projektör tavsiye etmem bir kaç sene sonra optik gözünü değiştirmek zorunda kalırsın hemen hemen aynı fiyatta yazık parana okey takımı al bence 4 lü eksik olursa gelirim nı problem :)

mirror ball

bılardo masası

kitap :P

Dart takımı

arcade

langırt.

wii

para sayma makinası

(bkz: dreambox)

evlen

nmt karşısına 3 kişilik yumuşak deri koltuk al (bkz: ikea) bide 2 kişilik battaniye
ve sayısız blue ray film.

yat al sen, gerisi hikaye.

şişme "karı"?

bence dart alma duvar delik deşik oluyor. hiç ben ıskalamam deme ıskalarsın hadi sen ıskalamadın diyelim illaki arkadaşlarından ıskalayan birisi çıkar.

akıl vicdan empati....tanır mısın? tatminsiz metabolizma

kosu bandi. geleceginizde "gobek" gordum, belki simdi bile vardir. ayrica g.tte kil donmesi de olabilir zamanla. ikisi de oturmaktan..

Kum torbası

fight club ı al da nasıl saçma bi iş yaptığını izle ama tyler abimiz doğru yolu sanada blduracaktır

aslında bir tane edebilirim. savaş öncesi bir gemide geçiyor bu film. siyah-beyaz. bir cüce var, yahudi. çok şahane bir film bence. ama gelin görün adı aklımda değil. biraz bakınayım bulurum iki dakkaya.

ship of fools.

ne izlediğinizi bilsek daha kolay olurdu sanki.

defiance var son çıkanlardan.

@greyback
izlemediğim derken; cok fazla bu tur film izledigimden dolayi kiyida kosede kalmis filmleri tavsiye edersiniz diye kastetmek istedim. :)

@kediebesi
listeye aldim bu filmi sagolasin.

ne izleyip izlemediğnizi bilmedğim için şuradan bakabilirsiniz;
www.imdb.com

das boot
der untergang

miracle at st anna

Duyduğum en güzel m1 sesi bu filmde idi.

cross of iron

Alman askerlerinin gözünden Doğu Cephesi...

Mutlaka izleyin

a bridge too far

zwartboek

sass diye bir alman filmi var. nazi döneminde hırsızlık yapan iki kardeşi anlatıyor. tam olarak 2.dünya savaşıyla ilgili değil, kardeşlerin gerçek yaşamını konu ediyor. nazilerle ilgili bir film aynı zamanda. ilgini çekebilir.

öncelikle siz izlediklerinizi yazarsanız gerisi daha kolay halledilir.

(bkz: enemy at the gates)

rusların stalingrad savunması... her ne kadar şaibeli de olsa; savaş kahramanı ilan edilen vasili zaitsev'in hikayesi aynı zamanda. kurgusal ve tarihsel bir sürü çelişki bulmuş ekşici arkadaşlar, yine de izlettiriyor kendini. :)

europa europa ve lars von trier'in zentropa(europa) filmi..

ehil değilim; ama kulakiçi kulaklık kullanmaya başladıktan sonra normal kulaklıklar fazlasıyla rahatsız edici geliyor. umarım ehil bir kişi de kullanımının belirli koşullarda sağlık sorunu yaratmayacağını da açıklar.*

kulaga zarar verirmi benimde bir bilgim yok fakat mikrop artmasında rol oynuyor ve iltihabı kolaylaştırıyor diye biliyorum ama emin değilim dogal olarak ehilde değilim

koskoca ekşi duyuruda ehil kimseyi bulamadık mı yaa :)

sevisiriz.

Sözlük okurum. Yok, onu sürekli yaparım. Yaklaşık 10 senedir sürekli oynadığım 6-7 bilgisayar oyunum var, çevirip çevirip oynarım. Yetmezse çıkar bi hava alır gelirim.

sıcak bi kahve koyar ikinci yeni okurum. -çok entelmişim haha-

can sıkıntısından kasıt eğlenmeye açlık ise ataturkiye'nin dediği gibi oyun iyi gelir. pc'de oyun yok ise eğer www.miniclip.com adresinden flash oyunlarla vakit geçirebilirsin.
www.games121.com adresindeki flash oyunlarda iyidir yalnız çoğu beceremeyince sinir krizine sokabiliyor eğleneyim derken=)

ben oyun sevmem denilirse, www.bestofyoutube.com dan eğlencelik, www.vimeo.com dan çeşitli videolar izlenebilir (baya bir kısa film var burda).

www.deviantart.com 'dan evnavi çeşit resime/fotoğrafa/wallpaper'a ulaşılabilir. tema vs.. indirilip windowsun/linuxun/mac'in görünümü değiştirilir hem zaman geçer hem değişiklik olur.

www.scribd.com adresinden baya bir e-kitap'a ulaşılabilinir. site üzerinden okuyabiliyorsun..

can sıkıntısından kasıt mutsuzluk gibi ise;

(bkz: hayata dair iç burkan detaylar) başlığında gezebilirsin. bazıları atmasyon gibi veya başlıkla ilgili durmasa da 'ben kafaya neleri takıyorum ne insanlar var' dedirtip sıkıntıyı hafifletebilirsin.

paran varsa: (bkz: kariya gitmek)
paran yoksa: (bkz: osbir)

dışarısı

laptopu uzak bir yere kolilerim (bi nevi)

uyu

uyurum, indirdiğim dizilerden izlerim, kitap okurum, internette stumble! yaparım, kedimle oynarım, dışarı çıkıp bir yürür gelirim, arkadaşlarımı arar sohbet ederim, sinemaya giderim vs vs vs..

ah hatta keşke canım sıkılabilecek bir durumda olsam da yapsam bunları şimdi. cannım çekti bak.

galatasaray üniversitesinde var reklamcılık bölümü diğerleri halkla ilişkiler ve tanıtım ama o da oluyor aynı bokun laciverti.

hocam hiç reklamcı olup da kendini yakma

@sarper361 : işin içine halkla ilişkiler girdiği zaman olay başka bi hal almıyor mu yani?

@charlesbukowski : şu an jeoloji mühendisliği okuyorum ve zerre ilgim alakam yok bölüme karşı, sevmediğim bi şeyle bi ömür uğraşmaktansa, bi süre sevdiğim bişey uğruna kendimi yakarım daha iyi :) yine de bildiğin şeyler varsa bu konuyla ilgili söyleyebilirsin...

hem onun hem onun derslerini alıyosun zaten reklamcılık bölümünden mezun olmak sana staj başvurularında ön planda olmaktan başka bir şey sağlamayacak. jeoloji mühendisliğinden de reklamcı çıkar yani çıkmıştır..

söylediğin şey reklam/metin yazarlığı. olabilmen için illa reklamcılık okumana gerek yok, ama iyi bir türkçe bilgisine ve yaratıcı bir zihne (yaratıcı derken, farklı düşünceler arasında bağlantı kurabilmek, , bir olayın özünü kavramak, metaforlarla bağdaştırmak vs.) ihtiyacın var. yani ne kadar genel kültür, o kadar köfte...
reklamcılık hakkında genel bir eğitim alabilmek için ryd yada benzer kuruluşların eğitimleri oluyor. onlara katılabilirsin. iyi bir başlangıç olur.
fakat senin istediğin noktaya gelmek, hele ki bir jeoloji mühendisi olarak çabalamak uzun ve zor bir yol. yani reklam düşlediğini düşündüğüm gibi "çılgın atan" bir ortam değil. manyaklar gibi eğlenceli bir ortamda çalışıcam, parti yaparken manyak fikirler bulcaz, çok cool olucam gibi düşüncelerin varsa önce bir kaç reklamcı ile konuş, araştır, seni zaten vazgeçirirler :)
hele ki "bir ürüne sloganı ben yazayım, reklam filmini yazayım" gibi hayellere ulaşmak senelerini alacaktır. önce staj yapmaya başlayacaksın, iyi bir ajansta bu dönemi geçirmek istersen seni 3-6 ay çalıştıracaklar (ama eşek gibi) sonra para vermeyip kadro yok diyerek atacaklar. sonra şanslıysan bir iki staj sonra jr. copywriter olarak bir ajansta çalışacaksın. ha aldığın para mühendislikle karşılaştırdığında komik kalacak, hatta öyle çok sesi çıkan çakal biri değilsin, herhangi bir maaşla karşılaştırdığında komik kalacak :) tabi yine tahmin ettiğin şeyleri yapmayacaksın. kullanma kılavuzu, takvim, davetiye, ilanların sıkıcı alt metinleri gibi şeylerle uğraşıcaksın. sonra yine şanslıysan copywriter olacaksın. ama burdan sonra yükselmek artık ne yaptığınla alakalı olmayacak, onu nasıl sattığın ve ne kadar "cool" görünebildiğin ile ölçüleceksin... ha sonuna gelip iyi bir yerde senior bir yazar olursan, evet artık "çılgın atabilirsin", ama emin ol tahmin ettiğinden çok daha zor, sıkıcı ve stresli bir yol bu...
reklam ile alakalı ilyas başsoy'un "reklamcı nedir?" kitabını (afişlerini) ve birgun gazetesinde yazdığı köşe yazılarındın son iki
,üç (birinin içerisinde reklamcılığa da deyinilmişti, tam hatırlamıyorum) tanesini okursan, konu hakkında biraz daha bilgi sahibi olabilirsin...

açıkcası şu an okuyorsan bölümünü bitir ama arada bir reklam ajansında staj gibi bir iş kovala ve bul. bu kısmı zor. reklam ajanslarının kapısında yat. genelde küstahtırlar, seni küçümseyeceklerdir, burunları havadadır. ilk gün yılabilirsin. bir metin yazarının yanına kapağı atarsan yapacaklarını görürsün, ya tamam ya da devam dersin. en alengirli sektörlerden biri reklam sektörü. barınmak zor. ilave olarak reklamcılıkla ilgili bir bölüm okumanı önermem şu saatten sonra. onun yerine ingilizceye ağırlık ver. sağlam bir ingilizcen olmalı. yapmak istediğin teknik bir iş olmadığı için şunu, bunu yap diyemez kimse.

@yeety : anlıyorum fakat benim amacım bu bölümü tamamen bırakmak jeolojiyle hiç bir ilgim alakam kalmayacak.sonuçta bu işin bir okulu var ve ben onu okumak istiyorum ha ama zor ama kolay illa ki bi şekilde bu işin eğitimini almam gerek bişeylere başlamadan önce kuruluşların verdiği eğitimle üniversitede bu bölümün eğitimini almanın aynı olacağını sanmıyorum açıkcası.diğer yandan beni zor bir yolun beklediğini biliyorum ama bişeyler elde etmek için bunlara katlanmak zorundayım.hem bi reklam fikre kafa yormanın bişeyler çizmenin üretmenin, bi kayayı incelemekten bana çok daha fazla heyecan verecegine eminim. yine de teşekkür ederim verdiğin fikirler için. sanırım sen bu mesleğin içindesin oyuzden bu konuda yardımına ihtiyacım olursa diye bir mail adresi verebilirsen sevinirim.

bu işin okulla falan alakası yok.

portfolyo lazım sana. şimdiden kendince reklam metinleri yaz. oku. araştır.
misal doritosun son kampanyasına katıl bir şeyler üret. işin okulunu okumana gerek yok. elinde bir portfolyo olsun onunla staj kovala oradan öğrenirsin işi.

@mermer,

fikir versin diye diyorum, ben reklam mezunu reklam yazarı neredeyse tanımıyorum. bu iş hala lonca kafasıyla usta-çırak kastıyla ilerleyen nadir mesleklerden. okulu da icra mekanı da ajansın kendisi. yani şu aşamada reklam okumak yerine bir şekilde ucundan kıyısından bir ajansa kapat atmak çok daha mantıklı.

Usb'den film izlenebileceği söylenmişti satış esnasında. Ayrıca Vestel'in sitesinde de film izlenebileceği yazıyor fakat ilave bir bilgi yok.

direkt kirmizi gordugu icin ilk sari karti hesaba katilmiyor. yani daha onceden kalan 3 sari karti devam ediyor. ilk lig macinda sari kart gorurse tekrar cezali duruma dusecek.

Ama gördüğü kırmızı kartın aynı maçta gördüğü sarı kartla bir ilgisi yok. Bir tutarsızlık ortaya çıkıyor. Buna dair bir kural arıyorum iki saattir, bulamadım henüz..

peki benden de bir soru; bucaspor maçı cezasına sayılacak mı?

quadropol, sayılacak. 2 maçı kaldı keita'nın.

ligle kupa birbirini etkiliyo çünkü.

buca maçı sayılıyor. sarı kartları da temizlendi.

uzun saçlı fotoğrafıma sorun çıkarmamışlardı.

o an ki görüntün fotodakiyle aynı olsun, sorun yok.

Ben de aynı sorunu yaşadım. Memur teyze işin içinden çıkamadı. Oradaki sanırım rütbesi yüzbaşı olan komutanla görüşmüştüm. Biz kabul ederiz fakat muayenede doktorlar sorun çıkarabilir demişti. Sakallı fotoğraftan çene yapısı belli olmadığı için. Muayene esnasında bir sorun olmadı. O raddeden sonra bir sıkıntı olursa çözmen zor olabilir, çünkü çok hantal bir yapı var.

karşılaşacağın adamların insiyatifine kalmış durumda, edebilirlerde etmeyebilirlerde, kıfsmet ve şans işi yani.

Askerlikle ilgili hertürlü işlemde kullanılan fotoların o anki durumunu gösterir durumda olması gerekiyor. yani uzun saçlı fotoğrafını verdiğinde kısa saçlıysan mutlaka sana en son halini gösterir fotoğraflarını getirmeni söyleyeceklerdir. hele ki Gata'da muayene olacaksın, hastane bu konuda çok ama çok titiz davranıyor. Yani sizin anlayacağınız, askerlik şubesi ile hastanenin bu konudaki duyarlılıkları çok farklıdır bilmiş olun.

puhah. bana öyle resim yollasan kıllığına alırım askere :d kes saçı sakalı diye:d umarım sorun çıkarmazlar.

uzun saçlı ve sakallı fotoğrafımla yoklama ve muayeneye girmiştim hiç bir sorun olmadı. hatta yoklama kimliği gibi bir şey vermişlerdi o kimliğin üzerinde de aynı şekilde fotoğrafımı yapıştırdılar.

yok böyle bişii. türkiye'de sadece f klavyeli daktilo kullanıldı. q klavyeli daktilo hiçbir zaman olmadı. olanlar da kesin yabancı ülkelerden getirilmiş olanlardır ki onlarda da türkçe karakter olmaz.

tavsiyem ise şudur ki, eğer yapabiliyorsan aynı modelin hem f hem q klavyeli daktilosunu bulup iyi bir daktilo tamircisine götür, modifiye bir daktilo yaptır kendine.

eğer ankaradaysan ulus'ta denizciler caddesi no: 88'de merdivenle inilen alt kat bir dükkanda remzi usta var. yılların daktilocusu. elinde de olabilir, her türlü modifikasyonu da yapabilir sanıyorum.

eywallah

92 de galatasarayda olan "mustafa kocabey" olmasin o?
hani belki ayni anda hem fb hem gs oyuncu degisikliği yapti, siz fb li sandiniz ama giren gs liden bahsediyodu?

edit:
duzeltme www.fenerbahcecumhuriyeti.org de gorulcegi uzre 92 sezonunda fb de bi mustafa varmis gercekten de. hmm

(bkz: mustafa yucedag) imis. 92-93 kadrosunda var,

www.turkfutbolu.net en asagida. 2 mac oynamis.

almanya doğumlu süper tekniği olan bi gençti yücedağ.. frikikleri , çalımları falan iyiydi de çok isteksiz top oynuyordu..böyle mıy mıy..

hiç hatırlamıyorum walla bu adamı. o zamanki futbolcular beynimde iyice yer etmişti. bunu kaçırmışım. saolun.

bi bulun, buldurun be

sinem kobal'dır kendisi