herhangi bir nufus mudurlugunden cikartabiliyorsun.evet ama yanıdna kimlik ibraz edebileceğin bir belge olması gerekiyormuş valla bilemedim.

herhangi bir belge istemiyorlar mı?

ironik olan durum bence şudur, bilinmeden yaşanılır ki aslında hedef yolun kendisidir. bir hırsla tüm yaşama entegre olan yol yaşamın kendisi halini almaya başlar geri kalan her şeyi kaplar ve sonrasında ilk çıkılan amaç sadece küçük bir adım mertebesine kadar düşer. insan doyumsuz, zihnen ölümsüz ve amaçsızlıkta intiharı tercih eden bir canlıdır. sonsuz değil anlık mutluluk yaşanabilir. çok susama sonrası içilen bir bardak suyun verdiği mutlulukla bu denli bir başarının arasındaki fark bir kaç fazla saat sürmesidir ve sosyal olmasıdır. yaşamın topyekün değişebilmesi başarmakla değil tecrübe etmekle mümkün olabilir. ve özelliklede geri getirememekle. tekrar edilebilen hiç bir şey yeterli çekicilikte olmayı başaramaz. her zaman yeni bir güne başlamak heyecanlandırmamaktadır ta ki o günleri geri getiremeyeceğiniz son nefese kadar.

1) amazon'dan 3-4 tane gmat filan üzerine kitap almıştım, standart kargoyla $19 tutmuştu ama 20 güne kadar sürebiliyor gelmesi. daha çabuk istersen daha pahalı. geçri 20 gün diyor ama benimki 7 günde gelmişti. ve ayrıca amazon'dan kitap getirtme meselesinin kaç kitap aldığınla bi ilgisi yok, her türlü gelir. €150'yu aşmamaya çalış tabi, gümrükte takılmasın.

2) ing. kitap satan kitapçılar mevcut memlekette. bahsettiğin yazarı bilmiyorum ama büyük kitabevleri genelde satıyor türlü türlü kitapları. d&r, remzi, arkadaş filan aklıma gelenler.

amazon.co.uk den isterseniz daha hızlı geldiğini okumuştum (ingiltereden gelecek o durumda). bazı d&r'larda ingilizce kitap reyonları daha zengin oluyor oralara da bakabilirsiniz (ör: ankara-tunalı hilmi cad.). belki bu tarz büyük kitap evlerinde sipariş yoluyla da kitap isteyebiliyorsunuzdur bi sorun derim.

istiklal robinson crouse denenebilir. yazarı tanımamaktayım ama ingilizce kitap konusunda iyi bir yer ve bildiğim kadarıyla kitap getirtme gibi olaylarıda var

(bkz: hamam)

@jameskeenan teşekkürler ama hamam'ı da izlemiştim :)

(bkz: le fate ignoranti)
(bkz: cheun gwong tsa sit)

(www.escinselfilmler.com)

(bkz: Habitación en Roma)

yeni bir film. su an vizyonda sanırım.

(bkz: la mala educacion)

lola+bilidikid
my beautiful laundrette

benim çok sevdiğim bir film var : C.R.A.Z.Y
tam eşcinsel aşkı diyemem ama eminim beğeneceksin.

(bkz: i love you philip morris)

forum.ciwciw.com
bedava üye olun, filmleri izleyin.

(bkz: shortbus)

L word - dizi olsun dersen.

bence üsküdarı da düşün. vapurla 10 dakikada gelirsin. bir diğer yakın alternatif ortaköy.

ortaköyde olur. cinsiyetim erkek bu arada

üsküdar iskeleye 5-10 dakika yürüme mesafesinde bir ev var. düşünürsen buyur gel. epey geniş, köşe bi ev, her odası güneş alıyor,aydınlık yani. ferah vs işte. biz de gsü ye gidip geliyoruz ordan. çok rahat .

hocam bence hemenvakit gecirmeden bir doktora git, disardan bakarak anlamak zor cunku, kil donmesiyse ne kadar erken mudahale ederlerse o kadar az aci olur, icerden buyurse kil donmesi baya buyuk oluyor operasyon ve sonrasinda cekecegin rahatsizlik.
sivilce bile ise sakin patlatma, iltihap daha kotu olur.
doktora git yuregin rahatlasin

doktora git, ama söyle bir durum var gece uyuduğunda irin akması yapmıyorsa kokmuyorsa ve etrafı kızarık değilse korkmana gerek yok. ve evet o kadar acı vermesi normaldir sivilce ise.

teşekkür ederim doktora gittim kıl dönmesiymiş. gerekli işlemleri yapıyorum :) belki bu duyuraya bakıcak problemi olan arkadaşlar için :

bir sivilceye nazaran çok daha fazla irin ve kızarıklık oluyor. dikkat edilmesi lazım.

dvd çözünürlükleri 720*480mi ne oluyordu yanlış hatırlamıyorsam. 1080p dvd bulamazsın sanırım ve o dediği destek de işte hdmi çıkıışıyla videoyu 1080pye upscale etme olayıdır.

1080p dvd diye bir şey olmaz. blu-raylarde uzantı m2ts gibi bir şeydi onu da dvd e göre değiştirsen acaba olur mu diyesim geliyo ama bence onu da yegmez. Aldıgın dvd playerin tek numarası lcd tv lere hdmi yoluyla bağlanabilmesidir.

dvd lerde 1080p olamıyor çünkü desteklenmiyor. o cihaz koyduğun bir dvd yi upscale yaparak 1080p gibi gösteriyor. bende de var o cihazdan oradan biliyorum. keşke almasaydın.

hd dvd dediğimiz format var. hd dvd olan filmleri bulup izlerseniz 1080 e ulaşabilirsiniz ancak şöyle bir problem var bu hd dvd denilen naneyle bluray rakip naneler ve artık hd dvd geliştirilmemekte yani kısıtlı sayıda hd dvd mevcut ve daha fazlasıda gelmeyecek ne yazıkki. blurayler piyasayı ele geçirmiş durumdalar.

@tirtsin sen tirt kal buk dedi dudaklari

hddvd ile bu kibritsuyu nun bahsettiği şeyler farklı. hddvd playerlar ucuz fiyatlara satıldı onlarda zaten sadece toshiba marka (hddvd dedigimiz formatı toshiba üretmişti zaten). Türkiye için hddvd hiç üretilmedi bildigim kadarı ile ama almak istiyorsanız amazon.com ebay.com da falan 3-5$a bulabilirsiniz. cıkmış olan filmleri.

HDDvd 1080p dir evet ama blu-ray alternatifi farklı bir dijital medyadır. blu-ray den daha iyi diyolardı sıkıştırma oranları vs. için ama sony nin pazardaki taşagı ezip geçti.

teşekkürler. alma amacım zaten 1080p film izlemek değil. sadece dvd ve divx izlemekti. almışken de hdmi çıkışlı ve usb girişlisini aldım. bütçem de o kadardı zaten. ama kutusunda 1080p yazıyor diye acep oynatır mı demiştim. önemli değil yani.

pal dvd ler standart olarak 720X576 çözünürlükte olur 720X480 ise ntsc dvd lerin. 1080p dediği 1080 progressive (1:1 pixel aspect ratio ile 1920X1080, 1,33 p.a.r ile 1440X1080) hd çözünürlük demektir ve taşınabilir medya olarak yanlızca blue ray'e ve hd disc'lere kaydedilir. sizin dvd'nizdeki 1080p ise dvd player'ın oversamlping ile upscale yapabildiğini anlatıyor sadece. Yani dvd'yi izlerken televizyon modu 1080p'de iken tam ekran izleyebiliyorsunuz. bu özellik olmasaydı televizyon 576p ya da 576i (dvd nin içindeki content'e göre değişir) moduna geçip öyle tam ekran izleyebilecektiniz.

o beethoven'ın meşhur an die freude'sinin (türkçe'de neşeye övgü diye bilinir) bi uyarlaması. wendy carlos tarafından yapılmış. march from a clockwork orange diye geçer genelde. ve o kadar kısa değil 7 dk civarı sürer.

beethoven ın 9. senfonisin son kısmında mutluluğa övgü müydü öyle bi ismi olan müziğinin değişik bir versiyonu gibi geldi bana hatta avrupa birliği resmi marşı olarakta geçer felan

limewire'da march from a clockwork orange diye aratınca çıkıyormuş.7 dakika.

ben hep öyle yapıyorum buzluktan çıkarttıktan sonra hemen pişirin dolapta bekletmeyin yeter

tavuk çok ince bir çizgi. bozulunca kendini belli etmeme olasılığı çok yüksek. hele ki yaz sıcağında. temkinli olun derim. zehirlenmesi fena oluyomuş.
-15,20 derece C filan öneririm ben. :)

gidin bi parça taze tavuk alın koklayın dolaptan çıkardığınızıda koklayın fark yoksa yiyin başka sorusu olan?

tavuk icin derin dondurucuda bir ay fazla tutmayin derler. ne kadar dogru bilemem ama tavuk zehirlenmesini bildigimden uymaya calisiyorum diyim :)

isterseniz mikrodalgada cozdurup hemen pisirin, fazla ortada dolasmasin....

tam bilemiyorum ancak tavuk zehirlenmesinden korkunuz efendim. kendi başıma geldi ve çok hızlı bir şekilde gelişti herşey

tavuk tam olarak 3 ay kalir derin dondurucuda...
bisi olmaz.

alır almaz buzluğa atıp (buzluk = -18 derece), son kullanma tarihinden çok sonra çıkarıp yediğimiz çoktur. hiç de zehirlenmedik bugüne kadar.

size güvendim dün akşam yedim, bişeycik olmadı :)

Hepsini bulursunda o kadar paran var mıdır bilmiyorum. Dijital ortama da aktarırsın hatta blu-ray bile yaparsın 16mm den ama 100bin dolar falan aktarımı sanırım bir film için. 8mm pek işe yaramaz zaten.

Hepsinin yerine Full Hd saglam bir kamera alın daha ucuza gelir. Bi kere 10-15bin dolar verirsiniz.

vallahi bende işin özünde bunu merak etmekteydim ağzımın payını aldım resmen 100 bin dolar ne güzel paraymış

hepsi hallolur da bi dünya zaman ve bi dünya paranız gider. değmez. o paraya red cam alırsınız.

8 mm ve 16 mm birbirinden çok farklı formatlar. 8 mm eskiden amatör kullanıcılar için yapılmışken 16 mm hala profesyonel olarak kullanlıyor. 8mm filmleri kodaktan satın alırsan almanya da ücretsiz olarak banyo yapılıyor, kargo ücreti sana ait olmak üzere gönderiliyor. amatör alemlerde bu tür filmleri dijital ortama aktarmak için projeksiyonla perdeye yansıtıp iyi bir kamera ile çekme yöntemi izleniyor. 16 mm'nin dijital ortama aktarımında kullanılan yöntem telecine dir. bir makara filmin (4 dk) profesyonel ortamda telecine ile dijital ortama aktarılma ücreti hatırladığım kadarı ile 1500-300 TL arasında. Redcam olayına gelince; büyük sensor yapmak marifet değil. Red in en büyük sorunu cmos sensor kullanmasıdır. cmos bilgiyi satır satır iletir. dolayısıyla hareketli görüntülerde, ya da flash ışığı gibi sürekli ve ani ışık değişikliklerinin olduğu ortamlarda görüntünün ortadan kesildiğini görürsünüz. çünkü tarama yapmaya başladığı zamanki yer ve ışık bilgisi taramanın sonunda değişmiş olabilir. Tabi bu sabit ışık ve basit hareketler için geçerli değil. en basit test yöntemi olarak cep telefonunuzla video çekerken sağa sola hızlıca sallayın. ekranın ortasındaki kırık çizginin sebebi alıcısının cmos olmasındandır. ccd teknolojisinde ise tüm pikseller aynı anda tek bir görüntü datası olarak kaydedilir, ne kadar sarsıntı ya da flash olursa olsun ccd deki sorun olmaz. Hatta iyi kameralar bu ccd den 3 adet barındırır ki her rengi ayrı ayrı işleyebilsin. Red kameralarının özelliklerine göre ucuz olmalarının sebebi CCD kullanmalarıdır. Bu sebeple 35 mm ccd kullanan Sony Cine Alta nın fiyatı 100.000 EU'dan fazladır.

anladığım kadarıyla ben 8 mm ye yönelebilirim. dün sinanpaşa pasajındaki bir arkadaş 8 mm yi gayet dijitale aktarabildiğini kalitede bi değişme olmadığını idda etti. söylediği yöntem sizin söylediğiniz yöntemem benzemekteydi.

o bi aktarma yöntemi değil yanlız, bi nevi sahtekarlık, üçkağıt. görüntüyü karanlık odada 8mm projeksiyonu ile yansıtıp sonra dijital bi kamera ile kaydediyorsunuz o görüntüyü. çakma telesine derler hatta sinetele bile derler buna.

(bkz: one point o)
(bkz: la planete sauvage)
(bkz: avalon)
(bkz: gattaca)

ilk bunlar geldi aklıma. bi de eğlencelik olarak doomsday diyorum.

www.imdb.com

bu listede olmayip tavsiye edeceklerim:
-knowing
-sunshine
-cloverfield
-event horizon
-silent hill
-28 days later/28 weeks later
-i am legend
-x-men serisi
-the island
-doom
-i, robot
-resident evil serisi
-the fountain
-deja vu
-cypher
-pi
-jurassic park

(bkz: 2001 a space odyssey)
o kadar.

tabii henüz izlemediysen, son zamanlarda izlediklerimden;

the island
thirteenth floor
strange days
la jetee
serenity

13. kat

blade runner (final cut olmalı en iyi versiyonu o)
matrix 1 (keşke devamını çekselerdi)
star wars serisi

özellikle blade runner yapılmış en iyi bilim kurgu filmi (final cut). sonradan arama ona benzer bir film, yok çünkü. dark city ve 2001 uzay macerası filmleri abartılması en çok sevilen filmlerdendir (nerdlere ölüm). on iki maymun ve onun öncülü La Jetée iyi filmlerdir. ilk önce la jetee'yi seyret yoksa on iki maymundan sonra sıkıcı gelebilir. olay örgüsü değişik merak etme. ayrıca le jetee de sıkılırsan da on iki maymun çok daha hareketli onda sıkılmazsın. Watchmen güzel film ama seyretmediysen aralıkta ultimate collector's cut çıkacak kesinlikle onu bekle. solaris'in sphere'nin kitabını oku filmleri kötü.

(bkz: videodrome)
(bkz: the fly)
(bkz: solaris)

cube uclemesı de superdir bu arada.

terminator ler de iyidir. dizi de dahil.

dizi demısken, battlestar gallactica da iyi.

senin bilim kurgu filminden ne beklediğine bağlı biraz da. sonuçta terminator de bi bilim kurgu.

mesela bazı insanlar vardır blade runner izle ama director's cut olsun bak yoksa izleme derler. sürekli bi director's cut lafını sokarlar araya ezberlenmiş bi şekilde. doğrudur da herhalde director's cut'ı daha iyidir. normalini izlemediğim için karşılaştıramayacağım. ama bunu diyenlerin çoğu da zaten normal versiyonunu izlememiştir. böyle nesillerdir ezbere gelen şeyi tekrar ederler. nerd filan derler mesela 2001 a space odyssey'i sevenlere. her türlü imkanda bok atmaya çalışırlar. kubrick de zaten en az 2001 kadar abartılmış bi yönetmendir yahu. biz nasıl 2001 diye atlıyorsak onlar da çok sikik o film diye atlarlar. aslında o filmin tamamını izlememiş olmalarına rağmen böyle bok atmaktan zevk alırlar. ya da belki ileri sara sara izlemişlerdir. hadi tamamını izlemiş olsalar bile zaten bu ezberciliği çok sevdikleri için bok atıyosun da izledin mi lafı çıkmasın diye izlemişlerdir. zaten akıllarında vardır yani bok atmak.

dediğim gibi şu blade runner'ın olmazsa olmaz director's cut'ını izledim. ya da final cut işte fark etmez. ben beklediğimden daha kötü bi film buldum ama izlenmeyecek bi film de değil. kötü de demiyorum zaten, sadece beklediğimden kötüydü. çok iyi bi film de diyemem ayrıca. ama benim fikrim mesela bu.

bu yazının asıl konusu zevkleri tartışmanın anlamsız olduğu ve bok atmanın yersizliğiydi aslında. neyse. bi de 2001 a space odyssey ağır ilerleyen bi film sıkılabilirsin belki. zevk meselesi işte.

tepedeki adam. uzay macerası filminin abartıldığını söylediğim için cevabın buysa gerçekten terapiye ihtiyacın var

yann tiersen'in parcalari derim.

edward scissorhands ost'leri
ratatouille ost'leri
stardust ost'leri
donnie darko ost'leri

ost ost diye gider bu liste=)

(bkz: the soul of the voice)

ost yerine nokta atışı olsa daha iyi olur arkadaşlar.

danny elfman - Introduction (Titles)
danny elfman - Storytime
danny elfman - Castle on the Hill
danny elfman - Beautiful New World / Home Sweet Home
danny elfman - Cookie Factory, The
danny elfman - Ballet de Suburbia (Suite)
danny elfman - Ice Dance
danny elfman - Etiquette Lesson
danny elfman - Edward the Barber
danny elfman - Esmeralda
danny elfman - Death
danny elfman - Tide Turns Suite, The
danny elfman - Final Confrontation, The
danny elfman - Farewell...
danny elfman - Grand Finale, The
tom jones - End, The

Michael Giacchino - Le Festin
Michael Giacchino - Welcome To Gusteau’s
Michael Giacchino - ‘This Is Me.’
Michael Giacchino - Granny Get Your Gun
Michael Giacchino - 100 Rat Dash
Michael Giacchino - Wall Rat
Michael Giacchino - Cast Of Cooks
Michael Giacchino - A Real Gourmet Kitchen
Michael Giacchino - Souped Up
Michael Giacchino - Is It Soup Yet?
Michael Giacchino - A New Deal
Michael Giacchino - Remy Drives a Linguini
Michael Giacchino - Colette Shows Him Le Ropes
Michael Giacchino - Special Order
Michael Giacchino - Kiss & Vinegar
Michael Giacchino - Losing Control
Michael Giacchino - Heist To See You
Michael Giacchino - The Paper Chase
Michael Giacchino - Remy’s Revenge
Michael Giacchino - Abandoning Ship
Michael Giacchino - Dinner Rush
Michael Giacchino - Anyone Can Cook
Michael Giacchino - End Creditouilles
Michael Giacchino - Ratatouille Main

diğer filmlerinin de ost listelerini vereyim mi?

ver abi, ver.

pek zor olmasa gerek google kullanmak?

www.cduniverse.com
www.imdb.com

google.com hmm bu siteyi öğrendiğim iyi oldu.

bence:
Narsilion - Nerbeleth
Hans Zimmer - Now We Are Free
Tarja Turunen - Oasis
Yann Tiersen - Sur le fil
Thomas Newman - Any Other Name
Schiller - In der Weite

(bkz: yanni)
(bkz: erik satie)

kopya film satılan yerleri mi soruyorsun anlamadım?
walla sana tavsiyem (istediklerin öyle yer tezgahlarında çıkmaz izmirde) dvd kiralayan yerlere bakman. kiralayabilirsin, alsancakta çok var. ayrıca muhabbeti ilerletirsen kopya olarak da hazırlıyorlar...
bir de nerde arıyorsun bunları o da önemli...

ya ben karşıyakadayım ama bunlar için izmirin her tarafına gidebilirim. ne biliyim benim istanbulda mis gibi arşivli filmcim vardı. burdada öyle bişiler bulabilirim belki dedim.

alsancakta hilton otelinin yanındaki sevgi yolunu bir dene istersen. incik boncuk, film poster vs herşey satılıyor orada. ama belki el altından yapıyorlardır artık, oradaki esnafa soruver bi zahmet...

narlıdere gsf'nin oraya gidin. cafelerden birine oturup sorun. şimdilerde pek öğrenci olmadığından ortalıkta satıcı bulamazsınız. sizin için iletişime geçip ne arıyorsanız bulacak birilerine haber salarlar :)

bir kısmını benden de bulabilirsin belki :)

msn penceresi açıkken, alt+shift tuş kombinasyonuna bas. düzelecek.

oldu valla saol :)

msni komple kapatıp tekrar girince düzeliyo bende

"alt + shift" klavye dili değiştirmenin kısayoludur..
sizde denetim masasında klavye ayarlarında hem "usa" hem de "tr" klavye vardır..
"usa" olan ingilizce klavyeyi kaldırmanız lazım..

yoksa bu olay sürekli başınıza gelir..

bazi takimlarin var. ornegin real madrid kralci (re kral demek itl., isp.de oyledir) iken atletico madrid halkcidir gibi. bu da ispanyol ic savasina gidiyor sanirim.

ya da fenerbahce zengin takimi iken besiktasin esnaf takimi olmasi gibi. (bu yakistirilmis bir sey, kesin degil)

Genelde taraftarları yüzünden böyle bir imaj olur ya da bazen siyasi olaylar yüzünden böyle bir imaj oluşur.. Lazio'nun ve Real Madrid'in faşizan takımı olarak anılmasının sebebi budur. Türkiye'deki takımlar arasında en öyle bir ayrım fark edemedim.

2000 yili oncesi tum takimlarin stadlarinda istiklal mar$i okurken bozkurt i$areti yapan taraftarlar cogunluktaydi. ben bu ki$ileri pek gormuyorum artik. yabanci takimlar icin bi$i diyemicem ama turk takimlari icin siyasi kimlik ta$iyorlar argumani yersiz olur. kulupler her kesimden taraftara sahiptir. belki biraz bjk taraftarinda sola egilim vardir ama, popularite olayindan ba$ka bi$i degildir. yani livorno'ya sempati duyup, inter ve lazio'dan nefret etme kli$esi her kesimde, her ulkede vardir.

Bizim 3 büyüklerde böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum..
Trabzon'un genel taraftar profili görece siyasi! bir profil çiziyor.Ancak ısrarla:
(bkz: st pauli)
(bkz: livorno)
(bkz: atalanta)
(bkz: acap)
Bu arada Lazio'nun dışında milano curva'larının da genelde ırkçı olduklarını da belirtmeliyim

solcu kavramını modern kavramı ile karşılamak sorunlu görünüyor.

hem solcu hem modern diyelim o zaman..

italya'da genel olarak kırmızı renklere sahip takımlar komunist/solcu, mavi renklere sahip takımlar ise sağcı olarak bilinir. bir de chelsea kapitalist :D

aslına bakarsak galatasarayın bir fransız ekolünden geliyor olması (kuruluş, bildiğim kadarıyla yönetim kurulundaki insanların gs lisesinden felan geliyo olması ) onlar bir eski jöntürk anlayışı efendime söyliyim bir cumhuriyetçilik izi bırakabilir. yabancı ülkelerde özellikle italya ve ispanya da barizdir. barcelona nın bir katalan kulübü olması katalan ispanyol çekişmesi falan filan

boca juniors ile river plate için de söylenir bu tip şeyler. ilk olarak river kurulmuş liman patronları tarafından, sonra işçiler boca yı kurmuşlar. o yüzden river burjuvaziyi boca ise proletaryayı simgelermiş arjantinde.

(bkz: ss lazio)

(bkz: solcu futbol kulupleri)

en baba sol takim dinamo mesken'di. 12 eylul yonetimi kapatti klubu.

basligindan detayli bilgi alabilirsin.

aranızın böyle "abi naber ? iyi senden ?" gibi cümlelerden öteye geçmeyen bir samimiyette olduğun birisini bul beraber çalışın. samimi arkadaşlarla geyik döner. böyle bir insanla mecburiyete kalırsın. kendi isteğinle çalışamıyorsan kendini mecbureye sürüklemelisindi aslında işin özü.

yıllarca son güne bırakıp çalışanlardansanız hiç kendinizi kandırmayın bence, alışmayınca olmuyor. en güzeli arkadas grubuyla çalışmak, sınavdan 2 gün önce bir araya gelip voltran oluşturup dersin zorluğuna göre gerekirse de sabahlayarak sınava çalışmak. amaç sadece dersi geçmekse tabi, bu şekilde çalışılınca genelde sınavdan sonra bütün öğrenilenler kayboluyor :)

eğer çok çok okuması olan bir dersse de (sözel dersler için bu) bir hafta önceden de başlayabilirsiniz ama ben genelde okuyan birilerinin bana önemli yerlerini özet geçmesini tercih ederdim. bir de sınavdan önce nokta atışı yapabilen arkadaslar edinin.

nasıl çalışmalıya cevap olmadı sanki bu ama en sonunda işin geleceği yer burası gibi geldi bana, dediğim gibi alışmayınca ne lisansta ne de yüksek lisansta başarabiliyor insan düzenli ders çalışma olayına.

www.porttakal.com

beyazları (açık gri, ekru, çok az desenli beyazları vs.), renklileri siyahları ve koyu renk desenlileri ayrı atmalısınız.

havlular beyazsa diğer dayanıklı beyazlarla bir atabilirsin(kirine lekesine göre 70-90 derece)değilse aşağıdakilerle at.

tişörtlerini ve koyu renk gömleklerini birlikte yıkayabilirsin.30dan yukarı yıkama sakın.kazak ve pantolonları da dahil edebilirsin

edit:beyazlar haricinde hiçbir çamaşır 90la yıkanmamalıdır.peki niye 90?çünkü beyazlar beyazdır.peki ben manyak mıyım 60la yıkasam?evet manyağım hastayım 90a takıyorum makineyi

havluları,açık renk gömlekleri,beyaz tişörtü (normalde beyazlar başka renklerle yıkanmaz. bekletip beyazlar birkaç tane olunca birlikte yıkayacaksınız veya beyaz tişörtünüz ekru olma yolunda ilerleyecek veya elde yıkayacaksınız ki o zaman da ekru olabilir:))bir grup yapıp yıkayın. 40 derecede yıkayabilirsiniz.

koyu renk gömleği, pantolunu ve kazakları da ayrı bir grup olarak yıkayabilirsiniz. 30 derecede yıkayabilirsiniz.

vallaha ben kullanmayı bilmemde kullanmayı bilmeyince çok fena işler olmakta aman dikkat gözünü seviyim (bkz: #12005537)

pekiiiğ;
derece düğmesinin yanında bir de a dan g ye kadar harfler olan bir düğme daha var? çevirdikçe değişiyo. o nereye gelecek?
bu her makinada böylemidir bilmiyorum. eğer markaya özgü bişiyse hiç yazmadım sayın.

valla bende yok böyle bişey.biraz eski bir model herhalde

a-g arası olan düğme program seçimi olmalı. eski bosch'larda vardı öyle bir şey.

a- ön yıkamalı normal prog.
b- ön yıkamasız normal prog.
c veya d - kısa prog.
sondakiler de ek durulama ve sıkma prog. olmalı muhtemelen.

gibi bir şey olmalı. a-g arası düğmenin üzerinde progrm sonlarına doğru değişik simgeler olabilir hatta. yumuşatıcı/sıkma manasına gelen şeyler...

önyıkama yapsın istersen a'ya, direk yıkamaya başlamasını istersen b'ye getir. yalnız tam üstüne getirmen lazım. ben geldiğini sanıp niye başlamadı hala diye 10-15 dk bekledim, sonra farkına vardım :))

sırasıyla:

hikaye
oyuncular
yönetmen
reklamlar
skandal sahne

oyuncu
yönetmen
imdb puanı.

hikayeye bakmam bile tadı kaçmasın diye.

yönetmen ve oyuncu ilk dikkat çeken öge kanımca..
"aaa, falancanın filmi" diyerek ister istemez sevip bildiğimiz adama yöneliyoruz en başta.

valla açıkçası beni en çok etkileyen şeylerden biri filmin afiş(ler)i.. reklam kategorisine giriyor sanırım..

hikayeyi ve skandal sahneleri spoiler içerip keyif kaçırabilitesi nedeniyle pek umursamıyorum, okumuyorum yani özettir eleştiridir felan.. anca bi trailer izlerim..

sırayla

afiş
ülke
yönetmen
imdb puanı

yönetmen
konu
fragman
o andaki ruh halime uygunluğu
imdb/beyazperde puanı
yorum(önce sözlük, sonra beyazperde)

1-imdb puanı
2-yönetmen

*eğer imdb puanı yüksek ve yönetmen tanınmamışsa en başta bu filmi izlerim..
*eğer imdb puanı yüksek ve yönetmen tanınmışsa 1. kategoride film yoksa bunu izlerim.
*eğer imdb puanı düşük ve yönetmen tanınmamışsa filme bir trash film gözüyle bakarım ve mümkünse izlemeye çalışırım.
*eğer imdb puanı düşük ve yönetmen tanınmışsa bu film ömrüm boyunca izlemeyeceğim bir film olacaktır.

imdb puanı
ekşi sözlükte başlığına girilen entry sayısı

bayağı iyi sonuç veriyor...

aslında skandal sahneler olan filmler aslında sıkıcıdır

hikaye
fragman
ekşi sözlük

sırayla;

konu
hikaye
ülke (asla fransız filmi izlemem gıcığım var)
yönetmenlik okuyan arkadaşımın film hakkındaki görüşlerine

ne yönetmeni ne de oyuncusu umrumda olur. ha bi de oscarlı büyük bütçeli filmlere de gıcığım var. bağımsız sinema küçük bütçeli filmler tercihimdir.

bence imdb puanı ve sözlük'te ne kadar bahsedilmiş olduğu filan yanıltıcı olur. sükse yapmış, çok dikkat çekmiş, skandal sahneleri olan filmlere tabi daha çok entry yazılacaktır ya da imdb'deki puanlama çok aleladedir bana göre. bunlar da bir fikir verebilir tabi ama ilk kriterler bu olmamalı bence.

benim ilk baktığım şey yönetmendir. hatta şöyle diyim filmleri yönetmen yönetmen izlerim genelde. ayrıca fragmanına veya filmle ilgili bir görüntüye bakmam izlemeden önce ve o filmle ilgili yazılmış şeyleri de okumam. hatta nerdeyse hiç fragman izlemedim desem yeridir. o anda izlemeyi düşünmüyorsam bile belki de ilerde izlerim diye düşünürekten. gerçi fragmanlar da tabi öyle spoiler verecek şekilde hazırlanmaz herhalde de ben yine de izlemem.

yönetmenden sonra bi adım daha söylemek gerekirse filmin hangi konuyla iligli olduğudur. hikayesidir yani bi yerde. bence sevilen bir konuyla ilgili bir film çok berbat olmadığı sürece zevkle izlenebilir.

bana göre tabi bunlar.

ne yönetmeni ne de oyuncusu umrumda olur. ha bi de oscarlı büyük bütçeli filmlere de gıcığım var. bağımsız sinema küçük bütçeli filmler tercihimdir.

bağımsız sinema bazen iyi ama bazende çabuk bitse de gidelim kurtulalım diyorsunuz misal ben lucio fulci ve Paul Naschy filmlerine hayranlık duyarım

en ufak bir fikrim yok

hepsi bir yana; izleyenin ruh hali. film ile bir tür paralellik olursa daha iyi içine giriliyor, farkedilmeyen şeyler farkedilebiliyor, veya daha çok keyif alınabiliyor vs vs.

filmin konusu, imdb puani ve eksi sozluk yorumlari onemli kriterler oluyor genelde, zaten tatmin edici bir seviyedeyse guzel bir film oluyor

oyuncu ve yonetmene bakarim ama su oynuyor ya da su yonetiyor diye izlemem, lakin kriterler degisebilir. ben su yonetmeni begendim butun filmlerini izlemek istiyorum dersin, boylece kriter yonetmen olur sadece..

bazen ne bilim fragmanini begenip izlersin, bazen de bir oyuncunun butun filmleri guzel diye, o oyuncunun oynadigi filmi geldiginde kesin gitmek istersin, tom hanks gibi mesela...

ama genel anlamda en onemli sey filmin butun olarak kendisidir, yani hikayesi, icerigidir..

imdb puanı?

plot - olay nedir bi öğrenelim. filmin türünü de anlamış olalım.
oyuncular - kimler boy göstermiş? sevdiğim ya da gıcık olduğum elemanlar var mı?
yapım tarihi - oyuncuları ve filmi zamanına göre değerlendirebilmek için.
ülkesi - amerika dışındaki ülkeler de güzel şeyler yapabiliyorlar.
imdb puanı - bazen alakasız olabiliyor ama yine de göz önüne alıyorum.
adı - adında dragon geçen filmlerden hiç hazzetmem.

afişi, fragmanı, hele hele yönetmeni hiç önemli değil. bi filmini çok beğendiğim bi yönetmenin, bir başka filminden nefret ettiğim oluyor.

yönetmen
filmin coğrafi bölgesi
imdb puanı

kesinlikle yönetmen. neden ? çünkü bir sanat dalı olarak sinemayı ele aldığımızda filimin yaratıcısı yönetmendir. bir yönetmen bir oyuncuyu filminde çok kötüde gösterebilir ya da olduğundan çok daha iyide.bunun sebeplerinide ayrıca tartışabiliriz. birde sanatın inceliği konuda değil onu işlemektedir. yani iyi bir yönetmen çok sıradan bir konuyu izlediğinizde aşık olduğunuz bi yapıta çevirebilen insandır.bu işi edebiyat olarak düşünürsek anlamamız çok daha açık olucaktır.bir romanı içindeki karakterlere bakarak mı alırsınız ? konusuna bakarak mı alırsınız ? yoksa yazarına bakarak mı?iyi bir konunun çok sıkıcı banel ve üslupsuz yazarlar elinde 30 sayfadan sonra okunmuyacak şekilde işlenebildiği aşikardır.izlediğiniz filmlerin yönetmenlerini aklınızda tutunuz sevdiğiniz bir filmin yönetmeninin diğer filmleride(eğer karakteristik bir sanat gerçekleştirebiliyorsa) sizi tatmin edicektir