okuduğumda ana karakterle aynı yaştaydım.

dili çok samimi ve akıcı. kelimeler güzel kullanılmış. okuyalı uzun zaman oldu, ben de merak etmiştim geçen nesi vardı bu kitabın da okudum diye. sonra kitabı tekrar bi aldım elime sırf incelemek için. sonra baktım ki ilk bikaç cümleden sonra bayağı bayağı okuşum kitabı. en azınadn beni çeken anlatım şeklinin hafif ve samimi olmasıydı.

(bkz: #853503) bak burada iyi yazmış yazar.

deli gibi katılıyorum sana. başlarında bıraksam bile tam bir vakit kaybıydı benim için.

çok kitap okumuyosan ondan beğenmemiş olabilirsin

çavdar tarlasını sevmeyen az insan toplulugunun bir ferdi olarak ben de kitaptan bir haz alamadıgımı belirtmek isterim.

tek okudugum holden claufield diye bir piçin kendi kendine ay ben komigim geri kalanlar salak diye dolanıp durması. profound intellectual falan diyorlar bir de buna bence değildi sadece şımarık veledin tekiydi..

ergenken okuduğumda ben de beğenmemiştim. biraz olgunlaşınca okudum ve bayıldım. arada canım çektikçe defalarca okudum. çok da güzel.

yazarın diğer kitaplarını daha çok sevdim. franny ve zooey mesela bir de dokuz öykü vardı galiba.

spermiyogram basliginda biraz bilgi var konu hakkinda.

yarım saat içinde ulaştırmak kaydıyla evden yapıp getirilebiliyor denmişti.

evet kuru,
sırada bekleyen yoksa (ki olmuyor) süre sınırlaması yok,
kimi yerlerde içeride dergi olurken kimi yerlerde sürekli akıp giden film oluyor, bazı yerlerde ise hiçbişey olmuyor ibiş gibi kalıkalıyorsun.

(hayır defalarca ölçtürmedim :) genel bilgi birikimi bu)

bundan daha önce 2 kere yaptırmış biri olarak:

- ilkinde elime kabı tutuşturan kız "lavabo yukarda" dedi sadece.
- ikincisinde bir hasta bakıcı beni ultrason odasına götürdü. anahtarı bana verdi "hadi kitle içerden takıl rahat rahat"

bu yani. ve bunlar kalburüstü özel polikliniklerdi. öyle "sperm testi odası" gibi bir fasilite varsa direk şanslısın yani.

sabun mabun olmasa daha iyi evet, örnek steril kalmalı. en büyük kaygın elinde o kapla koridorlarda gezerken ne düşüneceğin olsun.

eskişehir askeri hava hastanesinde yaptırmıştım,
boş bir oda, başka bir şey yok,
fanteziden fanzteziye atlayarak o minik, ağzı kapaklı plastik kutuya denk getirmek zor oluyor.
yani helikopterden helikoptere atlarken şarjör değiştirmenin askeri hastane versiyonu.
unutmadan herkese 4 gün perhiz demişler ama binbaşı bana 3 gün demişti.
sabın,su, bilmem ne yasak.

bir tanıdığımın eşi medicana da bu işlemi yaptırmıştı, kadının anlattığına göre eşi girmiş odaya, bir tv ve dvd varmış, rahat bir de koltuk varmış, tv yi açtığı anda gayet sesli bir şekilde film? başlamış :) sesi kısmış falan rahatmış yani, daha ayrıntısını da bilemiyorum.

çapada, küçük bir oda, porno film oluyor ama genelde tv bozuk, ki ben zaten porno sevmem, anlamsız yani elin şeyini izlemek.

ve lavabo ve pisuvar, aynı odada.

Sperm kültürü için, Çapa-Cerrahpaşa arasındaki bir ÖZEL hastanede şahsıma (2007 yılında) şöyle olmuştu;

Gide gele muhabbeti ilerlettiğimiz laboratuvardaki kıza, elimdeki tahlil kağıdını istemsizce uzattım. Verdiği karşılık; "Eyüp aaabiiiiiii" oldu. Eyüp abi elinde iki kapla geldi. Birini verdi "buna idrar örneği vereceksiniz. İdrarın ilk ve son kısmı tuvalete, orta kısmı kaba." dedi. Diğer kabın üzerine S harfi çizdi.. "buna da.. su ve sabun kullanmadan.. sperm örneği vereceksiniz" dedi ve TUVALETİ işaret etti..

Daha önceden sözlükte ve internet camiasında okuduklarıma göre hemen her hastanede süper lüks, tv, dergiler ve kanepenin bulunduğu, geniş ferah bir "31 odası" olmalı idi. Fekat bana tuvaletin yolu işaret edilmişti..

Tuvaleti tarif etmeme bilmem gerek var mı ama yine de bir iki şey söylemem gerekirse;

Ben laboratuvarın kapısında beklerken, ihtiyar bir dayım, ikide bir tuvalete girip çıkıyor, yarım bardak (bildiğimiz plastik bardak) çişi karısına sanki bir çay bardağı tutar gibi bir eda ile veriyor, halam da onu örnek teslim kutusuna koyuyor..

Böyle bir ortamda ben o tuvalete girdim. "Bak arkadaş" dedim, "Anlaşalım. Ömrünün performansını bekliyorum senden. Işık hızı ile olmalı ne olacaksa. Hadi bak senden bir daha ömür boyu böyle bir şey isteyecek değilim" falan dedim ama dinlemedi. Oralı bile olmadı. Sallamadı beni.. "Hadi noolur gözünü seveyim şudur budur.." ı-ıhh..

Tuvalet, 2 metreye 1,5 metre kadar bir alanda, laboratuvarın önündeki kalabalıktan, sadece 2 parmak kalınlığındaki tahta kapı ile ayrılan, dışarının sesini aynen içeri aktaran; üstten geçen merdivenlerin, tavanını yararak geçtiği, tuvalet kağıtlarının çöp kovasının etrafına atıldığı, ilaç, sidik, bok kokan reziillll ve dapdaracık bir yer!

Eee o da haklı! Nasıl olsun o rezil ortamda? Ufak ufak "acaba mı?" derken, tık tık tık kapı tıklaması! Sen içerde "canın"la cebelleşirken amcaların bardaklara işemek üzere kapıda bekliyor olması. Gözde canlanan, amcanın karısıyla "bunlar da naapıyor içerde yaa o-hooo" gibisinden dedikoduları vs..

Bin bir emeğin de 1 saniyede boşa çıkması, insanın erkekliğinden endişe etmesini de beraberinde getirebiliyor o ruh halinde :)

"Hay böyle işin amk" dedim ve kap cebimde tuvaleti terk ettim. Dışarı çıktım bir hava aldım. Cami tuvaletinde denemek bile geçti aklımdan. Sonra çok da bir fark olmayacağını hatta daha da kötü etki edebileceğini düşünüp vazgeçtim. biraz soğukta dolaştım. Kara kara düşündüm.. Neden sonra jetonum düştü. Hastaneye geri döndüm. Laboratuvar tuvaletini (Zemin kattakini) siktiredip, hasta katlarına çıktım. Aman Allaahh!!! (Koridorda) Bir tuvalet buldum ki, tuvalet değil cennet cennett!! 3 metreye 5 metre! Birkaç dakika bekledim, gelen giden kapıyı tıklatan olacak mı diye. Karışan görüşen olmadıııı...

Gel gelelim, işin diğer bir en pis tarafına.. "Su yok, sabun yok, cibicibis marka krem o da firmamızın hediyesii.."

Bir diğeri de o tempoda 1 parmak derinliğinde, 5 cm çapındaki silindir kutuyu nişan alabilmek..

Durum budur. Oda bulursan süresinin derdine düşme derim ben..

İstanbul'daki havalimanlarını gösteriyor mu tam emin değilim ama bu 2 site senin çok işine yarayacağına eminim.

www.flightradar24.com
www.labnol.org

www.iststatus.com çok yakın bir zamana kadar LTBAda tüm uçaklar görünüyordu. Facebook grubu da var, oradan da sorabilirsiniz son durumu.

@dualsaber: çok teşekkürler.
flightradar24 kapalı galiba. ulaşamadım.
verdiğiniz diğer bağlantı, casper network'u ile ilişkili anladığım kadarıyla. onlarla görüşmüştüm, istanbul şu an network'lerinde yok ve yakın dönem planlarında da olası görünmüyormuş.


@spankenstein: çok teşekkür ederim.
iststatus.com'a sabah kayıt olmuştum forumda yazabilmek için. oradan biraz umutluyum. umarım olumlu cevap verirler.


iyi günler.

ongar, alf, çetemenler. hepsi birbirine çok yakın, alf ve çetemenler aynı cadde üstünde (eski ismi bağlar caddesi idi galiba).

en rahat sınıftır. hicbir iş yapmazlar. fotofilm birimleri vardir orada bulunabilirler. arşive falan koyarlar belki. telsiz/radar birimi varsa orada görevli olursunuz.

kendinizi şansli sayin.

babam 10 yıl çanakkale hava radarda muhabere astsubayı olarak çalıştı. gözlemlediğim kadarıyla rahat bir askerlik geçiriyorlardı. genelde getir götür işleri yapıyorlardı.

yapılacak iş değişir.
ben yapmıştım mesela. 273. KD'de. bütün gün bir odada telsizin başındaydım, günde bir kaç defa telsiz çevrimi yapıyordum. kitap filan okuyabiliyordum mesela. bazen denetleme olunca geriyorlardı sadece, onun haricinde kötünün iyisiydi işte. arada bir içtimalara kalınca diğer ilkel kısa dönemler gibi, bu ne ya filan diyordum :)
ama bölükteki diğer kısa dönemler spor salonu, yazıcılık, kantin, revir gibi lojistik yerlerdeydi, en kötüsü benimkisiydi :) komşunun çayırı olayı :)

ben odada kullanılan bi ampulü söküp masa lambasına taktım. lambayı da kitap okurken yaslandığım duvara çevirip öyle yakıyorum, duvardan yansıyan ışıktan aydınlanıyorum. hiç göz yormuyo, çok güzel oluyo...

ikea'nın internet sitesinde görmüştüm, benim de alasım var. Ama benim dediğim ayaklı olanlardan, 40 liraya da var, 150-200'e de. bazılarında kitap okumak için ışığın yönü aşağıya doğru veriliyor.

(git: www.ikea.com.tr)

ampul olarak kesinlikle tasarruflu olanlardan kullanma, radyasyon daha fazla yayıyor.

ankara'lı değilim, yer söyleyemem ama bildiğim yeşil kundura'ydı esas satıcısı türkiye'deki. eğer halen değişmediye tabii. internetten aratabilirsiniz mağaza adresi için.

not1: bilkent'in içinde, real'di galiba. orda vardı diye hatırlıyorum yeşil'in bir mağazası. ben de merrell için gitmiştim de istediğim gibi bir şey bulamamıştım.

Yeşil Kundura Merrell'in Türkiye sağlayıcısı; fakat Ankara Bilkent Center'daki Yeşil Kundura kapandı. Ankamall'da en üst katta outdoor ürünleri satan bir mağaza var, orda bulabilirsiniz Merrell. Ayrıca geçenlerde Metro Grossmarket'te de görmüştüm.

metro gross markette var, ama çok çeşit yok.

Bende kurulu - ama istatistiği çok az biliyorum. Eğer nasıl yapılacağını gösterirseniz yardım ederim.

Genel kriterleri geçen grupta olacağınızı varsayıp, özgeçmişinizi akademik insanların değerlendireceği düşünülecek olursa mesela lisans üstü çalışmanız ve bununla ilgili yaptığınız yayınlar değerlendirmede artı puan olabilir. Daha önce üniversite dışında çalışmışsanız eğer bu tecrübenizi alanınızda verebileceğiniz derslerle ilişkilendirebilirseniz bunun da faydası olabilir.
iyi günler.

hep böyle olur. günlerce akla gelmez, soruyu sorunca, dur bi şöyle deniyim dersin inanmayaraktan, ve olur. ve bu da soruyu sorduktan sonra en fazla beş dakika içinde gerçekleşir. afedersiniz meşgul ettiğim için.

çözüm: meğer kısayol atama özelliğinde action için ayrı bir bölüm varmış (ben sadece menülerle ilgili kısayol yapılabiliyor sanıyordum). ordan play seçilerek yapılabiliyormuş.