dostum gercekten zor soru.

simdi ben nisan mayıs arasında antalya da idim 3-4 haftalıgına yerimde durmadım ve gezdim. bu geziler sirasinda kas dan 3 kez gectim. -hatta birisinde kaldım- dalaman ile antalya arasında ciddi bir fark yok. belki ikincisi daha yakın bile olabilir.

cunku saniyorum dalaman daha uzak. uzak olmasa bile yolun onemli bir kismi daha zorlu. antalya dan kemer e kadar yol cift yol, hatta biraz daha ilersi. ondan sonra da bir 140 km filan kalıyor diye anımsıyorum.

dalaman dan kas a direkt araba bulman daha zor olabilir. en mantıklısı antalya ya ucakla gelip antalya dan kas a araba bulman. kamil koc u bir ara bakalım. antalya firmasidir ve o bolge de her yere gider.

ama su da kucuk midibusler, otobus un kucugu minibus un buyugu de calisiyor olabilir. antalya merkezdir, dalaman arada bisiy. antalya dan her yere gidebilirsin.

direkt kasa otobusle gitmek ise ölüm olur. o kadar gozu kararttı isen, tüplü özel arabanla git. -tüp dedim benzin olursa epey koyar.-

subtitles workshop u sıfırdan kurarken codecleri secmemezlik edemiyor musun. yani codec var de sade programi kur. -bunu un install ettikten sonra deneyebilirsin-.

olmadı hepsini uninstall et. ilk basta subtitles workshop u kur. sonra da klite codec pack i veya asil kullanndıgın codec pakini kur. yani bir sekilde bilgisayarı kandırıcaz. son paket aktif oldugundan. kolay gelsin.

illa preferences'te decoder usage baslığı altından cozebilirsin bunu ama nasıl yapacağını bilmiyorum..

7-8 sene önce ablam okurken tokatta, tam da bu aylarda 20 25 gün kalmıştım. cayır cayırdan öte bi yanma durumu vardı. hatta "eskiden burda deniz varmış buharlaşmış ısısı" gibi geyikler yapardık.
farklı yerlerde fakülteler vardı değişmiştir şimdi sallamiyim ben. bilen daha iyi anlatır.

merhaba, bol sans.

biliyorum tokat'ı. su anda calisiyorum.

1- havası en onemli artisidir. ankara ya gore -yani ic anadoluya gore- iklimi yumusaktir. yazları cok asırı sicak olmaz. bakin temmuz ve agustosta toplam 10 gun dayanilmaz sicak yapmistir. bu zamanda ankara kavruluyordu. su anda eylul basında serinlemeye basladi. geceler 12-16 arasinda degisiyor. gunduzler 28-30 civarında.

kısında kısı yumusak olur nisbeten. bu kis cok kar yagdı garip bir yıl oldu. bu kada r yagmıyor normalde kar tokat a ama bu sefer yagdi. lakin kisa daha var.

yumusak bir kıs olur ama yine de palto gerektirir. bot filan.

2- universite kampusu sehir disinda 5-6 km uzakta. yurunecek bir yol degil pek ana arter gerci cift yol kasarsan yururusun de yurume bence.

otobusu dolmusu servisi var ama nasıl nerden kalkar bilmiyorum. bir tel edip ogrenebilirsin bir web sitesi var.

yurt isini kalicak yeri ayarladın mı, izmir yolu uzundur tokat'a. cilkin cikicak vardiginda. 16 saat mi , hayırlısı olsun, uyumaya bak.

benim is gucten zaman olur mu bilmiyorum. bakalım daha var bir iki gun, konusuruz. slmlaar.

Gaziosmanpaşa'da 1 sene ardından yatay geçişle ayrıldım ordan.
Tokat'ta bu aralar pek de bunaltıcı olmayan sıcak bi hava olur tahminimce ama geceleri iyi serin olur ona göre temkinli olunuz.
Kampüs merkezden kalkan mavi magirus dolmuşlarla 20 dk mesafede.Tokat'ın zaten çarşı denilebilecek bir caddesi var,mecburiyet caddesi denmekte oraya.
Ben henüz orda yeni olduğunuz için size kampüsün içindeki kyk yurdunda kalmanızı öneririm.Bu yurt yeni yapıldı odalar 4 kişilik her katta banyo,wc,ütü odası,çalışma odası var,restoranı kantini büfesi çamaşırhanesi internet kafesi kırtasiyesi berberi kuaförü ayakkabı tamircisi dahi var yurdun içinde.
özel yurt gibi çalışan devlet yurdu daha ne olsun.
Tokat'ın merkezinde ziraat bankasının yanında Ali Paşa camii,hamamı var.Sulu sokak var bisürü tarihi eser görebilirsiniz orda.Tokat'ın kebabı meşhur bayaa meydandaki hamamın yanındaki restoranda yiyebilirsiniz.
Moral bozmak gibi olmasın ama İzmir'de yaşayıp ardından Tokat'ta üniversite hayatı biraz kasacak gibi duruyor.Benim gibi yatay geçiş seçeneğinizi saklı tutun derim.

1 hafta önce tokattaydım havalar aşırı sıcaktı ama yagmurdan sonra serinelmeye başladı.Çogu şey yazılmış gerçi ama izmirden aç bir mideyle gelecegin düşünülürse ''mecburiyet caddesi'nde bulvar restoran var orda bi tokat kebabı yiyerek tokat maceranıza başlayabilrisiniz.kuzenin tokatı nerden seçmiş bilmiyorum ama iç anadolunun en renkli şehri yinede tokattır.kolay gelsin..

valla ben de compumaster'in uyanmasini bekliyorum sormak icin. saat $u an 6:29 oralarda.

compumaster uyanmadan kendiliğinden düzeldiyse kendisi de bilmiyodur muhtemelen. boşverin düzeldi ya.

muhtemelen hosting firmasi ile ilgili bir $eydir.

bi şey soracaktım, sabah aklımdaydı. site açılmadı. şimdi de unuttum anasını satiyim. neydi ya.

duyurunun saatinde bir sorun mu var, gonderilen mesajların altınd 22.03.08 saat 17:30 diyor oysa dizustunun saati 17:14, duyurunun saati bir saat ilerde mi?

ileride, evet.

haftaya saatler ileri alındığında bu da bir saat daha ileri gitmezse eşitlenir.

evet muhtemelen hosting firmasindan kaynaklaniyormu$.
haberi bile yokmu$ compumaster'in.

ne için aradığınızı da belirtirseniz (rapor, sevk, ilaç vesaire?) doktor arkadaşlar çekinmeden "buyrun benim" diyebilir bence.

ne icin lazım, onu biraz belirtseniz ii olur.

bir alttaki ilanında ne için aradığı yazıyor :)

bi rapor isi icin ariyorum

radio frequency identification (bkz: rfid)

valla cok tesekkurler dostum, simdi sans eseri tesadufen haber linkini de buldum. cok sagol.

arama.hurriyet.com.tr

gereksiz bilgi: 36 km den bile izleniyormus, uydudan yani.

36 km ve uydu uzak kavramlar gibi. rfid'nin manığı kısa mesafeler için olması zaten. baz istasyonu bile 36 km'ye yayın yapmıyor ufacık şey nasıl yapsın.

aha #10655497 burdan bakarak destekli salladım. uydu diyorlar çünkü kısa mesafe olsaydı cebimizdeki paranın miktarını öğrenmek için adamların aletle dibimizde dolaşması lazım.

ne zaman kullanmayacaksan kapat.

bende toshiba var yaklasik 3 yil once aldim, ozamandan beri 7/24 acik (3 senede taş çatlasa 3 ay kapali kalmistir). hicbirsey olmadi masallah, bi cooler aldim gecenlerde biraz isiniyo gibi geldi okadar.

bunlar fakir vaio su olarak adlandırılan seriden mi acaba?

normalde vaiolar bu kadar cabuk ısınma sorunu vermez ondan sordum.

alla bilmiyorum.. model fe21h.. bakin abi, siz bilin.

uzun sure kullanacaksan, pili cikar da oyle kullan. omrunu yemesin.

kullan abi acıma, isin yarıda kalmasın. ısınıca kendini kapatır zaten.

ilgilenen herkes sagolsun..

bir adet docking station alırsınız. bu sayede pili çıkarmadan ve ömrümden yemeden de kullanabilirsiniz ve elektrikler gittiğinde pilin tekraren otomatik devreye girmesini sağlarsınız.

ekstra portlar vsler de cabası.

bu 256kbps dsl'in 1mbit olmasi vesilesiyle kampanya suresince haftada ortalama 120 saat acikti makina (asus a3e) bi$ey olmadi. kolay kolay bi$ey olmuyor. hele hele o makinanin altina yerle$tirilen sogutuculardan da alirsaniz (ben almayi du$unuyorum bu ay icinde) tadindan yenmez.

isinmaya isiniyor, o ayri :) o bakimdan sogutucu iyi bi$ey gibi.

Adobe Audition iyi bir program gibi, kendisi paralı olmakla beraber bilimum torrent sitelerinden bulabilmen lazım.

audacity var bi de.

goldwave 5.06 ve lame yaması (mp3 formatına da uyumlu hale getirmek için.)

free cd-da extractor herşeyi yapıyo bildiğim kadarıyla..

üstelik adından da anlaşılabileceği gibi ücretsiz

Nero'nun en üst versiyonunda iyi bir wave editor var ama mp3ü re-encode ediyor.

arkadaslar cevaplariniz icin tesekkur ederim. hepsini ayri ayri inceleyecegim.slmlar.

Tracker'da fake bir dosya yayınlanmış ve herkes %93.6 da kalmış olmasın?. Onun dışında bir yamuk olmaması lazım. Tabi mümkünse mininova değil de private trackerlardan bir hesap alın.
Bir de böyle sorunlarda torrent ın indirme sayfasını falan da linklerseniz sorununuza çözüm yaratmakta yapıcı katkılarımız olabilir.

Mininova ve benzeri torrent sitelerinden torrent indirmeden önce dosyayla ilgili yorumları okumak oldukça faydalı oluyor özellikle bu tip durumlara karşı. Sadece dosyaların fake olup olmadığı değil, ses ve görüntü kalitesi gibi bir sürü yararlı bilgi de öğrenilebiliyor.

vlc player ile dosyayı izlemeyei denediniz mi, en azından fake olup olmadığını anlamak için.

zart diye durmaz. özellikle kaymak gibi uzun yokuşlu bir mevkide iseniz bunun farklı yontemini yapanlar var. (bkz: peygamber vitesi)

kontak kapatılırsa direksyonun kilitlenme ihtimali var diye bisiler duymustum zamaninda ama nedir bilmiyorum.

Kontağı kapatınca direksiyon ağırlaşır ama kitlenmez anahtarı çıkarmadığın sürece. Çok sakat bir durumdur. Fren ağırlaşır hatta 3-4 basmadan sonra tutmaz.

Hidrolik direksiyon kilitlenir, frenlerin hidrolikleri de çalışmayacağı için ya bir yere çarpıp ya da el frenini yavaş yavaş çekip durursunuz. Kısacası aküye bağlı olan hiçbir fonksiyon çalışmaz...

Kontak kapatılırsa anahtarı çıkarmadığın sürece direksiyon kilitlenmez ama hidrolik direksiyona alıştıysan sana kilitlenmiş kadar ağır gelecektir.

fren pedalını unut çalışmaz, hatta bir kaç basıştan sonra artık basılamayacak kadar sertleşir.

boşa almakla farkı olmaz mı ? ne fren tutuyor ne dümen :) ayrıca benzin de harcamıyor :))

ayrıca hareket halindeyken kontağı kapatıp açarsanız egzosdan bir patlama sesi duyarsınız, apaçi gençliğin bolca yaptığı bir aktivite.

çok merak ediyorsan, park halindeki aracında kontagı kapatıp direksiyonu saga sola cevir sak diye direksiyonun kilitlendiğini görürsün. hafif bir egimde 3 derece filan yine park ettiginde kontagı kapat araba hafifce kaymaya basladıgında frene bas. kazık gibi oldugunu gorursun.

1. Direksiyon kilidini kırmadıysan direksiyon kilitlenecektir. Eğer kontağı kapatıp tekrar akü besleme konumuna getirirsen kilidi açman olası.
2. Daha tehlikeli olanı frenler 2 basmadan sonra şişecek ve tutmayacaktır. Eğer acil durumsa el freni ya da frene hayvan gibi asılarak durdurmayı denemek olası ama el freni kablosunun da koptuğunu düşünürsek arabadan atlaman en hayırlısı olacaktır gibi.
3. Kontağı kapattığında araba vitesteyse şanzımanı herhalde eline alırsın.Bu kadar saf olmayacağını temenni ediyorum bari en azından debriyaja bas boşa at :)

zaman aşımına uğramış ama,

1) anahtarı çıkartmazsan direksiyon kilitlenmez.
2) frenler tehlikeli hale gelir.
3) araba vitesteyse yeniden çalışma eğilimi gösterebilir (vurdurarak çalıştırma benzeri bir durum oluyor)

aiwa kullaniyorum, kocaman yastikli olanlarindan, 25 civari teknosada cok memnunum

yanımda sony nin kulaklığı var. iki gün evvel aldım, bu akşam iade edicem. ses vermiyor alet.

hımm. ben philips in iki modelini kullanıyorum sbc hp195 ki bu en adisi ve sbc hp200, bu biraz üstü. ikisi de yıllardır sorunsuz gidiyor, düştü çarptım vs. bisiy olmadı.

kablosuzları pek tavsiye etmiyorlar dip sesi oluyormuş.

www.ideefixe.com

işbu modeli kullanıyorum. ses biraz az geliyor bana (duyma eşiğimde bir problem yoksa) lakin doyurucu. memnunum. tavsiye ederim.

www.ereyon.com.tr

şunu da önerebilirim lakin son fiyatı hakkında bir bilgim yok.

sony ve philips'lere para ver me. acik tip de olabilir dersen ultrasone hfi-15g, koss-75c (sportclip bunlar) ya da sennheiser px100; kapali tip olarak da sennheiser px200 tavsiye edebilirim. tizler ve detay cok onemli degilse, bas performansi ariyorsan sennheiser hd202 de dusunebilirsin bu fiyat araliginda.

sennheiser hd-202 50 ytl falan civarı ve muhteşem bir ürün, bu fiyata bunu alabilecekken philipsle falan uğraşma derim. iki ay önce aldım müzik dinleme zevkim arttı.
www.sanalmarketim.com dan alabilirsin

merhaba,

evet benimde kafama takılan bir soruydu bu. amerikada kongre kütüphanesi sanıyorum, yanlış bilgide olmasın, mikrofilmlere mi ne yedekleniyor ve o yedeklerde farklı yerlerde saklanıyor diye duymuştum, biryerlerden, dağlarda, derin mağralarda saklanıyormuş vs. . güvenilir değil tabi bu kaynaklar.

aslında yedekleme yapmak zor değil biz bile 400 dolar civarına 750 gblık hard diskler alabiliyoruz, dunyadaki tum yazılı kaynakları tarayıp, hard disklere tıkıp bunlarıda cogaltım saga sola gondermek yapılmayacak is degil. hatta abartıp uzaya, marsa vs. yede gondeririz back-upları garanti olur.

yapan vardır, biz düşündüğümüze göre, olmasa bile olur.

disaster recovery denen mevzu, verilerin felaket anlarında bile bir yedeklerinin bulunmasını sağlayabiliyor. örneğin bankaların datalarının illa ki bir kopyası da uzak bir yerde de tutuluyor. örneğin hsbc bank a saldırı olduğunda şubelerdeki işlemlerde çok kısa bir süre işlemler durdu. Bunun gibi risk paylaştırıcı yöntemler kullanılıyor ancak tüm dünyada bişey kalmasa o bahsettiğimiz disaster recovery center lar da yok olacağı için olayın bi espirisi kalmayacak. ayrıca her şey yok olduğunda ben veriyi ne yapacağım ki:)

şaka bir yana bi belgeselde bahsettiğiniz gibi bi olasılık karşısında gelecek nesiller için bazı önemli verilerin ultra sağlam kutularda yer altına gömüldüğü gibi bi şey duymuştum.

valla ben hem D'ye kaydediyorum hem de dvd'ye yazdırıyorum. Bir felaket olursa bulun beni beraber mp3 dinleriz.

benim database kitabinin son bolumunde, veri yedeklemeden bahsediyordu. Sonra da, valla ne kadar yedeklerseniz yedekleyin, veriniz kaybolmayacak diye bir sey yok, siz bu satirlari okurken, gunes sisteminin yaninda bir karadelik olusup tup gunes sistemini icine cekebilir, ve hersey yok olabilir... diyordu. Finallere calisirken konsantrasyon falan kalmamisti bende...

konuyla pek ilgili degil ama bir de rosetta project denilen bir proje var ;)

sozluk.sourtimes.org

www.rosettaproject.org

eminim ssg ve teo nunda bu konu için çalışmaları vardır, türkiye ve dünya için büyük bir bilgi kaynakları var ne de olsa.

(bkz: ekşi sözlük)

bazi firmalar ozel tirlarda felan tutuyor mesela. neredeyse tirlara da data center kuruyorlar ve backuplar orada muhafaza ediliyor. ha ne kadar guvenli degil beni baglamaz onlarin bilecegi i$.
bir de tabi yer alti mevzusu var ki zaten bilinen, girmek $imdi gereksiz o konuya.

herhangi bir iexplorer veya explorer penceresi acin (bilgisayarim ornegin)
araclar > klasor secenekleri > gorunum'e gelip halledin isinizi.

muhtemelen virus/spyware girmis bilgisayarina. eger tahmin ettigim turden birsey ise işin zor.adami cildirtir formata kadar goturur,formatsiz getirir.bi virus taramasi yaptir bence.

cevap vermedi ama tahminim o menu de kaybolmustur.

arkadaşlar hepinizin yanıtlarına teşekkür ederim, özellikle son yanıt super ama su var,calıstıra o komutu girdiğimde "this operation has been cancelled due to restirictions in effect on this computer. please contact your system administrator" yazısı geliyor.

aslında administrator de benimde durumu hala cozemedim. cunku admin hesabımdan girdigimi dusunuyorum xp'ye acaba onda mı bir sorun var. cok sagolun yinede yanıtlar icin.

Linkini verdiğim dosyayı indirip, çalıştırır veya kendiniz yukarıda yazdığım gibi registry editör'den ilgili seçeneği silerseniz bu policy iptal olacaktır. O zaman hem komut normal şekilde çalışır hem de control panel'de klasör seçeneklerini görebilirsiniz. Eğer reg dosyası access denied şeklinde bir hata verip çalışmıyorsa, kullanıcının admin yetkisi yok demektir. Ya da Windows'un kafası iyice karışmış.

kesinlikle virus. basima geldi ordan biliorum. hem de oyle bi virus ki kasperskyden ismini gorup google da arattigin zaman bile bilgisayara reset atio. ona ulasabilecegin her yolu kapatmis durumda.regedit olsun, folder options olsun. bu virusu yazan adam her kimse cok basarili.takdir etmek lazim. son olarak diyecegim akintiya karsi kurek cekmemek, saglam bir virus programiyla ondan kurtulmaya calismak, muhtemelen ise yaramayacagindan dosyalari yedekleyip format atmak.

herkese ayrı ayrı teşekkür. galiba yanıt son mesajda yatıyor, bir virus soz konusu, registry i kapatan bir virus admıne bile. bakalım, antivirus programları ile ugrasacagım.

cok zor birkac saat/gun seni beklemekte anoktale. kolay gelsin sana.

nod32 kur, belki o görür antivirusu.

Adminlikle alakalı bi virüs de benim bilgisayarıma girmişti bi crack sitesine girdiğimde. Avast'ı tamamen kapatmışım ve açmayı da unutmuşum: ) İlk başta dondu bilgisayar ben de gittim reset attım mecburen. Bilgisayarı açtığımda sadece arkaplan resmi göründü. Birkaç dakika geçmesine rağmen masaüstü gelmeyince görev yöneticisini açayım dedim ve ctrl+alt+del e bastım. O anda kaynar sular indi kafamdan aşağıya, zira admin değilsin dostum hüop diyordu işletim sistemi bana. Yani anlayacağınız virüs kendini admin olarak atamıştı bilgisayara (ki bu virüsün/taktiğin özelleşmiş bir adı da vardır sanırım). Feci şekilde korktum çünkü herhangi bir yedek de almamıştım bilgisayardan. Sonra başka yol mu kalmadığındandır nedir tam hatırlamıyorum dos'tan girdim bilgisayara ve avast'a ulaşmaya çalıştım ama onu da çalıştıramıyordum çünkü tahminimce C: sürücüsünde kurulmasından dolayıydı. Sonra başka bir sürücüde olan ad-aware ve başka bir anti-virüs programını zar zor çalıştırdım ve etkisiz hale getirdim virüsü (burada dos'tan çıkmış da olabilirim dediğim gibi tam hatırlamıyorum). Neyse velhasıl zar zor kurtuldum virüsten ama hiçbir program da çalışmıyordu. Tüm yedeklerimi virüs taramasından geçirip cd'ye falan kopyaladıktan sonra format attım. En az 3-4 saatimi almıştı yanılmıyorsam tüm işlemler.

Başıma böyle bi olay gelmişi işte. Belki size veya bi başkasının işine yarar diye yazayım dedim.



Bir de unutmadan virüs kendini admin olarak atamayı sanırım documents and settings klasörünün içine kendi admin dosyasını atmasıyla yapıyordu ama bundan da emin değilim anasını satayım: )

Dell Latitude d420'yi öneririm. Gayet süper bir alet. MSI'ın da fiyat/performansı sağlam modelleri var. Onlara da bir göz atabilirsiniz. Ama ben olsam Dell'i tercih ederdim.

toshiba portege olabilir.fiat durumunu bilmiyorum ama beni yari yolda birakmadi.guzel alet.benim aldigim donemde cd-rom harici veriliyordu.simdi dahili olmasi lazim.o sorunu cozmuslurse guzel alet olmustur tavsiye ederim

birazdan kusacagim sanirsam.

soyle ki dell latitude serisini turkiyede satan yer bulamadim ben.

toshiba portege serisi guzel gorunuyor fakat centrino ki bunu istemiyoruz malesef. core duo isteniyor benden.

ya arkadaslar soyle 12.1 lerin bolca bulundugu bir mekan yok mudur? hani fiyatlari da gorebilsem falan? asus, msi dolu piyasada. ben olsam direkt ya sony i alirdim ya da asus u ama musteri oyle demiyor iste. bir buldurun bi zahmet, hi?

biraz ağır olmakla beraber şu modele bakabilirsiniz:

www.pcdepo.com

latitude d400 kullanıyorum. tipinden pek hoşlanmasam da bir kıllık yapmadı şahsıma.

agirligi bir nebze gozardi edebilirim de batarya omru 2 saat diyor ayrica boyle harici ekran kartli olmasina gerek yok pek. ben en iyisi magazalari gezeyim tek tek. tum yardimci olanlara tesekkurler.

Kesin cevabi bilmiyorum ama dediginiz gibi direksiyonun sagda yer almasi sebebiyle uretim bandi depo solda olacak sekilde ayarlidir herhalde. Sonucta ihrac edecekleri araclar icin direksiyonu sola almak zorundalar ve bunun icin ayri bir uretim bandi gerekiyor. Ama benzin deposunu soldan saga almak gereksiz bir masraf olur sadece o yuzden ayri bir uretim bandi kurmaktansa oyle birakiyorlar herhalde...

Benzin deposu kapaginin surucu koltuguna gore ayarlandigini sanmiyorum. Ureticilerin, belki de de ulkelerin aliskanliklari vardir, onlara uyuluyordur. Amerika'da ornegin, bazi araclarin kapagi surucu tarafinda, bazisininki yolcu.

araclarin modellerinde bile degisebiliyor bu. benim tahminim depoyu nereye koyabiliyorlarsa oraya yerlestiriyorlar dogal olarak kapak da orada bulunuyor :)

mantıklı olan depo kapağının sürücü koltuğunun olmadığı tarafta olması. biz sağdaki pompaya yanaşıp soldan iniyoruz, japonlar tam tersini yapıyor. kapağın yerini değiştirmek de muhtemelen deponun konumunu değiştirmek gerektireceğinden oldukça zahmetlidir diye düşünüyorum.

sağdan ya da soldan direksiyon olunca aynı üretim bandından çıkabilirler. bunun değişmesi extra bir maliyet değil. fakat depo kapağının yeri değişirse pres kalıplarının yeniden yapılması gerekir. araba boyunda olan bu kalıplar için maliyet çok yüksek olur.

konu açığa çıktı, cin japonlar. heh heh, range roverlarada bakmak lazım tabi. adamlarıda suçlamıyorum, herkese teşekkür.

e durdukça paslanıyor tabi biraz. malzemesi nedir bilmiyorum ama aktif bir metal demek ki. kullanılan arabada sürekli bir frenleme olduğu için cillop gibi pırıl pırıl oluyor ama kullanılmayan, öylece duran arabaların diskleri paslanıyor biraz. ilk kullanımda, hatta ilk frende pastan eser kalmaz.

Bir cila attin mi pas mas kalmaz.

traşlama olayı da var ama pek tavsiye edilmiyor.

disk öyle kolay paslanmaz.çamurdur o .

diskin paslanması çok da kolay bişi değil. o gördüğünüz pas kaliperin üstünde olabilir ya da kaliperin diskte temas etmeyen kısımları. disk yani sanayici deyimiyle ayna paslandıysa da sağlam iki fren işi çözer gibi.

katalitik konvertor sadece atilacak gazin islenmesinden sorumlu oldugu icin aracin turbo veya superchargerli olmasi ile atmosferik motorlu olmasi arasinda katalitik konvertor kullanimi acisindan fark yoktur. turbo, egzost gaziyla harekete gecen bir turbine sahiptir.bu egzost gazi ihtiyaci da zaten gaz daha katalitik konvertore gitmeden saglanmaktadir.yani katalitik konvertorun calsma prensibi bu üc motor tipinde de aynidir.turbo ve supercharger calismak icin katalitik konvertore ihtiyac duymazlar. ancak sole bir durum da soz konusu olabilir.bu iki sistem motorun egzost emisyon degerlerini hayli yukseltir. bunun icin tsi motorlarda ozel bir konvertor kullanilip kullanilmadiginin bilinmesi gerekir. eger bildigimiz konvertorler kullaniliyorsa bunlarin iptali atmosferik motorlardaki konvertorlerin iptalindan farkli olmayacaktir. sadece emisyon degerleri degisecektir.

not: tamamen kendi fikrimdir. emisyon kanunlari felan da bilmiorum. sadece varsayimlar yapmaktayim uzerime gelmeyin uzerim sizi.

kirliliğe duyarlı arabalarda iptali beyin programı ile birlikte yapılır. aksi durumda emisyonu fazla görüp saçmalamaya başlar.

turbo motorlarda kat iptali yapılıyor.kat iptali yaparken oksijen sensörüne dikkat etmek gerekiyor.sapıtırsa , fazla benzin atar.
kat iptali ile alt devirlerde performansın düşer , daha çok benzin harcarsın.orta susturucu taktırmayıp düz boru taktırırsan , rahatsız edici bir ses alabilirsin.bu tsi zaten yeni çıktı.kat iptali , garantiyi bozar.
kat iptalinin 4-5 beygir vereceğiniz zannetmiyorum.üst devirleri biraz rahatlatır o kadar.
velhasıl atacağın taş ürküteceğin kurbağaya değmez.kat iptali ile hem çevreyi zehirlersin , hem benzin sarfiyatın artar.

yanıtlar için teşekkür ederim. maksadım beygir gucunden kazanmak degil,kotu yakıt kullanımına bağlı katalizor bozulması yasanırsa, zararı ucuz atlatabilmek.

katalizor fiyatları cok yuksek, o yuzden merak ediyorum. yoksa o motorda 4-5 bgin hesabı yapılmaz.

e amacınız kötü yakıt kullanımına bağlı olarak katalizör bozulması ise katalizör bozulana kadar kullanın, bozulunca da yenisi ile değiştirmeyin. o zaman çıkarıp atın. belki de hiç bozulmayacak. (çok salak bir öneri oldu farkındayım)

o öneriyi az kalsın ben yapıcaktım. hayata küstüm şimdi.

Bagajda benzin dolu bir bidonla dolasmak guvenli mi? Benzin inanilmaz derecede alev alabilen, patlayan bir madde. Baska aliskin oldugumuz yanan maddelere benzemiyor, cok tehlikeli.

O yuzden, bagajdan bidon tutmak yerine benzini arabanin deposunda tutsaniz olmaz mi? (yani depo bosalmadan cok once tekrar benzi alsaniz)

benzinin donma noktası diye birşey yok ama içerdiği "oktan"ın donma noktası -57 derece wikipedia'ya göre.
çözüm olarak anne çözümü üreteceğim, bir poşete koyduktan sonra sıkı sıkı bağlayın veya bagajda bir noktaya sabitleyin(koli bandı vs...).
edit: üstteki öneriyi okuduktan sonra kendi yazdığımdan utandım, hemen ekliyorum en iyisi depodaki benzindir.

valla haklısınız tamemen ama dip deponun stresini çekmektense arkada iki bidonun stresini tercih ederim.

birincisi mazallah o kadar kolay patlarki ne olduğunu bile anlayamazsın. bagaj döşemesinin azıcık elektriklenmesi bile bir şey koyarken tehlike arz ediyor.

2.si araba bagajlarının çeperlerinde çoğu zaman kancaların girebileceği yerler oluyor. en basitinden carrefour yada benzeri bir yerin araba kısmından alacağın elastik kancalı nesnelerden yararlanarak sabitleyebilirsin.

tabii tavsiyem bidonu boş tutup en kötü durumda benzin biterse yürüyerek gidip alıp geri gelmendir.

bence cok tehlikeli bir is. bir arkadas, sigarasini yakmak icin cakmak caktigi an icinde bulundugu taksi alev almisti. cocugun elinde yuzunde kalici izler olustu. senin veya arabana binenler icin korku filmi yaratabilecek bir durum. yapma derim. hic yanmis insan gordun mu ? gorme tabii de, boyle delidenyo islere de kalkisma :)

öncelikle cevaplarınız için çok teşekkürler. araştırmalar sonucu bagajda benzin saklamanın getirisinin götürüsünden fazla olduğuna kanaat getirdim, sayenizde tabi.

o yüzden boş olarak iki bidon'u tutacagım, acil durumda kullanmak için.

benzinliğe yürüyerek gitmek biraz zahmetli olsada, yapılması gereken en doğru davranış. sağ olun, var olun.

firewalla ne işi olur insanların ya. dinamik ip in varsa, çetrefilli sitelerden trojan da yemiyosan.

www.free-av.com indir burdan antivir i sonra tam gaz devam. ne işdir firewall falan.

hem firewall mu varmış eskiden?


yahu tro-cancan yemediğiniz sürece firewall a ihtiyacınız yok pek. 150 makinalı bir şirket server ı değilse kullandığınız makina, bi firewall gereksiz. sadece bulaşabilecek tro-cancan lara karşı güvendiğiniz bir virüs programı kurun, bide porno sitelere girmeyin. gidin cd alın.

Avast'ın firewall'u vardı sanırım zaten?

Yıllardır ne virüs programı kullanıyorum ne de firewall, hiç bir şey olmadı. Bilgisayarı adam gibi kullanmayı bildikten sonra, nereden ne gibi tehlikelerin gelebildiğini bildikten sonra gerek yok.

bilgisayarı ne amaçla kullandığına bağlı cevabı.. internet bankacılığı, site yönetimi, önemli şifrelerin tutulduğu dökümanlar, başkalarıyla paylaşılmaması gereken dökümanlar gibi şeyler varsa kesinlikle kullanman gerekir. internetten bağımsız, girdiğin sitelerden bağımsız, windows kullanıyorsan bile daha windows kapatmadan onlarca yasal olmayan sitede açıklanan açıklara sahip bir bilgisayarın var demektir. en azından windows firewall'u kullanmanı ve bir de av kullanmanı tavsiye ederim.. zaten çoğu free av'nin firewall'u vardır..

benim gibi sabit ip'den 24 saat açık bilgisayar kullanıyorsan gerek duyabilirsin (ben duymuyorum router'în kendi firewallı hariç o ayrı)

ama her gün ip değiştiren biriysen bilgisayarı interneti devamlı açıp kapatıyorsan hiç gerekmez eğer kaşınmazsan tabii.

anti virüs için pop3 kullanıyorsan şart zira spam maillerin çoğu pop3 yoluyla virüslü dosyalar filan gönderiyor.

ikisi de gerekli programlar, firewall ve antivirus. ikisini de beraber yapan paketler var.

windows sp2 nin bir firewall u var sanıyorum kendinden, ama ne kadar gerekli bilimiyorum.

olay arkadaşlarında belirttiği gibi biraz kullanım ile ilgili. eğer ayıp sitelere giriyorsanız, bilgisayarınız hep açıksa, mailinize bir yığın ıvır zıvır geliyorsa ve sizde okuyorsanız, ayrica chat programlarında msn vs. de cok fazla badiniz kediniz varsa, onlardan da geliyor emin olun ve en önemlisi bankacılık işlemleri yapıyorsanız..

size antivurusun yanında firewall program nı ii gider.

öyle pek abidik sitelere girmiyorum ama bilgisayar uyumadığım sürece açık. avast'ı kurucam bakalım az sonra, zone alarm için kimse bir şey dememiş onu kurmıyım o zaman ben:)

zone alarm bilgisayari kastirmaz, iyi de bir firewalldur, disaridan (net uzerinden) hicbir mudahale ile kapatilamaz ancak program kontrolu internete baglanmak isteyen yada server gibi davranmak isteyen programlara izin veirp vermeyeceginizi sorar zirt pirt. bunu yapmaya calian programdan haberiniz varsa "devamli izin ver" diyebilirsiniz boylelikle ayni program tekrar biseyler yapmaya kalkarsa size sormadan izin veriri. boylelikle 1 ay gibi bir kullanimin sonunda herhangi bir msg almadan kullanmaya baslarsiniz firewallu. bence kurun bulunsun, kullaniyorum memnunum.

zone alarm, alıştıktan sonra kraldır. tavsiye ederim firewall kullanacaksanız.

ben ne firewall ne de anti-vir kullanıyorum. bence "bilinçli" bir internet kullanıcısı olduktan sonra pek bir şey olmaz. sadece avg ve onun gibi bir-iki spyware kullanıyorum. onları da arada bir güncelleyip bakıyorum bir şey var mı diye. gayet temiz oluyor.

Yüzme stiline göre değişir elbette ama önemli olan en az efor sarfederek en hızlı gitmek sanırım. Yanlış yüzsen de bir zarar görmezsin ama, yüzerken kendini sakatlayan birisini duymadım ben hiç. Ama çok efor sarfetmene rağmen yeteri kadar fit olamayabilirisin doğru kasları çalıştıramadığın için...

arkadaşım bu soru iyi oldu. bak şimdi şu günlerde dünya yüzme şampiyonası var, eurosporttanda, trt3 tende yayınlanıyor.

melbourne de oldugundan europsporttan canlı izleyebilirsin yarısmalar gece yarısı oluyor, yani kesintisiz sabaha kadar canlı.

o adamların yüzme stiline dikkat ederek epey sey ogrenebilirsin.

birde kafan dısarda yuzmuyorsundur umarım. en iyisi bir antrönör tutup 4-5 saat ders alman. umarım yardımcı oldum.

yanlış yüzmenin bir zararı olmaz. hatta daha fazla efor sarfedeceğin, suyla mücadele edeceğin için belki yanlış yüzerek dah fit olursun, vücut yaparsın :) diğer yandan amacın ilerlemekse el freni çekili halde gaza basmak gibi olur bedeni ideal kullanmadan yüzmek.
benim gibi sinüzit, burun tıkanıklığından muzdaripseniz de isteseniz de düzenli, doğru nefes alamadığınız için fazla menzile erişemezsiniz.

yanlış yüzme yoktur suyun üstünde kalmak vardır. ha amacın manş ı kolluksuz geçmekse o zaman dinlene dinlene yüzmeyi salık verebiliriz

bir spor sağlık master öğrencisi ve yüzme antrenörü olarak söyleyebilirim ki doğru ya da yanlış yüzme gayet subjektif bir kavramdır. önemli olan amacınız ve hedefinizdir. eger fit olmayı hedeflerseniz uzun ve sistemli antrenmanlara gerek duyarsınız. bunun için de en ekonomik şekilde, yani biyomekanikçiler tarafından uzun araştırmalar sonucunda kabul edilmiş yüzme tekniklerini kullanarak yüzmenizi tavsiye ederim. mesela, serbest stil denilen sey ek materyal kullanmadan insan vücudunun en hızlı şekilde suda ilerlemesini sağlayan hareketler dizisidir ve uzun araştırmalar sonucunda tüm hareket açıları standartize edilmiştir. ancak kendiniz uzun zaman ayırarak bir stil bulduysanız ve süre ya da mesafe kısıtlaması olmadan o teknikle yüzebiliyosanız sorun yoktur. bu noktada dikkat edilmesi gereken tek sey yarattığınız tekniğin eklemlere ve kas gruplarına bindirdiği yüklerdir. mesela sürekli kurbağalama branşında yüzen bir kişinin çeşitli anatomik bozuklukları olacaktır. bu sebepten hiç bir yüzücü sadece bir branşın antrenmanını yapmaz. antrenmanlarda diğer branşları da yüzerek dengeli ve sağlıklı bir kas gelişimini hedefler. konuyla ilgili başka sorunuz olursa mesaj da gönderebilirsiniz.

o zamanlar rtük yoktu, hiç unutmam birgün eve geldim, hbb vardı, öğlen tvyi actim, hatun kisi ustunu cikardı, belden ustu ciplak altta bir tanga striptiz yapıyor. öfke ile tvyi kapattım tabi.

allahtan rtük kuruldu ve boyle seyler yasanmıyor.

hmm hbb tamam da yani o saatte ve show'da olmasına çok şaşırmıştım ayrıca çizgifilm de ömrümü yemişti bi süre.

bi çizgi film daha vardı çok meşhur. ya star ya showdaydı. elinde baston benzeri, kırmızı beyaz şekerlerden taşıyan bi kız büyük seksi bi kıza dönüşürdü her bölüm kötülerle savaşmak için falan. işte o dönüşme esnasında çıplak görünürdü bikaç saniye. bildiğin anime çizimiyle. hentai hatta.

cevapedit: belki. ya da biz kırmızı nokta kuşağını keşfedince değer kaybetti.

evet biliyorum onu. yalnız bi süre sonra o çıplak göründüğü sahne kısalmaya başladı diye hatırlıyorum ben :)

fiyat kısmında sorununuz yoksa monster marka urunleri inceleyin. ekranlar daha buyuk sanırım bunlarda. bir de asus un lamborghini serisi var ucuk baya. sony viao da pahalı-kaliteli urunleri var.

core2duo, 256mb ekran kartı, 2gb ram olan herhangi bi alet de isinizi gorur. marka olarak hp ler bu aralar fiyat/performans olarak iyilerdi.

hp pavilion serisi uygun fakat pil ömrü iyi diyemem. bir seneyi geçti alalı, başta 2.5 saat giden pil şimdi 5-10dk anca dayanıyor. ben olsam şimdi ya asus ya toshiba 1.86 ya da 2.0 işlemciği centrino bi cihaz alırdım. fiyatları çok düşmüştü son zamanlarda.

Konuyla alakasız ama hp pavilion'un yeni bi kampanyası başlamış. Su mu dökülmesine karşı garantilemişler. Bir şey döküldüğünde garanti kapsamına giriyormuş ve sanırım nisana kadar kampanya. İşe yarar belki.

hp pavilion'u kesinlikle onermem. bir kampanyalari var, dogrudur ama zaten aletin bozulmasi icin uzerine su falan dokulmesine gerek yok. kendi haline birakinca da bozuluyor oyle. benimki 2 haftadir serviste ordan biliyorum. paray kiyip toshiba almak en akillicasi. veya fantazi yapip ibm almak.

pavilion la sorun yaşayanlar çok hakikaten.

batarya 2-3 sene içinde elbet ölecektir...Birkaç sene önce Asus'um vardı, kendi kendine kapanmaya başladı evvela, sonra yapıldı gibi oldu ama şarjı 10 dk anca gitmeye başladı pek memnun kalmadım...Dell'im var birkaç senedir, kendisinden epey memnunum, pek bir problem çıkarmadı, dayanaklı çıktıysa da onun da bataryası 10 dk. gidiyor, ev içinde kullandığım için pek problem olmuyor. Toshiba konusunda hakikaten çok övgü duydum bu arada...Şık ve batarya/teknik problemi çok yok..

Bu arada, biraz pahalı olabilir ama, estetik ve kullanım özellikleri olarak en üst düzey birşey istiyorsanız, Mac,Mac,Macintosh alınız...

dostum para cok gibi ise, gidip sony vaio'nun minicik aletleri var, ufacık, cok guzel ve seksi onlardan bir tane alın.

ekran super, goruntu kalitesi muhtesem, tek sorunu aletin klavyesi adi gibi, yakısmıyor o sisteme ama ben denedim yazım hızını cok fazla etkilemiyor.

tavsiyem pahalı kucuk vaiolar. zaten gittiginde sony bayisinde en cok hosuna giden onlardır.