rustunun vardı oyle bi.

en başta kesinlikle eric cantona. kırmızı kart gördükten sonra taraftarın birine saldırmıştı.

amannazardegmesin.azbuz.com

yamulmuyorsam maç biter bitmez başlayan kavganın olduğu 16 kasım 2005 türkiye isviçre maçı örnek gösterilebilir.

lee bowyer'ı tek geçerim.

kavgaya karışmak değil de dayak yiyen bir ogün temizkanoğlu vardı diye de hatırlarım.

ümit davala, pascal nouma, paul gascoigne aklıma gelenler.

arsenal'den geliyor.
r.v.p

hepinize teşekkürler. bitirdim yazıyı.

--- spoiler ---

8. sezondan sonrasını soruyorsanız, çok umutlanmayın.
edit: hafızam kötü bu aralar, siz umutlanın :)

en.wikipedia.org

--- spoiler ---

evet birlesiyorlar ama 10. sezonun sonunda, hatta dogru animsiyorsam son bölümde.

birleşiyolar ama rachel önce bi joey ile çıkıyo ross'tan habersiz..
izle yahu, çok zevkliydi o bölümler..

her şey son ana kadar(son bölüm) sürüncemede...
ha arada ross'tan hamile kalıp dünya tatlısı bir emma sahibi oluyor, o ayrı;)

izle hakkaten aradaki bölümleri, çok şey kaçırırsın. o joey la rachel da olmuyor bişey. sadece crush.

-let her get of the planeeeeeee!!!!!!

ah friends ah...

an için dışarda oturuluyor mu bilmiyorum da ben gittiğim zaman sadece "kule"nin içinde masalar vardı ve insan oturduğu yerden bir sik göremiyordu. sanırım kişi başı en az seksen gibi bir şey olur mamafih fiyatları düşürmüşlerse de yanılıyor olabilirim tahminimde. bence leb-i derya'ya git ve en üst kısımda yer ayarla. istanbul'da daha şahane bir manzara yok bence. orada da adam başı elli-atmış gibi bir şey olur az biraz içki içerseniz.
öyle.

bundan üç yıl kadar önce bir arkadaşım, annesi ve kardeşi gitmişti. bir şişe şarap da açtırmışlar ve 300 liranın üzerinde bir şeyler ödemişlerdi.

sunay akın'ın 'boğaz'da yemek yenecek en kötü yer kız kulesi'dir. çünkü bir tek oradan kız kulesini göremezsiniz' gibi bir lafı vardı. beni pek teselli eder :)

o aslen fransiz bi yazara ait. eyfeli bir demir yigini olarak kabul eden ve "en guzel manzara eyfeldedir, bi orda gorunmez eyfel" demistir.

200-300 arası tutar içki içecekseniz.

@gunlerin kopegi

kendince dalga gecmeye calistin ama yazar-sair adi guy de maupassant. (bkz: eyfel kulesinden nefret eden fransız şair)

vallahi dogru. kendimce dalga gecip rezil-rusva olmusum, sileyim hemen.

verebiliyor. eğer sizin bilgisayardan gönderdiğiniz belgelerden önce sırada birçok iş varsa, sizin bilgisayar o hatayı veriyor bir süre geçince. ama printer sıra sizinkine gelince işini yapıyor. en azından bizim iş yerinde böyle.

üzerinde uv filtre varsa çaktırmadan bak kaç mm olduğuna. 50 mm odak uzaklığı onun.

peki bütün 50 mm lenslerin çapı aynı mıdır? fotoğrafçılara gidip baksam belli bir ölçü bulabilir miyim?

selamlar, objektif 50mm f/1.8 ise 52; d80'lerde kit lens olan 18-135mm ise 67mm'lik filtrelerden almalısınız. alacağınız yere lensin odak uzaklığını söylerseniz zaten size doğru filtreyi vereceklerdir.

bildiğim kadarıyla f/1.4, makinenin kendi lensi için evet 67 mm'lik filtre var ama ben 50 mm için başka bir filtre gerekir diye düşünmüştüm. o zaman alacağım yere sorayım, teşekkürler.

50mm f/1.4 için de 52mm gerekir (d serisi). ama g serisi ise 58mm almalısınız.

tamam 52 mm alacağım o zaman, çok ii oldu çok teşekkürler.

50 mm de işe yarıyor çıkarma garibanı. objektifi daha az iplemek istediğin durumlarda (kum, rüzgar, tatil ortamı filan) kullanıyorsun.

zaten 50 mm'i satsan da çok getirisi olmaz bence

50mm yi satmak istersen görüsebiliriz.

Mailim: oluroyle(a)hotm a il(.)c om

kafanızı karıştıracam, ama; elinizdeki makine full frame değil. yani 50mm'niz (focal length 1,5 olsa gerek) 75mm gibi iş görmekte birde bu 50mm lik lens full frame makineler için mi yoksa d80'e göre optimize edilmiş mi?

kabaca kit lensiniz pek bir işe yaramaz elinizden çıkarabilme olasılığınız varsa onu elden çıkarın, 50mm kalsın derim. alacağınız 85mm objektif için de 50mm'de bahsettiğim mevzular geçerli. 85mm makineniz 127,5mm gibi çalışacak eğer lens ff bir lens ise siz onu 127,5/28 veya 4 gibi kullanabileceksiniz.

@neronas: satmaya karar verirsem iletişime geçeceğim.
@kafa radyo: yok canım niye kafam karışsın :) şu anda kit lensi satmak pek mantıklı değil zira elimde geniş açı bir lens kalmıyor. zatan portre için 105mm yerine 85mm istememin sebebi makinenin full frame olmaması.

anadili ispanyolca olsa kesinlikle daha iyi olur...

sanılanın aksine yabancı dil öğrenmede başlangıçta hocanın türk olması yabancı olmasından daha iyi sonuçlar verebilir. hele filoloji mezunu falansa çok daha iyi olur. zira dillerin ve anadili türkçe olanların dilsel algılarını bilir hoca. yabancı hocanın ileriki seviyelerde dahil olması daha iyi oluyor. belli bir seviyeye geldikten sonra hem telaffuzun mükemmelleşmesi için hem de dildeki kimi nüansları idrak edebilmek için yabancı hoca gerekli. bunu hem ortaokulda ingilizce öğrenirken hem de daha sonra italyanca öğrenirken deneyimledim.

almanca'yi avusturyalidan, ingilizce'yi avusturyalidan ve amerikalidan, fransizca'yi avurtusyali ve fransizdan ogrenmis biri olarak deneyimlerimden yola cikarsam:

sifirdan bir dil ogrenirken anadili o yabanci dil olan kisiden ders alinirsa baslarda cok zorlanilir, hic bir sey ogrenilmedigi, basarisiz olundugu dusunulebilir. fakat zaman gectikte, bosluklar teker teker dolmaya baslar ve yabanci dilde hizli bir sekilde yol kat edilir.

gsü'den ispanyolca alan bir arkadaşım vardı hiç memnun değildi. bilginiz olsun.

ben gittim başlangıç kuruna gs de hoşuma gitmedi sonra başka yere geçtim bidaha ilk kuru alıyorum ispanyol hocadan
telafuz ve günlük kullanılan kelimelerin öğrenilmesi açısından oldukça farklı olduğunu söyleyebilirim

cats in practice dagildi. en azindan zirvelerin oldugu kadrodan ozgur ile erdem ayrildi. sonra tekrar kuruldu, gitaristleri gokhan asli ile calmaya asladi. simdi tekrar cover project yapmak icin gitarist ve baterist ariyolar. muhtemelen tekrar calicaklar bi yerlerde.

tabi eskisi gibi haberdar olmamamizin bi sebebi de grup uyelerinin gecmis donemde sozluk yazari olup, artik olmamalidir.

peki www.projectopus.com adresindeki kayıtlar özgür ve erdem ayrılmadan önceki kayıtlar mı?

bazilari oyle bazilari degil. cogunlugunda gitarlari gokhan buyukkara caldi, davullari mert ertunc bilgisayar ortaminda ekledi diye biliyorum yeni kayit yapilmadiysa. yapildiysa da ozgur ile erdem ayrildiktan sonraki ekip ile kaydedilmis olabilir.

sensörleri yani algılayıcılarının kalitesine göre ışığı alıp pozlama yapabiliyor dijital makineler. binlerce dolarlık makinelerin sensörleri ışığı çok iyi algılayıp fiyatı kadar güzel fotoğraflar çekiyor.

lens degil ccd.

kim demiş yapamadığını? 25600 ISO'lu makineyle (Canon 5D Mark II) mis gibi çekiliyor uzun pozlama falan yapmadan. ne kadarlık bir kimyasal reaksiyonun filmi yakabileceğini ISO denen değeri değiştirerek ayarlayabiliyoruz dijitalde. daha az ışığın yakıp iz bırakabileceği hale getirebiliyoruz sensörü.

yine de insan retinası ccd'ye cmos'a göre çok daha gelişmiş bir teknoloji. işlemci diye digic 3 falan değil koskoca beyin kullanıyor.

tam olarak cevap olmasa da basitleştirerek şöyle söyleyelim, siz gece etrafınıza bakarken gözünüz sürekli açık. zifiri karanlıkta bile 20-30 saniye sonra en azından nesnelerin silüetlerini görebilmenizin sebebi bu.

yarı profesyonel ve profesyonel makinalar da tıpkı insan gözü gibi uzun süreli pozlama yaparak gece fotoğrafı çekebiliyorlar. yani shutter ya da örtücü denilen aparat 20-30 saniye açık kalabiliyorsa pozlama için yeterli ışık giriyor. (kompakt makinalar bunu yapamadığı için az ışık hatası veriyor). zaten gece fotoğrafında tripod kullanma zorunluluğunun sebebi de bu. 20 saniye makinayı titretmeden tutamayacağınız için tripoda sabitliyorsunuz.

objektifteki diyafram ve sensör etkiliyor (iso - asa) bu durumu kompak makinalar bu tür şeylere göre yapılmamış çoğunlukla.

pek sayın kibritsuyu, ben de yapılabildiğinin farkında olduğumu belirttimdi zati yukarda. yoksa çok saçma zaten.

anlatılmış aslında ama gene de söyleyeyim. bir kaç nedeni var. büyük slr makinaların ccd'leri daha gelişkin, daha yüksek iso ayarlarina cikabiliyorlar. bu ne demek, fotograf makinasinin sensörlerinin gain'ini arttiriyoruz demek. dandik kompakt makinalarin sensörleri ne yazikki o kadar gain artinca çok fazla noise/gürültü/gren veriyorlar, kullanışsız oluyorlar. ama bunu kompakt makinalarda da yapan firmalar var.
fujifilm in superccd teknolojisi mesela. benim kullandığım fuji f30'la ben gayet de iso 800-1600 civarinda çok az noise'la çekebiliyorum mesela.

d80 alacaksanız en azından lens olarak kit lensten farklı bir lens alın bence. 18-135mm'lik lensini ben hiç beğenmiyorum. VR'lı bir lens (18-200mm vr, 18-55mm vr gibi)alırsanız emin olun çok daha memnun kalırsınız. d80 kötü bir makine değil, ama cebinize uygun olacaksa d90'ı çok daha tavsiye ederdim ben. şahsen öyle yaptım ve oldukça memnunum zira.

hayyam, babataş foto. Ben d200 ve lens'imi oradan aldım. hem ilgilerinden hem de garantilerinden memmunum (dükkan garantisi)

Nikon D80 fiyat/performans olarak çok iyi bir dslr fotoğraf makinasıdır. doların durumuna göre amerika'dan veya dubai'den alabilirsin. İnternet üzerinden alış veriş yerine tanıdık biri vasıtasıyla alman daha hesaplı ve güvenilir olur diye düşünüyorum. Amerika'da D80'in fiyatı bu yaz 1100$ iken şimdi 850$'a kadar düştü. Bende D60 almak zorunda kalmıştım param yetmeyince.. ;)

iyi bir pazarlıkçı ve tüketici iseniz ömer hayyama gidin. benim alışverişle fazla aram yok diyorsanız nikon bayilerine(var mı bilmiyorum) gidin

fotokritik.com'un forum bölümüne de bakın. alınık/satılık kısmına. çok düşük shutter'da body'ler oluyor bazen. performans konusunda da içiniz rahat olsun. kit lensi de şu anda kanımca piyasadaki en iyi ikinci kit lens. (en iyisi d90 ile verilen 18-135 vr). ama bir 50mm f/1.8, mümkünse 1.4 ister tabii.

ha bu arada bütçenize bağlı olarak kit lens'ten vazgeçip başka bir lens de düşünebilirsiniz, o ayrı.

www.fotozeynep.com

teknosa'da 600 lira olan makineyi buradan 450 liraya almıştım 1 sene önce.hala fiyatları aynı performansta mı bilmiyorum ama bir gözatabilirsiniz. eskişehir kökenli bir firma.sorunsuzdur.

asmali mescitte (bkz: tavanarasi)

cihangir'de ise (bkz: meyra)

meyra en son pahaliydi baya. mesela bizim en cok sevdigimiz (orgazmik bir lezzet bayilirsiniz) limonlu tavuk, 18 ytl idi, en ucuz yemeklerden biriydi.

tavanarası'na gidecekseniz önceden arayp rezervasyon yaptırmakta fayda var, küçük bi yer olduğu için genelde dolu oluyor.

(bkz: beşinci kat) rezervasyon yaptırırken manzaralı bir masa istediğinizi belirtin. Ekonomik olması açısından fix mönüleri de var, adam başı 80 TL'ye falan çıkarsınız...

www.manobistro.com

barcelona güzeldir. yemekleri şukeladır gözümde. fiyatlar da uçuk değil. serviste iyidir. odakulenin orda gloria jeanse gelmeden az önce.

barcelona'nin caprazindaki "dilek pera"'nin yemekleri barcelona'dan daha iyidir. (ki ben yillarca barcelonada yedim)
ama tavanarasi bu ikisini de dover.
meyra ise ucunu birden dover, ama cebi de dover : ))

tavanarası süperdir ama rezervasyon yapmıyor. en azından geçen seneye kadar yapmıyordu.

rezarvasyon kesinlikle yok tavanarasinda. ama gidip beklemeye deger.
not : tabelasi falan pek gozukmemekteydi en son, ayrica merdiven yoktur sadece asansorle cikilir. aklinizda olsun.

vejeteryan: zencefil (kurabiye sokak 6 beyoğlu)
geleneksel: hacı abdullah www.haciabdullah.com.tr
dünya mutfağı-değişik ortam: lokal (müeyyet sokak 9 tünel)

tripod (büyük bişey al kendi boyunda falan), taşıma çantası, uv filtre, parasoley(eğer yoksa), lcd koruma kapağı(eğer takılabiliyorsa), hafıza kartı(4gb falan), bide external hdd.
güle güle kullan.

makina ile verilen 4 gb'lık tek hafıza kartı yerine, iki tane 2 gb'lık kart isteme şansınız varsa daha iyi olur. olur da kartlardan birine bir şey olursa kurtaramayacağınız fotoğraf sayısının az olması bakımından.

660 gr yazıyor ağırlığı için. objektif hariç ağırlıktır diye tahmin ediyorum ama öyle olmasa bile öyle 100 liralık tripodlar risklidir. işinizi görebilecek tripodlar 250 liradan başlıyordu krizden önce yanlış hatırlamıyorsam. kit lens'in f/3.5 olduğunu düşünürsek ışık problemi yaşayacaksınız. tripod almak yerine 50 mm f/1.8 bir objektif almayı da düşünebilirsiniz. asa'yı biraz daha yükseltip (maksimum 400), raw formatında çekip, photoshop'ta camera raw ile açıp exposure'u artırdığınızda düşük ışıkta tripodsuz da iyi sonuç alabilirsiniz.

özetle ben tripod yerine 50mm f/1.8 alın derim. zaten üç ay kullandıktan sonra ağzınızın suyu aka aka yeni objektif araştıracaksınız =) bari diyaframı açık, keskin bir lensi baştan almış olun.

bence filtre almayin ne de olsa gelismis teknolojide fotograf programları filtreleri bir butonla hallediyor. zaphod'un dedigi gibi lcd koruma kapagi alirdim ben olsaydim bir de fazladan hafiza karti bulunsun yaninizda. güle güle kullanin.

uv filtre alın mutlaka. hem odjektifi çizilmeye karşı korumuş olursunuz.

Almışsın artık moralini bozmaya gerek varmı

kullanmaya başlamadan önce yazılımını güncellemen iyi olabilir, çok yeni bir alet olmadığı için içindeki işletim sistemi eskidir muhtemelen. hayırlı olsun

bu telefonu aldığına üzülüyorsan biz intihar edelim bozma moralini çok iyi bir seçim yapmışsın güle güle kullan

arkadaşım ben gsmciyim yani telefon tamiratı ve programcısı,moralini bozmak istemem ama bu telefonlarda microsoft symbian işletim sistemi bulunmaktadır yani çok kolay bi şekilde programsal hatalar verebiliyor ve piyasada çok az kişide bu modelin versiyonu bulunuyor, umarım garantisi vardır ve umarım istanbul garantili değildir, telefon alacaksanız kvk veya genpa garantili telefon almaya dikkat edin, hayırlı olsun güle güle kullanın :)

ben 10 aya yakın e61i kullandım. kamera ve bir iki ufak ayrıntı haricinde bu telefonun aynısı. sms ve mail yazımı çok çok rahat. telefonuna opera yüklersen sörf olayı sanal imleç sayesinde biraz daha rahatlar.

benim canımı sıkan temel iki sorun vardı. ilki görüşme sırasında kulaklıktan gelen ses ciddi ciddi düşüktü. bunu artırmanın yolları vardır belki ab yüzünden getirilen kısıtlamaları kaldırarak. forumlarda araştırırsın. ikinci sorun da kulaklık girişi farklı ve kendi kulaklığı kolayca yerinden çıkabiliyor. ben sürekli müzik dinlediğim için çok can sıkıcıydı. kulaklık çıktığında müzik devam ediyor vs vs. başka bir mp3 player vs kullanıyorsanız bu da sorun olmayacaktır.

en güzel yanıyla bitireyim. şarj süresi. beş günü rahatça görüyordum. kullanımı abarttığımda nadiren dört gün. bu kadar çok yönlü bir telefon için nadir görülen bir durum.

not: ben müzik, video ve sörf için geniş ekranına tav olduğum iphone'a geçtim. iphone haricinde beni e61i'den kolay vazgeçirebilecek pek model yoktu. takoz meselesine gelince, birçok telefondan daha geniş ama muadillerinden çok daha ince. alışılıyor.

ha bir de 10 ay boyunca nadiren 'programsal hata' yaşadım. onu da ekleyeyim. programsal hata derken kast edilen programların kilitlenmesi ve telefonu kapatıp açma ihtiyacıysa tabii.

teşekkürler ilginiz için. genpadan aldım teli, garanti konusunda sorun yaşamam sanıyorum. yani aslında telefonda çok şey aramıyorum kamera vs gibi. aradığım şey pdf dosya inidirip yolda izde okumak. maillere rahatca ulaşmak, wifi den faydalanmak ki bu fiyata başka telefonda yok wifi şu anda.yani dokümantal anlamda kullanıcam telefonu baya işimi görecek sanıyorum. geniş ekranı özellikle istedim çünkü wapa ya da internete sürekli girmem gerekecek iş icabı.aslında tek düşündüğüm şey internette sorun yaşarmıyım ve word pdf falan rahatca indirebilir miyim.. bakalım

nokia'da nette gezinmek zor oluyor ama klavye bir artı. 5510 kullanmıştım vakti zamanında, ne güzeldi. güzel duruyor telefon bence, aldıysanız canınızı sıkmaya da değmez. dayanıklıdır nokialar. symbian'a pdf falan açan programlar yüklenebiliyor ama bir bilgisayar kolaylığı beklemeyin. bende iphone var onda bile çileden çıkıyorum dosyaları düzenlerken. yine de işinizi halledecektir.

@steking :microsoft symbian ??? siz programlarınızı da microsoft linux da yazıyorsanız prolem yok,microsoft symbian olarak compile edersiniz.

Bu makinede Symbian 9.1 kosmaktadir efendim ve kendisi stabil bir versiyondur.

2000ytl veririm diyosan tabi ki d90.

d300 için yalcınlarda indirim var ona da bakabilirsiniz. taksit falan da yapıyolar kit halinde.

efendim, en üst limitim 2000 ytl ama d300 alabileceğimi zannetmiyorum =)

öncelikle d90'ın olayı biraz farklı video çekim gibi bana aşırı saçma gelen itici bir özelliği var, ayrıca bu makina cmos sensör taşıyor ve cmos beni ışık konusunda korkutmuştur. evet teknoloji çok ilerledi çektiği fotoğraflarıda görmedim lakin illede ccd derim ben.

1800 civarı bir fiyata yurt dışı bir siteden; sanırım usa en ucuz fiyatı veren ülke, d80(sıfır) + 16-85 nikon vr lens alabilirsin ki bence en mantıklı seçim budur.
ikinci el olayında gerçekten az kullanılmış bir makina bulamazsan alma derim çünkü dijital olayın içine girince sensör ömrü kavramı ortaya çıkıyor bu yüzden dslr'de pek tercih edilmemeli diye düşünüyorum.

edit: anladığıma göre ilk profesyonel makinan olacak ve d300 gibi hayallere kapılmamanı öneririm d80 bile fazla bir makina. internette isim yapmış çoğu fotoğrafçıda d80'e kıyasla daha düşük modeller görmek mümkün

d300ü zaten alamam efendim. d200 çok hoşuma gitti onun için sıcak baktım. ikinci el bulduğum d80 gerçekten çok temiz inceleme fırsatı buldum ve makine bana 1000 ytl e gelecek. sanırım d90 a okadar para vermeye gerek yok, d200 de alınabilir bir cihaz ancak 2. el, öyle olunca 2.el d200 alacağıma sıfır d90 alırım diyorum sonra okadar para verilmez diyorum başa dönüyorum, tamamen kararsız kaldım yani efendim ...

Klasik bir öneri yapacağım ve paranızı makineye değil lense yatırmanızı söyleyeceğim. Eos 450D'yi de bir araştırmanızı tavsiye ederim. Spot fiyatı uygun sanırım Yanına bir de Tamron 17-500mm (kit lens 18-55mm IS bile kötü değildir) ve 55-250mm IS koyarsınız, güzel bir başlangıç setiniz olur... İlla Nikon diyorsanız D80'in ISO performansının pek iyi olmadığı söylenir hep bunu gözönüne almakta yarar var...

verdiğiniz dört maddede üç nikon ve bir canon var. o yüzden öncelikle nikon-canon arasında bir tercih yapmanız gerekiyor. her iki markanın da birbirine üstünlük sağladığı noktalar var. fotoğrafçılığın hangi alanına meyledeceksiniz, buna karar verin derim ben (mesela kuş fotoğrafçılığı için canon daha iyi bir tercih çünkü 400mm gibi telelerin hem çeşitleri fazla, hem de fiyatları daha iyi). canon'un yüksek asa'daki performansı nikon'dan iyidir, öte yandan nikon ve lensleriyle daha keskin fotoğraflar elde etmek daha düşük maliyetlerle mümkün.

ben üç sene kadar önce bir süreliğine canon kullanmıştım. altı ay kadar önce makina almaya karar verdiğimde nikon d80'i elime alır almaz istediğim makinanın nikon olduğunu fark ettim. hangisini seçerseniz seçin diğerlerinden daha iyi ve daha kötü yanları olacak. önemli olan kullanım alanı ve makinayı elinize aldığınızda ne hissettiğinizdir derim. deklanşör sesi bile seçim için önemli olabiliyor hal böyleyken.

ben bir d80 kullanıcısı olarak kesinlikle tavsiye ederim. zaten kit olarak alacaksanız beraberinde gelecek 18-135 mm şu an piyasadaki en iyi kit lenslerden biri (sadece 105mm'den sonraki manzara çekimlerinde 5.6 gibi açık diyaframlarda kenarlardan hafif kararma yapabiliyor, camera raw'daki lens vignetting özelliğiyle telafi ediliyor). bir de 50mm f:1.8 aldınız mı (12 taksitli fiyatı 200 ytl civarı) sizi uzun süre götürecektir.

ama ikinci el nikon d80 kit için 1200 ytl biraz yüksek. eğer istanbul'daysanız hayyam'ın girişinde metro fotoğraf var, oraya bir uğrayın. bana sıfır makina için en iyi fiyatı onlar vermişti. 12 taksitle 1440 gibi bir şeydi. peşin 1250 civarında olur tahminim. ikinci ele 1200 vermekten iyidir.

şu an için d200 ve d300 ün sıfırını bulmak zaten mumkun değil yurtiçinde ama yabancı sitelerden 3-4-5 lens kitiyle beraber 1400-1700 dolar arası sıfını bulabilyorsun ama bunuda ulkeye vergısız sokmak dert.ki zaphodun dediği gibi ilk makinen olacaksa d 90 ıda gec cunku yenı bı makıne ve cmos kullanıyo ayrıca video gibi sacma bi özellik niye bulunur boyle bı makınede anlamıs değilim ben en ıyısı sana d80 yada d200 öneririm

snnoker bırakmak demek, beyaz topun herhangi bir kırmızı topu görmediği noktada kalması demek. beyaz top kırmızı topu göemdiği için masaya gelen oyuncu snookerı çözmek için ya bantları kullanmak zorunda ya da kavisli vurmak zorunda. bu vuruşlarda faul yapma olasılığı yüksek olduğu için gerideki oyuncu ekstra faul puanları kazanır.

snooker'ın genel olayı o zaten. sadece kendi hamlenin başarılı olması değil karşı tarafın da başarısız olmasını sağlayacak toplar oynamanız lazım. çözmek ve bırakmak bu durumlardan kurtulmak ve rakibi sokmak için kullanılan tabirler.

açıklanmış ama tam söylenmemiş. eğer oyuncu görmesi gereken topu göremiyorsa, diğer oyuncu belli bir puan alıyor. eğer aradaki fark, masadaki sayıdan çok fazla değilse (50-45'teki gibi) bir snooker ile halletmek mümkün oluyor.

@zizou: eurosport'un snooker spikeri olarak yetkili ağızdan cevap vereyim =) snooker bırakmak sadece kırmızıyı görememek değil, kural olarak "beyaz topun o an için görmesi gereken topu başka toplar ya da cep çeğerleri nedeniyle göremeyecek durumda kalması" demek. sırada bir renkli varsa ve kırmızıları görmesine rağmen renkli göremiyorsa o da snooker.

@co2s2: 'görmek' kelimesinin kullanımından bir yanlış anlaşılma olmasın. burada görmek hedef topa doğrudan ulaşabilecek yolun açık olması. yani "oyuncu görmesi gereken topu göremiyorsa, diğer oyuncu belli bir puan alır" yanlış anlaşılmasın. ancak hedef topa dokunamazsa diğer oyuncu puan alabiliyor.

Doğru yazılışı: "karagümrüklüleştiremediklerimizden misiniz ?" şeklinde olmalıydı.

(bkz: dünyanın en yüzeysel adamı)

pcmuzik.org da albüm vardi bir bak istersen.

oradan indirdim ama albümün ilk sekiz şarkısını koymuşlar sadece. bu hâlâ yok.

evet türkiye'den aldığı nüfus cüzdanında kazım kazım yazıyor. çünkü bizim nüfus dairelerimiz türk vatandaşlığına geçmek isteyen insanları, isimlerini değiştirmek zorunda olduklarını söyleyip yanlış yönlendiriyorlar. mevcut kanunun yanlış yorumlanması. bildiğim kadarıyla isimde w, x, q gibi harfler varsa onlar türkçe'ye çevrilmeli (bundan bile emin değilim). ama onun dışında isim değiştirmek gibi bir zorunluluk yok.

colin de yıllardır ismi böyle olduğu için colin kazım richards yazıyor. gayet de haklı bir şekilde. euro 2008'de basın bir polemik yaratmıştı, 'beğenmiyor musun kazım kazım adını' gibi aptalca bir soru soruldu. belki ondan sonra tavır olarak c. kazım r. yazıyordur.

sonuç olarak adı colin kazım richards olduğu için formasına da öyle yazdırıyor. uefa'ya giden listede kazım kazım'dır muhtemelen. ama malum, formaya istediğiniz şeyi yazdırabiliyorsunuz. aguero da 'kun' yazıyor. adında geçmemesine, sadece lakabı olmasına rağmen.

yan mı düz mü bilmem ama süper babanın müziğini tek geçerim.

klasiktir zaten süper babanın müziği ve her flütçünün flüte başlama sebebidir..:)

süper baba blokflüt diye hatırlıyorum.. tarkan'ın dön bebeğim sonunda bir yan flüt solo vardır ki aman aman.. Levent Altındağ ve tabii ki Hubert Laws dinle bol bol..

türkçe değil ama ian anderson (jethro tull) süperdir.

sefika kutluer

henry altes

yan flüt mü bilemedim ama neun welten çok baskın olmamakla beraber güzel kullanır flütü.

genesis - (bkz: firth of fifth)

empyrium. yan flütü bu gruptan daha etkili kullanana rastlamadım. gerçi zevk meselesi ama bence en iyisi.

yeni türkü - başka türlü bir şey
ezginin günlüğü - hişt

aklıma ilk gelenler. zaten iki grup da çok sık kullanır yan flütü. ikisini de dinleyebilirsiniz.

almora'nin bazi sarkilarinda guzel flut melodileri duyuluyor. ahaha kurdugum cumleye bak:))

www.youtube.com