hiçbir zaman çok zengin olmadım, ama yine de kendimden örnek vermek istiyorum.
yurtdışında işçi ailesinin çocuğu olarak büyüdüm. babam postacıydı, annem market çalışanı. ayda bir mc donald's çocuk menüsü dışında dışarıda yemek yemek nedir bilmezdim, her istediğim alınmadı, kutu gibi bir apartman dairesinde kiracıydık. çok da mutlu bir çocukluk geçirdim.
15 yaşında türkiye'ye taşındık. annem ve babam yurtdışında emek emek çalışıp türkiye'de yatırım yaptılar. bodrum katı hariç 5+1 evimiz oldu, ufacık iki kapılı araba yerine jeep'e binmeye başladık. öyle para savuracak bir gelirimiz yoktu ama ortalama üstü yaşıyorduk artık. bunlara sahip olmak lise yıllarımda ekstra bir mutluluk sağladı mı bana? hayır.
üniversitede lisans eğitimim sırasında param bitti dediğim zaman gönderdiler, ama delicesine para harcamadım hiç. durumumuzun fena olmadığını bilen bazı arkadaşlarım buna şaşırdıklarını söylediler hatta. bana hep saçma geldi, iki tane daha eğitimi devam eden kardeşim var, para öyle kolay kazanılan bir şey değil (hak/haram yenilmezse), ailem senelerce zar zor geçindi, sorumsuzca para harcamak ne haddime? yine de o yıllar oldukça mutlu geçirdiğim yıllar oldu.
şimdi yüksek lisans yapıyorum, part time çalışıyorum. elime geçen para çoğu kişinin istanbul'da yaşamaya yetmeyeceğini düşüneceği miktarda. ama para yettiği gibi, 3-5 kuruş arttırıp kenara bile atıyorum. iş-ders arası koşuşturuyorum ve mutluyum. beni mutsuz eden şeyler parayla alınabilecek şeyler değil. toplumun hayatımla ilgili dayatmaları, insan haklarını başka ülkede aramaya giderken denizin ortasında ölen 700 kişi, sevgilimle aramda mesafe olması beni mutsuz edebiliyor. yoksa boğazda bilmem ne kadara yemek yememek, bmw araca sahip olmamak değil. böyle şeylere sahip olmak pek umurumda değil açıkçası. çadırda yaptığım üç günlük tatilden, bir hafta 5 yıldızlı otelde yaptığımdan çok daha fazla keyif alıyorum örneğin.
beklentilerle, harcama alışkanlıklarıyla ve bilinçli tüketimle alakalı. insanlar sıkıldığı için her sene yeni kaban, bot, bilmem ne alıyor. bilmem kaç tane çanta, ayakkabıya sahip. her yeni iphone için sıraya giriyor, aslında hiç de durumları olmadığı halde. ne için? dayatılan tüketim algısı ve buna bağlı mutlu olma imajı için.
daha fazlasına sahip olmak mutluluk getirmiyor. barınma, sağlık, gıda gibi temel ihtiyaçlar elbette önemli. ama karnın doyduktan sonra, ıspanak yemişsin, havyar yemişsin çok da fark etmiyor:)
0