :) mikron benim için bir yaşam tarzı. çalışan bir kadın olduğum için ve evdeki yemek sorumluluğu bana ait olduğu için benim için olmazsa olmaz bir şey.

tiner-aseton denerdim.

Ojeyle boya.

Bende sorun yok

Çerezlerle ilgili bir sorun olabilir. Tarayıcınızda yeni gizli pencere aç (Ctrl + Shift + N). Burada youtube'a girip oturum açıp dene. Eğer listeyi görüyorsan tarayıcının çerezlerini temizlemen gerekebilir.

"duygusal yalnizlik".
bu durumu yasiyor olabilirsin. kurdugun iliskiler yüzeyseldir ve belki de sana anlamsiz geliyordur. bu da seni mutsuz ediyordur?

İnsan için mutlu olma hali günde yarım saat ile sınırlıdır. Bu yarım saatlik süre güne parca parca yayılır. Kısaca anlık ve kısa süreli bi ruh halidir.
Sürekli mutluluk psikolojisi kuramazsın.
Ama huzur arıyorsan üretmen gerekiyor. Toplum için faydalı bi işin olmalı ya da yardım görevin.

Şekeri azalt

Ambalaja giren urunler tuketmek,
Fabrikasyon undan uretilen ekmek vs tuketmek,
Sonunda bağirsak mikrobiyotası bozulmasi; hormonal bozukluk,depresyonu getiriyor.

Türkiye'de yaşıyorsan genel mutsuzluktan etkilenmiş olabilirsin, bir de mutlu olmamakla mutsuz olmak arasında fark var, 24 saat mutlu olunmaz ki.

Manevi dünyamızın hali sevinmeye, mutlu olmaya pek uygun değil sanırım.
Kalpte en son huzur dolu 5-10 saniyelik bir hissi alalı 10 yıl kadar oldu.

Yine de öncelikle muhasebe yap. Üzerinde borç hak vs varsa öde derim.

Kahve/kafein çok alıyorsan azalt.

Yukarıda biri yazmış, çok haklı, şekeri azalt.

Hareketi artır, güneş gör, gece uykusunu yeterince al. Güneş görmemek de insanı bunaltır.

Açık havaya çık, temiz havada yürü, çok yağışlıysa bir saçak altında beş dakikacık bile çok iyi gelir.

Kan değerlerine bi baktır, demir folik asit ferritin vs eksilmiş olabilir, bu eksiklikler de depresif yapar.

Bir de sana tavsiyem, belki ne alaka diyeceksin ama emin ol çok iyi gelecektir:

Maddi durumuna uygun miktarda bir parayı her gün birilerine ver. İhtiyacı olan biri olur, bir hayvana mama olur, bişey. Neyse. Karşılıksız olacak ama. 1 lira bile olsa her gün ver. Çok iyi gelecek diye düşünüyorum.

Bir de şükür ve dua da güzel şeylerdir. Belki de bunlar iyi gelir.

Öncelikle kan tahlili+1, pek çok insan d vitamini, demir vb eksikliklerin depresif hissettirdiğinin farkında değil.

Temiz ve sağlıklı beslenmek, minimum bile olsa egzersiz.

Hobi edinmek, kültür sanat etkinliklerine katılmak, gezmek vb gğn içinde hem kişisel hem toplumsal olarak yaşadığımız olumsuz durumları sağaltmamıza destek olur.

Bir de örtük/maskeli depresyonu araştırabilirsiniz. İyi hissetmek, akış, hayatı yeniden keşfedin gibi uzman psikolog ve psikiyatristlerin yazdıkları kitapları okuyabilir, bu alanlarda podcast vb dinleyebilirsiniz. Baktınız hala durum devam ediyor, uzman desteği alabilirsiniz.

Dünya mutsuz, her şeyi sürekli tüketiyoruz. Zihin sürekli meşgul, boş kalınca da yalnızlığı hatırlıyor.

Üstün Dökmen hoca bu konuda son noktayi koymustu vaktiyle;

"Türbanli psikolog olmaz"

Kendinizi çok güzel ifade etmişsiniz.
"Bu sebeple, ön yargı hakkımı kullanarak başlamadan bıraksam mı?" sorunuza evet diyorum, güzel insan.
Umarım istediginiz gibi bir ruh haline kavuşursunuz.

Önce bir seans dene. Baktın olmadı bırakırsın. Ama ben ne iş konusunda, ne de sağlık konusunda güvenmem. Denemem de.

Zamanında benzer bir konudan ötürü devlette kapalı bir psikiyatriste gitmiştim ve hiç beklediğim gibi olmamıştı, aksine bana özgürleşmem yönünde epey yardımcı olmuştu. Yani hiç belli olmuyor bu işler, kimin hangi zihniyette olduğunu bilemezsiniz. Bence bir seans deneyin, içinize sinmezse öyle bırakırsınız.

Ben de sizin gibi hissederdim. Ama bu kişi profesyonel olabilir. Bir şans verin, olmazsa kendinizi zorlamayın. Okul terapi merkezine tekrar başvurun, uygun fiyatlı bir yönlendirme yapabilirler belki.

seni tanıdığım güne lanet olsun +1

bir veya iki seans denemek lazim. her basi acik olan acik fikirli, her acik fikirli sana iyi gelecek diye bir kaide yok. bu isler deneme yanilmayla yuruyor malesef. sana tam olarak uyani bulana kadar devam.

cok gecmis olsun.

psikoloğunuzu seçme hakkınız var. gerekçeleriniz de gayet makul, kötü hissetmeyin. dini travmalarınız varmış. üstelik daha önce de kapalı psikolog deneyiminiz iyi sonuçlanmamış. tekrar tekrar denemeye mecbur değilsiniz. insanlara şans vermek tabii ki güzel; ama zaten kapalı insanlarla bir sorununuz olsaydı kapalı yakın arkadaşınız olmazdı. şu an önceliğiniz kendi mentaliniz olsun.

İnandığı kitapta bile net olmayan bir konuyu bayrak yapacak birinden ben objektif bir tutum beklemem şahsen.

Adına onyargi de, başka birsey de. Kafanda en ufak tereddüt varsa hiç başlama. Mesele kapalı açık olması değil.

merhaba, doktor seçme hakkınız gibi psikolog seçme hakkınız da var elbette. Diplomalı bir psikologum, daha önce devlet hastanesinde de çalıştım. Devlet hastanlerinde kpss ile atanmış lisans mezunu psikologlardan terapi alırsınız. Ancak psikoterapi 4 yıllık lisans eğitiminin bir parçası değildir ve farklı bir uzmanlık gerektirir. Bu sebeple kiminle karşılaşacağınız tam bir piyango oluyor.

Başörtüsü kısmına gelecek olursak, çekinceleriniz noktasında kişisel tecrübelerinizi de göz önüne alırsak haklı olabileceğinizi düşünüyorum. Sizinle benzer şekilde ancak dini hassasiyetleri olan ve örneğin başörtüsü nedeniyle baskı görmüş bir birey de dini hassasiyeti olmadığını ya da düşük olduğunu giyim tarzından anladığı bir psikologla görüşmek konusunda isteksiz olabilir. Bunlar elbette hayatın olağan akışındaki unsurlar. Ek olarak psikolog-danışan uyumu terapinin başarıya ulaşması noktasında en önemli faktörlerden birisidir. Ancak her şeye rağmen her birey gibi her psikolog da farklı yaklaşım ve tutumlara sahip olabilir. Çekinceleriniz olsa da denemeden ne ile karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Zira psikolog-danışan uyumu sadece siyasi/dini görüşler üzerinden değil kişilik uyumları, yeni tecrübelere açıklık vs. gibi faktörlerden de etkilenir. Örneğin dini inancı gereği ya da başka bir sebeple spesifik bir giyim tarzını benismemiş insanların belirli bir mesleği yapmasının mümkün olmadığını savunan güruh muhtemelen en kapalı görüşlü dindarlardan daha toleranssız daha kapalı görüşlüdür. Mesela "X kıyafetini giyen psikolog olamaz" diyerek meslektaşlarının giyim tarzına müdahale etme hakkını kendinde gören bir psikologun sizinle uyuşmayan başka tercihlerinizden bahsettiğinizde size karşı yargılayıcı olma ve profesyonelliklerini kaybetme olasılığı daha fazladır. Zira bu tarz insanlar dini inancının olmadığını ya da az olduğunu kıyafetleri ile belli eden, örneğin mini etek giyen, insanların psikologluk yapmasında bir beis görmezken dini inancının daha fazla olabileceğini kıyafetleriyle belli eden, örneğin başörtüsü takan insanların psikologluk yapmasına karşı çıkarlar. Oysa iddia ettikleri gibi nasıl başörtüsü bir yanlılığa yol açıyorsa mini etek dahil bütün diğer giyim tarzları da esasında psikolog-danışan ilişkisinde kaçınılmaz bir şekilde bir yanlılığa yol açar, ki bu zannımca hayatın ta kendisidir. Dolayısıyla tecrübelerinize saygı duymakla birlikte "önyargı hakkınızı" kullanmayarak psikolog adayınızı görüştükten sonra izlenimlerinizle edindiğiniz verilere dayanarak değerlendirmenizi tavsiye ederim.

8 seans az değil, bence o hakkını kullan. Yani eğer kafan sararsa, içine sinerse. Bitince de ondan isim al tavsiye edeceği kişiye git.

Yahut yakın arkadaşlarınla dertleş. Yahut konuşacak kimseyi bulamazsan ben buralardayım buyur yaz konuşalım, çok iyi bir dinleyiciyimdir.

Üzülme, önce biraz ferahlayacak kadar seans almak önemli. Gözün tutarsa o 8 seansı değerlendir derim.

Hepimizin önyargıları olur, doğal. Bence onun da sizin de zamanından bir iki seans "çalın". Ciddi bir kaybınız olmaz. Denemeden bilemezsiniz...

Ailenin din konusunda yaptığı bir baskı var ise herhalde bu onların uslüplarından kaynaklıdır.
Normal başı kapalı psikoloğun da kendi inancından farklı olarak kafana göre takıl veya kafana takma.. demesini beklemek bilimsellik, tedavi etmek vs. değildir.

"Beni dinden soğutan bu psikolog" çok başarılı biri" demek kadar anlamsız ne olabilir?
Bu mesele psikoloğun mu yoksa misyonerlerin mi işi ?

Üstün dökmen "Türbanli psikolog olmaz" derken aslında tıbbımızın (maalesef) batılılaşması gibi batıdaki aydınlanma döneminden sonra ayrı bir bilimsel alan kazanan psikolojinin de batı formatlı olduğunu bir nevi itiraf.
Bazı yerli diziler veya filmlerde bile Anadolu kadınını temsil eden başı kapalı kadın oyuncu,kendine has şivesiyle ev hanımı veya temizlikçi çaycı rolünde..
Neden psikolog olsun ki? (!)
O sadece bir figür.

TV ye uzun zamandır yakınlığım yok belki konjüktüre uygun olarak yeni yapımlarda daha farklı roller verilmiş olabilir başı kapalılara. Bazı reklamlarda bu net olarak görülüyor.

E tabi bu alanda ismi tanınan bir çok batılı psikologdan başı kapalı, türbanlı erkek ya da kadın kimse de yok bildiğim kadarıyla.
Belki kimi proflara göre başı kapalı olanlar potansiyel hasta.
Ayrıca bir kaç seansta ikna edilmeleri gerekiyor da olabilir..

Anlamak istemediklerimizin tekrarı bize sorun olarak görünüyor olabilir.
O bakımdan bazen sorun gerçekte çevremizde de değil bizde denebilir.

Malesefki deneme yanilma yapacaksin

Tek tavsiyem olabilir: duyuruda aktrollük yapan bir dinciden tavsiye alma.

Onlarca psikolog gördüm herhalde. Hiçbiri kapalı değildi ve hiçbiri de bana yardımcı olmadı. Şu an bir tanesiyle görüşüyorum ama derdimi anlatıyorum işte. İyi bir psikolog bulmak çok zor.
Ama bir tane muhafazakar bir psikiyatrla karşılaştım. Kriz halinde gidip 4 yıldır falan konuşamadığım her şeyi döküldüm. Seansın sonunda alkol vs. anksiyeteyi artırır dedi bana. Ha diye kaldığımı hatırlıyorum çünkü o dönem en son 3-4 ay önce falan bir yemekte bir kadeh içmiştim. Hayatımın son 4 ayında içki yoktu ve ben kriz halindeydim. O kadar ruh hastası gördüm(meslek sahibi olanlar alınmasın ama tanım falan var elli yerden ben de ruh hastasıyım) ama bu vatandaş ayrı bir ayar eder beni.
Tecrübelerime dayanarak söyleyeyim bir seans gidin tecrübe edinmek için. Çok fazla insanla iletişim kurdum bu alanda ve çoğu benden kötü durumda ya. Halimi anlatsam gelip teselli edersiniz beni o dereceden yazıyorum hem de. Tamamen şans ve tecrübe bu alan. Bir kere gidin ama adını koyamadığınız bile olsa bir şeyler tam gelmiyorsa diğer haklarınızı harcamayın.
Kendinizi kötü hissetmeyin sadece. Ön yargı çok popüler oldu. Ön yargı denilen şey atalarımızı hayatta tutmuş. Ormanın yanından geçerken lan dur şuraya da bir gireyim demeyip hayatta kalmışlar. Hepimiz doğanın parçasıyız hepimiz kelebeğiz diye dalsalardı her yere şu an olmazdık. Yaşadığımız her şey de bu düşünceyi güçlendiren ileride derslerde anlatılacak şeyler. Ön yargı, his adına ne derseniz deyin yaşamamız için zorunluluk.

"Mesela "X kıyafetini giyen psikolog olamaz" diyerek meslektaşlarının giyim tarzına müdahale etme hakkını kendinde gören bir psikologun sizinle uyuşmayan başka tercihlerinizden bahsettiğinizde size karşı yargılayıcı olma ve profesyonelliklerini kaybetme olasılığı daha fazladır. "
+1

mevcut psikologla o dini baskıları konuşabilirsiniz mesela bunu da seküler ailede yetişen birisi daha zor anlar

işyerinin banka ile yaptığı anlaşmaya göre değişiyor. ya ertesi gün komisyonlu alıyorlar ya da 45 gün sonra komisyonsuz alıyorlar. ya da ikisinin ortası 20 gün sonra daha düşük komisyon ile alıyorlar. (günler %100 doğru olmayabilir.)

banka kartı - kredi kartında komisyon oranı değişebiliyor. bugün yaptığı satışların toplamını varsa iadeleri düşerek toptan anlaşmasına göre alıyor.

Eskiden su altında olması bunun bi nedeni değil, zaten Tetis Okyanusu hayvan gibi büyük bi okyanus petrol çıkan komşuları da o okyanusun altındaydı zamanında, Arap Yarımadası'nda dinozor olmadığına göre okyanustaki canlı nüfusu o petrolün oluşmasına neden olmuş ama Türkiye'nin farkı çok dandik bir jeolojik yapısının olması, yani yeraltında aktif bir tektonik hareketlilik var, zamanında bu hareketlilik dağların tepelerin oluşmasına neden olmuş hala da devam ediyor, misal Anadolu levhası götüm götüm Batı'ya doğru hareket ediyor, yer altında bu levhalar böyle hareket ettiği için petrolün birikmesine engel olmuş ya da muhtemelen çıkarılması ekstra ekstra zor olacak şekilde çok derinde birikmiştir, Türkiye'de petrol çıkmamasının nedeni bu, Doğu'da yüzeye yakın yerde çıkan çok az petrol de bir şekilde bala göte birikmiş kayda değer olmayan bi miktar.

Celal Sengor daglik.yerde petrol.cikmaz diyordu bir videoda.

ırağı ele alırsak mesela, en büyük petrol sahası rumaila. o türkiyenin en güneyinin bile yaklaşık 1000 km daha güneyinde. tr'ye yakın ve büyük olana bakarsak salahaddin de bir rafineri var. 200 km o da kuş uçuşu. salahaddin de mesela günlük 280bin varil üretiliyor. bizim gabarda da 100bine yaklaşmıştı en son.

güneyin bu jeolojik durumu, dağların ve tektonik hareketlerden dolayı kırılımlar vs ile petrolün birikimini engelliyor. tr'de de bir ton yerde petrol var ama çıkartılması aşırı maliyetli ve çok dağınık. gabarda günlük 200bine ulaşması, vanda veya hakkaride de benzer 1-2 sahası olabilir diyorlar

ibb.co

benim anladığım, türkiye'nin altında da, diğer komşularımızda olduğu gibi petrol var. ama rusya plakası ile Arabistan plakası birbirlerine doğru ilerliyor ve birbirlerine çarpıyorlar. çarptıkları yer anadolu. ve bu iki plaka birbirine doğru geldikçe, anadolu yükseliyor. o yüzden biz petrolün çok üstünde kalmış oluyoruz. resimde anlarsınız : ). alttaki siyah bölüm petrol.

(resmi şimdi kendim çizdim. dandikliğinin kusuruna bakmayın)

iphone 15 pro max aralık 2023'ten beri %92'ye düştü.

aşırı bir kullanımın yoksa bir tık fazla düşmüş gibi.

faydası var mı bilmiyorum ama uzun zamandır %90'da duracak şekilde şarj ediyorum telefonu. 1 günü çok rahat çıkarıyor böyle de zaten. belki bunun biraz faydası olabilir.

normal değil. günlük 4-5 saatten fazla ekran süresi varsa, çok yüksek denir o zaman

benim 3 senelik ve 85%'te.

%91, yaklasik 3 yillik.

şu şekilde ambalajlı colgate satılıyor marketlerde
www.colgate.com

tüpten daha pratik bir ambalaj. bir ara bunlardan kullanıyordum. ucuzdu eskiden

www.migros.com.tr

Vallahi seni ilgilendiren bir durum yok açıkçası. Sen çıkın dedin mi? Kendi hür iradesi ile çıkıyorlar, ne yapacaksın ki? Oldu bir de ayaklarına su koy, yemeklerini de yap. Gereksiz duyar kasma abi.

Hahsha ne alaka yahu.

Sen çıkın dedin mi, o bilgiyi vermemişsin bu arada. Önemli olan o. Ona göre işler değişir.

Ama Patapata sarılması gerek nedir abi? Aynı binada üst kata çıkmayacak mı bu ev, nedir bu kadar detay?

Çıkmalarını sen istediysen, makul bir şekilde anlaşın. Sen HİÇ AMA HİÇ istemediysen senlik bir durum yok.

Srn istediysen, bumladar hızlıca ev bukup gittikleri için şansloson, o sebeple yapıcı yaklaşmanı öneririm.

Ara konuş. Bir yanlis anlasilma mi oldu. Tasinma detaylarini niye paylasiyorsunuz de.
Sozlesmemizi okudum, tasinanin nakliyesine dair bir madde bulsmadim de.
Amerikaya tasinsacak olsaydiniz onbinlerce dolarlik masrafi yine benden mi taleb edecektiniz de.

kesinlikle taşınma masraflarını ödemeyeceğim. sadece sinir oldum ve sakince olayı kapatmak istiyorum. haftaiçi arayıp nakliyeci bulamadım başının çaresine bak derim. mırın kırın ederse bana ne birader diyip kestirip atıcam.

ben kiracıya çık demedim ama evin eski sahibine evi yatırımlık almadığımı, kiracının çıkma durumu olup olmadığını özellikle sordum ve eski ev sahibi kiracının çıkacağını söyledi.

ek bilgi: kiracı min. 45k kirası olan sitede 15k'ya oturuyor. çünkü 10 yıllık kiracı.

zaman geçmeden tahliye için ihtarname yollayın. satın aldıktan sonra 1 ay içinde yollamanız gerekiyor.
kiracıların sözlerine güvenilmez ay sonu çıkacam der ama o ay sonu bir türlü gelmez.

Muhtemelen zaten ucuza oturuyorum ben çıkarsam ev sahibi kar edecek ne koparırsam kar gibi düşünmüş olabilir.

kiracının taşınması ve taşınma masrafları ile ilgili satıcı ya da kiracı ile sizin aranızda herhangi bir konuşma geçti mi satış öncesinde? ev sahibinin kiracıya çıkartırken taşınma masraflarına yardım etmesi çok anormal bir durum değil. ama zorunlu da değil bildiğim kadarıyla. kiracı sizden bir şeyler kopartmaya da çalışıyor olabilir.

ANCAK "nakliyeci aradım ama bulamadım" demek, kiracıya "nakliyeciyi benim bulmam ve ödemem gerekiyor" mesajını vermektir. siz kiracıya "bulamadım" derseniz, nakliyeciyi bulur ve parasını size ödetir.

kiracı olan aile yaşlı ve oğulları şehir dışında. ben nakliye konusunda sadece kontak kurulması için destek verebileceğimi belirttim. ücreti ben öderim gibi bir şey demedim. ne evi almadan önce ne de sonrasındaki telefon konuşmamızda.

kiracı köylü kurnazlığı yapıp ne kopartırsam kardır kafasında. gerçekten ihtiyacı olan insanlar olsa, erken çıktıkları için nakliyeyi ödemek bir yana gerekirse ben kendim gidip taşınmalarına yardımcı bile olurum.

okulun kantini ücreti karşılığında emanet alıyor ama baksırı anlamadım ben :)

baksırın içine saklama yöntemi *.*

Boxer da direkt polis işlem yapar. Kopyacı bu falan diye. Yakın esnafa rica et tutsun anahtarı emanette. Pideciye ver dönüşte pide yerim dersin. Tatlı yer su içer gidersin.

Digerlerini bilmiyorum ama Turkcell icin uzaktan olmuyor. Yasal bir zorunluluk sanirim.

Turkcellde bu işler tamamen online

Türk telekom nasıl acaba ?

evet. ne olur ne olmaz.

taşıma ruhsatı verseler dışarı çıkarken hep yanıma alırım.

Başvursam alırım, taşırım. Eve koyarım, torpidoya koyarım. Hiç bilemezsin ne zaman lazım olacak. Durumu eşitlemek için kenarda dursun.

@arbre
1-Böyle bir saçmalık yok...
2-Silah çalındığı zaman çalındı diyorsun.
3-İntihar için silah bulmak çok kolay... Genel olarak bulmak çok kolay.
4-Abicim bıçakları da kaldıralım evden.

alirim net. hatta cok disarida isim olacaksa yanima bile alirim.

daha 4 sene once bedelli askerlikte bayagi tartisip elime silah almayi reddettim bu arada. boyle bir insanim. ama ulke normal degil. artik o ilkel semtler degil, herhangi bir semtte herhangi bir sekilde basimiza is gelebilir.

polis desen buyuk ihtimalle bi sorun cikmasi durumunda tanidiklar vs karsi tarafi tutacak bir aparat.

kesinlikle almam.

evimde ya da arabamda ya da üzerimde silah bulunmazsa, o silahla birini vurma ihtimalim sıfıra iner. hatta o silahla birinin beni vurma ihtimali de sıfıra iner.

diyelim benim karşı komşu da silah var. o evde silah patlama olasılığı, benim evde silah patlama olasılığından sonsuz kez daha yüksek çünkü benim evde silah yok.

hesaplari tek tek sikayet etmen gerekiyor. Fotograflarin sahibi olarak sikayet etme secenegi:

Ornek, instagram:
Hesaba girip > Report > Report Account > It's pretending to be someone else > Me

cünkü verity öyle istiyor :P

black mirror cok bozdu.

Amaç zaten onu delirtmek değil mi, alternatif evren yaratmayı becerecek biri delirtmek istediği kişinin etkilenmemesinin yolunu bulmuştur, kendisi de etkilenmiyor neticede. Bence fena bölüm değildi, bir tek sonu tatmin etmedi beni.

Honor 200

Dimensty işlemci yerine snapdragon 7 işlemci daha stabil ve verimli bence

tüm yabancı medya samsung'un a serisini övüyor.

şuradan aynı fiyattaki a55'i saydığınız telefonlarla karşılaştırdım; sanki a55 bi tık daha iyi duruyor ama detaylı incelemedim:

www.gsmarena.com

edit: bi daha baktim da, a36 da bir alternatif olabilir.

Samsung veya Iphone, gerisi boş iş.

samsung a34 veya a55

ben samsung a55 kullanıyorum geçtiğimiz yazdan beri, hiç bir zaman süper özellikleri olan bir telefon değil buna karşın ben çok memnunum, ekranı yapı kalitesi şarj süresi muazzam.

arkadaşım benden sonra honor aldı, ulan ekrana bakıyorum renkler renk değil, bi parlaklık yok, dokunma hissi çok kötü, kamerası iyi diye aldı benim a55 50mp ve gayet yeterli, onunki biraz daha iyi olabilir. ama hiç ama hiç beğenmedim. yapısı bile adi duruyor benimkinin yanında.

ha şunu belirteyim, telefondan anlamam, telefonda yaptığımm youtube izlemek, wildrift oynamak, görüşmek vb.

Poco'nun m serisi her zaman leştir. Çok sorunlu cihazlar. Poco'lardan sadece f serisi alınır ki o paralara çıkınca çok daha iyi başka modeller var. Samsung daha mantıklı.

ben telefon konusunda umut koçak'a güvenirim. gerçekten bu işin manyağı. Donanimhaber'e geçti, onun aylık incelemelerine bakın derim.

@hoot'un dediği adama güvenme. Markaya güven. Sorun olduğu zaman o adamı bulamazsın.

5 yıl sonra tekrardan sağlık kuruluna gireceksiniz. ruhsat ücretini ödeyeceksiniz. yani ruhsatı aldığınızdaki işleri tekrar yapacaksınız. eğer tüm belgeleriniz tamam olursa size emniyette geçici ruhsat kağıdı verecekler. 2 hafta içinde de yeni ruhsatınız ptt ile gelecek.

False +1 demeye geldim her işlem ilk defa alıyor gibi baştan başlıyor silahı gidip gösteriyorsun birde polise

bir marka hangisi yaz ki millet almasın. tüketici haklarına başvurun incelemeye geliyorlar.

tüketici haklarına göre belli bir süre içinde aynı arızayı 2 defadan fazla yaparsa ücret iade hakkı vardı buna bi bakılabilir.