almanyada tipico ( iddaa bayileri ) bayileri vardı. bütün maçları yayınlıyorlardı. Öyle bir yer bulursan gidip yalandan bir kupon yapar ve maçı izlersin. ayrıca internetten de maç izleniyor diye duydum, öyle diyorlar =)

eyvallah, sagolasiniz..

metro turizm'i arayın,filo olarak en sağlamı onlar.yetkili kişiler size yardım ederler.

Hocam Metro, Ulusoy gibi sirketler tahminimce yüksek fiyat ceker..zaten ucuza gelsin diye kendimiz kiralamak istiyoruz, yoksa kisi basi 100 lira verir, atlar giderdik otobüse:)

Altur, Akmercan Turizm vb. firmaları arayın. Biz firma olarak bunlarla çalışıyoruz. Arayıp fiyat sorun.

hocam bi bayburtlu teyze bul, rica et yapsin sana, ögrenciyim sevaptir falan dersin, garanti yapar:)

kayseri ketesi mi? anneme yaptırim öyleyse.

yurtdışında ne yaptınız? eğitim, iş vs. ise konsolosluğa gidin gerekli belgeleri götürün. konsolosuk ile konuşmadan gelirseniz havaalanında asker direk alır sizi.

en doğru bilgiyi oradaki konsolosluk verecektir.

Ögrenciyim burada. tüm belgelerimle gidicem zaten konsolosluga ama islemler acaba yetisir mi ki 15 güne? ya da bana konsolosluktan bi belge mi verirler; salin bu adami diye:)

valla direk olarak bilmiyorum ama bir tanıdığın arkadaşı aynı durumdaydı, belgeleri kısa sürede halledip geldi. buradan da yardımcı olanlar çıkar.

15 güne yetişmez ancak konsolslukta eğitim ateşesi sana bir belge düzenleyebilir böyle bir şey vardı çok iyi hatırlıyorum çünkü sorun yaşayan arkadaşlarım olmuştu.

bir de 2009 başına kadar tecil olmuyor, senin tecil 31 ekim 08 de bitmiş 21 şubat 09 a kadar yoklama kaçağı sonra bakaya olmuşsundur,

muhtemelen havaalanında gbt ye baktıklarında yakalanırım diye korkuyorsun, korkma bir şey olmaz, www.hukuki.net son sayfaları oku, bakaya olup memlekete giren ve çıkan var.

Evet hocam benim ki tam olarak 31/12/2008 e kadar uzatilmis. sevk tarihim ocak 2009.

evet ya ondan korkuyorum, bizi iceri almasinlar sonra hocam, kac aydir tatil planlari yapiyorum:)

hayir adamlara ne diyecegim onu bilmyorum yani? aradan 7 ay gecmis demez mi ki "olum sen salak misin? insan bakmaz mi belgesine ne zamana kadar gecerli diye?" valla salagim derim heralde böyle bi durumda.

benim de benzer birsey olmustu. vatandasliktan cikarilma belgesi imzalattilar konsoloslukta. (bkz: #12579636) ekim sonu idi, aralik ortasinda tr'ye giris yapmam gerekiyordu, 1.5 ayda islemler hallolmus, askerlik sorunu cozulmustu, giriste sorun yasamadim. ancak babam direk gidip askerlik subesinden islemleri takip etmisti, bilemem faydasi olmus muydu o zaman.

ayrica bana konsolosluktan soylenen biz buradan girdigimizde sistemde direk guncellenir, sinir kapisindaki polisler de bu sistem uzerinden kontrol ediyorlar askerlik durumunu demisti. bilemiyorum turkiye teknolojiyi o kadar efektif kullanmaya ne zaman basladi ama iste oyle demislerdi.

sineklik yok malesef. ev de 7. kat ama azmedip girmişler bi şekilde. tek tek yakalasam mı acaba. pek kaçmıyorlarmış aslında yaklaşınca :)

biraz acımasızca ama elektrik süpürgesiyle yakala hepsini.

ışığa tapma durumları varsa odadaki tüm ışıkları kapat ve bir masa lambasını duvara doğru yak. Hayvanları bulman daha kolay olur :)

ışıkları kapattığınız zaman monitörde bitiyörler hemen. dilinizle bile yakalarsınız. :D

allah belalarini versin bunlarin, bende de var... sivrisineklerle bir olup uykumu mahvediyorlar.. gazeteyi rulo yapip giris bunlara hocam, soykirimi hakediyor bunlar..

alakasız olacak ama bir keresinde bizim evde sayıları birden çoğalmıştı. yaptığım arazi taraması sonucu mutfakta bir torba bozuk soğan olduğunu keşfettim. kımıl kımıldılar. hani bir kolaçan edin derim.

Şehir Ankara mı?

Bunlardan genelde balkonların tavanlarında olurdu. Genelde bir kere bir yere kondular mı uzun süre kımıldamıyolar.. Annem süpürgeyle vura vura düşürür sonra da böcek ilacı sıkardı her yere ama bilemedim.

bu sabah kerataların hepsini yerde ölü olarak buldum. yine de tekrar ürerlerse şeltoks/raid ile girişmeyi düşünüyorum. insan kımıl kımıl oluyo sineklerin arasında.

şehir istanbul bu arada.

bunlar mutfağı havasız ve pis bir şekilde bıraktığımızda basıyolardı bizde. artık çöp tutmuyoruz, daha çok temizliyoruz, ve artık yemek de bırakmıyoruz ve bunları da görmüyoruz.
belki ondandır.

kimse okumuyor o dergiyi, kombine sahiplerine zorla gönderiyorlar, bende bi ara 30 tane birikmişti taşınırken attım..
yani mümkün emin olun..

o dergiyi çok insan okuyor emin olun. şu an en iyi kulüp dergisidir galatasaray dergi. en doyurucu içerik kendisindedir. bir galatasaraylı 1 ay boyunca büyük keyifle okur. eüer sipariş verdiysen emin ol pişman olmayacaksın geldiğinde.

eski sayı olduğu için o fiyat. benim kombinem olduğu için her ay geliyor dergim ama kombine almadığım sezonlar her ay almaya özen gösteriyrum çünkü roportajlar tarihten sayfalar falan çok iyi..
kargoya gelince.. eğer ödeme yapılırken belirtilmediyse heralde almazlar kargo parası.. onu bilemedim..

baya insan okuyor o dergiyi. okumasalar batardı zati.

kimse okumuyor diyen halt etmiş, şuan en çok okunan klüp dergisidir o.

benim de bildiğim türkiye'de en çok okunan spor dergisi olduğu. istanbul'da olduğum zamanlarda almaya çalışıyordum yani dergiyi az çok tanıyorum. ancak bu fiyata verilmesi gerçekten çok şaşırttı beni. bakalım, eğer dedikleri gibiyse, bütün sayılarını alacağım.

Kargo ücreti ile ilgili bir bilgi yazılmadığı için maalwesef ücreti siz ödeyeceksiniz. Kendileri ödeyecek olsalardı bunu mutlaka belirtirlerdi.
------------
bir diğer husus: önemli olan derginin çok veya az okunması değil çok veya az basılmasıyla ilgilidir. Gazete bayilerinden iade gelen dergiler kağıt hurdası olarak değerlendirlmek yerine bu $ekilde indirimle satılmaya çalı$ılmaktadır.

örnek verecek olursam: 12 sayı dergi mesela 3 kilo gelsin. kağıtçılarda hurda kağıdın kilosunu 25 kuruşa almış olsun. o zaman 12 sayı derginin kulübe getirisi 75 kuruş olur.

ama 12 sayı derginin indirimli kampanya satış fiyatı 20 lira olursa kulüp kat be kat para kazanır. bu indirimli satış kampanyası sonunda zaten artan dergilerin gideceği yer yine kağıtçı olacaktır. (Arşiv ve eksik sayılarını tamamlayacak kişiler için bir miktar bırakılır tabii ki. Racon budur.)
Depolama maliyeti denen bir olay var en nihayetinde.

Anladım hocam, Çok teşekkürler, sağolasın..

1- bilim kurgu sevmeniz ya da sevmemeniz önemli değil hemen izleyin. 4-5-6-1-2-3 şeklinde izlemeniz tavsiyedir.

2- aslı şudur 78-79 senelerinde 1 sezon çekilmiş. sonra 2003'te tekrar çekilmeye başlandı. kaldığı yerden değil fakat. o yüzden 2003 versiyonuna direk başlayabilirsiniz. 4 sezonda bitti diye hatırlıyorum. ek buradan başlıyor. tam hikayeyi öğrendim. dizi bitmiş yazın filmi çıkacakmış. ve biten bsg nin paralelinde caprica isimli dizi başlamış. hoşunuza giderse devam edersiniz=) caprica'nın sadece pilot bölümü yayınlanmış..

peki neden 4 5 6 1 2 3 şeklinde

star wars sorusu soru hatalı. linç edilirsin. :P
4,5,6,1,2,3 filmlerin çekim sırası. ayrıca hikayede o şekilde gidiyor. yani önce en son olanları anlatıyor. biz de merak ediyoruz önceden ne olmuştu da bunlara sebep verdi şeklinde. zaten çok farklı zaman dilimlerini anlatıyor. sonra 1,2,3 ü izliyoruz. kesmiyor, her film tekrar tekrar izliyoruz. ilk defa star wars'u seri halinde izleyecek olmanın keyfini sür. :)

ilk once 3leme olarak tasarlanmıştı seri. sonra geçmişteki olayları anlatan 4 5 6 cekildi.

4-5-6 izle sonra içinde uyanan merak sayesinde anlarsın zaten neden bu sırada izlemen gerektiğini=)

2- Battlestar izleyin tabi. Miniseri, dizi, webisode, tekrar dizi, film, dizi, webisode, dizi, film şeklinde ilerliyor bu. şurdan takip edin, pasparlak olsun kafanız.

en.wikipedia.org(Re-imagined_series)_episodes

linki kopyala pastala. olmadı pek.

2- kesinlikle seyredilmesi gerekir. ben oyle sci-fi manyagı bir adam değilim. hatta bsg dısında dogru durust izlediğimde soylnemez. ama bsg farklı. yayınlanan cogu diziyi indirip izliyorum ve bsg bugune kadar seyrettiklerim içinde en güzeliydi.lost'a da 5 basar ahanda buraya yazıyorum. senaryosu,felsefi yaklaşımları,aksiyonu herşeyiyle mukemmel bir dizi. hangi sıralama ile izlenmesi gerektiği ise buradaki duyurulardan birinde verilmişti.aratırsan bulursun heralde.

ben de araya soru sıkıştırıyım.
1 The Phantom Menace (1999)
2 Attack of the Clones (2002)
3 Revenge of the Sith (2005)
4 A New Hope (1977)
5 The Empire Strikes Back (1980)
6 Return of the Jedi (1983)
şeklinde mi izlemek gerek?

@hardal
A New Hope (1977)
The Empire Strikes Back (1980)
Return of the Jedi (1983)
The Phantom Menace (1999)
Attack of the Clones (2002)
Revenge of the Sith (2005)
bu sırayla izlenilmeli.
bu şekilde ancak bir anlamı olur.
@batarmur
battlestar'ı kesinlikle izle.

ben clones'İn dediği şekilde izliyorum, yani o sıralamayı tavsiye ederim. şu anda "The Phantom Menace"ı izlicem. hatta durun çıkıp, izlemeye başlayayım.

Biz sokaktakileri besliyoruz, bizim evden çıkış saatimizi biliyorlar valla. O saatte kapının önündeler.

hani sürüler için düşünüldüğünde çoban ya da sahipleri onları yönlendiriyor ama bu kedi köpekte farklı gibi geliyor bana.. ineği bıraksak aynı saatte gelir mi? geri bile gelmez sanki..

inekler sabah otlanmaya kendileri gidip, dönüş saatlerinde de kendileri dönebilirler. sürü hayvanları bu konuya son derece hakimdir, çoban daha çok onların başıma bişey gelmesin diye ordadır. çoban kaybolur da o inek kaybolmaz. hayvanların zaman algısı tam olarak günün başında planlamak gibi çalışmıyor bence. yani eve dönüş saatime şu kadar var gibi bi bilince sahip değildir ama dönüş saati yaklaşınca bunu hisseder. Yani ne yapmaları gerektiğini planlamasalar da, vakti geldiğinde hissettikleri için biliyorlar. zaten bizim genelde fark etmediğimiz pek çok çevresel etkene karşı hassaslar, saatlerin ilerlediğini, günün hangi yarısında olunduğunu çevreden çok rahat okuyorlar.

genelde şartlanma mantığı ile hareket ederler. şartlanmaları bir süre sonra alışkanlık haline gelir.

bizim köy evinde, sobanın içine sincap türü bir hayvan yuva yapmıştı, sobanın içinde zifiri karanlıkta, gündüz sessiz sedasız uyuyordu, güneş batar batmaz, alacakaranlıkta ise dışarı çıkıyordu. sen sobanın içinde dış dünyadan bir haber hayvan, nasıl anlıyorsun akşam olduğunu da, hep aynı saate dışarı çıkıyorsun diye bende çok düşünuyorum.

hayvanları bu kadar hakir görmeye gerek yok.. :)

şartlı refleks gibi basit metodların yanı sıra daha bilişsel şeyleri de (kapı kolu açmak gibi) deneyim yoluyla öğrenebiliyor hayvanlar. zaten bu metodlar bizler için de geçerli. bazı sezgileri ise bizden daha kuvvetli. uzak noktalara bırakılan kedi, köpek gibi hayvanların yuvasını bulabildiği bilinir. bizim sezgilerimiz modern zamana yenik düşmüş durumda. yön duygusu, günün hangi saatinde olduğunu söyleyebilme vs.

neyse; yalnız değiliz yani..

yemek yemekten başka işleri yoktur. sen hiç sokakta öyle boş boş gezip duran, parkta gidip denizi seyreden bi kedi veya köpek gördün mü? yemek ararlar, bulunca yiyip sindirmek için uygun bi yer bulup dinlenirler, sonra tekrar aynı döngü devam eder. yani öyle şunu yapayım bunu yapayım diye bişey yok, içgüdüsel olarak yapıyorlar tabi bunuda. yani tüm hayvanların tek amacı var yemek :D

kapımın önüne bir kangal geldi 2 ay kadar önce.. sahiplendirdik.. 2-3 km uzaklıktaki biyere akşam vakti araçla götürdük.. çevreyi görmemesi için de gözlerini -onu seviyormuşuz gibi- kapattık ancak 15 gün sonra kapıyı açtığımda yine karşımdaydı.. :) sonra tekrar verdik, yine geldi.. şimdi buralarda..

@mtrsyk; benimkiler hergün aynı saatte camdan dışarıyı izliyorlar ?? :) yok aynı saatte değil ama izliyorlar işte..

@maxpainn senin kediler muhtemelen kuşları izliyordur, olsa da yesek diye :)

benim kedimin günü son derece belli planlalı. mesela şu anda kucağımda uyuma, kucağım müsait değilse salonda kanepenin minderi üstünde uyuma saati.

ayrıca çok zeki hayvan bir şey istediği zaman (konserve ödül maması dolabını aç diye göstermesi filan) takır takır anlatıyor derdini.

benimkiler de beni sinirlendirdikleri zaman elime kumandayı falan alıyorum, atıcakmış gibi yapıyorum atamıcagımı bildikleri icin artizlik yapıyor.. kaçmıyolar.. bakışlarından belli dalga geçtikleri.. ineklerde böyle olmaz mesela.. neden inekle kediyi kıyaslıyorum sürekli bilmiyorum ama.. :)

bizim köyde inekler akşam otlaklardan dönünce kendi başlarına her zamanki yerlerine giriyorlardı. acayip şaşırıp gülerdim bu duruma. yani koskoca hayvan hani aklı yok falan diyoruz, şaşırıp yan tarafa falan sapmıyor, kendi bölgesine gidiyor. köydeki o kadar evin, ahırın arasından kendine ait olanı buluyor, bunla da yetinmeyip mekanını ezberliyor.

Benimde rahmetli tavşsanım öyleydi
Bahçeye bırakırdım komşu bahcelerde gezerdi hava kararmadan önce bahcede duran kafesine yerlesırdı kendiliginden
kapısı acık oldugu halde sabaha kadar cıkmazdı
cok akıllıydı herzaman büyük tuvaletini kafesin sag kösesine kücügünü ise sol köşesine yapardı titizdi

Önce gözlemine istinaden cevap veriyorum.

Evet, hayvanlarda oldukça üst düzeyde bir zaman algısı ve biyolojik saat hükmü mevcuttur. Aksi bir durum olmadığı sürece, bir hayvan mutlaka günlük bir işleyişe sahiptir ve ona göre hareket eder. Bunu kimi zaman şartlanma yoluyla, kimi zaman alışkanlıklarla elde eder.

Dışarı çıkmalarından bahsetmişsin. Aynı şey yeme-içme-uyuma gibi konularda da geçerlidir. Örneğin bizim kedimiz de hep aynı saatte kapıları tırmalayarak yiyecek ister. Arkadaşların belirttiği gibi, evcil hayvanlarda, çiftlik hayvanlarında zaman kavramı oldukça net ve istikrarlıdır.

Zamanla ilgili vereceğim başka bir örnek de göç eden hayvanlarla ilgilidir. Onların da inanılmaz bir plan ve program kabiliyeti vardır. Ne zaman, nereye göç edeceklerini çok iyi bilirler. Bütün göçmen kuşlar, öküz başlı yaban antilopları, zebralar ve benzeri hayvanlar, balıklar... Hemen hepsi, ilk göçlerinden itibaren planları beynine yazar ve ona göre hareket eder.

İkinci soruna gelirsek, hayvanlar sanıldığından çok daha zekidir ve algı düzeyleri yüksektir. İnsan kibirli bir canlı olduğu ve kendinden başka hiçbir türün zeki olmadığını düşündüğü için genelde bu konulara dikkat etmez. Ama kediler ve köpeklerden başlayarak, evcil kabul ettiğimiz atlar, inekler, koyunlar, keçiler, kanatlılar ve hatta domuzların hepsinde belirgin bir zeka düzeyi mevcuttur. Ağrıyan bölgesini "bilinçli olarak" gösteren ineklere, sahibi ile beraber gözyaşı döken köpeklere bizzat şahit olmuşluğum vardır. Kedimiz balkona çıkmak isteyip de ilk defa kilitli olduğunu farkedince, tamamen kendi zekasıyla pencere telini parçalayıp oradan balkona çıkabileceğini keşfetmiştir.

Maymunların kapıları açma kabiliyetleri üst düzeydedir ve bu bilinir. Ama mesela ren geyiklerinin kafes kapılarını sırf bakıcıları izleyerek açabildiğini pek insan bilmez.

Aklıma sayısız örnek geliyor ama fazla da uzatmak istemiyorum. Eğer daha fazla bilgi almak istersen hayvan zekasıyla ilgili, tavsiye edebileceğim kitaplar, videolar, belgeseller mevcut. Bana ulaşman yeterli olacaktır.

Saygılar.

Bu zaman algisinin bir kismi gunes hareketleri ve biyolojik saatle ilgili, bir kismi da sartlanmayla. Benim kedinin cosma saatleri var mesela, gunduz ve gece 11 civari. Sen oynamasan da o kendi kendine kuduruyor zaten o vakitlerde. Ama mesela ogleden sonra 2 gibi git en sevdigi oyuncaklari onunde salla, kili kipirdamaz kicini doner uyumaya devam eder. Isin bu kisminin cok bilincli oldugunu sanmiyorum, bizim uykumuz gelince uyumamiz gibi bir sey.
Sartlanmayla olusan zamanlama da siz bazi seyleri rutin bir sekilde yapiyorsaniz ona ayak uydurma seklinde oluyor. Atiyorum her sabah kalkinca mama veriyorsaniz sabah yataktan kalkinca ayaginizin dibinde dolanip sabirsiz bakislar firlatir, burnuyla durter, bir cisinizi yapmaniza dahi izin vermez. Bu sartlanmali hareketler gayet bilincli, hatta fazla kurnazca bazilari.

evcil hayvanların öyle bi özelliği geliştirmiş olması gerek. çünkü hayvanlar evcilleştirilmeye başladıktan sonra doğada kendi başlarına yaşamlarını sürdürme yeteneklerini de zamanla kaybettiler. ve böylece bu tip bir düzen sağlayanlar üreyebildi, soyunu sürdürebildi; ama bunu geliştiremeyenler doğada kendi başlarına hayatlarını sürdürecek yetenkleri de köreldiği için soylarını devam ettiremediler. yani seçilimde, seçen unsur insanların yaşamına uyum sağlayıp sağlayamama oldu.

planlarlar evet.

www.radikal.com.tr

ben winscp ile baglanip atiyordum kullandigim zamanlarda ama muhtemelen iphone browser da isini gorur. code.google.com

airsharing her şeyi açıyor..

anladığım kadarıyla nete bağlanmış olmak gerekiyor sizin tavsiye ettiğiniz yolları uygularsam. acaba direkt bilgisayardan ipod'a atamam mı? mesela arigold pdf klasörüne koy demiş ama sonra o klasörü nasıl ipoda taşıyacağım?

önce yüklediğin pdf viewer programının ayarlarına gir. nereye bakıyormuş dosya için o yolu aklında tut. iphone browser galiba-ya da ismi farklıydı- kablo ile ağa bağlanmadan da içini görmeye yarıyan program. onla ipodu aç, o yola pdf dosyanı at. sonra program otomatik görür onu.

internet sart degil ama evet wlan gerekiyor winscp ile baglanmak icin.
fakat iphone browser kablo ile iletisiyor.

skype'a bir göz atın bence.

(bkz: tuitalk)
internet bağlantınız varsa ingilteredeki cep ve sabt hatlar ücretsiz.

www.telefonbizden.com

sürekli konuşacaksan;
www.biri.com.tr

www.nonoh.net

ilk önerim kuşunuzun adını değiştirmeniz :)
ikincisi ise yakında bir veteriner varsa gösterin :)

muhakkak ve en kısa zamanda veterinere götürün hayvancağızı. kendi kendine dönüp dönemeyeceğini bir veteriner bile buradan yazdıklarınızı okuyarak yanıt bulamaz. görmesi lazımdır. üşenmeyin götürün, sonra pişman olmayın. hayvancağız da eziyet çekmesin.

zamanında aynı problem benim muhabbet kuşumda da olmuştu. kangren çıktı ve kuşum ayağını kaybetti. ondan sonra da evcil hayvan beslemedim zaten.
önerim bir an önce bir veterinere götürmeniz.

ya veterinere götürmek tabii ki benim de aklıma geldi ancak ayağını falan keserler korkusuyla önce bir burada sorayım dedim.

bişey tavsiye edicem, ufak kaplarda atılan kafirun vardır ya keskin kokulu, ondan sürün kuşun ayağına..
biraz garip bir tavsiye biliyorum ama ben bu şekilde ayakta duramayan devrilen bir kuşu 2 günde iyileştirmiştim.. muhabbet kuslarının kanı pıhtılaşmaz diye biliyorum umarım kanama olmamıştır.

dilinizin ortası yarık mı?

valla şimdi baktım orta kısmında ufak yarıklar var arkaya doğru gidiyor öyle, normal dil de böyle değil midir zaten? dümdüz arkaya doğru uzanan yarık yok...

oral alerji sendromu oluyor bu sanirim:
en.wikipedia.org

"cross reactions" basliginda "ragweed" poleninden bahsedilmis. ragweed'in Turkce'si kanaryaotu. Buna alerjin varsa orda yazan yiyecekler de alerjiyi tetikliyormus. Yani kisaca bazi yedigin yiyecekler alerjileri de tetikliyor. Sadece sen de gorulmus bir vaka degil yani, baska insanlarda da patlican dahil baska yiyecekler agiz icinde kasinti yaratabiliyor. Doktora gidip test yaptiriniz ve ona gore hareket ediniz.

kaşınma değil de bende daha çok dilde karıncalanma hissi uyandırıyor patlıcanlı yemekler. hatta evet, dudaklarımın birleştiği yerde acayip bir kaşıntı da oluyor. acaba neden, ben de merak ettim şimdi:)

iyi yıkanmamış suda bekletilmemiş patlıcanlar yapıyor bunu, içinde bulunan nikotin insanın ağzında bu tür ufak yanma karıncalanmaya yol açıyormuşmuş...

patlıcan, bakla benzeri sebzelerin alerjik bünyeleri etkilediğini okumuştum.
Bu nedenle bebeklere 3 yaşına kadar bu ebzeleri vermez doktorlar.
sizin de böyle bir hassaslığınız olabilir.

aynısını bana da yapıyor patlıcan, nikotinden olduğunu düşünmüştüm.
balık yemediğim için hamsiyi bilemeyeceğim.
ölmiceksiniz merak etmeyin :)

bence farketmez ikisi de olur

şimdi bunu söylemek zor geliyor ama bence ikisini de alma git dijital bir makina al. veya çok analog çekmek istiyorsan al ikisinden birini, ama dijital makinen de olsun. dijitalde çekim tekniklerini bilmemkaç kat daha hızlı öğrenirsin, tab sonuçlarını beklemene gerek kalmadan. ayrıca analog olayına iyice girmek istiyorsan karanlık oda da bilmen lazım bence.

aletlere gelince, bende babadan kalma bir ae-1 var. evladiyelik yani, iyi bakarsan senin çocukların bile sonrakilere bırakabilir eheh. süperdir klasiktir a-1 den farkı da diyafram öncelikli, enstantane öncelikli modlarının bulunmaması. ikisi arasında çok bir fark yok aslında. kafana göre alabilirsin.

yine de şunu söylemeliyim bu makinalar, nedendir bilinmez, çekimlerde dijitallere göre daha çok keyif veriyor. bana mı öyle geliyor bilmiyorum. arada özleyip çıkartıyorum.

@hellguard

Dijital olarak p80'im var dediğim gibi. ancak dijital makineyle çekim yapmak sanki biraz kolaycılığa kaçmak gibi geliyor. o işin sıkıntısını çekmeyi, o heyecanı yaşamak istiyorum:)

çok teşekkürler ilgilendiğin için..

Bu ikircikligi iyi biliyorum ismilo. Benim Canon Ae-1'im vardi. Hos hala daha var, kendisi 4. kattan intihar etti. Tamir edilir durumda olmasi bile mucize. Ettirecegim gerci ama bu arada uzun zamandir ikircikligini yasadigim, d-slr olayina girdim ve canon 450D aldim bir hafta kadar önce. Bazen, daha önce neden gecmemisim yahu diyorum, bir yandan da hala vicdan azabi cekiyorum. Sanki analog dünyasina ihanet etmisim gibi geliyor. Sonra söyle düsünüyorum, ya simdi mesela canon ae-1'den cok önceki makineleri düsününce, cok daha iyi özellikleri var. Mesela pozometresi var. Hangi isik ayarini yapman gerektigini tavsiye eden sey. Cok eski makinelerde bu da yok. Simdi o cok eski makineden pozometreli makineye gecmis adamin yaptigi ile analog slr'den dijital slr'ye gecmis insan arasinda cok da fark yok gibi. Zamanin teknolojisinden faydalanmak oluyor. Analog'dan alacagin kalitenin cok katini alabiliyorsun d-slr ile. Ama alinan keyif, cikan sonucu bekledigin icin (filmin tabi vs.) cok cok daha fazla analog makinede. Ama su da var, bekledigin gibi bir sonuc cikmayinca da, keske d-slr makinem olsaydi da cekip görseydim de degisiklik yapsaydim dedigin anlar da cok olacak.

Gördügü gibi hala benim de asamadigim bir ikirciklik bu.

Ha simdi sorunun daha iyi bir okudum. Sanirim dijital makine derken, dijital slr'leri kastetmiyorsun. Normal, sipsak dijitallerden mi alsam yoksa analog mu diyorsun (bastan yanlis anlamisim sanirim), o zaman kesinlikle analog al derim. Diyaframdi, enstantaneydi, alan derinligiydi suydu buyduyu ögrenmek istersen, sipsak dijital makineler olmaz, analog veya dijital slr olmasi gerek.

Filmleri, pilleri filan sorun olmaz hic merak etme. Film dedigin 36 mm, kolay kolay daha piyasadan kalkacak sey degil. Pilleri de heryerde bulabilirsin. Hic sorun degil.

@sankaranarayanan

evvela çok teşekkür ederim uzun uzun açıkladığın için.

ilk başta verdiğin cevaba aitti sorum, yani en baştan doğru anlamışsın:) kastettiğim şey d-slr idi. daha detaylı söylemek gerekirse eos 450d ile nikon d90 arasında gidip geliyordum. dediğim gibi sonra'dan analog makinelere merak saldım. d-slr olmasa da güzel bir slr like olan nikon p80'le dijital ihtiyacını gideririm sanırım:)

tekrardan çok teşekürler..

para verecem dedin mi ryanair alır bi şekilde dert etme bence. direk deske git anlat. check-in başı 5 euro. git gel 10 euro verirsin yane. direk gate'de de salaga yatabilir ve sanslıysan takılabilirsin kafana göre.

onine check-in ucuz (ya da ucretsiz - tam hatirlayamadim) ayni seyi ben de yaptim. aslinda online check-in'i isaretlerken sistemin beni engelleyecegini saniyordum cunku nereli oldugunu zaten soruyordu sistem - yanlis hatirlamiyorsam.

havalimanina giderken benim de aklimda sorun vardi, hatta bir gorevliye de sordum o da "allah allah, sistemin size izin vermemesi gerekiyordu yahu" dedi. "izin verdiyse, ciktinizi aldiysaniz sorun yok" diye de ekledi ve ben de gecip gittim.

bana kalirsa, siz direk ucaga binmeye calisin. zaten bir sorun cikarsa en fazla, gidip check-in yaptirin diyeceklerdir. bu durumda, normal check in kapanmadan kapilara gitmek mantikli olacaktir - eger gecemezseniz halen check in yaptirabilirsiniz.

online check-in işaretle, gir sırana check in ol ... %90 para almazlar , alsalar da alacakları para 10 euro yani normal check in parası...

roma'da başımıza geldi havalimanında para vermeden check-in'imizi bedavaya getirdik. ama almanya'da bunun için özel kasa kurmuşlar, çatır çatır alıyor 10 euroyu.

almanya oturma iznin varsa sorun yok, istediğin yere gidebilirsin avrupa içerisinde. oturma izni seni yarı avrupa vatandaşı gibi yapıyor.

almanya'dan herhangi bir schengen ülkesine uçarken pasaport kontrolünden geçmezsin, iç hat gibidir.

kesinlikle problem olmaz almanya dan italya ya gecerken pasaportuma bile bakmadilar o kadar basit yani

çok teşekkürler arkadaşlar, rahatladım cidden..

elindeki oturma izni schengen vizesiyle eşdeğer oluyor.
yani schengen ülkelerine istediğin kadar girip çıkabilirsin (avrupa veya avrupa birliği ülkeleri değil, yalnızca schengen, mesela ingiltere olmaz).
uçuşlarda türkiye'ye gelir gibi polis pasaport kontrolü yapmaz, fakat check-in'de biletini verecek olan görevli pasaportunu görmek ister, son geçerlilik tarihine ve gideceğin ülkenin vizesine sahip olup olmadığına bakar. roma için de almanya'dan oturma izni yeterlidir bu durumda.
bu yüzdendir ki avrupa birliği vatandaşı falan değilseniz genelde bu tür uçuşlarda online check-in yaptırmazlar pasaportunuzu görmek için.

nadir raslanan bi olay bu. kedi burnunu kapadiktan sonra yilan bile oldurebilir rahatlikla vede telike aninda savunma icin hemen burnunu kapatir. gecmis olsun. veteriner yada doktor degilim ama bisey olmaz gibime geliyor. kedi nefes alabiliyor, uyuyabiliyorsa tahminimce sorun yoktur...

benimki de gecen yaz patiden yemisti zilgiti. Ertesi gun sisi inmisti. Merak etmeyin gecer sabaha.

(bkz: kedi delirmesi/#8184000) veteriner demişti o zaman bişi olmaz iyileşir diye ertesi öğlene de bir şeyi kalmamıştı.

şiş inmediyse yoğurt sür oraya hocam..

eğer şişlikler kedinizin dilinde veya burnunda nefes almasını engelleyecek bir durum oluşturmuyosa canınızı sıkmaya gerek yok.

arkadaslar kedi tamamdir. normale dondu bu sabah. ama hala sinek yakalicam diye ugrasiyo. akillanmicak yani :)

şöyle bir şey var ama sizin durumunuzla ne kadar ilgili bilemedim.

vliegendenederlander.blogspot.com

burada 2006 dünya sampiyonasinda kimseyi kontrol etmediler insanlarin mac zevkini pic etmek istemiyorlar, karaborsadan alinmis biletolsa bile. orada da kontrol olacagini zanetmiyorum.
edit: verilen link sahte biletlericiin gecerli yanlis anlamadiysam, senin ki sahte degil ki?

yo hayır biletler sahte değil, biletleri bana satan kişi uefa'dan almış ve biletlerle beraber kimlik fotokopisini, rahatsızlığından dolayı maça gidemediğini ve biletleri bana devrettiğini belirten imzalı bir belge de yolladı.

zaten kafama takılan bir soru da uefa nasıl oluyorda aynı isme iki bilet yolluyor?bu resmen, en azından "al birini karaborsa da sat" demek değil mi?

10 tane bilet almis olsa bile 10´u da o kisinin ismine gelir uygulama böyle, Dünya Sampiyonasinda da böyle olmustu sorun yok yani.

ee hocam nasıl oluyorda kimlik soruşturması yapıyor ki bu insanlar o zaman? ben belki 5 bilet aldım hepsi de benim üzerime ama son anda gidemiyorum diye arkadaşlarım da mı giremeyecek yani?

yok 10 bilet aldıysanız ve sizin yerinize oturan kişiler olay çıkartırlarsa sorumlusu siz oluyorsunuz o kadar. Yoksa girişlerde bi kimlik kontrolü yok. Keyifle maçınızı izleyebilirsiniz.

frankfurtta oturmadığımdan nasıl ve ne kadara gideceğini bilemem ama evrim müzesini ve ulu bilge goethe'nin evini ziyaret etmeni tavsiye ederim.