pek agresifsin. bence seni bunlar paklar eğer izlemediysen:

(bkz: lock stock and two smoking barrels)
(bkz: snatch)
(bkz: lucky slevin)
(bkz: smoking aces) (1,2)

ocean eleven?

sizi ancak bazı woody allen filmleri paklar.
crimes and misdemanours
husbands and wives gibi.

gerçi başka filmleri de güzel de, sizin istediğiniz tipte bunlar diyebilirim. ama tam da diyemem.

Aradığını buldun: Grown Ups

(bkz: maskeli beşler ırak)

öncelikle bu geldi aklıma;
(bkz: #23865519)
ne alaka deme, şapka falan..

sizinle tanışmak isterdim, çay içmek sohbet etmek...
ha o yumurtacılara ne oldu en son şu var mesela;

(bkz: 2 haziran 2011 hopa'ya destek yürüyüşü )

salakça değil zekice muhalefete desteğim.kafanız çalışsın azcık.engin ardıç a emre aköz e madara olmaktan ileri gidemediniz.ancak onlar dikkate alıp cevap yazdı.

cevab veremedi

Faksla yaptırdım sorun olmadı şimdiye kadar.

soruya yanıt değil maalesef ama (aslında bence yanıt da...) 5 senedir yaptırmadım, henüz jitem beni kesmedi. çok dert etmeye gerek yok onu aslında.

komik olan anlatış biçimi. mimikleri, sesi. insanların eğlenmesi neden bu kadar rahatsız etti ayrıca senin komik bulmadığın bir şeye gülen insanlara aptal yığını demek nedir?

kıskanma. adam bir anda böyle olmadı ki. kaç yıldır komikliğini oturttu sonuçta, öyle bir geçmişi var, artık suratına baksak gülüyoruz.
bak mesela biz little britain adlı diziye anırarak güldük. ama kime gösterdiysek bu ne diyip suratını ekşitti. bu adamlar ödüllü, çok ünlü komedyenler. yani yapıcak bişi yok, kimine komik, kimine değil.

Cem Yılmaz'ın hayranı değilim. Ama iyi tespitler yapıp bunları pazarlayabilme yeteneği de yok değil.

Düzeltmeyle karışık kaynak yapma: Bu arada kendimi tutamıyorum ve yazıyorum, evet. Sayın ''mori'' her duyuruda bu kadar olumsuz olmanın öğrenilmiş depresyon ile bir ilgisi var mı, hayata bakışın gerçekten hep böyle mi?

kimisi osuruğa güler, bazısı Woody Allen'a güler, ya da Cem yılmaz'a..
burada mühim olan gülmeleri... neye güldükleri değilki
gülmek gibisi var mı ya!

bir arkadaşının dünyadan haberi yok diye, algısı kapalı ama herkes güldüğü için gülüyor diye bütün cem yılmaz hayranlarını aşağılamak neyin nesi?

bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.

kaldı ki daha iyisi gelene kadar en iyi cem yılmaz'dır. alternatifi yoktur. tektir.

"Espri anlayışı" diye bir şey var. Hatta ingilizce konuşan ecnebiler buna "humor" derler. İş burada bitiyor. Espri anlayışınız uyuşmuyorsa, değil Türkiye'ni,n; dünyanın taptığı komedyen dahi olsa hava-cıvadır sizin için. Öncelikle sizin güldüğünüz espri türü ne ise, o tarz espri yapan kişiler doğal olarak size daha komik gelecektir.

Cem Yılmaz'ın olayına gelince;
Sizin "öğrenilmiş çaresizlik" diye adlandırdığınız olgu, Cem Yılmaz'ın kendi rüşdünü ıspatlamış olmasından başka birşey değildir. Cem Yılmaz'ın yorumlarında ne kadar ciddiyet olursa olsun, insanlar gülmeye devam edecektir. Çünkü adam bugüne kadar yaptıklarıyla çıtasını belli bir seviyeye çekmeyi başarmıştır. Onu sevip sevmemek, sizin hoşunuza gidecek komiklikleri yapıp yapmamasından değil, tamamen 'Cem Yılmaz' kişiliğinin sizin değer yargılarınız karşısındaki seviyesiyle doğru orantılıdır. Farz-ı misal, ben çok sevmeme ve takip etmeme rağmen annem ısrarla nefret eder Cem Yılmaz'dan. Ancak bazı esprilerini beğendiğini hatta güldüğünü de gizlemez. Ne zaman biri bir hastalıktan bahsetse "amaan, benim kaynımda da var ayyynı!" demeyi ihmal etmez.

Sözün özü; çoğunluğun güldüğünü sizin komik bulmamanız kadar doğal bir şey olamaz. Bu durumda sorunu çoğunlukta ya da kendinizde aramanız ise yersizdir, vakit kaybıdır. O yüzden bu konuya çok fazla takılmayınız bence...

Kesinlikle espri anlayışı diye bir şey var. Çocukluğumdan beri Hıbır-HBR, Gırgır, Limon-Leman sonraları Lombak, Uykusuz vb. okuyan ve bu espri anlayışı ile yetişmiş biri olarak Cem Yılmaz'ın tespitli esprileri bana feci komik geliyor. Bakın, Cem Yılmaz fazla taklit yapmaz, tespitleri vardır. Umut Sarıkaya gibi. Benim kuzenim ise tam tersi doğal gelişen şeylere, kamera şakalarına, anlık mimiklere daha çok güler. Şu aralar beni dumurlara uğratan program olan Şanslı Masa ile kopuyor ama Cem Yılmaz da ise sıkılıyor. Kimisine de Ata Demirer'in Bülent Ersoy, Faatih Terim şu bu taklidi komik geliyor. Yani, medyada en çok görünen, en çok üreten Cem Yılmaz olduğu için bu kadar öne çıkıyor ve sevenleri takip ediyor. Çaresizlikle, öğrenmeyle, öğrenmemeyke ilgisi yok :D

sevişiyorlardır napıcaklar :)

hap mı attın sen hocam ?

loser tam olarak sizin anlattğınız değil gibi sanki. sizinki daha çok badak ve badakizm akımına giriyor.

yükselen yeni değer "eksiduyuru" diye bir site, oraya yazıyorlar.

facebook ta hepsi abi. icq nun resimlisi işte daha ne?

trends?

değil başka bişey

web history olsa gerek.
www.google.com

lakin daha önce arama yapıldığında google account'unun aktif olması gerekli. oturum açık değilse çıkmaz muhtemelen.

sosyalist değilim de hala aklım alabilmiş değil, türk telekom dahi bizim değil lan!? Ülkenin tek iletişim ağı. Farkındaysan biz hizmet etmeye başladık artık bu şirkete.
İç piyasanı yabancı sermayeye bu kadar bel bağlarsan, bu dediklerin tabi ki de kaçınılmaz olacaktır.

50 küsür yıldır amerikanın burnunun dibinde sosyalist düzenini devam ettiren bir ülke var; küba. bunun yanında evet, küresel güçler mevcut ama her şeye muktedir değiller. sonuçta dünya üzerinde söz sahibi olamadıkları, güçlerinin yetemedikleri binlerce olay mevcut.

abd'nin arka bahçesi olarak gördüğü orta amerika ülkelerinde demokratik seçimlerle sosyalist iktidarlar kuruldu. benim anladığım kadarıyla filmdeki devrim de sosyalist partinin seçimle iktidar olması, meclisin proletetya tarafından basılması değil.

adamlar bilimkurgu çekmiş komik, siz ciddi ciddi eleştirmişsiniz daha komik.

www.imdb.com şunun gibi bir komedi filmi yapmışlar. filmi bulamazsanız haber verin dropbox'a atayım izleyin. (sharebus'ta var)

hani devrim (!) olsa böyle mi olacak. bir günde böyle şeylerin yapılması ülke ekonomisinin tek kelime ile ağzına sıçar. ayrıca çoğu yabancı olan şirketler bok verir ellerindeki mal ve işletmeleri. chavez sadece hilton(lara) el koydu da adamı öldürmek için bin plan yapıyor amerika :)

verdiği bilgiler (volt/metre) değerleri doğru. ktü elektrik-elektronik'ten mezun ve baz istasyonlarıyla ilgili çalışmaları olan bir tanıdığım da benzeri bilgileri vermişti.
ek olarak şunu da söylemişti, telefon arama yaparken ilk bağlanma zamanında bu verilen değerlerin çok üzerinde bir değer ile bağlandığını (baz istasyonuna), bu yüzden arama butonuna bastıktan sonra telefonu kulağımıza direk dayamamamız gerektiğini söylemişti.

ama videoda bahsedildiği gibi elektromanyetik dalgaların mı zararı var, neyin zararı var, neye göre telefonlardan uzak durun beyniniz pişer diyorlar onu bilmiyorum.

adam tanınmış, ünlü bir hoca.
ve ayrıca adam haklı.

nuri bilge'nin filmlerindeki gibi kesintisiz 15dk boşluğa bön bön bakan, sonra da bir iç çekiş sesi ile biten sahnelerden hoşlanıyorsun demek ki sen de... zevkler ve renkler tartışılmaz. ben nuri bilge'yi de kötülemek amaçlı yazmadım, ama her işin bir alıcısı var demek ki yapıyorlar filmlerini.

not: kesinlikle demirkubuz fanı değilim, 3-4 filmini izlemişimdir en fazla. hatta toplamda kaç filmi var onu bile bilmem, onu da şimdi farkettim.

karşılaştırdığın insanlarla Zeki Demirkubuz'un ne alakası var, film çekmekten başka? Bir de beğenmek için illa çok gerçek mi olması gerekir? Ki ben izlediğim de hiç gerçek değildir diye düşünmedim. Teknik güzel,anlatım güzel,oyunculuk güzel. C Blok dışında hepsi gayet iyi filmlerdir. Zaten kendisi de der. C Blok'tan sonra ya iyi bir iş çıkarıp yola devam edecektim ya da bu işi bırakacaktım diye.

liseli solculuğu olarak yermemek lazım.. zeki demirkurbuz'un bir derdi var ve filmlerinde bu derdini anlatıyor, onun için filmlerin konuları sana benzer gelmiş olabilir. bundan olumsuz bir şey olarak bahsetmişsin fakat bu yönetmen için bir eksi de değildir, hatta fransız sinemacılar arasında bununla ilgili bir terim bile var.. z.demirkurbuz'un tek eksi yanı bence olayları bazen fazlaca melodramlaştırması..


z.demirkurbuz'un filmlerinin hayranı değilim fakat izlediğim zaman da sıkılmam. nuri bilge'yle veya semih kaplanoğlu'yla z.demirkurbuzu karşılaştırmamak lazım bence, kulvarları farklı gibi.. z.demirkurbuz'da diğerlerine göre hikaye biraz daha ön planda, diğerlerinde ise sinematografi..


nasıl ki bütün kitaplar aynı değil, hepsini aynı beklentiyle okumuyoruz filmleri de aynı beklentilerle izlememeliyiz. insanın izlediği filmlerin, okuduğu kitapların sayısı arttıkça bu tür yönetmenlerin filmlerini kendinizi daha iyi vererek izleyebiliyorsunuz..

bu da yeni açılan web sitesidir. www.nbcfilm.com

sorunun soru olmadığını okumadan söyleyemezdim. Diziyi ben de hiç izlemedim(kısaca gücüme de gidemez) ama bu durum zaten konuyla alakalı değil. Neyse görüşümü bildirdim, söyleyeceklerim bundan ibaret, iyi akşamlar.

bence gayet dangalakça :/ ağızları argodan kurtulmuo

ilginç bir yorum olmuş dizi hakkında..liseli oğlanların hormon vermeleri hususu özellikle..bence siz izlemeyin, kafanızı da yormayın, amirime şans da (!) vermeyin

8. bölümdeyim; bu topraklarda çekilmiş en başarılı dizidir bence behzat ç. sokaklarda konuştuğumuz dil, nihayet tv ekranlarına girmiştir. bu bir devrimdir kanımca türk tv tarihi bakımından. elbette her kesin zevki birinci mevki.
solculuk olayına gelirsek;
çok saçmaymış hakikaten! içki içip karı-kız muhabbeti yapmak, erkek olmanın bir gereği bir yerde. Sağcısı da yapar; solcusu da.
dizideyse, behzat ç'yi bilmem de; eski eşi kesin solcuydu kanımca. flashbeklerle dolu bir bölümde behzat ç, eşine kızıyordu küçük kızını kastederek "bacak kadar çocuğa öğretiyorsun faşist diye. gelip soruyo sonra. daha çocuk o." şeklinde.
eski karısı da az arıza değilmiş hani.

behzat bir bölümde " ulan adam akıllı konuşabileceğim bir tane bile solcu yok mu lan bu memlekette?" der.

Dizilere bu kadar anlam yüklemeyin.

behzat amirim doğru solcudur.

kanal d'deki fatmagül de şakirt.

en kötü doktor kemiksiz 10 bin indiriyor cebe. fakat kesmiyor. o yüzden ayaklanıyorlar.

aslında işin temelinde daha çok para, daha az çalışma isteği var. bu net.

hakedip haketmedikleri konusunda yorum yapmayayım. ama istedikleri bu. tüm çalışan kesimlerin istediği gibi.

performans yasası ile ne kadar cok hasta o kadar cok puan sistemine karsıyız..olayın görünen yüzü zaten gösterilmek istenen.10000 tl alıyor dedikleriniz zaten kelli felli adamlar, biz ve istediklerimiz madalyonun görünmeyen yüzü.daha dün bi kaymakam bi bayan doktoru dövdü tekme tokat evine gelip hastasına bakmıyor diye, olası mı değil, olmalı mı hayır..ama halkı düşman ettiler maalesef

%20 lik kısımdan bahsediyosun

hayır içinde oldugum %80lik kısımdan bahsediyorum maalesef

ihtiyacı olan hastaya belki kendi cebinden verip yardımını yapan doktorlar biliyorum.. ayda 20 bin liradan aşağı kazanmıyorlardır. uyumuyorlar, hakikaten köpek gibi çalışıyorlar.

ve o para biraz daha eşit dağıtılsın amaçlı en küçük bir değişiklik yapıldığında insanlıktan çıkıyorlar.. artık ekonomik-politik güç olmanın getirdiği bir şey mi bilmiyorum.. ama önce belki kazançları asgari ücret düzeyine indirilip insanlığa yeniden kazandırılmaları gerekiyor olabilir.

recep akdağ isimli adam hangi suretle olursa olsun bu doktorları insanlığa geri döndürebilirse, yaptıklarıyla birlikte memleket tarihinin en mühim adamlarından biri olur.

öncelikle, çok para kazandıklarından filan ayaklanmıyorlar. halkın geri kalanının yaşam standardının düşük olmasının da doktorların iyi kazanmasıyla alaksı yok. bu tamamen vatandaşına hiçbir sosyal güvence sağlamayan ve yaşam standartlarını yükseltmeyi geçtim sürekli düşüren hükümetin/hükümetlerin suçudur. ha, ayrıca avrupada ya da amerikada bir doktor çok daha fazla kazanır emin olun. zaten anlayamadığım şey, millet "ben neden bu kadar az maaş alıyorum?" diye sormuyor ama doktor lafı edildiğinde "ne biçim kazanıyo ibneler!!11birbir" şeklinde tepki veriyor. iyi doktorlar da beş kuruş maaşa çalışsın herkes mutlu olsun anasını satayım.

gelelim doktorların neden isyan ettiğine. bu isyanın sebebi akp'nin çıkardığı yasalarla son yıllardaki süreçte doktorların iyice tüccar yerine konumuş olmasıdır. parası olmayan sağlık hizzmeti alamaz hale geldi, özel hastaneler patladı vs vs. en son performans sistemi bardağı taşıran son damla oldu. maaşın bakılan hasta sayısı üzerinden alınması demek hastaları çabuk tektiklerle geçiştirmek demek. senin, doktorun fazla kazanması uğruna doğru düzgün sağlık hizmeti alamaman demek. yani sen diyorsan ki "doktor bana 10 dakika bakacağına 5 dakika baksın muayenede, bişey kaçırırsa da ölürüm artık" o zaman sorun yok.

kısacası adamlar paradan ziyade doktorluğun ticarete dökülmemesi ve senin benim sağlığımla oynanmaması derdinde.

hastalar müşteri olmasın istiyorlar.

dur bak tik atacağın bi cevap yazayım hemen:

sırf para istiyolar, yattıkları yerden 20000 lira kazanmak istiyolar şerefsizler!

@vi3e , akciğer kanseri babana migren teshisi koyup ilaç yazdırmak için diyosun ya bunun neresinde sen haklısın da karsıdaki ibne oluo , git Allah aşkına ya

@mavibalık: akciğer kanseri olduğunu bilmediğimiz adamı teşhis etsinler tedavi söylesinler diye hastaneye götürüyoruz, hastane odasında suratımıza baksın diye de avcuna 100 TL sıkıştırılıyor. bizim hastalığın ne olduğu hakkında bir fikrimiz yok, hastanın şikayeti baş ağrısı. sonuç: 100 TL karşılığında kasabın yaptığı, ağrıyan başa bakarak migren teşhisi koymak. halbuki ceviz büyüklüğünde tümör var o başın içinde.

geçenlerde fatih altaylıyla teketek özel e çıktı iki hekim ben orada bu olayın çok özet olarak anlatıldığına şahit oldum dileyen araştırıp yeniden izleyebilir ama ben ilgili bölümü özet geçiyorum:
1-)"bakılan" hasta sayısı üzerinden para veriliyor yani 100 hastaya bakınca doktor 100 hasta parası alıyor 90 tanesi öldü diyelim bunu sikine takan yok. bu durumda koruyucu hekimlik (yani insanlar hasta olmadan önlem almak-gıda ve su güvenliği gibi- inanın çok daha ekonomiktir) çöküyor çünkü hastanelerin para kazanması için daha çok insanın hastalanması gerekiyor...
2-)sağlık hizmeti bütündür.yani başhekimin hata yapması nasıl felaket getirirse, temizlik ekibininde hatası felaket getirir(araştırınız: hastane enfeksiyonları) mevcut sistemde hekimler ve diğer sağlık çalışanları arasında ücret uçurumu oluşmuş durumda(bazen 8-10 kat ücret farkı oluyor) bu durum iş barışını bozup yığınla mağduriyet doğuruyor...
3-)insanların hastaneye daha kolay ulaşması demek daha kaliteli sağlık hizmeti aldıkları anlamına gelmez.özel hastanelerin kapısına saçını sarıya boyatmış iki tane güzel kız koymak kolaydır ama bu,orada çok iyi ameliyat yapıldığını göstermez ki son dönemde özel hastanelerde yaşanan skandallar bunu kanıtlar nitelikte...

backup çözümleri vardır. mozi diye vardı bitane enson. dropbpx var mesela. yazın word dosyasına, yedeklesin programlar otomatik.

Bilgisayarda yazmak için elbet kendinizce sebepleriniz vardır ancak klasik türde, kağıda dökerseniz, e-kitabın 15 yıl içinde iyice yaygınlaşacağını ve klasik, saman kağıdı yapraklı kitapların iyice azalacağını ön görürsek, apayrı bir değeri olur onun.

yahoo ya da gmail de taslak olarak kaydedebilirsin.

her zaman düşmanı vardı diye biliyorum ben. kafayı yememizin tarihi çok daha eskilere dayanmalı bence.

depremi bile; oyunlarından birinde "sen depremde bile insan ayırıyorsan, bu depremi yaşarsın" gibisinden boyundan büyük laflar ederek, o iğrenç siyasete alet eden biri nasıl olur da sevilir, çkhb denen şeyleri tv'de nasıl reyting alır diye merak ederken bunu duyduğum iyi oldu. evet hiç sevmiyorum mezkûr şahsı.

evet kocaeli depreminde ciddi sayıda yakınımı kaybettim. ve bu adam, bingöl depremini devlet sallamadı, ama zamanında kocaeli depreminde herkes ayaklandı, o zaman başına gelir böyle şeyler işte gibi şeyler diyerek tipik devlet tü kaka kürtlüğü yaptı. lan bingöle yapılan yardım kampanyalarının haddi hesabı yok. en azından ben gönderdim bingöle varımı yoğumu. sen benim ölen akrab alarımdan ne istedin şimdi?

"siz de hakkari nin gevaş ilçesinde doğsaydınız ingiliz lordu değil kürt olurdunuz" diye bir lafı var bu adamın.

aslen bakıldığında mecburiyetten kürt olmuş gibi bir his yaratmakta yani seçme şansı olsa seçmezmiş gibi bir havası var. ama kendisi bildiğin kürt milliyetçisi bir insan. yani o yüzden de iki tarafa da yaranamıyor benim anladığım. ama ben kendisini oldukça severim.

toplumun belli bi kesiminde kendisine olan tepkinin 2 çıkış noktası var diye tahmin ediyorum. ikisi de kürt meselesiyle öyle ya da böyle ilgili. ilki yeğeninin pkk gerillası olması. yazdığı bi mektupta bundan bahsetmişti falan, öyle bi şeyler vardı. o zaman bi linç kampanyasına dönüşmüş gibiydi, forward maillerle yılmaz erdoğan'ın aslında pkk'li olduğu falan iddia edilmişti. bi de eşinin şeyh sait'in torunu olması ve ikisinin de bununla gurur duyması olayı var. bu iki nedenden ötürü bi kesim kendisine düşman oldu.

onun dışında bana da kendisi pek sempatik, kendi halinde falan gelmiyor. nedenini bilemediğim bi soğukluk var. belki bi kesim de bunu hissediyodur bilemicem.

kusura bakmayin ama kendisini yapmacik buluyorum. samimi bulmuyorum. kendi adima. benim gibi dusunenler vardir zannimca. ama dusman olmak falan uc seyler tabi...

bi gazetede güvercinli mi ne bir mektup yazmıştı. sanırım kırılma noktası oldu o yazı. şahsen sevmem; sempatik, kendi halinde, mütevazi, art niyetsiz olduğunu düşünmüyorum ama romantik adam katılırım, o da şiirlerinden dolayı yoksa birebir münasebetimiz yok tabii.

sempatiklik, kendi halindekik, mütevazılık vs. olayına gelince, ata demirer diye adam gibi adam denilecek biri varken, bu piyasada başkasına bakmam ben. ne cem yılmaz, ne diğerleri. bana göre, bu piyasada yukarıdaki sıfatlara haiz tek adam ata demirer.

not: sevmeme kısmı benim fikrimdir, sevilmeyecek biri olduğunu düşünmem, senin sempatik vs. bulmana saygı duymamamı gerektirmez. fikirlerine saygılıyım arkadaşım.

www.yilmaz-erdogan.net

www.sayokanforum.com

yorum yapmıyorum.

edit: diğer yorumlarda bahsi geçen mektup yukarıdaki linkte mevcut.diğer linkte ise o mektuba cevaben yazılmış başka bir mektup var...

kendisi ne kürtcü ne de solcudur. eğer sahsina karsi bu sebeplerden nefret besleyen varsa, kürt teali aydinlara ve solculara haksizlik ediyordur en başta. a romantik adam, ara sira komik oluyor, bkm iyi işler yapiyor, güzel bir işletmeci. ama yilmaz erdogan kürtcüdür, pkk lidir, solcu gominizdir diyorsaniz ya hic pkk li görmemissiniz ya da hic dayak yememissiniz demektir.

kendisi bariz kurtcu. organize isler filmindeki o illegal faaliyetleri yapan insanlari kurt sivesi ile konusturmayarak benden yildizli pekiyi aldi. it iti isirmaz derler ya o hesap.

kendisini günahım kadar sevmem, kürttür ama asimile kürttür arkadaş.. mücadeleye sırtını dönmüş herkes gibi..