niye desktop app olmak zorunda ki? sap'nin crmi bile salt web arayüzüyle kullanılabiliyor mesela.
bir de crm var crm var, speclerin belli midir? ne ölçekte olacak, ne kadar özelleşmiş olacak, ne miktar kullanıcısı olacak, ne miktar yükü olacak. bence veritabanı sistemi veya programlama dilinden önce bu tür mimari detayları belirtmen/belirlemen yerinde olur.
mesela real-time operasyonda kullanıma göre performans falan da gözetmek gerekecektir.

detayları bilmeden bana en mantıklısı müşterini web app olması konusunda ikna edip php js ile sağlam ve esnek bi şekilde halletmek gibi geliyor.

tesekkurler lhun

israrla desktop app. istiyor. takintili bu konuda ancak biliyorum ki daha sonra sube actiginda yada "-ben iphone umdan da bu sisteme mudahale etmek istiyorum" dediginde bu bana ek gelir olarak geri donecek o sebepten bastirmiyorum.

genel anlamda bu bir turizm acentasinin musteri analiz programi olacak. yaklasik 20 farkli parametre olacak. misal 2006 mayisinda marmarise gitmis olan musterilerin db den sorgusunu isteyecek kullanialn dil.

henuz tum ayrintilari gorusmedik yalniz ben masaya oturmadan once hangi dili kullanmam gerektigini ve onun esnekliginin neler oldugunu bileyim ki kafamda bu is icin belirli bir saat cikartayim ve talebimi ileteyim.

onerisi olan?

C#, python, java, delphi sana kalmış hangisini kullanacağın.ben olsam tamamen duygusal sebeplerden python seçerdim. javayı pek sevemedim, C# ile microsofta kıllığımdan anlaşamıyoruz, delphi hiç kullanmadım. ama en basit kavrayacağın python olur.

@ency

peki rdbms onerin var mi python ile iyi performans verecek?

ben de senin gibi php ve mysql çalışıyorum. java ile de mysql bağlantısı yaptım ama pythonu bu iş için hiç kullanmadım. python için mysql desteği mevcut

sourceforge.net

pythonun çoğu rdbmse bir arayüzü var illa o dert olmaz. performans açısından, interpreted bi dil olduğunu göz önünde bulundurmanda fayda var ama ben sanmıyorum ki muazzam bir bottleneckle karşılaşasın.
desktop app yapacaksan göz önünde bulundurman gereken birşeyler daha olacak. birincisi salt pythonu seçmekle bitmiyor, bir de gui library seçmek gerekiyor. benim en çok kullandığım wxpython idi, ama eğer gui elemanları yoğun olacaksa falan adam gibi bir de gui designer bulman gerekecek ki en azından kodunun bir kısmını jenere edesin. ona da wxpythonla boa constructor var. ama bunların hepsi open source gayet community destekli haliyle üretimsel bişey için bir yerden sonra kifayetsiz kalabilecek çözümler. onun yerine "production" birşeyler için java gibi en azından oturmuş toolları olan bir dili de düşünebilirsin.
pythonda bir de şu var, programın end user kısmını dağıtırken her bilgisayara python kurdurtmalısın veyahut da py2exe gibi (win32 için konuşuyorum) paketleme çözümleriyle interpreterı programa iliştireceksin. bu da paket boyutunu biraz büyütür, ama çok önemli olacağını sanmıyorum.

eğer müşterin tekninkse ve fiyata loc hesabı girecekse ve pythonu bilmiyorsa zararlı çıkabilirsin, çünkü çok az satırla çok iş yapmak mümkün. ha ama bunun yanında prototiplemek de nispeten kolay, adam "bu buton şuraya, bunu da şöyle" şeklinde sürekli speclerini güncelleyecekse müdahil olmak daha kolay olabilir. ama burada yine adam gibi ide ve gui tool desteğinin altını çiziyorum, zira bikaç bin satır olundu mu iş çığrından çıkabilir rahatlıkla, özellikle python pek mimari tercih kısıtı yaratmadığı için programcıya, kötü yazılan kod daha da kötüleşebiliyor çok kolay şekilde.

dbase de de ücretsiz çözümler düşüneceksiniz elbet, mysqlin yetişmeyeceğini düşünebileceğin bir yer çıkana kadar onu tercih et derim. (mesela business logici dbase seviyesinde stored procedurelar vs ile mi yapıcaksın yoksa programlama dili seviyesinde mi vs vs.)

bir de sourceforge dan falan open source birşeylere bakmak isteyebilirsin, baştan yazmak yerine modifiye etmeyi tercih edersen dil tercihini de ona göre değiştirmen gerekecektir elbette.

csi.turkcell.com.tr

bankanın sitesinden yapamam.
eksik intihar; telefon gerekiyor onun için. secure3d zımbırtısı varya

garanti'de yapılabiliyor mesela. internet şubesi üstünden.

internetten değil ama bir turkcell bayisinden yapabilirsin.

yapamadık. kaldı artık :)

karşılıksız yararlanma suçtur.

ya zaten hepsi komsularim, kendileri bana eger ki sifreyi bulabilirsen kullan dediler, ben de "soyleyin o zaman" dedim, onlarda "yok abi bu bizim mahallenin hosgeldin deme sekli" dediler. yani ortada illegal bir sey yok, hepsi beni sever sakaci keratalar iste.

eğer değiştirmemişse otomatik olarak verlen şifreler var. mesela adınız hilmi diyelim ve telefon numaranız
234 5678. hilmi5678@ttnet falan galiba ona göre ara ma yine de zor dortum.123456 yı dene ehe.

linux kullanıyor olmanız lazım..

backtrack isimli live linuxu kullanarak kırılıyor. linux bilgin olmalı ama biraz.

bakterilerin yararlı ve zararlı çeşitleri olduğu halde,yararlı virüs hiç duymadım.hep hastalık yapıyorlar ve parazit yaşıyorlar.bana mı öyle geliyor yoksa?

dolayli yoldan yararlari var:

-mesela "sığır çiçek hastalığı"na (cowpox) yakalanan bir insan bu hastaligi gecirdikten sonra "çiçek hastalığı"na (smallpox) bagisiklik kazanmis oluyor.

- bakteriyofaj denilen, bakterileri yok eden virusler var. hatta bazilari bakteriye zarar vermeyip, bakterinin bulastigi canliyi olduruyor. yani bakteriye yardim etmis oluyor bir nevi.

- molekuler ve hucresel biyolojide, genetik biliminde ve nanoteknolojide virus incelenerek ilerlemeler kat etmemizi sagliyor.

@ermanen: tamam da çiçek hastalığına sebep olan da bir diğer virüs zaten o yüzden pek fayda olarak sayılamaz gibi.

güçlü güçsüzü ayırıyor. virüse dayanabilen güçlüler devam ederken diğerleri ölüyor. doğal seleksiyon.

valla kime neye göre katkı.bu bağlamda cavalluccio'ya katılıyorum.insanoğlunun kime ne yararı var. Virusler ve buna bakterileri katıyorum, aslına bakarsan temelinde yaşamlarını devam ettirmeye çalışan yaratıklar. bu bağlamda ekolojik zincirde bize yakın bir yerlerde olduğunu düşünüyorum.

bakteriyofaj konusuna eğilmenizi tavsiye ederim. bir çok bakterinin -örneğin- çoğul antibiyotik direnci kazanmasında veya çeşitli toksinler salgılamasında etkisi olan genetik mutasyonun sebebi bakteriyofajlardır. eğer evrimin veya ekolojik zincirin tek hücreliler kısmına kadar inebildiyseniz sizin önünüzde artık bakteriyofaj sayfasıa duruyor demektir.

bir de sanırım bazı bilim adamları canlıları yararlılar,zararlılar ve gereksizler olmak üzere gruplamışlar.ilginç bir bakış açısı.

bence evrimin en üst basamağında duruyolar zaten.. biz onlara katkı yapıyoruz sadece.

evrime inanmak için, tanrı'ya inanmak için gerekli imandan daha büyük bir iman gerekiyor.
en basidi temizliğe, virüsler yüzünden dikkat ediyoruz.

aynı bunalımsal dönemden bende geçiyorum şu sıralar hey şey boş anlamsız geliyor, sonra başka insanların ne amaçla yaşayabileceği sorusuna yöneliyorum aynı şekilde sanırım başkalarının amacından feyzalmak gibi br hedefim var, bilemiyorum , cevaplayın yahu bu soruyu aydınlatın bizi..

içgüdüler yaşatıyor. neslin devamı.

açıkçası hiçbir şey ama arada inanıyorum be yarının daha güzel olacağına, belki o tutunduruyor beni.

1-2 ay boyunca cehennem hayatı yaşıyorum gibi oluyor, sonra birgün o kadar ilginç bir şey geliyor ki başıma. anaa yaşam değişik bir şey diyorum. sonra bu döngü devam ediyor..

belki de o ilginç şeyler inandırıyor arada yarının güzel olacağına. ha belirtmeden geçemeyeceğim yarının güzel olma ihtimali %0.0000000000001..

Mutlu olmak icin yasiyorum. Illa somut bir amac mi olacak yani, amac mutlu olmak iste. Somut olanlar plan oluyor, ya da hayallerini gerceklestirmek diyorlar..

uzaylılar gelir diye bekliyorum ben kendi adıma.

sevdiğim insan(lar)dan başka birşey yok beni hayata bağlayan. kanımca insanı hayata bağlayan nesneler(maddeler) değil de insanlardır.

@dambil
usta o ihtimal ne öle ya. sen benden de karamsarsın.

@ermanen
mutlu olmak garanti değil ki. hatta ortalama bir yaşamın en fazla %24.68 i(küsüratlı verdim.) mutludur. bu kadarcık bir mutluluğa tutunmak çok zor yahu.

@mortifera
Koptum resmen. mükemmel bi neden.

@cro magnon
beni hayata bağlayacak kadar seveceğim birini uzun zamandır bekliyorum zaten.

@ency:

karamsar mıyım yoksa gerçekçi miyim ben de bilmiyorum=)

insani hayata bağlayan, yaşam denen zorluğun bir şekilde üstesinden gelinmesini sağlayan, manevi değerlerdir.

yani bu aslında, işe yaramak/üretmek ürettiğin şeyden dolayı mutlu olmak.. sanatkârlık olabilir herşey olabilir, bir projede bir iletişim ağını bile çizmek insanı mutlu edebilir yani buna kısaca çalışmak denebilir.

ama tabii ki bu üretim yapmak için yaşadığımızı değil, mutlu olmak için yaptığımız dolayısıyla mutlu olunca da yaşanabilir bir hayat sürmeyi sağlıyor.

kimisi için maneviyat tasavvufi bir anlam taşıyor, bu da dinin gerektirdiği şekilde yaratan'a olan bir hükümlülüğü sürdürmek için oluyor.

kimisi içinde çevresinde ki insanların varlığı keza bu benim içinde geçerli (sadece sevgili değil) hayatı yaşanabilir kılıyor.

hayatta mutlu olmak için nedenler arayıp duruyorum, bunun için yaşıyorum aslında..

ben meraktan yaşıyorum valla. uçan ayakkabı falan yapacaklar mı diye. veya sınırsız bi güç kaynağı bulup uzayda gezebileceğiz mi diye.

ha bi de, öldükten sonra bi bok olcak mı diye yaşıyorum. hem kendimi öldüresim olmadığından hem de üst paragraftaki faztezilerim sebebiyle vadeli hesabımın dolmasını bekliyorum. bi de natalie portman var ki, öf.

@mortifera: yok abi, ben konuştum. bi dahaki reenkarneye işalla.

şu jüriyi atlatayım, cumartesi mezunlar günü var ilkokulumun. katılamayacağım ama akşam taksimde görücem milleti. ondan sonra ne yaparım bilmiyorum, sonbahardan beri hayatım gayet boktan geçiyor, carpe diem sadece.

@kobretti: maneviyat dediğin de insanlarla birlikte gelen birşey değil mi zaten? kimse okumadıkça mükemmel şeyler yazsam, çizsem, söylesem ne yazar? kimsesiz olduktan sonra ahirete inansam ne yazar?

ben rastgele yaşıyorum açıkçası. okumam lazım, kitap açıp ders bile çalışmıyorum. kötü giderse kafama sıkar siktir olup giderim, benim mantalitem bu.

edit: ama birine bağlanırsan iş değişiyor. sadece kendi hayatından sorumlu olmuyorsun. okursam sırf onun için okurum.

gemi halatı bağlıyor beni. biraz çözülse kopup gideceğim hayattan (espri değil, felsefe yaptım).

çeşitli hobiler, ilgi alanlarıdır gerçek cevap. çocukluğumdan beri uzayla ilgiliyimdir. bok gibi olduğumda teleskobumu park'a çıkarır, o anda hangi gezegen varsa ona bakarım. gözleme uygun bir şey yoksa da merceği ters çevirir, karşı apartmandakileri dikizlerim.

sonracığıma, dslr aldığımdan beri fotoğraf çekmek, sonra photoshop'ta onlarla oynamak bağlar beni hayata.

eööv, bak mesela bir sürü film indir. ouvv hepsini izleyecem" de. sonra izleme. ama bir gün izleyeceğini bil.

uğraş bul bir tane işte.

ben her an sevişebilirim diye yaşıyorum, yoksa dakika durmam.

@cro magnon;

içerisinde yaşadığımız toplum ıssız bir ada değil dolayısıyla, bir şekilde buraya adapte olmuş herkesin, kalitesi önemli olmayacak şekilde sosyal bir hayatları var.. kimsesiz olarak kendinizi hissederseniz, dolayısıyla bu evrede yapabilecek birşey zaten yok.

yani herşey bizim elimizde nasıl istersek öyle oluyor(uyum anlamında)

şartların gerektirdiği gibi bir şekilde bir hayata adapte olunur, koşullar değiştiğinde de bir şekilde alışılır, kolay veya zor tartışılır ama kimsesiz değildir hiç kimse.

siki sikine yaşadığımı şimdi fark ettim.

kısa veya uzun vadeli hedefler oluyor sürekli, onlar hayata bağlıyor, ya da acılar, sorunlar ve onlardan kurtulma çabası. arada hedefsiz kalınan vakitler de oluyor. ama çok sürmüyor. sen de kendine hedefler belirle, onlar için çabala.

cidden çok enteresan bir evrende ikamet ediyoruz... bir dk öncesine kadar tek ve birincil derdim intel i945G/GZ chipset driver bulmak iken (yine de aklınızda olsun neyse...)bu duyuruyu görür görmez kendimi matrixteki bir bitten bile değersiz hissettim derdim eger yedi-sekiz ay önce olsa! nefret ettiğim bi okulu son senesinde bırakıp kendimi çeşitli işlerde(şişşt saçmalamayın öyle diil!) çalışırken buldum. sözde kendime meydan okuyordum,kendi kurallarımı kendim koyuyordum geç de olsa...benim yerim burası degil, ben sanatçıyım sanat gibi de yaşamımım olmalı sanrılarıyla hayat gayet de güllik gülistanlıktı benim için isyankarı oynarken... o işten çıkıp başka birine girsem de olurdu iki ay ortalıktan kaybolup backpack tatili yapsam da...öylesine fütursuzca anlayacagın...
sisteme falan karşı gelme geyiği değil bahsettiğim.başka birşey... beyin kapasitesini zorlayacak derecede çok düşünmeyle orantılı icraata geçememe sorunuydu aslında bu...ne sanatla hayatımı kazanmak için uğraş veriyordum ne de boktan okulumu bitirmekle! baktım o kadar düşünmeyle de olmuyor o zaman saldım kendimi toplumsal mantığa...bıraktım mantığımı çayıra...o gün bugündür en büyük dertlerim; bir sonraki günün dersine geç kalıp kalmayacağım, akşam hangi filmi izleyip izlemeyeceğim,arkadaşlarla akşam buluşulacağında annemi de üzmeyeyim arkadaşları da ekmeyeyim ikilemi v.b demem o ki; hayatı minicik, sığ ve düz amaçlarla yaşamak lazım geliyormuş ben geç anlamışım.şimdilik görünen o ki nefret de etsem garanti iş imkanı olan bir mesleğim olacak,ailemle eskisinden daha iyi anlaşıyorum,arkadaşlarımın sitemleri kesildi pek hatırşinas bir arkadaşım artık...yanisi o minik amaçlar toplanıp birleştiğinde gerçek amaca ve huzura(eet kalp gözü de izliyorum artık asadsada) götürüyormuş meğer insanı...düz olmaktan korkmayın(hayır % yüz düşünce gücü okumam o kadar da degil!)

ortak baglayan sey herkesi "hayaller, beklentiler" iste.. onceki yazilanlar da bu kapiya cikiyor.
herkesin bir beklentisi var,
ufo beklemek, kiz cocugu hayal etmek, evlilik, bol para kazanma arzusu, en azindan tum parami bir seylere harcayabileyim ondan sonra sona erebilir hayatim dusuncesi, hayata bir seyler birakabilmek, vs.. hatta bazen korkular.. hayatima son verirsem acaba bu hayattan daha kotu bir sey basima gelebilir mi endisesi ile bile en azindan bir sekilde surdurenler var yasamini..


size bunu soru olarak sordurcak derecede bunalimsal bir donem bence. degismesi de mumkun er ya da gec.

kendim için yaşıyorum. şu hayatımın amacı yok, ne fark yaratır vs gibi bunalım düşüncelere ben de daldım, çıkmam uzun sürmedi çünkü çok saçma. illa bişey için yaşanmaz. sorma, yaşa git arkadaşım ne kastırıyosun. bundan sonra "bunu yapmak neyi değiştirir" yerine "bunu yapmak hoşuma gider mi" diye sor. olumlu cevap alırsan deli gibi motive oluyorsun.

Uzun zaman üzerinde düşündüğüm bir soruydu: neden yaşıyoruz ki? Aynen sizin gibi insanlara sormaya başladım :) Sonra insanlar sadece mutlu olma ihtimaliyle yaşıyor diye düşünmüştüm.
Ben ise kendimi öldürecek kadar cesarete sahip olamamaktan yaşıyor olabilirim, ama hayatımın devamını merak etmiyor da değilim. Sonuç olarak merak olsa gerek.

guc ve para?

öncelikle seni nelerin mutlu ettiğini bulman lazım. benim her zaman yaptığm şey budur. beni neler keyiflendiriyor, neler enerjik tutuyorsa onlarla hemhal olmaya çalışıyorum. bunlar arkadaşlar olabilir, hobiler olabilir, değişik mekanlar keşfetmek olabilir.. önemli olan ne istediğini bilmen. kimse karamsarlık üzerine bir hayat yaşamaktan hoşlanmaz sanırım. ne demişler: "geçmişi vaad etme, geleceği murad etme, anını berbat etme."

insanı yaşatan arzularıdır.

yaptığın herhangi bir şeyin, çok istisnai durumlar hariç, uzun vadede önemsiz olduğunu kavramak ilginç bir tecrübe gerçekten. koskoca roma imparatorluğu bile yıkıldı, sen istediğin kadar 3.70 gpa yap. öbür taraf gibi masallara filan da inanmıyorsan tek yol hedonizm bence. cryogenics gibi bir opsiyon her zaman mevcut tabi.

niye yasamiim ki? gormedigim suruyle yer, taniyabilecegim zibilyon tane insan, bulgur atmami bekleyen kahverengi kumrular, sayemde hayatlarinda kucucuk olsa da bir seyler yapabilecegim canlilar, bitkiler, kendim, esyalar var. sen soyle simdi hayatta yapilcak bu kadar sey varken niye yasamiim ki? hih!

o kadar da umutsuz değilim canım. hatta zamanımın çoğu zaman arkadaşlara umut dağıtan ben oluyorum. evde yalnız geçirdiğim haftasonunun etkisi bunlar.

benim de hayallerim var. seneye yurtdışı mastera gidiyorum. belki hayatımın aşkıyla karşılaşırım sonra hep istediğim dünyalar tatlısı bir kız çocuğum olacak.

Sadece merak ettim, arkadaşlara da soruyorum bu soruyu. Herkesi bağlayan bişeyler var gördüğüm kadarıyla. sanki çoğu çaresizlikten seçilen yollar gibi.

Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da
Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta
Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi
Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta

umutlar için yaşamak çok zor. bazen düşünüyorum da yarını yaşayacağını bilmeden umutlara sarılıyoruz. benim için en mantıklısı ölmüyorsam yaşamalıyım ilkesi.

simdi soyle bir problem var yalniz:

"benim de hayallerim var. seneye yurtdışı mastera gidiyorum. belki hayatımın aşkıyla karşılaşırım sonra hep istediğim dünyalar tatlısı bir kız çocuğum olacak."

demissin, bunlar tam olarak olmasa, hayatinin aski degil de oraya biraz yakin birisini bulsan, cocuk da dogum itibari ile kel, biyikli ve cirkin cikarsa, "napalim idare edecegiz artik" mi diyeceksin, yoksa "fuck my life" moduna mi gireceksin?

ya da gercekten hayatinin aski onune cikacak, guzel bir kiz cocugun olacak, ama 3 sene sonra askin biterse o zaman ne olacak? ("onu o zaman dusunuruz" diyebilecek birisine benzemiyorsun dediklerin ile. <3 satirdan karakter analizi: ben yaptim oldu> ) bu durumda hayatin onune cikardiklari ile mucadele etmeyi mi sececeksin, yoksa yine mutsuz mu olacaksin?

yani hayatin senin elinde degil pek, hic bir zaman da olmayacak, mesele senin buna nasil yaklastigin, umutsuzluk kisir dongusu icine girip girmedigin. mantikli olani umutsuzluk ve mutsuzluk getirse de, bazen mantikli yaklasmamak gerekebiliyor hayata, yoksa canli cikmiyorsun, bence.

basketbol.

oynadığım her saniye yer yüzünden ayrılıyorum. zaman ve mekan boyutu kayboluyor benim için.

yemin ediyorum basketbol olmasa bu yavşak ve şerefsiz dünya çekilmez. (benim için)

tabii ki başka güzel şeylerde vardır.

misal futbol-tenis-resim-müzik-dans gibi sportif veya sanatsal olaylar uğrunda yaşanmaya değecek şeyler.
ama lalak gibi gezip, güç ve para uğruna bir ömür harcamak bana göre değil.

@bunubenyazdim

aşklar hep bitiyor zaten. bitmez bu sefer dediğimde de bitiyor. onun için üzülmemeyi öğrendim.
40 lı yaşlardan sonra bir yelkenli alıp güneye yerleşirim artık. tek derdim de balık tutmak olarak mutlu mesut devam ederim.

kendini izole etmek problemini cozecek mi ama? istedigin o mu, teknede yalniz yasamak, kendi kafanin icinde dusuncelerin beynini yemesi, konusacak kimseyi bulamamak, bunlar mi cikis yolu? ya secme hakkina sahip olsa idin? "ben 40 yasinda daha zengin, daha guclu olacagim ki o zaman butun secenekler onumde olsun, ve geri donulebilir secenekler olsun" desen, bunun icin ugrassan, 40 yasinda "ben tekne alip guneye gideyim" tek secenegin olmasa, o tekneyi alip istedigin zaman hala guney'e gidebilmenin disinda istersen yapabilecegin baska 10 tane daha sey olsa? yani demek istedigim, gelecekte yapacagin tercihleri arttirmak, yanlis karar verme durumunda da alacagin zarari azaltmak ve geri donebilme sansina sahip olmak icin calissan? yeterli bir hayat hedefi olmaz mi?

ayrica tekne isleri isin dogasi geregi cok sorun cikariyor, 40 yasindan sonra ugrasilmaz yahu..

@bunubenyazdim

para bu dünyayı yaşanmaz yapan şey değil mi? Aldığın bir son model otomobil yüzünden kaç kişi aç kalıyor acaba? ben minimal yaşıyoruum.

İnsanlardan kaçmak gibi bi isteğim yok, güneyde yalnız yaşamayı da seçmiyorum zaten, sadece denize aşığım, o yüzden güney. yalnızlık yüzünden bu noktadayım, böyle devam etsin istemiyorum.

Merak etme düzenli spor yapıyorum, o yaşta da çivi gibi olurum ben.

gelinlikle sıçın, iyi gelir.
dans kursuna da başlayabilirsiniz, kan dolaşımınız falan hızlanır, hem sevgili de bulursunuz belki.

@aithra

tebrikler mutluluğun iksirini çözmüşsün. bu fikri satarsan köşeyi dönersin herhalde.

Hayal kuruyor musun?

Hayal kur(a)madığım dönemlerimde çok kötü hissederdim, çok kısa sürdü ama. Hayal kurmak aynı zamanda hedef belirlemek oluyor benim için. Ne kadar ütopik olsa da diriltici, aynı zamanda ara duraklar belirlersin (hayal ama kurgusu iyi olmalı). Şimdilerde Tansu Çiller'den sonra gelen ilk kadın başbakan mışım hayali kuruyorum. Başbakan olamk ister miyim, hayır, ama güçlü olmayı isterim o ayrı.

Kimseyi yeterince sevmediğini düşünüyorsun, acaba bunun altında "kimse beni sevmiyor" üzüntüsü olmasın. Tersi de olur çoğu zaman, insan "neden kimse beni sevmiyor" diye üzülürken kendinin kimseyi sevmediğini fark eder. Sevme kısmı ev ödevin olsun, istersen önce hayali birini sev, sevgiye alışırsın o zaman.

@ ency, büyüyünce geçer :P
şaka bir tarafa amaçsızlık gerçekten kötü bir şey.
yaşamınla ilgili bir standart belirle kafanda o zaman ve ona göre yaşamaya çalış en iyisi.
mutluluk, huzur vs. için de bir şey diyemeyeceğim çünkü bu insanın kendisiyle alakalı. 50 kere yazsak da söylesek de siz değişmedikçe değişmiyor bu gibi durumlar.

onca zaman geçmiş hala benim verdiğim ilk cevabımsıda tik yok, yaşama amacım o tiktir benim.

bu seferde son cevabımda tik yok:( hem artık burası bizim özel alanımız, mesela buradan şimdi recep tayyip erdoğana küfür etsem götümüze girmiyor,burayı kontrol eden yok, o yüzden ilk önce buradan rte'ye küfür edip sonra ekşiduyuruya dava açıp zengin olabiliriz, iyi düşün ency bu fırsat ele geçmez. iki güne kadar cevabını bekliyorum çok zengin olabiliriz:P

aynı senin durumunda bir amcam vardı , hayata bağlayacak birşeyi yoktu, hiçbirşey ona zevk vermiyordu , bıkmıştı, sıkılmıştı, en olmadık şeyleri kafasına takar oldu en sonunda geçen hafta intihar etti...
galiba sende aynısını yaptın.

Yerdeki karıncanın bile bir amacı var , o çok iğrendiğimiz sineğin bile hayattan zevk almasına neden olan şeyler var, bence bizim bu lüksümüz yok, zevk alacaksın , bir şeye bağlanacaksın zorla da olsa yapacaksın. hayat böyle ilerliyor çünkü.

zorunluluk

hazır iletişim formu scriptleri var ki, onlar da kullanılabilir. tabi bu hazır form firma prestijini ne derece etkiler bilemem.

tasarım ile programlama arasındaki fark oluyor bu. bunun için tasarım değil programlama bilmek gerekli.

@ency

sormak istediğimde bu zaten.. Tasarımcı programla konusunda hiçbir bilgiye haiz değilse iletişim formu gibi nispeten basit kısımları webteki kaynaklarla yapamaz mı ?

çok basit örnek vereyim. php'yi kağıt üzerinde öğrenirken kendi dökümantasyonundan, mail diye bir komut göreceksiniz.

mail(x,y,z) diye anlatacak size sonra bakacaksınız ki başka bir şey öğrenmeye gerek kalmamış herşey ortada. sonra o mail dökümantasyonunun web sayfasının altına bakacaksınız bir sürü örnek var yani çok efor sarfetmeye hiç gerek yok.

tabi bu dediğim php gibi dünyanın en şahane dili için geçerlidir, komünite desteği fazlacadır. ama tabi bunlardan önce bi html öğrenmek lazımdır. photoshop vs. ile uzaktan yakından alakası yok ama temel tasarım bilgisi yerine geçer. yok tabloydu, formdu vs. tasarımdır.

son sorduğunuza ithafen: adam gibi bir editör edinin gerisi kolay. dreamweaver veya sharepoint bilmemne (eski frontpage) hatmetmeniz her zaman işinize yarar.

mail formu, anket... gibi basit şeylerin kodlarını google.com'u açmayı başarabilen herkes bulabilir. çok yaygın şeyler olduğu için en basitinden en karmaşığına kadar açıklamalı bir sürü kod bulunabilir.

valla çok az html biliyorum. 3-4 yıldır phpbb, wordpress, smf gibi sistemlerle uğraştım ama oturup kod yazmadım. bir şey gerektiğinde ya basit html ile hallettim ya da bu sistemlere özel yapılan modüllerle hallettim. onun dışında iletişim formu olsun, başvuru formu olsun özellikle php ile uğraşacaksan hazır olarak çok fazla bulabilirsin.
www.makinakulubu.com (yalın üretim...in yanındaki oka tıkla, en alta in. o form hazırdı üzerinde biraz değişiklik yaparak "iframe" ile siteye gömdüm.)
www.ozturklerapart.com (buradaki form da hazırdı, biraz düzenleyip yine "iframe" ile siteye gömme işlemi yaptım.)
yani böyle hazır şeylerle de bazı işlerini halledebilirsin.

olay sadece iletişim formuysa gerek yok, prestijine de bir şey olmaz, çok güzel hazır scriptler var. html'in yanında css de bilmen gerekir, dememişsin ama belirteyim dedim. eğitimlerden de basitçe öğrenebilirsn form işini. ama taşıma suyuyla değirmen dönmez, bir gün özgün bir iş yapman gerektiğinde tıkanabilirsin, ya da yaptığın site de şu da şöyle olsun dediklerinde tıkanmamak için google'ı yanında bir de kitap bulunsa elinin altında çok güzel olur. google'da ne arayacağını daha iyi bilirsin böylece.

benim tavsiyem, programcılık altyapın varsa direk kod yazmayı öğrenmen. o zaman hiç bir scripte veya template e ihtiyaç duymazsın.

programlamayı hiç sevmiyorum. tasarım diye girdim işe ama boyuna kod yazıyorum. sadece tasarım bilmek yetmiyor artık. programlama öğrenmek şart. bazı scriptleri bulursun ama bir yerde takılır kalırsın sonunda. php çok zor değil. biraz bak sen. anlamadığın yerde sorabilirsin.

google'da istediğin her şey hakkında her düzeydeki bilgiyi bulabilirsin. bulabilirsin ama çok araman taraman gerekiyor. Ayrıca da ne arayacağını bilmen gerekir. Mesela bir tasaraım yada yazılım eğitimi veren kurumun web sitesinden eğitim içeriğine bak, ve oradaki konuları öğrenmeye çalış sırasıyla. ama dediğim gibi işte, buda çok meşakatli bir iş, yani bulduğun bilgilerin ne kadar yeterli olacağını bilemeyeceğin için, ne aradığını hiç bir zaman bilemeyeceksin. Ben bu yüzden BilgeAdam'a gidiyorum sanırım. hee tavsiye edermisin dersen etmem derim:)

klavye icinde mutlaka sivi kalmis, bazi tuslar bir sekilde bu sebepten takili kalmislar. cok iyi temizleme yapilmali. ya da klavye degistirilmeli. ( degistirtilmeli)

klavye içinde iki tane yapışık plastik tabaka oluyor arasında tuşların fonksyion tellerini bulunduran. buradaki sıvıyı buharlaştırman söylediğin yöntemle imkânsız. kendin yapmaya da kalkma bence rezil bir iş.

klavyeyi söküp ayrı bir yerde kurut, bikaç gün takma. ayrıca klavyenin altında kalan alanı da kurula. daha önce hiç sökmediysen biraz zorlanabilirsin.

cs4 te sanırım photoshopun içine gömülü imageready

peki tam olarak nasıl kullanacağım?

biraz ezberden olacak tam olarak hangi tuş nerede bilmiyorum şu anda ama şağı yukarı şöyleydi olay cs3te:
önce bir resim açarsın. sonra o resmi kopyalayıp başka dosyalara gereken modifikasyonları yaparsın gif için.
sonra ilk resme geri dönersin. yukarıdaki menülerin birinden view animation window gibi bir seçeneği işaretler animasyon şeridini açarsın. bunları bir şekilde kare kare ekleyip sonra kaydedersin. kaydetmede sorun çıkarıyordu biraz ben bir şekilde halletmiştim ama unuttum şimdi kusura bakma. biraz bakarsan bulursun muhtemelen. export seçeneğini falan dene mesela olmazsa.

teşekkürler.

şu marka lens demek çok zor. mesela sözlükte herkesin tavsiye ettiği acuvue benim gözlere gitmedi. ama kimsenin beğenmediği purevisionı 2 yıldır sorunsuz kullanıyorum. işin biraz deneme yanılmaya kalmış. denemen için verilenler sana yardımcı olacaktır karar verme konusunda.

marka önerim kesinlikle bausch & lomb, yüzyıllardır kullanıyorum, mis gibi, hiç sorun yaşamadım. Ama bi günde alamayabilirsiniz lenslerinizi çünkü ellerinde tam sizin numaralarınızda (bi de sizde astigmat da var, hazırlanması daha uzun sürebilir) lensler bulunsa bile bir de gözünüzün çapının bilinmesi gerekiyor. Onun için ya siz bi doktora gidip ölçtürüyosunuz veya lens satılan yerde kendi doktorları oluyor ona ölçtürüyosunuz. Yani lenslerinize kavuşmanız toplamda en az bi 3 gün alır gibi. Yine de çok tavsiye ederim, süper rahat bi olay ve hemen de alışırsınız korkmayın.

benim de göz numaralarım sizinkilere çok yakın.
gidin büyük bir gözlükçüye anlatın,ilk kez kullandığınızı ve hangi markayı tercih etmeniz gerektiğini bilemediğinizi filan söyleyin.
Size tek günlük deneme lendi verebilirler veya baya ucuza satabilirler 5tl gibi bişeye.
farklı markalardan ya da aynı markanın farklı serilerinden takın deneyin.o bir günlükleri temizlemesini düzgn yaptığınız takdirde 3 gün kadar kullanabilirsiniz.
denedikten sonra karar verirsiniz.hangisi en rahatsa onun aylıklarından sipariş edersiniz.
ben öyle yaptım en azından.

Oasis kullanıyorum ve çok memnunum. Ama lens işi çok kişisel olduğu için yine de en iyi doktorunuzla konuşup, gözünüzün çapına ve yapısına uygun bir lens edinmenizi tavsiye ederim.

Şöyle de bir şey var, belli başlı kriterler belirlendikten sonra, 2-3 marka arasında kaldıysanız, deneme yanılma yolu ile öğreneceksiniz.

Lenste ve solüsyonda cimrilik edilmemeli, sözkonusu olan gözünüz, bu da bir tavsiye olsun.

lens markası önerisi olarak FOCUS AIR lensler var. güzeldir.

bausch&lomb candır. bir de kimse pek bahsetmiyor ama, solüsyon olarak alcon un opti-free markalı ürününü tavsiye ederim. yeşil kutuda.

kesinlikle ama kesinlikle
(bkz: focus night and day)

haydaa. her yeri aradım illa gelin muayene edelim diyorlar. kapı gibi reçetem var ama işte lens muayenesi ayrıymış. neyse şartsa bu muayene gidicem. bu arada johnson and johnson un oasys leri varmış bide advance leri. ikisinden birini alacağımdır. inşallah sorun çıkmaz. sağolun ilgi alakaya. bu arada haftaiçine ertelendi çabuk olmayacağından extra önerisi/uyarısı olan varsa eklemekten çekinmesin lütfen..

lens için korkmaya gerek yok "kullanabilir miyim acaba" diye..
ben kullanabildikten sonra herkes kullanabilir, temin ederim sizi :))

ilk başlarda çok zorlar ama alıştıktan ve bir iki basit kuralına dikkat ettikten sonra harika bir şey lens, gözlüğe ne gerek var..

marka olarak da yıllaaaarrrdır (8 yıl olmuş) "bausch & lomb" kullanırım.. gayet memnunum..

yalnız şu önerimi bence ciddiye alın;
bence günlük (sabah tak, yatarken çıkar) tipi lens almayın.. onların kullanımı zordur ve ilk kez lens kullanan birisi kesinlikle eminim ki o tip lenslerde bir göz iltihabı yaşar, hastane hastane koşturur..
bu sebeple sabit lens alın bence.. banyoda, yatarken falan çıkarmıyorsunuz.. çok rahatlık oluyor.. böyle kıvrılıverip yarım saat kestirecek ortam buluyor insan, sabah tak - akşam çıkar tipi lens varsa çok büyük sorun oluyor.. ama sabit lens varsa umrunda değil, kıvrılıp uyuyuveriyorsun.. banyoda, havuzda falan da çıkarmıyorsun.. 6-7 güne bir gece çıkarıp sabaha kadar solüsyonda bekletiyorsun, sabah takıp 6-7 gün gene ellemiyorsun gözünde ;))

bi de gözünüzde sadece miyop olsa idi, dükkana gider, 15 dakkada lensinizi alır çıkardınız, ancak astigmat - miyop karışık, o lens sipariş edilecek 2-3 güne anca gelir..

bi de astigmat bozukluğunu düzeltmek konusunda lensten pek bişi beklemeyin.. lensler miyopi'yi düzeltiyor, astigmatı pek beceremiyor düzeltmeyi ;))

Siz araştırmışsınızdır yine ama şunu söyleyeyim astigmat olunca lensler bildiğimiz lenslerden çok farklı oluyor. Miyop lensleri gaz geçirgen denen tipte, 7 gün gözüden çıkarmana bile gerek olmayan (bazı modellerinde) ve yumuşak lenslerdir, astigmat lensleri ise oksijen geçirgen denen tipte sert ve hem uzun süre kullanması hem de alışması zor olan lenslerdir.

Bu yüzden atıyorum b&l lensler iyi diye okuduğunuz yazılarda bahsedilen lensin sizin alacağınız (varsa) b&l lensle alakası olmayacaktır haberiniz olsun...

astigmat lenslerini artık yumuşak yapıyorlar ama yurtdışından getirtmeniz gerekiyor...

Advance de kullandım Oasis de. İkisi arasında kaldıysanız son karar olarak, Oasis alın. İlk çıktığı günden beri onu kullanırım. Gerçekten rahattır.

Night & Day de kullandım bunlardan önce, biraz daha sert gelmişti bana. Bırakmıştım o yüzden.

Ama hepsi kaliteli lenslerdir, yine de benim tercihim Oasis. Aklınıza yatanı alın.

Bir de, Optifree ilk zamanlar iyiydi ancak solüsyonda çıkan bir şey yüzünden bir ara piyasadan kaldırılmıştı şimdi yine çıktı aklınızda bulunsun. Ben Renu kullanıyorum, yenilediler de, çok rahat ve diğer solüsyonlardan 3 ay daha fazla muhafaza ediliyor kapağı açıldıktan sonra.

adobe flash ile yapmak mümkün, başka hazır programcıklar da vardır sanırım.
library.creativecow.net

şuradan basit bi giriş yapabilirsin.

photoshop ile beraber gelen imagereadyi kullanarak yapabilirsin.

tabiki de doktora gitmen lazım ama üşeniyorum, zamanım yok filan diosan tantum verde sprey al eczaneden. boğazlara çok iyi geliyo. hem tadı da çok güzel =)

ha bi de alkol almayıver bi kaç gün. yada soğuk içkiler içme. illa içicem diosan şarap filan iç.

aynı şey bende de var. doktor tantum verde verdi. bi halta yaradığını söyleyemem. en çok yatarken öksürüyorum. noluyo ben de anlamadım.

sigara kullanmıyorum, alkolden o geceden beri uzağım ama yok geçmiyor.

ben de aynı dertten müzdariptim. hiç kasma kocakarı ilaçlarıyla koş eczaneye iste bir öksürük şurubu o kadar basit başka bir esprisi yokmuş gerçekten 2 günde geçiyor.

bu arada büyük ihtimalle geceleri çoşuyordur?
hızlı bir çözüm istersen bi kaşık balı boğazında tutmanı önerebilirim ayrıca iyi geliyor gibi.

yemek esnasında bilmiyorum ama sonunda su içmenin, ağızda, yemekten arta kalan asitlerin etkisini kırdığı için iyi olduğunu biliyorum.

faydalıdır. yediklerini parçalamak için su lazım. ayrıca yemakle birlikte su içersen midenin bir kısmı suyla dolduğu için daha az yersin.

yemeğin sonunda içmekten daha iyi olduğu kesin. yemek sonunda içilen su sadece ağızdaki asidi değil midedekini de nötralize eder ve hazım zorlaşır.

edit: tamam nötralize değil, seyreltme olacak o.

misal, reflüm var ve eğer sabahları kalkar kalkmaz su içmezsem, kusuyorum. (ne kadar fantastik değil mi?) ayrıca yemek yerken su içmek iyidir. neden diye soracak olursan; su, çözücü özelliğinden daha rahat sindirimi sağlar, mide ve bağırsak gibi sindirim sisteminde ki organların daha rahat çalışmasına neden olur. bol bol su için, içmeyenlere zorla içirin :)

Ben kahvaltıda bile en az 2 bardak su içiyorum. Normal öğünlerde ise sürahi sürekli yanımda durur, bir kaşık yemek, bir yudum su şeklinde sürekli su içerim. Allah'a şükür bir sıkıntı görmedim şu ana kadar.

asitleri sadece bazik maddeler notralize eder diye ogrettiler bize? su asidi sadece seyreltir. ama mideye giden su zaten orda durmuyor ki hemen emiliyor... yemek basinda, ortasinda ve sonunda icin, icirin.

doğrusu ve sağlıklı olanı yemekten yarım saat önce içmektir. yemekle beraber su alımı reflüyü tetikleyen bir şey. kiloya etkisi de tok tutması açısından bakıldığında olumlu yönde olacaktır zannediyorum, yemekte tuz alınmadığı müddetçe tabi.

15 gun kadar sonra direksiyon oluyor. onun sonucları da acıklanınca agustos bası gibi alırsın ehliyeti.

bonus: temızlenmiyor o.

eh tabi sonra.
ortalama 2hafta sonra aciklaniyor sinav sonuclari. aciklandiktan 1hafta sonra da sinav olur genelde. onu gectikten sonra milli egitimden sertifika bekliyorsun. bazen hemen gelir, bazen gecikir. o sertifika da geldikten sonra harclari yatirip dosyani da alip emniyete gidiyorsun.
agustos icinde ehliyetini alirsin gecersen.

direksiyon sınavı yazılı sınavdan daha sonra oluyor. geçen sınav döneminde ben girdim;

yazılı sınav :18 nisan
direksiyon sınav: 9 mayıs

sertifika bugün milli eğitimden kursuma gelmiş alıcam daha emniyete götürüp bekleyeceğim ne kadar bekletirlerse...

bonus: üzerine buz sürtmeyi deneyebilirsin... sakızı çıkartıyordu

bonus soru : aseton. ama izi kalabilir.

bonus soru: hiç bir türlü çıkmaz, geçmiş olsun

bonus: aseton, olmadı arap sabunu

aslında gayet basit bi yöntemi vardı hatta kullandığın dğıtımı o anki haliyle(güncellemeler,yüklediğin programlarla felan) tümden kurulabilir iso haline getirebilen bi programda vardı ama adını hatırlayamıyorum şuan. ubuntu-tr de başka alternatiflerde vardı ama serverde sorun varmış 1 hazirana kadar kapalı bikaçgün sonra forumdan öğrenebilirsin.

www.debianadmin.com
ubuntuforums.org

özellikle ikinci linkteki yöntem güzel. herşeyi tarlıyorsun. yalnız grubu elle kurmak gerekiyor.

cevaplar için teşekkür ederim.
ency, ilk yöntemi denemiştim. olmamıştı. ikinci yöntemi de akşam deneyeceğim.

ben de fatih terimli dönem diye hatırlıyorum.

----alıntı----
Galatasaray'ın simgesi olan aslan, futbolcuları Nihat Bedik'ten geliyor. Galatasaray kurulmadan 3 yıl önce dünyaya gelen Bedik, Galatasaray Lisesi'nde eğitimini sürdürürken spor hayatına başladı.

1916 yılında başlayan Galatasaray macerası süresince sadece futbolcu olarak değil üç adım atlama, yüksek atlama, binicilik, yelken ve yüzme alanlarında da kulübüne hizmet eden Bedik, tam 20 yıl boyunca futbolcu olarak verdiği mücadelesinde 268 kez forma giydi.

Galatasaray futbol takımının 8 yıl kaptanlığını yapan, 18 kez giydiği A Milli Takım formasını 8 kez kaptan olarak taşıyan Bedik, 1936 yılında aktif spordan çekilmesine rağmen spor yapmayı ihmal etmedi. ''Aslan'' ismini verdiği teknesi ile yarışlara katılan, futbol oynadığı dönemlerde ''Aslan Nihat'' olarak çağırılan Bedik, hayatını adadığı Galatasaray'a kendi lakabını simge olarak bıraktı.
----alıntı----
kaynak: www.htspor.com

1936 dan beri aslan.

bireysel tecrübemi aktarayım:
fatih terim galatasaray'ın başına 1996'da geldi. ben ilkokulu 1993'te bitirdim. ilkokul 4 ve 5'te iken okulun karşısındaki kırtasiyede aslan yiyen kartal, kanarya yiyen aslan ve kartal yiyen kanarya gibi motifler olan resim çantaları satılırdı. hatta sıra arkadaşımın kartalı ağzında bir aslanı tutuyordu.
dolayısıyla en geç 1992 yılında galatasaray'ın maskotu aslandı. fatih terim öncesi dönem oluyor yani.

ben kendimi bildim bileli aslan galatasaray in simgesi
besiktasli bir komsumuzun beni surekli olarak besiktasli olmaya ikna etmeye cabalamasi ve son derece galatasarayli bir anne ve dayiya sahip olmam yuzunden bi donem arada kaldigimi, sonunda da "aslan kartaldan daha guclu (hem de tanju gs da:))" diye galatasarayli oldugumu hatirliyorum. sene 89-90.

5 yaşındayken babamın bir arkadaşının bana "tüyleri yolunmuş kartal" dediğini, benim de 5 yaş hararetiyle kendisine "kılları yolunmuş aslan" dediğimi hatırlarım. sene 88'e tekabül eder.

Yok mu indiren?

wella'nin "dogal" diye lanse edilen joleleri vardi. cok uzun zaman once biraktim kullanmayi(sac dokulmesi :\ ) ama kuaforum alacak olursam onlardan almami oneriyordu. biraz tuzlu tabi.

schwarzkopf un osis die urun zinciri var.baya urunu var osis adı altında.fiyatı biraz tuzlu olsada cok sağlamdır.sac pek dokmez buarada.

sac jolesi, cok uyduruk marka olmadigi surece saci dokmuyor aslinda. onu surerken ve yikarken uyguladigin baski neden oluyor daha cok, bunu da hergun yapinca sureci hizlandirmis oluyorsun. tabi uzun sureli etkisi de var, bu da kimyasallardan ve sac derisinin kapanmasindan dolayi oluyor.

o yuzden saca kolay surulen ve sactan kolay cikan, dogal urunleri tercih etmelisin. iceriginde alkol olmasin bir de. eczanelerde bitkisel sac joleleri satiliyordu sanirim, oralara sorabilirsin.

jöle yerine dax tavsiye ederim. dökmüyor ve ıslanınca fln akmıyor.

alıp bir multimetre kontrol etmek lazım. en garanti yol bu.

çok kıvırıp ittirmeden servise veya iyi bir elektronikçiye göster adaptörü bence.. laptopun anakartı yanabilir. hayır ben yaktım yani aynı şekilde ordan biliyorum. birde adaptör alacaksan orjinal almaya çalış, onunla ilgili de kötü anılarım var.

gerekirse: www.adaptorcu.com diye bir site var, geçenlerde aldım oradan bir adaptor gayet düzgün çalışıyorlar, bir kaç saat içinde elime geldi ürün. aklınızda olsun lazım olursa...

multimetre bulma sansim yok. bunun haricinde bir yontem var mi problemin adaptor'de mi yoksa giris noktasinda mi oldugunu bulabilecegim?

ebay kullanacagim mecburen, adaptorcu.com kullanma sansim yok. ebay'da orijinal dedikleri de orijinal'dir degil mi? simdiye kadar ebay'den hic alisveris yapmadim. sanirim feedback skoruna bakip satici secmeliyim, mesela sunun gibi

cgi.ebay.ie

tesekkurler cevaplar icin bu arada. hala arizanin nerede oldugunu anlayabilecegim alternatif bir yontem ariyorum dedigim gibi.

multimetre yoksa şunları dene

1-Adaptör ucunu diline değdirebilirsin. Tavsiye etmiyorum.
2-Bir adet ufak ampül alıp kabloyla adaptöre bağlayabilirsin. 19 volt var adaptörde. nasıl bir ampül bulunabilir emin değilim
3-iletken bir nesne ile adaptör uçlarına kısa devra yapıp kıvılcım çıkıp çıkmadığına bak. adaptör uçabilir, kısa devre süresini doğru ayarlamak önemli.

kadınlar için pilates vs gibi uyusuklugu giderecek seyler. bacaklar ve karın bolgesi egzersizleri. sonra "vay bacağım" oluyor.

bel kasları tabiki

sonra bacaklar...heryerini...mmm..

öhm öhm...pardon,

arkadaşım koş bolbol önce, nefesin açılsın, terle biraz. gerisi gelir.
az biraz popo çalış, üst bacak.

Cinsiyet yazmamışsınız, ikisine de bakın:

(bkz: kegel egzersizi)
(bkz: pc kası)

pozisyona bağlı. misyoner için kollar ve sırt kuvvetli olmalı, doggy için bacaklar vs. gibi.

koşu!!
genel kondisyonu dayanıklılığı arttırır kas yapar güç yapar

@tribal enfexion

ben isin porno cevirme kisminda degil, sportif kismindayim. esas soru amacim spora yonelikti. malum seks de cok guzel bir cardio. performans artisinda ve antrenmanda onu rehber alacagim

bol bol seks yap hacı. antrenman maçı gibi düşün. eğer maç eksiğin varsa, ne kadar antrenman yaparsan yap işe yaramaz. :D

herhangi bir pozisyon için herhangi bir kasın gelişmesi gerektiğini düşünmüyorum. sadece kondisyon çalışılması gereklidir bunun için de elbette tempolu koşmak ve zinde bir insan olmak.

sevgili erkekler herkes sırtta, kolda, bacakta. diablodaki strength ve dexterity gibi düşünün. siz kondisyonu tavana vurdurur ama iktidarı önemsemezseniz mahçup olursunuz. demedi demeyin. metin akpınardan gelsin.

sakın çok içme rakı
çok içersen rakı,

avrat işve sen mahsun
takım ül taklavat suskun
ha gayret ha gayret
nah muzafferiyet

karın kaslarını çalıştırmak faydalıdır. ne kadar sağlam karın kasların olursa, penis çevresindeki kasları da o kadar kasma gücün olur ki bu maksimum performans demektir. dikkat edersen ünlü porno fişm aktörlerinin baklavalar tavan modundadır. ayrıca karın kaslarının bir faydası da daha çok hatun düşürmektir ki sanrım performansını etkileyecek en önemli unsur budur:)

fotoğraf makinesini ne sıklıkta kullanıcaksın, mesela atıp bir köşeye aklına geldikçe mi kullanıyorsun? eğer öyleyse GP recyco tavsiye ederim, 2100 lük bunlar. 6 ay beklese bile boşalmıyor şarjı. 2700 lük piller 1 hafta beklerse şarjı bitiyor kendi kendine. ama eğer seri çekim yapıyorsan oldukça dayanıklılar. Yine 2700 için de GP tavsiye ederim. ayrıca evet o şarj aletiyle 2700lük pilleri de kullanabilirsin. sadece daha uzun sürer dolmaları.

Bir senede kac kere sarj ettiniz? Bu piller belli bir omurleri var ve genelde sarj/desarj sayisiyla olculur. Anlasilan sizinkiler omulerini tuketmis.

@ency: ilk cümlede söylediğin gibi çok sık kullanmıyorum makineyi. GP recyco 2100 lükler tam bana göre gibi görünüyor. teşekkür ederim.

bir soru daha soracağım bu beim eski piller bazen birgün şarj olduktan sonra ilk taktığım anda makinede kırmızı ışık yanıp yapanıyor. yani piller şarjsız demek istiyor ama hiç olmazsa (bazen yaptığı gibi) bir süre çekime niye izin vermiyor. bu kadar tükenebiliyor mu piller. makinede bir sorun olduğunu düşünüyorum bazen.

@wpi: sayısını hatırlamıyorum ama 100 civarı şarj etmişimdir, bilemiyorum. bu sayı son zamanlarda kısa sürede bitmesinden dolayı fazla görülebilir.

duracell'e de bakın isterseniz. 2650'lik var onun da.

pillerde memory effect denen bir nane oluşur zamanla. şöyle anlatayım. elimizde bir boru var içine kum dolduruyoruz. normalde sorun çıkmadan ağzına kadar doldururuz ama bazen kum bir yerde takılır. borunun artık 1/4 lük bir kısmı dolmaya başlar. işte sizin pil de böyle olmuş. yani ne kadar şarj etseniz de tam olarak dolmayacaktır. kural şu, asla tam olarak şarjı bitmeden pili doldurma.

Kısa vadede plan yapmak güzeldir; yarın şuraya gidelim; haftaya o ödevi/raporu teslim ederim, gibi. Ama uzun vadede plan yapmak hem genel olarak hem de Türkiye gibi bir ülkede neredeyse imkansız. Okulu bitirip yurtdışında master yapmak istersiniz, dolar fırlayabilir, yurtiçinde master yaparsınız. Bitirdiğim gibi askere gider 6 ay sonra bir yere kapak atarım dersiniz, askerlik herkese 1 sene olur, askerden gelirsiniz, kriz olur. Sizi beklediğini zannettiğiniz kız arkadaşınız aslında beklememiş olur. Gibi gibi.

O yüzden en güzeli, her ihtimalde kazançlarınızın kayıplarınızdan daha fazla olacağı planlar yapmak olacaktır. Master yaparken her ne kadar bitirince işe girmeyi düşünseniz de, doktora yapmaya hazır olmak, askerlikte birşeylerin yolunda gitmeyeceğini göze alarak gitmeden yarım planları tamamlamak, geldiğinizde siz bekleyen birinin olmayacağını düşünerek o 1 sene boyunca bağları kafanızda biraz gevşetmek gibi.

Elbette yine kayıplarınız olacaktır, ama daha az üzülecek, yeni planlara daha hazır olacaksınız.

bence hedef olmalı da plan yapmaktan vazgeçilebilmeli. benim planladığım şeyler yılda 2-3 kere değişebildiği için artık hayatı planlamak yerine önüme çıkan fırsatları kaçırmamayı istiyorum. hayat planlamaktan çok doğru zamanda doğru yerde bulunmak ve insiyatif almakla ilgili bence. hayat satrançtan çok tavlaya benzer diyebilirim.

ilahi komedya'da temsil edilir bu tanrı'nın insana gülüşü. ancak tanrı plana değil de biraz biraz insanın "ulan bütün bu olup bitenleri nasıl da yapıverdim. adam oldum, cin oldum, patron oldum, müdür oldum, baba oldum, zengin oldum, ot oldum bok oldum vd." böbürlenmesine kahkaha ile güler. yoksa plana neden gülsün ki tanrı? o zaten plan yapmamızı ister. bence umudunu kaybetme. hepimiz 3 aşağı 5 yukarı senin geçmekte olduğun yollardan geçtik/geçiyoruz. ne diyorz spinoza: "üzülme, öfkelenme anlamaya çalış!" öyle yap hocam sen de. acaba nerede ne hata yaptım? nasıl oldu da bu planda muvaffak olamadım? sanıyorum daha az acı çekeceksin.
bir şey daha eklemek isterim john lennon'dan bu da: "hayat başka şeyler planlarken, başımıza gelen şeylerdir."

yeni baslayanlar için hayat.

bende matematik olarak deyiniyim bari;
efenim biraz olasılık teoremine deyineyim, yaptığınız planlarda aslında düşünebidiğinizden cok daha fazla değişken mevcut, atıyorum 1 adet plan yapıyosunuz ama bu plan ufak/buyuk sizden başka 10 yüz bin milyon baloncuk ile etkileşim içindedir. ve bu değişkenlerinde cok az bir kısmı üzerinde kontrolünüz var , amacınıza ulaşmak için oluşması gereken durum için ne kadar kontrol sağlamaya çalışırsanız çalışın tamamını kontrol edemezsiniz, malumunuz insansınız ve yapabilecekleriniz sınırlı.
birisi santraçtan bahsetmiş yukarda, o oyunda bile olasılıklar bir tahta üzerindeki 32 taşla sınırlı olan işler, istediğiniz gibi gitmezken , hayat dediğimiz sallıyorum 10 yüzbin milyon taslı oyunu planladığın gibi oynamayı bekleyemezsin,
sonuc olarak ister şans de ister kader bir çok sey senin kontrolünde değil.
ha eşşeği sağlam kazığa bağla gerisini takma kafana o ayrı :D

plan yerine hedeflere yönel. şu kadar sene içinde şu noktaya geleceğim şeklinde hedefler. mümkünse gerçekleşebilir hedef olsun bunlar.

eğer tanrı varsa çok gülüyordur eminim.

ben let it go sunu buldum bunun ama işe yaramaz herhalde.

see the sound albümü var bende ama malesef bu albümde değilmiş bu şarkı

sagolun arkadaslar ilginiz icin ama ozellikle bu sarkisi cok ilgimi cekti, neden bu kadar gizemli anlamadim...

dosya menüsünden çevrimdışı çalış diyebilirsin.

demek istediğim o değil. opera kullananlar bilirler. browser normal çevrimiçi çalışırken eski sayfaları tekrar yüklemesin istiyorum sayfada geri veya ileri gittiğimizde.

onu opera'da her sayfada yapamaz. bazı sayfaların yeniden yüklenmesi gerekiyor illaki. sözlükte öyle bir şey yok ama. yeniden yüklenmiyor firefoxta da operada da.

Eski halini açıyo sayfanın. Sözlükte mesela rastgele butonuna basın. Sonra geriye basarsanız solda başlıkların güncellenmiş halini değil, eski halini göreceksiniz.

adres satirina about:config yazip enter'ladiktan sonra filter kismina browser.cache yazin. kalan seceneklerden browser.cache.check_doc_frequency bunu belirliyormus sanirim. cift tiklayip degeri degistirebilirsiniz. 0 ya da 2 istediginiz isi yapacaktir anladigim kadariyla:

kb.mozillazine.org

aynı durum için bana antiseptik krem vermişlerdi. bir de baş dönmen vs. var mı, olursa hemen doktora git demişlerdi. en yakın zamanda iyileşme belirtisi göstermezse doktora görünün derim.

eğer alerjik bir yapın varsa inmiyor. ben doktora gitmedim mesela 1 hafta gözüm kapalı kaldı. 1 iğneyle düzelebildim. şişlik inmezse doktora git.

düne nazaran daha iyi iniyo yavaş yavaş. antialerjen ve antihistaminik bir krem sürüyorum sanırım 2 güne bişeyi kalmaz. o böceği de kınıyorum sizleri çok ağaçaltı ve karanlık yerlerde oturmamaya davet ediyorum

www.haydardumen.us

ayrıca bırak kalsın yaa..
peniste sertlik iyidir..
tırtıklı prezervatifler sırf bu sebep için bulundu..

şaka bi yana bi doktora görün istersen.. elinde tutmuş olduğun şey en kıymetli hazinendir yani..

sen de afedersin, ama bişi sorucam, bu alt alta ve gittikçe boyu artan (....) lar, yavaş yavaş ereksiyon olan penisin boyutsal değişimini mi sembolize ediyor..

o noktaların anlamı nedir?

bunu bir yerde okumuştum. zorlamalardan falan sonra oluşan bir nevi kireçlenme gibi bişeydi. sert plaklar oluşup, aleti eğiyordu. eğer önemsemezsen U şekline gelebilir benden söylemesi.

peyroni hastalığı...
geçmiş olsun

tmo şahanedir.

fistik alip evde mikserle sen de yapabilirsin... ben yaptim mesela, cok guzel oldu.

tmo olanı nerden bulabilirim madrigal?

market ve bazi bakkallarda var.

marketlerde vardır,320 gr lığını alıp kaşık kaşık afedersin :)

kesinlikkle adını hatırlayamadığım ama üzerinde kement çeviren kovboyun olduğu bir tane var onu deneyin
küçük bir kutu sarı kapak
önünde aynen dediim gibi kovboy var kement çeviriyor,
dadından yenmez

(bkz: şampiyonların kahvaltısı)

gold fıstık ezmesi

benim gördüğüm sadece bimlerde var

css dosyasina soyle bir sey ekle (degerleri degistir kafana gore iste)

body {
background: #fff url('images/bg.jpg') repeat fixed;
}

sayfa kodlari icinde

<head>
<style>
body {
background: #fff url('images/bg.jpg') repeat fixed;
}
</style>
</head>

seklinde sey etmen de mumkun.

şöyle sorıyım o zaman, html'le yazarken bir dosyada sayfayı frame'lere bölersin hani. bu dosyada yazabileceğim bir şeyler var mı bunun için. css dosyası yok yani.

evet öyle yaptım sonuç olarak orda açılacak her sayfanın içine öyle bir şey ekledim ama sadece bir dosyanın içinde değiştirerek yapabilir miyim diye sormutum. onun için de css'ye girmek lazım herhlde.

css dosyası oluşturmana gerek yok.

Assert h'ın dediği gibi ana html kodunun içersine ufak bi style ekleyerek bu işi halledebilirsin. Ya da dışarıda bir CSS oluşturup oradan çekebilirsin.

<head>
<body style="background: #fff url('images/bg.jpg') repeat fixed">
</body>
</head>

bu şekilde her elemana stil verebilirsin.

(bkz: negroplasty)
(bkz: south park)
www.southparkstudios.com

ameliyatla bacaklardan uzatabiliyorlar. ama bunu yaptırmak için kaçık olmak lazım. benim de boy 1.70 kilo 65. 24 yaşındayım ama en fazla 21-22 görünüyorum. şikayet edecek birşey yok bence. ama kilonu arttırırsan biraz daha büyük görünürsün. bi spor salonuna yazılıp ağırlık çalış bence. bir de sakal bıyık bırak.

işin kötü yanı sarışın olduğum için sakal ve bıyıkla da problemim var. 3 ay kesmesem anca belli belirsiz bişeyler çıkıyor ortaya. (3 ay mübalağ tabi)

şu ameliyatlarla ilgili bişeyler bilen var mı acaba?

edit: evet, türküm ama kimse türk olduğuma da inanmıyor. =)

1.70 aslinda o kadar kisa degil. Eger fazla genc gorunmekten sikayet ediyorsan

-kilo almak (ozellikle agirlik calisarak)
-sakal/biyik birakmak
-giyim tarzini degistirmek

gibi yollara basvurabilirsin.

valla hocam 1.70 kısa değildir bir kere. türkiye ortalaması bundan daha uzun değildir. ben de 1.72 ve 24 yaşındayım mesela ama beni de 30 yaşında falan zannediyorlar kırlaşmış saçlardan dolayı. bir insanın yaşını tahmin etmen gerektiği zaman, kilosuna, boyuna veya saçına bakmak başlı başlına saçmalık. insanın yaşını belli eden yüz hatlarıdır. onu bilmeyip ve ona dikkat etmeyip sen 15 yaşındasın diyenler zaten bir boktan anlamıyorlardır. ayrıca olduğundan yaşlı göstermek, genç göstermekten daha kötü bence. bana bundan sonra da 30 diyenlere ben ağız burun dalmayı planlıyorum mesela.

Ne bekliyorsun arkadaş, herkes yazmış işte Türk erkeğinin boy ortalaması 185 mi sanıyorsunuz? Benim boyum 2oocm, ben de yaşımdan çok daha genç gösteriyordum 2-3 yıl öncesine kadar. Kuzenlerimden birisi 195cm civarı, benden 4 yaş büyük ama tam tersi benden küçük gösteriyor. Üstelik sakal bırakma şansı da yok çünkü çok seyrek.

Bazıları yaşlı görünmek için sakal bırakır. Benim için herkes tam tersini söylüyor, sakal bırakınca daha genç duruyormuşum.

Boy uzatma için küçük ibo'ya yapılan ameliyatlar var ama kemikleri kırmayla falan uğraşma yazık günah.

ameliyatı da söyleyeyim. kaval kemiğini ortadan kesip demirler yardımıyla iki kemik arasındaki mesafeyi açıyorlar, kemik yavaş yavaş dolduruyor aradaki boşluğu. 10-15 cm uzatıyor boyunu. ama ne kadar acı vereceğini düşün istersen.

www.chinadaily.com.cn
www.iconocast.com
www.marieclaire.com

40 yasinda 30 gosterirsin 50 iken 40 daha da ne istiyorsun :)) millet genc gorunmek icin ne paralar dokuyor cok sanslisin bence..

ne güzel şeysin sen spor
spor yap, kaslar gelişsin, genişlesin, hareketlerin kesinlik ve hız kazansız
surat ne kadar genc gösterirse göstersin vucut gönrüntüsünu cocuk modundan cıkartıp yetişkin insan kalıbına sokarsan , olduğun yasta görüne bilirsin,
hem yaslanıncada genc görünmek isteyeceksin onuda sağlar

arkadasim ne guzel iste. Biz yasitimiz erkekler gittikce olduklarindan daha da yasli gosteriyorlar diye sikayet edelim, etrafta ayi gormekten bikalim, sen dogal halini degistirmeye calis (hem de ameliyatla) olacak is degil. Arkadaslara katiliyorum, bence de git biraz spor yap, durusunu duzelt, kendine guvenin yerine gelsin, sonra da silkelen kendine gel.

sen ameliyat hakkında bilgi almaya bile çalışma bence. sırf estetik amaçlardan bunu yaptıran çok affedersin aptaldır. spor için süper bir yaş, git vücut geliştirme yap.

kisalink.com
kisalink.com
kisalink.com
bakabilirsiniz linklere

yanlış düşünüyorsun biraz kilo alsan yeterli bence. benimde boyum 1,70 misal ama sorun yapmıyorum. yinede ameliyatı tavsiye etmem ama japonları ayakkabı tabanına yerleştirilen akupuntur etkisiyle boy uzatan birşeyleri var ne kadar doğru bilmem. incele istersen.

sitenin adı kivi veya kiwi gibi birşeydi araştırırsan daha iyi bilgi alabilirsin.

ya kusura bakmayın da, 1.70 boyla o bahsettiğiniz boy uzatma operasyonunu HİÇ BİR doktor yapmaz size. bildiğin mallık yani. 1.70 neyine yetmiyor abicim. boy uzatma operasyonu nedir. lütfen sağlığınızla oynamayın.

yaşı büyük göstermenin daha güzel yolları var, imajını değiştirirsin, giyinişini değiştirirsin, spor yapar kalıp yaparsın, sakal bıyık bırakırsın saç uzatır kısaltırsın falan. böyle bi operasyon tek kelimeyle aptallık. kafanız mı iyi.

Sakala aban sen. Pek çıkmıyo diyosun hergün traş ol traş bıçağı ile, 2-3 ayda gürleşirler. Basketçi olmayacaksanız 170 yeter kafanıza takmayın...

boyuna çizgili gömlek ve dar kesim kot pantolon giy boyun 1.80 gibi gözüksün :)
bir miktarda spor yap daha atletik bir görüntün olsun
ve ayrıca cildinde sorun yaratmayacaksa bol bol güneşlen bronz tenli olmaya oyna

ah 22 yaş. :)

Belkide öncelikle psikoloğa gitmelisiniz. Yani bunu bu yaşta takıntı haline getirmiş olabilirsiniz ki normal birşeydir. Çünkü zamane gençleri gerçekten eskilere göre daha uzun boylular. sizin yaşlarınızdakiler özellikle. ahh heşke dünyadaki tüm insanlar (yada erkekler diyelim) aynı boyda olsa idi, ne kadar güzel olurdu o zaman. Birde şöyle birşey var; ben boy takıntısı olan bir erkek olarak bugüne değin, istisnasız herkesin boyunu söylerken fazladan söylediğini gördüm(görüyorum). Yani adam 1.73 boyunda, ama sorduğun zaman 1.77 hocam diyor. en az 5cm ekliyorlar. Bunun en doğru oranı, şu eczanelerde, sağlık ocaklarında olan, üstüne çıkıp kafanızın hizasına dayanılan ölçü aletleridir aslında. Ama millet evde mezure, metre vb. aletlerle ölçup boylarının o olduğunu iddia ediyorlar. Oysaki yanılıyorlar. Mesela ben senelerdir. 1.71 boyundayım (bir 8 senedir felan böyle) askeri soruşturma yapılırken de ölçmüşlerdi orda da 1.71'dim mesela. (kendimi, boyunu tek doğru söyleyen kişi olarak görürüm:))

Şöyle insanlar var mesela, adam 1.65 boyunda, ama sorduğumda boy kaç diye, 1.73 diyor. 1.73 boyu olan adam 1.78 diyor. Böyle insanların oranı tahmin ettiğinden de fazla aslında emin ol. Hatta ben senin 1.70 olduğundan da şüpheliyim ve diğer arkadaşların verdikleri boy oranlarında da.

Ben kendi adıma 1.71 olduğum halde, yine komplekse giriyorum, kafaya takıyorum bu konuyu ama çok seyrek de olsa, kendimden daha kısa insanlarla yan yana geliyorum. O zamanlarda nedensiz yere kendimi daha iyi hissediyorum. Yani bu olay psikolojik derin konular içeren bir mevzu bence. ama ne yapacağız, böyle bu işi kafaya takmakla hayat geçmez. hayatın amacı olan "mutluluk" için kişinin hayatını güzel yaşaması lazımdır. hayatın güzel olması için de öncelikle kendini sevmen gerekir. Kendi içindeki Yin yang dengeni oturtman, bedensel ve ruhsal olarak kendini tanıman ve sevmen ondan sonra hayatın içindeki görevlerini idame ettirmen gerekir ki, bu şekilde düşündüğünde boy, kilo vb. sorunları dert etmezsin, mutlu yaşayabilirsin..

Her şey kendini sevmende geçiyore..

şimdi gerçeklere dönelim...
1.70 kısa bir boy değil... ama 60 kilo iseniz üzgünüm ama siz türk deyimiyle en iyi ihtimal balık etinden hallicesiniz...
kandırmışlar sizi o boy o kilo da zayıf olmak için 50-54 arası fln olmanız lazım...
boy içinde ameliyat var ama ortopetik bozuklukları olmayanlara yapmıyorlar, bacaklarınızdaa yaklaşk 10 ar cm lik alt üst olmak üzere dikiş izleri ile geziyor, ameliyattan sonra da ağrısız yürüme ve hatta yürüme garantisi vermiyorlar

cevaplayacak profesyoneller çıkacaktır mutlaka ama, zamanında amatörce ben de uğraşmıştım hatta bir kaç makineye kurduğum keyloggerlar olmuştu. eğer kurulan program profesyonel birşeyse sıradan antivirüslerle kolay kolay bulunamaz diye biliyorum.

en iyisi bilgilerinizi kurtarıp makineye tam bir format atın. korkulu rüya görmektense uyanık kalmak evladır.

eğer imkanınız varsa direk format atın rahat edin bence uğraşmaya gerek yok. ama yoksa task managerdan çalışan processlerden bakabilirsiniz bilmediğiniz bir şey var mı diye. (gerçi bilmiyorum kendini saklayabilen keylogger var mıdır..) sonra eğer şüpheli bir isim görürseniz google'da aratıp rahatça bulabilirsiniz onun hangi programa ait olduğunu falan..

Evet teşekkürler bende format atıcam ama bazı nedenlerden dolayı mümkün değil.Başka cevapları da bekliyorum spywareler bulabilirmi keyloggerları?

avg nın ozel antı spyware programı var onu yukle varsa bulur bu keylogger ler ıcın yapılmıstı

eger generic(yani yazani/cizeni az cok bilenen) bir keylogger degilse bulunmasi imkansiz gibi bisi.

ctrl + alt + shift + k kombinasyonunu deneyin. bir şeyler çıkacak mı bakalım çıkmazsa kombinasyonun k kısmını değiştirerek altarnatiflerin hepsini bir deneyin derim.

görev yöneticisinin bir screenshotını yollarsanız bakabiliriz.

keylogger'lar genelde tcp 25 üzerinden aktarım yapıyor diye biliyorum..

başlat menüsü'nden aç'a girip ''cmd'' yazarak command'ı çalıştırın..akabinde

netstat -an | find '':25''

yazarak o içinde 25 geçen portlarda, başta port 25 tabii, faaliyet olup olmadığını görebilirsiniz.. | çıkartmak için alt+ z'nin yanındaki tuşa basıyoruz bu arada..

ayrıca donanımsal keylogger'lar var..klayve'nin içine takılıyor vs. ama casuslar savaşı yaşamıyorsanız donanımsal keylogger'la işiniz yoktur. *

daha önce rastladığım bir program kendini baya iyi gizliyordu..ne görev yöneticisinde görünüyor ne de program files'ta bi klasörü vardı.açmak için bi tuş kombinasyonu giriliyordu falan..yani en iyisi önemli verilerinizi yedekleyip formatı basmak bana sorarsanız..

Yok onu biliyorum, o değil
Yine de teşekkürler

Umarım biri beni anlar

Bu arada şarkıyı bir kadın söylüyor

çok feci coşkun sabah diyesim geldi.

b12 vitamin takviyesi ii gelir.ama ben aktardan bi ilaç aldım.3. uygulamada dökülmenin azaldığını farkettim. 30 TL.

@iloushka: nedir acaba aktardan aldığınız ilaç öğrenebilir miyim?

bepanthen dekspantenol + evigen alfa tokoferol (ampul olcak bunlar) + badem yagi

(tüm eczanelerde bulunur)

arkadaşlar ürün değil de daha çok ilk önce bir doktora başvurmak istiyorum. kan tahlili idrar tahlili flan yapılsın diye. neden dökülüyor sebebini bilelim. o yüzden sizin de gittiğiniz memnun kaldığınız bir doktor var ise mesaj atarsanız tma süper olur.

örnek: başkent üniversitesi hastanesi, dr. mahmut bey, cildiye, tel: 02161111111 gibi.

dökülmesini engelleyemezsiniz, belki yavaşlar. kelliğin çaresi hala yok. ne sürersen sür kafana yine de dökülür o saçlar. belki steroidler fln işe yarayabilir.

@yoktan adam

saç stres, sigara, yetersiz beslenme, bağışıklık sisteminin yetersizliği, mevsim döngüsü, genetik etmenler nedeniyle dökülür.
saç için pek dr bilmiorum.kan ve idrar tahlili yaptırmak istiosan en temizi git dahiliyeciye ya da cildiyeciye.derdini sööle yapsınlar testlerini...en ucuz yolu budur.


@thelepermessiah

o ampullerden ben de kullandım çok feci kokuo.kuruyunca geçio diolar ama birinde yağmurda ıslanmıştım.otobüste iğrendim kendimden...

klube hoşgeldiniz. eğer yaşa bağlı dökülme ise ve büyüklerinizin saçı dökülmüş ise pek yapacak bir şey yok. ben yavaşlasın diye gün aşırı bir tane olmak üzere toplamda 106 adet bepanten iğnesi yedim. kıçım kevgire döndü. bir sene sonra aynı hızla devam etti.

ben doktorun % 70 ihtimal ile size söyleyeceğini aha buraya yazayım. genetik olarak kanınızda yağ topaklanmasını önleyecek bir madde yok. o yağ topakları saç diplerine yerleşip saç ve deri arasındaki bağı koparıp saçı öldürüyor.

@charlesbukowskiineksi

PAK-DAROU die tropikal bi solüsyon. mısır çarşısından aldım.miş miş aktar die bi tükkandan.bana ii geldi.
ama başka büssürü şey var..

Doktor öneremeyeceğim ama sorunu nasıl çözdüğümü anlatacağım. Önceleri ısırgan otunu kaynatıp suyunu, saçlarımı yıkadıktan sonra son durulama suyu olarak kullanıyordum. Birkaç ay için saç dökülmesini kesti. Sonra ne yaptıysam durduramadım. En sonunda Wella Liquid Hair kullanmaya başladım. Kullanma talimatındaki gibi kullandıktan sonra saçlarımın dökülmesi tamamen durdu. Ancak her kullanımdan sonra üç gün idare ediyor. Sonra yine dökülmeye başlıyor, yine kullanıyorum, yine duruyor. Sorunun ne olduğunu bulmak için doktor bulana kadar dökülmeyi bu şekilde durdurabilirsiniz.

vur sıfıra hafız.

cerrahpaşa tıp fakültesinde ayrıca bu konuyla ilgili bir dal var. ve bu dalda uzmanlaşmış bir prof. var. ünlü biri. şöyle bir cerrahpaşa saç dökülmesi prof. vs diye aratırsan googledan ismine ulasirsin diye dusunuyorum. su an animsayamadim. iste bu prof. un kadıkoyde ozel muayenesi var.oraya gidebilirsin.
kadınlarda bircok teste bakılıyor ama senin durumunda muhtemelen genetik sac dokulmesi testhisi koyacak propecia,rogaine gibi bilinen iki ilac tavsiye edecektir. bi gorun tabi fayda var. bunlar disinda bakim falan ise yaramaz derim.sadece kozmetik olarak kalan sacları daha iyi gosterebilir belki

şap soksan nafile. ailede varsa hiçbir şey fayda etmeyecektir.

@iloushka iyi de bu ampülleri birleştirerek saç köklerine mesaj yapacak, 1,5 saat beklettikten sonra yıkayacaksınız. o şekilde sokağa çıkarsanız pek tabi kokuşması çok doğal. ben bu karışımı neredeyse 1 yıldır kullanıyorum ve acaip memnunum ve bugüne kadar hiç koku duymadım. belli ki siz başka bir karışım kullanıyorsunuz.

p.s: bu karışım saç dökülmesine son veriyor diyemem, zaten çok şükür şimdilik öyle bir problemim de yok. saçları besliyor ve güçlendiriyor. 15 günde bir masaj yaparak deneyin farkı göreceksiniz.

ilaç kullanmaya gerek yok hiç. kendinizi yavaş yavaş az uyumaya alıştırınız. şu an 7 saat mi uyuyorsunuz. 1 hafta boyunca yattığınız andan 6 saat sonrasına alarm kurup o saatte uyanmaya çalıiın. 6 saat yetmiyor gibi gelirse, bir haftayı bir ay yapın. bünyeniz alışana kadar işte. sonrasında ise 5 saat yapın. bünyeniz alıştığında 5 saat bile fazla gelebilir=)

o değil de dL ne ola ki?

teşekkür ederim dambil :o)

bunu deneyebilirim.

> o değil de dL ne ola ki?
damnlucifer imzası :o)

sureyi dusururken mutlaka spor da yapın.

yıllardır uğraşırım ben bunun için ama asla beceremedim. 6 aydır 6 saat uyuyorum ama hala sabahları kalkmakta zorlanıyorum. bence biraz da kişiye göre değişiyor. herkes 6 saat uykuyla yaşayamaz.

veya ben de bu yöntemi deneyip kendimi az uykuya şartlandırmaya çalıştığımda bu sefer iş yerindeyken belli saatlerde inanılmaz uykum geliyor, hatta başımı elime koyup mikro uykular yapıyorum.
yani kişiden kişiye değişir.
hem uyku güzel birşey ki? ihtiyacınız varsa uyuyun bence.
ama dendiği gibi spor ve düzgün beslenme, efendim alkolü azaltma vs uykuyu daha kaliteli hale getirir, belki ihtiyacınızı azaltır.

değerli bilgilerininiz benimle paylaştığınız için çok teşekkürler arkadaşlar :o)

çalıştır(windows+r)a d: yaz bi. açılması lazım

yazdım olmadı . bir de yerel disk d boş görünüyor.

dosya sistemi var görünüyor mu?

bu bir external disk'mi sabit hdd'niz mi bu hale geldi? ve nasil geldi? :) en son nasil bir islem yaptiniz?

gerci yerel diyormus gormedim..

baslat-> calistir-> cmd-> checkdisk yapin olmadi tekrar bir convert edin veri kaybi olmamasi lazim.

checkdisk ypatım olmadı yerel disk d den hiçbir dosya kısayol vb. açılmıyor.

upload.wikimedia.org

bu resim vektöreldir. sonsuz kez büyültülebilir.
not:internet explorer göstermez. chrome,firefox veya opera lazım

fizzy'den dinlediğiniz şarkıları direk mp3'e çevirebilirsiniz. ses kalitesi konusunda bir şey diyemem tabi.

www.musgle.com

bir site değil ama limewire falan gibi olmayıp, direk kullanıcıların dosyalarını arayan mükemmel bir program olarak soulseek var. kesinlikle bir deneyin derim. şuana kadar aradığım her şeyi buldum. ve çok hafif bir program. setup'ı 930 kb, 4500 kb da memory yiyor.

ubuntu'dan memnunduysan 64bitligini kur bence hocam.
www.ubuntu.com adresinde asagida ufak bir tik var onu 64bit e getirirsen 64bitligi indirirsin.

çok aman aman bir fark göremeyeceksin emin ol. ubuntuyu deneyebilirsin. evde 64, işte 32 bit kullanıyorum ben.

(bkz: ubuntu) multimedia amaçlı kullanıyorsan 32 bit ten şaşma.

ubuntu kullanma 64 bit. tavsiyem budur sana cancağızım

Ne win ne de *nix platformlarında 64 Bit son kullanıcıda bir getirisi yok.

www.shoutcast.com
yalnız türk telekom engelliyor olabilir. ben girebiliyorum sorunsuz.

engellemiş abiler.

internet sitesinden, slowtürk' ü dinleyebilirsin.

hala duruyor mudur bilmem ama bir de yayinonline vardi. orada topluca radyolarin internet radyolarina baglanti vardi.
ayrica arada aptal saptal seyler calsa da slowturk guzeldir.

www.canliradyodinle.gen.tr

hemen hemen bütün radyolar var bu sitede

(bkz: nostalji turk)

Burada da genel olarak slow sarkilar cikmaktadir. Bazen de cok güzel nostalji yaparlar.

web site adresi: www.radyonostalji.com.tr

www.powerturk.com.tr

6-7 tane ayrı radyosu var farklı zevklere hitap eden.

"sothink dhtml menu" var. tam senlik.
tasarimi yapiyorsun, script'i generate ediyor. www.sothink.com

şu nasıl?
www.dynamicdrive.com

www.dynamicdrive.com
edit: roadrunner merlin önce davrandı
bu da olabilir
www.dynamicdrive.com

şahanesiniz.

tam istediğimi yapan şunu buldum aynı sitede: www.dynamicdrive.com

normal muhabbet ku$u. sever bunlar boyle uzuvlarla oynamayi. benim en son ku$um, ayak dibimde dolanmayi severdi mesela. parmaklarimi kemirirdi. ayrica di$i ise, sahte yumurtlama donemi geciriyor olabilir.

kuşbeyinli sadece. ondan.
bizimki de uçabilen bir hayvan olmasına rağmen oturma odasından mutfağa bütün koridoru yürüyerek katederdi mesela.

kuş beyinli. doğal olarak.

gagasi kasiniyordur, sever parmaklari kemirmeyi, cok tatli olurlar, ozledim yahu keratalari...

tüm papağangillerin (var mı böyle bir şey?) ortak özelliğidir bahsettiğiniz. ya da bir şey anlatmaya çalışıyorlar ama biz anlamıyoruz.

tuz ihtiyacını gideriyor olabilir. (turist ömeri hatırlayın)

gaga taşları var, kafesine as bir tane. kemirir durur, gagasının fazla uzamasını da önlersin.

gaga taşlarından ben de tavsiye ediyorum. hem eline konup kaçmaması sana alıştığını güvendiğini gösterir, eğleniyor kendi çapında, benimki gelip gözlüğümle oynar mesela saatlerce, bilgisayar klavyesinin üstüne gelir, babamın kafasından inmez, kafes dışında ayna bulduğu zaman saatlerce konuşur ayna karşısında. hepsinin ilginç huyları var. iyi bakın ona :)

@atrin
ehehe, çok güldüm.

geldiği zaman ari maya'ya sorun bir.

evet kesinlikle tuz ihtiyacı akıllı kuşmuş. Bizimki de tuz kavanozuyla süt tozu kavanozunu ayırmasını bilir.Yakında duvarları yemeye de başlar.Bizimki çelik kolonu gördü bile.

yapar bu kuşlar, çok matrak oluyor. benimki de gitar çalındığında gelip gitarın sapına konuyor. telleri gagalıyor. bir gün çalacak bişiler ama hadi bakalım..

3 ya da 4, contracts hangisiyse, öncekileri konu alıyor. Fazla bir şey kaçırmış olmuyorsun yani...

Bir de şu an 3 oynadığından, şimdi ilkini oynasan eziyet gibi gelir. Oynanabilirlik pek iyi değil onda.
(bkz: nafi)

"ohoo 3 ile başladıysan zaten olayı kaçırmışın" derim ancak her version kendi içinde farklı bir tutarlılığa sahip. birde şöyle bir şey var; bazı yerlerdeki ince anlamları ve yönlendirmeleri ilk iki oyunu oynamadığın için pas geçme durumu söz konusu.

2 en güzelidir, bence atlama oyna

üçüncü oyun, bir ve ikideki bazı görevlerin yeni oyun motoruyla hazırlanmış hali diye biliyorum..

birle ikiden sonra direkt dördü bitirdim ben de..

sorunu cozememekle beraber teknik destek gerekirse diye belirtiyorum www.dataservis.net

ekran baglantisi her bir renk icin farkli pinler uzerinden data iletir. bu pinlerden birinde temassizlik olmasi olasi. yazilimsal ise bilgisayari ilk acarken renklerin normal gorunmesi gerekir.

ekrana giden kablolardan veya inverter denen ufak bir parçadan kaynaklanıyordur.

www.oooninja.com

şifre konusu ne olur ama emin değilim.

bir gogus filmi cektirmeni tavsiye ederim özellikle sırtta akcigerlerde batma da oluyorsa nefes alırken. gecmis olsun.

sigarayı abartınca olur. sahte sigara denk gelirse olur.

mideyle ilgili problemde olabilir

göğüs kafesinin altından geliyor sanırım acı, kaburgaların bittiği yere hafif elle bastırınca da acıyor mu? üşütmüşsünüz eğer öyleyse, önemli bişey değil.

solunum yollarında ki yanma, genelde bahar aylarında alerjenlerle temas nedeniyle olur. yani mevsimsel bir şikayetse endişe etmeyin. ama yine de doktora görünmenizde fayda var. bir de tam göğsün ortasında yanmaya benzer sıkısıklık, rahatsızlık hissi varsa inanmayacaksınız ama psikolojik nedenlerle olabiliyor. agrıya daha yakın bir hisse rüzgarda kalmış olabilirsiniz. bu rahatsızlık uzun süredir devam ediyorsa mutlaka bir akciğer filmi çektirin.

belki de seneler seni hızlandırmıştır dostum, diyerek saçmalıyorum.

ama şüphesiz unutmamalısın ki o bilgisayar senin ergen yıllarına tanıklık etti, zuxxi'ye girdin, feyk.com'a girdin, kah half life oynadın, kah gittin fifa 98de q ile durup dururken kalecilere daldın o bilgisayar ile. bence hor görme, alttan al.

ve ayrıca çabuk ısınıyor olabilir fanında problem varsa, belki o yüzden yavaşlıyordur, toz moz temizle bakalım.

sildigin yukledigin seyler hep bilgisayarda iz birakir. e donanim da zamanla eskir yipranir. windows da zaten zaman gectikce yavaslayan bir isletim sistemi. etrafindaki hersey de hizlaniyor. hmm baska?

kibritsuyu bilgisayarın b'sinden bile anlamayan birisi olarak cevap veriyorum: sorunun cevabı "12 sene"dir.

sorunun einsteinin izafiyet teorisinin tanımı oluyor galiba.
tabi hdd nin yıpranması asıl etken.dır dır dır sesler çıkıyordur şimdi o hdd den

$ 2200 çok. pahalıya almışsın.

$ 1250 + kdv'ye kapatmıştık. =)

@can see: 15 inç viewsonic marka monitörü cd romu yazıcısı sound blaster awe64 müydü neydi zamanının en şahane ses kartı falan da var onları da say :) alınabilecek en iyi bilgisayardı abi.

@arigold: fanlar manla tertemiz açılıp temizlendi tamamen.

@ermanen: bad sector kontrolünden cillop gibi çıkmış, yeni formatlanmış ve orijinal lisnslı cd'den windows 95 kurulmuş bilgisayar abi. kendi çindeki internet explore'ı bile kastırıyor. elektronik alette ne ypıranabilir ki? araba desen pistonu eskidi motor bloku aşındı falan derim de içinden sadece elektrik geçen şey nasıl yıpranır? hareketli tek parça harddisk.

@mea maxima culpa: 12 senedir de işte sorun orada. ne oldu bu 12 senede? ben bu bilgisayarı alıp hiç ellemeden dolaba koysam, bugün çıkarıp ilk defa kullansam da yine böyle mi olacaktı? ibne nereden biliyor 12 seneyi?

@bdivrik: okuyamama, yazamama, zorlanma, ıkınma gibi bir ses çımıyor. standart okuma sesi çıkıyor ama uzun uzun. internet explorer böyle önce dış çerçeve, sonra içi, sonra adres çubuğu falan gibi parça parça geliyor harddisk tıkırdarken.

sanırım sen 12 sene önceki bilgisayaraını hızlıydı diye hatırlıyorsun. bana da şöyle oluyor, tutup eski bir oyunu yüklüyorum, beğenmiyorum oyunu, oysa bana güzel geliyordu o zamanlar.

şöyle diyelim, o zamanlar bir şahin almıştın, ilk araban tabiki, sana göre bastın mıydı gidiyordu, şimdi bmw aldın kullanıyosun, bi nostalji olsun diye şahine tekrar bindin ve farkettin ki bastın mı gitmiyor aslında araba, standartaların değişmiş çünkü.

crossover değil ama cedega var torrentte. yalnız www.transgaming.com dan hangi oyunları destekliyor bakman lazım.

bu konuda yardım alabileceğinizi pek sanmıyorum pc ye mac os yüklemek illegal diye biliyorum.

www.google.com

lifehacker.com
lifehacker.com
www.hackint0sh.org

biraz ingilizce biraz da tecrübe :)

forum.osx86scene.com

duyuru dışarıyada kapattım sorun olmaz ondan,
yardımcı olanlara teşekkürler

biostan açın o halde. bios kapalıysa zaten başka bir yolla kurmak çok zor.

adamlar yapmış bak istersen:
www.tek-tips.com

harddiski laptoptan söküp başka bir laptop ya da desktop'a bağlayıp kurabilirsiniz. desktop için 2.5-3.5 çevirici gerekir.

ÖSS de bu soruyu yanlış yapmış birisi olarak söylüyorum ki sıvı maddenin su, alkol, meyve sunu olması bi şeyi değiştirmez he anca sıvı civa gibi hem yoğunluğu çok yüksek hem de yüzey gerilimi çok olan bir sıvı olsa değişir...

şimdi benim bildiğim su katı haldeyken sıvı haline göre daha fazla hacım kaplar. sıvı haline geçince hacmı küçülür. su buza geçerken hatta %10 gibi bir genleşme yapar. ilk dediğin olayı su seviyesi azalıyor diye biliyorum. böyle olursa her durumda azalır gibi geliyor bana yanılmıyorsam.

su olmasının nedeni katısının yoğunluğunun sıvısından küçük olması bu sayede su üstünde kalabilmesi. katısı sıvısından daha az yoğun her maddede seviye değişmez. burada sorgulanması gereken alkolün katısı sıvısından yoğun mudur? sıvısı üstünde durabilir mi?

dip not: suyun en yoğun hali +4 C'dir. ısıtır veya soğutursanız genleşir.

Öncelikle "Katı bir cisim kendi sıvısında yüzüyorsa, cisim eridiğinde sıvı seviyesi değişmez"

Yalnız durum farklı. Karışım saf değil, ayrıca üzerinde yüzen buzun içinde alkol yok (Alkol su gibi 0 derece donmaz). Şimdi içki değil de saf su diye düşünsek, buz eriyince ancak battığı hacimi dolduracak. Yani seviye sabit.

Alkol olunca işler daha da karışıyo. İçkinin yoğunluğu daha düşük ve buz daha fazla batacaktır. Eridiğinde ise battığı kısımdan daha fazlasını doldurur gibi geliyor.

Yüzen cisim ağırlığınca su taşırır. İçki yoğunluğu 0.9 g/cm3 desek 1gr lık bir buz 1.1 cm3 alkol taşırır, fakat eridiğinde 1 cm3 su oluşturur. Şu an azalır gibi geldi bana.

1 kadeh martininin başıma açtığına bak. gidip deney mi yapsam.

devil may cry 4 gamepad ile daha rahat oynanıyor, ve tavsiye ediliyor, street fighter 4 de oynanıyordur muhtemelen.

prince of persia the two thrones

gamepadle oynanıyor, hatta gamepadsiz çok zor oynanıyor.

nba live

ben en çok shoot'em upları oynarken zevkten zevke koşuyordum. zamanında vardı bir kaç şutımap oyunlarım onları oynardımi. isimlerini unuttum şimdi elbet.

herhangi bir harddisk analyzer işini görür. mesela

www.primasoft.com
www.brownbaron.com

windows için windirstat - (beleş)

windirstat.info

oyungezer'in her ay dvd'sinde verdiği bi programdan bahsediyıorsun sanırım. şu anda yanımda yok. akşam eve gidince hatırlatırım. eğer hatırlatmazsam(unutursam yani) ya da benden başka cevap veren olmazsa, sözlükten bir dürt bakayım.

(bkz: sequoiaview)

(bkz: spacemonger)

total commander ?

windirstat'ı kurdum. kullanışlı duruyor. diğerlerini denemedim. windirstat bahsettiğim programın yeni versiyonu olabilir emin değilim.

ben sequoiaview'u kastettigini dusunmustum ama windirstat da hemen hemen ayni ozelliklere sahip gordugum kadariyla. sequoiaview linux kokenli sadece.

www.vatanbilgisayar.com
Özellikler
CPU Teknolojisi Intel® Core™ 2 Duo
CPU Ailesi Intel® Centrino®2 Islemci
CPU Numarası P8700
CPU Hızı 2,53 GHz
CPU Bus Hızı 1066 Mhz
CPU Ön Bellek 3MB
RAM Kapasitesi 4096MB
RAM Tipi DDR3
HD Kapasite 500 Gb
VGA RAM 512 Mb
VGA Chipset Markası NVIDIA
VGA Chipset Modeli Geforce 9600
Ekran Boyu(inch) 15.4 " BRILLIANT VIEW
Monitör Tipi WXGA
Maksimum Çözünürlük 1280*800
Optik Sürücü DVD±RW Double Layer
Mobil Özellikler BlueTooth, Kamera, Kart Okuyucu, Wireless
İşletim Sistemi Win Vista Premium Tr 64 BIT
Ağırlık (Kg) 3 KG

www.hepsiburada.com

ben de epeydir notebookları araştırıyorum. bir defa senin ödemeyi planladığın miktar notebook almak için çok düşük. piyasada 1000 küsüre satılan düzineyle makine olsa da uzun vadede memnun edebilecek makineler yine en azından bir 1800ytl düzeyine çıkıyor.

incelersen eğer acer'ın diğer büyük markalara göre daha uygun fiyatlı olduğunu göreceksin. acer uygun fiyatlı bir makine almak istndiğinde düşünülebilir. fakat benim naçizane fikrimce acer'ın notebook'ları malzeme kalitesi olarak çok kötü. arkadaşımın ofisinde iki adet acer vardı, ikisinde de envayi çeşit sorun var. usb portları bozuldu, volume düğmesi çalışmıyor, dvd'si okumuyor vb.

uzatmadan şöyle bitireyim. uygun fiyatlı bir notebook alacaksan özelliklerden çok markasına bakmanı tavsiye ederim. 0.2ghz'lik fark ya da sonradan eklenebilecek 1gb ram, 50gb disk alanı vb için daha kalitesiz bir alet almak mantıklı değil.

1300ytl'ye bir notebook alacak olsam şunu alırdım ben. dell, dell'dir neticede:
www.vatanbilgisayar.com

maalesef 1300liraya 8600gt ve üzeri!!! bi laptop yok. net booklar bile artık nerdeyse 1000lira ortalamayla satılırken, bence az biraz daha para biriktirin.

www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

Lenovo IdeaPad Y530 modelini (2GHz) kampanyalarda 1300 liraya bulmak mümkün. Bimeksten bu fiyata almıştık bir tanıdığımıza. Ekran kartı da 9600GS. Fiyatına göre özellikleri çok sağlam.