[]

Dumbell ile evde egzersiz yapmak

Merhabalar.

Elimde, çıkarıp takılabilen diskleriyle ağırlığını en çok 10 kilograma kadar artırabildiğim bir adet dumbell var. Kendimce bir antrenman programı oluşturdum. Şayet üşengeçliğe vurmazsam, iki günde bir, bu bir adet dumbell'ı kah sol elimde kah sağ elimde tutarak çeşitli hareketler yapıyor, vücudumun hemen bütün bölgelerini elverdiğince yormaya gayret ediyorum. Hayatımın hiçbir döneminde sporla uğraşmadım, beden gücü gerektiren bir işte uzun süreler çalışmışlığım da yoktur. Buradan nasıl ürkütücü bir fiziğe sahip olduğumu varın siz düşünün! Hobi olarak vücut geliştirmeyle uğraşanlar kadar bu işe mesai harcayabilecek motivasyonum yok. Niyetim, kıyafetin altından fırlayacakmışçasına şişkin kaslara sahip olmak değil. Elimdeki bir adet öksüz dumbell ile bunun mümkün olmadığını da gayet iyi anlamış bulunuyorum zaten. Hareketsizlik yüzünden bedenim yıllar geçtikçe pelte kıvamına gelmesin; hafifçe kıvrımlı ve dolgun, gösterişsiz ama formda bir vücut yapısına kavuşayım, benim için kafi.

Dumbell'ın yanına bir de barfiks demiri ekleyerek, ev ortamında gün aşırı uygulayabileceğim bir egzersiz rutini oluşturmak istiyorum kendime. Fakat hangi hareketleri, kaç kg ağırlıkla ve kaç kez tekrar ederek yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yok. Musclewiki isimli internet sayfasını inceleyerek karın, bacak, omuz, göğüs, ön ve arka kol için birer hareket belirledim. Her set arasına birer dakikalık dinlenme araları ekleyerek 3 set-12 veya 10 tekrar halinde bunları uyguluyorum. Kullanacağım ağırlığı ise, son setin son tekrarına geldiğimde bir tekrar daha yapamayacak kadar yorulmuş olmamı sağlayacak şekilde tespit ediyorum. Ama bu yöntem ne kadar doğru ve etkilidir, bilemiyorum. Bir yol gösterseniz hiç fena olmaz.

 
Fitify tarzı bir uygulama ile spor aletinizi ekleyip o aletle yapılabilecek egzersizlere bakabilr, hangi hareketin hangi kasları çalıştırdığı vs hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Tam olarak sorunuzun cevabı değil ama yol gösterir yine de.


  • psipsipsi  (07.09.23 00:02:09) 
[]

Vücut tıraş makinesinin faziletleri

Ayıptır söylemesi, vücudumun mahrem bölgelerini sakal düzeltme makinesi ile tıraş ediyorum. Yalnız, bu konuda biraz dertliyim. Alet makasları arasına deriyi kıstırıveriyor bazen, felaket can yakıcı. Bunun korkusundan makineyi dilediğim özgürlükte oralarımda gezdiremiyor ve adeta bir cerrah titizliğiyle işimi görmek durumunda kalıyorum. Bildiğiniz üzere, piyasada "vücut tıraş makinesi" diye satılan birtakım aletler var. Saygıdeğer tıraşseverlere sormak istiyorum: Bunların sıradan tıraş makinelerine üstünlüğü nedir? Bu tür aletlerde de deriyi kesme, kıstırma gibi acılı tecrübeler yaşıyor musunuz? Ve mümkünse bana bir marka ve model önerebilir misiniz? Cevaplarınız için peşinen teşekkür ederim.




 
amzn.eu resimlerden gorebilirsin, kesen yerin arasina bir sey kacmasin diye koruyan extra bir parcasi var. Bu cok yakin tras yapmani engellemis oluyor.


  • compumaster  (19.05.23 23:10:03) 
Kıstırıverme eylemini hemen hemen hiç yapmıyorlar.

Yalnız, 'hemen hemen hiç' lafı 'asla' anlamına gelmiyor.

'Asla' olması için deriyi biraz gerdirmek, bu konuda biraz dikkatli olmak gerekiyor.

Not: Sakal tıraş makinesinin, 3 numara vücut tarağı kullanıldığında o kıstırıverme olayı olmuyor. O taraktan sende yok mu, sinekkaydı olman şart mı.
:)
  • Mirket  (19.05.23 23:11:02) 
Numaralı başlıklarım var ama onları takınca biraz uzun bırakıyor sanki. O kadar kıl kalır, mesele değil diyorsanız, hiç masraf etmeyeyim. Örf ve ananelerimiz bu konuda ne buyuruyor?


  • huçi kuçi  (19.05.23 23:34:50) 
Fırsatını bulmuşken belirteyim, TR'de maalesef erkekler için "ağda" salonları yok. Avrupa'da, Amerika'da olan bir şey bizde yok.

Soruna gelince, body shave aparatları o kadar işlevsel değil hatta benim aldığım alet koltuk altı kıllarımı bile alamamıştı o derece. Bu tarz bir şeye de sırf daha iyisi diye çok para bayılmak istemediğimden soğuk ağda bandı tavsiye ediyorum.
  • Avoiding The Puddle  (20.05.23 00:19:28) 
ben compumaster'ın fotosunu paylaştığı aleti kullandım. daha doğrusu multigroom'um vardı, başlıklarından biri de buydu. meraktan denemiştim nasıl acaba diye. bence gereksiz bir şey. evet gerçekten öyle deriyi kıstırma vs. sorunları yaşatmıyor ama tıraş olması da zordu bayağı. vücutta sıfır istediğim bölgelerde jilet, kısaltmak istediğim yerlerde de sakal başlığı bana çok daha pratik geliyor.


  • knight of cydonia  (20.05.23 00:46:38) 
[]

Çerçevesiz gözlükte camın burna değmesi hadisesi

Yeni bir gözlük aldım. Çerçevesiz. Artık, seçtiğim modelden mi kaynaklanıyor ya da benim burnum mu fazla geniş, anlayamadım ama gözlüğü taktığımda yalnızca burun pedleri değil, camlar da burnuma oturuyor. Çerçevesiz gözlüklerde olağan bir şey mi bu? Yoksa, yüzüme uygun olmayan bir gözlük modeline iki bin tele para saydığım için vakit kaybetmeden dövünmeye başlamalı mıyım?




 
burun pedi olan hiçbir gözlüğümde(optik, güneş) bunu yaşamadım. hatta eski gözlüğümü takıp denedim şimdi pedleri gevşemiş olmasına rağmen yine değmiyor, bir gariplik var bence :).


  • gule gule  (31.03.23 01:56:28 ~ 01:58:12) 
Pedler ayarsız olmalı.

Yıllardır çerçevesiz gözlük kullanırım. Öyle bir oturma yok.
  • Mirket  (31.03.23 10:07:12) 
İki ped arasındaki mesafeyi azaltın.
Gözlüğün ortasındaki bağlantı metalinin düzgün olup olmadığına dikkat edin

  • diyecevaplandı  (31.03.23 11:23:32) 
Burun pedleri ayarlanabilir cinsten değil maalesef. Camları birbirine bağlayan plastik ile pedler tek parça. Genişletme veya daraltma imkanı pek yok gibi.


  • huçi kuçi  (31.03.23 13:37:56) 
[]

Kurs önerisi verebilir misiniz?

Selamlar,

Halihazırda, asgari ücretin azıcık üstünde bir maaş karşılığında, mezun olduğum bölümle uzaktan yakından alakası olmayan, uç derecede sıkıcı ve tekdüze bir işte çalışıyorum. Kendimi tanıyalı beri içedönük, iletişim becerileri zayıf biriydim. Yaradılıştan gelen bu yabaniliğime, dışarıdaki dünyadan yalıtık, evden çalışarak geçirdiğim son bir buçuk senelik zaman dilimi de eklenince, iyiden iyiye sosyal ilişkilere ve sokağa yabancılaştım. Zaruri ihtiyaçlarım gerektirmedikçe neredeyse hiç dışarıya adımımı atmıyorum. Sürdürdüğüm otsu yaşantıdan kendimi sıyırıp haftada bir-iki günlüğüne de olsa toplum içine karışabilmek adına bir kursa yazılmaya niyetliyim. Yalnız, bu kursun benim için sadece bir sosyalleşme vesilesi olmasını değil, aynı zamanda bana, ileride şu anki işimin yerini alabilecek yeni bir mesleki beceri kazandırmasını da umuyorum. Bu doğrultuda önerilerinizi almaya geldim. Heves kırıcı şeyler yazmazsanız müteşekkir olurum.


 
belki bolumunuzun gecerli oldugu ulkelerden birinin dilini ogrenmek icin bir dil kursu dusunebilirsiniz. bilmiyorsaniz ingilizce, almanca gibi kurslar hem yas grubu acisindan cok genis skalada insan olur hem dil pratigi vs. derken sosyallesme imkaniniz (ve bahaneniz) olur. bir de insan farkli dillerde farkli karakterlere burunuyor genelde, turkce konusurkenki sizle ingilizce konusurkenki siz arasinda fark oluyor belki degisik bir dilde iletisim kurarken daha acik daha sosyal bir insansinizdir denemeden bilemezsiniz bir dusunebilirsiniz bence.


  • in vino veritas  (21.03.23 22:59:35) 
[]

Kablosuz kulaklığın bilgisayarla bağlantısında kopmalar

Merhabalar. JBL'in 510 BT model kablosuz kulaklığını kullanıyorum. Kulaklığın telefonla bağlantısında hiçbir sıkıntı yaşamadım ancak sıra bilgisayarda bir şeyler dinlemeye gelince nedenini anlayamadığım kopukluklar baş gösteriyor. Durum şöyle: Bir şarkı veya video açıyorum, açtığım sesli içerik oynadığı sırada bağlantıda kopma yaşanmıyor; ne zaman ki açtığım şarkı veya video bitiyor ve ben, 10-15 saniye kadar kısa bir süreliğine de olsa, kulaklıktan ses çıkmasını sağlayacak başka bir sesli içerik açmıyorum, kulaklığın bluetooth bağlantısı başlıyor sapıtmaya. Defalarca kez kendi kendine kopup yeniden bağlanıyor. Akabinde yeni bir şarkı veya video açtığımda ise ses bazen bilgisayarın hoparlöründen, bazen de kulaklıktan çıkıyor. Hatta bazen hiç ses bile çıkmadığı oluyor; o durumda, kulaklığı yeniden devreye sokabilmek için bluetooth ayarlarına girip bağlantıyı el yordamıyla kendim gerçekleştirmem gerekiyor. Böyle acayip bir hal işte... Sorunu düzgün anlatabilmişimdir umarım. Tıpkı telefonda olduğu gibi, bilgisayarda kullanırken de kulaklığım ses vermek üzere her an hazır ve nazır olsun, mızmızlanmadan görevini yapsın istiyorum. Var mıdır bunun bir hal çaresi?




 
çaresini bilmiyorum fakat bilgisayarın bluetooth sürümü 4.0 ise kulaklık 5.0 ise uyumsuzluk oluyor, bu donanımsal bir şey yapacak bir şey yok, telefon bilgisayardan daha yeni ise bu sorun yaşanmıyor olabilir


  • freebird5406_2  (06.11.22 13:53:10) 
PCden wifiye 5 ghzden bağlan. 2.4 GHz bağlantı ile Bluetooth çakışıyor ondan yapıyor.


  • westblack  (06.11.22 15:14:01) 
@westblack Hocam, o dediğin ayarlama modem arayüzünden yapılıyor sanırım. Biraz kurcaladım ama içinde "ghz" geçen bir ayar ekranı göremedim. Benim modemim 5 ghz'yi desteklemiyor olabilir mi? Vaktiyle Türk Telekom'un verdiği TD-W9970 modem :/


  • huçi kuçi  (06.11.22 15:50:12 ~ 15:50:39) 
Benim bilgisayarda kabloyu şarjdan çekince ve/veya bilgisayarı tasarruf modundan çıkarınca düzeliyor.


  • psipsipsi  (06.11.22 16:12:43) 
@psipsipsi Bilgisayar tasarruf modunda değil ama çoğunlukla prize takılı kullanıyorum. Yorumunuzu okuyunca "hadi bir de prizden çıkarıp deneyeyim" dedim ve sahiden düzeldi gibi. Ee nolacak şimdi, prizdeyken ağız dadıyla müzik dinleyemeyecek miyiz?


  • huçi kuçi  (06.11.22 16:52:52) 
aynen 5ghz yok o modemde


  • westblack  (22.11.22 19:54:14) 
[]

Diş telinin yüz şeklimde yarattığı değişim

Derin kapanış (deep bite) ve çarpık diş sıralanışı şikayetiyle 24 yaşımda diş teli takmaya başladım. Tedavim 2 yıl sürdü ve 2021'in Aralık ayında teller çıkarıldı. Neticede, dişlerimdeki estetik kusurlar önemli oranda giderildi. Eski haliyle kıyas kabul etmeyecek derecede düzenli bir diş sıralanışına sahibim. Derin kapanış sorunum tam anlamıyla çözülmese bile, diş eti çekilmesine yol açan sağlıksız durumdan bir hayli uzaklaştığını söyleyebilirim. Özetle, tedavinin etkileri yalnızca diş estetiği üzerinden değerlendirilecek olursa, son derece başarılı bir sonuç elde ettiğimi kabul ediyorum. Tedavinin yüzümde yol açtığı değişimleri de hesaba kattığımda ise, diş teli benim için büyük bir pişmanlık sebebi oldu. Yüzümde öteden beri aşina olduğum bütün karakteristik özellikler silinip gitti adeta. Suratım uzadı, yanaklarım çöktü, yüzümün eski yuvarlaklığı yerini daha köşeli ve belirgin bir çene hattına bıraktı. Sanki ağzımın içine bir avuç çakıl taşını doldurmuşlar da ağzımı tam kapatamıyormuşum gibi, tuhaf, alık bir yüz ifadesine kavuştum. Aynada gördüğüm simaya yabancılık duyuyorum. Baktığım ben değil de bana çok benzeyen bir başkasıymış gibi. Dişlerimi düzelteceğiz derken yüzümün doğal görünüşünü geri dönüşü olmayacak biçimde tahrip ettik galiba. Kendimi çirkinleşmiş hissediyorum ve bu beni çok üzüyor.




 
Benzer yasta bende dis teli taktim ve sonrasinda cene ameliyati oldum.

Cenem Geri alindi. Bendeki degisim olumlu anlamda cok iyi bir sonuc aldim.

Sense benzer bir durum soz konusu olabilir mi ? Kapanis duzgun mu ?
  • kaiserr76  (11.06.22 20:55:44) 
@kaiserr76

Çenemin geriye alınmasını gerektirecek bir kapanış sorunum yok ama çene eğriliğim var bir miktar.

Yüzümdeki belirgin değişimin nedeninin derin kapanış sorunumun tedavisinde yattığını tahmin ediyorum ben. Diş telinden önce üst çenemdeki dişler alt çenemdeki dişleri boylu boyunca örtüyordu. Öylesine ileri boyutta bir derin kapanış sorunum vardı ki, üst çenemdeki ön dişlerim alt çenemin diş etine temas ediyordu. Tel tedavisiyle birlikte alt çenemde bulunan dişler içe doğru eğik pozisyonlarını terk edip yanlara doğru açılınca, üst ve alt çenem eskisine göre daha büyük bir ağız boşluğu oluşturacak şekilde kenetlenmeye başladı. Böylelikle de daha uzun ve köşeli yüz hatları ortaya çıktı. Anlaşılır bir şekilde ifade edebildiğimden emin değilim ama benim teorim kabaca böyle :)
  • huçi kuçi  (12.06.22 15:23:15) 
Doktor mu degistirseniz acaba farkli bir gorus durumunuz Ile ilgili daha dogru bilgi verebilir.


Dis tedavimi istanbul besiktas da olmustum.Ameliyati icin doktor ararken karsima surekli Nedim ozer ismi cikiyordu. Nedim Özer cene cerrahisinda turkiye ve dunyada sayili doktorlar arasinda.

Bu zamana kadar gittigim butun disciler Nedim Özer in hastasi oldugumu duyunca yanlis biseyler yapmamak icin tedavi etmedi. Yine Nedim hocamiza gidin seklinde tavsiye bulundular.

Eger maddi olarak sizi zorlamayacak ise Nedim Özer'e muayene olup durumunuz hakkinda ne bilgi verebilir.
  • kaiserr76  (13.06.22 13:02:31) 
[]

Karantinanın 10. gününde PCR testi yaptırmak

Sağlık Bakanlığı'nın yayımladığı 2 Ekim 2021 tarihli rehberden:

"...en az üç gün üst üste ateş ve diğer klinik belirtisi olmayan kişilerde en erken 10. günde PCR testi için numune alınabilir. 10. günde yapılan PCR test sonucunun negatif olması durumunda kişilerin izolasyonu sonlandırılabilir."

İyi ama, karantinada en az 10 günü devirmiş ve üç gündür belirti göstermediğini fark eden birisi, karantina süresi henüz bitmediği için hastaneye bizzat gidemeyeceğine göre, yeniden test yaptırma talebini nasıl iletebilir? Hastaneyi arayıp kapıda sürüntü örneği almalarını mı isteyeceğiz, nasıl olacak?

 
Filyasyon ekibini arayabilirsiniz


  • beni sen öldürme  (09.11.21 06:59:25) 
bana maskenizi takıp gidebilirsiniz dedi sağlık ekibi. yalnız delta varyantı iseniz ki muhtemelen öylesinizdir, test yapmıyorlar, gitmeden önce onu öğrenin, 184ü arayarak öğrenebiliyorsunuz sanırım, boşuna gitmiş olmayın.
delta iseniz 14 gün beklemeniz gerekiyor ve süreç sonunda test yaptırmanıza gerek yok.

  • veritaslibertas  (09.11.21 12:56:36) 
[]

"Soğuk olan hava değil Mahsun, insanlar soğuk, hayat çok soğuk."

Tabutta Rövaşata filminde geçen bir replik. Geçtiği rivayet edilen mi demeliyim yoksa? Facebook, Twitter, Ekşi Sözlük... Filmle ilgili yorum ve paylaşımlarla karşılaştığım her mecrada bu repliğin alıntılandığını görüyorum. Hatta, Reis'le Mahsun karakterlerinin deniz kıyısında plastik kasaların üzerine oturmuş, yan yana poğaça yerken göründükleri sahnenin altına iliştirip paylaşıyorlar. Filmi yakın zamanda izledim. İzlemeden önce replikten de haberdardım, Reis'in ağzından bu sözlerin döküleceği sahneyi görmeyi merakla bekliyordum. Fakat ne o internet paylaşımlarındaki görüntünün alındığı sahnede ne de filmin başka herhangi bir yerinde bahsi geçen repliğe rastladım. İzledikten sonra, belki kaçırmışımdır diye bir daha baktım, bulamadım. Filmi başka sitelerden açıp baktım, yine bulamadım. Rivayet olunan replikle birlikte paylaşılmış film kesitlerine baktım. Yokoğlu yok. Belki benim izlediğim versiyonunda o sahne atılmıştır, diyorum. Ya da filmde böyle bir repliğin geçtiği iddiası, ağızdan ağza dolaştıkça doğru olduğu sanısına kapılınan bir tür internet efsanesinden ibarettir belki de; hani şu "altını şer, incisi ker" olayındaki gibi. Ne dersiniz?




 
filmi bilmiyorum ancak böyle şeyler çok yaygın. tutunamayanlar'ı okuyup o herkesin olric'le ilgili yaptığı alıntıların HEPSİNİN yalan olduğunu, milletin olric üzerinden resmen kendi kendine konuştuğunu öğrenince şok olmuştum ajsdkdf

bu gözler six feet under repliğinin ahmet hamdi'ye atfedildiğini falan gördü artık şaşırmıyorum. benzer bir olaydır muhtemelen.
  • amugochi  (22.02.21 14:18:34) 
birkaç ay önce izledim böyle bir cümel hatırlamıyorum


  • owaki  (22.02.21 18:19:17 ~ 18:19:25) 
Söz konusu repliğin alıntılandığı birkaç sözlük girdisi:

eksisozluk.com
eksisozluk.com
eksisozluk.com
eksisozluk.com
eksisozluk.com

Ot diye bir edebiyat dergisi bir de karikatürle süsleyip paylaşmış bu sözü: twitter.com

Bunlar gibi onlarcası.
  • huçi kuçi  (22.02.21 20:23:25 ~ 20:28:52) 
Çok sevdiğim bir filmdir ve böyle bir sözü ben de hatırlamıyorum. Bu uydurma furyasının sonu gelse de bir rahatlasak. En son her sözün altına Freud yazıyorlardı. Aynı kafa maalesef.


  • kostüm çok güzel prenses misiniz  (22.02.21 21:09:50) 
[]

Futbolda taç atışını takım arkadaşına bırakmanın mantığı nedir?

Top taca çıkıyor, o sırada topa yakın bir futbolcu gelip topu eline alıyor fakat atışı gerçekleştirmiyor, uzaklardan koşarak yaklaşan başka bir oyuncuya topu devretmek üzere öylece bekliyor. Bu esnada rakip takım savunma pozisyonunu alıyor tabii ki ve böylece hızlı bir hücumla gol fırsatı yakalama olanağı da ortadan kalkmış oluyor. Bu sahneye herhalde izlediğim bütün maçlarda defalarca şahit oluyorum. Nedir bunun açıklaması? "Bi durup nefes alalım" mı diyorlar? "Zamandan ne kadar yersek kardır" mantığı mı? Atışı devralmak için uzaklardan koşup gelen oyuncunun işgüzarlığı mı yoksa?




 
Çoğunlukla taç atışını bek oyuncuları kullanır. Ortasaha ya da kanat oyuncuları taça gittiği anda topu alıp, çok bariz bir fırsat/seçenek yoksa taçı bek oyuncusuna bırakıp, top almak için pozisyon kollar.
Taçın yerine ve takımına göre de taç organizasyonları yapılabiliyor. O tarz durumlar için zaten belli oyuncu/oyuncular oluyor taçı kullanacak. Korner gibi.

  • cay koy geliyorum  (25.12.20 18:02:10) 
Çabuk kullanmayi gerektiren bir durum yoksa, yani hemen kullanması onlara aman aman bir avantaj saglamayacaksa, taktiğe ve dizilişe sadık kalmayı tercih ediyorlar
Aynı zamanda tabii soluklaniyorlar. Bir de takım ondeyse zaman kazanma

  • yarey  (25.12.20 18:13:58 ~ 18:14:36) 
hızlıca kullanılması gereken durumlarda jet hızıyla kullanılıyor zaten, öteki türlü herkesin yerine yerleşmesi bekleniyor.


  • candide  (25.12.20 18:22:11) 
Nasil ki penaltici, frikikci belliyse tac kullanacak adamlar da belirlenir takimda. Akan oyunda tabi zaman zaman degisebilir kimin kullandigi ama calisilan sablona bagli kalmayi tercih ederler. Tac kullanmayacak adam topu eline almazsa daha buyuk sikinti. Bir olur iki olur neyse hakem der naapiyorsunuz lan siz tac kullanmaya bile niyetiniz yok,skor da zaten lehinize zaten oyunu yavaslatiyorsunuz cat cat basar kartlari. En azindan biri kullanacagim diye gidiyor ki oyun akiyormus gibi gozukuyor akmasa da.


  • speedy  (25.12.20 18:28:14) 
takımlar artık her topu değerlendiriyor. artık futbol tamamen pragmatizme döndüğü için en normal şeylerden bile kazanım sağlanmaya çalışılıyor. her takımın taç atıcıları bellidir.


  • mikahakkinen  (25.12.20 19:28:58) 
[]

Sahilde hoparlörle şarkı dinlemek görgüsüzlük müdür?

Kendime katlanabilir kamp sandalyelerinden ve bir de şu kablosuz hoparlörlerden aldım. Deniz kıyısında oturup bira, müzik ve dalga sesleri eşliğinde yalnızlığımı çeşnilendirmek istiyorum. Hoparlörün sesini gümbür gümbür açmaya niyetim yok, o esnada sahili benimle birlikte paylaşacağını varsaydığım diğer insanlardan makul bir uzaklığa konuşlanıp yalnızca bulunduğum alanı şenlendirecek kadar ses vereceğim. Sahil dediğim Çanakkale'nin Yeni Kordon'u. Kumsalın bitiminde bankların bulunduğu, insanların gelip geçtiği bir yer (fotoğrafı eklendi). Ben kumsalda oturuyor olacağım. Sizce bu beni, başkalarının sükunet arayışına aldırış etmeyen düşüncesiz bir dallama yapar mı?




 
teksen niye kulaklık takmıyorsun önce herkesin aklına gelen bu soruyu sorayım.
çünkü ne kadar uzağa kaçıcam insanlardan desen de oraya gelip oturmak isteyen biri sesi duyup sen fark bile etmeden giderse sana sövebilir. bu da seni düşünceli ama farkında olmadan dallama yapar.

  • Jux  (17.12.20 00:51:54) 
Hayata Ziraat'ten emekli, bakkala bile kravat takıp giden Nuri Bey gibi bakan biri olarak cevap veriyorum. Evet yapar. Kulaklık neyinize yetmiyor?


  • kobuzchu kiz  (17.12.20 00:53:26) 
Konuşma sesinin şiddetini aşmazsanız bence sorun yok. Ben olsam kulaklıkla dinlerdim ama. Rahatsızlık verecek kadar sesi açmazdım zaten ama o ses şiddeti de beni tatmin etmezdi, o yüzden kulaklık tercih ederdim.


  • orient blue  (17.12.20 00:55:31) 
Kulaklık yerine hoparlör tercih etme nedenim müziğin yanı sıra dışarının seslerini de duymak istemem, özellikle de dalgaların sesini.


  • huçi kuçi  (17.12.20 01:04:44) 
Başkalarınıda eğlencesine davet etmekten çekinmeyen, eğlenceli ve pozitif olma gayesinde biri yapar.


  • docrivers  (17.12.20 01:06:10) 
Başkalarına temas eden her şeyiniz rahatsız edebilir. Dinlediğiniz müziğin sesi, konuşma sesiniz, sigara dumanınız, telefon ışığınız, ağız kokunuz, parfüm kokunuz vs.

Kamusal alanda herkese duyurarak müzik dinleyenlerin genellikle kendini ıspatlama alt metniyle hareket ettiğini de düşünüyorum.

Dalga sesler için dış sesi aktaran kulaklıklar tercih edilebilir.
  • pass  (17.12.20 02:42:44) 
Günbür gümbür açmayacağını söylemişsin. Rahatsız olan dibine değil biraz daha uzağa geçer oturur. Müzik dinlemek hakkınız. Kulaklıkla dinlemek zorunda değilsiniz.


  • hepbiarayisicinde  (17.12.20 03:12:23) 
Konuşma sesini geçmediği sürece açın gitsin, bir ekşi sözlük yazarı gelip de hede hödö derse ağzına bir tane vurup yollayın bilgisayarının başına. Dikkatli vurun, sivilceli yerine gelirse patlar, darp raporu falan alırlar.


  • armagan abanuz  (17.12.20 03:53:05) 
ben bunu sık sık yaparım. milletin dibine girmeden, sesi de çok açmadan kendi kendime hoparlorumle dinlerim bir şikayet almadım.


  • delidiyorum  (17.12.20 07:45:31) 
ben ve tanıdığım diğer tüm insanlar, ''allahın kekosu'' yorumunu yaptıktan sonra mümkünse uzaklaşma yoluna gidiyoruz.


  • reanarchy  (17.12.20 08:32:58) 
dalga sesini duyacak kadar az acacaksan senden mbaska kimse duymaz zaten. ama fazla ses acacaksan ben sana maganda gozuyle bakardim.


  • buenosdias  (17.12.20 09:48:59 ~ 09:51:34) 
Ben sorun etmezdim öyle dinleyen birine denk gelsem.


  • plutongezegendegilmi  (17.12.20 10:10:45 ~ 10:13:11) 
dinle ya ne olacak, kesinlikle görgüsüzlük değil bu. hem bluetooth hoparlörler ne amaçla üretildi ki başka, evimizde dinleyelim diye mi? herhalde dışarıda dinleyeceğiz.

ben istanbul'un bilumum sahil ve parklarında, kamplarda vs hep müzik açarım, arkadaşlarım açar, oraya gelen başkaları da açar. bugüne kadar kimse ne bize laf etti, ne de biz birilerinden en ufak rahatsız olduk. zaten biraz uzaklaştığında ses hiç duyulmuyor bile. kendin de deneyebilirsin.

bazen özellikle yaylalarda bangır bangır -bence kalitesiz- müzikler açan dayılar oluyor, arabadan açıyorlar hatta. elbette hoş değil ama senin durumla karşılaştırılamaz bu. ses seviyesi önemli bir kriter.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (17.12.20 10:16:13) 
Yakınınıza gelip de sizden daha çok ses çıkaran bir cihazla hiç haz etmeyeceğiniz bir müzik türünü dinleyecek birileri olursa, şikayet etme hakkınızı kendi elinizle en baştan kaybetmiş olursunuz.

Lütfen sahillerde, kamp alanlarında, piknik alanlarında, aracınızda cam açıkken yüksek ses ile müzik dinlemeyin.
  • John Bloor  (17.12.20 10:37:51) 
bangır bangır açmayacaksan aç dinle. insanları ses seviyesiyle rahatsız etmeyecekse yalnızca müzik duyduğu için rahatsız olacak varsa da siktirsin başka yerde otursun.


  • baharat  (17.12.20 10:40:58) 
gorgusuzluktur. baskalarina kendi muzigini dinletmek -onlar istemedigi surece- dayatmadir. yanlis anlamayin, sorunuza cevap. yoksa bu soruyu dusunup sormanizbile sizin medeni bir insan oldugunuzu gosteriyor.

bluetooth hoparlorler disarida muzik dinlemek icin degildir. kisik da olsa duyuldugu surece baskasina rahatsizlik verir. sirf baskalari yapiyor diye bunun normallesmemesi gerekir. hic kimse yoksa olur, ama yok uzaktayim duyulmaz vs. duyulur. ben duyarim ve sizin bolgeden uzaklasana kadar icimden soverim.

benimle ayni fikirde olan arkadaslarin verdigi cevaplar bana umut verdi. keske bu cevabi verenler bir ulkede; hoparlorden muzik dinlemenin hak oldugunu dusunen, BT hoparlorlerlerin acik alanda muzik yayini yapmak icin oldugunu dusunen ve ustteki kufurbaz sahis gibiler ayri bir ulkede yasasa. oyle bir ulke olsun ki onlara herkes hoparlorden muzik dinliyor olsun, ama herkes.

biz de kendi guzel dunyamizda kulaklik diye bir icadin nimetlerinden faydalanirken bilmeden birilerinin hayatini zindan etmemis olalim.

baska yerde oturcakmisim haspam muzik yayini yapacak calacak diye.


suna bakin ve hayal edin. bir trende, metroda bir vagondaki herkes sessiz ve hepsi bunu bilerek biniyor. kulakliktan dinlenen muzigin bile sesini belli bir seviyede tutman gerekiyor. telefon konusmasi vb yok.

www.amtrak.com

hep bunun hayaliyle yasiyorum. su an maalesef birinin kulakliksiz izledigi instagram story'lerine maruz kalmamak icin ben muzik dinlemek zorundayim. teknoloji ilerledikce mi bozuluyoruz yoksa yeni jenerasyon mu buna sebep oluyor bilmiyorum ama umarim gurultu yapmanin ayip sayildigi gunler yakindir.
.
  • supergirl  (17.12.20 12:43:41 ~ 12:48:11) 
Ben de rahatsız oluyorum açıkçası, bir süre sonra herkes bt hoparlör getiriyor, sonra diğerlerinin sesini bastırmak için sesi daha cok açıyorlar, leş gibi bi ortam oluyor. Tek kulaklıkla dinlemek en iyisi bence.


  • roket adam  (17.12.20 12:49:43) 
hic haz etmem acik havada baskasinin duyacagi sekilde muzik dinleyen insandan. butun keyfim kacar.

dalga sesini dinlesene sadece kardes? muzigi baska zaman dinlersin.
  • yoggi  (17.12.20 12:49:44) 
yaptığınızın köpek ulumasından farkı yok. kulaklık tak.


  • duyurukullanıcısı  (17.12.20 12:56:10) 
Sahil kenarına oturmuş bir avuç grubun birbiri arasındaki konuşmaları, gülüşmeleri gürültü gelmiyor da, kısık sesle açılmış müzik sesi mi gürültü geliyor?

Bana göre topluma açık alanda, bir sahil kenarında, eğer ki insan grupları varsa, çıkardıkları her ses o ekosistemin bir parçasıdır. Yüksek desibelde olmadıktan sonra benim için hiçbir farkı yok. Kendi alanınızda hafif bir müzik açabilirsiniz ben rahatsız olmazdım. Millet ne kadar huysuzmuş arkadaş. Tahammül eşiği de kalmamış kimsenin.

@kiyiya vuran dildolar +1
  • ananiyimioguz  (17.12.20 13:11:41 ~ 13:18:39) 
Keko diye dallamalara bakma onlar medeniyet kavramina arka tarafindan bakiyorlar . Tofasci edasiyla sokagi inletmiyorsan eglenmene bak rahatsiz olan gelip 2 metre yanina oturmaz zaten


  • ishak77  (17.12.20 14:01:40) 
darılmaca yok ama bana bayağı kıroca geliyor açıkçası. çünkü aklıma direkt arabadan müzik dinleyenler geliyor.

he ama sesini mümkün olduğunca az açarsan belki kabul edilebilir.
  • hlot  (17.12.20 14:25:36 ~ 14:29:12) 
haspam müzik sesi duymayacakmış
yapmayın etmeyin allah aşkına caddeye çıktığınızda mekanlardaki müzik seslerini de mi kestiriyorsunuz?
ses seviyesi rahatsız edici olmadıkça isteyen istediğini dinler, mekandan mekana da o seviye değişir.
kusura bakmayın da duyduğun her sesten rahatsız olmak medeniyet falan değil
  • baharat  (17.12.20 14:31:07) 
ya başkan o hoparlörlerin zaten kulannım amacı evde müzik dinlemek değil. rahatsız olmayacağın ölçüde aç keyfine bak, yurtdışında çok ülkede bulundum kimse kimseye karışmıyor bile herkes istediği ölçüde takılıyor bu gibi konularda türklerde acayip bir kompleks var.

o zaman yan tarafta da 5-6 kişinin konuşup kahkaha atması da beni rahatsız ediyor ne yapayım kalkıp susun diye mi uyarayım. mantığa bak.

çok açmadığın sürece aç gayet keyfine bak abi nolucak.
  • garavel  (17.12.20 14:34:31) 
Tolkien üşenmemiş yazmış, ellerine sağlık.

Gençler herkes sizin gibi iyi niyetli değil, kısık sesle dinlemek elbette kimseye zarar vermez. Ama bu kısık ses seviyesini kim belirleyecek?

Biz medeni bir toplum değiliz, herhangi bir şeyin ucunu gevşettikmi sonunu alamıyoruz.

Bakın bu insanlara da gidin sorun, kimseyi rahatsız etmediklerini iddia edecekler eminim.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com
  • John Bloor  (17.12.20 16:17:47 ~ 16:18:54) 
[]

Sosyal fobi, yalnızlık, bir baltaya sap olamama

Başlıktaki üçlü, 25 yıllık yaşamımın gelip dayandığı noktayı en iyi özetleyen kavramlar. O kadar ki, durumumu tarif ederken bunların üstüne bir şeyler eklemek, bu genel olgular altındaki özel konumumu belirleyen detaylardan bahsetmek bile bana lüzumsuz görünüyor.

Bu saate kadar hep bir asalak olarak yaşadım, 25 yaşımda bile halen ailemin sırtında yük olmaya devam ediyorum. Hiç iş deneyimim olmadı. Paraya dönüştürebileceğim bir meziyetim de yok, kelimenin tam anlamıyla vasıfsızım. Felaket korkağım ayrıca, başkalarının kafasından benimle ilgili neler geçtiğini düşünmeden adım bile atamıyorum. İnsan içindeyken kendimi hilkat garibesi gibi hissediyorum. Acınası bir yaratığım. Güvenli alanımın dışında bulunduğum anlar, etrafımdaki insanların her hareketimde ve her sözümde bir acayiplik saptadıkları düşüncesiyle çarpışarak geçiyor. Hiçbir şeyi sıradan bir insan gibi doğru biçimde yapmayı beceremiyorum. Basit, gündelik bir diyaloğu bile geride utanç duyacağım bir anı bırakmadan tamamlayamıyorum. Bu da beni az konuşmaya, insanlarla ilişkilerimi asgari düzeyde tutmaya itiyor. Yalnızım, hiç arkadaşım yok. Günlerim evde oturarak geçiyor. İnternette geziniyorum, oyun oynuyorum, bir şeyler okuyorum, müzik dinliyorum, haberlere bakıyorum vesaire vesaire... Kendimi ikna edebildiğim zamanlar, ara sıra dışarı çıkıp deniz kıyısında öylece yürüyorum. Yürüyen bir boşluğum. Kapasitemin sınırlarına dayanmış gibiyim. Görülecek yeni bir şey yok, daha ilerisi yok. Herkese rolleri dağıtılırken beni es geçmişler sanki, senaryodaki yerime dair hiçbir fikrim yok. Mantığım, bundan böyle bu varoluşu sürdürmenin anlamsız ve acı verici bir çırpınış olacağını söylüyor. Bu yargıyı başkasının ağzından duymak gurur kırıcı olurdu ama doğruluğuna itiraz edemiyorum. Yine de olduğum kişiyi bazı yönleriyle seviyorum. Hayatta olmayı yeğliyorum. Ancak hayatımla ne yapacağımı bilmiyorum. Baştan yanlış temeller üzerine kurulmuş bir kişiliğim var, başarısız bir ürünüm. Böyle gitmeyeceği çok açık.


 
Öncelikle kendine acımayı bırakmadıkça bu durumun düzelmeyeceğini bilmelisin. İki şey insanı başarısız yapıyor; birincisi “benden bi halt olmazı kabullenmek” diğeri de “benim suçum değildi deyip hatalar için başkasını suçlamak”

Hayatta başarının en önemli sırrı da pes etmemek. Çok boş laf gibi gelebilir ama hayatın her alanında bu kesin kaidedir. Bazıları şanslıdır/yeteneklidir çok uğraşması gerekmez ama başkası için çok uğraşmak gerekliliktir.

Tenis, piyano ve gitar eğitimi aldım. Hepsinde orta düzeye gelince pes ettim. Halbu ki benimle devam edenlere baktığımda iyi seviyelerdeler. Örneğin profesyonel olduğu halde başarılı olabilmek için bir tenisçi haftada kaç kez topa vuruyordur? Gerçekten binleri buluyor. Hayatın her ayrıntısı böyledir. Bir hedef belirleyip pes etmeden devam edersen başarmamak için dünyanın en şanssız insanı olmalısın ve emin ol o kişi sen değilsin.

Asosyallik konusunda bi tavsiye verecek olursam ancak psikolog tavsiyesi verebilirim.

Yaşım senden büyük ve mesleğim artık kazandırmıyor ve işsizim. Çok azimli olmasam da aöf yönetim bilişim sistemleri okuyup yazılım öğreniyorum kendi çabamla.

Son olarak da; eğer bu senin için anormalse ve normal olmak istiyorsan bir sorun olduğunu kabullenip yardım almalısın.
  • Unde bach canim  (30.10.20 04:54:05) 
Sakin ol. Bu dönem yaşamakta olan insanların herhalde 4/10 bu şekildedir.
Bakış acini ve şimdiye kadar yaptığın şeyleri yapma biçimini değiştir bence...

  • fempusay  (30.10.20 08:15:50) 
Bir yardım almadan sosyal fobiyi aşabilirsiniz ama yardım alarak daha kolay bir süreç geçirirsiniz bence. Hayatınızı bu kadar etkileyecek seviyede olduğuna göre almanız iyi olur. 1-2 sene önce sizinle aynı şeyleri hissediyordum, şuanda da özgüven patlaması yaşamıyorum ama, rezil olma korkum yok. Düşüncelerimle savaşmıyorum kabullenip geçiyorum. Kendimizi kastıkça daha da sıkıntı çekiyoruz. Ben karakter olarak da içedönüğüm. Ailem ve 3 4 kişi hariç çok yakınlığım yok, bu bana normal geliyor aslında. İyiki çevremde çok insan yok yani mutluyum bu durumdan. Ancak kendime eziyet etmeyi de bıraktım. Psikologtan yardım almak bana iyi geldi.


  • Hazelelif18  (30.10.20 08:51:50) 
Hayatı yeniden keşfedin ve iyi hissetmek diye iki kitap var. Kendi kendine yardım, terapi kitapları. Oku mutlaka. Testleri çöz onlardaki.


  • black mamba  (30.10.20 10:00:33) 
Psikolojik danışmanlık yapacak bilgiye sahip değilim ama 25 yaş bir şeyi düzeltmek için hala çok erken.


  • arnold schwarzeneger  (30.10.20 11:54:03) 
[]

Derin kapanış ve diş teli tedavisini yarıda bırakmak

Selamlar.

Aşağı yukarı 1 senedir üst çenemde telle yaşıyorum. Tedavinin başlangıcından beri geçen bunca zamana karşın henüz alt çeneye tel takılamadı, çünkü son derece ileri düzeyde bir derin kapanış sorunum var. Yani, ağzım kapalı durumdayken üst çenemdeki dişler alt çenemdeki dişleri tümüyle örtüyor, bu yüzden alt çenenin tedavisine geçmeden önce üsttekilerin toparlanmasını bekliyoruz. Bekliyoruz beklemesine de aradan geçen bir senede alttaki dişlerin dipleri bile gün yüzüne çıkmadı, üst dişler alttakileri boylu boyunca örtmeye devam ediyor. Doktor tedavinin altıncı ayı gibi üst çenemin kalıbını çıkartıp bir damaklık yaptırttı, bu damaklık sayesinde çenemin bir miktar aralık kalması sağlanacak ve alt dişlerin tedavisine geçilecekti. Ancak bu damak eklentisiyle ne konuşmak ne de yemek yemek mümkündü, çenemin aralık kalmasıyla ortaya çıkan ebleh yüz ifadesi de cabasıydı. Ben de takmayı reddettim. Aradan bir 6 ay daha geçtikten sonra, yani dün, damaklıkla aynı işlevi görmek üzere üst çenemdeki dişlerin soluna ve sağına birer dolgu yapıldı fakat telleri yine takamadık. Çünkü dolgular telin takılması için gereken çene açıklığını sağlamaya yetmiyordu. Ortodontist her zamanki gibi çaresizce "üstlerin açılmasını bekleyeceğiz" dedi. Dolgular ise öylece kaldı ağzımda, alttakilere tel takılmadığı için bana işkence yaşatmak dışında hiçbir amaca hizmet etmiyorlar şu an.

Lafı uzattım. Sadede gelirsek, alt çeneme yakın gelecekte tel takılabileceğine olan ümidimi kaybettim, dolgu veya damaklık gibi ağzımı tam kapatmamı engelleyen bir tedavi yöntemine sabredebilecek kadar ağız estetiğine düşkün biri olmadığımı anladım. Bir sonraki randevuda tellerin sökülmesini isteyeceğim sanırım. Evet, ödenen para boşa gidecek, ailem bana bozuk atacak (benden çok onlar istiyordu dişlerimin düzelmesini), çevremdekiler garipseyecek filan... Üst çenede oluşan kısmi düzelme de teller çıktıktan sonra muhtemelen gerisin geri eski çirkin haline dönecek. Ama ne bileyim, bunaldım artık, çirkin görünümlü ama rahat halimi özlüyorum.

 
33 yaşında yaptırdım. 3 yıldır ağzımda ve en az çok iyi giderse garanti 1 yıl daha ağzımda kalacak teller.

2 hafta önce çırptığım cevizleri kırıp yiyorum. 15 sene evvel önce rahmetli babamla evi yaptırırken bahçesine bir ceviz tanesinden dikip kocaman yaptığımız ağaçtan çırptığım cevizleri. 4 sene evvel diktiğim zeytin fidesi bu sene zeytin verdi ve çok güzel çekiçte yaptık yiyoruz. babam göremedi. kıssadan hisse; bazı şeyler zaman alır. emin ol beklediğin zamana değecektir.
  • phonex  (16.10.20 17:07:35 ~ 17:08:20) 
tel ne kadar uzun ve zorlu bir süreç. gerçekten invisalign denen nimet varken dönüp bakılmayacak bir şey. dişlerin arkasından tel taktırma niyetiyle gittiğim doktor da tel takarsak önce üst açılacak bekleyeceksin sonra alta takılacak vs. demişti. internette okuyorum yorumlarını ha 6 ay ha 3 ay ha bugün ha yarın diye diye 2 3 seneyi deviriyor insanlar. gerçekten her çıkarttırmak için gittiğimde hayal kırıklığı yaşardım senin gibi. ama dişler güzel olunca insanın çehresi de gerçekten değişiyor.

kendi ortodonti tedavimde 5 ayda değişimi çok net görüyorum ve dişler ve tedavi planım umut vaat ediyor. iyi ki başlamışım diyorum. ama senin durumunda olsaydım ciddi ciddi başka bir doktora da görünmeyi aklımdan geçirirdim. resmen deneysel ilerliyorlar dişlerinde.
  • olutaklidi  (16.10.20 19:39:18) 
Hahaha. Yine bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunan cevap.

Invisalign ile derin kapanış falan tedavi olmaz. Ne alakaysa. Yükseltici denen o plak ya da dolgu olmadan da o tedavi yürümez.

Malesef derin kapanış çok zorlu bir süreç. Sabretmeniz ve sonucunda çok mutlu olmanızı tavsiye ederim. Gerçekten uzun bir süreç ama daha yolun başında motivasyonu kaybetmişsiniz. Umarım motive olur devam edersiniz.

Ömrünüz çok uzun olsun, yıllarca” iyi ki “deyin.
  • bir ileti paylastim  (17.10.20 01:12:42) 
[]

Gümrüğe takılan kargo

Yurt dışında yaşayan bir akrabam bana, içinde koleksiyonluk paraların bulunduğu 4 kiloluk bir koli gönderdi. Gümrük yetkilileri bunu ticari ürün niteliğinde kabul etmiş, bu yüzden koliyi teslim alabilmem için öncelikle bir gümrük müşaviriyle anlaşıp Gümrük Müdürlüğü'ne beyanname (o da neyse artık) sunmam gerekiyormuş. İnternette yaptığım küçük bir araştırmayla gümrük müşavirlerinin işlem başına en az 800-1000 tl arası bir ücret talep ettiğini öğrendim. Gümrük vergisi neyse ödemeye razıyım ama müşavirle filan uğraşmak istemiyorum doğrusu. Aramızda daha önce buna benzer bir durumla karşılaşan arkadaşlar varsa bana yol gösterebilirler mi?




 
müşavir olmadan p ürünü çekemezsin.
ayrıca müşavir ücreti dışında gümrükte kaldığı her gün için ayrı ücret ve ıvız zıvır bir sürü vergi çıkacak.
ben çinden gelen bir ürünü imha edin demiştim en sonunda.
  • aslindasorunumpsikolojik  (31.07.20 00:51:17) 
[]

Adobe Photoshop, Illustrator vb. öğrenmek

Selamlar ekşiduyuru sakinleri,

Sizlere bir sorum olacak, lütfedip yanıtlarsanız sevinirim:

Bilgisayar ortamında görsel içerik üretimine dair hiçbir önbilgiye ve beceriye sahip olmayan birinin, sadece Adobe’nin Photoshop, Illustrator vb. gibi tasarım yazılımlarıyla ilgili çevrimiçi kurslardan (örneğin Udemy'den) yararlanarak, kendi çabasıyla bu işten az çok para kazanabilecek düzeye gelmesi, grafik tasarım alanında bir altın bilezik sahibi olması mümkün müdür?

 
Herhangi bir kurstan ziyade kurcalayarak öğrenmek ve mümkünse yurtdışı kaynaklı tutorial izlemek, bol tekrar yapmak çok daha fazla işine yarayacaktır. Örneğin bizim zamanımızda autocad okullarda öğretilmiyordu. Ne kursu, ne tutorial izleme şansımız falan da yoktu. Kendi kendimize öğrendik, kurcalayarak, sorarak, araştırarak.

Şimdi sizler için oldukça fazla kaynak var. İnsan yeter ki öğrenmek istesin ve hedeflesin.
  • the she ronin  (18.12.19 17:10:50) 
o programları öğrenmek sizi grafik tasarımcı yapmaz. tasarım için göz gerek bilgi gerek. biz boşuna 4 yıl okumadık.

not: yetenek şart. güzel sanatlar fakültesinde grafik tasarım okudum. yeteneksizler mezun olamıyor. mezunu geç okula giremiyorlar bile. lisede bile güzel sanatlar okumuş oluyor bazılarımız, ben de öyleydim. daha lisede karar vermiştim grafik tasarımcı olmak istediğime.

o programları öğrenip birkaç eğlenceli şeyler yapabilirsiniz. ama tasarım için yetenek ve yaratıcılık gerekir. yoksa uygulamacıdan başka bir şey olamazsınız.

oldu o zaman youtube'dan ameliyat videosu izleyip doktor olalım.
  • batlegolas  (18.12.19 17:20:05 ~ 17:32:24) 
okuyarak grafik tasarimci olunmaz. yeteneginiz varsa kendiniz ogrenerek yetenegi olmayan bir diplomalidan çok daha iyi işler cikarabilirsiniz. go ahead.


  • boyle buyurdum  (18.12.19 17:24:54) 
cidden kafayı koyup bunun için kendinizi geliştirmeye adarsanız grafik tasarım alanında misler gibi iş çıkartırsınız.

herhangi bir bölümü okuyan her zaman bu işi okumadan yapmaya kalkana laf atacaktır o tarz laflar da hevesinizi kırmasın. tasarım için elbette her şeyde olduğu gibi bilgi gereklidir. bilinmesi gereken bir sürü şey olduğu kadar yetenek, göz, yaratıcılık, yenilik falan filan tarzı şeyler de etkiler. tutorial konusunda yabancı kaynaklara çalışın.

stefansagmeister'in instagram hesabını takip edin. sürekli olarak dünyanın dört bir yanından insanların paylaştığı şeyleri paylaşıp yorum yapıyor ve insanların neler yaptığını nasıl yaptığını nasıl yorumlar aldığını falan gözlemleyebilirsiniz onlar da bir şeyler öğretir. üretilmiş şeyleri inceleyin. falan filan.

adobe programları için milyonlarca tutorial var. youtube'da bile çok işe yarayan bir sürü var.
  • viyana kangurusu  (18.12.19 17:29:14) 
yeteneği olmayan o okula giremiyor. 2 yıllık saçma ve alakasız bir fakülte değil bu. 4 yıllık güzel sanatlar fakültesi. herkes gibi finallerden önce bir hafta çalışarak mezun olmadık. sürekli proje üzerinde çalışarak geçti 4 yılımız. bu kadar küçümsenmesi ve youtube'dan video izleyerek herkes yapar denilmesi hiç hoş değil.

tamam o halde ben iki üç hukuk kitabı okuyup avukat olurum. kendi dişimi çekerek diş doktoru olurum. yemek yapan herkese aşçı diyelim. grafik tasarımcıyım diye bir liseye dalıp ben bunu biliyorum ben öğretirim deyip öğretmen olayım.

her şeyin bir yolu yordamı var. her meslek önemli, hepsinin bir eğitim süreci var. ben photoshop öğrendim ben de grafik tasarımcıyım oleyy diyemezsiniz. yeteneksiz ama program bilen kişilerin yaptığı tasarım bile denmeyen rezil işlerle dolu her yer.

konu sanat ve tasarım olunca neden ben de yaparım ya diye düşünüyorsunuz ve size kolay geliyor?


edit: al eline bir kalem kağıt. karşında gördüğün herhangi bir şeyi resmedebiliyor musun? edemiyorsan yeteneksizsin demektir. grafik tasarım program bilgisinden ibaret değil.
  • batlegolas  (18.12.19 17:43:53 ~ 17:53:06) 
Yanıtlarınız için teşekkürler arkadaşlar.

Mezun olduğum bölüm hayatımı kazanmak için bana pek fazla fırsat sunmuyor, yeni şeyler denmeye mecburum. Udemy’de bu tür yazılımlarla ilgili ders videolarından epeyce var ve fiyatları da oldukça uygun, 20-30 tl arası. Doğrusu, öğrenmeyi gerçekten ne kadar istediğimden emin olamıyorum. Önceden hiçbir ilgim olmamasına rağmen, acaba buradan kendime bir yol açabilir miyim, diye düşünüyorum sadece. Dediğiniz gibi, bilgi edinebileceğim Türkçe ve İngilizce yığınla kaynak mevcut internette. Ve evet, mesele yalnızca program kullanmayı öğrenmekten ibaret değil; doğuştan getirilen sanatsal becerinin gözardı edilemez bir payı olmalı muhakkak, farkındayım. Ama deneyip ne olacağını görmek için küçük bir başlangıç yapabilirim en azından, kaybedeceğim bir şey yok.
  • huçi kuçi  (18.12.19 18:09:11) 
Grafik işler yaparak bir çorba parası çıkartabilirsin ama grafik tasarımcı olamazsın o kadar uzun boylu değil :))


  • all girls dream  (18.12.19 18:19:15) 
Çorba dediysem mercimek corbasi. Kelle paça ya da ayak değil:)


  • all girls dream  (18.12.19 18:23:27) 
Cevap evet. Bunu yapanlar var çevremde. Yaptığı iş iyidir kötüdür tartışılır, ben de anlamam zaten, ama para kazanıyorlar mı? Evet.


  • plutongezegendegilmi  (18.12.19 18:46:56) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.