en basiti, isim vererek başlayabilirsiniz

vermemeyi tercih ederim su an.

sineye çekmen lazım projenin haklarını hukuksal olarak alsaydın senden izin alarak yapmak zorunda kalırlardı ve paranı alırdın. eğer onlarda farkındaysa bu projenin senden çıktığını sana yapacakları en iyi şey referansları olur.

Bu tur islerde hak hukuk bastan belirlenmemisse sonradan ters dusmenin ego tatmini disinda pek bir faydasi olmaz. Ancak sus pus beklemek de olmaz. Rahatsizligini ve beklentini uygun bir dille projenin tum paydaslarina ac. Bazi alternatifler;

- okulda atolye calismasini duzenleyen hocalarina danis
- projeyi yapacak firmaya konuyu samimiyetle ac, ogrenci oldugunu, senin hak ve hukukunu da gozetmelerini bekledigini acikca soyle.
- belediyedeki ilgili kisileri de devreye sokabilirsin

demek artık hırsızlık bukadar aleni oldu ama yazılı kanıtın yoksa birşey çıkaramazsın adamlar koskoca yayınları bile çalıp yayınlıyorar yine birşey olmuyor şahidin var mı kanıtın var mı yoksa sen bile suçlu çıabilirsin hatta sana bir de ifitira davası açarlar bu işlerde yapmayacağın şeyi ağzını sıkı tutacan bu sana hayat dersi olsun aldığın en pahalı ders

dostum adamlar "akbil" i bu şekilde yaptılar aynen. akbili icat eden çocuk az mahkeme peşinde koşmadı ne elde edebildi koca bir "sıfır". zannediyorum ki tek avantajı otobüslere bedava binebilmek olmuştur.

Simdi, direk pratikten basima geldigi icin sana bilgi vereyim. 5 yil once , ben ve diger bes kisiden olusan grubumun, uyguladigi bir proje hollanda da birinci oldu ve hatta avrupa finallerine gitme hakki kazandik, ve hatta bir iki odul daha aldik(en iyi sosyal urun vs).

Bu proje bir senelik bir okul dersi seklinde basladi, bir urun veya hizmet bulup gelistirim bunu sirket haline getirip satmayi kapsiyordu. Bir muhendislik ogrencisi oldugumuz icin fazla kafaya takmadim, onlarca okuldan degisik branslarda onlarca urun hizmet katiliyordu. ofis vs hizmetleri okuldan olmak uzere bir sirket kurduk, hepimiz bir gorev ustlendik.( urun muduru, finans muduru vs). 1 er cent maas bile aldik. daha sonra urun birden once bolge sonra ulke finallerine cikti. Bir baktik amsterdamda Fortis bankin genel merkezinde abilerin karsisindayiz. Neyse bu urun tasarlanirken herkesin bir hissesi var idi.
Fakat patent hakkini iki kisiye( proje muduru ve urun mudurunun uzerine aldik. sanirim en fazla iki kisi alabilirdu, ve bizde takmadik, bu arada hrpsi hollandali ben turk, neyse kazandik ettik. Bir sene sonra urunu koyduk ortaya ders olarak 8 kredilik dersti zaten gectik , hemde isletme okullarinda filan konferanslara gittik. fakat proje yani ders bitince kurdugumuz sirket fes edildi. sonra o ara aramizda kim devam etmek istiyor bu ise vs diye konustuk tabiki sermaye lazim adam basi en az 10 k. neyse sonucta arada bir surtusme oldu grup icinde, urunun patentini alanlardan birisi, avukata vs gitmis bayagi bir kanunla hasir nesir olduk. sonucta ben pensini biraktim. Ha alinabilirmiydi? evet ama tonla masraf para, Urun su anda tanesi 20 euro dan piyasada. satis ne bilmem fakat eleman okulu birakti vs.


Simdi senin meselen;

urun icin bir patent alindi mi? alinmadiysa sen git direk kendi parcalarini patentlendir. ayrintili teknik cizimleri vs. mesela projede bir cozum mu buldun bir vana diyelim. onun teknik resimleri vs , git hepsini patentle. Bunlari ilk once arastir ve ayrica patent danismanlarina vs sor. yani teknik olarak senin buldunun herseyin patentini al onlar almadan. sonra projenin butununde en fazla hakkin 5 kisi iseniz zaten 5 te bir. onun pesine dus. fakat dedigim gibi tekrar arastir patent prosedurlerini. Yani bu benim diye soyleyince olmuyor. Eger bir vida buldu isen oraya uygun onun teknik resimleri vs herseyinin olmasi lazim. ve daha once replikasinin olmamasi lazim.

eger bunlari ve bulduyun seylerin hemen butun varyasyonlarini patentlendirebilirsen, kimse o projede onlari kullanamaz. fakat bunlari yaparken, once patent konusunda sonuna kadar bilgilen. projenin isminin bile patentliyebilirsin.

eger derse baslarken bizim gibi yapip biriniz gidip uzerine aldi ise, o hak onundur iste o zaman, mahkemede hakkini arayacaksin ki , uzun is maddi beklentine bagli.


Ama sunu unutma, hic ummadigin birseyde hakkin olabilir urunun isminin dizayninda bile.

suradan okumaya basla
www.agahpatent.com

+1

algı yapılarıyla ilgili olduğunu okumuştum..
bence gayet normal.
ben şiiri çok seven birisi olarak
herkesin dünyaya aynı pencereden bakmak zorunda olmadığını düşünüyorum.
herkesin kendini ifade etme şekli
ve dünyayı yorumlama şekli kendine özgüdür...

şiir var, şiir var.

kitaptan okumak var, başka yerlerden okumak var.

Hayır ondan sonra "ıyyy cahil. hiç şiir okumuyor musun" diye yaftalanıyorum. Bilmiyor ki şiir dışındaki şeyleri okumayı sevdiğimi.

senin abartılmıs halin bile olabilirim. okumaktan da dinlemekten de zevk almam bunu bılen lise edebiyat ogretmenim bana okuturdu bi de yuksek sesle! aklıma geldikçe bi tuhaf olurum hala :)

hocam hiç mi yok yahu şöyle severek okuduğun bir şiir ?

yok abi yok. dyg'nin de dediği gibi ne dinlemekten ne de okumaktan zevk alıyorum. böyle hisli hisli okumaya çalışanlar falan çok arabesk geliyor hep kulağıma.

Bende önceden öyleydim...ve o halimle şimdiki şiir merak ve sevgimi ele alınca, birini fazlasıyla sevmediğin için zevk almadığını söyleyebilirim...

edit: yani en azından bende öyle oldu.

evet aynen hisli falan okununca da ilginç geliyor anlamlandıramama bi mala baglama oluyor halbuki ben de diğer yazın türlerini gayet okuyan biriyim.

kendimi bildim bileli nefret ederim. seveni de sevmem, alay ederim. aşağılarım.

"ıyyy cahil. hiç şiir okumuyor musun?" diyen geri zekalılardan uzak duracaksın bir kere. şiir okumamak genel kültür eksikliği değildir. böyle düşündüğü için kişinin kendisi kıttır, bu bir. ikincisi, şiirden zevk almamanda hiçbir problem yok bence. her yazı türü sevilecek, okunacak diye bir kaide yok sonuçta. aç romanını, kısa öykünü ya da artık neyden hoşlanıyorsan, babalar gibi oku. oh mis!

dinlemekten zevk almam,okumak ise seçmecedir. Şiirine göre okurum.

@sukrug

ya tabi öyle demiyorlar. abartarak söyledim ama bazı insanlarda böyle "şiir okumuyor millet hiç. yazık yazık." ifadesi oluyor. kötü hissediyorum kendimi.

ben de senin gibiyim. deli gibi kitap okuyorum ama siiri sevemedim bir turlu. denedim sevmeyi ama olmadi, ben de fazla zorlamadim, romanlara ve denemelere devam ettim.

herkesin kendi zevki ama siir olayi abartiliyor bence. kimisi de butun sanat dallarindan ustun gorur gerci, ama ben goremedim pek bi olayini.

ben sadece biçimsel açıdan (ölçü-uyak vs.) estetik şiirlerden, ve sadece bu yönüyle hoşlanıyorum. çok sözcükle hiçbir şey anlatmayan anlamsız devrik cümleler, hisli ses tonları baygınlık veriyor bana da.

hiiiiç kötü hissetme kendini. istediklerini söyleyebilirler. sığ bir düşünce çünkü. her şey şiir okumak değil ki. evet çok harika yazarların efsanevi şiirleri, eserleri var ama sen sevmiyorsan, iş bitmiştir.

Tabii tek tek söyleyen kişileri bilemem ama inanıyorum ki "Aaa... Şiir okumuyor musun?" diyenlerin büyük kısmının şiirden anladıkları Facebook'taki çakma Can Yücel şiirleridir.

Zaten çoğu insanı şiirden soğutan şey de aslında böyle fonda bir müzik, ağdalı biçimde okunan ağlak manzumeler, Facebook'ta paylaşılan, aslında şiirle ilgisi bile olmayan metinler. Zaten bu şiiri müzikle birlikte okumak Türklerin keşfi falan olsa gerek. Elin gâvuru şiir okuma gecelerinde, hiç de öyle ağdalı, duygusal havalara bürünmeden, fona müzik koymadan çat çat diye okuyor şiirlerini. Benim sinirimi bozanlarsa şiiri sevemediğini söyleyen samimi insanlar değil, şiiri Facebook'ta paylaşılan zımbırtılardan ya da duygusal bir hava vermeye çalışılarak yukarıda birisinin daha dediği gibi anlamsız devrik cümlelerden ibaret sananlar.

Bakın size nasıl şiir okunur göstereyim: vimeo.com (Şiir dediğim, videonun başındaki neyli kısımda okunan değil. Daha sonra 6 45 tayfasından Şenol Erdoğan'ın okuduğu şiiri diyorum) (bkz: howl) Aynı şiirin adıyla bir film de vardır. bu uzun şiirin basılmasıyla müstehcenlik yüzünden bir dava açılmıştır. Bir dinleyin, izleyin bakalım. Belki kafanızdaki şiir imgesinden çok farklıdır.

@sir gawain +1

neden normal olmasın?

herşeyin seveni ve sevmeyeni var.

parayı bile sevmeyen insan var...

aynı ben

son zamanlarda çoğu kişiden duyuyorum bunu, hoşlanmayabilirsin o senin seçimin, bir de şiirine, şairine göre değişir, şiir okumaktan ya da birinin okumasından hoşlanmıyor olabilirsin çünkü gerçekten iyi şiir okuyabilen çok az insan var bence.

ben divan edebiyatı şairlerinin şiirlerini de seviyorum misal, bu tarz şairlerin hayatlarını araştırmaktan da zevk alıyorum, bu kişiden kişiye değişen bir şey ama bence en bilinenlerinden gireyim, bir nazım, bir orhan veli, cemal süreya ,bir shakespeare vs.. (daha yazmaya kalksak çok uzar bu liste) şiirlerinden zevk almamak, hiçbir şey hissetmemek eksikliktir.

Baştan belirteyim, kadınım, şiirden de hiç hazzetmem. Çok da kitap okurum aynı sizin gibi ama şiir sevmiyorum. Herkes her şeyi sevmek zorunda değil, gayet normalsiniz.

Edit: Şiirden bir şey hissetmemek de eksiklik değildir, sizin algınıza hitap etmiyor olabilir. Başka bir şey o şiirin hissettirmesi gereken şeyi haydi haydi hissettirebilir.

Ama tutup Shakespeare'in eserlerine falan "Kötü" diye bok atmak bildiğin eşekliktir, zırtapozluktur o ayrı. Yapılan işi taktir etmekle, o işin size hitap etmesi başka başka şeyler. Ben de aynı hazzı quantum teorisi okumaktan alıyorum belki, ya da kozmoloji, o mükemmelliği göremeyen insana da "Bunu anlamamak eksiklik" demek gibi bir hakkım yok, o da şiirden anlıyordur mesela.

Not olarak; şiirden kasıt olarak ben romantik şiirleri falan aldım ama Dante'nin Inferno'su falan da şiir yani, onu gayet bayıla bayıla okudum. Ama işte günümüzde şiirden kasıt pek onlar değil.

Böyle gözlerini kısıp ufuklara bakan adam havasını yaratmaya çalışan şiirleri sevmiyorum evet.

Normallik gorece bir kavram. Fakat genellikle, bu tur cumleler kuranlar bir cumle sonra kendilerini bir cumle sonra tekzip ediyorlar. Bu tur insanlar, malesef kendini ifade etmenin bir formunu iskalayan insanlar.

Soyle aciklayayim basit bir ornekle. siirden hoslanmiyorum dedik. fakat ikinci cumlemiz , cem karaca severim oldu. Dolayisiyla, O`nun ya da daha sonra coverlayanlarin(burada yas da onemli) Sende herkes gibisin adli , nazim hikmetin ergen akli ile yazdigi bir siirin muzik ile yorumlanmis halini sevmiyor olmak gerekir. Eger boyle bir ikilem yasamiyorsan yani , sokarim cem karacanin sarkilarinin %80 ine diyorsan, tutarlidir yaptigin, Yoksa malesef, siglik vardir.

Bunu zilyon tane ornekle cogaltabiliriz. mesela sezen aksu, kendine ait siir kitabi var , eksik siir diye, hit olan bir cok sarkisi orada siir formunda, cunku kadin siir yazmiz, sonra o ya da baska biri muzikal yetenegi ile onu notalandirmis. Yasar da oyle, Eline gitari alip,kafadan yazmiyorlar. Yada ne bileyim. o nirvana bile something in the way adli turkusunu siir formunda yazip sonra muzik ile birlestirmis adam.

Ha yokmu eline sazi alip, hep yazip hep soyleyen adamlar. Var Bizim edebiyatimizda asik deniyor, ki onlarindan bir cok sozu yine once yazilmis sonra baglama ile bulusturulmustur.


Sen bu tutarsizligi yasamiyor ve hayir benim icin muzik, sadece Klasik muzik diyorsan , ya da hayir ben sadece tecno dinlerim yada ne bileyim kill em all denmesi beni ifade ediyor diyorsan. Sorun yok.

Unutma , rap gibi cok extrem bir muzik formu dahi, iyi bir sair degilse rapci yine kotu oluyor. Ha diyorsan ben candy shopcuyum, o zaman celiski yok yine. ama eminem dahi Cleanin out my closet ile aslinda bir siir okuyor.( bak dikkat et burada siir kavramini o kadar genis tutuyorum ki; oha aruzdan baska vezinde yalinana siir demem deyip , seni iyice itmeyeyim)

Bu nedenle, bu nedenle siirden hoslanmamak buyuk bir lokma yutmak icin,

Ama sunu dersen ( yani hali hazirda soyledigim celiskiye sahipsen) Ya ben seneze cem karacaya laf mi ettim. Benim bahsettigim siir daha bestelenmemis olanlar. :) o zaman Ben tembelim ya da misralarla cizilen bir resmi yorumlayacak tecrubeye sahip degilim sorun mu ? diye sorman gerekiyor.

Cevabim ise; hayir degil, ama yapan yada yapabilen, daha bir makbuldur gozumde olur.

Lutfen bu celiskiye dusme, Cunku sabahattin ali sinopta hucresinde, flarmoni orketrasiyla yatmadi. Aldirma gonul der iken, bestesi nasil olur ben olduktan sonra diye dusunmedi. O yazdi. Allahin verdigi yetenekle, o rada notlar sakladi. birisi geldi. o notalari buldu. sarki yapti. Belki 100 yil sonra baska birisi gelip daha baska seyler bulacak.

Unutma ki, 600 yil evvel kacacaoglan , olunce sevemezzem seni derken, gitar cordlari yoktu. onun nasil soyledigini bile bilmiyoruz. Belki hic bir zaman baglama ile bile soylemedi.

umarim olmustur.

@pie

uzun süredir müzik ile ilgilenen bir insanım ve sözlere dikkat ederek şarkı dinlediğim çok nadir olmuştur. yani dediğin gibi genellikle "sokarım onun yazdığı sözlere" deyip geçiyorum. bana bir şey ifade eden müzik olmuştur hep. o yüzden müzikal ağırlığı fazla olan şeyler dinlerim hep.

o zaman dedigim gibi problem yok. lakin su handikap hep olacak. Sadece ensturmental dinlemedigin surece.

bir cok sarki; o yazilan sozlerin icindeki gizlenmis notalari bularak yapiliyor. yada en azindan benim ifade seklim o. yani hotel california nin ara melodisi o sozler olmadan birsey ifade etmeyebilirdi. yada hic cikmayabilirdi. tabiki klasik muzik vs farkli. bu ikilemi astigin surece problem yok.

bir film muziginde bile yine bir konu oluyor. filmin hissetirdigini muzisyen yorumluyor, direk siir yok ame bir metin senaryo ve gorsel materyal var. hatta bazen golgesizler gibi film muzigi , filmin onune gecebiliyor.

şunu da ekleyeyim facebook ergenleri hakkında bir bok bilmeden paylaşıyor diye nazım hikmetin yazdığı herhangi bir şiire " ergen aklıyla yazılmış " demek yanlış olur, sizin de o ergenlerden bir farkınız kalmaz.

söylemeden edemeyeceğim pie. acayip saçmalamışsın. genel olarak yazdıklarının hepsiyle de.

şiir dinlemekten nefret ederim, dinlemem kesinlikle, kaçarım duyarsam. ama şiir okumayı da bi o kadar çok severim ben mesela. zevk meselesi, normaldir.

@ nedensizce.

Tesbihte kusur osmaz. O siirin nazim hikmetin gayet yasca gencken yazildigini dolayisiyla ergenlik caginda oldugunu, buna ragmen yine de ifade ettigi butunun, bir cok ayni yastaki insandan daha ilerde oldugunu vurgulamak istedim. bu nazimi elestirmek icin degildi.onu ayriyetten yaparim baska bir konuda.

-Populer olmanin en kolay oldugu dal yani muzikte bile bir cok kalici seyin, genelde iyi siirler uzerine yazilmis oldugunu vurgulamanin nesi sacmalik?

Siirden hoslanmadigini soyleyen birinin, bu konuda da bir diyecegi olmasi gerektigini istemek.

Ben iyi melodi , iyi sozsuz olmaz demedim ki, iyi sozlerin bircogunun iyi melodiler uretilmesine vesile oldugunu ve o uretim surecinde bagimsiz dusunulemeyecegini, cunku genelikle melodinin o siirin dizeleri arasinda sakli oldugunu soyledim. Ve bunu ornekledim kalici ve her koseden ornekler ile.

eger varsa karsi bir savin, yazarsan aa hic boyle bakmamistim derim. fakat yoksa , soyledigin pek birsey ifade etmedi. cunku leonard cohen bana hic oyle once hissetirmiyor!

Enstrümantal iyidir

www.youtube.com

jeofizik biliminin rezerv tayini yontemleri diye bir yontemler butunu var.Bunlarin bir ve ya birkaci bir arada kullanilarak rezerv tayini kestirimi yapiliyor.

Mesela, jeoelektrik yontem ile , tabakala sinirlari tespitedilebiliyor. haliyle, bu tespit etilen tabaka sinirlarinin olculeri ile hacim vs heseplaniyor.egimi vs da heseplanabiliyor. Bilmem kac milyon ton denilebiliyor.( nasil mi ? iste yuksek matematigin sirri buralarda )
Ayni sekilde. Yer radari diye bir yontem ile ozellikle mermer vs gibi dogal taslarin tabaka boyunu vs rahatlikla heseplayabiliriz.

Ayni sekilde diger jeofizik yontemlerin kombinasyonu da rezerve gore kullanilabilir. mesela,maynetik ozellikleri bir madenin , mannyetik yontemlerle tespitine ve dolayisiyla rezerv tayini icin bu yonteminde kullanilmasini gerektirir.

Kabaca, jeofizik yontemler ile heseplanir.

petrol ve doğal gaz rezervleri genelde hidrokarbon araştırmalarıyla hesaplanıyor. yeryüzüne sızan hidrokarbon ve türevlerini jeokimyasal araştırmalarla tespit edip ona göre toplam rezervin ne kadar olduğunu tahmin etme yöntemlerine geçiyorlar.

wikipedia makalesinde şurda bahsedilmiş mesela:
en.wikipedia.org

madenler genelde farklı tür araştırmaların kombinasyonuyla araştırılıyor. bunlar sismik, manyetik, yerçekimsel araştırmalar vs.

mesela yüzeyden elektromanyetik sensörlerle araştırma yapılarak yüzey altındaki maddelerin elektrik direncine bakılıyor. mesela kömür metal olmadığı için ve iyi bir iletken olmadığı için düşük direnç gösteriyor ve ona göre başka araştırmalara da geçebiliyorlar.

ben de 3 sene once MVV almistim ama oturum formu diye bisey istediklerini hatirlamiyorum. evraklari verdikten sonra pasaportumu vize ile birlikte eve gondermislerdi.
evraklarini verdin, daha sonra senden baska bir form daha mi istediler?

onu konsolosluga gidince orada kapida verecekler orada dolduracaksin. o nedenle diger belgeleri hazirlayip gidersen, formu orada halledersin. Oturum formu denilen olan, bildigin vize istek formu.

@Pie: Çok teşekkür ederim, biraz erken gidip kapıda dolduracağım o zaman.

@lamartin: Benim adıma gideceğim okul Hollanda Göç Ofisine başvurdu, ben belgelerimi okula gönderdim burada konsolosluğa gitmedim. Şimdi ilk defa gideceğim vizeyi bastırmak için böyle bi' form istediler bakalım girişte hallederim herhalde... (Herhalde yeni bi sisteme geçmişler ama çok saçma olmuş 1 ay bekledim vizeyi).

akar kokar bi sey tasimadikca bi sey olmaz.

muhtemelen akmaz kokmaz, karton kutulari var cunku. cok tesekkur ederim.

Ben de free shoptan aldığım çikolatayı el bagajımda sokmuştum içeriye, bi şey demiyolar.

free shoptan ne alirsan al sokabiliyorsun zaten:)

neden yasak olsun? freeshoptan filanda almana gerek yok. freeshoptakilerin tek olayi, paketleme kurallarina uygun olmasi, eger disarda oyle birsey bulursan, alirsin iceri, ayrriyetten, eger uzun ucacaksan, evde ekmek arasi hazirlayabilirsin ,porsiyonlar halinde.ya da ne bileyim elma armut. ha bir iki saatlik ucussa, gerek yok ayri.

Turkce mi olacak dili ? yoksa hollandaca mi?

sözlükte 1500'lü yıllarda ingiltere, diye bir başlık vardı sanırım, ya da buna yakın bir şeydi, birkaç saat önce açıldı. oradan görmüş olabilirsiniz belki de, orada açıklıyor bu deyimi. aile bireyleri sırayla aynı fıçıda yıkanırmış, en son da bebekleri yıkarlarmış. suyla birlikte bebeği de atmayın, diye ingilizler'in meşhur espri anlayışının getirdiği bir deyim olsa gerek. bir işi yaparken dikkat edin anlamında bir deyim olsa gerek.

kötü olandan uzaklaşacağım derken mütemmim cüzü olan kıymetli şeyden de olmayalım demektir. Alman kökenli bir deyim.

Örnek vereyim: (Sık sık rahatsızlandığı için bademciklerini aldırmayı düşünen bir arkadaşa söylendiğini varsayalım)
- Bademciklerini aldırıyorsun ama vücudun bağışıklığında bademcikler çok büyük ve pek de bilinmeyen bir öneme sahip. Dolayısıyla dont throw the baby out with the bath water

dimyat`a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak degimi ne ifade ediyorsa, onu ifade etmektedir.

Evet normalde sadece kimlik yeterli ancak hava yoluna gore degisebiliyor bunlar diye biliyorum o yuzden ucmadan once kontrol etmekte fayda var illa pasaport istiyorlar mi kimlik dogrulamak icin.

bunun bir standardının olması gerekmiyor mu?
peki, yanımızda pasaport da var diyelim. kimlik doğrulamak için pasaporta sadece bakarlar mı yoksa damga da basılır mı?
(bence AB sınırları dahilinde olduğundan dolayı pasaport istense bile damga basılması saçma)

damga basılmıyor, ama pasaportta soruyolar sanırım.

hayir gerek yok. o ulkerlere ve arkasinda yazilan digerlerine onla girebilirsin. Bu soyledigim. 15 ana AB ulkesi icin gecerli. bu yeni giren, Polonya , romanya turu ulkeler icin , kisitlamalar var - ve / ve ya olabilir. bir de, kara yoluyla gececeksen, mesele bulgaristan vs, rusvet cok fazla, bir bahane uydurabilirler, resmi olmayan yollar ile.

pasaport a gerek yok. düzgün bi AB ülkesiysen kimlik yetiyor. hatta digerleri içinde yetiyor ama genelde pek iplemiyolar romanyaymış bulgaristanmış gibi ülkeleri. AB içi uçuşlarda boarding pass+kimliğini göster uçağa binerken yeter. check in de de sadece isim soyisminin yazılı oldugu resmi bi belge dahi yeter.

"en.wikipedia.org(film)"

tırnak içindeki kısmı kopyalayıp yapıştırın.

Merhaba, Japon ve ya kore filmi degildi o. Sean pennin bir kisa filmi ve kisa film tarihinin en iyilerinden birisi.uzakdogudan bir filmden esinlenme filan oldugunu sanmiyorum. yada ben bilmiyorum. 11-9-01 isimli kisa film denemelerinin bir parcasi. film 2002 yilinda yapilmis. eger dedigin gibi bir film varsa ve bundan yeni ise bundan asirma olabilir. ya da esinlenme. bir bak istersen www.youtube.com

saam gaang - going home'dur dediginiz film. bulunmasi biraz zor. saam gaang 2002 diye aratirsaniz karsiniza cikar.

three, bende var o film. tanıdım hemen.

lejant , satine cok teşekkürler, adı "going home" du evet. film "three extremes" de değil "three" isimli toplamadaymış.

www.sogoodreviews.com

sharon and hope şimdi gördüm mesajını, teşekkürler, bende de varmış, aradım buldum :)