Hindistan'ın nasıl bir eğitim sistemi var pek bilmiyorum açıkçası ama mutlaka hazırlık sınıfları vardır. Ancak Avrupa ülkelerini baz alarak düşündüğümde yine de senden belirli bir seviye İngilizce bilmeni isteyeceklerini tahmin etmek zor değil.

Zaten Hindistan'da öğreneceğin İngilizce çok belirgin bir aksanlı (Hint aksanı) olacaktır, burada öğrenip sonra gitmeye kassan daha iyi.

hindistan ucuz bir ulke ancak,egitimi nasildir iyi arastir , birde piyasada deli gibi hintli var o senin gitcegin universiteden mezun ,cok mantikli gelmiyor bana,madem dil ogrenceksiniz ingilizce konusulan bir ulkede okuyun, ayrica hindistanin imaji ex-colony oldugundan dolayi ve zibille adam oldugundan pek guzel degil bilginize, ulkemizin universitelerini tercih ediniz ,

üniversiteyi yurtdışında okuyacaksan, "hem ingilizce de öğrenirsin" diye bir mantık yok zaten. ingilizce'yi zaten öğreneceksin.

"hem hintçe de öğrenirsin" denilebilir. ama napıcan ki hintçe'yi?

başka kültür, başka insanlar? zor şeyler bunlar.

öss'ye -ya da adı her ne olduysa ona- çalışmanı, öss'den sonra az biraz ingilizce çalışıp, mümkünse 1 ay mümkünse ingiltere'ye gitmeni. ya da work and travel ile amerika'ya gitmeni. ingilizce çalışmaya orda da devam etmeni.

(ayrıca wat ile gidersen orda kazanacağın para ile, üniversite hayatın boyunca kullanacağın tüm elektronik çeyizini düzebilirsin.)

neyse, dönüp gelip toefl'a girmeni. bu sayede kazanacğın üniversitede hazırlık okumadan direk birinci sınıftan başlamanı. umar ve tavsiye ederim.

bence hindistan hayatını değiştiren bir alternatif olabilir.

insanlar çok farkında olmasa da, hindistan çin'in hemen ardından gelen diğer dünya devi ve gerek ingilizce konuşuluyor olması, gerekse elektronik ve bilgisayar alanındaki atılımları ile önemli bir ülke. ayrıca ticaret de iyi bir opsiyon.
bence hindistanda üniversite okumak, oranın dinamiklerini ve hintçeyi öğrenmek ileride eğer ticaret yapmak gibi bir amacın da varsa çok çok işine yarayabilir.

1. sewemem dedikçe sewemezsin. biraz şanslı olmak gerekiyor, iyi bir hoca, iyi bir ev/yurt arkadaşı, mümkünse aynı sınıftan bir sevgili falan...

2. zaman kaybının hiiiç bişeye olumsuz etkisi olmaz. hem belki karizman bile olur. tıpta zati pek çok kişi 1 2 yıl uzatır en az, ordan telafi edersin..

sevmiyorsan sevmiyorsundur, kendini de epey zorladığını kolayca görmek mümkün. sevmediğin bir işi yaparak hayatını bok edeceğine radikal bir karar alarak okulu bırak, enerjini tamamen tıp kazanmaya harca, ikiye bölünmüş olma sene boyunca.

3 yıl için "çok" diye düşünmeni anlıyorum. tek sene kaybedilse dünyanın sonu gelmiş gibi davranan toplum sağolsun bir telaş içerisindeyiz, tabakhaneden bekleyen varmış gibi.

10 sene bile olsa istiyorsan git oku, düşünme bile!

1) Hoşunuza gidecek 1-2 ders/hoca, anlaşabildiğiniz 1-2 arkadaş, varsa ilgi alanlarınıza yönelik öğrenci kulüplerinden (sanat olur, spor olur) biri ve son olarak da: Okula gitmediğinizde kısa ve uzun vadede çok cazip olan bir alternatif var mı ki?

2) Yaş 30'a gelmeden mezun olunmuşsa hiç problem değil, bunu hiç düşünmeyin.

bölümüm elektrik elektronik müh.

aslında bölüm derslerini boşlayıp öss'ye çalışmak gibi bir düşüncem yok. zaten öss'deki çoğu konu 1.sınıf dersleriyle aynı o yüzden ayrıca öss'ye çalışmayı düşünmüyorum. sadece bi şansımı denemek niyetindeyim. sonuçta bu mesleği hayatım boyunca yapmak zorunda olduğumu biliyorum ve tedirginliğim de biraz bu yüzden. ayrıca çoğu mezun da 3 ya da üstü ortalama tutturmam gerektiğini söyledi doğru düzgün bir iş bulailmek için. bu da sevemediğim bir yerde nasıl olacak diye düşünüp iyice gelecek hakkında karamsarlığa düşüyorum ve bu yüzden yardım istedim sizlerden. ayrıca gelen cevaplara da teşekkürler...

ya msne arakadaşım inanamadım sorunu okuyunca, çünkü ben yazmış gibiyim bunları!! tamamen senle aynı durumdayız. ben de ist dan küçük bi şehire gittim üni için ama bi türlü sevemedim şehri ve okulu, o yüzden bu sene haziranda (yani puanım düşmemesi için 2. yılımın sonunda) tekrar öss ye girdim ve olmadı :(bu sene tekrar girmeyi düşünüyorum ve ben de tıp istiyorum artık! ve aynen ben de aylardır kaybettiğim yıllar ne olacak, kaç yaşında mezun olabileceğim ancak fln diye kendi kendimi yiyorum!! sen ben misin acaba?? :D :D ama bnm durumumda şöyle bişey var bi de, ben de üni den kaydımı sildirmedim fakat geçen sene hemen hemen butun derslerden aldığım için 3 ten ders alamıyorum, bu yüzden bu seneyi ist da geçireceğim, sadece vize ve final tarihlerinde gideceğim okula. hem öss ye hazırlanma açısından daha iyi olabileceğine inanıyorum, çünkü bu sene acı bi şekilde öğrendim ki okulla öss çalışması beraber olmuyomuş :(( ben de bu konuda kafa karışıklığımdan ötürü okula kayda gittiğimde hocalarla konuştum, bana dedikleri şuydu; eğer burayı aklından bu derece çıkardıysan burayla ilişiğini kes, sınavlara bile gidip gelme, vakit kaybı olur dediler. sadece öss ye yoğunlaşsan senin için en iyisi olur dediler. işte böyle.. amma konuştum haa :D :D

ya bi de söylemeyi unutmuşum; öss ye çalışmama gerek yok, dersler 1. sınıf dersleriyle aynı demişsin ama yeni sistemden pek haberin yok galiba:S yeni sisteme göre mesela tıp kazanman için biyoloji ve kimya netlerini yüksek tutman lazım. bölümün itibariyle de 1. sınıfta aldığın derslerin fizik ağırlıklı olduğunu düşünüyorum. onun için bence tıp düşünüyorsan çalışman lazım.

@nihan
biliyorum yeni sistemi,kimyayı 1 de alıyoruz zaten sorunum yok kimyayla da biyolojiyle de. ayrıca okul da erken kapandığı için sınavdan önce bi tekrar yapma fırsatım olacak. yine de teşekkürler uyarın için:) okuldan ilişiğini kesmemeni tavsiye ederim ben de. nolur nolmaz diyerek. öss bu ne olacağı hiç belli olmuyo.

evet ben de zaten o yüzden son günde okulu dondurmaktan vazgeçtim:) inşallah hayırlısı neyse o olur hepimiz için.

202 elinden öper:

www.eshot.gov.tr

Çocuğun belirli bir seviyenin üstünde akademik yeteneğin varsa (ki var gibi gözüküyor) bu durumda reklamcılık gibi alaylı olarak da rahatlıkla yapılabilecek ve diplomadan çok yaratıcılık seviyesinin prim yaptığı bir alana yönelmesi (eğer özel bir ilgisi yoksa) mantıklı gözükmüyor.

Sözel ağırlıklı bir yeteneğe sahip öğrenciye psikoloji ve hukuk önerilse iyi olur diye düşünüyorum.

senin öğrenip konuştuğun ingilizcenin geçerliliğinin bir önemi yok, aksanın net ve anlaşılabilir olsun, yani hintli gibi konuş ama japon gibi konuşma. fakat sen karşındakini net anlamak istiyorsan kulağını britanya aksanlarına alıştırman daha faydalı olur kanaatindeyim, kuzey ingiliz, iskoç vs. aksanını rahat anlayabilirsen amerikan aksanlarını da, ki bunların en ağırı bildiğim kadarıyla güney aksanları oluyor, rahat anlarsın.

ingilizlerin ki daha iyi ama kültür emperyalizmi dolayısıyla her gün maruz kaldığımız için amerikan aksanı daha yaygın ve anlaşılır.

kuzey ingiltere aksanini anlayan, her turlu ingilizceyi anlayabilecegi iddasindayin,bence british english calis
not:10 yil turkiyede ingilizce gorup, kuzey ingiltereda sican biriyim

Rosetta Stone'la çalışacağına hiç çalışma daha iyi. Tüm dillerin aynı sistematiğe dayandığı mantığıyla hareket eden programdan hayır mı gelir?

Aksana gelince ben Türkiye'de doğru dürüst İngiliz İngilizcesi konuşan görmedim. BBC'dekiler mi senin konuşmana daha yakın yoksa CNN'dekiler mi, ondan emin olmanı öneririm, ne olur ne olmaz.

Onun dışında İngiliz İngilizcesi kasmak genel olarak daha yararlıdır, anlayışı geliştirir, zihni açar, seksapele otomatik olarak puan ekler. Lakin tekrar edeyim ki, bu iş Rosetta Stone ile olmaz.

@vito genovese
Sen ne tavsiye edersin? Ya da tavsiyesi olan var mı? Bana da faydası olmayacakmış gibi geldi sanki ama yazılanlara bakıp kullanmaya yeni başlamıştım iyi falan diyorlardı.

Assimil, Pimsleur, Teach Yourself, FSI...

ingilizcem çok iyi değildi ama hasbelkader ingiliz aksanı ile konuşuyorum az biraz. bu yüzden ingilizce mülakatlarda karşımdaki insanları hep etkiledim ve iyi ingilizce gerektiren işlere kabul edildim. sonra da zaten işi yapa yapa öğrendim diyeyim sen anla.

Yok. Yeterli seviyede dil bilsen yetiyor. Türkiye'de sertifikasyon isteyen tek bir büro, diploma isteyen bir Allahın kulu bulamazsın.

Yurtdışı ile çalışırsan isteyebilirler, o da 10 kişiden birinde olur anca, yani mecburiyet yok kesinlikle.

"yeminli tercüman" diye bir şey de var. ilgili dili bildiğinize dair bir diploma ile noterden böyle bir belge alınabiliyor ama diploma haricinde başka bir şey yeterli olabilir mi bilemiyorum.

kısa zamanda öğreneyim diyorsan italyanca/portekizce olabilir hali hazırda ispanyolca varken. yok uğraşırım diyorsan da asya'ya geç derim.

İtalyanca, Portekizce, Hollandaca, kuş dili ..

edit: bu aklı veren olmuş zaten daha önceden ki..

Ne kadar beleşçi olduğuna bağlı.

Zorlanmamak istiyorsan Portekizce en akıllıca tercih, zira bu üç dilden herhangi birine en yakın olan o.

Hollandaca/Flamanca/Felemenkçe (Vikipedi'deki yoğun tartışmalardan sonra ben bile muallaktayım doğrusunun hangisi olduğu konusunda, Dutch diyelim kısaca) de yeterli yakınlıkta, İngilizce ve Almanca'nın arasında yer alıyor. Portekizce kadar yakınlığı yok ama en azından kelime bilgisi olarak rahatlık sağlar özellikle Almanca sonrasında.

Küçük dillere ilgin varsa Katalanca, Sicilyaca, Napolice tarzı şeyler olabilir.

Onun dışında alakasız majör bir dil olsun dersen Rusça, Çince, Arapça, Japonca gibi diller de ellerinden öper.

Ben senin yerinde olsam 4. olarak İtalyanca'yı seçerim ama.

latince olsun:p

farsca :)

kürtçe

ispanyolcan ileri seviyede ise 2 aylık bir süreçte ileri seviyede portekizce de konuşabilirsin. bence öğrenmeye değer sonuçta hangi dili 2 ayda tamamen öğrenebilirsin ki. italyanca ya da fransızca öğrenmen daha uzun sürer ama bu dillerin özellikle kadın erkek çekimi gibi benzerlikleri olduğundan yine de bir asya diline göre tabii ki daha kolay öğrenileceklerdir.

edit : yunanca da çok hoş bir seçenek ama baya zor olacaktır.

rusca

Pomakça:S

çince hem öğrenmesi zevkli hem de master, doktora gibi programlarda bolca burs bulunuyor, çalışma imkano da var o taraflarda.

isveççe, öğrenin gidin isveçe kral gibi yaşayın.

Bence sen artık dil öğrenme karşılaştırmalı dil bilimci ol ya da ya da kendi dilini yap ve volapük, esperanto, ido gibi dillere rakip ol eğer ben illa yapay olmayan başka bir dil öğreneceğimdir diyorsan Ural Altay dil ailesi seni açmaz çünkü kendi dil ailen sonra hint avrupa dil aileside açmaz o aileden üç dili gelin etmişsin zaten sen iyisimi bence git bir çin tibet dili öğren oralara gidersen birazda budist öğreti kap sosyetede inanç tacirliği yaparsın yan gelir olur güzel olur

Arapça. Kimse bilmediği ve çok da lazım olduğu için gökten inmiş muamelesi görürsünüz.

fransizca veya almanca.ingilzce´den sonra en cok bu diller tercih edilir uluslararsi alanda. ispanyolca da olabilir

yurtdışına gitme planların varsa, gideceğin yerin dili. yok türkiye'de ingilizcenin yanına hangisi iyi gider dersen, rusça ya da çince/japonca derdim. mühendislik zımbırtılarında bu iki dil işe yarıyor her bölüm için bildiğim kadarıyla.

japonca öğren. c++ öğrendiysen onu da öğrenirsin. japonyaya açılırsın, ufkunu geniş tut. ispanyolca öğrenipte tatile mi gideceksin. gerek yok. en baba dil japoncadır. güven bana. hem animeleri altyazısız izlersin :)

ispanyolca.
hem ingilizceden sonra en çok konuşulan 2. dil hem de italyanca ve portekizcenin kapısını açıyor.

Valla seçenek çok geniş.

Fransızca ve Almanca en popüler üç dili oluşturan diğer iki dil olduğu için ilk akla gelen tercihtir genellikle. Lakin hesaba katılması gereken farklı faktörler var. İngilizce'den sonra Fransızca'nın telafuzunda zorlanacaksın muhtemelen. İlk önce Fransızca öğrenseydin İngilizce öğrenmek çok daha kolay olurdu ama aksi kombinasyonda iş zorlaşıyor. Yine de imkansız olduğu anlamına gelmiyor bu tabii. Sadece kolaylık arayışındaysan diye bir not bu.

Almanca ise gramer açısından kanırtabilir, hatta -bilir demiyim, kanırtır. Bir kural vardır, 100 tane de istisna, kanser eder adamı. Şahsen biliyorum ama biliyor olmaktan hiç memnun değilim. Kafam girsin Almanca'ya. Koşa koşa kaçardım şu anki aklımla.

İspanyolca mantıklı bir tercih olabilir. Hayvan sayıda konuşanı vardır, hemen hemen yazıldığı gibi okunur ve grameri kolaydır.

İtalyanca da olabilir, lakin İspanyolca'ya göre daha kısıtlı bir kullanım alanı var. Mimar falan olsaydın direkt İtalyanca öğren derdim, zira mimarlıkta İtalyanca lingua franca sayılır, lakin senin dalında makbul olan dil hangisi bilmiyorum, onu araştırıp direkt onu seçmen yerinde olabilir. İçimden bir ses bu dilin Almanca olduğunu söylüyor ve şimdiden sana acıyorum :(

Onun dışında direkt çalışmak istediğin bir piyasa varsa, nokta atışı yapabilir ve atıyorum Çince, Rusça, Arapça falan da öğrenebilirsin. Piyasanın talebine göre kararı sen vereceksin.

ben biyomedikal mühendisiyim, iyi derecede ingilizce ve upper intermediate derecesinde ispanyolca biliyorum. fakat henüz çalışmadığım için ispanyolcanın bir getirisi olduğunu düşünmüyorum. hoş, biyomedikal cihazları yapanların da çoğu ne ispanyol ne italyan ne de portekizliler. almanca iyi derlerdi ama onun da feri sönüyor kanımca. dedikleri gibi japonca öğrenmen iyi olur bence. sonuçta işin ucunda elektronik var.

ispanyolca derim kesinlikle

Az kişinin bildiği bir dil öğrenin, doğru yerde doğru zamanlama ile altın değerinde olursunuz.

Aşağıdaki sayfada 114 bölüm sürdüğünü söyleyen bir okurun yorumu var:

www.sinematurk.com

Konuşmanın Türkçesini bulmanın pek mümkün olduğunu sanmıyorum da, emin misin Yalta Konferansı'nda yapıldığından? Zira Wikipedia da aksi görüşte:

en.wikipedia.org (Yandaki kutucukta da orijinal metne link var)

Başka bir konuşma değildir sanırım bahsettiğin?

Evet o konuşma...demir perde konuşması.

Bu kadar senedir Türkçe'ye çevrilmemiş olmasını anlamıyorum ben de.

Bana geldi çeviri işi olarak--müşteriye de, "vardır bulun" dedim, ama bulamadılar.

ayaklarına biraz zaman ver bu duruma alışmaları için

Merhaba,
Düztaban değilseniz alışırsınız diye düşünüyorum. Ortopedik ayakkabılar tercih ederseniz de yararınıza olur. Bir de, ayakkabılara koymak için bir sürü sünger benzeri yumuşak şeyler satılıyor eczanelerde, Dr. Scholl's vs. Onları da araştırın isterseniz.
Kolay gelsin.

3 yildir Alaska'da gunde 16 saat ayakta is yapiyoruz. Ama molalarimiz oluyor 2 saatte bir. Ilk zamanlar agri olur haklisin, ilk 1 haftayi atlatirsan ya vucut agriya alisiyor artik algilamaz oluyor ya da agrimiyor ayak tabanlarin. Olay ilk gunleri atlatmakta. Hakikaten disini siksan gelir devami..

İlk defa 20 yaşımda sürekli ayakta durmam gereken bir işte çalışmam gerekmişti. Yukarıda söylendiği şekilde, başta biraz zorlanabiliyor insan ama zamanla alışıyor. Ancak ne kadar alışırsan alış, o gün ayağınla zemin arasında bir şey varmış gibi hissettirmeyen dandik bir ayakkabı giyersen 2 saate yamulabiliyorsun yine de. Bu nedenle yumuşak tabanı olan bir ayakkabı giy ya da ayakkabı altlığı alıp ayakkabının içine koy.

Bir noktada artık -10 derece havada 15 saat molasız çalışabilecek bir mutant haline gelebiliyorsun.

Haa, bir de fazla kilo da dayanma gücünü düşürür, ayaklar "sikeyim böyle hayatı!" diyerek isyan edebilirler. Öyle bir durum varsa; işten kurtulamıyorsan kilolardan kurtulsan fena olmaz.

bunlara ek olarak gece yatmadan önce lapitak ayak bakım kremi de kullanabilirsiniz. çatlakları ve kokuyu önler, şişkinliği azaltır, ayakların dinlenmesine yardımcı olur. lapitak'ın özelliği bunlarla da sınırlı değil. lapitak kullanıcılarının %80'i "kendimi 10 yıl daha gençleşmiş hissediyorum" diyolar. lapitak, şimdi tüm eczanelerde.

çok teşekkür ederim cevaplar için.

mezhep olarak bilmiyorum da, Türk sanat tarihi'nde Hz. Muhammed minyatürleri var, ancak ya yüzü beyaz bir ışık yüzünden gözükmüyor, ya da peçe gibi bir kumaşla tamamen kapatılmış. nette örnek bulursam ekleyeyim buraya.

www.hmc.org.qa
www.tomgrossmedia.com
democracyfrontline.org
www.hr.nielsen.dk
www.hr.nielsen.dk (bu örneğin, annesinin kucağında, yeni doğmuş Muhammed imiş)

internette çok yüksek çözünürlüklüker bulunmuyor, idare edin. bu tür minyatürlerin hepsinde (Osmanlı ve Pers olabilir) yüzü beyaz/örtülü resmedilen figür Hz. Muhammed olarak yorumlanır. Ama yüzünün de resmedildiği bir örnek görmedim hiç.

www.zombietime.com

hz.muhammed ( s.a.v ) allah resulu, resimlere ve figürlere sıcak bakmamamıştır. gördügünüz/göreceginiz , herhangi bir resim, figür, fotograf, resmedilme, kendisine ait degildir. aldanmayınız. hanifi,şii, şafi,alevi herhangi bir meshep, bunun iddasında bulunamaz. lakin şöyle bir şey var, şayet allah'tan isteyerek,talep ederek, yakararak ( inş kabul olur. ) rüyanızda gördügünüz takdir'de o hz.muhammed (s.a.v )'dır.

efendimiz'in bu konuda bir hadis-i şerif'i mevcuttur.

''kim ki, beni rüyasında görürse, gerçekten beni görmüştür. zira şeytan benim kılığıma giremez''

sevgiler..

Bir üstümdeki mesaja "ahahahahhahah" diye güldükten sonra ilgili bir link vereyim:

en.wikipedia.org

Burada da Şiiler arasında saygılı olunduğu müddetçe problem görmeyenler olduğu söyleniyor.

bir üstümdeki mesaja kahkalarla gülecektim sonra vazgeçtim.. efendim; peygamberimiz hiçbir yerde resmedilmemiştir. hatta resmi bulunursa yakılmasını emretmiştir, çünkü insanların kendisine secde etmesinden korkmuştur. rüyada görülme hadisesi doğrudur, şeytan peygamberimizin kılığına giremez..

hz. muhammed'in resmini yapıyorlar mı bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla hz. ali'nin resimleri yapılıyor. belki hollandalı arkadaşınız ikisini karıştırıyor olabilir.

Ben de iki kez İran'da bulunmuş biri olarak posteriti'ye hak veriyorum.

Öte yandan (yani bazı resimler varsa bile), birkaç istisna olması bunun hoşgörüldüğü anlamına gelmez. An itibariyle biz de anlaşıp 3-5 resim yapabilip nete koyabiliriz, bu da Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli (sünni) mezheplerinin de bunun kabul gördüğünü göstermez netekim.

İK firmasının devreden çıkarılmamak için aldığı bir önlem olması muhtemel. başvuran kişinin de iletişim bilgilerini şirkete göstermiyorlarsa şaşırmam şahsen.

Eleman aradıklarını bir $ekilde gizli tutmak istiyorlar. Bir $irketin eleman almak istemesi ne kadar ayıp olabilir ki? Rekabet ortamında böylşe bir $eye ihtiyaç duymu$ olabilirler.

bir de firmanın ismini bilemezsek duruma göre davranamayız dü$ünceleri vardır. Cv'yi $irkete göre senaryola$tırabiliriz icabında.

örnek: bir gazete ilanında vakıfın birisine kütüphane ve ar$ivci aranıyordu. Telefon kayıtsız ve masil adresleri abuk bir $eydi. Telefonu açan bayana direttiysemde hiçbir bilgi veremeyeceklerini söylediler.
En azındfan ula$ım için semt ilçe bilgisi istedim. Onu da vermeyecekti ama bir anda Beykoz deyiverdi. Anında çözümledim: türvak'dı burası. Ne yani ben $imdi bunları de$ifre ettim de ne kazandım, onlar ne kaybettiler bilemedim. Belki Türvak olduğunu ba$tan bilen birisi olsaydım ya da onlar direkt Türvak diye ilan verselerdi Türker İnanoğlu'ndan falan torpil mi yaptıracaktık ki?

Böyle i$te. Çe$itli gerekçelerden dolayı gizli tutmak istiyorlar.

Benim tavsiyem: bu tür ilanlara pek güvenmemeli(yiz). Nereden bileyim CV bilgilerimi ne amaçla kullanacaklarını?

İbneliğin bini bir para.

Sizde ibnelik olsun diye çakma bir CV ile kar$ılarına çıkın. O zaman balık gibi üzerinize atlayacaklardır bence.

bazen de şöyle birşeyler olabiliyor diye duymuştum.kişi şirketine eleman alacak fakat ilan şirketin ismiyle yayınlanırsa araya tanıdıkları girip onlara bak işte eleman arıyormuşsun bizim bir x var dememeleri için.
İkinci olarak da patron kendi personelinin de belki başvuru yaptığını görüp çalışanının nasıl biri olduğunu anlar yani.

www.ebilge.com

unutmadan

bi de türkiye.

en.wikipedia.org

Koyu olanlar varlığını sürdürenler.

işi varsa arasın canım tekrar, ne diye dert ediyosun?

numarayı google'layın soru işareti ünlem olsun değil mi?

ya zaten önemliyse geri döner . her yer dolandırıcı kaynıyor . bırak,,aramasını bekle

oda arkadaşım hacettepe tıp'tan terk birisiydi. deli gibi house izlerdi ve gerçeklerle tamamen örtüştüğünü söylerdi. hatta şöyle bir hikaye anlatmıştı zamanında: bunun sınavı varmış ertesi gün, ablası da evde house izliyormuş. ablası gitmiş bakmış biraz (abla da doktor) sonra oradaki bir olayı konuşmuşlar, bu böyle böyleymiş diye dizinden görüp. olayı ertesi gün sınavda sormuşlar..

bir de arkadaş bilgilerimi tazelemek için izliyorum diyordu. hiç burası böyle olmaz dediği bir yer hatırlamıyorum..

tıp makalelerinden derliyorlar bölümlerdeki hastalıkları... her biri uymasa da hastalıklar ve testler gerçektir, işin içine az drama bol house katınca oluyor.

bir gazetedeki (dergi de olabilir) böyle enteresan tıp olayları/tanılarını anlatan bölümden besleniyordu sanırım. ağır tıbbi danışmanları da vardır, şu an aktif olan en popüler dizilerden biri sonuçta. ama başlık altında görüyoruz zaman zaman, oha şöle oldu yapılır mı hiç falan muhabbetleri de dönüyor.

bir site biliyorum, tüm house bölümlerini tıbbi açıdan inceliyor ve not veriyor:

www.politedissent.com

house md amerikada en çok izlenen diziydi geçen sezon. (wikipedia'yı kaynak aldığım için yalan olabilir bu)
adamlar tutmuştur 20 kişilik medikal uzman ekibi.

hatta house md başlığında bir link vardı doktorlar tartışıyorlar olayları filan arayıp bulabilirsiniz.

hurarsiv.hurriyet.com.tr

Bi yerde okumuştum chase in anne ve babası ve kardeşleri gerçekten doktormuş. Her bölümden sonra ailesi arayıp yok burası yanlış burası hatalı diye söylüyorlarmış. Demek ki bazı yerleri hatalı ki konuşabiliyorlar...

o dizideki en büyük sorun o doktorların her şeyi kendileri yapması. ameliyattan biyokimyasal testlere.. bi de house'un senaryoyu önceden bildiği için her şeyden şüphe duyması.
bi de haneye tecavüzler var tabii ki..

this deal has been made between x company and y company. services are going to be exchanged mutually. Under these circumstances, obligations of companies are written below and the deal involves the items written below..

gibi gibiyim gibiyim gibiyim. yeni uyandım da:( bu kadar geldi elden..

edit: :'( alskjdaskljd
edit2: :'((

evet öyle düzelttim ben de zaten.

gelecek zaman gibi gözükenler, yani -ecek, -acak olanlar "shall" ile çevrilir. yani "are going to be exchanged" yerine "shall be exchanged" daha uygun.

ayrıca madde için de item yerine agreement (tercihim) ya da clause daha uygun.

involve yerine de include derdim ben...

hatta "this agreement hereby has been executed by and between...." diye de başlayabilirsiniz.

Bildiğim kadarıyla (yanılıyor olabilirim) yok, ama gerek de yok. Nedeni de hemen hemen tüm firmaların zaten siteleri üzerinden yemeksepeti benzeri bir sipariş mekanizması kurmuş olmaları.

X Pizza'yı gözüne mi kestirdin? Giriyorsun sitesine, veriyorsun aynı şekilde siparişini, yazıyorsun gerekirse notunu, bir süre sonra motosikletli kurye kapında beliriveriyor.

Toplu listeler için www.pizza.de ve www.essen-bestellen.de işine yarar, yaramalı, yarasın be!

Hatta:

alkislarlayasiyorum.com

İlk mesajımı yazdığımda nereden buluruz bölümlerini mesajını görmemiştim, şimdi de ona cevap yazayım:

www.ergor.org

sağol süpersin ama bunun türkçesini nerden buluruz :D çok oluyorum değilmi ?

bi forumda çıkmıştı bölümleri.
www.divxlerim.com
türkçe anime kısmında olabilir.

www.divxlerim.com

sayfanın altlarına doğru var.

burdanda izlenebilir ama sadece 6 bölüm var fazlasını bulursanız yazın :)
www.cizgifilmlerizle.com

üstteki link açılmıyormuş burdan açın :)

www.cizgifilmlerizle.com

o protestoda bende vardım.Kolay kolay vazgecılecek bır sey degıl ama sonucta senınde kız kardeşınmıs onun karakter ozellıklerıyle ılgılı farklı yonlere cekmeye calıs en ıyı yontem bu bence ama farklı bır sehırden ankaraya gelebılecek kadar bu dusuncelerı benımsedıyse cok zor vazgecırebılmek bence sıze durust olmasını saglayın en azından ne yaptıgından haberdar olursunuz

o yaşlarda birşeylere kapılıyorsa -kendimden biliyorum- ailenin yapma etme demesi meseleyi daha da çekici hale geirebiliyor. siz ne derseniz deyin o zamanı geldiğinde, olgunlaştığında söylemeye çalıştıklarınıza anlam verecektir. ikazla cezalandırmayla ya da farklı yönlere çekmeye çalışmakla olmuyor malesef. henüz çocuk olabilir ama aptal değildir ne yapmaya çalıştığınızı anlarsa bu onunla ilişkinize de zarar verebilir.
"bu yaptığından hoşlanmasam da engel olmaya çalışmayacağım, bazı insanlar da yaşayarak öğrenir" tavrıdır en güzeli. belki fazladan birkaç sorumluluk verebilirsiniz. varsa eğer gitmek istediği üniversitede bir tur atabilir, ona okul ortamını gösterebilirsiniz. kandi haline bırakmaya gönlünüz elvermiyorsa ailede kendi kafa denginde, onun saygı duyduğu birinden kardeşinizle konuşmasını rica edin

bırakın devrimci olsun..

2-3 sene sonra hayatın gerçeklerini öğrenince doğru yolu bulur. yaşı 18 demişsiniz.. ben 18 yaşımda babamdan para aldığım için utanıp, iş bulup kendi paramı kazanmaya başladım.. bizde hayat koşullarını onaylamıyoruz. bizde öğrenciyiz harçları beyenmiyoruz. ne olacak yani devrim yapıcan da ne olacak. ya kaç senedir çakamadım şu işi. pekte anlamıyorum ne diyim.. yani demek istediğim azıtmasın. yarın bi gün kaybettiği yıllarını fena özler. geri dönüşte yoktur

dipnot: zaman makinası onun elindeyse bilemem tabii.. eer elindeyse bana ulaşsın geri dönmek istediğim 5 yılım var..

eğer gerçekten birşeyleri değiştirmek istiyorsa yapması gerekenin bu olmadığını söyleyin.

resmen kullanıyorlar kızı,

profesyonel yalancılıkla türkiyedeki çakma devrimcilik de büyük oranda örtüşüyor.

baa galırsa çakma devrimciliğin gerçek yüzünü gösteren kitaplar okutun, ya da bu kısımları içeren kitaplardan ilgili bölümleri okutun.

kullanıyorlar. kullanacaklar.
ne mahir çayanlar tükenir ne saftirik kızlar.

Ekleme: Mahir çayanın cesurluğundan dem vurmayın konu o değil, onun ne kadar cesur olduğunu ben de biliyorum. ama şu veya bu sebepten yakınlık duymadığınız birisi adam öldürünce "cani, katil, zorba vb." olurken yakınlık duyduğunuz insan öldürünce "ehem, öhm tabi omlet yapcaksan yumurta kırcan ehe" gibi bir yaklaşım içine girmeyenlere selam olsun.

bu mahir çayan örneğini istanbulda mahir çayanı saklayan kız (şimdi koca kadındır ya) anımsayarak vermiştim.

@ Karluk
bildiğin bu tarz kitaplar var mı? isim verebilir misin?

devrimciliği kötülemek kesinlikle çok yanlış olur. bi ailesi var ve sizi de karşısına almak zorunda bırakırsınız. söyleyebileceğiniz tek şey bunun için uygun zamanın bu olmadığıdır. üniversitede bu konuda çılgın atabileceğini falan söyleyebilirsiniz belki.
kötülemeyle bok atmayla eğebileceğiniz bi düşün yapısı biraz geride kalmış. sakın sakın.

Türkiye:
Filistini destekliyoruz, Çeçenistan'ı destekledik, kosovaya büyük yardımlar yaptık, bunlar bilinen şeyler. Diğerlerinden pek emin değilim ama örneğin kosovalıların davası haklıydı, ayrıca filistinlilere yapılan bir zulüm de var o da açık. her neyse bir de bilinmeyen desteklerimiz vardır:

Yazısız Kural 1
Senin teroristin bana tatlı gelir, elin teroristini severiz.
Bana dokunmayan yılan mantığından değil, çıkar salayabileceğim ya da senin çıkarını baltalayabileceğim için.
Çünkü Atatürk'ün de dediği gibi hayat bir mücadeledir. ve ülkeler daima mücadele ederler, bu ne yazık ki olağandır, doğaldır. şaşıyorum amerikaya kızanlara, almanyaya kızanlar, israile kızanlara.... ya hu adamlar görevini yapıyorlar, onların çıkarı gereği yapabileceklerinden biri buydu ve onlarda bunu seçtiler.

nereye geleceğim?
Böyle olayların arkasında figuranların bilmediği güçler olduğu yakın tarihe bakıldığında ortaya çıkmıştır.

Ortada büyük -ya da büyükçe-oyunlar vardır, bir de küçük ama kendini önemli sanan becerikli ya da beceriksiz figuranlar vardır, içlerinden bir kaçı yükselerek figuran master olur. oyun sürer. bitmez, çünkü bu oyunlar bizim oyunumuz değil, bize ait değil. Kendi haline bırakılsa olmayacak ya da yok olacak pek çok oluşum işte bu dış güçlerin çabası nedeniyle olagelir, bu da süregider. her dış gücün de "içimizde" bağlantılar vardır, kıçı kırık ülkeler bile kendi çaplarında bi şeyler yapmaya çalışırlar.

gün geçtikçe çok şükür halk bilinçleniyor bakmayın "bizi uyutuyorlar" dediklerine, uyutuyorlar ama bu konularda uyutma değil, uyanma söz konusu. biz çok çektimişiz bu zırvalardan ve dersimizi almışız, ama dış güçler hala şansını zorluyor. uyuma konusuna tekrar gelirsek, dünyada uyutulmayan hiç bir millet olduğuna inanmıyorum çünkü yazılı kurallardan birisi der ki "bilmesi gereken prensibi"

kız kardeşinize yaklaşanlar silahlı olmasa da bildiğiniz örgüttür bence, örgüt ne yapar bilir misiniz? adam seçer, bakar, arar, kim kendine uygun kim kendine katılabilir zaafları ne nasıl yaklaşmalı nasıl kazanmalı onu...? Burada dürüstlük yok, burada doğal bir süreç yok, aldatma var, kullanma var. gözlerini kapayıp meydanlara sürme var. bu arada eleman kazanmak için kadınları ya da çekici erkekleri kullanmak ve bir "aşk" bağı oluşturmak özellikle devrimci geçinen örgütlerde sıkça görülmüştür.

nereye gidiyorum?
yani kardeşiniz büyük oyunları görebilmelidir, o yaşta bu zor ama bunu yapmadıktan sonra yapacağınız hiç bir şeyin etkili olacağına inanmıyorum.
kardeşiniz nelere alet olduğunu ve yaptığı şeylerin nelere malolduğunu ya da olabileceğini görebilmelidir.

kardeşiniz level atlamalıdır.
hangi kitabı okusun demişsiniz, kitaplar sadece bir araç bunu siz de biliyorsunuz. bana kalırsa Kuran okusun derim, ama o kitap da kalbi açık olana açılır, o kitabın yardım ettiklerinden iyiyle kötüyü birbirinden ayırma özelliği yani Basiret olur. bu benim inancım, yani kişinin kalbinde ne kadar çok Allah sevgisi varsa o kişi o derece basiretli olabilmekte ya da korunmakta. Çünkü Allah'ın evi kalptir, Allah'ın olduğu yere pislik giremez, kişi getirip pisliği engellemelere rağmen zorla sokarsa o başka.

İnanın aklıma şu an kitap gelmiyor, ama gelse de kişi kendini "öğrenmeye" açmış olmalı, yoksa bu araçlardan yararlanamaz. İş inada binerse kitaplar para etmez.

Ben kardeşiniz için kendi kardeşimmişçesine olamasa da -hiç kardeşim olmadı demeyeceğim oldu ama çok çok küçükken sizlere ömür- üzüldüm.

bana göre olay kriminal
polis bu konuda uzman, bu konuda harika uzmanları vardır, eminim, en iyi yardımı onlar yaparlar gerek bilgi gerekse psikolojiyi düzeltme anlamında. şimdi kamuya açık bi yerde olmasa elinde cop belinde silah kendini bir şey sanan polis arkadaşlara da ağır konuşur ve siz onlara bakmayın onlar bizim polisimizin örneği olamaz derdim.

olay kriminalsa şuraya geleceğim:
Birisi konfüçyüsa gelmiş demek ki "biz de adalet o kadar gelişmiştir ki bir baba suç işlese oğlu onu içi kan ağlasa da ele verir ya da oğul suç işlese baba aynı şekilde"
konfüçyüs da demiş ki "biz de öyle bi bok olmaz, biz gizleriz bu daha doğru demiş"

bunun gibi bişeydi, seçim sizin. kardeşiniz suça karışmadıysa işiniz daha kolay. onun arkadaşlarına ihanet ettiğini hissettirmeden yardımını alabilirseniz alın. bunu yapamazsanız emniyetten bir tanıdığa ulaşarak durumu anlatın, ama ne kadar yüksek rütbe o kadar iyi çünkü nedne yüksek dedim- torpil için değil, olayın ciddiyeti düşünülünce bunu standart prosedüre sokmamak daha iyi çünkü o sizin kardeşiniz sonra düşük rütbeli memurların bana kalırsa bilmemesi gerek.

kitap öneremedim ama polisin bu konuda çalışmaları eminim vardır belki yayınları bile vardır. polisimiz pek çok örgütsel dökümanı ele geçirmiş olmalı, zamanı geldikçe de yayınlamıştır.

sanıyorum uzmanlık alanı bu olan insanlar kardeşinizin gerçeği görmesine yardımcı olacaktır, kendi haline bırakırsanız kitapların faydasını anca "umarsınız" öyle kalır. araç çünkü onlar. ama bir uzman böyle olmaz.

Ekleme:
olay kriminal derken olay deşilince kriminal öğeler ortaya çıkacağını düşündüğüm için böyle dedim yoksa ortada henüz bir suç yok. kardeşinizi polise ihbar edin gibi bir şey demiyorum tabi yani siz gidip görüşün bir uzmanla o size iyi akıl verecektir.

benim düşüncem bunlar

Onu oraya çeken birşeyler olabilir lise de okuyan bi insanın üni harcının koyacağı acıyı tam kavraması pek mümkün gibi gelmedi veren bilir bunları.Aşk unsuruna dikkat orda gittiği yer veya takıldığı insanlar arasında gönlünün tutulduğu insanlar olabilir..Havadan sudan girin kardeş sırlaşmasına çevirin olayı sonra ağzından lafı alın biraz anlat derseniz biraz samimiyeti suistimal olur ama lisede ki bir kızın geleceğini etkileyeceği için etkisi kısa sürecek kızgınlığı yeğlerim.

kardeşinizin arkadaş çevresi ile alakalı bir durum olabilir mi diye bir düşünün? tabi olmayabilir de.eğer ders çalışmasını bekliyorsanız mümkün mertebe ilgili olun yanında olun sürekli(mecazi olarak söylemiyorum yapışık ikiz gibi ama bodyguard gibi de değil).yaptıkları hakkında ne kadar yalan da olsa bilgi edinmeye çalışın anlattıklarını ilgiyle dinleyin.girip çıktığı ortamları görün veya bilen bir arkadaşına anlatmasını rica edin.geleceğinin siyasi aktivitelerden çok okuyacağı üniversite ve bulacağı işe bağlı olduğu gerçeğini kabullenmesini sağlayın.ya tabi çok istiyorsa katılsın o tip çalışmalara da çokta sıkmanın bi alemi yok sonuçta herkes kendi yolunu çizer neyin doğru neyin yanlış olduğuna bıakın kendisi karar versin.ama kesinlikle hayatında önceliğin ders ve okul olduğunu kavraması ve bu tip çalışmalara bir hobi gözüyle bakması lazım

Der baader meinhof komplex isimli filmi izletin.

Vah garibim...

17 yaşında herkes dünyayı kurtarmaya çalışır, normaldir.

Benim önerim bu şekilde hareket ederse eline geçecek şeyin olsa olsa dayak olacağı ve üzerine kayda alınıp fişleneceği, hayatının her aşamasında o fişlenmenin önüne ayak bağı olacağını anlatmak olacak (özellikle kamu sektöründe çalışacak olursa).

Kör olmadığını varsayarak bu şekilde başarıya ulaşamayacağını ve herhangi bir şeyi değiştiremeyeceğini az çok kendisinin de bildiğini umuyorum. Buradan yola çıkarak; sistemi değiştirmek istiyorsa sistemde sözünün geçeceği bir noktaya gelerek bunu yapması gerektiğini ve bunun yolunun da derslere ve okula asılmak olduğunu söylemek gerek diye düşünüyorum.

Hatta kamu yönetimi okuması yönünde süper gaz verilebilir bence. Zaten siyaset oldukça ilgi duyduğu bir alan olsa gerek, anlamak için alim olmaya gerek yok.

Devrimcilikle ilgili kitapların falan işe yarayacağını pek sanmıyorum, çünkü büyük ihtimal şu an bildiği şeyleri de kitaplardan öğrenmeden 'eylem adamı' olmuş, yani sizin verdiğiniz 'saçma' kitapları okumaktansa protestolara katılmayı tercih edecektir. Eğer bu eğilim bir anda olduysa onu oraya çeken muhakkak başka bir sebep vardır, mesela hoşlanığı bir erkek, söz sahibi olmak istediği bir arkadaş grubu vs...

Synche'i çok çok iyi anlayıp, ona hak vererek diyorum ki madem devrimci olmak istiyor bırakın olsun. Hatta madem bu sene üniversiteye hazırlanması gerekiyor, deyin ki "madem devrimcisin o zaman dershane eşitsizliğinin bir parçası nasıl olacaksın, eğer dershaneye gitmek istiyorsan okul dışında bir iş bulur kendi dershane paranı kendin ödersin" sert ama tokat gibi ayıltıcı bir çözüm.

Ama çok canınızı sıkmayın en kötü ihtimalle bu senesini eylemlerde, protestolarda boş geçirir ve öss yi kazanamaz. Tüm arkadaşları, hatta onu bu yeni çevresine çeken tüm insanlar üniversiteye gider o kalır, o zaman bakın nasıl tutuşup da ders çalışıyor. Aile için zor ama bir sene çok çok büyük bir kayıp değil.

@ vito genovese
ben kamu yönetimi mezunuyum aslında. ama iş imkanları bakımından kesinlikle istemem kardeşimin de okumasını. ben ettim sen etme hesabı =)

@ johan sebastian
aslında aynen dediğiniz gibi oldu. lise son sınıftı geçtiğimiz sene yani yeni mezun oldu. tahmin ettiğimiz gibi iyi bi puan alamadı sınavdan da. bu sene 2. kez girecek. ama hala akıllanmadı bu işlerin peşinden koşuyor. aslında ben gayet yüzeysel anlattım başlıkta durumu.

bu arada herkese çok teşekkür ederim, takip ediyorum sürekli, bütün tavsiyeleri göz önünde bulundurucam. iyi ki varsın duyuru =)

gönlünü bi cemaatçiye kaptırırsa, o inceden inceden eylem ve fikirlerinden soğutur kardeşinizi :)

(bkz: denize düşen yılana sarılır) =))

o paraya rahat 1 senelik dil egitimin ve konaklama masraflarin cikabilir. buradan, ingiltere'de yasamini surduren arkadaslar sana destek olacaktir. (okul ve konaklama isinin cozulmesi gerekli) (9 aylik bir dil kursu ortalama 1500 sterlin'e gelir.)

edit : olaya danismanlik sirketlerini karistirmaman senin icin iyi olur. zira, okul 30p dir haftalik senden 70-80p talep ederler. yasanmistir. bilgine)

ben hiç ingiltere ya da amerika'ya gidip müthiş bir ingilizce ile dönen görmedim. 2 milyara buradan bir yabancıhoca ile teke tek 2 aylık eğitim al. çok daha faydalı olur bence.

Ver o parayı bana, ben sana öğretirim krallar gibi!

o paraya ingilterede dil eğitimi alamazsınız. oda kiraları haftalık 100 pound civarında ortalama bir kursa da 6 aylık 2000 pound verdiğinizi varsayalım kira :12 ay * 400: 4600 bir de okul masrafını ekleyin 6600 pound . poundun da 2,5 tl ye yakın oldugunu unutmayın. kira düşebilirde aylık 300 e benim verdiğim tutar ortalamadır. bunun yanında zaruri yeme içmeniz ve kişisel olarak eğlenmeniz gezmeniz de büyük tutarlar tutacaktır.. ayrıca aylık metro bileti aldığınızı da varsayın zannedersem 60-70 pound aylık metro kartı...

tercümanlık okurken ingiltere veya amerika'ya gerek değişim programıyla gerekse doğrudan dil kursuna giden arkadaşlarım oldu, halihazırda ingilizceleri zaten iyi olduğu için artık herhalde süper bi ingilizceyle dönerler diye düşünüyordum ama üzerine hiçbir şey koyamadan döndüler. söyledikleri de, özellikle dil kursunda zaten hep yabancı öğrencilerle iç içe olduklarıydı. gezdiler gördüler geldiler yani.

gidecekseniz de danışmanlık firmalarına gerçekten para kaptırmayın, önceden giden memnun olan varsa tavsiyeyle falan araştırın, başvurunuzu yapın gidersiniz.

zaten işletme mezunuymuşsunuz, önlisans bölümler haricinde lisans olarak işletme ve iktisata kayıt yapılabiliyo diye biliyorum ben. eğer açık öğretimde ikinci üniversite falan gibi aratırsanız her türlü bilgiye ulaşabilirsiniz.
kayıtları ekim sonu-kasım başı gibiydi en son, değişmemiştir.
normal lise/üniversite ögrencilerinin yaptırdıkları kayıtlardan daha sonraydı bu tarih.
yanınızda diplomanız, fotografınız, makbuz, vs. gibi 6-7 kalemlik belgeler vardı, sitesinde vardır tüm bu bilgiler.

Eğer açıköğretim program broşürlerini incelersen 2 senelik programın ilk senesinin işletme ile tamamen aynı olduğunu, sadece ikinci senede farklı dersler olduğunu göreceksin. Bana sorarsan vakit kaybı olur. Çok aktif bir dış ticaret bilgisi vereceklerini de sanmıyorum.

O yüzden bugünlerde gittikçe çoğalan e-dış ticaret kursları daha bir faydalı olabilir sana.

ben zaten dış ticaret kurslarını bitirdim dış ticaret hakkında da oldukça çok bilgiye sahibim amacım sadece diploma olması ama 1.sınıfın tamamen aynı olması daha da iyiymiş 1 sene de alabilirim diplomayı çok teşekkürler bilgiler için sitesinde yazmıyor bu arada baya aradım.

Yahu yapma etme, düşün şu çocuk seni tek eliyle döver:

www.wingtsunwelt.com

Bunalıma falan sokar adamı, nebleyim eheh.

Sözlükten apis'e mesaj atabilirsin. 12. praktiker (mi deniyordu teknikerden önceki çömez seviyesine?) şu an, biliyordur nerede ne var.

yok dövemez. dilimi ısırarak üstten uçan yumruk (türk yumruğu) ile akıtırım beyin pekmezini.

cekildigi sıra 4-5-6-1-2-3 seklinde, ama olayların akısı 1-2-3-4-5-6 seklinde. diledigini sec oyle izle.

Kesinlikle 4-5-6-1-2-3 sırasıyla izlemen gerekir. Zira 1-2-3'ü izlersen 4-5-6'yı izlerken bilmemen gereken şeyleri biliyor olursun ve filmlerden alacağın zevk piç olur direkt. Sadece 1'i izlediysen yine çok kötü durumda sayılmazsın. Direkt 4'e geç, zararın neresinden dönersen kar.

Bu serinin çıkış noktası 4. filmdir. Çok tutunca gördüğün üzere boku çıkarılmıştır. Expanded Universe denen naneye bulaşırsan göreceksin ki filmler artık çok ufak bir ayrıntı olarak kalmıştır SW evreninde. Han Solo'nun süt annesinin maceralarına kadar kitabı, çizgi romanı falan var artık.

4-5-6 seklinde devam ediyorum o zaman.. sonra 2-3ü de izlerim bir ara.

1-2-3'ü izlemesen de olur. Esas seri 4-5-6 çünkü.

bir de soyle bir sey var ama izlemeden okumak spoiler olabilir: (bkz: yeni nesle star wars izletme sirasi)
bu arada benim tavsiyem de 4-5-6-1-2-3 yonunde.

4-5-6 -1-2-burda klon savaşlarıyla ilgili biraz bilgi toplayabilirsin istersen-3 -(4)-5-6 şeklinde olunca gayet güzel oluyo:)

4ü izledim tamam eski film ama rezaletti 1 bile daha iyiydi harry potter filmleri bile daha yetiskine hitap eden filmlerdir...
acikcasi 5-6 seklinde devam etmek bile gelmiyor icimden bakalim :(
bu muydu efsane star wars... bi dune gibi felsefesi iviri ziviri olan bisey beklerken tarkan filmleri gibi bir kahramanlik filmi çikti. Nerede bu devlet?

ayrıca limewireden melih kibar diye aratınca buluyor ama la traviata da emek harcamış saolsun...

al hatta:

www.alkislarlayasiyorum.com

e oraya da ben ekledim vito iste.

Sun Express

pegasus'un bedava bilet kampanyasi var. onun disinda sun express'te ataga gecti sanirim bu aralar. atlas'a da bakar kiyaslarsiniz durumu. erken alan ucuz alir.

sun express istanbul izmir arası uçmuyor. pegasus'un da bedava bilet kampanyası var evet.

www.bulucak.com hayat kurtarabilir bu durumda.

ist belediyesinin ücretsiz kursları var sitenin adını unuttum oradan bakın bir isterseniz.

çin e gitmeden öğrenilmiyor bu dil. orada da en az 2 yıl kalmak lazım.

çince kursla öğrenilecek bir dil değil maalesef, normalde boş zamanımda dil öğreneyim düşüncesiyle kursa gidenler çincede pek sonuç alamaz, abartı gibi gelecek belki ama hayatınızı o yönde değiştirmeniz gerekir çinceyi ciddi anlamda öğrenebilmek için. yani uzun zaman çinde yaşamak gerekiyor, çok emek istiyor. çin kültür merkezi az ders saatine yüksek fiyat alıyor bildiğim kadarıyla ama ders kalitesini bilemiyorum. boğ. üni. iyi değil. türkiyede ancak temel edinebilirsiniz. derste çok şey öğreniyormuş gibi hissediyor insan ama çine gelince pratikte ancak kendinizi tanıtabildiğinizi anlıyorsunuz. bu yola girmeden önce çok iyi düşünün derim :P

tömer'e gidebilrsiniz. istanbulda var mı bilmiyorum ama ankaradaki kursları son derece başarılı.

Herhangi bir dilde ileri seviyeye ulaşmak 1000 ders saatiyle başarılası bir şeyken, bu rakam konu Çince olduğu zaman 10.000 ders saatine çıkıyor (götünden sallamıyorum, bir kaç dil öğreten ve Tömer gibi temeli verdikten sonra gerisine kurs aç(a)mayan kurumlara değil de, biraz daha taşşaklı kurumlara bakılırsa görülebilir bu gerçek).

Bu mantıkla yaklaşırsak, ben de "Lan manyak mısın?"cılara eşlik etmek ve 1 tane Çince öğrenmek yerine 5 tane farklı dil öğrenmek daha makuldur demek istiyorum, angutça yürüttüğüm mantığa da şapka çıkartmanızı rica ediyorum.

japonca daha kolay öğreniliyor, onun yerine japonca deneyebilirsiniz?

www.uzmantv.com

ısrarla japonca diyorum

verilen linkteki videolarda çin kültür'ün sahibi kendi kursunu pazarlıyor tabii adam ne desin. öyle konuşuyor ki sanki tercüman ve rehber açığını kapatıyorlar kursta...

Aslına bakarsanız benim hep japoncaya karşı bi ilgim vardı ve kafaya koymuştum japonca öğrenmeyi. Fakat bu yaz amerikaya gittim ve orada Tayvanlı arkadaşlar edindim. Bu sürede haliyle Çince dolu günler yaşadım ve arkadaşlarımın sayesnde pek çok kelime, cümle öğrendm. ve bana telaffuzumun çok iyi olduğnu söylediler(beraber gittiğim liseden arkadaşımın telaffuzunu duyunca burun kıvırıodu elemanlar hehe) neyse bende birden Çince öğrenme aşkı peydah oldu. Yalnız bu sadece "kurstan kursa gidiyim, kendim bi çaba göstermiyim artık ne kaparsam" gibi bişey diil. Aksine ben çince metinlerle içli dışlı olmak(ne biliyim mesela Dynasty Warriors adlı playstation oyunundaki tarihi karakterlerin geçmişini okumak ya da bu arkadaşların blog sitelerine girip orda yazdıkları şeyleri anlayabilmek) niyetindeyim. Ayrıca tayvanlı arkadaşlarım mikrofon vesilesiyle net üzerinden benle pratik yapmak ve bana bu konuda her şekilde yardım etmek istiyolar. Bukdr uzun ve sıkıcı bi metni okuduğunuz için öncelikle teşekkür ederim, şimdi bu düşünceme ve hissiyatıma rağmen sizce hala Çince'den caymalı mıyım(ki zaten direk "şu kurs iyidir" diyen de çıkmamış, ortalıkta pek kurs yok sanırım)? Teşekkürler tekrar.

ortalıkta gerçekten kurs yok. dediğim gibi ancak temel birkaç şey öğretebiliyorlar. saydığınız şeyleri yapmanız, başladığınız andan itibaren birkaç senenizi alacaktır (ki o da devamlı çin'de olursanız). aksi takdirde "kendim çalışayım ilerletirim" imkansız bu kadar net söyleyebilirim. çünkü mesela bir avrupa dili öğrenirken ilk kez duyduğunuz bir sözcüğü bile aşağı yukarı doğru yazabilir, hatta belki anlamını tahmin edebilirsiniz. çincede bir sözcüğü bilmiyorsanız hiçbir çare yok, çünkü hem yazılışını hem tonunu bilmeniz gerekir. tonları düzgün söyleyemiyorsanız kimse ne dediğinizi asla anlamaz. grameri de onların farklı düşünce sistemini çok iyi yansıtır. şimdi niye hep olumsuz yazdın demeyin; olumlu yanı, ama şurası da kolay denebilecek bir yeri yok çünkü :) ancak cidden gönül verdiyseniz bu yola girin yoksa yukarıda söylendiği gibi çince öğrenene kadar başka dilleri çok rahat öğrenirsiniz.