kadın olduğunu ispatla ya da tema ya para yatır 5 tl compu üyelik verio.

ben zamanında 150 tl yatırdım <3

Para yatirdigimi nasil ispat edicem nasil iletisime gecicem surec nasil isliyor benim ip me ozel uyelik mi aciliyor

glori sana satsın. en az 10-15 niki vardır onun.

compumaster ''unicef'e bagis yapip en az 5 tl, sonra bana bu bagisin dekontunu email atiyorsun [email protected] adresine. ben de sana sectigin kullanici adi sifre ve email ile uyelik veriyorum.'' demişti ben aynı soruyu ona sorduğumda.

Unicef tema hepsi olur mu yoksa emin olmak bunu ona mail ile sormak sacma mi olur ?

direk ekşiduyuru üzerinden de sorabilirsin. bana bir gün sonra cevap yazmıştı.

Bacak antrenmanı vücuttaki erkeklik hormonu seviyesinin arttırır, bu da diğer bölgeleri olumlu şekilde etkiler. Bacaksız antrenman programı olmaz. Bunun yanında gövde ile orantısız bacaklar çirkin bir görüntü oluşturur.

Erkeklik hormonunu değil GH salgısını artırır yüzeyin genişliğinin yarattığı gerilimden dolayı.

konunun uzmanı değilim ancak skipping leg day tarzı bir mefhum var. mesela: distractify.com

ayrıntılar önemlidir, düzgünce yapmak için beklemeye değer. get it right'ı tam nasıl çevireceğimi bulamadım.

ayrıntılar önemli, doğru yapmak için beklemeye değer.

yarın melih gökçek resmi olarak ilan edecek başkanlığı heralde. bilmiyorum tam.

oyların yeniden sayılması olayı reddedildi.

seçimin iptali istenecek.

ilçe seçim kurulu itirazları reddetti, il seçim kurulu da reddetti galiba. en son ysk'ya o da olmazsa anayasa mahkemesine ve aihm'e falan gideriz deniliyordu. ayrıca: mansuryavaskazandimi.com

çok aşırı fiyat farkı yoksa güvenilir bulduğun ve milletin yorum yaptığı bir siteden garantisine dikkat ederek al. ben mesela telefonun kendi sitesinden almıştım. onun dışında teknosa, vatan, electro world falan fiyat dışında bariz farklara sahip değil, bu kadar takma. son olarak acelen yoksa ve arada fiyat farkı yoksa (ki olmaz herhalde) bence de internetten al.

ben teknosadan ya da avea, turkcell bayiinden falan alıyorum. son iki telefonumu turkcell ya da aveadan aldım.

media marktdan ipad almıştım indirim vardı memnunum hala.

Telefon kliksadan alınır.
Maç trtden izlenir.
Filmin adresi kanal d.

maalesef teknosa :(.

merak etme eğer onların da gözü açsa parayı yiyip gerektiği gibi sonuç sunabilirler.

şirketler dünyayı yönetirken bir şirketin tarafsız olabileceğini ummak saflık olur gibi geliyor bana.

non-profit bişeyler olup devlete yardım etse denetlese belki de yine de manipüle etmek isteyen her şekilde manipüle eder.

var mı bilmiyorum ve çok az ihtimal veriyorum ama yeterince gelişmiş ülkelerde bu tarz önemli şeyler bağımsız olabiliyor. mesela üniversiteye girme gibi çok önemli bir konuyu abd'de bir-iki özel şirket yönetiyor. bizde devlet kurumu bile her türlü sahtekarlığı yapıyorsa özel bir şirkete güvenmek imkansız.

Ya tek başına öylesine kafeye falan gitmek bana da abes geliyor. Millet oraya kakara kikiri yapmaya gelmiş ya da sohbet ediyor, kimisi sevgilisiyle cilveleşiyor. Mal mal bunları mı seyredicem diyorum. Yok kitap oku, ders çalış olayı falan o sesli ortamda zaten yalan oluyor. Konsere de tek başıma gitmem, orada da insan o coşkuyu paylaşacak birini arıyor.

Ama yemek yemeye, sinemaya, sergi gezmeye, müzeye vs. tek başıma gidiyorum öyle yerlere. Kimse öyle şeyler demiyor içinden rahat olabilirsin. Hem kime ne? İsteyen istediğini desin. Tanıdık görse ne olacak? adam doğramıyoruz ki sonuçta. Bence tek başına yapmak daha güzel, sürekli birine bağlı kalmıyorsun, onun istekleri soz konusu degil. İstediğini yapabilirsin.

böyle bir şartlanma var. psikolojik sorun demek aşırı olur belki ama altında öyle bir şeyler de yatıyor olabilir.

ben tek sinemaya falan gitmeye başladım, tek yemek de yiyorum. ama bunları günün erken saatlerinde yapıyorum. o cafeler dolup taşmadan. sonra sonra alışır oldum bir sorun olmadı. tek yemek yemek çok normal:

- belki az önce arkadaşlarınlaydın ayrıldınız ve acıktın
- belki 1-2 saat içinde biriyle buluşacaksın ama açsın oturdun yiyorsun

ha ama o yemekten sonra elinde kitap, dergi, tablet bir şey yoksa 5 saat takılmak bana da anlamsız geliyor. çünkü orada uzun oturmanın manası sohbet sohbeti açar grup gidersin. tek başına sıkılırsın zaten.

sinemaya not defteriyle gidiyorum, eglenmeye degil de inceleme yapmaya gelmisim gibi. rezalet!1

ama tavsiye edirim.

Açıkcası bence bu toplumsal bir şartlanma çünkü bir insan bir yere tek gideceği zaman toplum ona ne tek mi gittin?, ne yaptın?, nasıl eğlendin?, sıkılmadın mı? diye üsteliyor resmen.
Ben sosyal olduğum kadar tek gezmeyi de seven biriyim yani kendimi bildim bileli ilköğretimden itibaren tek başıma gider gezerim bir yerleri benim bu yaptığım da diğer insanlara garip geliyor çünkü ben tuvalete bile tek gidemeyen hemcinslerimi biliyorum yahu!

Tek çıkın gezin ne sap ne de ezik olursunuz asosyallikle hiç alakası yok zaten bu durumun bence durduğunuz kabahat en yakın müzeye tek başınıza gidin en kısa zamanda:)

yani yani bu dediklerinizi yalnız yaparsın ama arkadaşlarla yapılınca daha güzeldir veya sevgi ile (olana)

Aynı sorunları yaşıyorum ben de, arada olunca yalnız takılmak koymuyo ama sürekli ve herşeyi yalnız yapınca insan kendini kötü hissediyor. Bir film vardı bu ara gitmek istediğim sırf arkadaş bulamadığım için gidemedim mesela. Ha tek de gidebilirdim, önceden tek gitmişliğim çok oldu, ama tek gidersem çok eğlenemeyeceğimi bildiğim için vazgeçtim. Yalnızlık böyle boktan bişey işte, hayattaki en basit eğlencelerden bile mahrum bırakıyo insanı. Böyle hissetmen normal insan tribe girer ister istemez, ha ille de psikolojim bozuk diyosan, benide al yanına beraber gidelim psikologa :)

çünkü herkes çift herkesin arakdaş grubu varda ondan öyle geliyor. biz azınlıkta olan yalnızlarız pampa.

al benden de o kadar. hani konser sinema falan neyse de bu dışarıda yemek yeme olayı çok absürt kaçıyor. eskiden dışarıda yemek yemenin olayının yemek yeme olduğunu zannederdim, meğer tamamen birlikte vakit geçirmekmiş. millet benim yalnızlığıma bakıp bakıp garipsiyor diye gittiğim yerlerde çok durmuyorum. hele öyle yerler var ki masalar dört kişilik amaç kahve içerek muhabbet etmek ama utancımdan aylardır önünden geçtiğim halde gidemiyorum. sanki garsonlar bile acıyacakmış gibi geliyor. ee eve sipariş versen iyice asosyal görüntüsü çiziyorsun. ileride zengin olursam herkesin tek başına oturacağı veya tanımadıklarıyla tanışmak zorunda olacağı cafeler açma hayalleri bile kuruyorum. i.chzbgr.com

Git kardeş ne olacak. Otur mekanda bir şeyler oku. Ağır ağır ye. Sinemaya yalnız gidersen filme de daha iyi konsantre olursun zaten.

ekşide, tdk'da ve google'da yok. yani yok.

muadili yok mu yerine

üstün, üstünlük taslayan anlamına geliyor zaten

üstencil ne yav ?

www.istanbulbarosu.org.tr

avukat doçent doktor olan istanbul barosu başkanı kullanmış bu kelimeyi burada.

meraktan baktım yine, tdk da "üstenci" diye bir isim var.

www.tdk.gov.tr

ama o sonundaki "l" harfi hakkında bilgim yok.

@emptybottle @birisi nin verdigi örnekteki mesela "üstencil tavır" var. senin kelimeyi bu kalıba sokamayız bence "üstünlük taslama iddiası taşıyan tavırlar" mı demek lazım :)

imperative kelimesine iyi bir karşılık olurmuş gibi geliyor kulağa. yoksa da olsun.

üstencil bir tavırla konuşmayalım filan gibilerden...

www.radikal.com.tr

kibirli de karşılayabilir.

Aynısını sordum sabah büyük şehir belediyelerinde değişmiş sistem

evet yanılmıyorsam ysk'nın sitesinde ve haber sitelerinde üç sandık/zarf olacak deniliyordu ama bizim burada da iki tane vardı. hatta millet aynı şekilde çıkınca bunu konuşuyordu. toplu bir durum olduğu için sıkıntı olmaz herhalde.

büyükşehirde 2 zarf var. diğer şehirlerde 3.

Ben de muhtar için bir zarf (mor), büyükşehir, ilçe belediye ve meclis için 1 zarf(mavi) kullandım. Mavi zarfa 3 pusula atılacak deyince şaşırdım. İnternette böyle yazmıyor dedim. Sonra baktım bütün sandıklara diğer sınıflarda da beyaz zarf falan yok. Değişmiş olduğuna ikna oldum.

il genel meclisi büyükşehirlerde kalktığı için 2 zarf var. diğer yerlerde ekstradan turuncu zarf var.

valla benimde hiç ilgim yoktu ama 2 kere işim düşmüş 2 sindede işimi zamanında ve kibarca hallettiği için yeniden verdim ama 2 kere hizmet verdi düzgün verdi diğerini tanımıyorum bile diyerekten...

dürrük diye bi soyadlı adam vardı. ona attım. nasıl olsa kazanamaz o soyadla diye.

Adayları tanımayan bazı arkadaşlar heyetlerdeki kadın sayısına göre vermiş mesela.
Ben şimdikine verdim.

Muhtarlıkta da güzel para var zannedersem, bu kadar aday olduguna göre.

ben güvendiğim bir komşuya sordum, benden daha eski ve muhtarı tanıyor. ama zaten tek aday varmış.

ek olarak; bence tecrübeli ve olgun adaylara oy vermek lazım. bürokrasi dilini bilen ve belediye vs.de iş halledebilecek birisi. çünkü belediyenin mahalle ve sokaklara bakan kısmını muhtarlar organize ediyor.

bizim mahalle (ankara emek) muhtara rakip çıkmamış. Bir oy alsa bile seçiliyordu, ben d eona attım.

çok da önemli değil. bizim evde mesela halihazırdaki muhtar solcuymuş, yeni aday Yozgat'lıymış Yozgat'lıysa anadolu insanıdır, sağcıdır falan tarzı konuşuldu, o da son gün. Bir de komşu onu tanıyormuş iyi biriymiş falan filan.
Ben tabi muhtarı seçmemizin saçma olduğunu düşündüğüm için boş attım. Yalova kaymakamının takılmadığı dünyada muhtarı kim takar?

Şirinevler'deyim. Şu andaki muhtarın malum faşizan hareketleri dolayısıyla www.cumhuriyet.com.tr

başka adaya basmış olmak için en güçlü olduğunu öğrendiğim adaya bastım ama muhtemelen mevcut muhtar kazanacak yine. Muhtar da olsa önemli bence. Yani bu adamların bu faşizan hareketlerine en ufak müsademiz olmaması lazım.

Ben daha kullanmadım ama çok heyecanlıyım ne oluyor anlamıyorum..

tam bunu yazacaktım bak. sabitle bas mührü. ne olmuş bu kadar meğer böyle?
halbuki ben de çok heyecanlıydım bu seçimde. hala heyecanlıyım gerçi geçmedi gitti. bitse de görsek.

gerçekten çok heyecanlıydı. ilk defa da oy kullanmıyorum ama bu seçime büyük anlamlar yükledik, ondan olabilir.

sistemin gerizekaliligi heycan da yapabilir insan parkinson da olabilir o an hapsiradabilir. bu isi dijitale dokmeleri lazim. simdi biri hemen 'ama o zaman hile olabuluooewuroer' falan dicek ben de ona kagida basinca olmuyo sanki anasini satayim dicem.
sene olmus 2014 hala sandiga gidip oy kullaniyoruz, kafalara gel..

yasak olmasa, yanınızda gelicem, istediğiniz partiye ben basıcam mührü.hatta bulaştırmadan zarfa koyma işlemini de halledicem :)

yahu ben mührü ortalıyorum tam, gayet sakin bir şekilde. tam basıyorum hop kayıyor. hadi belediye başkanında falan sıkıntı yok da belediye meclisi'nde kaydı, ona üzüldüm. tek içime sinen partiye orada verebilmiştim halbuki ama sayılır deniyor, bakalım.

bu arada üçüncü kez oy kullanıyorum, ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum.

tonoto, geçerli olur rahat ol. çok fazla kaymazsa sıkıntı yok

eveti çok stratejik bastım da katlarken epey vakit kaybettim. dandikti heralde elimde ucundan şöyle bi sildim, baya dağılıyo. üfle üfle üfle anca kuruttum :D

kaşenin kenarlarının dairenin içine tam sığması lazım insanların zorluk yaşaması için ama işte öyle değil. kenardaki çizgilerden hiza almak gerekiyor onu da herkes akıl edemiyor haliyle. aceleden de oluyor, sırada adamlar bekliyor diye.

eski tip mühürler, mürekkebe batırılanlar zor oluyor, daha sıkıntılı, otomatik mühür koysalar sıkıntı yaşanmaz o kadar.

Çok gergin bir seçim. İlk oyum değil ama resmen gerildim. Şimdi "Zarf kapanacak mı, kapanmayacak mı?" derdindeyim.

O yuvarlaklari muhurden buyuk yapsalar, murekkebi de kolay kuruyan bi malzemeden secseler bi sıkınti olmaz. Dusunememisler.

Ben daha gitmedim de eskiden katlarken de biraz bekliyorduk muhur kurusun diye ya da katlarken usturuplu katliyorduk bulasmasin diye, bu sefer de ole mi oluyor hemen kurumuyor mu kaseler?

sorun şunlar: ilk defa oy kullandım, bulunduğum yerde durum kritik her oyun önemi var, dünya tarihi açısından bizi yönetenleri seçmemiz binyıllar almış bir süreç, seçimde bazı aksaklıklar vardı (mührün büyüklüğü vs.), normal bir ülkede yaşamadığımız için kimi seçersen seç temel hak ve özgürlüklerin güvende olacak diyemiyor kimse, vs. Benim heyecandan mühürü tam yerleştirmek aklıma bile gelmedi resmen elim benden hızlı hareket edip bastı mührü :). Yine de sütunu taşırmadım.

Ya gencler neden bu kadar stres oldunuz, bir muhur basiyoruz o kadar. Rahat olun, kolay kolay gecersiz sayilmiyor oy

10'da bire düşürmek mümkün hele ki eşit ağırlıksan. sayısal olsan bile 47 binden 14 bine düşürmen işten bile değil. seni muhteşem yerlere taşıyacak mucize formüller yok, normal bir şekilde sistemli çalışacaksın işte. kısaca: www.youtube.com

tabi ki olur. umitsizlige kapilma, lys'de 80binden 9bininci olan arkadasim var. 25binden ilk bin ve 1500 civari olan ise baya cok. sen hic merak etme. ama siki calismaya devam.

bu gözler ygs'de 98 bine girip lys'de onu 2 bine çeken adam bile gördü (yabancı dil öğrencisi). ha o adam full'e yakın yaptı ama sen full yapmadan da yapabilirsin, çok ciddi bir fark yok arada. çalışırsan olur.

aslında vardı böyle büyük tuşlu telefonlar ama şu an bulamadım. internette granny phone, simple phone, easy to use phone falan diye aratabilirsiniz. yine nokia'nın 113, 206, 301 ve 220 modelleri de iyi gözüküyor. bir telefoncuya gidip en basit ve ucuz telefonu da sorabilirsiniz.

madde 1 dışında grieex hepsini yapabiliyor? tam onu tavsiye edecektim isteklerimi karşılamadı demişsin. ben yıllardır kullanıyorum çok da memnunum.

eax movie catalog

(bkz: xbmc) hepsini yapabiliyor mu bilmiyorum ama denemekte fayda var

griexx'i ben de kullandım uzun süre ama beni çok uğraştırdı zamanında. bazen filmleri bulmuyordu. afişleri hep kalitesiz indiriyordu. bazen yanlış film bilgileri giriyordu. hepsini elle düzeltmem gerekiyordu. binden fazla film olunca işin içinden çıkamadım. o yüzden biraz daha kullanıcı dostu bir program arıyorum.

xbmc maalesef daha çok vakit alır.

imdb'de izlediğiniz filmlerden bir liste oluşturun veya puan verip puanladıklarım listesini kullanın veya kısaca watchlist'e ekleyin. tür olarak ayırabilirsin, zaten tüm bilgiler var, ben izlemediklerimi watchlist'te izlediklerimi puanladıklarımda tutuyorum, ayrıntılı arama yapabiliyorsun, öneri sistemi de var, arayüzü de hoş.

www.collectorz.com

www.mcdonalds.com.tr

afiyet olsun

sağolasın dostum da biraz tuzlu gibi 20 tl civarına çeksek?

hayvanlık sınırlarına göre big mac, mega mac, lezzet kutusu şeklinde gidebilirsin.
süper boy mega mac 16 liraya denk geliyor.

double quarter pounder menü+hamburger

bazı restoranalrda 2 menu 11 tl.

parantezin içini de bir okuyun be dostlar

henüz yok.

eğer flv'yi youtube'dan indirdiysen, tekrardan aşağıdaki site aracılığıyla indir. otomatikman mp3 olacaktır.

www.youtube-mp3.org

İnternetten www.flv2mp3.com veya www.flvto.com
link yoksa ise download.cnet.com kullanılabilir.

bol bol su içmeyi deneyebilirsin.

su işe yaramıyor bır sure sonra dayanamıyorum atıştırıyorum bişeyler

evde abur cubur bulundurmayacaksın.

bu arada maşallah 1 kg kestaneyi yemeğin üstüne nasıl yedin:)

eve abur cubur alma. atıştırmalık alternatifleri düşün. salatalık, yoğurda batırılmış krik krak filan ye. stresten sıkıntıdan yiyorsan da, yemeden önce düşün canım sıkıldığı için mi yiyorum diye. sıkıntıdan yiyorsan yemek yerine başka şeyler yapmaya çalış. akşam yürüyüşüne de çıkabilirsin havalar güzelleşiyor.

benden aynı sorundan muzdaripim. iki temele dayanıyor bu: bir ağzı meşgul etme isteği, iki mideyi doldurma isteği. birincisi için sakız çiğneyebilir (hele tadı çok güzel değilse iştahı da keser), ikincisi için bol bol meyve ve su tüketebilirsin. tabi sürekli masa başında oturunca abur cubur alışkanlık yapabiliyor.

@acccra bende bu yemek yeme alışkanlıgında sınır yok

deli gibi meyve yiyorum,hatta annem ve babam sana bir manavcının kızını alalım anca o seninle başa cıkabilir diye takılıyorlar

sakız aslında daha once denemistim iyi hatırlatın.

ayrıca günde 3-4 litre su da içiyorum ama bana misin demiyor

istah kesici besinlere yönelmeyi düşünyorum

marketin hemen üstündeki kat soğuk olur alttan yanmadığı için geceleri.en üste çok bişey olmaz gibime geliyor.arada bi tır gelicek işte kapının önüne.

Yükleme boşaltma sık olur. Prens'in dediği gibi bi üst katı soğuk olur ama bunlar 4.katı etkilemez. Araba varsa kapı önüne park ettiğinizde kamyon gelecek çekin diyebilirler bir tek.

bahsettiğin bim aytaç caddesindeki bim mi?
açıköğretimin arkasında bir kiralık daire var 1+1. gelip giderken hep ilanı görüyorum. şu an eve çıkma şansım olsa bence yeri iyi.

@tuborg yesil: yok o değil. 1+1'den bıktım artık, daha büyük bir yer arıyorum. benim bahsetttiğim ev 130 m2 konya ovası gibi bir evdi :)

ayrıca bahsettiğin yer öğrenciler için çok iyi de bana uymuyor. sessiz sakin bir yer lazım bana.

teşekkürler.

ben de bir süpermarketin üstünde ikinci katta oturuyorum. ses mes hiçbir sıkıntısı olmadı şu ana kadar. evin dibinde bir market olması ise önemli bir avantaj.

buradan takip et birşeyler. Elinden geldiğince yardım et, çevrenden söz geçirebildiğin, sen yardım ediyorsun diye yardım edecek kişileri de kat işin içine, daha büyük yardımlara yol açar bu.

(git: www.losev.org.tr

kan ver.

hala devam ediyor mu bilmiyorum ancak bir dönem faili meçhul kıyak hareketi deyu bir gönüllü grup vardı. bir araştır istersen.

Valla bunların hepsi bana uyar. Kan vermek de süpermiş! Aklıma gelmemişti.
Ev temizliği karşılıksız zor want kardeş, yaparım da baştan savma olur :)

''FMK Hareketi!'' harikaymış ya! Tam bana göre, çok teşekkür ederim haberim oldu sayenizde.

Param yok demişsin ama yine de sağda solda gördüğün mendil satan, cam silen vs.vs. bir çocuğa bir simit/ayran ısmarlayabilirsin mesela.
@zikardıo fikri çok güzel bence.

evimi temizlememe yardım edeblirisin birada ısmarlarım

Temizlik işine mi girsem ne yapsam. Baya bi ihtiyaç varmış.

''Gönüllü Bahar Temizliği''

:)

(bkz: )gcyk.org

düzenli kan vermek zaten söylenmiş. bunun dışında organ bağışında bulunmak, down sendromlu çocuklarla vakit geçirmek, ortaokul veya lise öğrencilerine ücretsiz ders vermek gibi ihtimaller de var.

insanlara gülümse

Eşya taşıma işinden de çok iş çıkar sana :)

Cebinde şeker çikolata taşı. Sokakta gördüğün çocuklara ver.
Masrafsız sonsuz mutluluk

etrafında tanıdığın lokanta vs. gibi bir yerle anlaş, yemek artıklarını çöpe atacaklarına biriktirsinler sen de sokak hayvanlarına dağıt.

Evet ben kullanıyorum. Office 360 abonesi olduğum için eklenenlerle birlikte onedrive'da 30 gb alanım var. Tüm önemli dosyalarımı (fotoğraflar, kişisel belgeler vs.) içeren bi 5gb kullanım dışında telefonum da çektiğim her fotoğrafı otomatik olarak servise yüklüyor. Ya da aynı şekilde birçok farklı yerden ulaştığım onenote da sürekli yedekleniyor.

en büyüklerde (google, microsoft, dropbox, bir de niyeyse yandex) hesabım var, diğer küçüklere hiç bulaşmadım. Kesinlikle önemli şeyleri online tutun. İnanılmaz önemli dediğiniz fotolar ya da belgeler falan varsa bastırın, ne olacağı belli olmaz. Harici bellek sürekli depolamak için hiç yardımcı olmadı bana, birkaç seneden sonra özellikle büyükler hep sıkıntı çıkardı şansıma.

iyi de haber fake.

komik değil mi?

gomik:)

Yo tweet açık çğnkü

fake falan değil?
alttaki şu anda sitede, üstteki de dün akşam sitedeydi.

gerizekalı bir yandaş site. ne bekliyorsunuz ki.

aynı şekilde, fake değil. ben de kendi gözlerimle görmüştüm ahaha :D.

kendileri de biliyor gerizekalı olduklarını.

çok komik. kendilerine şöyle seslenmek isterim.

galeri3.uludagsozluk.com

kitap tozlanınca daha anlamlı oluyor, buna inandırın kendinizi. kesin çözüm.

şu şarjlı el süpürgelerinden alın, ben kütüphanenin derinliklerine ondan tutuyorum, oldu oldu aldı bence bütün tozları dersiniz, devam edersiniz hayatınıza :)

e-kitap kullanın.

evden dışarı çık, ne diye evde oturup temizlik yapıyorsun anlamadım :)

çık bir kafede otur, avm de gez, sinemaya git.

mea maxima culpa, temizlik yapılır ama ben titizimdir. ama çok hapşırıyorum temizlik yaparken, alerjik rinit var bende. o biraz zorluyor. yine de temiz ev gibisi yok. böyle heryeri temizleyeceksin, sonra çayını, kahveni alıp kitap okuyacaksın, ayaklarını uzatıp. huzur bu :)

şu an hem çalışma odam, hem de yatak odamın her yerine fotokopiler ve kitaplar serilmiş durumda. toz konusuna girmiyorum bile.

kedilerle geçinip gidiyoruz. yaşasın dağınıklık. :)

kitaplarını ya camlı dolaplarda saklıycaksın, ya da kitap biriktirmeyeceksin. okuduklarını, okumadıklarınla değiş tokuş yapçaksın papillon'un yaptığı gibi.

ama bi listen olacak, dar bi liste. o listedeki kitapları elden çıkarmayıp, her beş senede bir tekrar okuycaksın.

ansiklopedileri de, köy okullarına bağışlıycaksın.

ben de dağınıklık ve toz içinde yaşıyorum ve alerjik rinitim, üstelik diğer ev arkadaşımda da astım var, diğerinde de rinit var. biz napalım? :D ha bizim ev bahçe katı ve çok tozlu bir yerde, bir gün temizliyorsun ikinci gün tozlar evin içinde uçuşuyor. ben aslında titizimdir ama artık umursamıyorum, ev arkadaşlarım da aynen benim modumdalar şu anda, ev hallaç pamuğu gibi atılmış halde. daha komiğini söyleyeyim: ev o kadar dağınık ve kirli ki, dün eve hırsız girdi ve bir şey çalmadan çıktı -ben evdeyken hem de- muhtemelen evi görünce "olm bizden önce biri girip soymuş burayı lan!" dedi :D rinit için ilaç var, kullanıyorsundur muhtemelen, ayrıca toz o kadar da kötü bir şey değil, biraz toza da ihtiyacımız var, öyle düşün.

bir de hakkaten kitap tozlu güzel. hem bence insanların pislikleri varken -maddi manevi- kitabın tozundan hiç iğrenmem, ki dediğim gibi rinitim, şu anda da ilaç alıyorum zaten :/ böyle de çok duygusalımtrak bitirdim ehuehuheuheue

pasp, iyi ki hırsız çıkarken not bırakmamış. şu evinizi en azından bir toparlayın, dip köşe istemiyorum, ayıptır ya diye :))

valla yaa, aslında ben çıkarken evi temizlemesini de beklemiştim de neyse -yüzsüzlükte son nokta! :D - . ayh bi de polisler geldi eve bir utandımmm, bi utandımmmmmmmm!! neyse yani artık pazar falan temizleriz herhalde -ev arkadaşlarım pazar dönüyorlar ve hiiiiiç ellemiycem bu sefer, hep ben temizliyorum çünkü :( )

evet kardiyo sayılır dans etmek. hatta spor salonlarında zumba seansları oluyor. ben de katılıyorum ve hocam koşmaktan falan daha iyi olduğunu söylüyor zumbanın.

Dans ettim diye gidip yemeğe abanmazsan kilo verirsin.

@arnold: kilo vermeye çalışmıyorum, tersine almaya çalışıyorum.

O zaman da temiz beslenmelisin ki yağ olarak alma.

eksisozluk.com

(bkz: black cat white cat)

yakın zamanda we're the millers'a bolca gülmüştüm ama daha iyi bir öneri mutlaka çıkar.

whatever works

ted

www.turkcealtyazi.org

we're the millers'a başladık. ama sonraki seanslar için de diğer öneriler çok süper görünüyor.

herkese teşekkür ederim :)

Evet biraz abartılı olsa da güzeldir, tavsiye ederim.

Ben hiç beğenmemiştim, abartılı ve biraz da gerçek dışı gelmişti. İzlerken rahatsız etti film beni sanki birşeyleri yanlış, eksik ya da fazla anlatıyorlar gibi. Eğer o zamanlarla ilgili birşeyler öğrenelim diye izliyorsanız bence izlemeyin.

ben olsam ses çıkısı ıcın 2yi alırdım ama 13 yasında dıyorsunuz o zmn 3. hem hafıf hem ufak.

edit: kardeşe alındıgı ıcın bende konuya girmedim. philipslerde sonylerde sound limiter var.bence alın cocugun kulagı zarar görmesin.

Özellikler açısından da görünüş açısından da ikincisi bence en iyisi.

2.si en mantıklısı gibi duruyor.

İpod Touch...

Tartışmasız.

bence bir bak www.apple.com

niye philipse taktın ki? müzik sony'den dinlenir bence hem de daha ucuz.

bunu zamanında sevgilime 180'e almıştım şimdi 80'e düşmüş. pc'ye taktığında çok kısa sürede şarjının dolmasıyla ünlü bi şeydi. www.teknosa.com

tabi 120 tlyi gözden çıkarmışken ipod almak en mantıklısı.

13 yaş fena bir yaş değil. sizden bizden iyiler bu konularda. seçenekler dahilinde ben 3. diyorum, en ufağı oymuş, en güzel de o gözüküyor.
bir de benim 15 yaşında aldığım sony marka mp3 çalar hala paşalar gibi çalışıyor. kendisiyle 8 sene doldurmuşuz. marka olarak sony öneririm.

aynı kişinin oynadığı iki farklı karakteri karşılaştırdığınız için ilginç bir soru olmuş. şahsen Jennifer Lawrence'dan pek hazzetmiyorum, mesela bu iki karakter çok farklı kişiler olarak kalmamış aklımda. ama yine de Tiffany'i tercih ederdim herhalde.

Türkan Şoray.

Yerli malı yurdun malı.

jennifer lawrance'tan nefret ederim.
ama tiffany daha az rahatsiz edici sanirim.

katniss

ok atarız birlikte, oyhş.

jennifer lawrance şu ceza sahası görmüş forvet gibi kendini yere bırakan değil mi?

hangisini seçersen seç bir sabah uyandığında yanında cenifırı göreceksin.

blistex ve neutrogena bi halta yaramıyo, ben de aynı dertten muzdaribim. alışkanlık olmuş artık kuruyan yerlerini farkında olmadan koparıyorum kanayıp duruyo sürekli. shea butter bulabiliyosa geceden sürsün biraz fazlaca. güzelce yaydırsın sabaha kadar yumuşatıyo. ben ondan kullanıyodum ama bitirdim yeni kutuyu alamadım yine telef oldu dudaklar.

@kakamelsokoban peki shea butter için tavsiye ettiğin marka var mı?

cyrene markasının shea butterı bu iş için ideal. lilakutuda bulabilirsiniz.

edit:www.lilakutu.com burada

Her gece yatarken bepanthen merhem sürüp yatsın. sabaha kadar yaraları kapıyor.
Merhem alsın ama krem olanı değil. Pişik kremi diye satarlar, pakette bebek resmi var, aldırmasın. Bu merhem hayat kurtarır, evde bulunsun.

Kiehl's'in de var guzel, naneli mentollu fln olani tavsiye ederim

@cliquot+1 ben de aynı sorundan muzdarip olduğum için araştırdığımda hep bepanthen'i önermişlerdi. gittim bir eczaneden aldım, şu anda kullanıyorum ve gayet memnunum.

ben doa kozmetikten almıştım o zaman 100 ml olanlarından. ufak bi metal kutuda yanımda gezdirip gün içinde azar azar kullanıyodum. gece de bolca sürüp yatıyodum ara vermediğim zamanlar çok iyiydi.

Evet, meclis üyeleri için ayrıca oy kullanıyoruz.

Dogrulugundan yuzde yuz eminmisiniz acaba bu prosedurleri inceleyebilecegimiz bir site var mi?

YSK'nın sitesinden düzgün link verilemiyor o yüzden alıntı yapacağım:

"
MAVİ ZARF: Belediye başkanlığına ilişkin MAVİ renkli birleşik oy pusulası ile belediye meclis üyeliğine ilişkin SARI renkli birleşik oy pusulası ile Büyükşehir belediye başkanlığına ilişkin BEYAZ renkli birleşik oy pusulası MAVİ renkli zarfa;
"

Yani aynı zarfa konulsa bile farklı oy pusulaları olduğu için evet ayrı değerlendiriliyor. Ayrıca: www.eksiduyuru.com

bulut sistemi..

dropbox gibi yöntemlerle saklayın..

evet en mantıklısı 1 tblık disk almak
mesela bende 2 tblık disk var adaptörlü olduğundan sürekli onu kullanıyorum genel tüm dosyalarım içinde ama yine de tırsıyorum bir şey olursa ayvayı yerim yani
internete yükleyerek ömür çürütülmez dropbox falan hiç kasma yani

nete parça parça yükle arkadaşım.. ha 1tb lik ha 2 tb lik.. aynı bokun laciverti..

bu kadar şeyi internette saklayamazsınız, para verseniz bile yetmez kolay kolay, gidin bir hard diskte düzgünce saklayın. ayrıca önem verdiğiniz dosyaların sayısını ve boyutunu azaltmak da mümkün. ben 40-50 gb'lık olmazsa olmaz dediğim dosyaları 5 gb'a kadar indirdim, artık onedrive'da rahatça yedek bulundurabiliyorum.

videoları bilemem de fotorafları seçmece yapıp bastırmayı da düşünebilrsiniz.

o yaşlarda 24 saati zorluyordum ama ayakta durmakta güçlük çekiyordum. Şimdi yirmili yaşların sonundayım, genel olarak günde 5-6 saat uyumadan bitiremiyorum günü

40-45 saat arası bi miktar durmuştum 20 yaşındayken, 8+8 saati vardiyasda geçmişti, vardiyadan sonra deneme sınavına girmiştim

günlük düzenli uykudan bahsetmiyorsanız baya kalabilir. finaller için günlerce uyanık kalanları geçtim ben bile 17 yaşımda yumurta kapıya gelince 45 saat falan bedensel ihtiyaçlar dışında aralıksız ders çalışmıştım.

Normalde olmaması gerekiyor. Yani ben çok sık alıyordum yakın zamana kadar ve ne dürümde ne de çiğköftenin içinde böyle bir şeye rastlamadım. Artık diğer malzemelerde falan bir sorun olmasından kaynaklanıyordur herhalde. Ceviz falan olduğunu pek zannetmiyorum.

ilk aklıma gelenlerden onedio'yu takip ediyorum, hem gündem haberleri var hem geyik listeler vs.

gündemi takip eden ve sevdiğim insanların takip ettiği hesapları takip ediyorum.

eksisozluk.com
eksisozluk.com

aradigin sorularin cevaplari burda var www.ets.org

iyi araştırın, okulunuzda daha önce girdiğiniz yabancı dil sınavı varsa eğer onun toefl'da denk geldiği puana dair bir kağıt da kabul görebiliyor bazı durumlarda.

evet sinava girdim okulda fakat denklige nereden onay alacagimi bilmiyorum malesef...

PBT hala var mı bilmiyorum ama artık asıl sistem IBT, zaten üniversite de kriterini IBT üzerinden vermiş. İnternette işte normal hesap oluşturacaksın verilen linkten, giriş belgesi vs bilgilere hep oradan ulaşacaksın. İnternet dışında yapılır mı bilmiyorum ama pek zannetmiyorum zira en azından IBT için belgeleri almadan parayı ödemeye, sonucu öğrenmeden üniversitelere skor göndermeye kadar hep online gerçekleşiyor olay. Sınav yeri konusunda çok sıkıntı olmaz, Ankara'da bile birçok farklı yerlerde (Türk-Amerikan Derneği, üniversiteler, bilgisayar kursları vs.) yapılıyor sınav.

Oy kullanmazsan iktidardaki partiye 2 tane oy atmış gibi oluyorsun.

sisteme alet olmamış oluyorsun. hakkındır, kullanmayabilirsin. zaten tüm partiler, kime atılırsa atılsın, oy kullanılması taraftarıdır. işlerine geliyor her türlü.

oy kullanmak anayasada siyasal haklar ve 'ödevler' başlığında düzenlenmiş. yani kullanmak haktır ama kullanmamak ödevi yapmamak anlamına geliyor.

kişisel olarak bakarsanız aday olanlar arasından sizi temsil edecek kimse bulamıyorsanız kullanıp kullanmamak size kalmış. ama gerçekten seçim bölgenizden aday olmuş a parti b parti, bağımsız vs tüm adayları inceledikten sonra karar vermeliniz. çünkü gerçekten bir oy bir oydur. bence tabi ki.

en doğal hakkındır. oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı diye bir söz var malum. ayrıca: eksisozluk.com
bunun dışında zaten sizin kullanacağınız oy matematiksel anlamda çok az şey ifade ediyor yani büyük anlamlar yüklemeye gerek yok. oy kullanmamanın da bir cezası var ama sanırım 25 tl ve pek uygulanmıyor. ben mesela sadece yüzyıllarca uğraşılarak elde edilen bir hak olduğu için önem veriyorum ve cidden içime sinen aday varsa oy veriyorum.

boş oy kullanarak hem oy kullanmış hem de seçmemiş olabilirsin. ilgilenmiş gibi yapıp ilgilenmemek de bir tercihtir.

en temizi.
hiç kullanmadım. kullanmayacağım da.

oy senin sesin, olan bitene ses vermek istemiyorsan kullanma. zaten şunu diyorsan kullanma. bir fikri olanlar kullanmalı.

oy kullanmayınca akpye 5 oy chpye 3 oy vermiş gibi oluyosun. kullanmalısın. ayrıca oy kullanmamak fikrin olmaması anlamına geliyo, yani oy kullanmazsan oy kullananlar ellerindeki damgayla alnına "fikirsiz" diye damgalıyolar sonra da "duysrsız" diye ekliyolar ardından hep bir ağızdan "cık cık cık" diye seni ayıplıyolar. böyle sakıncaları var.

bu soruyu buraya soracak kadar takıyorsan verme bence.

ilgilenmiyorum pff .ss

sen önce yaşadığın ülkenin dilini doğru yazmayı öğren. seninle ve türevlerinle eşit seçme hakkına sahip olmak çok büyük acı. kesinlikle kullanma. belki biraz olsun avunurum.

oy kullanmamanın "seçim kanunu" "seçimde oy kullanmayanlar" başlığına göre cezası var. her şeyi geçtim bu ülkenin ekmeğini yeyip oy kullanmayacağım, ilgilenmiyorum demek ne bileyim bana garip geliyor...

hangi partiyi benimsiyorsun, hangi görüşe sahipsin umurumda değil. ama ülkenin "geçersiz" oyuna bile ihtiyacı var. git ve seçim günü sandık başkanına oyumu kullanacağım diye imza ver...

ilkokulda öğretilen bir şey var;
vatandaşlık hak ve görevleri
- seçimlere katılmak ( hem hak hem de görevdir... )

"düşünün ki toplumun çok büyük çoğunluğu oy vermiyor (ki çok az gelişmiş demokrasilerde görülür bu), halkı temsil etmesi gereken insanlar nasıl seçilecek? sadece oy vermek isteyen, fikirlerini beyan etmek isteyen insanları temsil edecek olanlar seçilecektir. eğer halkın büyük kısmı oy vermezse, halkın kendi kendini yönetmesi mümkün olmaz. bu durumda demokrasiden de bahsetmek mümkün olmaz. demokrasiden bahsetmiyorsak eğer, ayrıcalıklı bir grup sadece kendi çıkarlarını gerçekleştirecek şekilde ülkeyi yönetebilir. totaliter veya otoriter rejimlere giden yol açılmış olur. vatan, birilerinin malı haline gelebilir. vatan birinin malı olursa, vatandaş kavramının da içi boşalır.

ekşi sözlük - 26.03.2009 18:25 ~ 18:27 mist"

Bak bu konuda kelimesi kelimesi harfi harfine katildigim entry bu;

eksisozluk.com

oy kullanmamayı fikirsizlikle, mallıkla itham eden gerizekâlılar görüyorum.
kibar bir deyişle siktiriniz gidiniz lütfen.

hakmış. görevmiş.
benimsediğim fikri mecliste yansıtabilecek bir parti var mı?
baraj altında kalan kısımda bile yok.

sırf vatandaşlık görevi, hak vs. diye hiç alakam olmayan partilere neden oy vereyim? d'hondt sistemi ile zaten alıyor olması benim problemim ve sorumluluğum değil.

e be yarrağım bu nasıl demokrasi demiyor kimse.
hem oy kullanmak boynumun borcu, hem de iktidara ya da sadece iktidar olabilecek partilere vermek zorundayım. yani gidip oy kullanmak da yetmiyor bazılarına.

onun için başkalarını fikirsiz, düşüncesiz, mal diye yaftalamadan önce sırf karın ağrınız var diye insanları oy kullanmaya teşvik etmeye çalışmayın. oy vermek "kişisel doğrular" işidir. dileyen dilediği gibi davransın.

tavşan dağa küsmüş dağın sikinde olmamış lafını hatırlattı verilen bazı cevaplar. öyle ya, tamı tamına beni temsil etmiyor, hıh yok size oy moy küs küs. bu trip ne lan! sen boş oy verip protesto ettiğini sanadur partilerinde çok sikindeydi ya zaten senin boş oy proteston.

a.q sistem belli, sabaha kadar tartışsan da konuşsan da beğenmediğin demokrasi ile dönüyor bu işler. sonuçta iyi kötü bundan yine etkilenen sen olacaksın. rakamlar ölçüsünde apaçık belli verilen boş oyun nerelere kaydığı. eee ? sorun ne o zaman ?

ama yok, şikayet etmeye gelince, tatlı su eylemcisi olmaya gelince en çok bağıran adamlar elini taşın altına koy dediğimizde olmaz beni temsil etmiyür...

idealist takılmaya devam edin siz, götünüze kazığı soktuklarında ilk ağlayan siz olmayın da sonra...

bazı andavallar bu ülkeyi 12 yıldan ibaret sanıp götümüze girecek kazıklardan bahsetmiş. tabi kendi götü hiç zoru görmemiş olduğu için alışık değil. boşuna dememişler alışmadık götte don durmaz diye.

ulan zaten sizin ve partinizin yüzünüzden ülke bu halde.
zamanında gösterdiğiniz, daha doğrusu göstermediğiniz, demokrasi, anlayış, nezaket, yaşam hakları, insan haklarının birikimi sonucu şuan yaşadığın her şey.

ona buna idealist, tatlı su eylemcisi diyen arkadaşın buna karşı anti tezi de oy vermek. sanki çankaya'nın kapısında yatmış amk. gelmiş burada bik bik ötüyor. keşke idealistin de anlamını bilse içim yanmayacak. senin oy kullanın diye çağrıda bulunduğun eylemin adı ne? mahmut mu?

herkesi kendi gibi sanıp hariçten gazel okuyanların 'sanki çankaya'nın kapısında yattı amk. ' diye kendi yapmadıklarını başkasının da yapmadığını sanan fularlılar var aramızda. biz çankaya'nın kapısında yatmayı da iyi biliriz.

ulan sen benim hangi eylemlerde boy gösterdiğimi ( lafa değil icraate bakarım ) nereden bildin de üfürüp duruyon amk! zordan kastın kuru ekmek soğan yemekse o da oldu zamanında.

anti tezi de oy vermekmiş, esprimi de yapayım ' ne diyem mahmut mu diyem '

ulan zaten bunu diyen adamdan oy beklemek asıl mallığın daniskasıymış amk.

tekrarlıyorum, vermediğin oy hiç bir partinin sikinde değil, olan senin yüzünden bana ve benim gibilere oluyo ona yanıyorum.

partiler oyumuzu siklemediği için tepki gösterdiğimizi zanneden mallar var.
sikimde olmayan biri varsa o da sensin.

oy sensin sandık da sana girsin, deyip seviyene inmek istemiyorum ama zorluyosun.

ulan seni kim ne yapsın, al o boklu oyunu nerene sokarsan sok, boş adama boş oy atmayı anlatmaya çalışıyoruz, laf.

oy kullanmadığın takdirde seni yönetenler hakkında en ufak bir eleştiri yapma ya da serzenişte bulunma hakkın yok. seni yüzde yüz temsil eden birini bulamıyorsan en çok karşı olduğun partinin karşısındaki partiye oy verirsin en azından. "sisteme alet olmamış oluyorsun" diyen arkadaş aynı sistem tarafından yönetildiği sürece istediğin kadar oy verme, o sistemin oyuncağısın. ayrıca ne sistemi? düzgün uygulanan çok partili seçimden daha düzgün bir sistem var mı insanoğlu için? pratikte yok da belki yeni bir teori üretmişsinizdir de götünüzün kılı olurum.

sadece istemediğin bir dünya görüşüne sahip diye yine istemediğin karşıt/marjinal/paralel bir siyasi oluşumu sandıkta desteklemek içinizi rahat kılacaksa kullanın oyunuzu anasını satayım. Ama sonrasında iktidarda ya da muhalefette bulunan desteklediğiniz partinin saçma/anlamsız/ters... bulduğunuz bir söylemi/eylemi... sonrası vicdanınız rahat olsun. Dört yılda bir gelip gidelim sandığa, hatta %100 katılalım defalarca, çok önemli pozitif sonuçlar çıkacaktır, değil mi?

eksisozluk.com
bunların yok olmasına karşı tepkisizim.

arkadaşlar neden saygı duymak yerine sırf desteklediğiniz parti iktidara gelsin diye sosyal medyada kasıyorsunuz. Sanki 12 sene öncesi ülke güllük gülistanlıktı da şimdi bu hâle geldi. yapmayın lütfen. benim hükümetten nefret ediyor oluşum onlara karşı beni hiç bir şekilde temsil etmeyen bir partiyi desteklememi gerektirmez. kendi kafama sıkmış olurum sırf sizin için. zaten siz de burada kendizi düşünüyorsunuz. yarın aynı durum tekrar edecek. düşmanımın düşmanı dostumdur kafası ile hiç bir yere varılamaz. o zaman şimdi chp cemaat ile işbirliği yapacak bu mantığa göre ne değişecek?

telefondayken oluyor o bana normal bilgisayarda yok bırakıp yatsam bile kalıyor

bende olay bilgisayarda gerçekleşiyor ne yazık ki.

ben sözlükte hep giriş yapmış durumda olduğumdan ve bookmark olarak sözlükten buraya gelme linkini tıklayarak açtığımdan, hiç yaşamıyorum böyle sorunlar.

bna her 10 seferde bir felan oluyor,
bazen sadece refresh etmek yetiyor,

Mac OS / Chrome

bana önceden çok oluyordu son zamanlarda hiç karşılaşmadım
eksiduyu.ru

Bizim eve geldi ama başka bir semtte seçmen kağıtları muhtarlıktan alınacaktır şeklinde bir duyuru gördüm. Eğer benim aldığım farklı bir şey değilse bir keyfilik var demek ki.

Ben muhtarlıktan aldım

eksiduyu.ru

ben posta kutumda buldum.

bizim eve geldi.

gidip muhtarliga sorabilirsin

bilmiyorum da bunun ne önemi var onu anlamadım. sonuçta orada oynayan bir oyuncu değil mi? yani şu beşinci boyut'ta oynayan amcanın içkili fotoğrafından ne farkı var ki bu durumun? ak parti reklamlarında oynayanların gerçek insanlar olması gibi bir durum mu var?

o zaman burada anlatilanlar hayal urunudur diye yazilmali :)

bilmiyorum ben mi yanlış algılıyorum ama benim anladığım biz böyle bir şey yaptık bunu anlatmak için de profesyonel çalışıyoruz şeklinde. yani mesela şu yurt reklamında oynayan kızın gerçek öğrenci olduğu gibi bir algıya kapılmamıştım hiç. ya da ne biliyim chp'nin eski reklamlarında oynayan kamyoncu amcalar gerçekten kamyoncu muydu ki acaba. çok yanlış gelmişsem demek ki.

oyuncular olacak tabii ki yine de oyuncu gibi durmuyorlar. ben gerçekler mi diye düşündüm ama olmadığına emindim zaten. en oyuncu gibi durmayan oyuncuları kullanmışlar.

baya iyi bir dizi, imdb'den falan bakabilirsin. tv'de bi aralar veriliyordu ama şu an var mı bilmiyorum.

sırf duyuruda bir arama yapsan (hadi google ı geçtim) bir fikrin olurdu iyi veya değil.Tv de güncel bulamazsın.Birsürü dizi sitesi var, girer günd haftada bir izlersin.

cnbc-e'de yayınlanıyordu bi ara. Ama final yaptı diye biliyorum

fazlasıyla abartılmış bir dizi olduğunu düşünüyorum ben. izlemesem de bir şey eksilmezdi hayatımdan.

onlarca yabanci dizi izledim. bu dizi kadar abartilan bir dizi gormedim. kotu degil ama oyle abartilacak bi yani yok.

aksine tv için yapılmış en iyi şeydir kanımca. sopranos ile beraber.

bence çok iyi dizidir ama türk tvlerinde izlemek keyif vermez. dizide çatır çutur uyuşturucu kullanılıyor, sigara içiliyor, adam vuruluyor falan. çiçek montajı, makas derken bi bok anlamazsın. indir günde bir bölüm izle.

abartılıyor diyenlerin sinema sanatıyla alakası var mı şüpheliyim ama göndermeleri idrak edemediklerine eminim. muazzam bir dizi. burdan izlenir unutulmazfilmler.com

@blossom

Her bir haltı siz çok seçkin insanlar anlarsınız değil mi? Şu kafada olacağıma "idrak edememiş" olmayı tercih ederim.

breaking bad güzel bir dizi, abartılacak ya da küçümsenecek hiç bir tarafı yok gayet oturaklı ve sağlam bir hikayesi var ve hiç bir şekilde sıkmadan izlenebilecek bir dizi.

türe aşina olmayan insanlar sevmeyebilir, saygı duyarım fakat sırf çok beğenilen bir şey olduğu için bok atmak pek normal değil.

devamı yok mu, sadece bu cumle mi var?

aksaklık değil de eksik, şöyleki;
''eğer, onların senin olmanı istediği gibi çekici değilsen''

"if you are not attractive 'as much as' they want you to be" şeklinde olabilir.

bozukluk yok, eksiklik var +1

ama edebiyatta yapilir boyle seyler...

"as attractive as" deseydi, "onların olmanı istedikleri kadar çekici değilsen" olacaktı. "çekicisin ama daha çekici olman lazım" gibi.

bu hâliyle "onların olmanı istedikleri gibi çekici değilsen" oluyor. yani "hiç çekici değilsin" gibi.

ben böyle anladım.

Düzgün de cümlenin bir öncesi falan var galiba. Tek başına bu kadarken insan merak ediyor. ...... öyleysen. Eeee devamı ne? diyesi geliyor insanın. Ya şöyle bir öncesi falan olmalı.
-(Burada olumsuz bir soru gibi bir şeyler. Sence hangi durumlarda bu iş olmaz gibi bir şeyler.) In what cases won't I get the job? (bunun gibi bir şeyler)
-If you are not bıdı bıdı....

ya da bir devamı olmalı
.... to be, şöyle olur, böyle olur.

Ama cümlede sorun yok.

(bkz: enders games)

Knocked Up www.imdb.com

pasolini
(bkz: salò o le 120 giornate di sodoma)

@matematik koyu ne kadar ciddi bilmiyorum ama Salo pek de eğlencelik bir film değil, en azından normal insanlar için. Onun dışında Scott Pilgrim vs. the World , Django unchained, Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street, Midnight in Paris, The Fall, The Avengers, Ted falan var böyle çok yormayacak şekilde. Bu kadar az ayrıntıyla ne kadar isabetli olabildim bilemiyorum artık.

red
red 2
ya da
die hard a good day to die.

bunlar eğlenceli filmler.

tank girl

www.eksiduyuru.com

Bir süre kafanı dinlendir.

Çeşitli öneriler sıralayım ben de: yapabiliyorsan tatil yap, yapman gereken şeyler falan varsa bunların bir listesini oluştur ve acil olmayanları ertele, meditasyon yapmayı deneyebilirsin eksisozluk.com ve eksisozluk.com sözlük ve benzeri siteler konusunda şunu chrome.google.com kullanabilirsin.

Bence abartı bir kilo probleminiz yok. ilk 1 ay sıkı bir diyet ile 184-90 ; ikinci ay 184-84, üçüncü ay ise 184-80 rakamlarını bulmanız yeterli olur.

hayatında yapmış olabileceğin en doğru işi yapmış olursun!

Murat Erdoğan'a gidin beraber. Gugıldan bak.

@evrekass

ilk iki ayda 12 kilo, 3. ayda 4 kilo verdirerek beni benden aldın. uzmanlığına ve özgüvenine saygı duydum.

Turgut Özal hastanesinde bir diyetisyeni tavsiye etmişlerdi bana da ama çok farklı bir şey yapmamıştı önceden hazırlanmış bir diyet listesi verip günde yarım saat yürü demekten başka. Bir de çok iyi iletişim kuruyormuş falan. Yani öyle çok bir fark olacağını düşünmüyorum doktordan doktora. Ben de aynı probleme sahibim bu arada, birini bulursanı ben de öğrenmek isterim.

@compadrito sıkı bir diyet ile ilk 2 ayda 12 kilo verilir gayet te. Verdim zamanında, oradan biliyorum. Uzmanlığım olduğundan değildi bu yanıtım, arkadaşa tecrübe ettiğim bir durumu izah ettim.

Doktor kontrolünde vermesi kendisi için daha iyi olacaksa, öyle yapacaktır muhakkak.

@everkass

ben de bir ayda 11 kilo verdim. ama önermiyorum kimseye.

(bkz: garantili zayıflama yöntemi/@compadrito)

yazısını yazmamın sebebi, o verdiğim 11 kiloyu geri almış olmamdır.

murat hocayı soran oldu:

www.doktorsitesi.com

Nasi yspiyonuz ya nasi nasi nasi !!!!

6 ayda 12 kilo verdim, kicim ayrildi, sabrim tasti, canim sikildi

Ulan ilk ayda bile 2, 5 kilo verdim , hani ilk ay suydu neydi hizli verilirdi. Nasi bi bunye ben anlamadim ki. Yazmayin bari soyle yaa.

Cevap, isimsiz cisimsiz cilekes dogumevi diyetisyenine gittim. Hamile kalmak icin kilo veriyolarmis falan ya ondan dogumevinde diyetisyen olurmus, ben de bu vesile ile ogrendim.

Bildigin diyet bildigin spor.

Asil. Inan sonuc guzel.

cecilia

6 ayda 12 kilo da çok hızlı!

kasmayın bu kadar!!! beni dinneyin.

6 ayda 12 kilo hızlı değil. ayda 2-4 arası kilo vermek normal diyet+hafif spor ile.

@trachemys scripta elegans

şair ne diyo?

kicim ayrildi, sabrim tasti, canim sikildi

demek ki hızlı. bırakır bırakmaz ipinden kopmuşa döner Allah itmiye!

İşkembemden atıyorum: benim anladığım kadarıyla aksiyon daha kısa süreli anlarda anlaşılabilecek hareketli sahnelerin varlığına işaret ederken, macera böyle daha derli toplu, filmin geneline bakılarak algılanabilecek şekilde bir amaç doğrusunda kahramanların mücadele etmesini ifade ediyor. Ya da ben böyle algılıyorum.

cok ilgisiz aslinda birbiriyle ama aciklamasi biraz zor. bir macera filmi ayni zamanda aksiyon da olabilir. ama olmayabilir de. yani aksiyon hareketliligin fazla olmasi, vurdulu kirdili falan olmasi oluyor basit tabiriyle.
macera filmin gorsel degil de anlatisal boyutuyla ilgili bir kategori denebilir.

sözlükte yazan kişinin değindiği nokta daha farklı sanki. yani özetle onu ne mutlu ediyorsa o an onu yapıyor, monotonluktan uzak bir şekilde. gerçi o da bir zaman sonra monotonluğa dönüşmüştür elbet. yani hayatı düzene sokmak dediğimiz şey herkes tarafından farklı algılanıyor. senin şu duyuruda bahsettiğin düzen içerisinde aslında her insanın ihtiyacı olan aktiviteler var. yani bunun bohemlikle de alakası yok pek. mesela daha çok kitap okumak her insanın ihtiyaç duyduğu bir şeydir ve yapılması zaten gerekli olandır. ama mesela asıl düzen adı altında sunulan evlilik bir insan için ne kadar ihtiyaçtır tartışılır. ya da yabancı dil öğrenmek, müzik aleti çalmak monoton hayatın kırılması açısından önemli olanlardır. bunlar aslında hayatını sıkıcı bir döngüye sokmuş kişilerin sığındığı aktiviteler. ama sen bunları sims tatsızlığında olarak görüyorsun. tabii bunları yaparken belli bir zaman çizelgesi hazırlayıp, ona sadık kalmak zorunda olduğunu düşündüğün için tatsız geliyorsa da durum daha farklı. müzik aleti çalmak, yabancı dil öğrenmek, kilo vermek, ders çalışmak, bunlar hep belli birer disiplin isteyen ama en önemlisi sonucunu bir zaman sonra görebileceğin şeyler. sonucunda kendine yeni değerler katabilecek olan bu aktiviteleri sıkıcı düzenin içerisinde görmemelisin bence ve saydıklarını yaptığında ne kazanacağını düşünerek hareket etmelisin. hayatı düzene sokmak ayrı bir konu bana kalırsa.

Excel'de tablolar yapıp o tablolara bir aydan fazla uyabilenlerin ellerinden öpesim gelir! Ben yapamadım, yapamıyorum. Yani, tamamiyle aynı dertten muzdaribiz!

Akıl ve mantık diyo ki, 'Olm senin bu gidişin gidiş değil. Bi şeyler yapmalısın, kendine bi çeki düzen vermelisin, yoksa yarraa yan basacan!' Oturuyon ve özene bezene yapıyon o tabloları. Bi hafta mutlusun! Sonra işler tavsamaya başlıyo.

Akılsızlık ve mantıksızlık, 'Sikerim lan ben böyle disiplini!' diyip darbe yapıyo ve iktidara yeniden el koyuyo.

Akıl ve mantık bu defa suçluluk ve değersizlik hissetmeye başlıyo, sürekli iktidarda olamadığı için.

''kendimi upgrade etme yönündeki başarısız çabalarım''

bu lafı sevdim!

John abimiz demiş ya, ''Hayat, biz planlar yaparken geçip giden şeydir'' diye,

işte o hesap, aklı ve akılsızlığı ortada bi yerde buluşturmamız lâzım.

Benim keşfettiğim en iy çözüm şu oldu: Aklın, kendi kendini suçlamaktan, değersiz hissetmekten arındırılması. Aklın kendi kendini beraat ettirmesi.

Kendi kendine, sürekli olarak, 'Hayat geçip gidiyo lan, hiçbi bok yapmadın, hiçbi bok yapmadın, hiçbi bok yapmadın!!!'
diyip duracaana, zaman kavramını, gâvurun annadığı biçimde annamak ve kendini ona uyarlamak. Tamam, kabul, boktan bi laf bu! Bi şey annaşılmıyo. Ama bi dakka! Şindi annıycaanız!

Misal kilo vermek: 6 ay sonra 12 kilo vermiş olacaam gibi bir hedef gerçekçi değil, sağlıklı da değil. Akıl gendi gendine diycek ki, gel aga sen bu işi 6 aya kasma, 3 seneye yay!

Misal yabancı dil: Seneye bu zamannar, bülbül kimin şakımak istiyom! yerine, gel aga sen bu işi 1 seneye kasma, zaten gerçekçi değil, 5 sene sonra, TOEFL'dan 110 çekecem yap onu!

Misal milat: 1 Ocak 2014'ten itibaren şunnarı şunnarı yapmazsam siksinner beni! yerine, 2014 - 2020 döneminde şunnarı şunnarı yapmayı hedefliyor ve o yönde ilerliyorum.

Oha! demeden önce bi müsaade et sayın abim! İster inan ister inanma, zaman ve kendini upgrade etme kavramlarını bu şekilde ele alırsan,

1. İç huzuruna kavuşuyon, aklın, kafanı her dakka didiklemiyo
2. Bu iç huzuru, kendini upgrade etme çabalarına olumlu yönde yansıyo ve o gitmek istediğin yönde çabalar gösteriyon
3. İnanmıycan ama, o çabalardan da sonuç alıyon ''iy ki kasmamışım da zamana yaymışım lan! af-ferim bana!'' diyon

aforizma başlığı altına iki laf yazmışım. çok çok ama çok önemli onlar!

(bkz: aforizma/@compadrito)

o abiler bu konuda ilk konuşan abiler değil tabii. onlardan önce (bkz: festina lente) demiş abinin biri. eminim ondan önce de başka bi Çinni, Hintli filan abi bi şey demiştir.

işin bütün sırrı bu!

sikip durma her dakka beynini! bu dediklerimi yap, bana teşekkür edecen.

@compadrito uzun uzun yazdığın için ayrıca teşekkür etme ihtiyacı duydum. Hakikaten de işin en kötü yanı yapılması gerekenleri yapamamak, dolayısıyla değersiz hissetmek ve yapılması gerekenleri artık hiç yapamamak şeklindeki kısır döngü. Hayatlarımızı fazla cv odaklı yaşamaktan veya ne biliyim hayata çok niceliksel bakmaktan excel tablolarına hapsoluyoruz. Bir oyunda bölüm geçtikten sonra hangi achievement'ları gerçekleştirebildiğini kontrol etmek misali sürekli geriye dönüp ''oha lan üniversitenin bir senesi daha geçti, ne yaptım lan ben bu sürede?'' demek artan boyutlarda keşke demelere neden oluyor. Hatta iş öyle boyutlara varıyor ki boşa geçirdiğim her haftasonunun sonunda varoluşsal krizlere giriyorum. Zihni belli bir huzur seviyesinde tutup, yapılması gerekenleri -eğer gerçekten gerekiyorlarsa- yavaş yavaş da olsa hiç bir adımı geriye doğru atmadan yapmaya çalışmak en doğrusu gibi gözüküyor. Çağımızın problemi procrastination'ın başkalarında da olduğunu görmek şaşırtmasa da ortak metaforları kullanabileceğim aynı yolun başka yolcuları olduğunu bilmek güzel bir his. Tekrar teşekkürler.

ben de sana bu soruyu sorduğun içün teşekkür ederim:

(bkz: hayatını düzene sokmak/@compadrito)

başkalarına da ışık tutacan!

1. Evet.
2. Yavaş-sakin şeyler. Kitabın heyecanını bastırmayacak heyecanlılıkta bir şarkı. Örneğin bu sabah kitap okurken şunu dinledim.
www.youtube.com
Enstrümantal olması daha iyi olabiliyor bazen.
3. O an yanımda hangisi varsa. Dışarıda, parkta, deniz kenarında, kütüphanede okuyorsam kulaklıkla; evde isem bilgisayardan.

çoğunlukla dinlemiyorum. dinlersem de rahatlatıcı tarzda işte ne biliyim smooth jazz olsun easy listening olsun falan dinliyorum. kulaklık belli bir süreden sonra rahatsızlık verdiği için bilgisayardan dinliyorum. zaten en iyisi çok kalabalık olmadığı zamanlarda starbucks'ta falan oturup yüksek sesli olmayan müzik ve kahve eşliğinde okumak.

Nadiren.. Dönem kitabı okurken yapmıştım bunu, senfonik müzik eşliğinde 18. yüzyıl romanları okuyunca hele balo kısımlarında çok güzel oluyor :)
Bilgisayardan ya da telefondan açıp dinliyorum, kulaklıkla değil, ses dışarıya hafif kısık..

Valla ben geçen büyülü fener kızılay'da çok aradım izlenecek bir film ama mamafih bulamadım. Arkadaşlardan da bir şey önerebilen olmadı. Ben beklentilerimi çok düşük tuttuğum halde bir şey bulamadım, umarım siz bulabilirsiniz.

öncelikle: kiyas.la
Valla ben uzun süredir lumia 620 kullanıyorum , bi yamuğunu görmedim iyi telefon ama nokia pek sallamıyor artık telefonu, uygulamalar olsun güncellemeler olsun. yani ilk kez akıllı telefon kullanacaklar ve basit kullanıcılar için iyi ve yeterli ama bir yerden sonra kesmiyor. annenin bu telefonla bir sıkıntı yaşayacağını sanmıyorum ama kardeşin her oyun olmadığı için üzülebir. general mobile discovery de çok övülüyor, zaten verdiğim linkte de daha iyi gibi gözüküyor.

discovery' 600 tl cok fazla. az daha ekleyip temiz bir samsung s3 alın.

kesinlikle 649'a samsung s3 mini bulabilirsiniz.
samsung trend (s 7580 , s7560 500-549 TL arasıdır)
sizin sorduklarınızdan iyidir bunlar.

www.sony.com.tr

philips gogear sounddot diye bir şey var. ucuz, markalı, şık.