datca?

pansiyon ismi olarak yaniiğ.

farklı kaydette pdf olsa kaydedicem zaten akıllım.

convertonlinefree.com

bu siteye giiriyorsun. Dosya seç kısmından CV'ni ekleyip convert'e tıklıyorsun ve PDF oluyor. Kendilğinden, bilgisayarına inecektir PDF dosya.

kaydederken uzantılarda pdf'i seçeceksin. farklı kaydette pdf seçeneğini göremiyorsan.

Print alır gibi al, PDF seç (varsa)

sen trol değilsin sen manyaksın.
and i liked it.

haha çok iyiymiş :D trol denebilir evet :D

bununa benzer şeyleri ben de çok yapıyorum.

özellikle bir yem yakaladığım zaman.

bir isimle dalga geçen birisine o ismin rahtmeli dedeme ait olduğunu inandırmışlığım var. hatta konu o kaar büyüdü ki kardeşime gitti. kardeşimi de ayarlayarak o kişiden baya baya özür diletmişliğim var :)

bir keresinde bir tatilden bahsederken arkadaşlarla bir kaç gün sonra vazgeçen birine ben gidicez diye biletleri aldım, hem de babamın kartıyla nasıl iade edicem falan diyerek neredeyse tatile götürüyordum (eski uçuşlarımdan sahte e-bilet bile düzenlemiştim)

yüzümdeki bir sivilceyi dayak yedim o da adamın yüzüğünün izi diye yedirmişliğim var. tamamen canım sıkıldığı için yapıyorum bunları ama böyle kozlar da bir anda geliyor :)

bu nasıl bir çelişki ya ? :D asdfasdf :D ''iki dk önce alkolü sevmekten konuştuğumuz birine, hayatımda hiç alkol almadığımı söylemişliğim '' gerçekten komikmiş :D :D :D

Ya o kadar çocuk ruhlu, hareketli, çatlak bi kişiliğe sahip olmama rağmen, bu tip bi olayım hiç olmamış şu an fark ettim. :'(

Trollemek değil de, dalga geçmek gibi bi şey bu öyle yani.

bi arkadasa dedemler japonyada trye 2.dunya savası sırasında göçmüşler die keklemişligim var

bi arkadasa 8 mi 9 mu kardesiz deyip fenerbahcenin eski kadrosunu saymıstım. safım benim acaba kekliyo mu beni die ertesi gun gene sorduydu da ben gene kadroyu saymıstım


bankadan aramıslardı bi keresinde sabahın korunde ilgilemiyorum dememe ragmen ısrlarla dvm etmıstı bende yalandan bi saat anlattırdım bide 30-40 tane soru sordum sonra ilgilenmiyorum demiştim.

(bkz: tourette sendromu)

troll müsün bilmiyorum ama böyle bir hayat yormuyor mu seni?

ben poliscilik oynuyordum geciden önce ve hayatımda bu kadar eğlenmedim bu kadar saygı görmedim

arkadaşımın kardeşi yüzüklerin efendisine hayranlığından bahsederken ona bizim baba tarafından isengardlı olduğumuzu söyleyip biraz çabayla inandırmıştım. çocuğun hayata bakışı falan değişmişti. keyifliydi.

abi ben de üniversite yıllarımda kyk yurdunda kalıyorken, yemekhanede çalışan abiye adımın anakin olduğunu söylemiştim. adam o nasıl isim amk dediği zaman da, kürtçede karagöl demek demiştim. adam beni ne zaman yemek sırasında görse "anakin ne yiyorsun, bak gel sana torpilli patates kızartması vereyim" veya "olm dünkü maç ne oldu lan?" diye bağırıyordu :D bence bu dozda kandırmalarda sıkıntı yok :P

benim nişanlım da böyle şeyler yapar. filmlerde, dizilerde olan olayları kendi başına gelmiş gibi anlatıp eğlenir. avukatlık stajını yaparken staj yaptığı mahkemenin hakimine ve savcısına house ile wilson arasında geçen bir olayı kendi ev arkadaşıyla yaşanmış gibi anlatmıştı mesela.

benim de hep yapmak isteyip de kendimi frenlediğim şey; belinde silah taşıyan polisin silahını belinden kapıverip arkama baka baka koşmak.

tourette sendromu alakasız bu arada. o bambaşka bir durum.

evet gercekten ayakli trollsun. insanlara zarar vermedigin, aptal yerine koymadigin surece sorun yok bence.

ama polisin yanindan gecerken cantada bomba var diye bagirma bence. once yere sererler, sonra tutuklanirsin, avukat mavukat ugrasirsin valla benden soylemesi.

ahah evet öylesin:D seninki kadar olmasa da ben de yapıyorum bunu, bokunu çıkarmadığım sürece eğlenceli oluyor. ama tanımadığım insanlara yapmak hiç benlik değil, etrafımdakileri trollerim ben. zaten ben kendim de salak olduğum için insanlar da beni çok kandırıyorlar, çok çabuk inanıyorum her şeye:(

ya benim yaptıklarım çok ufak şeyler bu arada, metamorphisis ve naberabi'ninkiler mükemmellermiş kahkaha attım:D

@gerard

sırf o yüzden tutuyorum zaten kendimi :(

cevapları okuyunca aklıma geldi clive cussler bi kitabi vardı guya atom bombası 2000li yıllarda uzerinden gemi gecerken patlıyor falan. bunu gercekmiş gibi anlatmıtım

''
taksim'de polislerin yanından sırt çantasıyla geçerken "çantanın içinde bomba var" diye bağırmak.''


O çantayı naparlar biliyo musun sevgili trollcum..

Unicef'çi çocuğa yaptığın şeyler konusunda katı denecek kadar ciddiyim bu konularda, çok küçük ve en fazla 10 saniye süren şeyler dışındaysa kaldıramıyorum. Hatta, bir arkadaşa atıyorum ki o gün önemli olan bir şeyi hatırlattığım halde getirip getirmediğini sordum ve bana şaka olsun diye bir 5-10 saniye unuttum numarası yaptı. Buraya kadar bir sorun yok ama ben yememiş olduğumu belirttiğimde, o da üstüne gidip de "Vallaha unuttum" diye devam ettirirse bir süre daha ve ben inanana kadar, biter o kişi benim için. Saniyesinde, hiç düşünmeden ve sıfır pişmanlıkla. Arkadaş, sevgili, akraba, vb. dinlemem. Küfredilebilirim istendiği kadar, hayatta alınmam ama buna çok alınırım. Ben de hayatta yapmam başkasına öyle şey.

Ama polise yaptığın gibi manyaklık tarzı şeyler zevkli. Öyle sevimli ve anlık trollükleri seviyorum.

insanlarla uğraşmak ve hayatın durağan olduğu zamanlarda hayatına biraz eğlence katmak isteğindesin. bu gayet makul ve sıkıcı durumlardan hoşnut olmadığına delalet. bir de insanların her şeye kanma ve sorgulamadan inanma huyuna gıcık oluyorum. sende de o var gibi sanki?

ben mesela koskoca istinye park avm'yi bir arkadaşıma kız yurdu olarak yutturmuştum ilk açıldığı zamanlarda. bir hafta boyunca anlattı, erkek yurdu olsa ben de başvururdum diye hazırlık sınıfındayken.

diğer bir arkadaşıma da taksimin göbeğinde duran rum kilisesini cami diye yutturmuştum.

hatta bir arkadaşıma da adana kebap urfa kebap arasındaki farkı anlatırken, bunların ağaçta yetiştiğini ve yetişen yöresi farklı olduğu için böyle adlandırıldıklarını anlatmıştım. tabii ki yedi.

ve bir dolu bunun gibi kandırmacalar. seviyorum insanlarla uğraşmayı. galiba ben de trollüm. :(

bak simdi dusununce aklima geldi. tam senin gibi trolluk degil de, benim de basima soyle bir sey gelmisti. taksim'de galatasaray lisesinin orda 3 kisi durmus bir arkadasi bekliyorduk. greenpeace'cilerden biri geldi konusmaya basladi. benim sevgilim de vardi, dinledi dinledi "ama ben endustiriyi ve kapitalizmi destekliyorum" dedi cok ciddi bir sekilde. greenpeaceci bi 5 saniye falan mavi ekran verdi ne diycegini sasirdi. sonra "ama baliklar, kuresel isinma, cok kucukken avliyorlar, ama baliklar" gibi sacma bir kelime dizisi sarf etti. sevgilim inatla herseye ama ben endustriyi destekliyorum, tek kurtulusumuz endustri seklinde cevaplar verdi. cocuk sonunda dayanamadi peki diyip gitti. baya gulmustuk arkasindan.

Bir keresinde kız arkadaşım sağolsun, aşırı alışverişli bir günde; Kadıköy Bahariye Mango'da dolaşırken; sırf can sıkıntısına, etraftaki 7-8 kişinin duyabileceği bir biçimde, "Biliyor musun, ben haftasonu Mango'nun Avrupa Genel Koordinatörü ile İspanya'da tanıştım, Türkiye'den olduğumu söylediğimde; Bahariye'deki Mango'nun Avrupa'nın en büyük Mango'su olduğunu ve yakında Avrupa tarafında daha da büyüğünün yapılacağını söyledi" dedim kız arkadaşıma. O da öyle mi yaa falan gibi inandırıcı tepki verdi. Yaklaşık 15 dakika sonra, giriş katındaki kasada bizim orada olduğumuzu farketmeyen bir kız yanındaki arkadaşına "Burası Avrupa'nın en büyük Mango'suymuş, ben de geçen sene İspanya'ya gittiğimde öğrenmiştim vb." gibi bir şey söylediğinde kahkakalarla gülmüştük.

Olur öyle, hayat böyle eğlenceli.

askerde cok saf bi cocuk vardı nobet tutarken elma agacı var ayılar geiyor diye keklemiştim. kulubedeki acil durum icin konulan telefonu alo mehmetcik hattına baglı bir sıkıntı varsa anlat dertles demiştim. alarm butonuna da basınca sarkı calıyor demiştim.

su an haberlerde gordum. izmir'de biri isid protestolari sirasinda polise arkadan yaklasip silahini alip kosup kacmis. sonra yakalamislar. gorunce bu baslik aklima geldi yaziyim dedim.

Felsefeyle güya çok ilgili birisine benim de felsefe üzerine kitap yazdığımı, bikaç sene önce yok sattığını, birkaç ay sonra da ikincisinin çıkacağını söylemiştim. Nasıl olmaz, nasıl bilmem filan diye kudurmuştu. Takip eden birkaç saat boyunca peşimden ayrılmayıp, binlerce soru sorup ilgilenmişti. Gidip gerçekten kitabımı aramış. Tabii ki bulamadı :D

Arkadaşımın yabancı bi arkadaşıyla gezerken sarayımsı bir yerin önündeki askerle selamlaşmış, kız da bana "aa o adamı nereden tanıyorsun" diye sorunca "bizim güvenlik görevlileri, ben burada yaşıyorum, osmanlının kalan son torunlarındanım" diyip onu da saraylı olduğuma inandırmış ve kız ülkesine döndüğünde herkese "prensesle tanıştım" demesini sağlamıştım asjkdahsha çok salakmışım :D

Çok fazla şey var bu şekilde. Btw, polislerin yanında "bomba var" şeysini yaptığımda çok küçüktüm ve gerçekten arabamızı aramışlardı; tavsiye etmiyorum.

sol kolumda uyuşmazlık ve hissizlik de var. ölücem herhalde

mobil mi değil mi?
Değilse her şeyi kaldırıp eski haline getir, chrome browser kullanıp zenmate eklentisini ekle. Çalışıyor şu anda.
Mobilse sadece hotspot da çalışıyor, bir şeyleri yanlış yapıyor olabilirsin.

yok pc için.

zenmate indirilemiyor şu an.

2 gün önce ben sordum bu soruyu, ikinci cevaptaki dns çalışıyor. oha link eklememişim pardon eksiduyu.ru

chrome'a şunu kur.

chrome.google.com

cyberghost indir direkt en temizi. 2 yıl bedava üyelik veriyor türkiye'ye özel. cayır cayır da çalışıyor.

zenmate rocks arkadaşlar! teşekkür ederim. tivitıra girebilince o kadar değeri kalmadı gerçi :(

hangi site?

nasılkolay.com

devamını yazmayı unutmuşum. ne yapabilirz bu durumda? parayı ödemek mi zorundayız, illa ki?

finding nemo.

the fall

the fall da her film onersine bir cevap halinde karsimiza cikiyor... uzucu be.

uyuyor dediğine :)

şunlar da olabilir:
the imaginarium of doctor parnassus
the tree of life
pan's labyrinth

bi de miyazaki animeleri olur

avatar:)

(bkz: arizona dream)
(bkz: im juli)
bence bunlar da büyülü

(bkz: what dreams may come)

tam olarak masal gibi, tablo gibi

royal tenenbaums
barfi

Aradığın film kesinlikle la danza de la realidad ama bulabileceğini pek sanmıyorum

kaç yaşındasın?

sen yine erken farketmişsin olan biteni.

ek: abi o iş hayatı dediğin zımbırtı insanların yavşaklığı olsun, saçma sapan işler olsun, bütün gün boş oturup akşam mesaiye kalmak olsun neresinden tutsan elinde kalacak bi sürü yeri olan bişey. hele genç yaşta çekilecek dert değil. mutlu olanlar var mı, var ama sen onun sana uygun olmadığını bile bile gidersen zaten mutlu olmazsın.

ben de 21 yaşında işe başlayıp 5 ay sonra "sokayım böyle hayata" diyip bırakmış biriyim.

21 kardeş.

isteyen yine öğleden sonra ikiye kadar uyuyabilir, bunda bir sorun yok.
çalışma koşullarını böyle bulabileceğin bir iş bulursun, patronu vs olmayan bir iş olur vs vs.
ama hem bu koşulları yaratamayıp, bunun için çabalamayıp sonra da isyan etmek biraz samimiyetsiz sanki.

yanlış anlamayın burada patronluğu, kapitalizmi ya da insanların emeklerinin iş/maaş adı altında ciddi anlamda sömürülmesine tamamiyle karşıyım. bunu belirteyim.

iyi farketmişsin demiş arkadaş ama sen olanı biteni farkedememişsin.

bu söylediklerinden ötürü herkes acı çekiyor, herkes sıkıntı yaşıyor. herkes tramvayda gözler baygın itiş kakış işyerlerine koşuyorlar. kimse oniki saat çalışmak istemiyor ama mecbursun. kurallarını koyacak durumun yoksa mecbursun. bunu da öğreniyorsun. zamanla ve yana kavrula.

bak bunları işyerimden yazıyorum. saat 3, mesaim 7de bitecek. ay sonunda alacağım maaşa ihtiyacım olmasa sikseler durmam ama mecburiyet.

ha zamanla da ağrına gitmemeye başlıyor. daha iyi yerlere gelmeye çalışacaksın. sabahtan akşama kadar dil çalış, staj yap, koştur ki ilk iş yıllarını fazla angarya yaşamadan atlat. nacizane sıyırma yolların bunlar.

cok uzuluyorum amina koyim. mecburum, evet.

saatlerini onların işine yaramayacak bir şeye nasıl harcıyorlar?

siz bu boya nasil geldiniz? o fakir babaniz calismadi mi? eve ekmek getirmedi mi? o ekmek sizin isinize yaramadi mi?

saatlerinizi harciyosunuz, karsiliginda da, patron, devlet, musteri, muvekkil, danisan, hasta her neyiniz varsa onlar size parasini harciyor. o para da isinize yariyor.

ama derseniz ki, ben rahmi koc'un imrendigi adam olmak istiyorum, o da bi secenek: rahmi koc, teknesiyle dunya turu yaparken, bir ulkenin bir sahilinde, bir genc gormus. gencin butun varligi bir tisort ve bir mayodan ibaretmis. yalin ayak, tisortlu ve mayolu ama cok mutlu, cok neseli bir genc. iste o gence cok imrenmis rahmi koc.

evet imrenilmeyecek gibi degil. hicbi seyiniz yok, hicbi sey icin kaygi duymaniza gerek yok, "paran mi var derdin var" sozunun tam ziddi!

new york'ta bi adam gormustum dolmus duraginda, o gun de felaket şık giyinmistim. bana bakti bakti bakti ve "bi insan boyle giyinebiliyor olmak icin, nasil bir iste calisiyordur acaba?" dedi.

ben de ona, ben issizim bilader, su anda mulakattan donuyorum, onun icin boyle giyindim dedim.

meger herif calismiyormus. bilincli olarak calismayi reddediyormus. onemli olan, kafani sokacak bir cati alti bulmakmis, onu da bulmusmus.

oyle insanlar da var yani. bilincli olarak calismamayi secen.

macaniz yiyosa, bunu da deneyebilirsiniz yani...

pek sevgili arkadaşlarım, herkes sevdiği işte çalışabilirmiş gibi konuşmanız, rahmi koç'lardan örnek vermeleriniz gerçekten çok motive edici. öncelikle sorulara yanıt vereyim: hayır, babam çalışıyordu. çalışmakla para kazanamak aynı manaya gelmiyor tabii. kendimi bildim bileli gemilerde çalışıyor. ben de istediğim bir bölümden mezun olmak üzereyim. iş var mı? iş yok! iş var mı? var tabi. sevmediğin bir alanda, sevmediğin sistemin, sevmediğin kısmını doldurarak. saatler geçsin diye boş boş bekleyerek, ya da kişisel olarak bir katkı sağlamayacak işleri yaparak. katkıdan anlaşılan kariyer ve tecrübeyse, o başka tabii. zamana karşı, para harcıyorlar nasılsa diye kendini teselliniğinizi bozmak istemem. neyse, ben sadece zorunda olduğum, zorunda olduğunuz bir şeye nasıl alıştığınızı sordum. ben de yapmak zorundayım ama nasıl olur? neden yani... gibi kafamda deli sorulardı. teşekkürler.

evet yaptım onu, tepki yok ancak. format mı lazım? :(

birinci foto görünmoor. goo.gl yapın onu.

başka foto koydum bikaç görsel daha eklicem

ilki fena değil ama böyle bir şey giymen için baya stil sahibi bir insan olman gerek öbür türlü palyaço ayakkabısı gibi sırıtır.

uygun çoraplarla çok şık durabilirler.

Ben beğeniyorum bunları. Miista'yı takip ediyorsanız çokca kullanılıyor. Kadıköydeki gargamelde de satılıyordu kışın. İçine yünlü rengarenk kalınca çoraplar giyilince cogze oluyor.

Buna çorap ne gerek dediğin çok kötü baya hemde yani streç filmi bacağa sarmış gibi. Diğerleri uygun tarzla birleşirse güzel olur, riskli botlar.

bence corapsız daha iyi ama plastik bazlı bi malzeme muhtemelen,çorapsız terletir,vurur,yara yapar vs.
konforlu oldugunu sanmadıgımdan almazdım.

kısa olanlardan ilki (önü siyahlı olan) hariç diğerlerini beğendim. uzun olan ise tam bir felaket.

tekrar baktım da sırf şeffaf olan ayrı bir güzelmiş.

uzun olan alternatif olarak koydum diğerlerini beğeniyorum. ama transparan bot olunca belki ona yönelik beğenen olursa diye :)yoksa diğerlerinden yanayım.

çok fena terletir, sonuçta sadece yağmurda giymeyeceksiniz...

ayağına poşet sarıp dolaş evde, bir süre sonra ne demek istediğimi anlarsınız.

bence inanılmaz tatlı bence. nerede satılıyor?

foto çekimlerinde güzel de, ayağı pişik yapar, vurur, süründürür bence..

uzun olan leş söyliyim.
kısa olanlarında renklileri güzel, sade olanlar cık olmaz.

şunlar olabilir:

before sunrise
before sunset
mamma mia!

mevsim itibariyle evet. başka türlü de olabilir tabi.

fatih akın'ın im july'si. çok da deniz kenarı değil ama çok keyiflidir.

barfi

her kadın sersem kurşun gibi bilmeden mi gidiyor arkadaşım? nasıl genetikmiş bu? baya ağır yaşıyorum bu sorunu ben. erkeklerin yer yönde daha iyi olması değil sorun. yani karşılaştıracak düzeyde değil, çünkü yok bende. anladın? herhangi bir kadınla beni karşılaştırsan bende gene yok. sadece kendi evimi bulabiliyorum ben.

bu bir tür eksiklik, beyinde bir bölgede bi eksiklik gibi bi şey varmış bizim gibi insanlarda. böyle doğmuşuz yani. Ben çok araştırdım biiyorum. Düzeltilebilir birşeymiş ama. yapılan araştırmalarda taksi şöförlüğü yapan insanlarda zamanla bu bölgenin geliştiği saptanmış.

taksicilik yapayım o zaman. sinemada zaten iş bulamıyorum. en azından düzenli gelir olur.

bende de aşırı gelişmiş. 1 gittiğim yeri 4 sene sonra aynı şekilde buldum vs. geliştirmek adına bulmaca, satranç belki iyi gelir

sorun dikkat etmiyor olman. doğal yeteneğin olmayabilir ama bir yere giderken ve dönerken belli başlı noktalara, ilginç binalara vs dikkat edersen aklında kalır.

40 euro arabaya para verebiliyorsa trene de verir. iterrailciler için tren bileti o kadar pahalı değil ispanya'da. 5-10 euro arasındaydı 2 sene önce.

80 euro bilet.

otostop çeksin. (gayet ciddiyim)

yanlış hatırlamıyorsam biz barcelona'dan ispanya fransa sınırında bi yere (cerbere?) geçmiştik, ordan da fransa'ya. para vermemiştik gibi hatırlıyorum. madrid-barcelona arası ödemiştik ama. iyice araştırmış mı?

illa 80 euro verilen trene binmek zorunda değil. ne biçim interrail yapıyor o erkek arkadaşınız. aktarma yaparak avrupa'da interrail biletiyle ücretsiz gidemeyeceğin yer yok. az araştırsın.

www.carpooling.co.uk sağ üst tarafta farklı ülkeler için olanları da var. ispanya da var.
biraz daha baktım da arama kısmından avrupa yı seçince tüm avrupa için arama yapılabiliyo.

interrailciye hiç bir yerde 80 euro'ya bilet yok. ispanya'da interrail'e rağmen biletler bedava değik evet, ama o kadar pahalı da değil. 5-10 euro arası.

yataklı vagon yada hızlı trenlere bakıyor olmasın orda? yada 1. sınıf bilet satmaya çalışmışlardır? gerçi 1. sınıf bile olsa o kadar tutmamalı. irun-madrid arası 20 euro idi 1. sınıf.

başka bir biletçiye gitsin ve derdini anlatmaya çalışsın. muhtemelen aralarında iletişimsizlik olmuştur. interrail biletini gösterince durumu anlamaları lazım.

ryanir, wizair bunlara dabakin bazen 3 5 euroya bilet oluyor, kebabcinin birine gitsin yol yordam sorsun onlar yardimci olur. nou camp in yanindaki metroistasyonunun yaninda turk donercisi var sorsun oraya onlar bilir bence.