inancın tam ise yeniden al.

bazen hocalar dersi yükseltmek için alana labı muaf tutabiliyorlar. hoca ile konuş bence. olmaz derse de siktir et. high honor da olmayıver. bir dahaki dönem olursun.

b- gelen dersi tekrar alıp alamayacağınızdan emin değilim, bu konuda her okulun kendi yönetmeliği var mıdır bilemem ama benim okulumda c- ve altında bir letter grade almış kişiler aynı dersi tekrar alabiliyor, c ve üstü notla geçenler alamıyor. aksi halde sizin gibi mükemmeliyetçi tipler yüzünden sınıflar adam almayabilir :) yönetmelikte yazar, kontrol ediniz.

alınabiliyor b-'de de, göz atmıştım yönetmeliğe.

güzel kardeşim, sana dört yıllık üniversite deneyimim ve bir sürü dersi birden fazla kez alıp, geçen/kalan bir öğrenci olarak şunu derim ki, b- (cb'ye denk geliyor sanırım) gelen bir ders bir daha alınmaz. inancın tamsa bile alınmaz. bu sorundan 1.sınıf ya da 2.sınıf öğrencisi olduğunu anladım. muhtemelen de mühendislik öğrencisisin. bir-iki sene sonra neden böyle dediğimi anlayacağını düşünüyorum.

jerzy kosinski okuyarak.

bende de böyledir, yani bir gider bir gelir. aylarca hatta yıllarca okumam ama okuyormuş gibi kitap almayı da sürdürürüm bir yandan, alışkanlık olsa gerek. sonra durduk yerde birden deliler gibi okumaya başlarım.

geri kazanmam gerek diye kendinizi zorlamayın bence. baskı yaptıkça, olaydan iyice kaçabilirsiniz. ders için okumanız gerekenleri, ders çalışma, ödev gibi misyon şeklinde algılayarak okursunuz zaten. onun dışındakiler için de, bırakın gitsin. okumak isteyince okuyacaksınızdır. belki okumayı özlemek istiyorsunuzdur ya da şu ana kadar okuduklarınızla biraz başbaşa kalmak istiyorsunuzdur.

kitap okumayı sevdiğiniz ortamı kendinize hazırlayarak. mesela yanınıza kahve alın, güzel rahat bir koltuğa oturun, ya da başka ne seviyorsanız kitap okurken. zorunlulukmuş gibi hissetmediğiniz sürece rahat okuyabilirsiniz bence.

akıcı kitaplar okuyorak bence. ben mesela uzaklaştığım dönemlerde akıcı romanlar okurum, alışkanlığımı kazanırım...

kendinizi okumaya zorlayarak. böyle zamanlarsa her gün 1 sayfa da olsa okumaya çalışın. gözden ırak olan gönülden de ırak olur. okumaya okumaya daha da soğursunuz yani.

hafif, kolay okunur kitaplardan başlayarak.

kitapçılarda gezinerek. mesela bir pazar günü, hazır etraf çok da kalabalık değilken büyük kitapçılardan birine gidin. insan orada gezinirken "aman tanrım okumadığım ne kadar çok kitap var!" diyor ve sonra bir yerden başlamak gerektiğini fark ediyor.

(bkz: jude) olabilir mi?

jude.

brainstorm - lonely feeling

www.world-calendar.com

Aklıma direkt olarak "occam's razor / occam'ın usturası" geldi. Onunla alakalı mı acaba? Bahsettiğiniz kitabı okumadığım için ancak böyle bir çıkarım yapabiliyorum.

@nuage,
verdiğiniz cevap da son derece ilginçmiş ancak benim
bahsettiğim bir romandı. ben de okumadım romanı, konusunu beğenip aklımın bir köşesine yazmıştım-ya da öyle sanmışım.

Konuyla alakalı olmadığını biliyordum ama, belki bir fikir verir diye söylemiştim. :S

Sadece sözel yeterli oluyor.

eğer 4 yıllık bir lisans programını hedefliyorsanız yapmanız gerekenler:

1)ilk önce *birinci bölüm* denilen ortak alanı (türkçe,sosyal,matematik,fen) çözmelisiniz. (bu eski sistemde öss konuları demek)

2)daha sonra da *ikinci bölüm* denilen bölümde yer alan 4 farklı alandan kendi alanınıza uygun 2 alanı çözmelisiniz.(bu eski sistemde öys'ye denk geliyor)
eğer sözelciyseniz, ikinci bölümden edebiyat ve sosyal çözmelisiniz.

eğer 2 yıllık bir yer istiyorsanız sadece birinci bölümü çözmeniz beklenir.

Bir de sözel 2 acayip olmuş, apıştım kaldım. X hececiler, X akımı şairleri, X kitabının yazarı falan soruluyor.

Hiç bir etki yoktur. Ama en basitinden insanlar burçlara inanırlar ve birileri tarafından kendilerine biçilen kılıflara uymaya çalışırlar. Mesela ikizler burcu zekidir derler; bunu ikizlere değil kime dersen de kabul edecektir. Kendisine aptal diyen bir insan gördünüz mü hiç?

Aynı fal bakarken söylenenler gibi. Senin bir derdin var. Valla mı? Dertsiz insan mı var sanki? Kabataslak bir şeyler söylenir ve insanlara yedirilir hepsi bu.

Ve bu pasta yıllık kaç milyar dolardır :) İşte bütün mesele bu.

diger canlilara bilemem de insanlara bal gibi etkisi vardir; gorece salak ve akli basinda insanlari ayirmayi saglar. (bkz: burclara inanmamak/2)

arkadaşlar özellikle "astroloji" terimini kullanmadım iş fallara falan varmasın diye. "burç" bazlı değil aslında tam olarak sorduğum şey. yani ne bileyim mesela ay ın haraketleri su yüzeyinde gelgit harakaketi oluşturuyor ve bu döngü halinde devam ediyorsa belki benzer etkileri insanlar üzerinde de vardır belki diye düşünüyorum. kabaca evrendeki herşeyin başka şeylerin manyetik olarak bir çekim alanı içinde olduğunu düşünürsek. neden olmasın gibi...

çok uzar gider aslında bu konu tabii de. böyle ciddi falan bilimsel araştırmalar vardır kesin bu konuyla ilgili elbette.

yoksa yesemin boran ın yazdıkları değil elbette sorduklarım.

lunar effect deniliyor o seye:
en.wikipedia.org

hepsi ve daha fazlasi google'da:
www.google.com
answers.yahoo.com

yettim gayri. astrolojiye hiç girmeden diyebilirim ki somut olarak böyle bir delil yok. bilimsel çalışmalar, deneyler var elbet fakat kimse herhangi bir sonuca ulaşılabilmiş değil. gök cisimlerinin gravitasyonel çekim kuvvetleri tek tek insanlara etki etmiyor fakat çeşitli psikanalizler sonucu insanlar üzerinde bazı etkiler görülebiliyor. her insan unique olduğundan dolayı kesin bir sonuca varılamıyor çünkü a kişisindeki semptom b kişisinde görülmüyor (belki tamamen farklı özelliklerdeki c kişisinde görülüyor). burçlar falan hikaye, bilimsel olarak herhangi somut bir kanıt yok henüz.

Gökcismi hareketleri gök cisimlerini etkiler, insanları etkilemez. etkilediğine dair somut delil kanıt yoktur. saçmalıktır zaten. etkilediğine inanan kişilerden uzak durunuz.

gök cisimlerinin konumlarına göre insan hayatının gidişatının değişeceği yönünde bir batıl inanış olduğu için bir etki vardır.

şöyle ki, gazetenin astroloji köşesinden venüsün iş yaşamımı olumlu yönde etkileceğini okuyorum. moralim düzeliyor. o gün gireceğim iş görüşmesi moralim iyi olduğu için güzel geçiyor. ya da tam tersi. marsın yaşantımı olumsuz yönde etkileyeceğini okuyorum. moralim bozuluyor. iş görüşmesinde sıçıyorum. ..: gibi.

gök cisimlerinin hareket etmesiyle insanın hayatı boyunca karşılaştığı kötü olaylar, iyi olaylar tamamen bağımsız olaylardır.

günümüzde gökcisimlerinin konumlarını hatasız şekilde hesaplayabiliyoruz. 12.08.2008(yani yarın) tarihinde nerede bulunacağını bilimsel yöntemlerle öğrendik diyelim. marsın yarın hesapladığımız konumda bulunma ihtimali, mars yörüngesinden çıkmadığı sürece %100'dür.

astrolojiye göre marsın konumu benim son derece şanslı olduğumu gösterdiği anlamına gelsin.

yarın oynayacağım rus ruletinde ölmeme ihtimalim nedir peki? %50.

bağımsız olayların birlikte gerçekleşme olasılıkları hesaplanırken her iki olayın gerçekleşme olasılı çarpılır. astrolojiye göre marsın şanslı konumda bulunma ihtimali(%100) * ölmeme ihtimalim(%50) = % 50. (bir hatırlatma, 1 ya da %100 çarpma işlemine göre etkisiz elemandır)

görüldüğü üzere marsın konumunun benim ölmem ya da yaşamam üzerine hiç bir etkisi yoktur. eğer ki ben yarın oynayacağım rus ruletinden sağ çıkarsam ve bana "nasıl oldu lan?" diye soru yönelten arkadaşıma ben "mars bana yardım etti olum. o yüzden yaşıyorum." cevabını veriyorsam ben dombilinin allahıyımdır.

konuyla ilgili olarak daha geniş bir okuma için tübitak yayınlarından çıkmış david ruelle'nin rastlantı ve kaos isimli kitabına başvurabilirsiniz. (satış fiyatı 5 ytl (kdv içinde hem de))

Olmadığına dair kanıt da yoktur(yıhyıh). Olduğuna dair kanıt 0 +-/* olmadığına dair kanıt 0 = 0

yani her şeyi matematikle anlatmaya çalışmayalım, çalışanları uyaralım. Ha inanan kişilerden kaçmak da bu bilinmezliği değiştirmeyecektir. Valla bak.

Go go go akrep \m/

(bkz: #5416766) bu şimdi ismini hatırlayamadığım bir kitapta yazıyordu. kitabın yalancısıyım.

episodeworld.com

ornegin: www.episodeworld.com

her dizi icin 100% bir index yok zannederim. daha fazlasi icin dizilerin fan forumlarina falan bakabilirsin.

www.hbo.com'den başlayarak devam ediyor.

imdb, soundtrack listing. her bolumde istediginiz bilgi olmayabilir ama genelde saglam parcalar varsa ise yariyor.

mail adresinizi verirseniz yollayabilirim.

ben bir ara giri$mi$tim kolonyali kulak copu ile.
mis gibi olmu$tu. i$e yariyor yani. biraz zahmetli ama.

tuşları söküp tam bir temizleme yapar ve herşeyi yeniden toparlayıp vidalarsan..
asla eski randımanı alamazsın.

2 defa farklı klavyelerde denedim. ı, ıh. olmuyor. gayet dikkat etmeme rağmen tuşlar niyeyse takılmaya başlıyor.

Ben de tuşlarını çıkarıp temizlemiştim ama suyun altına falan tutmadım tuşların basıldığı yerler hariç heryeri silmiştim...

valla ben ters çevirip silkeliyorum ama daha etkili bir toz temizleme yöntemi vidalarını söküp plastik çerçeveyi açıp hava üfleyen bişiy sıkmak. var ya o satılan basınçlı kutulardan onlardan işte.

bu konu ile ilgili volcat adli kullanicinin entry'si mevcut. volcat entrysinden baslayabilirsin sanirim.

eğer laptop klavyesi tarzı tuşları olan bir klavye değişlse tuşları tek tek söküp yıkamak, ayrıca vidalarını da köküp devreler hariç kasayı yıkamak, devreleri de alkolle silmek derim. çok klavye yıkadım, hiç sorun yaşamadım. yalnız laptop klavyesi modeli olanlarda hr tuşun altında tuşun geri yaylanmasını sağlayan lastikler ayrıayrı tek tek ve minicik olduğu için çok zorlandım. lastikleri kaybetmemek, temizlikten sonra tek tek düzgün olarak yerlerine sokmak çok zor. diğer klasik klavyelerde bu lastik kısım tek parça klavye boyunda. devrenin üstüne serip kasayı vidalamak yetiyor. hatta onu bile yıkayabilirsiniz. ayrıca vidalarını söküp arka kapağı ayırınca yediyüzbin tane daha minik vida çıktı karşıma (lan 5 milyonluk klavyeye adamlar bir sürü vida kullanmış. tuttur işte 5 noktadan tamam.)

özetle tavsiyem: yıkayın.

ben de birkaç kere klavyeyi silkeleyecekmiş gibi ters çevirip, elektrikli süpürgeyi klavyeye zarar vermeyecek mesafeden yaklaştırıp, tozları almıştım. faydalı olduğunu söyleyebilirim.

Ben Sony NW-A1000 kullanıyorum. 6 gb harddisk e sahip ve şarj uzunluğu oldukça tatmin edici. Hem usb den hemde kendi şarj aletinden prize takarak şarj edebiliyorsun. Renkli ekran değil ve radyosu da yok ama Sony, sağlamlığını tartışmıyorum. Alalı 1 sene kadar oldu ve şarjı yaklaşık olarak 8 saat gidiyor. Ben sana bu ürünü kullanıp memnun kaldığım için tavsiye ediyorum ama internettede bir arama yapman iyi olurç

şarj önemliyse pilli bir alet almanız gerekmiyor mu? benim için de önemli bu konu... gerektiğinde yeni bir kalem pil bulmak ya da yanımda taşımak hiç sorun olmuyor. pil satın almak istemiyorsanız da şarjlı pil alırsınız... bu arada creative muvo tx fm ve iriver t30 kullanıyorum, iriver'dan memnunum...

@sanio

8 saat şarj çok az bence...

şu anda türkiyede sony'nin nw a808 modeli var ama ben nwz a818'i bekliyorum, ekimde gelecek sanırım. en önemli farkı sonic stage'le atrac'la falan uğraşmadan sürükle bırak yapabiliyormuşsun. yurtdışındaki sitelerdeki eleştiriler çok olumlu ve 33 saat pil ömrü varmış ayrıca hard disk yerine flash disk olmasıda önemli bir artı.

sony nw serisi kücük mp3 çalarlardan al, en güzel özelliği hızlı ve uzun şarj

bendeki 3 dakika bilgisayar usb den şarj ile 30 dakika gidiyor ve 30 dakika şarj edersen 30 saat gidiyor.

Ben de Sony öneriyorum. Arkadaşım Amerika'dan Sony NW-S706F getirdi ve oldukça uygun bir fiyata satıyor. Şarjı da 50 saate kadar gidiyor.

Ayrıntılar: (git: 12822)

klasörleri dolasmaktan bahsetmesen ipod shuffle derdim ama şu durumda;
sony lerin evet şarjlari iyi ama kullanilan program çok baş belasi.
creative de yeni nesil mp3 playerlarini çıkarıcak yakında ama... aceleniz yoksa bekleyin bence. yoksa, sony nin kucuklerinden alin.

ama ne olursa olsun flash hafizali bir mp3 calar alin. hdd olanlardan cok daha uzun gidecektir pili.

Şimdi şu şarjlı pil işi kafama yattı, pil bitti mi yedek pille yola devam edebilirim ayrıca entegre Li-on pil eskidi artık az gidiyo derdi olmaz. Bir de önerdiğiniz mp3 playerların bazılarının fiyatları fazla geldi açıkçası, 250-300 liralık mp3 playerlarmış. Ben şahsen 150 liranın üstüne pek çıkmak istemiyorum. Bir de gösterdikleriniz ekransız,yani ekransız dediğim 3 satırlık göstergeli. Ben daha çok böyle ipod lardaki gibi geniş ekranlı bir yerde play list oluşturabileyim istiyorum. Playlist oluşturmayı neden istiyorum? İstediğim şarkıya geçmek istediğimde onu bulmak için next next next yapa yapa onu aramak zorunda kalmıyım 2 saat, klasörleri browse edeyim bulayım, çat diye playliste ekliyim istiyorum.

Şöyle şarjlı pil kullanabileceğim, bir de dediğim gibi ekranda playlist ayarlanabilen modeller önerirseniz sevinirim.Bu 2 şartın en az birini sağlaması yeterli bu arada. Yani nası diyim pilli oldu mu ekran olayını sallayabilirim, yahut ekranlı-playlistli oldu mu pili sallayabilirim, ikisi aynı anda oldu mu tadından yenmez.

creative zen neeon2 yeni bir model olmalı bilmiyorum, fakat ben bir sene önce creative zen neeon almıştım 5gb'lık. otobüste ,dolmuşta, evde, sokakta sürekli mp3 dinleyen biri olarak şarjının dayanma süresinin son derece tatmin edici olduğunu söyleyebilirim. seni yarı yolda bırakması gibi bir şey söz konusu değil, usb'den de şarj ediliyor. yalnıııııız, gel gör ki acayip hassas bir alet. alalı bir yıl olmasına ve benim son derece nazik kullanmama rağmen bozuluverdi. yaptırmak için de bir ton para istediler. sonra araştırdım, bu dert bir tek benim değilmiş. bu zen neeon'ları kullananların ortak derdi aletin hemen bozuluvermesiymiş. dinlerken ederken çok süper bir alet ama böyle de bir yamukluğu var işte.

flash diskli, ince ve normal kalem pil ile çalışan iriver'lar olur o zaman... playlist'lerinizi de bilgisayarınızda oluşturup mp3 çalarınızda kullanabilirsiniz. iriver'ların bu modellerinde mp3 player ile playlist oluşturmanız mümkün değil sanırım.

bu arada iriver'ların ses kalitesi de cowon'lardan sonra en iyisi olarak biliyorum.

atract 3 saçmalığı ve mp3 leri alete atarken kullanılan programın kabızlığı yüzünden sony tavsiye etmiyorum. bu arada sony'lerde mp3 çalmayan mp3 player muhabbeti devam ediyor mu?:)

ankara hakkinda bilgim yok, ama eger ankara'da carrefour varsa -ki vardir, koskoca baskent- icinde tex marka dumduz tisortler bulmak mumkundur. siyah ve beyaz olanlari gayet kalitelidir.

levi's`in var. sadece en altta sol tarafta (belinin sol tarafina tekabul ediyor) kucuk bir etiketi oluyor. istersen keser kurtulursun.

lcw'den aliyorum ben her yil. hem bu aralar sezon sonu indirimine girmi$tir, enfes. (benim de aklima getirdiginiz iyi oldu:)

ankara'da biri meşrutiyet biri de tunalı'da olmak üzere benim bildiğim iki tane "yeşim" mağazası var. acayip şekilde her renkte ve bedende düz tişört bulmak mümkün, fiyatı da on milyon civarında.

istanbul'da nerde buluyorduk? kaliteli ama marka olmayan lacoste kalitesinde t-shirt arıyorum (oha).

tüm rodi'lede mevcut. bi de koray'larda fanila falan hesabına onların yanında mutlaka var.