bu aralar bende de böyle bir motor hastaligi vardir gidiyor. ama tirsiyorum. arabayi satip alayim bir motor diyorum ama ben kesin ölürüm, ondan korkuyorum.

ben de arastiriyorum, sorusturuyorum bu aralar. 150cc'den baslamak iyidir diyorlar.

ayrica (bkz: yeni baslayanlar icin motosiklet)


Kawasaki Ninja cok hosuma gidiyor ama fazla gelir sanirim. buyrun: video.google.com

valla motor kullananlara saygım sonsuz olmakla beraber, tehlikeli olduğunu gazcı olsanız da olmasanız da kabul etmek gerekir sanıyorum. arkadaşım da scooter tipi bişeyle başladı ne olucak abi sakin sakin giderim dedi, gitti de, ama yetmemeye başladı, daha büyük motorlara bakmaya başladı derken, geçen gün nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde yavaş yavaş giderken devrilmiş, biraz da sürüklenmiş. uyluk kemiği kırık, 2 ay yatalak.

tamam kazadır olur böyle şeyler ama "tehlikeli olur mu" demişsin ya, olmaz demek yanlış olur heralde. harikuleyt bir konsept olmasına rağmen gereken dikkat çok büyük ve bunun stresini göze almayıp rahat rahat gitmeye alışırsanız sonu bir gün denk gelip kötü olabiliyor. kaza yapmamış motorcu yoktur, henüz kaza yapmamış olan vardır derler.

neyse ben de bakıyım şu motorlara, düşünüyorum bir tane, hangileriydi? heheh

ninjaların 250cc lik modeli var başlangıç için gayet güzel bir motor ancak 5500 euro gibi bişiydi fiyatı.
www.kawasaki.com.tr

ninja zamaninin efsane motoru yaw. bundan sual olunmaz.

yalniz ilk basta tabiki fazla gelir. 250lik bir motor baslamak icin ideal. hem sadece motor hacmi olarak degil, motor hacmi buyudukce motorun agirligi da artiyor. 160-180 kilo bi motor baslamak icin daha uygun.

selam tom,
kawasaki ninja kesinlikle super sport degil. ancak ilk motor icin cok uygun cunku dusureceksin, cizilecek bozulacak canin sikilmaz zaten cok ucuz bir motor.
sadece bu da degil, kawasaki ninja 250 gercekten 250 cc olmasina ragmen gayet guzel imkanlara sahip bir motor. hizlanabiliyor, cok hafif ve de en iyi ozelligi hatalari affeden bir motor. 600 cc lik ya da 750 cc lik bir motorla baslarsan daha dikkatli olman, kendini daha iyi kontrol etmen gerekir.

yakin bir arkadasim 250cc kawasaki ninja kullaniyor ve bircok kez birlikte surduk. kesinlikle bir sorun yasamiyor ve kendini cok gelistirdi. tabii ki bir noktada sana yetmemeye baslayacak, o zaman cebinde daha cok mil ve tecrubeyle super sport'a ya da biraz daha altinda bir motora gecebilirsin.
iyi sanslar.

Tabii ki olur. İlla alacaksanız 250'liği alın. Öncesinde doğru dürüst eğitiminizi, ehliyetinizi, korumalarınızı alın tabi.
Bir de 750'lik motor 250'liğin üç katı kadar güçlü ve hızlı diye bir şey yok. Rakamlar sizi aldatmasın.

(bkz: #13901704)

türkiyedeki yolların durumuna dikkat ettiniz mi?
çukurları kıvrımları göze aldınız mı?
motor süper bir şey ama türkiye de gerçekten anlamsız kalıyor bence

Scootera bindiğinizde bile super sport bir motosikletin - motorsiklet değil ahalhksdjlfsdh, ben de aynı yazım hatasını yapıyordum - sizin için çok fazla olduğunu göreceksiniz.

Ben de çok pis heveslendim, gidip A2 sınıfı ehliyeti de aldım ama ben bu süreci atlatırken bir sürü tanıdığım kaza yaptı. diz kapağı yarılan oldu, çenesinin altı yarılan oldu, vücunun bir tarafı asfalt yanığı olan oldu.

Gazcı olmasan da bahsettiğin makinaların kendisi oldukça gaz. 2-3 sn içinde 100km/s hıza ulaşabiliyorlar. Yanlış bir gaz tepkisinde motor altından kayar gider.

Ayrıca oldukça pahalı aletler, 20 bin lira dan daha pahalılar. Acemiyken motorla düşeceğiniz garanti, çıkacak masraf her düşüşte binlerce lirayı bulacaktır.

Sonuç olarak 125cc'lik bir motor, Honda cbr 125r, başlangıç için iyidir. Kendinize güveniniz geldiğinde motoru büyütürsünüz.

ben de araştırmalarım sonucu kawasaki ninja 250cc'nin uygun olabileceğini düşündüm. 150cc'nin tıpkı sijwocaq'ın entrysinde olduğu gibi beni motordan soğutmasından korkuyorum doğrusu. ninja daha çok hoşuma gidiyor ayrıca :),

ayrıca araştırmadan yazmıştım, ninja sport touring sınıfındaymış. herkesin ilgisi ve uyarıları için teşekkürler, çok bilgilendim gerçekten :)

evet dogrusu hele sukur bir kaynaga ulastik. bahsedildigi gibi
"ergenekon'un yakin tarihi" ba$ligindaki linkler zannedersem beni kurtarabilecek gibi. thnx.

wget <url>
satirini crontab a koy bitsin gitsin abi scriptlik birsey degil :)
selamlar bu arada ;)

terminal ekranından "crontab -e" yazdıktan sonra aşağıdaki şekilde yeni bir satır yaratıp dosyayı kaydettiğinizde işiniz görülecektir sanırım.
en azından bizim debian sunucu da böyle.

*/10 * * * * wget www.url.com

repeater'larla yapabilirsin rahatlıkla. bunun dışında yüksek maliyetle kurumsal çözümler için yapılan wireless vericileri vs var ama sağlam paralar lazım kurulumu için.

not: repeater için şebeke elektriği gerekecek doğal olarak.

repater= bu özelliğe sahip modemlerin datayı birbirleri üzerinden paylaşıp geniş bir wireless network yapma olayı.

eger tum cihazlara giden elektrik kablosu ayni noktadan cikiyorsa X10'un elektrik kablosu uzerinden network cozumunu belki kullanabilirsin.

ext. anten girişi olan bir modem seçersin. heyhüla gibi antenle yayın yaparsın. en uzaktaki kameralar alan dışında kalırsa sadece onların da menzile girmesini sağlayacak noktaya bir repeater koyarsın. madem kameraya elektrik verebildin repeaterı da kameraya monte eder aynı elektrikten beslersin.

fearofthedark 05:00 malezya

@darknum: repeater'lar benimde aklıma geldi de işte çalişma sorunu olur mu diye merak ettim. sonuçta harici mekan. bunun karı var, yağmuru var, güneş ışığı var. verim alabilir miyim diye merak ediyorum işte. bu yüzden sordum istiklal caddesini yapan firmayı.

@compumaster: öyle bi sistem olduğundan haberim yoktu. eğer varsa o da işimi görür. tabi x10'un kameralarının benim istediğim çözünürlükte ve lüks değerinde olması da lazım.

@:fearofthedark: evet dediğin gibi repeater lar genelde kameraların yanlarında olacak, ama elektrik olan ortak noktalarda bulabilirim heyhüla anten fikrini düşünmemiştim. sağol

cok basit. sozlukten gel. (/msg at yani bir hatirlat yardimci olayim)

bildiğim kadarıyla kameranın yanındaki repeater işe yaramayacaktır. kamera ile router'ın ortasında bir yere koyman daha mantıklı. bir sene kadar önce bu kadar büyük mesafede olmasa da, benzer bir kablosuz kamera çözümünü daha güçlü antenlerle çözmüştük. tabii çok stratejik bir nokta, kablosuz router'ın bilgisayarın yanında olmama serbestliği aslında. bir kere kurduktan sonra bilgisayarla da kablosuz iletişime geçirirsen, mesafe iki katına çıkmış oluyor. (demek istediğimi anlatabildim umarım) ve x10'a bir açıklık getireyim. burada x10'un kameralarını kullanmam kastedilmemiş. x10 (ya da benzeri bir markanın) ürünü ile kamerayı elektrik şebekesi üzerinden ağa bağlayabiliyorsun. şöyle ki:

sozluk.sourtimes.org

bir de kablosuz ağlarda hava şartları çok dramatik menzil problemi yaratmıyor.

neye itiraz ettiğinizi anlamadım. adamlar önceden demedi mi sonuçlar pazartesi açıklanacak diye? 50 bin kişinin hesaplaması 1 haftada yapılamaz mı falan demişsiniz ama bence 1 hafta gayet makul bir süre, çok da abartılı değil yani. sonuçta bunların sadece kaç doğru kaç yanlış yapıldığına bakılmıyor, kimin yedek subay olacağı kimin kısa dönem olacağı, hangi birliğin ne ihtiyacı var, girenlerden kimler bu ihtiyaçları karşılıyor bunlara bakılıyor. ayrıca asıl olay bu değil, acemilikten sonraki dağıtım. şu anda gideceğimiz yerlerde en fazla 2 ay falan acemilik yapıp ordan asıl görev yerlerimize dağıtılacağız. (evet ben de sonuçları bekliyorum) şimdiye kadar sabretmeyi öğretebilmiş olmalıydı ordu size (askerlik şubesinde, sınav kuyruğunda=) kendi adıma ben çok iyi öğrendim.

valla bu mantıkla zor geçer askerlik.

ahah senin askerlik harbi zor geçecek. umarım uzun dönem yaparsın da bu kafayla min. zararı görürsün. acemilik kısa dönemde 28 gün falan .

o tamamen komutanın insiyatifine bağlı. bizde de bir gün takan biri vardı, hiçbir şey olmadı. bizimle birlikte çıktı. ama ne oldu? biz gittiğimiz gün kamuflajlarımızı, malzemelerimizi aldık. depo sorumlusu haftada bir geliyormuş. adam onca askerin arasında uzaylı gibi bir hafta sivil gezdi.evet eğitimden falan da yırttı ama psikolojyi düşünemiyorum. herkesin takım elbiseyle gittiği bir düğüne kotla gidip bütün bakışları üzerine çeken dallama gibi kaldı bölükte.

illa diskoya duseceksiniz, hapise atilacaksiniz, sabah karsi kogusa su verilerek uyandirilacaksiniz, kufur ve hakaret dolu bir haftayla askerlige baslayacaksiniz diye bir kaide bulunmamakta. komutaniniz, yani askerliginiz suresince butun vucudunuzun yekpare sahibi olan kimse, size bu cezayi vermeye de bilir. her halikarda yedek subay da olsaniz askerlige baslama tarihiniz teslim oldugunuz tarihtir. teskereyi alirken de ona gore alirsiniz. yani misillemeniz askerliginizi uzatir.
askerlik kesinlikle parlak fikirlerin yeri degil malesef. gormek uzeresiniz, birkac gun var :)
buyuk gecmis olsun ...

bildigim sudur: eger 6 günden fazla gecikirsen mahkemelere düşersin. sakata gelirsin. ama 6 günü geçmeyecek kadar gecikirsen sadece eksik olan günler askerligin bitisine ekler, terhisin geciktigin gün kadar uzar. tabi sana bilmedigin bişey daha söylemek lazım. herkes teskeresini alıp çıkarken seni bir saat bile fazla tutacak olsalar kafayı yersin. en güzeli zamanında gitmektir.

hiç bir cezası olmasa bile en kötü yatak, en dandik dolap vs. size kalır, boşu boşuna çile çekersiniz. hem küçük bir yere düşerseniz "1 gün geç gelen kıl tip" olarak mimlenirsiniz, acemilik bitene kadar sorun olabilir.

kibritsuyu'nun bahsettiği olay gayet gerçektir. anlaşılan sık oluyor.

bu sene aldiysaniz h1b yi boyle bir 1 ekim kisitlamasi yok. ama bir kisitlama da vardir kesin, fakat kesin eminim ki 1 ekim ya da 1 kasim degil, bu sene h1b alip bu tarihlerden sonra ucaga binecek arkadaslarim var.
yani, zamaniniz var daha... sirketle baslangic tarihinizi set edip, belgelerle ucaga binersiniz, sorun olmaz.

Oncelikle "h1b aldim" derken sirf h1b statusunden mi bahsediyorsun, yoksa vizeyi de aldin mi?

Her halikarda soruna en iyi cevabi Amerikan konsoloslugu verebilir diye dusunuyorum.

h1b statusunu yani I-797 Notice of Approval i aldiktan sonra konsolosluktan vize alma isi sadece formalite. Parmak iziniz ve isminiz aliniyor ve aranan bir sucluyla match etmedigi surece hemen aliyorsunuz vizeyi. ben konsolosluga gittigim gun almistim, en fazla 3 gun icinde alirsiniz.

bu ulkeye girme konusunda sadece bir alt limit var ama. I797 ustundeki valid from: hanesinde yazan tarihten en fazla on gun once girebilirsiniz. yani baslangiciniz 15 aralik ise, ulkeye bu vizenizle 5 aralikta girebilirsiniz en erken. bunu da calisma surenizi belirleyebilmek icin yapiyorlar zira vize ise baslama tarihinizden aylar once cikabilir.

Aldim derken vizeyi aldim. Ama vize alma islemi bence cok formalite degil. Banada hic birsey sormadilar neredeyse ama asil karari orada veriyolar sonucta. I797 icin basvurunda bir suru belge gonderiyorsun ama abd'deki adamlar icin o belgeler bir yere kadar bir sey ifade ediyor.

Neyse istanbul konsolosluguna soru sormak icin para istiyolar sanirim o bazda pintilik yapip aramadim. Ankara'yi aradim ordaki kizda bole bir bilgimiz yok siz avukatiniza bir sorun dedi. Neyse bende bir sekilde konsoloslukta calisan birine sordum o oyle bi kisitlama olmadigini soyledi. Zaten oldukca sacmduruyor ama simdi bileti alip yakma riskine girmek istemedim.
Danke

yeni ise girsiyde ve bilgisayar kullaniyorsa, cd'lerini koyabilecegi enteresan dizaynli cd kutulari var. hep masasinda olur.

bir diger sey masa saati olabilir.

ikinizin cekildigi bir resmi cerceveletebilirsin masasi icin (askerlik fotosu seklinde ahah)

ilgilendigi dallarla alakali biblolar olabilir. mesela keman sesine bayiliyodur atiyorum, keman calan bir adam biblosu. ya da iste balikciligi seviyordur, balik tutan kaplumbaga biblosu..

masa icin tonla sey bulunabilir.

Kartvizitlik, içine kendi kartlarını koyup sağa sola taşıyacağı türden olanlardan. Masaüstü hediyesi değil ama iş hayatında lazım oluyor ve de evet gay değilsiniz*.

güzel şık bi masa saati. mesai bitimine doğru en çok bakılan şeydir ve her baktığında seni hatırlar

dijital fotograf cercevesi al. bir de usb stick/sd kart alip arkadas grubu fotolarinizi koy. eski sirkette bir cocukta vardi kiskanmistim cok guzel oluyorlar bu cihazlar.

fotoğraf çerçevesi, hep beraber çekildiğiniz bir fotoğrafın üstüne basılı olduğu bir bardak (kalemlik olarak kullanır), ya da benim favorim origami kitabı. sıkıldığında ördek penguen vs vs yapar sinirini alır eheh.

www.superyaa.com
www.superyaa.com

ben bunları almıştım en son, bir de şuraya göz atabilirsin;

www.budun.com

budun'a veya mudoconcepte bakmanızı tavsiye ederim.

mouse, mousepad, klavye.. surekli kullanacagi bir sey olmali.

niy kimse kupa dememiş? şık bir kupa olabilir. her kahve içişinde hatırlar.

abi ben de du$unuyorum.
okulu bitirince mba yapmayi du$unuyorum. ardindan avustralya'ya ba$vuracam sanirim.

iltica etmeniz lazım. gidip bir ülkeye ben türkiye'de yaşayamıyorum,hayatımtehlikede falan sizin ülkenizde ise çok mutlu olucam falan derseniz (ya da bunu kılıfına uydurursanız) olabilir.
ama diyelim ki türk vatandaşlığından çıkınca,türkiye'de yaşamak zor olmaz mı? oturma izni,çalışma izni,vs? tamam belki uzun süre o ülkede yaşayacaksınız ama diyelim ki türkiye'de yaşamak isterseniz çok sorun olur sanki.

kanada bu konularda en gevsek en rahat olani. avustralya da milliyetcilik ve göcmen karsitligi tirmaniyor asyalilardan dolayi. hatirlarsaniz gecen yil bir gemi dolusu asyaliyi kabul etmemislerdi de acik denizde kalmisti zavalliciklar. kanada icin zorlayin bence demlikposet kardesim.

cezayir i deneyebilirsiniz. gayet sicakkanli insanlar, kolay yasam.

senin neyini görmeden bahsediyorsun?

diyorum ki, eger adam bunun crack'ini yapip programi bu konuda yaniltabiliyorsa, kendi yazdigi virusleri gormemesini de saglayamaz mi?

bir arkadasim panda indirmisti internetten ve crack dosyasini da bulmustu. panda yi kurduktan sonra bir süre ciddi virüs uyarisi geliyor ama yerini bulamiyordu. sonra kaspersky virüsü crack dosyasinin icinde buldu. bedava ya güvenmemek lazim her zaman yani.

cracklenmis olmasi guvenilirligini, cracklenmis herhangibir baska programin guvenilirliginin cracklenmis olmasindan dolayi gordugu zararin otesinde etkilemez.
cracklenmis program, orijinal exe ye gore degisiklik icermekte. biraz calismayla crackleme disinda birsey yapilmis mi diye anlayabilirsiniz (biraz dogru hisle cok hizli gorursunuz bunu eger bilginiz varsa platform (windows/intel) ve genel olarak yazilim hakkinda). ama bir sure ayirmak gerekebilir sizin durumunuzda.
yine de, herhangibir crack program kullaniyorsaniz, zaten bu riskleri almis durumdasiniz. antivirusunuze "normal" seviyede guvenebilirsiniz yani.
kisisel onerim: free antivirus programlariyla idare edin. olmadi para verip satin alin yahu. kendinizi tanimadiginiz ve size karsi bir yukumlulugu bulunmayan crackerlarin merhametine birakmamis olursunuz madem o kadar degerli verileriniz.

ya avast varken ne gerek var kırmaya falan anlamıyorum? hem güvenilir hem süper işte. illa paralısında keramet olcak değil ya. zaten avast da paralı da kişisel kullanım için bedava.

kisisel olarak avast kullaniyorum zaten, bu bir merak sorusu

herhangi bir kırılmış program ne kadar güvenli ise o da o kadar.

konulabilir, antivirüs programlarının çoğu exe sinin durumunu devamlı kontrol eder. yani bir virüs antivirüse bulaştığında program kendisinin virüs kaptığını anlar ve icabına bakar.

crack olayı sadece serial kontrolünü engelleyebileceği/yanıltabileceği gibi bu kontrolü de devre dışı bırakmış olabilir. o yüzden antivirüs programının cracklisini kullanmaktansa kullanmam daha iyi.

önceden de yazdığım gibi para vermek istemiyorsanız/ayırcak paranız yoksa kasperskyı kendi sitesinden indirin ve ona bir key dosyası ayarlayın. hem ful sürümün ayrıcalıklarına bedava kavuşursunuz hem de cracksiz "orjinal" program kullanmış olursunuz.

hala neyi anlatmaya calisiyorsunuz anlamadim. benim yazdigimdaki bilgiyi tekrar tekrar anlatmaniza gerek yok ki :)))

benim de bir sorum var. biz türktelekomdan kampanya ile aldığımız bu modemleri satabilir miyiz? sonuçta tek portlu bunlar ve elimizde kullandığımız hazırda kaliteli bir modemimiz var. bu modemi satmanın yasal bir yükümlülüğü var mıdır acaba?

imzaladığınız sözleşmeyi okursanız orada belirtir. modem sözleşme süresince tt nin malıdır. intifa hakkı verilmiş gibi bir şey yani. sözleşme sonunda (sanırım 24 aylıktı o sözleşmeler) modem size ait olur.

ha satarım ben der satarsın orası ayrı. fakat olur da sözleşmeyi sonlandırmak istersen senden modemi ya da bedelini isterler. detayını bilmiyorum belki de 24 aydan eksik kalan hizmet bedelini de isterler.

airties-rt-205tt o modemin tam modeli, o model elimden cikti o yuzden biliyorum. isinma sorun olmaz ustunu basini kapama rahat etsin ama cihaz.

Sözleşmeyi erken sonlandırdığında modemin baştan belirtilen bedelini istiyorlar, modem sende kalıyor.

Parasiz okul duymadim hic. Devlet universitesi olanlar anca vatandaslara ucuz/parasiz oluyor. Burs imkani vardir ama belli bir konuda (akademi, spor, ezilen azinlik) cok ozel olman lazim.

avrupada genelde parasiz. almanya mesala cuzzi harc ucreti var o kadar. gerci ben daha cok master ve doktora bazinda biliyorum ama lisans seviyesinde de kabul olabilirsin. Ama egitim dilini bilmen gerekir genelde ingilizce degil.

hayır, hepsi paralı değil. ancak undergrad seviyesinde ülkelerde genelde ulusal dilde eğitim yapılıyor devlet üniversitelerinde. hemen her ülke/üniversite de sözkonusu dili bildiğinize dair belge istiyor. kuzey ülkelerinde (bkz: iskandinavya) ücretsiz olduğunu biliyorum, fransa'da ücretsiz olduğunu sözlükten okumuştum, almanya'da da bir arkadaş okuyor, yanılmıyorsam ücretsiz. dil şartını yerine getirebildikten sonra bu ülkelerde şansınızı deneyebilirsiniz. sizin olmak istediğiniz gibi öğrencilere "self-financing international student" deniyor, burs bulmanız oldukça güç. ama zaten eğitim bursunu sorduğunuzu varsayıyorum.

ingiltere'yi düşünürseniz, ücretli. hemen her ülkede çalışma olanağı tanınıyor ancak, yabancı bir öğrencinin haftada çalışabileceği azamî saat yasayla belirleniyor, bürokrasiden çekinen işveren kara kaşınıza hayran olmadıysa uğraşmayabiliyormuş.

avusturya son yıllarda revaçta, 2000'lerin başında eğitim ücretsizdi türkler için ve almancayı orada öğrenebiliyordunuz. şimdi 750 euro dönemlik harç alıyorlar yök'ün anlaşmayı bozması sebebiyle. dil kursları ortalama 400 euro. şu durumda en mâkulu avusturya'da bir üniversiteden kabul alıp dil meselesini orada halletmek, ardından almanya'ya iltica gibi görünüyor ekonomik imkanları kısıtlı biri için.

almanya'da eskiden lisans eğitimi için türkiye'de olduğu gibi makul bir harç alınıyordu.fakat geçen senelerde yavaş yavaş dönem başına 500 euro ücret talep etmeye başladılar. bazı üniversiteler protestolar yapıyorlardı. dönemlik 500 euro fazla gelmezse onun dışında bir ücret alınmıyor. eğitim dilide ayrıca derslerin çoğunluğu almanca oluyor lisans için bazı az sayıda ders ingilizce lisans üstü için ingilizce olanaklar daha fazla.

fransada normal devlet universite egitimi ucretsizdir. kayit kuydat ucreti odersiniz bir 100-150 euro.
fakat yasam pahali. burslar olarak isim veriyorum sadece, detayli bilgim sadece sonuncusuyla ilgili var.
- jean monnet bursu
- bourse eiffel
- bourse d'excellence du gouvernement francais.

fransizca bilmeniz gerekir ama devlet okulu icin. onun disinda ozel okullarda fransizca bilmeden de olabiliyor. ama fransizca bilmeden fransada iyice izole olursunuz, tavsiye etmem. ozel okullarda fransizca bilmeden okuma tecrubesini birebir yasamis suser var ona sorabilirsiniz : nicki "fake".

biçimlendirme demek şekil verme demek, bilgisayar kendi kullanacağı şekle getirir onu, o yüzden kendi çalışma mekanizması olan aletleri, mp3 çalar, foto makinesi, ipod gibi.. bilgisayar ile değil kendi menüsünden biçimlendirmelisin.
sen mp3 çaları bilgisayar ile biçimlendirmişsin bilgisayar da onu sabit sürücü algılayıp çöp kutusu koymuş.

mp3 çaların kendi biçimlendirme menüsü varsa öyle biçimlendir. yoksa windows ile biçimlendirirken fat32 değil de fat olarak biçimlendir

önceden oluşturmuyordu zaten. ayrıca bildiğimiz flash disk gibi biçimlendiriliyor. bu dediğiniz worm'dan sanırım. silmeye çalışıyorum, bittorrent'ten daha gıcık birşey ama. ayrıca sabit diskin muhtelif bölümlerinde de aynı recycler dizininden oluşuyor.

evet. bu tur tasinabilirlerde autorun.inf cok klasik, lame bir virus isareti. device tan bagimsizligi kolayca sagliyor virus bu sekilde...

avast pro, antivir ve avg'nin free sürümleri temizlemiyor.
trend micro galiba temizledi, ama tüm sabit disk bölümlerinde yine recycler dizinleri mevcut.

Bu konuda bryan fury'nin kapsamlı bi entrysi vardı ve ben yine unuttum neydi başlık. Bir de sanırım nod32 bu konuda etkiliydi.

kaizer killer temizledi

genellikle lisans düzeyinde okunması gereken senelerin iki katıdır. çoğu lisans programının da 4 sene olduğunu düşünürsek, 8 yıldır yani.

ama hazırlık okunmuşsa bu senelere dahil edilmez. sadece fakülte yılları hesaba katılır. kısaca; arkadaşınızın 2 senesi kalmış bence.
okulu ne kadar dondurmuş bilemem tabii. dondurulan vakitler de hesaba katılmaz.

Hazırlık ve Donsurulmuş seneler hariç olarak:
7 Sene + 2 Sene (Tecilsiz)
9 Sene sonunda 5'den fazla ders kalmışsa atılır.
5 ve daha az ders varsa 1 sene daha hak verilir.
10 sene sonunda 3'den fazla ders varsa atılır, 3 ve daha az ders varsa sınırsız sınav hakkı verilir. Tabii bunları dekanlık veya rektörlük toplanıp veriyor. Belki de vermeyebilirler...

istedigin kadar uzar, cogu zaman af cikiyor bildigim kadariyla. ya da hic ugrasmasin dondursun

1994 girisli olup galatasaray universitesi endustri muhendisliginden 2005 mezunu olan bir arkadasim mevcut. hic bolum degistirmedi, 1 yil hazirlik okudu. sonra sirasiyla 1-1-1-1-1-2-2-2-3-4 seklinde okudu.

hazırlığı bitirip normal bölümüne başlangıcından hesaplaman lazım. yıldızda maksimum öğrencilik süresi 7 sene. bunun dışında belli ders sayısının altına inildiği vakit öğrenimin devam etmesi bildiğim kadarıyla üniversite senatosu tarafından çıkarılan kararlara bağlı. misal bizim zamanımızda 5 ve 5'in altına indirdiğinde belli sayılarda sınav hakkı elde ediyordun. 1'e indirdiğinde ise sınırsız sınav hakkı elde ediyordun. mesela en son çıkan aftan sonra ben 7 olan ders sayımı 2'ye indirdim. daha sonra senato aftan gelip ders sayısını 3 ve altına indirenlere sorumlu oldukları derslerden sınırsız sınav hakkı tanıdı. her sene değişik kararlar alabiliyor yani bu senato. en kötü durumda 7 seneyi doldurduğu anda kaydı silinir, af bekler, af çıktığında devam eder falan... üniversitenin yaşı yok..

okullara göre değişiklik arzediyor anlaşılan. bize 7'yi geçerseniz şutlarız demişlerdi.

evet.
ozellikle io yapan uygulamalarda ki normalde interaktif uygulamalar sizin kullandiginiz bu sinifa girer.
bunun sebebi de cift cekirdeklinin tersine HT islemcilerde cache ve bus ortak. yani ram e bir cpu thread erisirkene, digeri ram e erisecekse mal gibi beklemece.

appldnld.apple.com.edgesuite.net

demin _heralde_ gonderemedim. tekrar yazayim, bosuna yukleme, safari calisan bir program degil. dandirik bisi.

edit: yok gonderdim ve silindiyse, sunu soyliyim pesinen. bu eksi duyurudaki en salak cevap degil, anlamsiz hic degil.

safari bazı sitelerin yorumlarken ciddi hatalar yapıyor örneğin bazı fontların bold olanlarını göstermiyor.belki de <b></b> tagını tanımıyordur ne bilim. ama yapılan testlerde iexplore ve firefox'dadn en az 2 saniye hızlı çıkmış. bundan sonraki sürümleri de bu performansı yakalar ve yorumlama hataları düzeltirse kullanmaya başlarım.
sana tavsiyem indirmeyip yeni veryasyonlarını beklemendir.

apple ı baştan beri seviyorum. i tunes olsun ipod olsun. 10 yıldır explorer kullanıyorum değişiklik olsun.
bir de güzel özellikleri varmış, resim müziklere hızlı bakış.

yeni ve heyecan verici :) umarım güzel bir browserdır.

az önce gelmedi. sanırım gönderdin de gelmedi. silinecek birşeye benzemiyor. tabii modlar applecı değilse

sabah uyandiginda benim icin www.milliyet.com.tr ye gir safariyle. sonra da www.yahoo.com a gir.

valla modlar apple'da distinguished software wizard bile olsa bu dediklerim degismez :)

Aynı sorun bende de var. Xp ile alakalı. At bir format bişiciği kalmaz.

format attım bi işe yaramadı. ayrıca formatla şöyle alaksı yok bilgisayara enerji gelmiyormuş gibi davranıyor. hiç bi şekilde açılmıyor...

kucuk bir ayrinti ama kasadaki acma/kapama dugmesinin baglantilarinin duzgun oldugundan emin olun. (windows hata mesaji gibi oldu ama neyse...)

belli ki bilgisayarı toplayan eleman parçalara dikkat etmemiş; bence de yeni bir bilgisayar almalısın. özel bir mesaj atarsan sana kıyak yaparız yaaağni.

bilgisayarı alalı 1 senden fazla oldu ve problemsiz 1 sene kullandım. hiç sorun yoktu. yeni çıktı. olay ekrana görüntü gelmemesi değil tamamen çalışmaması. fanlar da dahil. tamamen random işliyor çalışma mekanizması...

psu'da sorun yok denmiş eğer psu'da %100 sorun yoksa anakartına güç gelmiyor demektir , bu durumda psu sorunsuzsa anakart sorunludur.
ya da güç kaynagı şase almıyodur, ki bunun sorumlusu -güç kaynagının saglam oldugu varsayılıyor- ya kasadaki power tuşu ya da anakart pinleri.
yapılacak en mantıklı şey arızalı olabilecek parçaları tek tek denemek.
ya da al götür bi teknik servise baksınlar paşa paşa.

uzerinde bir yuvarlak icinde duz cizgi olan tusa basmalisin. senin bastigin tus f1 tusu.

vallahi ben discovery channel'da izlemi$tim bir kac kere. discovery mekigi ile gidildi sanirim.
baya guzel bi$eydi o belgesel gibi olan $ey.

12 kisi aya indi diye biliyorum, hepsi apollo gorevlerindeydi.
bu yuzden o tarihten sonra en azindan 9 kisi daha aya indi.

cok da zor degil 364000 km miydi neydi mesafe. yani dunyanin ekvatordan gobek capi 40000 kusurdu diye hatirliyorum.

bir cok kere gidildi. gidip de konamadan gelen bir apollo 13 vvakasi da var tabe, filminden de bildigimiz uzre...

hahaa süper
çok teşekkür hepinize. apollo 17 bile varmış. Pete Conrad 3. kişiymiş aya ayak basan.

peki ruslar aya hiç gitti mi ???

gitmedi.

Rusya da sanırım ilk uzaya çıkan ülke(cümleye gel). 1969 gibi Yuri Gagarin çıkmıştı sanırım.

oğlum ne cahil kalmışsınız uzay yarışı konusunda lan. size post-soğuk savaş bebeleri desem kızmasınız di mi?
yuri gagarin 61'de çıktı uzaya.

yav konumuz uzaya çıkılması değil ki ay'a ayak basılasması. biliyordum "sizi amerikan bebeleri önce ruslar atılım yaptı uzayda" diyeceğinizi ama bu kadar bayacağınızı tahmin etmiyordum.

alakası yok, ben kimseye amerikan bebesi diye filan kızmadım. herkesin abd-sscb arasında 57-90 arasında devam eden uzay yarışı konusunda çok cahil olmasına üzüldüm sadece. e tabii hemen hemen hepiniz bu yarış bittikten sonra büyüdüğünüz için bu çok şaşırtıcı değil belki de. yaşlandık anasını satiim...

yahu nasıl alakası yok. vallahi diyorum biliyordum çıkıp biçok kişinin rusların uzay çalışmalarını belirtip "bunları bilmiyorsunuz dimi" diye bilgiçlik taslayacağını. yoksa ben bu konudaki bilgisizliğimi gizlemiyorum ki. bakın apollo17'nin varlığından bile haberdar değilim. ama öğrendik ki rusya nasa'nın aya inişlerini falan izlemiş yakından. fason olsaymış ötermiş vs. yani bilgili ve tevazu sahibi olmak da önemli.
sorunun altına ruslar da önemli çalışmalar yaptı uzayda, evet amerika da beynimizi yıkadı sadece nasayı duyduk ama.. yazacaktım dedim agresif olmasın. keşke demeseymişim.
sağolun verdiğiniz bilgiler için.

contentkeeper var. instant messenger bloklama da yapiyor content filtering yaninda. parali ama trial version indirebilirsin. www.contentkeeper.com

Bir de, web filtering, url filtering ve content filtering diye uc kavram dolaniyor ortada. benim bildigim ve baskalarinin da kullandigina sahit oldugum sekliyle,
url filtering: sadece url stringlerde belli keyword tabanli site bloklama. bunlar bir dictionarydeki keywordlerin get edilen url de gecmesi halinde access denied sayfasi gonderme mantigiyla calisirlar.
web filtering: sitenin icerigindeki ornegin popup, applet, activex gibi aktif icerigi filtreleme olayi. bunlar, get edilen sayfalarin icerigindeki window.open() turu kodlari filtreler, sayfanin gerisini gostermece turu mantikla calisirlar.
content filtering: sitenin icerigindeki belli kisimlarin keyword de olabilir daha gelismis kavram tanimlamalar da olabilir belli kisitlara gore gosterilmemesini saglar. Bunun kodu da url filtresinin koduna benzer ama islenen kisim tum sayfa iceridir vs vs. parental filtreler falan da buna ornek.

websense kurup milletin anası ağlatılabilinir. İnternet internetlikten çıkartılıp adeta bir (bkz: bbs)'e çevrilebilir.

en iyisi websense bildigim kadariyla, sitelerinden 30 gunluk falan deneme surumu indirip inceleyebilirsiniz.

allah belasını versin o programların rahat bırakın insanları. websense i kodlayan ekibi cin çarpmış zaten.

elektrik çarpmasını istiyorsanız kontrol kalemini değil parmağınızı prize sokmanız gerekiyor, sorun burada.

güzel espri.

tamam da plastik üstünde olmama rağmen benim vücudum niye elektriği iletiyor?

tek birsey soyleyebilirim. kontrol kalemini veya herhangibirseyi prize sokma.
cunku anladigim kadariyla olumden donuyorsun surekli. aman sleepy canim sleepy, direnc nedir ogrenir, tahtali koyu boylarsin.

kontrol kalemi devreyi kendi kendine tamamliyor gibin. sadece onu orda tutacak cesur ellere ihtiyaci varmis demek ki.

Kontrol kalemini öylece pize sokarsanız ışığı yanmaz, kıçındaki metal kısma parmağınızı (ya da başka bir iletkeni) değdirip devreyi tamamlamanız lazım ki ışık yansın. En azından klasik kontrol kalemleri böyle çalışıyor. Bu durumda elektrik neden çarpmıyor derseniz sanırım bir şekilde amper ve voltaj regüle ediliyor, insana zarar vermiyor. Zaten ampüle de o regüle edilmiş akım gidiyor çünkü normalde 220 voltu o küçücük ampüle direk bağlanasız ortada ampül falan kalmaması lazım...

tabii ki de devreyi , tutan kişinin üstünden tamamlıyor. kendi kendine tamamlaması gibi birşey söz konusu değildir, okudukça yarıldım bu yorumlara.
Devreyi tutan kişinin üstünden tamamladığını kanıtlamak için, kontrol kaleminin arkasına parmağınla dokunmazsan, ışık yanmayacaktır. ayağında platik olsa bile, devreyi tanımlar, çünkü yalıtkan diye bir madde yoktur, az iletken madde vardır. şöyleki yalıtkan bildiğimiz hava da gerekli gerilim uygulandığında iletken olur ki bu da cm başına 10 bin voltur. yani ayağındaki plastikler terlikler ancak kontrol kaleminin ışığının şiddetini azaltmya yarar. ama bir sandalyeye filan çıkıp, yada kontrol kalemini tutarken havaya filan zıplayıp yerden temasını kesersen, zannedersem ışığı sönecektir.

Kaldı ki ayağında terlik varken kontrol kalemi çalışmasaydı, kim bilir kaç kişi orad aelektrik yok diye o kabloyu tutup kömür olacaktı.

kontrol kalemini prize sokup arkasına parmağınızı değdirdiğiniz vakit,kontrol kalemindeki led, elektriği prizin deliğinden "toprak" ı da bizden (bizim vasıtamızla yerden) alıyor ve devreyi tamamlamıs oluyorsunuz. böylelikle ışık yanıyor. prizlerin bir deliği toprak diğer deliği fazdır ;) babam elektrikçi ordan biliyorum ben de.

ben geçen mutfak robotu taktım prize. inan olsun mutfak robotunun ayaklarında terlik yoktu ama çalıştı.

katıldığım tek yorum, hiçbir maddenin tamamen yalıtkan olmadığıdır.bu da akımın devreyi kontrol kalemini kullanan kişi üzerinden tamamladığı anlamına gelir.ayrıca ampule regüle edilmiş bir akım gitmiyor.o incecik telin yanıp kopmamasının nedeni,ampülün içindeki havanın tamamen alınmış olması.

sanırım bu arama işlemi server'ı kasmasın diye.

1000. entry'nin tarihine bakın. sonraki 1000 için o tarihten daha eskileri gösterecek şekilde yeniden hayvan arayın. bu şekilde tek seferde olmasa da toplamda tüm entr'leri okuyabilirsiniz.

büyük ihtimalle sql query'si içinde "top 1000" var çünkü.

sürekli tarih girerek mesela o ilk gördüğünüz 1000. başlığın tarihinden sonrakileri arat dediğinizde sonraki 1000 entry karşınıza çıkar..
bunu sürekli tekrarlarsanız kişi eğer 10.000 küsür entry girmişse hepsini okuma şerefine erişebilirsiniz.

bir anda 10binlerce entrynin çıkmamasının sebebi ise serveri yormamak. eskiden çıkardı ozamanlar buralar dutluktu. yazar sayısı 1000 kadardı filan.

kabul edelim ki, dandik bir durum. ne olursa olsun, ben 1000 diye birsey girmiyorum ki hic bir yerde.

yazarın entry yedegini iste, gonderince kendi bilgisayarından okursun istedigin zaman limitlere takılmadan.

$u yazıya bir bakın:
www.hurriyet.com.tr

alternatif çözüm olarak alacağın kitabı "hard copy" olarak istemiyorsan pdf olarak var mı bir araştır. ben niyeti bozmuştum bir kaç kitap sipariş edecektim ama şansıma pdf olarak buldum neredeyse hepsini. bir kaç yüz dolar kardayım :)

kabaca bir hesapla; amerikadan gonderimde 100 dolar uzerine, avrupa gonderimlerinde 100 euro uzerine vergi odersin. 100 dolari gecmeyen iki siparis verebilirsiniz bu durumda en mantiklisi o oluyor. ben surekli getirtiyorum 100 dolar altinda ise bekleme yapmadan tikir tikir geliyor.

benim tavsiyem kitaplari robinson crusoe ya da pandora üzerinden siparis etmeniz. hem gümrük sorunu olmuyor hem de amazon ücretine yakin bir ücret ile kitaplari aliyorsunuz. amazondan kitap isteyip de gümrügü kargosu yüzünden cok ugrasan insan biliyorum.

kitap istiyorsan sorun cikacagini sanmiyorum. ben surekli kitap alirim, sorun yasamadim. diger urun turlerini bilemeyecegim ama kitap konusunda rahat ol derim.
hem tr hem de fr den denedim. 15 civari kitap almisimdir, gumruk nedir bilmem. bir tek kere ayni shipment ta gitsin dedigim 3 kitap iki ayri shipmentta gitti birkac dolar para kaybettim onun disinda sorun yok.

gözümü karartıp yaptığım spariş elime ulaştı, 9 günde. gümrükte takılmayan bu kutu, yeterince büyük bişeydi. dvd ve kitaplardan oluşan kutunun maliyeti ise 350$ idi. bundan sonraki paketlerimin kaderlerini de yazacağım buraya.