Ekşi Duyuru

youtube vanced ile ekran kapalı dinleyebilirsin.

youtube premium

mp3 e dönüştürücüler var. dönüştürüp indir.

çalışıyor

Çalışıyor

Surada yazilana gore baska ulkelerde de varmis, Misir ve Pakistan'i ornek vermis: www.marthastewart.com

www.turkcealtyazi.org

gerçi bsplayer yetiyor bana bayadır altyazı indirmedim hiç.

www.planetdp.org

Bs +1

(dönüp dönüp bütün kitap sorularına bunu yazıyorum)
Kaplan! Kaplan!

Nietzsche Ağladığında
Büyücü (The Magus)

martin eden - jack london

Hiç şüphesiz ki Monte Kriston Kontu'dur.

John Fowles - koleksiyoncu
Jack London - martin eden

1984 - George ORWELL

saatleri ayarlama enstitüsü ve kara kitap

saatleri ayarlama enstitüsü. her fırsatta söylerim, okurken sanatlandım resmen. adeta üstüme kürekle sanat atıyolardı.

evet çıkarsa erken seçim olur yıl bitmeden prezidan olur.

o gece sandıklardan evet çıkması için insanları bile öldürebileceklerini düşünüyorum. 2. bi defaya kalmaz yani. üzgünüm

Tekrar denemelerinin önünde yasal bir engel olmaz ama "yenilen pehlivan" olayı siyaseten iyi değildir; geri teper daha düşük oy alırlar.

Çıkmayacak ki. İstepne bahçeli var.

hayır çıkacak bir referanduma gitmezler zaten. harıl harıl suriyelileri vatandaş yapıyorlar.

Çıkmaz.
Hani bi video vardı ya aradım bulamadım şimdi(bulan gönderirse sevinirim)
Büyük ikramiye size çıksa ne yaparsınız? Çıkmaz. O kadar kesin.

zaten çıkmazar +1 ciddi sahte oy durumuda var, göstermelik artık tüm seçimler.. konuşmalarda milli irade diyebilmek için

Bir sonraki güne uyanırız bir şey değişmez. 1-2 yıl arayla başka bir şey denenir böyle bir bekleme stratejileri var. 1-2 yıl sonra nasıl kanunlar deneyeceklerini hep birlikte görürüz.

Bence evet ya da hayır çıkması milletin desteğini bu seviyede almış bir siyasetçi için bir şey değiştirmeyecek. Aynen Küba'nın lafına inanılan lideri Fidel gibi. Fidel ölene kadar sevildi. Özal öldükten sonra daha çok sevildi! Yıpratma politikası uygulaması (herşeyi olumsuzlamak) CHP'nin imajını öyle bozdu ki karşısına hangi partiyi koysalar oy alır zaten. AKP'ye oy kazandıran biraz da CHP'nin bıkmadan uyguladığı yıpratma politikasıdır.

haziran-kasım seçimlerinin arasında ne olduysa o olur maalesef.

Terör artar, bombalar patlar

Bakın işte referanduma evet dönmezse böyle olur denir.

Tekrardan bir referandum ve evet çıkar

Sonra terör artar, bombalar patlar.

Evet ı alana kadar kan dökülür. Bize olan olur.
400 mv dedi olmadı kan döküldü çokça
CB oldu kan döküldü
Başkanlık istiyor patlamayan yer kalmadı..

Şımarık çocuklar gibi yetinmek duygusu yok hep ver hep ver.
Her türlü olan sana bana bize olacak.

bu referandumu ben kalbi durmuş bir hastaya son kez verilecek elektroşok olarak görüyorum.

bu referandumdan hayır çıkması muhtemel. fakat bu hayır'ın ne oranda çıkacağına bağlı. eğer başabaş bir durumda hayır öndeyse (%55 gibi mesela) bayağı karışık şeyler olur ki bence öngördükleri durum da bu. eğer bu olursa sorun yaratan maddeler değiştirilip/çıkartılıp yeni bir referandum süreci yaşarız.

fakat ezici bir çoğunluk hayır derse (%65-70 gibi mesela) işte o zaman hızlı giden bir araçta el freni çektiğinizde yapacağı etkiyi görebiliriz. eğer üstün bir çoğunlukla hayır oranı çıkarsa bir deyim olarak 'öldürmeyen kuvvetlendirir'i görürüz. insanların arasındaki o soğuk rüzgarlar dinerek yerine seviye atlamaya hazır bir toplum gelecektir. çünkü bu devletin çatısı altında yaşayan insanlar bilinçli olduklarını göstermiş olacaklardır ve korkularından arınmak için büyük bir fırsat elde edeceklerdir. insanlarımız arasındaki iletişim hiç olmadığı kadar güçlenecek ve toplum çok hızlı bir şekilde insani gelişmişlik değerlerini yukarı doğru tabiri caizse roketleyecektir. eğer bu olursa kardaşev ölçeğini tip 1 e tamamlayan toplum olarak da bir parıltımız olur.

yukarıdaki paragrafın devamı olarak böyle bir durumda herşey hükümet için ters tepecektir çünkü bu artık neyin ne olduğunu bilen bir milletle göz göze gelmiş bir hükümeti temsil edecektir. bu durumda artık hükümetin zararlı veya gizlemeye çalıştığı usulsüzlükler de birer birer ortaya dökülmeye başlayacaktır. her ne yaparsa yapsın (ister cb yapsın ister bb isterse bbb) artık gizlenen gerçeklerin de açığa çıkmasını engelleyemeyecekleri için tabiri caizse hükümet infilak etmek için geri sayım yapacaktır. erken seçim istenmezse genel seçime kadar ellerinde çiçekler kapılarda sırılsıklam bekleyen devlet yöneticileri görebiliriz. istifalar, ülkeyi terk edişler de buna eşlik eder ama saklanamayacaklarını bileceklerdir.

ne salladım ama :) sabah sabah önce yüzünü yıkamalı insan. bi kahve içmeli bişeyler atıştırmalı. böyle aç karnına 2 galetayla harbiden saçmalanıyor :D

işte önceden kazıyorlsr hazırlıyorlar, tek tek kazacaklarıma 300 500 kazıyorlar. türkiyede de bu şekilde

bir de bazıları erkenden alıp yerlerini garantiye alabiliyor. :) benim 80 yaşındaki ev sahibim mesela, 3-4 yıl önce tüm ailesine mezar satın aldı, hepsi beraber yatsınmış. hem kredi çekip aldılar, ilginç kafalar ama var işte.

arkadaşımın annesi vefat etti yakın zamanda. ondan duydum. mezarlıkta neredeyse 200 e yakın açılmış boş mezar yeri varmış. şaşırmış. sorduğunda önceden hazır ettiklerini söylemişler. özellikle kış aylarında toprak donduğundan dolayı kazmak zor oluyormuş. böyle pratik oluyormuş.

hatta ziyaret için 3 ay sonra gittiğinde o boş olan yerlerin nerdeyse tamamının dolduğunu ve yeni bir sıranın kazılmaya başlandığını gördüğünü söylemişti. bana da ilginç gelmişti.

Suni yav

Suni tabii ki.

www.youtube.com

gerçek sünger pahalı. bulaşık süngerinin 10 lusu 3 tl.

Ucuz olsun istiyorsanız kebirhost'u önerebilirim. Reseller yönetimi oldukça kolaydır.

ucuz istersen radore, cok ucuz istersen kebirhost.

Natro 10 sitelik kurumsal pro hostingde 40% indirim var. 60$ yıllık bugün kampanyanın son günü.

Hacı abi goo.gl tıkla ve deluxe paketi al çok harika

dizipub.com

tlc kendi sitesine eklemiş

www.tlctv.com.tr

Gölgesizler

Fiat 500. İtalya'da epey var da turkiye'de var mi bilmiyorum, cok guzel araba.

eski fiat 500

fiat500 bir yasam tarzıdır. fiat500 insanın kendine yakısanı giymesidir. 30 yasında bir erkege de yakısır. yenisi tabii.

Aziz Yıldırım Feto'nun arkasından atıp tutmuş. O da ona takmış.

Ciddiyim. Hüseyin Gülerce söyledi geçen gün CNN'de.

ihalelerle alakalı olduğu söyleniyor yıllardır. arkadan atıp tutmayla koskoca kulübün kaderiyle oynayacak kadar salak değildir feto bence.

cemaatin himmet adı altında şirketlerden, şahıslardan para talep ettiğini bildiğimize göre, muhtemelen aziz'in de buna karşı çıktığını varsayarsak -ki gs'li eski bir başkan böyle bir açıklama yapmıştı adını unuttum- mantıklı geliyor. tamam fb belki şike yaptı, ki aziz de bunu inkar etmedi, ama bunu şantaj unsuru olarak kullanan cemaatti. aziz karşı çıkınca da ipini çekmeye çalıştılar. şike yapmış olsa da helal olsun diyorum aziz'e ki hiç sevmem.

not: gs

şu ülkede büyük kulüplerden tarihinde şike yapmayan bir tanesi olduğuna inanmıyorum.

şike davasında olanlar gerçek miydi kumpas mıydı bilmem, ama bir yerlerde bir şekilde illa ki şike yapmıştır. aziz yıldırım yapmış mıdır yapmamış mıdır, orası ayrı konu.

galatasaray da, beşiktaş da ve hatta ağlayan trabzonspor da.

ama fethullah'ın bahanesine fenerbahçe yargılandı. diğerleri yargılanmadı. istendiğinde nasıl fenerbahçe ile ilgili bir sürü şey yazılıp çiziliyorsa, pekala diğerleri hakkında da yapılabilirdi, yapılmadı.

beşiktaş ne yaptı bilmem, ki demirören dönemiydi galiba, ünal aysal'ın bilmem kaç kişi galatasaray'dan başbakana oy veriyor diye açıklaması vardı. neden dokunulmadığı belli onlara. aziz onlardan olmadı. bu aziz yıldırım'ın dürüstlüğünü göstermez ama birilerinin adaletin üstünü örttüğünü, haksızlık ve ikiyüzlülük yaptığını gösterir.

ki galatasaray eski başkanlarından birinin, rica ile şike yapılırdı dediği bile vardı, çok eskilerden kalma.

edit: açıklama, 20 milyon galatasaray taraftarı ak parti'ye oy verdi şeklindeymiş, ünal aysal tarafından yapılan.

Bana kurt sorunuyla ilgiliymis gibi geliyor. Akp acilimin kendisine ciddi oy getirecegini, baskanligin kapisini acacagini fark etti. Bu oyu almak icin verdigi tavizler icinde doguda cemaatin temizlenmesi de vardi. Cemaatij kendisine oy olarak pek de faydasi olmadigini gormustu, buyuk ihtimal her konuda da anlasamiyorlar ve tam bir biat goremiyorlardi. O yuzden bu tavizi vermekte beis gormedi. Ama bunun sonu pis bitti. Cemaat ne kadar tehlikeli olabileceginin sinyallerini verdi ve savas basladi.

akp cemaate mecbur kaldı diye bir yazı okumuştum ve mantıklı da geldi açıkçası. yani sağlıklı bir araları zaten yoktu aslında. çünkü akp tek başına iktidara geldiğinde yer yerinden oynamıştı, şeriat mı geliyor vs. diye.. hatta erbakan'ın erdoğana karşı çıkması, muhalefet etmesi de bu yüzden miydi diye sorası geliyor insanın. yoksa erdoğan'ın hocası konumundaki bir adam neden öğrencisinin başarısını kabullenip arkasında olmasın? 28 şubat sürecinde "beceremediniz bırakın" diyen bir adamla işbirliği yapması erbakan'a feci şekilde koymuş olmalı. ancak rte'nin erbakan'a rağmen cemaatle takılması ne kadar yalnız bırakıldığının bir göstergesiydi bence. belki de erbakan'dan daha zekiydi rte ve en başında gayet güzel bir satranç hamlesi yaptı. hatta belki sol kesimle danışıklı dövüş bile yapılmış olabilir, sırf feto tehlikesinin farkında oldukları için.. ama 14 yıllık süreçte o kadar olay oldu ki ergenekon mu dersin, balyoz mu dersin bir sürü önemli olay. o yüzden hangisi doğru, hangisi oyun, hangisi hamle ayırt edemiyorsun. oyun diyip hafife almak da istemiyorum, zira intihar edenler oldu, hapis yatıp şerefsizlikle suçlananlar oldu. -ki eğer o insanlar, tüm bunları göze alıp, türkiye cumhuriyetine boynum kıldan incedir diyerek bu yola girmişlerse asıl kahraman onlardır diyebilirim-

bence erdoğan ya da onu oraya getiren -derin devlet- zaten tehlikenin farkındaydı ve bir süre rol yaptılar. çünkü ne kadar tek başınıza iktidara gelseniz de mevcut konumda önemli yerleri ele geçirmiş olan bazı kesimlerde bulunan insanlara ihtiyacınız olabilir.
feto ya da onu kullananlar, amaçlarının farkedilmediğini sandılar, ama en başında türk milliyetçiliğini, dirayetini, aklını biraz hafife almış olmalılar ki hayatlarının hatasını yapmaya mecbur kaldılar.

ya da her şey bizim çıplak gözle gördüğümüz gibi oldu ve rte artık laikliğin, atatürk ilkelerinin ne kadar önemli şeyler olduğunu anladı. yani güzel düşünmek istiyorum. umarım arkadan iş çevirenlerin, milletin psikolojisiyle oynayanların, hakkını yiyenlerin, hainlerin sonu gelir..

aslında acele etmedi. gayet kendi rutinlerinde devam ediyorlardı. akp ile ortaklaşa gidiyorlardı. sadece bir süre sonra devletteki paylaşım bir doygunluk noktasına geldi. yargı, polis, vs ele geçirebildikleri her yere girdiler ve geldi orada tıkandı. ele geçiremedikleri bir mit vardı. onu istediler. hrant dink suikastının arkasında bulunan cemaatçi polis ramazan akyürek'i erdoğan'a mit müsteşar'ı olarak önerdiler. erdoğan bunu kabul etmeyip kendi istediği adamı getirdi. bu güç palaşımında aslanların bir avı yakaladığında diğer aslanlara kükreyip dediği gibi bu et benim hakkım sen burada dur dedi. ama cemaat tsk'daki gücününde belli bir noktaya geldiğine inandığından ve abd'den de muhtemelen onay aldığından ileriki aşamada fidan'ı indirmeye kalktı. sonra karşı hamle dersaneler falan iş bugüne kadar geldi.

aslında 40 yıldır gizli takılan cemaat son yıllarda kendini gayet ortaya çıkarmıştı.stadyumlarda yapılan türkçe olimpiyatlarından, tv'lerde programlarda konuşulanlardan cemaatçilerin gün yüzüne çıkmaya başladıklarını görüyorduk. bu aslında devleti ne kadar ele geçirdiklerinin de bir göstergesiydi.

bana göre hataları en büyük güce ulaştıklarında topyekün bir taarruza geçmemeleri olmuştur. çok şükür ki olmadı öyle bir şey. erdoğan önce mit'i vermedi, sonra dersaneleri kapattı, ardına emniyeti ele geçidi, tv'lerini kapattı, para kaynaklarına kayyum atadı ve tsk'dakilere operasyon yapılacakken köşeye sıkışan tsk'daki fetocular darbe yaparak son bir hamleyle kurtulmaya çalıştılar. ama öne alınmış bu girişim şükür ki başarısız oldu. bu yılanların başını umarım komple ezeceğiz türk milleti olarak.

yani bence acele etmediler. süreç onları bu şekilde davranmaya itti. kademe kademe bozguna uğradılar.

Feto da yaslaniyo, omru azaldi sabir sabir nereye kadar olmeden su bizim cocuklari bi goreyim gozum acik gitmiyim demistir bence.

Ödeyemeyeceğinizi düşünüyorsanız göndermemenizi bir sene daha sınava hazırlanmasını öneririm. Arkadaşım düz lise mezunu, 130k oldu ilk senesinde ikinci senesinde yani bu sene 22k oldu (okul puanı 28kya attı) ve "ne olursa olsun tıp istiyorum, %50 ya da başka seçeneği ailem ödeyemez o yüzden tekrar gireceğim" diyerek şu an bir sene daha hazırlanma yolunda.
Bence olması gereken budur, aksi çok çok daha tehlikeli.
Yeni bir ortama girecek, internette yazılanlar da pek parlak değil Kıbrıs ve oradaki okullar hakkında. Diğer yandan özel okullar taksiti bir gün geçirdiğinde ders seçimine dahi izin verilmeyen yerler.

Not : Yine de oraya gitmesine karar verirseniz okulların yatay geçiş yöntemini araştırmanızı öneririm, sadece ortalama yetmiyor çoğunlukla. Okul kendi şartlarını da koyuyor. Diğer yandan genelde kontenjan çok düşük olduğundan ortalaması yakın olanlarda okul puanına bakılıp en yüksek alınmaya başlıyor o zaman Türkiye'deki başka devlet dişlerinden gelen öğrenciler yanında şansı sıfıra bile inebilir.

Bir tanıdığım Beykent mimarlıktan Yıldız mimarlığa geçmişti. Ortalaması yanlış hatırlamıyorsam 3,50 üzeriydi. Çalışırsa olabilir ama biraz şans gerekiyor. Böyle düşünen çok kişi var.

Teknik olarak mümkün ; iyi vakıf üniversitelerinde Burslu olarak okuyup odtüye Boğaziçi'ne ÖSS puanı ve not ortalamasını kullanarak geçen de gördüm
Taşradaki devlet ya da bazı vakıf üniversitelerinde paralı okuyup da büyükşehirlerde nispeten daha mazbut ist Ankara Ege vs gibi okullara geçen de gördüm
Kıbrıs tan Türkiye'deki vakıf ve devlet e geçen de var

Sakın ha sakın böyle bir varsayımla tercih yapmayın bu çok yanlış olur. Yatay geçiş başarının yanında şans işi ya da çok çok çok başarılı olacaksınız. Ki öyle bile garantisi yok. Zaten çok az kontenjan var ve talepler de çok fazla kardeşiniz başarılı olsa bile ondan daha başarılı biri gelir açıkta kalır. Risk büyük. Eğer durumunuz müsait değilse ücret ödeyemezse okuldan atılma riski olur. Kimse de şimdiden notlarının çok iyi olacağının garantisini veremez. Kıbrıs ya da Türkiye diş tıp gibi bölümler pahalı, Kıbrıs'ta hayat da çok pahalı. Kardeşiniz sonra dımdızlak açıkta kalmasın. Illa diş diyorsa 1 sene daha beklesin ve devlet kazansın sağlam olsun para sıkıntıysa

işin maddi boyutunu karşılayamıyorsanız alınacak bir risk değil.

Kumardan beter diyebilirim. Kıbrıs'taki üniversiteye ücretli ancak girebiliyorsa, çok yüksek not ortalamaları ile devlet üniversitelerine geçebilmesi ne derece gerçekçi?

Ayrıca devlet üniversitelerine geçişlerde, ilgili yılda alınan üniversite giriş puanının, geçiş yapılacak üniversiteden daha düşük olmaması şartı da olabilir. Dolayısıyla 4.0 ortalama yapsa dahi yeterli olmayabilir. Çok detaylı araştırmanız, geçiş yapılması düşünülen üniversitelerle görüşmeniz gerekir. Ben kesinlikle böyle bir riski almazdım.

Vakıftan devlete geçen -> evet iyi bir vakıf üniversitesinden, çok iyi bir devlet üniversitesine geçen tanıdığım var ancak ortalaması çok yüksekti, ayrıca Turkiye derecesi de vardı üniversite sınavında.

www.ygslyssistemi.com

çetenin ismi peaky blinders, isim olunca motamot çevirmenin bir manası olmuyor. benim bildiğim kadarıyla argo bir tabir değil.

www.reddit.com

Önyargıları savuşturmak ilk nedenim. İkinci olarak insanın bir olduğu kişi var bir de olması gereken kişi. Anonim olarak olduğum kişi oluyorum sanırım.

Siyasi nedenler. Onun dışında bir sıkıntım olmazdı sanırım.

Yakın çevre ve toplumdan gizlenmek

tamamen bu sebepten. gerçek hayatımı hiç karıştırmadığım sanal ortamlarda gerçekte yansıtamadığım şeyleri özgürce dışavurmaktan büyük zevk alıyordum. yeri geliyor olmak isteyip olamadığım kişi gibi davranıyordum, yeri geliyor etrafımdakilere diyemediklerimi, içimdekileri döküyordum. kimsenin bilmemesi, tanımaması, yargılamaması büyük konfordu. "her şeyden uzaklaşmak istiyorum ühühüh" modu işte, ne eksik ne fazla.

ama çok zor artık anonim kalmak, eskiden bi nebze daha kolaydı, şimdi herhangi bir yerden açtığın bir hesap illa feysle bişeyle bağlanıyor. ayak izi bırakmadan dolaşmak zor internette, biraz arasan bulamayacağın kimse yok. bu gibi sebeplerden anonim olma merakımı bırakmak zorunda kaldım, haliyle çok rahat hissetmiyorum kendimi sağda solda yazarken.

Mahalle baskısı hissetmeden rahatça yazabilmek. Keskin görüşlerim, hoşa gitmeyen sert ve dürüst cevaplarım var. Gercek hayatta çoğu zaman dilimi tutup kendimi bastırıyorum ama anonim kimliğim tamamen özgür. Yasal sıkıntı-sınırlandırmalar var ama o kadarı dokunmuyor.

Rahatça ibnelik yapabilmek için, kadın düşmanı gibi takılmak eğlenceli geliyor, önemsemiyorum gerçi ben anonim kalmayı, önemli biri değilim. Kimliğim kimse için anlam ifade etmez

Anonimken herhangi bir sınıf ayrımcılığına maruz kalınmadığı için. Aslında burada kimin hangi meslekten olduğu, nasıl bir eğitime kültüre, hayata sahip olduğu gibi bilgileri duyurulardan (soru ve cevap olarak) edinebiliyoruz; o yüzden tam bir anonimlik var diyemeyiz bence, ama yine de bir derece anonimlik var ve bu sayede karşımızdakini belirli kriterlerle yargılamadan anlamaya çalışabiliyoruz. Anonimliğin buna imkan vermesini seviyorum. Eşitlik sağlıyor.

- aklıma gelen ilk sebep; yeni çağın bize dayattığı "her an ulaşılabilir olmak" hadisesine karşı bir duruş göstermek. telefondan da her an ulaşılabilir olmak zorunda değilim, internetten de.

mesela; çalışanlarına iş telefonu veren bir patronun, o telefondan aradığı her saniye çalışanlarının o aramayı cevaplamak zorunda olduğu bir sisteme ifrit oluyorum. fakat bu bile daha dürüstçe bir davranış/yaklaşım. en azından, gecenin yarısı bile olsa patronun seni aradığında sen arandığından haberdarsın. gözlerine perde inmiş şekilde internete saçtığımız tüm verilerin kimler tarafından hangi an erişildiğine dair en ufak bir fikrimiz olamayacakken, bu kadar cesur olunabilmesine hayret ediyorum.

- diğer bir sebebim, sırtımdan mark zuckerberg gibilerin zengin olmasını istememem. içerik üretmek hadisesi internet dünyasında bir site (ya da oluşum olabilir, bu örnekte şirket) en değerli işi iken, biz hiçbir ücret talep etmeden "alın tüm hayatıma dair bilgileri içerik olarak sizin kucağınıza bırakıyorum, beni istediğiniz gibi pazarlayabilirsiniz" diyoruz.

facebook'a da reklam vermiş bir kişi olarak söylüyorum, tanıtacağım ürün için reklamın gösterileceği hedef kitleyi seçerken, pazardan armut seçer gibi, örneğin "istanbul'un x bölgesinde yaşayan, üniversite mezunu, 23-29 yaş aralığındaki, mütemadiyen starbucks'a giden kişiler" gibi bir hedef belirleyebiliyor olduğumu gördüğümde, tedbirsiz davranmış olsaydım o 'armut'lardan biri olarak seçilebilir olacağımı gördüğümde bu durum epey sinirlerimi zıplatmıştı.

bireysel olarak benim sırtımdan kazanılacak belki de birkaç cent civarındaki paranın mark zuckerberg için hiçbir şey ifade etmediğinin elbette ki farkında olmakla birlikte, yangına su taşıyan karınca misali, kendimce "ben senin pazarlayabileceğin bir armut değilim" demiş oluyorum.

- başka bir sebebim ise, bu fütursuzca paylaştığımız kişisel verilerimizin nerelerde depolandığına dair hiçbir fikrimiz olamayışı, bundan 30 yıl sonra karşımıza nerede nasıl çıkabileceğini ve bizi hangi konuda zor duruma düşürebileceğini öngörmemizin imkansız oluşu. bugün arkadaşlarımızla çekildiğimiz ve bize o anın büyüsüyle çok tatlı gelen bir selfie, 15 yıl sonra çok komik ya da absürd karşılanıyor hale gelmiş olabilir. şimdi 20 yıl öncenin bazı fotoğraflarına bakıp "ulan ne salaklarmış, hele şu kıyafete bak" diye dalga geçtiğimiz fotoğraflarda bile insanlar en azından azami şekilde düzgün poz veriyorlardı. eh, gün geldiğinde bu fotoğraflar -abartarak örnek veriyorum- cumhurbaşkanı, yahut da önemli bir şirketin kritik bir pozisyonuna geldiğimizde (ya da gelme ihtimalimiz olduğunda) hakkımızda yapılacak background check'te karşımıza çıkabilir. o şirket, kendi PR'ını düşünerek "kusura bakma, seni bu pozisyona getirmek istiyorduk, ama rakiplerimizin eline, halkın önemli bir kısmının alenen dalga geçmesiyle sonuçlanacak bir koz vermek istemiyoruz" diyebilir ve bir bakıma haklı da olur.

aslında daha başka sebepler de sayabilirim. ama bence bunlardan herhangi bir tanesi bile anonimliğe azami ölçüde dikkat etmeyi gerektirmeye yeter sebeptir.

son olarak şunu söylemeden geçemeyeceğim; anonim olmaya çalışan insanlara, böyle bir endişe taşımayan insanların "aman be, sen de kendini fasulyeden nimet sayıyorsun", "ya sen de sanki bana FBI başkanı öfff" gibi şeyler söylemeleri, neresinden bakarsak bakalım tercihlere saygı göstermemektir. o hep eleştirdiğimiz, kendinden farklı herkese ateş püsküren, dışlayan/başkalaştıran anadolu çomarlarının yaptığı da tam olarak budur.

the missing'i sevebilirsin. bence çok başarılıydı ilk sezon.

bu kriterlere uyan ingiliz dizisi olarak bir tek "humans" geldi aklıma.

www.imdb.com

The lost room

Broadchurch

www.imdb.com - tom hardy

mini dizi- ascension

Wayward pines

Peaky blinders!

ingiliz dizisi check, non komedi check, mini dizi fail.

hafif mafyavari dizi. ama süfer.

cevap için değil ama favladım silmeyiniz :)

the missing taş gibi.

london spy

the lost room +1
the missing +1
the night manager
11.22.63 amerikan ama görselden falan kotaracağını düşünüyorum.

yargıtay süreci var.

Uzun olmayan hapis cezalarinda -ki Yargitay sureci baz alindiginda 5 yil uzun bir surec degil- saniklar tutuklanmiyor. Hatta Can Dundar ve Erdem Gul daha onceden Anayasa Mahkemesi karariyla tahliye edilmemis olsalardi bugun verilen karar ile tahliye edilirlerdi. Yargitay sonrasi dosya kesinlestiginde, bozulmazsa tabi cezaevine girecekler. Verilen cezanin 2/3'sini yatacaklar. Daha once iceride kaldiklari sure de bu 2/3 olan sureden mahsup edilecek.

mahkemenin kararı "nihai" değil, tutuklama olmadı. temyiz safhası beklenecek.

pazarlık payı bırakmış haşmetlimiz herhalde.

Herhangi bir dış muhalefet olasığının tamamen ortadan kalkması
+
parti içi muhalefetin oluşmaya başladığı an kafasının ezilebilmesi ve bu durumda dahi mutlak iktidarı mükemmel biçimde koruyabilmek.

için gerekli olan buffer.

arada çıkabilecek çürük elmalar için

Genel seçimlerde milletvekili seçilen isimler arasında meclis başkanı ve meclisin kurullarına kişiler seçilir. Bu kişiler artık oy kullanamazlar, partilerüstü bir konuma gelmiş olurlar. Yani bir parti tam 276 vekil çıkartırsa bunun bir kısmı bu tip görevlere gideceği için, başka partiden destek gelmezse hükümeti kurmak için güvenoyu alamaz. 330 ve 367 sınırları için de aynısı geçerli.

fat32, ntfs bunlar standart. ha hfs/ntfs sorunu çıkartmazsa ayrı.

Biberr var rexx'in sokağında bu dediklerini yapabilirsin sanki

Teacher's Pub'da iç mekan hafta içi tam da istediğin gibi oluyor.

www.nytimes.com

01:19

saatler normalde gece 4'den 3 aliniyor. :)

antibiyotikten hizli ne olsun? hemen iner de. asil sen bi disciye git, bak bakalim iltihapin kaynagi neymis.

eczaneye değil doktora gidip antibiyotik alın. sıcak hiçbir şey tüketmeyin. buz kalıbı, dondurulmuş sebze falan varsa onu tutun şiş olan tarafa. geçmiş olsun.

Benim diş hekimim antibiyotik yanında flagyl vermişti, apseyi indirmesi için. Normalde ishal için evet ama apseye de faydası varmış. Bir de şişken doktora gitmenin bir faydası yok iltihap dağılmadan hiç bir işlem yapamıyorlar.

Diş hekimine görün, antibiyotik türünü o seçsin.

@aman sen de yarısından yakalamış. Flagyl de antibiyotik.

İlk önce diş hekimine giderej muayene olmanızı öneririm, ilaca başlamadan dişten drene etme vb gibi bir durum olabilir, sonrasında alınacak antibiyotik daha etkili olacaktır, diğer türlü kitle sertleştikten sonra müdehale zorlaşabilir ya da uygun olmayan antibiyotiği yetersiz doz vb kullanmak daha fazla ilaç tüketmenize yol açabilir, enfeksiyon geçtikten sonra hem onu hem de kullandığınız ekstra antibiyotiklerin etiklerini atmak için vücudunuzu daha çok yorarsınız. Diş enfeksiyonlarında antibotik kullanımı ile ilgili:

onurozturk.com

yes, bu da yenı bı durusları degıl zaten.

sorunun amacını bilmiyorum ama adamların nerede duruğuna değil ne dediklerine bakmalı. şu an medyada cemaatten iyi muhalefet yapan yok. maalesef.

bola?

preparednessadvice.com

kafka. ama yerinde olsam bira değil rose şarap içerdim.

etrafına baka baka yürü büfeciler hariç çoğu mekan öyle. üstteki entry burger house'ın karşısında my chef diyor.

my chef, thales (bunlar barlar sokağının bir üst paralelinde)
yer, muaf, güverte, pedro (bu yeni açıldı ama dışardan hoşuma gitmişti ve istediğin gibi olması lazım) (bunlar moda'da)

Zeplin

mosquito cafe var barlar sokağının karşısındaki sokakta. tabii öyle restoran değil. yıllardır giderim, alkolsüzdü. kışın gittiğimde bira servisi başlattıklarını görmüş idim, devam ediyordur herhalde.
bir de restoran değil aslında ama hani illa restoran olsun demiyorsanız, birçok barın mutfağı oluyor zaten. :i
biraz daha restoranımsıysa thales ve kafka +1 diyüm.

Zeplin

my chef çok güzel yer. rexx'e gelmeden önceki köşede

Kokoreç-bira seversen mercan süper olur.

Boğanın hemen orda Redkit var

mosquito +1

en hesaplısı mosquito herhalde, onun sokağında az ilerde bi mekan daha var ben gittiğimde alkol lisansı alamamışlardı hala ama şimdi almış olabilirler.

mychef gereksiz pahalı ve lezzetli değil bence.

beppe pizza

Mosquito da Erol abi yemeyi unutma

Dikotomi?

cumhurbaşkanının hükümeti kurma görevini ilk vermesinden itibaren 45 gün diye biliyorum.

evet 45 gün. ama kaç gün kaldı onu bilmiyorum.

45 gun sonrasında cb gorevı baska bırısıne vereiblir.

cumhurbaşkanı 9 temmuzda Ahmet Davutoğlu'na hükümeti kurma görevi verdi.
45 gün içinde hükümet kurulmazsa, ya başka bir milletvekiline (teamüller gereği kılıoçdaroğluna) hükümeti kurma görevi verecek, ya da isterse erken seçimi kararı alacak.

24 Ağustos.

aslında teknik olarak sonsuza kadar gidebilir. 45 gün içinde kurulamaması durumunda cumhurbaşkanına seçimlerin yenilenmesi konusunda anayasa yetki veriyor.

lg'lerin kronik arızaları vardır. kasa çatlaması var örneğin lg g3te. bence çok da takılacak bir konu değil.

n11 üzerinden kampanya ve kuponları beklerseniz 1200 liraya 32gb lg g3 alabilirsiniz. 32gblı versiyonunda ram 3gb.dır ve ortalama kullanıcıyı 2 sene boyunca çok rahat ettirir.

Xperia z2 kullaniyorum ben, cok memnunum. 1300e filan sifirini alabilirsiniz. daha 2-3 yil goturur.

Bulabiliyorsanız Nexus 6, bulamıyorsanız Nexus 5.

android uyumlu derken?

androide birebir uyumlu sadece nexus var.

diğer tüm marka ve modeller androidle yüzde yüz uyumlu olamıyor.

davalı tarafın yüksek yerlerde tanıdığı varsa tehdit edilmiş olabilirler.

büyük kısmı geri kafalı.

ben de bir iki örneğine şahit olana kadar konduramamıştım bu davranışlarını. ama bu tür kararları alanlar özel hayatlarında da böyle düşünüyorlar.

Himmet Dayı, bir değil iki değil! Sürekli böyle saçma sapan kararlar veriyorlar yahu. Problem nerede onu anlamaya çalışıyorum.

bence tehdit ediliyorlar başka açıklaması yok.

Kafalarını duvara sürtüp kıvılcım çıkartamıyoruz da ondan. Daha farklı bir yerden örnek vereceğim: www.radikal.com.tr

Bahadır'ı tanırdım, düzgün, entelektüel, iyi bir insandı. Şerefsizce bir saldırıda öldürüldüdü beş paralık değeri olmayan itler tarafından.

Görüntülerde bir mekan sahibinin elinde bıçakla Bahadır'a yöneldiği açıkça görülüyor. Ortada ölüm var, ancak saldıran 12 kişiden sadece 4'ü tutuklanmış. Hah, ben o adalete kalıp kalıp sıçarım işte.

geri kafalılıkla ne alakası var lan?
geri kafalılar çocuklara tecavüz edilebilir mi diyo?

Ağır Ceza hakimleri pek de yüksek maaşlarla çalışan memurlar değiller.

hakimleri bilmem de devletin (ve kanunların) vatandaşa karşı suç işleyenlere genel bir hoşgörüsü, bir sevecenliği var. devlete karşı bir suç işle bak ne yapıyorlar ?
mesela rahşan affıyla bir çok katil hırsız salındı ama devlete karşı suç işleyenler af kapsamı dışında bırakıldı.

öncelikle memlekette hukuk yok. ama bu kadar basit de anlatmak mümkün değil bu mevzuyu.

diğer ve en önemli nedenlerden biri yasaların çok geri olması. örneğin çocuk diye adlandırdığın bireyin bir suça maruz kaldığında rızasını cezada dikkate almıyor olman lazım, yasa al diyor, hakim de bazen mecburen bazen de kendisi de öyle düşünerek veriyor kararı.

bir diğer konu türkiye'deki yaygın ideolojinin kadına yönelik suçlarda kadını suçlu olarak görmesiyle ilgili. yani kadın taciz ediliyorsa bunun kadından kaynaklı olduğunu düşünüyorlar çoğu zaman. e hakimler de bu zihniyette zaten. o yüzden bu kararları verirken takdir haklarını kadınların aleyhine kullanabiliyorlar.

işin diğer tarafından basının yargı kararlarını özet ve işine gelecek şekilde aktarıyor olması. bu olayda vardır yoktur bilmiyorum ama kararların bir çoğu basında yer aldığı gibi olmuyor. çarpıtma ve dayatma gırla gidiyor.

bizzat gördüğüm bir dosyada, medyanın o haberi nasıl verdiğini görünce ağzım açık kalmıştı. magazinleştiriyorlar özet olarak.

bingölde bir hakim olduğunu düşün senin oturduğun lojmana,adliyede koruman olarak polis veya asker veriyorlar.dava içinde ve dışında muhattap olduğun insanlar hep polis ve asker maalesef bu yüzden hakimler polis ve askere verilecek cezalarda cesaret edip en yükseğinden cezalara hükmetmiyorlar hatta gördüğün gibi ceza bille vermiyorlar

türk yargılamasında, cinsel istismar suçlarında böyle bir yargılama geleneği yerleşmiştir. "evine rıza ile gitmek" ile cinsel istismar suçunun oluşumunu rıza sonucu meydana geldiği değerlendirmesi tamamen bu hatalı ve gelenekçi bakış açısının sonucudur. bir önceki ceza kanununda, bilindiği üzere sanıklardan biri evlenmeyi kabul ettiği takdirde ceza düşüyordu.

mağdure 15 yaşından büyük olduğu için de böyle bir değerlendirme yapılmış olabilir. daha önce n.ç davasında yargıtay maalesef bu şekilde "rıza" yorumuna dayalı haksız, hukuka aykırı bir değerlendirme yaparak bu konuda içtihat oluşturmuştur.

18 yaşından küçük olan her birey çocuk olarak değerlendirilmelidir. ceza kanununu sistematiğinde değerlendirme kıstası 0-12 yaş, 12-15 yaş, 15-18 yaş ve 18 yaş üzeri gibi son derece anlaşılmaz. bu algıyla, mağdurlar açısından da bu sistematiğe bağlı değerlendirme yapılıyor. yüksek yargıçlara, "rıza"nın çok ciddi bir şekilde açıklattırılması gerekiyor. cesur hakimler ve savcılar olmadığı sürece gelenekçi bakış açısıyla bu tarz kararları yadırgamamak lazım.

çocuğun yaşının dışında, kararda en kan dondurucu kısım "genel hayat tecrübesi ile sonucu öngörebilmesi" şeklindeki ifadelerdir. 15 yaşında bir çocuğun genel hayat tecrübesi gibi abuk subuk bir değerlendirme içerisine girilmesi aşırı derecede anlaşılamaz ve ürkütücüdür. bir suça maruz kalmak, hiçbir hayat tecrübesi ile ya da öngörme ile mümkün değildir. isterseniz 40, isterseniz 70 yaşında olun.

sorun islamda.

ne için kullanıyorsun bilmiyorum ama 4gb ram düşük.

Uzak durman daha iyi olur ram dusuk. Cok degisen hayati degistirecek future yok zaten. Ben pisman oldum. Maverick gayet iyiydi benim icin. 10GB RAM + SSD

ram'i en az 8 yaparsan tadı çıkar. yoksa lion'a devam. belki mountain lion'a geçebilirsin ki şiddetle tavsiye ederim. lion'a göre daha az sorunsuz.

Cok eski surumdesin. Ben olsam gecerdim.

Peygamberimiz sakallarını keserken bıyıkların dudağı kapatmamasını tavsiye etmiştir. o yüzzden sakal bırakan ya da bırakmayan müslümanlar üst dudağı örtmeyecek şekilde traş ederler...bu olaya badem bıyık denmesi hakaret amaçlıdır.

wikipedia doğru aslında. yakın döneme kadar hitler bıyığına badem bıyık denirdi, halen de denilmekte gerçi. uzamış bıyığı dinî yönden tercih etmiyorlar. sünnet olduğu için falan olabilir. mesela ortadoğu coğrafyasında sakalı uzamış ama bıyıkları tıraşlı bir sürü tip var. bkz. cüppeli ahmet hoca.

bıyık ve sakal ezelden erkeklik ve kimlik ifade eder.

cumhuriyetle beraber sakalların mahkum edilmesi bu topraklar dahilinde sadece bıyığa vurgunun artmasına sebep olmuş olabilir.

hitler'in bıyığı dönemin asker modasını izler. "nasyonal sosyalizm" ise hem askerli hem bıyıklıdır.

ismet inönü'nün bıyığı kısaydı. adnan menderes'in bıyığı da kısaydı. necmettin erbakan'ın bıyığı da kısaydı.

ideolojik bıyıklar sınıfının son darbeden beri kazananı badem bıyık. siyasal islam'ın badem bıyığı çeşit çeşit.

baas ile şebbiha başka şeyler.

çünkü ahlaklı ile ahlakçı farklı şeyler. bu arada neden yeni nesilde sözlük kullanma alışkanlığı yok? sorunuzun yanıtı sözlüklerin ahlakçı ve ahlakçılık maddelerinde yer almakta:

tdk.gov.tr

orhan pamuk'un icat ettiği bir sözcük değil. sözlüklerde yer alan ve belirli bir anlamı olan bir sözcük.

edit: tdk'dan madde madde link verilemiyor. siteye girince bir zahmet siz ahlakçı ve ahlakçılık olarak aratın.

microfiction, ciddi olduğuna inanamıyorum. TDK'ya mı yönlendirdin beni gerçekten? Sorumun yanıtı sözlüklerde yer almıyor. Ahlakçı kelimesinin resmi anlamını sormuyorum. Mutluluk/mutsuzlukla ilişkisini ve yukarıda bahsettiğim yazarların neden bu kelimeyi tercih ettiklerini anlamaya çalışıyorum.

Ayrıca yeni nesil olduğumu da nereden çıkardın?

belki yüzeysel gelecek ama nacizane fikrim, cinsel hayatın noksanlığının insanı mutsuz etmesi ve bir süre sonra o insanların -kıskançlık temelli- cinsellik yaşayanlara karşı daha ahlakçı yaklaşması olabilir.

ben ahlakçı deyince başka insanların ahlak kurallarına uyması gerektiğini düşünüp bunu savunan ve başkalarına da bunu empoze etmeye çalışan gibi bir manaya varıyorum. yalnız bunu mutsuzlukla nasıl bağdaştırmış onu bilemiycem, kitabı okuyan birileri bilir diye düşünüyorum. tahmin etmek gerekirse, mutlu olmaya çalışmayı bırakn huysuz ve kafayı başkalarının ahlaklı olmasına takmış biri olarak tanımlamış diyebilirim ama çok zayıf bir düşünce olucaktır kitabı okumadığım için.

neden ahlaklı yerine ahlakçı demiş derseniz verdiğim yanıtı almanız doğal. çünkü pamuk'un kullanımları gayet açık. yazar ahlakçı sözcüğünü tercih etmiştir çünkü anlatmak istediği şey tam olarak ahlakçı biridir. milliyetçi veya nihilist birini anlatmak isteseydi bu sözcükleri seçecekti. ahlaklı yerine ahlakçı sözcüğü neden tercih edilir sorusu bence abes bir soru. müslüman yerine neden islamcı tercih edilir gibi bir şey.

sorunuzun yanıtı: ahlakçı insanın mutsuz olması doğal. çünkü baktığı her davranışta kendi ahlaki değerlerine uyulmadığını görüp onun düzeltilmesi yolunda ya müdahalede bulunacak ya da kendi kafasına takacaktır.

öte yandan mutsuz insan da diğer insanların mutluluklarına müdahale edecektir. zira ahlakçılık da bir açıdan böyle bir şeydir. başkalarının mutluluk duydukları eylemler çoğu kere ahlaksız olarak nitelenir ahlakçılarca. sevişmekten müzik icra etmeye kadar akla hayale gelebilecek pek çok neşe kaynağı tarih boyunca ahlakçılar tarafından tahakküm altına alınmaya çalışılmıştır. (bkz: taliban)

2. maddede ka'nın mutluluğu için hiçbir şey yapmamayı hayata uygulanacak ahlaki bir ilke olarak aldığını görüyoruz. böyle ahlakçılar vardır.

edit: bu arada türkçe sözlükler tatmin etmezse ekşi sözlük'te ve wikipedia gibi mecralarda da ahlakçı, ahlakçılık, moralism üstüne bayağı şey bulabilirsiniz. siz her ne kadar sorunuzun yanıtının orada olmadığını söyleseniz de aslında apaçık orada duruyor.

------- SPOILER -----------
------- SPOILER -----------
------- SPOILER -----------
------- SPOILER -----------




Samaritan'ı Harold Finch'in üniversiteden arkadaşı yarattı, ikisi de benzer proje üstünde çalıştıkları zamanda Makinenin devlet tarafından alınmasıyla artık ihtiyaç olmadığı için rafa kaldırılmış bir proje. Daha sonra devlet için çalışan mafyavari bir organizasyon tarafından devlete bir Makine alternatifi olarak sunuluyor, sebebi ise Makinenin kimse tarafından kontrol edilememesi. Devlette kendi kontrol edebileceği bir sistem olarak bunu alıyor işe. tabi ki kontrolü yine bu mafya bozması grubun elinde.

komplo teorisi değil de vicdansızlık etkili. Siz 100 kişi kapasiteli tekneye 700 kişi doldurursanız kul yapısı gemi batmayıp da ne yapsın?

www.ntv.com.tr

şuradaki görsele bakarsan anlarsın.

suya kayganlaştırıcı döküyorlar büyük gemiler rahat geçsin diye.

kılavuz deniyor galiba bu gemilere. romorkör de olabilir. yangın anında müdahale ediyorlar, böyle büyük önemli gemiler de gelince karşılama töreni yapıyorlar su sıkarak. havalimanlarında da yeni uçuş noktasına ilk gidildiğinde ya da filoya yeni tayyare katıldığında böyle karşılarlar.

bunlara eskort denmiyor.
kilavuz, yahut ingilizcesiyle "tugboat" deniyor.

su fiskirtma ozellikler, yangina mudahale edebilmek icin.
ancak, gemicilik geleneklerinde olan baska seyler de var.
misal; bir geminin (disidir gemiler) bekareti icin su puskurtuyorlar. ilk yolculugu sona erip, ilk kilavuz talebinde bulunan gemi icin havaya su sikmak gemici gelenegi (surada aciklaniyor www.maersklinesocial.com)

bazi durumlarda kutlama, sov amacli vb. de yapiliyor bu durum.
ozel bir gemiyi karsilama icin, yahut tanik oldugum ve tugboat'larin da kullanildigi bir sahne gosterisinde arka planda dans eder gibi manevra yapip su puskurten tugboat'lar gibi. vs.

Bir ust yorum herseyiyle dogru ancak bir duzeltmeyle: tugboat kelimesi turkce'de romorkor olarak geciyor, agent boat ise kilavuz. Mobilden girdigim icin resim ekini gorememekle beraber yapilan tanimlardan anladigim kadariyla resim yangin sondurme (ekstra) ozelligi olan bir romorkor.

littlefinger'in planıydı ve zehirleyen kişi de olenna evet. Littlefinger tabiri caizse sırf piçliğine yaptı denilebilir. Olenna'nın çıkarı ise; Joffrey'den sonra succession sırasında Tommen var o da Joffrey'e göre çok daha uysal ve kontrol edilebilir bir çocuk. Joffrey'nin garip fantezileri var, Margeary'e zarar verme ihtimali var vs.

1)evet, lady olenna sansa'ya armağan ettiği aksesuardan parti esnasında kopardığı içi zehir dolu taşlardan birisini kullandı. çünkü joffrey psikopat manyağın teki ve torununu böyle bir çocuğun eline teslim edemezdi, ayrıca kontrol etmesi ve manipüle etmesi de mümkün değildi. torununun güvenliği ve taht oyunları işte motivasyonu...

2)evet baelish ile beraber planladılar

akp 276 den az milletvekili çıkarırsa ve Hükumet kurma yetkisi verilip hükumeti kuramazsa. olaylar gelişir ve dediğin gibi olabilir.

276 sı doğrusu editi

ben de şöyle bişey sormuştum. (git: 929733)
yani 3'ü birleşip biz böyle bişey düşündük diyemiyolar da cumhurbaşkanı ahmet sen bi hükümet kur bakıyım şeklinde gelişiyor sanırım olay.

Seçimden sonra Cumhurbaşkanı parlamentodan bir milletvekilini başbakan olarak atar ve hükümeti kurma görevini verir. Başbakan hükümeti parlamentodaki mv'lerden ya da dışarıdan atamalar yaparak oluşturur. Bu hükümetin parlamentodan güvenoyu alması gerekir. 267 mv muhabbeti buradan çıkıyor zaten. yeni hükümet güvenoyu alamazsa başbakan cb'ye istifasını sunar ve cb yeni başbakan ataması yapar. yeniden hükümet kurulur. ta ki güvenoyu alana kadar. teoride bu iş böyle.

pratikte ise atanmış başbakan güvenoyu alamayacak hükümet ile güvenoylamasına girmez büyük ihtimalle. yani akp 267 mv kazanamazsa dahi hükümeti kurma yetkisi alacaktır. önemli olan akp'nin kolasiyon talebine cevap alıp alamayacağı. eğer akp güvenoylamasında 267'yi geçecek mv sayısına ulaşır ya da kolasiyon sağlayabilirse hükümeti kurar.

Olay soyle, secimlerden sonra iste mv'ler belirleniyor, cumhurbaskani, en cok mv cikaran partinin genel baskanina hukumet kurma yetkisi veriyor. Ister 350 ister 250 olsun. Kurulan hukumete guvenoyu verilmesi lazim bunun icin de salt cogunluk araniyor yani 276.

Partinin 276 mv'si varsa kendi basina kurup guvenoyunu aliyor meclisten. 276'dan az ise guvenoyu alamayacagini bildiginden koalisyon hukumeti kurmaya calisiyor. Atiyorum 240 mv var, 60 mv cikaran partiyle koalisyon kurup guvenoyu aliyor.

Bildigim kadariyla guvenoyu alamazsa sonraki partinin genel baskanina yetki verilebiliyor. Akp ile kimse hukumet kurmazsa chp mhp hdp kurabilir.

hükümet kurmak için 267 değil 276 mv gerekli.
kurulacak hükümet yetkisinin cb verir. teamüller gereği; bakın yasal olarak değil, burası önemli; en yüksek oy alan partiye verilir.
bu anketi metropoll yayınladı. cemaatin anketçisi. cb seçiminde ekmel i kazanacak demişlerdi. yani burada akp ye 5 puan eklemek lazım. dolayısıyla 47 yi bulup, hdp barajı geçse bile 300 e yakın mv çıkarıp, tek başına kurar akp.

sonuç olarak cb kimseye yetki de vermeyebilir. o zaman erken seçim falan fistan.

öncelikle şöyle bir hesaplama aracı var.

secimharitasi.com

soruda verilen oy oranlarını girdiğimizde çıkan milletvekili sayıları şu şekilde;

AKP: % 42 - 260 mv
CHP: % 27 - 136 mv
MHP: % 18 - 97 mv
HDP: % 10 - 57 mv

Bu durumda AKP tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu sağlayamıyor. Koalisyon kurmak zorunda. Mhp yada Hdp ile koalisyon kuramazsa, hükümeti kurma görevi Kılıçdaroğluna verilir. Chp + Mhp + Hdp koalisyonu matematiksel olarak mümkün. Ha Akp bunu önlemek için ülkeye atom bombası bile attırır o ayrı mesele.

Diğer senaryo ise Hdp'nin barajın altında kalması. Aynı oy oranlarında Hdp'nin %9 aldığını varsayarak hesaplama yapalım.

AKP: % 42 - 305 mv
CHP: % 27 - 145 mv
MHP: % 18 - 100 mv
HDP: % 9 - 0 mv

Maalesef Akp yeniden tek başına iktidar oluyor. Aynı tas aynı hamam devam. Oranlar ve olası milletvekili sayıları 1-2 puan düşebilir- çıkabilir. Ama genel tablo bu şekilde.

edit:
@enkolaykullaniciadi Metropol'ün anketi güvenilir mi bilmiyorum. Ama Akp'nin %47 oy alacağına kesinlikle inanmıyorum. %40'ın altına düşmez ama %47 abartı olmuş. (Trafo ve kediler hesaplamaya katılmamıştır)

Hakan Bardakçı "Mhp %18'in altında kalsın mesleği bırakırım" diyor. Çözüm sürecine tepkili olan sağ seçmen Bahçeli'ye rağmen (ki başkası olsa artış %10dan az olmazdı) Mhp'nin oyunu artıracaktır. www.haberler.com

Chp son zamanların en iyi seçim kampanyalarından birini yapıyor. Ön seçim, ekonomi ana temalı seçim kampanyası vs. olumlu adımlar. Chp'nin de oyunu artıracağını düşünüyorum.

Hdp bağımsız girerken %5-6 oy alıyordu. O zamanlar aday göstermediği iller de vardı. Şimdi parti olarak giriyor. Oyunu artıracağı muhakkak. Tek mesele barajı geçip geçemeyeceği.

Tüm bu partiler oyunu artırırken Akp'nin %47 oy alması imkansız.

bulunduğunuz yerin belediyesi ile görüşün. muhtemelen onlar topluyordur. hatta kargo derdine girmeden gelip alma ihtimalleri bile mevcut.

Giysi toplama kutuları var çeşitli kurumların. En yakın kutuya bırakın

Ürolojiye gitmen lazım. Erteleme ama.

böbrek taşı düşürürken yaşamıştım. ürolojiye gideceksin.

Sigortanız olmasa da makul bir ücret karşılığında devlet hastanelerinden faydalanabiliyorsunuz bildiğim kadarıyla.

sigortaniz yoksa ve doktora gitmek istemiyorsaniz, eczaneden bir antiseptik ve antikbiyotik alin, 3 litre su icin, 1 gun bekleyin bi duruma bakin. ciddi bir sey olmayabilir, basit bir idrar yollari enfeksiyonuysa gecer gider.

hepimiz ölecez ama acısız olur umarım.
panik yapmayın , yediklerinizi ve içtiklerinizi gözden geçirin , doktora öyle gidin soracak.

doktora gidin. lütfen!

kan işemek çok acil bir durum değildir sıklıkla.

geçici bir durum olabilir. ayrıca yediklerin de idrarı kızıllaştırmış olabilir.

çok asitli içecek içiyor musun?

böbrek taşı veya idrar yolu enfeksiyonu. ürolojiye gidin.

doktora gitmelisin

Gross hematüri aksi kanıtlanıncaya kadar ciddi bir bulgudur. Böbrekler, idrar yolları ve mesane incelenmelidir.

beslenmeni düzelt

Ben seneler öncesinde aynı durumu ihmal edip gitmemiştim ancak nefrit çıkmıştı. 1 hafta yatırmışlardı hastanede. Hemen git derim.

sağtğ

SARTR diyorum ben, daha doğrusu I'yı mümkün olduğunca kısa tutarak SARTIR. diğer türlüsüne dilim dönmüyor valla uğraşamam hiç.

Sartir

kasma bosuna. rghh lamak zorunda degilsin.

sartre diye okuyorum. fransiz gibi okumak zorunda degilim. fransizlar bizim isimlerimizi dogru mu okuyor sanki? adamlar onemsemiyor bile. kendilerine nasil kolay geliyorsa oyle telaffuz ediyorlar.

normalde tüm dillerin aksanını biliyorum ama sende benim gibi yerine göre yap işte ,kürt bir arkadaşınla konuşurken can paul sartre de, daha ciddi bir yerde söylemen gerekirse jön pou sahtra de de getsin

(bkz: sözlükte artan ırkçılık)

(bkz: ekşi sözlük'te artan ırkçılığın sebebi)
(bkz: ekim 2014 ekşi sözlük ırkçı baharı)

Ilık duş

www.livestrong.com

1- 5-10 dakika süre içinde 1 litre su içiyorsun.
2- Yüksek C vitaminli meyvelerden 3 porsiyon yiyorsun (portakal e.g.)
3- Sessiz sakin bir yerde uzanıp 1 saat dinleniyorsun.

ilik su ic, öyle buz gibi cesme suyu degil, hafif ilik su ic. önceden izledigin sevdigin bir komedi filmini 5-10 dakika izle.

Kendi kendini rahatlat, güzel şeyler düşün. Uzan, yavaş yavaş nefes al ver. Hatta ağzını ve burnunu kapatarak nefes vermeye çalış bir iki kez.

gözlerini kapa, yavaş yavaş sanki bir çiçeği koklar gibi burnundan nefes al
sonra da mumu üfler gibi yavaşça nefes ver..
Bunu bir 5 dakka yap.

Geçti mi?

gözlerini kapayıp ellerinle bastır. yüzünü sıcak suyla yıka

Evet, cinsiyetçi bir deyim. Bunun gibi birçok deyimimiz var. Kullanmamaya özen gösteriyorum. "İnsan gibi yap şu işi" derim ama.

Gerçi TDK "adam=insan" eşitliğini sunuyor ama çoğunluğun aklına insanın geldiğini sanmıyorum.

bence evet.
"kiz gibi" de ayni sekilde.

"erkek sözü" var bi de.

Hayır değil. Maalesef bazen çok düz ve şekilci düşünüyoruz.
Evet "kız gibi" cinsiyetçidir. Aşağılamadır. "Karı gibi" demek de öyle. Çünkü aşağılama amacıyla kullanılır.
Ama adam gibi öyle bir anlamda kullanılmıyor. Kullanılamaz da.
Öncelikle kelimenin kullanım amacına bakalım. Bir şeyi "adam gibi yap" derken bu "erkek gibi yap" anlamında kullanılıyor mu? Çoğu zaman hayır. Bahsedilen şey işi doğru dürüst yapmak. Kaldı ki kelimenin birincil anlamı insan. Yani adam gibiden kasıt "insan gibi" oluyor aslında. Ama her konuda olduğu gibi kadın-erkek eşitliği söz konusu olduğunda şekilciliğimiz devreye giriyor. Böyle saçma sapan şeyleri mesele yapıyoruz.

cinsiyetçi olarak kabul ediliyor ortamlarda. ben de pek kullanmamaya çalışıyorum fakat meseleyi çok büyütmüyorum, kullananı da yadırgamıyorum.

evet cinsiyetçi

kullanimina bagli olsada, büyük oranda degil.

oturmus bir kalip, adam türkce de ayni zamanda insan demektir, insan gibi yap demektir yani, dogru düzgün yap anlaminda.

cinsiyetci degildir, fakat kiz gibi cinsiyetcidir.

anten +1

adam gibi yapmakla "adam mısın lan sen" aynı şey değil.
düzgün yapmak manasında kullanıyoruz. "kız gibi" derken de aslında "çok nazik davranıyorsun biraz hoyrat ol" denmek istiyor.

hayır. adamın kızı erkeği olmaz.

buz gibi cinsiyetçi. karı gibi kıvırmanın alemi yok.

@hobarey bilale anlatır gibi değil bilal gibi anlatmışsın aynı :D

arapça adm kökünden gelen ādam آدم türkçe bir kelime değildir ve 'insanlarların atası' ve 'insanoğlu' anlamına gelmektedir.

bu kısa etimolojik bilginin ışığında ''bir işi adam gibi yapmak'' ile ''bir işi insan gibi yapmak'' arasında hiçbir fark yok. birinde arapça bir kelime kullanıyorsun diğerinde türkçe bir kelime. bu yüzden 'adam gibi' cinsiyetçi bir deyim değil.

ancak kız gibi yapma şu işi dersen birine, işte o zaman cinsiyetçilik oluyor.

adam köken itibarı ile insan vurgusu yapan bir kelimedir. türkçe değildir @air'in de güzelce açıkladığı gibi.

her şeyden nem kapmayalım. böyle onlarca kullanım var dilimizde. oturmuş kelimeler ya da kalıplar bunlar. bunlara gelene kadar hem...

kullanıma devam o yüzden.

cok bilen arkadaslar adamin arapca insanin türkce oldugunu savunmus.
öncelikle adam farsaca adem kelimesinden gelmektedir. adem = Adem, erkek ve ücüncü anlami olarak insan.
insan ise arapca kökenlidir.

oturmus bir kalip oldugu cinsiyetci olmadigi anlamina gelmez. kullanilan örneklerde cogunlukta "errkek gibi" yerine kullaniliyor. ben kullanmam gerektiginde "insan gibi" diyorum.

adam gibi deyiminin çok da cinsiyetçi olduğunu düşünmüyorum. ama adam gibi yap şu işi denmesinin cinsiyetçilik dışında rahatsız edici bir yanı var.
ilgilisine www.youtube.com

Örneklerde çoğunlukla errrkek gibi kullanılmıyor. Kusura bakmayın da bu tip konularda buluttan nem kapıp, yapılan akılcı yorumlara da kulak tıkayıp ısrar etmek cehallettir.

Şahsen umurumda değil, kullanırım, kullanmaya da devam edeceğim.

adam gibi
1) terbiyeli, akıllı uslu; 2) adamlığa, insanlığa yaraşır yolda; 3) iyice.
Deyim

Kelimenin dile girerken anlam kayması olduğuna inanmıyorum ama kullanımı süresince anlamın kaydığına inanıyorum. Örneğin, vasat da bu şekilde. Birine vasat dediğimizde, genel izlenim onun kötü olduğu yönünde ki aslında sözcük anlamı "ortalama"; ortalama anlamına gelen bir sözcüğü (ki bu şekilde dile alınmış bir sözcüğü) çoğunlukla bir kişinin durumunun pek de parlak olmadığını, hatta biraz kötü bir dilimde olduğunu anlatmak için kullanıyoruz. Ya da "Kara donlu Beytullah" derken kimse bir iç çamaşırından söz etmezken, don artık sadece iç çamaşırı anlamına geliyor artık.

Buradaki birçok kişinin buradaki "adam"ı da insanla bir anlamda kullandığından eminim ama bir kesimin bunu insan anlamında kullanmadığını ve buu kişilerin hiç de azınlık olmadığını düşünüyorum. Örneğin, duyduğum ve bir Tekel bayisindeki çırak gibi bir çocuğa söylenen bir cümle "Oğlum, adam gibi otur oturduğun yerde. Karı gibi ne velveleye veriyorsun ortalığı". Bu adam gayet cinsiyetçi kullanıyor bu lafı, bunun gibiler de azınlıkta değil. Adam kelimesi biraz da anlam kayması açısından geçiş aşamasında olduğundan, hala yeni anlamına tam olarak yerleşmediğinden "Bana göre süt, sana göre çikolata" karışımı çıkıyor olabilir.

genel kanı cinsiyetçi olduğu yönünde. bu nedenle ben de kullanmaktan kaçınıyorum. ben 'adam' kelimesini kullanırken 'erkek' olmayı kastetmiyorum ama karşımdakinin bunu -çoğunlukla- erkek olarak algılayacağı için kullanmıyorum.

kar +1

cevdet bey ve oğulları
kar
yeni hayat'ı okumadım.

Yeni Hayat en en en en sevdiğim kitaptır,
"Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti"

çoğu kitabını okudum orhan pamuk'un.keşke sadece kar ve yeni hayat'ı okusaydım derim hep
edit: yok, ben zaten kronolojik olarak okumadım.bazı kitaplarını çok zorlayarak da olsa bitirdim ama o zorlamaya değmediğini anlıyorum şimdi.onlar yerine biçok güzel kitabı okuyabilirdim diye düşündüğümden söyledim.

@high hopes of the sozluk,

Neden? Bozulmaya mı başladı?

kar çok güzeldi, bak şimdi tam kars havası var dışarıda

neden kimse beyaz kale dememiş.

aslında tam da ilk kez Orhan Pamuk okuyanlar içindir. küçük ve şirin bir tarihi kitaptır.

(bkz: streisand effect)

Benzer bir durum eksisozluk.com