[]

hollanda ve keyif verici maddeler algısı

hollanda kelimesini ne zaman duysam aklıma esrar, mantar, eroin ve benzeri şeyler geliyor. ne zaman hollanda'dan bahsedilse herkes ortamın en keş insanına dönüşüyor, coffee shop'lardan girip konuyla ilgili en son yasal düzenlemeden çıkıyorlar. ama eskiden bu böyle değildi. en azından benim için. 21 yaşında olduğumu düşünürsek belki aklımın böyle şeylere zamanla ermesine bağlanabilir ama sanki hollanda hakkındaki algı son 6-7 yılda iyice bir bu yöne kaydı. eskiden hollanda denince benim aklıma lale, yeldeğirmeni falan gelirdi yahu. acaba sizce de böyle mi, yoksa hollanda ezelden beri otuyla bokuyla bilinen bir ülke miydi? yoksa bol miktarda öğrenci erasmus vb. nanelerle avrupa'ya gönderilmeye başladıktan sonra mı böyle oldu?




 
  • şaman  (15.12.11 01:35:32) 
çünkü bazı uyuşturucu maddeler konusunda yasaların daha esnek olduğu bir ülke.


  • ermanen  (15.12.11 01:47:19) 
sen büyüyünce öğrenmişsin
amsterdam = smoke weed everyday all day

  • desdinova  (15.12.11 09:35:42) 
sadece farkli olan seyler daha güçlü algilaniyor sanirim. bizde illegal olan şeyler orada legal bir şekilde tüketildiğinden olsa gerek. ben 10larca defa gittim ilk gidişimde red light, coffee shop v.s. dönüyordu kafamda sonra yeşillikler, bisikletleri düzlükler v.s. oldu imge.


  • mat couthon  (15.12.11 09:48:44) 
[]

fransızca sinema terimleri

merhaba,

zorunluluktan dolayı almakta olduğum ve yabancı bir dilde olması, konuyla da alakam olmaması nedeniyle anlamakta oldukça zorlandığım bir dersle ilgili küçük bir yardıma ihtiyacım var. yazacağım terimleri kısaca açıklayabilirseniz veya bunları anlaşılır bir dille basite kaçmadan anlatan bir yere beni yönlendirebilirseniz sevinirim. (ekşi sözlük'e baktım zaten ama pek bir şey anlamadım yazılanlardan)

söz konusu terimler ve muhtemel türkçe karşılıkları:

-scène (sahne)
-séquence (sekans)
-plan (plan)

şimdiden teşekkürler.

 
fark etmez, ne olduklarını kavramam önemli öncelikle. fransızca olduklarını belirtmem türkçe karşılıklarından belli nüanslarla ayrılıyor olmaları ihtimalinden dolayı.


  • mistreated  (15.12.11 00:03:19 ~ 00:03:40) 
verilen link yeterli. sadece dip not olarak aklınızda bulunsun, plan "film çekimlerimlerinde kameranın kayda başlaması ve kayıttan çıkışı arasında kaydettiği bölümdür." bu yanlış. plan çekimlerde kameranın kayda başlaması ve kayıttan çıkması arasında kaydettiği ve bir anlamı olan bölümdür. anlamsız plan devrik cümledir çöptür.


  • madyb  (15.12.11 00:07:44) 
@madyb fakat yönetmen çektiği her şeye bir anlam gizlememiş midir? anlamsız plana nasıl bir örnek gösterebiliriz?


  • mistreated  (15.12.11 00:09:59 ~ 00:11:17) 
anlam gizlemek çok farklı bir şey, yönetmenin anlatım diliyle karıştırmamak gerekli. starta basıp hiçbir anlam içermeyen, kullanılamaz ya da kullanma amacının tamamen dışında bir çekim yaptıysan bunun adı plan değildir.

anlamsız plan derken, çekimin teknik hatalara sahip olması, istenileni vermemesi veyahut dediğim gibi sinemanın dilinde kullanılamaz olması. en basit ve net haliyle gene şöyle diyim kameranı kayda alıp sağa sola çevirip sallayıp sonra kayıttan çıkarsan elde ettiğin görüntüye plan diyemezsin.

kamera çekim yapmadan test eder görüntüyü, denemeler de ise anlam içeriyorlar zaten.
  • madyb  (15.12.11 00:29:11) 
[]

türkçede büyük harf ve ekşi sözlük

iyi akşamlar,

türkçe olarak yazdığım metinlerin %90'ını uzun zamandır sadece ekşi sözlük ve ekşi duyuru platformlarına giriyorum. ekşiden önceki klonlarda da benzer durumda olduğumu, yıllardır yabancı bir dilde eğitim yapan bir okulda okuduğumu ve kendi kendime türkçe not tutma alışkanlığımın pek olmadığını da hesaba katarsak bu durum neredeyse 5-6 yıldır devam etmekte. doğal olarak da ilkokuldayken en süpersonik seviyeden öğrendiğim, kağıt gazete ve bolca kitap okuyarak pekiştirdiğim türkçede büyük harflerin cümle içerisinde nerede kullanacağına dair kurallara kendimi yabancılaşmış hissediyorum son 1-2 senedir. her ne kadar burada büyük harf kullanabiliyor olsak da küçük haflere olan alışkanlıktan dolayı zor geliyor.

bir de cümleye başlarken büyük harf kullanmama konusu eskiden dikkatimi çekmiyordu fakat artık koca bir paragrafı küçük harflerle yazmanın okunabilirliği azalttığı düşüncesindeyim. bir yandan kendime de kızıyorum, diğer yandan da üşeniyorum shift'e basmaya.

en kötüsü de 8 sene önce bir internet forumuna yazdığım yazıları gördüm ve o dönem liseye henüz başlamış biriyken yazdığım bütün cümlelere büyük harfle başladığımı, neredeyse hiç imla hatası yapmadığımı fark etmem ettim, kendimi bir garip hissettim.

bu konuda benle benzer durumda olanlar var mı, sırf bunu sormak için bu duyuruyu açtım. ne düşünüyorsunuz bu konuda? sadece küçük harf yazanlara karşı yavaştan oluşan bir gıcıklık var mı, "de, da"ları ayıramayanlara, "şey"leri ayıramayanlara karşı oluşanın benzeri gibisinden :)

 
benim herhangi bir gıcıklığım yok. de,da,ki,şey bunları ayıran yada birleşik yazanlara da bir gıcıklığım yok.


  • Pukay  (06.12.11 21:17:59) 
Tamamen küçük yazanlar "herşey, ılgısız, biliyom" yazanlar kadar itici gelmiyor bana sizin gibi düzgün yazdıkları sürece. Diğerleri çok daha fena.


  • thor odinsson  (06.12.11 22:03:14) 
[]

ateistlerin cinsel hedeflerine daha rahat ulaştıkları iddiası

merhabalar sevgili duyuru kullanıcıları, çok gerekli bir soruyla daha karşınızdayım.

sözlükte gerek ciddiyet içerisinde gerekse de trol kisvesi altında "ateistlik" yapanlara ayar vermeye çalışan muhteremlerin bir kısmı bu insanların daha rahat sevgili yapmak, hatun kaldırmak, skora ulaşmak, karşı cinsle ilişkiye geçmek, ne derseniz deyin işte, bu dediğim ve benzeri şeyler için ateist gibi görünerek prim yapmaya çalıştıklarını söylüyorlar.

şimdi benim anlamadığım nokta, kızlar artık ateistleri beğenmeye, ateistlere mi vermeye başladı türkiye'de? nedir bu olay ben çözemedim. ben ateistim diye çıkanların peşinden mi koşuyor kızlar? bu durumda kızlar ateist erkeklerden daha önce ateizmi benimsemiş ama çaktırmıyor değil midir? acaba bu kızlar tüm kızlar mı, bir kısım kızlar mı, bazı kızlar mı yoksa var olmayan kızlar mı?

ayrıca bu iddiayı dillendirebilen arkadaşlar müslüman veya tek tanrı inancına dayalı dindar kimliklerinden dolayı cinsel ihtiyaçlarını gideremeyip abazan mı kalmışlardır, kendilerini içten içe yiyor, "öbür dünyada görüşcez olum sizle" diye kendilerini teselli ederken bir yandan da ateistlere veya ateist taklidi yaptıklarını düşündükleri ergenlere bakarak "vay amk *m üstünde ceviz kırıyo pezemekler" diye iç mi geçiriyorlardır? bir müslüman cinsel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekmek zorunda mıdır? nedir yahu?

yazdıklarım absürd ve saçma görünebilir ama "karı bulmak için ateist taklidi yapanlar" ve benzeri şeyleri gördükçe aklıma bu yazdıklarım ve daha buna benzer bir sürü şey geliyor. dalga geçmek isteyenler geçebilir ama şakayla karışık olsa da olmasa da ciddi cevap verenlere teşekkür ediyorum şimdiden.

 
sex yapmak için fazla uğraşmak istemiyorlar, o nedenle ateizme merak sarıyorlar sadece bu. oysaki çok yanlış yerden tutunuyorlar hayta haberleri yok..


  • blackmail  (04.12.11 18:17:05) 
yok öyle bir şey.


  • royal  (04.12.11 18:20:25 ~ 18:20:55) 
hepsini okumadım ama atesit olduğunu söyleyen arkadaşımın son üç kız arkadaşı beş vakit namazındaydı. çocuk çok aramaz etmezdi kızları ama hatunlar bildiğin takmıştı elemana..


  • toshiro  (04.12.11 18:29:44) 
gencim bu işlere çok takılma.sanal ortam burası millet birbirine olta atıyor laf sokma peşinde.yoksa kimse ateist ayağına sanalda kız dusurmeye kasmıyor.sen istersen ateist istersen dinci ol sende iş olmadıktan sonra yine 31e mahkum olursun.


  • anti silence  (04.12.11 18:33:38) 
5 vakit namazımı kılarım beni zinde tutuyor. sabahın 5 inde çakı gibi kalkıp namazını kılan disiplinli insana kız dayanmaz hacı. ateistlerde görmedim işbu sıkılığı. sigarası var alkolü var deyyüzlerin. dikiş makinesi gibiyim yani tıkır tıkır vuruyorum allah (c.c) ın izniyle


  • jack of shades  (04.12.11 20:05:50) 
[]

eski zamanlarda ve osmanlı devleti'nde saat kavramı

merhabalar,

biraz ilginç birkaç sorum var.

18. yüzyılda anadoluda veya istanbul'da yaşayan bir kişi saatin kaç olduğunu neye göre söylüyordu? evlerde saat var mıydı, saatler bugünkü gibi 24-12 saatlik dilimlere mi ayrılmıştı, yoksa öğlen, sabah, akşam, güneşin doğuşu, batışı, tepedeki yerine göre mi konuşuyorlardı bu konuda?

mesela 12-24 saatlik sistem osmanlı'ya ne zaman gelmiştir? insanlar bunu ne zaman benimsemişlerdir? padişah ve elitler bu zaman hesaplama yöntemi ile ilk ne zaman karşılaşmışlardır?

 
sabah - öğle - ikindi - akşam - yatsı.

5 vakte göre ayırırlarmış köydekiler. şehirdekileri bilmiyorum.
  • fakyoras  (03.12.11 14:11:18) 
  • hollowlife  (03.12.11 14:13:11) 
peki sistem? 12 saatlik sistem mi kullanılıyordu, ne kullanılıyordu? ilk defa kim hangi tarihte çıkıp "oha saat 1 olmuş" dedi mesela? yani anlatamadım mı bilmiyorum, belki günü 24'e değil de 10 saate bölmüşlerdi ne bileyim, sonra da batıdan etkilendiler 24 saate geçtiler. nasıl yahu? saat kulelerinin yapıldığını yazan adam saat kulesinde kaç tane sayı olduğunu, sistemi hiç yazmamış.


  • mistreated  (03.12.11 14:20:26 ~ 14:20:56) 
  • hollowlife  (03.12.11 14:38:33) 
[]

şarkı soruyorum hemen si...

bi şarkı vardı
bi şeyin kavırıydı
hareketli falan bi şarkıyı - popüler bi şarkıydı bu-
çok daha yavaşlatıp daha elektronik hale getirmişlerdi
ama ne grupları hatırladım ne şarkıyı
neydi bu...
kavırı yapan grup kuzeyli bi grup
ama ingiltereye mi amerikaya mı ne taşınıyolardı
2 erkek 1 kız idi kavırcılarımız
kavır versiyonun klibi bile var hatta.

şarkının orijinali metal olabilir, hard rak olabilir, olmayabilir de.

 
alice cooper - poison olabilir mi? onun böyle bir coverı vardı. kız söylüyordu, kadın da olabilir. en iyisi bayan diyelim


  • kocayusuf  (02.12.11 22:47:49 ~ 22:48:58) 
  • james choice  (03.12.11 00:59:34) 
[]

aşağıdaki feysbuk kutucuğundaki profillere tıklıyor musunuz?

ne bileyim, "güzel bi kız falan mı ki", "ne amele tipler takip ediyo lan duyuruyu" ve benzeri düşüncelerle veya hiçbir şey düşünmeden aşağıdaki kutudaki resimlere tıklayıp profillerde dolaştığınız oluyor mu? daha da fazlasını görmek için duyuru anasayfasını yenileyip yeni çıkan fotoğraflara da dadandığınız oldu mu...




 
orayı bile şimdi sen deyince farkettim.


  • Tyler89  (01.12.11 12:38:08) 
tyler89 +1


  • yazaryan  (01.12.11 12:48:11) 
ilk fark ettiğimde 1 kişiye tıklamıştım galiba. ama sonra o kadar unutmuşum ki, soruyu uzunca bir süre anlamadım.


  • schlingel  (01.12.11 12:49:17) 
tyler89+1


  • eter  (01.12.11 12:55:05) 
@tyler89 +1

baktım da kız yok hiç bi tane var oda fake gibi 4-5 işlem ardından ekşiduyuruyu beğenmiş başka da işlem yapmamış :)

wuhuuu bide sayfa yenileme taktiği varmış :))) abazanlıkta son nokta
  • benvaryaben1  (01.12.11 13:04:27 ~ 13:05:31) 
Ben baktığımda sözlükte yazar olan arkadaşlarım görünüyor hep ajasşdlkf :) Hatun nerde caps var mı ?


  • kimlanbu  (01.12.11 13:25:54) 
AAa böyle birşey mi varmış !!!


  • karbasan  (01.12.11 14:31:15) 
Yok merak etmiyorum hiç.


  • xenophobe  (02.12.11 10:09:11) 
[]

6 saattir devam eden berbat bir çarpıntı

merhaba.

sapıtık uyku düzenim nedeniyle geçtiğimiz gece uyumadım. sabah 10daki derse yetişmek için güzelce bir kahvaltı yaptım, büyük bardak çay içtim, gittim okula.

11.30 gibi makineden sert bir kahve aldım. uyanık kalmak için.

öğle arasında 2 dilim ekmek arasına hindi fümeden oluşan hafif bir sandviçi mideye indirdim.

14.30 gibi halsizlik bastırınca da arada kahveyi tekrarladım, bir de sigara otlandım yanına.

bu son kahve affedin ama ebemi belledi. ilk 1 saat kalp krizi geçiriyorum sandım. eve geldim direkt yattım. 1 saat önce uyandım, hala küt küt atıyor. 6 saattir çarpıntıdan muzdaribim kısacası. geçmeyecek mi yahu bu?

ölüyor muyum yoksa, ne oluyor?

yaş 21, sigarayı 3 aydır kimi zaman 2 hafta hiç içmeyip kimi zaman da haftada 5-10 kere, o da otlanabilirsem içiyorum. içmemeye çalışıyorum.

 
yaş cinsiyet? bir de sigara alışkanlığın var mı?


  • mtrsykl  (28.11.11 21:18:30) 
yorgun ve stresliysem demir eksikliğim ile birleşince bende de çarpıntı oluyor. kahve sayısı bence çok değil, ama az beslenmişsiniz sanki. bişeyler yeyip yatın geçer. not: tıp bilgim yok.


  • edaydin  (28.11.11 21:39:49) 
kahveden olmuş.

böyle durumlara düşmemek için düzenli uyumak, böyle durumlarda ise fazla hareket etmemek, mümkünse uzanmak lazım.

ölünebilir de.
  • drkiraz  (29.11.11 01:17:47) 
[]

akademik sıkıntılar... (uzun yazı)

Gelecekte ne yapacağım diye düşüne düşüne bir hal oluyorum son zamanlarda. benle beraber liseden mezun olan arkadaşlarım birer ikişer "işveren: meb"leri profillerine ekliyorlar (aöl mezunuyum). meb'de çalışmak istediğimi pek sanmıyorum ama asıl sıkıntı belli bir hedefimin de olmaması. bölümüm de bana bir hedef vermiyor.

pek de sevemediğim bir bölümde okuyorum (galatasaray üni - fransız dili ve edebiyatı). bir türlü sevemediğim edebiyat dersleri ve kafamın bir türlü almadığı dilbilim teorileri beni bu bölümden nefret ettirdi. 6 süren bu bölümün bitmesine daha 2 sene var. bölümden mezun olduğumda bir mesleğim de olamayacak çünkü dilbilim veya edebiyat üzerine çalışma yapacağıma gider taksim'de su satarım. çevirmenlik, yazarlık, yayınevi, basımevi bilmem ne şeyler de gözüme çok kıytırık görünüyor, hem ilgimi çekmiyorlar, hem de iş peşinde koşmak yerine biraz daha memur zihniyetini, "oturayım, çalışayım, alayım paramı, işim gücüm belli olsun"u istiyor gibiyim. hadi çevirmenlik hoş gibi aslında da, nereden başlanır bilemiyorum. fr-tr, ing-tr tamam da, tr-ing, tr-fr çeviri yapmak için gereken bilgiye de pek sahip değilim.

ne bileyim, seveceğim şeyin ne olduğunu düşünüyorum, ilgimi çeken tek alan tarihmiş gibi geliyor. sanki üniversitede tarih konusunda araştırma yapan biri olmak kendimi gerçekleştirmemi sağlarmış gibi geliyor. yabancu dil bilen tarihçiye ihtiyaç var mı ki? fransız, ingiliz, amerikan kütüphanelerinde, arşivlerinde araştırmalar yapsam mesela... bu tür şeyleri yapabilmek için nereden mezun olup nerede işe girmek gerekiyor?

"lisedeyken niye yabancı dil bölümünü seçmişim", "üniversiteye bir sene daha mı hazırlanmalıymışım" diye düşünmenin bu saatten sonra manası yok. belki sözel seçip tarih okusam daha farklı olurdu her şey ama yeniden tarih okuyabilir miyim bilmiyorum. mezun olduğumda 23 yaşında olacağım ve istediğim hayat standardına sahip olmak için daha okul bitmeden çalışmak zorunda kalacak gibiyim. ailem şu ara destekliyor falan da, nereye kadar yani.

yüksek lisansımı tarih üzerine yapsam ne olur, buradan hareketle bir yere varabilir miyim onu da bilemiyorum. yüksek lisans ne için yapılır ve yüksek lisans yapınca askerden yırtmak haricinde tam olarak ne kazanılır bunu da tam bilmiyorum.

bu bölümü bitireceğim çünkü bırakıp gitmek hayattan 4 sene kaybetmek olacak. elde ne var, belki iyi bir üniversiteden alınmış bir diploma, iyi derecede ingilizce ve fransızca, birazcık da ispanyolca. bundan sonrası muallakta. nasıl para kazanacağım, nerede çalışacağım bilemiyorum. akademiye devam edip tarih üzerine bir şeylere mi girişsem, bunu da bilemiyorum. beni kim işe alır, ben ne işe yararım, üç beş gramer hatasıyla da olsa anlaşılır yazılar yazıp günlük muhabbetleri çevirebildiğim, okuduğumu anlayıp telefonda falan konuşabildiğim 2 dil bilmem bana hayatta ne fayda sağlar bilemiyorum. diplomamda hoşuma giden bi titr yok. işin kötüsü geleceğimin ne olacağı, hedefimin ne olduğu belli olmadığı için kendimi herhangi bir şeye motive edememem. boşluktayım. üniversiteyi kazanalı beri tatilde gibiyim. kafa karışık yani.

yardımcı olacaklara, yol göstereceklere şimdiden teşekkürler. buna gerçekten ihtiyacım var.

 
yazmaktan klavyemin tuşları delindi: "bu saatten sonra" "bu yaştan sonra" gibi saçmalıkları kesin artık. gavur 40 yaşında tıp fakültesine yazılıyor, 80 yaşında büyükelçi tayin ediyor. türk ise 40 yaşına gelince emeklilik planları yapmaya başlıyor. silkinin ve kendinize gelin. (senin gibi düşünenlerin hepsine birden yazıyorum bunu). atın üzerinizdeki şu ölü toprağını. tabii çok da haksız sayılmazsınız, zira (bkz: sosyal depresyon) nedeniyle, ülke topyekûn depresyonda.

sana gelince bebek (evet, henüz bir bebeksin)
Fransız sermayeli global bir şirket, seni işe alır. Diğer ülkelerle olan muhaberatı İngilizce, merkezle olan muhaberatı Fransızca götürürsün. Gayet de bol seyahatli, hareketli, renkli ve heyecanlı bir iş hayatın olabilir. Ama başlangıçta gözün yükseklerde olmayacak. İcabında 'ofis boyvari' bir iş bile olabilir. Öyle bir şirkette, işe çıraklıktan başlayacaksın yani.

Ama yazdıklarından, böyle bir hayatı pek de özlemediğini anlıyorum. Hiç olmazsa, tarih okurken ailene ve kendine destek olabileceğin bir iş olur bu bahsettiğim.

"Yabancı dil bilen tarihçiye ihtiyaç var mı ki?" sorusunu sormaktan daha iyi saçmalayamazdın. 1. Yabancı dil bilen her meslek grubuna ihtiyaç var çünkü yerküresel köyde yaşıyoruz, inanmayacan ama neredeyse 30 senedir durum bu.
2. Kafasını Türkçe ve Osmanlıca kaynaklara gömmüş, hadiseleri tek taraflı izahlardan anlamaya çalışan, tezlerini dünyaya anlatmaktan aciz bir tarihçi mi daha muteberdir, yoksa bunun tersi mi?

istediğin, özlediğin hayata kavuşabilmek için, ya sen fedakârlık edecen, ya da sana ilaveten ailen de biraz daha fedakârlık edecek. sırf Fransızca öğrenmek için 6 sene okumak çok mantıklı değil. "Ben Fransızca'da yeterince iyileştim, araştırmacı olmam için bu kadar Fransızca bana yeter" diyosan, okulu bırakıp tarih okuyacan. bu kadar radikal bir karar vermeden önce, iş imkanlarını iyi araştırman lazım. belli başlı üniversitelerin tarih hocalarından randevu almaya çalış ve git görüş. içlerinden en az biri sana vakit ayıracaktır ve yol gösterecektir. bu tür bir hareket yapabilmen için, tarihi deli gibi seviyor olman, tarihî rüyalar görüyor olman lazım ki, sonradan ömür boyu pişmanlık yaşamayasın. tarih yüksek lisansı var mıdır mesela bu soru'na cevap bulabilirsin.

tarih burada bir misal sadece. sen hayatta ne yaparsan en çok zevk alacağını keşfedeceksin önce. istiklal'de su satmak sana hayatta en çok zevk verecek şeyse, gözünü karartıp onu bile yapacaksın uç bir örnek olarak. ben tarih doktorası yapmış taksi şoförü gördüm mesela. (türkiye'de değil tabii). herif osmanlı tarihi konusunda elime verdiydi iki dakkada.

hangi işin sana en çok zevk vereceğini keşfetmen içinse, tatbiki olarak işlere girip çıkman lazım. staj yapman lazım. çıraklık yapman lazım. her şeyi para olarak görme. yayınevinde de çalış, tercüme de yap, turist rehberliği de yap, tezgahtarlık da yap, gerekiyosa su da sat. iki günde anlarsın zaten, öyle bir iş yapmayı isteyip istemediğini. böyle ufak ufak alıştırmalar, denemeler, uygulamalar sana gerçekte ne istediğini öğretecek. mesela tarih lisans ya da yüksek lisansı yapmadan önce, kendine çok ilgini çeken bi konu seç ve kütüphanenin tozlu kitapları arasına gömül bir kaç ay. (ulan ne zevksiz bi dünya be! şimdi bunu yapmana da gerek yok, gugıl hazretleri nedeniyle). neyse, gene de gugılın henüz erişemediği kaynaklara eriş. fransız kaynaklarından 1915'i oku mesela filan gibi. eğer bunları yaparken, dış dünyayı ve yemek yemeyi dahi unutuyor, vaktin nasıl geçtiğini bilmiyor, öğrendiklerinden müthiş bir haz duyuyorsan, tarih oku.

titr mevzuunu siktiret. lisedeki arkadaşlarının işverenlerinin ne olduğunu da. her koyun kendi bacağından asılır. sen ne iş yaparsan mutlu olursun'u keşfet önce. bunun için bir senelik bir süre tanı kendine. "seneye bu zamanlar, ne iş yaparsam mutlu olurum'u bulmuş olacağım" gibi bi hedef koy kendine. bu zaman zarfında her boya küpüne gir çık. belki de dış ticaret veya özel şirkette "almost" ofis boyluk hoşuna gidecek, ne biliyosun?

özet geç piç: sana kızıyorum ve seni destekliyorum.
  • compadrito  (28.11.11 07:51:35 ~ 07:58:59) 
abi anladığım kadarıyla ortada net ve büyük bir sorun yok. sevmediğin bi bölümde okuyorsun. e çoğumuz öyle yapıyoruz zaten(ben değil). 2 sene daha idare et, vaktinde bitir bölümü. zaten bu seneden sonra derslerin hep seçmeli olacak. son 2 senede hep tarihle ilgili dersler seçersin, ki ilgilendiğin ders bulacağına eminim. eğer maddi olarak idare edebilecek durumdaysan, bir süre daha öğrenci hayatı yaşarsın maddi olarak ve tarih master'ını da yaparsın. sen gsü'deki manyaklara bakma. herkesin kafasında bi sorbon'dur bi nantes'tır lyon'dur var ama hiç gerek yok. türkiye'de kalburüstü biçok yerde mastır yapabilirsin ve gayet de güzel olur. inan o zamana kadar kafan da biraz daha açılır, önünde yeni yollar da açılır. hayatının ufak ufak rayına oturduğunu fark edersin; bu endişeler azalır.
benzer kaygılara her üniv öğrencisi düşüyor ara sıra. ben de gsü'deyim, severek sosyoloji okuyorum ama bizim de geleceğimiz hiç net değil. birazdan evden çıkacağım, canın bu konuya hala sıkkın olursa diye de özel mesajdan tel no gönderiyorum. akşama kadar okulda olacağım, arayabilirsin konuşmak istersen.abi anladığım kadarıyla ortada net ve büyük bir sorun yok. sevmediğin bi bölümde okuyorsun. e çoğumuz öyle yapıyoruz zaten(ben değil). 2 sene daha idare et, vaktinde bitir bölümü. zaten bu seneden sonra derslerin hep seçmeli olacak. son 2 senede hep tarihle ilgili dersler seçersin, ki ilgilendiğin ders bulacağına eminim. eğer maddi olarak idare edebilecek durumdaysan, bir süre daha öğrenci hayatı yaşarsın maddi olarak ve tarih master'ını da yaparsın. sen gsü'deki manyaklara bakma. herkesin kafasında bi sorbon'dur bi nantes'tır lyon'dur var ama hiç gerek yok. türkiye'de kalburüstü biçok yerde mastır yapabilirsin ve gayet de güzel olur. inan o zamana kadar kafan da biraz daha açılır, önünde yeni yollar da açılır. hayatının ufak ufak rayına oturduğunu fark edersin; bu endişeler azalır.
benzer kaygılara her üniv öğrencisi düşüyor ara sıra. ben de gsü'deyim, severek sosyoloji okuyorum ama bizim de geleceğimiz hiç net değil. birazdan evden çıkacağım, canın bu konuya hala sıkkın olursa diye de özel mesajdan tel no gönderiyorum. akşama kadar okulda olacağım, arayabilirsin konuşmak istersen.
  • yasakani  (28.11.11 09:49:13) 
Tarih bölümlerine gidip hocalarla konuşun. "Bu son iki senede tarih yüksek lisansı için ne öğreneyim, Fransızca'nın neresine kayayım ki tarih araştırmalarında yararlı olabileyim?" gibi sorular sorun.

Tabii tarihten eminseniz :) Akademik ortamlarda büyük okullarda kadronun aslanın ağzında olduğunu da eklemek isterim.
  • sourlemonade  (28.11.11 18:45:20) 
[]

tv kanallarının arşivlerini internete yüklemesi

böyle bir ütopyam var.

trt olur, anadolu ajansı olur, reha muhtar'lı şov tv olur, atv kanal d star olur. hepsi olur. yeter ki youtube ortaya çıkmadan, gazeteler sitelerine video oynatıcılar koymadan önceki dönemi de bizlere göstersinler. refah'ın, faziletin kapatılması, çiller'in gafları, yılmaz'ın duraklamaları, istiklal caddesi'nin 90'lardaki, 80'lerdeki halleri, tayyip erdoğan'ın belediye başkanlığı, ibo ve yanındaki cüceden oluşan reha muhtar haberciliği, siyaset meydanı'nın, şok'un, kaygısızlar'ın tüm eski bölümleri ve daha on binlerce şey. yeniden ortaya çıkan sayısız komik video da cabası

böyle bir şeyin yapılması yakın tarihimizle ilgili bilgimizi artıracaktır, insanların unuttuklarını hatırlamalarına, olaylara daha geniş bir perspektiften bakmalarına sebep olacaktır eminim ki.

dünyada arşivini yavaştan, mesela 2000-2005 arası diye kullanıma açan, her şeyi ıolmasa da çarpıcı noktaları paylaşan kanallar var mı ki? biliyorum, meşakkatli bir iş fakat elimize o dönemden ulaşan, buzdağının görünen kısmı da olsalar, bol miktarda video var. bunları sızdıranlar diğerlerini niye yüklemesin? mesela ntv, neden sadece ileriye dönük yapıyor bu işi?

harddisk maliyeti, server maliyeti falan mı acaba problem? yoksa maddi kazanç sağlamaması mı? yoksa üşeniyorlar mı? kimsenin aklına gelmiyor mu? yahu youtube'da 2006-2007 öncesi dönemle ilgili video bulamamaktan bıktım! ne zaman gerçekleşecek bu devrim?

 
var haci. lakin cok eski tarihler degil. ilerisi icin o dedigin gecerli olur elbette bu sitede.
tvarsivi.com

  • dengesiz pamuk  (27.11.11 04:06:19 ~ 04:06:59) 
TV'ler guncel reklamlardan para kazanarak çalıştıkları için eski arşivlerin bir kanal tarafından tüm bandwith vs masrafı göze alınarak nete konması güzel bir hayal fakat yine de hayal.

Kaldı ki TV sürekli kendini yenileyerek formatlar yaratarak çalıştığı için eskiye ilgi duyanlar az olacaktır.
  • guzelmarmara  (27.11.11 14:15:18) 
[]

twingo reklamı arıyorum.

merhaba,

youtube'da bayağı bir süredir bakıyorum ama bulamıyorum: 90'ların ortası veya sonlarından kalma bir video. renault twingo'ya ait ve yabancı.

bir aile var, bir veya iki çocukları var, araba ne kadar küçük de olsa ev gibi takılıyorlar içinde, ne bileyim arka koltuğu yatırıp sevişiyorlar bile, o derece. böyleydi hatırladığım kadarıyla.

bulana veya getirene 100.000 lira veriyorum.

 
Bu var ama çocuklu reklam bilmiyorum. www.youtube.com

(Not bir twingo sahibiyim.)
  • shell  (25.11.11 08:05:27) 
@ shell

oha süper bi reklam! aradığım bu muydu acaba? emin olamadım. ama bunu izlemek de beni çok mutlu etti. yahu reklamdaki kız hande kazanova değil mi bu arada?
  • mistreated  (25.11.11 08:08:47) 
Sana da alalım bir tane?:)


  • shell  (25.11.11 21:36:20) 
@shell

önce parayı bulalım, alırız :)
  • mistreated  (27.11.11 02:08:44) 
[]

retorik

www.eksisozluk.com

retorik kelimesi burada ne anlamda kullanılmış? çok kullanılan bir kelime fakat tam manasını çıkaramıyorum. konuşma, söylev, diskur vs. bir şey mi, nedir?


 
(bkz: retorik) başlığında fikir verebilecek entariler var.


  • compadrito  (23.11.11 20:12:31 ~ 20:17:53) 
[]

bedelli ve eşitlik

bedelli askerlik anayasanın eşitlik ilkesine aykırı değil mi? anayasa mahkemesine bu konuda dava açamaz mıyız? askere gitmek için çılgın atan insanların bir kısmının istemedikleri bir yere zorla gönderilmesi, diğer bir kısmının ise bir miktar para ödeyerek bundan muaf olması ne kadar eşit bir durum?




 
Kısa dönem askerlik veya Yedek Subaylık anayasanın eşitlik ilkesine aykırı değil mi ya da dövizli askerlik ? Ne farkları var. Sonuçta biraz uzaktan bakınca belirli şartları sağlayanlara belirli askerlik paketleri var. İşin içinde para olunca niye delirdik millet olarak çözemiyorum. Sanki askeriye sistem olarak çok eşit bir yer hiç torpilin paşa çocuğunun kaymakam çocuğunun kayırılmadığı yer de 30 yaşını aşmış artık zaten er olarak bir işe yaramayacak adamların askere gitmesiyle uğraşıyoruz. Gitmesinler abi ne gerek var ekonomi canlansın.


  • wallcan  (22.11.11 21:40:26 ~ 21:40:51) 
aihm vicdani ret olayını bir an önce halledin dedi bizimkilere ama biz kim adaleti tanzim etmek kim.


  • error522  (22.11.11 21:40:47) 
[]

ortaçağ ve yeniçağ'da doğudan batıya yolculuk yapan gezgin?

evliya çelebi, ibn battuta gibi doğu dünyasını anlatan değil de, avrupa'ya giden, anılarını yazan biri var mı diye merak ettim. bi nevi monteskiyö'nün lettres persanes kitabındaki iranlı abiler gibi. 1700'lerin sonuna kadar olmak kaydıyla bizim avrupa'da takılan elçilerin anıları da olur. olay doğulu bakış açısıyla batı dünyasını (fransa, almanya, ingiltere, ispanya vs) anlatmak.

edit: avrupa'ya gidip doğudaki anılarını yazan değil, geri dönüp doğulu ülkesinde batıdaki maceralarını anlatan birini arıyorum.


 
  • hollowlife  (05.11.11 23:14:25) 
@hollowlife

marko polo batıdan doğuya gidiyo be. ben tam tersini soruyorum. arap, türk, iranlı, ne bileyim mağripli hintli falan olucak, parise londraya gidicek.
  • mistreated  (05.11.11 23:17:21) 
benim bildiğim evliya çelebi batıya da gitmiştir.


  • bilmemkacincinick  (05.11.11 23:46:16) 
Ubeydullah Efendi'nin Amerika Hatıraları www.netkitap.com

Tarih Vakfı Yayınlarında mutlaka birşeyler çıkacaktır: www.tarihvakfi.org.tr
  • kaset  (06.11.11 00:05:51) 
[]

donuk kıyma, mikrodalga

donmuş, buzluktan çıkalı 4 dk olmuş kıymayı mikrodalgada kaç vatta kaç dakika tutmak lazım ki tavada kızartılacak normalliğe ulaşsın?




 
400-600 watt / 3-4 dakika yapıyorum ben.


  • sipsi  (01.11.11 21:42:41) 
1234   « Önceki Sonraki
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.