elektrik süpürgesiyle fan çıkışına tutun diye okumuştum bi yerlerde ama tam olarak emin diilim.

ciki$ina elektrik supurgesi tutunca butun toz, pizlik, zerzevat makinanin iyice icine dagilir gibi geliyor bana.

tecrubeniz varsa acin temizleyin sonra tekrar montaj edin. bunun di$inda servise gitmeniz gerekir.

walla ben geçen f3jp'yi açtım çıkan tozu kiri görünce fanın çalıştığına şükrettim bırakın sesi. bi tornavida bulup açıp temizleyin bi güzel. zaten asuslar tak çıkar olaylarında pek sıkıntılı değil hp'ler gibi. direk alt taraftan iki vida söküp açılabiliyo f3 serisi

Vista'nin böyle gerizekali bir huyu var evet. Sadece belgelerim degil, diger klasörlerde de ayni olayi yapiyor. En azindan ben de. Hatta burada bununla ilgili bir soru bile acilmisti.

Okuldan girdiginiz icin ve belirli sabit local ip adresiniz olmadigindan dolayi gayet normal.

senin ip değişmiş olabilir mi???

-redlinetheturk; ip adresi tabiki degisecek. Okuldan yani belli bir network agindan nete baglantigi icin tek basina degil. Eger tek kullanici isen senin evindeki ip adresi 192.168.1.2 ya da 10.0.0.2 ya da 192.168.2.2 'dir. Evinden ikinci bir bilgisayarda nete baglanir ve agdan ip alirsa; aldigi ip adresi 192.168.1.3 olacaktir.

Kafa karistirmayalim...

xp'yi başka cd'den kurun.

inner child'ın dediği yöntem işini görecek.
daha önce aynı cd den yüklediğinde sorun çıkmıyordu değil mi?
yani cd nin problemsiz olduğuna eminsin?

@inner child: iexplore hiç çalışmıyor zaten. çalıştırınca da bilgisayar kilitleniyor.
@can see: başka cd'den kurduğumda da bu sorun oluşuyor.

özetle iexplore.exe'yi çalıştırınca işlem tabında onlarca drwtsn.exe (sanırım buydu, drwatson olsa gerek) çıkıyor ve pc kilitleniyor. sorun ne olabilir ki? donanımsal mıdır acaba?

gxix, iexplorer değil, explorer.exe

görev yöneticisini aç işlemlere gel explorer.exe'yi bul, sağ tıkla işlemi sonlandır de. bu işlemi yaptıktan sonra (explorer.exe hiç başlamamış da olabilir), aynı pencerede sağ altta yeni görev butonu var, ona bas, açılan penceredeki kutucuğa explorer.exe yaz çalıştır de.

iexplore demişim, explorer olacak o. yanlış yazmışım.

donanimsal olduğunu sanmıyorum.

aşama aşama gidelim.

format sonrası windowsu kurdun.
başka hiçbir şey kurmadan bu hale geliyorsa sanırım ciddi bir problemdir.
yok disk düzeltme ya da temizlik programları kullanıyorsan (şu registry temizliyiciler, sistem hızlandırıcılar falan) windowsu yamultabiliyor ve bu durumda drwatson (kendisi windowsun parçası) raporlama yapmya çalışıyor.

format sonrası hiçbir şey yüklemeden mi bu hale geliyor?,
eğer öyleyse başka windows cd'si ile bir dene bakalım.

İnternette bir sürü oynanmış xp var. Bence windows xp pro sp2 orjinal cd imajı indir internetten. Ben de xp pro sp3 indirmiştim bi yerden, wireless driver'ımı kurarken mavi ekran verdi. Ama sp2 orjinal cd'den kurduğum windows sağlam.

ssg ye mesaj gönder abi sözlükten, o bulur vercek birini :)

şimdi yanlış anlamadıysam sen youtube a girebilmek için host dosyasına yazılan linkleri istiyosun? eğer öyle ise şu linkten adresleri alıp kendi host dosyana kopyalayabilirsin. yok benim derdim başka dersen o nedir anlayamadım?

www.onderceylan.com

vista kullanmadığım için yardımcı olamıyorum ama sorunu bildiğimi sanarak açıklama yapayım;

host doyasının herhangi bir uzantısı yoktur. yani türü yalnızca "dosya" olarak görünüyor. vista'da ise not defteri ile açılıp kaydedilince ısrarla doysa uzantısı istiyor. yani uzantısız bir dosya kaydetmiyor.

sanırım gxix bu yüzden klasörün tamanını istemiş.

mail adresine vista için hazır editlenmiş bir hosts dosyası atttım..youtube a girmesi lazım.bende onunla giriyorum

paint.net var, microsoft'un şeysi yine. vista'dakini bilmiyorum da paint.net de gayet işlevsel, onu deneyebilirsiniz belki.

Dual boot yapabiliyorsun. Zaten kurulumda "upgrade mi yapayım, yoksa temiz kurayım mı" diye soruyor. Ben ubuntu kullanıyorum. Windows 7'yi kurdum, hoşuma gitti benim. Dene bence. Daha beta olduğu için vista da dursun bi tarafta.

burada anlatıyor kısaca
lifehacker.com

host dosyasını tamamen sildikten sonra taracı(lar)ınızın her şeyini (temp, cookies vb) temizleyin. sonra linkteki host ile değiştirip tekrar deneyin

@lancelot du lac: olmadı..

ben hosts dosyamın sonuna alttaki 2 satırı eklemiştim, sorunsuz giriyorum.

208.117.236.70 youtube.com
208.117.236.70 www.youtube.com

hosts demişsiniz fakat "youtube jacker 2" diyeyim ben de.

ben proxy kullanıyorum. biraz geleneksel ama işe yarıyor. genelde proxyler en fazla bir haftada sıçar ama bu bulduğum adresi 6 aydan fazladır kullanıyorum. hızı da gayet iyi. tek sorunu login olmuyor. login için google da free proxy list yazıp ilgili bir siteden login olabilen herhangi bir proxy ile login olduktan sonra proxy adresinizi aşağıda vereceğim porxy ile değiştirirseniz bir sorun yaşamazsınız. ikincil kullandığınız browserinize bu proxy ayarını yaparsanız daha sağlıklı olur. misal ben explorer kullanıyorum. proxy yi de firefox a ayarladım. youtube a, ne bileyim pornolara falan gierken firefox kullanıyorum.

72.55.191.6:3128

bilgisayardan çok anlamam ama, antisansur.exe diye bi program yollamıştı arkadaş, onun sayesinde sıkıntı yaşamamıştım.

dene derim. gugıla yaz. antisansur diye, çıkıyor zaten.

arcadium'dur o alisveris merkezi.

bu zıkkımın istanbulda eskiden daha çok şubesi vardı. ayrıca duble çikolatalı bi tanesin.

eryaman optimum outlet centerda var bir tane.

ben de bir soru sormak istiyorum! bu zıkkım Türkiye'de neden bu kadar pahalı?

izmirde alsancak ve bostanlıda şubeleri var.

Bursa'da FSM Bulvarında da bir şubeleri var.

eskişehir kanatlı alışveriş merkezinde de bir tane var

hacettepe egitim arastirma ve hizmet vakfi'ni mi diyorsunuz? saglik kuruluslari yonetimi diye bir sertifika programi var.
www.hacettepevakfi.org

www.sid.hacettepe.edu.tr

virus kapmis olabilirsin

sadece ve sadece google'da bu şekilde hata verdiren bir virüs mevcut mudur?

www.google.com

blog.wired.com

bu bende şirketten girerken ara ara çıkar; şirket malum 2 - 3 bin bilgisayar bağlı.

şirkette ağdaki bir bilgisayara virüs bulaşmıştı. bütün bilgisayarlarda google açıldığında bu sayfa çıkıyordu.

color profile tamamen baskı ile alakalı bir ayar.us web coated dergi baskısı için kullanılır yani 1. hamur kuşe kağıt içindir.
pixsel aspect ratio cmyk baskıda tram denilen noktaların şeklini belirler.bu da baskının keskinlik veya yumuşaklığını ayarlar.kuşe kağıt için kare tram tercih edilir genelde.
resolution pixels/cm olmamı eğer cm ile çalışıyorsan.
image size da kullandığın görselin değerlerini ayarlar.o da çalıştığın yüzey ile uyuşmalı.

pardon resolution pixels/inch olcak.

3 cm ye 5 cm 300 dpi bi iş çalışmak için hep sticker yapıyor olmanız lazım.
color profile a dokunmamanız "şimdilik" yararınıza olacaktır.

dpi dediğimiz şey = dots per inch. dolayısıyla inch değerinin kalması doğru olur.

en kasık şey alttaki resample image'dır. Bicubicte kalabilir ancak yaptıktan sonra küçültecekseniz bir resmi oradan bicubic sharper ile daha iyi sonuç alırsınız.

açtığın yeni sayfanın boyutlarını cm olarak girersen hiç bir sorun olmaz.matbaa baskısı 300dpi olduğu için boyutu belirleyip çözünürlüğü de 300 yaparsan açılan belge matbaa da aynen o şekilde basılır.ekran görünen boyut yanıltıyor olabilir diye düşünüyorum.şöyle bir durum da olabilir; 300dpi a4 sayfa açtın diyelim, o sayfaya 72dpi görsel atarsan küçücük kalır.öyle bir uyumsuzlukta oluyor olabilir.
bir de çok bşıma geldi uyarmak isterim; rgb den cmyk ya çevirdikten sonra renkleri iyi kalibre etmen gerekir yoksa matbaa baskısı ile senin ekranda görünenin alakası olmaz renkler bakımından

resolution dedigi (bkz: dpi) olay, cm2 y dusen piksel miktari gibi birsey. 300 oldugu zaman gozle hissedilmeyen, 72 oldugu zamansa piksel piksel gorunen bir ayar. matbaadaki adam hakli yani. cmyk renk ise baski rengidir, yani isiksiz renk. pc'de resimler default olarak rgb'dir ki, bunlar isikli, yani monitor renkleridir. kagit isik veremeyecegi icin cmyk olmak zorunda. zaten rgb bastiginiz resim ayni renk kalitesinde cikmaz.

300 dpi isteniyorsa, ki öyle istenir normaldir, 20*30 cm lik çarşaf gibi bir dökümanın olur, bu da normaldir. Böyle göndereceksiniz onlar da aynen kitap kapağı olarak basılacak.

cmyk baskı almadan önce mutlaka ''levels'' veya ''selective colors'' dan siyah, beyaz ve orta gri nokta girişi yapman lazım.yoksa siyahlar çamur beyazlarda kağıt beyazında çıkar matbaada, diğer renklerde sapıtabilir.

birde kesme payi vermeyi unutma. Alttan ustten, yanlardan ebn az 1 cm buyuk yap ki matbaada kesilirken kenarlarinda betyaz bir cerceve olmasin.

o zaman bi soru daha, cmyk + 300 resolution yapınca .psd 400MB gibi hayvani bir boyuta ulaşıyor. normal midir?

cmyk görseller hep daha çok yer kaplar da 400mb çokmuş.tabi senin kullandığın layer sayısına yaptığın tüm değişikliklere bağlı bu,çünkü psd hepsini kapsar ve saklar.

O büyüklük gayet normaldir, ben 1 GB dosyalar hatırlıyorum.

davar ulkemdeki matbaalarla ugrasmanin en az omur yiyen yolu herseyi bitirdikten sonra cmyk tiff cikartip indesign'da matbaanin istedigi ebatta kitap kapagini acip "bleed"leri ayarladiktan sonra matbaa ayarlarinda "indesign preset'lerinde var" highest quality pdf cikartip tek dosya vermek.

matbaanın fotoşopçusu varsa bence çalışmayı psd olarak kaydedip verin. çözünürlüğünü, siyah noktasını falan matbaacı ayarlasın nasıl istiyorsa.

nasil yani?

ctrl + n 'ye basiyorsun, yeni dosya aciyorsun. boyutlara 2 - 2 yazarak "cm" seciyorsun. ve senin karsina 5 x 5 cm dosya mi getiriyor?

Yanlisiniz olmasin? Yoksa büyüteçle boyut büyüttügü icin mi size öyle geliyor acaba?

Yeni acilan dosyanin tepesinde 100% yazmasi gerekiyor tam boyutu görmek için.

O yüzden mi acaba?

büyüteç %100'de evet. abi 3 kişi temiz 3 saat uğraştık. bozuk mudur çin malı mıdır nedir anlamadım ben bu fotoşop.

resolution la alakalı
onun değerini düşürerek deneyin birde

2x2cm döküman açtığınızda "ekranda" 2x2cm lik bir döküman oluşmasını beklemiyorsunuz heralde? image menüsünden canvas size deyiverin orada 2x2 olarak gözüküyorsa sorun yoktur. eğer "ekranda" belirli bir boyut görmek ise amacınız, ilgilenmeniz gereken ölçü "pixel" olmalı.

cetvelle iki santimi olcun monitor uzerinden, daha sonra o alani secin, crop yapin. neden ozellikle 2 cm yapmaya calistiginizi ise ayrica merak ettim.

dvd-rom u direkt takınca usb'den direkt görür ama format attığınızda, msdos kısmında(artık msdos mu denir oraya ne denir bilmiyorum, windowsun kurulmadan önceki işlemlerdeki ekranda) usb çalışmaz.
harici dvd rom ile zannetmiyorum yani.

restart sırasında ilk andan itibaren f12 ye basın ordan boot menu cıkacak. usb fln ordan gorunur. oyle deneyin bi de.

acilista usb boot yapabilirsiniz tahminimce. laptoplarda f12 ye basilip seciliyor cogunda. masaustunde biosa girmek gerekir oradan secilir,

bilgisayarınızı ilk açtığınızda gelen post ekranında yazmaktadır hangi tuşa basmanız gerektiği. genellikle f8 f11 ya da f12 dir. ona bastığınız taktirde bir sonraki ekranda usb donanımları da tanıdığı için harici dvd-rom unuzdan başlatabilirsiniz. eğer o ekranda hiçbirşey yazmıyor direkt olarak bir logo çıkıyorsa genellikle tab tuşuna basıldığında standart post ekranı gelecektir.

ayni ay icinde avea disindan 20 dakika aranirsan 20 kontur bedavasi var. bir de yeni hat alanlar icin bitmek üzere olan bir kampanya vardi 100 kontur a 200 dakika bedava.

2200 var.

120 yazıp 2200 ye mesaj atınca avea içi 1 ay boyunca 120 dk beleş konuşma süresi kazanılıyor. diğerleri de şöyle:

120 dak. - 25 kontör
150 dak. - 30 kontör
180 dak. - 35 kontör
200 dak. - 40 kontör
240 dak. - 50 kontör

herhangi bir tarifede olmak gerekmiyor. aveanın resmi sitesinin linki de şu:

www.avea.com.tr

dosyayı gönderebilirsen yapmaya çalışırım. yapabilirsem de anlatırım nasıl yaptığımı.

aslinda her tur office vs. yazilimiyla kullanabilecegin cok guzel bir program vardi "fine print" adinda. birsuru ayar yapmana imkan taniyordu kendisi. bu tur bir programin print ayarlariyla ilgili sorunlari halledebilecegini dusunuyorum.

daha detayli bilgi icin
sysinternals'in process explorer'ini deneyin:
live.sysinternals.com

indirdim ve dllhost'un özelliklerine baktım fakat pek bir şey anlamadım compumaster.. neye bakmam ve neyip görmem / görmemem gerekli?

dllhost'un neyi host ettigini gostermesi lazim, dllhost genelde bir dll'i calistirir. o dll'de sorun var. amac sorunun kaynagina inmek, x.dll'de sorun varmis derseniz belki oradan bir yone gidilebilir.

pek anlamadım neyin nesidir..

compumaster genel olarak sorunu aciklamis aslinda.
özetliyeyim:

hata veren dll dosyasi vsfilter'a ait bir dll dosyasi. dosyanin tam adi vsfilter.dll 'dir. nerede bu dosya? muhtemelen k-lite mega codec pack yüklemisseniz c/program files/klitecodecpack/filter klasorunun icindedir ya da baska bir codec paketi yüklemisseniz arama yapip dosyayi bulunuz.

bulduktan sonra: downloads.sourceforge.net

bunu indirip zipli dosyayi cikartin. acilan dosya icinde bulunan Release klasorunun icindeki VSFilter.dll dosyasini alip, bilgisayarinizdaki VSFilter.dll dosyasi ile degistiriniz.

kardesim bu cok uzun derseniz; codec paketi kaldirip tekrar yükleyin.

iyi günler.

sadece amatör ya da kişisel kullanım amaçlı düşünmemek lazım tabi.

o tür modeller profesyonel amaçlar için de kullanılıyor sanırım, yoksa her keseye uygun sennheiser bulmak mümkün. ama kulaklığa 1000 ytl verip ipod'a takan var mıdır bilemedim. yine de benim gibi sürekli kulağında kulaklıkla gezen bir insansan bir süre sonra kulaklığın sesi, bastır, tizdir bunlar senin için önemli hale geliyor ve kulaklık için ayırdığın bütçe mp3 player için ayırdığını geçebiliyor.

ayrıca o linkteki kulakılığı dün mediamarktta 850 ytl civarında bir fiyata gördüm, niyetlenenler kaçırmasın :)

ben vermek üzereyim açıkçası, müziği önemsiyorum, alınca bir kere alma taraftarı olanlardanım.

seni anlıyorum; (git: 26990)

öncelikle şunu söyleyeyim, o kulakliga 1000er liradan amfi ve dac, 400-500 liralik da recabling (after-market tabir edilen hi-fi kablolarla tekrar kablolama; dikkat edilirse kendi stock kablosunun detachable -cikarilabilir- oldugu gorulur) yapinca tam kivamini buluyor. yani aslinda yerine gore 3000-4000 liralik bir hi-end kulakliktan soz ediyoruz ki bunlar oyle minton mp3 player'in drive edebilecegi, uzerine "eheh bendeki onboard ses kartina taktim muthis lost izliyorum," seklinde menkibeler anlatilabilecek urunler degil. mamafih, evini, studyosunu, is yerini vs. 25-30 bin liralik klipsch, b&w kolonlarla, genelec monitorlerle vs. doseyen adamdan bunu alan adamın farki, bunu alan adamin dinleme seanslarini kisisel nedenlerden oturu -müzik prodüksiyonu, muzigi tek başına ve hi-fi dinlemek istegi gibi- "bireyselleştirme" çabasıdır. sözün özü, izolasyon istiyor olabilirsiniz ya da kulaklıkla daha rahat ediyor olabilirsiniz, veyahut aynı hi-fi deneyimini odanızda ancak 10 binlerce liralik bir düzenekle kurabileceğinizden ve söz konusu bütçe sizi aştığından böyle bir yola girmiş olabilirsiniz, veyahut daha bir sürü gerekçe.

velhasıl bu ürünlerin de hedef kitlesi var, ama tabii ki bu tür modeller orada-burada peynir-ekmek gibi satan kitle ürünleri değil, biraz daha ni$'e giriyorlar diyelim. bu arada ankara mediamarkt'ta gezerken sirf merakından "bu hd650'lerden şimdiye kadar hiç sattığınız oldu mu?" şeklinde bi soru soran arkadaşın, görevliden "valla satmadık, geldiğinden beri duruyolar öyle," yaniti aldığını biliyorum (bu diyalog yaşandığından mediamarkt henüz 1-2 aylıktı tabii, satmışlardır belki sonradan bir iki tane). demem o ki 300-400 dolar olan abd fiyatını bence hak eden bir ürün hd650 (ve diğer bazı sınıfdaşları) ama ben de 1000 lira saymam gidip; dolayisiyla iç pazardan almam demek istiyorum.

final: bunlar, "oyun oynarken takayım, anime izlerken süper olur, 128k mp3 dinleyeyim," düşünceleriyle satın alınacak ürünler değil, bazı spesifik amaçlar ve zevkler için kullanılacak ürünlerdir. zira diğer türlüsü mallığa girer, ev-migros-ofis arasında ortalama 60km hızla günde 30km yol için 150hp'lik & 100 bin liralik otomobil alıp "abi benim araba da 150 beygir yeaaa..." diyen adam kadar eleştirilmesi icap eder.

ben, örneğin, bir çift masaüstü boyutundaki hoparlöre 2000 küsür ytl para vereceğim ilk fırsatta. :) ürün açıklamasındaki sayısal değerleri mesela bir cx300'ünkülerle karşılaştırırsanız daha açıklayıcı gelecektir.
bu kulaklığı çok incelemedim, ama büyük olasılıkla profesyonel veya yarı-profesyonel bir alettir. yani üretim amaçlıdır. anahtar kelimeler: referans monitörü, flat response, empedans, frekans cevabı...
:)

bir şey daha diyecektim, unuttum: esasında bu tür lowest-end'den highest-end'e giden ürün skalalarında fiyat geometrik gibimsi artiyor gibi (kanımca). yani söz gelimi, 10 liralık snopy kulaklikla 120-130 liralik kulaklık arasında dağlar kadar fark varken gene bu kulaklıkla hd650 arasındaki fark tepeler kadardır. hd650'den çok daha pahalı kulaklıklar da var ve bunlarla hd650 arasındaki farklar da tartışılacak düzeylere kadar iniyor; örneğin 900-1000 dolarlık bir ath-w5000'ün 3oo dolarlık bir hd650'den daha kötü ses karakteristiğine sahip olduğunu savunan onlarca insan görebilirsiniz. velhasıl "reference" düzeylerine gelindiğinden belki de yalnızca %2-3 lük performans artışlarını yüzlerce dolarlık fark ödeyerek deneyimleyebiliyorsunuz.

actionary'nin dediğine bir ek: kağıt üstündeki spesifikasyonlar (frekans aralığı vb.) gerçekten de birçok ürüne ilk bakışta sağlıklı birer yol göstericidirler ancak gene birçoğunun da işkembeden salladığı değerlere itimat etmemek gerekir (dinleyip fikir edinmek daha yerinde olur). örneğin 20-20k hertz frekans aralığı olduğunu iddia eden birçok ucuz piyasa kulaklığı bu aralığın yakınına bile uğramamaktadır, onlara da he deyip geçmek lazım.

www.elmasepeti.com bu shure marka kulaklıkların bundan daha pahalısını da satıyordu site ama şimdi kaldırmışlar.

shure, kulaklıklarını satarken öyle ipod'a falan takmayın diye değil bizzat "ipod'un mercedes'i" sloganını kullanır.

öncelikle (bkz: shure/#13848096).

herhangi bir lüks malın satılmasını nasıl hayretle karşılamıyorsak bunun da bir farkı yoktur diye düşünüyorum. bu soruyu sorarken bazen art niyetli bir yaklaşım da seziyorum. bunları alanlar sanki sana hava atmak için alan saf insanlar iması. biri diyor bunlar adam sikiyorlarmış. biz de bu durumda sikilen oluyoruz. ha canım bi akıllı sensin.

actionary alacağın hoparlörün markasını merak ettim. genelec mi?

bu tür referans kulaklıkları, aynen söylendiği gibi, kullanmadan fiyat biçilebilir şeyler değildir. bu kulaklığı kullanmış olan kimi ses mühendisleri, tonmaisterler, daha pahalı olan muadil ürünlerden daha iyi performans verdiğini söylüyorlar.

ben, arkadaşımın stüdyosunda, hd 650'nin yanına bile yaklaşamayacağı söylenen bir kulaklıkla, miksi yeni bitmiş bir şarkıyı dinlerken, şarkının yarısında orgazm olmuş, ağzımdan salyalar saçarak mikserin düğmelerini dişlemiştim. o günden beri benim kayıt odasına girmeme izin vermiyorlar :)

yani, param olsun, hd 65o'ye o kadar hızlı parayı basarım ki, satıcı bile neye uğradığını şaşırır.

@boshi: her markanın değil tabii, ama sennheiser'ın verdiği değerleri doğru kabul ediyorum :) çünkü sennheiser'ın değerlerini de doğru kabul etmezsem, referans alabileceğim çok az marka kalır :)

@caturanga: tüm ekipmanım m-audio olduğundan, ve m-audio'nun tüm ürünlerinden çok memnun kaldığımdan, ve bu konuda bir nevi marka takıntısına sahip olduğumdan, monitörü de m-audio almak niyetindeyim. m-audio ex66 niyetindeyim, ama dediğim gibi "ilk fırsatta" alabilirim. o ilk fırsat pek yakın görünmüyor şu aralar :)

görebildiğim kadarıyla, ilgili kulaklık yurtdışında 450-500$ arası satılıyor.

düşünün yani bizdeki kazığı, yazık...

bose diyecem çekilin,

yurtdışında bir mağazada geziniyordum mağaza hi-fi ın dibine vurmuş bi yer oyle ki kapıda bir güvenlik görevlisi var biraz kozmopolit bir memleket olmasından ötürü herkesi almıyor içeri (tasvip etmiyoruz elbette)

neyse efendim bi stand vardı boseun, çok denişink hi fi sistemlere bağlı bir kulaklık teşhir ediliyor. deneme fırsatım oldu nasıl bişi olduğunu anlatmam mümkün değil. dünyanın tantanasının yapıldığı mağazadan çıkarıp okyanusun dibine götürüyordu sizi. sadede geliyorum kulaklığın fiyatı 3600 dolardı.... ki söz konusu memlekette elektronik eşya bizimkine kıyasla yaklaşık %30 daha ucuzdu.

@divit: altın kullanımı korozyonu önlemeye yönelik zaten hi-fi'da, iletimi sağlamak konusunda gümüş ve bakırın yapısal olarak altın adlı elementimizden daha üstün olduğu söylenir. kaldı ki altından yapılmış hi-fi kablo göremeyeceksiniz araştıracak olursanız (maliyet de bunda bir etkendir tabii, katar seyhi degil sonucta bu ureticiler), metresi yüzlerce dolar olan kablolarda dahi "pure silver", "pure copper" gibi ibareler bulunur. o bakımdan teknosa'da gördüğünüz kabloda bi katakulli yok sanıyorum, oksidasyon hızını minimize etme amaçlı kullanılmıştır muhtemelen.

bu arada hi-fi kablo üretiminde çok büyük tezgahlar döner son kullanıcı için, o ayrı. örneğin james randi adlı hurafesavar amcanın Pear Cable adlı firmanın Anjou marka kablolarını nasıl itin şeyine soktuğunu okuyup eğlenebilirsiniz ==> gizmodo.com

bu arada bose'un da genel olarak bir hype, bir marketing yalan-dolani olduğuna dair çok sayıda iddia mevcut (hiç bose ürünü kullanmadığımdan görüş belirtemeyeceğim), en etraflıca yazılmış iddianamelerden biri için bkz. www.intellexual.net

@divit: altın oksitlenme riski olan kontak noktalarında kullanılan ve ses kalitesinden öte uzun vadede tak çıkar sonucu oluşan iletkenlik azalmasını önleme amaçlı kullanılır ciddi hifi kablolarda.

ayrıca gönderilen sinyal dijital değil boru gibi analogdur.
(bkz: adc)
(bkz: dac)

her sektörde şarlatanlar ve parası bol kişileri soyma amaçlı kuruluşlar da vardır bu arada. "snake oil" satma muhabbeti dedikleri.

zamanında birer metrelik farklı konnektör kablolarını ciddi high end sistemlerde karşılaştırma fırsatı bulmuştum. bu kabloların fiyatları 1000euro ile 4500euro skalasındaydı(metresi!!). bütün değerlendirmeyi fiyat üzerinden yapmamak gerekli, bunlardan bir tanesi bizim kulaklarımıza göre standart bir bakır kablodan bile kötü sonuç verirken aralarından ucuzlardan bir tanesi hepsini dövüp geçmişti.

specler önemlidir, ama bunları kimin yazdığına da bakmak lazım. bu yüzden isim yapmış şirketler ve başlarındaki kişilerin sözlerine de kıymet verilir. ciddi firmaların tasarımcıları çeşitli makalelerle kendi tekniklerini savunur ve karşılaştırırlar zaten.

ama bunlar öyle "mp3 dinliyim hacı" diyen kişilerin dert etmesi gereken şeyler değil. bu kişilerin "oha adam soyuyorlar safi salaklık" şeklindeki yorumları da yerine göre boş ve geçersiz olmak durumunda. işin iç yüzü derdi sadece müzik dinlemek olan birinin doğuştan kavrayamayacağı derecelerde karışık.

although'nun ayrica gibi bir anlami yoktur ki zaten, neden bu kafaniza takildi? tabii ki de "ragmen" anlaminda kullanilmis burada ve virgulun kullanimi da sanildiginin aksine dogru (main clause, extreme contrasted introductory clause). cumlende bakteri sayisi ile hastalik bulastirma olasiligi arasinda dogru bir oranti var bu yuzden "ragmen" denmis. ters oranti olmasi durumunda da "fakat" yerine bir baglac kullanilirdi.

@hamsi, ikinci ornek cumlendeki while ile basladigin introductory clause dan sonra ve 3. cumlendeki though dan once virgul olmasi gerekiyor.(introductory clause, main clause)

virgul hakkindaki bilgiye buradan ulasabilirsiniz:
owl.english.purdue.edu

aeromonas'ı aeropathy olarak çevirmeyin, özel isimdir zira...

aeromonas'ın su sağlama sistemlerinden alınan su örneklerinin %50'sinde tespit edilmesine rağmen bu bakterilerin düşük bir virulans faktörüne sahip olduğu gösterilmiştir.

aeromonas'ın ne olduğu ile veya konunun manası ile ilgili bir problemim yok, ilgilenenlere teşekkür ederim ama sorun sadece "although" kısmında idi. daha önce yabancı tıbbi yayın okudunuz mu bilmiyorum ama buradaki although bana inanılmaz saçma geldi. zaten isveççe'den ingilizceye çevrilmiş bir yazıymış bu, onu sonradan anladık.

ilgilenenlere tekrar teşekkür ederim.

photoshopta veya illustratorda mesura tool la ölçüm yapıp çıkan ölçümü mikrona çevirmeyi deneyin. misal mm olarak ölçüm yapın (ai de mümkün bu) 1000 e bölün.

tadilat var...

şu an gayet rahat rapid linkleri indirebiliyorum.

"microsoft media server'ın ip ağlar üzerinden streaming yayını gerçekleştirdiği protokol"
#1502676

denmis.

#10636343

anlam olarak nedir bilmem ama bir sonra ki kuşak siyah olduğuna göre kork ama belli etme.

eğer bir beyaz kuşağa bile sahip değilsen beyaz kuşaktan bile kork bence.

neyi ifade ederden kastın nedir anlayamadım ama siyah kouşaktan bir önceki kuşak olması ile tabii ki korkulacak bir seviyedir. benim zamanlarımda bir de bantlar vardı. 4 banttan sonra siyah kuşak olunabiliyordu şimdi nasıldır bilemem ama kahverengi kuşakta uzun süre kalmış bir adam en korkulacak cinstendir. çünkü bu adamlar seviye olarak siyah kuşaktan bile yüksek bir yerde olma ihtimali barındırırlar. ya disiplin cezasından dolayı siyahtan düşürülmüştür, ya gençlik spor müdürünün oğlunun müsabakada burnunu kırdığı için siyah kuşağı bir türlü alamıyordur vs. vs.

mesele korkmaksa korkulur tabii, ama çeşitli nedenlerle sınavlardan geçememiş bir yeşil kuşaktan daha fazla korkulması için sebepler de olabilir.

bir de bizim zamanımızda ben kahverengi kuşak judocuyken 18 yaş barajı vardı. 18'ini devirmeden siyah olamıyordun. en iyimser 6 ayda bir kuşak atlatsak bu şahıs yaklaşık, en az 3 yıl karateyle uğraşmıştır. yeteneksiz bir sporcu olsa bile daha atletik ve çeviktir.

korkmak?

bahsi geçen kişinin, resmi bir müsabakada rakibimiz olmasından mı,
yoksa sokakta bol küfür eşliğinde kavga etttiğimiz adam olmasından mı bahsediliyor?

karşınızdaki "keinosuke enoeda" ise, disiplin fark etmez, mutlaka çekinmeniz gerekir. Yoksa siyah kuşak sahibi de olsan, gerçek bir dövüşte muay thai sporcusu seni hayatın boyunca unutamayacağın bir şekilde pataklar. tabii keinosuke enoeda değilsen...

12 yaşında falan karate kursuna gitmiştim.
mavi kuşağa kadar geldim.
benden korkmana gerek yok.
kursiyerler öle kendileri de verebiliyolar sanırım. bir buçuk senede falan olmuştum heralde.
lakin hocamız siyah kuşak. yardımcısı kahverengiydi.
korkulucak adamlardı.
yani belli olmaz.

günlük 10gb oldu en son.

suan yeni serverlar aciliyormus calisma varmis. 4 gb a dustu bi ara sora 5 gb a cikardilar. eylulun basina kadar boyleymis. rapidshare in kendi sitesinden news kismina bakarsan gorursun.

1.universite kaynakli degil.
2.gerekiyor.
3.cumhurbaskani falan ozel bir kararla bir takimi birinci ligde oynatmaya karar vermezse her takim alt liglerde oynamak zorunda oldugundan seviniyor adamlar.
4.genclerbirligi oftas renk ve isim degisikligine giderek hacettespor adini aldi. ve bu genclerbirligi oftas ise alt liglerden gelip super lige kadar cikabilmis bildigimiz genclerbirligi takiminin genc oyuncularindan olusan bir takimdi. hacettepe oldu.

2) süper ligde adı geçmesi ikinci ligde daha önce mücadele etmesi anlamına gelmiyor. üç büyükler hiç küme düşmedi mesela.
3) bu takım yeni kurulup pat diye birinci lige konmadı, sadece ismi değişti.

hacettepe 1945'te şimdiki üniversitenin (merkez kampüsün) olduğu yerde kurulmuş bir kulüp. 1962'de 1.lige yükselmiş, 1968'de düşmüş. harbiyeliler ile hacettepe mahallesi sakinleri arasında yaşanan bir kavgadan sonra bölge istimlak edilmiş ve buraya üniversite kurulmuş. dolayısıyla üniversite ile hacettepespor arasında bir bağ yok. takım sahipsiz kalınca giderek daha aşağı liglere kadar düşmüş, sonra da melik gökçek ismini değiştirmeyeceğine söz vererek 1988'de takımı sahiplenmiş.ama tabiki değiştirmiş ve hacettepe olmuş keçiörengücü. bu açıdan bakıldığında şimdiki hacettepe ile geçmişteki hacettepe arasında bile bir bağ kurmak zor. zaten yeni hacettepe'nin logosu da değişti.

şu adreste konuyla ilgili bir yazı var: www.ortakafagol.com

aynı şeyi göztepe amatör kümedeyken, 3.ligdeki aliağasporu alarak yaptı.

aslında buradan bilgisayarı hızlandırmanın akla gelen tek mantıklı açıklaması başlangıçta çalışan ve RAM'e yüklenen programları buradan atmak. ya da registry'deki gereksiz entryleri silmek. ikincisini denedikten sonra pek de bir etkisini göremedim, ancak msconfig'den başlangıçta çalışan programları azaltmanız ile HKEY_LOCAL_MACHINE\Software\Microsoft\Windows\CurrentVersion\Run adresindeki değerleri ayıklamanız arasında bir fark yok.

konuyla tam alakalı mı bilmiyorum ama, ccleaner adında güzel bir program var. bilgisayardaki gereksiz artıkları falan temizliyor, istenirse registry için de temizlik yapıyor. faydalı bir icat, kullanımı da gayet kolay.

şu var açıklama olarak, registry de zamanla biriken bir takım gereksiz veya artık data olabilir. mesela 100 program instal ettin sonra uninstall ettin, işte bunların regisrty entry'ler kaldı falan.

bu artıkları silen bir program sayesinde regisrty nin boyutunu azaltmak, böylece de teoride windows'un eşşek kadar büyük bi yığını aramasındansa daha etkin ve ufak bir şeyi kullanması sistem performansını arttırır deniyor. ama bu sana öyle gözle görünür bir "performans" asla kazandırmaz. olsa olsa winamp'i açarken işte 0.2sn kazandırır.

efsane değildir ama etkinliği o kadar kısıtlıdır ki, gözle farkedilir bir etki elde edemezsin.

registry mechanic ve ccleaner isimli programlar bu işleri güzel yaparlar. kurarsın, scan and optimize dersin onlar optimize ederler...

bir de prefetch olayi vardi, ben pek etkisini gorememistim ama gene de vardir bir hikmeti ==> sozluk.sourtimes.org

istanbul'daki artık bilet yok elektronik kart diye bir şey var. ve bu kart en az 5 binişlik!

diyorum ki ;

"lütfen bozuk para bulundurunuz."

arkadaş aşti ve ego dediğine göre ankara'dan bahsediyor, istanbul degil.

solfej'in dediği gibime geliyor bana da. yoksa fiyatlar değiştiğinden beri tek bilet alarak giren birçok insana tanık oldum.

Dövme yaptırmadım ama ne zaman dövme muhabbeti olsa dövme yaptıran konu hakkında fikri olan arkadaşlar Tunalıdaki Ertuğ Pasajındaki dövmeciyi övüyorlar...

yine tunalı'da aynalı çarşı'nın alt katında tattoo zone diye bir yer var, isim mustafaydı yanılmıyorsam. o da gayet iyidir, referans olabilirim :)
ama şahsi kanaatim, zaten en iyi dövmeciler genelde tunalıda, boydan boya yürü, gir gördüğün yerlere, daha önce yaptıkları dövmeleri incele, zaten bir kanaate varırsın.ayrıca bir an önce karar verip havalar fazla ısınmadan yaptırırsan rahat edersin.

Gomplayer, vlc, kmplayer gibi oynatıcılarla dadenediniz mi ss almayı?

bu sorulmuştu yv12 overlay mı ne öyle bir ayar var onu kapatında alabiliyor windows media player

onun dışında media player classic de direk al seçeneği var

windows media player: ctrl+i
vlc player: ctrl+alt+s

o sorun overlayden kaynaklaniyor.

"ctrl+i" ile overlay ayarlari ile oynamadan screenshot alinabiliyor -ki en guzeli-.
"print screen'den vazgecmem" deniyorsa options->performance->advanced'den "use overlays" uncheck yapilmali.

(git: 21369)

kişiye özelmiş galiba çek. o kişinin kullanıcı bilgileri falan gerekiyor. mahremiyet ilkesine aykırı bulduğumdan isteyemedim :)

yukarıdakı link i biz goremıyoz..eer cok ozel deılse bizede gostersenız?
olmaz mı

link want2die'ın konuyla alakalı bir duyurusuna açılıyor.
ayrıca want2die sağolsun yardımcı oluyor, hepinize teşekkür ederim.

bug'dir muhtemelen.
$oyle alalim: (git: 3773)

bug degildir, soyle ki mesajı sozluk ustunden attıgından login olman gerek. hesabın yoksa atamıyorsun.

onu bilmiyorum da, çifte vatandaşsanız ve yabancı ülkede askerlik yapmışsanız türkiye'de yapmanıza gerek kalmıyor.

iki ülke arasındaki anlaşmalara göre değişiyor bildiğim kadarıyla.
mesela, almanya avusturya gibi ülkelerde çifte vatandaşlık yasak (almanyada değişti sanırım) ancak bi çok türk tc yi iptal etmiyor, misal adam tc de askerliğini yapmışsa (paralı askerlik haric) daha sonra vatandaşı olduğu ülkede askerlik mecburi bile olsa yapması gerekmiyor.
anca abd ile durum nasıl öğrenmek için sormak gerekir bir yerlereü şubeye konsolosluğa dışişlerine vs.

amerikada bi daha askerlik denk gelmez. yani erkek milleti silah atmayı öğrensin diye bir olay yok, bildiğim kadarıyla da olmamış. vietnam gibi ulusal müdahele kampanyalarında conscript ordu olayı çıkarılmış, ondan da bir sürü kişi tüymüş zaten. bugün böyle yoklama kağıdı gibi bişi gönderiyolar diye duydum ama kimsenin zitinde değil.

amerikada askerlik gonullu degil mi ya? ilk defa duydum boyle biseyi. kura ile green card cikti ise kura ile askerlik de cikabilir.

bence değildir.. zamanında üzerine java ile çalışan chat server kurabileceğim free shell arayışlarım olmuştu ama netice alamamıştım.. beleş host veren yerler (hatta bazı ucuz hostingler bile) bırak üzerine yazılım kurmayı, ssh erişimi dahi sağlamaz.. yalan-yanlış bilgilerle kayıt olan beleşçilerin sunucunun eline vermesinden veya başka sunuculara saldırmasından korkarlar.. yine de gugıl'da "free shell" diye aratıp verilen hizmetlere göz atabilirsin.

www.red-pill.eu (burada içinde ircd geçen sunucular gördüm mesela.. )
www.frostmud.com (bu amca 5$ cık donate istio.. fena gelmedi bana.)

O tür hizmeti beleş bulman imkansız. Yine de aramak istiyorsan araman gereken yer:
www.freewebhostingtalk.com

evet, thalamus ve harzem'e teşekkür ederim. verdikleri linklerden ve google'dan yaptığım araştırmalar sonucu anladığım kadarıyla az da olsa para vermeden olmuyor bu iş. ilgilenen arkadaşlara tekrar teşekkürler.

ben oyle kendi capımda takılıcam diyorsan kendi serverini linux üzerinden kurabilirsin. windowstan olmuyor ama yine de alan adı alman gerek veya bir aralar cjb.net uzantısı ile irc server kuruluyordu. hala iziin verir mi bilmem irc ile alakayı keseli uzun zaman oldu o zamanda kucuktuk kurcalamaya aklımız ermiyordu:)

peki şu iki filmde ortak hangi oyuncular var diye bir seçenek var mı varsa nasıl?

(bkz: #11254367) bu entryde divx deigl mpeg4 denmis.
fabrikasyon haliyle divx izlenebildigini sanmiyorum ama sonradan eklenecek divx player ile belki olabilir bilemiyorum. forumlara bakmali yabanci.

sinema gözlüğü? link açılmıyor ama sanırsam bahsettiğin şey myvu?

abi şu an farklı bir bilgisayardayım ve link açılıyor bende?
neyse, evet bahsettiğim şey sinema gözlüğü..

hacu gözleri bozmasın o şey! hani "televizyonu yakından seyretme gözlerin bozulur" diyolar ya. direk yapıştırıyon bunu gözüne:)) ama güzel bişimiş lan... karizma olur otobüste falan bööle evrenin askeri gibi. eheh

wikipedia da René Le Fort yazıyor. buradan yola çıkarak René Descartes : röne dekart diye okunuyorsa (ki öyle) bu da röne diye okunur diye düşündüm ben..

üzerinde aksent olan e'ler e, olmayanlar ö şeklinde okunur diye çok kabaca sallayabiliriz, "röne lö for" diye okurdum ben olsam.

cevaplar için çok teşekkür ederim.
aklıma takılmışken sorayım,

peki "RENE" (aksent olmayan hali) nasıl okunur?

rene -> rön
rené -> röne
rén -> ren
réné -> rene

tabi burdaki "e"ler kısa okunacak. zira (bkz: accent aigu)

aksan olmazsa sondaki e'ler okunmaz dolayısıyla rön olması lazım. eğer 2 sessiz harf varsa aksana bakılmaz rennes -->ren diye okunur.

edit:gec kalmısım

"ğöne lö foğ" dersen senden kralı olmaz.

ne oldu bilemiyorum ama denetim masası > fare'de "tekerlek" sekmesinde "bir defada şu kadar kaydır" diye bi seçenek var. markasına göre değişebilir ama ordandır muhtemelen.

kendiliğinden düzeldi.. yamuk lan bu mouse

muhtemelen şirketlerde filan kullanılıyodur. en azından biz pek sıfır printer almayız. bilgi işlem firması oradan buradan bişeyler bulur getirir, iyi de iş görür. demek ki bunun da böyle bir piyasası varmış.

ben "zengin ol"a takıldım. bende var bir tane eski hp. ediyor mu ki acaba 5 milyon dolar falan. 5 tane sözlük alrıdım, iyi yatırım.

arkadaşlar robot yapacağında gidip eski printerları alıyorlardı, step motor ve dc motor almaktan daha ucuza geliyordu :) Belki bu arkadaş da sadece içindeki motorlar için alıyordur. Kendisi kullanmayacak olsa bile satan bir yere kaynak sağlıyor olabilir.

bana da motor lazım oldugunda eski printera girişiyorum. normalda 50 ytl falan olan motor bunun içinde var.

şifreyı deıstırmeyı denedın mı?

onunla alakasi yok..
bende de ayni durum var, her $ekilde de ayni malesef.

hakikaten yav, herkeste mi oluyormus o? ben de klavyeyi degistirecektim artik.

firefoxda bende de aynı durum oluyor

bu kadar insan aynı problemden mustarip olduğuna göre paranoyaya girmeye gerek yok. evet şifremizi çalmaya çalışan kötü niyetli insanlar yok:)

ilginç bir ara bende de yahoo mail için tamda aynı şey oluyordu. hatta baya korkmuştum biri şifremi almaya çalışıyor diye. uzun zamandır olmadı ama.

Şifrende Türkçe karakterler var mı?

yok.. harf + rakam kombinasyonu.

acer hakkında genelde kötü yorumlar yapanlar arasında bende varım.

ben, kardeşim ve 3 arkadaşım aldık, memnun olan yok...tabi son modellerindeki düzeltmeleri bilemem ama genelde çıkan arızalar.

1- kapak ile kasa bağlantısı hepsinde çatladı, ve sanırım bu sorun o kadar fazlaki kimde çıkmazsa şanslıdır

2- inanılmaz ısınıp fan sesi çıkarıyor

3-bu dediğim 5 laptop un 3ünde servise gitti, ram anakart hdd değişti, artık ne olduysa...

4- tamirden gelenlerden bir daha eski performans görülemedi

5-serviside pek iyi değil

6- gerçekten il alındığı gün bile özelliklerine göre performansı olmadı, nedenini bilemem, bu işlerden pek anlamadığımdan

aklıma ilk gelenler bunlar...bence son kasalarının güzelliğine aldanmamak gerek, eğer fiyat olarak çok cazıp değilse, ki pekde öyle ucuz denemez, başka markaları tercih edebilirsiniz.

ben yeni laptop aldım vatandan LG E500, çok iyi, acerim tamirde 2 haftadır, he bunu unutuyordum bu 5 laptoptan 2 sinide şarj olamama gibi sorun var, kablodan değil, kablonun takıldığı yerde, daha sorunu tespit edemediler, ama tahminen anakarttanmış...

alma hacım, başa bela olur, her fırsatta bu şekilde uyarılarımıda asla bırakmıcam, az süründürmedi beni.

unuttum bak, pil olayı, ilk aldığımdaki pil 4 ayda öldü, sonra az önce bahsettiğim servisten ve gecikmeden utanarak yeni pil hediye ettiler çok titiz kullandım 6 ayda öldü...hiç dayanmıyor lanet piller, tabi belki her laptopta böyledir bilemicem.

labtob pillerinin performansı 1 yıldan sonra duser genelde. 2. yılında yarıya iner daha azı da olur. sonrasında cop olur.

bir marka birçok insan kötü dedi diye de kötü olabilir. insanlar örgütlenip toshiba'nın hissedarı olmaları vesilesiyle acer'ı kötülemiyordur zanlımca. kötüleme de demiyelim ona biz; memluniyetsiz olduklarını belirtme daha iyi.

Acer --> kalitesiz, çocuk bilgisayarı gibi bir şey gözümde, karne hediyesi mi desem, ilk bilgisayar alacakları yakalayıp parasını almak için mi var desem ne desem...

toshiba --> evet üst sınıf, evet kaliteli, satılan adet ve servis görme oranı bence en üst seviyede olan makine.

fujitsu-siemens --> garantisi bittiği vakit servisi çok pahalı, genelde performans olarak zayıf, satılan adet ve servis görme oranı bence çok düşük.

dell --> ucuz ve pahalı modelleri arasında ciddi kalite farkı var, acer'dan da gözümde farkı yok

sony --> evet çok pahalı, ama fiyat performans oranı yüksek, servisi ilgisiz ama servis görme oranı da çok düşük.

packard bell --> tüm modellerinde bence combo driver sorunu taşıyor, bozulursa orası bozuluyor fiyat performans oranı bence inanılmaz derecede iyi, servisi iyi niyetli, servise gitme oranı satışa göre bence çok düşük, eğer combo driver ı katmazsak işin içine

hp --> ısınamadığım bir marka, tasarımı kötü. Fazla yorum yapacak kadar içli dışlı olmadım.

msi --> acer, dell.

asus --> acer ve dell'den biraz iyi. msi ayarında mı desem daha iyi mi desem bilemedim. edit: tamam karar verdim, acer, dell, vestel bilmem ne hepsinden daha iyi. lg ayarında diyim ben şimdi. hani fujitsu siemens i kovalayan. En azından sorun pek duymadım kendisinden

datron, casper, vestel, vs vs geçiniz.

monster --> tasarımı inanılmaz kötü, performansı inanılmaz yüksek, servisi inanılmaz iyi, ama fiyat performans oranı düşük çükü fiyatı yüksek bencee.

lg --> fujitsu siemens yakın takipçisi, fakat gerisinde.


yani böyle damgalarım ben firmaları işte, burnumdan da kıl aldırmam, hayatımı teknolojiye vermiş bir insan olarak.

thefirstfbli
iyi de saymadığın hangi marka kaldı? ne alacak bu insanlar? hepsinde bi sorun var..bi tane de düzgün yok mu??

nesfit ağzımdan almış.. ne alacaz abi? almayalım o zaman laptop?
(ibook falan diyeni döverim. verin 2000$ hemen alayım bi tane)

abi acer kotudur, evet. bu konuda hem fikiriz (:
ama asus'a laf edilmez. edilmemesi lazim. asus iyidir abi. cok muthi$ cihazlari var $u aralar. ozellikle f3 serisi on numara.

@nesfit
@gxix

iyi ya da kötü yönleriyle tüm markaların analizini yaptım.

Ben olsam packard bell alırım servisi hoş, sorunsuz, ucuz, fiyat performans çok yüksek. Fujitsu siemens de alınabilir, paran varsa monster ya da sony ( kullanıma göre ). Toshiba belki..

paran varsa sony fz 21m var şu an, 2500 ytl, blueray li bir cihaz.

gelecek nesillere arşiv niteliğinde özet çıkardım yahu, tekrar tekrar okuyup analiz edin. yeminle bak. :)


packarbell
sony
toshiba
(hp) --> emin değilim.
monster
fujitsu-siemens
lg
(nec) --> asus'la yer değiştirebilir.
asus
dell
msi
datron
acer
casper
vestel

laptopta en riskli bölge ekranı taşıyan menteşelerdir ve acer en ucuz malzemeyi kullanıyor. iki gün sonra elinde kalma ihtimali var.

msi kullanıyorum en büyük kötülüğü s430'un tam altında fan var ve düz bir yüzeye koymazsan kapanıyor orası ve alet alev alev oluyor. kucakta kullanamıyorum altına düz ir kutu koyuyorum diyeyim.

arkadaşım acer kullanan bütün arkadaşlarım isyan ettiler. ha ben beğendim bir kötülüğünü göremedim alıcam diyorsan al. ama o fiyata msi marka çok güzel sağlam aletler üreten bir firma daha var.

1. boya malzeme ve işçiliği rezalet. aldıktan 5 6 ay sonra gerçek formlarına dönüşüyorlar. boyası vs kalkıyor.

2. notebooku evden çıkarmadan kullanan bayan bir arkadaşım var 5 6 ay sonra notebookunun boyası kalktı ekran menteşeleri gevşedi dvdromu iş görmez hale geldi ısınma problemi de cabası... oldukça da kibar bir kullanıcıydı.

seçim senin sonuçta iyi araştır öyle al. herkes kullandığı markayı över sonuçta.

tam 4 senedir acer tm535 kullanırım p4m 2.4 işlemci var üstünde 512 ram. allah yukarıda pc edasında çalışmıştır makinem hala çalışır.tek sorun pili de 45 dakika gidiyor artık birde optik sürücü cd leri okumakta zorlanıyor.evet amd işlemcili modellerinde bir ısınma sorun var ama bu amd den gelen birşey tahminimce.

Acer Aspire 5024 NWLMI kullanıyorum. Performans fiyat oranı olayına bakıp kefalleyip aldım zamanında. Gerçekten, 4-5 ay sonra menteşe kısmında çatlamalar başladı ve o çatlaklar zamanla yarıklara dönüştü. Aşırı ısınma sorunu da cabası tabi.. Araştırdım soruşturdum ve çatlama sorununun Türkiye'deki onlarca kullanıcının dışında yurt dışında da bazı ülkelerdeki (Hollanda, Yunanistan, Almanya..) kullanıcılarda da görüldüğünü; daha da kötüsü, Türkiye'deki kullanıcılar servise gönderdikleri halde çatlamanın yeniden oluştuğunu öğrendim. Bunun yanında gayet kaba ve umursamaz servisinin 30 günü geçen servis sürelerini de belirtmeliyim..
Akabinde dava açıp para iadesini istedim. Yaklaşık 1 yıl süren sürecin ve 4-5 duruşmanın ardından davayı da kazandım. Fakat bu durumda bile "markanın imajı(!?)" , "müşteri memnuniyeti" gibi kavramları hiçe sayarak Yargıtay'a temyize gidip kararın bozulmasını istediler. Şu an Yargıtay safhasındayız bakalım neler olacak..
Sen 2000 küsür YTL ver, sonra çektiğin şeylere bak! Paranla rezil olmak diye buna derler!..
Bunun dışında; üniversite sınıftan bir arkadaşım da Aspire 5600 serisi bir laptop almıştı geçen sene, onda da ekran mı ne kararıyormuş, o da lanet etti acer'a.
Sonra yeni beyaz kasa olan serileri diyeceksiniz.. Onlardan alan bir arkadaşım da var, onun da 1 ay geçemeden webcam'i bozulmuş. Daha neleri çıkacak bakalım..
Abicim Acer için size tek birşey söylerim: UCUZ ETİN YAHNİSİ PEK OLUR!
Kurtaran hiçbir yanları yok! Benim laptopun kasa malzemesinin kalitesi o kadar düşük ki, utanmasalar alüminyum folyo ile kaplayacaklarmış! Fanından da öyle bir ses geliyor ki, evde İstanbul Park atmosferi yaratıyor. Maddi açıdan bırakın manevi açıdan da zararlı bünyeye. Uzak durun. Ben ettim siz etmeyin!..

hatta xoxo şeklinde kullanımı da mevcuttur...

bildiğim kadarıyla "kisses" manasında kullanılan bir XxXx mevcut. "öptüm baaay shekerim" mealinde.
bir de straight edge taraftarları isimlerinin falan sonlarına X koymayı seviyorlar. bu akımın simgesi de böyle x lerden oluşuyor. belki alakalıdır.

mucxxx var bide

"X" öpücük anlamına gelir, "O" sarılma anlamına gelir...

Bir de 013 var, x'ten daha ötedir.

Baglantisi var midir bilemem ama, Yunanca X in H okunmasi sebebi ile Internet'in ilk gunlerinden beri yunan kullanicilar bu sekilde guler. Oradan yayginlasmis midir, yoksa tamamen bagimsiz bambaska bir sebebi mi vardir bilemiyorum

İkisi de ayağı yerden keser, ama otomobillerdeki gibi lüks merakı her zaman para eder :)

Bir bilgisayar zor bir işlemi 16 saniyede yapıyorsa, diğeri 20 saniyede yapar. Fark bu.

Ancak başka şeyler de var, mesela önbellek seviyesi gibi. 1.6 ile 2.0'ın arasında önbellek farkı varsa fiyat farkı da normal, çünkü önbellek çok işe yarar.

2 sayı verdin diyelim topla diye biri daha hızlı toplar. temelde bu, illa programlar hızlanacak diye bir şey yok o kodlayan adama bağlı(oyunlar hızlanabilir). sörf hızı etkilenmez zaten bağlantı hızımız düşük.

biri saniyede 3.2milyar i$lem yapar, biri 4milyar i$lem.

anlayacağımız şekilde söylersek. misal internetten film indirdin diyelim. indirmezsin ya hani indirmiş ol 1gb boyutlu olsun ama rarlı olsun. işlemcinin hızı burada fark yaratır birisinin o rarı açması diğerinden daha çabuk olur. işlemci farkına göre bu 5 saniye de oluuur 25 saniye de

amd ve intelin farklı isimlendirme politikaları olayı biraz karıştırıyor..
cpu'nun sahip olduğu cache değeri önemli.. ve çok çekirdekli işlemciler..

bu üçünü göz önünde bulundurduktan sonra diyebiliriz ki:
cpu'nun ghz değeri iki katına çıkmadıkça öyle ahım şahım, vay beee pc bayaa hızlandı tarzı şeyler farketmezsiniz. hele masaüstü sıradan uygulamalarda hiç bir fark görmemeniz şaşırtıcı olmaz.

not:
(spesifik programlar üzerinde at koşturan nerd ve geekler kapsam dışında tutulmuştur.)

Bence,
"Bu ürün distribütör tarafından bu haliyle (vista yüklenmiş) olarak gönderiliyor. Satış fiyatı da bu şeklide belirleniyor. Sorularınızın yanıtı hayır."
demek istiyorlar.

Designed for Windows mu ne öyle bi sticker var o stickera sahip makinaları Wİndows olmadan alman mümkün değil bildiğim kadarıyla.

Ancak zaten Windows'un parasını almıyorlar diye biliyorum #11993098
yani windowslu alıp çat diye formatı basabilirsin.

disbrütor firma lisansları toptan aldığından ucuza getiriyor ve böyle yeni bilgisayarlarına yüklüyor, yani senin işletim sistemini değiştirme talebinin olumlu karşılanacağını sanmıyorum.

zamanında xp pro ile gelen bilgisayarlara ucuza gelsin diye home yükleyin demiştik, onu bile yapmamışlardı.

ama şu var bazı üreticilerin web sitesinde customize diye ayarlanabilir notebook satışı var, ordan yapabilirsin

ben vatan bilgisayar dan masaüstü toplamıştım birkaç ay önce.sadece parçaları montajlayıp gönderin dedim fakat işletim sistemi olmadan nakliyat yapamıyoruz dediler.orjinal almadığım içinde "size ubuntu yükleyip gönderelim siz değiştirirsiniz" şeklinde bir çözüm ürettiler.yine yakın zamanda da dizüstü aldım onda da vista yüklü geldi ve yanında bir kurtarma cd si geldi.yani orjinal kurulum cd zaten vermiyorlar anladığım kadarıyla dizüstülerde.ama dedikleri gibi orjinal bir işletim sistemi alırsanız onu kurup gönderebilirle fakat fiyatta değişiklik olmaz.

yamulmuyorsam xp artık lisanslı olarak yuklenemiyor çünkü microsoft lisans satmıyor. ancak freedos isterseniz olur onu da satan firma kabul ederse.

bakınız: (git: 18346)

ve ayrıca da (bkz: aramaya inanmamak)

@selimse: dikkatinizi çektiyse bireysel bir problem de içeriyor benim duyurum. ayar çabanızı görüyor ve arttırıyorum. hasbinallah.

dell hp gibi markaların amerka sitesinden isletim sistemi tercihi yapılabiliyor ancak burda sadece ithalatcı oldugundan sanmıyorum oyle bir sye olacagını.

kısacasi distrubutor firma nasil ithal ediyorsa oyle almak zorundasin....

senfoni diyosan Haydn bu işin babası sayılır, özellikle Londra senfonilerini severim, sen belki sevmezsin ama aklında bulunsun. Beethoven, Dvorak'ın da var senfonileri, ünlü bi de. (dandik internet bağlantısı yüzünden bekleyemedim video dolsun, ama senfoni diyosan bunlar, daha da var gerekirse sayarım)

@diabolus in musica: bildiğiniz ve hoşunuza giden albümleri yazarsanız sevinirim

klasik müzik için 'albüm' gibi bi kavramı pek kullanmadığımdan olsa gerek doğru cevap verip veremeyeceğimden emin değilim, çünkü bu formmatta belli bir yapıt dinleneceği zaman icracısı ve yayımlayan firma gibi unsurlar göz önüne alınır genelde, yani ben ve çevremdekiler öyle en azından, neyse anlayabildiğim kadarıyla:

wergo'dan çıkan her türlü kayıt, göz kıprmadan alınır, çoğunlukla doğru yapıt doğru icracıyla buluşturulur çünkü.

naxos'tan çıkan kayıtlar da genelde iyidir, arada saçmalasalar da güvenilebilir.

universal edition'dan çıkan ne varsa alınır (ama genelde yeni müzik yayınlıyorlar diye biliyorum)

harmonia mundi, virgin, emi de güvenilir şeyler yapıyolar (harmonia mundi favorimdir)

neyse bunların etiketiyle çıkan her türlü haydn, dvorak, beethoven, mahler (bu adamın senfonileri çok fecidir, ama ağırdır) bi de yeni müzik örneği olarak messiaen 'albümünü' alabilirsin.

beethoven'ın birinci senfonisinden başlayın onuncu senfonisine kadar dinleyin. özellikle beşinci ve yedincisini tavsiye ederim.

www.youtube.com

"istanbul devlet senfoni orkestrasi ile baslarsaniz işe, sogumanizdan korkuyorum" diyesim var.

subat ayinda bana bos cd getirirseniz okuluma (besiktas), beethoven senfonileri (ve sonra isterseniz diger bestecilerin eserlerini) cekerim.

Filtreleme ayarlarını sadece kontak listenizde olan mailleri kabul edecek şekilde yapabilirsiniz. Bunun dışında pek seçenek yok sanırım zira Hotmail'in spam mail filtresi ha var ha yok. Gmail önerebilirim size...

1200-1400 dolarlık aralığa bakın işte güzel aletler mevcut. asus mesela iyidir. kesin şu alınır demek biraz zor ben mesela notebook alırken markaya da para vermeyi severim. çünkü bilirim ki o marka beni yarı yolda bırakmaz. asus mesela pahalı gibidir, hp daha uygun gelebilir çoğu zaman (compaq serisinin hastasıyımdır), lenovo(eski ibm yani), toshiba(sağlam aletler üretir ama ben ısınamadım mesela) vs gider bu.

$u olabilir misal.
www.hepsiburada.com
tabi renk pembe olmasin (:

not: oyun oynamak istemeyecegini farzederek bunu yazdim.

edit: bunun bir de 1520 kodlu modeli var. o biraz daha iyile$tirilmi$i.

bu da assert in verdiği ile aynı ama işlemcisi daha iyi

gold.com.tr

IBM in hangi modeli varsa o fiyatta odur.

kesinlikle packardbell.

Amacınıza göre değişir. Desltop yerine kullanacaksanız 17" modelleri düşünmek lazım, yok laptop gibi kullanacaksanız yani mobilite sizin için önemliyse 12" veya daha küçük modellere bakmalı. Misal benim için en kallavi notebook Sony'nin 11-12" modelleridir ama bi grafiker veya oyun hastası için de büyük modellerdir...

kesinlikle şu kesinlikle bu demek bu tür bir konuda çok da makul bir bakış açısı değil, ancak kullanım amacına göre belirlenebilir bu.

ben şu an dell 1520 kullanıyorum, ekran kartı geforce 8600 olan modellerden birini bahsettiğin fiyata bulabilirsin. ancak bu konuda hatırlatma yapmakta fayda var: amaan canım 8400 oluversin diyip 8400 ekran kartlı bir model alma, aralarında model numarası olarak pek bi fark olmamasına rağmen 8600 iki-üç kat daha güçlü bir kart diyebilirim. (nvidia pazarlama taktikleri oluyor sanırım bu durumun sebebi) kaldı ki dizüstü bilgisayarların değiştirilemeyen birkaç parçasından birinin ekran kartları olduğunu düşünürsek bunun önemi daha da artıyor.

tavsiyem -eğer dell 1520 alırsan- 8600 ekran kartlı olan düşük ram'li modellerden birini alıp ram yükseltmesine gitmendir.

lg'nin gazetelerdeki bir modeli var. hatirladigim kadariyla ozellikleri:
islemci: T7500
grafik: Go 8600 256 (15.4")
hdd: 160 gb
ram: 2gb

$1300+kdv (tam 1800 ytl iste) gibi bir fiyati vardi. bu ozelliklerde bu fiyatta baska alet yok henuz.
emin degilim ama Vatan Bilg. reklaminda gormus olabilirim zira su bilg.a benziyor:

www.vatanbilgisayar.com

mac al mutlaka.

Her dizüstü sorusunda ben söylemekten/sormaktan bıktım, sijwocaq bıkmadı...
Otomatiğe bağlamış IBM de IBM*, hayır soruyorum cevap da vermiyor. "IBM'in dizüstü departmanı satıldı Lenovo aldı diyorum. Güncel IBM dizüstü var mı piyasada?" diyorum cevap yok. Ama ne zaman dizüstü sorusu çıksın hemen "IBM al" diyor, gerisi yok. Hafiften fahri pala kermes tadı vermiyor değil;) Ama bunun konumuza bir yararı var mı...

@chrome: mac almayı düşündüm ama en düşük fiyattaki macbook 1800 ytl + kdv.. o kadar paraya ortalamanın altında bir bilgisayar almak istemiyorum.

@late viper: sijwocaq arkadaşımın ne demek istediğini anlıyorum. zaten elimde 3 senedir kullandığım bir ibm var. ibm normalden çok daha pahalı ama kesinlikle çok daha kaliteli ve müşteri hizmetleri öte mükemmel. madem öyle neden ibm almıyorsun derseniz, yine çok pahalı derim. ha bir de lenovo muhabbeti var, biz eski ibm'ciler için onun adı hala ibm:)

her yolu denedik demişsiniz ama ben yine de söyliyim dedim, denetim masasından ses özelliklerine girip gelişmiş butonuna basın, seçenekler -> özellikler kısmına girip alakalı olabilecek tüm özelliklere tik koyun ve uygulayın. sonra hepsini maksimum seviyeye çıkarın. yaptınız mı bunu?

bir de laptop'ın hoparlörü mü yoksa harici bir hoparlör mü mevzu bahis?

o dediğinizi yaptım, sesle ilgili açılabilecek ne varsa açık zaten. hatta driverını kaldırıp yeniden yükledim ama aynı.

sözkonusu hoparlör laptop hoparlörü. "e zaten ondan anca o kadar ses gelir" demeyin, o kadar laptop gördüm en sinek vızıltısı gibi olanı buydu.

o halde google'da laptop'ınızın marka ve modelini yazarak forum araştırması yapın, sound level problem gibi anahtar kelimeler de yazın tabi, makinadan kaynaklanan bir saçmalıksa oradan bulursunuz zaten.

buna ek olarak farklı programlar ve farklı ses dosyaları ile deneme yaptınız mı? kullandığınız programın ayarlarından da kaynaklanıyor olabilir, misal winamp'ın ses seviyesi veya ekolayzır ayarları bu tip şeylere sebep olabiliyor. böyle de çözüm bulamıyorsanız dediğim gibi ya fabrika çıkışı bir sorun vardır ya da (kanımca düşük bir ihtimal ama) yüklediğiniz xp sürümünden kaynaklanıyordur.

marka model? şimdi dell yerine cell marka almışındır adam hoparlor yerine apollo koymuştur nerden bileceğiz? eğer yeni deniyorsa zaten buraya değil servisine göstermeniz daha akıllıca olacaktır. en kötü ihtimalle aldığınız yere sorun. hiç unutmam sene 1300 küsür bir sony tv aldık. eve geldik ses çıkmıyor. nedendir falan dedik meğer hoparlörü patlakmış. değişti tabi yeni aldığımız için ama 50 kg tvyi asansörsüz 4 kat taşıyan peder bel fıtığı oldu nerdeyse.

ses seviyesi bios'tan da açılabiliyor. bios'a bir bakmanızı tavsiye ederim.

analog ayari olmasin bilgisayar kasasinda cevirmeli falan? Hala uretiliyomu bilmiyom gerci ama kullanisli oluyodu bence.

kendiliğinden düzeldi manyak bilgisayar? allah allah?

Mac degil de MacOS aslinda neyse. Ust duzey kullaniyorsan sana ilk basta biraz garip gelebilir ama kolay alışılıyor. Bu arada Mac almak istiyorsun diye anladigimdan eger cok zor gelirse MacOS kullanmak artik Mac uzerine XP yukleyebiliyorsun

gördüğünüz üzere hiç bilgim yok bu konuda. ben işletim sisteminden bahsediyorum, evet MacOS.

Mac sahibi olmak bence bu riske degecek bir sey o bakimdan senin yerinde olsam fazla dusunmezdim. Xp de yapabildigin ve Mac de yapamadigin seyler cok az mesela wmv uzantili dosyalari calistiramiyosun default olarak ama microsoft un bu is icin yaptigi codeclerini indiriyosun ne oldugunu annamadan quick time wmv de gostermeye basliyor gibi ufak tefek seyler.

pc'ye macos kuracam dersen hic bula$ma.
zira mac'teki kadar performans zaten alamiyorsun. ayrica bir suru donanim sorunu cikiyor. mesela ben kurdum mac os leopard (x86) ama ethernet kartini bile tanimiyor. bir $eyler buldum, deneyecem donunce falan filan.
onun di$inda kurcaladim biraz kullanimi rahat. bir sure sonra ali$iyor insan. mac de kullaniyorum zaten i$ yerinde, donanim olarak ahim $ahim bir fark yok (input devices).
ama i$te sana sorun cikaracak olan yazilim olur. onu nasil a$arsin bir fikrim yok malesef.

edit: ben o performansi alamami$tim. god oldum.

pcye macos kurucam diyorsan bulaş, en azından dene. sorun çıkabilir de çıkmayabilir de. benim laptopumda muadili bir macbook prodan daha performanslı çalışıyor macos mesela, ve tanımadığı tek şey wireless. ekran kartı ve onboard ethernet için sürücü yükledim bir de, benchmarklarda macbook proları geçiyorum. benimki gibi sıfır sorunla gayet performanslı ve stabil(haftada bir kapadığım oluyor bilgisayarı) şekilde kullanan kişiler tanıyorum. tabi doğru düzgün çalıştıramayan kişileri de, biraz şans işi yani.

Yardımcı olabileceğini düşünerek:

(git: 14176)

orijinal mac almaktan bahsediyorsaniz, dusunmeyin bile, alin.

cevap veren arkadaşlara tek tek teşekkür ederim. sözlükten de anafor ile konuştum (kendisi bu konuda aşırı bilgili ve sağolsun her sorumu ayrıntılarıyla cevapladı) sonuç olarak bence eğer pc ve mac (makina olanlar) arasında seçim yapmak gerekiyorsa kesinlikle MAC seçilmelidir, ben buna inandım. gelgelelim fiyat yüksek, işte orada bel büküyor biraz..

alacaksan bilkom'dan almamalisin.
tekel olduklari icin gecirebildikleri kadar geciriyorlar. yurtdi$indan getirtebilirsin (ki benbirpipodegilim'in duyurusu var mac book pro ile alakali). tabi iMac, power mac getirtmek zor olur ama dizustu du$unebilirsin.

düzenli olarak kulladığınız programların mac versiyonları veya muadilleri olup olmadığını da bir araştırın derim. unutmayın macos pek çok işi başarıyla yapabiliyor ama herşeyi değil.

mac güzeldir, şıktır, performanslıdır, görece sorunsuzdur vs. vs. ama pahalıdır. profesyönel olarak grafik ve müzik gibi işlerle uğraşmıyorsanız o paraya değip değmediğini iki kere düşünün derim. mac'le pc performansı karşılaştırmak çoğu zaman hatalı yapılıyor. aynı işlemciyi kullanan makineleri değil aynı parayı ödediğiniz makinelerin performansına bakın. eğer donanım hakkında bilgi sahibi iseniz mac'e ödeyeceğiniz parayla ondan çok daha güçlü pc toplayabilirsiniz. ayrıac özellikle imac almayı düşünenlar almadan önce sözlükteki imac başlığını okusunlar derim.