amerika'nın genel bir özetini yapmışsın hocam. yazdıklarından cımbızla çektiklerimi sıralıyorum:
- yalnizlik (akademisyenlikle ilgisi yok)
- saat farki (akademisyenlikle ilgisi yok)
- cok fazla cinli var onlar hep kendi aralarindalar (akademisyenlikle ilgisi yok, çinli heryerde çok, hepsi it gibi birbirini destekler. nüfusları, senin ülkenin nüfusunun 20 katı. üstelik senden çok daha çalışkanlar. üstelik senin vatandaşların gibi birbirlerinin kuyusunu kazmıyor, birbirlerine çelme takmıyor, aksine birbirlerine deli gibi destek oluyorlar. dolayısıyla, amerika'ya gelmiş bir türk, karşısında 20 değil, 30 çinli görebilir for a given situation, 20 de hintli görür tabii.)
- evde yalniz kaliyorum, skype da yapmasam 5 gun insan yuzu gormeden geciyor. (akademisyenlikle ilgisi yok)
- ayda yilda bir de olsa dostlarimlaydim. (amerika'da dost diye bişey bulamazsın. akademisyenlikle bi ilgisi yok bunun).
- surekli calisma ve yalnizlik hali zaten (bu da amerika'nın getirisi ya da götürüsü. akademisyenlikle bi ilgisi yok)
- burs anca kiraya yemege yetiyo. (reel sektörde çalıştığında, karnın biraz daha iyi doyar, elin biraz daha bollaşır).
- surekli ayni rutin, (akademisyenlikle hiçbir ilgisi yok)
dolayısıyla, seni yoran ve üzen şeyler, amerika'nın genel özellikleri. akademisyen olmasan da, bunlar olacak zaten. bunlara dayanamayanlar, 2. sene sonunda türkiye'ye geri dönerler. biraz daha dayanıklılarsa, 7. senede kayış yarar.
surekli gecen gunduzun olmadan researchu dusunme fikri beni yordu. (bunu değiştirebilirsin bak! kendini eğitebilirsin bu konuda. kapıdan çıktığın andan itibaren, research'ü unutacaksın.)
bide job marketin giderek daha rekabetci olmasi da etken oldu, yan masamdaki arkadas son sinif ve simdiden 2 makalesi olmasina ragmen iyi gitmiyor diyor. cok az pozisyon var ve cok fazla iyi aday var.
(sen 2008 - 2011 arasındaki krizde, özellikle de 2009 yılında abd'de olmadığına dua et. rekabetin tillahı asıl o zaman vardı. şimdi ekonomi tırmanışta which is very good for us!)
surekli hirs ve rekabet ortamini istemedigim icin biraz da akademiye yonelmistim. (hırs ve rekabeti, akademiden, hele amerika'daki akademiden soyutlayabileceğini pek sanmıyorum. burası kurtlar sofrası. dünyanın en iyileri buraya geliyor ve burda kapışıyolar.)
ama burada da fazlasiyla durum boyleymis. sanirim hic bir yerde isimi iyi yapayim, maasimi alayim yastiga kafami rahat koyayim yok. surekli bitmeyen rekabet hayat. (amerika'da, kebap yapmak, keyif yapmak, kaytarmak, arazi olmak, başkasının sırtında asalak olarak yaşamak gibi kavramlar yok. ak göt kara göt burada belli olur. güvenilecek bi götü olmayan da silinir gider zaten).
bu verdiğim bilgiler ışığında, sana göre olmayan şeyin akademi mi, yoksa amerika mı olup olmadığını yeniden düşün.
8 ay, karar vermek için çok kısa bir süre. ikinci senenin sonunda, amerika'da mutlu olup olamayacağını anlamış olman gerekir. öğrenmeyi, öğretmeyi ve it gibi çalışmayı sevmiyosan, amerika zor gelir. yalnızlığa tahammül edemiyosan, gene çok zor gelir.
0