2-3 hafta önce 1-2 gün boyunca uğraştım yer bulabilmek için, zar zor buldum ben de bayrama

pansiyonlara telefon aç ve yönlendirmelerini iste; baya bir uğraşman lazım keza 2-3 hafta önce bayram için yerler dolmuştu hep. anca iptal olduysa bulabilirsin gibi geliyor bana.

yer yok abi 2 haftadır yer bakıyoruz yok telefon internet heryeri aradım valla. anca iptalleri yakalarsan bulabilirsin gibi geliyor.

Max. 50TL edecek yerler bile 80-100TL olmuş, dahası merkezde yer de yok.

Ceko göztepe kampusunde.
Iktisat fakultesi ogrencisiym.

Gazozu ben sana ismarlarim.

Peki çevrede güvenli ve uygun kiralık evler nerede bulunur? Tek araçla yarım saati geçmeyecek yerler de olabilir?

Üsküdar
2 numara ile 20 dk da okuldasn maximum.

elini sallasan pazarlama çalışıyor, belki hocan "adam gibi çalışan yok" demek istemiştir :))

Hoca da elini sallasan yönetim çalışıyor demişti =)

o açığı doldurmaya niyetli birisi olarak gözümden durumun özeti şu şekilde:

pazarlama zevkli bir alan , evet. hatta benim hastası olduğum bir alan..aynı zamanda çok dinamik..sorun şu ki: türkiye de bu alanda halihazırda çalışan kişiler(biz onlara dinazor deriz) çoğunlukla işletme kökenli başlayıp türkiye de "pazarlama" teriminin gerçek anlamda ilk kullanılmasıyla beraber böyle bir alanın içine girip yurtdışı kaynaklı tüm terminolojiyi onlarca yıl arkadan da olsa türkiye de oluşturup bu alanda çok emek sarfetmiş kişiler..

dolayısıyla ne oluyor? onlarca seneler öncesinin Kotler'ine bağlı kalınmak isteniyor, iyi güzel ama günümüz dünyasında pazarlama daha farklı şekillerde ilerliyor. özellikle son 10 senede hiç tahmin edilmeyen noktalara gelindi. çok farklı alanlar açıldı.

Benim tez danışmanım tez önerisine gittiğimde resmen şu cümleyi kurdu " Şu dönem moda olan pazarlama araç ve tekniklerini kullanamayız tezlerde.(sosyal medya, digital marketing, green marketing, guerilla marketing vb) çünkü hepsi birkaç sene içinde yok olacak. ben 30 yıl sonra da içinden alıntı yapılacak bir tezin danışmanlığını yaparım ancak."

biz de ne yapıyoruz, hala 40 yıl öncesi pazarlama kuramları üzerine çalışma yapmaya uğraşıyoruz 2012 senesinde. yani danışman ve öğrenci (üst-alt kadro) uyumsuzluğu yaşanıyor. dinazorlarımıza saygı duyuyoruz ama kendilerini güncellemedikleri için beraber çalışmakta zorlanıyoruz..en azından benim için temel sorun bu. daha büyük sorun ise günümüz pazarlama dünyası ile ilgili yeterli araştırma yapılmaması sebebiyle geleceğe yönelik elimizde adamakıllı kaynak kalmayacak olması. neyse ki istanbul dışındaki nispeten daha küçük üniversiteler bu kadar sert ve muhafazakar bakmıyorlar, aksine yeni alanlar hakkında heyecanlı ve araştırmacılar. hocalar da kendilerinin çok fazla vakıf olmadıkları yeni alanlarla ilgili danışmanlık yaptıkları tezlerle birlikte bilgi sahibi olmak istiyorlar.

Ve farklı olarak; her üniversitenin işletme programı olmasına rağmen- pazarlama anabilim dalı olarak ayrışmamış olabiliyor bazılarında. ilerde o da olacak..
şimdilik durum böyle..

"pazarlama her şeydir" diyen ve yine de pazarlamayı sevdiren bizim muhterem dinazorlarımıza selam ederim buradan :)

Peki bu işe akademik olarak adım atmak için nerden, kimden başlamak lazım okumaya? Ben iktisat kökenli biri olarak temel düzeyde bilgi sahibiyim açıkçası.

Pazarlamanın babası tonton adam: Philip Kotler
ve bu alanda ilk hatmedilmesi gereken eseri: Principles of marketing
www.amazon.com

gereksiz olur bence. hele mba varsa.

zaten ben sertifikalara inanmkyiorum. sirket sizi aliyo gerekenleri ögretiyo zaten, orda aldiginiz sertifikalar degerli. kendinizde bazi sertifikalar alsanizda gereksiz ve cok pahali.

bence is tecrübesi daha degerli.

Uluslararası bir şirkette halen çalışıyorum fakat şirket hiçbir eğitime ya da sertifika programına göndermiyor, en azından şimdilik :/

yunusemre.anadolu.edu.tr

Dornbusch / Fischer Makroekonomi var, güzel kitap ama Mankiw açıklayıcılık bakımından bu işin uç noktasıdır bence. Anladım mantığını ben bu olayların diyorsan kafanı hiç karıştırma.

vermiyorum, vermem, çalıştığım halde benden zenginler. dilencilik bir sektör bence.

vermem, bugün en kötü dilenci ayda 5.000-10.000 kazanır, bugün 20-30 topladım karnımı doyurmaya yeter demez...

Hayır ama bazen çocuklara yiyecek alıyorum.

ne selpak satan çocuklara ne de dilencilere para veririm..
dilencilere para vermek onları yarı çıplak çocukları kucağında her gün görmek demektir.
çocuklara da para verilmesine karşıyım.. gidin simit alın ayran alın.
karnını doyurun.

dilencilerle çok muhatap olmam. sokak satıcılarıyla muhabbet ederim ama mendil filan ne sattığından bağımsız olarak.

ana haberlere çıkan bilmem kaç milyarlık banka hesap cüzdanına sahip dilencileri gördükten sonra vermemeye karar verdim. bazen içim cız etse de o haberleri aklıma getirip vermiyorum.

dövmediğime şükretsinler

son 5 yıldır hiç vermedim, belki daha fazla. belki de başıma gelenler sırf bu yüzden.

Vermiyorum vermem de arkadaş! bazen teyzeler dayılar görüyorum ellerinde ıslak mendil filan satıyorlar. bak onlara amenna en azından o yaşta bi şekilde çalışmanın peşindeler. diğerlerinin hepsi 3 kağıtçı inanmayın vermeyin.

ben her cuma aynı kadınları cami önünde görüyorum mesela,hepsinin yanında 3-5 yasında çocuklar dileniyorlar. ilk defa görüyorsan gerçekten muhtaç sanıyorsun, çocuğu hasta sanıyorsun. oysa çocuk maaşallah topaç gibi namaz boyunca bahçede oynuyor güzel güzel. namaz çıkışı annesi olacak düzenbazın oyununa alet oluyor sonra.

Sadaka Allah rızası için ve başkasının ihtiyacını görme ve mutlu etme amaçlı yapılır. İlla Dilenciye vermek zorunda değilsiniz. Ayrıca sadece para değil bir gülümseme, bir tatlı söz söyleme bile sadaka sayılır.

10 kuruş dahi para vermem, hiç birine...

param varsa, simit vs. almayı teklif ediyorum ki genelde kabul etmiyorlar...

dilencilere vermiyorum, çocuklara yemek alabiliyorum, sokak müzisyenlerini ise (kalifiye olanlarını) boş geçmiyorum...

çok yaşlı olup selpak, sakız, çiçek falan satanlara veriyorum. yaşlılar haricindekilere vermiyorum.

Dilencilere ve selpak satan çocuklara kesinlikle para vermem. Dilencilerin durumu anlatılmış zaten. Çocuklarda resmen sektör olduğu için vermiyorum. Bugün ona vericem yarın kardeşi başlayacak o büyüyünce her ne kadar selpak satar gibi görünselerde çoğu ısrarcıdır zaten. Ama onun dışında gerçekten engelli ve birşeyler satmaya çalışan insanlara veriyorum. Hatta örnek vermek gerekirse geçen gün tunalıda bir adam vardı iki büklüm resmen yürüyemiyor adam. Elinde bir torba dolusu tükenmez kalem. Kesinlikle rol yapmadığını anladığım için verdim para. Parayı verdikten sonra lütfen kaleminizi alın dedi. Aldım ve gerçekten gözünde ben dilenmiyorum olayını gördüm. Eminim bu tip gerçekten muhtaç olan insanlar dilencilerden daha az para kazanabiliyor rol yapanlar yüzünden.

sikseler vermem... sigara para isteyen tinerciye bile vermem sikeceğini bilsem bile..."sadaka" işini daha farklı şekillerde halletmek gerekli( mesela görme engelli birini karşıdan karşıya geçirmek., yaşlı teyzeye otobüste yer vermek gibi.) şimdiler de "bişey söyleyebilirmiyimciler" çıktı. ekseriye güzel kızlardan müteşekkil bişey söyleyebilirmiyimciler engellinin sesi adlı kolpa gazeteyi on liradan okutmaya çalışmaktalar aman dikkat.

çoğu kez kendimi aşırı kötü hissediyorum, özellikle yaşlılar söz konusu olunca. ama engel oluyorum kendime ve kesinlikle para vermiyorum. adamlar mesken edinmiş zaten, aynı kişileri aynı yerlerde her gün dilenirken görüyosun.

geçen hafta yaşlı bir adam yanaştı otobüs durağında, kadınların yanına gidip 2tl'niz var mı diye sordu, hepsi geri çevirdi adamı.

Bana geldi, izmir'de tam otobüs tarifesi 1.70tl, otobüse binmek için istiyor sandım, gel dedim ben senin yerine kart gösteririm, adam yok karnımı doyuracağım, bornova'da ekmek kaç para diye sordu, içim acıdı verdim.

Manyak herif bütün otobüse aynı taktiği uyguladığında ise kendimi enayi gibi hissettim, gidip en baba restoranda mı doyuracak karnını nedir..

özetle vicdanımı harekete geçiren durumlar olursa kırk yılın başı veriyorum, ben iyiliğimi yapıp denize atayım da...

sokakta sanat icra edip para kazananla selpak satıp kazanan arasında ne fark var ki?

bazen veriyorum. arabaya yanaşıp yeşil yanana kadar suratıma bakmalarından hoşlanmıyorum.
onlar da beni tedirgin etme hizmetleri karşılığı para kazanmış oluyorlar.

bu kadar net tarihi sahaflarda bulamazsın. yanılmıyorsam milliyet eski sayılarını internete aktardı. milliyete.com.tr'ye gidp bakabilirisn. o da olmadı istanbul'da atatürk kitaplığı'nda rahatça bulabilirsin.

taksımdekı ataturk kutuphanesınde bulabılırsın.

herhangi bir dergi mi? benim tanıdığım var bir tane sahaf sorarım ona. bu arada 25 eylül 1986 benim doğum tarihim yuh be.

@roookie, @iste oyle bir sey, @fenerliyim ama feneri delgado; bu yayını almam lazım benim, kütüphane vs işime yaramaz yani pek, yine de sağolun.

@iamtheeggman national vs gibi dergiler olursa daha iyi olur tabi. bi de türkçe olması da iyi olur. haber bekliyorum.

hürriyet gazetesinin var böyle bir hizmeti.

satis.hurriyet.com.tr
satis.hurriyet.com.tr

kız arkadaşınız çok sevinecek : )

Ankara milli kütüphane'de oluyor sanırım. Bir tanıdığınız bakabilir belki.

"tahin-pekmez"

sen bana güven, fındığı fıstığı bunun yanında çerez olarak yiyebilirsin

bütün iş yan gelip yatmakta.

yani şöyle, sabah kahvaltıda tahin pekmez yedin diyelim, sonra bilgisayar başında oturman gerekiyor. geceleri geç saatlerde ekmeği bandıra bandıra yiyip sonra yatmak gerekiyor.

tahin bol miktarda yağ içerdiğinden deli kilo aldırır. pekmez hoşunuza gitmiyorsa balla da deneyebilirsiniz.

tahinli çörek, tahinli pide vs bulabiliyorsanız ondan da yiyin, zaten seviyorsanız duramazsınız.

ara öğünlerde de paso abur cubur yiyin. cips, kraker, tatlı, aklınıza ne gelirse.

ama kilo almak için çok da sağlıklı bir yöntem değil. kısa sürede çok etkili olmasına rağmen daha sonra "neden götüm büyüdü, neden göbeğim çıktı" diyebilirsiniz.

kusana kadar ye, öğürünce bırak yemeyi.

ye ic ye ic fakat oturma. Spor yap, agirlik kaldir. Oteki turlu incecik vucudun orasindan burasindan sarkan igrenc yaglarla ugrasirsin. Ben de bir zamanlar cok zayiftim ve buyuk bir gazla spora basladim. ilk uc ayda tam 12 kg aldim ki onceden soyleseler kesinlikle inanmazdim. Ha bir de kisa surede sadece yiyip icmeyle alinan kilolar yemeyi biraktiginiz anda puff diye gider inanamazsiniz.

Ayrica (bkz: weight gainer)

msb'yi dinle bence.
Spor yaparak fazla kalori al hem daha kolay yersin.
Kilit nokta "her öğünde" ve "ara öğünlerde" "biraz daha fazla" yemektir. Sorası kendiliğinden gelir ve bahsettiğin süre içerisinde bahsettiğin kiloyu alman "mümkün".
Tıpkı kilo verenler gibi bir "irade" göstermek, kendini zorlamak durumundasın, ama kafanı değil, bedenini zorlayacaksın. Kafan rahat olsun.

@msb, @yingyang

peki bana önerebileceğiniz bir örnek liste var mı yaklaşık 4500 kaloriye denk gelen? "sabah şu, öğle bu, akşama şu öğün araları da bunları ye" gibi?

yinyang o konularda daha bilgilidir.

Fakat yine de karbonhidrat ve proteinden sasma derim. Sirf kilo alacagim diye yag tuketimini abartmamalisin. Pilav-makarna-tavuk-et-balik ve bunlarin yaninda takviye olarak demin de soyledigim gibi weight gainer urunu kullanirsan 45 gunde rahatca 6 kilo alirsin. Hem de spora yeni basladigin icin bu kilolarin buyuk bir cogunlugunu kas agirligi olarak alirsin... Sen gunde en az 100 gr protein, 350-400 gram da kompleks karbonhidrat almaya bakmalisin.

Yani burada amacin 45 gunde 6 kilo almak degil, 45 gunde sekle girmek olmali. O kadar surede o kiloyu bir sekilde alirsin, ama yiyip icip oturup aldigin kilolarla spor yaparak aldigin kilolar arasinda o kadar fark var ki!

tuvalete gitmemeye çalış.

short, damak tadına göre o listeyi sen yapsan daha iyi olur. ama msb'nin dediği gibi belli bir protein, karbonhidrat ve yağ kotası belirleyip en az ona ulaşmaya çalış...

@yinyang , @msb rica etsem sizlerle iletişim kurabileceğim bi mail adresi verebilir misiniz bana?

mutlaka ağırlık falan çalış ya da ne bileyim basketbol oyna, güreş tut; normal düzeninin yanında spordan yarım saat sonra falan proteinli bi şeyler tıkın. mesela eve iki dambıl al, gece 10'da kaldırmaya başla, mekik, şınav derken saat olacak 11.00-11.30. ardından kalk git 3 yumurta kır zeytinyağına. yanında süt, beyaz peynir az buçuk ekmekle zıkkımlan. bir buçuk ayda rahat rahat alırsın 6-7 kilo. yalnız ağırlık kaldıracaksan tekrarlara falan dikkat et, boku bokuna da kendini zorlama. bir süre sonra he-man sanıyor insan kendini.
bir başla buna, 2. hafta falan zaten iştahın açılacak, normalde yediğinin üstünde yemeye başlayacaksın. profesyonel besinler pahalıdır ve düzenli-kontrollü spor yapmadan sağıklı değildir.

"her gece 3-5 yumurta mı yenir pezevenk" deme hakkına sahipsin, onu da ekleyeyim.

ilsadozkan
hotmail
com
MSN

Biraz geç oldu kusura bakmayın, ekliyorum hemen.

sp2 yüklü.

efenim veri depolama aygıtı olarak gösterdiğimizde mp3 player'ı sorun kalmıyor.

Sol tarafa yatmayın, kalp falan o tarafta diye yatmayın diyen çok insan duydum. Ama biri dışında hiçbiri doktor değildi. Belki alakası vardır, belki ben de herkesin yalanına ortak oluyorumdur.. :)

içgüdüsel bi şey olabilir sanırım. atalarımız da dallarda yatıyolarmış önceden, uykudaki denge sistemi size de şeetmiş olabilir.

hatta insan beyni vücudu kilitlemek için karabasan gibi bir mekanizma bile geliştirmiş. bunu da dal meselesine bağlıyolar. fakat sizinki bunun tersi gibi. ranzada yattınız mı hiç? belki ordan gelen bir şartlanmadır.

Psikolojik sorunlarin olmali. Bunun gostergesi diye duymustum.

sigara iciyorsan bırak.. dahada kalp sorunun devam ederse bi kardiyolog uzmanına gorun derim ben.

sol tarafıma doğru yatıyorum, onu değiştireyim..

2 kişilik yatak hayavanlar gibi yerim var, ranza değil:)

psikolojik şeyler benim de aklıma geldi, biraz da ondan sordum.. varsa ayrıntılı bilgisi olan paylaşırsa sevinirim..

pipo, uygun olmadığı zamanlar sigara, haftada bir nargile, güzelinden bulursam puro alışkanlığım var. ama yakın zamanda basit tahliller yok efendim ciğer röntgenirdir o tür şeyler yaptırdım.. yetmez diyorsan yarın doktora gideyim.

sunlari arastirmani tavsiye ederim:
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

bir de ben eskiden hiç rüya görmezdim(teknik olarak hatırlamıyorum tabi). son dönemlerde görüyorum, görmekten de mutlu değilim. bu da olayın psikolojik bir şey olduğunu gösterir mi?

uygulama soyle ttnet gelip bi de telefon baglıyor kullanmadıgın telefona sabit ucret vergi vs giriyor. mahkeme kararı emsal teskil ediyor, tazmınat alan da var ama uygulama bu sekilde.

Başvurduğunuz telekom bayisi bikbik edecektir, ısrarcı olursanız bağlatabilirsiniz. Böyle bir mecburiyetiniz yok. Emsal davalar var tüketici lehine sonuçlanmış.

rekabet kurulu nihai kararını verdi. sabit hata gerek yok. gerekçeli karar tt'ye ulaşır ulaşmaz prosedür yeniden düzenlenecek.

simdi kendi sorusuna kendi cevap vermis gibi olacak ama yine de ilgilenen olursa diye yaziyorum. rekabet kurulu kararini 18 subat'ta verdi. hatta ttnet genel muduru de gerekli duzenlemeleri yapacaklarini acikladi mecburen. yine de malumunuz malum bu tip kararlardan uygulamaya gecis sureci epeyce uzun suruyor. telekom acentalari da henuz genel mudurlukten bir karar gelmedigi icin herhangi bir bilgiye sahip degil. acilen adsl baglatmamiz gerektigi ve kisitli zamanimiz oldugu icin maalesef ugrasamadik. pasa pasa sabit ucret odeyecegiz. bir tek modem yanimiza kar kaldi...

IKEA'da vardı ama 2 çeşit vardı sadece.

istanbuldaysan, eminönündeki vapur iskelelerinin oradaki seyyar satıcılarda bulabilirsin.tabi saat 6 dan sonra.(bence güzeldiler)

böyle shaq o'neal'ın içinden t-mac'e kadar giden bi matruska vardı. arada da boyca doğru orantılı olarak ilerliyordu. bulan varsa bana da haber versin :)

ikeadakiler çok neşeli--kadın ve erkek versiyonları var--en ufağı kundaklı

- the message
- the passion of the christ
- the ten commandments

zeitgeist ve root of all evil'da da dinler tarihi inceleniyor ancak film taraflı gelebilir belki.

what the bleep do we know u da ekleyebiliriz sanırım.

BBC'nin vamış sanırım, ismini bilen var mı?

türkiye'de, çok kurumsal olmadıkça, iş geliştirme departmanı diye bir şey olmuyor. bu işi ya patron ya da müdürler yapıyor. yani bunun için özel çalışan birileri yok genelde. dışarıdan danışmanlık alarak çalışanlar da var.

Herhangi bir firma yok aslında, sadece bir kaç firmanın organizasyon yapısını incelerken gördüğüm için merak ettim. Sanırım sözlükte hiç iş geliştirme uzmanı yok ya da duyuruları okumuyorlar =)

reklam ajansında çalışırken, yeni müşteri kazanmak için konkur hazırlıklarını ön çalışmalarını vs yapan bölüme bu deniliyordu.

yastık altı dediniz de bir cem özer vardı ona ne oldu. ne iyi de oldu aslında düşününce. düşünmezsen hele süper.
pasaporta göre değişir bu. kırmızıysa al gülüm ver gülüm olur. yeşilse alır mısın alamaz mısın, lacivertse sen ne biçim delikanlısın olur. ama olur yani. para sonuçta. vestern yuniyın var bir de. sidniyden para göndereyim diyorsun, hoop gönderiyor gibi yapıyor adamlar ama para daha orada, adam elinde tutuyor görüyorsun. bilemedin aşağıdaki kasaya koyuyor. ama olrayt diyor gitti diyor. inanası gelmiyor adamın. ama gidiyor. komisyon binbeşyüz.

kara para kısmeti dersem ve western union ile yollasam yanına da "coxcomb red"e boyadığım pasaportumu eklesem sorun olmaz?

coxcomb red'e değil de redlaytdistirikte boyarsanız bence şansınızı arttırmış olursunuz. ancak ülkeye göre değişebilir. mesela iran'daysanız pasaportun rengi redlaytdistiriktse sorun çıkarabilir ama cannabisgıriinse süper geçer bir de hayır duası alırsınız. allaha bile ısmarlarlar.

yo dostum yoo, iran yok.
ülkeye göre değişir evet ama o değişken kaç? 3 alsak olur mu, istediğimiz ülkeneden başlayabilir miyiz?

değişken de değişir. herkes değişir. paranın meblağa göre değişir. mesela 100lira gönderiyorsunuz ronioun'dan paris'e. şimdi değişken 1 olsa ne olur 1000 olsa ne olur. görevli demez mi adama, "mösyö ben sana 100lira vereyim sen benim paramı gönder". bence der. ama bir 1000000000milyonlira öylemi. o zaman çok önemli değişken. ama nasa bile virgülden sonra 15 basamağa kadar kullanıyor en nihayetinde hesaplarında. o nedenle fazla da abartmaya gerek yok.

soruda tek bilinmeyen olasılık iken siz neden para ve ülke sabitlerine "x" veriyorsunuz? hem vatdıfak reunion, vestern union? ben paraları 75 cepli pantolonumda sokmak istiyorum ülkeye, şimdi 2€ yerine kullanmak üzre götürülen 1 liralara bir şey olmuyor da benim 10m$ ım batar mı adamlara? sorular, sorunlar bitmiyor.

yüzde bir komisyonla ben şeyettiririm o parayı. yerim içerim ne biliyim. önce paraları görelim dostum.

şimdi tarttım. 100 lük 500pound destesi yaklaşık 320gr geliyor. her cebe bir adet atsanız 75*100*500=3.75 milyon paunt ediyor 75*320gr=24kg ediyor. kilonuza bağlı olarak ovırweyt laggıç olarak sörf tahtalarıyla birlikte kargo bölümünde uçmayı göze alırsanız olur. neden olmasın. gerçi pilotu ayarlarsanız belki hardkeyz içinde kabine alabilirler sizi. ancak paranızla rezil olmak bu olsa gerek.

24 kg bişey değil, benim götüm büyük, bacaklar ince, uzun bir tişört ile yırtarım o zaman.
%1 komisyonmuş.. işte ben buna gülüyorum. ben o paraları cimriliğimle biriktirdim uçak biletini bile easyjet ten alıcam otostopla ulaşıcam vurucam kırbacı...
bir nevi, "aslında çok zenginmiş, çöp karıştırdığına bakma" vakası.

götünüz büyükse harika. göt önemli. cinsiyetinize göre eks-rey görevlisinde "çok güzel hareketlenmeler" yaratabilirsiniz. bu da o kitlenmişken sizin geçip gitmenize olanak verir o güzel atlara binip.

avrupa birliği sınırlarında nakit olarak taşıyabileceğiniz para en fazla 10bin € ve bu paranın banka aracılığıyla gelmiş olması gerekiyor. dünyada bir çok ülkenin böyle düzenlemesi var. bankacılık sistemiyle taşınmayan yüksek meblalardaki paranın kara ya da gri para olduğu varsayılıyor. kısaca istediğiniz şeyi yapmanız çok zor.

söylemeyi unuttum yakalanırsanız paranıza el de koyarlar.

Emin olmamakla beraber "belki" şöyle bir şey yapılabilir. Almanya'da sattığınız dairenin parasını Türkiye'de de şubesi olan bir bankaya yatırırsınız. Sonra teminat olarak yatırdığınız parayı gösterip yüklü miktarda kredi alırsınız.Türkiye'ye gelip buradaki şubeden krediyi çekeriniz. Geri ödemezsiniz. Tabi araya banka girmiş oluyor ama bu da bir yöntem olabilir, olmayabilir de. Olsa süper olur!

Dişinde tel olanı almıyorlar mıymış? İlginç geldi. Gerçekten o kadar adam gördüm hiç rastlamadım.

Yok ya alınmıyor değil yani bilmiyorum ben :) öğrenmek için yazdım duyuruyu ama galiba yanlış anlaşılmışım :)

Ben de doktor değilim ama zamanında öğrenci olmuş birisiyim. Dolayısıyle, insanın sevmediği bir konuya/derse çalışmasının sıkıntı verebileceğini bilen bir kişiyim.

Tavsiyem; dişinizi sıkıp, size göre en kritik olan yerleri öğrenmeye çalışmanız. Ayrıca arka planda sevdiğiniz bir müziğin çalması da en azından bir işe yarayabilir. Birkaç saat sıkılmadan ders çalışmak pek de olası bir şey değil bence, hele de ilgili konu sevilmiyorsa... Sıkıldıysanız bırakın. Kısa bir süre sevdiğiniz bir şeyle ilgilenin, sonra tekrar geri dönün. Hatta madem kilo almak sitiyorsunuz, çikolata veya dondurma tarzı bir şeyler de yiyebilir ve sonra derse dönebilirsiniz :)

Tekrar söylüyorum doktor değilim. Ancak; sizin "anlattığınız durumda" olsaydım o ilacı hayatta almazdım, siz de almayın bence. Ayrıca bir dersi verememek (en kötü ihtimal) çok da kritik bir şey değil. Henüz tanışmamış olduğunuz garip ilaçlarla tanışma nedeni ise hiç değil bence...

Valla tıpçı arkadaşlar kusura bakmasın ama, doktorların ciddi bir kısmı hasta-hastalık-ilaç olayında algoritmalar oluşturmuşlar, bir kelimeyi duyunca kafalarında bir ilaç var onu dayıyorlar. Hastalık yoktur hasta vardır düsturunu benimsemiş doktor sayısı gördüğüm kadarıyla oldukça az. Seninki de o algoritmasya göre antidepresanı dayamış anlaşılan.

Ya başka doktorlardan da görüş al, ya da kendi başına halledebileceğin bir şeyse ilaca hiç başlama derim ben. Ben bu yüzden bir rahatsızlık için 4 doktor değiştirdim, ve sonunda gerçek doktoru bulunca önceki gittiklerimin ne kadar cahil cühela olduklarını anladım. Benim sorunuma bir kaç sene önce daha az yan etkili ve daha çok etkili bir tedavi çıkmış, öncekilerin bundan haberi bile yoktu inan.

evet, tıpçı arkadaşlar kusura bakmasınlar tabi ama iyi elmadan fazla çürük elma var gerçekten. tabi seansınızın nasıl geçtiğini neler konuştuğunuzu bilmeden yorum yapmak çok sağlıklı değil,elbette doktordur bildiği vardır ama en basitinden; verdiği ilaçla ilgili bilgi vermesi gerekir doktorun. hele yaşadığımız dönem itibariyle her türlü ilaçla ilgili araştırma yapabilecek teknolojilere sahibiz, doktorlar bu hatayı yapmasalar artık ne güzel olur. hele psikiyatristler...
neyse, şahsi önerim eğer imkanın varsa bir doktorla daha görüş, içine sinmeyen bir tedaviye yanıt verme ihtimalin de azalır zaten.

gerçi ; öyle ilaçlar var ki misal epilepsi ilacı aslında, ama psikiyatrik bir rahatsızlığı da düzeltiyor bir şekilde. farmakolojiye güvenmedikten sonra psikiyatriste gitmeyin, ilaç yazmayıp ben seni bi dinliym diyenini görmedim ben.

ama şu da var, ilaçların prospektüsünde milyonda bir görülen şeyleri dahi yazmak durumundalar, orda yazanlarla kesin yargılara varmamak lazım. bi de her ilaç herkeste aynı etkiyi yaratmıyor, hatta farklı dönemlerde bambaşka etkiler - yan etkilerden bahsediyorum- yaratıyor. misal ilk prozac kullandığımda bir ayda 7 kilo vermiştim, sonra kullandığım antidepresanlarda ya da prozacta böyle bir etki görmedim. adam zaten biraz da cüssene bakıp dozajlıyor. kilo vermek en büyük sıkıntın olsun boşver ;)
bir de uyku yaratacağına ya da iştahta artma-azalma yapacağına inanırsan öyle olur,cidden.

efexxor, antidepresanlar içerisinde farklı ve güçlü bir ilaç, niye bu ilacı verdiği tamamen seanstaki durumuna bağlı, doktor koyduğu teşhisi söyledi mi? ona göre bir bildiği vardır elbet, eğer inanmıyorsan tekrar gidip teşhisini sor.. İlaca başlamaya karar verirsen dozaja dikkat etmen lazım genelde 75 ile başlayıp 150 ye çıkarlar, herhangibir yan etki görürsen hemen arayıp doktora haber ver, belki ilacı değiştirmesi gerekir.

Okulun uzamasından ve ailemin bu durumdan tedirgin olmasından başka bir şikayetim olmadığunu söyledim. Zaten toplamda beni 5 dakika ya dinledi ya da dinlemedi adam, hiç yorum da yapmadı. Ben konuşur sanmıştım, o susmayı tercih etti, düzeyli bir ilişki yaşadık kendisiyle :)

efexor dikkat eksikliğine iyi gelir.
doktor geçinen doktor olammaış kişilere güvenmeyiniz.
prospektüste yazan her şey illaki olacak diye bir kural yoktur.

işi ilmeye kişilerden sağdan soldan duyduklarınızla kendi başınıza iş açmayın.
her gün konu komşuyu dinleyip tedaviyi uygulamayan ve çok daha kötü durumlara düşen onlarca kişi görüyorum.

doktor olayan kişiler önce doktor olsunlar sonra tavsiye versinler diyorum.

hpnin yazıcıya yollarken bi programı var sanırım onun bi yerinde yada yazdırdığınız programın yazdırma kısmındaki ayarlarda yazdırmadan önce deneme çıktısı al tarzında clicklenebilen bi yer olması gerekiyor (olmayadabilir tamamen sallıyorum) oraları kurcalayıp buna benzer bi yazı bulursanız herhalde o olabilir

Halen bir çözüm bulabilmiş değilim, yok mu bir bilen?

www.endurocugibiyiz.blogspot.com

bandirma feribotuna binmezsen uzar. binersen ... molalara ve hizina bagli olmakla birlikte 4 ya da 5 saat diyecegim kabaca. yeni gidip geldim motorla o yolu. her seferinde sure degisiyor :)

İkiteker ya da enduroclub'ın forumlarında bu bilgi vardır. Biz KLR 650 ile 1 haftada gittik o yolu, geze geze, bizimkisi sayılmaz yani. En son Tavaklı'dan İzmir'e 1 molayla yaklaşık 3 saatte gittik. Onda da helak olduk. Keyif adamı olduğumuz için bizi zorladı ama hiç sorunsuz yol alanlar da oluyor. Bir de motorun selesi yumuşaksa daha kolay olur.

Feribot ne kadar sürüyor?

Arabayla gitmekten daha uzun sürer.
Feribot 2-2.5 saat sürüyor.

@386dx: arabayla gitmekten neden daha uzun sürer? merak ettim öyle görünce :) yol aynı, mesafe aynı, motoruna ve sürücüsüne bağlı değil mi? yoksa ben bir şeyi mi atlıyorum?

otobus zaten 8 saatte gidiyor o yolu. 550 km falan. motoruna gore degisir tabi. 250lik bir cruiser motor tas catlasin 150 yapar zaten. 90la giderseniz ortalama, 9 saatte varirsiniz herhalde. saat basi bi 15 dakika mola vermenizi oneririm. ve bol bol su icin. windshield yoksa bir de, bence hic kasmayin. insan ruzgar manyagi oluyor, biliyorsunuzdur.

ben istanbul-ankara yaptim. benzin molasi verdim sadece 3 saatte bir.7 saat surmustu.

@actionary: insan arabadaki gibi devamli mmotor suremiyor hocam. ruzgar bir yandan, ses bir yandan; insanin dikkati dagiliyor bi sure sonra. su icmek icin duruyor, sigara icmek icin duruyor. vesaire

izmit-izmir arası 1000cclik racing motorla molasız 4 saatte giden arkadaşım var. molasız dediğim benzin almak hariç.

Işıkkent'te barınak var. Oraya götürürler sanırım. Fakat orasının ortamının çok iç açıcı olduğunu söyleyemem. Gerçi sokaklarda kalmasından daha iyi olabilir,en azından veteriner kontrolünde falan olur.

labrador 1 yaşlarında, erkek, açık kahverengi mi?

sayın mia mesajınızı daha yeni gördüm. labrador siyahtı.