arkandayım valla, hastası idik, hatta şekersizini de çıkardılardı.

resmini görmemin akabininde canım çekti. lan??

naneli şekerlerin hasıydı gerçi bunun da bug ı vardı, hemen kırılıyordu tüm büyüsü kaçıyordu
özledik gene de

sanırım sadece türkiye'de satışı durdu çünkü italya'da halen satılmakta. ya da sadece italya'da satılıyor bilemiyorum. zaten neden türkiye'de satışının durduğuna da akla yatkın bir cevap bulamadım zira ilk çıktığı zaman etrafımda ki herkes (ben,orta 2 deyken çıkmıştı.) alırdı,satış oranı iyiydi yani :)

güzel reklamları vardı bi de. ortası delinecek şekerler kaçmaya çalışıyordu birinde sanırım. bir bu bi de center fresh piyasaya tekrar girse iyi olacak.

derim ki; polo sevenler olarak www.nestle.com.tr adresinden isteğimizi bildirelim. tek yumruk olalım, işbu ürünü yeniden türkiye'ye getirtelim. :)

elim elim üstünde kimin eli var?

aylar sonra başarıya ulaşmanın tadına bakıyorum. :) afiyet olsun cümleten..

han pazar günü kapalı, ama yan pasaj ve etrafta bazı bilgisayar dükkanları açık, Gold bilgisayar açık mesela

Deneme yanılma yöntemlerinde, pazar günleri öğleden sonra başarı yüzdesinin yükseldiği gözlemlenmiştir, hem de isveçli bilimadamlarınca..

pasaj dışında ki hemen hemen tüm dükkanlar (gold,gold karşı sırası,dms,dms'Nin sırasında ki tüm bilgisayarcılar) pazarları açık oluyor. adamlar tahmin ediyor çalışan babaların pazar günleri çocuğuna bilgisayar almaya gelceğini,kaçırırlar mı bu fırsatı : )

matematikteki yaklaşık işareti olan "~" yı kullanabilirsin. "aşağı yukarı" anlamına gelmektedir.

www.tdk.gov.tr

bu belgedeki 3. türk kısaltmalara denk düşüyor o yüzden yak. şeklinde kullanılabilir. ayrıca "~" işareti de kullanılabilir.

www.google.com.tr

Bu link arkeolojiyle ilgili olsa da bilimsel bir çerçeve de yazıldığı için veriyorum. Buradaki kullanım ise "ca." şeklindedir.

Referans olarak;
Hangi alanda araştırma yapıyorsanız, o alandaki geçerli kullanım
TDK sırası izlemek daha yararlı bence..

o c nin tam hali circa dir ve yaklaşık olarak o tarihlerde anlaminda kullaniliyor. türkce de simdiye kadar benzer bir kisaltma ya denk gelmedim acikcasi.

c. ya da ca. circa'nin kisaltmasi ve bildigim kadariyla Latince. bence turkce bir metinde de kullanilmasinda bir sakinca yok.

Pazarlararası ilişki olacağını sanmıyorum zira daha çok kişiye özel paralama gibi bir anlamı var.

müşteri odaklı pazarlama olabilir.

böyle yazınca "ilişki pazarlama" olarak çevriliyor. pezevenk yani :)

context e bakmak lazım. konusuna bakmak lazım.

ilişkisel pazarlama

pazarlama alanında çalışan bi akademisyen olarak söyleyeyim: İlişki pazarlaması. Yani en azından böyle yazarsan herkes relationship marketing'i çevirdiğini anlar, çünkü öyle yerleşti terminolojiye.

customer relationship marketing yani "mü$teri odaklı pazarlama" en uygunu ve kullanılanıdır.

crm olayı dersem olayı özetlemi$ sayılırım.

Customer relationship marketing diye bir şey yok, customer relationship management var. CRM'in açılımı bu. Dolayısıyla bu CRM'i Relationship Marketing'le aynı şey kabul edemeyiz -Evet birbirlerine benzeyen tarafları var, fakat aynı şey değil ikisi.

Zaten CRM'nin çevirisi Müşteri Odaklı pazarlama değil, Müşteri İlişkileri Yönetimi. Eğer çevrilecek olan Relationship Marketingse, dediğim gibi kullanlan terminoloji "İlişki Pazarlaması".

carandiru :) brezilyadaki bir cezaevinde geçiyor. güzel bir filmdir.

mondiyö... beynim sıkışıyordu resmen, teşekkür

emin değilim ama bildiğim kadarıyla ikinci elde de kdv oluyor.
kdv'nin alındığı 4 sınıf var.orada listelenmiş ürünlerin tesliminde kdv veriliyor.


sizin yapmanız gereken şu, satıcıya hafifçe yaklaşıyorsun ve "patron , fiş almasak kaça olur?" diyorsun.benden duymuş olma.

ikinci elde de kdv olur. her el değiştirişte kdv uygulanır. hatta sıfırı ile aynı oranda olur. bir tek istisnası vardır: binek otomobil. sıfırı %18 kdv ile satılır, ikinci eli %1 kdv ile satılır. yani kazıklamıyorlar, doğrusunu yapıyorlar.

hatta ve hatta örneğin siz ikinci el cep telefonunuzu satıyorken bile o size ödenecek olan rakama kdv dahildir. sizin fiş fatura kesme şansınız olmadığından, alıcı firma sizin adınıza gider pusulası denen belgeyi düzenler, size ödediği kdv dahil rakamın kdv'sini de sizin yerinize devlete öder. fişsiz, faturasız, belgesiz ikinci el alış satışı buz gibi vergi kaçakçılığıdır aslında.

kdv kesmiyorsa yanlış yapıyordur
kdv kesip fatura da veriyorsa doğrusunu yapıyordur
kdv kesip fatura vermiyorsa adam yiyordur

2. elde 3. elde her türlü satışta kdv vardır.

gittigidiyor alınan komisyonun bir kısmını KDV olarak ödüyor. öyle yazıyor açıklamalarında.

notebook ile alakali olmasin?

$ey yapman lazim, goruntuyu tamamen projeksiyona vereceksin. hani 3 farkli mod var.
1)sadece lcd
2)lcd+projeksiyon
3)sadece projeksiyon

3. secmen lazim. o da genelde fn+f5 / fn+f4 (artik goruntu secme tu$u hangisindeyse) felan basarak yapiliyor.

TV'ye out yapmaya çalışırken benim de başıma gelmişti(laptop değildi) Bir video modu vardı sanki ilk önce onunla mı çözmüştüm hatırlayamıyorum :( Video layout falan gibi bişiler belki? video nun en üst layerda olmasıyla ilgili bir opsiyon falan olabilir. bir ara da altyazı göstermiyordu mesela. gom player , bs player ,media player classic gibi alternatifleri deneyin ayarları kurcalayın eğer görüntü modunda değilse problem.

Overlay'miş demek istediğim olay! Overlay açıksa tv out da problem yaşanabilir. Media player classic de video options dan wm7 ya da 9 renderless i seçip deneyin. mesela.

assert h kesinlikle doğru söylüyor. bi gruba gösteri hazırlarken başıma gelmişti, hem montitöre hem de duvara film görüntüsü verilmiyor. ben o kadar uğraşırken terleyip renkten renge girerken cıkışlarla ekron modlarıyla uğraşırken, alakasız biri gelip ctrl+f4 yaptı bi kaç kere ve şak duvara yansıttı, heyt be dedik :)

ctrl+f4, ekran portunu aktiflemek için ama burada sorun portu aktiflemek değil, sadece video oynatma yapılırken video yerine siyah ekran görülmesi..

WMP'de bilmiyorum fakat ozdek'in dediği gibi kullandığınız oynatıcıın ayarlar kısmında muhtemelen decode bölümlerinde Overlay kullanmayan bir metodu seçtiğinizde sorununuz çözülür. Performansta biraz düşüş olma ihtimali var ama uyaralım..

eskiden mesaj gelirdi şu arkadaş senin derdine derman oldu diye o gelmeyince ben de ulan pis sözlük hiç mi bilen yok diyordum içimden. herkese teşekkürler pazartesi deneyeceğim bakalım...

su sogutma sistemini kendin yapacaksan, deli isi acikcasi. eger paran varsa hazir su sogutma kitleri ve su sogutma bloklari(islemci, vga vs icin) satiliyor...
ornek olmasi acisindan veriyorum baska magazalarda da bulunmasi mumkun;
komple setler;
www.firebal.net
islemci ve vga icin olanlar;
www.firebal.net
www.firebal.net

tüm bileşenleri su geçirmeyen malzemeyle kaplayıp akvaryuma atmak da bir çözüm olabilir

evin elektrik tesisatında problem olabilir. sigortalar zayıf olabilir. bi kontrol et kutuyu sonra 32lik ya da 40'lık siemens sigorta ile değiştir, ek sigorta tak derim önce bi. hala sorun varsa sorun tesisatta kullanilan kabloların inceliğinde..

4. soru hakkında UPS in giriş ve çıkış güçlerine bakıp ona göre coşmazsan sorun çıkmaz. Ben coşup elektrik sobası takmıştım, sigortası patlamıştı, zaten abidik bir aletti, öylece yatıyor şu an evin bilinmez bir yerinde. (Geri dönüşüm sorusuna da cevap oldu gibi :)

UPS'e elektrik sobası bağlamak mı ? aman allam, bu nasıl harika bir fikirdir bööle !
2. soruya kısmen bir cevap vereyim: ups in çıkış gücü ile depolayabildiği enerji birbirlerinden bağımsız şeyler. bazı modeller düşük güç verebiliyor, ama bataryalarının kapasitesi büyük olduğu için elektrikler kesildiğinde uzun süre elektrik verebiliyor(300VA yükü 5 saat çalıştırıyor). kimisi ise bolbol cihazı bir anda besleyebiliyor ama elektrik gidince 15 dakikada mızmızlanmaya başlıyor(1000VA yükü 20 dakika). Modelden bağımsız olarak tabiki ne kadar çok yük bağlarsanız elektrik kesilince o kadar kısa süre çalıştırabilirsiniz.

1. ve 2. sorun, bulunduğun bölgedeki voltaj düzensizliğinden kaynaklanmaktadır.tesisat ile ilgisi yoktur.
güç kaynağı, anakart ve diğer kartların yanmasına sebep olabilir.
voltaj regulatörü ile engellenebilir ki,
bazı upslerde regulasyon modülü bulunmaktadır.
3. soruyu ekarte ettik zaten.
4. kesinlikle tavsiye etmem.
5. bilemiyorum, lakin gelecek cevaplar ile ilgileniyorum.

benim upse -1200va bigg-
kasa -450W-
monitör -lcd-
modem
harici hdd
cep telefonu şarjı adaptörü (zaman zaman)
60 wattlık bir aplik (akşamları genelde 20wattlık moduyla)
bağlı oluyor ve gayet stabil çalışıyor. yani bağladıklarınızın sayısı değil çektiği güç önemli. yazdığım listedekilerden kasayla apliğin ampülünü saymazsanız bisiklet dinamosuyla bile çalışacak şeyler olduğunu görürsünüz.

ha tutar sadece bi elektroşok cihazı bağlar aleti elinize alırsınız haliyle...

o yasa çıktı diye biliyorum ben. korkma, ben yaparım sitenizi bişeycik olmaz. :)

Yok biz web sitesi yapmak için kurcaz şirketi. Kurcaz, organize sanayiiye bi el atcaz. Böyle düşünüyoz yani...

Daha kabul edilmedi ama 1 2 hafta içinde kabul edilir muhtemelen. Kanunun muhteviyatı şu şekilde
www.emekweb.com burada içerik de tanımlanmış, dikkat etmek lazım tabii

organize sanayyi ye zaten el atıldı, adamlar hemen hemen hergün size site yapalım diye telefon açıyorlar,büfesinden toptancısına kadar :)

www.ssk.gov.tr
muhtemelen buradakilerden birisidir :) fakat reverse lookup tarzı birşeyler gerekirse onun için tckimlik.nvi.gov.tr adresini kullanamazsın :). bunun yerine mesela o arkadaşı o tc kimlik no yu kullanmış olabileceği yerlere bak. mesela iett, yüksek seçim kurulu vb. gibi, oralardan direk tc kimlik no ile diğer bilgilerine ulaşabilirsin.

numarayı biliyoruz zaten diyor? ssk'dan eğer son işyerinde prim yatıyorsa işyerinin numarasını öğrenebilirsiniz. bu numara ile işyerini nasıl eşleştirirsiniz onu bilemeyeceğim sanırım başka bir işveren şifresi ile bunu görebilmeniz mümkün olabilir ama olmayabilir de.

app.ssk.gov.tr

adresinden ssk numarası ile hizmet dökümüne ulaşabilirsin. buradan, kişinin son çalışıyor gözüktüğü tarihteki işyeri sicil numarasını öğrenebilirsin. adres yok ama işyeri sicil numarası ile herhangi bir sigorta il müdürlüğü'ne gittiğin zaman yardımcı olacaklarını düşünüyorum.

işyeri numarası da belli hizmet dökümünden çıktı. ama o işyeri numarası nerenin o belli değil. artık sigorta müdürlüğüne gidicez. teşekkürler arkadaşlar. :)

herhangi bir bankaci arkadasindan rica edersin tc kimlik numarasiyla arama yapabilirler kendi bankalarinda hesabi, kredi karti atm karti varsa ulaşabilirsin. buyuk bankalari tercih edersen ulasma sansin yuksek olur.

pişmanlık demek bildiğin üzre. incil'de ise günahlardan arınıp Tanrı'nın yoluna dönmek olarak kullanılıyor. Tövbe ediyorsun yani, tabii fantastik referanslar verilebilir buldan. şarkı sözleri de bu olayı yediriyor bizlere alttan alttan
”Satellites And Astronauts”, In Flames
-- ökkeeeş.over

vaaay.bilmiyorum hangi kitapta okumuştum da bu kelimeyi bi adam vardı işte hayatından sıkılmış kendinden sıkılmış falan herşeye bi son vermek istiyo, kendi olmaktan çıkmak istiyo falan.hmm.

''from this perspective it looks kind of silly''

vaay quaalude, saol.

Yüzme stiline göre değişir elbette ama önemli olan en az efor sarfederek en hızlı gitmek sanırım. Yanlış yüzsen de bir zarar görmezsin ama, yüzerken kendini sakatlayan birisini duymadım ben hiç. Ama çok efor sarfetmene rağmen yeteri kadar fit olamayabilirisin doğru kasları çalıştıramadığın için...

arkadaşım bu soru iyi oldu. bak şimdi şu günlerde dünya yüzme şampiyonası var, eurosporttanda, trt3 tende yayınlanıyor.

melbourne de oldugundan europsporttan canlı izleyebilirsin yarısmalar gece yarısı oluyor, yani kesintisiz sabaha kadar canlı.

o adamların yüzme stiline dikkat ederek epey sey ogrenebilirsin.

birde kafan dısarda yuzmuyorsundur umarım. en iyisi bir antrönör tutup 4-5 saat ders alman. umarım yardımcı oldum.

yanlış yüzmenin bir zararı olmaz. hatta daha fazla efor sarfedeceğin, suyla mücadele edeceğin için belki yanlış yüzerek dah fit olursun, vücut yaparsın :) diğer yandan amacın ilerlemekse el freni çekili halde gaza basmak gibi olur bedeni ideal kullanmadan yüzmek.
benim gibi sinüzit, burun tıkanıklığından muzdaripseniz de isteseniz de düzenli, doğru nefes alamadığınız için fazla menzile erişemezsiniz.

yanlış yüzme yoktur suyun üstünde kalmak vardır. ha amacın manş ı kolluksuz geçmekse o zaman dinlene dinlene yüzmeyi salık verebiliriz

bir spor sağlık master öğrencisi ve yüzme antrenörü olarak söyleyebilirim ki doğru ya da yanlış yüzme gayet subjektif bir kavramdır. önemli olan amacınız ve hedefinizdir. eger fit olmayı hedeflerseniz uzun ve sistemli antrenmanlara gerek duyarsınız. bunun için de en ekonomik şekilde, yani biyomekanikçiler tarafından uzun araştırmalar sonucunda kabul edilmiş yüzme tekniklerini kullanarak yüzmenizi tavsiye ederim. mesela, serbest stil denilen sey ek materyal kullanmadan insan vücudunun en hızlı şekilde suda ilerlemesini sağlayan hareketler dizisidir ve uzun araştırmalar sonucunda tüm hareket açıları standartize edilmiştir. ancak kendiniz uzun zaman ayırarak bir stil bulduysanız ve süre ya da mesafe kısıtlaması olmadan o teknikle yüzebiliyosanız sorun yoktur. bu noktada dikkat edilmesi gereken tek sey yarattığınız tekniğin eklemlere ve kas gruplarına bindirdiği yüklerdir. mesela sürekli kurbağalama branşında yüzen bir kişinin çeşitli anatomik bozuklukları olacaktır. bu sebepten hiç bir yüzücü sadece bir branşın antrenmanını yapmaz. antrenmanlarda diğer branşları da yüzerek dengeli ve sağlıklı bir kas gelişimini hedefler. konuyla ilgili başka sorunuz olursa mesaj da gönderebilirsiniz.

ben şahsen orta ayar bir semtte güzel ve elit olanını tercih ederdim. semti her zaman görmek zorunda değil insan ama malum, evdeki huzur zenginlik budur.

kesinlikle güzel, elit olması gereken evdir. içinde yaşanacak, huzur verecek olan öğe evdir.
şu ölmeden önce şunu yapın yazılarından birinde de vardı: "sıradan bir arabayla idare edin ama alabileceğiniz en güzel evi alın."

orta ayar semt dediğiniz arabanızı kapının önüne bırakıp rahat rahat uyuyabileceğiniz bir semt ise elit ev en iyisi.
kapıyı camı kapattığınızda kendinizle kalıyosunuz sonuçta...

Temellerde anlaşalım.
1. Evin bir odası bir şekilde güzelce güneş görsün, önü açık olsun ya da manzarası olsun
2. En az bir odası çok iyi ısınabilsin.
3. Mutfakta, banyoda büyük sorunlar olmasın.
Bu şartlar sağlandıktan sonra kaç kişi kalınacağı ve kalanların yapısına göre 2 grubu çaprazlayabiliriz
A.1. Eğer tek kişiyse insanları güldürecek derece küçük olmadıktan sonra avantaj bile olur küçük ev
A.2. Eğer birden çok kişiyse küçük ev hır gür çıkartır, hatta 1 odada 2 kişi kalmak gibi fantazilere girmeyin bile

B.1.Eğer evde kalacak insanlar kılaptan kılaba koşan, geceyi gündüzle birleştiren, sabah kimle uyanacakları belli olmayan kişilerse o zaman komşu faktörü devreye giriyor ki bu noktada da açık görüş sahibi insanlar gerekiyor.
B.2. Yok eğer asosyal insanlar yaşayacaksa o zaman evin içi önem kazanıyor

Not: eşya sayısının az olması durumunda büyük ev mantıklı gibi gözükse de aman diyeyim

Bunların hepsini puanlayıp çaprazlarsak fantastik sonuçlar elde edebiliriz

elit semtte orta karar bir ev daha iyi olacaktır kanımca, en azından başınız ağrımaz

"ev alma, komşu al" -benjamin franklin

elit semt tercihim.

hem ulaşım imkanları acısından hem semtin diğer sakinleri acısından hem de semt esnafı acısından kaliteli semti yeğ tutarım. orta ayar veya düşük ayar semtlerde çoğunlukla kimlerin oturduğu herkesçe malum.

komşu dırdırı, esnaf vırvırı, her gece kavga dövüş yüzünden mahalle sakini olmuş polisler vs vs...

tarlabaşında ultralüks dairede kaç kişi oturmak ister?

kesinlikle elit semt. evet evet! kesinlikle!

Köyden alın. Köy gibisi var mı be?

Ayrıca elit melit yer yalan dolandır. Ne o öyle çat kapı misafir olamayacaksam ya da gelmeyeceklerse ne işe yarar ev. Çoğu kişinin sabahın köründe besaş kuyruğuna girdiği bi semt/mahalleden alın evi.

Cehalet de fakirlik de erdemdir. Köylü milletin efendisidir. Kahrolsun burjuvazi.

Aklıma başka bişey gelmedi: )

Güzel bir semtte orta ayar bir ev.. Mutluluk..

mili = 10^-3
mikro = 10^-6
desi = 10^-1

1 mikro gr/ml = 0,000001 gr / 0,001 l = 0,001 gr/l

1 mgr/dl = 0,001 gr / 0,1 l = 0,01 gr/l

yani 1 mikro gr/ml = 0,1 mgr/dl

1dl = 0,1lt ve 1ml = 0,001lt olduğuna göre 1ml = 0,01dl. Ayrıca 1mcg = 0,001mg ..
O zaman;
0,001mg/0,01dl = 0,1mg/dl ..

teşekkürler:)

cevap ne yazık ki hayır. sadece üniversitesine göre eğer bulunduğun bölümde başarılı olamadıysan puanı daha yüksek olmamak kaydıyla seni başka bir bölüme alabiliyorlar. senin dediğin şey dikey geçiş ile mümkün olabilir, onun içinde sanırım 2 yıllık önlisanslarda olman gerekli.

Bildiğim kadarıyla her üniversitenin farklı yönetmelikleri var. Genel kanının aksine öğrenci işleri bir öğrencinin en iyi dostu da olabilir, sevelim sayalım.

tabii ki geçebiliyorsun..iktisat öğrencileri işletme bölümüne yatay geçiş yapıyorlar ortak dersler çok olduğu için..fakat alan değiştirmede durum daha farklı oluyor, hani biraz daha özel bir durum gerektiriyor.odtü endüstriden boğaziçi felsefeye geçen birini duymuştum..şöyle ki mülakatta yanlış tercih yaptığına ve geçeceğin bölümün gerçekten ilgi alanın olduğuna inandırabilirsen karşındaki komiteyi geçiş yapabiliyorsun; ancak söylediğim gibi sıkça görülen bir şey değil.

iu de her sene belirli kontenjan belirleniyor ornegin muhendislik fakultesi icinde su bolumlere su kadar adam diye. basvuruyorsun en iyi ortalamaya sahip olan o istedigi bolume gecebiliyor (1 defaya mahsus olmasi gerek). fakulte ici mumkun yani, ama fakulteler arasi olabilir mi onu bilemiyorum.

insan yaşar bazen böyle patlamaları. Bence iyi bir şey çünkü normal yaşam döngüsüne tıkılıp kaldığımız zaman geçim derdini düşünmekten kendi fikirlerimize ayıracak zamanı bulamıyoruz. Bir de evli ve çocukluysan zaten kendine çok az vaktin kalıyor o yüzden de işinden memnun olmayan ama aynı işi yapan mutsuz yüzbinlerce insan görüyoruz. bunların çoğu da işini değiştirmek yerine eşinin mutsuzluk verdiğini düşünüp eşini değiştirmeyi seçiyor. sonuç ortada kalan on binlerce kafası karışık çocuk.

o değil de, bazen aynı anda birkaç problemle birden uğraşırken bir anda hepsi çözülüyor. güzel oluyor :)
evet...

bence bu parlak fikirler uzun birikimlerin sonucunda oluşuyor ancak bunu farketmemiz de işte bir anlık bir olay.

asosyalite. geceleri vites 5 e çıkar, uçarsın uçarsın ama sona motor yanar, gündüzleri öylece kalırsın, canın hiçbir şey yapmak istemez. işte bu asosyalite ve tembelliğin mükemmel kombinasyonuna dalalettir. düşman başına..

onemli olan kagıt kalem bulundurup not almak. yoksa unutuluyor pek cogu.

java.sun.com bu linkte ve sitede 0dan anlatmış.Aslında java konusunda gördüğüm en iyi kaynaklar yine Sun'ın kendisinden çıkma,ne de olsa kendi çocukları..

Şu run olayı için de JAVA IDE'leri var. www.eclipse.org bunlardan birisi..

eclipse gayet iyi iş yapar ancak, adım adım her şeyi yapabiliyim çok karmaşık olmasın dersen JCreator diye bir program var sanırım ücretsiz, dediğin problemleri yaşamadan run edersin programını

bunların en fenası korniş ve televizyondan gelenlerdir.

eski bi hikaye kitabında onların da canı oldugu yazıyodu cocukken hakkaten inanıp oyle davranmıstım esyalara.

tahta e$yalar ise buyuk ihtimalle tahtakurusudur. kurtulma yolu da sanirim komple e$yalardan kurtulmaktan geciyor.

genleşmeyle alakalı olabilir sanki. TV-monitör falan soğurken bişeyler oluyosa?

yeni alınmış eşyaysa stabil hale gelmesi için bünyesinde yaptığı ayarlamadır. Eğer ısınan eşyalarsa genleşip büzüşürken titreme nöbetleri geçirebilirler. en güzeli kaale almadan iyi geçinmek. fakat üstümüze yürümeye başladıklarında anlarız ki o evden kaçma zamanı gelmiştir.

eeöö evet aslında televizyondan gelen genleşmeden olabilir. tahta kurusu bilgisi fenaymış. atsammı koca gardrobu şincik bilemedim

vallahi sana kalmi$ o :)
teyzemin evinde vardi tahta sehpa bir tane. uyutmazdi beni geceleri. kirt kirt kirt ses gelirdi surekli misal.

bunun duvardan geleni de var. depremli dönemlerde sokakta sabahlatan cinsinden hemde. takmamak lazım.

Bizim eski fırının saati de 12 saatte bir tak diye bir ses çıkartıyordu ve gece yarısı civarına denk gelen kısmını da hep ben duyuyordum. Fırının saati normal saatlerle senkronize olmadığı için uzun süre ne olduğunu anlayamadım. Bu sesin ne olduğunu bulana kadar hep mutfakta kimse yokken cinlerin falan yemek aradığını düşünmüştüm.

kurtulmanın yolu, cinlere inanmak yerine bilime inanmak ve o çıtırtıların nedeninin tabii ki de genleşmeden dolayı olduğunu kabul etmektir. sözüm meclisten dışarı, ne çok cinci hocacı insan varmış bu sözlükte; girdiğim son 3 duyuru entrysi cinlerle, karabasanla, hocalarla ilgili :S

sozlukteki ilgili baslik icin: (bkz: gece kapali monitorun kendi kendine catirdamasi)

onlarla yaşamaya alışmaktan başka yapacak bişey yok.
genleşmeden evet. alüminyum pencere olan bi evde gecenin bi yarısı cam kırılmıştı çaaat diye. düşünün paniği.

kış vakti daha çok olur, özellikle sabaha karşı kalorifer/sobanın verdiği ısı azaldığında. bizde kaloriferler yanmaya başlayınca bütün borular bir kaç saat boyunca çatırdıyor. sabaha karşı sönmeye başladığında da aynısı oluyor. televizyon fazla yamuk yapmasa da arada sırada hoplatıyor.

bilgisayara eri$imin varsa caktirmadan "remote administrator" gibi bir program var, client'in icon'u da gizleyebiliyorsun system tray'de. sonra cali$iyor zaten start-up'ta.
daha sonra girer, cikarsin. bir cok kontrol modu var.
trojan at desem, cok buyuk ihtimalle zaten av vardir, gerek yok.

en lamer yolu söylüyorum

netbus tarzı programlardan edin(hala var mı bilmiyorum)
kisinin ip numarasını ögren (beraber oyun oynayarak yapabilirsin)
yazılımın server dosyasını ona atıp calıstırmasını sagla (resim dosyası gibi gösterebilirsin)
programdan ip sini yaz, gir c sine d sine vs.

hısmımızı kızdırıp "yiyorsa nete koy lan görüntüleri" tadında tartışırız, eğer 2 gün sonra insanlar bakıp bakıp gülmeye başlamışsa anlarız ki o görüntüler gerçekten var.

görüntülerin yokolmasını istiyorsanız hdd i sabote etme yoluna da gidebilirsiniz.

tor ağı var

(bkz: hide ip) var bilmem iş görür mü.

o göbek erimez ben söyleyeyim.. boğazını tut. için dışın pizza oldu.

nutella kavanozunu kaşıklarken de böyle mi diyeceksiniz bordo hanım çok merak ediyorum...

koşmak yetmez mekik falan da koyuver... ama olmaz o iş mangalla spagettiyle.

evet evet ben de spor salonuna gideyim koşayım diyorum

kesin bişeylere yarıyor olması gerek bu koşmanın
yoksa sıçtık

ya ekşi duyuru,bana laf sokmuyacak bir cevap bul. sen de mi menti? peki madem,istersiniz sonra makarna sosu tarifi falan siz benden...

evet demlikpoşet,bir işe yaramıcaksa boşuna koşmayalım : )

2 yıldır düzenli spor yapıyorum.
hergün 30km bisiklet , haftanın 3 günü koşu ve ağırlık çalışması.

gözlemlediğim faydaları :

eskiden sokakta yürürken , yokuş çıkarken nefes nefese kalırdım.artık nefesim hiç kesilmiyor.
geceleri deliksiz uyuyorum.sabahları dinç kalkıyorum.

adam gibi spor yapmanı öneririm. caddebostana yakın oturan varsa satılık 6+ aylık normal fiyatının çok altında AFM GYM üyeliği bulunur bir mesaj kadar yakınınızdayım.

koşmak çok işe yarar, hele ki düzenli koşarsanız vücudunuz ciddi ciddi toparlanır şekle girer. Tabi koşmakla omuzlar genişlemez ancak göbek bel kalça falan pek hoş olur

sağlık açısından çok faydalı. kardiyovasküler sistem (kalp-damar) gelişir. daha sağlıklı olursunuz. ilerideki muhtemel dolaşım sistemi rahatsızlığı riskini azaltırsınız.

amma velakin koşuya başlamadan önce bir miktar yürüyüp sonra da açma germe hareketleri yapılması tavsiye olarak verilmelidir çünkü anlaşıldığı kadarı ile sakat bir gioberg'den kimseye fayda gelmez. Ayrıca koşudan 2 saat öncesine kadar birşey yememek, koşu esnasında da çok su içmemek önemli. kardiyo hareketlerine giren bisiklet ve koşma kondisyonu arttırır, vücut genelinde yağ yakılmasını sağlar.

sabah kalktığınızda yapacağınız koşuyu haftada 3-4 gün ve bunu iki ay filan düzenli yapınca göbek filan kalmıyor efenim. tabi bünye ile alakadar kısmı daha büyük.. ama bira göbeğiyse öyle kolay erimez koşmayla.

sdc göbek gitsin istiyorsan hergün sabah 30 mekik çek, tabi ilk başlarda daha az eğer ham isen, gider o göbek.

babam 8 senedir yürüyüş yapio düzenli olarak.. 90 kilodan 70e indi koşsa daha çabuk iner miydi bilemiyorum bir de erkek bünyesi falan bilemedim:))

resmi bir kürsü, öğretim üyeleri topluluğu. öğrenci yetiştiriyolar,ders veriyolar bölümüne göre makale yazarlar ya da araştırma yaparlar.

şu(#4178593) entryden alıntıyla:

"konuya örnek olması açısından; işletme bölümünün 6 tane ana bilim dalı vardır. bunlar ticaret hukuku, kooperatifçilik, muhasebe-finansman, yönetim-organizasyon, üretim yönetimi ve pazarlama ve sayısal yöntemlerdir. akademik kadrosu geniş fakültelerde öğretim elemenları bu gruplar altında uzmanlıklarına göre toplanırlar ve aralarından deneyim ve ünvan olarak en üstte olan anabilim dalı başkanı olur."

yüksek lisans yaptığım enstitüden tecrücemle söyleyeyim: işletme bölümünün 6 tane ana bilim dalı yoktur. işletme bölümü zaten bir anabilim dalıdır. ticaret hukuku, kooperatifçilik, muhasebe-finansman, yönetim-organizasyon, üretim yönetimi ve pazarlama ve sayısal yöntemler gibi şeyler anabilim dalı değil, bilim dalıdır. örneğin benim yüksek lisans yaptığım bölüm "işletme anabilim dalı muhasebe bilim dalı" olarak geçiyor.

ingilazcası nedir acep? o zaman araştırabilirim ben de biraz..

bayatis'e sormak gerek.

yukarıda cevaplamışlar, az scroll yahu

nerde cevap?

Şimdi: "Afto pou sas leo, den ine s’alithia, Kirye Livaneli?" "Bu dediklerim gerçek değil mi sayın Lİvaneli" demek istiyor herhalde fakat s’alithia "aslında" demek, yanlış kullanmış herhalde. Tam olarak dediği "size bu dediklerim şakasına sayın Livaneli" iken ben bir yanlış kullanım olduğunu ve ardıç'ın aslında ilk söylediğimi ima ettiğini düşünüyorum.
"Aghapite mou Kirye Livaneli, esi, yati de grapsis enan kalo senario?... Mi yelas... Sovara ime..."
Bu da "sevgili bay Lİvaneli, neden iyi bir senaryo yazmıyorsun. Gülme. Ciddiyim", demek.
Kuş işte.

cepium cepdrom cephesus .
her gün bu adresleri kontrol edip dolmuşsa eğer telif hakkımı isteyeceğim anında ve sorgusuz sualsiz

latince değil ama cephisto

mephistodan esinlenerekten...

cepina imperatrix mundi

hey masallah..

cephane

tavsiye edeceğim isimler elbette ki yer yer denyoluk kokacaktır, ama olsun benden çıksın en azından:

mittens
(gönderen)

nugae
(saçma önemsiz şeyler)

çed: çevresel etki değerlendirme
www.hidromer.com

ön çed'de ön araştırma raporu galiba..
www.iski.gov.tr
tanımlar, ön inceleme ve ek-2 kısımları işe yarar..

amca açıklamış
www.tisk.org.tr

mevzuat da burada
www.cevreorman.gov.tr

ÇED = Çevresel Etki Değerlendirmesi, ön ÇED ise eski mevzuata göre yapılan bir minik ÇED çalışmasıydı, artık yapılmıyor. Doğrudan ÇED hazırlanıyor yanılmıyorsam.

çed çevresel etki değerlendirilmesi demektir.
www.cevreorman.gov.tr linkinde bulabileceğiniz çevresel etki değerlendirmesi yönetmeliği, planlanan faaliyetler (fabrika, altyapı tesisleri,işletmeler vb..) eğer yönetmeliğin ek1 veya ek2 listesinde ise faaliyetin çevresel etkilerinin değerlendirildiği bir rapor hazırlanarak çevre ve orman bakanlığından işletmeye geçmeden önce izin almasını öngörür. bu noktada planlanan faaliyet EK1 listesinde yeralan büyük bir faaliyet ise (büyük havaalanı, termik santral, büyük dökümhaneler vb ..) faaliyeti planlayan adına çevre ve orman bakanlığından yetki almış bir kurum ve danışmanlık firması yönetmelikte tanımlanmış formata göre bu faaliyetin olası çevreye olan etkilerini, yararlarını ve zararlarını anlatan çevresel etki değerlendirmesi raporu hazırlar ve çevre ve orman bakanlığına izin için başvurur. gayet uzun ve zorlu bir izin sürecidir. Eğer kurulması planlanan faaliyet nispeten küçük tesislerin listelendiği EK2 kapsamında yer alıyorsa, bu durumda faaliyet sahibi konu ile ilgili üç mühendisin imzasıyla eski yönetmelikte adı ön çed olan ancak yeni yönetmelikte ismi proje tanıtım dosyası olan raporu hazırlar ve kurulacağı ilin valiliğine (il çevre ve orman müdürlüğü) izin için başvurur. Çevre müdürlüğü ya bu faaliyete izin süreci sonunda çevresel etkileri önemsizdir kararı vererek çed gerekli değildir belgesi düzenler yada çevresel etkileri önemlidir der ve dosyayı bakanlığa gönderir. Bu durumda işletme EK1 kapsamındaki faaliyetler için öngörülen sürece tabi olur.

kaynak demeye çalışmış olabilir. o zaman doğal ve yapay diye ayrılabilir.
hatta www.jlab.org
web.princeton.edu

şarap oksidasyona uğradığı için tadı bozulur. bunu engellemek gerekir en başta.
1. daha küçük şişeye boşaltarak oksijenle etkileşen alanı azaltmak
2. bir şekilde vakumlayıp kapağı/mantarı kapatmak
3. buzdolabında saklamak
en iyi şartlarda max 3 gün saklanabiliyormuş. daha fantastik yöntemler de var ama laboratuvar kurmak lazım onlar için..

yarım kalmış şaraplar tekrar mantarının ve kapağının kapatılması ve 4 derece altında saklanması durumunda bir beyaz ise 1-2 gün, bir kırmızı ise 3-4 gün saklanabilir. ama her halukarda ilk açıldığı tadı muhafaza olmayacaktır. bunun yanısıra vakumlu hava pompaları vardır, ağzına bi tıpa tıpanıp ortamdaki hava alınır. bu şekilde gene soğukta saklanırsa bu verdiğim tarihlere 1-2 gün daha eklenebilir. bu arada şişede ne kadar çok şarap kaldıysa o kadar daha iyi kendini tolare edebilir. başka bir ortama geçirmek ise oksidasyonu artıracaktır, aman!

daha küçük bir şişeye koyma konusundaki 2 teoriyi de duymuş oldun böylece :) denemedim ama merak ediyorum aslında hangisi geçerli diye. test sonuçlarını bekliyoruz..

cevaplar için teşekkürler.
test sonuçları bir dahaki şişeye kısfmet artık. zira ben dayanamayıp 7 günlük şişeyi kadehe boca ettim, içiyorum. tadı yamulmuş evet ama idare eder yine de.
şerefinize!

hiç olmadı lavoboya dökmeyin efendim. etrafınızdaki bir öğrenci evinin önüne bırakın kaçın, 10 günlük de olsa. yazıktır günahtır. nimet sonuçta.

o da bir alternatif elbette. ama 10 günlük olanı içerim ben. daha uzun süre kalanları bıraksam, çocuklar zehirlenmesin sonra? yazıktır günahtır.

öğrenci evi habitatında hayatta kalmayı başarabilen özel olarak evrilmiş farklı bir insan türü burada bahse konu öğrenciler. o nedenle gönlünüz ferah olsun. siz hangi günü eşik görüyorsanız kendinize, o günün ardından koyun kapılarının önüne. zile bile basmadan kaçın. kokuya geleceklerdir. evde besliyorum. çok şekerler..

yemekte kullan derim ben. en boktan yemekleri bile bir sofistike hale getiriyor ki göresin. hazırlanması yedibuçuk dakika alan "şarapta terbiye edilmiş mantarlı et" lafını duyan arkadaşların "wehüüüv" diye tepki veriyorlar.

güzel soundfont'lar bulup kurman icap eder. eskiden ses kartının soundfont değiştirmeyi desteklemesi ayrıyeten hafızasının büyüklüğü de önemliydi lakin en kötü ihtimalle software renderer'lar vasıtası ile bunu aşabilirsin. emule'de bir soundfont diye aratmayı dene derim.

mp3 to midi converter gibi programlarla istediğin mp3 ü çok iyi kalitede midi yapabilirsin.

guitar pro'nun son versiyonu "realistic sound engine" diye bir şey kullanıyor. eğer midileri kendin yapıyorsan çok gerçekçi sesler elde edebilirsin.

midi'nin olayı gerçek sesleri taklit etmektir. amcalar oturup her enstrumanın sesini kaydederler, midi de bunları çağırır yani çalar. yani o kayıt ne kadar iyiyse, midinin sesi o kadar iyi çıkar. aynı midi 2 farklı ses kartında tamamıyla alakasız çıkabilir. başlarda bu kayıtlar sabit olsa da artık soundfont denen kayıt paketleri var. tabii ses kartının da desteklemesi lazım

her bir enstruman icin kucuk wave dosyalarini donanimsal olarak kaydedebilen ve calabilen bir ses kartina ihtiyaciniz var gibi. eger bo$ bir pci slotunuz varsa creative awe64 i$inizi fazlasiyla gorur.

ama tabii onu bulmak da bir i$...
bende var misal, 1000$ verseler satmam.

ama ikinci elcilere bir bakin, eger almaya karar verirseniz. awe32 de olur aslinda (daha eski bi modeldir) ama hatirladigim kadariyla daha az gercek ses depolayabiliyordu awe32.

kolay gelsin.

birkaç program ismi verebilirim. bunları e-muleden bulabilirsiniz. çoğunun stand alone modu da var..

spectrasonics firmasının trilogy, rmx,
native instruments battery3
steinberg groove agent2
steinberg (veya native instruments) grand2
native b4 II
genelde native instruments ve steinberg bu konuda çok iyi..

kime atmış, nereden atmış, frikik mi?

Abi senin yazdığını görmeden düzenledim: ) Dediğim gibi serbest vuruştandı sanırım. Top delicesine falso alıp gol oluyordu. Bir sürü video paylaşım sitesine baktım ama bulamadım. Belki bilen eden vardır.

Saçmalamayayım ama roberto carlos'un barthez'e 98(?) mini dünya kupasında attığı golden bahsetmiyorsun değil mi?

İlk link olabilir ama daha hayvani bi falso diye aklımda kalmış, bilemedim. Teşekkürler linkler için: )

Az biraz daha kalsın soru belki başka link verilir.

Zaten adamın bildiğim kadarıyla hızlı ilerlemediği an yok: )

ayrıntıya girmeden "bağlantım bozuk, nete giremiyorum" dersen boş oturan adamlardan birisi elini uzatıp reset atar bağlantıya muhtemelen, böylece düzelmiş olur. -bu cevapta geçen kişi ve kurumların hepsi hayal ürünüdür-

enola gay sonucu yazarsan sevinirim. aynı prob bende de var. millet 1024'e geçti, biz 256 ile dosya alıyoruz.

bi de bazı bölgelerde yetersiz port olabilir. beylikdüzünde ben öyle bi problem yaşıyorum.. sen nerdesin? asl sorar gibi..

Telekom bazen bilerek ya da bilmeyerek bağlantı hızını düşürüyor. Bu sebeple arada modemin arayüzüne bağlanıp kontrol etmek lazım. Arayıp ben şu hız için ödeme yapıyorum ama bu hız gözüküyor dediğinizde o zaman bir kontrol edelim diyerek doğru hıza ayarlıyorlar tekrar...

bu konuda soyle bir sey duymustum ama ne kadar dogrudur emin degilim;

sayet 100kb/s ile cekiyor amma velakin 1kb/s ile gonderim yapiyorsaniz server sizi atar.

ama bildigim seylerden birisi bazi emule modlarinda ping timelarda bir sorun varsa server icin o zaman daha iyi olup ayni oncelikte olana gec diye bir secenek belirleyebilmeniz (bazilarinda default olarak geliyor bile olabilir).

Peki hangi e-mule modunu önerirsiniz, şöyle spywaresiz malwaresiz ?

loglara girip bak neden attığını yazar orada. ondan sonra bir tavsiye verelim. zira bin tane nedeni olabilir.

xtreme öneririm. kullandığım en sağlam mod. ikinci sıra ionix.

sahsen ben mod onermem. en guzeli official emule'dur ustune tanimam etmem.

official mod hiçbir sorun çıkarmadan takır takır download yapar hiç başka modlarla uğraşmana gerek yok bence.Serverden atılma durumu da birçok sebebten kaynaklanabilir, ancak eğer serveri çok meşgul ediyorsan(search yapmak, aynı anda çok fazla download etmeye çalışmak)serverlardan düşersin. Çünkü bütün serverlarda kullanılan lugdunum programı her kullanıcıya belirli bir kredi verir ve servere her ulaştığında kredinden düşer. eğer kredin eksiye düşerse otomatik seni atar. indirmeye çalıştığın her dosya belirli aralıklarla server e kaynak sorar, eğer bu süreyi düşük yapmış bir mod kullanıyorsan da bu sorunla karşılaşabilirsin.

dazzle mod süperdir, aklını alır ama bulması biraz zor. internetin ücra köşelerinde rapid linkini bulabilirsin belki

ionix güzeldir evet. ama bayadır update etmiyorlar.

Xtreme mod'un official'dan ayrıldığı en önemli nokta kendine ait antileecher tekniği. leecher ibişleri pıt pıt diye yakalayıp banlıyor kendisi. (hayır yaptığını iddia eden diğer modların aksine, gerçekten yapıyor). ayrıca download ve upload sistemi de official emule'den farklı. tam detayları sitesinden okuyabilirsiniz.

q dediğimiz klavye türünde türkçe karakterler zaten doğal olmayan şekilde bir köşeye sıkıştırıldığından, ilgili harfleri çıkararak türkçe karakter barındırmayan q klavye elde edebilirsin fakat anlaşıldığı üzere bu yöntem, estetik kaygıları ön planda tutan kişiler için pek uygun değil. diğer türlü, samanlık ve iğne ile bol bol haşır neşir olmak lazım.

ben de uzun süre aramıştım ama malesef :( ebay^den falan getirtmek lazım :))

abi valla ben de anlamadım ne yalan sööliim :) biraz açarsan konuyu süper olur.

simdi degiskenimiz "es" olsun. bu 0001 ile 4523 arasi degerler aliyor.(misal kullanici id) bu degiskene gore de kullanicinin adi cikiyor, ben bu 5000'e yakin kullanicinin id'si ile adini kaydetmek istiyorum.

string fonksiyonları iş görür ama pis işlerdir, elde çok kolay patlayabilir
örn: id leri virgülle ayırıyorsan, virgülü her gördüğünde okuduğu yere kadarki veriyi, ki burada 0001 0002 oluyor, dizi değişkenine yazan bir hede olabilir

bir de regex'i araştır, öğrenilebilirse alemlerin kralı olunur

oturup bunun için komple program yazacağına şöyle bir şey yapabilirsin.
önce bütün olası linkleri üretip bir text dosyasına atarsın (excel'de yapabilirsin bunu kolayca). daha sonra bu text dosyasını bir download manager'a verir bütün sayfaları download edersin. gnu araçları içinde grep isminde süper faydalı bir araç var dosyaları download ettiğin klasörde grep * [stringi çıkarmak için kullanacağın regexp pattern] şeklinde çalıştırırsan sana istediğin sonucu dökecektir.

grep * [pattern] > sonuc.txt

şeklinde dosyaya atabilirsin bunu. lakin 0001 şeklinde olan string'in de sayfa içinde geçiyor olması lazım.

zamanında ürün kodları verildiğinde alışveriş sitelerindeki satış fiyatlarını çeken bir program yapmıştım, onu yollayabilirdim. lakin source'ları mevcut değil elimde şu an.

compumaster bu sorunu eksibition uzerinde cozmustur. kodlari vermese de kendisine tesekkur etmek farzdir, elzemdir.

edit: kodlari da vermistir, kendisine kompile tesekkur ederim.

google desktop

www.think-less-do-more.com

forza avafind !

google desktop denilen lanet şeyi kullanmayın. tamam google ın nerdeyse tüm servisleri iyide bi bu desktop zamazingosu lanet birşey.

en iyisi bir mac almak. spotlight teknolojisi var. aradığın şeyi daha yazarken buluyor.

şamda kayısı...

windows desktop search vardır, indexlemesi kıllandırır ama gdesktop gibi sağa sola yollamaz bilgileri

microsoftun kendi sağladığı powertoys altında, windowstaki klasik search'ü etkinleştirebiliyorsun. böylecene o itli hantal arabirim yerine adam gibi dosya adı yazıp istediğin yerde search yapabileceğin "yes but make future searches faster" numaraları çekmeyen win2k stili arama şeysi çıkıveriyor.

Ekstra bir kaynak yemeden, windows explorerın içinde bulunduğu için 3rd party bir yazılımdan daha mantıklı buluyorum. İstediğin folderdayken ctrl f4 yapıp hemen içini arıyorsun işte. falan filan.

Bu tür programlara indeksleme yazilimlari deniyor; ki bence google desktop, windows desktop search filan yalandir, en guzeli Copernic Desktop Search'tür. Mail, imaj, mp3, text de dahil olmak üzere tüm dosyaları indeksleyebiliyor.

Ben de AvaFind'ı tek geçerim diyor hatta winbdows bul fasilitesini wintools gibi bi programla başlat menüsünden silmenizi öneriyorum benim gibi..

the greatest rapper - 1000 clowns