Ekşi Duyuru

Berlin çevresinde en önemli film okulları Babelsberg (Potsdam şehrinde) ve DFFB'dir.

www.dffb.de

aramayi almanca yapman lazim.

almanya'da ısrarcıysan bauhaus (tasarımın başına gelen en büyük kötülüktür bana kalırsa bauhaus ve minimalizm!) diyorum yakın bölümler var media çalışmaları,grafik tasarım v.s. bana soracak olursan 2 okul vardır hareket sanatlarında nam salmış biri gobelins (fransa) diğeri royal college of art (britanya) festival-ödül sil süpür yapıyorlar,sektöre iş yapıyorlar.tabi ki kişisel beceri,vizyon,öngörü v.b. unsurlar yok mu var elbette ama tercih etsem sabahçı gobelins öğlenci rcoa :)

35mm negatif taramadan bahsediyorsanız yapan çok az yer kaldı, fotoev yapıyordu bir dönem. basılı fotoğrafları dijitale aktarmaksa yüksek kalite tarama yapabilen herkes yapabilir ama "yüksek kalite" algısı çok farklı tabi. 300-600dpi tarama yeterli ise copy centerlar dahi yapabilirler

Tripod Foto yapıyor. Poz başına ₺1.5 idi sanırım.

1 tb wd my passport ultra var memnunum. 2 tb modelleri vardı hatırladığım kadarıyla.

1 tb tosh var memnunum.

WD tavsiye ederim, eğer masabaşı iş ise 3.5" (adaptörlü) tavsiye ederim, çünkü masaya koyuyorsun bir daha yeri değişmiyor sabit kalıyor. Mekanik diskler hareket etmezse çok daha uzun ömürlü oluyorlar yani başına bir iş gelme olasılığı çok daha az oluyor. Durduk yere giden disk de illa ki var ama yazayım dedim.

Seagate'lerin okuma yazma ömürleri daha kısa diye biliyorum. Depolama için tavsiye ediliyor. Boyutu artırmak için daha fazla katmanlı farklı teknolojili disk yapıyorlar o da ömrü etkiliyor diye okumuştum. Ama 2TB olanlar öyle olmayabilir. Benim dediklerim 6-8-10tb falan.

diskler genelde ntfs geliyor. Mac'e göre formatlarsın, "exfat" yaparsan hem mac hem windowsta kullanabilirsin.

Mac'e özel diye satılan diskler thunderbolt bağlantılı falan oluyordu. Çok daha pahalı oluyorlar ama çok hız istiyorum dersen bakarsın.

wd diyorum.

seagate den uzak dur. hepsi elimde kaldı.

belgeseli bilmiyorum ama olsa olsa “ayia napa”’dir

eksisozluk.com

o serilerin 10%u gerçek, kalanı kurgu, abartı. Karşılıklı win win durumu, tatil acenteleri jet2, thomas cook, şehrin belediyesi birbirlerine paraları yediriryor. belgesel çekiyorlar bölgeye turist çekmek için. Turist dediğim de liseli ergenler.

duyuyorum. çok istediğim bir konsere çeşitli sebeplerle gidemedim. içime oturdu.

Duyuyorum:

- Sporu bırakalı çok oldu. her gün başlayacağım diyorum, yapamıyorum.

- Sigarayı bırakacağım diyorum, yapamıyorum.

- Eski müreffeh zamanlarımda her haftasonumu ormandaki sokak köpeklerini beslemekle geçirirdim. Maddi durumlar düzelse de her hafta yine yapsam diyorum, yapamıyorum. En çok buna vicdan azabı çekiyorum.

Ders çalışmadığım zaman duyuyorum...

www.youtube.com

Şapka satan mağazalardan rica edebilirsiniz ya da internete kafa mankeni veya şapka mankeni yazarak bulabilirsiniz.

skechers deri versiyonlara bakın

Bence bu kadar bu vidyo, belli yani bu kadarlık olduğu. Ama ortam sahiden şampiyonlar ligiymiş :D

hocam video altyazılı orjinalini bulsam tamamdır

@douglas

www.youtube.com

*orijinal bu

yoktur

vardır

3 ay wat ile kaldın, sonra ne yapacaksın? Arkadaşın onu da söyledi mi?

Senelik 8k euro sağlayabilecek durumdaysanız eğer Almanya'yı bir araştırın. Burada 3-6 ay içerisinde b1 seviyesine gelirseniz şartlı kabul alarak Almanya'da önce Almanca sonra da normal öğrenime devam edebilirsiniz.

senelik 8k euro sağlayamam.

Her şeyi tehlikeye atma 2 sene daha sık dişini ingilizce öğren sonra gidersin iş başvurusu yapıp.

evs denen programı araştır bi. gidip bi avrupa ülkesinde 1 sene takıl, olanaklara bak.

Yolu yarılamışsın, çok öyle ayakları yete basan biri de değilsin. Dimyata pirince giderken evdeki bulgur da wtf olur sonra. Harcını yatır, ne istediğine karar ver, iyice araştır.

ilk once buradaki okulunu bitir sonra nabıyosan yap. bosa hayal kurma. parasız sıfırdan yurtdısında üniversiteye başlama hayalleri kurmak akıl kârı değil

Yuh! Okul ücreti kadar danışmanlık hizmeti alıyorlar yani. Erasmustayken yüksek lisans için polonya’ya gelenlerle tanışmtıştım. Danışmanla değil kendileri halletmişlerdi. Fb gruplarından yaz yardım eden çıkar mutlaka süreçle alakalı. Çok zor olacağını düşünmüyorum.

danışmanlık alman gereken büyük bi durum yok aslında. gel ben sana 1000liraya yapiyim danışmanlık :d

şaka bir yana, üniversitelerin isimlerini araştıracaksın. sitelerine girip yüksek lisans programlarına, ücretlerine vs. bakacaksın. sonra başvuru tarihlerinde başvurunu yapacaksın.

cebinde okul parasını yatırabilecek düzeyde para olduğu sürece polonyada her türlü üniversite okursun. sakın danışmana falan 1500 euro kaptırma.

Koskoca ukrayna'da ilik gibi hatunlarin arasinda, manitasi olan çin'li bulup bir de onu takinti mi yaptin?

Erasmusta turk kizi kovalayan saf gorduk de senin gibisini gormedik

hocam ukraynalı hatunlar güzel olabilir ama her ırkın kendine has bi deseni var ben belki asyalı seviyorum? koskoca ukraynada çinli bulmak zaten banada garip geliyor ama zaten dertliyken bir de bunun izahını yapmak zorunda olmak yoruyor be.

Aşk iyi hoş da kızı da çok haksız bulamadım. Gerçeklik cidden acı. İkiniz dünyanın farklı uçlarındayken bu ilişki nereye gider, nasıl olur, nasıl ortak bir noktada buluşursunuz bu muamma. İkiniz de öğrenci olduğunuza göre hayata sıfırdan başlayacak noktadasınız. Okul bitince o kalkıp Türkiye'ye mi gelecek? Siz Çin'e mi gideceksiniz? Üçüncü bir ülkeye mi yerleşeceksiniz? Kızın bu belirsizliğe atlamak istememesini anlayabiliyorum. Mevcut ilişkisini eninde sonunda coğrafi engeller sebebiyle bitecek bir ilişkiye tercih etme durumu var gibi. Kız duygusal değil, rasyonel davranıyor.
Çocuk sevgilisinin kendisini aldattığını öğrendikten sonra bile ayrılmamış; ben de şaşırdım. Her şeyi öğrendikten sonra çocuk kızı terk etseydi işler daha kolay olurmuş ama beklenmedik bir gelişme olmuş. Hani bu hareket karşısında kız daha nereye ayrılsın? Çocuk cidden bu hareketiyle kızın tüm saldırma ve defans mekanizmalarını felç edip konuyu kilitlemiş. Bir de sevgilisi fakir diye ondan ayrılması için baskı yapan bir aile varsa kızları kendisini geleceği belirsiz bir ilişkiye kaptırmasın diye de baskı yapabilirler sanki. Çok da moral veremedim, fazla pesimist ve romantiklikten uzak yaklaştım olaya, özür dilerim :(

45 günde olan birşey için kalkıp te Çin’lere gidilmez.

Eğer bunlar gerçek olsaydı;
Çocuktaki tevazu değil çaresiz aşıklık. Çok aşık kıza belli ki. Kızla birlikte yaşanmışlıkları çok çok fazla ki her şeyi silip atamıyorlar belli ki. Bırak tadında kalsın. Yaşandı bitti güzel bir anı olarak hayatın boyunca hatırlarsın.
Derdim.

Türkler de her şeyin bokunu çıkarmakta ilk sırada yer alıyor gerçekten. Ben bu hikayeyi okuyunca kızın sana ayak yaptığını düşündüm direkt. Fakir sevgili ne ya!!! Fakir sevgili istemeyen aile mi??? Bak sen!. Sen de oltaya gelip kıza abayı yak ömrünü heba et diye yazmış bir hikaye. Uyan kardeşim uyan.
Ha şimdi bana diyeceksin ki eğer öyle olsaydı ‘sevgilimden ayrıldım hemen gel’ derdi. Demezdi. Çünkü gözünü korkutmamalı anlıyor musun? İsteği içinde uyandırmalı. Sen zoru seçip muhtemelen beni seçecek diye düşünüp dünyanın öbür ucuna yolculuk yapmayı seçeceksin. Deniz seki’nin de dediği gibi “zor olanı seviyor insan her defa”. Çünkü biz kaşarlanmamış bir milletiz dostum. Bu kız bu oyunu irlandalı bir gence oynayamaz. Hatta Moldovalı bir gence bile. Çünkü onlar sevgilisi olan bir kız için bırak Çin’e gitmeyi metroya binip bir sonraki durağa bile gitmezler. Ah geçmiş olsun ne diyeyim.

Tek soyleyecegim sey su: manyak misin sen ? Aynanin karsisina gec ve olayin basindan sonuna Kadar her seyin anormal oldugunu kendi kendine tekrar et.Belki akillanirsin

işte bu dram, türkiye'de doğru düzgün bir ilişki ve aşk yaşayamamaktan kaynaklanıyor. suçlu sen değilsin. sistem..

@meyveli tartolet +1

Valla cin kulturu icin fakir ailenin fakir sevgili istememesi falan cok normal geldi bana. Cok yakin arkadasim cinli, Asya kulturu, cin, o genclerin gordukleri baski ve sonrasinda ailelerine bakma yukumlulukleri falan bizden epey farkli. Bilmediginiz bir konuda atip tutmayiniz.
Bunlarin hic biri seni motive etmek icin degil elbette, hadi birlikte bir yerde okuyacak olsaniz neyse de. Yasiniz kucuk muhtemelen, bir an once gerceklige donmek sizin yarariniza olur.

"sevgilisi erasmusa gitmiş erkek" temalı başlıkların neden açıldığına güzel bir örnek olmuş.

muhtemelen beceremezsin yapma.

istanbulsa masko.

Bahouse a git. Ahsapi al kestir ve sen monte et.

fiyatı ortalama ne kadar olur sizce?

@tunaktunaktun bauhaus'ta boyle bir olay var mi gercekten? Hic duymadim ve internettede arastirdigim kadariyla rastlamadim.

Universiteden arkadasimi ziyaret ettim.ikeadan masa begenmis pahali oldugu icin alamamis.
Bauhouseta orman urunleri var. Ham kereste istedigin kalinlikta. Ikeadakinin olculerini alip birebir kestirip yapmisti. Dolap sandalye... son plani tekne yapmakti :)
Kagithanedekine sık olarak gidiyorum, en alt katta kutukler falan var ve motorla kestiklerini goruyorum. Benim hep aklimda ama bizzat yaptirmadim. Ben de sorup teyit ederim isterseniz. Bu arada doviz kuru veya kampanyalara gore yaptirmak veya almak avantajda yer degistirebiliyor.
Son olarak, her ne olyrsa olsun umraniyede orman urunleri, istedigin ebatta kutuk, kalas satan bir ton yer var. Bauhouse artik yapmiyo olsa bile, bu dedigim yerlerde istedigin ahsapi istedigin boyda alabilirsin. Biraz rende ve cila super olur

Bi ara bauhausa bu is icin ugrayacagim. Aslimda dediginiz gibi sadece parcalari almak cok mantikli.

imei çakıyorlar

nerde çaktırabilirim imeiyi?

lg g6 kullanıcısıyım. lg g4'ten geçmiştim. üstelik ilk lg g4'üm çalınınca çok memnun olduğum için ikincisini almıştım. Ama iki telefonda da ghost screen ve şarj sorunları yaşadım ve lg g6'nın ön kamerası faciaydı. ben de yurt dışından getirdim sürekli sistem arayüzü durdu diye hata veriyor baştan başlatmam gerekiyor falan. Imei konusunu ben de merak ediyorum pasaport kayıt hakkımı g6'ya harcadım zira, şimdi bir mi9 düşünüyorum.

imei klonlama işi samsunglarda oluyor ama lg'lerde emin değilim.

İmei kayır ücreti 600 tl civarında idi, imei çaktırsan bile ona göre bir ücreti çıkar bence değmez en fazla 100-200 civarında ucuz olur, garantisi olmayan iki gün sonra imei de sıkıntı çıksa elinde kalır. Bence değmez.

@murti naaptın yahu 15-20 liraya yapıyorlar klonlamayı

Konuşma dilinde: Poor you :(

karşılamıyor yav.. o sözcüğün tatlılığını karşılayabilecek bir şey yok mu? i can not dare angry with you dedim şimdilik

O da fena bir çeviri olmamış.

i can not dare angry with you

burada fiil yok :)

oh pity...

belki.

can not değil cannot daha doğru. Ya da direkt can't

o çeviri de pek olmamış sanki,
I can't dare to be angry with you.

sana kıyamam anlamı da çıkmıyor bence bundan. Dare biraz daha korkmak ve cesaretle alakalı gibi.

poor you +1 tam sana kıyamam olmasa da ah yazık gibi.
daha iyi bir şey de aklıma gelmiyor.

edit: düşündüm de I can't be angry with you, yine karşılamasa da meramı anlatabilir.

oh dear :((

Diyemezsin dostum. Başka bir cümle kur onu çevirelim.
Bazı cümleler cidden çevrilmez, bence kıyamam da onlardan biri.

Helga tavlamaya çalışıp Almanca gruplarına dadanan kekolar geldi aklıma :D
"ben sana gül demem gülün ömrü az olur Almanca yazarmısınız tşk"

I can't have the heart to harm you, demişler forumlarda.

Awwww diyince cozuluyo bence.

oh dear :(( +1 bence de

Ben de awwww derim, çok da duygulanmışsam arkasına you're too precious eklerim.

neyin üzerine söyleyeceksiniz?

cozum@enpara.com ya da twitter adresinden ulaşmaya çalışın.

sözlükte yazarsanız eksisozluk.com burdan da ulaşabilirsiniz. hemen dönerler mi bilemedim.

kiev'de sosyalleşememek kusura bakma ama senin beceriksizliğin. evet ingilizce bilen az ama yeterince ingilizce bilen insan var. couchsurfing gibi uygulamalar işini kolaylaştırır.

İstanbul'dan daha cok ing bilen var orada. Outskirtlerde falan mi takikoyorsunuz anlamadim ki arkadas.

Oturduğun kafede ilgini çeken birine selam verip masaya otur. Sohbet et. akşama bi etkinliğe davet et. Yaptım oldu. Oluyor yani büyük bi olay değil.

couchsurfing hangout.

*133# olabilir

benzer şirket ne demek? ürün satan mı?
ticaret odasına gidin.

avrupada nace koduyla arama yapabilirsiniz sanırım. diğer ülkeleri bilmiyorum.

harem
özgürlük anıtı
çernobil müzesi
maidan'da pazar günü aktiviteleri

Bos bos donme iste. Iyi vakit gecir.

Palata no6
Seksi hemşireler dayasın şırıngayı diyorsan

Chi
Kaliteli insanlar gelsin, takım elbise giyeyim, pahalı olsun diyorsan

Caribbean
Çok turist olsun, türklerle tanışayım geyik yaparız, istediğim gibi gireyim çıkayım kalabalık olsun diyorsan.

Radio hall - Ugly Coyote
Gençler olsun, öğrenciler olsun, ucuz olsun, salaş olsun diyorsan.

carribean turk konsoloslugu gibi ahah, cift telefon tasiyan tokatli isadamlariyla muhabbet istersen git mutlaka

blue cup diye bi kafe var kucuk tatli bi yer, oturup calismak icin de ideal. whoopie cookie diye bi cookie'leri var mukemmel

Ugly coyote yok boyle bir mekan tam komedi :)) sky la Caribbean a gitme de ne yaparsan yap

Buddha Bar

- Lviv handmade choclate da sıcak çikolata
- Drunk cherry de Likör (sıcak, soğuk ikisi de)
- Mural turu :) street art seviyorsan
- Çilekli şampanyası da güzel bak, onu her yerden bulursun.
- Anavatan heykelinin bir olayı yok ama savaş müzesini gezmedim bilmiyorum
- Maidandansa Podil daha güzel ya da yokuş.

caribbean'e gitme tam bir hayal kırıklığı. pirogovo open air museum'u öneririm.

salondream.kiev.ua

meydana yürüme mesafesinde, güvenilir mekan. dikkatli ol alışkanlık yapabilir.

renk çemberi

Mavinin zıt rengi turuncu olduğu için.

Bu cevabı öyle çok basit bir soru değil.

Mavi ışık dediğin şey aslında gavurların blacklight dediği ultraviyole ışıktır. Bu ışık kaynağının önündeki filtreden düşük frekanslı, yüksek dalga boylu ışıklar geçemez(kırmızı, yeşil vs.) ancak mavi ışığın görünür tayftaki son kısmı geçebilir ondan mavi/mor görünür, yüksek enerjilidir.

Velhasıl normalde uv ışık gözle görünmez ancak bazı maddeler bu ışığı absorbe eder ve öyle yansıtır. Bu olduğunda ışığın enerjisi azalır, dalga boyu artar, frekansı düşer ve görünür hale gelir. Görünür tayfta nispeten yüksek enerjili olduğu için de parlar.

ikinci dünya savaşı zamanında naziler ingilizlerin paralarını değersizleştirmek için sahte banknotlar basıp piyasaya sürmüşlerdir. sterlinin değer kaybetmesi sonucunda da hükümet dolaşımdaki büyük banknotları kaldırmıştır. oradan süregeldiğini düşünmekteyim.

suçlularca yüksek miktarda nakit taşıma olayını engellemek için.
100 bin pound kaçırmak istesen 1000 pounddan oluşan bir deste mi yoksa 50 pounddan oluşan bir deste mi taşırsın?
değerli parabirimleri bu yüzden yüksek banknot basmıyor.

Avantaji yok

ikea evimizin her şeyi.

İkea linnmon al geç. 2 gün önce aldım. Parasının hakkını veriyor.

linnmon +1
sığıyorsa, 120likte mevcut olan ağartılmış meşe görünümlüsüne bir bakın, beyazından daha güzel.

Klein

*Kaliteli ortam.

amaç oraya reklam koymalarını sağlamak, belediyenin "buruya baharlar, gel inat etme ver reklamını senin de işin görülsün benim de" deme şekli

reklam alamayınca da kaldırmıyorlar haliyle, duruyor orada.
ve bence de reklamdan daha güzel

:D abi şey değil mi bu, billboard'a reklam alınması için yapılmış muhtemelen ajans tarafından falan, billboard'un üstüne yapıştırılmış zaten. hani şey anlamında, buraya bakalar, reklam verin o yüzden gibi.

Ankara'nın alametifarikası onlar. Herkes oraya bakıyor ama reklam veren yok. Buraya bakarlar diye marka yapsak baya iyi satar.

şahsen ben çok seviyorum o afişleri ankara'nın sembolü gibi bir şey. bir tanede odama asabilirim. ama oraya kimsenin reklam vermemesi ilginç. herkesin baktığı bir yer sonuçta.

niye reklam veren cikmiyor?

simge haline gelmişti. söylendiği gibi, tabelaya reklam alacak olan ajansın kendi reklamı böyle biraz daha anarşik bir afiş yapmışlar dikkat çekmek için.

artık birçoğu yok. olanların da altında ajansın iletişim bilgileri yazıyordu, o kısmını kesmişler. galiba artık ajans da değişti.

yaklaşık 14 yıldır orada onlar. başlarda reklam verilecek sanıyorduk ama şimdi bilen olduğunu sanmıyorum. sevgili eski başkanımızın şakası, komikliği de olabilir.

Belki de asıl reklam budur

geçen gün burada çeşitli bilgisayarlardan bakıldığında çok farklı fiyatlar olduğu ile ilgili bi duyuru görmüştüm.

yani senin google da yaptığın aramalar, alışverişlerin, kısaca gelir grubuna göre fiyat gösteriyormuş bu siteler.

yani örnek olarak gelir grubuna göre aynı tarihteki aynı sefer sayılı hatta aynı koltuk numaralı biletin bile 3 4 farklı fiyatı oluyormuş.

syscanner en popüleri. ama en ucuzu mu bilmiyorum. ben oradan bakıyorum hep.

www.egehaber.com

61 branşta yabancı işçi alacak diyor ama bu branşları söylemiyor.

işçi dediği skilled worker. üniversite mezunu veya zanaatkar

işçiden çok nitelikli göçmen argent dawn yazdığı gibi.almanya'da entegrasyon hala büyük sorun.

sırbistan deneyebilirsin 80-90k evler var.çetnikler sever türkleri.

Portekiz madeira 75.000€ idi.

burada cevaplanmisi var - 30 ulke yeter mi? sec begen al!:

www.msn.com

Sirbistan AB'de degil.

@Traveller +1

:D

bu bahsettiginiz sey vatandaslik degil oturum izni, ozellikle portekiz vs. bildigim kadariyla oncelikle sadece oturum izni ile baslatiyor, yani calisma izniniz yok, sonra oranin vatandaslik sartlarini ve suresini tamamlarsaniz vatandaslik veriyor. yani sadece oturum izni ile calisma iznini ve vatandasligi karistirmayin.

ikisi arasındaki fark nedir tam olarak?

hocam 'sadece' oturum izni ile sadece gidip oturabiliyorsun, vizesiz gezebiliyorsun vs. ama calisamiyorsun orada, yani gelir getirici faaliyette bulunamiyorsun. dolayisiyla mese yazilim isi yapiyorsundur, gittigin ulkede calisma iznine ihtiyacin yoktur calisirsin. ama mesela orada bir sirkete giremezsin, fatura kesemezsin vs.
yani insanlar bunun oldugunun farkinda degil ama calisma izni vermeyen oturum izni kavrami var avrupada. o kadar para verip alacaginiz seyin ya calisma izni de icereceginden emin olun ya da vatandaslik alana kadar yetecek paraniz, planiniz olsun.

calisma izni ile orada gelir getirici faaliyetlere dahil olabilirsin ve elbette yasayabilirsin.
vatandaslik da vatandaslik iste.

estonya ucretsiz e-vatandaslik veriyor

@crucio: Estonya kimseye ücretsiz e-vatandaşlık vermiyor.

@babilbaligi aslında veriyor www.cnnturk.com

Bunun yaşı yok dandik bi hayat yaşıyorsa 20 yaşında da belli olur ama sonradan müdahalelerle bu kapatılıyor artık. Yani ne bileyim dişleri bozuluyor yaptırıyor gözaltında torba oluyor aldırıyor saçı dökülüyor ektiriyor vs vs

Bence kısa vadede de ediyor.
Yağlı beslenip, sigara içenlerin cildi kötü görünüyor. Düzgün beslenen insanlar daha enerjik oluyor.

Sadece bir hafta bile düzenli şekilde erken uyuyup erken uyanan birinin cildi bile fark edilebilir.

Ruh sağlığı, genetik, uyku, spor ve beslenme bu konunun ana damarları. Hiçbiri de tek başına belirleyici değil.

Düzensiz ve sağlıksız beslenen, sigara içen, gece geç saatlere kadar uyanık 20’li yaşlarının başında insanlar bile 100 metreden belli ediyor kendini. Aynı kişi sağlıklı beslenmeye, düzenli gece uykusuna ve sigarayayı bırakmaya başlasın; 1 ay sonra bile gözle görülür farklar olur.

gorunur + hissedilir.

cildine, kaslarina ve beden diline yansir. durusun bile degisir.

mutluluk icimizde ve elimizde olan tek sey suan. bu nedenle gecmis veya gelecege takili kalmak su ani kaybettiriyor.

Kutsal bir güç tarafından planlanmış bir zaman gibi değil de bizim bireysel gelişimimiz ve olgunluğumuz açısından doğru bir zamanı olduğuna inanıyorum, evet.

onun şarkısını yaptılar 60'larda

youtu.be

ingilizce bilmeyenler için. her şeyin bir zamanı bir sezonu vardır. doğmak için ölmek için diye gider.

şarkı da incil vaiz 3:5 ten alınma şöyle ki:

Her Şeyin Zamanı Var
1 Her şeyin mevsimi, göklerin altındaki her olayın zamanı vardır.
2 Doğmanın zamanı var, ölmenin zamanı var.
Dikmenin zamanı var, sökmenin zamanı var.
3 Öldürmenin zamanı var, şifa vermenin zamanı var.
Yıkmanın zamanı var, yapmanın zamanı var.
4 Ağlamanın zamanı var, gülmenin zamanı var.
Yas tutmanın zamanı var, oynamanın zamanı var.
5 Taş atmanın zamanı var, taş toplamanın zamanı var.
Kucaklaşmanın zamanı var, kucaklaşmamanın zamanı var.

zaman insani bir sey. biz insanlar turlu turlu kelimeler uyduruyoruz, altini binbir turlu dolduruyoruz bu kelimelerin. evren icin zaman diye bir sey yok.

varolan tek gercek sey, su an. gecmis ve gelecek.. gecmisin pismanliklari, gelecegin korku ve endiseleri.. bu ikisi de kafamizdaki dusuncelerden ibaret. gercek degiller. ikisi de aslinda yoklar. biz her daim su ani yasariz, tabii kafalarimiz gecmise ve gelecege(dusunceden ibaret bunlar) takili kalmissa da biz her daim su andayiz.

ozetle, hayir inanmiyorum. bilmediklerimize inaniriz.

"böyle olsa daha iyi olur" denebilecek zamanlar olduğuna inanıyorum. kesin bir şekilde her şeyin zamanı olduğunu söyleyemem ama "herkes kendi zamanında yaşar" da tek başına yeterince sağlıklı bir düşünce değil bence.

ben mesela 24 yaşında ve hala birinci sınıfta olduğum için inanılmaz zorlanıyorum. iş yüküm, iş sahibi bir insanın belki %75'i kadar ama hayat standardım onun yarısı kadar bile değil. çocukluğumu yurtdışı hayaliyle geçirdim ve olası bir erasmus tecrübesini saymazsak (ki o bile zor) bu hayalimin "erişilebilir" görünmeye başlaması ancak ben 28-29 yaşına geldiğimde gerçekleşecek. durumumun kendine has avantajları yok mu? var. nispeten daha serbestim. evlilik gibi ciddi sorumluluklarım yok, okula gitmek istemediğimde camış gibi evde uyuma lüksüm var vs. ama sonuç olarak 20'li yaşların ikinci yarısına daha "okulun ortasında" gireceğim ve bu düşünceyi çok da sevdiğimi söyleyemem.

tamam okul 25'te bitmiş olmalı diye bir kaide yok ama belki şu an almanya'da falan yaşıyor olabilecektim; en iyi ihtimalle gençliğimi büyük oranda yitirdikten sonra gidebileceğim oraya. eminim 35'imde taşınsam da mutlu olurum ama 15 sene önceki halim, hayallerim, heyecanlarım olur mu? muhtemelen olmaz.

bir tane hayatım var, yaşa pek takılmadan olabildiğince iyi yaşamaya ve geçmişteki hatalarımdan ders çıkararak durmadan ilerlemeye (andımız gibi oldu eheh) çalışıyorum ama bu "herkesin kendi zamanı var cnm" geyiklerini de biraz polyannacılık gibi buluyorum açıkçası. "someone" örneği hep olumsuz verilmiş... niye 22 yaşında lisansı bitirip 24'ünde yüksek lisansı bitiren, 24-27 arası doktorasını yapıp dünyanın güzel ülkelerinde harika standartlarda yaşayan ve çalışan örnekler verilmemiş mesela? neden 30-32 yaşına geldiğinde yaklaşık 10 yıllık iş tecrübesiyle mesleğinde yükselmiş, 85'ine kadar sağlıklı yaşamış insanlara değinilmemiş? öylesi yok mu? niye "geç başlayan iyi yapabilir" denirken "erken başlayanlar daha da iyi yapabilir" gerçeği göz ardı edilmiş?

benim kendime artık hep söylediğim bir şey var: 20 yaşında hiçbir şeydin, "hiçbir şey olamayacağım" korkusuyla 23 yaşında da hiçbir şey olamadın. ölürsen sorun yok ama ölmezsen elbet bir gün 30 yaşına geleceksin. o güne diplomasını almış, iş sahibi, aşama kaydetmiş birisi olarak gelme şansın var. korkarsan ve "zaten kaçırdım" diye hiçbir şey yapmazsan, hayatının geri kalanında da hiçbir şey olamayacaksın. bu sayede düşe kalka ilerliyorum, yeri geliyor mutlu oluyorum yeri geliyor üzülüyorum ama devam etme konusunda istikrarı sağladım. benim için de şu an en önemlisi bu açıkçası. çok da takılmıyorum çünkü sonuç olarak 35 yaşına gelip "çok şey" başarsam o zaman yine farklı kaygılarım olacak.

uzun lafın kısası dengeyi bulmak lazım. evet herkesin zamanı var; bir şeyi tahmin ettiğimizden 3-5 sene geç elde edebildik diye yaşamaktan vazgeçip her şeyi tümüyle çöpe atacak değiliz ama moral bozmayacağım diyerek çok da uçup saçmalamamak lazım. ben mesela 70'te başlamaktansa 55'te emekli olmayı tercih ederdim. bu 70'te hayattan tat almaya engel değil ama şu da bir gerçek ki 55'te emekli olabilen insanın daha diri ve genç bi' şekilde istediklerini yapma potansiyeli çok daha yüksek.

universitede alttan dersim oldugu icin benimle dalga gecen arkadaslardan cok daha iyi bir hayatim var.

Kfc'nin kurucusu Albay Sanders
Mc Donalds kurucusu Ray Kroc hep 50sinden sonra zengin oldu. Bazı insanlar için hayatın ikinci yarısı daha güzel oluyor. Geç kaldığını asla düşünme.

her şey, siz onu başlatmayı seçtiğiniz zamanda gerçekleşir. şans, onun için hazırlıklı olduğunuzda fırsatları değerlendirebilme becerisidir. hiçbir şey kendiliğinden olmuyor.

normalden daha pahalı ve daha lüks araç.

Turkuaz mı, Mavi mi?
www.ibb.istanbul

Kaydedip yayınlamadığı şarkılar vardır.

bu kadar fazla var yani.. öldükten sonra bir albüm çıkarttı

Evet, ailesi yayınlattı hatta :D Daha önce yayınlanmayan şarkılardan oluşan bir albüm dediler. Sürekli şarkı yazıyor bunlar.

vay be.. bu durumun kendisi bile epey duygusal. öldükten sonra daha ünlü olmasına şaşmamalı.

Tupac öldükten sonra 6 tane stüdyo albümü yayınlandı.

müzikle uğraşanlar öyle 3 yılda bir albüm yapacak kadar şarkı yapıp hadi bana eyvallah demezler. bilgisayarları, depoları kaydedip de gün yüzüne çıkarmadıkları şarkılar, müzikler, kliplerle doludur. proje dosyaları saklı olduğu sürece öldükten sonra isterse 500 tane remix albümü bile çıkarılabilir.

bendodson.com

her gün mü böyle? poşette ne var? bunların cevabına göre değişir.

en nefret ettiğim insan tipi. kesin kavga çıkardı komşum olsaydı. yönetici falan işe yaramıyor mu? laftan anlamaz. bi gece alın atın hepsini çöpe.

ne hayvanlar var.

sormayın.. ne desem kifayetsiz kalır. her gün böyle değil tabii ama bir gün boyunca böyle tutabiliyor. ayakkabılar ayrı mesele. adamın kendisi iletişim kurulucak türden normal bir insan değil.

poşette ne var ben de merak ettim :) görgüsüzlük, bunu site içinde yapan sığırlar var.

Herkese poşete takmış ama asıl sorun ayakkabılık. Poşet bugün var yarın yok ama o ayakkabılar sürekli orada, hem görüntü kötü hem de kokar eder.

Yönetime söylenmesi lazım, binada komple yasaklansın, yasak değil demek ki.

evim birinci katta haliyle merdiveni kullanıyorum. daireme doğru her geçerken ayakkabıların kokusunu alıyorum zaten. kadının ayakkabıları kokuyor özellikle en çok onun ayakkabısı var. işin kötüsü o ayakkablığıda ben aldırdım ondan önce kapının önünde bir ayakkabı havuzu vardı. ben bu duruma alışmak istemiyorum ama bir şeyde yapamıyorum o yüzden bunun medeniyet karşısında nası gözüktüğünü merak ettim. bu arada apartman toplantısı yapılmıyor.

girşite kamera yoksa birkaç çift alıp çöpe atacaksınız. çalındı diye kaldıracaklar içeri laftan anlamayan çomarlarsa düşünmeye gerek yok.

a) madem ayakkabi kokuyor, o zaman "kapakli" dolap aldirin
b) apartmana giren kedi filan varsa bir guzel isesin ayakkabilarin uzerine

çöpe attıktan sonra ne oldu? işin ilginci daha önce ayakkabı hırsızı girdi apartmana ama onunkileri çalmadı asansör kısmında olmadığı için

Ev alırken, ya da kiralarken öncelikle bakılması gereken yerdir merdiven boşlukları. Temizliğiyle, evden taşan eşyaların olup olmamasıyla, sessizliğiyle komşular hakkında çok şey söyler. Sonuçta 'Ev alma komşu al.' diyen bir atasözümüz var.

aynı boyutta bir poşet de sen alacaksın ve ayakkabılığı içindekilerle bir gece ansızın çöpe atacaksın akılları başlarına gelecek.

ahaha ulan! :d
paco'nun dediği gibi yapmak gelirdi benim içimden çünküm çok sinir bozucu.
ama öyle yaparsan kesin kavga çıkarır bunlar yüzde yüz eminim. çomarlar bence. ite bulaşacağına çalıyı dolaş. :d

Poset disinda karismam ben.
Onumu engellemiyorsa cop suyu akmiyorsa istedigini koysun.

köylü lümpen amk. kasabadan getirir aha bura ev dersen böle olur işte. gerçi okumuşu apartmanda büyüyenide her gün bokunu pislini kapısının önüne koyuyor. ama 1 kuşak öncesi köyde büyüdüğü için toplu yaşama kültürünü atadan bilmiyoruz.

ya hoşuma gitmiyor böyle kapı önünde eşya ıvır zıvır olan daireler ama ne diyebilirsin ki adamın kendi hayatı, kendi tercihi. ayrıca o poşette ne var öyle ceset gibi atılmış? beni rahatsız eden tek şey poşet olurdu.

Her hafta bi çift ayakkabılarını çal 3 4 hafta sonra ayakkabı kalmaz..son seçenek

Valla ben de ayakkabıları çal demeye geldim, demek ki aklın yolu bir. Kamera yoksa koyun çöp poşetine atın gitsin.

Ayakkabılar çalınıyor diye bir daha koymazlar.

aynısı vardı, işten izin aldım eve kitledim kendimi. gündüz vakti, biraz tiner döktüm azcık. fişnikledim cigarayı üstüne. cigara dediğim de içtiğim marka değil. duvar muvar hepsi yanmıştı. 1 ay sonra gene aynı manzara, gene yaktım. kafayı yediler resmen. biz de evde yokuz. daha da koymadılar.

ya da metal bir ayakkabılık alın kapısının önüne koyun

devir uyarma, kibarlık, nezaket devri değil. eski apartmanımızda vardı, her gelip geçişimde tekmelerdim ayakkabıları. koridor da upuzun olduğundan 10 metre öteye giderdi, hatta merdivenlerden alt katlara kadar atmışlığım da var. gene olsa gene yaparım.
sizin yapabilecekleriniz:
1. ayakkabılığı devirin, bütün ayakkabıları dağıtın bütün merdiven boşluğuna. poşetin içinde ne varsa onları da sağa sola saçın. siz her gün dağıtın, onlar her gün toplayıp temizlesinler. bunu ya çok sessiz yapmanız lazım, ya da hızla kaçmanız. beş on seferden sonra ya yakalanırsınız ya anlarlar.
2. her gün birer birer ayakkabıları yok edin. çift olarak değil tek tek alırsanız daha sinir bozucu olur.
3. tam kapılarının önünde paldır küldür gürültü çıkarın. bütün bina ayağa kalksın. sonra zillerini çalıp, kapının önündekilere takılıp düştüm, ya kolum bacağım kırıldı hastaneye gidiyorum, mahkemeye vericem sizi diyin. bütün apartmanın gürültüyü duyması önemli. tabi az biraz da üstünüzün dağılmış olması lazım. asansör varsa bile elektirikler kesik olsa, asansör arızalı olsa, çoluk çocuk var, yaşlısı gözü görmeyeni var, ya yangın çıksa acil durumda kullanmak zorunda kalsak ya da sırf spor için merdiven kullananlar var gibi ekstra ajitasyonlarla desteklenebilir.
4. yöneticiniz varsa ona söyleyin, yoksa daire daire dolaşın imza toplayın apartman kararı aldırın. bizim binada öyle bir kural var mesela. kapı önlerinde olan şeyleri kapıcı toplayıp atıyor. hatta değil kapı önlerine, balkonlara bile balkon korkuluğundan daha yüksek bir şey koymak yasak. lakin siz önce bunu yaparsanız ve işe yaramazsa diğerlerini sizin yaptığınız anlaşılabilir. diğerleri olduktan sonra bunu gündeme getirirseniz, tüm apartmanda desteklenme ihtimaliniz daha fazla. sonuçta merdiven boşlukları ortak alan ve tüm bina sakinlerini ilgilendiriyor. koku, pislik, görüntü kirliliği bir sürü sebep var.

bu koyluluk degil. medeniyetsizlik.

benim koylu olmayan, ingiltere'de yasamis, tv spikeri, izmirli, univ. mezunu kadin karsi komsum (bakiniz bir cok genellemeyi yikarcasina) evde temizlik yaptigi icin disari ceset kokan les bir poset koyup butun gun o kokuya maruz birakmisti beni. soyleyince de cemkirmisti.

iletisimle cozulmuyorsa butun ayakkabilari posete koyup cope atmak en guzel cozum.

ayrica istedigini koyar ne demek canim? tam gecis yeri bir de. goruntu kirliligi digerlerinden geri kalabilecek bir sey degil. bosluk ortak alandir, kisisel esya koyulmaz. rafta ust uste durmasi bir seyi degistirmez. o zaman kapimin onu diye ben de kirli camasir sepeti koyayim mesela?

ayrica ya karanlikta o torbaya takilip dusup kafanizi kirsaniz?

hangi adamın?

vgy.me

www.google.com

tikladigin referans linkiyle gidip oda satin alman lazim. konaklaman bitince hem sana hem de karsi tarafa o kupondaki tutar kadar karta iade yapilir.

kendinin referans linkini vermek icin profiline gir, orda referans sistemi gibi bir sey olmasi lazim. orda var link.

Bir daha gittiginde sorarlar. Sinirda kontrol ederse baska bir ulke tutuklanirsin da. Bakalim haberleri ver.

Trende kontrole denk gelirseniz sıkıntı olabilir.

şhengen bölgesini terk etmek için son gün o gün eğer trende yada başka bir yerde shengen bölgesinde iken kontrole yakalanırsanız sıkıntı çıkar.

İyi de zaten trene binerken kimse bakmıyor ki vizene, ya gezen polislerin kontrolüne denk gelir yakalanırsın, ya da tren Türkiye'ye girmeden önce sınırda kontrol olur orada başın yanar.

Sorun da nasıl olabilir, para cezası olabilir, avrupaya giriş yasağı olabilir. 2 günde genelde alıkoymak - mahkeme gibi şeylere girmiyorlar diye biliyorum.

O gun en gec schengenden cikis yapmis olmanizngerekiyor

Sırf bu nedenle o ülkeye bir daha giremeyenler var.

tabii ki evet. ama temelde hepsi aynı şeyleri istiyor, zamanla alışırsın.

yurtdışına çıkacak param olmadığı için pek bunalamıyorum.

eskiden, param olduğu zamanlarda tatlı oluyordu ama uğraşmak. pek öyle bunalmıyordum. o tatlı telaşı çok özledim.

ilk bir iki sefer zor geliyor ama deneyim kazandıkça hepsini bir günde toplayacak hale geliyorsun. avrupa'ya gidecek olma motivasyonu o çileyi azaltıyor. ayrıca ab olsam ben de bu kadar zorlaştırabilirdim it kopuk gelmesin diye. kısmen hak veriyorum.

alışınca yarım saatlik iş aslında ama evet evrak toplamasak daha iyi. pasaportun para etmezse böyle sürünürsün

Ülkenin konumu ile alakalı bir durum. Yurt dışındayken vizeye başvurunca çok daha az belge gerekiyor ama Türkiye'den başvurunca oldukça bunaltıcı olduğunu duydum.

Kötü hissettirme noktasına gelirsek, çoğu Avrupalı vize diye bir şey bilmiyor bile. Mesela Fransa'ya gidebilirken neden Londra'ya gidemediğini açıklamakla boğuşabiliyorsun :) Adamlar Schengen vizesi, hangi ülkeler Schengen bölgesinde vb konulardan bihaber. Ya da başka ülkeye gitmek için vize almam gerek dediğinde hakkında arama kararı mı var, neden vize almadan ülke değiştiremiyorsun gibi şeyler sorabiliyorlar.

Amaclari bunaltmak oldugu icin normal geliyor.

Bu isi tutup ozel sirkete verirsen, sonra o sirketi ne yabanci ulke ne de senin devletin denetlerse sonucu bu olur. Istedikleri belgelerin cogunu konsolosluk istemiyor bunlari isguzarligi. Onlari vermeden basvurmak istiyorum dersen basvurunu almiyorlar.
Issizim lan ben dersen seve seve o belgeler olmadan aliyorlar.
E hani olmuyordu diyorsun.

Adamlar senin vatandasinin biyometrik ozelliklerini zorla alip arsivliyor, senin koskoca bilgi guvenligi kanunun var ama bunlara ses cikaramiyorsun.
Rezalet.

Devlette olmayan bilgiler bunlarin elinde var.

bunaltmıyor sinir ediyor. devlet devlet olsa önlemini alır ama biraz turizm lobisi biraz bizim hariciyenin basiretsizliği işleri bağlıyor.

devlet memuruyum ingilterenin istediği belgeleri topladım koca bir klasör. bana devlet güvenmiş işe almış banka güvenmiş kredi vermiş ama avrupa güvenmiyor işte.

Turist vizesi yine daha kolay, 90 günü aşınca insanı ağlatacak bir süreç oluyor. 1,5 ay bir vize için tek sayfalık bir evrakı beklemekle geçirdim, eeeh deyip gitmekten vazgeçecek kadar bunaldım.

Para alıyorlar la bide bir ton. O kadar belge hazırlayıp üstüne para veriyorsun. Bunlara beni ülkenize alın :( diye yalvaracağıma ömrümün sonuna kadar evde oturur, kültürsüz cahil olarak ölürüm daha iyi. 2 sene önce arkadaşım Londra'da okuyordu çağırıyordu sürekli gel kanka diye, iyi bakim dedim ne istiyorlar diye yok ticari sicil belgesi, yok ticari gazete kaydı, imza sirküleri fotokopisi, yok şu kadar para falan vazgeçtim gitmedim.

En güzeli İsrail vizesi ne uğraştırıyorlar, ne para istiyorlar çat diye veriyorlar.

tr.aliexpress.com

interrail.eu sitesinde timetable var. Oradan güzergah seçip yaklaşık bilgi alabilirsin. Ben 10 sene önce öyle yapmıştım ama çok da güvenmeni önermem çünkü bazen trene binemediğin oluyor doluluktan ve farklı bir güzergah kullanman gerekebiliyor. O yüzden mutlaka 1 gün öncesinden rezervasyonlu gez hep

Hosteller 8-9 eurodan basliyor. Buna mi pahali diyorsunuz?

o kadar fiyata bulamadım nereden bulduğunuzu cidden merak ediyorum? fiyatlar 50 eurodan başlıyor.

@goodman

Amsterdamda mi? 8-9€ya bulursaniz gideyim ben de.

@douglas
Fiyatlar pahali geliyorsa amsterdami listenizden cikarin derim. Cunku amsterdam konaklama olarak gercekten cok pahali. Airbnb bakabilirsiniz.

Arkadaş ne dilenmesi. Adam usturuplu bir şekilde misafir edebilecek olan var mı diye soruyor.

Benim tavsiyem de ya airbnb ya da gün sayısını azalt hocam.

Yav dilenmemiş çocuk, gezginler arasinda gayet siradan olan bi olay icin yardim istemiş. Ne gıcık tepkiler vermişsiniz?

Pek sevmesem de interrail turkiye facebook sayfasindan bakabilirsiniz, amsterdamda baya kalacak yer sunan vardi sanki

Tiplere gel. Gayet insani ve ihtiyacı olaraktan soru sormuş adam. Dilenme diyen sığır arkadaş da bi zahmet beyin dilensin, lazım çünkü kendisine.

şimdi öncelikle amsterdamdaki arkadaşıma sordum, maalesef ayar çekemedik bunu bil.

burada laflayanlara sakın aldanma. gerçi aldanmıyorsun zaten anladığım kadarıyla. gez amk. paranın son kuruşuna kadar harca, yerine göre bulaşık yıka 3 5 dolar için yine gez. o yaşta gezdin gezdiiin. gezemedin.. geçmiş olsun.

helal olsun. o geziler sana sadece gezdim gördüm gibi gelmesin, vizyonun genişliyor. bambaşka biri oluyorsun. insan tanıyorsun. burada dünyanın parasını bayılsan alamayacağın şeyler bunlar.

ama tabi çanağa dikkat ederek gez. çok fordcu var ortalıkta. kıps.

Evet 9 eurodan başlıyor. Sizin ne aradığınız önemli. Tek kişilik odada kalayım banyo tuvalet kahvaltım olsun diyorsanız sizin yapmaya çalıştığınız şey interrail olmaz. Dormlarda kalıp, seyahatleri gece trenleriyle harmanlarsanız interrail olur. Hostellerin isimlerini vereyim bunlar ucuz olanlar.

Princess Hostel Leidse Square
Hostel Cosmos Amsterdam
Amsterdam Hostel Annemarie
Hostel Sleep Inn

zamaninda benim buldugum cozumu deneyin derim...
madem interral yapiyorsunuz, Amsterdam merkezde degil ama yakinlarda bir sehir veya kasabada kalin. Her tren zaten Amsterdam Centraale gidiyor neredeyse.
Mesela Delftte kalip 40 dk trenle A'dama a gidebilirsiniz.

yorumlar için teşekkürler duyuru ailesini ne kadar sevdiğimi tekrar hatırladım :)) dilenmeyle alakalı yorumu burada göremedim ben göremeden silinmiş sanırım? iyide olmuş :) @benibenim evet pek takmıyorum açıkçası biz milletçek gereksiz yere çok hassas olabiliyoruz özellikle yargılama konularında. sorumun karşılığı niteliğinde bir yardım alamasamda bunlarda gayet işimi görür şeyler teşekkürler tekrardan.

evet ama pahalı olur.

günlük 15-20 lira gibi bir para verip buradaki tarifeni kullanmaya devam edebilirsin. yani vodafone ve turkcell yapıyor bunu, telekomda da vardır heralde.

haftalık 1 gb 25tl, 2gb 35 tl. sadece internet. gideceğiniz ülkede geçerli mi onu kontrol edersiniz.

amsterdamdan madride geçiş için ekstra 1 gününü daha feda etmen gerekebilir. Aktarma treni kullanacaksan arada 30-40 dakika kadar olmasına dikkat et hiç beklemezsin ALmanyada senede 4-5 kere olan tren rötarı benim başıma geldi ve az kalsın istanbul uçağını kaçırıyordum :)
araya barcelonayı sıkıştırabilirsin. amsterdam madrid yapmak yorucu ve uzun gelecek. ya da direk easyjet falan kullanıp uçakla geçeilirsin. Bol şans ve keyifli yolculuğun olsun ;)

üç sene önce denedim, işe yaradı.

Vize çıktıktan sonra iptal edersen sıkıntı olmaz. Ama önce edersen biletleri ya da rezleri kontrol edebilirler.

ben de tam 3 sene önce ücretsiz iptalli booking rezervasyonu ile almanya vizesi almıştım

son güne kadar ücretsiz iptal hosteller var. onlardan yapıp verebilirsin. vize çıkmadan iptal etme. kontrol edebilirler.

1 gun dunyanin her yerinde ayni sure olarak olculur. bazi zamanlar dunyanin kendi ekseni etrafinda donus hizi artar yada azalir. bu zamanlarda gunler kisaldi yada uzaldi diyebiliriz ama bu bizim farkedebilecegimiz bir fark degil, saniyelik bir fark bile olmaz.

kışın günler kısa derkenki asıl kasıtları havanın geç aydınlanıp erken kararması. saçma sapan bir şey yani.

kış yaz bahar ne fark eder? 1 gün 24 saattir. 1 ay 30/31 gündür. 1 yıl 12 aydır. her şey aynı.

Her banka satar.
İkinci sorunun cevabı:
Şurda var gibi

piyasa.paratic.com

aşağı yukarı bunu kadın ve erkek olarak ayırıyorum ama tüm erkeklere ortalama aynı ve tüm kadınlara ortalama aynı davranıyorum diyebilirim.
tabi anne eş kardeş bunlar kapsam dışı

genel olarak herkesin kişiliğine, karakterine göre davranmaya çalışırım ama bazen dikkat edemeyebiliyorum. mesela kırılgan birine bir söz söylerken iyice düşünüyorum ya da alıngan birine yapacağım esprilere dikkat ediyorum vs.