ay ışığı sonatı değil mi o yav? moonlight sonata. ama ben yanlış hatırlıyor olabilirim çalan şarkıyı.

www.youtube.com

ludwig van beethoven - moonlight sonata

başka işe kafa yorarlarsa sizin gibi özensiz başlık açanlara dikkat eden olmaz ve başlıkların boku çıkar. örneğin bir arama yaptığımızda "powerpoint" ile olan sonuçlar çıkarken "power point" ile olan sonuçlar çıkmaz. bu da aa açılmamış dur açayım denilerek zaten yeterince çöplüğe dönmüş sözlüğü iyice çöplüğe çevirir. mesela:
(bu örneklerin anlamı yok. sadece örnek)
power point ile yapılan sıkıcı sunumlar
powerpoint ile yapılan sıkıcı sunumlar

üsttekini bulamayan birisi alttakini de açabilir böylece aynı şeyden iki tane olur.

evet özensiz başlık açmadır. evet uçurulma için bahanedir. önemlidir. daha makul olmaz.

hayır bu bence özensiz başlık açmak falan değildir. yani tamam olması gereken bitişik yazılandır ama ayrı yazılmışsa da not alınmayı gerektirmez. hacıvat veya karagöz tarafından düzeltilir o kadar. not almak moderatörün işgüzarlığıdır. not alınacak bir hata değildir, bir özensizlik de değildir. herkes her gavurca program adının doğrusunu bilmek zorunda değildir. özensiz başlık nedir? yazdığını bi dönüp okumayan adamın açtığıdır. "kız iserken powerpoint sumunu yapmak" falan derseniz "ulan hem iserken yazmış, hem sumunu yazmış, bi kez de dönüp okumamış" diye özensiz başlık açıyor derler. ya da "galatasaray'ın rekor denemesi" yerine "gassarayın rekor denemesi" falan derseniz budur. program adını yanlış yazmak değildir. ha powerpoint yerine taşak olsun diye yiğit özgür tarzı pavırpoirt falan yazsaydınız belki olurdu.

kimse dünyadaki binlerce gavurca bilgisayar programının isminin nasıl yazıldığını bilmek zorunda değil. programın popüler olup olmamasıyla da ilgisi yok. yanlışsa düzeltilir sadece. not almayı gerektirecek hata değil. ben winzip yerine win zip de yazabilirim, photoshop yerine photo shop da yazabilirim. excell de yazabilirim. evet yanlış yazmışımdır, biri tıklar butona taşıttırır, hatta taşak bile geçebilir benle "sığıra bak excell diyor hahaha" diye. ama bu özensizlik değildir. özensizlik, doğrusunu kesin olarak bildiğin, bilebileceğin, bilmen gereken şeyi (türkçe imla kuralları da bilmen gereken, bilmek zorunda olduğun doğrulardan biridir) yanlış yazıp, dönüp de kontrol etmeden açmaktır. dolayısıyla not alınması yanlıştır.

aramadan/özensiz başlık: 200km/h in the wrong lane varken 200 km/h in the wrong lane

diye bir kaydım var benim de sicilimde. açmadan önce aradım ama birim ve sayı bitişik yazıldığı için bulamadım (ssg birim ve sayı bitişik yazılır demiş, (bkz: başlık açarken dikkat edilecek hususlar) 26. madde). sonra sözlükte ne kadar ayrı yazılmış başlık varsa (ki baya çok var, mesela "mhz" ve "km" şeklinde aramalar yaparak görebilirsiniz.) hepsine tek tek taşıma isteği gönderdim. hiç bi halt olmadı. hala duruyolar öyle.

tartışmaya bilgi olaraktan.

gayet özensiz. ayrı mı yazılıyor bitişik mi yazılıyor bilmek zorunda değil zaten. özensizlik başlık açarken onu kontrol etmemekle ilgili. üç saniyelik iş onun doğru yazımına bakmak.

bu yönetimin garip takıntılarını kafam almıyor. yani hatayı bulmalarına ve düzeltmelerine garip demiyorum ama not düşmeleri. sözlükte yüzlerce troll varken (bunu da yanlış yazmış olabilirim)celeron un dediği gibi benzeri hatalar belki binlerce iken not düşmeleri normal değil. geçmişte de onlarca kişi kibariyenin annesi için garip şeyler söylerken aynı şeyler için canan arıtman için söylediğim için uçurulmuştum. galiba galadnikov sorunu çözmüştü ama ben format için bu kadar ayrıntıya girince ister istemez moderatörlerin objektifliğini kaybettiğine inanıyorum.

yaygın bilinen yanlışlardan biri de, "sözlükte o kadar troll varken benim hatamın göze çarpmasını anlamıyorum" cümlesinde saklı. sözlükteki troll'lerin sayıca fazlalığı ile kendi halinde bir yazar olarak yaptığınız hata arasında nasıl bir ilişki kurabilirsiniz ki?

bunun özensiz başlık sayılmasının sebebi, ansiklopedik bilgi gerektirmeyen bir hata olması diye düşünebilirsiniz. yani "powerpoint" mi doğru "power point" mi doğru diye kontrol etmek için ekşi sözlük arama kutusuna birini yazmanız yeterli.

kaldı ki bu kontrol mekanizması kötü bir şey değil. tam tersi, doğru bilgiye ulaştıran sevdiğimiz bir mekanizmadır.

modesttiago: Başlık gayet özensiz ve not da son derece doğru bir not. galadnikov'un söylediğinden fazla bir şey söylemeye gerek yok gibi geliyor bana.

celeron 300a: Başlık açma kriteriyle özel isimlerin yazılışını karıştırmamak gerekiyor. Sizin sözünü ettiğiniz şey bir t.A.T.u. albümü. Dolayısıyla özel bir isim. Onu başlık açma kriterlerine uydurmanız/uydurmamız söz konusu bile olamaz. Adı ne ise öyle açılır o başlık. Özel isimler için başlık açma kriteri uygulamak gibi bir şey yok ortada.

@nuage, özel isim olmasıyla ilgisiz. wikipedia'da, amazon'da, last fm'de, hatta resmi sitelerinde ayrı yazılmış.

edit: şimdi baktım bana not düşüldükten 10 gün sonra başlık taşınmış. "200 km/h.." şeklinde şu an. hadi bakalım ne olacak benim mağduriyetim ?

@nuage: ben özel isimlerde, hatta özelin de özeli olan isimlerde (hususi olarak hatalı yazılmış şeylerde mesela) not alınmasını yanlış buluyorum. yani bu bir bilgisayar programı adı. özensizlikten çok yanlış bilme, doğru zannetme gibi bir durum var. deniyor ki "sözlükten doğrusuna bakmak üç saniye". tamam da adam doğruluğundan şüphe etse bakardı zaten. doğrusunun nasıl yazıldığını bilmek zorunda olmadığı gavurca bir özel marka ismini yanlış yazdı diye niye sicile işleniyor ki. tamam yanlış yazmışsa taşınır. yani her başlık açışımızda bir yabancı, hatta türkçe özel isim, marka falan acaba doğru mu diye tek tek bakacak mıyız? bu özensizlik değildir bence. sadece yanlışlıktır. alparslan türkeş yazmak yerine alpaslan türkeş yazmak da özensizlik değildir mesela. yanlışlıktır. bence özensizlikle yanlışlığı karıştırıyorsunuz. bütün moderatörler yapıyor bunu hatta. nedeni ne olursa olsun hatalı açılmış başlığı not alıyorsunuz ve bu yanlış. not almanız gereken şey, yazarın vurdumduymazlığıdır, siklemezliğidir, yazdığı şeye dönüp bir bakmadan çöp gibi başlık açmasıdır. alparslan türkeş yerine alparlan trükeş yazıp, kafasını kaldırıp "doğru yazdım mı lan acaba, yoksa hızlı yazarken bir hata yaptım mı" diye düşünmesi gerekir. bu ikisi arasındaki farkı da moderatörün anlaması gerekir.

tan diye bir şarkıcının albümü var. adı "yıldızlarda kayar" (da bitişik, evet aynen böyle). şimdi ben bu albümün başlığını, imla kurallarına göre düşünüp "yıldızlar da kayar" şeklinde açarsam, albümün doğru adını yazmadım, yazılışını bilemedim diye "özensiz başlık" diyip not mu alacaksınız? bence almamanız gerekir. evet, google'dan arayıp 10 saniyede albümün orijinal ismini bulabilirim. ama ben bir şarkıcının imla hatalı albüm ismi koymuş olabileceği ihtimalini düşünüp "acaba da'yı bitişik yazmışlar mıdır" diyip niye aramaya ihtiyaç duyayım ki? olması gereken doğrusunu başlık diye açarım.

ama tam tersi olsa. albümün adı "yıldızlar da kayar" olsa, ben imlayı falan siktiredip "yıldızlarda kayar" diye başlık açarsam bunu not alacaksınız elbet. zira imla kurallarını bilmek ve dikkat etmek zorundayım. bu, başlık açarken affedilmez.

Şurada kibritsuyu ve celeron 300a için epey uzun bir cevap yazmıştım ama, sunucu bağlantısı yapılamadı gibi bir şey dedi ve cevabı gönderemedim. Gitmedi mesajım. Kopyalamamışım da cevabı. O açıklamaları tekrar yazacak zaman bulabilecek miyim, bakalım. Off. Yine de, aciliyeti olan şey için hemen cevap yazayım:

celeron 300a: Notu sildik (Tartışmayı uzatmamak için editledim)

not: yazar doğru halini açtıysa "aramadan başlık" notu düşülmemesi gerekir bence.

kibritsuyu: Sözlükte hata içeren başlık açamak yasak diye bir şey yok. "Hatalı hâli" bile tanımlandığı sürece her şey yazılabilir. Bizim tek amacımızı hatalı ya da doğru bilgi ayrımına girmeden ve buna karışmadan, bilgilerin doğru yerde olmasını sağlamak. Karagözünden moderatörüne kadar birçoğunun zaman ayırıp gönüllü yaptığı bir iş için her birinin fikrini almadan yorum yapmak düzgün durmuyor. Ayrıca, yazarların suistimal edip etmediklerini ya da bunu yaparken iyi niyetli olup olmadıklarını anlamanın yolu yok. Bunu bilmek imkânsız.

galadnikov: "Daha doğru" demişim. İtirazını yapabilir yazar gerekirse.

itiraz edebileceğini biliyorum zaten?
ben başlıktaki durum söylendiği gibiyse notun yanlış olduğunu düşündüğümü belirttim. yazarın başlığın yanlış hali açılmış mıdır diye arama yükümlülüğü yok zira.

ne tartışması vardı da uzayacaktı ki? sen "aramadan başlık notu alınması doğru" dedin, ben de bence yanlış olduğunu söyledim, olay o kadar. üstelik bunu "not" diye belirttim. sonra editlemişsin çıkarmışsın o kısmı, benim neye cevap verdiğim belirsiz kalmış.

atatürk'le ilgili olanları yasayla korunduğu için zaten siliyorlarmış. ama peygamberler v.s olanları yasayla ilgili olarak değil de mağduriyet yaşar mıyız diye düşünüp siliyorlarmış.
benim anladığım bu.

hz. muhahahammed ve atahahahatürk başlıkları engellenince yaygara koptu. oysa ki bu yaygara koparanların neredeyse hepsinin, sözlükte yazar olarak geçirdiği süreden daha fazla süredir sözlükte başlık engelleme olayı vardı.

hz. muhahahammed ve atahahahatürk başlıkları altında paylaşacakları çok ulvi meseleler ve aşmış tanımlar olduğu için bu başlıkların yasaklanmasına tepki gösteriyorlar.

kısaca ssg bu başlıkları engellediği için büyük bir bilimsel çalışmayı engelledi. bu akıl küpü yazarlar bu başlıklara bir şey yazamadıkları için şu an fazlaca atıl durumda olan büyük bir beyin gücümüz var.

cevaplar için teşekkür ederim-ettim tiklerle- de asıl tepki zaten prensipal bi tepki değil mi?
bu mesele daha önce prensipal olarak yeterince tartışıldı mı diyor şimdi anti-tepkiciler?

sözlüğün ebesine atlanmakta olduğunu gördü ve müdahale etti. ebesine atlayanlar da tepki gösteriyor.

(bkz: #22546756) ben de bunu yazmıştım. vardır bir hikmeti, ileride çıkar.

o belli değil.

ama son bölümde anladıkki memduh bildiğin derin devlet. kurtlar vadisi pusu adam tek başına. büyük ihtimalle ercü'de bunun adamı gibi bişey. yani aralarındaki hukuk çok eskiye dayanıyo. demekki ercü memduh'un kendisine saygısızlık yaptığını düşünmüyo bile. ekip mekip muhabbetleri de geçti arada, kafalar iyice karıştı gerçi.

Abi iyi de Ercüment Memduh'un adamı olsa, bu kadar yaptığı şeyden sonra Memduh'un Ercü'yü ortadan kaldırması lazım. Neden bu kadar uğraşıyor bu adamın arkasını toparlamak için. Ercüment'i Memduh için vazgeçilmez kılan ne?

yav memduh başgan falan bunlar derin devletin taşaklı adamları rolünde. ercüment de tetikçi rolünde işte. iki taraf da birbirinin sırlarını biliyor, iki tarafdan da biri, diğerini öldürürse derin devlet gelir diğerini öldürür. bu bariz değil mi yahu?

mutualist yaşam formu bi' nevi

Sahsi gorusum, 6 ay ile sifir tecrube arasinda pek bir fark olmadigi yonunde, o yuzden aylik net 2500 TL diyerek kendi sirketimden ornek veriyorum.

yani en az 1500 tl olurdu zaten. ki o da en az. yani o bile az.

Çok fazla parametre var maaşı etkileyen. Hangi şehirde çalıştığın, hangi üniversiteden mezun olduğun, askerlik durumun vs.

6 yıl deneyimli bilgisayar yüksek mühendisi olarak söyleyebilirim ki, sözleşmene mutlaka maaş artışı ile ilgili madde koydurt. Ve enflasyon değerleri civarında küçük rakamlar olmasın bunlar.

Şöyle örnek vereyim: yıllık %6 enflasyon olsun diyelim. 3 sene sonra aşağı yukarı %19 artmış olur maaşın. Yeni mezun mühendis ile 3 yıl deneyimli mühendisin maaşı arasındaki fark %20 olmamalı.

2000 - 3000TL arasi.

belirli süreli sözleşme ise o işe girme.

şartlar ağır.

3000 tl iste.

14.03.2011 00:42:53 jokullmagic sil savcılığa şimdiden belgelerini hazırla/#22543323
başlık taşındı

(bkz: hatalı başlık ayarcısı)

durduk yere demeyelim; allah (c.c) çarpar mazallah, amin.

"savcılığa belgelerini hazırla" hazırla başlığındaki entry'in başlık taşındı gerekcesiyle silinmiş 20 dk önce.

halihazırda doğru başlığa taşınacağı belli olan hatalı başlığa ayar vermek, çaylaklık sebebidir.

wikipedia'nın api desteği olması lazım.

makaleleri pdf olarak indirebiliyorsun ayrıca da. hatta, istediğin kadar makale birleştirip kitap şeklinde de indirebiliyorsun.

mesela bi xml dosyasına ulaşıp crawl edip alamaz mıyım gerekli şeyleri? yani web sitesine eklemek istiyorum.

şöyle bi şi varmış: goo.gl

led tv diye bi şey yok aslında. led tv'ler de lcd. fakat led aydınlatmalı veriyonu.

led lcd'lerde renkler daha canlı, televizyon çok daha ince ve en önemlisi, led'ler %40'a varan enerji tasarrufu sağlıyor.

şimdi alacağınız en iyisi de 2 yıl sonra büyük olasılıkla demode olacak. eğer sadece kablolu/digiturk gibi yayınlar seyredilecekse bence orta halli bir lcd tv gayet yeterli olacaktır. eğer hd film seyredeyim, ps3/xbox bağlayıp oyun oynayayım gibi amaçlar yoksa bence boşuna para vermiş olursunuz.

led tv lerde karanlık ya da siyah lcd lere göre daha kaliteli. lcd tv lerde backlight sürekli yanıyor ve sadece kristal oryantasyonuyla renkler oluşuyor. siyah gerektiğinde bile arkada bir ışık oldupundan kaliteli olmuyor ama led tv lerde durum böle değil. bir de led tv lerde görüş açısı çok daha geniş.

led tv'leri yıllarca bekledim, crt tv emekliye ayrıldığı için zorunlu olarak lcd tv aldım. hd film falan izleneceğini zannetmiyorum demişsiniz ama deneme olarak bluray film izleyin, bir daha vazgeçemezsiniz. aynı şekilde ben de izlemem diyordum, artık her fırsatta izliyorum. lcd ve led arasında fark yok diyenlere göz doktoruna gitmelerini tavsiye ederim. siyah ve gri renkleri seçemiyorlar anlaşılan. ayrıca söylenmiş ama ekran daha ince ve elektrik tüketimi daha düşük olduğundan çevre dostu teknoloji.

Uzuuuuuuuuuuuuuuun bi' süre araştırma yapıp sonunda led'e karar vermiş biri olarak kesinlikle led diyorum. O fiyata da samsung ya da philipsten şaşmamalı.

bu da philips 42PFL7695 le sıcak saatler capsi :)
img508.imageshack.us

4-5 sene sonra da oled ler cikacak, daha ince cok cok cok daha kaliteli.
fiyatlari yakin artik, led tv daha iyi bi cozum aslinda.

ingilizcesine baktım şimdi raftan, 120 sayfa. giriş/çıkıştaki hikaye dışı sayfaları çıkar, tercüme farklılığını hesaba kat, 110 sayfa olması normal.

Bu arada hazır fareler ve insanlar demişken: ''Yalnızca fareler ve insanlar hayallerini gerçekleştiremezler.''

Piyano çaldığınıza göre armoni bilginiz, fa anahtarı okuma bilginiz filan vardır. Bunlar (özellikle armoni) çok çok önemli konular bas gitar için.

Her enstrüman gibi, hocasız da başlarsınız ama bir yere kadar gidebilirsiniz. O saatten sonra ilerlemek ve hocayla çalışmak isterseniz kendi kendinize yanlış alıştığınız şeyleri düzeltmek imkansıza yakındır.

Başlangıç için alabileceğiniz en iyi bası, almadan önce bilen birine de göstererek alın derim. Anfi için acele etmeyin, bir preanfi alıp kulaklıkla çalışın derim. Yani başta anfiye de vereceğiniz parayı basa verip sonra para birikince iyi bir anfi alın. Hayatında bir tek bas gitar çalmış biri olarak marka önermek bana düşmez. Aslında marka-model biraz da çalacağınız türle ilgili.

Bu konuda benim bilgimi bine katlayıp ezecek başkaları var sözlükte, umarım görüp yanıt verirler. Sözlükte de bas gitar yazıp ararsanız çok yararlı başlıklara ulaşırsınız.

ben de piyanodan bas gitara geçiş yapanlardanım. şöyle bir dezavantaj var ki, (gerçi piyanoda ne durumda olduğunu bilmiyorum) piyano eğitimi almış parmaklar, bas gitarda zorlanır.

hocasız başa çıkabilirsin gayet de. tamamen senin çalışma azmine bağlı. temel düzeyde de olsa müzik teorisi bilgisine sahip olduğunu varsayıyorum. nota dizilimi, gam ve gam çeşitleri, akorlar, arpejler vs. bunları biliyorsan zaten başlarda çekeceğin tek zorluk, enstrümana alışma evresidir. bolca parmak egzersizi yapmalısın. yine piyano geçmişini bilmeden konuşuyorum fakat, piyano çalışmışlığın varsa (çalmışlığın değil), o halde beyer gibi bir kitabı bitirmişsindir mutlaka. bitirmemişsen de sorun değil, önemli olan azim zaten.

direkt sevdiğin şarkıları çalmaya çalışma derim başta. önce egzersizleri yap. internette tonla var bu egzersizler. bulamazsan ben de yardımcı olurum. egzersizleri yaptıkça, şarkılardaki bas gitarın hangi ölçü diziliminde hangi ritmleri kullandığını kavradıkça geriye sadece pratik yapmak kalıyor zaten.

eğer yapabiliyorsan, notadan çalış. nota zor geliyorsa, tab adı verilen pratik nota-perde uyarlamalarından çalış. 911tabs.com bu konuda idealdir. guitar pro diye bir program var, burada şarkıların bas gitarlarını egzersiz olarak yapabilirsin. ister sadece bas gitarı dinle, ister bas gitarın sesini kapa, şarkıya bas gitar ile eşlik et (şarkıların formatı midi).

amfi konusunda acele etme cosmicstring'in dediği gibi. başlarda preamfi ya da bilgisayar ses girişi yeterli gelir. zaten duruma göre bir amfi almak isteyeceksin. pedal olaylarına girme bile. sonra, başlangıç için cort iyidir derim ben. eğer gitara vereceğiniz parayı minimum düzeyde tutmak istiyorsanız, acepro var tavsiye edebileceğim (bkz: acepro/@deckard). ama yine de bir cort kadar başarılı değil tabii ki. cort iyidir.

bas gitarı mutlaka dükkandan, deneyerek al. orada amfiye takıp denetiyorlar. adamın bağlayacağı amfiye göre ses kalitesi değişecek tabii ki fakat, imkanın varsa aynı fiyatlarda iki farklı amfide dene. tonlardaki fark sana gitarın manyetikleri hakkında bilgi verir.

son olarak, çalmak istediğin tür ne? favori basçıların var mı? eğer varsa o basçıların bas gitar videolarına bak internetten. hatta genel olarak, ne kadar çok eğitim videosu bulabilirsen izle. ben bu konuda içerik sağlayabilirim sana.

unutma, bas gitar ile davul arasındaki uyumdur şarkıyı zengin gösteren.

zor değil ama sabır isteyen bir enstrüman bas gitar.
kolay gelsin.

oluyor evet. ürpermek denir ona.

azrail yokladı derler ona :)

bana da biri, "çişin geldiğinde öyle olur" demişti.

evet çişim geldiğinde oluyor. hele bir de soğuksa herkese oluyor.
bir de bir de derste uyuyakalınca oluyor, sebebini araştırmadım :)

ürperme değil kesinlikle,zira ürperecek birşey yokken bir anda oluyor. ninem de azrail yokladı diyor ama bunun bir biyolojik açıklaması olmalı. yoksa ben ölecek miyim (:

oluyor arada sırada.

bana cok kucukkenden beri olur arada. kucukken daha cok oluyordu simdi azaldi.
nedeni psikolojik bence.
bunun oldugu baska birini daha tanimistim.

THY hosteslerinin aldığı fiyatlar, uçuşa göre farklılık gösterecek şekilde 2000 TL ile 3500 TL arasında değişiyor (başlangıç). işlerleyen yıllarda bu meblağı ~5000 TL'ye kadar çıkartıyorlarmış.

Sky Airlines da muhtemelen 2000 TL civarı bir şey veriyordur başlangıçta.

Başlangıç 400 euro, 6 ay sonra 450 euro ama uzunca bir süre yarım maaş verilmişti diye biliyorum.

bir fonksiyonun sonucunun, girdiye oranla nasil degistiginin olcusune egim deniyor. bu da zaten turevin tanimi. [f(x+h) - f(x)]/h ile (y2-y1)/(x2-x1) temelde ayni seyler yani.

y = mx + n

formülünde x ve y değişken, m ve n de sabit. burada m=eğim. yani y=f(x) fonksiyonunun x'e göre değişimi. bu tanıma da türev denir. yani y=f(x) fonksiyonunun x'e göre türevi, bu fonksiyon grafiğinin eğimini verir.

var. en azından projelendirme aşamasında vardı.

aynı lokasyonda daha uygun öneri varsa alabilirim

bildiğim kadarıyla sadece kapalı yüzme havuzu olacak.

biraz ilerisinde Kanyon AVM'nin içerisinde MAC (Mars Athletic Club) var. Biraz daha ilerisinde Metrocity'nin Essporto var.

kesıt gıtmezsin ben de dıyım.

aylık ödemeyi kabul ederlerse kesin gidiyorum.
@decmard oralar çok kalabalık oluyor diye duydum.

iyi gibi i3 lerin performansını bilmesem de.

ramı artırmanı tavsiye ederim yalnız bu alet ile xp kullanmak olmaz.

Pahalı. Ayrıca 2 gb yetmez yeni oyunların hiçbirine. Ekran kartına yükleneceğin kadar ram'lere de yüklenseydin keşke.

neeeeeyyy yapmayın lan. iyi diyin

paraya kıy, core i5 al.
bellek idare eder, ama daha iyi olabilirmiş.

genel olarak, yeni oyunları oynarsın tabii ki. fakat tüm grafik ayarlarını maksimuma çekemezsin.

bak iyi böyle

işlemci = i7 875k
anakart = asus p7p55d-e lx
ram= 2 x 2 gb ddr3 1600 corsair
hddler = raid 10 modunda 1 tb = 500 x 4 seagate ve wd 1 tb depo
ekran kartı = gtx 460 1 gb palit
soğutucu = corator ds v2
kasa fln zaten hep bambaşka yazmaya lüzum yok.

anakarti secerken dikkatli olun. intelin sandy bridge islemcileriyle dagittigi chipsetlerin kimi kusurlu cikti biliyorsunuzdur. asus alacaksaniz eger kutunun uzerinde "B3 revision" yazdigina emin olun.

@saiko: evde oyun oynanacak bilgisayar icin raid 10 onermissiniz. yapmayin, etmeyin. 1 tb disk parasini cope atin diyorsunuz acikcasi. ha keza overclock isine girisilmeyecekse stock sogutucu da gayet yeterli olur diye dusunuyorum.

önermedim o benim pc :)

saiko, ssd nıye koymaıdn o cihaza ?

1200 liraya daha iyi bir amd sistem kurabilirsiniz. i5 muadili phenomII x4 lere bakabilirsiniz. ayrıca amd'ler upgrade konusunda daha esnek, anakart değişimi inteller kadar sık gerekmiyor.

ssdye param çıkışmadı valla 100 dolardan 4 ssd 400 dolar yapar oda işlemciye verdiğim paradan daha fazla oluyo

2ssd ile suankinden daha iyi hale gelirdi kesinlikle.

AMD işlemci al, hiç düşünme. Anakart olarak da Gigabyte'ın UD serisinden al AMD uyumlu. ram'i de 4 yap.

evet.

www.eksisozluk.com

pekii nasyonal sosyalist dersek ?

şimdi şöyle, burada faşist söylemi hakaret sayılabiliyor. sosyalist kelimesi için henüz öyle bir algı oluşmadığı için hakaret sayılmıyor diye biliyorum. yaygınlık olayı tamamen. önemli olan ne amaçla kullandığın. birine faşist demek de, karşıdaki kişi öyle olduğunu kabul etse bile, eline koz vermek olduğu için gge diye siliniyor.

örenci belgesi + 10 lira'yla gidiyorsun. resmin zaten database'de mevcut olduğu için gerek yok.

ek bilgi: 16.00'da kapanıyor büro.

1. kez kayıp halinde 10TL, 2. ve 3.kez kayıp ve çalıntı halinde 20TL ücret alınır.

Kart bedelleri T.C. Vakıflar Bankası Kurumsal İşlemler Servisindeki İETT Paso Bankomat (Şube kod:345)(Hes.No:TR280001500158007282473579) hesabına yatırılır.

Öğrenci belgesi, dekont ve sizin siz olduğunuzu kanıtlayan bir kimlikle, Avrupa yakasında bulunanlar için, Karaköy, Topkapı, Aksaray, Bahçelievler ya da Yenibosna'ya, Anadolu yakasındakiler içinse Kadıköy, Pendik ya da Üsküdar'a gidilir.

(Kaynak: www.iett.gov.tr )

hocam ben de daha yeni kaybettim. gazeteye ilan olayı eskidenmiş galiba. ben diğer kimlikleri de kaybettiğimden tutanak tutturmuştum, gazete ilanına gerek yok dedi polis amcalar. vakıfbank hesabına 10 lira yatırmalı ve öğrenci belgenle gitmelisin birinden biri olmadı mı vermiyorlar.

not: 1 hafta olmadan gitmenin de bir alemi yokmuş. ben cumartesi internetten form doldurmuştum daha çıkmamış.

stop motion'da ise bir nesnenin hareketi sadece çekilen fotoğraflar ile sağlanır. bir görüntü saniyede 24 kare iken (sinema filmi) bunlar genelde daha düşük olur. bu da hareketi ilginç kılar. hazılaması deli işidir. ama zevklidir tabi.

stop motion, fotoğrafların birleştirilmesidir
time lapse, videonun hızlı oynatılmasıdır

diye özetleyebiliriz kaba olarak. tabii detaylandırdıkça işler daha karışıyor. mesela stop motion, denildiği gibi 24'ten daha düşük fps (frame per second) değerine sahip. yani, artık videoyu hazırlayanın tercihine göre, 20fps, 15fps gibi değerlere sahip olabilir. bu da demek oluyor ki, saniyede 24 fotoğraf karesi olan videoya oranla, saniyede 15 fotoğraf karesi oynatarak stop motion görüntü elde ediyor.

time lapse ise, zaman olgusunun ön plana çıktığı videoların hızlandırılmışı. koy kamerayı bir manzaraya, 1 gün boyunca kaydet. sonra onu hızlandır. oldu sana time lapse.

oyun hamurundan yapılmış adamın yürümesi, oturması kalkması: stop motion.

bir çiçeğin 10 saniyede hoop diye açıvermesi: time lapse.

time lapse video olmak zorunda değil fotoğrafları birleştirerek de yapılıyor. işin içinde hızlandırma varsa time lapse

ekşisözlük toplum tarafından daha bi elitist ve muhalif bi yer olarak görünüyor. cazibesi burada biraz.

sorduğun soru internet kullanıcılarına duyuruda niye bi aşağılık gözüyle bakıldığı yönündeyse, öyle birşey yok. sadece her önüne gelen internet kullanıcısı olduğu ve bunlarda genelde burayı forum zannettiği için bir önyargı var.

sike sürülmeyecek kadar aklı olan insanlar her yerde var. burda da giremediği için yakasını bağrını yırtan insanları elbette göreceksin. ekşiciyim diye kendini protokolda sanan insanlar göreceksin. ha genelleme yapmıyorum, var böyleleri diyorum.
gayet normal bir durum. iyisi kötüsü akıllısı malı her türlüsü var.

bunu yazdınız diye sorunuz ya da hesabınız silinmez, sözlük eleştirilemez bir şey değil ki.

sözlük yazarı olmak bir ait olma duygusu veriyor galiba. haberlerde bahsedilen, ünlülerin "ne yazmışlar benim için" diye takip ettiği, içeriğine değer verilen bir yer. ha bana sorarsanız, ilk 3 nesilden sonra sözlük zaten kalabalık bir yer olmaya başlamıştı. 6. nesilden sonra iyice popüler oldu, çok matah bir şey zannediliyor falan. ben de anlamıyorum, 2-3 yıl sıra bekleyenler var sözlükte yazabilmek için. (buralar eskiden hep dutluktu eheh)

eh işte temelde aidiyet, fikirlerini herkesle paylaşabilmek falan... egomuzu tatmin ediyoruz hep birlikte =)

seni burdan bunu yazdın diye silmezler. onun haricinde sözlük bir tabu değildir, ama kutsal bilgi kaynağıdır. biz de oraya katkıda bulunduğumuz için kendimizi bir bok sanıyoruz o kadar.

6 yıla yakındır sözlükteyim, bir çok şey öğrendim, bir çok yeni arkadaş edindim. seviyorum sözlüğü.

sözlüğün yazarlar tarafından kullanılmasının asıl amacı yazdıklarının, düşüncelerinin birileri tarafından okunması, onlara ulaşılması ve değerlendirilmesi daha çok beğenilmesi. ben yazar olmadan önce bu oylama olayından haberim yoktu. önceleri tecrübelerimi paylaşacağım yer olarak görüyordum lakin yazılanlar oylanmaya başlayıp beğenildikçe insanın duyguları okşanıyor, gururlanıyor. çoğu yazarın beğenilmek için yazdığını düşünüyorum. daha önce hiç bir klona üye talepinde bulunmadım bunun nedeni ise eğer bir şeyler yazacaksam bunu en iyisinde, orijinalinde yazmak istediğimdendir. ama gerçekten türkiye'de ekşi sözlük yazarı olmak sanal alemde bir gurur kaynağıdır.

ronaldo'nun dediği gibi, mesele yazdıklarının ulaştığı kitle. daha çok insana ulaştığını hissetmek iyi bir duygu.

ekşi'nin tabu olan kısmı, "ekşi'de öyle yazıyor" olayıdır. herhangi bir bahis açıldığında, bir kullanıcının aklına bir şey takıldığında ekşi sözlük norm alınabilen bir yerdir. orada okunan genel bir sağduyu olarak algılanmaktadır.

bu doğrudur, yanlıştır, tartışılabilir. sanırım ssg de bu konuda bir entry girmişti ama bayağı geçti üzerinden... mesele kendi değer yargıları oluşmamış kişilerin bu ihtiyaçlarını ekşi'den mimiklemesidir. ekşi argosunun, lügatının dışa (hayata) taşmasının sebebi budur (ekşi is leaking).

bu hayat memat meselesi haline getirilmez elbette ama sonuçta bir şahsın çevresinde değer yargılarını ekşi'ye göre belirliyen, hadi belirleyen olmasın, ondan etkilenen kişiler varsa, bu şahıs için de bu yargıları etkileyebilen birisi olmak (suser olmak) değerli olur.

kişisel olarak değerlendirmem gerekirse benim için en iyi yanı yazdığım olay hakkında mesajlaşabileceğim insanlar olması. yankılanma yani. yazdıklarımın başka bir ortamda da yankılanmasını isteyebilirdim ama ekşi hala iyi bir ortam. durup belki "artık o kadar da değil" diyebiliriz, ama.

şimdi bir tarafta ekşi sözlük'ü ekşi sözlük yapanlar ve o değeri gelecek nesillere taşıyanlar var, diğer tarafta da ekşi sözlük'ün kaymağını yiyip içini boşaltanlar var. bu iki grup da yıllardır sözlükte bulunuyor. yenileri ekleniyor, bir kısmı atılıyor vs. ama bir şekilde var. sizin ekşi sözlük'e hangi açıdan baktığınıza göre değişen bir şey tabu olup olmaması. mesela ilk gruptan olmak istiyorsanız siz istemeseniz de insanlarla tanışıyor, bilgi/tecrübe/duygu alışverişinde bulunuyor, ekşi sözlük ruhu denilen şeyin bir parçası oluyorsunuz. ikinci grupta yer alanlar (bilgiyi geçtim, yorum bile yazmayıp başlıktaki kavrama sadece tepki gösterenler, içi boş troll'lük yapanlar (ki kaliteli troll'leri ayrı tutuyorum, onlar ekşi sözlük ruhunun bir parçası) vs.) ise ekşi sözlük'ün kaymağını yemekten başka bir şey yapmıyor.

kaçırdığınız bir şey yok aslında. herkes sözlüğü aynı oranda hayatının merkezine koyacak diye bir kural yok. bakın mesela, ekşi duyuru'yu daha aktif kullanıyormuşsunuz. bu ne demek? o ya da bu şekilde burayı benimsemişsiniz. niye? sitenin isminin içinde "ekşi" olduğu için değil, sitenin size sunduğu ortamı beğendiğiniz için benimsediniz muhtemelen. işte ekşi sözlük'ü benimseyecekseniz de bu şekilde benimsemelisiniz. adı "ekşi sözlük" olduğu için değil, size sunduğu şeyin değerini bileceğiniz için.

ne çıkarım yaptım bea.

edit: silmeyiz seni burdan bunu yazdın diye. özünde iyi moderatörleriz :/

bir açıklama: ihbar hattı dediğiniz şey, duyuru'daki soru ve cevaplarda kötü, yanlış, anlamsız, amacından saptırıcı unsurlar olan soru ve cevaplarda, duyuru moderasyonunu uyarıyoruz. her şey yolundaysa, bizim keyfimizle silinmiyor tabii ki. her türden kullanıcı olduğu için duyuru çok coşmasın, amacı neyse o civarlarda takılabilsin diye, moderasyona ispiyon yapıyoruz kural ihlallerinde.

ayrıca sizin sözlük yazarlığını umursamamanız çok normal. benim çevremde de umursayan, yazar olmak isteyen sayısı az. umrunda olanların çoğu da sözlük'ten tanıştığım insanlar. kimi insan yazar olmayı çok umursuyor, kimisinin de aklına bile gelmiyor. şahsen ben de duyuru'da yazmayı daha çok umursayanlardanım ama sözlük yazarlığının da bir zararı yok, yararını daha çok görmüşlüğüm var.

senin entry'n neydi tam olarak?
edit: legal bence.

başlık : amcana pipini göster deyince masaya bırakan çocuk
entry : (bkz: şimdi sakin ol ve pipini yavaşça masanın üzerine bırak)

başlıkların çoğunda bir alex değil, hele bir otur soluklan yeğenim gibi bkzlar dolu onlar duruyor da benimki niye siliniyor anlamadım.

silinme nedeni : tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz değil

bkz olduğu için o silinmez. seninki 50 karakterden uzun ve bkz işlevi görmüyor. sebebi bu.

tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da "bkz değil"

bkz değil? e orada bkz vermişsin. bir mod gelsin de aydınlatsın burayı. bence hatalı silinmiş; ama bilmediğimiz bir şey çıkabilir altından. o yüzden yüzde yüz emin konuşamıyorum.
galadnikov nerelerde ki? burada olsa yazardı şimdiye.

edit: ben yazana dek cevap gelmiş.

daha önce çok fazla 50 karakteri geçen bkz da görmüştüm yerinde duran.

edit: bkz içerisinde görünmez bkz vermiştim bir de onu da söyleyeyim. daha önce silinme sebebi olduğunu duymadım, olabilir de belki?

geçen burada o 50 karakterli bkz sorusu soruldu. örnek değilse ya da tanım değilse gidiyormuş onlar.

50 karakteri geçen bişeyi (bkz: ) içine koysan da başka yere yönlendirmez seni. gördüysen ispiyonlanmıştır ama değerlendirilmemiştir. silinir onlar da.

bkz'ın amacı bkz içine yazdığın başlığıa yönlendirmek. sen bkz içine yazınca ve sığmayınca parça parça bölüp görünmez bkz yaparsan koyduğun (bkz: )'ın hiçbi anlamı kalmıyor. yazdığın şey de tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz olmadığına göre bundan silinmiş işte.

yönlendirmekten kastım gidilen başlığın altının dolu olması zorunluluğu değil. sadece bir link haline gelip sözlük içinde bir başlığa yönlendirebilmesi önemli olan.

@tepedeki psychedelic adam

sanki tüm bkzlar bir yere yönlendiriyor. zaten yönlendirilmeyen bkz da legal bildiğim kadarıyla. bkz içersinde yazanın illa başlığı olmasına gerek yok. neyse öğrenmiş olduk. teşekkür ettik.

geçerli bir bkz değil, başlığa gitmiyor karakter fazlasından..
refresh etmeyi unutmuşum tabi bir ton cevap gelmiş :)

ronaldo17, aşırı derecede hatalı düşünüyorsunuz. bkz'ların asıl amacı, bir başka başlığa yönlendirmek zaten. eğer bkz, başlık yönlendirme amacıyla kullanılmamışsa, yani bkz fasiliteleriyle günlük konuşma gibi şeyler yazılmışsa, bfik diye kişisel tarihçeye not düşülür zaten.

kuralları açıp okuyun lütfen.

bkz içinde yazan şey bkz'a dönüşüyorsa silinmez. bkz'a dönüşmüyorsa, diğer şartları sağlayıp sağlamadığına bakılır (tanım, örnek, vs), onlardan birini sağlıyorsa bkz'a dönüşüp dönüşmemesinin önemi yoktur. bkz değiltir ama tanımdır, örnektir. ha bunlardan biri de değilse silinir.

@deckard, asıl amacı illa ki yönlendirmektir ama yönelndirmesine de gerek yoktur diyorum benden önce ssg demiş zaten. (bkz: #317813)

@ kibritsuyu

bkz'da 50 karakter sınırı ihlali durumunda tanım ya da örnek olup olmadığına bakılır diyorsunuz yani? o zaman 50 karakteri geçmek direk olarak silinme sebebi değildir?

@ronaldo17

abi yukarda yazdım işte. edit olduğu için mi görmedin bilmiyorum. buraya yapıştırıyım yine.

bkz'ın amacı bkz içine yazdığın başlığıa yönlendirmek. sen bkz içine yazınca ve sığmayınca parça parça bölüp görünmez bkz yaparsan koyduğun (bkz: )'ın hiçbi anlamı kalmıyor. yazdığın şey de tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz olmadığına göre bundan silinmiş işte.

yönlendirmekten kastım gidilen başlığın altının dolu olması zorunluluğu değil. sadece bir link haline gelip sözlük içinde bir başlığa yönlendirebilmesi önemli olan.

mesela senin bkz içine yazdığın şey 50 karakteri geçtiği için başlık olamaz ve o bkz yokmuş gibi değerlendirildiğini dşünürsen şöyle bişey oluyor.
başlık : amcana pipini göster deyince masaya bırakan çocuk
entry : şimdi sakin ol ve pipini yavaşça masanın üzerine bırak
bu da tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz olmadığı için silinmiş.

sonuç olarak bkz içine tanım ya da örnek koyup 50 karakter sınırını ihlal edebiliriz.

ronaldo17, benim dediğim o değil fekat. başlığı olmayan bir şeye bkz verebilirsiniz pek tabii ki. fakat bu, bkz fasilitelerini abuse edebileceğiniz anlamına gelmiyor. bkz'ı nasıl verirsiniz? yine konuyla ilgili olabilecek bir şey olur vs. amenna. gidip de bir başlığa yorum yazıp, onu da bkz içerisine alarak legal etmeye çalışırsanız, o abuse dönüp dolaşıp kişisel tarihçenize eklenir. benim demek istediğim o.

ikinci tekil şahıs konuştuğuma bakmayın, genel olarak konuştum.

son yazdığın cevap ile ilgili olarak; (bkz: #15424694)

özetle,

bir bkz, konuyla ilgili okuyucuyu başka bir başlığa yönlendirme olmalı. eğer hedefteki başlık yok ise ve bkz fasiliteleriyle konuşma amacı gütmüyorsa da sorun yok. fakat bkz fasiliteleriyle konuşmaya çalışmak, abuse'a giriyor ve kişisel tarihçeye not olarak ekleniyor.

öte yandan, bir bkz çalışmıyorsa, bkz içerisinde olan cümlenin tanım, tanım devamı, örnek ya da alıntı olup olmadığına bakılır. eğer tanım, tanım devamı, alıntı ya da örnek kapsamına giriyorsa bkz, çalışmasa da silinmez. bir bkz neden çalışmaz?

* 50 karakterden uzundur (çünkü başlık limiti de 50 karakter)
* bkz içerisinde fazladan ` kullanılmıştır

başlık : amcana pipini göster deyince masaya bırakan çocuk
entry : (bkz: sakin olup pipisini masanın üstüne çıkarıp şaak diye vuran çocuk)

bu da 50 karakterden uzun. sözlükte bkz'a dönüşmez. ama silinmez mesela. çünkü içeriği tanımdır aynı zamanda. bkz çalışmasa da tanım olduğu için legaldir.

(bkz: takip edilesi twitter sayfaları)

twitter.com

twitter.com!/BenTekSizHepinz

tchibo'ya bak

al ikea'dan gitsin. 2 kişilik mis gibin.

evet silinir. binlerce yazar fıstık seviyordur muhtemelen hepsi aynı başlığa "fıstık severim" yazsa olur mu sence?

hayır bildiğim kadarıyla silinmiyor. çünkü orada gizli özne var. nedir? yazarın nicki. mesela yazarların doğumgünleri diye de bir başlık var. yazarların kan grupları var ki hayati öneme sahip bir başlık olabilir. e benimle aynı gün doğan adam benden önce yazdıysa ben yazamayacak mıyım? ya da hepi topu sekiz farklı kan grubu varken yüzlerce entry girmek için maymunluk mu etmeliyiz. hayır, orada gizli özne var. kibritsuyu fıstık sever. nawres fıstık sever gibi. farklı şeyler.

silinmez.
(bkz: #151892)

- aynisi yazilmi$ -

ba$lik: elma
1. cok guzel bir meyve (duzgun)
2. cok guzel bir meyve (hatali)
3. severim (duzgun)
4. severim (ba$ka yazar yazdiysa duzgun, ayni yazar yazdiysa hatali)

@tepedeki psychedelic adam;

silinmez demişsin ama örnekte hatalı diyor;

- aynisi yazilmi$ -

ba$lik: elma
1. cok guzel bir meyve (duzgun)
2. cok guzel bir meyve (hatali)

şimdi bu durumda ikinci entry silinmiyor mu? (farklı yazarların yazması halinde)

@mahallenin delisi,

"severim"deki -im kişi çekimi, birinci tekil şahıs için. yani "ben" = "yazar" oluyor ve "mahallenin delisi'nin sevdiği meyve", "psychedelic adam'ın sevdiği meyve" diye farklı okunuyor onlar. "çok güzel meyve"de öznel bir yargı olmasına rağmen kişi çekimi olmadığı için onlar aynı sayılıyor. nawres'in örneğinde de kişi çekimi olduğundan silinmiyor.

en güzel şarkılar diye bir başlık olsaydı ve iki yazar da "fıstık severim" diye örnek vermiş olsaydı (şarkı adı bu güya) ikincisi silinirdi.

aslında bu ayrımı en güzel, sözlük yazarlarının cep telefonu melodileri başlığında görebiliriz. o başlığın modlog'una bakın, döyzb gerekçesiyle silinenleri, hatalı ispiyon olarak geri dönenleri inceleyin, anlayacaksınız.

şu başlıklardan besleniyorum ben:

(bkz: bas gitarın aktif olarak çalındığı şarkılar)
(bkz: bas gitarda çalmaktan haz duyulan şarkılar)
(bkz: bas gitar aldırabilecek şarkılar)

lock it down youtube a yazarsan fast and furious tan belki seversin.

gerci bas gitar fln demissn bunu sevmessin heralde :)

şarkı değil de grup önereyim. gerçi neler dinlediğinizi söyleseydiniz daha iyi olurdu ama.

progressive rock'ta her zaman bas gitar açısından cevher var. rush, yes, dream theater, riverside falan.

mr.big var.

fusion olarak return to forever, weather report var.

caz olarak da charles mingus var.

"crash test dummies - god shuffled his feet" albümünü şiddetle tavsiye edebilirim. hata ettim bile.

(bkz: pendulum)

(bkz: la ballade de basse)

www.youtube.com

rhcp dinle.

bir de bas gitaristlerin solo albümleri var. gürol ağır baş'ın "bas şarkıları" adında 2 albümü var. bir de kamil erdem "a tale of bass" bunlara türkiye'den verebileceğim örnekler. ayrıca nurhat şensesli'nin bas çaldığı bütün albümleri dinleyebilirsin. laço tayfadan tut, çoğu jazzcıya, türkücüye-popçuya (tercih etmediğini söylemişsin ama olsun) hatta ve hatta bir şarkıda serdar öztop'a bile çalmış.

marcus miller var en basitinden yabancı olarak.

taksim meydan - bilgi santral'in ta içine giden okul servisi (öğrenci olup olmadığını sormuyorlar)

alternatif rota:
1) 4. levent metro durağı emniyetevleri çıkışı'ndan çıkın,
2) akabinde kağıthane tarafına giden beyaz lambalı minibüslere binin,
3) minibüsten de, sünnet köprüsü mü ne orada iniyorsunuz. indiğiniz yerde yüzünüzü minibüsün gittiği yöne doğru çevirin ve sağda kalan yola girin, işte orada ta orada içimizden bir yer...

taksim atatürk kültür merkezinin önünden servisler kalkıyor. ücretsizdir, öğrenci olup olmamanız fark etmez. rahatça en kestirme yoldan böyle gidersiniz. bilgi üniversitesinin araçları yalnızca santral'e gitmediği için araca binerken sorun, bu santral'e mi gidiyor diye.

vapurla eminönü'ne geçip oradan otobüsle rahatça gidebilirsiniz. otobüsün numarası aklıma gelmiyor ama eminönü - alibeyköy otobüsleri o güzergahta çalışıyor.

eminönü'nden 47, 47 ç, 47 e numaralı otobüsleri kullanabilirsiniz.

üniversiteye başladığım andan itibaren başarılı olduğum her durumda peyda olup, başarısız olduğum her durumda kayboldu ortadan. dört sene lisans, üç buçuk sene yüksek lisans ve bir sene iş bulana kadar geçen sekiz buçuk sene boyunca bir göründü bir kayboldu, ta ki çalışmaya, dolayısıyla para kazanıp aileme az çok katkıda bulunabilmeye başladığım an gerçek olarak hissettim ben bunu. okuduğum bölümle çok alakasız bir işte çalışıyorum, yaşım da 26.

çalışmak, para kazanmak, aileye yük olmamak,hatta katkıda bulunabilmek -ki bir işe yaramak diğer bir deyişle-, kendi ayakları üzerinde durabilmeye başlamak önemliymiş meğer şahsım adına az buçuk huzura ermek için.
en azından hayatımın aile ile ilgili kısmını hallettim, topu çıkarttım elimden, büyük ölçüde rahatladım.

25 yaşındayım daha da hiçbişeyin yola falan girdii yok. peder beim yaşımdayken ben 7 yaşındaymışım. aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyorum.

23 yaşımdan bu yana o his devam ediyor. O yaşa kadar üniversitedeydim, 1. sınıftan son sınıfa kadar evden (internet üzerinden) çalışıyordum. O yaşa kadar birkaç ilişki, bir büyük aşk, bir önemli rahatsızlık atlattım. Aşktan yana keyfim yerinde değilken işlerim daha iyi gitti, o dönem hiç baba parası yemedim (1 yıl kadar). Kadınım, kimse askere gitsin istemem. Dil bölümü okudum (İngilizce), serbest tercüman ve yerelleştirme uzmanıyım. Biraz Almanca biliyorum, son birkaç yıldır kendi kendime Rusça ve İsveççe öğrenmeye çalışıyorum.

Hayatın yola girmesi bence "her sene" olan bir şey. 23 yaş demiş olabilirim ama o aslında hayatımın yolunun ana hatlarını görebildiğim yaşım. Biraz da "hayat"tan kastın ne olduğuna bakar. Astroloji köşelerindeki gibi iş, aşk, aile, sağlık mıdır? Bir tanesi hiç olmadığı kadar iyi giderken ötekisinde hayati sorunlar olabilir. Hangisinin önemi bir diğerine feda edilmeli... "X olmadan asla"larımız farklı. Bu sene x sorunu çözülür, hah deriz hayatım yoluna giriyor. 60 yaşında hah emekli oldum artık hayatımı yaşayacağım'a kadar gider bu döngü.

Bu soruyu sorarken hangi yaş aralığının tam anlamıyla kendi ayakları üzerinde durmaya başladığını tespit etmeyi amaçladığınızı tahmin ediyorum. Soruyu gayet doğru sormuşsunuz: ...hissetmeye başladınız? Şahsen hala hissediyorum, hatta gece gece bir dilekte bulunayım iç döküyoruz madem, 2011 yazında herkesin hayatı hissettiğinden daha güzel olsun, "vay be" diyelim, "en güzel aşkı, en rahat işi, en eğlenceli arkadaş ve en huzurlu aile ortamını tattım sanıyordum ama bu yaz yoluna girdi".

Hadi bakalım dökülsün etektekiler :)

25 yaşındayım. hala hiçbişey yolunda deil. okul bu sene bitiyor. seneye hayalimdeki mesleğin okuluna gideceğim. şu anda hem çalışıyor hem okuyorum ayrıca nişanlıyım ama hiçbişey yoluna girmedi bence.

yaş 21.
2. üniversitedeyim. ilk üniversitede biraz "gencim yea" modunda takılırken, şimdi istanbul'un getirisi midir bilmem, ne sınıftakilerle ne de yurttakilerle adam akıllı takılıyorum. nedense saçma bir şekilde herkese "siz gezin tozun, birkaç yıla herşey sırtınıza binecek" modunda bakıyorum. görende 30'u geçip tüm hayatın yükü omzunda olan biri sanar beni. 16 yaşında hayatı çözdüğünü sanan kız'ın biraz büyük ve erkek modeli oldum galiba.

hem okuyum hem çalışıyorum bu defa. kimseye yük olmuyorum bu yüzden. sanırım bu sebeple "herşey benim omzumda" hissiyatını sık yaşayıp öyle bakar oldum olaylara.

kısaca ve özetle : bi skin yoluna girdiği yok. asosyalin el kitabı diye bi kitap yazacak kadar insanlarla alakasız, bir sevgili bulma ihtimali okulumu 4 yılda bitirebilmem kadar uzak, loserın teki oldum.

sanki bunu yazmayı bekliyormuşum, bir gaz günah çıkarttım sanki.

Yas 37, ikinci kariyerime iki yıl once başladım. Unı biter bitmez çalısmaya başladım, öğrenciyken de aileme cok yuk olmadım. Doktora yaptım, İngilizce-Almanca bilirim. Çince ve rusça öğrendim. HAyarımın hiçbir döneminde işlerin yolunda gittiğini düşünmedim. Sadece ilk isime başladığımda sanırım fixe oldu diye düşündüm, ama olmadıgını, olmayacağını asla bilemezddim. Sonra anladım ki, burası dünya ve kaygılar olmalı. Hiçbir zaman her şey yolunda diyemezsin, demek icin kendini tamamen kandirman gerekli. Heideger'di sanırım "insanı kaygıları hayatta tutar" diyen...

yaş 32, zengin olmadıkça hayat yoluna girmiyor. ben bunu öğrendim.

aslında tabi sormaya çalıştığın şeyi anlayabiliyorum. hayatı idame ettirmek vs. ancak hayat zaten hep yolunda (veya fempusayın dediği gibi asla yolunda değil-yuvarlanıp gidiyoruz), yani şimdi biri sana gelip şöyle çalışıyorum, böyle çocuğum var şu şekilde evlendim, hayatım tıkır tıkır rayında dese bile bir iki sene içinde bunların hepsi tepetaklak olabilir, tümüyle değişebilir. o yüzden hayatta öyle yaptım oldu bundan sonra artık hep böyle gibi bir durum pek olmuyor. insan sürekli kendine bir amaçlar koyuyor, paramı kazanayım herşey yoluna girecek, okul bitsin rayına oturucak filan diye ama bu durum gerçeklerle bağdaşmıyor bence. çünkü durumu dengelediğin an dengelenmesi gereken başka olaylar çıkıyor. o yüzden çok canını sıkma.
ben de hayatın ortası denilen bölgeye yakınım ama hayatım yolunda mı bilemiyorum. bundan bi kaç sene evvel evlenmenin, çocuk yapmanın bu yola girmek olduğunu düşünüyordum eh bunlar da olmayınca sanırım öbür boyu off track gezicem artık :) baktım ki yol mol yok. kafana göre takılıyosun işte..

insanlar şüpheci varlıklardır. ne olursa olsun her şey tam anlamıyla iyiye gidiyor diyemez bence. diyorsa da dışarı diyordur, içerisinde kendini kemiriyordur. sırf bu yüzden karma diye bi felsefe geliştirmiş insanoğlu. yaptığın kötülükler er ya da geç sana geri dönecek diye.

askerlik büyük sorun evet, hala yapmadım ben de (aralık 2010'da gidecektim, araya yüksek lisans girdi, buyur ettim ben de), yabancı dil kendiliğinden gelişiyor eğer sen öğrenmeye açıksan, bi de bol bol ingilizce kitap okuyun derim (stage 1 ve 2'lerden başlayın), şu an bir dergide çalışıyorum iyi bir pozisyondayım, bir şekilde hayat buralara itekledi beni de. internetten yazı yollayarak başladığım dergicilik kariyerime şimdi bir derginin yazı işleri sorumlusu olarak devam ediyorum. bunun olması için ise ekstra bir şey yapmadım, sadece işime odaklandım. anahtar cümle de bu zaten. yaptığın iş ne olursa olsun, odaklandığın zaman, ortaya çıkan sonuç ve sana uzun vadedeki getirileri senin beklediğinden daha iyi olabiliyor. hem de ekstra bir şey yapmadan, sadece yapman gerekeni yaparak.

şimdi dışarıdan bakıldığında "daha ne istiyorsun ulen gabon maymunu!" diyebilirsiniz bana. ama işte kazın ayağı öyle değil. hayatımın yoluna girmesi için daha önümde aşmam gereken engeller var. hiçbir zaman baba parası yiyemedim, hep kendimi idame ettirmek zorunda kaldım. artık birikim de yapıyorum. hepsini toplayınca aldığım maaş zaten anca yetiyor. buna rağmen okul ve işi devam ettirmeye çalışıyorum.

kendime bir hedef koydum, 28 yaşında (az kaldı lan :( ) bu hedefleri tutturamamışsam, hayatın b planına geçeceğim: ortalama yaşam formu. eh benim de hedefim b planına geçmemek haliyle.

ha bir de şöyle bir şey var, insanlar sürekli "işte şimdi silkinip kendime geleceğim ve hayatın tadını çıkaracağım" diye diye yaşlanıyor. bir bakıyorlar ki hayatlarının sonuna gelmişler ve o hep bekledikleri hayat aslında yok, yaşadıkları ve harcadıkları hayat var, fakat değerini bilemedikleri için kaygı dolu geçirmişlerdir (ben bu olayı nerede izledim ya, bir animede geçiyordu sanki). yani demem o ki, kaygı dolu da olsa hayat bunun ta kendisi zaten. sen, senin kendine yüklediğin/sana verilen sorumlulukları hiçbir ekstra çaba göstermeden eksiksiz yerine getirirsen zaten illa ki bir şeyler oluyor. şu çeyrek yüzyıllık hayatımda istikrar ve konsantrasyon en önemli kelimelermiş, onu anladım ben.

istiyorsun ki 30'undan sonra "wowww o yaşta hayatım değişti" diyelim. ama yok öyle bişey. sen, hayatı bir yol gibi, günleri yolculuk gibi, deneyim ve tecrübelerinide o yolda önüne çıkan madeni paralar gibi düşün. her gün 1 para topla. sen bunları yapınca zaten kaderden şikayet edemezsin. ayrıca hiç birşey yapmamak yada her zaman yanlış yapmak hayatını kontrol edemediğini düşündürür.

deckard son cümlen tam benlik olmuş. bende kendime 30 yaş sınırı koydum:D ama bir bk olmayacağını biliyorum.

24 yaşındayım ve daha uzuuunca bir süre hissedemeyeceğim.

23 yaşındayken okulu bitirdim. bitirir bitirmez önüme ilk gelen işte çalışmaya başladım. 25 yaşımda evlendim. daha iyi bir işte çalışmaya başladım, eşim iş kurmuştu evlenmeden önce, onu batırdı, falan filan. sonra, evlendikten 1 yıl sonra işler yoluna girdi. evimizi, arabamızı aldık, ay sonunu düşünmeden geçirebildiğimiz bir hayatımız vardı, v.s. ta ki çözemediğimiz sağlık problemleri ile karşılaşana kadar. şu anda maddi konuda sıkıntı yaşıyor sayılmazsak da elimizde avucumuzda ne varsa küçük bir umut için sağlığa harcıyoruz. diyeceğim, her şey her zaman tam olmuyor ama herkes için bu böyle olmaz tabi.
not: 30 yaşındayım, elektronik mühendisiyim.

şu an 25 sin mesela tamam 30 da herşey düzene girecek dersen. kafana öyle bir set çekersen. mental olarak ona odaklanır ve kendi kendini geriye atarsın. o yaşı beklemeye başlarsın ve o yaş geldiğinde mucizevi bir değişiklik olmaz. hayalkırıklığı daha büyük olur.

mantıklı bakarsan hayatın düzene girme yaşı diye birşey yok. olsaydı bile bu biyolojik bir fonksiyon olmadığı için. sarışın ırkta 21-22 yaş arası esmerlerde 23-24 diyemezdik.

hayatın düzene girmesi tamamen sana ve içinde yaşadığın şartlara bağlı bir durum.

yas 30 bi sikim yoluna girmis degil. yabanci dil okuldan geldiydi. makina muhendisiyim, santiyecilik yapiyorum, askerligi halledeli cok oldu, guzel para kazaniyorum ama isimin devamliligi yok, proje bitince yeni is aramam gerekiyor. zirt pirt ulke degistiriyorum, bi yerde en fazla 2 sene kalabiliyorum. yer yurt belli degil, memlekete donsem bu kadar para vermicekler, hem de bunca yillik santiye tecrubesini cope atip tekrar sifirdan baslamam gerekecek. calistigim cografyalar genellikle acayip sikindirik. sosyal hayatim genel olarak cok zayif. bu sekilde omrum curuyor, hic bisey stabil degil, zaman akip gidiyor. evlenmem lazim gibi hissediyorum, sanki bu herseyi cozecekmis gibi geliyor, bu herkes evleniyor baskisi degil, yalnizliktan biktigim icin boyle. ama karsima degecek biri cikmiyor. turk olsun gibi bi derdim kalmayali cok zaman olmus olmasina ragmen olmuyor olamiyor. bi yerlerde cok buyuk bi hata yaptik ama bakalim.

okula başladığımdan beri hayatım yolunda gidiyordu üniversite başladı ağzına sıçıldı. yaş 19 bu arada çok ciddiye alınacak bir vaka değil yani

hayatınızda bir şeylerin yoluna girdiğini, düzene oturduğunu kaç yaşlarınıza geldiğinizde hissetmeye başladınız?

33 yaşındayım daha öyle şeyleri rutin bir şekilde hissetmedim ve sanırım hissetme gerekliliğime de artık inanmıyorum. babalarımızın analarımızın dönemleri geçti artık. düzene oturmuş hayatların nasıl parçalandığını gördükçe de girmesin daha iyi der oldum..

o yaşa gelene kadar neler yaptınız, hangi yollardan geçtiniz? baba parası yemeğe devam mı ettiniz?

25 yaşımdan beri yemiyorum. hangi yollardan geçtimin cevabı uzun..ancak bildiğim şey seninle aynı kalibrede ki kadın ve erkeklerin yollarından geçmemek bazen çok akıllıca olabiliyor.

erkekseniz askerliği nasıl hallettiniz? yabancı dil için bir şeyler yaptınız mı? mesleğiniz nedir?

askerliği kısa dönem yaptım geçti. gene çağırsalar nah giderim. ama aradan çıktı iyi oldu. yabancı dil için okudum, dinledim iyi kötü çalıştım. yabancı dili olmayanların ne kadar zorlandıklarını ahancık gördüm.

öğrendiğim bir şey, abi sakin ol. olur. herşey olur. sakin ol demek git gebeş gebeş yat bi moka yarama demek değil. sakin ol, güzel güzel işine okuluna dersine bak. gelecek sen istemesende gelecek. önemli olan o geldiği zaman orada olabilmek sağlıklı bir bünye ile. çevrende ki bir çok malın nasıl bu yaşa gelip hayat kurduklarını düşün. senin yapmaman işin en büyük engel aslında bu gerginlik. uyu babacım geceleri..

şimdi hatırladım,

www.youtube.com

ingilizce. türkçe altyazı yok. bir şekilde anlayabilirsen çok rahatlatır.

eyırbas

eeğrbas. gibi bişey

eyırbas.

eyırbas +1

eğrbas.

eyırbas

ei(ı)rbas

eyırbas

doğrusu /eğhbüs/ gibi sanki bence.

Kolaylik olsun, boyle sozcuklerin nasil telafuz edildigi sozluklerde belirtilir. Ama kac kisi dogru okuyor tarzi bir anket varsa isler degisir elbette. Eirbas

orjinali fransızca aslında "eğrbüs" gibi okunuyor. ama ben ingilizce okunuşunu kullanıyorum "eğrbas" gibi.

şurda okunuşları daha belirgin:
www.forvo.com

o yumuşak g sesini nasıl çıkartıyorsunuz? aksan kasmanın mantığı ne? eyırbas diyince yabancılar gülüyor mu?

Eheh, bence macbook guzel bilgisayar ama cok pahali, ayni seyleri cok daha ucuz bir bilgisayarla yapabilirdiniz. programlama icin OSX'ten cok bir Linux distrosu uzerinde calismanizi, Photoshop konusunda ise ister Windows, ister OSX uzerinde calismanizin bir farki olmaz. Bilinenin aksine Intel mimarili Mac'lerin Photoshop performansinin Windowslu bilgisayarlar ile hicbir farki yok.

En onemlisi, bunlari yapabilmeniz icin i7 gibi guclu bir islemciye gerek yok, eski 6 senelik laptopum bile rahatca photoshop calistirabiliyor.

@tom riddle: dayi bana oneri veren arkadas da bisey bilmiyor herhalde. yani amacim yarin obur gun bi yerde bi pc konusu gecerse ben de 3-5 laf edebilecek bilgiye hasıl olabileyim.(-di)

Bu arada sorunuza cevap vermis olmadim. Programlama ve Photoshop icin oncelikle su an ne seviyede iseniz ona uygun kitaplar bulun, e-book olarak veya hard copy olarak. onlari okuya okuya ve zamanla kendinizi gelistirirsiniz. Kursa bence gerek yok, kitaplar gayet bilgilendirici. Ek olarak internet kaynaklari da var.

Onerim Java ogrenmeye calismaniz. Gayet kolay ve her platformda ayni sekilde rahatca calisabilen bir dil.

Macbook üzerinden photoshop öğrenebilirsiniz rahatça. ayrıca bir tablet alıp el yordamıyla çiziminizi geliştirebilirsiniz. hobi haline getirirseniz, bir süre sonra ortaya çok sağlam işler çıkarabilirsiniz. paranız boşa gitti diye üzülmeyin yani.

@deckard: parasinda degilim dostum, olmadi isine yarayacak bi ogrenciye falan hediye ederim, sorun degil. derdim bunun farki nedir, ne yapilir onu ogrenmek. daha dogrusu biseyler ogrenmek. valla sirf bi farki varmis diye, fiberoptik internet olmasina ragmen 9-10 saat ugrasarak komsumun wep ile sifrelenmis wi-fi sifresini kirdim. :) onu da herifler boy boy video hazirlamis, herseyi gostermis, yapmayani dovuyolar. oyle yani.

gerci bunu da baska bilgisayarda yapiyorlarmis. ee, nerede kaldi simdi macbook? butun olayi bu yanan isiklar, led ekran bi de atraksiyonlu isletim sistemi mi? bunun icin mi insanlar bu kadar para veriyor?

youtube'da ve diğer bazı sitelerde video tutorial lar var photoshop için çok güzel. ben kitaptan daha çok faydasını gördüm onların ama tabi kitabın yeri de ayrıdır. bu arada photoshop vs. bir dönem ilgilenip bırakınca hiç bir işe yaramaz. 3-4 yıl önce photoshop kursuna giden birisi bugün son versiyonuna bakınca kafası karışabilir. bildiği şeylerin de menülerde yeri ve ayarı değişmiş olabilir, yeni eklenen özelliklerden de bihaber olur. nankördür bu tarz programlar.

bilgisayarı satıyosan alırım yarı fiyatına :P

Evet, maalesef oyle. OSX, Linux'un eye-candy versiyonu yoksa zaten.

@mrtksn, 70 dolarlik iLife'in cuzi oldugu tartisilir bence. Bilgisayarla birlikte gelmese kim bilir kac kisi alirdi.

ya aslında 1 numaralı olay önündeki makeine değil sensin. mesela müzikal bir yeteneğin vardır ve bir tane de midi klavye şu şekilde alıp yardırabilirsin

www.youtube.com

Şöyle bişi var ama, bilemedim? nargile tütünü normal sarılıp içilebilirmi?

aktarzane.com

nargile tutunu islak olur, sarilip icilmez.

pipo tutunu nasil acaba, bazen denk geliyo pipo icen birileri, cok super kokulari oluyor.

yok yok nargile tütünü değil,nargile tütünü kolay bulunabilen bir şey ama sarma sigarada aromalı tütün bulunmuyor,en azından ben bulamadım.var mı bu aromalı tütün ismini ve nerde satıldığını bilen ?

old holborn var, rom aromalı tütün. istanbul'da bulunuyor bu sarma tütüncülerde. kavun değil ama aromalı bi şey o da. belki hoşunuza gider.

4. levent'in neresinde oturuyorsun? ben yenilevent'teyim mesela ve bizim sokaktan geçiyor superonline fiber kablo, fakat abonelikleri kabul etmiyorlar henüz :(

Yenilevent :) Komsuymusuz... Peki o zaman ttnete el mahkum mu desek? :) daha iyi bir alternatif yok zannimca

heheh, hakkaten :)

yenilevent'in kendi içinde de değişiyor. site içerisindeysen fiber servisi veriliyor. basın sitesi, hukukçular, armakent, koza vs. oyak sitesi'ndeysen (1'den 40'a kadar olan bloklardan biri), fiber servisi verilmiyor henüz. gerekçe de, merkezi site yönetimi yerine kooperatife bağlı olmamızmış. faşikler işte :/

telefon edip sorun. veya internet sitesinde bina ismine kadar var bilgi.

aykırıdır. "tanım tanım devamı örnek alıntı ya da bkz değil" gerekçesiyle silinir.

aykırı değil, eğer tanım, tanım devamı veya örnek içeriyorsa.
edit: beklenen örnek de deckard'dan geldi:)

şu örneği inceleyin: (bkz: #15424694)

değildir yahu. ne aykırısı.

bakınız özelliğini kaybeder sadece, yoksa hiçbir sorun teşkil etmez.

Eskiden bkz fasilitesinin hatali kullanimi denilerek siliniyordu benim silinmisti bi tane sonradan bu kural kalkti

bkz'a dönüşmemiş hali ile tanım veya örnek oluyorsa legaldir.

o haliyle tanım veya örnek olmuyorsa formata aykırıdır, silinir.

örnek de vereyim, kafanızda canlansın. sol frame'den alıyorum hepsini.

başlık: biletix'ten maç bileti almak

1. (bkz: yavaş yavaş delirdim kimse fark etmedi)

bu silinmez. çünkü bkz.'dır. alakalı veya alakasız olabilir.

2. (bkz: yavaş yavaş delirdim, amcam fark etti ama o da kimseye bir şey söylemedi)

bu silinir. bkz çalışmadığı için değil, içinde yazan şey başlığa bir tanım, örnek, olmadığı için silinir. bkz çalışsaydı silinmezdi. çünkü yazılan şey tanım VEYA örnek VEYA alıntı VEYA bkz olmak zorunda.

3. (bkz: türkiye'de internet üzerinde yapılması en zor olan iş)

bu bkz da 50 karakterden fazla olduğu için çalışmaz. ama bu entry silinmez. çünkü bkz çalışmamakla birlikte, içinde yazan şey tanımdır.

bu arada duyuru karakyer saymadığı için hepsi bkz gibi görünüyor. 2 ve 3 numaralar sözlükte bkz olarak gözükmez, bkz'a dönüşüp linklenmez)

tonight show'da iken bir gün arayla deniyordu, yine aynı şekilde veriyorlardır diye düşünüyorum. real time veremezler çünkü bir de çevirisi var.

Dünkü bölümde "dün gece super bowl vardı" dediğine göre bir hafta.

evet, tam 1 hafta arayla yayınlanıyor bizde. 7 ocak'taki bölümünde "bugün 2010'un son günü" demişti.

www.youtube.com

@deckard sağ olasın lakin kriterlerden olan en azından yüzlerce kişi tarafından söyleniyor olmayı karşılamıyor ki bu. yoksa bir ulusal marş dinleyecek olsam SSCB Ulusal Marşını dinlerdim. hatta dur dinleyeyim :)

sağ olasın yine de.

(bkz: #20447257)

başka yok mu şöyle playlist yapabileceğim?

sos cagon

www.youtube.com


horto magiko

www.youtube.com


ünlü konser, live in milan, enjoy the silence

www.youtube.com

www.youtube.com

oradaki kelimelerin harfleri qr kodlarıyla birlikte çeşitli insanlara dağıtılacak. bu qr kodlarını çözdükçe (tag'ledikçe) o kelimelerden biri ortaya çıkacak. işte tüm harfleri en hızlı tag'leyen kişi 100 tl'yi cepleyecek.

he ama o wap ekranı cep telefonu falan filan, görünce öğrenicez :/

hosteslerin uzerine yapistirlacak qr kodlarina nasil tiklayacaz harbiden?

bir de qr code okuyabilen telefonlar var, onlar direkt okuyabilir? bi sikim anlamadim.

reader.kaywa.com bunla halletmeyi düşünüyorum ben. başka bi yol varsa, bilen beri gelsin sldkfj

düdüt: nawres'de "herkese benden bira" diyecek potansiyel görüyorum lksjfjkl

android telefonlarda da var qr barcode reader diye bi program indiriyorsun, okuyor hemen. ben de var, okuturum parami, sonra zaten kazanan bi daha giremiyomus yarismaya, veririm hayrima fakir fukaraya.

edit: herkese benden bira, sakirtlere yok.

buyrun?

cnbc-e dizi ve filmler için
uykusuz ve penguen gülerken düşünmek için jfskjfskj
babylon etkinlikler için

newsweek turkiye yi takip ediyodum. gercekten duzgun habercilik yaptiklari, bazen hic duymadigim seyleri konu edindikleri, gundemle ilgili yada yakin zamanda gundeme oturacak konularla ilgili ayrintili haber verdikleri icin. ama kapandi:(
Bir+Bir i takip ediyorum ama kafalarina gore cikariyolar dergiyi:) guzel rop. derlemeleri oluyor. cok tanimadigim tipleri aa iyilermis diye onlarla kesfedebiliyorum.
uykusuz penguen express de ara ara aldigim dergiler. bazen de ekonomi dergileri aliyorum, sadece ne yaptiklarina bakmak icin.

altyazı

sinema icin.

sektirmeden uykusuz, penguen, sevdiğim çizerlerden dolayı.

uykusuz, penguen.
severim kendilerini de ondan:)

newtech'i takip ediyorum, bünyesinde çalıştığım için :/

siz de takip edin bence :/

maison française - çünkü bayılıyorum içindeki tasarımlara.

Chip - ciddi bir pc ve teknoloji dergisi olduğundan

altyazı.

ne indireyim diye düşünürken yardımcı olması için.

Para, Ekonomist Yakında bir bankanın mülakatına gireceğim için. Ekonomiden haberim olsun az çok diye.

Sinema ve Altyazı -> Sinemayla ciddi biçimde ilgilendiğim için... (Eskiden Empire Türkiye vardı canavar gibi, kapandı)

Uykusuz -> Bayıldığım bütün yazar ve çizerler bir arada olduğu için...

güncel hukuk dergisi (hukuki gelişmeleri takip etmek için)
cnbc-e ( hediyelerini seviyorum ayrıca dizi ve filmler için)

uykusuz, sebep: umut sarikaya.

bloomberg markets, lokal yayınlarda olmayan finans haberlerini verdiği için..

bant ve altyazı. muzik ve sinema (cok entelim sanat)

car - icerik guzel. arada konusuna gore atlas ya da ng.

anket var sanirim,
boxer - nedensiz. 2006 eylülden beri biriktirdigim icin koleksiyon gibi oldu, ama birakirim yakinda.

mediacat ve marketing türkiye; alakalı olduğum sektörü takip etmem gerektiği için.
uykusuz; boş zamanlarımda eğlencelik.

hazır anket bulmuşken atlıyayım.

atlas, national geographic, ntv tarih, ntv bilim, pengueni uykusuz

günlük olanları sallamasyon da genel bilgileri gayet tutuyor. sözlükte terazi burcu erkeği'ni hayretler içinde okumuştum. okuyana kadar ben de hiç inanmıyordum. kendi burcunun başlığını bir oku, kendin karar ver.

kendi burcunun başlığını okumadan önce başka burcun başlığını oku; genellikle herkese uyabilecek şeyler yazılıyor.
bence bir gerçekliği var ama (eskiden ben de farklı düşünüyordum).

bütün burçlara herkese uyabilecek genel geçer özelikler serpiştirilmiş. hangisine baksan kendine uyan bir şeyler vardır mutlaka. ben inanmıyorum, boş işler bunlar.

(bkz: barnum etkisi)

hepsi yalan.

(bkz: astrolojinin dayandığı fiziksel gerçekler/@deckard)

astronomi ile bir iki belgesel seyredersen burçların saçmalığının farkına varırsın.

şu anki burç olayları biraz saçma evet ama doğum saatinde gökcisimlerinin konumları kişinin yapısını etkiliyor, bu bi çok inanışta da var, desteklenmiş. hatta bi belgesel de izlemiştim bu konuda. ismini hatırlarsam yazarım.

oradaki nick nedir diyeceğim ama uçmuşsunuz o belli.

orda da laportagringo

çaylak entry'leriniz değerlendirilmeye alınmış ve formata hakim olmadığınıza karar verilmiş. haliyle uçurulmuşsunuz.

laportagringo
leyla çaylak

iyi uçuşlar..

leyla çaylak dediği entryler yüzünden mi oluyodu ?

entryler dışında, çifte hesaptan ucuryolar bi tek onda da leyla yazıyo hepsi aynı yola cıkıyo sonuc olarak

bana entry'leriniz sorunsuz geldi. düzelttim durumunuzu.

teşekkürler. yalnız silindi diye aynı mail adresinden yeni hesap aldım onu nasıl yapcaz ?

diğer nick'i mesaj atın bana.

anket serbest ancak mekruhtur.

anket başlıklar garbage entry cennetidir, pek kimseye faydası yoktur genelde.

en güzel meyve başlığına biri elma yazar diğeri armut yazar falan, ee yani. halbuki elma başlığına elmayı öven bir kaside bir manzume falan yazsa daha güzel olur.

anket başlıklara entry girmek, kapsamlı araştırma yapmayı, bilgi birikiminden yararlanmayı vs. gerektirmiyor. adam anket ile ilgili aklına gelen ilk kavramı örnek olarak yazıyor.

bişeyin tersini söyleyerek dalga geçmek ironi oluyo, mesela bütün türkçe sınavlarından 1 almış bi çocuk için "ahmet'in türkçesi süperdir yaaa o anlatsın bize türkçe ustası o" filan dersem ironi yapmış oluyorum, hepimiz gülüyoruz ehehehe filan diye

gülsem mi? ağlasam mı?

illa konuşarak ironi yapılmak zorunda değil. bazen, durumlar da ironi içerebiliyor.

mesela allen carr diye bi adam vardı. yıllarca sigaraya karşı savaştı, insanlara "akciğer kanseri olursunuz mazallah" dedi dedi, kendisi onlarca yıldır sigara içmediği halde akciğer kanserinden gitti. ironi budur işte.

kinaye'ye benzetebilirsin ancak kinaye daha çok ince alay için kullanılıyor, kinayenin daha geneli ayronidir, ironidir.

segway'in sahibinin segway tarafından öldürülmüş olmasıda ironik olabilir.

ingilizce öğretmeni olup ingilizce bilmemek, bilgisayar mühendisi olup da format atmayı bilmemek gibi...

sen zirveyi aç, ilgi kendiliğinden gelir zaten böyle bi olaya.

x box natal project.. prototip sadece $imdilik

heryerde satılıyor.prototip falan deil.350 liraya var.bir sürüde oyunu çıktı piyasaya

Natal Projesi olarak çıkmıştı ortaya ilk. şimdilerde Kinect adı altında Xbox 360 eklentisi olarak satılıyor. Kinect'i çalıştırmak için Xbox 360 sahibi olmanız şart.

prototip mi :) evde var be kinect adı. amazon.com dan getirtim.

bunun pornosu da cıkar mi...
heyecanlandim lan :))

denizin altindaki daglari bayirlari yuksekligi de gosteriyor heralde?

onlar dalga değil ki? nasıl ki suüstü coğrafyanın yükseklik belirtileri varsa, denizlerin de var.

enerji üretiminin özelleştirmesini örtpas etmek için olabilir belki

dincilere malzeme oldu. bu vasıtayla kendileri gibi olmayan birini yargılamak ve aşağılamak için fırsat buldular. buna bağlı olarak da başka bir kitle <sana ne lan yarraam?> mealinde şeyler yazdı karşılık olarak, tartışma büyüdü. yani mesele bir insanın ölmesinden ziyade onun yaşam tarzını beğenmeyen, çekemeyen insanların şahlanması.

bu arada ölümünde de şüpheli bir şeyler var, adamın ambulans çağırmayıp dışarı çıkması filan garip şeyler.

iyi rating getiriyor?

bi yerde enflasyon oranı haberi, diğer yerde defne joy ile ilgili bi haber. okurlar hangisine daha çok tıklar?

Dincilere malzeme oldu olmasına da, çoğu dinci gazete haberi ilk sayfadan bile vermemiş. Habervaktim.com'u açamıyorum, açılsa bakıcam arşive ne kadar yer ayırmışlar diye. Bu işi bu kadar abartan Habertürk. Diğer ideoloji-spesifik olmayan gazeteler de "onlar veriyor, biz de verelim" diye bir gazla doldurdular sitelerini.

İyi rating getiriyor tamam da, bütün sayfayı Defne haberiyle doldurmanın gereği nedir? 2-3 tane koyunca da getirir ratingini. Yamuluyor muyum?

Acaba bu ara ülke içi gündem biraz durgun diye mi böyle yaptılar? Malum bizim medya hareketliliği sever.

dedikodudan aşırı zevk alan bi toplumuz, başkası napmış kimle yatmış kalkmış bunları öğrenmek bizi delicesine mutlu ediyor niyeyse
kocasını mı aldatmış, çok mu sarhoşmuş uyuşturucu kullanmış mı ah bi de bebeği varmış, ama ya kocası noolcak falan filan
esra ceyhanlar müge anlılar neden bu kadar rating alıyorsa defne joy un ölümü de o yüzden bu kadar rating alıyor
hem de alkol meselesinin zaten gündemde olduğu şu günlerde ekstra süper malzeme oldu..

Özellikle "Bir iş için lazım" programıyla (hani yarım saat içinde bir şey filan istediği program) bayağı popüler olmuştu, halkın tanıdığı bir ekran yüzü olduğu için ilgi çekmesi normal. Ölümünde karşılaşılan sıradışı şeyler olmasaydı da, ne bileyim evinde otururken ölseydi de aynı şekilde olacağını sanıyorum.

kafandaki tüm soruların cevabı; hiçbir şey olmaz.

30 gün dediği, 30 kullanım günü var demek. ama tabii illa ki bir üst limiti vardır kullanmak için. gidip de 10 gün kullanıp, geri kalanı için 1 yıl bekleme.

yıllardır duşa lensle giriyorum, bir sorununu görmedim. zaten lens düşseydi de göremezdim (bu saatte böyle).

gözlerinizde yanma ve kuruma yaratana kadar, lensleri istediğiniz sıklıkla kullanabilirsiniz. ama solüsyonu iyi kullanmak gerek. yani cimri olmayın solüsyon konusunda. ben demesela sizin kullandığınız gibi kullanıyorum lensleri (haftada 1-2 kez), ama mesela daha az sıklıkla kullanacaksam bir zaman, arada solüsyonlarını yeniliyorum falan.. bir de "no rubbing!" falan yazıyor heyecanla solüsyonların üzerinde ama ben gene de lens kabına koymadan önce kendilerini gayet nazikçe serçe parmağımın ucuyla, solüsyon yardımıyla ovalayıp koyuyorum, 2-3 ay civarı bile kullanabiliyorum o şekilde.

Duşa girebilirsiniz ama su direk olarak gözünüze gelmesin o zaman çıkabiliyor veya kayabiliyor,yıkanırken de dikkatli olun gözünüzü ovuşturmayın.
Su yukarıdan akarken kirpikleriniz yeterince korur gözünüzü.Yüzünüze su tutarken de gözlerinizi kapatırsınız.
Yaklaşık 7-8 yıldır lens kullanıyorum.Lensle yapmadığım günlük aktivite kalmadı desem yeridir :)

ömrü 30 gün diyil. 20 (yirmi) yıllık lens kullanıcısıyım. doktorum da 20 yıldır aynı. lenslerin aslında bir diyil iki ay kullanılabileceği tüyosunu vermişti, hatta benim gibi titiz kullanan birine üç aya kadar yolu olduğunu söylemişti. öyle de oldu.

gece lensle yatmayarak, çıkarırken elleri iyice yıkayarak (evet bunu yapmayanlar var) ve her gün solüsyonu tazeleyerek (bunu da yapmayanlar var) üç ay kullanıldığına delil kendim oluyorum.

zaten kuruma, hafif batma filan başlar zamanı geçirince.

duşa ve denize giriyorum, hiç sıkıntı yaşamadım.

solüsyonda dursa bile 3 günde bir falan solüsyonu yenileyin.

duşa, denize girmek tavsiye edilmez ama su kaçırmadığınız sürece pek problem olmaz.

rahatlamak istiyorsanız iletişimden mesaj atın, ama geri dönüşü kesinlikle olmayacaktır onu da bilin, nick'inizi verirseniz geçmişinize bir bakarız.

entrylerimi de silmişler sağ olsunlar.
leyla olmuşum anlayacağın.

ne yazık ki uçururken uyarı yapmıyorlar :(

"yazdığım şeyin sözlük formatına aykırı olmadığı da aşikar"

bu kadar eminseniz, yazdığınız şeyi bizimle paylaşın ya da nick'inizi söyleyin biz bakalım.

uçurulmama sebep olan,
pelin batur başlığa girdiğim şu entry:

ne işin var orda diye sormak istediğim dişi.
www.bolununsesi.com

zamanın ötesinden gelen edit: kız o kadar da güzel değil lan ayrıca.

bunda sözlük formatına aykırı olan nedir?

bu entry yüzünden uçtuğunuza emin misiniz?

siz sözlügü başka birseyle karistiriyorsunuz kesin. bir bardak su icin üstüne, hak arama heyecaninizi yitirmeyin.

evet gelen mail'de entry numarası da verilmişti. entrylerim silinmeden baktım referans entry bu idi. yedeklerden baktığımda da...

28.01.2011 22:21:00 [kaydı silindi] dedirtenci #21853416

tamam işte, dedirtenden uçmuşsunuz. (bkz: #12527503)

yuh yani millet sözlükte her türlü küfrü ediyor, adam "diye sormak istediğim kişi" yazdı diye mi uçmuş... pes.

dedirten sözlük formatına aykırı değil ama artık durmadan yeni yazar alındığı için müsamaha gösterilmiyor.

@letranger olayın küfürle filan alakası yok, yeni alınan yazarlara uyarı yapmak için her gün olay ışığı yanıyor. gına geldi artık uyarıları okumaktan.

hala sözlüğü anlayamayanlar, "millet her küfrü ediyor, bunu demiş de ne olmuş" diyerek, formata hakim olmadıklarını gösterip, bunun hakaret sanıldığını falan zannediyor.

basbayağı dedirten bu. ilk seferde uçurmaz belki ama yeni bir yazar apınca da affedilmyior zira yetmiş kere söylendi. sözlükte sonuna "dedirten kişi", "diye sorduğum dişi" diyerek her şeyi yazabilirsiniz. aynı başlığa "seni de görünce canım patlıcan musakka çekti diye söylediği kişi" yazsanız da olur mesela. ama ne olur? çöp olur.

@sabac, tarihçenizdeki tek not bu mu?

@kibritsuyu okuduğumuzu anladık mı? yaptırıcam şimdi küfür gibi olacak. herhalde biliyoruz aradaki farkı, formatı da biliyorum ama derdim şu, dedirten kulağa boktan da gelse benim gözümde her allahın günü, sexiest, ırkçı, hakaretamiz bin türlü entry götümüze girmezken, böyle küçük format kurallarından yazar uçuyor. adaletsizlik.

@ocanal

geri donusu kesinlikle olmayacaktir gib bir sey soyleyemezsiniz cunku geri donusu oluyor. tabi ki makul gerekceler bildirmeniz gerekir. kendimden biliyorum.

Tarihcenizde bu dedirtenin yaninda bir bfik var. Ayrica entry silinme istatistiklerinden de herkesin gorebilecegi gibi bir entry'niz format, bir entry'niz de alinti ornek olmadigi halde turkce degil gerekcesi ile silinmis. Ucmaniza sebep olan seyin bir tane dedirten entry'si olmadigininin sizin de farkinda olmaniz gerekli.

eheh abi bütün temel hatalardan birer tane yapmışsın görünüşe göre.

letranger: Formata uygun olan her şey sözlük dahilinde kalır. Hukuken sakıncalı olduğu düşünülen entry'ler de, üniversitelerin hukuk fakültelerinden mezun olmuş ve hukuku sizden ve benden çok çok iyi bilen insanların değerlendirmesiyle sonuca bağlanır. "Bu nasıl silinmez? Bu yazar nasıl uçmadı?" diyorsanız, entry'leri hukuken sakıncalı bulunmamıştır. Ondan yazardır hâlâ. Şu anki uygulamayı uygun bulmuyorsanız da sorunu hukukta aramanız gerekiyor sanırım.

Ayrıca şunu söylemekten ben yoruldum ama, tekrar söylemek isterim: Bir yazarın "Tek entry'mle sözlükten uçtum" açıklaması çoğu zaman doğru değildir. Çünkü, ortada bir de tarihçe denen şey vardır ve bu tarihçeyi entry sildirmediği hâlde yazarı en kısa yoldan uçurtacak şeyler de doldurabilir. Bunlardan birkaçı (aklıma geldiği kadarıyla):

özensiz başlık, aramadan başlık, bfik, dedirten, forum vs.

Böyle değerlendirin lütfen tarihçeleri. Ben gerçekten "Görmediğiniz şeyler vardır. İtirazınızı yapın ama, yargısız infaz yapmayın" demekten yoruldum. Gerçekten yoruldum.

aha liseli detected.

kimin adına soruyorsun entryde onu çok merak ettim(kendi adına sorman dogrudan silmek için sebep zaten). zira entry hiç bilgi içermiyor. mesela pelin batur'un etek boyuyla ilgili bi entry yazsaydın uçmazdın.

bize pelin batur ile ilgili bilgi ver :)

o soruyu hepimiz soruyoruz zaten.

@nuage: bizim kimdir nedir'den görebildiğimizin dışında, sadece moderatörlerin görebildiği bir tarihçe hala var mı? yoksa tek tarihçe o bizim de görebildiğimiz olan yer mi?

kibritsuyu: Siz ne kadar görüyorsanız biz de o kadar görüyoruz. Sizin görebildiğiniz şeyler dışında bir şey yazmıyor tarihçede. Yazsaydı eğer, bir anlamı olmazdı tarihçenin bence.

iletişime mail attım, geri dönüş için hiç bir şans yok mudur gerçekten? *sigh*

yok, dedirten en büyük suç sözlükte.

iletişimden cevap geleceğini sanmam. daha neyle iletişime geçeceksiniz onu da anlamadım 2 tane moderatör cevap yazmış.

nuage: ben de hukuk okudum yani en az onlar kadar neyin suç olduğunu neyin olmadığını biliyorum. müsterih olunuz. hukuk nereden baktığınızla ilgili bir şey tamamen. bir tane hukuk yok. bir tane yasa var ve onu yorumlayan binlerce savcı hakim var. o yüzden ben namuslu bir savcı olsam ekşi sözlük dahil türkiye menşeili binlerce web sitesindeki suçları tck 301'den ve tck 216'dan dava ederim... ama dediğim gibi maalesef türkiye'de her şey tersten işliyor. adam kalkıp türkiye'deki bir etnisite hakkında ağza alınmayacak şeyler yazıyor ve bu ifade hürriyeti oluyor... bunun adı bence başka bir şey de yazmayayım şimdi.

www.eksisozluk.com bu mu acep?

#21785506 bu mu ki? az önce yanlış link verdim sildim.

tek cevabı yok o saydıklarının hepsi masal dediğin google v.s.

ben birisinden duydum. başka 20-30 kişiye de söyledim. başka bir yerde duymamışlar ben söyleyene kadar. noldu şimid kulaktan kulağa olmadı mı?

google.

google'da ne ararsam ekşi çıkıyordu, ne lan bu böyle dedim, üye oldum. sonra insanlara tavsiye ettim. bu şekilde de çok olmuştur tahminim.

o zamanlar bilgisayar dergilerinde ayın siteleri gibi bir bölüm olurdu eksi orada çıkıp dururdu. eksi olsun itiraf.com biraz da böyle yayıldılar gibi me geliyor. bir de başka site yoktu.

kulaktan kulağa. özellikle üniversite ortamında ondan buna yayıldı bence.

ilginçtir ki facebook'un popüler olma hikayesini ekşi sözlük'ünkine benzetiyorum ben hep. kapalı bir komünite olarak başlayan bu iki ortam, kulaktan kulağa yayılarak fenomen haline geldi. sonrasında alternatif medyada kendisine sağlam yer edinerek büyük sükse gerçekleştirdi.

kesin cevap olmasa da, fikir vermesi açısından;

(bkz: ekşi sözlükle tanışma şekilleri)
(bkz: yazarların ekşi sözlükle tanışma hikayeleri)

carrefour ve migros'larda "popz" adıyla satılıyor mikrodalga için patlamış mısır. tereyağlısı süperdir...

belki macro center'da...

yanlış hatırlamıyorsam d&r kanyon şubesi'nde böyle bir şey gördüm ben.

metro alışveriş merkezinde var

yediğin en güzel mısır olmasının sebebi tereyağı. normal tencerede mısırı patlat üzerine eritilmiş tereyağı dök. gavur tereyağı aroması bile satıyor mısır için.

A101'de mikrodalgaya konan mısırlardan var. Bence güzel ama katı yağ hep işte.

d&r beylikdüzü şubesinde bende patlamış mısır gördüm mikrodalga için olan. ama ismini unuttum

13 Bankers : The Wall Street Takeover and the Next Financial Meltdown

Bunun güzel olduğunu duymuştum..

www.pandora.com.tr

finansçı olmayanlar için finans (dr. hakan özerol)

Ali Perşembe'nin "Teknik Analiz mi Dedin, Hadi Canım Sen de" serisi vardı 4 kitaplık. Güzel olduğunu söylüyorlar..