türban yasallaşmadı, türbanlılar yüzsüzleşti.inşallah teker teker bitlenip kel kalırlar. :)

hangi universite acaba?

davutpaşa'da at koşturuyorlar. dinci sosyeteden mi geldiler bilemiyorum, hepsi de raybanlarını takıp, makyajlarını tamamlayıp gelmişler.

iyi oldu ama, bone takıp abuk subuk formlara girmelerinden iyidir.

türban yasallaşmadı ama sizin üniversitenin güvenlik memurlarının t.c. yasalarıyla sorunları olabilir.

henü yasallaşmadı,bence onlar sizin okulun yaz döneminden olmasından yararlanmışlar.

bazı okullar bu konuda esnek.
bazı öğretmenler de bu konuda esnek.

@dgursoy
çok güzel, çok komik olmuş hakikaten.
merak ediyorum, monitörün arkasında bulduğun cesareti insanlarla yüz yüze iken de bulabiliyor musun???

@dgursoy :) güzel demişsin.

ben buluyorum frown.

Arkadaşlar ne kadar katılmasak da farklı fikirlere saygı duyalım. Ben de yüzsüzleşme kısmına katılıyorum , monitor arkasından atma kısmına da. Çünkü yök e şikayet edecek gücü kendimde bulamadım. 7 sene okumuşum tek dersim kalmış şurda ya ters teperse diye.

@frown istersen sorunun altına cevap yaz , artizlik yapma .

yasallaşmadı, hocalar dersten atması yerine konu ile ilgili rapor yazılması sağlandı. İsteyen hocalar öğrenci hakkında rapor yazabilir.

semtteki kuyumculara gideceksin, ya da kapalıçarşıdakilere.
döviz büroları da belki alır ama emin değilim.
www.goldpara.com
buradan fiyata bak bozdurmadan önce
illa ki düşük alacaklar ama fazla parçalanma bari.

çok kırıyorlar fiyatta
gram altın almak hiç akıl karı değil o yüzden

paranı verip bir yatırım aracı alıyorsun ve bozdururken yüzde bi kısmını kesip geri alacağın garanti

bizde almak hatasını yapmıştık kesilince vazgeçtik, üşenme bez bikaç kuyumcu
sadece kuyumcular alıyor

yaw işte bi kuyumcu 300 lira deyince adamın neredeyse yüzüne tükürecektim. Kendi kafasından 200 lira kar edio aklınca pezo.borçlar bıçak gibi olmasa bekletirdim daha ama acil.

www.imdb.com

Bildik filmlerden Simoné filmini çeken ablamızdır. ki imdb point 7 dir gayet yeterdir.

oncelikle bir yanlisi duzeltmek gerekiyor. oscar'a aday olan ilk kadin yonetmen soffia coppola degil. kim olduguna simdi bakmaya azicik usendim ama hic yoktan lina wertmuller'in daha evvelden oscar'a aday olduguna eminim. www.imdb.com
usenmedim buldum. ilk oscar adayi da kendisiymis. books.google.com.tr

mukemmel yonetmis gibi bir iddiam olmasa da adi bilindik birkac isim olarak;
Kathryn Bigelow (oldukca erkeksi turlerde filmler yonetir. korku, aksiyon, macera)
Mira Nair - filmleri genelde "oldukca" iyidir.

ayrica bir de soyle bir wiki maddesi buldum isinize yarar muhtemelen.

en.wikipedia.org

Kathryn Bigelow vardir bir de. en son the hurt locker diye filmi cikti.

tum filmler ve mukemmel iddiali laflar olsa da ben jane campion'i begenirim. sally potter'in bir filmini seyrettim o da guzel.

olmaz abi abd'de bile olmamıştı zamanında. kaybedenin vay haline diye latince bi söz var bilseydim onu söylerdim şimdi.

10 sene önce yapılan seçimdede mersin adana organize sanayi bölgesi çöp bölgesinde onlarca oy pusulası işaretlenmiş olarak bulunmuştu. kimlere ait oldgunu bilmiyorum, şimdi bir parti söyleyerek yalancı konumuna girmeyelim. yerel medya bir iki üstüne gitmişti olayın ama sonrasında kimse birşey çıkaramadı, demedi. sorunun cevabı iptal olmaz yani. yeniden sayım yapılır.

1 sene sonra çöpe atılmaz da bu kadar ucuz olmasının bir sebebi yanında windows vermemeleri. işletim sistemi free dos yazıyor.

etmem onun yerine asus eepc al. 1000h olanından.

hey free dos oolması önemli değil.
Bilmem bu ötv düşmüş hali.Hatta hepsiburada.com a rica ettim ötv indirimleriyle güncellesinler diye fiyatlarını :D 10-15 gün sonra ne var?

Çok teşekkür ederim dövizine kadar ilgilendiğin için jugador.

Oyun oynamayacağım ama benim eski laptop tek çekirdekli ama 2.4 ghz hız,1 gb ram e rağmen çok kasıntı bir programı (visual studio) çalıştırıyordu.Yanında da sql server ile. Şu çift çekirdek olayını anlayamadığımdan kararsız kaldım.Bunun da hızı 1.86GHz ama çift çekirdek. Anlama sınırımı aştığı için kararsız kaldım.

datron'un kasası çok dandik. laptop alırken teknosa, vatan gibi ürün sergileyen yerleri gezin. kafanıza yatarsa yine fiyatı uygun gelen yerden alın.

Muhtarlık ve ihtiyar heyeti üyeliğine adaylık müessesesi bulunmamaktadır. Yani resmiyette böyle bir şey yoktur. Sandıktan kim çıkarsa o, muhtar ve/veya aza olur. Adaylık olmadığından aday olarak bilinen kişilerin sandık kurulu görevlisi olmasında da kanunen bir sakıncası yoktur.

Örneğin muhtarlık veya ihtiyar heyeti üyeliği için kendinize veya aday olarak ortaya çıkmayan herhangi birini yazabilirsiniz. Bunun için önceden hazırlamış olduğunuz boş beyaz bir kağıdı kullanabileceğiniz gibi, sandık alanında bulunan boş kağıtları ya da adayların hazırlamış oldukları kağıtta adayın ismini çizip, oy vermek istediğiniz kişinin ismini ekleyerek yapabilirsiniz.

Ddiyelim ki herhangi bir beyaz kağıda barrack obama yazdınız. O oy barrack obama'ya verilmiş bir oy olarak sayım döküm cetveline işlenir ve sonuç tutanaklarında gösterilir. Sizin gibi düşünen çok sayıda seçmen aynı şeyi yaparsa barack obama o mahallenin muhtarı ya da azası olarak kabul edilir.

kardeşinizin kaçıncı sınıf olduğunu soylerseniz ilgili linkler verilebilir. fazla karmaşık veya basit olmasın diye diyorum.

Birinci sınıf endüstri mühendisliği
Kolay olsun yaw fikriniz yeterli.Ben 2 gündür kafayı tırlatmak üzereyim aramaktan.

www.google.com.tr

ayrıca bilgisayarların içine takılan pci wireless kartlar da mevcut. bende bir adet asus marka bu karttan var. çok memnunum. pek de pahalı değiller.

islam

beni referans alıp hareket etme sadece mantık yürütüyorum:

sen orada bir başkasının hayatını kurtarmaya çalışıyorsun, sorun yok ben olsam bişi yapmam, iyi halden eski günahların bile silerdim.


ama ben değilim.

ben olsam tüm günahlarını silip, güzel bir şirkete patron yaptırırdım.

gözünü kırpmadan atlayabilirsin.

Bu bahsettiğin iş intihar değil. İçin rahat olsun.

hristiyan olsan hayatını feda etmek en büyük sevap diye biliyorum (hatta bi filmde de vardı. kenu riiivs oynuyodu. melek filan hesabı)ve bu da direk cennetlik oluyo. ama islam konusunda da sonuçta birisi için canını feda ediyosun. cenneti bilmem de iyi bişey olduğu kesin.

(bkz: niyet önemli)*

niyet önemli bence de. eğer sen hayatından bezmiş ve intihara meyilli isen, ki o anda da bunu düşünerek o merminin üzerine atladıysan bunun adı intihar olur tabi. ama hafifletici bir sebebi de olduğunu belirteyim.

Dostum boş yere dünya gamını yeme; boş yere şu yıpranmış dünyanın derdiyle dertlenme; olan oldu, geçen geçti; olmayansa daha belirmedi; hoş olmaya bak; olanın, olmayanın gamına dalma.


ömer hayyam.

lincoln de oynayamayacak yüksek ihtimalle. maç muhtemelen izmirde oynayacak. sivasspor sami yen'de oynamak istiyordu. galatasaray da şaibe söylentisi olmasın diye izmir'de oynama teklifi getirdi. her türlü maçtan gelecek paraya bakarlar. nerede oynanırsa olsun seyirci avantajı galatasarayda olur ve bence galatasaray maçı biraz zorlansa da kazanacaktır.

Mac Izmir'de falan degil, Sivas'ta oynaniyor.
Banko 2 yaz.

bu mac yuzde yuz bir 2. sivasspor un havasi cok degismis. ozellikle mehmet yildizin psikolojisi cok fena; hele ki yarin galatasarayla karsilasiyorlar. mehmet yildizin takim uzerinde etkisi cok fazla oldugu icin (psikolojik, mevki) bu maci tamamen galatasaray lehine ceviriyor.

(bkz: #15160960)

hocam 0-2 çek garanti diyorsan,ya da 0 ihtimalide oldukça yüksek.

1-0 cifte sans diyorum.
hatta bu sekilde oynamayi dusunmekteyim.

Maç İzmir de değil. Galatasaray ın bir talebi var bu konuda. FTK maçlarının her iki ayağıda İzmir de olsun, taraftar fazla olur hasılat artar diye. Yalnız Sivas ın kabul edeceğini sanmam. Zatende kabul edilmesi için ortaya konan bir teklif değil zannımca. Sivas ın, lig maçı için yaptığı "ilk maç ASY de olsun" teklifine misillemedir o kadar.

Yarınki maç içinse Galatasaray puan kaybeder diyorum.

cimbom alır.

lincoln olmamasi bir avantaj bu arada. 2.10 ganyani var gs nin kacirma bence.

o maçın skorunu bilemem ama bahis oynayacaksanız.. kesinlkle 2,5 gol alti derim..

Çifte şans az veriyor yav sanırım arda ilk yarıdan sonra oyundan kopar sivas da fırsat 1 gol atar maç beraberlik olur.
Sistemde 2/X bankosu da alt bu maçın. Teşekkürler

bence berabere bitecek. hatta daha da ileri gideyim fenerbahce trabzon macı da berabere bitecek.

Açıkçası söyledikleri gibi acaip kirli felan değil o damacana sular. o çubuklu alet suda eğer mineral varsa onların çözünmesini sağlayıp kötü bir renk ortaya çıkmasına neden oluyor. bu aletin süzdüğü suyun filtresi minerallerin geçemeyeceği kadar küçük olduğu için suda mineral yok bişey yok e haliyle renk de çıkmıyor ama içimi güzel kullanılan filtreler sayesinde. biz 2 yıl oldu kullanıyoruz en azından musluk suyunu içilebilir kıvama getiriyor. bir kere damacana almadık kendi parasını çoktan çıkardı. sitesi de www.waterbox.com.tr olsa gerek.

biz de waterbox kullanıyoruz ve aynı test i bize de yaptılar. şimdi bu alet reverse osmosis yöntemiyle suyun içindeki faydalı faydası bütün organizmaları süzüyor. suyu saf suya yakın bir hale getiriyor. bir fikre göre sudan alınması gereken faydalı mineraller günlük yediğimiz besinler sayesinde zaten fazlasıyla alınıyor, diğer görüşe göre ise su içerisinde ki mineraller çok önemli ve asıl faydayı bu sağlıyor.

biz ilkine inandık. buna yapılan test de etkili oldu tabii. istersen aldığımız kişiyi sana yönlendirebilirim. yalnız o senin bahsettiğin model seyyar olanı galiba. biz mutfak altına monte edilen modelini 1100 lira gibi bi paraya almıştık. bu şekilde tezgah üstüne bi musluk monte ediyorlar ve yorulmadan suyunu alabiliyosun.

edit: maliyet olarak hesap yaptığında, uzun vadede her zaman karlı çıkıyosun.

saf su içmek asla tavsiye etmeyeceğim bişey. zira o osmosis denilen türkçesi ozmos olan olayın normal yöndekini vücudunuz yapacak ve tüm tuz ve mineralini suya vermeye uğraşıp bünyeye yeterli miktarı bırakmayacaktır. kamplarda bile kar suyunu eritince içine ya mineral tabletleri yada tang filan karıştırırdık.

bu testi bizim apartmanda da yapıyolardı. tabi yermi anadolu çocuğu. gittim mutfaktan bir adet maden suyu getirdim al abi dedim birde buna sok o probları bakalım ne olacak. başladı yok efendim cihazı patlatırmış da, çok fazla mineral varmış da içinde. ebe dedim artizz senin çamur dediğin şey de bu minerallerin yanmasıyla oluşmuyo mu bizim musluk suyundaki. yani kıssadan hisse: gözünüzü o pis siyah renkle boyamalarına izin vermeyin derim.

biraz uç bir örnek ama rakı'nın suyla karışınca beyaz olması gibi bişi. uygun kimyasallarla istenen renkleri değişik şekillerde elde etmek mümkün. kurban olsunlar o çamura onlar. ben yapayım onların testislerine bir elektroşok bakalım ne renk olacak.

Değerli bilgileriniz için teşekkür ederim.onaylı belge göremediğim için aldırmamıştım anneme biraz da şüpheci olduğum için.Diğer tez elden satn alan komşulara söylesem mi gerçeği bilmiyorum.Bize satmaya çalıştıkları şu marka
www.bmsaritma.com

kesinlikle almayın, aldırmayın.
öğrenciyken bir arkadaşımla beraber bunların eğitimlerine katılmıştık.
eğitimde her şeyin düzmece olduğunu anladık gayet.

yaw tamam bu kanarya nasıl tanıyamam. Ama yanlışsam beni düzeltin.

kizilgerdan (robin)

robin

kızılgerdan o. ama hyde park'a kadar gitmeye gerek yok. istanbul da da var. bülbül ötüşlü, bülbül türü bir kuştur.

Yorkshire canary olma ihtimali üzerinde durmuştum ama kesinlikle kızılgerdan

yer ve eşgal vardır ellerinde. o yerdeki eşgale uyan tipleri kontrol ederler. bu kontrol alanında kayık tip ile denk geldiysen seni de bi yoklamak istemişlerdir. normal.

kısmet bu ki bugün ben de o otobüslerden birinin içindeydim. ama gel gör ki kimliğim her zamanki gibi yanımda yok idi -durumu analiz et skati -sktir lan... şaka lan şaka edeyim: öyle anarşik ki kimlik bile taşımıyor; (hayran kalan dış ses)uuuuuu!! ya da "arçibıld kimliğim hangi dieselimde bulamıyorum!" cevap veriyorlar: akbili var..

kollu kuvvet herkesi geçti.. saçları jöleli ve makinalı bir tüfekle otobüse binilmeyeceği öğretilmemiş kendinden büyük mantolu şef, "gayet hayvancıl suratım"a dönüp "kimlik" dedi oysa ben kimlik değildim "yok!" dedim, hayvanlığımı beğenmiş olacak ki "alın bunu!" dedi, tece kimlik noomu biliyorum" dedim, alındı, söyle dedi, hayvanlığıma bakmadan elindeki teknolojik ispiyoncunun üstündeki rakamlara ben ne dediysem onu bastı "5335..." istediği olmadı, yanlışlıkla makinalı tüfeğinin namlusunu bana çevirdi, telefonu kulağına götürüp "merkezi" aradı, merkes benim hayvanlığımın kayıtlarda henüz yer almadığını söyledi, alındı, "kimliksiz gezme dedi, cevap vermedim alındı, alışkanlıktan olsa gerek düğmeye bastıktan sonra kaptana kapıyı açması için bağırdı, kapı açıldı, indi, otobüsün motoru gürledi, belki yanından geçerken sinirli sinirli bakışırız diye kapıya yaklaşıp camdan onu kolladım, oysa o hiç oralı değildi, MP-5'ini kendisine bol gelen montuna çapraz asıp arkadaşından bi sigara aldı, alındım..

sana özel değil, polis olmak için kendi halkından nefret etmek gerekiyor sadece.

standart bir olay oldu bu yaw. sanki kotaları var onu doldurmaya çalışıyorlar gibi geliyo bana. haftada 2 kere denk geldiğim oluyo, alıştım sanırsam.
not: tipimde kayık değil sanırsam :)

500 es'e karşı alerjik bir durum mu var acep, bende iki kere denk geldim bu otobüste fekat kozyatağı durağından az evvelcene çevirdiler otobüsü...

havaalanından gelen otobüsteydim. bizi de kozyatağı'nda çevirdiler. kimlikleri alıp gbt yaptıktan sonra bıraktılar.

bi ihbar falan vardı herhalde.

geçen cuma akşamı kadıköy'den kalkan sarı dolmuşta ve dün gece bindiğim takside denk geldim bende kontrole. son zamanlarda neredeyse haftada iki kere denk geliyorum bu kontrollere. bayanlardan istemiyorlar genelde kimlik ama benim şansım sanırım. az önce de söğütlüçeşme'nin oradaki köprünün altında yine kontrol vardı.

5326 sayılı Kabahatler kanunu madde 40

Kimliği bildirmeme
MADDE 40.- [1] Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idarî para cezası verilir.
[2] Açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya karar verme yetkisi ve usulü bakımından Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır.
[3] Kişinin kimliğinin belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına alınma veya tutuklanma haline derhal son verilir.


Edit: www.turkhukuksitesi.com

dun gece (8 Mart) benim de icinde oldugum Taksim-Bostanci otobusunde, Sogutlucesme civarinda yapildi. Son 10 yildir ilk kez bir toplu tasima aracinda kimlik kontrolune maruz kaldim. Uc kapidan uc polis girdi, birinin elinde PDA gibi bir cihaz vardi ve kimlik numaralarini yazip kontrol ediyordu. Diger ikisi de aldiklari kimlikteki gerekli bilgileri bluetooth kulakliklariyla merkeze bildirip onay aliyorlardi. Ilk asamada bize neden kontrol yaptiklari soylenmemisti ama yolculardan biri kimlik numaralarini, isim, baba adi gibi bilgileri yuksek sesle soylemelerinden rahatsiz olup, diger memurdaki cihazdan kullanilmasini talep edince, polislerden biri "hanfendi zimmete para geciren bir sahsi ariyoruz, birakin gorevimizi yapalim." seklinde baslayan ve yaklasik 3-4 dakika devam eden bir cevap verdi. biz de en azindan neden durduruldugumuzu anladik. sanirim polisler de kontrollerden usanmislardi, gerginlerdi. neyse ki bir-iki dakika icinde kontrol bitti ve indiler. bu arada kadin-erkek, genc-yasli ayrimi yapilmadan herkesin kimligi kontrol edildi.

rokfor peynirin böyle bir etkisi olamaz. hem olsa bile ufacık bir peynir parçasının 1 hafta süren ağır bir etkisi nasıl olabilir ki?

Yapmaz.

bence bağlamasan.

yani ben de sürekli tüketiyorum ancak hiç böyle bir sorunla karşılaşmadım. şimdi sürekli tüketen ailemden bireylere ve bir arkadaşa da sordum senin yazını görünce. onlarda da olmamış..

sadece seni de etkilemiş olabilir tabi yapı meselesi dersek.

kısacası ben dahil tüketen 6 kişiye sorulmuş oldu uyku sorunu gözlenmedi. bilimsel araştırmamızdaki denekleri artırırsak sonuca daha kolay ulaşabiliriz diye düşünüyorum *

aslında dediğinle direk alakası olmasa da yorgunluk yapan bir hastalık var peynir süt gibi gıdalardan bulaşan.Brucella:
kaynamamış ve hijyenik olmadan üretilen peynir ve süt gibi ürünlerden bulaşıp özellikle ateşlenme olarak belli ediyor kendini.
sözlükte hakkında detaylı bilgi bulamadım ama bir göz at.

www.draligus.com

ithal rokfor peyniri kaynatılmamış sütten mi yapılmış yani?

rüyamda görsem inanmam :))

brucella bambaşka bir şey konuyla alakası yok bence

ayrıca uykunun sebebide bu değildir bence
kedirdir kedi

@disease teşekkürler bilgin için. Bir daha rokfor alırsam ucuz olsun yerli olsun diyordum. Aman hiç bulaşmayayım.

@everybody annem teşhisi koydu. grip :| Saolun

Konuyla ilgili hala tartışmalar var, okulu bitirmesine az kalmış bir gıda mühendisi adayı olarak bir şeyler ekleyeyim.

Peynirin çiğ sütten yapılması tehlike arz eder. Fakat rokfor gibi özel, küflü bir peynirden bruselloz hastalığının bulaşması pek olası değildir. Brucella, bruselloz hastalığının etmeni olan mikroorganizma cinsidir fakat rokforda bulunan Penicillium roquefortii küflerinin geliştiği bir ortamda üreyemezler.

Bu arada, hiçbir peynir kaynatılmış sütten yapılmaz. Peynire işlenecek sütün gördüğü sıcaklık en fazla 60-75 derecedir.

@paranormal bilgiler için teşekkürler.

kaynatılmamış değil de iyi kaynatılmamış süt olmalı sanırım. belki de pastorize edilmemiş süt.

grip olmadım.

google'dan baktım beylerbeyi'nde çekiliyormuş.

beylerbeyi sağlık ocağının sokağında çekiliyormuş, adı da lazın konağıymış.

fotoğrafa başlayabilirsin

Evet fotoğraf candır.

muzik enstrumani calmak
disarda demissin ama disarda da calinir belki:)

tek basina yapilan sporlar var bir de?

seyahat edilebilir, bu sirada baskalariyla tanismak sana kalmis tabi, belki baskasi seninle tanisir..

son olarak baskalarina yardim edebilirsin, teknik olarak tek basina yapmis oluyorsun..

bisiklet.

sinemaya tek basina ve hatta salonda kimse olmaksizin izlemek. bu super olur da olmuyor genelde.

ufak tefek de olsa kırtasiye alışverişi yapmak, yada özellikle dev bi megastora gidip, ikea olur, eskiden metro vardı hala var mı bilmem, bauhaus olur ofis store olur, kabalcı gibi biyer olur, dnr, ya da cağaloğlu tarafları olur, bit pazarı olur, 1 milyoncu olur birsürü karışık ıncık cıncık envai çeşit olan biyere gidip herşeyi karıştırarak deneyerek, altına üstüne bakarak dolaşmak da dolaşmak...

konsere gitmek, sergi açılışlarına gidip bi bardak şarap kapıp alıcıymış gibi bakmak insanları gozlemlemek, sokakta birini kısa sureliğine takip etmek (kalabalık zor oluyor), balık tutmak, imza günlerine gitmek, bi ses kayıt cihazı alıp sokaktaki insanlarla roportaj yapmak, kavun seçmek (milletle en çekilmicek şeydir), bi kursa gitmek, kuş gözlemciliği yapmak, şimdiye kadar milletle yapılan tüm aktiviteleri tekbaşına yapmayı denemek (insan bazen tek başına bişeyler yiyip içmeyi bile özleyebiliyor, bide yanına dergi kitap fln alıp okumak mesela) yaşadığı yerde şimdiye kadar hiç gitmediği turistik ya da tarihi biryere gitmek, koleksiyon yapmak istediği birşeyler toplamak için gezmek (deniz kabuğu olur, shot bardağı olur, hatta biyerlerden ufak tefek yürütülen birşeyler olabilir tuzluk gibi, adrenalinli de olur) trafiğin çok yoğun olmadığı saatlerde toplu taşıma araçlarıyla gezmek, sokak hayvanlarını beslemek, dişiysen kuafore gitmek, erkeksen berbere gidip gazete çay muhabbet yapmak, bir eskiz defteri alıp etrafta gördüklerini karalamak, not almak, extrem sporlarla uğraşmak, lunaparka gitmek, böcek örnekleri toplamak, koşmak koşmak koşmak...

bunların hepsini bir arada yapan manyak bi insan portresi çizdim sanırım ama olsun ^_^

tiyatroya gitmek beni epey oyalardı yalnız dolandığım zamanlar. devlet tiyatroları ve belediye tiyatrolarından bahsediyorum özellikle. biletlerini haftalar önceden alması, oyun gününü beklemesi filan bile bi heyecan unsuruydu. oyunun ardından eserle ilgili yazılmış çizilmiş şeyleri okumak filan da var sonra.

küçük, keyifli bir kafe bulup kahve-sigara eşliğinde kitap, dergi falan okunabilir, süper olur.

düşünmek, yalnızken düşün.

sahaf gezer, kitapçida vakit geçirir, bara gider dans eder(erkekse biraz zor ama), sinemaya gider,5-12 kasim arasinda Kısa Film festivaline gider, konsere gider, günübirlik haftasonu turlarina katilir ( yakin yerler), müzeleri gezer...

italyancaya başlayabilirsin. (bkz: yeni başlayanlar için italyanca)

motosiklet kullanmak. virajlı, uzun bir yolda motosiklet kullanmak.

otostop.

kitap okumak ki biriyle yapabilen varsa haber versin.
koşmak veya jogging müzik eşliğinde.
film izlemek ki konuşkan biriyle hiç olmuyor.
kitapçılarda kitap arkası okumak, aylak geçirilecek birkaç saatin varsa ideal.
balık tutmak.
neden ben yalnızım diye hayatını ve çevreni sorgulamak.(neyse:)

herkese çok teşekkür ederim fotoğrafçılık,kuş gözlemciliği ve kafede sigara+kahve+kitap süper gözüküyor.
@random blonde okurken kocaman bi sırıttım sen hiç değişme emi :D

atasehir'den uskudar dolmusuna binilir(veya otobus), uskudardan inilip, beykoz otobusune binilir. sahilden cok guzel manzaralidir o otobus. otobus soforleri de deli gibi kullaniyor zaten otobusu. trafik saatinde degilsen, 1 saati gozden cikarman lazim ortalama. trafik saatindeysen, bunun uzerinde 15-20 dakika eklemen lazim.

not: uskudar'dan dolmuslar da var galiba beykoza. hatta motor bile olduguna dair duyumlar aldim. ama hic gormus degilim.

15bk'ya binebilirmişsin.
(bkz: 15bk)

ilk anlamina yazmamalari gerekirdi.. boyle basit kelimelerin acayip anlamlari da olabiliyor ama alaka kurulabiliyor tabi..

Bildiğim kadarıyla Ege bölgesi dışında satılmıyor.

Siz söyleyin biz bakalim buradan?

Who opened the pantry door?
Kubrick told Michel Ciment: "As the supernatural events occurred you searched for an explanation, and the most likely one seemed to be that the strange things that were happening would finally be explained as the products of Jack's imagination. It's not until Grady, the ghost of the former caretaker who axed to death his family, slides open the bolt of the larder door, allowing Jack to escape, that you are left with no other explanation but the supernatural. [...]Stephen Crane wrote a story called "The Blue Hotel." In it you quickly learn that the central character is a paranoid. He gets involved in a poker game, decides someone is cheating him, makes an accusation, starts a fight and gets killed. You think the point of the story is that his death was inevitable because a paranoid poker player would ultimately get involved in a fatal gunfight. But, in the end, you find out that the man he accused was actually cheating him. I think The Shining uses a similar kind of psychological misdirection to forestall the realisation that the supernatural events are actually happening.."

GS disagrees he says, "Stanley was very careful here NOT to make this rely on a supernatural explanation. All we hear is the SOUND of Grady's voice and the bolt being released, which could easily be Jack's imagination. We never see how Jack gets out of the larder. The supernatural explanation is only one of several possibilities. It is possible that Jack broke his way out in some way i.e. in a rage managed to lever the door open, or that Wendy had not locked the door properly (even though she appears to earlier) BUT we don't see her padlock it properly. I think Kubrick wants the supernatural explanation, but he does NOT want the audience to see the door being opened on film

çocuk açıyor... otelin etkisiyle.

Ailesine veya onun baska arkadaslarina da sorabilirsin..Belki bir sirri var ve soylerse seni uzebilecegini dusunuyordur.. Ya da dolayli yoldan anlattirmaya calisabilirsin ama kolay degil.. Peki cevap olarak ne veriyor, sonucta en iyi arkadasin, soylemese bile anlaman lazim belki:)

Tarafların cinsiyetleri bu tip bir durumda önem kazanıyor.

Ben erkeğim mesela, lise yıllarında yine erkek olan bir arkadaşım (hatta dostum) vardı. Onunla her gün buluşup sohbet eder, dertleşirdik filan. Bir süre sonra, özellikle stresli olduğumuz bir dönemin arifesinde, artık konuşamamaya, öyle buluşup takılmaya, sigara içip, mal mal oturmaya başladık. Görev gibi yani. Ama birbirimizin yüzüne bakınca karşı tarafın diyeceği şeyi derhal anlayabilir hale gelmiştik, o derece.

Sonra o arkadaş beni satışa getirdi ahah...

Her neyse, cinsiyet gerçekten mühim bu hususta.

"Ayrıca duyması imkansız ama hissetmesi muhtemel kalbimin derinliklerinde bir sırrım var anlayıp emin olursa konuşmayı kesebilir."

Bu kankana karşı duygudun duygusal bir his mi?

En yakın arkadaşımla böyle bir dönem geçirmiştik. Lisede çok yakındık, ama üniversitede yollarımız ayrılınca kendi işimze bakar olduk. Başka arkadaşlarımız oldu, zamanımız kısıtlıydı, pek görüşemiyorduk, bazen bir iki ayı bile buluyordu görüşmediğimiz. Görüştüğümüz zaman da birbirimize anlatacak çok az şey buluyorduk, çünkü her konu bir diğerini ilgilendirmeyecek, canını sıkacak gibi geliyordu. Bazen saçmalıyorduk konuşamamaktan. Ben kıskanmamaya çalışıyordum diğer arkadaşlarını (kızız biz bu arada), sanırım o da kıskanmamak için çaba sarfediyordu...

Sonra üniversite bitti. Üniversitedeki onca arkadaştan da geriye bir iki değerli kişi kaldı. iş hayatı başladı, onda da arkadaş bulmak pek mümkün olmadı olmayacak da; bir anda o yeniden en yakın dostum oldu. O yüzden de daha sık görmeye başladım onu, ihmal etmemeye çalıştım. Eh, daha çok zaman geçirince, daha çok konuşacak şey oluyor, çünkü birbirinin hayatına dahil oluyorsun, olan bitenden haberin oluyor, hastalığını sağlığını biliyorsun, sevgililerini, arkadaşlarını biliyorsun, sıkıntılarına tanık oluyor, paylaşıyorsun. kısaca dostluk ediyorsun işte.

eğer birbirinizin hayatına dahil olamıyorsunuz, her defasında yolda karşılaşan askerlik arkadaşları gibi olursunuz. hele de birbirinize açmadığınız, açılmadığınız konular varsa aranızda, o dostluk, dostluk olmaktan çıkar, desperate housewives modeli dostluk olur.

birbirinize değer veriyorsanız, daha fazla zaman ayırmalı, dostluğunuz için emek sarfetmeli ve kesinlikle açık ve dürüst davranmalısınız. başka kurtarma yolu yok. bu yüzden biten arkadaşlıklarımın hikayeleri şu anlattığımdan çok daha uzun sürer.

baş başa buluşmayın bir süre sonra geçer. başka insanları filan araya koyduğunuzda konuşacak mevzu da çıkar otomatikman. sürekli sürekli aynı insanla baş başa bir yere kadar görüşülür zaten. insanın içi kurur yahu.

alın ikişer bira, sonra dökülürsünüz birbirinize.

çok klişe ama, ilişkinize ara verin :) yani bi hafta görüşmezseniz mutlaka yeni konu çıkar konuşulacak.

@ermanen yok bişi dio
@actionary ikimiz de kızız,zamanında beni de çok satışa getirdi
@ataturkiye hayır

Sanırım Istanbul'da günübirlik eğleneceğimiz zımbırtılar bulsam iyi olacak sergiymiş, toplantıymış sizce nasıl ?

sizinki gibi bir sırrı varsa ağzından kaçırmamak için konuşmuyor olabilir. sizin için de geçerli.

çok benzer hali benim de başıma geldi. en yakın arkadaşım/komşum/yol ve okul arkadaşımla bi süre sonra konuşacak bi şey bulamamaya başladık, zamanla bu durum ikimizi de gerdi ve karşılıklı bi asabiyet dönemi geçirdik. ha sonra zaman girdi araya, biz de düzeldik.
kendinizi konuşmak zorunda hissetmeyin, gidin iki tavla atın, sinemaya gidin, bi aktivite yapın, cafenin birine oturup dergi karıştırın ama 'ee kim konuşacak şimdi, sıkılıyo mu ki?' diye düşünmeyin, gerimeyin. birlikte keyifle, sessizce oturmayı sevin.
bi süre sonra bu durum çok hoşunuza gidecek, gerilimi de atınca oha asıl buymuş arkadaşlık bile diyebileceksiniz :)
zaten bu sıkıntılar geçince tekrar deliler gibi çene çalmaya, bazen de keyifle sessiz sessiz oturmaya başlarsınız. kolay gelsin :)

(git: 37201)

hdd'yi kutusundan çıkarıp, kasa içine, direkt anakart üzerinden bağlamaya çalışın.

@tannhauser sanırım okuma başlığıyla ilgili para bayılmaya kararlıyım

hiçbir şekilde bir bilgim olmamasına rağmen, bana biraz trişkadan bi hayalmiş gibi göründü.. film hilesi diyeyim de rahatlayayım.. ama yani tamamen löp etten uydurdum..

sorunun cevabını bilmiyorum ama 20 yaşında filandım bir arkadaşıma sigarayı bırakması için yetkin bir doktor olan amcası hüpnosla telkinde bulunuyordu. şu anda hala fosur fosur içiyor. telkinin ilk döneminde azalma olmuştu sadece. seans arası açıldığında kullanımı artıyordu bile.

manevi bağımlılık bir yana, maddi bağımlılık ne olacak? istediğin kadar unut, tüm yoksunluğu ve yan etkilerinin görüleceğini düşünüyorum.

hayır. deneyen biliyorum.

Unutulmaz, çünkü eroin tıpkı kokain gibi ağırlıklı psikojenik bağımlılıktan çok fiziksel bağımlılık yapıyor. Bu nedenle mümkün değil.

Almanya ve Amerika'da IKS'nin ağırlığı var. www.iks.com.tr 0 212 340 4900
Telefonda kredi kartından çekilen ya da bankaya gidip yatırılan 21 ytl kar$ılığı randevu veriliyor, bilgi alınıp bilgi veriliyor.

Kafadan zört diye para vermek istemiyorum, ben bir gidip yüzyüze acentayla görü$eyim, evraklarımı götüreyim, nedir ne değildir göreyim, beğenirsem yerim denirse;
Alp Vize
www.alpvize.com.tr

Ant Tur
www.antturizm.com

insanlar genelde genelleme yapiyorlar soruya yuzeysel yaklasiyorlar. mesela korku ve gerilim filmi sordum 4 tane git bir tanede bkz vermis bi arkadas o bkz da aramaya inanmakdi. Gitlerin hepsini daha onceden gordum ki zaten. birinde adam aile ile izlencek film sormus, kardesim ben herturlu sapik filmi izlerim bu soru uymadi ban ozaman, biri sormus ben butn korku filmlerini izledim baska onerin, kardesim ben pek couguu izlemedim oda uymadi vs vs vs... gibi. Tabiki cevaplayan arkadaslara tesekkur ederm zaman ayirip cevap verdiler ama olay bu aslinda bana gore

sözlükteki aramaya inanmak konseptinin biraz buraya yansıması bu durum. eğer sorunuzda şu şu şu duyurulara baktım ama gene soruma derman olmuyor acaba nedir nedir nedir? derseniz o zaman kimse size aramaya inanmak bakınızı vermez veremez. sonuçta sorunun cevabı gayet daha önceki benzer soruların cevabı da olabilir, kimse bilemez bunu.

bu olaya pek içerlemeden aramaya inanmak bkz'ı aldığınızda tamam biliyorum ben bunları ama şöyle bir şey sormam gerek diye soruyu genişletin lütfen.

chaud, sen belki benzer duyurular acmamis olabilirsin ama oyle duyurular geliyor ki bazen, kullanici google'a yazsa ilk arama sonucu olarak karsisina cikacak ama o buraya yazmayi tercih ediyor. ya da sozlukte aratsa cok cok daha derin bilgiler bulabilecek iken usenip buraya yaziyor. duyurudaki onceki basliklari aratmasina hic deginmedim bile.

bi soru gomustum konu neydi hatirlamiyorum ama yazan arkadas soruya soyle girmisti: usendigimden arayamiyorum. Icimden su cevabi vermistim 'len biz essek basimiyiz kalk kendin ara'

Chaud bence kötü düşünmüyor bilakis haklı. Bu, kanımca necip milletimin bilinçaltında yatan şu meşhur ayar verme güdüsünden ileri geliyor. En nihayetinde burası gönüllülük esasına dayalı olarak çalışan bir mekanizma ve herkes her soruya cevap vermek zorunda değil. Arkadaşın da ifade ettiği üzere anlık bir takım acil soruları için bile öncelikli olarak burayı tercih edebiliyor insanlar. (Mesela ben Mezzoda henüz başlamış olan bir çok konseri buradan öğrendim) Sorunun daha önce 1500 kez açılmış olması mütemadiyen aramaya inanmak bakınızı vermeyi gerektirmez. En kötü ihtimal gördüğünde cevap falan da yazmaz,geçer gidersin.

aslinda bir şeyi aradığın yerde bulmak başka bir şey
insan aradığını bulmak istediği yerler var ben sırf bu nedenle
burada arıyorum
her yerde bulabilirim ama burada arıyorum bu nedenle de aramak sadece bulmak için değildir
bu sadece üşenmek de değil
çok derin olacak vazgeçtim yazmaktan bu kadar
ama seni anlıyorum chaud
ama bozulmuyorum da buna
oyunsa bu kuralları var
oynuyoruz diye düşün sen de o bakınızlı aramaya inanmaklılarla oynamazsın
onlar da seninle
bahçe geniş

Şimdi benlik durum da var burda o yüzden cevap verme isteği duydum :)
Öncelikle 200 tane cevabımdan 2 tanesinde demişimdir böyle heralde o da gerçekten ayar vermek için değil belki o kişinin gözünden kaçmıştır diye aramayı hatırlatmakla ilgili birşey yani. Bana da diyen oldu hiç ayar olmadım mesela ki ben aramaya gayet inanan biriyim. Böyle birşeye niye ayar oluna ki o da cevap bu da cevap ne farkeder ki onu da cevap verdikten sonra yazmışımdır sadece. Ben de burda sadece yardım için bulunan biriyim. Yanlış mı düşünüyorum ki. Çok ki oldu kusra bakmayın

bence bu bir gorgu kurallari meselesidir. internetteki gorgu kurallariyla ilgili olarak bazi seyler yazilmis:
netiket, netiquette, rfc 1855, msn gorgu kurallari, internet etikleri, internet icin gorgu kurallari

eksi duyuru'nun kullanimiyla ilgili olarak da rehber niteliginde en asagida yardim/hakkinda baglantisi var. belki rehberdeki "aramaya inanmak" ifadesi internet kullanicilari icin daha ayrintili aciklanabilir. (orn. bir soru sormadan once en azindan daha once sorulmus mu diye bir aramak gerekir.)

aramaya inanmayanlar icin herhangi bir yaptirim soz konusu olamaz ama bence herkes normal hayatta gorgu kurallarina uymayan birine karsi tutumu nasil oluyorsa ona gore davraniyor. bazilari kurali hatirlatiyor. bazilari arasa bulur zaten diyip cevap vermiyor falan.

en.wikipedia.org

Miscellaneous
On screen and in literature

air buddy mi ne vardı basketçi köpek.

o basketçi köpek golden retriever değil miydi

Neden çıkarmasınlar? Bence mümkün görünüyor ama, başkasının adına alamazsınız bence. Kendi adınıza bile gittiğinizde elli tane belge isteyen bir ülkede yaşıyoruz. Bürokrasi gırla. Hiç zannetmiyorum.

gayrimenkulun neredeyse oradaki tapu kadastroya gitmenlazım diye biliyorum.. yani sahibi olduğun ev kadıköydeyse ve sen ümraniye tapu kadastroya gitmişsen senin evin oradaki kayıtlarda yoktur.. ama emin değilim, olabilir de..

cok yakınımıza durduk yere devletten bir borc tutanagı geldı.meger adamın bılmedıgı bı kac tane arsanın vergı borcu varmıs.. o adamda aynen boyle nerede ne malı var bılmez. bıraz bekleyım vergı borcu olusunca devlet gel arkadas senın surda malın var dıye bılgılendırıyo sızı..

zubundy'nin dediği doğru. gayrimenkul hangi tapu müdürlüğüne bağlıysa oraya gitmeniz gerekir. tapular öyle tek bir yerde kayda alın(a)mıyor.

tapu kayıtlarında şeffaflık esastır. alakası olduğunu ispatlayan herkes dilediği tapuya bakabilir. dedenizden dayınızdan vekalet almanız ya da ciddi bir alakanız olduğunun ispatı gerekir. ama bu biraz da tapu memurunu kafalamanıza bağlı, iyi bir bağlama çekilirse çok da problem çıkmadan bakabilirsiniz.