Giriş
(6)

Bu kadar sahtekarlığa, rezilliğe, siyasete, kara paraya,hileye... rağmen futbol neden bu kadar ilgi görüyor?

luluki
Tek tük türk yıldız futbolcu var, topçu bile bahis oynuyor, maç satıyor....Yanii sıfıra yakın ciddiyet ve samimiyet varken, hâlâ bu ilgi alaka niye?Tuttuğum takım[ yok] bile şampiyon olsa bana sahte bi başarı olduğundan heyecan yaşatmaz.Yanii tek akıllı ben olamam değil mi? Bi yerde mi yanılıyorum?
Tek tük türk yıldız futbolcu var, topçu bile bahis oynuyor, maç satıyor....
Yanii sıfıra yakın ciddiyet ve samimiyet varken, hâlâ bu ilgi alaka niye?
Tuttuğum takım[ yok] bile şampiyon olsa bana sahte bi başarı olduğundan heyecan yaşatmaz.
Yanii tek akıllı ben olamam değil mi?
Bi yerde mi yanılıyorum?
+1
luluki
(11 saat)
Alışkanlık, deşarj olma ihtiyacı, bir camiaya bağlılığın verdiği huzur. Tek değilsiniz ama nadir akıllılardansınız :)
+1
cosmicstring
(11 saat)
Avcı toplayıcı olarak yaşadığımız binlerce yılda erkeklerin genlerine kazınmış adına aidiyet duygusu denen bir olgu var. Erkek adam tek başına kendini güçsüz hissedip gücüne güven duyduğu bir topluluğa ait olmak istiyor. Ait olmakla övünebileceği bir güç. İçgüdüsel bir şey bu. Bu devirde de bu imkanı erkeklere futbol camiası sunuyor.
Sebep bu.

Ayrıca mesela 12 Eylül öncesi sol sağ çatışması vardı. Aidiyet solcu ve sağcı örgütlere kaymış, bu da devletin başına terör şeklinde bela olmuştu. Böyle olmasın diye devletler Futbolseverliği el altından desteklerler.

Bu konuda "Salazar'ın 3 F'si" diye aratırsanız Google'da detaylı bilgi bulursunuz.
-1
Mirket
(11 saat)
ben de merak ediyorum buna, sık sık soruyorum bu soruyu kendime.

arada bir maça gidersin, atmosferi yaşarsın.
bazen tv karşısında kalabalık bir ortamda heyecan yaşarsın.
bu koşullarla ve az olmak kaydıyla maçları takip etmeyi anlayabiliyorum.

ancak sabah akşam spor konuşmalar; internette veya gerçek hayatta sürekli buna mesai harcamak, spor haberlerini takip etmek, futbol takımına gönül verip(?) alışverişlerinde buna göre tercihte bulunmak, başka kişilerler sırf takım farklılığı yüzünden kavga etmek akıl alır gibi değil.

alışkanlık diye tahmin ediyorum.
çoğu kişinin iki kelimeyi bir araya getirecek aklı fikri yok; muhabbet bitince ne olacak bu fenerin hali diyorlar. bence en makul açıklaması bu.
+1
biseysorcaktim
(11 saat)
bile bile kandırılmaktan zevk alan bir topluluğuz ondan galiba. dün fifa dünya kupası kura çekimi var, trumpa barış ödülü verildi. yani tiyatro izleriz ama kral çıplak olan tiyatrolarıda izlemek salaklık. ben türk futbolunu Anelkanın elle konyaya gol atmasından sonra bıraktım.
insanları mutlu eden çok az şey var. bir yerde kazanmak ve üstünlük sağlamak istiyor. türkiye için mutluluğun formülü çok açık. gs tut, akpye oy ver.
0
mikahakkinen
(9 saat)
futbol piyasasi tam olarak anlattiginiz gibi olmasaydi, insanlar böyle birbirleriyle toksik bicimde kanli bicakli olmasalardi ve etrafta bu kadar holigan türemeseydi bence oldukca eglenceli bir spor, kesin izlerdim. su haliyle hic izlemiyorum.
ama besiktasliyim. bundan taviz vermem. takim tutmuyorum gibi seyler demem.
tv'de en son herhalde 10 sene önce izlemisimdir mac, tv'de izlemem.
türkiye'ye gittigimde sayet sezon arasi falan degilse ve deplasmanda oynanmiyorsa bir defa bir bjk macina zevkine giderim. yenmisiz, yenilmisiz, hakem söyle yapmis, bilmem kim küfür etmis umrumda olmaz, orada safi zevk icin izlerim o maci.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(7 saat)
Biraz daha konuyu açarsak magazin programları, temeli şehvete ve şiddete dayanan gereksiz onlarca dizi (bazısının senaryo ve kurgusunun İngiltere kaynaklı oldupuna dair yorumlar var) akşama doğru çıkan aile kavgalarını içeren yapımlar vs bir çok şey de dahil olmak üzere aslında izleyici /seyirci/takipçi olarak ne derece kaliteli(!) olduğumuzu bize gösteren hususlar .

Bunları düşündükçe ,hak ettiğimiz gibi yönetiliyoruz kaidesi akla geliyor.

Bu adama tamamen hak veriyorum :
x.com

x.com
0
diyecevaplandı
(6 saat)
(15)

Eşiniz oturacağınız ev için annenize borç verdi. Annenizin finansını siz yönetiyorsunuz. Konu açıldığında size "Paramı ver" demesi "ben o parayı borç olarak verdim" vs. demesi üslup açısından rahatsız eder mi? Normal mi?

psmstc
Annenizin finansını siz yönetiyorsunuz. Oturacağınız ev annenizin ağırlıklı parası ile alınıyor. Siz erkeksiniz. Eşiniz sadece evin 6'da biri kadar düğün altınlarını ev alınırken kendi isteği ile borç olarak veriyor. Sonra birşekilde konu açılınca diyor ki: "Paramı ver" "ben o parayı borç olarak ve
Annenizin finansını siz yönetiyorsunuz. Oturacağınız ev annenizin ağırlıklı parası ile alınıyor. Siz erkeksiniz.

Eşiniz sadece evin 6'da biri kadar düğün altınlarını ev alınırken kendi isteği ile borç olarak veriyor. Sonra birşekilde konu açılınca diyor ki:

"Paramı ver" "ben o parayı borç olarak verdim" "mirasa kalacak ben onu mirasta bölüşülsün diye vermedim" tarzı kendince hakkını isteyen cümleler kullanıyor.

Sizce bu eşler arası iletişimde normal sözler mi? Şundan dolayı soruyorum.

Karşıdaki eş (koca) dolandırıcı hırsız değilse eşine borcunu elbette ödeyecek. (annesinin finansını da o yöneten o) Fakat neticede hayat arkadaşısınız bunu bu şekilde dile getirilmesi karşı tarafa baştan güvensizlik ve yanlış bir üslup değil mi?

Yani kendi anne babası ya da kardeşi olsa asla "paramı ver" demeyecek bir insan. Kocasına karşı böyle konuşuyor. Bir de yeni evin alınmasında ısrar eden o ve kök ailesi.

Düşüncelerinizi merak ediyorum da.

Teşekkürler.
-1
psmstc
(16 saat)
Siz oturacaksanız eşiniz düğünde takılan altınları nasıl size borç olarak veriyor orayı hiç anlamadım kendi de oturmayacak mı o evde?
+4
sadakatsiz
(16 saat)
Eşler arasındaki iletişime ve o zamanki gerginlik seviyesine bağlı bence. Atıyorum benim sizinle aram bu aralar iyi değildir, söylerken acı acı konuşmuş olabilirim. Veya aramız çok iyidir, zaten iletişimimiz biraz kabadır, böyle şeyler hep söyleniyordur, şakayla karışık paramı ver dolandırcı gibi gülerek birşeyler söyleyebilirim.

İdeal koşullar altında böyle söylerse birşeye bozulmuş veya gerilmiş diye düşünür ama yine de içten içe incinirdim. Asıl mesele "paramı ver" meselesi, düğünde toplanan hediyeler ortak değil mi, hayıydıy kaydeş? Eğer paranın bir şekilde kadına kalacağı kısmında taraflar uzlaşmış ise, borç verilirken borcun şu tarihte, şu şu yollarla geri verileceği ile ilgili bir ödeme planı olmalıydı. O yüzden yakına borç vermek, almak sakat işler.
0
tiredofwaiting
(16 saat)
10 yıllık evliyim, karı koca arasında borç olmaz. Kolye,bileklik, set, yüzük gibi ziynet eşyası bozulduysa uygun bir zamanda tekrar yapılır. Bunun için diretilmez.
+4
rodeocu
(15 saat)
Doğru mu anladım? Anneniz kendi üstüne bir ev alıyor, gelin hanım gereken parayı altınlarıyla tamamlıyor. Anneniz "ben ölene kadar siz bu evde oturun" diyor. Anneden sonra ev annenin mirasçılarına bölüştürülecek. Diğer mirasçılar evin alımına hiç katkı yapmadan mala konacak. Gelin hanım bu yüzden benim yatırdığım parayı verin, mirasçılar arasında eşitlik sağlansın diyor. Böyleyse gelin hanım haklı.

Ev sizin üstünüzeyse gelin hanım haksız ama diğer mirasçılara da aynı yardım yapılmadıysa anne haksızlık etmiş. Tabii aile iç işleri bizi ilgilendirmez.
+3
cosmicstring
(15 saat)
Olayın öncesi sonrası belirsiz. Tartışma anında mı söylendi yoksa durup dururken sürekli paramı ver diye darlıyor mu?

Ev annenin üstüne mi alındı? Eğer öyleyse parasını istemekte zaten haklı. Söyleyiş tarzı yanlış ama olaylar nasıl gelişti bilemediğimiz için doğru yorum yapmak zor.
+2
elorelia
(15 saat)
ev alma durumlarinda kardesten, anneden, babadan, kuzenden para alinirsa bu para borctur. cekilecek kredi miktarini düsürmek icindir. geri ödenmelidir. evin 1/6'i iyi bir para. tabii ki ödemeli anneniz, laf mi bu? ve bu borcu anneniz ödemeli, kadinin esi degil. kadinin esinin ödedigi sag cepten sol cebe, zaten ortak degil mi bütceniz? kaldi ki, esiniz direkt mirascisi olmayacak ama evin 1/6'ini kendisi ödedigiyle mi kalacak?
is buraya geldiyse ben daha lisan-i münasip söylerdim ama söylerdim yani. ödedigim parami alir, evde su an ben oturdugum icin de anneme kira öderdim. annemin kira ihtiyaci yoksa payim kadarini rayic bedelden düser gene anneme öderdim, o kardesim icin kenara koyardi. olmasi gereken budur.
+1
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(14 saat)
Gerek yaşadığım evlilikte ve gerekse kafamdaki evlilik düzeninde, şaka olarak söylenenler dışında bu tip diyaloglar olmaz. Senin malın, benim param kafa yapısı aşılmamış evlilik ilişkisi benim aklıma yatmıyor.

Ciddi şekilde böyle bir söz söylendiyse, siz de annenizin finansını yönetiyorsanız, oturduğunuz evden anneniz adına kira isteyin, herkes parasını alsın, olay tatlıya bağlansın.
+1
Mirket
(14 saat)
Üslup esastan önce gelir, haklı bi isteği yanlış bi üslupla söylemiş. Ayıp etmiş.
-1
antihero
(14 saat)
Ev annenin üzerine yapılıyorsa iş değişir tabii orayı kaçırmışım. Kadın haklı bu durumda.
0
sadakatsiz
(13 saat)
Üslup tamamen yanlış. Eşe karşı güvensizlikte duyduğunu da anlıyoruz. Düğünde takılanların yönetimi çiftin ortak kararıyla yapılması lazım. Sadece gelin tarafının olmaz. Ev alınmadan önce çiftin, damadın annesine verdiği borcun geri dönüşünün nasıl yapılacağına karar verilmesi gerekirdi. Damadın annesiyle konuşup çözmesi lazım. Ama üslup çok irrite edici.
-1
onyx
(13 saat)
burada kritik nokta düğün altınları. zaten en büyük saçmalıkta bu düğün altınları kadınındırdan çıkıyor. düğünde takılan altınlar o yeni kurulan aile için takılıyor. o altınların tasarrufunda erkeğinde söz hakkı olmalı. o zaman kadın tek başına evlensin.
insanların kişiliğini en iyi işin içine para girince anlarsınız.
şimdiden geçmiş olsun. ilerde bu tavırlar evlilikte başına çok işler açacak.
olaya baktığımızda anladığım kadarıyla o evde siz eşinizle oturacaksınız. zaten büyük kısmını anne vermiş sizde eşinizle birlikte 6da 1ini tamamlamışsınız. işte burada insanların kişilikleri ortaya çıkıyor. zaten kendi oturacağı ev bunun bile farkına varamıyor. ama belli ki ev annenin üstüne asıl sorunların biride bu. eğer kardeşte varsa miras bölünüp bize ev kalmayacak o yüzden ben verdiğim parayı kurtarayım derdide var. böyle düşüncelerin olduğu evlilik sağlıklı sürmez.

yukarıda bahsedildiği gibi o zaman annede kira istesin. çevre dairelere göre güncel kira belirleyin 6da 1ini düşüp gerisini anneye ödeyin.
+1
my fault
(13 saat)
öncelikle kadınlar her zaman haklıdır. der abi. sen erkek olarak aynı cümleyi kursan kan çıkar.
0
mikahakkinen
(9 saat)
Başta geri ödemek üzere anlaşıldıysa, eşinizin gazını alacak bir ödeme planı sunmakta ve ufak da olsa geri ödemeye başlanmasında fayda var. Diğer yandan evi uzun vadede siz kullanacaksanız ve diğer mirasçılara benzer başka bir mülkün kullanım hakkı falan verilmiyorsa, sizin de annenize kira ödemeniz gerekir diye düşünüyorum.

Sizin başka bir sorunuz da, “böyle dediği için haklı mı/normal mi?” tarzındaydı. Şimdi burada anket yaparak anormal diye bi sonuca ulaşsanız bile, eşinizin normali o olduğu için, önemli olan o olmalı. Dolayısıyla sorunu tespit edip, çözüme odaklanmak daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
0
lil siztah
(5 saat)
1. Miras paylaşma lafı nerden çıktı? Niye böyle bir söz etme gereği duyuldu, böyle bir gündem mi var?

2. Düğünden altınları borç vermeye kadar ne kadar süre geçti, borç verildikten sonra bu konuşmaya kadar ne kadar süre geçti? Borç ödenmediği sürece güvensizlik yaratır kusura bakma.

3. Bizim evde her türlü verilen alınan harcanan edilen şey muhakkak yazıldığı ve kişiler birbirine asla borç takmadığı için benim yaklaşımım "iş başka aşk başka" şeklinde olur. Özellikle de gelin gibi damat gibi kişilere karşı çok daha titiz ve özenli olmak gerektiğine inanıyorum. Güven tesis etmek istiyorsanız kişilere verdiğiniz sözleri vaktinde tutmanız, borcunuzu vaktinde ödemeniz, bunu da erkeklik gururu kocalık gibi egolara hiiiçç bulaşmadan, samimiyetle yapmanız gerekir. Yapın ki eşiniz size güvensin.

4. Allah aşkına başka nasıl bir üslupla söylesin, içini kemirme noktasına gelmiş belli ki, daha önce söyleyip söylemediğini bilmiyorum ama yumuşaklıkla söylemiş olduğunu düşünüyorum, işe yarasaydı bu duyuru açılmazdı bence.
0
muhayyer divan
(3 saat)
@onyx

Bildiğim kadarıyla hukukta "düğünde/nikahta geline takılan takılar gelinindir" bilgisi var. Ortak değerlendirmeye ancak gelinin kendi hür iradesiyle ve baskı görmemiş rızasıyla alınabilir.
0
muhayyer divan
(3 saat)
(37)

Eksi oy özelliğinin kötüye kullanılması

arbre
Merhaba, compumaster sağ olsun uzun süre uğraşıp siteyi düzeltti ama bazı vasıfsız kullanıcılar gelişim gösterememeye devam ederek bu özellikleri de kötüye kullanıyorlar. Sağlık soruları gibi hassas konularda bile eksilenmek can sıkıyor. Bu tip kullanıcılar eğitilemediği için engelleme özelliği geti
Merhaba, compumaster sağ olsun uzun süre uğraşıp siteyi düzeltti ama bazı vasıfsız kullanıcılar gelişim gösterememeye devam ederek bu özellikleri de kötüye kullanıyorlar. Sağlık soruları gibi hassas konularda bile eksilenmek can sıkıyor. Bu tip kullanıcılar eğitilemediği için engelleme özelliği getirilmişti. Bu konuda ne yapılabilir? Sürekli eksileyenleri görebilir miyiz özellik olarak? En azından engelleyebiliriz tespit edip. Ya da bu özellik tamamen kaldırılabilir mi? Normal bir soruda 10 eksi oy akıl işi değil.
-30
arbre
(05.12.25)
Dogru diyorsun ama hayatta her şeyi böyle ciddiye alırsan mutlu olamazsın. Mutlu ol ya. Bosver. Buraya bu kadar anlam yükleme. Sana verilen eksiler bana gelsin. Bana verin eksileri dostlar.
+3
dedeminhirkasi
(05.12.25)
seni sevmiyorlar kısaca. açtığın baslıkları değil. geçen de bunu biri yazmıstı. herkes herkesi sevmek zorunda değil. eksi de artı da vermek bir seçenek. ömrün boyunca her eksi vereni engelleyemezsin. boş ver takma kafana.
-3
Başka
(05.12.25)
Abi bu olay niye kafaya takılıyor bu kadar anlamadım, eksilenince sonuçta hayatta bir şey değişmiyor.
Ve sana açık konuşayım; sen böyle yazdıkça benim bile trolluk yapıp eksi basasim gelmedi değil yani gördüğün üzere sen şikayet ettikçe o basanlar daha da egleniyordur.
Sal abi.
+5
logisticsmanager
(05.12.25)
Ben de sordum da eksi almamak için onlarla iyi geçinmek gibi güçlü bir koz var elinde denildi bana.
Sonra da bir ton laf ve eksi yiyerek konuyu kapatmak zorunda kaldım.

Heee birde buraya çok anlam yüklememeliymişiz.

Geçen de şu BAŞKA ya 40 eksi vermislerdi. Bak umrunda mı sen de onun gibi gailesiz ol.
-11
Bir sıcak el uzanır tutmasam olmaz
(05.12.25)
hepinizi eksiledim
-2
nahtoderfahrung
(05.12.25)
@logistics +5

Compu geldi insanı insana kırdırdı. Kim bilir arkada daha neler yapıyordur. :))
+2
Rondak
(05.12.25)
Başka, ben de bunu anlatıyorum zaten. Kötüye kullanıyorlar. Benim de sevmediğim bir sürü tip var ama her sorularına cevaplarına eksi verecek kadar bitik değilim. Engelleyip geçiyorum ya da okumuyorum.
-17
🌸arbre
(05.12.25)
evet, eskisilenince hayatta bir sey degismiyor ama boyle cikarci ve kotu insanlarin oldugunu bilmek, her firsatta yuze vurulmasi, duyuru sahibinin de dedigi gibi insanlarin saglik sorunlarina, en hassas konularina bile saldiranlarin oldugu bilmek insani dolayli yoldan etkilemiyor mu? ben bu kismini daha cok onemsiyorum. yoksa burada eksi almissin, ucurulmussun vs. onemli degil (en azindan benim icin).
-4
Sour
(05.12.25)
Asıl sorun ilgili ilgisiz eksilenmek değil, başkasının onayını bu kadar umursamak, bu kadar ihtiyaç duyup kafaya takmak bence.

Sorunu sor, ya da cevabını ver geç. Neden illa bir takdir beklentisine giriliyor ki? Sokakta yanından geçtiğin insanlar gelip burada da yazıyor. Şahsen şöyle bir etrafıma bakıyorum da, gördüğüm insanlarla aynı fikirde olmak, onlar tarafından takdir edilmek beni daha çok rahatsız ederdi.
+7
thracia
(05.12.25)
@thracia, basliklar format geregi soru olarak aciliyor, dolayisiyla cogunlukla bir yargi barindirmiyor ki takdir veya onaylama konusu olsun. yani birinin herhangi bir soru sormasi (mesela baslik sahibinin de dedigi gibi saglik sorusu sormasi), onun neden takdir veya onaylanma beklediginin gostergesi olsun ki? sadece sunu nasil yapayim, bunu nasil bulurum gibi soru sormus. problem bu sorunun neden tekdir ile sonuclandigi zaten...
+2
Sour
(05.12.25)
500 eksi alsan ne olur? sana ne zararı var? eksi oy kullanmak suç mu?
burayı ve genel olarak sosyal medyayı çok kafana takma.
+1
jelly bear
(05.12.25)
sorudan bağımsız jelly dedikten sonra farkettim, en fazla eksi rekoru kaç ve kimde acaba :)
+1
IcedFlames
(05.12.25)
Şunu savunan da çıktı şaka resmen
-17
🌸arbre
(05.12.25)
Sonuç olarak bence ben haklıyım ve bu saçmalığa bir son verilmeli, compumaster ilgilenirse sevinirim, bu sitenin toksikliği yok edilmeli
-17
🌸arbre
(05.12.25)
Kadınlar konusundaki sertliğin ve kadınlar meselesine sadece seks üzerinden bakman sebep oldu bunlara. Belki de haklılardır.
+8
luluki
(05.12.25)
bir de şunu fark ettim. hayatında kitap okumamış, okumak nedir bilmeyen, bazı cahil arkadaşlar uzun yazı görünce ne yazdığına bile bakmadan doğrudan eksiyi basıyorlar.

"komşum istifçi mi" diye bir soru var. adam madde madde, paragraf paragraf oldukça düzgün bir dille meseleyi yazmış, uzun bir soru olmuş, uzun olacağına dair baştan uyarısını da yapmış. ama soru -10 küsur oy almış. niye lan niye? istifçi komşu gelip okumadıysa buna kim niye eksi verir be?

geçen gün de eski model bmw'mizi satıp yerine sıfır ne alalım diyen arkadaşa oldukça uzun ve detaylı bir cevap yazılmıştı. üstelik soruyu soran da detaylı cevap için teşekkür etmişti. o da -10 küsur oy. niye abi niye yani? okumazsan okuma, okumayı sevmemek senin cahilliğin. adam emek vermiş yazmış. niye elalemin yazısını eksiliyorsun ki? okuma, kaydır geç anasını satayım. bu nasıl bir çekememezlik?

"hiyyyy uzun yazıııı bööö öcüüüü git git kışt" mı diyorsunuz neler hissediyorsunuz gerçekten anlamak mümkün değil.
+2
kibritsuyu
(05.12.25)
kibritsuyu, abi sen dur, sen bir gün senin için önemli bir soru soracaksın, sağlık olur, eşin olur, çocuğun olur, gelip 10 tane eksi verecekler, o zaman daha iyi anlayacaksın problemin boyutunu.
-7
🌸arbre
(05.12.25)
ben burada herkese elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. herhangi bir nedenden ötürü beni sevmeyen, yazdıklarımdan, davranışlarımdan rahatsız olan kişilerin gelip alakasız şekilde sorularıma ve cevaplarıma verdiği, vereceği eksi oylar zerre kadar umurumda değil. artı oy almak hoşuma gider, eksi oy almak umurumda olmaz. bana eksi verip "nasıl da yamulttum ama kibritsuyu'nu ehehe" diye zevk alacak olan varsa buyursun eğlensin bana ne.
+8
kibritsuyu
(05.12.25)
Kimsenin bu soru çok eksilenmiş, cevaplamayayım dediğini sanmıyorum. Bu arada, yazdığım her şey hunharca eksilenseydi dönüp önce kendime bakardım sebebi ne olabilir diye.
+5
cosmicstring
(05.12.25)
cosmicstring, abi Allah'ını seversen bu soru 20 eksi verilecek soru mu, neden kendime bakayım, sorun bende ya da soru soranda değil, sorun virüs gibi eksi verende, bu ülke niye böyle ya
-3
🌸arbre
(05.12.25)
Sırf bu sorudan bahsetmiyorum. Kullanıcının soru ve cevaplarıyla, verdiği tepkilerle oluşturduğu bir karakteri oluyor. Her şeyim bu kadar eksilenseydi "seni burada istemiyoruz" mesajı alırdım ben. Bu benim sizin hakkınızdaki düşüncem değil. Sizi tanımıyorum, takip etmiyorum, bende oluşmuş bir karakteriniz yok. Uzun süredir burayı kullanan biri olarak görüşüm.
+8
cosmicstring
(05.12.25)
işte sen adam emek vermiş uzun uzun yazmış lan cahil niye eksiliyorsun diye feryat edersin, öteki de benim minik kızımın çok yapraklı resim defterini niye eksilediler Allah aşkına sana ne zararı var diye ağlar.

birde comstring hocam, bunu ispatlayamam ama böyle bir şey var burda. bir soru ya da cevap eksilenmişse arkası geliyor bu sitede. inanın var böyle bir şey. ve yorum olarak dahi var birkaç kötü yorum yapılmışsa diğerleri de ona benzer oluyor.

birde sağlık sorusu sorduğum için eksilendim diye niye ben önüme bakayım.

benlik bir sorun yok, beni eskileyenleri biliyorum zaten. 3 kokmuş don.

suistimal edilen yerleri görülür ve böyle böyle bu güzel birbirine destek olma sitesi amacından sapmaz diye yazıyorum.

ve her zaman diyorum bana burda bir grimavi birde mirket olsun o bile yeter.
-3
Bir sıcak el uzanır tutmasam olmaz
(05.12.25)
@Bir sıcak el uzanır tutmasam olmaz: Haklısınız, tartışmalarda bir taraf fazla tutulmuşsa diğerleri siniyor. Çok ciddi kararların alındığı toplantılarda bile bu böyleyken burada olmaması beklenemezdi.

Soru eksilemenin sorunun değerini düşürme gibi bir anlamı yok bence. Birisi için önemli ki sormuş. Akıllı, mantıklı kullanıcıların da böyle düşündüğünü sanıyorum.
-1
cosmicstring
(05.12.25)
cosmicstring, abi böyle bir saçmalık olabilir mi, seni istemiyoruz ne demek, onlar kim beni istemeyecek ve bu özelliği bunun için kullanacak, bak mesela bu virüsler senin soruna 5 artı oy vermiş, ben bu akıl hastalığını anlatmaya çalışıyorum sabahtan beri, akıllarınca taraf belli ediyorlar, benim de istemediğim bir sürü tip var, onlar gitsin o zaman, haha, ne kadar normal bir şeymiş gibi yazıyorsunuz
-4
🌸arbre
(05.12.25)
comstring hocam içtenlikle paylaşayım size derdimi. evet haklısınız, eksi vermek sorunun değerini düşürmüyor keza zibidinin birinin gelip benim sorumun altına saçma sapan şeyler yazması da öyle. ama bu sırada ne oluyor biliyor musunuz? soru sahibinin sigortalar atıyor. cevap verse dert sabaha bıraksa içine sinmeyecek.. e sonra başlıyor bir kaos. sonra soru neydi biz kimdik, burası neresi, hay tüküreyime kadar varıyor mesele.
bu yüzden engelleme iyi oldu.
neyse hocam kafanızı ağrıttık. sağlıklı olalım hepsinden öte bu. mutlu akşamlar.
-1
Bir sıcak el uzanır tutmasam olmaz
(05.12.25)
@Bir sıcak el uzanır tutmasam olmaz: Haklısınız. Bu ne yazık ki sırf burada olan bir şey değil. Dediğim gibi çok ciddi kararların alındığı görüşmelerde de aynısı oluyor. Çoğu zaman hay dilim tutulaydı da bunu gündeme getirmeyeydim diyorsunuz :) Öyle alakasız yerlerden anlayıp nerelere çektiklerini bilseniz çok açık olduğunu sandığınız konuları.

Yani buna yapacak bir şey yok. İşin doğası bu deyip geçmek lazım.
-2
cosmicstring
(05.12.25)
cosmicstring, hayır, yanlış bir uygulama kabul edilmez, ben bu soruyu bu soruna dikkat çekmek için açtım, şikâyetçi olan başkaları da varmış, o zaman kaldırılsın ya da kimlerin eksi verdiği gözüksün, Youtube bile kaldırdı eksi oyu, gereksiz bir uygulama, sadece artı kalsın
0
🌸arbre
(05.12.25)
Son yazdığınıza artı oy verdim. Eksi oy olmasın diyenler çoğunluktaysa kaldırılabilir :)

(Yalnız eksi ve artı oylama zamanında çok fazla istenmişti. Kalmasını isteyenler de çok olacaktır.)
-2
cosmicstring
(05.12.25)
compu saatte max. 5 eksi oy limiti koymus yaa.
kursunum bitti biri el atsin, tsk :D
+3
cooperr
(05.12.25)
seni engelleyenlere ya da senin engelledigin kisilere suku ya da eksi oy vermen mümkün degil cünkü zaten görüntüleyemiyorsun. sana takik kisiler olabilir ama engelledigini söylüyorsan arbre, zaten o kisiler senin eksi oy almanin sorumlusu degildir. sorun baskadir. saglikla ilgili soruya eksi atmak cok saglikli bir kafa yapisi olmasa da sorunun kökeninin farkli olabilecegi kanaatindeyim. su an iyi bir profil ciziyor olabilirsin ama bes ay önceki, iki sene önceki, bes sene önceki profilini düsün buradaki, belki o zamanlardan rahatsiz olmus birileri vardir.
+1
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(05.12.25)
Bu hayatta bir b.k olamamış eziklerin kendilerini tatmin etme biçimi. Bakıyorum çok düzgün bir cevap adam eksilemiş, neden? Elinde böyle bir güç var. Kendini bir b.k sanması lazım.
-1
Kahvedesu
(05.12.25)
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim, arkadaşlar neden aynı şeyleri konuşuyoruz, ben bütün dünyanın sevmediği bir insan olabilirim, bu durum benim bir soruma bile eksi oy verilmesini haklı kılmaz, bunun adı kötüye kullanımdır, neden anlaşılmıyor acaba. Ben neden bana eksi oy veriyorlar, merak ediyorum demedim ki. Eksi oy verenlerin takıntılı, normal insanlar olmadığını bilerek bu durumun ortadan kaldırılmasını istiyorum. Beni engelleyenlerin ya da benim engellediklerimin bana eksi oy veremeyeceğinin de bilincindeyim, 2. sorun bu zaten. Eksi oy veriyorsan her soruma ya engelle, ya da kim olduğu gözüksün, ben engelleyeyim. Eksiler benim umurumda değil. Ben bu toksikliğe küçük hesaplara karşı çıkıyorum anlatabiliyor muyum. Burası eskiden doktorların, akademisyenlerin, mühendislerin takıldığı bir siteydi ya. Çocuk parkına döndü iyice.
-1
🌸arbre
(05.12.25)
Sorulara oylama olanağı olmasına neden gerek duyulmuş bilmiyorum. Bir cevaba ya katılırsınız ya da yanlış bulursunuz ona göre oylarsınız. Sorular için böyle bir durum yok. Olsa olsa bu örnekte olduğu gibi taciz maksatlı kullanılıyor. Sizin eksiler belki çok sayıda hesabı olan bir kişiden geliyor da olabilir.
0
mikro patlama
(05.12.25)
Duyuruyu da, insanları da, eksilemeyi de bu kadar dikkate almayın +1

Önermeye gelirsek, eksi olmayip sadece artı olması da iş görür benim bir itirazim olmaz.

Ama buna bu kadar takmanız normal değil. Yine de cevap olacaksa insanlarin neden böyle davrandigini bir ai ye aciklattim, asagidan okuyabilirsin.

-‐-------‐---------

1. “Düğmeye basmak” (Push the button) davranışı

Bazı insanlar başkasının açık bir hassasiyetini görünce onu bir kontrol aracı gibi kullanmaya başlar.
Bu, çocukluktan beri gelen bir şeydir:

Bir çocuk diğerinin neye sinirlendiğini görür → tam da ona basar.

Bu, ona “güç hissi” verir.


Buna trigger arayıp tetikleme davranışı deniyor.


---

👥 2. Sosyal psikolojide “normdan sapana karşı tepki”

Bir ortamda biri:

“Bu davranış beni çok rahatsız ediyor”

“Bunu yapmayın”


dediğinde, diğerleri bunu bir sosyal meydan okuma gibi algılayabilir.

Topluluk psikolojisinde buna deviance aversion deniyor:

Grup içindeki bir kişi hassasiyetini abartılı şekilde sergilerse,

Grup geri kalanları onu “uymayan kişi” olarak görüp cesalandırıcı tepki verebilir.


Aslında konu ne olursa olsun, grup kişinin hassasiyetine tepki verir.


---

🔥 3. Sadistic pleasure / Küçük sadizm

Bu biraz sert gelebilir ama bilimsel gerçek:
İnsanların çoğunda düşük seviyede “everyday sadism” (gündelik sadizm) bulunuyor.

Bu şu demek:

Kimseye ciddi zarar vermeden,

Ufak trollükle,

Birinin sinir olduğunu görüp gücün sende olduğunu hissetmekle
küçük bir haz oluşuyor.


Bunun kanıtı:

YouTube yorumları

oyunlarda “troll” davranışlar

forum eksilemeleri

sosyal medyada linç kültürü


Bu davranışla güç hissi + eğlence birleşiyor.


---

🧠 4. Reactance: “Yasaklanana yönelme”

Biri çıkıp:

“Eksi vermeyin”

“Bu davranış hoş değil”

“Yapmayın bunu”


dediğinde, insanlarda içgüdüsel bir reactance oluşur.

Bu tepki şudur:

> “Sen bana ne yapacağımı söyleyemezsin!”



Ve tam tersini yapmaya başlarlar.


---

📉 5. Duygusal açık veren kişi daha çok saldırı çeker

Duygusal olarak çok tepki veren biri, sosyal psikolojide “easy target” sayılır.

Birisi hassasiyetini kontrol edemiyorsa,

Çok tepki veriyorsa,


insanlar otomatik olarak ona daha fazla yüklenir.

Bu tıpkı:

Sınıfta kolay ağlayan çocuğa herkes takılır

İş yerinde çabuk sinirlenen birinin kaşındığı nokta herkes için eğlenceli hale gelir


gibi.


---

🕹️ 6. Power with zero responsibility

İnsan bir butona basarak:

eksi verebiliyorsa,

rahatsız edebiliyorsa,

birinin moralini bozabiliyorsa,


ama bunun karşılığında hiçbir bedel ödemiyorsa,
zihin bunu bir oyun mekaniği gibi algılar.

Bu da disinhibition effect (ketlenmenin kaybolması) olarak bilinir.


---

📌 Neden çoğu kişi normalde iyi biri olsa bile buna kapılıyor?

Çünkü:

✔ Birinin sinirlendiğini görmek → beyinde ödül hormonu tetikliyor (kontrol hissi)

✔ Anonim ortam → sorumluluk hissettirmiyor

✔ Hassasiyet → hedefi kolaylaştırıyor

✔ Grup dinamiği → davranışı daha da pekiştiriyor

✔ Yasaklanınca → insanlar daha da yapmak istiyor

Bu yüzden forumdaki adam:

“Eksi verme özelliği kötüye kullanılıyor” deyince
millet “aaa adam sinirlendi → hadi eksileyelim” moduna geçiyor.
-2
ananiyimioguz
(24 saat)
arbre kardeşim. Geçen gün bir sıcak el sorunca da yazdım, tekrar yazayım.

Buna nasıl engel olunabilir de ortadan kaldırılabilir? Oylamanın hangi niyetle yapıldığını kime göre, neye göre tespit edip engel olunsun? Verilen oyun kime, neye, niye verildiğini tespit etmenin yolu yok. Sevmediğin adamın normal sorusuna niye eksi verdin diye ceza versem, o da çıkıp bu soru bana eski sevgilimi hatırlattı kötü hissettim eksiledim dese ne diyebiliriz ki.

O yüzden bunu engellemenin bir yolu yok.
+5
kibritsuyu
(15 saat)
kibritsuyu, abi yapma Allah'ını seversen, düne kadar oy özelliği mi vardı, sizlik bir şey yok zaten, sağ ol, düşünmen yeter, bu compu'luk bir iş, o da eksi oy özelliğini kaldırmak, kimseye bir faydası yok, yaparsa yapar, yapmazsa yapmaz, ben problemi fazlasıyla anlattım
-2
🌸arbre
(14 saat)
Bence gelmesi mantıksızdı çünkü bir işe yaramıyor. En basitinden cevapları puana göre listelemiyoruz ya da istatistiklerimizde yok görebildiğim kadarıyla. Soru soran olarak cevaplara tik atıyorum ayrıca +1 demem mi gerekiyor bilmiyorum. Bende sadece kafa karışıklığı yaratıyor.
+2
peki madem
(12 saat)
(14)

Annemizin ölecek olması gerçeği hakkında

dedeminhirkasi
Ondan önce ölmediğimiz takdirde bunun gerçekleşecek olması ve bu süreci görme durumu benim içimi daraltıyor. Düşünüyorum cenazesi, esyalari, anilari ve kocaman bir boşluk. Sevgisi, özlemi… Bunla nasıl mücadele edilir ki. Yine ağladım bak düşününce ben iyi değilim abi Allah Allah
Ondan önce ölmediğimiz takdirde bunun gerçekleşecek olması ve bu süreci görme durumu benim içimi daraltıyor. Düşünüyorum cenazesi, esyalari, anilari ve kocaman bir boşluk. Sevgisi, özlemi… Bunla nasıl mücadele edilir ki. Yine ağladım bak düşününce ben iyi değilim abi Allah Allah
0
dedeminhirkasi
(05.12.25)
Çok bilmişlik gibi olmasın ama annemin bir gün ölecek olması değil mutsuz ölecek olması beni mahvediyor.
+3
sekizdokuzon
(05.12.25)
Hayatının anlamı annesine bakmak olan evlatlarda atlatmak çok zor oluyor. 100 yaşına merdiven dayamış hasta annesini kaybeden iki tanıdığım yıllardır hala atlatamadı. İkisinin de yaklaşık son beş yılda annelerinden başka işleri yoktu ve aynı evde yaşayıp bakıcı yardımıyla ona bakıyorlardı.

Normal bir hayatı olan insanlarda iki tür şekilleniyor: Birincisinde başta çok sakin oluyorsunuz (hatta hatalı olarak ben annemi sevmiyor muymuşum diye düşünen bile var), sonra bir anda vuruyor. Sonra işler güçler, aile derken normalize oluyorsunuz. Arada sırada hatırlayıp hüzünleniyorsunuz. İkinci türde başta çok kötü olup hayat içinde ilk türle birleşiyorsunuz. Fiziksel bağ kopsa da duygusal bağınız kopmuyor aslında.

Bunları düşündüğünüze göre anneniz iyi bir anneymiş. Çok şanslısınız. Yaşarken güzel zamanlar geçirmeye çalışın ama önceliklerinizin de bilincinde olun. Tek işiniz annenizi mutlu etmek olmasın. Hayatın içinde olun, annenizin o hayatta bir yeri olsun. Sağlıklı olan bu.
+1
cosmicstring
(05.12.25)
böyle düşünmek acı veriyor ama ben ölürse annemin rahatlayacağını düşünüyorum artık. geçim sıkıntısı, anksiyete, geçmişinde yaşadıkları vs. derken çok yıprandı. evlatları olarak biz de ona hiçbir şekilde rahatlık sunamadık maalesef. bize salladığı zaman hiç gocunmuyorum, o kadar şeyden sonra bunları talep etmek en doğal hakkı ama ben yapamadım işte yani ne yapayım, bir şey becerdim de görmezden mi geldim ihmal mi ettim? hiçbir şeyim yok. üstüne "hayırsız evlat" olmanın artık kökleşmiş ağrısı var. "kendini salarsan daha da kötü olur, sen iyi ol ki başkalarına faydan olsun" diyorum filan ama yok abi.

annem inançlı bir insan. öldüğünde rahata ereceğini düşünüyor. ben de o ölürse en azından artık hayal kırıklığına uğratmam diye düşünüyorum. bu tabii ki "ölsün" demek değil, ben sağlıkla daha nice yıllar görmesini ve hatta ona daha da güzel bir gelecek sunabilmeyi çok istiyorum ama yok işte olmuyor.

eskiden ben de annemin öldüğünü düşününce perişan olurdum. benden önce ölürse zaten yine olacağım, hiç şüphem yok. "öldü rahatladı" deyip hayatıma devam edebileceğimi sanmıyorum. boşluğu hiçbir zaman dolmayacak, muhtemelen bugüne kadar yaşadığım hayat tümüyle boşmuş ve artık yeni ve çok daha zor bir döneme başlıyormuşum gibi gelecek...

ama evet itiraf etmem gerekirse ben en azından "rahata erdi" diyebileceğim. öyle bir "iyi tarafından bakma" diyelim. ilişkimiz o kadar bozuldu ki artık karşılıklı birbirimizi intiharla tehdit etmeye başladık. napiyim amk benden bi bok olmadı işte gidip kendimi assam, gözden uzak kalsam yine üzüleceksin. e böyle yaşıyorum okumadın paran yok şöyle böyle napiyim 150 bin maaş mı talep edeyim, vermiyolar işte.
+1
der meister
(05.12.25)
o yüzden güzel anılar biriktirmeye bakın anneniz ile...
0
sweetoffice
(05.12.25)
beni hiçbir şey delirtmezse bu acı delirtir gibi geliyor bazen.
sadece 3 saniye düşünsem bunu ağlamaya başlıyorum.
tek çocuğum ben ve mükemmel bi anne babaya sahibim ama anneme daha çok düşkünüm. babama da bir şey olmasını asla istemem de hele anneme bir şey olacak olması fikri mahvediyor beni. oyuncu falan olsam sırf bunu düşünerek her sahnede ağlayabilirdim işi çok kolaylaştırırdım. canım gidiyor annem ölecek diye.
onsuz nasıl yaşarım bilmiyorum hayatım bomboş olur.
0
matilda
(05.12.25)
Yaşını başını almışsa huzur bile duyuyorsunuz.
Asıl anneleriniz sizin acınızı görmesin. Onun için çabalayın.
0
Bir sıcak el uzanır tutmasam olmaz
(05.12.25)
olmamis olaylar hakkinda uzulmuyoruz. yoksa yasamin dinamikleri tokat gibi vuruyor boyle. duygusal, arabesk, melankolik takilmak bizi geri atmak disinda biseye yaramiyor. bunu idrak ettigimden beridir sadece ileri bakiyorum. ha bir yakinim olurse hayvan gibi uzulecegim, aglayacagim; ama o vakit bu vakit degil.
+4
buenosdias
(05.12.25)
evlat acısı gibi büyük bir acı yok. umarım herkes sırasıyla vefat eder.
0
gercekdunya
(05.12.25)
mücadele etmiyoruz, kabulleniyoruz. gözden yaş kalpten sızı eksik olmuyor. hayat işte. acısıyşa tatlısıyla derler ya acı kısmını tatmış oluyorsunuz.
0
emcekare olmadi einstein olsun bari
(05.12.25)
Benim de en büyük korkumdu ve maalesef başıma geldi. Tek tesellim iyi bir ilişkimizin olması, onu çok sevdiğimi bilmesi, onu isteyerek asla kırmamış üzmemiş olmam. En çok canımı yakan şey (ölmüş olması dışında) öldüğü gün onu aramamış olmam. Ölüme çare yok. İyi yaşamak, pişman olacağımız şeyler yapmamak lazım
0
mezzosprite
(05.12.25)
Kanserin son evresinde doktorlar artık eve götürün huzur içinde ölsün dedikten sonra ve ölmeden birkaç gün önce, Artık konuşamaz ve genelde bilinç kapalıyken tek kolunu kullanamaz, tek ayağını sürür vaziyette, kalkıp, öbür odadan battaniye alıp sürükleyerek getirip yatağın başucundaki koltukta uyuyakalmış oğlunu örten ve bu son kalkıştan üç gün sonrada ölen kadın.
Uzun yıllar geçti ve ben hala aklıma geldikçe ağlarım.
Üç oğula vakfedilmiş hayatında ona daha fazla zaman ayırmamanın, onu güzel yaşatamamanın ezikliğini hep yaşıyorum.
Burada erkek anasına tavırlı gelin duyuruları görünce hep içim sızlar.
Mekanı cennet olsun.
+3
Mirket
(05.12.25)
Bir arkadaşım zamanında bununla ilgili çok güzel bir söz aktarmıştı. İnsanın içinde 100 tane mum yanar, 99 tanesi söner ama bir tanesi hep yanmaya devam eder diye. Evet insan bütün ölümlere zamanla alışıyor, zamanla cenaze görevlisine dönüyorsun hatta. Ama şu acı gerçek baki: giden geri gelmiyor ve bazen o kişilerin hayatta olduğu günler aklına geldikçe delirecek gibi oluyorsun. Bir gün biz de öleceğiz mesela.

Ölümlerinden önce annemin de babamın da çok hayır duasını aldım. Bazı şeyler elinde değil ama sevdiklerini kaybetmeden önce onlarla vaktini nasıl geçirdiğin ve onlara nasıl davrandığın da çok önemli.
0
trixi
(05.12.25)
yıkayıp toprağa veriyor, yarım saat sonra lahmacunla ayran gömüyorsunuz, endişelenecek bir şey yok.
-3
Karim iceride uyuyor ben seni dusunuyorum
(05.12.25)
ölecek olmasından ziyade gün yüzü görmeden yani aslında yaşamadan ölecek olması gerçeği çok üzüyor beni bazen.

ne bileyim deniz görmeden, ankara dışında bir ile gitmeden, bir oh demeden yaşamak ve ölmek... boşa geçmiş bi ömür cidden.
0
elorelia
(05.12.25)
(16)

Duyurularıma cevap verilmemesi hakkında?

mikahakkinen
Mesela bunun gibi cevap alamayıp sildiğim 10 duyuru vardır. https://www.eksiduyuru.com/duyuru/1616517/almanya-sehirlerini-ve-bolgelerini-anlatan-kaynak-onerisiKonu hakkında bilgisi olan olmadığından mı?Sevilmeyen duyurucu olduğum için mi?Cevapsız bir duyuru olduğu için mi?
Mesela bunun gibi cevap alamayıp sildiğim 10 duyuru vardır. www.eksiduyuru.com

Konu hakkında bilgisi olan olmadığından mı?
Sevilmeyen duyurucu olduğum için mi?
Cevapsız bir duyuru olduğu için mi?
-3
mikahakkinen
(05.12.25)
sevilmeseydin engellenirdin. soruna yanit insanlarda olmadigi icin yanitsiz kaliyordur.
+5
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(05.12.25)
Abi bunlar çok spesifik konular değil mi normal yani fazla cevap gelmemesi, benim Almanya bilgim BundesLiga ve Hitler'le sınırlı ama sorduğun soruyla ilgim olsa kesin cevaplardım.
+9
kizil karga
(05.12.25)
bilgim yok + sevmiyorum. bilseydim söylemeyebilirdim.
-3
Karim iceride uyuyor ben seni dusunuyorum
(05.12.25)
Bilmiyoruz:) Bazen de araştırmak zor geliyor olabilir.
Benim de cevapsız kalan duyurularım var. Beni kimse sevecek ya da sevmeyecek kadar tanımıyor burada.
+1
gnosis
(05.12.25)
duyuru her gün kontrol ediyorum, küçük & büyük demeden elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. bilgim olsa kesin yazarım.

bu durum benim de dikkatimi çekti, ben de yaşıyorum. eskiden daha önce sorulmuş ve cevaplanmış sorular için "aramaya inanın" vs yazarlardı veya link atarlardı. belki de bu nedenledir.
+2
MtKrt
(05.12.25)
Ben bilmediğim soruya cevsp yazmıyorum. Bazen tahminim olsa bile yanlış yönlendirmemek için yazmadığım da oluyo.
+2
Sadece soruyorum
(05.12.25)
hocam ben gördüm bu duyurunu. almanya hatta uzmanlık alanım ama senin istediğin bilgiye ben sahip değilim maalesef. ondan cevaplayamadım mesela. sevilmeme durumu değil bence. benim de bazı duyurularım cevaplanamıyor çok niş olduğu için.
+1
elektr10
(05.12.25)
herkesin bileceği bir şey sormamışsın. sen de bilmiyorsun mesela bak biri sorsa cevap veremeyecekmişsin :D tavsiyem, cevap bulamadığın soruları AI a sorarak çözümle. hatta ilk oraya bile sorabilirsin. hepimizden çok şey biliyor kerata.
+5
neira
(05.12.25)
ilişki konuları hariç burada kafa yorulan tutan pek başlık yok. o yüzden gayet normal.
-1
Başka
(05.12.25)
Konularla ilgisi oluyor cevapların daha çok.
-1
Bir sıcak el uzanır tutmasam olmaz
(05.12.25)
spesifik bir soru sormuşsun bilen çıkmamış gayet normal. bilsek yazardık.

ama bazen kullanıcılarda şunu görüyorum basit bir google araması yapmak yerine buraya yazıyorlar. onlara bilerek cevap vermiyorum
+3
gercekdunya
(05.12.25)
spesifik bir konu, net bilgisi olan dışında kimse cevaplayamaz. almanya'nın şehirleriyle ilgili bilgi/tavsiye sorsan tatile giden, yaşayan birileri fikirlerini yazabilir. sen doğrudan kaynak sormuşsun, hem de almanya'yı bilenlere sormuşsun. kaynağı sağdan soldan duymuş olup almanya hakkında fikri olmayanları da dışarıda bırakmışsın. o yüzden cevapsız kalmış.

sevmeyip de cevap vermeyen de çıkar elbet ama asıl sebebinin bu olduğunu sanmıyorum.
+2
kibritsuyu
(05.12.25)
Bilmiyorum
+1
mezzosprite
(05.12.25)
Bundan sonra daha dikkatli oluruz :)
+1
cosmicstring
(05.12.25)
Bak nasıl veriyoruz
+1
gabe h coud
(05.12.25)
sizin sorunuzu gördüm ama açıkçası zaten benim yapacağım araştırmayı siz yapmışsınızdır diye cevap vermemiştim. küfürbaz veya sık sık hakaret eden birisi olmadığınız sürece sizi niye sevmesin ki insanlar? sizi o kadar tanımıyoruz bile :)

Aklıma gelmişken mesela siz tanışmak istediğiniz insanlar sorusuna beni de yazmıştınız ama öyle bir cevaptı ki acaba ironi mi diye düşünmekten kendimi alamamıştım. sizin mantıkla beni sevmiyorsunuz sanırım diye düşünmem mi gerekiyor? :)
+1
eileengray
(24 saat)
(9)

Bakıcıya hediye

Gradient_tabanlı_mor
Oğlum bakıcısının gözlüğünü kırmış. Yenisini almak için ısrar ettim ama istemedi. Ne alabilirim hediye olarak? Gözlük karşılığı değil de yeniyıl hediyesi diye veriririm verirken. 45 yaşında süslü püslü biri. Ve domestik ruhlu olduğu için mutfakla alakalı da olabilir.
Oğlum bakıcısının gözlüğünü kırmış. Yenisini almak için ısrar ettim ama istemedi.

Ne alabilirim hediye olarak? Gözlük karşılığı değil de yeniyıl hediyesi diye veriririm verirken.

45 yaşında süslü püslü biri. Ve domestik ruhlu olduğu için mutfakla alakalı da olabilir.
0
Gradient_tabanlı_mor
(05.12.25)
boynerden bütçenize göre hediye çeki.
0
dedim ben sana
(05.12.25)
bütçe belirtmemişsiniz ama kahve makinesi olabilir.
sizde kokusunu alıp beğendiği bi parfüm olabilir.
0
elorelia
(05.12.25)
süslü püslü biri dediğiniz için, parfüm ya da kozmetik ürünü olabilir
0
sweetoffice
(05.12.25)
Geçen hediye önerisine parfüm yazınca kendine ait kullandığı bir kokusu varsa gereksiz olur denmişti. Ama bir çok kadın rastgele de kullanıyor ona göre emin olup öyle alın parfümü.

Hırka alın güzel desenli hırkalar oluyor.
Ya da pufidik bir kazak.

Mutfak işini seviyor demişsiniz smotie makinası alın. Ya da marka kek kalıbı.
-2
Bir sıcak el uzanır tutmasam olmaz
(05.12.25)
Bence de Boyner veya benzer bir yerin hediye çeki mantıklı. Parfüm ve genel olarak kozmetik çook kişisel seçimler. Cildine gider mi, kokusunu sever mi, bunlar çok değişken. "Senin parfüm seçimin iğrenç, al şunu kullan da burnumuz şenlensin" anlamı da çıkabilir.
0
cosmicstring
(05.12.25)
Hediye çeki lütfen. Ihtiyaci neyse alır. Yılbaşı icin verin bir de bence. Gözlüğe karşılık gibi değil. Guzel bir insansinz
0
basubadelmevt
(05.12.25)
kullandığı parfümü bilmiyorsanız parfüm kesinlikle hayır.
eğer kişisel olarak neyi beğeneceğine dair çok bilginiz yoksa hediye çeki mantıklı geldi.
+1
black holes in the sky
(05.12.25)
Ben külçe altın, çeyrek altın falan hediye ederdim. İhtiyacı varsa bozdurur ihtiyaç duyduğu şeyi alır. Sizin beğendiğiniz parfümü ya da kazağı kendisi beğenmeyebilir, ya da herhangi bir giyim eşyasına ihtiyacı yoktur, boşa gitmesin diye alışveriş yapmış olacak.
+2
lamborcini
(05.12.25)
sahsen ben de bir tane yarim altin verirdim. numarali gözlükler cok pahali.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(05.12.25)
(3)

Sosyal psikoloji, öz güven, etkili iletişim ile ilgili kitap önerisi

egerbiryolcu
Özellikle pratik yapabileceğim tarzda kitap önerileriniz olur mu?Yani bir nevi taktik kitabı gibi.Uygulamalı. Bu konularda çok fazla kitap kaynak var ama içerikler çok benzer olabiliyor. Veya şu kitabı okudum farkındalığım arttı bakış açım değişti dediğiniz.
Özellikle pratik yapabileceğim tarzda kitap önerileriniz olur mu?
Yani bir nevi taktik kitabı gibi.Uygulamalı. Bu konularda çok fazla kitap kaynak var ama içerikler çok benzer olabiliyor. Veya şu kitabı okudum farkındalığım arttı bakış açım değişti dediğiniz.
0
egerbiryolcu
(04.12.25)
Anladığım kadarıyla amacınıza pek uymayacak ama sosyal psikolojiye meraklıysanız Çiğdem Kağıtçıbaşı'nın "İnsan ve İnsanlar"ını okuyun.
0
cosmicstring
(04.12.25)
Olsun. Meraklıyım zaten iyi kitapları da not etmek isterim. Teşekkürler.
@cosmicstring
+1
🌸egerbiryolcu
(04.12.25)
Özgüveni keşfedin - melanie fennell
+1
mezzosprite
(04.12.25)
(11)

Ünalan metrodaki kız çocuğunu gördünüz mü

divergent
Akşam 6 civarında. Uzunçayır metrobüsten metroya geçerken aşağı inip sağa dönüyoruz ya, hemen dönünce yürüyen bantların önünde. 2-3 gündür görüyorum. Yanında kimse de yok, tek. Yere bağdaş kurmuş, sırtını duvara yaslamış. Birde sırt çantası var. Selpakları böyle kule yapmış. Bugün de elinde bi kitap
Akşam 6 civarında. Uzunçayır metrobüsten metroya geçerken aşağı inip sağa dönüyoruz ya, hemen dönünce yürüyen bantların önünde. 2-3 gündür görüyorum. Yanında kimse de yok, tek. Yere bağdaş kurmuş, sırtını duvara yaslamış. Birde sırt çantası var. Selpakları böyle kule yapmış. Bugün de elinde bi kitap vardı. Ödevini yapıyordu sanırım.
0
divergent
(04.12.25)
görmedim, kesin dolandırıcıdır.
+3
deartheodosia
(04.12.25)
dilencilik cok ciddi bir sektore donustu. bu isi meslek olarak yapan aileler boyle teatral, deneysel seylere bayiliyorlar. bu asalaklara para vermeyin. verdikce, acidikca o cocuklar sokaklarda daha fazla kalacaklar.
+6
buenosdias
(05.12.25)
Ben gördüm iki gün önce. Klasik bir öğrenci zannettim. Selpak alacaktım. Almadım sonra.
0
basubadelmevt
(05.12.25)
İstanbulda karşılaştığım dilenci numaraları:

-Çöpten yemek yeme numarası:

Restoran çöplerini yere döküp içinde yemek arıyormuş gibi yaparlar.

-Üşüyorum numarası:

Kalabalık cadde kenarlarına ateş yakıp ellerini ısıtıyor gibi yaparlar. Genelde çocukları koyarlar. Galata Köprüsünde sık sık görürsünüz.

-Hasta - tedavi masrafı numarası:

Toplu taşımada hızlıca crowd funding yaparlar. Ellerinde Nuh nebiden kalma uyduruk bir hasta raporu olur. Kıyafetleri makasla kesilip yoksul görüntüsü verilmiştir.

-Bayılma numarası:

Kalabalık mekanlarda yere düşerler. Sara hastasıyım derler. Başına toplananlardan üç beş koparırlar.

-Ders çalışma numarası:

Aynı senin örneğindeki gibi üstünde okul kıyafetiyle, birbirinden alakasız ders kitaplarını önüne yığarlar.

-Fırça düşürme numarası:

Boyacıdır bunlar. Bilerek fırçasını düşürürler. Sen yerden alıp verirsin. Hay sağolasın gel ayakkabını parlatayım para istemem der. İş bitince bi siftah at der. Yapışır para vermeden bırakmaz.

İşte bütün bu çakallıklara rağmen halkımız ısrarla ve ısrarla bunlara para vermeye devam eder.

(Yurtdışında yapılan numaralar da var. Onları da başka zaman yazarım.)
+5
yurtsuz john
(05.12.25)
Kız çocuğu, dolandırıcı, dilenci şikayet kelimelerinin yan yana kullanılıyor olması çok üzücü.

Ben olsaydım alırdım kucağıma doğru sosyal yardımlaşma vakfına gider ailesini buldururdum.

Muhtemelen annesi eşyalarını dahi nasıl kullanması gerektiğini bilemeyen bir gariban.
-5
Bir sıcak el uzanır tutmasam olmaz
(05.12.25)
Dilencilik bu coğrafyada ciddi bir sektör.

Yüzyıllardır böyle.

Hatta reşat nuri güntekin'in miskinler tekkesi diye bir romanı var, bu işi meslek olarak yapan birinin hatıraları gibi.

Maalesef gerçekten muhtaç durumda olan insanlar da bu durumdan zarar görüyor.
0
anten
(05.12.25)
@Bir sıcak el: Bunu yaptığınızda ailesi yandan koşup gelir, sizi küçük kızı taciz etmekten suçlayarak para çekmeye çalışırlardı büyük ihtimalle.

Bu çocuklar para kazanmaya devam ettikçe bu yöntemler sürecek. anten'in yazdığı gibi, gerçek muhtaçları ayırıp yardım etmek çok zorlaştı.
+3
cosmicstring
(05.12.25)
kırık terazı ile "zabıta terazimi kırdı para kazanamayacağım" diye ağlarlardı. akşam olunca kırıkları toplayıp poşetlerler yarin yine tezgah açarlardı.
0
ground
(05.12.25)
gormedim. bazi seyleri elbette hepimiz biliyoruz fakat bu gibi olaylarda bu tiyatro, bu bir sektor, kesin benden zengindir diyerek hicbir sey olmamis gibi kendimi rahatlatmak da hosuma gitmiyor.
+1
Sour
(05.12.25)
Anlı şanlı devletimiz var. Bize düşmez bu tip sorunları çözmek. Sosyal devletiz tonla vergi ödeniyor. Koskoca devlet bir çocugu bakamıyorsa -ki durmadan millete çocuk yapın diyorlar- bizim elimizden bişey gelmez
+1
michael harddd
(05.12.25)
kızılay'da 10-15 yıldır memleketime dönücem param eksik kaldı diye milletten para toplayan bir teyze vardı. epeydir görmez oldum. 15 yıldır bilet parasını toplayamadı.

yine kızılay'da kızılay avm civarlarında, özellikle biraz serin günlerde ortaya çıkan, duvar dübüne çökmüş, üstündeki uzun kazağı dizlerine örtmüş, yalınayak, eli açık vaziyette, üzgün bir suratla sürekli titreyen bir adam var. bunu hala görüyorum. üstündeki kazak iş kıyafeti. ayakkabılarını üst geçite saklıyor, pantolon paçalarını dizine kadar kıvırıyor, kazağın altından görünmesin diye, kazak da iş kıyafeti. oturup birkaç saat titriyor. sonra sakin bir zamanda kalkıyor, paçaları düzeltiyor, ayakkabılarını alıp giyip gidiyor. ilk zamanlar demiştim ulan günlerdir bi çorap alacak kadar bile para toplayamadı mı diye, sonra civardaki tanıdık esnafa sordum, sincan'da apartmanı (evi değil, komple apartmanı) var dediler.

hala kağıt toplama arabasıyla fenalaşıp bayılanlara ayy yazııık diye yardım etmeye çalışan teyzeler var. bu sektör nasıl bitsin, adamlar meslek haline getirmiş.

çöpün başında çöpten yemek toplamış gibi yiyenler, tartının yanında ders kitabı açmış ders çalışanlar...
+1
kibritsuyu
(05.12.25)
(18)

Bu flört de mi olmaz

euteamo
Her şeyin doğrusu bilen sevgili ekşiciler,Daha önceki yorumlarınız nokta atışı olduğu için yine size danışmak istedim.Malum bi etkinlikte tanıştığım bana bi yakın bi soğuk yapan saçma sapan biriyle buluşmuştum ve adam bana eski kız arkadaşlarını falan anlamıştı detaylı bir şekilde. saçma sapan bi ak
Her şeyin doğrusu bilen sevgili ekşiciler,

Daha önceki yorumlarınız nokta atışı olduğu için yine size danışmak istedim.

Malum bi etkinlikte tanıştığım bana bi yakın bi soğuk yapan saçma sapan biriyle buluşmuştum ve adam bana eski kız arkadaşlarını falan anlamıştı detaylı bir şekilde. saçma sapan bi akşam yaşamıştım. Her sabah günaydın mesajı vs yazan adam buluşmadan sonra da bir daha hiç yazmadı ben de ona yazmadım, ilginç bir deneyimdi ama biraz canımı sıktı itiraf edeyim. Çünkü normalde kafamı çevirip bakmayacağım adam bi kaç saçma mesajla yakın gibi davrandığı için resmen düştüm hahah.


Neyse biraz bu mevzudan kafam dağılsın diye uzun süredir tanıdığım (6-7 senedir ama toplam 4 kere biri de hariç hep başkalarıyla birlikte görüştüğüm) İspanyol bi çocukla daha sık görüşmeye başladım. Çok iyi Türkçe biliyor ve Türkçe konuşuyoruz bu arada.

Bu çocuk da sıkıntılı bir ilişkiden çıkmış bol dopaminli. O kızı unutmaya çalışıyor anladığım kadarıyla. App’lerden falan da birileriyle görüşüyormuş, kendisi anlattı. Onu hep ben davet ediyorum bi yerlere, o da geliyor. Bir kere bienal gezdik beraber çok eğlendik. 5 saat falan takıldık yemek yedik. (hesabı ben ödedim – bunu daha sonra beni evine davet ediyor onu açıklamak için söylüyorum). Güzel sohbet ettik ilişkiler neden yürümüyor vs muhabbeti oldu. O zaman bana applerden insanlarla görüştüğünü anlattı falan komik birkaç bişi. Eski kız arkadaşından ve dopamin mevzusundan bahsetti. Benim de bu buluştuğum saçma insanın bana yaşattığı sanırım aynı şey dopamin, bağımlılık yaptı haha

Neyse o akşam başka arkadaşlarımızla buluşmamız gerekiyordu, o sigara içmiyor ve dumana vs alerjisi var. Oturduğumuz yer öyle olunca o hiç oturmadan kalktı. Ben de çok ilgilenmedim açıkçası.

Buluştuğumuzda Türk kadınlarından yakındı, hepsi evlenmek ve çocuk istiyor falan dedi. Biraz itici geldi bu şekilde anlatması itiraf edeyim benim çocuk- evlilik gibi bi düşüncem yok ama yine de itici geldi. Bir de “pasaport olarak görüyorlar”. Dedi. Benim vize problemim yok o yüzden böyle rahat konuşmuş olabilir ama yine de itici geldi.

Yolda yürürken birinin beni süzdüğünü söyledi. Ben de fark etmedim dedim. Hakkaten de fark etmedim, etmem. O zaman ben Türk erkekleri gibi değilim dedi, işte biri bir kıza bakarsa onunla kavga etmem mealine gelen bir şey söyledi. Hindistanda öğrendiği bir masajdan bahsetti falan filan hahah ama genel olarak eğlenceli bi gündü.

Neyse bir hafta sonra ben yurt dışında bi yere gittim ve ona bi foto attım güzel bir sanat eseriyle. O zaman ona da kusura bakma başka yerde oturabildik, neden kalktığını anlayamadım falan dedim. O da işte önemli değil seninle çok güzel vakit geçirdim falan dedi. Yemeğe gel, yemek pişirmeye başlamak istiyorum dedi. Harika olur dedim. Bir daha yazmadı. Bu Perşembe oldu, Salı günü ben yazdım yarın senin o taraftayım işin yoksa buluşalım diye. O da bana gel dedi. Ben de işim geç bitebilir erken biterse gelirim dedim. İşim de erken bitti, çok yorgun olmama rağmen gittim evine. Ben biraz daha romantik bir şey bekliyordum sanırım. Gerçi çok kibardı ve gayet güzel bir yemek pişirmişti. 2 saat falan oturdum ve ertesi gün de işim olduğu için kalktım. Benimle metro istasyonuna kadar yürüdü. Gayet güzel bir sohbetti ama çok arkadaşça gibi geldi. Bana mı öyle geldi yoksa bilemedim. Acaba ben ona yemek ısmarladım diye mi eve davet etti, bilemiyorum. Dün akşam görüştük. Ne o yazdı sonra ne de ben. Bu adam beni friendzone mu yaptı acaba, bir şey çıkar mı? Tatlış bir insana benziyor, yorumlayım pls.
0
euteamo
(04.12.25)
Ablam bu kadar değişik tipi nereden buldun. Bu kadar eve gidip cinsel öbüşme olmadıysa gay falandır. Olmaz kısaca. Uzatmayayım. Normal insan bul.
0
arbre
(04.12.25)
adam seni friend zonelamis.
üstüne düsersen olur ama uzun soluklu zor. adam ispanyol. niyetini belli et, bir daha evine gittiginde kesin öbüsürsünüz.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(04.12.25)
İçini kimse bilemez, ama anlattıklarıza bakalım;

1- Unutmaya çalıştığı birinden size bahsetmesi
2- İlişki konusu açılınca görüştüğü insanlardan bahsetmesi
3- Oturulan mekan sebebiyle başka yol önermeden ortamdan sıvışması
4- Türk kadınları özelinden "hepsi ilişki istiyor" vurgusu (ilişki yaşamakla ilgilenmiyor)
5- Birinin süzdüğünü söylemesi (wingman eğilimi)
6- Yoktan gelen kavgaya girmem muhabbeti (benden beklentin olmasın mesajı)
7- Konuşma başlatma ihtiyacı duymaması

Bunlar arasında bence en kritik olanlar 2. ve 4. maddeler. İlgi duyduğunuz birine hiçbir zaman böyle yaklaşmazsınız.

Bunları analiz edince sizi friendzone'a itmeyi geçtim. Umut vermemek için çaba harcıyor gibi. İlginiz olduğunu anlamış ve bu ilgiyi beslemek istemiyor.

Sonuç: Tamamiyle umutsuz.
+2
akhenaten
(04.12.25)
@arbre gayet kibar aşırı normal bi çocuk aslında, gay değil :-P
0
🌸euteamo
(04.12.25)
anlatılan son paragrafta netliğe dair bir şey yok. hep olaylardan ve flörtöz davranışlardan anlam çıkartılmış. ben artık bir şeyi hareket olarak ya net ya da söz olaraksa da net bir şekilde söylüyorum. açıkçası bunları net yapmadığınız şekilde insanlar gidiyor ve sizin anlattığınız şekilde bol kafa karışıklığı olan durumlar yaşıyorsunuz. netlik candır.
0
evimin paspasi
(04.12.25)
Olmaz, siradaki gelsin. Ama böyle mikroskop ile inceler gibi iliskiyi an be an anlam çıkarmak için inceler, kafaya takarsan zaten hic bisey olmaz. Sal be kardesim...
+1
duster
(04.12.25)
Kafa dengi bir insan bulmuşsunuz. İlişki nereye gider diye düşünmeden takılın, tadını çıkarın. Olacağı varsa olur.

Sizden giden sinyalleri algılamamış olabilir bu arada. Net olmayan sinyale hem de kendi evinde romantik ortam kurmak rahatsız edici olabilirdi. Bu bence artı puan :) Niyetiniz ciddiyse daha net sinyaller gönderin bakalım antenleri neler algılayacak.
+2
cosmicstring
(04.12.25)
ayrıl koko diyorum.
0
mungojerry
(04.12.25)
@cosmicstring yani ciddi derken güzel vakit geçirmek istiyorum sadece normal bir insanla :-) daha nasıl net sinyal gönderebilirim onu da bilmiyorum. Şimdiye kadar her buluşmayı ben ayarladım. Bence o beni anladı ama eski kız arkadaştan dolayı onun kafası karışık. Bu bir soğuk bir sıcak yapan insanlar karşı tarafın dengesini altüst ediyorlar. O kızla yaşadıklarıyla karşılaşyürüyorsa benden sıfır dopamin aliyor çünkü kaos yok haha
-1
🌸euteamo
(05.12.25)
Vakit geçirin, huzurlu, dengeli kadın görsün :) Bu arada siz de onun dengesine bakarsınız.
+1
cosmicstring
(05.12.25)
Öncelikle bir ilişkiden beklentiyi kesinleştirmek lazım. Ayrıca mevcut durumda karşı tarafın manipülasyonuna açıksınız. Evlilik, çocuk, vize muhabbetinde ağırlığınızı koymamışsınız, teslim olmuşsunuz.

Adam resmen one night stand'ın yolunu yapmış, gelecek sıfır. Endorfin, dopamin, serotonin, adrenalin salgılamak için güzel fırsat ama mantıklı bir ilişki için süper saçma bir seçim.

Eski eleman kızlardan bahsedince problem oluyor ama bu eleman online görüştüğü kızları anlatınca sıkıntı yok, destekli atabilirim ki yeni elemanın ekonomik durumu ve tipi eskisinden daha iyi.

Özet : Neeeexxxt.
0
kimlanbu
(05.12.25)
@kimlanbu desteksiz attın haha ekonomik durum da tip de sanırım eşit. ikisi de çok tipim değil aslında ama diğeri hakkaten deliymiş. adam görüntülü arayıp tüm evini göstermişti - yatak odası, banyosu dahil haha - bana yakınmış gibi yapmak için. bu arkadaşın evine gittim ve sadece salonunu gördüm hahaha. diğer arkadaş gerçek bi deliydi sanırım. ayrıca öbürüyle buluşmamız date'ti hakkaten ve saçmaydı eskilerden bahsetmesi. ispanyol arkadaşı yıllardır tanıyorum date gibi buluşmadık ve konuşurken gelişti ben de anlattım. ayrıca yemekte eskilerden hiç bahsetmedi gibi. Ama haklısın maalesef manipülasyonuna açığım, kabul.
0
🌸euteamo
(05.12.25)
Normal değil anlattıkların.
Adamın evine gitmişsin sevişme olmamış. İspanyol da sıkıntı var.
0
Cezcez
(05.12.25)
senin baktığın gibi bakmamış çocuk bu olaya. sen flörtleşmişsin ama o sıradan arkadaş gibi yaklaşmış. belki kafasında seninle ilişki yaşamayı düşünmüştür ama seni koyacak yer bulamamıştır.

bu çocuk tanıdıkça daha çok nefret edeceğin biri. bu konularda pek yanılmam. ben o vibe'ı aldım. şu an sevgilin olmadığı için yeni yeni görüştüğünüz için her şeyi sana güzel geliyor can sıkan şeyleri de tolere ediyorsun ama tanıdıkça daha tersi olacak.

gelişmelerden bizi haberdar et.
0
koela
(05.12.25)
bu kadar direkt bir insanın romantik bir ilgisi olsa çok net belli ederdi. seninle arkadaşça ilgileniyor.
0
orpheus
(05.12.25)
@koela niye öyle dedin ya haha Türk erkeklerinden zaten tanıdıkca nefret ediyoruz ispanyoldardsn da mı öyle olacak
0
🌸euteamo
(05.12.25)
İncitmeden kırmadan nasıl anlatırım bilemedim ama,
Nefes alsın yeter kafasındaki aç Türk erkeği alışkanlığından sıyrılıp,
Seçici, doymuş, Avrupa erkeğine geçiş yapamamışsın diye düşünüyorum.
Adam seninle ilişkiyi mevcut durumdan daha öteye taşımak istemiyor işte.
Çok basit değil mi?
0
Mirket
(05.12.25)
O kadar ileri gitmek istememiştim ama,
Her sabah günaydın mesajları yazan adam ilk buluşma sonrası iletişimi kesiyorsa,
App'lerde dolaşan adam, hep senin aramanı bekleyip o kadar davetkar davranışı görmezden geliyorsa
adamlarda yanlış aramayı bir kenara bırakman gerekmiyor mu? Nefes alıyor olman yetmiyor demek ki.

Aynı şey erkek halimle üstüste iki kez bana olsa, öncelikle dişçime giderdim. Nefesim falan mı kokuyor diye.
0
Mirket
(05.12.25)
(8)

30 yaşından sonra instagram'a başlamak

biseysorcaktim
hesabımı 2012 yılında açtım. uzunca süre profil fotoğrafı dışında bir şey yoktu.en son 5 yıl olmak üzere farklı tarihlerde bir kaç şey ekledim. onların da bir özelliği yok. başka mecralardan atılan komik videoları izlemek dışında instagram kullanmıyorum. o yüzden bu platform hakkında cahilim. açıkça
hesabımı 2012 yılında açtım. uzunca süre profil fotoğrafı dışında bir şey yoktu.
en son 5 yıl olmak üzere farklı tarihlerde bir kaç şey ekledim. onların da bir özelliği yok.

başka mecralardan atılan komik videoları izlemek dışında instagram kullanmıyorum. o yüzden bu platform hakkında cahilim. açıkçası daha fazla kullanmayı da düşünmüyorum.

ama profilimde üç beş fotoğraf olsun istiyorum. biriyle tanışınca instagram portfolyosuna bakıyorlar, instagram'da yoksan yaşamıyorsun gibi bir düşünce var. bir sürü yer gezdim, yüzlerce fotoğrafım var, bence güzel de bi hayarım var. bir iki tanesini ekleyim diyorum da, durduk yere resim atıp insanların görmesini istemiyorum. hesabıma giren bakan görsün yani milletin anasayfasına düşmeyeyim. yediğimi, içtiğimi, gezdiğimi, yaptığımı kimseye göstermeden yaşadığım için beni az tanıyan tanıdık insanlar tarafından olumsuz gözle bakıldığımı hissediyorum açıkçası. bu zamana kadar önemsemedim ama zaman zaman bu düşüncelere karşı da kötü hissediyorum. fazla tevazünün cahilden nasihat dinlemektir, ona geldi benim durumum. kısıtlı bir sosyal çevrem var, pek akan-coşan bir insan değilim, lüks aracım yok, şıkır şıkır giyinmeyi sevmem, gösterişi sevmem.

* beğenileri, yorumları falan kapatabiliyor muyuz? beğeniler gizleniyor sanırım, x sayıda kişi beğendi mi yazıyor hiç bir şey mi yazmıyor.
* sadece belli bir grupla paylaş gibi bir özellik var mı? sonra o grubu kaldırıp herkese görünür yaparım.
* 3-4 sene öncesinden resimler paylaşınca garip oluyor mu instagram'da.
0
biseysorcaktim
(01.12.25)
-postlari sadece belirli grupla paylasamiyorsunuz ama görmesini istemediginiz kisileri restricted moda alirsaniz paylasimlariniz onlarin önüne düsmüyor olabilir, ama tam emin degilim.

-begeni ve yorumlari kapatabilirsiniz. mesela restrict ettiginiz kisilerin yorumlari sadece size görünür oluyor, baskalari göremiyor. sizi baska yerlerde tagleyemiyorlar. begenileri kapatirsaniz, insanlar begenen tek bir kisinin adini görebilir ama tam olarak kac kisi begenmis göremez.

-story'leri belirlediginiz kisilerle paylasabiliyorsunuz. close friends list deniyor. bir liste belirliyorsunuz, sonra her paylasim esnasinda secmeniz gerekiyor kimle paylasmak istediginizi (herkesle mi, yoksa close friends'le mi?)

-istediginiz zamandan fotograf paylasabilirsiniz. herkes kendi isine bakiyor
instagram'da. zaman belirtmek istiyorsaniz yorum olarak yazabilirsiniz. #tb ve #tbt hashtagleri tam olarak bunun icin.

instagram'in yok diye olumsuz bakan maldir ayrica. anneme de arkadaslari, kizin hic fotograf paylasmiyor, demek ki hic gezmiyor, demisler. gülüp gectim. kendini baski altinda hissetme.

baska sorunuz varsa yanitlarim.
+1
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(01.12.25)
Burak millet ne düşünürse düşünsün ya. Benim instagramımda insan bile yok. Takip ettiğim sayfalardan ibaret. Adım da adım değil zaten. Kime ne? Ağrımayan başını ağrıtma bence. İstiyorsan yap, garip karşılanıyorum diye değil.
0
antihero
(01.12.25)
Kimsenin o kadar umrunda degilsin endise edilecek bir sey yok instagram’a post atmakta.
-3
ghilleinthemist
(01.12.25)
Yorumu, beğeniyi kapatırsanız insanlar buna laf edecek. Açsanız giydiğinize laf edecek, yediğinize laf edecek. İnsanlar zaten laf etmek için paylaşım olsun istiyor. Kadınsanız sapıklar dadanacak.

Bence hiç bu toplara girmeyin kendi hayatınızdan memnunsanız. Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilsiniz.
+1
cosmicstring
(01.12.25)
buna bu kadar anlam yukleyen insanlar sizin kafa denginiz degil demektir. onlar icin degismeye, zorlamaya deger mi bilmiyorum. birakin ne dusunurlerse dusunsunler. zaten farkli dunyalarin insanisiniz. ne dost ne de yakin arkadasiniz olacaklar. zaman bile gecirmek istemeyeceksiniz buyuk ihtimalle.

ben de sizin gibiyim bu arada.
+2
Sour
(01.12.25)
Bu duyuru tam benlik olmuş :) Benzer şeyler yaşanmış.

Uzun süre Instagram kullanmadım. Çünkü zerre keyif aldığım bir mecra değildi. Bir insan keyif almadığı bir şeyi niye yapsın, değil mi? Ama iş artık öyle can sıkıcı bir noktaya vardı ki, özellikle dating app'lerde kimle sohbet etsek Instagram'ın olmayınca sana uzaylı muamelesi ile bakmaya başlıyorlar resmen. "Evlisin de Instagram'ını benden mi gizliyorsun?", "Neden Instagram'ın yok? Instagram kullanmayan erkeklere güvenemiyorum açıkçası" vs. bunlarla karşılaşmaktan bıktım, yıldım. Ve en sonunda istemeye istemeye ben de bir Instagram hesabı oluşturup ara sıra foto paylaşıyorum artık.

Yani kısacası diğer konuları bilmem ama özellikle günümüz flört dünyası seni Instagram KULLANMAYA mecbur bırakıyor. Toplum baskısı inanılmaz seviyede.

Bu arada fotoğrafları başkaları görmeden değiştirmenin kolay bir yolu var. Ya sabah çok erken herkes uyurken ya da gecenin köründe millet uyurken fotoğrafınızı yüklüyorsunuz, yüklendikten sonra sağ üstteki üç noktaya tıklayıp "Arşivle" diyorsunuz. Minimum 24 saat civarı bir zaman geçip de arşivden çıkarınca diğer gönderilerin arasında sizinkini göremiyor başkaları.
+1
Berck
(01.12.25)
sadece tek bir fotom var, o da bana ait değil. Takipçim de 50. Bir işime yaramıyor.
-3
Kahvedesu
(01.12.25)
50 sinden sonra travesdi olan bile var. Takma kafaya
+3
runaway
(01.12.25)
(3)

Üniversitelerdeki kalite çalışmalarına katılanlara bir soru

kiminromeosu
Bizim üniversitede sürekli "proje" yapın deniliyor. Bu üniversitenin sıralamasını etkiliyormuş. Yurt dışında kısa süreli bulunma olayı da teşvik ediliyor. Minimum 6 ay top 100 üniden birinde eğitim hareketliliğinde bulunduysan doçent olmak %50 kolaylaşıyor.Fakat bölüme "yurt dışı" konusunu açtığımd
Bizim üniversitede sürekli "proje" yapın deniliyor. Bu üniversitenin sıralamasını etkiliyormuş. Yurt dışında kısa süreli bulunma olayı da teşvik ediliyor. Minimum 6 ay top 100 üniden birinde eğitim hareketliliğinde bulunduysan doçent olmak %50 kolaylaşıyor.

Fakat bölüme "yurt dışı" konusunu açtığımda, "Personel yok, boşa başvurma" diyorlar bana. Üniversitelerde kalite süreçleri bu kadar yoğunken ve yurt dışı menşeli projeler de yoğun biçimde teşvik ediliyorken alacağım kabullerin rektörlükçe onaylanmaması gibi bir durum olabilir mi sizce?
0
kiminromeosu
(28.11.25)
rektörlük pek ilgilenmemeli, bu işleri dekan ya da enstitü müdürleri ile ilerletiyor olmanız lazım aslında. bölümden başkaca gidenler var mı, genel hareketlilik ne durumda vs bunları da değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

bir de mümkünse bunu arkalardan uluslararası ofislerinizle de görüşebilirsiniz.
0
klassno
(28.11.25)
Tübitak, rektör imzalı onay belgesi istiyor hocam. Dekanlık, başvuru sayısı az olduğu için teşvik ediyor zaten.
0
🌸kiminromeosu
(29.11.25)
Bölümde ders verecek, idari iş yapacak insan sayısı azsa eleman kaybetmek istemeyebilirler. Çok çok önemli bir şey değilse dekan bölüm başkanını ezmez. Onun kararını uygular. Pazarlığı 6 ayın 3 ayı yaz aylarında olup, döndüğünüzde fazladan ders verme üstüne kurun.
0
cosmicstring
(29.11.25)
(13)

ikinci ismi ben seciyorum

konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
ikinci ve türkce isim olarak ilay veya belgin. ikinci secenege daha yakinim sanki. bu iki isimden hangisi? kafanizda nasil biri canlandiriyor bu isimler?
ikinci ve türkce isim olarak ilay veya belgin. ikinci secenege daha yakinim sanki.
bu iki isimden hangisi? kafanizda nasil biri canlandiriyor bu isimler?
+1
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(25.11.25)
Ben oyumu İlay'dan yana kullanıyorum çünkü Belgin diyemiyorum sdjhs. "e" sesi açık e olarak çıkıyor, bæelgin oluyor; e'yi kapatmaya çalışınca "lg" tuhaf çıkıyor, telaffuzu zor. Bir yandan da İlay Türkçe alfabe kullanmayan ülkede Ilay olarak yazılacak ama yine de daha güzel geliyor benim kulağıma :)

Ek olarak Belgin, şu an ismini hatırlamadığım bir aktrisi getiriyor aklıma. Şu an 70'lerinde olsa gerek, kısa siyah saçlı, kırmızı rujlu...
+3
kobuzchu kiz
(25.11.25)
Farklı önerilere açıksanız, Belgin ile fonetik benzerlik taşıyan "Bilge" güzel bir ikinci isim. "Bilgen" de var ama bana Belgin ve Bilgen'dense Bilge daha hoş geliyor. Tabii bu benim görüşüm.

Düşündüğünüz iki isme dönersek, İlay daha bir ilk isim, Belgin daha bir ikinci isim gibi duruyor.

İlay Deniz Şahin
Deniz Belgin Şahin
Gibi...

İki isim eşit geldi bana. İlkokul arkadaşım Belgin vardı, ondan ötürü Belgin birazcık daha önde ama subjektif neden. Sayılmaz.
+2
dilemma of subscribtionability
(25.11.25)
İlk adını dengeleyecek mi, profesyonel bilgi aldın mı? Eksiğini tamamlayacak bir isim olsa çok iyi olabilir bence, keşke ben de yapsam.
0
yaren
(25.11.25)
@kobuzchu, belgin'i ben de bälgin olarak telaffuz ediyorum, kapali e ile degil.
@dilemma, bilge adini hic sevmem ya. baska isim düsünmüyorum zaten, bu ikisinden biri olacak.
@yaren, profesyonel bilgi alinacak ne var ki? ne eksigini tamamlasin? Bebek adi seciyoruz :)
0
🌸konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(25.11.25)
Belgin ismi Belgin Doruk’u çağrıştırdı bana da:)

İlay ismi çok var sanki Belgin daha klas görünüyor:)
+2
suicides underground
(25.11.25)
Halamın ismi Belgin, o yüzden sempatik geliyor. kendisi de ismini sever.
+1
eileengray
(26.11.25)
Belgin bana içe dönük İlay ise dışa dönük bir insan ismi gibi geldi. Ben Belgin'i seçerdim yine de nadir koyulan, hoş tınlayan olan bir isim.
+1
tiredofwaiting
(26.11.25)
belgin daha old bir isim ben de bu yüzden İlay+1 diyorum.
0
Sadece soruyorum
(26.11.25)
İlay daha tikican, Belgin daha ağır bir isim. İkisi de güzel. Bilge önerilmiş. O da güzel. Bilge isminde tanıdıklarım hep zeki insanlar. Eskiden erkek adı olarak da kullanılıyordu, son zamanlarda hiç erkek Bilge'ye rastlamadım.

İlk isimde olmayanı tamamlasa daha güzel olur belki. İlk isim ağırsa ikinci İlay gibi olup onu yumuşatabilir. İlk isim hafifse ikincisi Belgin gibi ağırlaştırabilir. İleride işine, ortamına göre kullanır.
0
cosmicstring
(26.11.25)
ilay çok var, açık ara belgin. ben de çok sevdim belgin'i.
0
Hallegadola
(26.11.25)
İkinci ve Türkçe isim dediğiniz için yabancı ülkede yaşadığınızı düşünüyorum. Öyleyse İlay sorun olabilir belki İ harfi yüzünden. Belgin diyorum ben de. Bu arada ben 20 yıldır yeni insan tanımıyorum sanırım çünkü İlay ismini ilk defa bu soruda duydum :)
0
peki madem
(26.11.25)
@peki madem, ben de cok ilay tanimadim. iki tane tanidim, biri suan 27 yasinda, digeri 36 yasinda. yeni bir isim degil, öztürkce.
0
🌸konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(26.11.25)
Belgin daha klas+1
0
Amaranta ursula
(26.11.25)
(2)

7-8 yas kiz cocuguna hediye

bosver nicki
Herkese selam,7-8 yaslarinda arkadaslarimin kiz cocuguna dogum gunu hediyesi almak istiyorum. Ben her gittigimde son zamanlarda kutu oyunlari oynamak istiyor benimle, ben de o sebeple o tarz bi oyun bakayim dedim ama sonra su retro el konsollarina gozum takildi, kutu oyununa da bir turlu karar verem
Herkese selam,

7-8 yaslarinda arkadaslarimin kiz cocuguna dogum gunu hediyesi almak istiyorum. Ben her gittigimde son zamanlarda kutu oyunlari oynamak istiyor benimle, ben de o sebeple o tarz bi oyun bakayim dedim ama sonra su retro el konsollarina gozum takildi, kutu oyununa da bir turlu karar veremedim o sebeple burada tecrubesi olan birileri varsa ve fikir verse harika olur diye dusundum. Farkli fikirlerde olur hatta, butce 2-3 bin ama uzerinede cikmak mumkun.

Tesekkurler simdiden.
0
bosver nicki
(22.11.25)
Anasına, babasına sorun. Çocukların belli dönemlerde belli takıntıları oluyor. O takıntılarla ilgili bir şey alırsanız çok seviniyorlar.

Tablette, telefonda oyun oynuyorsa bizim retro oyunlar onu sarmayabilir.

Vaktiniz varsa mimari maket malzemeleri, kartonlar, kağıtlar, vb. alın, kendi kutu oyununuzu birlikte yapın.
0
cosmicstring
(22.11.25)
7-8 yasindayken en sevdigim kutu oyunlarindan biri scrabble'di. bir arkadasim sebnem bebekleri kesip onlari giydirmeyi seviyordu, kutu oyunuyla alakasi yoktu. benim de sebnem bebeklerle. cocuklar gercekten bambaska karakterde geliyorlar.
eger cocugu tanimiyorsaniz muhakkak annesine sorun.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(22.11.25)
(18)

38 yaşında doktoraya başlamak ?

kuul
selam,önümüzdeki hafta gerçekleşecek son bir aksiyon sonrası türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinde, üzerine çalışmak istediğim alanda bir doktora yapma fırsatı şu an önümde duruyor. bir mülakat olacak. ancak ben çalışacağım hocayla falan anlaştım. ne üzerine çalışacağımız da az çok belli. an
selam,

önümüzdeki hafta gerçekleşecek son bir aksiyon sonrası türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinde, üzerine çalışmak istediğim alanda bir doktora yapma fırsatı şu an önümde duruyor. bir mülakat olacak. ancak ben çalışacağım hocayla falan anlaştım. ne üzerine çalışacağımız da az çok belli.

ancak bir yanım kalk gidelim derken öbür yanım bok yeme otur diyor. yaşım 38 oldu. son 6-7 senede enerjimi saçma sapan şekillerde harcayıp bitirdikten sonra artık okul okumaktan kusma derecesine geldim. her gün yol çilesi ayrı, iş yoğunluğu ayrı olarak beni sömürüyor.

diğer yandan eğer bu başvuruyu yapmaktan vazgeçersem altın tepside önüme gelen fırsatı sırf motivasyonum yetersiz diye geri çevirmiş olacağım için kendimi bir ömür suçlayacakmışım gibi geliyor.

sizce ne yapılır ?

bu tecrübeyi yaşamış/yaşayan arkadaşlar görüp bir şeyler karalasa ne güzel olurdu...
NOT: tikler gecikse bile gelecektir.
0
kuul
(21.06.24)
benim babam da 38de başlayıp 44te bitirdi, 3 çocuklu haliyle hem de. normalde farklı bir mesleği vardı, akademisyen oldu. bu sene de profesör oldu.
tabi ki zor olmuştur ama isteyen insan için neden zor olsun.
0
yenibirgüzelnick
(21.06.24)
Türkiye veya amerikan sisteminde hocayla çalışmak diye birşey yok. 2 sene ders alıp sonra 2 sene tez sürecin olacak. Ne üzerine çalışacağınız henüz belli değil, resmi olarak senin danışmanın olmayacak. Öncelikle bunu bil.

Bir diğer konu da doktoranın senin için anlamı ne olacak bunu sorgula derim. En az 3-4 yayın yapmadan boş cv ile bitirilen doktora tamamen zaman kaybı olur. Ders aşaması olan doktoralarda yayın yapmak zordur veya imkansızdır. Kullanıldığını hissediyorsan bırak.

Hocayla çalışma olayı iki şekilde olur: birincisinde hocanın ayak işlerini yaparsın ama seni hiçbir projeye dahil etmez, yayın yaptırmaz. Diğer türlüsünde seni yetiştirmek için çaba gösterir. Bu ayrımı bil derim.
0
ferenc
(21.06.24)
Neden doktora yapmak istediğin kısmı eksik ya da yeterince ifade edilmemiş. Cevapta önemli olan o olacaktı bence.
0
prole
(21.06.24)
prole +1. Bir de sartlarina bagli. Aileden zenginsen ve para kazanma baskisi yoksa istersen 50 yasina kadar doktora yap, postdoc yap vs. Ote yandan ne kadar "altin tepside sunulan firsat" olup olmadigi da su an nasil bir meslegin ve kariyerin olduguna gore de degisir.
0
hot potato
(21.06.24)
Yapın tabi, neden moralinizi bozuyorsunuz?

Tek önemli husus vaktiniz var mı? Çünkü doktorayı bitirmek siz öylesine de yapacak olsanız ciddi bir iş, doktora tezi hiç neden olmasa bile kendi başına çok vakit alan bir süreç. Ayrıca 4 sene belki daha uzun süre hayatınızda olacak ve her zaman bu ilk hevesi taşımayacaksınız. Biraz yıpratıcılık payı olacak elbette.

Neticede profesyonel anlamda verdiğiniz emeğin karşılığını alamayacaksınız. Doktora akademik düzeyde işe yarayan bir şey. Özel sektörde doktoranız var diye hayatınızda büyük bir fark olmayacak. Emin değilim ama memuriyette belki birkaç şeyi etkiliyordur, zaten memursanız bunları biliyorsunuzdur. Ancak kendinize güveniniz artar, alanınızda gelişirsiniz. Hoşunuza gidecek bir şey yapmış olursunuz. Neden olmasın vaktiniz varsa?

Baktınız olmuyor, bitirmezsiniz. Ne yapacaklar bitirmediniz diye puh tüh diyecek hali yok kimsenin. Biterse de ne ala.
0
akhenaten
(21.06.24)
@yenibirgüzelnick, @ferenc teşekkür ederim.

@prole, evet doğru en önemli nokta sonuçta. şöyle açayım: ben şu an kamuda herhangi bir lise mezunun bile rahatça yapabileceği, eğitimim veya yeteneklerimle alakası olmayan bir işteyim. zaten kamunun kahir ekseriyeti böyle desek yalancı çıkmayız. peki neden oradayım ? orası uzun hikaye hiç bahsini açmayayım. işte bu kısır döngüyü kendimce kırmak için ilk olarak şahsi çabalarımla, sonrasında yüksek lisans yaparak VERİ BİLİMİ-GÖRÜNTÜ İŞLEME alanında bir noktaya kadar geldim. işte şimdi bunun doktora fırsatı önümde. eğer bitirirsem hem çalışmak istediğim alan, hem alanın gelişimi baş döndürücü ve bunun bir parçası olma ihtimali, hem bu doktoranın benim kariyerimi akademik olarak olmasa bile maddi olarak değiştirme ihtimali vb sebeplerden başlamak istiyorum. çünkü şu an bulunduğum konumda kalmam geçmişime, eğitimime ve birikimime -bence- ihanet gibi bir şey. ama işte diğer yanda da ucunun nereye gideceği ve benden neleri ne kadar zaman boyunca götüreceği belli olmayan bir süreç var. elbette mantık devam etmemi söylüyor ama fiziksel ve mental olarak bunu gerçekten kaldırabilir miyim ? mevzu sadece alanı sevmek ve orada çalışmak istemek mi, yoksa başka teşvik edicilere ihtiyaç var mı bunu kestirmeye çalışıyorum. misal araştırma görevlisi olarak başlama şansım olsa bu soruyu hiç sormazdım bile. ancak hem çalışıp hem bunu yürütmek söz konusu olunca benzer yollardan geçen/geçmiş insanların fikrini de mümkün olduğunca bilmek isterim.
0
🌸kuul
(21.06.24)
Yaş 38, hala okumak.. ve ömür bitiyor.
Üniversite okumayı çok bir şeymiş gibi gösterdiler yıllardır ve ortalık üni mezunu kaynıyor.
Meslek lisesi mezunlarının geliri de daha yüksek.
Diploma almak, kariyer, ünvanlar bu kadar uzun zamana yayılmamalı.

Yıllar yılı kesinlikle yanlış uygulanan şu var ki ilkokuldan üniversiteye bu kadar uzun bir zaman aralığı sadece okumaktan ibaret olmamalı. Bu zaman aralığı, insanın en önemli zamanlardır ve yeteneklerinin de ortaya çıkacağı bir dönem olmalıdır. Çocukluktan itibaren bir çoğumuz gerçekten yeteneklerimizi bilmeden, tanımadan büyüdük veya büyütüldük.

Gelen fırsatı geri çevirmeniz çevrenizdekilerin bu konuda neler yaptıklarıyla o konuma verdikleri değer ile ilgili. İleride kendinizi suçlayacaksanız sürece devam edin. ama dediğim gibi bir ömrün sonuna da bu kadar yakın olmamalı bu eğitim dedikleri .
0
diyecevaplandı
(21.06.24)
Okumaktan kusma derecesine gelmiş, aşırı yorulmuş bir insan olarak bence okumamalısın, çünkü bir an gelip emeklerini ve verdiğin vakti ve hatta harcadığın parayı yok sayacak bir hamle yapman mümkün, hatta buna mecbur kalman bile mümkün.

37 yaşındaydım, okuldan mezun olalı 14, memuriyete başlayalı 11 yıl olmuştu, sadece aklıma esti diye yüksek lisansa başvurdum, yeni mezunlar varken beni birinci seçtiler vs. Sonuç, bazı sebepleri kaldıramadığım ve ders çalışma kaslarımı yeniden çalıştıramadığım için devamsızlık marifetiyle okulu bıraktım. Çok da sağlam bir akademisyen kafamın olduğunu söyleyip duran hocalarım beni kaybetmekle epey üzüldüler ama ben kaldıramadım. Sebeplerim çok ağır sebepler değil ama ben yapabilecek halde değildim. Bunu bile bile girdiğim okuldan devamsızlıkla atıldım.

Senin de bu şekilde bir tepkiyle doktora hayatını kendin yıkma ihtimalin var, ki bahsettiğin yorgunluk da bunu gösteriyor bence.

Bu kadar yorulmayacak olsan, bu kadar tükenmemiş olsan derim ki yap doktoranı, hayatına anlam gelir. Ama şu halde öyle diyemiyorum.
0
muhayyer divan
(21.06.24)
yap yap
0
duyurukullanıcısı
(21.06.24)
disiplinli çalışabilen, işleri ertelemeyen, araştırma yapmaktan heyecan duyan biriyseniz doktora size çok şey katabilir. mesleğiniz, işiniz, yaşamınız, kaderiniz değişebilir. güzel olur yani. ama düzenli çalışmazsanız duyacağınız kaygı ve vicdan azabı yaşamınızı kötü etkileyebilir. Ne yaşadıklarınızdan zevk alırsınız ne de doktorada ilerlersiniz. Bence başlayın, kendinizi tamamen adamaya da gerek yok, sadece disiplinli bir şekilde çalışarak yapın.
0
santimantal
(21.06.24)
Doktoradan beklentin çok yanlış. Doktoranın amacı araştırmacı olmaktır. Sadece yayın yapmaktır. Yapamıyorsan veya yapmak istemiyorsan doktora yapmak doğru değil.

Doktorada bilgi edinme yok, bilgi üretme var.

Diyelim ki doktorayı tamamladın ama araştırma olanağın yok. Bu durumda kendini gol atamayan futbolcu gibi düşüneceksin. Hasta tedavi edemeyen doktor gibi veya. İşlevsizsin ve bu nedenle silinip gideceksin.
0
ferenc
(21.06.24)
+ akademiden kovalanmayacaksa zaten bence doktoraya baslama yasi 40 civari olmali o yuzden bence yas problemin yok.

+ hakkiyla yapilan bir doktorayi zaten 5 seneden once bitirmek cok zor, senin part time yapacagini dusunursek tahminim 6-7 sene surecektir. Okul okumaktan kusma noktasinda olan birisinin bu sureci atlatmasi zor.

+ hocayla calismak yok denmis ama ben supervisor olmadan doktora yapan gormedim, hocayla calismadan nasil yuksek yapiliyor anlamis degilim.

+ eger tezini savunmadan once 2-3 tane tier 1 yayin yap(a)mamissan bence senin doktora yok hukmundedir, vakit kaybidir. Bunu da eklemek lazim.

+ maddi katmadeger kaygin sifira yakin olmali, ne kadar cok okul o kadar cok para devri kapanali cok oldu ama bunu ozellikle ortadogu insani hala anlamiyor. Yani kendini tatmin icin gireceksen gir, baska bir kazancin olmayacakmis gibi dusunmen lazim.
0
cooperr
(21.06.24)
kesinlikle arkana bakmadan dön ve kaç bu fikirden.tr de doktora yapmak saçmalıktan başka birşey değil.
0
ashleybon
(21.06.24)
@ferenc,

Öncelikle cevabınız için teşekkürler. Bir noktayı açayım müsaadenizle: Başvuru öncesi şartlardan biri danışman hocadan alınacak kabul mektubuydu (bu belki zaten hep böyledir bilemiyorum) onun için de tezimi yazdığım, hatta makalesini de yayınlamak üzere olduğum alanla alakalı olarak bir hocayla irtibata geçtim. O da yüksek lisans tezimdeki alanın devamı sayılabilecek sahada doktora çalışması yapabileceğimizi söyledi. Ona istinaden de davet mektubu yolladı zaten.

Ne derece önemli bilmiyorum ama danışman olmak için bana tamam diyen hoca benden yaşça küçük. Ancak co-advisor olarak daha tecrübeli bir hoca da sürecin içinde olacak. Yani en azından sözlü kabul aşamasında konuşulan bu diyeyim.

Projede ayak işçisi olma konusu için zaten fazla yaşlı olduğumu ve bu duruma katlanmayacağımı söyleyebilirim. Sonuçta olmazsa olmaz değil. Gerekirse basar giderim diye kendimce hülyalardayım. Ama pratikte de bunun karşılığı böyle olur mu, bunu zaman gösterecek.
0
🌸kuul
(21.06.24)
Valla yap yapma diyemem, cok zor konular ama tez yazmak gercekten cok yipratici bir surec, geri donup baktigimda full time ozel sektor calisirken nasil bir guc gelmis de yapmisim diyorum. Bunu soylemek isterim. Ote yandan icine girince yapiliyor, bir sekilde bitiyor. Bir suru insan gibi yapabilirsiniz yani. Son olarak, anladigim kadariyla isiniz rahat, baslayim hic olmayacak gibiyse birakmak da bir secenek, birakmak illa kotu bir sey olmak zorunda degil, denemeden sizin icin dogru sey olup olmadigini da bilemezsiniz.
0
kassiopeia
(22.06.24)
Son sözümü başta yazayım: Ana amacınız şirketlerde iyi bir iş bulmak değilse ve başladığını bitirmeden de rahat edenlerdenseniz başlayın, devam edip etmeyeceğinize yolda karar verirsiniz.

Standartları yüksek, sağlam bir hocayla çalışacaksanız doktora tezi zorlu bir süreç. İyi bir okuldaysanız ders ve yeterlilik aşamaları da zor geçecek. Paraya dönüşecek bilgi peşindeyseniz birçok derse "ben bunun için burada değilim" diye bakmaya başlayacaksınız. Yani akademik kariyer dışında bir düşünceyle yapacaksanız gereksiz zorlanabilirsiniz.

Olur da doktorayı bitirirseniz birçok şirket için "overqualified" olacağınızı da unutmayın. Yani "bu insan bu işin doktoru, bizim şirket, maaş bunu yakın zamanda tatmin etmemeye başlar, kaçar, hiç bulaşmayalım" deme ihtimalleri çok çok yüksek. Bunu, "hem bu doktoranın benim kariyerimi akademik olarak olmasa bile maddi olarak değiştirme ihtimali" sözünüze cevaben yazdım.

İnsan görmediği şeyi gözünde büyütebilir. Bir de "kendimi bir ömür suçlayacakmışım gibi geliyor" yazmışsınız. Gereksiz zorlanırsanız, hocalardan kazık yerseniz (ki şimdi size çalışma sözü veren hocanın sonrasında cayma ihtimali çok düşük değil), akademik kaypaklıklar midenizi bulandırırsa "aman başladım, dişimi sıkıp bitirivereyim" demeden kaçabilecekseniz başlayıp bir görün, sonra aklınız geldikçe üzülmeyin derim.
0
cosmicstring
(22.06.24)
turkiye'nin en iyi universiteleri bile ilk 500'de degil ki. bu bir sey ifade etmiyor bence. turkiye'deki tirt okullarda bununla zaman kaybetmezdim. akademi ortami zaten les.
0
bohr atom modeli
(22.06.24)
@cosmicstring,

oldukça vurucu ve direkt bam teline basan bir mesaj olmuş hocam çok teşekkür ederim.
0
🌸kuul
(22.06.24)
(8)

Doktora yapmanın zorlukları neler olabilir?

fraise
Ağustos sonunda yüksek lisansımi tamamladım ve bittiği güne kadar her gün "şu savunmayi yapayım; bir daha asla okul, sınav, tez yüzü görmek istemiyorum" deyip durdum (bunda danışman hocamın da etkisi olabilir, çok zorladı ve iletişim kurması çok zor biriydi.). Fakat son bir haftadır sürekli üniversi
Ağustos sonunda yüksek lisansımi tamamladım ve bittiği güne kadar her gün "şu savunmayi yapayım; bir daha asla okul, sınav, tez yüzü görmek istemiyorum" deyip durdum (bunda danışman hocamın da etkisi olabilir, çok zorladı ve iletişim kurması çok zor biriydi.). Fakat son bir haftadır sürekli üniversitelerin doktora başvuru sayfalarını açıp açıp kapatıyorum.

Biliyorum ki doktoraya başlarsam ders döneminden sonra yine çok zorlanacağım ve sürekli soylenecegim ama bitirdikten sonraki o başarmış olma hissini seviyorum galiba. Ayrıca ders çalışmayı ve yeni şeyler öğrenmeyi de seviyorum.

Alanım da sosyal bilimler ve üniversite sonrası hem akademik hem de mesleki eğitimlerin çok çok önemli olduğu bir bölüm. Bir ara da ikinci bir yüksek lisansa başlamayı düşünmüştüm.

Hem çalışıp hem doktora yapmanın zorlukları neler olabilir? Başlayıp pişman olan var mi? Birileri olumsuz bir şeyler söylemezse bu işin sonunda kendimi doktoraya başvuru yaparken bulabilirim sanırım.

Herkese şimdiden teşekkürler.
0
fraise
(12.12.23)
çevrem öğretim/araştırma görevlisiyken bile doktorasını yıllarca bitiremeyenlerle dolu. Ben ders dönemi + tez önerisi + 2 tez izleme sonrası bıraktım :D Doktora-terkim.

Gerçekten isteyip yüzde yüz asılabileceksen yaparsın. Birazcık bile içinden gelmiyorsa zulüm olur diyorum ben. "illa biter" diye de bişey yok, doktora bu. Ha sağda solda çok kötü tezlerle mezun olanları görüyoruz ama bilmiyorum benim hocalarım ve jüri üyeleri gayet sert ciddi tiplerdi.

Yani şöyle diyim, tüm hayatı akademi olanlar bile tezin sonlarına doğru deliriyor. Fakat doğal yetenek gibi hep makale ve tez yazmak için doğmuş tipler var, onlar çok rahat şekilde bitiriyor. Öyle biri misin bilmiyorum.
0
nhk ni youkosu
(12.12.23)
2022'de doktoramı bitirdim alanım sosyal bilimler. Dr. Öğr üyesi olarak çalışıyorum. Mesleğimi çok seviyorum ama bir kere daha doktora yapmak ister misin deseler elli kere düşünürüm. Sanırım yapmam. Başladığımda 30 yaşındaydım 5 yılda bitirdim. Hem çalışıp hem derslere yetişmek hem mental ve fiziksel anlamda zorluyor. Ama değmez mi vs diye düşünürseniz bitirdiğiniz anda daha fazlasını hedef koyuyorsunuz. Bu kaçınılmaz bence. Ancak bu öğrenme hırsı ve merakı olan biri zaten bu sürece sabredebilir. Sadece sizin değil sizi sevenlerin de hazır olması gerekiyor bence çünkü onlara ayıracağınız zamanı makaleler, yayınlar, dersleriniz çalacak. Ben evliliği erteledim mesela. İyi ki de öyle yapmışım çünkü evlilik hazırlıklarıyla tik vs veremezdim. Fikir vermesi açısından doktora tezlerinin ön sözlerine bakabilirsiniz diye düşünüyorum. Danışman-öğrenci dengesini kurmak, veri toplamak, ağır makaleler ve dersler, yeterlilik, tez izlemeler bunlara girmiyorum.

Bana göre zorluk seviyesi kabaca şu şekilde:
Doktora yeterlilik>doktoraya kabul almak>yüksek lisans tezi yazmak>lisansı bitirmek
Ben şu an post doc ve doçentlik kriterleri ile kafayı bozdum mecburen. Bitirince rahatlamıyorsunuz, her mertebe yeni sorumluluklar yeni dertler ekliyor.

Sonuç olarak ömrünüz boyunca keşke deneseydim demek istemiyorsanız elbette bu yola girin derim. Ama zor olduğunu ve fedakarlıklar gerektirdiğini bilerek girin. Her şey gönlünüzce olsun.
0
buzbebek
(12.12.23)
Akademide devam etmeyi düşünmüyorsanız pratikte doktoradan hiçbir kazancınız olmayacak zaten. Ayrıca işiniz nedir bilmiyorum ama overqualified görülme tehlikesi de taşır bunun sonu.

Doktora cidden yıpratıcı ve uzun da bir süreç. Sadece cv'ye eklemek için doktora yapmak bence çok anlamlı değil. Akademi dışında gerçek karşılığını bulamıyor hem.

Bunun yerine kendi yüksek yaptığınız alanı tamamlayıcı, benzer bir alanda ikinci bir yüksek yaparsanız aynı konuda sektör için muhtemelen gereksiz dozda bir dikey uzmanlaşma yerine sektördeki bilginizi yatay olarak genişletip göze çarpabilirsiniz. Ayrıca çok daha kolay olur.

Aynı zamanda tezli yüksek lisans yapmanıza da gerek yok bence. Zaten bir yüksek lisans teziniz ve ana uzmanlığınız var.
0
akhenaten
(12.12.23)
Tez yüzü görmek istemiyorsan doktora yapma. Master'da yaptığın tez tez falan değil. Buradan paylaşılan anketlerle yapılan tezler sadece bir training. Bu bir çaba bile değil doktora için.
0
ferenc
(12.12.23)
1 ay sonra yeterlilik sınavım var. Ama tek bir sayfa okumuşluğum yok hala. Bu sizin iş temponuz ve yaşam stilinizin ne ölçüde imkan verdiği ile alakalı. Ben çalışırken hazırlanamıyorum yeterliliğe. Ama benim yaşadığım yer ve koşulların buna imkan veremediği bir gerçeklik var.
0
Amaranta ursula
(12.12.23)
biraz senle biraz eşinle alakalı bir durum (destek anlamında) eşim bitirdi çok oldu doçent ünvanı aldı ama geçtiği seviyeler çok zorlayıcı. akademiden yürümek isterim dersen yayın yayınlamak hazırlamak vs bildiğin gibi zor işler(sosyal bilimlerde daha zor) ama imkansız değil.
tabi hocanın burada etkisi büyük.
yurtdışında yayın yapmak senin açından biraz daha kolay o anlamda türkiyedekiler kadar zorlanacağını düşünmüyorum.

özetle doktora sonrası yürüyecem dersen(ki bence kesin öyle olacak) zor yol ama senin için minik bir tık daha kolay.

ha sadece doktora yapar daha bakmam dersen yapma attığın taş ürküttüğün kuşa değmez.
detay için iletişimi biliyorusun :)
0
basond
(13.12.23)
Yüksek lisans süreci sonunda tövbe etme aşamasına geldiyseniz ve doktora yapacağınız yer, hoca benzer olacaksa eziyet olur.

İyi bir hocanın yanında, sağlam bir doktora yapacağım derseniz hayatınız doktora çalışmaları olacak, işiniz hobi gibi kalacak. Böyle olamayacaksa yine çok büyük eziyet olur.

Doktora sizi tek başınıza veya birilerine danışmanlık yaparak orijinal işler yapabilecek duruma getiren son aşama. Zor gelmezse ya uyduruk biriyle, pek bir şey öğrenmeden doktora yapıyorsunuz ya da siz aşmış bir insansınız demektir (master tezi zor geldiyse siz de çoğumuz gibi normalisiniz büyük ihtimalle).

Ders çalışmayı seviyorum demişsiniz. Belki dersleri (ve acı çekmekten keyif alıyorsanız yeterliliği) seversiniz ama tez ders çalışma gibi değil. Araştırma yapacaksınız, ortaya orijinal işler koyacaksınız. Bazen hiç bir yere gitmeyecek, bazen aylarca boşa çalışmış olacaksınız. Bunu kaldırabilecek misiniz?

Sosyal bilimlerde de, fen bilimlerinde de doktora yapan, yapmış birçok insan var çevremde. Sosyal bilimler çok daha zor çünkü çoğu zaman bir tek doğru yok ve herkes kendi doğrusunu çılgınca savunabiliyor. Bulgularınız, çıkarımlarınız, danışmanınızla ve tez jürinizle çakıştığında zorlanabilirsiniz. Bazen danışmanla jüri saçma sapan sebeplerle çekişir, sizin işiniz sekteye uğrar. Yeterlilikte hocanıza kıl olan birileri zor sorup bırakır. Hep olan şeyler.

Yukarıda yazılan "overqualified" olma durumu da çok ciddi. alanınızdaki durumu siz daha iyi bilirsiniz ama düşünmeniz gereken en önemli konulardan biri bu.
0
cosmicstring
(13.12.23)
Burada belirleyici soru "doktora yapmayı ne kadar çok istiyorsunuz?" İstemeden yapılan en basit işler bile zor gelir insana. Doktora ise istemeden yapılacak bir iş değil.

Doktora elbette kolay değil ama anlatıldığı kadar zor da değil. Zor diyenlerin büyük kısmı ya planlı çalışmıyor, ya danışman problemleri yaşıyor ya da sevmediği bir konu çalışıyor. Bu üç durumu yaşamıyorsanız çok zorlanmazsınız doktora yaparken.

Bunun dışında doktora yapmanın doğası gereği bazı zorluklar var.

Başta süre çok uzun. En erken 4 yılda bitirebiliyorsunuz (bunun bazı istisnaları var tabi).

Danışmanınızı mutlaka çok iyi seçmelisiniz (aynı konuya ilgi duymalı, sürekli iletişimde bulunabilmelisiniz). Danışman iyi değilse en baştan ya danışmanı değiştirin ya da başka üniversiteye geçin.

Doktorada en çok zaman alan dönem ders dönemi. Çalışırken dersleri takip etmek, sunum yapmak, her ders için makale çıkarmak (bu zorunlu değil ama beklenir) oldukça zaman alıyor.

Kırılma noktası yeterlik sınavıdır. Alanınızda tüm temel kavramlara, kişilere ve konulara hakimiyetiniz ölçülüyor bu sınavda. Çok iyi hazırlanmalısınız.

Tez dönemi ise en az zorlanacağınız dönem olacak. 6 ayda bir tez izleme komitelerinde tezinizin gelişimini sunacaksınız. 6 aylık dönemler planlı çalışan biri için çok uzun süreler. Yorulmazsınız.

Son aşama savunma aşaması. TİK'ler sağlıklı geçerse bu kısım da sizi zorlamayacaktır.

İlk etapta aklıma gelenler bunlar. Sormak istedikleriniz olursa yazabilirsiniz.
0
unuttum konu neydi
(13.12.23)
(7)

ders verme ve stres

passion rules the game
- bu dönem ilk kez kendi dersime gireceğim, hazırlanıyorum falan ama stres var. bunu nasıl yensem? sebebini de bilmiyorum ki.- 3 saatlik dersi hızlı anlatıyorum, 1 saatte bitiyor önceki az olan deneyimlerime göre. nasıl yapsam da yaysam?başka tavsiyesi olan varsa alırım. neleri severdiniz hocalarda
- bu dönem ilk kez kendi dersime gireceğim, hazırlanıyorum falan ama stres var. bunu nasıl yensem? sebebini de bilmiyorum ki.
- 3 saatlik dersi hızlı anlatıyorum, 1 saatte bitiyor önceki az olan deneyimlerime göre. nasıl yapsam da yaysam?

başka tavsiyesi olan varsa alırım. neleri severdiniz hocalarda neleri sevmezdiniz falan.

süreniz başladı, danke.
0
passion rules the game
(17.01.20)
Sınıfa sorular sor ara sıra, siz me düşünüyorsunuz diye kişi kişi.
Hatta isimleriyle sor, hoşlarına gider. Ama amaç katılım olsun, konuşalım yanlış/saçma cevap verseniz de olur rahat olun minvalinde destek ol

Konuları açıklayıp arada bir örnek ver
Biraz yazdır önemli yerleri

Ara sıra konudan yola çıkıp anı vs bi takım anektodlar anlat.
0
jimjim
(17.01.20)
dersin çok hızlı anlatılmasını hiç sevmem ben. hoca sanki soru sorulmadan elindeki notları tahtaya geçirip bir an önce kaçmak istiyor gibi geliyor. anlattıklarınızı mümkün olduğunca örneklendirmeniz güzel olur. çok fazla teorik bilgi bir noktadan sonra havada kalmaya başlıyor. arada sınıfa göz atarsanız konunun ne kadar anlaşıldığı belli oluyor zaten. öğrencileri soru sormaya teşvik ederek uzatabilirsiniz dersi.

bizde genelde çok sevilen hocalar derste aralara alanlarıyla ilgili/ilgisiz ufuk açıcı bilgiler sıkıştıranlar oluyor. bunlar siz derse ısındıkça olacak şeylerdir. dönem sonunda öğrencilerden feedback alırsanız yardımı dokunur daha sonrası için.

nice derslere :)
0
rusalka
(17.01.20)
Aralarda karikatür göster
0
Hakan1980
(17.01.20)
Stres bilmediğini dusundugunden. Ama onlar senden daha çok bilmiyor.
Hızlı anlatma plansizligindan. Dersi parçalara bol ve kendine göre konu-fıkra, konu-turku,konu vs diye ayarlama yap süreye göre. Bu zamanla oturacak rahatladiginda
0
fempusay
(17.01.20)
Ara ara sınıfı gezip sorular sor, sohbet gibi ama fikirlerini dile getirmeler için teşvik et, esprili ol ve isimleri akılda tutmaya çalış. Böyle hocaları severdik :)
0
somethinginthewayshemoves
(18.01.20)
1. Stres bir yere kadar iyi. Bin kez anlattığım derse girerken bana da oluyor. Büyük hocalarda da çok görüyorum. Bunların bazıları anlattıkları konuyu literatüre sokan insanlar :) İşinizi yapmaya engel olursa konuşuruz.

2. Sanırım konuların siz anlatır anlatmaz kavranacağını, bu yüzden hızlı geçebileceğinizi düşünüyorsunuz. Araya açıklayıcı örnekler serpiştirin mutlaka. Sorular sorun, bir şeyleri yorumlamalarını isteyin. Ders sonunda ufak bir tekrar yapın. Göreceksiniz ki bazen birden fazla yoldan aynı şeyi anlatmanız gerekecek, ders saatleri yetmeyecek.

3. Derse katılmalarını sağlamak için çok zorlamanız gerekebilir. Eğitim sistemimizin bir sonucu olarak pasif kalmayı seviyorlar çünkü konuşmazlarsa azar işitmeyecekler, daha güvenli :) Derse katıldıklarında "bunu bilmiyorsan bu işi bırak", "buna da bu yorum yapılmaz ki" gibi laflar etmeyin, bir daha katılmazlar. Sordukları sorularla alay etmeyin. Kısa da olsa cevaplayın, yanlış yorumların değerli olduğunu ama başka açıdan düşünürse farklı yorumlayabileceğini filan anlatın. Sordukları sorular için bu da size ödev olsun demeyin, dersten sonra soranı dövmesinler.

4. Çoğunlukla dersleri birikim edinmek için değil, sadece geçmek için aldıklarından, sizin dersinize gelmeden önce almış olmaları gereken bilgileri alamamış olma ihtimalleri çok yüksek. Hap gibi verebildiklerinizi verin, veremedikleriniz için kaynak önerin ve her fırsatta bu tür bilgileri hatırlatın.

5. Dersinizi alıyor olma sebeplerini iyi açıklayın. Her konudan önce ve sonra o konuyu niye öğrendiklerini anlatın. Konularınız arasında ve konularınızla diğer dersler ve hayat arasında bağlantılar kurun.

6. Sınıfta bin kez anlattığınız, ders notu dağıttığınız, sınavda mutlaka çıkar dediğiniz şeyleri sınavda yapamazlarsa üzülmeyin. Ters köşe yapılmaya fazla alıştırılmışlar sanırım :)

7. Rahat olun ama taviz vermeyin. Mesela ödevleri 10:30'da toplayacağınızı bildirdiyseniz 10:31'de gelen ödevi almayın. Öğrenci başlarda işine gelmese de prensipli hocayı sever ve kendini ayarlar. Siz de sözünüzde durun. Şu gün size şunu yapıp vereceğim dediyseniz geciktirmeyin. Dersi ciddiye aldığınızı görürlerse onlar da ciddiye alır.

8. Zorunlu değilseniz slayttan anlatmayın. Slaytı sadece tahtaya çizimi zor olan görseller için kullanın. Açıklayıcı videolar filan da gösterebilirsiniz. Tahtaya yazın, çizin. Sözel ders ise can alıcı noktaları yazabilirsiniz.

9. Fırsat oldukça kürsüden inip aralarında gezin. Bu hem derse katılmalarını sağlar, hem de şunu gösterir: "tahtada dersin konusu var. bakın yanınızdayım, sizin tarafınızdayım, gelin hep beraber şunu halledelim". Derste eğlenmeyi unutmayın. Eğlenmeden yaptığınız iş bir süre sonra çok zor gelmeye başlar. Eğlencenize sınıfı da katabilirseniz o ders tadından yenmez.

10. Bazen olmayacak. Emin olmadığınız şeyleri anlatmayın. Bilmiyorum, emin değilim demekten korkmayın. Kısa bir şeyse o anda internetten veya yanınızdaki kaynaktan bakın. Uzunsa bakıp bilgi vereceğinizi söyleyin. Bu da öğrenciler için iyi bir derstir.

11. Belki ilk bunu yazmam lazımdı ama dersi geç bitirmeyin. Konu yetişmezse sonraki derse kalsın ama öğrencinin ders arası özgürlüğüne mani olmayın. Sınıfa beş dakika filan gecikebilirsiniz (çok gecikmeyin), özellikle sabah derslerinde öğrencilere toparlanma fırsatı vermiş olursunuz. Sınıfa girer girmez ders anlatmaya başlamayın. Havadan sudan konuşun. Sınavlarından konuşun. Sorun yaşadıkları dersler için küçük tüyolar verin.

12. Başlarda belki planlamanız gerekecek, sonra kendiliğinden gelecek ama derste sürekli ders anlatırsanız uyutursunuz. 20 dakikada bir filan araya başka laflar karıştırıp uyandırmanız lazım.

13. Birebir görüşüyor bile olsanız öğrencilerle kimse hakkında dedikodu yapmayın, politik, dini, hassas konularda konuşmayın, sır vermeyin. Öğrenciye güvenin, üniversite düzeyindeyse meslektaşınızı yetiştiriyorsunuz. Güvenmeniz lazım. Bir yandan da eşeğinizi sağlam kazığa bağlayın. Öğrenciler olayları işlerine geldiği gibi değiştirip size aktarabilirler. Özellikle resmi işlerde eyleme geçmeden önce aslını astarını öğrenin. Bunun ayarını zamanla kurarsınız. Aralarında size "başka yollarla" yaklaşmaya çalışanlar olabilir. Belki bu hoşunuza da gidebilir ama sakın, aman diyeyim :)

14. Not verme kısmı işin en tatsız tarafı. Neyi nasıl notlandıracağınız belli olsun ve kağıdını görmek isteyen öğrenciyle birlikte kağıdına bakın. Niye o notu aldığını anlasın. Çoğu sadece şansını denemek için kağıdına bakar ve aslında sınav kağıdında ne olduğundan habersizdir. İşin not kısmında çok dikkatli ve herkese eşit olmanız şart. Bu hem olması gereken bir şey hem de öğrenci not değişikliği için mahkemeye giderse tüm kağıtlarınız incelenecek. Hem içiniz rahat, hem de eliniz sağlam olsun. Her dönem sonu not isteyenlerle karşılaşacaksınız. Olabildiğince sabırlı olun. O notu niye aldığını anlatabiliyorsanız konuyu çok uzatmaya gerek yok.

15. Tüm hayatınız o ders olmasın. Öğrenci görüşme saatleriniz belli olsun (olabildiğince öğğrencilerin diğer dersleriyle çakışmasın) ve bu zamanlarda odanızda öğrencileri bekleyin. Gelmezlerse gönül koymayın ama bu saatler dışında da büyük bir zorunluluk olmazsa o ders konusunda öğrencilerle görüşmeyin. Ders hakkında e-mail'lerine cevap vermeyecekseniz tüm konuşmaların görüşme saatinde olacağını ve e-mail ile iletişim kuramayacaklarını ilk derste söyleyin. Sadece bazı konularda e-mail ile iletişim kurabileceklerini söyleyebilirsiniz. O zaman bu tür bir e-mail gelince çok vakit geçirmeden cevaplayın.

Aklıma gelenler bunlar. Anlattıklarımı uygulamadan da hocalık yaparsınız. O zaman büyük ihtimalle çok daha rahat edersiniz ama içinize siner mi bilmem. Bu soruyu soranın içine sinmez gibi geldi de bu kadar şeyi yazdım :) Başarılar dilerim :)
0
cosmicstring
(18.01.20)
ustad, bana kalirsa bu konudaki en iyi cozum cok sayida pratik yapmak. evet, en kolay yol bu degil ve cok zaman aliyor ama daha etkili bir yontem ben bilmiyorum. bir de tavsiyem, dersten bir saat once dideral alman. daha sakin kalirsin.
0
reshad the lionheart
(18.01.20)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.