devlet küçüle küçüle rumeli hisarının falan içine sığmamış. rumeli hisarının içine devlet sığmaz çünkü.

istanbul dediğimiz yer eski su içi, haliç ve çevresinden edirnekapı'ya kadar olan yer o zamanlar. ama o zamanlar dünyadaki bütün büyük şehirler az çok öyle, çok fazla yer kaplamayan genellikle çevresi surlar ya da kaleler ile örtünmüş şehirlerdir. daha sonra rönesans hareketleri, merkantalist dönem, sömürüler ile surlar yıkılmış şehirler daha genişlemiş falan.

ama istanbul suriçi diye tabir edilen haliç'ten edirnekapı'ya kadar olan bölge olarak geçiyor ve o zaman komple surların içinde...

Tamam da benim sorduğum soru başkaydı galiba :) Hala meraktayım!

istanbul hiçbir zaman, hiçbir döneminde kasaba olarak görülmedi ve olmadı. görülseydi fethedilmesinde bu kadar kıyamet kopar mıydı? istanbul'a bırakın adıyla - konstantinopolis - diye hitap etmeyi, "şehir" yani "the city" diye hitap ediliyor o dönemde. şehir deyince insanların aklına istanbul geliyor çünkü. döneminin tek metropolü. içinde dünyanın en büyük tapınağını barındıran bir yer kasaba olur mu hiç? hocanın kastettiği konstantiniyye'nin II. mehmed döneminde sınırlarının ufacık bir alanı kapsaması demek olabilir ama zaten asıl istanbul dediğimiz yer de suriçi'nden müteşekkildir. yani asıl istanbul zaten o kasaba dediği suriçidir. eskiler suriçi dışına istanbul demezdi zaten. bence kesinlikle yanlış bir ifade. konuyla ilgili olarak philip mansel'in konstantiniyye adlı yapıtı ve ilber ortaylı'nın tarihte istanbul , istanbul'dan sayfalar adlı kitapları önerilebilir. fetih öncesi ve sonrası istanbulu'yla ilgili önemli bilgiler içermekte. bir de yine ilber hoca'nın osmanlı'yı yeniden keşfetmek dizisinde veya timaş'tan çıkma kitaplarının birinde istanbul'un metropol niteliğine dair önemli açıklamalar vardı. hangi kitaptaydı anımsamıyorum ama. kasaba ne demekmiş, ortaçağ'da şehir demek konstantiniyye demek zaten! :)

Bu kaynakları araştıracağım, teşekkürler.

notunuzdakiler, fethi ve fatih 'i küçümsemek için kullanılan ifadeler. istanbul fatih 'ten önce de kaç kere muhasaraya alındı? o zamankilerle fatih sultan mehmet in bizansı arasında uçurum mu vardı ki?
kaldı ki bizans imparatoru da şehri muhasarada küt diye teslim etmemiştir. devletini ve tahtını sonuna kadar savunmuştur. hatta ki, bizans imparatorunun bu savunması osmanlıda diğer padişahlara emsal bile teşkil etmiştir.

misalen ve yanılmıyorsam, ikinci abdülhamid tahttan indirilip gözhapsinde tutulduğu zamanlar, ittihatçılar ülkenin 10 senede a. koyup istanbul kuşatma altındayken abdülhamid hana yurtdışına çıkmasını salık veriyorlar. efendim şehir işgal altında can güvenliğiniz için yurt dışına çıkn dediklerinde "bizans sultanı kadar da mı olamayacağım. siz gidin ben silahımla vatanımı savunurum" diyor.
yani padişah isminde yanılmış olabilirim ama böyle bir diyaloğu okumuştum bi ara.

edit: isim ve diyalog doğruymuş. buyrun linkleri:
(bkz: #5667454)
www.enfal.de

toplamda 33 tane mission var(sonuncuyu bugün bitirdim eheh). youtubeda da hepsinin videosu var. düşmanlar çıkmıyorsa elinizdeki sürümde bir sorun olabilir ben sourgaming.blogspot.com adresinde anlatılan şekilde kurdum oynadım vista üstünde dahi hiçbir sorun yaşamadım.
Deathmatch modu için en yüksek seviye elite. Elite'i geçmenizin level atlamanıza herhangi bir etkisi yok yani yine Elite olarak devam edeceksiniz.


edit: İlk missionın linki: www.youtube.com ve buradaki yorumlarda sizin probleminizin sebebinin crackli versiyon olduğu söylenmiş. Sourgamingdeki gibi yükleyin o versiyon cracksiz, sorun yaşamazsınız.

demonoid davetiyesi veya torrent linki verebilir misiniz acaba? çok canım çekti :)

kaydoldum efenim, teşekkürler :)

bu worms armageddonu hamachiyle oynasak aslında, ne güzel olur.

Bizim tv'de kurgucu arkadas tv'de yayinlanmak üzere bir klip hazirladi. Arkaya sert ritimleri olan klasik müzik dösedi. Sahane oldu!

Müzikleri bulup indirebilmemiz için eser isimlerini de yazarsanız süper olur.

Teşekkürler :)

forward mail olarak yollamayacaksınız değil mi :P

Hayır okulda sunum gerçekleştirmeyi planlıyoruz. İstanbul Üniversitesi'ndeyseniz önümüzdeki günlerde yaygın bir dağıtımını da yapmak gibi bir amacımız var. (Tabi güzel bi şey ortaya koyabilirsek)

requiem for a dream soundtrack . tabi slaytın icerigine gore sacma kacabilir .

"music of the intifada" albümünden beğendiğiniz herhangi bir parça veya kolaj.

Valla halk arasında Çeçen Milli Marşı olarak bilinen (bkz: Chechnya), gaz bir sunum için idealdir :) Tavsiye etmiyorum ama hehehe

(git: 45336)

hans zimmer - mogadishu blues

ya da herhangi bir Anouar Brahem şarkısı.

peter gabriel - the feeling begins (hani şu körfez savaşının müziği heheh)

Herkese tesekkurler ama aradigim tarz bir sey oneren cikmamis :)

Kullandigim muzikleri soyluyorum:

Grup Yorum - Eylul (Enstrumantal)
Final icin de: Ahmet Kaya - Siddet (25 saniyelik giris kismi, enstrumantal kisim)

Tesekkurler.

naci en alamo diyorum başka bir şey demiyorum.

schindler'in listesi filminin soundtrackinden "schindler s list theme" kullanılabilir.

filmin yahudilere yapılan zulumle ilgili olmasıda ilginç bir ironi oluşturabilir.

www.ysk.gov.tr
buraya girip kimlik nonu yazarak kaydın olup olmadığını olduys nerde oy kullanacağını öğrenebilirsin. eğer yoksa da muhtarlığa başvurman gerekiyor bildiğim kadarıyla.

Tesekkurler bunu ogrendigim iyi oldu..

Baktim, sonuc su:

---
ADRES 1.MURAT MAH./ EDİRNE MERKEZ/ EDİRNE
---

Simdi ben ne yapacagim, adres degisikligi icin nufus mudurlugune gitsem kac saat ugrastirirlar beni? Mesela yarin sabah kalkip gidebilirim. Bu saatten sonra adres degisikligi yaptirsam, Istanbul'da oy verme sansim olur mu?

Nüfüs müdürlüğüne adres değişikliği başvurusu yaptıktan sonra oturduğun mahallenin muhtarlığına gidip evraklarını teslim etmen gerek.Tabi oturduğun evde aynı soyadından birisi yok ise ev arkadaşıyım diyebilirsin veya ev kira ise,kontrat sahibi evin reisi sayılır,yanında gelmesi gerekebilir muhtarlık kaydı için.Çünkü bazen problem çıkarabiliyorlar soyadları tutmadığı zaman.Neyin oluyor falan diye sorabiliyorlar.Bunlar toplasan 5'er dakika sürecek işlemler ama bulunduğun nüfus müdürlüğünün yoğunluğuna bağlı olarak bekleme süren değişebilir.

"Yardımların, 18 Aralık tarihinden başlayarak Haziran ayını da kapsayacak şekilde her ayın ikinci haftasında öğrencilerin Ziraat Bankası'nda İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açılacak olan hesaplara yatırılacağı bildirildi."

yazıyor okuduğum haberlerden birinde.

IBB bursu ben de almıştım geçen senelerde. Ekim ve Kasım ayları yatmıyordu, Aralık ayında sadece o ayın bursu yatıyordu. Hala da öyledir herhalde.

tam olarak hangisini istediğini bilemedim. direkt ted'le igili istiyorsan crimelibrary.com'da şöyle bir belgesel var ama bulup da indirebilir misin bilemem:
Unabomber: The True Story (TV Docudrama) with Dean Stockwell, 1996 Steve White Entertainment

Fark etmez, ama oncelikli olarak ted ile ilgili olsa super olur. Yok ben sadece bu olaya/kisiye atifta bulunulan filmler biliyorum diyenler de kabulumdur. Hayir ben onu da bilmiyorum ama sanayi toplumunu elestiren, bilimi ve teknolojiyi insanligin sonu olarak goren baska filmler biliyorum diyenler de kabulumdur.

Unabomber nedir diyenler surdan bakabilirler: en.wikipedia.org

national geographic te unabomber hakkında bir belgesel vardı geçenlerde. national geographic belgeseli diye arayabilirsin sanırım?

bi de criminal minds(dizi) ın bir bölümünde de bahsediyorlardı unabomber dan. seattle da patlamalar oluyodu falan.

işinize yarar mı bilemedim?

bi de: film değil ama bant(dergi) ın 2 sene önceki bi sayısında unabomber ı anlatan bi yazı vardı.

www.imdb.com

eğer yazılı bilgi istersen, elimde türkçe ingilizce bir dosya mevcut.

bu arada ilgili criminal minds bölümü ikinci sezonun sekizinci bölümü olan empty planet'tır. çok güçlü bir bölüm değildir, kaczynski'nin eyleminin temel felsefesini sergilemekten uzaktır.

manifestosunun türkçe çevirisi de oldukça zayıf kalmaktadır kanımca. tamamını bitirmeyi henüz başaramadığım bir psikopatoloji raporu vardır ki internette açık olarak bulunmuyor sanıyorsam. criminal minds temel felsefesini bu rapor üzerine kurgulamış olsa gerek. unabomber'ın temelde sempatik işler yapmadığı, dünyayla ilgili, doğayla ilgili kaygılarının bulunmadığı ispatlanmaya çalışılmış bence. tabi tamamını okumak gerek.

Bende manifestosunun kaos yayinlari'ndan cikan cevirisi var. Bence gayet guzel bir ceviri olmus.. Tabi aslini bilmiyorum; sadece dilin kullanimi acisindan guzel olmus diyorum.

Bunun haricinde unabomber'la ilgili turkce bir kaynak varsa elinizde, alabilirim, iyi olur. :)

google'dan aratarak ahmaklar gemisi (hikaye) ve yaralanacağı yerden vur (makale - green anarchy) başlıklı yazılara türkçe erişebilirsiniz.

hemen 5 yıl sonrasına da reklam yapayım. şu anda yoğunlaşamasam da kendisini konu edinen bir araştırma yapmaktayım. bir beş yıl kadar sonra, türkçesini okuyabilirsiniz;) bir de eğer elim değerse bir kitap çevireceğim, türkçe'de şu ana kadar yayınlanan seri katilleri konu edinen kitapların en iyisi olacaktır. ben çevirene kadar bir başkası çevirmezse tabi. dosyalarım hazırdır, durmaktadır, beklemektedir. 5 yıl bekleyeceksiniz artık:)

Cok tesekkur ederim. Merakla bekliyorum calismalarinizi.. :)

maalesef halihazırda el altında bulunan kaynakların pek çoğu FBI bakış açısından hazırlanmış "yüzyılın manyağı" temalı çalışmalar. Kaczynski hakkında sağlıklı veriye ulaşmak çok zor.

13 yıl boyunca girişte herhangi bir ücret ödemedim. Bu sene de değişik bir uygulama olacağını zannetmiyorum ama sitesi vardır mutlaka bakın kesinleştirmek için.

edit: sitesinden,

"İstanbul Kitap Fuarı, TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından düzenlenen 18. İstanbul Sanat Fuarı/ARTİST 2008 ile eş zamanlıgerçekleştirilecektir. Öğrenci, öğretmen ve emeklilere ücretsiz olan fuar giriş bedeli 5 YTL’dir. Fuarlar, 1-8 Kasım 2008 tarihleri arasında 11.00-20.00 saatleri, kapanış günü 9 Kasım 2008 tarihinde ise 11.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir."

www.antoloji.com

sondan 3. paragraf.

Baktım, bulamadım ben. Anlaşılmayacak bir şey yok..

Meğer o sayfadaki metinlerin sonunda "Devamı..." linki varmış, görmedik, affet beni greenish, eşeklik etmişim. Bu kadar sinirleneceğini bilsem inan ki sormazdım..

:)

Teşekkürler herkese, sağolun, bakan körmüşüm ne yapayım. :)

bi kitapçı bedava fuar bileti veriyor cağaloğlunda adresi ama aklıma gelmiyor ya ya da bi dakika bi araştırayım.
tamam buldum
işte linki buradan kayıt olup kitapçıdan davetiyenizi alabilirsiniz oyle yazıyor.
www.barbuni.com

benimki maa$ini ptt'den cekiyor, odeme belgesini goturuyorum.

bizim peder ssk emeklisi. ben vakti zamanında hem ziraat bankasından hemde ssk dan aldım. ssk da pek fazla sorun olmadıda bankadan alırken adam biraz ağız burun eğmişti. ama ssk dan aldığım belge daha böyle afilliydi. ben ssk yı tavsiye ederim sana. birde unutmadan eğer imkanın varsa yani babanla beraber yaşıyorsan onun nüfus cüzdanınıda yanında götürürsen iyi olur. ne olur ne olmaz.
haydi bol şanslar yiğidim...

vita vinum est, arkadaşın şifresini unutmuştu hani ibbye gittiniz mi acaba durumla ilgili ne dediler (telefonları hep meşgul ben ulaşamadım henüz)

Daha gitmedik. Mail adresim birhanbey / at / hotmail / dot / com, ordan daha rahat iletisim kurabiliriz eger mahsuru yoksa.

evrak teslim noktasına gidip elinizdeki raporu bi gösterin bence. belki onu kabul ederler ve sizi uğraştırmazlar. "yok bu olmaz" derlerse nerden nası alacağınızı da söylerler herhalde. çünkü her yıl binlerce kişiden evrak topluyorlar. illa ki benzer durumlar olmuştur.

Ben de öyle düşündüm. Gidip diğer istenilen 6 belgeyle birlikte annemin şizofreni raporunu ve (tedbiren de olsa) ilaçlarının falan yazılı olduğu belgeleri göstereceğim. Memur belki olayı anlamayabilir.. "İyi de bu sağlık raporu, biz engelli belgesi istedik" diyebilir. Biraz izah etmeye çalışacağım, yine anlamazsa delirebilirim işte ondan korkuyorum.

Hukuki ehliyetinin bulunmadığına dair rapor alabilirsiniz. Kronik şizofreni gibi psikotik bozukluklarda kişinin hukuki ehliyeti bulunmamaktadır.

Ama iste olay hukuki ehliyet/calisip calisamama durumuyla ilgili degil. ENGELLI OLDUGU ICIN CALISAMIYOR OLDUGU ile ilgili. Yani annemin engelli oldugunu ispatlamam gerekiyor, hukuki ehliyetinin olup olmamasi mevzubahis degil.

Bu sizofreni ne lanet bir hastaliktir arkadas ya.. Anlatsan anlamiyorlar, normal bir hastalik gibi degerlendiriyorlar.. Simdi sabahleyin gidip sosyal hizmetler mudurlugundeki memura diyecegim ki, abicim bak goruyorsun kendisi sizofren ve bu bir zihinsel engeldir.. Benden illa "git engellidir belgesi getir, bu raporu kabul edemem" gibi seyler isteyecek. Sonra gel de cildirma ya.

Anlamiyorlar anasini satiym. Bugune kadar su hastaligi kimseye tam olarak anlatamadik zaten.

Tanri kimseye vermesin.

öncelikle Allah yardımcınız olsun diyorum. annenizin durumu "kronik" ise bu hastalık kalıcıdır, ve iyileşmesi imkansız demektir bu. başka türlü olsa zaman zaman kontrol edilerek iyilelşip iyileşmediğine bakılır. böyle bir hastayı durmadan doktora oraya buraya götüremezsiniz ki? bunu anlamaları lazım. kronik tanısı bir kez konulur.

Ben de hep anlamalarini umdum ama iste diyorum ya anlamiyorlar. Sizofreni konusunda cok sey bilmelerini beklemiyorum, cunku bu hastalik ancak yasanarak ogrenilebiliyor, ben bugune kadar bunu gordum. Ama anlatinca da dinleseler, tamam kardesim biz seni ugrastirmayalim falan deseler keske.. Bu hastaligi grip gibi bir sey zannediyorlar sanirim. :) Gecer mecer saniyorlar. Degisik isler iste, neyse.

Sagolun iyi dilekleriniz icin.

Muhtarliga sordum, engelli belgesi olarak raporu kullanacaksin dediler. Yani boyle bir durum yasayaniniz varsa olay boyle istiyormus. Kaymakamliktaki memurlar da boyle dedi ayrica.. Haberiniz olsun.

az once ben de yazdim sonra sildim duyurumu. referans no veriyorlardi o muydu acaba dedim kendi kendime, degil..tc kimlik no mu ? o da degil..her zamanki sifrem mi ? ulan o da degil..e napcaz ?

google dan arattim sifre diye ibb ile birlikte. en az 8 karakterli olmasi gerekiyormus o nedenle baska bir sey girdigimi sonradan hatirladim..

sonuc mu ? annesi babasi kagit ustunde emekli olan ama normalde paranin dibine vuran arkadaslarimin her sene aldigi burs yerine ben havayi almisim. boyle adaletin..

ben bayaa kendi belirlediğim şifreyle girdim. ha bana çıkmamış orası ayrı*.

Ee orasi dogru evet ama, ne yapacagiz yahu simdi. Adaletsizlik mevcut ama eger bu kiza bu 100 liralik burs ciktiysa ve bu bursu sirf sifresini hatirlamiyor diye alamayacaksa esas adaletsizlik o zaman olur iste..

Cok sinirliyim arkadas ya. Gerci ona kesin cikmis olmali, en iyisi hicbir care kalmazsa toplanmasi gereken belgeleri toplayip verilen adrese goturmek ve teslim etmek. Yani gercekten de burs cikmis gibi davranmak. Baska care birakmiyorlar adamlar lan, ayip be. Insan bi "sifremi unuttum" linki koyar, ayip valla.

orada telefon numarası var p.tesi arayın yardımcı olurlar.

Zaten pazartesi gunu gidip belediyeyle gorusecegiz direkt ama simdi ogrenme sansimiz hic yok yani degil mi?

Tesekkur ederim bu arada.

aynısı bende de oldu ki herşeyde aynı şifreyi kullanırım, kavbul etmiyo şifreyi. mail attım. vita vinum est, sen de ptesi belediyede görüşme sonucunu yazarsan buraya çok makbule geçer..

Tamam "girl in a coma", yazacagim. Bu duyuru linkini bookmarkla o zaman, kontrol edersin.

Aha link: www.eksiduyuru.com

Sifre hatirladigim kadariyla rakam+harf kombinasyonundan olusacakti. O yuzden farkli bi sifre yazmak zorunda kalmis olabilirsin iyi dusun..

bence şifresini unutacak kadar ilgisizse ibb vermemiştir burs.

Dedigim gibi sifreyi o an kafasindan uydurmasi gerekti sanirim. Cunku sifreler harf ve rakam kombinasyonu olmak zorundaydi. Alisilmis sifresini kullanamadi.. Sifreyi not etme firsati da olmamis. :)

Ben durumu nasil halledecegimizi ogrenirsem burdan bilgilendirecegim.. Ilgilenenler konuyu takip edebilirler.

Iyi geceler.

@vita vinum est

sifreler sadece harf kombinasyonu da olabiliyor, ille rakama luzum yok. bkz: kendi sifrem.

aynı durumdayım. tekaüt herifler "şifremi unuttum" zımbırtısını da kaldırmışlar.

"zihinsel engelli" sınıflandırmasına ve doktor raporuna olan inançları öyleyse sorun çıkmaz. ama zihinsel engel'in kendine ya da bakmakla yükümlü durumda bulunduğu kişilere karşı sorun teşkil etmediğini söylerler ise bir avukata danışmak iyi olabilir.

Yahu düşündüm de, ben boşuna mı bu kadar kafa patlattım? Millet yalan dolan beyanlarla burs üstüne burs alıyor.. Gerçi yarın öbür gün başka yerde de karşıma çıkar, siz yine de cevaplarsanız çok memnun olacağım.

@yurdum insani teşekkürler. Aramızda elbet avukatlar da vardır.. Bir el atıversinler artık :)

vita vinum est, özür dileyip araya giriyorum ve bir soru da ben soruyorum (:
açık lise okuyan kardeş, okuyan kardeş olarak yazılabilir değil mi?

cevaplar
1) evet annen engelli sayılır, sorun çıkmaz
2) evet kardeşin öğrenci... eğer orada okuyan kardeş sormuşlarsa sorun yok ama örgün eğitim kurumlarında okuyan kardeş diye özellikle belirtilmişse sorun çıkabilir, belirtilmemişse sorun yok

ben de buraya yazayım olsun.
başvururken annem işsiz babam işsiz yazın. garanti alırsınız.
ha belge mi? kaymakamlık bakmadan imzalıyor zaten.
iş bu yazı başıma iş açacaksa, canınız saolsun.

Nikon d80 18-135 kullanıyorum ve çok memnunun... tavsiye ederim..

Nikon alinacaksa nikon D300 oneririm. canon alinacaksa biraz beklenip canon eos 50d alinabilir.. aralarinda kullanim acisindan farklar olacagi kesin lakin kullanacaginiz objektifler bunu belirleyecek. bu konuda ben sahsen sunu tecrube ettim,
nikon; body alirken canon'a nazaran pahali, lakin nikon'un objektifleri daha ucuz. avantaj da burada zaten, nikon objektiflerinin yaklasik %85'i her nikon body'sine uygun, buna ucuz eski objektifler de dahil.
canon'da ise her objektifi kullanamiyorsunuz (ozellikle cift ve uc rakamli serilerde) ills ki adaptor, converter vs almak lazim.
canon'un kaliteli objektifleri ise gayet pahali, body fiyatina almak da mantikli degil zaten.
nikon d300 gayet uygun olacaktir sahsi fikrim..

Bir ay daha bekle Nikon d90 geliyor. Fotoğrafın yanında HD kalitede video da çekiyor ve öngörülen gövde fiyatı 1000 USD.

Nikon d300 neredeyse 3000 ytl yahu.. hatta bazı yerlerde bu fiyatı da geçmiş.

www.ucuzu.com

gerçi sirkeci'den almayı düşünüyorum. oranın piyasasına bakmak lazım da.. bana biraz uçuk gibi geldi. :)

eoo evet biraz pahali olabilir fakat haklisiniz, hayyam pasajinda daha uygun bir seyler bulmak mumkun.
simdi niye bu modellerden bahsettim, nikon d200 tavsiye etsem, d300'le aralarinda cok fark var. canon eos 40d desem (sahsen ben bunu kullaniyorum ama gozum eos 50d'de kaymiyor degil) eos 50d bu makinedeki eksiklikleri tamamlamis..
misal eos 40dnin body fiyati hayyam'da 1200-1250 ytl civarinda. ustune pildi gripti objektifti filan eklenince zaten belirttiginiz fiyata geliyor. nikon d200'de oyle keza, yine ayni fiyata gelebilmekte.
body+objektf+batarya+grip+hafiza karti almak istiyorsaniz, canon eos 40d tam olarak 2500 civarinda (tabi secilecek objektife gore fiyat degisikligi olabilir) ek- misal ben gittim afedersiniz esseklik yapip sigma aldim, (murat 124'e nos takmak gibi bi ornek versem bu yaptigima cuk oturur) o yuzden keskinlik ve netlik sorunlari yasiyorum.
nikon bu konuda daha basarili geldi gozume. bi de iyi bir objektifle tadindan yenmez.
surada bir karsilastirma yapmistim, belki dikkatinizi ceker; (git: 29169)
tamamiyle amacima yonelik canon aldim.. (bir sure daha canon'la idare edip nikon d700 gibi bir modelin pesinde kosabilirim)
Nikon D80'in hayyam fiyati (28-135mm 1:3.5 objektif dahil) 1300 civarinda. ayni fiyata canon eso 450d alabiliyorsunuz kit objektifiyle beraber.
lakin bu fiyattan biraz daha ciktiginizda alabilecegini bir ara model bulmak zorlasiyor..
ben de bu noktada tikandim valla bilemedim ne diyecegimi (=

Şimdi bu benim ilk DSLR makinem olacak. Haliyle şu an için "bu makineyi şurda kullanacağım" diyemiyorum. Fotoğrafçılık benim için büyük bir hevestir. Bugüne kadar a85 denen yarıdandik makine ile doyurmaya çalıştım. Enstantane ayarını diyafram ayarını vs. yapmaya izin veriyor. Ama işte aldığın verim nedir dersen: kötü. Kompakt bir dijital fotoğraf makinesinden hallice. (zaten 2004 modeldir, eski kafalıdır). Canon ae1 program ile 100-300 mm tele ve 50mm normal lens kullandım. iyidir, tatmin etti ama bir de DSLR olayına gireyim dedim. Tab ettirme parasıydı bilmemneydi derken.. Onun da heyecanı başka ama ne bileyim işte.

Objektif fiyatları konusundaki önerini dikkate alacağım. Benim için çok önemli bir not oldu bu.. Öğrenciyim ve para basmıyorum :) Ama ilerde bi balıkgözü almak istersem zorlanmayayım durduk yerde. Ya da ne bileyim belki bi 18-200 falan düşünürüm. Canon çok zorlayacaksa, ki ben de öyle düşünüyordum, Nikon daha iyi bir tercih olacaktır.

d300 ve d200 benim için hayal şu an için. Ve zaten sanırım gerek de yok. Belki ikinci makinem olarak tercih edebilirim.. Hem zaten ilk DSLR deneyimim sonucunda neye ihtiyacım olup neye ihtiyacım olmadığını da tam olarak analiz etmiş olurum. İkinci makinemi daha sağlıklı bir tercihle almış olurum böylece. (Tabi artık 2 yıl sonra mı 3 yıl sonra mı.. :) neyse.)

d90 cazip gözüktü gözüme. Fotoğraf makinesiyle (HD bile olsa) video çekme taraftarı değilim aslında.. Yani öyle bir amaç için makineyi pek kullanmam. Belki kağıt üzerindeki birkaç kısa film projemi çekmeyi denerdim de, ne bileyim gerek yok. Öteki (fotoğrafik) özelliklerini değerlendirip ona göre karar veririm. d80'i gerçekten aşabilecekse, d90 alırım sanırım. Tabi umarım dediğiniz gibi 1 ay bekletir en fazla.. :)

1500 dolar civrına canon 5d alabilirsiniz.gerci bugun mark2 si cıktı hayvani bir alet olarak ama o 2700 dolarcık.
ama bu butce sadece makina butcesi degil objektifi de iceriyorsa sunu unutmayın.makinalar 2 yılda bir yenilernirken bu lensler icin en az 10 yıldır.
yani paranızı saglam uzun sure kullanacagınız lenslere yatırın.ileride daha iyi bir makina alırısnız.zaten lensler foografa makinadan daha cok etkir.finanasal olarakdaha az para kaybedersiniz hatta lenslere iyi bakarsanız ve kaliteli lenslerse hemen hic kaybetmeyebilirsiniz lens degerinden.makina her halukarda deger kaybeder.
nikonsa kendinize 1000 dolar civarına bi d200 bulun uzerine de kaliteli lensler alın.
canonsa da bir 30d yahut 400-450d falan alıp uzerine guzel lensler alın.d200 ve 30d sizi tatmin edecektir profesyonellik olrak.d200 le daha eski ve ucuz ama kaliteli sabit lensleri kullanma sansınız olacaktır.
nikonun ucuz lensleri de kalitelidir canonun ucuz lensleri gercekten dandiktir.
ama canonun l serisi lenslerinin ayarındaki profesyonel nikon lensleri genel olarak canon muadillerinden daha pahalıdır.
bence d200+50mm+28mm+tercihe baglı zoom lens isinizi gorecektir.d200 de sizi yarı yolsa bırakmaz elinizde makina oldugunu hissedersiniz merak etmeyin.

www.ucuzu.com

d200'ün sırf gövdesi dediğim paralara tekabul ediyor. Bu paraya bir de lens sığdırmayı planlıyorum. O yüzden galiba kararımı nikon d80 yönünde verdim. D200 beni bir hayli aşıyor. Gerek de görmüyorum şu aşamada. Belki ilerde ikinci dslr'mi alırken daha profesyonel bir alet seçerim. Şimdilik ihtiyaçlarımı tam olarak kestiremediğim için d80 bana yeterli gelecektir.

Fiyat olarak da daha iyi.. 18-135 kit ile baya iyiymiş. Alırken soruşturacağım, param yeterse 18-200 lens alırım. 18-135'i yettiremeyen birkaç arkadaşım oldu da.. gerçi ben yakın plan çalışmayı düşünüyorum çok fazla tele olmasına gerek yok da, neyse bakalım.

Bir de balıkgözü lens düşünüyorum da.. Onu da gerçi tam şu an araştırmaya başlayacağım fiyatlarını falan. Tahminimce iyi bir balıkgözü objektif beni baya aşar.. Ama yine de "ben şunu kullandım, seni tatmin eder, d80'e takabilirsin uyar" dediğiniz balıkgözü lens varsa çok çok süper olacak.

Evet karar kafamda yavaş yavaş oluşmaya başladı. Fikriniz varsa belirtin tabi.

Edit: Fiyatlara baktım da, fish-eye hayallerim suya düştü ahahah. Neyse :)

asamaz arkadasım.git hayyamdan al d200unu sıfırı 1300-1350 dolar ikinci eli de 1000 dolar falan.fotokritike uye ol ya da alınık satılık forumlarını takip et.metro fotografcılıktan alabilirsin 0.iki yıl garanti veriyorlar spota.ben yıllardır calsırım bir sorun yasamadım.hatta turkiyede olmayan ilk 15 gun bir sorunda direkt degisim garantisi bile var.ama ben illa karfoya para vericem diyosan o baska.

canon 40d ve yanina "24-105mm f4L is usm" al, mis gibi oh.
ya da daha ucuz bir alet alip direk lense yatirim yap.

canon eos 40d : 1000 usd
24-105mm : 1200 usd


ya da 40d+17-40mm f4L al.
17-40mm : 750-800 usd


$ahsen ben
40d govde
tamron 17-50 f2,8 (500 usd)
canon 50mm f1,8 (120 usd)
canon 70-200 f4L (700 usd)

almayi du$unuyorum ama 50d ciki$inin 40d fiyatlarini etkileyecegini du$undugum icin biraz beklemeye karar verdim govde icin.

Nacizane fikrim şu aralar bir dslr almak için olabilecek en kötü zaman. Bence biraz daha bekleyin. Canon ve Nikon duyurdukları modelleri piyasaya sürsünler, kritikleri okuyun, makineleri bir deneyin... Ve tabii yeni makinelerin çıkmasıyla beraber eski seriler değer kaybedecekler. d200'ler 40d'ler falan çok daha ucuzlayabilirler. Biraz daha beklemeniz sizin yararınıza şu noktada.

canon ve nikon üzerinden konuşmak gerekirse;

modellerin rakam hanelerine göre prefesyonellikleri sıralanmaktadır.
Örneğin Canon'da
3 haneliler başlangıç (350D, 400D, 450D) (Nikon muadili D70, D80, D90)
2 haneliler yarı profesyonel (30D, 40D, 50D) (Nikon muadili D200, D300 vs.)
1 haneliler tam profesyonel yani aşmış (1D, 5D vs.) (Nikon muadili D2X, D3 vs)

2000 ytl.nin üzerine çıkıyorsan, kesinlikle yarı profesyonel seviyesinin altına düşmemelisin.

Bilmen gereken iki kriter var:

1 - Birbirinin muadili olan bir Canon ile bir Nikon arasında her zaman 300-500 dolar fark vardır, Nikon daha pahalıdır.

2 - Canon için lens bulmak hep derttir, normal canon lensler kötü, l serileri çok pahalı olduğu için sigmalara kalırsın. Oysa Nikon'a 50 yıllık lensi bile takabilir, kullanabilirsin, uyumsuzluksorunu yaşamazsın.

Ek bilgi olaraktan, Nikon D300 şu an piyasada fiyat performans anlamında en uygun makinedir ve kesinlikle tercih edilebilir. Ona paran yetmiyorsa Paradoxical'ın bilgi ve deneyimine güven ve Canon 40D falan al derim.

En iyisi en yakın zamanda Sirkeci'de turlayıp fiyat araştırması yapmak. Param elverirse sanırım en fazla d200 alabilirim. Olmazsa dediğim gibi d80 de benim işimi görür. Daha etim ne budum ne. Aslında d200 çok daha iyi olacaktır da.. Ne bileyim para meseleleri işte.

Filmin yönetmeni Lambdaistanbul'da Aykut Atasay, Lambdaistanbul kültür merkezine uğrayıp da belgeseli edinebilirsin. Aykut çok rahat konuşulabilen öyle burnu havada biri değildir zaten. Her gittiğinde de mutlaka orada olacaktır.

Eğer internet üzerinden hiçbir şekilde ulaşamazsam bunu deneyeceğim. Ama internette de vardır belki bir yerlerde ne bileyim.. Yine de çok teşekkürler, çok rahatlatıcı bir cevap oldu bu.

limon.6degreesunder.com

bu zirve orada yapıldı, kimi çay içti, kimi bira içti,
fiyatlar gayet düşük, ekstra bir ücret de ödenmedi diye biliyorum.
detaylar için zirve organizatörlerinde birine sorabilirsin.

Arıza kaydını güç bela verdim. Sabah gelecekler. Sonuç ne olacak çok merak ediyorum, buraya yazarım gelişmeleri.

Sorun şu ki bağlantım çok dengesiz. Yani sabahleyin düzelmiş olabilir. Şu anki gibi iğrenç olmayabilir. Ne zaman nasıl olacağı belli değil.. Bir de gelen ekibe durumu anlatmak var.

Tanrım yardım et.

ben de bir aralar sana benzer bir sorun yaşadım. sinyal dengesizliği mi, zayıf sinyal mi öyle bir şey vardı. sorun evde değildi ama. apartmanın ya da caddenin kutuya bir şeyler yapıyorlardı düzeliyordu. 2 gün sonra tekrar bozuluyordu. sonra tekrar aramak gerekiyordu.

bu işlerden anlayan bir tanıdığın varsa modemin sayfasındaki değerlere bakarak sorunun sinyal olup olmadığını anlayabilir. ben anlamıyorum maalesef.

kablo modem sayfasında "signal strength" değeri vardır dB cinsinden yanılmıyorsam. lütfen gelen ekibe bu değeri kontrol ettirin. 5-10 dk aralıkla kontrol etsinler, şöyle bir 15dk sizde kalsınlar yani en azından.

bir de, eve gelen kablolara dikkat edin, hasar görmüş olabilir. ayrıca şunu muhtemelen biliyorsunuz, hem tv hem kablonet izleyecekseniz kablo ilk bölündüğünde biri mutlaka modem'e gidecek, sonra diğerleri ihtiyaca göre dağılacak.

sizin daireye gelen kabloya biri kaçak hat çekmiş, sinyali zayıflatıyor olabilir. yani siz evdeki kabloları uygun böldüğünüzü sanıyorsunuz ama sizden kaçak kablo yayını alan olabilir.

her ihtimale karşı mutlaka kablolara baktırın. sinyal zayıflaması mevcut, sizinle kutu arasında.

Geldiler. Neler olduğunu aktarayım ki, ilerde benzer sorunlara yaşayabilecek olanlara kaynak olsun.

Teşekkür ederim ilginize, ama o tip şeyler değilmiş bu seferki.. Ama yine abuk bir durum!

Gece aradığımda adamın benim hattımın normal gözüktüğünü söylemesi çok normalmiş, çünkü adam benim modemimi kontrol ediyormuş ve modeme kadar her şey normalmiş. Bizim apartmana geçen gün kamera sistemi bağladılar. Bu kamera olayı benim bağlantımı mahvediyormuş çünkü bağlarken farklı bir malzeme kullanmışlar. Adamlar gelip apartmandaki kutuyu kontrol ettiklerinde, genel merkezdeki gibi normal değerlerle karşılaşmadılar. Adam şaşkınlıkla merkezi arayıp "burda bilmemne sinyali 80 gözüküyor!!" falan dedi. Ben pek bir şey anlamasam da galiba iletişimdeki NOISE teriminden söz ediyorlar. Yani hattımda bir gürültü, bir kirlilik var. Hattımı kirleten bu şeyi, genel merkezden yapılan kontrollerde göremiyorlar. Ancak apartmana geldikleri zaman görebiliyorlar ve ölçebiliyorlar. Bu da normal bir şey çünkü karşılaştığım sorun yine ekstrem bir mesele..

Yahu arkadaş ne biçim bir apartmanda yaşıyorum. Başlarım böyle apartmanın kablotv kutusuna da, yaptığı işlere de.. Geçen yıl yeni bir abone hattını bağlattığı için 2-3 hafta ebem düdüklenmişti. Şimdi de apartmana takılan kamera sistemi yüzünden (kamerayı kablotv'den bütün apartman izleyebiliyor da, o yüzden kablotv kutusuna bağlı) sıkıntı çekiyorum.

Ne zaman normal bir bağlantı problemi yaşayıp da "tamam efendim arıza kaydınızı aldım, ekiplerimiz gelip bakacaklardır" lafını 600 kere telefon etmeden işitebileceğim.. Dün gece kavga dövüş arıza kaydı verdim ama bakınız yine ben haklıyım. Ama ben haklıyım diye kablotv destek hattındaki eleman haksız değil, o da haklı, göremiyor çünkü sorunu.. Ne biçim iş anlamadım. Kime kızacağımı bilemedim.

Neyse, oh be rahatladım.

oha!

yani kablo hattına bir yerden girildiğini ve bunun sizin sinyali düşürdüğünü doğru tahmin etmişim, ama bunun apartmana bağlanan kamera sistemi yüzünden olabileceğini... ya da kamerayı bağlayanların bunu hesap edemeyeceğini falan düşünemedim. ben olsam kar maskesi takıp kamerayı bağlayan herifleri döverdim.

hala oha diyorum hatta sinirle doldum. ben sizin yerinizde olsam kafa kırardım.. neyse.. geçmiş olsun düzelmiştir umarım.

(bkz: ikinci üniversite)
www.anadolu.edu.tr

Iste bu. Bir de bu konuda tecrubesi olan varsa, yani "ben bunu daha once yaptim, soyle soyle sorunlar yasayabilirsin" diyecek olanlar varsa bir seyler yazsinlar, memnun olurum. Sahsen sinav tarihlerinin cakisabilecegini vs. dusunuyorum.

aynı şekilde şu ikinci üniversite de olsun diyerekten kamu yönetimi okumaya başlamıştım. 2. sınıfta sıkıntıdan bıraktım. bir de harçlar 2 katına çıkıyor yanılmıyorsam.

İstanbul Üniversitesinde sınavlar genellikle haftaiçi olur. Açıköğretim sınavları da hafta sonu yapılıyor. Bu nedenle sınav dönemleri aynı zamana rastlasa bile çakışmaz.

kocaeli üniversiteside hiç bir zaman sınav tarihlerini çakıştırmıyor. adamlar hatta atıyorum perşembe cuma sınav pazartesi salı sınav yapıyorlar ama ısrarla açıköğretim tarihlerine sınav koymuyorlar. (iyi bişiy tabii bu)

ben bunu daha önce yaptım (2002). hiçbir sorun yaşamazsın, ama ben aöf'ü bıraktım sonradan. o yüzden bu kadar biliyorum :)

cektirme gerek yok.. bende lise 1demi ne cektirdigim fotografi vermistim hem fotografla pek alakam yok gibiydi kahkulum falan vardi verirken.. hicbisey dememislerdi..
diger is icinse git once muhtara sor madem yakin.. o git derse gidersin nufus mudurlugune..

hiçbir şey olmaz. ben de mart 2006'da çektirdiğim fotoğrafı kullanıyorum hala. kimse de bir şey demiyor. diyemez de. nasıl bilebilir ki. 3 dakika önce çekilen fotoğraf bile rötuşla başka bir adam oluveriyor. eğer çocukluk fotoğrafı gibi daha gelişmemiş bir yüz, çocuk gibi bir tip falan değilse bir şey olmaz. ko gitsin. fotoğrafın güncelliğine dikkat eden adam her yıl yeni fotoğraf ister kimlik için. okul bitene kadar 5 senede hala o gudik ilk günkü fotoğrafımı kullandılar her yerde.

sakalı problem eden kraldan çok kralcı görevli olabilir. bunun için her ihtimale karşı gidip sakallı bir fotoğraf çektirip "bu resimde sagak yok, suratında sagal var, ne bilem sen olduğunu" diyebilecek dangalaklara önlem olsun.

nüfus usreti de ister muhtardan alınır, ister noterden fotokopisi onaylatılır. nüfus idaresine falan hiç gerek yok. onu bir tek evlilikte istiyorlar. daha önceki evlenmeleri boşanmaları görebilmek için.

fotoğrafla ilgili şunu aklınızdan çıkarmayın, ota boka kullanacağınız o kart da üniversiteye kayıt sırasında verdiğiniz değil, öss kaydınız için verdiğiniz resim kullanılacaktır. en azından deü'de 5 sene önce öyleydi.

Mezun olana kadar her evrakta ve bilgisayar sistemlerinde kayıtta verdiğiniz fotoğraf kullanılacak o yüzden bence ne kadar günsel olursa o kadar iyi. Ama onun dışında bir sakıncası yok...

istanbul universitesi her sene kayıt yenılerken yıne yenı yenıden foto ıster duru bızlerden yanı her sene verceksin okuduun surece. o yuzden salla ben her sene yenı cektıp verıorum bırbırınden alakasız umurlarında olmuo.Sonucta ist üni hem de edebiyatsan hic sorun diil.

Bence istenilen evrakta yeni çekilmiş fotoğraf demiyorsa hiç bir sorun yok. Ayrıca, yeni çektirip 3 haftada sakal da uzatabilirim, kafayı da kazıtabilirim, o zaman kimliği mi değiştirtecekler?

Evet muhtar da devletin adamı.

Sizin peder memur / memur emeklisi galiba? Panik yapmasın bu kadar yahu. 20,000 kişi kaydediyordur İstanbul Üniversitesi, öyle ıvır zıvorla uğraşacak zamanları yoktur.

yedi küsür yıldır yıldız teknik üniversitesi öğrencisiyim. öğrenci kimliğimde 14 yaşıma ait fotoğrafım var =)

www.fatihaltayli.com.tr
adresine girmen gerekio ben üye oldum
username:gelen gecer mdmx
şifre:eksi

bu arada geçen haftaki programmış bu. bu haftaki yakında düşer.

hatırlayamadığınız zat büyük entel(lektüel) !!!! sevan ni$anyan'dır. sadece gastelerden okuduklarıyla memleket kurtaran entel görmek isterseniz bulun ve seyredin tabii ki. yaz sezonu sit-com dizi eksikliğini böylelikle bir nebze dahi olsa giderebilirsiniz.

www.radikal.com.tr

Sevan Nişanyan şu yazıyı okumuş olsaydı, büyük ihtimalle Tuncay Özkan'ın karşısına çıkmaya ikna olmazdı sanıyorum. Netice itibariyle tarih tartışılan bir açık oturumda Özkan'ın C. Sinan Sağıroğlu tavırları fevkalade irrite ediciydi ki, Nişanyan'ın bu programa hangi saiklerle katıldığını anlamış değilim.

Adam üç aşağı beş yukarı diyor ki, 1913'teki Mahmut Şevket Paşa suikasti sonrası İttihat ve Terakki diktası başlamıştır, padişah sadece bir kukladır. O yüzden imzası şekli bir anlamdan ötesini ifade etmemektedir. Tuncay Özkan diyor ki, "Olloh olloh", "Yek yeeaaa". Bu da, lisede verilen resmi tarih eğitimiyle yetişmiş heyecanlı milliyetçi (pardon solcu :) ) gençlerde "Eaabi nası da ayar veriyo" etkisi uyandırıyor ki, gayet normal. Bağırıp çağırarak muhalifini susturanın, şark kurnazlığıyla kıvıranların haklı ve muktedir olduğu bir memlekette fazlasını beklemek de abes zaten.

Bir de belirtmekte fayda var, Nişanyan'ın Türkiye tarihine ilişkin çoğu fikri öyle orijinal, hiç duyulmamış görülmemiş şeyler değil. Bunları Başkaya da dile getirdi zamanında (bu yüzden hapis yatmıştır), Mete Tunçay da.. Neyse bunlar da gazete entelleri, halktan kopuk aydınlar neticede. Diy mi efendim, diy mi? Diy mi?

www.fatihaltayli.com.tr sitesine dün eklenmiş program. Sözlükte program hakkında yazılanları ve denilenleri pek ciddiye almamak lazım bence de, durum atomic punk'ın dediği gibi. Özkan, Nişanyan'ın kitabından bir iki cümleyi cımbızlayıp alıp "emperyalistleri savunuyorsunuz, ne demek bu" filan diye bağırıyor, Nişanyan, "Orada 5 sayfa ne olduğunu yazmışım, okusanıza onu da diyor", tık yok adamda. Programın sonlarında Özkan, Nişanyan'a saçma sapan sorular sorup güya çaktırmadan Altaylı'ya göz kırpıyor ki gerçekten mide bulandırıcı.

(bkz: demirören alı$veri$ merkezi)

içerisinde virgin megastore beyoğlu'nu da barındıracaktır.

Tesekkur ederim de, simdi baktim basliga. Virgin Megastore acilmayacakmis, oyle yaziyor baslikta. Acmiyoruz demis adamlar, karli degil diye. Neyse.. Igrenc bir alisveris merkezi olacak gibime geliyor. Onun yerine oraya devasa bir konser kompleksi yapsalarmis super olurmus ama hangi babayigit o kadar para verir ki boyle bir sey icin.

bir sitede karşılaştırma buldum belki işine yarar;

Osmanlı İşkenceleri:

1- osmanlı döneminde idam edilecek adamın yanı başında bir sac hazırlanırmış ve bu sac allttan verilen ateşle iyice kızdırılırmış...kafası kesilen adamın kafasını kestikten hemen sonra bu saca bastırırlarmış...sıcaktan dolayı kan beyinde 2 saniye kadar dolaşacağı için adama yerde duran cansız bedeni son defa gösterilirmiş...

2- suçlunun derisini yüzüp denize atarlarmış...(acıyı tahmin edin artık)

3- suçlu ortası delik bir sandalyeye cıplak bir şekilde oturtulurmuş...bu delik yere içinde fare olan bir kase yerleştirilirmiş...ve kaseyi alttan yavaş yavaş ısıtırlarmış...tabiki sıcağa dayanamayan fare çıkacak biyer bulamayınca suçlunun makattan kemirmeye başlayıp en son ağzından çıkarmış...

4- suçlu güneşin altına ellerinden bağlı biş şekilde yatırılırmış...suçlunun saçları kazınıp kafasına deve derisi geçirilirmiş...deve derisi güneşte eriyip suçlunun kafasına yapışırmış...saçlar deve derisi yüzünden dışarı doğru çıkamayıp içeri doğru çıkmaya başlarmış...bir süre sonra saçların kafatasını delmesiyle beyne ulaştığı anda adam ölürmüş...

5- suçlunun sığabileceği bir çukur kazılır ve suçluya tıkabasa yemek yedirilirmiş...dışkısını da o çukura yapmak zaorunda kaln adam bir süre sonra dışkılarının bedenini çürütmesiyle ölürmüş...

Çin işkenceleri:

1- suçlunun kafası kazınırmış ve suçlu bir direğe hiç hareket edemiyeceği şekilde bağlanırmış...ve üstten damlalar halinde soğuk su damlatılırmış...damlalar bir süre sonra balyoz etkisi yaptığından adamın delirmesi sağlanırmış...

2- suçlunun göz kapaklarına iğne batırılırmış...ve adam bir süre sonra daynamayıp gözlerinin kapatır ve kör olumuş...(adamın biri 2 günün dayanmış en sonunda gözlerinden kan gelmiş ve kapatmak zorunda kalmış)

3- suçlu 10 metre karelik bir odaya kapatılırmış...ve burdan hiç çıkartılmazmış...yemeği düzenli olarak verilen adam tuvalet olmaması nedeniyle tuvaletini odanın bir kenarına yapmak zorunda kalırmış...bir süre sonra yaptığı dışkı ve idrarların zehir salgılamalarından dolayı adam zehirlenerek ölürmüş...

4- suçlunun göz kapakları açık kalacak şekilde tutuluruş...ve belli bir mesafeden ellerinin adamın gözüne doğru ileri geri sallarlarmış...saatlerce süren bu olayın sonunda adam kafayı yermiş...

kaynak: ottomanteam.blogcu.com

(bkz: mankurt osmanli iskenceleri ve digerleri) ise yarayabilir? kendisine ait bu kitap, orda da geciyodur kaynaklar

osmanli engizisyonu isimli bir kitap var yazarinin adi ali ama soyadini hatirlamiyorum. ve eger alacaksan yazari biraz arastir derim kitabin saglamligi acisindan.

ben bir tane duymustum ne kadar dogru ne kadar yanlıs bilemiycem ama paylasıyım belki bi yardımı dokunur.

osmanlı iskencesi,
sucluyu bi sandalyeye oturtup elleri ayakları baglı bekletirlermis bi hafta 10 gun bi ay,sonrasında bir gun adamı bi tane hatun gonderirlermis hatun adamla bi guzel oynasır ve ereksiyon olmasını saglarmıs tam bu ereksiyon halinde zamanın cam ustalarına incecik cam bir cubuk yaptırılırmıs ve bu cubugu penisin icine yerlestirirlermis hatun gittikten sonra ereksiyon hali son bulunca... gerisini siz dusunun

zannederse bahadır boysal dan okumuştum ;
adamnın makatına at kuyruğundaki kıllar demet halinde sokulup hızlıca geri çekilirmiş. kılın yapısından dolayı göt darmadağın oluyormuş. bir ikincisi işkence yapılacak adamı davul içine koymak ve davulu saatlerce çalmak. haliyle adam kafayı tırlatıyor.

işkencenin tarihi die bi kitap vari onu al.

kazığa geçirme işkencesi ile ilgili olarak Drina Köprüsü romanı öneririm.

www.eksisozluk.com

@şirpençe nesimi nasıl öldürüldü?

@şirpençe moğollar'a, moğol türkler'i diyecek kadar bilgisizsiniz, bu yüzden yazdıklarınız bana güven vermiyor.

şirpence deden yıldız sarayında ne işle mesguldu ? oğlan falan ?

Yoksa acalim?

Ben bulamadim. Olsa cok guzel olur gercekten. Eksi duyuru gibi, Eksi Forum yapsak muthis olur. Gerci bu oneri galiba daha onceden de dile getirilmisti ama pek ragbet gormemisti diye hatirliyorum.

sözlüğün bu kadar kaliteli olduğunu bilmiyordum.

sanırım artık turkiyede forumlar konulara gore ayrılıyor.mesela film konusunda divxplanet ve sharebus bunlara ornek olabılır.
bahis konusunda bahisklavuz.com iyi bir secenek.
porno konusu üzerine terbiyesiz.. aman neler soyluyorum ben.

tabıkı eksiduyuru gıbı degıl buralar.tabıkı burdakı ınsanlar gıbı degıl ama dıgerlerıne gore sanırım daha iyi..
sozluk demedım duyuru dedım farkettiniz dimi (:

@isott: O tip yerleri kast etmiyorum. Divxplanet sinema acisindan iyidir onu ayri tutayim.

Mesela ShareBus demissin, ama takdir edersin ki orasi download odakli bir site. Orada donen sohbetler de "sagol baba eline saglik, sagol bende bu yoktu iyi oldu" tarzi seyler. Oyle yerlerden ancak ve ancak download ihtiyacimi karsilayabiliyorum. Benim istedigim sey olayin ozunu tartisabilecegimiz yerler.

Bir de ozellikle saydigim konular dahilinde ciddi anlamda kaliteli ve bol katilimli foruma ben hic rastlamadim. Yani olsa da yesek diyorum.

yaziyaz.com

Fena değildir, bir aralar girerdim..
Girmeyeli uzun zaman oldu, şu anda eski kalitesinden eser kalmamış olabilir bilemem..

Kaliteli forumlar genellikle bir süre sonra kalitesizleşmeye meyilli oluyor, ya da mahkeme kararıyla engelleniyor.

hocam divxplanet'in forumu yeter bence, bazı kıl kurallar var ama genel olarak seviye yüksektir. güncelliğini de devamlı korur.

forum.divxplanet.com aradıklarının en yakın forum sadece film de tartışılmıyor orda genel bolumlerde aklına gelebilecek her şeyden bahsediliyo anca üye alımı kapalı tabi ki. bonus forumunda biraz kendini kanıtlaman lazım ordan gecebiliyosun asıl foruma.

www.felsefe.net

tam olarak istediğin şey değil ama belki sevebilirsin;
www.gerisiburada.com

özel forum açmanızı öneririm. arkadaşlarınızı davet edin ve arkadaşlarınız arkadaşları vb. yollarla genişletmeye çalışın. ilk başlarda ufak olur ve devamlı ziyaret alamayabilirsiniz. ama tutturunca iyi gider.

zoque forum, donanimhaber forum içerik açısından iyidir.

ekşi sözlük zaten forum.
o ayarda forum olmaz çünkü ayarı olmayan forumlar değil, ekşi sözlük.
başka ve yeni bir forum aramanın kriteri ekşi olmamalı bence.

güncelliğini çoktan yitirmiş bi duyuru. ama olsun, belki görüp de faydalanan olur diye yazayım istedim.

www.paticik.com
forum kavramının henüz yeni oluştuğu, lamer vbulletin çöplüklerinin (örnek: forumtr) henüz türemediği zamanlarda (yani 2005 öncesinde) türkiye'deki en kalabalık forumlardan biriydi paticik.com. son hali hakkında ayrıntılı bilgim yok, ama tarzlarının çok değişmiş olacağını tahmin etmiyorum.

açılmış bir dava sonucu siteye ttnet tarafından erişim engellendiğine ve bu engelleme hâlâ devam ettiğine göre pek geçerli değil.

Bu divxplanet'in kendi yazdigi bir metin degil. Daha oncesinden beri kullaniliyor ama bir ise yaradigi yok. Zaten oyle bir sart koyuyor olmaniz dava acmaniza engel de teskil etmiyor. Hukuki bir dayanagi yok anlayacaginiz.

adam düpedüz ti ye almış.

aşağıdaki yazdan belli değil mi zaten :)

"Hukuksal tartışma yaratmamak nedeniyle, eğer herhangi bir hükümet, polis, araştırma, Korsanlıkla Mücadele Gurubu, RIAA, MPAA, Universal, Fox, Warner Bross, başka herhangi bir film şirketi veya Video Oyunları Şirketi, veya Oyun konsolu üreticisi veya dağıtıcısı şirket veya grup, veya herhangi ilgili bir gruba bağlı ya da bunlardan birisinin resmi çalışanı iseniz, bu WEB sitesine GİREMEZ ve bu siteden dosyalar İNDİREMEZSİNİZ."

1. 1986 olmali.

Alakasız ama, Resul Balay gerçek midir? Şu anda ne yapmaktadır? Bu albümler çıktığında kaç yaşındadır?

Gercek. Youtube'da ya da diger video sitelerinde kendisini aratirsaniz, Flash TV'de -sanirim- gecen sene cikan roportajini dinleyebilirsiniz. Su anda bir fabrikada isci olarak calismaktaymis.

Hatta usenmedim buldum, aha: www.youtube.com

Album ciktiginda da yanlis hatirlamiyorsam 10-11 yaslarindaymis. Album kapagindaki fotograftan da yasi anlasiliyor zaten :)

Kisiye ozel not: Cazi YasatiCaz baslikli duyuru icin de tesekkur edeyim istedim. Mesaj atacaktim ama kapatmissiniz, bari buradan yazmis bulunayim. :)

Rica ederim, bütün bunlar caz için!

- makineyle gelen software cd'si varsa (picture project diye bir software'dir) onu kurun macbook'a, sonra aleti baglayinca kendisi yapar.

- yoksa usb'den baglayip mount edip etmedigini kontrol edin. desktop'da usb device olarak gorunecektir. veya finder'da sol taraftaki 'devices' bolumunde idisk ve macintosh hd'den sonra gozukmesi lazim. kendisine tiklayip icindeki jpegleri alin. veya iphoto'yu acip file>import to library secenegiyle 'finder'i kullanabilirsiniz.
olur insallah.

Genelde driver yuklemenize gerek olmaz. Gerek olursa da muhtemelen bela olur :)

Applications icindeki Image Capture ya da iPhoto yazilimlarindan biriyle icindeki fotograflari alabilirsiniz.

program cd'si yuklenmezse gormeyebilir. ben de oyle olmustu en azindan. hic olmadi sunu bir deneyin : www.apple.com

not : update mis bu. nikonview programi lazim size.

sanarsın doğrusu ve kabul edilmişi. ama sanırsın şekline de dönüşmüştür halk dilinde öyle kullanıla kullanıla. hatta "sanırım" bu şekilde türemiştir büyük ihtimalle

alarsın da aynı şekilde işte alarsın derken ağzı daha çok açmak gerekiyor ya, zamanla "alırsın" a dönüşmüş en azından konuşma dilinde. çünkü daha pratik, hızlı ve kolay alarsın yerine alırsın demek. yoksa türkçe'de geniş zaman ekleri -ar ve -er'dir.

düzeltme: baktım da tdk'dan sanırsın olarak kabul edilmiş doğrusu.

Sanırsın şeklinde olacak... Her dilde istisnalar, sebepsiz kurallar vardır elbet, bu kadar kafaya takılacak bir şey yok bence... matematik değil ki bu formül ispat eder gibi, ispat edelim...

(bkz: türkçenin düzensizlikleri/#11125073)

bu konuda kesın bir yargıya varmak güç. Türkçe'de de pek çok dilde olduğu gibi düzensizlikler söz konusu. Bu eklere "aorist" (-ar,er,ir,ır,ür,ur) deniliyor ve hangi fiile nasıl getirilicekleri de kesinlik kazanmış değil. İngilizceyi düşünün, "irregular verbs" diye bir konu başlı başına. Niye went diyoruz da goed demiyoruz mesela değil mi? Türkçe'de de böyle düzensizlikler var. Bunun için en iyi gözlemi de çocuklarda yapmak mümkün. Onlar "gelerim" de diyebiliyorlar yeni öğrendikleri kalıpları kullanırlarken. Sonrasında ise etraftan eklerin öyle her fiilde aynı şekilde kullanılmadığını görüyorlar ve böylelikle genel kullanımları öğreniyorlar. Kısaca, kati kurallar yok diyelim, bilimsel bazı makaleler var ama yine de hepsinin ucu açık.

Pratik açıdan başka bir izahi yok sadece pratiklik söylemesi daha kolay dene sadece,
hece düşmeleri, kısaltmalarda olduğu gibi yaşayabilmesi için değişmesi gerekiyor kaskatı kalamıyor.
yoksa kendini göğüsünü,ayağını falan derken düşünebiliyor musun hemen kolayını buluyor göğsünü diyorsun bu bir istina ile kurallaşıyor senin örneğin biraz yalnız kalıp kurallaşamıyor ve eğer sana sanarsın daha kolay geliyorsa onu kullanırsın.

duyuru hortlatmaca.

şimdi bu alırım örneği dolayısıyla, san-mak ve san-ırım da istisna kabul edilebilir gibi. ama "sanırım"ı bir yüklem olarak düşünemiyorum ben.

mesela,

"sanırım(galiba) yarın gelmeyecek" diyoruz,

ama bunu şu şekle çevirdiğimizde->

"eğer sesini çıkarmadıysa yarın gelmeyeceğini sanarım(düşünürüm)"

demek kulağa daha uygun gibi geliyor. yani,

"yarın gelmeyeceğini sanırım" kulak tırmalamıyor mu?

bence "sanırım" kalıplaşmış olabilir ama diğerlerini kurala uygun devam ettirmeliyiz. sanarsın o kadar da kulağa batmıyor ve doğru gibi.

bu durumun en kesin çözümü sanma eylemini geniş zamanda yapmaktan vazgeçiyoruz, şimdiki zamanda yapıyoruz, sanıyorum deyip geçiyoruz:)
cidden ben sıkıntı kaldığımda böyle kaçıyorum:)

kavrulmaktan yananlar diye biliyodum ben onları

bitki gövdesi gibi geliyor bana ama gübre de olabilir sanki, ben de yiyorum, lezzetli olmasının sebebi bence bol tuzla kavrulması ve tadının çekirdekten farklı olması

bitki govdesi onlar. serttir zaten onun govdesi.

gunebakanin cekirdeklerinin etrafindaki seyler hocam onlar iste. taze olanlardan yedin mi bilmiyorum da, cekirdegi icinden cikardigin sey. yani cekirdegi tutan kisim. ben de bayilirim oralarina. tuzlu tuzlu oh bebek

kan akışının en hızlı olduğu yerler oldukları için...

cunku damara ulaşması oralarda daha kolay daha fazla kan emebilir. kulagındaki dudagındaki kan kesmez onu.

şerrefsiz olduklarından. yeter lan çektiğiniz ziyafet.

çünkü senin oraya eri$imin de kolay. dü$ünsene bi dev var kanı da çikolata. senin de ucu sivri bi pipetin var adamın neresinden istersen çikolata kanını içebiliyon.
neresinden içersin?
ağzına kadar gider misin yer la asdfşlkdaskj

benim çok kulağımı ısırmıştır bunlar..
güzel değil,el kol tercih edilir :)

Kuzenimin göz kapağını da, kulağının içini de ısırmıştı bu şerefsizler.

Ne kadar işe yarıyordu bilmiyorum ama geceleri kolonya banyosu yapıyordum yatmadan önce. Don-gömleğin kapattığı yerler dışında bir tek kulağımın arkasına kolonya sürmemiştim bir gece. Ertesi gün kalktığımda 2 ısırık alındığını gördüm oradan. Hayvan nasıl bir hırs yapmışsa, üşenmemiş keşfetmiş.

maalesef yok. ancak buna benzer bir oluşum içerisindeyim. merakla bekleyiniz.

Vallahi o oluşumda çalışmak da isterdim. Eleman ihtiyacı falan varsa hani.. :)

elbette var. ancak dolgun bir ücret söz konusu olmayacak en azından şimdilik. karanlıktan korkmayan genç girişimci ruhlar bizim aradığımız.

iki üniversite ile de olumlu geri bildirim aldığım arkadaşlarım var. sana önereceğim ise kesinlikle bölüm hocaları ile de görüşmen tercih yapmadan önce. bu sana bölümlerin ekolleri hakkında daha iyi bilgi verecektir.

sosyoloji okuduktan sonra yönelmek istediğin alana/alanlara göre değişiklik gösterebilecek bir soru bu. ve bu soruyu en iyi hocalar ile görüşerek daha doğru şekilde yanıtlayabilirsin.

bu üniversitelerde okuyan öğrenciler kendilerince yanıtlar vereceklerdir ancak unutmaman gereken sosyoloji öğrencilerinin çoğunun bu bölümü çok isteyerek/farkında olarak seçmemeleri, bu da sana verecekleri yanıtları biraz yararsız kılıyor.

ben de sosyoloji okumuş olmayı isterdim. başarılar şimdiden.

İstanbul Üniversitesi Sosyoloji mezunu olarak şunu diyebilirim ki ekol Osmanlı ekolüdür ve 4 yıl boyunca Türk Sosyolojisi öğrenirseniz, Ziya Gökalp, Prens Sabahattin, Doğu-Batı Çatışması diye inim inim inlersiniz. Fransız Sosyologlarını da çok güzel öğrenirsiniz ve bir kaç hoca da MARXIZM öğretir. Bunların dışında yok efendim Amerikan Sosyolojisi yok İngiliz Sosyologları filan görmezsiniz.

dersler de şöyledir:

Türk sosyologları ve eserleri, türk sosyolojisi literatürü, köy sosyolojisi, iletişim sosyolojisi, sanat sosyolojisi, türkiyenin toplumsal yapısı, modern türkiyenin oluşumu, aile sosyolojisi vs vs vs yani buna benzer şeyler...

fransız devrimi ve endüstri devrimi ise anahtar sözcükleriniz olacaktır :)

Ben okul bittikten sonra iletişim alanında iş yapmayı düşünüyorum. Yani hareketli ve zevkli bir iş arıyorum. Masa başı işler düşünmüyorum. Tabi ne olacağı belli olmaz ama kafamdaki şeyler bunlar.

Okulda güzel bir sosyal ortam da olsun istiyorum. İki okulda da bu muhakkak vardır ama öğrenci kulüpleri ve aktiviteler açısından neresi daha caziptir bilemiyorum.

Gittiğim okulda insan çeşitliliği olsun istiyorum, bu yüzden İstanbul Üni. daha çekici geliyor. Mimar Sinan'da hep aynı tipte insanlarla karşılaşacakmışım gibi bir önyargım var.

İlerde yapmak istediğim işten dolayı biraz daha sanat sepet adamlarının arasına kaynamak istiyorum. Bu durumda tüm yollar Mimar Sinan'a çıkıyor ama oraya gidersem de gerçekten de bu adamlarla bu kadar içli dışlı olabilir miyim kaygısı da yok değil.

Tercih dönemi stresi yaşıyorum resmen yahu. Daha önce boktan bi tercihle 22. tercihime yerleşip 2. sene okulu bırakan bi adam olarak adam gibi bir karar vermem gerek.

sosyoloji bölümüne gelenlerin %80 inin isteyerek değil puanı tuttuğu için geldiğini bilmenizi isterim. ben boğaziçi sosyoloji tutturamadığım için 2. tercihle istanbul sosyolojiye girmiştim ve çok mutluyum. şu var ki çeşitlilik arıyorsanız mimar sinanda daha fazla olabileceğini tahmin ediyorum bizde genelde okulla alakası olmayan tipler çoğunluktaydı. sosyalleşme babında ise istanbul üniversitesi bünyesinde en iyi siyasi bir çizgide sosyalleşebilirsiniz gerisi zor olur.

fakat bir insan sosyoloji okuyacaksa istanbul sosyolojide okumalıdır diyorum çünkü mezun olduğunuzda (adam gibi okula giderseniz) her konuda bir söyleyeceğiniz kendiliğinden oluyor ama şu var ki okul sonrası yurtdışında master düşünüyorsanız mimar sinan derim.

iletişim anlamında ise devlet üniversitelerinin iletişim konusunda diğer muadillerine göre daha düşük olduğunu düşünüyorum. ki sosyoloji çıkışlı reklamcı çok ama çoğu özel üniversite çıkışlı.

sosyoloji okucam ben başka tasam yok şuan için diorsanız istanbul sosyoloji, emellerim büyük dünyaya geniş bakıcam derseniz mimar sinan...

Mimar sinana git bence.
Istanbul'un adından başka birşeyi yok maalesef.

okul sonrası yurtdışında master için niye özellikle mimar sinan sosyoloji'yi öneriyorsunuz?

şimdie reklamcılık söz2 puan türüylen alıyor diye illa alan dışı olacak diye bir şey yok. tam emin olmamaklan birlikte eğer değişmediyse yine söz2 puanınlan alan içi olarak tercih edebilmen gerek gibi geliyor. aynı şekilde rts için de böyle. yalnııız iletişim fakultesi için şunu söylemeyim ki, şayet iş hayatın için çift anadal yapmak istiyorsan, sektörün içinden biri olarak o kadar da matah bir şey olmadığını söyleyebilirm. iletişimcilerin çoğununun iletişim fakultesi hatta üniversite mezunu bile olmadığını düşünürsen tabii.

Çift anadal meselesi tamamı ile gideceğiniz okulun yönetmeliği ile ilgili bir şey. Okula giriş alanınız nedeniyle şu bölümde ÇAP yapabilirsiniz ya da yapamazsınız diye bir durum yok. Misal biz İzmir'de Bilgisayar Mühendisliğindeki adama İşletme ÇAP'ı yaptırıyoruz. Ekonomiden İşletmeyle ÇAP yapana göre daha fazla ders alıyor ama oluyor sonuçta.

Bir de ÇAP bildiğim kadarı ile aynı üniversite içinde olur. Ana bölümünüzü bir üniversitede ÇAPınızı başka bir üniversitede yapamazsınız.

Teşekkür ederim, kafam baya karışmış benim. Elxa neredeyse ben de senin durumundayım. Yani tam olarak sana yaklaştım denemez ama böyle giderse senin yolunda hızla ilerlediğim aşikar. Geçen sene okuduğum okulu "beğenmedim bu ne lan" diyip çat diye bıraktım öss'ye girdim. İlk okul bırakışım (ve umarım son bırakışım) oldu bu. İşler daha fazla boka sarmasın diye iyi bir tercih yapabileyim istiyorum.

Ha senin durumunu nerden biliyorum, ekşi duyuru'da çift anadal diye aratınca senin sorduğun bir soruyla karşılaştım da ordan. Vallahi senin işin de zormuş.

Kablonet'le olan sıkıntınız nedir ki ADSL ye geçmeye çalışıyorsunuz? durup dururken bir insan neden kablonet'ten adsl'e geçmeye çalışır ki?

bu arada komşularınız sizin gibi 7/24 download yapıyorsa önerilerini dikkate alın...

sorunun cevabı da: kablonet daha iyidir..

tam bir cevabı yok galiba bu soruınun; adsl'de santrale olan uzaklık, kablonet'te bina içi tesisat gibi unsurlardan etkilenebiliyor performans. mesela ben herkes tavsiye ediyor diye yeni evime kablonet bağlattım, ama haftada bir kesiliyor. bina içine yükseltici takılamadı filan. illa adsl kullanacaksanız aynı binada kullanan varsa onlara sorun derim, ama ben olsam sıkıntım olmadığı sürece bağlantı tipi değiştirmezdim.

ben adsl'den kabloya gececegim; hatta tam da eksiduyuru'ya ayni soruyu sormaya hazirlaniyodum. ben de diyorum ki:

1- adsl'de musteri hizmetleri diye bisey yok; cumartesi gunu arizalanip sali gunu "hasbelkader" onarilan telefon hattim yuzunden dort gun internet kullanamadigim gibi cep telefonumla ytl'lerce onarimda sifir etkiye sahip call center gorusmesi yaptim. zaten kabloya basvurma nedenim de bu oldu. telefonumu birakiyorum, ariyolar. iste musteri boyle bisey; istedigin kadar vasat hizmet ver, soyle bi ayrintiyla tavlayabiliyosun.

2- daha ucuz (1024k + kablo tv = 39 + 7)

3- daha istikrarli (bundan pek emin diilim. ama en azindan "cunku biz ikinciyiz," mantalitesinin avantaji var)

çok kapsamlı bir bilgim yok ama, fiberobtik kabloların, bakır kablolara göre elektronik sinyal taşıma aralığı çok çok yüksek.
bu yüzden kablonet kullanıcıları pek fazla lag problemi yaşamıyorlar diye biliyorum.
özellikle netten oyun oynuyorsan, kesinlike kablonete geçmelisin.

ben de bir süredir adsl den kabloya geçmeyi düşünüyorum.
şu an 2mbit adsl kullanıyorum. acaba 2mbit kabloda daha yüksek perf. alabilir miyim acaba?

çok teşekkür ederim mrtksn kardeş. şu finaller bitsin, ilk işim kablo modem almak olacak ;)

valla vita kardeş kusura bakma parselledim senin sorunu da ama. kızma artık =)

şöyle ki, arkadaşınızın psu kalitesine bağlı büyük ölçüde. eğer markalı, düzgün bir kasaysa psu da büyük ihtimal belli bir kalitede olacaktır. 3 hd kaldırır.

ancak kalitesiz psu ufak sebeplerden bile yanabiliyor. böyle bir psu takılmışsa 3 hd durumu riskli hale getirebilir. diskleri takarsınız, çalıştırırsınız da ama bir gün coz diye giderbilir. yanında da anakartı götürebilir.

eğer psu nun markasından emin olabiliyorsanız gönül rahatlıyıla bağlayın.

riske atmadan 40 gb ide'yi takmayın 160gb az değil onu kullansın. varsa kasaya bağlı kullanmadığı cd-rom vs onu söküp 40lığı takabilir boşu boşuna riske atmayın hdd'lerinizi.

aynısı geçenlerde bana da oldu..hatta aramadan önce baktım -19 gözüküyordu, çağrı bırakmaya çalıştım kontör yükleyin dedi baktım -20 olmuş..hemen ardından turkcell'in sitesinden baktığımda -19 gözüktü..bir gariplik var bugünlerde

bugunlerde degil. bildim bileli o servis oyle.
nedeni hakkinda bir fikrim yok. *123# ve web kanali ile sorgu yapiyorsunu -19 gorunuyor. ama 8091'i ariyorsunuz -20 diyor.
hic merak etmedim bugune kadar. u$endim mu$teri hizmetlerini falan da aramayi.

Ben 8091'i arayıp sorduğumda -19 diyor.

bir de şöyle bir şey başıma geldi: turkcell'den avea'ya ve telsim'e çağrı bırakabiliyordum ama turkcell'den turkcell'e çağrı bırakamıyordum. madem ki çağrı bırakabilecek kadar kredim var o zaman turkcell'e de bırakabilmem lazım. neyse, müşteri hizmetlerine mail atıp soracağım.

çok sinir bozucu bir sorun yahu.

hemen sunu soyliyim ki, tamamen turkcell in terbiyesizligidir.

iki ornekle cok zeki olduklarini gosteriyim,

1 -) -16 kontordeyken illa bana mesaj gelir. 2 mesaj daha atarsaniz, sevdiklerinizle tum gun ucretsiz konuscaksiniz. 2 mesaj atsam zaten konturum bitcek ve 100 kontor yuklemeden o bedava seyleri de kullandirmicaksin bana. bi siz akillisiniz..

2 -) dikkat ettiniz mi bilmiyorum, (ya da haysiyetsizlikleri sirf bana mi denk geliyor onu da bilmiyorum) -19 kontordeyken 2-3 gun "kimseyi caldirmamisken" ve "herhangi bir parali servise uye olmamisken" dahi o 1 konturu de yiyip -20 yapiyolar. kesinlikle ne mesaj ne arama ne cevapsiz yapmama ragmen..

ama gel gor ki,
nasil telekoma sovup hala adsl kullanmaya devam ediyorsak, bu da boyle bir sey. ama sessiz kalmayip en azindan mail atmak, telefon etmek gerek.

allahim en cok sinirlendigim duyuru cevabim oldu. tarihe not edilsin :)

view -> toolbars -> customize

yeni toolbar ekle, icine bookmarklari koy. voi-la!

ya da en guzeli del.icio.us eklentisi kurmak.

merhaba,harcı yatırmak istemediğine göre 2.öğretimsin herhalde. ben 2-3 sınıflar arası 1 sene kaydımı dondurmuştum. bence kaydını dondur hiç harç parası vermiyorsun ve BENDE askerlikle ilgili problem olmamıştı. bunun yanında oldu ya össde bir sorun çıkarsa yedekte bir yer bulunmuş olur.

hayır kayıt donduramıyorum çünkü okul binbir tane pürüz çıkartıyor. gittim görüştüm, okul açıldıktan sonra 15 gün hakkın var, dilekçeni verirsin inceleriz, fi tarihinde belli olur falan demeye getirdiler.. benim o kadar vaktim yok. ve zaten okulla olan ilişiğimi kesmek istiyorum ama edirne'ye gidecek vaktim bile yok.

dondurma olayı sözkonusu değil, zaten görünüşe göre mümkün de değil..

belki faydası olur, başımdan geçeni yazayım:
ikinci öğretim öğrencisiydim, ilk sene okulu bıraktım fakat okula haber vermedim. harcımı da yatırmadım. bir sonraki senenin yazında "harcınızı yatırmadığınız için kaydınızı sildik" temalı bir posta yolladılar. o yaz sonu yeni bir okula kayıt yaptırmak için eski okuluma gittim, lise diplomamı istedim. "eksik harç borcunuzu yatırırsanız kaydınız aynen geri döner okumaya devam edebilirsiniz" dediler. ben tabi istediğim okulu kazandığımdan diplomamı geri aldım, eksik borcumu istemediler yani. harcını yatırmasan bile kaydın 1-2 dönem sürmekte 1 sene sonra okuldan atıyorlar yani. o arada askerlik ile ilgili bir pürüz çıkmamıştı.

hatta yeni okuluma kayıt yaptırdıktan sonra bir gün askerlik şubesinden aradılar, gittim. "aynı anda iki üniversiteye kayıtlı gözüküyorsunuz şaka mısınız?" gibi bir soruyla karşılaştım. yeni okula kayıt yaptırırken verdiğim belgeleri kaybetmişler, eski kaydımı slmemişler şubeden falan filan.

Neyse o kadar korkmana gerek yok, hani birden askere gitmek o kadar kolay değil senelerin kaçağı değilsen. bence sen şimdilik bişey yapma, her şey olacağına varsın. : )

Kolay gelsin. (not,bıraktığım okul kocaeli üniversitesidir, harç borcumu istemediler diplomayı geri alırken, normali bu mudur bilmiyorum)

atladığın bir konu var. lise diploman üniversitede ve sen lisenden mezun olduğuna dair belge alacaksın. bu belgede senin yeni lise mezunu olduğun değil, liseden şu tarihte mezun olmuştur diye yazacak. Yani yeni lise mezunu şeklinde tecil ettiremezsin.

hayır sonuçta lise diplomamda da hangi yıl mezun olduğum yazıyor. zaten bu yılın fark etmemesi lazım, sonuçta askerlik yaşı 20 ve ben 17 yaşındayken gidip tecil hakkımı kullanıyorum diyemem?!

şunu diyorum, ben gidip lise diploması sahibi olmanın verdiği tecil hakkımı kullanacağım, yapacağım şey bu. bunu herkes yapıyor bildiğim kadarıyla. aradan 2 yıl geçmiş olmasının, liseden mezun olduğum tarihin eski bir tarih olmasının falan ne önemi var ki sonuçta bunu kullanabileceğim tarih tam şu an, yani ilk yoklamamın geldiği tarih?

yanlışsam aydınlatın, ben de sadece sağdan soldan duyduğum şeylerle hareket ediyorum.

kusura bakma sen aydınlatamayacağım, sadece bi tavsiye vereyim dedim;

4. maddede belirttiğini ben bu sene yaptım, yani okuduğum bölümü bırakıp öss ye tekrar hazırlandım, ama okuldan kaydımı aldırmadım, sadece 1 sene dondurdum, ha kaydını 1 sene süreyle dondurunca harç parası da almıyolar(gerçi okuldan okula değişir mi bilmiyorum), böylece hala o okulun öğrencisi olarak gözüktüğüm için askerlik derdiyle uğraşmadım, hem de ne olur ne olmaz, öss de istediğin yeri kazanamama gibi bir durum da var, birden açıkta kalmak hoş olmaz diye düşünmekteyim.

1. direk okuluna gidiyosun, askerlik islerine bakan bir bolum seni unutmus, onlarin ogrenci olduguna dair yaziyi yollamasi lazim MSBye, muayeneye falan da girmiyorsun
2. mumkun degil.
3. subeye hic gitme, halden anlamayan bir memura denk gelirsen dediklerini yaptirabilir.
4. normalde okulla ilisigin kesildigi zaman okul askerlik subene "bu adam artik ogrenci degil, ne yaparsaniz yapin" diye bir yazi yollar. ama bazi okullar bu isi bir sure sallayabiliyor, ama bir daha ki sinava yaklasik 1 yil gibi bir sure var, p kaadr hicbir okul uzatmaz bu isi.
5. universite mezunu olunca yoklamani yaptirmazsan basina pek birsey gelmiyor, ama er satatusundeyken durum nasil bilmiyorum...

tek yapacağın okulundan hemen askerlik durum belgesi (ek:g gibi bi resmi ismi vardı sanki) alıp şubene vermek. bazı okullar tecil yapmıyor malesef, ben benimkinden (marmara üniv.) her yaz belge alıp şubeye postalardım.

askerlik durum belgesini askerlik subesi verir, okul vermez.

ayni durum benim ba$imda var.
okula gittim, ogrenci i$lerine sordum. adam dosyaya bakti, kontrol etti. benim kagit orda yoktu. sanirim okula gonderilmeyenler ile ilgilenmiyorlar. ben de ogrenci belgesi aldim kendim gidecem. ya da gonderecem. peder de $ube ile goru$mu$, kontrole gelmesine gerek yok, siz belgeleri gonderin yeter demi$ler.

Aynı endişeleri, bu yaşlara gelen hemen her erkek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşadık... Sakin ol ve oku lütfen.

31 yaşındayım, hemen hiç kasıtlı olarak asker kaçağı olmadım (tecil işlemlerinin gecikmesi, unutulan işlemler vs dışında). Yani kendi isteğimle asker kaçağı olmadım hiç. Halen askere gitmedim. Geçen yıl gitmek istedim. Askerlik şubesi bu senenin kasım-aralık ayına tarih verdi. Yani önümüzde kasım-aralık'ta bir aksilik olmazsa (ve tam ortalığın karıştığı zamanda, lan bu kadar bekle... neyse) gidiyorum.

- Herhangi bir üniversiteden 30 yaşında önce atıldığın ya da kendi isteğinle ayrıldığın sürece 1-2 sene tecil hakkın var. Askerlik şubelerindeki tavırlar seni rahatsız etmesin, orası ordunun bir departmanı, ister istemez çok yumuşak tavırlarla davranmayacaklardır. Ama benim farkettiğim şudur: Ülkemizdeki çoğu kurumun aksine disipline ve haklara saygı burada daha düzgün yürümektedir. Belki katılmayan olur ama benim gördüğüm budur. Askerlik tedirginliğini yaşamayan biri olarak burada bir işlem yapmayı iski'de kuyrukta beklemeye yeğlersiniz.
- Yani demek istediğim sen, şu an okulu başka bir üniversiteye girmek için olmasa dahi bıraksan 1-2 sene askere gitmeden ortalıkta dolaşabilirsin. Bir tek dilekçeye bakar en fazla ve kimse seni zorlamaz gel askere diye.
- Üniversitelerimizin bürokratik işlemleri uygulama konusundaki tavrı, yetisi, yaklaşımı, başarısı, vs... (ne derseniz) ne yazık ki askerlik şubeleri kadar dahi olamayabiliyor. Zira eminim istanbul üniversitesi'nde olduğu gibi çoğu başka üniversite de tecil işlemleri için gereken evrakları kendileri postalamaz, hatta hazırlamaz bile. Gidiyorsun, dilekçe veriyorsun, 3 gün falan diyorlar, 1 hafta içinde belge hazır olursa şükredip götürüyorsun. Yani senin ders, okul, araştırma vs. için harcayacağın zamanını ve bir öğrenci olarak düşük olması muhtemel bütçeni düşünmeyip seni memleketin ile okul arasında küçücük bir faks gönderip halledebilecekleri düttürü bir belge için gezdiriyorlar. Üstelik -bu kişiden kişiye değişse de- konuyla ilgili kendini hazırlamamış birinin psikolojisini bozabiliyorlar. Bir akademik süreç içerisinde eğitim alan birinin askerlik gibi bir konuya daha seneleri varken bu psikolojiye sokulması umarım takdir edersiniz ki pek doğru değildir, ama kim sikler sizi, ... kimse!

Yani;
Eğer okula devam ediyorsan ek-g ya da her ne halt idi ise bu kağıdı alıp askerlik şubene götürüyorsun ve hiç bir problem olmadan arkerliğini erteliyorlar.

Eğer halen okulda isen ve ayrılmayı düşünüyorsan yine aynı şeyi yapıyorsun, ayrıldıktan sonra da okuldan ayrıldığını ister söylersin ve okuldan ayrılmış birinin hakkı olan tecilini kullanırsın. Üniversite kazanınca da yine tecil belgeni götürürsün ya da okulun biraz daha düzgün bir yer olursa onlar gönderir.

Eğer ayrıldıysan, yani tasdiknameni aldıysan yine yukarıda söylediğim şeyi yapıyorsun.

Bunların hepsi başıma geldi, yani okuldan ayrıldım, 1-2 sene ortalıkda dolaştım, sonra yeniden okula başladım. Daha komik ve rezil şeyler de oldu(o zamanlar pek komik değildi de neyse..:D). Okulun belge göndermediğini bilmiyordum ve aradan 1-2 sene geçtikten sonra bana sülüsümü gönderdi askerlik şubesi, erzağınızı hazırlayın diye. Gideceğim yer dahi belli oldu. Şubeye giderken donlarıma yapacaktım neredeyse, hiç hazır değildim. Şubede üniversite kimliğimi gösterdim, "E, neden getirmiyorsun tecil belgeni?" dediler. Ayaklarım götüme vura vura koşarak okula gidip kağıdı aldım. Askere gönderileceğim yer de pek içaçıcı görünmüyordu ne yalan söyleyeyim: Sivas 1. piyade tugayı, avcı er. Yaa... böyle. Daha dur, sonra belgeyi şubeye götürdüm, sonra bir hafta geçti, 2. emir geldi hazırlanmam için, 1-2 hafta içerisinde yola çıkıyordum. Bu defa altıma yapmış vaziyette şubeye gittim, "Beni istemişsiniz, askere gidiyorum galiba." diye. "Gene mi sen." gibi bir şeyler dediler. Dedim "kağıt gelmiş, tecil belgemi getirmiştim geçen hafta ben". "Ha..." dediler, "...yanlışlık olmuş, düzeltelim.". Düzelttiler.:)

Kafandaki işlemcinin %25'ini her zaman kendine ayıracak askerlik konusu ise ayrı, o duracak orada. Kurtulunuyor mu, henüz bilmiyorum. Ama şu an askere gitmek istemiyorsan, senin yaşında biri üniversite okumak istiyorsa, inan onlar çoğu başka makamdan daha insaflılar, göndermezler merak etme.

bulunduğun okul seninle ilgili tecil işlemlerini yapmamıştır.okula gidip öğrenci durum belgesi alırsın bağlı bulunduğun askerlik şubesine ya da yabancı şubeye götürürsün tecilini yaparlar..herkesin başına gelebiliyor bu tür şeyler paniklememek lazım..

oh inanın çok rahatladım. öğrenci durum belgemi okuldan alacağım, şubeye gideceğim ve "ben öğrenciyim tecil istiyorum" diyeceğim, hepsi bu öyle mi :) sözlükteki "askerlik şubesi", "askerlik yoklaması", "tecil" başlıklarını falan okumuştum da iyice telaşlanmıştım.

oh be.

teşekkür ederim :)

2 ay icinde sana ulasacagim. bir suru erotik film (aydemir akbas, mete inselel) olan arsivci bir dostum var..

bi ara bulvar veriyordu eski erotik turk filmlerini. arada sirada mahalle bakkallarinin sote yerlerinde rastliyorum. bi bak istersen gazete satan bakkallara.

ideefixe ve hepsiburada satıyor 2-3 liraya ellerinde mi kalmış nedir anasayfada illa reklamını yapıyorlar özellikle ideefixe.

ayrıyetten 80 li yılların seks filmleri kitabı vardır remzi kitabevinde. ona da gözatabilirsin.