cungaraman1
şimdi dostlar benim mail adresi tanımadığım biri tarafından hacklendi ve ona bağlantılı, üyeliğimin bulunduğu tüm sitelerin üyelikleri davuğa döndü. çoğunun şifresi değiştirilmiş. bunlardan birisi de ekşi sözlük. hesabınız kilitlenmiş ve açamazsınız diyor site. büyük ihtimal hem şifreyi değiştirdi h
şimdi dostlar benim mail adresi tanımadığım biri tarafından hacklendi ve ona bağlantılı, üyeliğimin bulunduğu tüm sitelerin üyelikleri davuğa döndü. çoğunun şifresi değiştirilmiş. bunlardan birisi de ekşi sözlük. hesabınız kilitlenmiş ve açamazsınız diyor site. büyük ihtimal hem şifreyi değiştirdi hem kilitledi hesabı göt. sözlüğe mail attım ama pek sallayan olmadı alakasız iki cevap attılar. tekrar üye oldum moderatöre mesaj atayım diye o da kalkmış ellaam eskiden çaylaklar atabiliodu moderatöre. öyle kaldım ortada neapaceuk? naapah?
0
ya çok anlamam böyle şeylerden ama ip'den bir şeyden gerçek cungaraman olduğunuzu göremezler miymiş?
dinamik ip bişeyler falan problem oluyorsa bile mesela eskiden entry backupladıysanız ve onu mail'dan da bilgisayarınıza download ettiyseniz, orada olan ama sonradan sildiğinizi hatırladığınız bir entry'yi gönderebilirsiniz, ya da aynı şekilde attachment olarak koyabilirsiniz? hani file ext.'ıyla falan dosya olduğu gibi duruyorsa...
ya sonuçta fake hesapları ip'den çıkarıyorlarsa yazıştığınız zaman aldıkları ip bilgisinden de siz olduğunu anlamaları lazım değil mi? dinamik ip onu da mı engelliyor?
onlara cungaraman olduğumu size nasıl kanıtlayabilirim, diye sordunuz mu?
dinamik ip bişeyler falan problem oluyorsa bile mesela eskiden entry backupladıysanız ve onu mail'dan da bilgisayarınıza download ettiyseniz, orada olan ama sonradan sildiğinizi hatırladığınız bir entry'yi gönderebilirsiniz, ya da aynı şekilde attachment olarak koyabilirsiniz? hani file ext.'ıyla falan dosya olduğu gibi duruyorsa...
ya sonuçta fake hesapları ip'den çıkarıyorlarsa yazıştığınız zaman aldıkları ip bilgisinden de siz olduğunu anlamaları lazım değil mi? dinamik ip onu da mı engelliyor?
onlara cungaraman olduğumu size nasıl kanıtlayabilirim, diye sordunuz mu?
0
dediğini denedim bro şimdi olucak mı bakalım, olursa benden sana 5 şuku :)
0
mavi karanlik
Popüler filmlerden olmasın çoğunu izledim çünkü.. Şimdiden teşekkürler
Popüler filmlerden olmasın çoğunu izledim çünkü.. Şimdiden teşekkürler
0
in love and war diyeceğim ama sen şimdi onu da izlemişsindir :=)
cold mountain de gider bak ama zannetmiyorum ksçırmamışsındır sen onu.
cold mountain de gider bak ama zannetmiyorum ksçırmamışsındır sen onu.
0
Cold Mountain ve A Walk to Remember'ı izledim..
In the Mood for Love PC'de mevcut ama henüz izlemedim, izlerim.
In Love and War'u duymamıştım daha önce..
In the Mood for Love PC'de mevcut ama henüz izlemedim, izlerim.
In Love and War'u duymamıştım daha önce..
0
in the mood for love ardından 2046'yı izlemeyi unutma sakın. never let me go diyeceğim bende, hatta remember'i görmüşken a moment to remember.
0
in love and war, acılı ve uzun bir ölüm yaşatır ağlatırken. şiddetle tavsiye ederim. sozluk'e çok bakma soiler vermiş adiler.
0
0
İndirme bitince uyumazsam ilk In Love and War, sonra Betty Blue, sonra da In the Mood for Love :)
0
(bkz: nae meorisokui jiwoogae) (bkz: a moment to remember) şimdiye kadar en çok bu filme ağladım sanırım.
0
betty blue'yu ikiledim.
onun dışında sergei bodrov'un somebody to love'ı, kim kiduk'un bin jip'i geliyor aklıma.
popülerlerden great expectations (ilk defa filmi kitabını okumadan önce izlediğime pişman olmadığım bir durum)kusturica'nın arizona dream'ini izlemişinizdir?
bunlar sadece aşk filmi de değil gerçi.ağlamakan öldürür mü bilemem de bildiğin yaralıyor. o açıdan weir'ın royal tenenbaums'unu da severim hem elliott smith de var ost'de.
edit: somebody to love - alexandre rockwell imiş yönetmen, bodrov senarist
onun dışında sergei bodrov'un somebody to love'ı, kim kiduk'un bin jip'i geliyor aklıma.
popülerlerden great expectations (ilk defa filmi kitabını okumadan önce izlediğime pişman olmadığım bir durum)kusturica'nın arizona dream'ini izlemişinizdir?
bunlar sadece aşk filmi de değil gerçi.ağlamakan öldürür mü bilemem de bildiğin yaralıyor. o açıdan weir'ın royal tenenbaums'unu da severim hem elliott smith de var ost'de.
edit: somebody to love - alexandre rockwell imiş yönetmen, bodrov senarist
0
ehlana
Selamlar olsun duyuru ahalisi.Kadıköy Moda'da böle sevgiliyle rahat rahat kahvaltı yapılabilecek kapalı düzgün bir mekan var mıdır acep? fiyatları da biraz uygun olursa çok daha süper olur.
Selamlar olsun duyuru ahalisi.
Kadıköy Moda'da böle sevgiliyle rahat rahat kahvaltı yapılabilecek kapalı düzgün bir mekan var mıdır acep? fiyatları da biraz uygun olursa çok daha süper olur.
Kadıköy Moda'da böle sevgiliyle rahat rahat kahvaltı yapılabilecek kapalı düzgün bir mekan var mıdır acep? fiyatları da biraz uygun olursa çok daha süper olur.
0
0
kemal'in yerine inen sokak boylu boyunca(dondurmacılar olayı büyütmüşler cafe sayısı da ne ara bilmiyorum artmış gibi). kemal'in yeri opsiyonlu değil fakat. bomonti var az ileride de.
0
40.978959,29.025021
servisi biraz problemli olabiliyor ama çok çok güzel bir yer, pişman olmazsınız
servisi biraz problemli olabiliyor ama çok çok güzel bir yer, pişman olmazsınız
0
Güverte. Bu restoranı moda da kahvaltıda tek geçerim, senelerdir kahvaltıya gitmişliğim vardır 2 ayda bir filan olsa da.
Ali Ustayı geç, sağa gir. Kırıntıdan hemen sonra.
Sonra ordan kalk türk kahvesi içmeye ver elini moda aile çay bahçesi.
Moda iskelesinin manzarası güzel (sahilde yer bulursan, ki zor) ama kahvaltısı kötü. Gittim, tavsiye etmiyorum.
Ali Ustayı geç, sağa gir. Kırıntıdan hemen sonra.
Sonra ordan kalk türk kahvesi içmeye ver elini moda aile çay bahçesi.
Moda iskelesinin manzarası güzel (sahilde yer bulursan, ki zor) ama kahvaltısı kötü. Gittim, tavsiye etmiyorum.
0
zeldafitzgerald
Nobel ödüllü yabancı bir yazarın romanındaki herhangi bir izlek-motif veya temayı incelemem gerekiyor. Tavsiyelerinizi bekliyorum arkadaşlar.."Kitap - Kitapta ağır basan tema-motif-izlek" şeklinde belirtirseniz daha bir sevinirim.
Nobel ödüllü yabancı bir yazarın romanındaki herhangi bir izlek-motif veya temayı incelemem gerekiyor. Tavsiyelerinizi bekliyorum arkadaşlar..
"Kitap - Kitapta ağır basan tema-motif-izlek"
şeklinde belirtirseniz daha bir sevinirim.
"Kitap - Kitapta ağır basan tema-motif-izlek"
şeklinde belirtirseniz daha bir sevinirim.
0
Orhan Pamuk'u incele işte.
Kara Kitap-İstanbul'un melankolisi
Masumiyet Müzesi - Aşk
Kara Kitap-İstanbul'un melankolisi
Masumiyet Müzesi - Aşk
0
Orhan pamuk başkası tarafından kapıldı. Başka yazar seçmek zorundayım :(
0
aklıma doğrudan lord of the flies/william golding geliyor.
motifin alası var, foreshadow var, tema tşklı zaten.
lord of the flies - masumiyetin kaybı & insanın darth vader yanları& vahşet- sopa üzerinde domuz kafaları heart of darkness'ta kurtz'ün ettikleriyle batı vahşetinin itirafı ve günah çıkarması gibi zaten, sinekler beelzebub vs., büyüklerin gelmesi, arınma kyrie eleison şeklindeki lord have mercy tadında duaların da birer simgesel yeri olacaktı ve yine tekrarlıydı yamulmuyorsam.
valla yıllar oldu, çok ayrıntıya giremiyorum o yüzden ama aradığınız her halt bu kitapta var.
edit: asıl olayı unutmuşum: lord acton(byron demişim lordlar karıştı) lafıyla özetlenebilecek bir kitap. "mutlak güç, mutlaka yozlaştırır." tüm bir alegori de adada izole kalmış üç beş çocuk arasında liderlik, liderlik kavgası, hiyerarşi, yönetim problemi ve gücün, kontrolsüz olduğunda, insan doğasının beelzebub'a benzetilen yanlarını ortaya çıkardığını anlatmak üzerine kurulu. ama vahşet tasvirini yapmak için konan kurgusal öğelerden bazıları, yukarıda verdiğim örneklerdeki gibi, tekrar ediyor. motif bu oluyor sanırsam? bu var bayağı.
ana tema bu yazdıklarımın tek bir cümleye konmuş hali gibi zaten: güç, yozluk, insanın belki de kontrol gereksinimi öneriliyor - bireysellik>kollektivizm = hiyerarşi+mutlak gücün sömürülmesi şeklinde... tekrar etmiş oldum kendimi ama domuzların ve daha sonra da çocukların avlanmaya başlaması şeklindeki benzerlik de harika.
olay örgüsü olarak hatırladığım şu: jack, piggy, simon, ralph, percival ve birkaç çocuk daha -içind eoldukları uçak düşünce yamulmuyorsam- bir adaya düşüp mahsur kalıyorlar. adada ayakta kalma şartlarını öğrenirken birbirleri üzerinde doğal üstünlük kuran iki çocuk, jack ve ralph ön plana çıkıyor. sırasıyla kötü ve iyi. adada güç savaşı, çocukların kimi takip ettiğiyle de belirleniyor, domuzu avlayan sözünü dinletiyor diyebiliriz ama jack zamanla kendi klikini yaratıyor ve alet kullanmakta iyileştikleri bir dönemde de vahşet başlıyor. simon çocuklar arasında bilgeliği, percy saflığı, piggy ise iyi niyet ve güçsüzlüğü simgeliyor gibi kabaca. asıl olay bu saydıklarım arasında dönüyor zaten. en sonunda büyükler çocukları bulunca jack dahil çocuklar ağlamaya başlıyor: bu güç savaşları sırasınd aiki çocuk öldürülüyor biri piggy biri de simon. -yine yamulmuyorsam-.
motifin alası var, foreshadow var, tema tşklı zaten.
lord of the flies - masumiyetin kaybı & insanın darth vader yanları& vahşet- sopa üzerinde domuz kafaları heart of darkness'ta kurtz'ün ettikleriyle batı vahşetinin itirafı ve günah çıkarması gibi zaten, sinekler beelzebub vs., büyüklerin gelmesi, arınma kyrie eleison şeklindeki lord have mercy tadında duaların da birer simgesel yeri olacaktı ve yine tekrarlıydı yamulmuyorsam.
valla yıllar oldu, çok ayrıntıya giremiyorum o yüzden ama aradığınız her halt bu kitapta var.
edit: asıl olayı unutmuşum: lord acton(byron demişim lordlar karıştı) lafıyla özetlenebilecek bir kitap. "mutlak güç, mutlaka yozlaştırır." tüm bir alegori de adada izole kalmış üç beş çocuk arasında liderlik, liderlik kavgası, hiyerarşi, yönetim problemi ve gücün, kontrolsüz olduğunda, insan doğasının beelzebub'a benzetilen yanlarını ortaya çıkardığını anlatmak üzerine kurulu. ama vahşet tasvirini yapmak için konan kurgusal öğelerden bazıları, yukarıda verdiğim örneklerdeki gibi, tekrar ediyor. motif bu oluyor sanırsam? bu var bayağı.
ana tema bu yazdıklarımın tek bir cümleye konmuş hali gibi zaten: güç, yozluk, insanın belki de kontrol gereksinimi öneriliyor - bireysellik>kollektivizm = hiyerarşi+mutlak gücün sömürülmesi şeklinde... tekrar etmiş oldum kendimi ama domuzların ve daha sonra da çocukların avlanmaya başlaması şeklindeki benzerlik de harika.
olay örgüsü olarak hatırladığım şu: jack, piggy, simon, ralph, percival ve birkaç çocuk daha -içind eoldukları uçak düşünce yamulmuyorsam- bir adaya düşüp mahsur kalıyorlar. adada ayakta kalma şartlarını öğrenirken birbirleri üzerinde doğal üstünlük kuran iki çocuk, jack ve ralph ön plana çıkıyor. sırasıyla kötü ve iyi. adada güç savaşı, çocukların kimi takip ettiğiyle de belirleniyor, domuzu avlayan sözünü dinletiyor diyebiliriz ama jack zamanla kendi klikini yaratıyor ve alet kullanmakta iyileştikleri bir dönemde de vahşet başlıyor. simon çocuklar arasında bilgeliği, percy saflığı, piggy ise iyi niyet ve güçsüzlüğü simgeliyor gibi kabaca. asıl olay bu saydıklarım arasında dönüyor zaten. en sonunda büyükler çocukları bulunca jack dahil çocuklar ağlamaya başlıyor: bu güç savaşları sırasınd aiki çocuk öldürülüyor biri piggy biri de simon. -yine yamulmuyorsam-.
0
Lord of flies gerçekten güzele benziyor. Bayağı bişey çıkar gibi teşekkürler. Daha aklına başka kitap gelen olursa yazmaktan çekinmesin arkadaşlar. Ben biraz daha bakınayım. God bless you..
0
dieselsingle2
yarım yamalak -rem döngüsünü tamamlamamış deniyordu sanırım- bir uykuyu açmak için kahvaltı yanındaki yoğun kahvenin ;mideyi bulandırmaması için yapmak gerekenler,çarpma süresi, işe yaramaya başlama süresi,nedir?
yarım yamalak -rem döngüsünü tamamlamamış deniyordu sanırım- bir uykuyu açmak için kahvaltı yanındaki yoğun kahvenin ;
mideyi bulandırmaması için yapmak gerekenler,
çarpma süresi, işe yaramaya başlama süresi,
nedir?
mideyi bulandırmaması için yapmak gerekenler,
çarpma süresi, işe yaramaya başlama süresi,
nedir?
0
uzmanlar elmanın kahveden daha iyi uyku açıcı olduğunu söylüyor.mide bulantısıda yapmaz.
0
çok demli çay mideyi kahveden daha fena bulandırır bildiğim. bence önce midenizi tutmak için bir iki dilim ekmek bir şeyler atıştırın sonra kahveye abanın. azar azar da olsa kahvedeki kafein çaydakinden fazla ve hiç içmeyen için az miktarlarda da etkili.
c vitamini de işe yarar, yanınızda varsa.
c vitamini de işe yarar, yanınızda varsa.
0
gatheringsounds
Bir sürü sorum olacak. Denyoca da olabilir ve aramaya inanıp yeni başlayanlar için gitar başlığına da baktım. Ancak yetmedi.Bilgileri ve soruları vereyim. 1. Sanırım kulağım yok. O nedenle tuner lazım. Ancak frekansı alan kısmı mandal gibi tele tutturulanlardan başka, düşmeyen bir tuner lazım. klas
Bir sürü sorum olacak. Denyoca da olabilir ve aramaya inanıp yeni başlayanlar için gitar başlığına da baktım. Ancak yetmedi.
Bilgileri ve soruları vereyim.
1. Sanırım kulağım yok. O nedenle tuner lazım. Ancak frekansı alan kısmı mandal gibi tele tutturulanlardan başka, düşmeyen bir tuner lazım. klasik gitar için var mı böyle bir şey? (beş altı yıl önce bulamadıydım)
2. Amaç belirleme: Ben aklıma bir melodi geldiğinde çalabilecek kadar, yetilerimin ifademi sınırlamadığı bir düzey için çabalamayı hedefliyorum; bunun kendisinin de müzik dinledikçe arttığını tahmin edebiliyorum ama hiç olmazsa genel anlamda kendime yetmem lazım işte. Odada eline gitarı alıp kendini an be an gerçekleştirmek(öyle geliyor bana) hissi nasıl bir şeymiş görmem, bunu hayatıma sokmam lazım.
Kaç yıl alırsa alsın, eşek kadar oldum zaten kaybedecek şey kalmadı, o yüzden ağzıma sıçmadan vefakat gerçekçi bir şekilde şunları dA(birini/bir kısmını vs)cevaplayabilir misiniz:
3. elektro ve akustik gitar sesi daha çok ilgi çekiyorsa da "daha doğru"(valla konservatuar hocasını böyle bir şey söylerken duymuştum ama önyargı mı gerçek mi) öğrenmek adına,klasik gitardan mı başlamalı;
4. kulağı en iyi ne eğitir;
5. doğru akort, doğru tutuş, doğru basış, temiz ses, kulak eğitimi, belli bir ritm duygusunu sağlayacak çabukluk, klavyede rahatça gezinecek seviyeye gelmek vs. gibi başlangıçtan doğru yol almak için gereken her şeyi müziksiz pratikler şeklinde çalşma sıkıcılığına katlanmalı mı yoksa baştan basit fakat hem geliştiren hem de haz veren parçalar çalışıp motivasyonu sarsmamak daha mı önemlidir(bir de bunlardan başka, başlangıçtan yanlış öğrenme riskleri aklınıza geliyor mu),
6. gitar çalışan insanın kafayı sıyırdığı dönemlere alışması mı gerekir yoksa bunlar her defasında belli bir birikimden sonra gelen kritik noktalar mıdır,
7. scale'lar... sıranın bunları öğrenmeye geldiği bir zamanda, müzik teorisi de çalışıp salt scale'ın çalışıldığı egzersizler mi yapılmalı, parça bazında da çalışılabilir mi?
8. elektroya geçişte adaptasyon kişinin yetisine mi, çalışma miktarına mı daha çok bağlıdır?
10. penasız dönemden sonra pena mı çalışılmalı, aynı zamanlarda eşit ağırlıklı mı çalışılmalı
11. slidela çalmayı öğrenmek için "tamam şimdi." denen bir zaman var mıdır? blues öğrenmeye başlayabilmek için var mıdır?
12. her şeyi kapsayan kitaplardan mı çalışmalı, sağ el ve sol el teknikleri bunların eşleştirilmiş hallerinin egzersizleri vs. yukarıdakiler de dikkate alındığında hangi çalışma önce gelir? teknikle gamlar beraber çalışılır mı vs?
13. 300 tl civarı, telleri klavyeye yakın, cozurdamayan ortalama bir klasik gitar bulmak mümkün mü?
oha, bir hoca tutup sorsaydın diyeceksiniz. ya ben iğrenç çalarken psikolojim nasıl bozuluyor, onu anlayan o konservatuar hocası, hiçbir soru sormamama rağmen "ne kadar iyi baksana" diye yanındaki zavallı yeğeninin onayını almaya çalışmıştı. çok can sıkıcıydı, nefret ettim odadan, orada olmaktan.
onun yerine çoğuna evet/hayır cevapları yahut kısa cevaplar verilebilecek şekilde hazırlamaya çalıştığım bu soruları şuraya bir dökeyim dedim. kendi kendime çalışırsam daha iyi olacak.
soruları tamamen yanlış sormuş da olabilirim umarım öyle olmamıştır, okuyana, cevap verene teşekkürler.
Bilgileri ve soruları vereyim.
1. Sanırım kulağım yok. O nedenle tuner lazım. Ancak frekansı alan kısmı mandal gibi tele tutturulanlardan başka, düşmeyen bir tuner lazım. klasik gitar için var mı böyle bir şey? (beş altı yıl önce bulamadıydım)
2. Amaç belirleme: Ben aklıma bir melodi geldiğinde çalabilecek kadar, yetilerimin ifademi sınırlamadığı bir düzey için çabalamayı hedefliyorum; bunun kendisinin de müzik dinledikçe arttığını tahmin edebiliyorum ama hiç olmazsa genel anlamda kendime yetmem lazım işte. Odada eline gitarı alıp kendini an be an gerçekleştirmek(öyle geliyor bana) hissi nasıl bir şeymiş görmem, bunu hayatıma sokmam lazım.
Kaç yıl alırsa alsın, eşek kadar oldum zaten kaybedecek şey kalmadı, o yüzden ağzıma sıçmadan vefakat gerçekçi bir şekilde şunları dA(birini/bir kısmını vs)cevaplayabilir misiniz:
3. elektro ve akustik gitar sesi daha çok ilgi çekiyorsa da "daha doğru"(valla konservatuar hocasını böyle bir şey söylerken duymuştum ama önyargı mı gerçek mi) öğrenmek adına,klasik gitardan mı başlamalı;
4. kulağı en iyi ne eğitir;
5. doğru akort, doğru tutuş, doğru basış, temiz ses, kulak eğitimi, belli bir ritm duygusunu sağlayacak çabukluk, klavyede rahatça gezinecek seviyeye gelmek vs. gibi başlangıçtan doğru yol almak için gereken her şeyi müziksiz pratikler şeklinde çalşma sıkıcılığına katlanmalı mı yoksa baştan basit fakat hem geliştiren hem de haz veren parçalar çalışıp motivasyonu sarsmamak daha mı önemlidir(bir de bunlardan başka, başlangıçtan yanlış öğrenme riskleri aklınıza geliyor mu),
6. gitar çalışan insanın kafayı sıyırdığı dönemlere alışması mı gerekir yoksa bunlar her defasında belli bir birikimden sonra gelen kritik noktalar mıdır,
7. scale'lar... sıranın bunları öğrenmeye geldiği bir zamanda, müzik teorisi de çalışıp salt scale'ın çalışıldığı egzersizler mi yapılmalı, parça bazında da çalışılabilir mi?
8. elektroya geçişte adaptasyon kişinin yetisine mi, çalışma miktarına mı daha çok bağlıdır?
10. penasız dönemden sonra pena mı çalışılmalı, aynı zamanlarda eşit ağırlıklı mı çalışılmalı
11. slidela çalmayı öğrenmek için "tamam şimdi." denen bir zaman var mıdır? blues öğrenmeye başlayabilmek için var mıdır?
12. her şeyi kapsayan kitaplardan mı çalışmalı, sağ el ve sol el teknikleri bunların eşleştirilmiş hallerinin egzersizleri vs. yukarıdakiler de dikkate alındığında hangi çalışma önce gelir? teknikle gamlar beraber çalışılır mı vs?
13. 300 tl civarı, telleri klavyeye yakın, cozurdamayan ortalama bir klasik gitar bulmak mümkün mü?
oha, bir hoca tutup sorsaydın diyeceksiniz. ya ben iğrenç çalarken psikolojim nasıl bozuluyor, onu anlayan o konservatuar hocası, hiçbir soru sormamama rağmen "ne kadar iyi baksana" diye yanındaki zavallı yeğeninin onayını almaya çalışmıştı. çok can sıkıcıydı, nefret ettim odadan, orada olmaktan.
onun yerine çoğuna evet/hayır cevapları yahut kısa cevaplar verilebilecek şekilde hazırlamaya çalıştığım bu soruları şuraya bir dökeyim dedim. kendi kendime çalışırsam daha iyi olacak.
soruları tamamen yanlış sormuş da olabilirim umarım öyle olmamıştır, okuyana, cevap verene teşekkürler.
0
karışık cevap vericem sorulara. öncelikle tuner sorusunu cevaplayayım. tamamen elektronik tunerlar bile var artık, yani bunlarla klasik gitarınızı akort etmeniz mümkün.
klasik mi akustik mi sorusuna gelince... aslında icra etmek istediğiniz türe göre değişir bu. flamingo yapacaksanız tabi ki klasik gitar. ancak genel anlamda rock/pop çalacaksanız akustik de pek tabi olabilir. ancak başlangıçta sapının dar, telerin ise çelik olması sizi zorlar. klasik gitarda parmaklarınız daha az acır. akustik gitardan elektroya geçmek daha kolaydır. gerçi klasikten de kolaydır, fazla fark etmez.
başlangıçta ritm ve arpej eğitimi ayrı ayrı verilir. yani elle mi çalayım penayla mı diye bir sorun olmasın kafanızda.benim tavsiyem ritm için pena kullanmanız, arpej içinse parmaklarınızı. daha sonra her şekilde çalabilecekseniz zaten.
çalışma sisteminiz günlük olsun. yani haftada bir kere bütün gününüzü gitara ayırmaktansa her gün azar azar çalışmak çok daha yararlı. bu yüzden kafayı sıyıracak bir noktaya gelmezseniz. o daha çok beste yapma aşamasında, üretim sancısıyla ilgili bir durum.
akorları öğrenirken, akorların yapılarını iyi öğrenin. majör, minör, yedili, dokuzlu akorlar arasındaki ses farklarını inceleyin. bir akorun içindeki her sesi ayrı ayrı duymaya çalışın. armoni öğrenin.
şimdilik diyeceklerim bu kadar. gözünüzde fazla büyütmeyin... kolay gelsin.
klasik mi akustik mi sorusuna gelince... aslında icra etmek istediğiniz türe göre değişir bu. flamingo yapacaksanız tabi ki klasik gitar. ancak genel anlamda rock/pop çalacaksanız akustik de pek tabi olabilir. ancak başlangıçta sapının dar, telerin ise çelik olması sizi zorlar. klasik gitarda parmaklarınız daha az acır. akustik gitardan elektroya geçmek daha kolaydır. gerçi klasikten de kolaydır, fazla fark etmez.
başlangıçta ritm ve arpej eğitimi ayrı ayrı verilir. yani elle mi çalayım penayla mı diye bir sorun olmasın kafanızda.benim tavsiyem ritm için pena kullanmanız, arpej içinse parmaklarınızı. daha sonra her şekilde çalabilecekseniz zaten.
çalışma sisteminiz günlük olsun. yani haftada bir kere bütün gününüzü gitara ayırmaktansa her gün azar azar çalışmak çok daha yararlı. bu yüzden kafayı sıyıracak bir noktaya gelmezseniz. o daha çok beste yapma aşamasında, üretim sancısıyla ilgili bir durum.
akorları öğrenirken, akorların yapılarını iyi öğrenin. majör, minör, yedili, dokuzlu akorlar arasındaki ses farklarını inceleyin. bir akorun içindeki her sesi ayrı ayrı duymaya çalışın. armoni öğrenin.
şimdilik diyeceklerim bu kadar. gözünüzde fazla büyütmeyin... kolay gelsin.
0
şimdi madde madde cevaplamaktan ziyade ben olayın mantığı hakkında şahsi ve kısmen genelgeçer diyebileceğimiz birkaç şey söyliycem. bi kere klasik gitarla başlamak diye bir şey yoktur. bu koca kafalı, klasik müzik eğitimi aldığı için başka şeye kafası basmayan mongol hocalar tarafından dayatılan bir şeydir. klasik gitar klasik müzik içindir, flamenko içindir, pop müzikte kullanım şekli de içinde bu teknikleri barındırıcak şekilde olucaktır. yani eğer flamenko, klasik müzik gibi bir şey yapmayacaksanız, hele "slide, blues, elektro, pena" gibi terimleri ilerde kullanacaksanız, klasik gitarı hiç elinize almayın. çünkü bunlar farklı dünyalar. klasik gitar parmakla çalınır bi kere. ben hem pena, hem parmak tekniklerini öğrenicem, her şeyi öğrenicem gibi istekleriniz yoksa öncelikle ne yapmak istediğinize karar verin.
benim anladığım blues gibi, elekto gitara geçmek gibi heveslerin var. bu yüzden bence akustik gitar al ve pena ile çal. ve yapmak istediğin müziği bol bol dinle. (bunlar tamamen şahsi fikrim)
benim anladığım blues gibi, elekto gitara geçmek gibi heveslerin var. bu yüzden bence akustik gitar al ve pena ile çal. ve yapmak istediğin müziği bol bol dinle. (bunlar tamamen şahsi fikrim)
0
oh oh oh yaşasın çok teşekkür ederim sizlere. peki şu "baştan basit parçalarla başlamaya çalışmak kötüdür" yargısı da mit midir? (egzersizin yanı sıra)
@simultane eksi oy veren ibne:
şimdi bir parçanın introsunda akustik varsa ve belli bir sağ el tekniğiyle çalınıyorsa parmak da öğrenmek gerekmiyor mu? pena ve parmağın da ayrı dünyalar olduğunu burada öğrenmiş bulundum. ikisini öğrenmeye çalışmak don kişotluk mu olur?
@simultane eksi oy veren ibne:
şimdi bir parçanın introsunda akustik varsa ve belli bir sağ el tekniğiyle çalınıyorsa parmak da öğrenmek gerekmiyor mu? pena ve parmağın da ayrı dünyalar olduğunu burada öğrenmiş bulundum. ikisini öğrenmeye çalışmak don kişotluk mu olur?
0
Çalmak istediğiniz aletle başlayın. İşi bilenler klasikle başlayıp sonra elektro çalmak gereksiz derler.
Blues çalacaksanız elektroakustik gitarlara bakabilirsiniz, slaytla da başarılıdırlar. Akort aletini doğrudan bağlayıp akort etme şansınız da olur böylece. Akort için önce kulakla akort edip sonra aletle sağlamasını yapmak kulağınızı da geliştirebilir.
Kulağı en iyi egzersiz eğitir. Çok dinleyin, çok çalışın, çalıştıklarınızı tekrar dinleyin, bilen birilerine dinletin. Teori de çalışın, boşlamayın. Akorlar nasıl kurulur filan öğrenin en azından.
Aklınıza gelen melodiyi çalabilecek düzeye gelmek için iyi bir hocayla iyi bir teknik oturtmanız önemli. Çalacağınız türü bilen birileriyle çalışabilirseniz çok iyi olur. Yanlış oturmuş teknikle bir yerden sonra tıkanırsınız. Sonradan o teknik de zor düzelir.
Kafayı yediğiniz zamanlar tabii ki olacak. İstediğiniz sesleri çıkarmaya tekniğiniz yetmeyecek. Koşmak isteyip düşen bebek gibi olacaksınız.
Pena ve parmak tamamen size kalmış. Bu işi zevk için yapıyorsunuz istediğinizle çalarsınız, ikisini de öğrenirsiniz, zor olan kısım bu değil.
Slayda hemen geçmeyin bence, zamanı geldiğinde anlarsınız zaten.
İyi bir gitar alırsanız zevkle çalışırsınız, kötü gitar pek zevk vermez. İyi gitar pahalı gitar demek olmayabiliyor. Önce hocayı bulup, sonra onunla bir gitar alabilirsiniz.
Önceki hocanız malın tekiymiş. Kendi kafanızda bir hoca bulursanız aynı kötü şeyleri yaşamazsınız. Bu yüzden çalacağınız türü bilen, çalan biri olsun.
Bir müzik aleti alıp çalışmak evlenmek gibi bir şey bence :) Emek verin, boşlamayın, o da sizi mutlu eder.
Blues çalacaksanız elektroakustik gitarlara bakabilirsiniz, slaytla da başarılıdırlar. Akort aletini doğrudan bağlayıp akort etme şansınız da olur böylece. Akort için önce kulakla akort edip sonra aletle sağlamasını yapmak kulağınızı da geliştirebilir.
Kulağı en iyi egzersiz eğitir. Çok dinleyin, çok çalışın, çalıştıklarınızı tekrar dinleyin, bilen birilerine dinletin. Teori de çalışın, boşlamayın. Akorlar nasıl kurulur filan öğrenin en azından.
Aklınıza gelen melodiyi çalabilecek düzeye gelmek için iyi bir hocayla iyi bir teknik oturtmanız önemli. Çalacağınız türü bilen birileriyle çalışabilirseniz çok iyi olur. Yanlış oturmuş teknikle bir yerden sonra tıkanırsınız. Sonradan o teknik de zor düzelir.
Kafayı yediğiniz zamanlar tabii ki olacak. İstediğiniz sesleri çıkarmaya tekniğiniz yetmeyecek. Koşmak isteyip düşen bebek gibi olacaksınız.
Pena ve parmak tamamen size kalmış. Bu işi zevk için yapıyorsunuz istediğinizle çalarsınız, ikisini de öğrenirsiniz, zor olan kısım bu değil.
Slayda hemen geçmeyin bence, zamanı geldiğinde anlarsınız zaten.
İyi bir gitar alırsanız zevkle çalışırsınız, kötü gitar pek zevk vermez. İyi gitar pahalı gitar demek olmayabiliyor. Önce hocayı bulup, sonra onunla bir gitar alabilirsiniz.
Önceki hocanız malın tekiymiş. Kendi kafanızda bir hoca bulursanız aynı kötü şeyleri yaşamazsınız. Bu yüzden çalacağınız türü bilen, çalan biri olsun.
Bir müzik aleti alıp çalışmak evlenmek gibi bir şey bence :) Emek verin, boşlamayın, o da sizi mutlu eder.
0
