gece yarısı ateşlenip hastaneye gittiğimde koca serum yedim ama doyduğumu hissetmedim :) uzun süre besin niyetine alanlarda durum nasıldır acaba ben de merak ettim.

kendi tecrübelerime göre söylüyorum geçmiyor. serum senin ihtiyaçlarını karşılayıp ayakta tutuyor fakat su ve yemek ihtiyacı hissediyorsun yine de. ayrıca uzun süre serumla yaşamak sindirim ve boşaltım sistemi organlarında zarara yol açar diye düşünüyorum.

tecrübelere ve biraz yorumla cevap veriyorum baştan belirteyim.
tecrübelerime göre serum takılan insan kendini göremicek durumda olduğu için açlık/susuzluk falan hissetmiyor. 4 gün sadece serumla beslenmişti dedem, bilinci yerinde olmasına rağmen açlık, susuzluk şikayetinde bulunmamıştı.
yoruma dayalı olarak da mideden ben doydum uyarısı gelmediği için, açlık hissediliyor olabilir. susuzluk uyarıları ise biraz daha farklı bir mekanizma kullandıkları için muhtemelen susuzluk hissedilmiyordur.

1 gun boyunca seruma takili halde 40 civari atesle yatmistim. tabiri caiz ise hayvanlar gibi susamistim. nedenini bilmedigim bir nedenden dolayi(giciklik oldugunu dusunuyordum tabii o zamanlar) doktorlar su icirmiyorlardi. hayatimda hic o kadar susamadim ve o gunden sonra ilginc ama hicbir zaman suya doyma hissi hissetmedim. surekli hafif bir susuzluk...midem iyice sisince birakiyorum su icmeyi. doktor seker hastaliginin buna neden olabilecegini soylemisti ama testlerde bisey cikmadi...boyleyken boyle yani, cok uzattim; seruma bagliyken feci agiz kurulugu ve susama hissi oluyor.

kişiden kişiye değişiyor sanırım. ama ben bizzat serum takılan kişi olduğum için söylüyorum. hatta o zaman da anneme demiştim ne olursa olsun suyun yerini tutmuyor diye. belki su ihtiyacını serum karşılıyor ama insanın içesi geliyor. ameliyat vs. sebeplerinden dolayı bir çok kez serum takılmıştı. serumun güzel tarafı yatakta yarı baygın yatarken falan uyandığında canlandığını hissetmek. garip bir his. damarlarında bir serinlik hissediyorsun sanki hehe. psikolojik de olabilir tabi benim.

kesinlikle adam gibi yiyip icmek istiyor insan. serinlik hissine gelince, ben de yasadim onu, temmuzun ortasinda antalya'da apar topar ameliyat olmustum.. buzzzz gibi gelmisti psikolojisini bilemem de super bi histi :)

yoo ne münasebet. teller bi kere akorlara göre kalınlık içermiyorlar. ses malum biraz daha basa kayacaktır ama tek basamak düşürdüğün için tel değiştirmen gerektiği fikrine nasıl kapıldın anlamadım :)

kopru floyd rose ise akord dusurdugun takdirde kopru biraz daha geri yatacak ve teller klavyeye yaklasacaktir. hatta duruma gore teller klavyeye yapisabilir bile. bu durumda bu tellerin yaklasmasi nedeniyle bazi perdelerde cizlama olabilir, floyd rose'un yaylarina ayar gerekebilir telleri tekrar sorunsuz yukseklige cekmek icin. ha yaylarla ugrasmiyim dersen daha kalin tel kullanarak yine telleri istedigin yukseklikte tutabilirsin. ancak olay deneme yanilmadir bu tel kalinlastirma isinde.

basim icin konusuyorum; bemol'e cektigimde telleri, klavye daha rahatsiz geliyor; sap eskisi gibi olmuyor buna eminim. mesela surekli bemol kullansaydim kesin sap ayarimi ona gore degistirirdim. ancak su da var ki bas gitarin telleriyle gitarin tellerinin sapa uyguladigi cekme kuvveti epey farkli. gitarda o kadar etkili olacagini sanmiyorum.
tel ise zevkle alakali. bemol'e aldiginda peslesen tonunu daha parlak yapmak icin teli incelte bilirsin falan ama tamamen zevk meselesi simdi. kimse aa bu olmamis diyemez. gereklilik ise katiyen soz konusu degil.
akoru degistirmekten cekinmeyin ancak bilin ki surekli bi bemol bi naturel bi bemol bi naturel telin omrunu kisaltir.

su sogutma sistemini kendin yapacaksan, deli isi acikcasi. eger paran varsa hazir su sogutma kitleri ve su sogutma bloklari(islemci, vga vs icin) satiliyor...
ornek olmasi acisindan veriyorum baska magazalarda da bulunmasi mumkun;
komple setler;
www.firebal.net
islemci ve vga icin olanlar;
www.firebal.net
www.firebal.net

tüm bileşenleri su geçirmeyen malzemeyle kaplayıp akvaryuma atmak da bir çözüm olabilir

taskbar'daki hoparlör simgesine tıklayınca açılan ses ayarları denetimi ekranında mikrofon bölümündeki "sessiz" kutucuğundaki işareti kaldırmayı denediniz mi? (assert h düzeltti. taskbar değil, system tray imiş oranın adı. saatin yanındaki minik simgelerden hoparlör olanı diye nokta tarifi vereyim)

mikrofon o pencerede gözükmüyorsa seçenekler/özellikler menüsünden mikrofon bölümünün gözükmesini sağlayabilirsiniz.

mic sekmesi aktif ve kullanıyorum. ses kayıt yapıyor. benim istediğim mic bölümünden gelen sesi doğrudan hoparlöre vermek

muhtemelen kontrol etmissinizdir ama, ayni menude bir de line-in var. o bahsettiginiz programdan "in" olarak ayarlayip, line-in'in mute(ya da windows tr ise sessiz) olup olmadigini ve ya sesinin minimum da olup olmadigini kontrol edebilirsiniz. misal ben in girisine taktigim bassimin sesini buradan ayarliyorum..

Valla öyle bilmediğin bir şey olabilir mi bilemiyorum ama, normal hayatta çözemediğin problemlere yeni yaklaşımlar getirme anlamında kullanılabiliyorlar ki en bilinen örneği dikiş makinasının iğnesini nasıl tasarlayacağını bilemeyen elias howe'un başına gelenlerdir.

Biraz da burada örnekler buldum:
www.dr-dream.com

bildiğini bilmediğin şeyleri görüp ilk defa duyuyormuş gibi hissediyo olabilirsin. başka türlüsü mümkün değil (gibi geliyor bana) çünkü rüyalarda zihninde olmayan bir şey kullanılmıyor.

tv'de zap yaparken bi belgeselde anlık görülüp doğrudan bilinçaltına atılmış olabilir mesela..

uykuda da çıkmıştır ortaya

hehe yok eminim duymadıgım bişey, uykuda duydugum şeyi rüya olarak görme tarzı bişey olabilir.ilginç

seninki rüyadan ziyade vahye giriyor olabilir.

ehhe vahe'den iyidir.
o değilde zaten yaşadıgım somut bi olay yok, böyle hisseder gibi oldum, yoksa uruguay devlet sırlarını öğrendim gibi şeylerle gelmiyeceğim.ama bi açıklaması olmalı, hissiyatımı kelimelerle anlatamıyorum,ehehe

hatta alakasız, mesela hiç görmediğin birinin rüyanın başrolu oldugu durumlarda oluyomuş bazı insanlarda..alaka kurmak lazım.gerçi onlarda o insanları görmüşlerdir: ))

aman dikkat, söyle bisey var bir de...

**************
Rüyada tırtıl gören kimsenin etrafına dikkat etmesi gerektiğini, bu insanların güvenilmez kimseler olduğunu bildirir.

Çevrenizde birtakım yalancı ve tehlikeli insanlar bulunduğu için herkese güvenmemelisiniz. Rüyada tırtıl görmek, tehlikede olduğunuzun işaretidir.

Rüyada tırtıl kişinin yakınındaki herşeyini bilen çıkarcı birisini işaret eder.
*****************

www.diyadinnet.com&Tabir=t%C4%B1rt%C4%B1l

ehauhfeajkshfjkafkafsaha hayra yordum,.
o değilde size de olmuyo mu abi böyle şeyler hiç görmediğin birini görmeler falan.hep canavarlı şeyler mi görüyonuz fşifşfi.

bi keresinde süper bi şarkı dinlemiştim rüyamda, daha önce hiç duymadığım ama süper bişey..

uyanınca uçtu gitti tabi, gerçi uçmasa bile nasıl kaydederdim nasıl yazardım o da ayrı bi konu :D

ben bir rüyamda komutanlık sınavı (?) (!) gibi bi şeyden geçip mısır ordularının başkomutanı olmuştum..(bu mısır amerika'yı filan da alt edip dünyanın hakimi oluyordu, yeni bir din çıkıyordu bu mısır'da.. onlar da onu yaymaya çalışıyorlardı vesaire..) ama çok zor sordular inanır mısınız =).. yani onca acayip soruyu neremle uydurdum, cevapları hangi ara ürettim hiç bilemiyorum..

(hümanizme gönül verdiğim için sonra savaştan kaçtım, o ayrı =))

heehhehehe evet işte bahsettiğim şey bu tarz bişey, onca bilmediğin şeyi uyduruyosun falan.bi kaynagı olmalı mı olmamalı mı

çok garip bir rüyamı anlatayım.4 yıl önce kardeşim yurtdışından telsiz telefon getirmişti.elektrik kablosu , telefon kablosu falan taktık . çalışmıyor.kullanma kılavuzu falan da yok.alet çalışmadı.gece yattım.rüyamda telefonu gördüm.telefonun yerleştirildiği yerin altında bir parça var , ona basıyorum,telefon çalışıyor.birden uyandım.bilgisayar benim odamda duruyor.kalktığımda kardeşim benim odada , bilgisayarın başındaydı.yataktan kalktığım gibi telefona yöneldim.kardeşim de "ne o lan , rüyanda mı gördün" falan dedi.telefonun koyulduğu yerin altına baktım, gerçekten de küçük siyah bir düğme var.o düğmeye basınca telefon açıldı.telefon modelini de vereyin siemens gigaset 4015.evinizde falan varsa , altına bakın.kullanma kılavuzu olmadan , o tuşa dikkat etmek imkansız.küçük ve görülmüyor.yani rüyadan önce görmüş olmamın imkanı yok .

bilimsel bilgi değil ama bahissel bilgi görüyorum ben.
bazı maçların skorlarını görüyorum. son örnek fenerbahçe - konyaspor maçı. fener'in dört gol atacağını gördüm ve maçtan iki gün önce birkaç kişiye fener'in 4-0 kazanacağını söyledim.
sürekli olan bir şey değil. olsa da zengin olsam.

hmm.mesela geometri bilgim bir üçgenin iç açılarının toplamı 180 yada iki iç açı kendine komşu olmayan dış açıya eşittirle sınırlı ben rüyamda o çember sorularını ya da integralleri nası yaptım lan..fşlaskflşsa ya doğru yaptımsa ehiieh.
bi de şöyle bi olay geçmişti başımdan, lisede bi hoca vardı bu kadın hıphızlı konusuyodu, türkçesi baya iyiydi konusurken dili sürçmez falandı, cezanın kadın versiyonu işte ehe neyse bi ara bize bişey anlatırken daldım, ''ulan konuşmaya bak be, lan bi dili sürçse''tarzı şeyler düşündüm, kadın bi anda konusamadı dili sürçtü falan laan.kadını yamulttum heralde fşifşifşf.(tabiki tesadüf eehe)

calistigim arastirma lab.'inda yeni bir sistem kuruyoruz ve surekli asilmasi gereken sorunlar cikiyor. simdiye kadar bu sorunlarin hepsinin cozumunu uykumda buldum, sekmedi bir tane bile. bu kisim muhtemelen kanalize olunan problemin uykuda da unutulmadiginin, bir sekilde beynin ugrastiginin gostergesi...
ayrica bas gitar calisirken zorlandigim partisyonlari uyuyup uyandiktan sonra hatasiz calabiliyorum. muzik enstrumanlarinda ezberden calinan partisyonlar tipki araba, bisiklet kullanmak gibi beyincik tarafindan kontrol edildigini dusunuyorum. muhtemelen uykuda beyincik de egzersiz yapiyor; bu durum da bunu gosteriyor.
ayrica nadiren ruya goren biri olarak diyebilirim ki ruyalarimda hep kendi kurallarimla ve kendi kabullerimle "yasiyorum". mesela abuk bir fizik problemi cozuyorum. sabah uyaninca gercekten olamayacak bir problemi sozde cozdugumu fark ediyorum falan.. bu da ruyada saglam salladigimin gostergesi olsa gerek.
ruya da gelecegi falan gordugunu idda edenlere de suradan devam etmeyi oneriyorum;
forum.diniaydinlik.com$diN+karDesiYiz.php

driver lari yuklu oldugu surece sorun olmayacaktir.(bende yok-tu en azindan)
guncel programlar hakkinda cok fazla bilgim olmadigi icin o konuda yardimci olamayacagim $ahsen bizzat ben.

ben bundan baya sene once fly tv tv karti almistim. orta ucuzlukta orta seviyede bir kartti, ona yetmisti param.
kendi kutusundan cikan driver ve programi kullandim ben de memnun degildim fakat sitesine girdim ve son driver program kombinasyonlarini cekmistim. (kutudakiler genelde hep eski cikiyordu benim aldigim seylerde)
guncellenmis anlayacagin program da driver da.
baktim yeni programin arayuzu cok sekerdi ve kullanisliydi.
belki avermedia nin sitesinde de kutudan cikandan daha iyi biseyler vardir?

var bissuru tv programi www.google.com.tr
ama ben bu programlardan rasgele sectiklerimde uzaktan kumandayi calistiramamistim. oyle bi problem olasiligi var.

magicISO i$ gorecektir.

alcohol'un son surumu yukluyor diye biliyorum

PowerISO mount ediyor.

yazarken multisession yaparsan bir kaç kere yazabilirsin üstüste. eski yazıcılar ve playerlar okuyamayabilir bunu ama günümüzdekilerin %90ı okur.

aynı şeyler dvd rw ler içinde geçerli tek farkı bunları yazdıktan sonra dolunca silip tekrar yazabilirsin.

+- olayı artık pek bir fark yaratmıyor sadece gereksiz bir fark oldu.

biraz kapali bir anlatim olacak ama; muhtemelen cd'yi yazdirirken "cd'yi kapat" secenegini secmissindir. daha sonra da cd'ye birsey ekleyememissindir.

dvdlerde multisession olayi biraz riskli olabiliyor (okunma acisindan, dvd playerlar da dahil). nero ile yazmadan once ilgili secenegi i$aretlemek yeterli olacaktir. tabi nero sizi uyaracak bu konuda, ama devam edebilirsiniz.
dvd+r / dvd-r olayi da sadece yazmada bir fark. okumada herhangi bir farklilik yok. gerci artik cikan dvd writerlar dual olarak ciktigi icin sorun yok.

eveet sevgili bordeaux, bir zamanlar buzdolabı muabbetine girmiştik. yaw taşıma parası daha fazla tutacağından ötürü ben iyi bişey aldım ucuza hallettim geç de olsa haber verim dedim :)

gelelim layer mevzusuna. eskiden layer- vardı. sonra layer+ çıktı. en son dual layer çıktı yani hem + hem - okuyor. bu eksi artıların senin sorularınla alakası yok sadece o eksi ve artılar kafanı karıştırmasın.

trimpot'un dediği gibi yazarken dvd'yi kapat demezsin olur biter. sonra boş kalan yere yazarsın bişeyler.

dual layer ile konumuzun hic bir alakasi yok; dual layer dvd(dvd9) cift kayit tabakali 8,5gb'lik dvd disklerdir. herneyse, hem dvd+'a hem de dvd-'a birden fazla sayida kayit yapilabilir(doluncaya kadar bittabi). aslinda hangi yazma programini kulandiginizi soyleseniz daha kolay cevap alirsiniz.

dun dms den verbatim dvd alirken satıcı arkadasa ayni soruyu ben de sordum. yeni dvd calar/kaydederlerle kullandıgın sürece bir fark yok dedi.

multisession olayıymıs valla.. tesekkür ederim herkese...

www.zargan.com

"artefact" kelimesinn "insan eliyle yapılmış şey" olduğunu söylüyor. "statistical" da "istatistiksel" olduğuna göre bana "anket" ya da "kamuoyu araştırması" gibi bir şey geldi.

bir de yine aynı site, "flight artefact" için "uçuş techizatı" karşılığını uygun görüyor ki buradan da kelimenin "techizat" olduğunu çıkarıp "istatistiksel araştırma birimi" gibi bir şey uydurabilirim.

tamamen sallama da olabilir ama "istatistikî sapma" diyorum ben.

"There is some evidence that proton pump inhibitors are a risk factor for pseudomembranous colitis,[1] but others question whether this is a false association or statistical artefact"

eheh, proz'a baktım da elemanlar doğrudan "artefakt" diye çevirmişler.

deneylerde istatistiksel ve sistematik olmak uzere 2 tip hata grubu vardir. eger deneysel bir sonucta bu ifade geciyorsan %99 odur.

sapma denemez, istatistiksel hata dersek daha doğru olur.

#2912 nolu duyuruda islendi bu baya.

www.eksiduyuru.com

madenmis o duyuru vallahi..tesekkur ederim.
artik yeterince duyuru acilmis, demek ki aramaya inanmaya baslamak lazim.

1) jumper'lari kontrol et
2) bios'tan hdd'yi kontrol et
3) bios'tan s.m.a.r.t.'i kapat ya da kapaliysa ac
4) hdd'yi farkli portlarda dene(mesela diger 80'likle bi degis bakalim)
gibi bi check list'i kontrol etmeni oneririm oncelikle.
bunlara ek olarak ide kablolarini degistirebilirsin. son olarak bir arkadas calismayan ve neden calismadigini bulamadigimiz bir hdd'yi external hdd kutularindan alip usb ile bagladiginda calismisti. uc bir ornek olsa bile yardimi dokunabilir...

SMART tarafından tespit edilen disk hatalarının geri dönüşü yoktur ve kablo, port değiştirmekle durumun düzeldiğini şimdiye kadar görmedim. Zaten SMART 3 teknolojisine sahip diskler onarılabilecek hataları kendileri onarmaktalar. Eğer ortaya çıkan sorun onarılamayacak boyutta ve diskin tolere edemeyeceği noktaya gelmek üzereyse bunu kullanıcıya rapor ediyorlar. SMART esnasında ileriye dönük onlarca farklı parametre kontrolü yapıldığı için bazı sorunlar kullanıcı ve hatta işletim sistemi tarafından ilk başta pek fark edilmez. Bu yüzden ne hatası lan bu şimdi sapasağlam diskte diye düşünülebilir ama belli bir süre içerisinde (bu bir saat sonra olabileceği gibi bazen aylar sürebilir) kesin olarak disk artık kullanılamaz duruma gelecektir. Monitörleme işlemini kapatmak sadece sorunu görmezden gelmeye yarar. SMART ın diskte hata bulması senin şansına aslında. Çünkü SMART bile genel disk hatalarının ancak üçte birini önceden tespit edebiliyor. Bence bir an önce diskte ne var ne yok yedekle.

şimdi ucuz uçan firmalar aslında ucuz uçmuyor
bulabileceğin en ucuz uçuşu muhtemelen thy den sabah seferlerinden bulabilirsin, vergisiz 69 ytl, öğrenci indirimli falan 70 civarına geliyor vergisiyle.

ki gidişte izmirden mutlaka havaş servisine binmelisin, indiğinde de ankaradan havaş servisine binmelisin, bir de ankaradan havaştan inince taksiye binmelisin

bunlar da toplam yaklaşık 30 ediyor.

yani toplam uçmanın bedeli 100'e geliyor.

ancak işte yılda bir olan kampanyalarla bu fiyat min 70 e düşüyor. ki bu da ancak önceden alınan biletlerde söz konusu oluyor.

iyisi gece otobüsü, boss şu aralar indirimde, tek kişilik koltuklar, falan filan...

vay anam vay babam diyorum o zaman
teşekkürler bilgi için

ucuz bileti otcan'in dedigi gibi anca 2 ay evvelden alirsan oluyor ama onda da devir sansi olmuyor (yani kafadan eliyoruz devretme olayini)

ankaraya gidis icin nilufer'i tavsiye ederim internetten alirsaniz veya gidis donus alirsaniz 50 ytlye gider gelirsiniz (donus u acik alirsiniz) hem de tam soyledikleri vakitte inersiniz (express sefer 6 saat -tunel acildiktan sonra sure kisaldiysa bilemem-)

edit: ist-ank arasiydi 6 saat. izmir oldugundan bi-haber bir ongoruyle sanki herkes istanbulda yasamak zorundaymis/yasiyormus gibi yazmisim.

izmir-ankara 8 saat civari surer otobusle. nilufer iyidir, bir de kamil koc'un rahat hat diye bi seferi vardi hala devam ediyorsa gayet iyidir o da, tek kisilik koltuk, wireless net falan..

youtube.com
Bu sourberry'deki sunumun tamami. icinde bal bocegi de var.

edit: ulan ne ruhsuz yazmisim lan memur gibi, super video abi nostalji falan :)

cake - never there olsa gerek

bi de "demis roussos - forever and ever" var, aklima direk o geldi ama sanmiyorum barlarda popuer oldugunu..oysa ne guzel sarkidir.

I Say A Little Prayer

Selam. Ben de yaklaşık iki yıldır bas çalmaktayım. Öncelikle ( bkz: yeni baslayanlar icin bas gitar ) ve ( bkz: bas gitar alirken dikkat edilecek hususlar ) başlıklarına bir göz atabilirsiniz. Ben çok ahkam kesecek durumda değilim ama kendi çapımda sorularına cevap verecek olursam:

Yeni başlayan biri için ucuz ve pahalı bas gitarlar arasındaki en belirgin farklar çıkardıkları ses tonu/zenginliği ve klavye rahatlığı olarak tanımlanabilir. Bu da kullanılan malzeme ve işçilikle direk alakalıdır. Dolayısıyla fiyata yansıyor. Yeni başlayanlara genelde çok pahallı olmayan bir gitarla işe koyulup, enstrüman üzerindeki hakimiyet arttıkça beklentilere göre bir adım sonraya geçmeleri önerilir. Bir noktadan sonra nasıl bir gitar istediğini az çok anlayıp, eline geçen gitarları deneyerek sonuca varıyorsun. Beklediğin ses tonunda gitar kadar kullanılan amfi, processor vs. nin de etkisi var tabi.

Bas amfisi olmadan bu aletten ses alabilmen pek mümkün değil:) Penayla falan az biraz ses çıkıyor. Bunun dışında çevirici jacklarla Pc ye veya sağlam bir 5 1 sisteme bağlayarak bir süre idare edebilirsin. Ama çıkan ses pek tatmin edici olmadığı gibi bas-tiz-distorsion gibi ayarları yapamıyorsun. Ayrıca çok fazla abanırsan kolonlara zarar verebilme ihtimali var. Gerçi ben 2 1 phillips i uzun süre kullanmıştım problemsiz. Ben evde 25w Laney marka bir amfi kullanıyorum. Şu ana kadar sesi hiçbir zaman yüzde 60 ın üzerine çıkaramadım. Çünkü apartmandakiler kapıya dayanıyor. Bu durumun sağlam bir kulaklıkla üstesinden gelebilirsin.

Eğer profesyonel amaçların yoksa nota okumayı öğrenip öğrenmemek senin keyfine kalmıştır bence. Ama ileriye dönük ciddi amaçların varsa nota okumayı öğrenmen senin yararına olur. Bas partilerini özellikle metal müzikte falan dinleyerek çıkarman biraz zor. Sağlam bir armoni bilgisi ve kulak lazım. Bas dersleri, Ankaradaki fiyatları bilmiyorum ama İstanbul'da başlangıç seviyesinde 25-35 ytl arasında değişiyor.

zevk icin yapilan her is gibi bunun da seni sikmamasi lazim. eger höt diye notaya dalarsan cok sikilirsin. zaten senfoni orkestralarindaki gibi notadan baka baka calan basci gormedim.
oncelikle sevdigin tarz kolay muziklerin tablarindan bakarak calip gitarina isinmaya calis. eger kulagin varsa bir sonraki asama benzer sarkilari kulaktan cikartmaya calismak olmali. daha sonra teknigini gelistirmek icin bu sarkilarin zorluk derecelerini arttirabilirsin. baktin sardi bu is, keyfine diyecek yok, o halde gam ogrenmeye baslamalisin. bunu piyasadaki envai cesit calisma kitabindan ogrenebilirsin.
calmasi, dinlemesinden cok daha keyifli bir enstruman bas gitar. bunu tadanlarin arasina hosgeldin diyelim. :)

işlemci fanını filan kontrol et. güç kaynağını kontrol et. genelde bunlardan dolayı restart olur alet.

Bir de darknum'un dedikleriyle paralel olarak bazen kasanın arkasında şu giriş aletlerini muhafaza eden, bilgisayar ilk geldiğinde (size ya da bilgisayar toplayıcısı/dağıtıcısı firmaya) çıkarılan yuvarlak metal şeyler var, onlar daha sonra koparılıp girişin açılması sağlanıyor. Bazen bu yubvarlak metalimsiler tam koparılamıyor ya da küçük bir kıymık kalıyor ve buradan bir elektrik atlaması ya da temas olup elektrik kaçağı oluyor. Power supply de sanırım bunu fark edip gücü kesiyor/resetliyor gibi bir şeyler işte. İsterseniz kasanın bahsettiğim arka bölümünü ve hatta içini kontrol edin, herhangi bir elektrik kaçağı var mı diye.

ek olarak toprakli hat kullandiginizdan emin olun. restart'in nedenleri cok cesitlidir malesef :(

power supply'lardaki watt degeri, belirli kosullar altinda saglayabilecegi max guc cikisini soyluyor. yani fazlasinin bi zarari dokunmaz. Eger 2-3hdd, 2-3optik surucu, kallavi ekran kartlari gibi parcalar ya da overclock'la ugrasiyorsaniz, fazlasina ihtiyac duyarsiniz.ancak sahsi gorusum, suana kadar 235w yetmis ise, bundan sonrasi icin de yeter. piyasada cok guzel 250-300w power supply'lar var onlardan birini oneririm.

Güçlü bir Power Supply almak sana şimdlik pek bir şey getirmeyecektir fakat ileride bir upgare yaptığında ya da sistemine ek parçalar eklediğinde senin için avantaj olacaktır. Güncel donanımların güç tüketimleri ciddi biçimde artmış durumda. Özellikle ekran kartlarının ihtiyaçları arasında "min. 400w power supply"(bazen 450) ibaresi ile sıkça karşılaşmaya başladık.
Ama "yok ben upgade düşünmüyorum, düşünsem de çok güçlü bir sistem kurmayacağım" dersen gerçek 300watt bir PSU hayli hayli işini görecektir.

Piyasada bulabileceğin sağlam psulardan en uygun fiyatlıları fsp ve aopen(bu da fsp fason üretimi zaten ya da en son öyleydi). Fiyatları son derece uygundur ve üzerinde belirtilen değerler peak değerler değil, her an çalışabildiği değerlerdir.

Ha bir de PSU alırken PFC denen ve pazarlamada sıkça bir göz boyama aracı olarak kullanılan özelliğe kanma. PFC'nin kullanıcıya verdiği hiçbir şey yok zira.