sade ve düz anlatacağım,
elbette konunun uzmanı olduğumu iddia edemem.
**
sevmediğiniz kişileri daha çabuk/sık hatırlamanız da hastalıklı bir durum değildir!
nefret ve cinsellik fevkalade güçlü duygudurlardır,
bazen birbirlerinin yerine geçerler.
mesela ihtirasla (ve tabii ki cinsellikle) arzulanan bir şeye erişememek,
eğer o kişinin engellemesinden kaynaklıysa,
cinsellik tabanlı sevgi nefrete dönüşür ve nefret duyguların doruğudur!
ondan daha keskini yoktur!
misal bir kadının/erkeğin peşindesiniz,
hem çok seviyor ve hem de arzuluyorsunuz.
sürekli reddedilirseniz,
bilincinizin altı ile bilinç çatışacaktır.
üstad
rainer funk buna acı adını verecek ve
nefretin bu acından kaynağını aldığını söyleyecektir!
elbette yapılacak yorumlar falcılık olabilir,
o yüzden çok genel yazmağa çalışıyorum.
arzulanan bir şeye kavuşulamaması ya da ele geçirilmeye/üzerinde tahakküm kurulmaya/geçilmeye çalışılan bir şeye karşı belirli bir hırs duyulabilir.
bu duygu yoğunlaşırsa nefrete dönüşür.
**
arzuladığınız kişiyi (âşık olduğunuz diyelim) tam olarak gözünüzün önüne getirememeniz, bir çeşit kaçış.
çünkü son derece arzuluyorsunuz kendisini, olsun istiyorsunuz.
"eğer olmazsa" korkusundandır o kişinin hayaline alışmayı yadsıyor olabilirsiniz.
ama nefret ettiklerinize dair herhangi bir beklentiniz olmadığı için ve nefret son derece güçlü bir duygu olduğu için diğerlerini hatırlıyorsunuz! diyebilirim.
ama tabii ki kesin % 100 şeyler değiller.