ah canım ahmet diyeceğim ama pek zenci değil,esmerdi kendisi. mansur ark mı desem? bayan mıydı yoksa?

Türklerden soruyosan Poetaster'ın dedikleri yahut bi ihtimal Tuğçe San'dır abi.

lens ve zenci diyince aklım grace jones geldi nedense.
sarkı da slave to the rhythm olabilir belki

ben bu filmi bulup youtube a koydum 1 ayda 45.000 kusur izlenme rekoru kirdi. fakat yorumlarda surekli bana kufurler oldugu icin tepem atti sildim. almanya dan holllanda dan mailler aliyordum kargo posta masraflari dahil 30€ gibi fiyat teklif edenler vardi yollamam icin. neyse konudan sapmadan $unu soyleyim oyle bir sahne yok ama benzer sahneler var. misal emrahla bekar evinde kaldgigi delikanlilar keraneye gidiyorlar (keraneye yeni hatunlar gelmi$ diye) orda herkes bi hatun begeniyo emrah a gelince ben bula$mam bu i$lere diyip bi kenarda bekliyo o sirada merdivenlerden annesinin indigini goruyo ehhe. bu ve benzeri sahnelerin oldugu 6 film var bende tek dvd de istersen sana yollayabilirim. ama bahsedilen emrah ko$ ... boyle bi$i yok

sağol ben emrah koş istiyordum. o değil de hayalim yıkıldı bir şehir efsanesi söndü silsem mi ne bu duyuruyu.

emrah koş enstantanesi filmlerde yok, sanırım bir bahadır boysal karikatürü ile gündeme geldi oradaki emrah küçük emrah değil anarşist punk bir tipti.

hımm,peki bu filmleri nasıl bulabiliriz,yardımcı olabilecek birileri var mıdır? bulsak da zirvesini yapsak gibi...

fiili nitelerse zart tümleci oluyor

"bana cok tedirgin bakıyorsun" dersen, o tedirgin zarf tümleci olur

bir sözcüğü tek başına zarf olarak niteleyemeyiz. bunu belirleyen, o sözcüğün diğer sözcüklerle ilişkisidir.
çok sözcüğünü ele alalım:
Sevenleri çoktu, düşmanlarıysa daha da çok. (isim/zamir)
Çok para gerek o evi alabilmek için. (sayı sıfatı)
Çok korkuyorum. (zarf)

nitelik, duygu, durum vb. haller belirten sözcükler bir eylemi, eylemsiyi ya da bir sıfatı nitelediğinde zarf olur.
Rezilce sözcüğünü ele alalım (attila ilhan'dan :))
Rezilce davranarak çevresindeki insanları kendinden kaçırıyordu. => eylemsiyi nitelemiş
Okuldaki karmaşa nedeniyle öğrenciler rezilce durmaktaydı. => eylemi nitelemiş
Rezilce korkulu bir sabahtı uyandığı, sonrasını düşünemeyecekti hiç. => sıfatı nitelemiş

adı ya da addan türemiş (eylemsiler sayılmıyor) sözcükleri nitelediğinde ise sıfat oluyor.
Kaza sonrası objektiflere rezilce görüntüler yansıyordu. => sıfatı nitelemiş

gibi...

araçlar/ dil'den değil de word çerçevesinin alt kısmında yanlış kelime yazınca x işareti veren yerden kapatmayı deneyin.

o şekilde yaptığımda da sadece mevcut dosya için geçerli oluyor işlem.
yeni bir word dosyası yarattığımda otomatik olarak bu tanımları yapıyor maalesef ve kırmızı altyazı oluşuyor.

tools > options ile ayarlara girip "spelling & grammar" sekmesinde "check spelling as you type" ve "check grammar as you type" seçeneklerini kapatırsanız sorunun çözülmesi lazım.

türkçe sürümde karşılıklarını bilmiyorum onu da bilen bir arkadaş yazsın.

halloldu.( dil bölümü içindeki seçenekler sadece o dosya için geçerli kılıyormuş . )
çok teşekkürler.

chumbawamba - tubthumping

i get knocked down but i get up again
you're never gonna keep me down falan

loutima - ievan polkka
muppet show - manah manah ( tek geçerim )
3 doors down - kryptonite
can atila - cariyeler ve geceler
bloodhoud gang - roof is on fire
daniellas daze - hundred percent jesus
duman - bu akşam
gogol bordello - start wearing purple
green day - basket case
helldorado - a drinking song
jimmy eat world - in the middle
metric - combat baby
nil karaibrahimgil - XL
Pigeon John - Higher
Republica - Ready To Go
Romeo - Just Wait
Sarah Connor - You're My Desire
Savage Garden - Affirmation
Shades Apart - Stranger By The Day
Shify - Slide Along Side
Shocking Blue - Send Me A Postcard
Simple Plan - Happy Together
Spin Doctors - Two Princess
Spice Girls - Wannabe
Superchick - Fall Down
Superchick - Not Done Yet
Talking Heads - Psychokiller
The Clash - Should I Stay or Should I Go
The Dandy Warhols - Bohemian Like You
The Dandy Warhols - We Used To Be A Friend
The Fray - How To Save A Life
The Rasmus - In The Shadow
Violent Femmes - Blister In The Sun
Weezer - Island In The Sun
Whetaus - Teenage Dirtbag
Zardanadam - Sarışınlar Boktur
Rashit - Dinazor
Vega - Desem de İnanma
Blur - Song 2
Chumbawamba - Thubthumping
Jim Carrey - Somebody To Love
Mutemath - Transformers Main Theme
n.o.h.a. - Balkan Hot Step
They Might Be Giants- Your not The Boss of Me Now

bide bu var;
evlerinin önü boyali direk (tangos)
www.youtube.com

youtube böyle şeyler için güzel kaynak vesselam.
cover, tangos, duet yazip bi ton güzel şey bulabiliyosun.

*the sound of music soundtrackinden My favorite things (youtube ile daha güzel):
www.youtube.com
*sonracııma fiddler on the roof'tan to life da var:
www.youtube.com

"punk covers" diye aratırsan tetris den simpsonsa, super mario dan barbie girl e kadar bir sürü cover bulabilirsin. hepsi çok eğlenceli.

dsfjhsfklhsalhslfh dahaaaa dahaaaa züüüppppppperrrrrr!

Well be singing
When were winning
Well be singing

I get knocked down
But I get up again
Youre never going to
Keep me down
----------------
ek: eheh cıvımışım. biraz daha ciddiyimdir normalde.

Tavsiye ederim:

Myslovitz - Sound Of Solitude

(bkz: 311)'den (bkz: amber)

pinhani - haftanın sonu :) ilk dinlemenizde ıslık müptelası yapabilir.

neşeli şarkı diyince başkasını tanımam mfö "ali desidero"

green day - misery derim tek geçerim, youtube'da bulabilirsin.

chicks on speed-wordy rappinghood
dile fena dolanıyor,bütün gün huri kuri ram sam sam diye...
isteyene gönderilir :)

afroman - i got high

ankarali namik senin aradigin. ciddiyim. www.youtube.com

elektro saz diyorum ya, , otesi var mi?(:

Bob Sinclar feat. Fireball - What I Want

Myslovitz - Sound Of Solitude
daha önce yazılmış ama bende tavsiye ederim

:)
teşekkür ederim...

nilüfer'in "oh ya"'sı olmasın bu?

olmasın vallahi rezalet...
nasildi ki o ?

askimcafe.net

ahaha rezalet.
bi de of aman aman aman ı var nilufer in

aranan söze dair aklında kalan bir sözcük filan varsa daha kolay bulunabilir sanki.

top sana gelmıyorsa sen topa git

“Her problemin üç farklı çözümü vardır ; benim çözümüm, senin çözümün ve gerçek çözüm.”

"Her insan fikir değiştirebilir fakat ancak bazı nadir insanlar huy değiştirebilir"

aha buldum sonunda
"No problem can be solved from the same level of consciousness that created it."

arattırdım googleda ama messenger fix diye bişey çıktı kurdum windows messenger ı geri getirdi :| hala aynı mesajları alıyorum contactlardan.

Benim listemde 1 kişide de var bu virüsten. Bu sıralar yaygın sanırım. Dikkatli olmak lazım.

Abi karşı tarafta var virüs. Senin bir şey yapman gerekmiyor sanırım? Ben de geçici olarak engelledim karşı tarafı: )

bilgsayarını açılışta F8 tuşuyla açarak dos ile başlatıp windows’un içindeki system32 klasorunden sysprinters.dll adlı dosyayi silmek gerekiyormus...
bu da olmazsa nolcak bimiyom abi....bende gecmişti..ya da sole birsey var..vista da calısmıyo bu trojan .. vistaya gecersen bole bir sorun kalmaz:)

edit: abi sen o dosyayi kabul etmediysen sorun yok zaten...

an itibari ile bir tiyatrocu kiz arkadastan (belki ayni kisi olabilir diye ayrinti verdim) dakkada bir look at my summer pic seklinde bir zip uzantili link geliyor.
kendisi nick name in yanina dosya almayin yazmis.
gecici engellemek iyi olur yoksa insan delirebiliyor.

aynı şey benim de başıma geldi, önce msn live'i kaldırıp trojanremover gibi bir programla temizledim bilgisayaı. bir hafta kadar live msn yüklemedim,sonradan yükleyince sorun çıkarmadı. o arada da eski windows messenger'e döndüm,özlemişim kendisini eheh :)

Dün gece benim de başıma geldi, listemdeki birisi otomatik olarak göndermiş, ben de sazan gibi açtım linki, sonra listemdeki diğer tüm kişilere otomatik göndermişim, bela bir şey, ben de tam duruyu yapacaktım msn den böyle bir link gelirse açmayın diye.

hicbir linke tiklamadigim halde mozilla yer imleri ortadan kaybolunca kıllanıp aradim ve buldum trojan ı msn fix ile.

pastil iyilestirmez malum, sadece bogazi biraz yumusatir.

3-5 gun onemli bir rakam, belli ki bitki ozlu seylerden icmissin ve gecmemis. ilac disinda demissin ama ben ozellikle bir antibiyotik ihtiyacin olabilecegini dusunuyorum.
ama yok illa da kullanmicam dersen, malum hep soylerler, bol dinlen, uyu..
gecmis olsun.

taze sıkma portakal suyunu cezvede elin dayanabileceği sıcaklığa kadar ısıtıp öyle için, ama kaynatmayın vitaminleri ölmesin. özellikle boğaz ağrısı ya da burun akıntısı varsa çok iyi geliyor.

bu arada tylol hot içmek pek bir işe yaramaz... yani hastalığını iyileştirmek için.

tylol hot sadece parasetemol deposodur. hastalığı iyileştirmede hiçbir katkısı yoktur, sadece semptomları gizler.

ben bi kere çok kötüydüm arkadaşım dur geliorum dedi 2 kiwi aldı geldi ben arka arkaya yedim ve ciddi bi iyileşme gözlemledim. c vitamini olduğunu biliorum ayrıca sen hushhush ta işe yaramış mucizevi bişi kiwi, ben de ayağa kalkcam de, ye, süper hissediyorum, hemen etki etti, oh yeah şeklinde telkinlerle placebo etkisi yarat en azından. iyileşmeni dilerim

(git: 5122)

bence iğne bunun kesin çözümü vitamin+soğuk algınlığı direkt bi kaç gün vursunlar bişeyciğin kalmaz tecrübeyle sabittir.

gerçekten güzel bir sonuç, tebrikler. iki okulun da eğitim kalitesi birbirinden aşağı kalmaz, seçimi sosyal ve kültürel imkanlara göre yapmak makul görünüyor bana. bilkent'in kütüphaneleri, laboratuvarları ve görmemiş olsam da kuvvatle muhtemelen yurtları odtü'ye göre daha iyidir; gerçi artık odtü'de de özel yurtlar var ama nasıl girilebiliyor bilmiyorum. odtü'de ise -şahsi kanaatime göre- sosyal ve kültürel ortam daha güzeldir, faal öğrenci toplulukları ve öğrencilere yönelik etkinlikler gibi.

bilkent'te öğretim üyeleri tarafından ikinci sınıf muameleye maruz kalacağını sanmam, bilakis özel üniversitelerde burslu öğrenciler şikayet eder bu durumdan. öğrenciler açısından durum nasıldır bilmiyorum, ama eğer bilkent'teki öğrenci kitlesiyle uyumsuzluk gibi bir kaygısı varsa riske girmeyip odtü yazması belki daha iyi olabilir. okulun açık olduğu bir dönem (yaz okulu da olabilir) kampüsleri gezip öğrencilerle ve öğretim görevlileriyle konuşma fırsatı olsaydı güzel olurdu tabii.

selamlar,

bir arkadasim da secerken tam olarak ayni soruyu yasadi. En sonunda Bogazici - Koc - Bilkent Endustri yazdi. Ona Bilkent cikti, burslu burslu oldukca rahat bir sekilde yasiyor. Hicbir zaman "Aaaa, sen burslusun!", "AA, sen paralisin" ayrimi yapildigini duymadim. Insanlar bu tur seyleri sormuyorlar bile, ama not ortalamalarinda falan cogunlukla burslular daha iyi yapiyorlar - diye biliyorum ben.

Yurt olarak da 2 kisilik bir yurtta kalmaya basladi (burslu olarak). Hangi yurt oldugunu soyleyemiyecegim ama, ortak WC disinda bir sorunu oldugunu da bilmiyorum.

Bence sadece "ortam" olarak karar verilmeli. Bogazici, ODTU, Bilkent, Koc bunlarin hepsinin ayri bir yasam bicimi, yani ortami var. Kendisi sorun etmedigi surece hayat guzel olur. Secim tabiiki kisiye gore degisir ama en iyisi o bolumlerden birileriyle telefonda konussun derim ben.

Bu arada, tebrikler :)

Mühendislikler için konuşursak Bilkent'te kim burslu kim burssuz kimse bilmez bile. Dış görünüşten de anlayamazsın kolay kolay zira son model BMW ile gelip hafta sonları Laila'da takılan kişi burslu olabileceği gibi gayet salaş takılan birisi burssuz okuyor olabiliyor. Yani kişinin ailesinin maddi durumu ve karakter özellikleri ile burs alıp almaması arasında hiç bir bağlantı yok. Bir de zaten mühendisliklerde burslu ve burssuz puanlar birbirine çok yakın, öyle bir uçurum yok öğrenciler arasında. Oluşan puan farkı da OÖBP'den kaynaklanıyor çoğu zaman. Kısaca burslu-burssuz ayrımı üniversite kapısından girene kadar var :)

Yurtlara gelirsek yurtlardan temizlik, ısınma, ulaşım, konfor vs konulardan şikayet edeni duymadım hiç. Onun dışında önerim hazırlık okumasın eğer yeterli yabancı dili varsa. Artık hazırlık muafiyet sınavı da daha kolay olmuş, eskiden 3 saatlik temel ingilizce sınavını geçebilirsen 7 saatlik COPE sınavına giriyordun, onu da geçersen hazırlığı atlıyordun. Ve emin olun hazırlık okuyan arkadaşlardan gördüğüm kadarıyla bu sınavları geçmek hazırlık okumaktan daha kolay, ayrıca hazırlık okusanız da bu sınavlara yeniden girmek zorundasınız. Ama değişmiş şimdi sistem, daha kolay olmuş. Benim fikrim İstanbul'da iş hayatına/sektöre daha yakın olması, ailevi sebepler gibi şeyler için Boğaziçi tercih edilebilir ama İstanbul'un artıları önemli değilse Bilkent yerinde bir tercih olur.

gerek burdan gerek sozluk yoluyla yanit veren herkese $imdiden cok te$ekkurler. verdiginiz bilgiler ve yorumlariniz altin (altin ne lan elmas elmas!! eheh) degerinde $u an karde$im icin :)

öncelikle tebrik ederim kardeşinizi. diğer arkadaşların da söylemiş olduğu gibi kim burslu kim paralı okuyor kimse bilmez ve de anlayamaz da. bana soracak olursanız gözümü kırpmadan bilkent derdim çünkü sıralamalarda Türkiye'nin en iyi üniversitesi şu anda bilkent(öğrtanci başına öğretim görevlisi sayısı,yıllık makale ve yayın sayısı ve etkinlikler baz alınıyor). uluslararası sıralamalara da girebilen tek üniversite. bence bmc gibi oldu ama bilkent gerçekten çok kaliteli eğitim veren bir okul

Odtü her durumda biLkent'ten daha iyi bilim üreten bir okuldur.Dü$ünmeden oyunuzu Odtü'ye veriniz.

ilk önce kız kardeşinizi tebrik ederim, ilk 1000e girebilmek çok güzel bir şey. 2006 girişli boğaziçi endüstri mühendisliği öğrencisi olarak ilk tavsiyem, eğer iyi bir ingilizcesi varsa hangi okulu seçerse seçsin hazırlığı kesinlikle atlaması olacaktır. ben de geçen sene bu dönemlerde "aman hazırlık okuyayım bir sene rahat rahat yayarım, ingilizcemi de geliştiririm, hobilerime zaman ayırırım oh ne güzel" diye düşünüyordum ama her ne olduysa hazırlığı atlamaya karar verdim. benimle aynı durumda olan birkaç arkadaşım hazırlık okumayı seçti.

ilk 2 ay "ulan keşke hazırlık okusaydım, adamlar neler yapıyo biz nelerle uğraşıyoruz" diyordum fakat o zamanlarda hazırlık okuyan arkadaşlarım "hazırlıktan baymaya" başlamıştı bile. hazırlık okuduklarından dolayı bin pişman bahar döneminde sınava girerek bölümlerine geçtiler. aslında bu ingilizce seviyesiyle baya yakından alakalı bir konu, eğer gerçekten ingilizcesi dersi takip edecek düzeyde degilse hazırlık okuması faydalı olur ama ingilizceyi(çok mükemmel derecede olmasa da) anlayabilen birisi için hazırlık bir süre sonra gerçekten çok sıkıcı olmaya başlıyor.

bu konuda ikinci söylemek istediğim gerçekten endüstri mühendisliği okumak isteyip istemediğidir çünkü bu aralar kendime o soruyu soruyorum ve acaba bölüm mü değiştirsem diyorum. ben de endüstri mühendisliği bölümünü bir sürü hocaya danışarak, ofislerine gidip yüzyüze konuşarak, o bölümde okuyan arkadaşlarımdan bilgi alarak tercih ettim. fakat pratikte her şey onların anlattığı gibi olmuyor ve maalesef üniversitede bölüm değiştirmek öyle çok kolay bir iş degil, bu yüzden ilgilendiği diger bölüm hocaları,öğrencileriyle iletişime geçmesi sağlıklı bir tercih yapması açısından çok çok yararlı olacaktır.

bilkente giden bir tanıdığım yok fakat sabancıya hem burslu hem burssuz giden arkadaşlarım var. onlar bizim yapmadıgımız deneyleri yapabiliyorlar, laboratuvar olanakları sayesinde. hallerinden de baya memnunlar. ayrıca kulüpleri okuldan inanılmaz bir destek alıyor, bu da es geçilmemesi gereken bir konu bence.

lisans düzeyinde odtü,bilkent,boğaziçi,sabancı gibi üniversitelerin verdiği eğitim arasında fazla fark olduğunu zannetmiyorum(ufak farklar olabilir yukarda bahsettiğim gibi, mesela sabancı küçük bir üniversite temel bilim programları yok ancak yan dal gibi seçenekleri var, odtü ise bunun tam tersine bir hayli büyük bir üniversite, endüstri mühendisliği bölümünde 19 tane tam zamanlı hoca var, bu sayı bogaziçinde 15)bence gönül rahatlığıyla bu üniversiteler arasında tercih yapabilirsiniz

endüstri mühendisliği, çok yönlü eğitimi sayesinde mezuniyet sonrasında çeşitli branşlara yönelme imkanı vermesi nedeniyle güzel bir bölümdür bence.

"bilkent türkiye'nin en iyi üniversitesi" pek nesnel bir yorum olmamış. tabii ki öğrenci başına düşen öğretim üyesi sayısı devlet üniversitelerine göre daha fazla, ama akademisyen başına düşen yayın sayısı sıralamasında odtü daha öndeydi geçen sene. son yıllarda bilkent de sıralamalara giremiyor. kıstas uluslararası sırlamaysa bu sene türk üniversiteleri arasında birinci olacak olan tobb etü türkiye'nin en iyi üniversitesidir :)

kendisine tebrikler böyle bir maratondan her türlü galip çıkmış pek belli inşallah bu başarıyı üniversitede de sürdürür devlete millete faydalı olur. zaten tercih boğaziçi gibi görünüyor kesinlikle ortam olsun isim olsun boğaziçi ilk tercih olmalı bence de. ilk sene superdormda kalabilir mesela ortama alışmak için biraz tuzlu sanırım ama güzel ortam.
neyse odtü ile boğaziçi apayrı ortamlar tabi ama ankara'da ben şapsan okumazdım sevmiyorum memur kentlerini. yine de odtü'nün bilim vs. olarak boğaziçini geçeceği doğru olsa da nasıl olsa ikisinde de bilim adamı çıkma ihtimalin pek düşük o maaşlarla.
piyasadaki itibar olarak ne yazık ki boğaziçi odtüyü baya bir eziyor. odtü tercih eden yerler ise istanbul için pek bulunmamakla beraber yine de kesinlikle bu odtülü almayalım denmez ama boğaziçili olursa da bazı işlerde ters etki yaratabilir odtünün bu etkisi yoktur :)
ya sabancı olsun koç olsun şahane ortam da sunsa ben olsam o puanla tercih etmezdim. 5 senedir bu piyasadayım daha şöyle adam gibi bir vakıf üniversitesi mezunu göremedim nerede bunlar ne yapıyorlar bilemiyorum. ne bileyim işyerine gelmiş bir tanesi staj yapmaya beğenmedim yani. önyargılıyım tabi bu konuda. ha öyle şanslıyımdır ki mesela boun hazırlık atlama sınavında devlet ile vakıf üniversitelerinin karşılaştırın diye bir essay çıkmıştı. abanımştım tabi 1.5 sayfa falan sonuç B+ idi writing kısmı hehe. Daha kısa ve düzgün tutmak gerektiğini hissetmiştim zaten ama tutamıyorum kendimi bu konuda ne yapayım.
ha bi de boğaziçinde okursa conconlaşma süreci ve illa yurtdışına gideyim master yapayım phd yapayım fikirleri ve amerikaya karşı derin bir sempatizan olma gibi durumları belirebilir. ayrıca aşırı ders ve ödev yükünden sosyal hayatın yok olması ve bunalıma girmek falan da yaşanabilir. yine de şimdi sıfırdan öss ye girsem istediğim puanı alabilsem tereddüt etmez boğaziçi derdim aldık işte bi kere arpayı ondan böyle. hell yeah rock on baby.
şahsi fikrim bunlar odtü'de bu şekilde yaşanmıyor :)

tebrikler. ben de yardımcı olmaya çalışayım en azından odtü açısından :) zamanında ben de aynı tercihi yapmak durumunda kalıp odtü demiştim ve açıkçası hiç pişman değilim. ama bilkent endüstri'de okuyan arkadaşlarım da var ve sanıyorum ki onlar da hallerinden memnunlar.
ufak bir artı eksi karşılaştırması yapacak olursak:
*odtü'nün muazzam bir kampüsü var bilkent'inki de şirin ama ankuva'ya kadar çekiyor anca
*odtü'nün de şahane bir kütüphanesi var, ayrıca insan istediği zaman bilkent'teki kütüphaneye de girebiliyor
*odtü endüstri bildiğim kadarıyla daha akademik yönlü ve üretime yönelik dersler veriyor. gerçi 3 sene önceki müfredat değişikliğinden sonra biraz hizmete kaydı ama bize de biraz kaydı diyebilirim.
*odtü endüstri'nin hocaları şeker gibi insanlar. diğer çoğu mühendislik bölümünün hocalarından daha insancıllar. bilkent hocaları ile tanışmadım bilemiyorum
*bilkent amerika'ya postalamakta daha yardımcıdır tahminen
*odtü endüstri üçüncü sınıfa gelene kadar kolay bir bölüm. üçüncü sınıfta tıpta okuyan arkadaşlarınız size acımaya başlıyor. 3-1 bitirdim daha kötüsü olamaz dediğiniz anda 3-2 tokat gibi geliyor.
*burslu-burssuz ayrımı konusunda ise sıkıntı çekeceğini sanmıyorum. şöyle diyelim o konuda; burssuz giren çoğu kişinin ailesi belli bir gelir ve refah düzeyinin üstünde olmasının verdiği rahatlık varken burslu girenler pek tabi farklı gelir düzeylerinden ve sosyal statülerden olabiliyor. o da takdir edersin ki bir sorun yaratıyor. onun dışında "kıroyum ama para bende" gençliğinden her yerde var zaten :)
*odtü'ye gelirse hazırlık okusun, ben okumadım pişman sayılırım.
*hangi şehirde oturuyorsunuz bilemiyorum ama ankara'ya alışmak biraz zaman alabiliyor. ister bilkent olsun ister odtü, aha bu da dip not olsun.

not: bilkent müfredatına termodinamik koymuyorsa bilkent'e gitsin :)

efendim öncelikle tebrikler, gerçekten güzel bir puan sayısal için.
bilkent'te okuyan ve yurtta odada bir adet endüstri 3.sınıf öğrencisi ve bir adet 4.sınıf elektronik öğrencisiyle kalan biri olarak az çok bilgi sahibiyim bilkent endüstri mühendisliği bölümü ya da bilkent mühendislik fakültesi hakkında. en önemli şey eğer üniversiteden sonraki tahsilini düşünüyor ve de bunu yurtdışında sürdürmeyi aklından geçiriyorsa kesinlikle bilkent derim,çünkü çok sağlam bir altyapı veriyorlar uluslararası seviyede. hocalar kimin burslu ya da burssuz olduğunu çok uç noktalar dışında bilmez (türkiye birincisi filan değilse misal) bunun dışında endiüstri mühendisliği bilkentte fazlasıyla iyi organize olmuş bir bölüm, çeşitli öğrenci kulüplerince desteklenmekte, bir yandan iş hayatına balıklama dalmak yerine bir ön hazırlık için gayet uygun bir ortam oluşuyor. ayrıca yine çeşitli ilgi alanlarına yönelik zibilyon tane öğrenci topluluğu da hazırda bulunmakta.
ikinci mesele, yurtta kalırsa zaten rahat eder, giriş çıkış saatlerinde çok fazla sınırlama yok odtü'deki gibi.mutfaklar banyolar filan gayet temiz, beni asıl cezbeden internet bağlantısı bir de. kesinti olmazsa mükemmel hızda bir bağlantı var,hastasıyız :) bursun kesilmesi gibi bir durum olmuyor okuldan atılmadıkça, okuldan atılmak için de ya çok ciddi bir disiplin cezası almak gerek,ya da iki yıl üst üste sınıfta kalmak gerek. öyle kolay kolay atmıyorlar. tek sorun fazla fazla ödev ve projeyle insanı herhangi bir üniversiteden (odtü ve boğaziçi dahil-aynı bölümlerde okuyan arkadaşlarımdan biliyorum) çok zorladıklarıdır, ama çalışmayı seven birinin halledebileceği bir şey elbette. sadece mühendislik alanda değil sosyal alanlarda da dolu üniversite mezunları yetiştiriyorlar, kültür ve uygarlık tarihinden eski eserleri içeren dersler de mühendisliklerde veriliyor ki ot gibi çıkmasın bu çocuklar diye. bunun yanında her dönem harç parası ödemek zorunda olmamanın dayanılmaz hafifliği var, ama yiyecek içecek ve bilumum hizmet fiyatları şehirden biraz tuzlucadır. son olarak da eğer ankara'da kesinlikle yapamam,yok orayı sevemem diyorsa ankara'dan bir yer yazmasın,dört sene kolay çekilmez sevilmeyen bir yerde. odtü daha uygundur belki öğrenci bütçesine göre, ama her türlü olanak da sağlanıyor bilkent'te. illa ki bir üniversite takıntısı varsa hiç düşünmesin yazsın derim, ya da en güzeli imkanınız varsa bölümlerin tanııtm turlarına katılsın, o da olmadı hocalara mail atsın bölümle ilgili daha ayrıntılı bilgi için. çok işe yarıyor gerçekten.anlattıklarım bir öğrenci gözünden bilkent hakkında bir şeylerdi, ayrıca bilkent'le ilgili sormak istediği bir şey varsa yine sözlükten yardımcı olurum. kolay gelsin.

oncelikle yanitlama inceligini gosteren ve zaman ayiran herkese tekrar te$ekkur ediyorum.

dogrusunu soylemek gerekirse $ubat ayi icinde bi ankara gezisi yapmi$ti karde$im; ve bu bilkent fikri kafasinda o zaman olu$tu. ozellikle fiziksel acidan odtu ile kiyasladiginda, arada gomlek gomlek fark oldugunu gordu. bir de ozellikle ilk 2 yil eve cikmayi du$unmedigi icin, bilkent'in yurt olanaklari daha cazip geldi kendisine.

ki bunlarin di$inda, ilk 1000'den tercih yapacak oldugu icin kapsamli burs olanagindan faydalanma $ansi var dediginiz gibi, yani ogrenim ucreti yok, yurt ucreti yok, ustune bir de 300 lira civari bir burs bagliyorlar sanirim ogretim suresince. oysa odtu ya da bir diger devlet universitesine gidecek olursa tum bu imkanlardan faydalanamayacagi gibi, ustune bir de aylik 300-350 ytl civari yurt ucreti odemesi gerekecek. biz de diyoruz ki ailesi olarak, biz o parayi yurda bilmem neye verecegimize kendisine daha fazla para verelim, gezsin, gorsun, eglensin, hayati ogrensin; bu arada derslerini de ihmal etmesin.

bir de $oyle bir durum var,

ozel universiteler arasinda bir mukayese yaptigimizda bilkent'in koc, sabanci ya da tobb'a gore cok daha avantajli oldugunu goruyoruz. oyle ki, bu saydigim uc universitenin de bursun kesilmemesi icin 2.5 not ortalamasi $arti var. bilkent'in bu veya buna benzer bir ko$ulu olmadigindan ise eminim.

$ahsi fikrime gore, tam bu noktada burslu/burssuz ayrimi ba$liyor. ayrimcilik demiyorum bakin, ayrim diyorum. $oyle ki, misal x dersinden gecmek icin ogrencilerin buyuk cogunluguna cc yeterken, karde$imin asgari bb almasi gerekecek; yani "ben bursluyum, benim bursumun devam etmesi icin sizden daha cok cali$mam, sizden daha ba$arili olmam gerekiyor" durumu ortaya cikiyor. ben kendisinin ba$arili olacagina inaniyorum elbette, ancak ders gecmenin di$inda, bunun kendisine bir ko$ul olarak sunulmasina taraftar degilim, bunun yaninda yillik 23.000 yeni turk lirasi olan ogrenim ucretini bir iki sene ust uste verirsek kiyamet kopmayacak olsa dahi, karde$imin ogrenim hayatini buna benzer bir stres icinde gecirmesini istemiyorum.

$unu da acik ve net olarak belirtmeliyim ki, ogrenci sayisi da benim icin bir kistas. $imdi tercih kilavuzlarina baktiginizda koc ya da sabanci'nin puanlarini bilkent'ten yukarda gorebilirsiniz, ancak bu universitelerin end.muh. bolumunun toplam kontenjani, bilkent'in end.muh. bolumunun sadece burslu kontenjani (50) kadar. yani bilkent'in burslu programini tercih eden ve yerle$en ilk 10-15 ogrenciye baktiginizda, zaten koc ya da sabanci'ya yerle$ebilecek puan ve siralamaya sahip olduklarini gorursunuz.

vaziyet budur efendiler. yani karde$im kiz olmasa belki "olum sabanci'da kizlar teklif ediyormu$ huhehe" gibi bir arguman da onem arz edebilirdi; ama genel anlamda durum boyleyken, biz ailesi olarak bilkent taraftariyiz. yine de hayirlisi neyse o olsun, iyi oynayan kazansin :)

ilgilenen ve yardimci olma gayreti gosteren herkese tekrar sonsuz te$ekkurler. umarim bu mevzu, ayni dilimde ve benzer durumdaki adaylar icin de bir rehber olmu$tur.

özel bir üniversitede burslu olarak okuyan bir öğrenci olarak bir iki şey söylemek istiyorum..
bir izmir okulundayım ben ama, bursumdan dolayı şimdilik bir sorunla karşılaşmadım,
arkadaş ortamında "AAA bu burslu" olmuyor diiyen yalan der, oluyor
hocalar soruyor ama bizim okulda burslu öğrenciye hocalar daha da yardım eder,
sınıf ortasında burslular parmak kaldırsın diyeni bile oldu, insan kötü oluyor tabi..

arkadaşlar arasında, benim okulumda pek bir ayrım yok, yani aa sen burslusun gelme demiyor insanlar genelde,
ama burslu öğrencilerle burssuz öğrenciler arasında genelde bir fark oluyor (:

bu duvar istemeden oluşuyor...

benim okulumda hocalar yardımcı oluyor genelde, yönetimde de sorun yok,
hadi şunun bursunu keselim demiyor kimse, ama öğrenci ister istemez stresleniyor
bursum var nootta yüksek almam lazım fln diye..


ben çok memnunum, ama rahat rahat aaaaamaan finaldan 1 hafta önce çalışır geçerim öğreciyim rahat edeyim diyorsa özel yazmasın

ihtiyacınız olan tek şey kağıt havlu ve bir ütü. en iyi sonucu almak için çok emici bir kağıt havlu kullanmanızı tavsiye ederim. ütünün ısısıyla renkler halının üzerine çıkabileceğinden yalnızca beyaz kağıt havlu kullanın. bu işleme başlamadan önce, halının üzerindeki katı mum kalıntılarını elinizle veya bir fırça ile alın. hassas davranın ve fırçalarken halının tüylerini kaldırmamaya özen gösterin.

1. ütüyü fişe takın ve mümkün olan en düşük ısıya ayarlayın.

2. ütü kızdıktan sonra, kağıt havluyu alın ve mum lekesinin üzerine koyun. ütüyü hafifçe kağıt havlunun üzerinde gezdirin. mum lekesi akışkan hale gelecek ve kağıt havlu onu emecektir. ütünün ısısını orta seviyeden yukarıya çıkarmayın yoksa halının içindeki sentetik ipliklere zarar verebilirsiniz. bazı özel halılar için, ütüyü daha fazla bastırmanız gerekebilir. berberi halılarına özellikle dikkat edin ve iplik veya ilmikleri çekmeyin. ilmikleri çekmeniz bir kaçığa neden olabilir ve bu “kaçık” halının boyunca devam edebilir.

3. tüm mum kalıntısı emilene kadar ütü ve kağıt havlu ile çalışmaya devam edin. mumun emildiği bölge nemlenebileceğinden kağıt havluyu birçok kez döndürmeniz gerekebilir. eğer söz konusu büyük bir lekeyse, birden fazla kağıt havluya ihtiyacınız olabilir. burada anahtar kelime sabır çünkü bu işlem biraz zamanınızı alabilir.

ayricana (bkz: aramaya usenmek)

"halıya dökülen mum eriyikleri ütü bezi ile üstü örtülüp çok sıcak ütü ile ütüleniyor her seferinde ütü bezinin temiz tarafı konursa daha temiz oluyor."

demisler bi sitede, mesaj olarak atmistim buraya da ekliyim.

teşekkürler arkadaşlar... eve gider gitmez uygulayacağım

Halın açık renkli ise, eriyince kağıt havlu ya da bezin emeceklerinden başka yerlere yayılma ihtimalini unutma, yani leke kalma olasılığını...
Bu yüzden, mumu dondur, yani buzluktan 2 parça buz al, üzerine sür, mum kalıntıları iyice donsun. Donduktan sonra halının üzerinden elinle çıkartabilirsin, çünki esnekliği gidecektir.
Böylece ütü ile yapacağın uygulamanın riskini azaltmış olursun.

ütüye gerek yok fön makinesi de olur.

bir keresinde halıya damlayan mum yüzünden halıflexi yakıyorduk yurtta,neyse ki erken uyanmışız. bilinen bir diğer yöntem de mumun fazlalığı alındıktan sonra lekenin tinerle silinmesi,gerçekten de çok işe yarıyor. üzerinden bir de eski bir diş fırçasıyla geçildi mi,leke neyim kalmıyor.

Aslında sen 3, 5 konu söylesen, biz de onun üstünden öneride bulunsak daha kolay olmaz mı sanki? Bir de öğrencilerin yaş grubu da önemli.
Temel görsel malzemeler; fotoğraf, ilüstrasyon, vidyolar ve 3 boyutlu nesneler hepimizin bildiği gibi. Okulda internet bağlantısı varsa, powerpoint'te sunumu hazırlayıp her aşamada vidyo vs gösterebilirsin ya da misal taş, kaya oluşumu anlatcaksan görsel malzemelere ek olarak, örnek kaya getirip çocuklara elletirsin. Dersin sonunda da mesela bi öğrenciye uyduruyorum kırmızı bi kaya parçası verip, 'Söyle evladım bu taş neden kırmızı?' tadında öğrenmeyi kontrol edici, hatırlatıcı ya da toparlama kısmını yani dersin finalini yapabilirsin.

bizim ilkokulda mesela öğretmenimiz coğrafya ya da her ne kitapsa ordan türkiye haritasının üstüne beyaz kağıt koymak suretiyle elle harita çizdirirdi. sonra fotokopiyle çoğalttırıp mesela bir derste bir fotokopinin üzerine kırmızı kalemle önemli dağları çizer isimlerini yazardık. başka derste başka kağıda gölleri çizerdik renkli kalemlerle vs. güzel olurdu mesela sağlara doğru bi allahüekber dağları vardı ehehe.

bundan öte yöntem bilmiyorum. biz burda kaldık. bi de lisede coğrafyacı bor geyiği yaparak hepimizi hırslandırıp unutulmaz bi derse imza atmıştı. böyle duygularla birleştirilen hatıralar hayatta unutulmuyor biliyorsunuz. vs vs.

Haritanın üzerine beyaz kağıt koyup elle harita çizme metodu kadar sıkıcı bir metod görmedim. Bunu yaptıran coğrafya öğretmenlerinden her zaman nefret ettim, şu an okurken bile içim daraldı.öegh..

Sardı bu olay beni :P Ophelia'nınkinden ilham alarak bi de şunu önercem. Konumuz bir coğrafi bölgenin geçim kaynakları ya da ordaki barajlar ya da iller olsun. Çocukları gruplara böl, sınıfın durumuna göre ama 4 kişiyi geçmese iyi olur. Sonra da her bir gruba o coğrafi bölgenin bir haritasını ver. Misal yetişen bitkileri öğretceksen ( tabii önce bi haritayla, fotolarla vs anlatıcaz)boş haritaya ek olarak yetişen bitkilerin resimlerinin, çizimlerinin olduğu küçük kartonlar dağıt. Misal, fındık, pamuk, patates resmi altına da 'pamuk, fındık' vs yazabilirsin. İşte puzzle gibi bu bitkileri, o bölgedeki şehirlerin, yörelerin üzerine koysunlar. Biraz daha zor olsun ( üst sınıflar için mesela) istersen haritada şehirleri de boş bırak ( isimleri yazmasın yani haritada), önce şehir isimlerini yazsınlar sonra yerleştirsinler bitkiydi, nehirdi barajdı vs.. Bi de bu tip grup çalışması yaptırırsan süre ve ödül koymalısın.. Yarışma tadında olmalı ki, veletlerin yapmak için bi nedeni olsun. Hediyeni de önceden hazırla ve masanın üstüne paketle koy, iyice gaza gelsinler.. Çikolata alma ama o çok klasik. :)
Not: Yemek borcunu 2'liycez galiba ama bu durumda 2 yemek 4 Ankara simidi ediyor.

bi de eğer konular bilmem hangi bölgedeki göller akarsular vs. ise kart sistemi çok işe yarıyor. aynı özellikte olanları minik kesilmiş kartonlara yazıp öğrencilere verebilirsin. ya da diyelim konu volkanik kayaçlar, bu konunun özellikleri kartlara yazılıp öğrencilere verdiğinde soru cevap çalışması çok kolaylaşıyor, öss'ye hazırlanırken sık kullandığım,gayet de akılda kalıcı bir yöntemdi.

musicovery.com var online müzik dinleme hedesi, aynı zamanda müziklerin tür ve grup ilişkilerini de çemberlerle gösteriyor.
film için olanını bilemeyeceğim.

pandora?

şöyle bişey var, filmler içinde olmalı aynı sitede
www.music-map.com

yok bunlar değil. bahsettiğim site music map'e benziyor ama biraz.

annem gizli bir şey yersen veya yaparsan çıkar derdi çocukken. ne hikmetse dolaptaki pastadan gizlice yersem hemen çıkardı istisnasız. önerim evdeki pasta börekten çaktırmadan yeme :)

abi genellikle bizim memlekette su dialoğun yasanması gerektigini soylerler(ciddiyi. walla)
-(dilinde dilpay(senin sivilce dediğin sey) olan kisi) dilimde dilpay bitmis.
-(herhangi biri)tükür de gecsin.

bu muhabbet 3 kere tekrarlanacak.

pyralvex diye bi ilaç var tentürdiyota benzer,birebirdir bu tür yaralar için.
ayrıca (bkz: pyraldine)

(bkz: aft) orada bazı çözümler de mevcut. ama benim durumumda çıktıktan sonra hiçbir ilaç bir işe yaramıyor, geçene kadar bekleyeceksiniz.

üzerine tuz dökmek anında bitirir ama anında cehenneme çevirecektir ağzın içini. katlanırım diyorsanız dökün.

tuz döktüm ve evet anında geçti, pek de cehenneme çevirmedi açıkçası.
teşekkür ederim herkese.

gec oldu ama aklinizda olsun dis fircanizi degistirmek de ise yarar...

şarkıyı despina vandi söylüyor. (inanılmaz evet) şarkının adı da "thelo na se do". bu da canlı kayıt galiba,pek güzelmiş.

creative muvo sport c100 tavsiye ederim. aldığınızda radyosuz ama program indirilerek radyolu yapılabiliyor. ses kalitesi de iyi. fiyatı ~ 90 ytl.

edit: geçen gördüm ki 65 ytl'ye kadar düşmüş.

(bkz: creative muvo micro n200 mp3 player)

200 ytl den a$agi bir fiyata bulabilirsin diye umuyorum...

sandisk i tavsiye ederim. o fiyata 1-2 gb hafizasi ve radyosu da olan uygun modelleri var.

sandisk ve philips in fiyatları uygun kaliteli markalar. genç kardeşimize de creative muvolar yakışmaz milattan önce kalmış gibi duruyorlar artık. renkli ekranı olmayan mp3 player mı alınır hem artık değil mi? onun dışında ne alırsan al ama çin malı çakma ipoT alma derim ben. onun dışında şu günde bir ürün siteleri zaten iki günde bir veriyor zaten acelen yoksa piyasadan biraz daha ucuza da alabilirsin kafana uygun bir şey çıkarsa.

voxline diye bi marka var yeni, ithalatçısı profilo'ymuş, teknik servisleri de onlar. ankara'da büyük ve ünlü bir alışveriş merkezinde 2 gb bellek ve radyosuyla 100 ytl gibi bir fiyata satılıyordu,hatta bir de pusula mı ne hediyeliydi. onu kullanmadım ama ona benzer bir model kullanıyorum, menüsü ilk başta karışık ama öğreniliyor hızla. bir de forumlardan internetteki sanal mağazalardan falan taratmışlığım vardır,hiçbir şikayet görmedim.

emule, kazaa gibi programlarda "karaoke" yazip aratin.
yuzlerce karaoke mp3 cikmakta. parcalarin sozlerini de bir sekilde sozlukten, netten vs. bularak evde karaoke yapabilir hatta kaydedebilirsiniz de.

keşke türkçe şarkılar içinde olsa.

algida'nın son kampanyasında (www.askimlaerirmisin.com) çevrimiçi yapılabiliyor bu hede,gayet de eğlenceli. bir alternatif olabilir belki.

pena!
ben bu cevabınız ticklemek ama anlamamak. siz açıklamak?

"karaoke parçaların farklı kanallarda kayıt imkanı olduğunda elinize olabilir."

sanırım diyo ki parçanın masteringi alınmadan önceki; yani proje haline ulaşmalısın.

özetle imkansız diyeyim ben sana. ama sony vegas gibi bazı editing programları falan basit plug-inlerle bu işi idare edebilecek kadar yapıyo.

Poe'm Taster'ım Emule'de var. Eğer Emule kullanıyorsan;

ed2k://|file|Zampara.Seyfettin.[DivXForever].avi|558723832|1110BC7D6C5C7717DA7C2AAAA27247B6|/

evet badicim harika çok güzel de,aah ah işte, harika bir bağlantı var,yurttan bağlanıyorum nete, gel gör ki asılmasınlar birden diye emule ve türevleri yasaklanmış bir durumda. doğal olarak da o nimetlerden faydalanamıyoruz. böhüee evet.

(bkz: levent donmez)
hayat boyu izledigin belgesellerdeki en guzel ses.
okulda merhaba dedikten sonra kendisine konussun da sesini duyalim diye bakiyo insanlar. o derece..

Ben de aynen merak ediyordum ve geçen gün şunu buldum sözlükte;

(bkz: #9406004)

muhtemelen bakmışsınızdır bu entry'e ama burada da bulunsun dedim.

www.seslendirme.org

adı nedir bilmiyorum ama hani katı çubuk halinde satılıyor, bir de ısıtıcı tabancası var. tabancaya takılınca eriyip yapışkana dönüşüyor. sanırım o malzeme.

silikon olmalı.

çekomastik

bildiğiniz silikondur.

silikonumsu değil slikon. sıcak uygulananlarından. hot glue.

sıcak silikon olabilir ama o da kuruyunca sünek bi malzeme olmuyor. bildiğin sert silikon oluyor. gerçi belki farklı türleri filan vardır da sünüp ediyordur ama zannetmem.

origami öğrenebilirsin. ya da maket yapabilirsin.
müzelere gidebilirsin.
erkek olduğunu tahmin ediyorum ama yine de incik/boncuk yapabilirsin.

evet ilk anda aklıma gelmemişti.
origami beceremedim, maket yaptım lakin sıkıcı geldi.
müzeler de keza sıkıcı. incik boncuk deneyeyim.
resim yapmakla da uğraştım bu arada o tavsiyeyi de atalım :)

sizin anne/baba olma zamanınız gelmiş de geçiyor efendim, çocuk yapın bence, ne gam kalır ne kasvet.

ogrenci misin tam anlayamadım ama şunları önereyim pek de aklıma gelmiyor dogrusu:

-roportaj yap. herhangi bir konuda. herhangi bir insanla. belki bir dergiye filan satarsın yeri gelir. sıkıcı görünebilir ama aslında yeni konular yeni meşgaleler demek.

-gez. kütahyaya git çini öğren çanakkaleye git grup filan gezdir.

-kendi kendine likör yap balkonda. valla bak. bir arkadaşım yapıyordu böyle şeyler. sonra çikolata filan yap. elma şekeri filan bunları ilerletirsen eğlencesine ilerde satarsın da ama çok zamanın olması lazım:)şimdilik aklıma bunlar geldi.

çocuk yapma fikri her ne kadar çekici geliyorsa da en azından 20'yi geçsem fena olmaz :)
likör olayına bakayım aslında hoş geldi kulağıma

Gerçek bir sevgili bul, basit biri olmasın seni zorlasın, elde etmek ve mutlu olmak için çabala,
tabi ha deyince olmuyor, dizi izle o da iyi can sıkıntını geçirir.

hacker'lık (ya da lamer'lık) yap. orayı burayı keyif için kır dicem sen de "o bilgisayarla ilgili" diyeceksin o sebeple demiyorum.

peki ; "banka soy" desem ? yok o da kanunlara aykırı.

araç modifikasyonu ile ilgilensen ?

abi bi insanin bu yazdiklarini yapmadan da cani sikilmiyorsa o insanin elini operim ben. valla operim.

ben söyleyecektim, benzer bir şey söylenmiş. üzüm zamanında (ağustos-eylül-ekim-kasım) taze üzümle, değilse marketlerde satılan üzüm suyuyla şarap yapabilirsin. fermantasyon sürecini izlemek, uygun koşulları yaratmaya çalışmak gerçekten eğlenceli. sonracıma sebze tohumu alıp evde saksıda domates biber yetiştirebilirsin. hem can sıkıntısını gideriyor, hem de insanın kendi ürettiğini yemesi/içmesi ayrı bir zevk. yeteneğin varsa yağlı boya resim yapabilirsin. öncelikle amatör bir makine alıp fotoğraf çekebilirsin. işi ilerlettikçe profesyonelliye yönelip para bile kazanabilirsin.spor olarak değerlendirmezsen binicilik kursuna gidip at binmeyi öğrenebilirsin.

cam atolyesi vardı istanbulun bi yerinde oraya git, cam isciligi ogren. sıcak ama guzel keyifli bisey.

Yakın yerler programı gibi bir konsept oturtup, şirin sahil kasabası ve eski hoş kasabalar türünde yerlerde haftada, ayda bir keyfekeder zaman geçirmek ideal olabilir, en azından sıkıntı azaltır....Ağva'dır, Şile'dir, Kıyıköy'dür(Kırklareli'de), Safranbolu'da, Beypazarı vb.

part time iş. mcdonalds da bile çalışsan hayatına bir katkı yapacaktır.

dil biliyorsan çeviri işi olabilir mesela. zamanım olsa da yapsam.

tiyatroya git. can sıkıntısına bunalıma falan çok iyi geliyor. hatta öyle sardı ki gidemediğim zamanlar sıkılıyorum. devlet tiyatroları ve özel tiyatrolar hakkında yavaş yavaş bilgi sahibi olursun, hatta oyunları izledikten sonra düşüncelerini ufak tefek çiziktirip bi yerde de yayınlatabilirsin. çok zevkli bir uğraş,bağımlılık yapıyor bir de utanmadan. (bkz: ben yaptım oradan biliyorum.)

valla istanbuldaysan istanbulda hiç bilmediğin yerleri gez. hatta yanına samatyayı al o iyi bilir her tarafı.

aç bi ufak rakını, dalgana bak.. ne gam kalır ne sıkıntı.. oohh dünya senin.. (sarhoşun tavsiyesi bu kadar)

uçurtma yap, yapamıyorsan satın al iyisinden. sonra ak ortamlara.. pardon kırlara bayırlara.
istanbul anadolu yakasında caddebosta dolayları sanırsam müsattir.

her nekadar yaş 24 olsada koca eşşek olsamda haftasonlarıu fırsat buldukça uçurtmamı alıp gökyüzüne salıyorum.

frp ye sar. kendin gibi 2-3 kişi daha bul ya da mevcut frp grubu olanlara yaman. git thief olmanin inceliklerini ogren... gece ruyanda paladinlerle 3lu cevir v.s. ama 20 yasin altindaysan ve universiteye gitmiyorsan universite de sahanedir... farkli hobilere yonelik atolye calismalari oluyor onları takip edebilirsin. tanimadigin insanlarin cenaze, dugun gibi torenlerine katilabilirsin. cenazeler ilk baslarda sikici geliyor fakat bir sure sonra torendeki kisilerin hikayelerini kurgulamaya basliyorsun. roller ve davranislar uzerine kendini gelistirebilirsin.

Model otomobil gazlayabilirsin, motosiklet olabilir, birde fotoğraf çekmek. Bunlar bana güzel geliyor belki sendede aynı tepkiyi verebilir.

spor olmasın demişsin gerçi ama ben bunu spor yapmak olarak algıladım. maç seyredebilirsin. özellikle de salonlarda. basket maçları bunun için idealdir. genelde salonlar hiçbir zaman tam dolmaz, gitmek gelmek girmek filan kolaydır. öncelikle kendine bir takım seçmeni tavsiye ederim. şehir/semt olarak nerdesin bilmem ama şahsen darüşaafaka dan çok memnunum. hentbol, voleybol da olabilir mesela, istanbulda bunların oynandığı bisürü salon var. ben şahsen fırsat buldukça daçka'nın maçlarına giderim. hatta bazen bir 2.lig takımı bulup onun peşinden sarsam mı diye düşündüğüm olmuştur.

fotoğrafçılığa başla. kursuna git, film banyosu olayına gir...

(bkz: montla sıç) (kimse yazmamış, dayanamadım)

sınıf öğretmenliği. temiz...

arkeoloji ve sanat tarihi??

valla ben de sözel mezunuyum ama salak gibi tm alanı bölüm tercih ettim, birsürü arkadaş radyo-tv-sinema yazfı kendileri gayet mutlular.tabi girişken meraklı insanlar bu konulara.

var efendim, email adresi nedir?

davetiye gonderildi ;)

ben de rica etsem... [email protected]

çok teşekkür ederim.

davetiye gonderildi 2: davetiye'nin intikami

izmirden seven olsa

bir ara internetten takip ediyordum.

hımmmm... modern sabahlar
tabi ki bir ankara klasiği :)

ed2k ağında bulmak mümkün (emule); lakin görüntü kalitesi pek iyi değil.

www.cithiz.com

bende tamamı var ama upload edilebilecek bir yer bilmiyorum. emule kullanmam kampüs içi ağ nedeniyle yasak, ama bağlantıya güvenebilirseniz msn'den de gönderebilirim. ya da başka bir çözüm yolu??

camurdan beter, oyle diyim size. bende cekmistim zamani vaktiyle, bir kere izleyeyim diyip koydugumda bas agrisiyla yarisinda kalktim (goruntu ve ses o kadar berbatti yani).
sonra sildim mi yoksa arsive mi kaldirdim emin degilim, sayet arsivdeyse ve yine sayet isterseniz gonderebilirim bir sekilde.

Poetaster sendspace'e upload edebilirsin ya da tabi ki rapidshare'e.

1. büyük ihtimal o yeşil şey ıspanak
2. linkte yapılmışı var
3. 1 e 200 veren kuponum yine tek maçtan yattı.

yemekgunlugum.blogs.com

vay anasını!

valla $imdi linke bakip okumaya u$endim ama annem de yapardi bundan. ve bildigim kadariyla suyunu sikip kullanirdi felan.
zevkli olurdu yemesi ye$il ye$il, lezzetinde de oyle bi bozulma felan ben hic hatirlamiyorum.

ben bu linktekini denemistim baya güzel oluyor. ayrıca yemek blogları almış başlarını gidiyorlar, saatlerce kaybolabiliyorum sayfaları arasında. "yemek yapmak benim isyanımdı!" diye bir blog açmayı bile düşünüyorum hatta, geliştim baya.

evet ben de yedim ondan. gayet güzel ve normal. yoğurtlu ıspanağı çağrıştırmıyor hiçbi şekilde.

oeh! yemedim yemeyi de dusunmem ben boyle seyi. hayir ispanak zaten sevilecek bi'sey mi ki bir de boyle kekin icine katasin? hani renkli olsun da ilgi ceksin, istah acsin diye de dusunemezsin zira yesil istah acmaz. hani havuclu kek yapilsa hadi neyse..
bu ve buna benzer seyler dedigimde "ispanak tadi yok ki aaaabi" diyenler olduydu. onlara istinaden benim de bir cevabim olacak: "e ne halt yemeye koyuyorsun o zaman ispanagi aaaabi?!"

eheh renk versin diye. eh antep fıstığı fiyatları malumunuz. bildiğim kadarıyla rondodan geçmiş taze ıspanak yaprakları harika bir sonuç veriyor, ıspanak denen muhteşem sebzeyi beğenmeyip ağzına sürmeyen kardeşim bile onun fıstık olduğu konusunda iddiaya girecek kadar sevdi bu ıspanaklı keki. ayrıca böyle bir keki yine rondodan geçirip kremalı pastaların üzerinde süsleme amaçlı kullanmak basit bir numara mutfak işlerinde. valla çok lezzetli oluyor, hatta birkaç gündür sayıklıyorum evet, sözlük bana ıspanaklı kek bul lan allahsız...

yemeyen cok sey kacirir derim.

dogrudur.. ablam da yapar.. afiyetle de yerim... hayir beyin onu sam fistigi olarak algilamaz...

oeh! yemedim yemeyi de dusunmem ben boyle seyi. hayir ispanak zaten sevilecek bi'sey mi ki bir de boyle kekin icine katasin? hani renkli olsun da ilgi ceksin, istah acsin diye de dusunemezsin zira yesil istah acmaz. hani havuclu kek yapilsa hadi neyse..
moralite
________________________________
10 yaşında bi yeğenim var candan tatlı. ıspanak hakkında aynı yukardaki gibi düşünür. tadını doğru dürüst bilmediği şeyi, ama yeşil olduğu ama başka çocuklar da benzer tepkiler verdiği için yemez, sevmez vs. işte ablam yapmış bu ıspanaklı kekten ve söylememiş ıspanaklı olduğunu. fıstık sanmış kekteki yeşillikleri de. beğenip beğenmediği sorulmuş keki çok sevdiğini söylemiş. ıspanak olduğu söylendiğinde mavi ekran vermiş haliyle. şimdi yemiyordu en son galiba.

vesselam denememesine rağmen beğenmeyen önyargılı arkadaşlar: "ıspanak tadı yok" tan kasıt, yoğurtlu pirinçli ıspanak yemeğinin tadı yok. tadı var ve çok hafif, havuçlu herhangi bir tatlının, elmalı hamurişinin daha güzeli hem.

moralite: cevizli kek ilk denendiğinde de "öğğk o ne kuvvet macunu mu olcak o ne cevizi" demiş idefix birileri. :)

bazı pastanelerin fıstıklı baklava yaparken fıstığa büyük oranda bezelye kattıklarına dair haberler çıkmıştı bir ara. aşçı bir tanıdığımıza sormuştum hatta yediğimiz zaman baklavada bezelye olup olmadığını farkedemez miyiz diye, hemen hemen imkansız demişti.

www.tv.com

valla izlemiyorum diziyi, takip de etmiyorum ama web'de yukarıdaki linki buldum. sezon 1 20. bölüm olabilir. dungeon lafı ilk orada geçiyor :)

bu çizgifilm uydudaki d çocuk kanalında da akşam saatleri yayınlanmakta, dün gördüm :)

valla üniversitelerin eğitim fakülteleri belli bir ücret karşılığı formasyon belgesi veriyor, ancak iki dönemlik (yani bir akademik yıl süreli) olanını biliyorum. ankara'da hacettepe, ankara ve başkent üni. bunu veriyor. 3.5 aylık olanını ben de merak ediyorum, bilen varsa söylesin lütfen :)

3.5 aylik formasyon olmaz. Bir ara öyle bir söylenti cikti, bilmem neredeki üniversite veriyormus diye ama asli oldugunu sanmiyorum. Formasyon sertifikalari genelde İngilizce ögretmenligi icin veriliyor, o yuzden birazdan anlatacaklarim öncelikle İngilizce ögretmenligi icin gecerli ama üc asagi bes yukari hepsi ayni.

Formasyon sertifikasini YOK ten onay alan her üniversite (egitim fakültesi olmak kaydi ile) verir. Bir zamanlar Fen-Edebiyat fakülteleri de verebiliyordu, ben okurken biz oyle almistik mesela, ama YOK sonra onlarin izinlerini iptal etti. Belli dersler ve ders saatleri genelde iki sömestr e pay edilir ve ikinci dönemde yine belli bir saat üzerinden staj yapma ve bir staj dosyasi hazirlamak (bazi üniversitelerdeki hocalar ugrasmak istemedigi icin istemeyebiliyor) gerekiyor.
güzel yurdumda genelde parayi bastiran sertifikayi alabildigi icin, ücretini yatirip (2-3 milyar civari) derslere devam etmen sertifikayi alman icin yeterli olabiliyor.

3,5 aylık olanları da var. ama (bildiğim kadarıyla) sadece bir dil öğretmeniysen diğer bir dil öğretmeni olmak için alabiliyorsun. yaz tatilinde Eskişehir Anadolu üniversitesinde veriyorlar, hatta arkadaşım aldı. (böylece Fransızca öğretmeniyken hem fransızca hem ingilizce öğretmeni oldu) Ama şunu da söyleyeyim dötünden kan geldi haftada 40 saat ingilizce.

o değil de esnaf içinde istenen numara ve modelde ayakkabı siparişi alan ufak dükkanlar var, atla deve de olmuyor maliyeti pek. bi bakın isterseniz...

spor veya bot olsaydı neyse de, klasik bulması çok zor 44-45 numara üstü.. nasıl bir şey olduğunu iyi biliyorum, arkadaşa "geçmiş olsun, beterin beteri var" dileklerimi iletiniz..

Ben de 47-48 giyiyorum. İstanbul Çemberlitaş'da Ortaç Kundura çok iyi 47 numara klasik ayakkabı satıyor. 1.5 senedir kullandığım bir ayakkabı var hala taş gibi diyebilirim. Fiyatları biraz tuzludur(1.5-2 sene önce 160 ytl verdiğimi hatırlıyorum ama büyük ayaklılar için para bir sorun olmuyor inanın) ama İstanbul'daki en kaliteli mallardan biridir. Lastik ve kösele olmak üzere 2 çift aldım ikisi de yepyeni duruyor. (Haftanın 5 günü giyiyorum.)

Ankara için tavsiyem en iyi kunduracıları neredeyse oraya gidip sormak. Eğer ellerinde taban varsa maks. 1 hafta içinde ayakkabıyı üretebilmeleri lazım.