Bunun beni çok ilgilendirdiğini düşünmüyorum. İnsanlık tarihi milyon yıl. Benden sonra da bir milyon yıl daha olacaktır. Bu arada birileri beni 3-5 yıl iyi hatırlasa ne olur, kötü hatırlasa ne olur. Ölmüşsem her şey bitti zaten.
- Mirket (28.03.24 10:14:45)
Hayvansever.
- mutekebbir (28.03.24 10:17:34)
Sevdiklerim hatırlamasın, kederlenmesinler. Geri kalan kısım da ehemmiyet arz etmiyor.
- nekonustukbiz (28.03.24 15:03:10)
hatırlamasalar da olur
- benarrivo (28.03.24 15:21:34)
esprili,potizif.
almancada lebenskünstler diye bir sey var. survival artist denebilir ingilizcesi ama tam karsiligi yok. her durumdan kurtulabilen, pozitif, dertleri dert etmeyen insan demek. lebenskünstler da desinler ama onu sadece almanca bilenler diyebilir.
almancada lebenskünstler diye bir sey var. survival artist denebilir ingilizcesi ama tam karsiligi yok. her durumdan kurtulabilen, pozitif, dertleri dert etmeyen insan demek. lebenskünstler da desinler ama onu sadece almanca bilenler diyebilir.
- robert bosch (28.03.24 15:24:05)
[]
Bu vidanin numarasi ve ya boyutu nedir? Kacliktir?
hizliresim.com
Butun deliklere tam oturur mu?
hizliresim.com
Uzaktayim anlatarak is yaptirmaya calisiyorum.
Butun deliklere tam oturur mu?
hizliresim.com
Uzaktayim anlatarak is yaptirmaya calisiyorum.
Cetvel ile ölçün. Ölçüsü odur. "5'lik ağaç vidası" mesela. Bence 5 cm.
- prole (13.03.24 23:45:11)
[]
Kadinlar nazım hikmet i nasil sevebiliyor?
3 kadini yüz üstü ustelik birini bebegiyle terkedip gitmis birinden bahsediyoruz. Tamam mecbur kaldi da , aklin orda kalir, vazgecemezsin. Bir de yeni ask yaşamıs. Aşk yaşadigi rus kadini da aldatmis...
Ben erkek halimle bile rahatsiz oluyorum. Kadinlar nasil normallestirebiliyor bu durumu?
Bu nasil bi romantizm anlayısıdir?
Cahil biriyim. Beni aydinlatir misiniz lütfen.
Ben erkek halimle bile rahatsiz oluyorum. Kadinlar nasil normallestirebiliyor bu durumu?
Bu nasil bi romantizm anlayısıdir?
Cahil biriyim. Beni aydinlatir misiniz lütfen.
ben bazı şiirlerini seviyorum şahsı ile alakam yok. ama bir şairi, yazarı sevmek eserlerini sevmekle alakalı karakteri ile değil bence.
cemal süreya'nın da çok çapkın bir yaşamı var, attila ilhan'ın da. buna bakacaksak sevilecek çok az şair kalır :)
cemal süreya karısı doğum yaptığı gün ayrılıyor sevgilisinden, o gün vicdana geliyor yani :)
cemal süreya'nın da çok çapkın bir yaşamı var, attila ilhan'ın da. buna bakacaksak sevilecek çok az şair kalır :)
cemal süreya karısı doğum yaptığı gün ayrılıyor sevgilisinden, o gün vicdana geliyor yani :)
- ofelia (13.03.24 11:40:41 ~ 11:52:37)
Bu kadar detay bilmiyordum. Artık sevmiyorum.
- Kahvedesu (13.03.24 11:49:16)
lisede tarih hocamiz sairden koca olmaz derdi. ona buna sürekli asik olup siir yaziyor.
siirlerini seviyoruz yani gerisi onun özel hayati.
cemal süreya yi mesela okumam, okundugunu duysam kacarim cünkü onda siddet var.
siddet baska bir boyut ama aldatmaksa aldatmak yani napalim.
nazim hikmet sadece askla ilgili siir yazan romantik bir sair de degil. yaslanmakla, yalnizlikta, muhalif olmakla ilgili de siirleri var. iyi ki anadilimiz onunla ayni.
siirlerini seviyoruz yani gerisi onun özel hayati.
cemal süreya yi mesela okumam, okundugunu duysam kacarim cünkü onda siddet var.
siddet baska bir boyut ama aldatmaksa aldatmak yani napalim.
nazim hikmet sadece askla ilgili siir yazan romantik bir sair de degil. yaslanmakla, yalnizlikta, muhalif olmakla ilgili de siirleri var. iyi ki anadilimiz onunla ayni.
- robert bosch (13.03.24 12:11:25)
Yani şu an soramadığımız için, içinde ne yaşadı bilemiyoruz.
Bazı şeyleri yaşamadan yargılamamak lazım.
Belki adam çapkın ama gerçekten güzel seviyor. Bu onu güvensiz, ahlaksız, aşağılık bir adam yapar belki ama güzel sevdiği veya gerçekte sevmese bile bunu sanatı ile güzel icra ettiği gerçeğini değiştirmez.
Ben şahsen sanatını seviyorum. Bir türkücü var kendisi yandaş ve ülkücü. Adamın sesini seviyorum dinliyorum, diyorlar ki bu adam şöyle böyle niye dinliyorsun. Yahu kardeşim tüm dünya ahmet kaya dinliyor diye görüşünü ya da adamın kendisini sevmek zorunda mı?
Ben de şairlerin yazdıkları gibi sevmediğini düşünen taraftayım.
Beğendiğiniz sanatçıların, aslında gerçekte tanısanız beğenmeyeceğiniz bir sürü yönü olduğunu düşünen taraftayım.
O yüzden kişileri değil ürettikleri şeyi sevmek lazım.
Ben de iş lafa gelince aşk, ilişkiler, kadınlar veya hemcinslerim üstüne edebiyat yapar dururum. Dersiniz ki ne kadar düşünceli, ne kadar romantik, ne kadar bla bla.
Ama iş uygulamaya gelince sdfjsgj eksik kalıyor tabi bir şeyler. Dediğimi yapın yaptığımı yapmayın durumuna düşebiliyorsun. Böyle de omurgalıdır işte insanlar.
Edit: Bu arada kadınlar kendini döven, aldatan veya kazanova, etrafında kızlar dönen, herkesi üzen; hatta serseri, katil, psikopat insanları bile seviyor, nazım hikmet ne ki şimdi. Kadınlar bir şekilde gücü seviyor bu para da olabilir, ürettiği bir şey de olabilir, popülarite veya hakimiyet de olabilir.
Bazı şeyleri yaşamadan yargılamamak lazım.
Belki adam çapkın ama gerçekten güzel seviyor. Bu onu güvensiz, ahlaksız, aşağılık bir adam yapar belki ama güzel sevdiği veya gerçekte sevmese bile bunu sanatı ile güzel icra ettiği gerçeğini değiştirmez.
Ben şahsen sanatını seviyorum. Bir türkücü var kendisi yandaş ve ülkücü. Adamın sesini seviyorum dinliyorum, diyorlar ki bu adam şöyle böyle niye dinliyorsun. Yahu kardeşim tüm dünya ahmet kaya dinliyor diye görüşünü ya da adamın kendisini sevmek zorunda mı?
Ben de şairlerin yazdıkları gibi sevmediğini düşünen taraftayım.
Beğendiğiniz sanatçıların, aslında gerçekte tanısanız beğenmeyeceğiniz bir sürü yönü olduğunu düşünen taraftayım.
O yüzden kişileri değil ürettikleri şeyi sevmek lazım.
Ben de iş lafa gelince aşk, ilişkiler, kadınlar veya hemcinslerim üstüne edebiyat yapar dururum. Dersiniz ki ne kadar düşünceli, ne kadar romantik, ne kadar bla bla.
Ama iş uygulamaya gelince sdfjsgj eksik kalıyor tabi bir şeyler. Dediğimi yapın yaptığımı yapmayın durumuna düşebiliyorsun. Böyle de omurgalıdır işte insanlar.
Edit: Bu arada kadınlar kendini döven, aldatan veya kazanova, etrafında kızlar dönen, herkesi üzen; hatta serseri, katil, psikopat insanları bile seviyor, nazım hikmet ne ki şimdi. Kadınlar bir şekilde gücü seviyor bu para da olabilir, ürettiği bir şey de olabilir, popülarite veya hakimiyet de olabilir.
- ananiyimioguz (13.03.24 12:23:35 ~ 12:30:16)
insanlar 3 ayda bir sevgili değiştiriyor. 3 kere evlenen de oluyor. bu soruyu hiç anlamadım. siz mesela 15 yaşınızdan beri aynı kızla mı berabersiniz?
- neira (13.03.24 13:32:01)
cunku kimsenin ahlak bekcisi degiliz? cunku hayat siyah beyaz degil, iki yetiskin ne yasadi, o donemde neler oldu bilemeyiz. cunku hayat siyah beyaz degil ve grilerden ibaret. cunku birinin sanatini sevmek yaptigi her seyi onaylamak degil, yaptigi her seyi onaylamamak birini tamamen reddetmeyi de - bence - gerektirmez. nazim hikmet'in sanatini seviyorum, memleket sevgisini, ozgurlugu, aski cok guzel yansitiyor satirlarina. ozel hayatinda ne yasadi bilemiyorum ancak siyasi durusu ile ilgili fazlasiyla haksizliga ugradigini dusunuyorum.
ben bugunku aklimla beni aldatan bir adamla birlikte olmazdim ama o kadinlar ne yasayi bilemiyorum ve benimle alakali degil. bu kisilerin zorla tutulduguna iliskin bir iddia yok.
ayni sekilde diego rivera da frida kahlo'ya etmedigini birakmamis bir adam, ama resimlerine bayiliyorum. kaldi ki diego ile ne yapip yapmayacagi da frida'nin sorumlulugunda, baskasinin ahlak bekcisi degilim. bunlar acik acik yapanlar.
bir yandan da woody allen var, hakkinda ciddi uvey kizina taciz konusunda iddialar olan ve bu adam reddediyor. o daha farkli bir konu, onayi olmayan bir cocuk ve/veya yetiskin soz konusu vs.
birini taciz etmek bambaska, iki yetiskinin ask hikayesinde aldatilmak ve o iliskide kalmayi secmek ya da gitmek ama yine de o kisiyi sevmek vs. bambaska.
ben bugunku aklimla beni aldatan bir adamla birlikte olmazdim ama o kadinlar ne yasayi bilemiyorum ve benimle alakali degil. bu kisilerin zorla tutulduguna iliskin bir iddia yok.
ayni sekilde diego rivera da frida kahlo'ya etmedigini birakmamis bir adam, ama resimlerine bayiliyorum. kaldi ki diego ile ne yapip yapmayacagi da frida'nin sorumlulugunda, baskasinin ahlak bekcisi degilim. bunlar acik acik yapanlar.
bir yandan da woody allen var, hakkinda ciddi uvey kizina taciz konusunda iddialar olan ve bu adam reddediyor. o daha farkli bir konu, onayi olmayan bir cocuk ve/veya yetiskin soz konusu vs.
birini taciz etmek bambaska, iki yetiskinin ask hikayesinde aldatilmak ve o iliskide kalmayi secmek ya da gitmek ama yine de o kisiyi sevmek vs. bambaska.
- songforsomeone (13.03.24 13:52:42)
diger kadinlarla ne yaptigi umurunda degildir. herkes empati yapmak zorunda degil. siirlerini seviyordur.
- dokunmakalbime (13.03.24 14:42:55)
genco erkal oyunu yaşamaya dairi tiyatroda pirayeye olan mektuplarını izlerken ne zaman veraya sıra gelecek hani en büyük aşkı veraydı bu mektuplar ne nazım diye bağırasım gelmişti asdasdad
normalleştirilen bir şey yok düz erkek işte
normalleştirilen bir şey yok düz erkek işte
- eja (13.03.24 15:21:36 ~ 15:22:39)
Sevmiyorum?
- muhayyer divan (13.03.24 22:27:11)
ünlü bir şair olduğu için seviyor.
kadınlar bad boy da seviyor. mesele romantizm değil yani. mesele hipergami.
kadınlar bad boy da seviyor. mesele romantizm değil yani. mesele hipergami.
- benarrivo (28.03.24 15:23:24)
herşey mantıkla yürümüyor.
bazı dinler var kadının şahitliğinin tam sayılmadığı, mirastan erkekten az pay aldığı, kadını gerekirse dövün denilen.. ama inananı çok. hatta kadınlar daha çok inanıyor.
bazı dinler var kadının şahitliğinin tam sayılmadığı, mirastan erkekten az pay aldığı, kadını gerekirse dövün denilen.. ama inananı çok. hatta kadınlar daha çok inanıyor.
- parka (28.03.24 15:27:03 ~ 15:29:39)
Bizler gibi normal biri olsa bizler gibi b.k gibi siirler yazardi.Siradisi oldugu icin boyle guzel siirler yazmis zaten.Hem siyasi hem ask siirleri karakterinin ayrilmaz birer parcasi. Ona kalirsa Komunist diye sevmeyenler de olabilir.Sonucta ayni mantik.Tum hatalari ve sevaplariyla en buyuk sairimiz
- turkuaz (28.03.24 18:24:32)
kablo tv en garantisi olur.
- summerjam0306 (11.03.24 08:26:24)
Standart uydu alıcı ile izlemek bedava. Şunun gibi tkgs destekli bir alıcı ile kanal ayarı, frekans ekleme vs. yapmadan rahatça izlerler;
www.amazon.com.tr
www.amazon.com.tr
- orient blue (11.03.24 09:04:30)
artık çoğu televizyon uydu alıcısı kendi içinde sadece uydu kablosu takarak izlenebiliyor, alırken büyük ihtimal uydulu versiyon alacaksınız sadece uydu kablosu ile tüm televizyonları izleyebilirsiniz, anne baba yaşlı ise uydunun memleket kanalları veya sadece istedikleri müziklere ait kanallar oluyor.
bizim yaşlılar kablo tvden uyduya geçti kabloluda istedikleri kanallar olmadığı için.
bizim yaşlılar kablo tvden uyduya geçti kabloluda istedikleri kanallar olmadığı için.
- eja (11.03.24 12:32:48)
Hayır. Önemli olan yaşamak. Yabancı ülke vatandaşı benden daha iyi tatil yapıyor, daha iyi yemekler yiyor, daha iyi arabaya biniyor ve gidiyor. Ben de mecburi hizmet yapıyorum, vergi ödüyorum ve tavuk döner yiyorum.
- dolantindr (05.03.24 11:23:02)
eğer genel ve yerel seçimlerden bahsediyorsanız neden değerli hissettirsin? 18 yaşından büyük olan (istisnalar hariç) herkese tanınmış bir hakka sahip olmak hiç de özel hissettirmiyor. ama örneğin galatasaray başkanlık seçimi için oy verme hakkım olsaydı özel hissederdim.
- mustafakesekci (05.03.24 11:33:32)
hayır.
köle olalım demiyorum ama zaten demokrasinin ben çok ahım şahım bir yönetim biçimi olmadığına kanaat getirdim son yıllarda. bunu "erdoğan nasıl seçilebiliyor!1!" sığlığıyla ve sadece türkiye için söylemiyorum. günümüzde propaganda imkanları inanılmaz geniş. çoğunlukla sermaye ve medya gücüne rahatlıkla yönlendirilebiliyor insanlar. en azından seçmenlerin yüzde 20-30'luk kısmı diyeyim ki bu da zaten çoğu yerde yeterli oluyor.
demokrasi bence daha küçük ölçekli ve herkesin gerçekten katkı sunabileceği ortamlarda şahane işler ama 30-40 milyon tane insana, önlerine koyulmuş ve parlatılmış 2-3 kişiyi sunup bunun adına demokrasi demek bana artık komik gelmeye başladı.
özünde kendisi kıymetli bir sistem olabilir, içindekiler de değerli olabilir ama bugün siyasi olarak bakınca bence palyaçoluktan başka bir şey değil.
hatta şahsen "iyi niyetli diktatör" kavramına sıcak bakıyorum artık. hiçbir sistem kusursuz değil, şimdi bunu anası babası goli otok'a gönderilmiş bir hırvata söylesen dayak yersin elbette, kaldı ki gücü bir yerde topladığında tamamane onun insafına kalmış oluyorsun, "iyi niyetli" olmazsa geri alacak gücün olmuyor, bu söylediğim de tartışılır elbette... diğer taraftan benim canımı sıkan biraz da bu: mevcut haliyle demokrasi illüzyon gibime geliyor, biz "demokrasiyi yaşayan" insanlar olarak yine kendi seçimlerimizi yapmıyoruz.
ülkede veya toplumda herhangi bir şeyi azıcık bile olsa etkileyebiliyor muyum? hayır. haliyle oy verme hakkım olduğu için değerli hissetmiyorum, aksine aptal yerine koyulmuş hissediyorum. şu ana kadar hep oy kullandım gerçi, yarım saatlik iş, eline yapışmaz dedim, türkiye'de yaşayıp seçim boykot edecek kadar siyasi şuursuzu değilim ama bir şey umarak da yapmıyorum yani. maksat dostlar sandıkta görsün hehe.
köle olalım demiyorum ama zaten demokrasinin ben çok ahım şahım bir yönetim biçimi olmadığına kanaat getirdim son yıllarda. bunu "erdoğan nasıl seçilebiliyor!1!" sığlığıyla ve sadece türkiye için söylemiyorum. günümüzde propaganda imkanları inanılmaz geniş. çoğunlukla sermaye ve medya gücüne rahatlıkla yönlendirilebiliyor insanlar. en azından seçmenlerin yüzde 20-30'luk kısmı diyeyim ki bu da zaten çoğu yerde yeterli oluyor.
demokrasi bence daha küçük ölçekli ve herkesin gerçekten katkı sunabileceği ortamlarda şahane işler ama 30-40 milyon tane insana, önlerine koyulmuş ve parlatılmış 2-3 kişiyi sunup bunun adına demokrasi demek bana artık komik gelmeye başladı.
özünde kendisi kıymetli bir sistem olabilir, içindekiler de değerli olabilir ama bugün siyasi olarak bakınca bence palyaçoluktan başka bir şey değil.
hatta şahsen "iyi niyetli diktatör" kavramına sıcak bakıyorum artık. hiçbir sistem kusursuz değil, şimdi bunu anası babası goli otok'a gönderilmiş bir hırvata söylesen dayak yersin elbette, kaldı ki gücü bir yerde topladığında tamamane onun insafına kalmış oluyorsun, "iyi niyetli" olmazsa geri alacak gücün olmuyor, bu söylediğim de tartışılır elbette... diğer taraftan benim canımı sıkan biraz da bu: mevcut haliyle demokrasi illüzyon gibime geliyor, biz "demokrasiyi yaşayan" insanlar olarak yine kendi seçimlerimizi yapmıyoruz.
ülkede veya toplumda herhangi bir şeyi azıcık bile olsa etkileyebiliyor muyum? hayır. haliyle oy verme hakkım olduğu için değerli hissetmiyorum, aksine aptal yerine koyulmuş hissediyorum. şu ana kadar hep oy kullandım gerçi, yarım saatlik iş, eline yapışmaz dedim, türkiye'de yaşayıp seçim boykot edecek kadar siyasi şuursuzu değilim ama bir şey umarak da yapmıyorum yani. maksat dostlar sandıkta görsün hehe.
- mark greg sputnik (05.03.24 11:59:38)
Eski Roma İmparatorluğu'nda köleler iki türlü idi:
1. Özgür köleler
2. Özgür olmayan köleler
Aralarında tek fark vardı.
Özgür köleler oy kullanabilirdi.
1. Özgür köleler
2. Özgür olmayan köleler
Aralarında tek fark vardı.
Özgür köleler oy kullanabilirdi.
- alfired (05.03.24 12:09:54)
Sadece hak değil, hak ve ödev. Oy vermek mecburi.
Ben seçime yakın adaylar gelip ciddi ciddi dinliyormuş gibi yapınca önemli hissetmiştim.
Ben seçime yakın adaylar gelip ciddi ciddi dinliyormuş gibi yapınca önemli hissetmiştim.
- hebanon (05.03.24 12:10:26)
hayır.
çobanla oyun bir olduğu için değerli hissettirmiyor.
çobanla oyun bir olduğu için değerli hissettirmiyor.
- eja (05.03.24 12:30:12)
Oylar sayılırken bağğzı şeyler yapılmasa değerli hissedebilirdim.
- kimlanbu (05.03.24 13:16:09)
[]
Insan sigaraya neden baslar?
40 ina merdiven dayadim. Bi kez bile şunu icsem mi diye dusunmedim? Buna harcanan para, les kokusu, sagiligi bozmasi...
Insan boyle biseyi neden basina bela eder? Sahiden bu kadar kara propagandasi yapilmasina ragmen bu kadar yayilan baska bisey yok.
Niye basliyor insan buna?
Insan boyle biseyi neden basina bela eder? Sahiden bu kadar kara propagandasi yapilmasina ragmen bu kadar yayilan baska bisey yok.
Niye basliyor insan buna?
Bağımlısı değilim, çok uzun zamandir ayda bir paket ya da iki ayda bir paket falan öyle içiyorum.
Birkaç hafta icmeyince içilen ilk sigara ve alkol ile alinan bir iki sigaranin tadi çok güzel.
Niye basliyor? Ben bir dönem fark ettim; insanın canı sıkıldıkça icesi geliyor. Yani aslında biraz stres ve sıkılmak ile de alakalı.
Birkaç hafta icmeyince içilen ilk sigara ve alkol ile alinan bir iki sigaranin tadi çok güzel.
Niye basliyor? Ben bir dönem fark ettim; insanın canı sıkıldıkça icesi geliyor. Yani aslında biraz stres ve sıkılmak ile de alakalı.
- logisticsmanager (26.02.24 10:48:32)
sosyalleşmek, arkadaş grubuna girmek, iş yerinde kaytarabilmek, gönül işleri (sigara içenlerin birbirinin çöpçatanı olması) stres attırdığını söyleyen de var. kilo almamak için içen de.
en naif olanını yazayım. orta 2'de koşu takımındayım. çok iyi koşan bir arkadaş sigaraya başlamış. performansımı sigaraya borçluyum, akciğer kapasitesini artırıyor, diye beni ikna etti. iki ay içtim. sonra beden hocası yakaladı ve temiz bir sopa attı. bir daha da elime sürmedim.
en naif olanını yazayım. orta 2'de koşu takımındayım. çok iyi koşan bir arkadaş sigaraya başlamış. performansımı sigaraya borçluyum, akciğer kapasitesini artırıyor, diye beni ikna etti. iki ay içtim. sonra beden hocası yakaladı ve temiz bir sopa attı. bir daha da elime sürmedim.
- gabe h coud (26.02.24 10:50:30)
Valla bilmiyorum neden içiyorlar ama içmeyenleri hiç düşünmüyorlar. Çalıştığım yerde içmeyen tek benim ve boğuluyorum gerçekten. Yanımda yedek kıyafet taşıyorum. Çünkü içmiyor olmama rağmen üzerime siniyor. Fön cektiriyorum saçıma siniyor. Gerçekten iğrenç bir şey.
- rock n roll (26.02.24 10:55:15)
Sigara içmiyor olabilirsiniz ama başka bağımlılığınız yok mu hiç? Sosyal medya, yemek, aile, aşk, alışveriş, alkol, seks, spor, dopamin, topluluklar vb illa ki vardır bir şeyler. yokluğunda kötü hissedeceğin, yokluğunu düşünmenin dahi seni rahatsız edip, acı çekmeni saglayacak bir bağımlılık sahibi değil misin hiç bir şeye yada kimseye? Sorulması gereken soru nasıl başladığı değil neden devam ettiğidir bağımlılıkların. Neden bazı insanların yatkın olduğudur.
Yoksa Senin sorunun cevabı basit; can sıkıntısı.
Yoksa Senin sorunun cevabı basit; can sıkıntısı.
- hasmetizm 2046 (26.02.24 10:58:51)
Özenti.
- alfired (26.02.24 11:17:00)
Hocam zevklerin sağlıklı olması gerekmiyor. Böyle bir kaide yok, zaten çoğu zevk sağlığa bir şekilde zararlı.
Tütün avrupaya 16.yy'da falan geldi. Kendi içinde baya büyük bir geçmişi var. Sanatın birçok alanına girmiş, tütün tadımcılığı diye bir olay var. Baya bir kültür haline gelmiş. Hayatın bu kadar içine nüfuz etmişken bunun zararlı olması ve tüketilmemesi gerçeği bir tarafa da "neden olduğunu anlamıyorum" şeklinde bakmak biraz realiteden kaçınmak olsa gerek. Bin türlü sebebi olabilir. Tadını seviyordur, özenmiştir, öylesine içiyordur, eşlikçi olarak hoşuna gidiyordur vs.
Sadece bu bana zarar veriyor düşüncesiyle hareket edilse sadece sigara değil birçok şey terk edilmeli. Bir şeyin sağlıklı olmamasının insanlar üstündeki etkisi düşündüğünüzden daha az emin olun.
Tütün avrupaya 16.yy'da falan geldi. Kendi içinde baya büyük bir geçmişi var. Sanatın birçok alanına girmiş, tütün tadımcılığı diye bir olay var. Baya bir kültür haline gelmiş. Hayatın bu kadar içine nüfuz etmişken bunun zararlı olması ve tüketilmemesi gerçeği bir tarafa da "neden olduğunu anlamıyorum" şeklinde bakmak biraz realiteden kaçınmak olsa gerek. Bin türlü sebebi olabilir. Tadını seviyordur, özenmiştir, öylesine içiyordur, eşlikçi olarak hoşuna gidiyordur vs.
Sadece bu bana zarar veriyor düşüncesiyle hareket edilse sadece sigara değil birçok şey terk edilmeli. Bir şeyin sağlıklı olmamasının insanlar üstündeki etkisi düşündüğünüzden daha az emin olun.
- akhenaten (26.02.24 11:50:50)
Bir donem sanirim 8-12 yaslarinda falan diger abilere ozenerek ailemizden habersiz birkac paket sigara icmistim (ne kadar da erken). O kadar guzel birseydi ki anlatamam :) sonra bir sekilde korkudan ve tabiki bir cocugun parasi olmadigi icin ilgim kesildi.
cocukluk ve genclik donemimde hep iyi ve ornek karakter olarak gosterilirdim ve bundan kaynaklaniyor olmali ki lisede arkadaslarim sigaraya basladilar ancak ben hic bulasmadim. Bulassam sanki birileri ogrenecek ve prestij kaybedecektim.
Universitede bir arkadasimin baslama hikayesini hatirliyorum, tamamen ozenti ve sigara, cakmak ve telefon uclusunun bir mekana gittigimizde masaya koyulmasi onu cezbediyordu, ayni zamanda bir buyume gostergesi olarak gordu sigarayi.
36 yasindayim, bir daha o kucuklukten sonra sigarayi ne aradim ne de ictim. Bence bu tamamen bir kultur ve cevre ile ilgili bir durum.
cocukluk ve genclik donemimde hep iyi ve ornek karakter olarak gosterilirdim ve bundan kaynaklaniyor olmali ki lisede arkadaslarim sigaraya basladilar ancak ben hic bulasmadim. Bulassam sanki birileri ogrenecek ve prestij kaybedecektim.
Universitede bir arkadasimin baslama hikayesini hatirliyorum, tamamen ozenti ve sigara, cakmak ve telefon uclusunun bir mekana gittigimizde masaya koyulmasi onu cezbediyordu, ayni zamanda bir buyume gostergesi olarak gordu sigarayi.
36 yasindayim, bir daha o kucuklukten sonra sigarayi ne aradim ne de ictim. Bence bu tamamen bir kultur ve cevre ile ilgili bir durum.
- va (26.02.24 12:10:32)
Sigara bence kurulan ve yapamayacagin hayalleri baskiliyor
Sıkıntıyı gecici de olsa aliyor
Sıkıntıyı gecici de olsa aliyor
- Zetnikov (26.02.24 13:20:54)
keyif verici madde diyebiliriz. bagimlilarin da neden ictigi sorgulanmaz artik bagimli :d akhenaten+1
sigara içen bir ailede buyudum ve ornek aldigim kuzenlerim de icerdi bu sekilde tukettim yillarca. kimsenin hicbi hassasiyeti de yok coluk cocuk vs. her yerde iciliyor. niyesini sorgulayacak bir durumda bile degildim kola icmek, sakiz cignemek gibi manasiz seyler
sigara içen bir ailede buyudum ve ornek aldigim kuzenlerim de icerdi bu sekilde tukettim yillarca. kimsenin hicbi hassasiyeti de yok coluk cocuk vs. her yerde iciliyor. niyesini sorgulayacak bir durumda bile degildim kola icmek, sakiz cignemek gibi manasiz seyler
- ala09 (26.02.24 13:48:11)
geçenlerde bir istatistik görmüştüm, şu an sigara içenlerin %80'den fazlası sigaraya 13-18 yaş arasındayken başlamışlar şeklinde. yani zaten 23-24 yaşından sonra, yetişkinlik döneminde kimse kolay kolay sigaraya başlamıyor bu saydığınız mantıklı argümanlardan dolayı.
sigaraya devam etmek bir bağımlılık. başlamak ise o dönem serseriliğin cool olması, büyükmüş gibi görünmek, özenmek vs. vs. bildiğimiz şeyler.
sigaraya devam etmek bir bağımlılık. başlamak ise o dönem serseriliğin cool olması, büyükmüş gibi görünmek, özenmek vs. vs. bildiğimiz şeyler.
- gitdaddy (26.02.24 13:50:33)
Güzel soru. Bu soruya toplumda 10 kişiden 9 u doğru cevap vermeyi bilmez.
Burda da 2-3 doğru cevap var. Ekleme yapayım:
Gençsiniz. 14-29 yaş aralığındasınız. Cafeye 3 kız 4 erkek oturuyorsunuz. Ya da 6 kız 1 erkek oturuyorsunuz. Herkes sigara içerken siz içmiyorsunuz ve yüzmede olimpiyat şampiyonu ya da profesyonel futbolcu falan da değilsiniz. O zaman ne oldunuz orda? Hababam sınıfındaki Ahmet oldunuz.
İşte sigara içmenin sebebi böyle temel içgüdü ile alakalıdır.
Burda da 2-3 doğru cevap var. Ekleme yapayım:
Gençsiniz. 14-29 yaş aralığındasınız. Cafeye 3 kız 4 erkek oturuyorsunuz. Ya da 6 kız 1 erkek oturuyorsunuz. Herkes sigara içerken siz içmiyorsunuz ve yüzmede olimpiyat şampiyonu ya da profesyonel futbolcu falan da değilsiniz. O zaman ne oldunuz orda? Hababam sınıfındaki Ahmet oldunuz.
İşte sigara içmenin sebebi böyle temel içgüdü ile alakalıdır.
- etki (26.02.24 14:15:04 ~ 14:47:10)
aynı durumdayız:) 30 yaşındayım o kadar stres, sıkıntı çektim yine de sigara içmek aklıma gelmedi. bu yaşıma kadar ağzıma sürmedim. bana da çok tuhaf geliyor.
- nothing in my way (26.02.24 15:36:13)
Viskinin yanında mükemmel gittiği için harici bir sebebim yok benim.
- odiyus (26.02.24 15:57:28)
özentilikle başlıyor arkadaş ortamı, üniversiteler ders aralarında sigara arkadaşlığı vs.
sonra iş yaşamında sinirlendiğinde veya hava almak istediğinde bir sebebe dönüşüyor.
bırakıyorsun senelerce seni sinirden deli edecek bir olay oluyor veya iş yine darlıyor tekrar başlıyorsun. bu kısır döngü böyle devam ediyor.
bu ortam batağına hiç düşmediysen sigarasız devam ediliyor, en yakın arkadaşım hiç içen arkadaşı olmamış universitede iş yaşamına sigarasız devam ediyor.
sonra iş yaşamında sinirlendiğinde veya hava almak istediğinde bir sebebe dönüşüyor.
bırakıyorsun senelerce seni sinirden deli edecek bir olay oluyor veya iş yine darlıyor tekrar başlıyorsun. bu kısır döngü böyle devam ediyor.
bu ortam batağına hiç düşmediysen sigarasız devam ediliyor, en yakın arkadaşım hiç içen arkadaşı olmamış universitede iş yaşamına sigarasız devam ediyor.
- eja (26.02.24 16:02:36)
18 sene sigara içip, sonlara doğru yoğun iş stresini bahane gösterip 3 pakete çıkarmış ve kendine 'Oha !! ' deyip birden bırakmış biri olarak cevaplayayım.
Sigara içilen bir evde doğup büyürsün, o leş kokuyu hayatın bir parçası olarak algılarsın. Zaten doğuştan itibaren pasif içici olduğundan sigaraya yatkınsındır.
Sonra lisede arkadaş grubuna dahil olursun. Ergen grubuna alfa olmanın ön şartı sigara içiyor olmaktık, diğerleri birer ikişer onu takip eder.
Kafan normal çalışmaya başladığında artık sigara senin için bir seçenek değil, hayatının bir parçasıdır.
Bahanen de genelde iş stresidir.
Dipnot: Yaa ben keyfine içiyorum, ayda bir paket diyen çok insan tanıdım. Hepsine de gülüp geçmiştim. Hiçbiri artık 'keyfine' içmiyor.
Sigara içilen bir evde doğup büyürsün, o leş kokuyu hayatın bir parçası olarak algılarsın. Zaten doğuştan itibaren pasif içici olduğundan sigaraya yatkınsındır.
Sonra lisede arkadaş grubuna dahil olursun. Ergen grubuna alfa olmanın ön şartı sigara içiyor olmaktık, diğerleri birer ikişer onu takip eder.
Kafan normal çalışmaya başladığında artık sigara senin için bir seçenek değil, hayatının bir parçasıdır.
Bahanen de genelde iş stresidir.
Dipnot: Yaa ben keyfine içiyorum, ayda bir paket diyen çok insan tanıdım. Hepsine de gülüp geçmiştim. Hiçbiri artık 'keyfine' içmiyor.
- Mirket (26.02.24 16:32:26)
Türk toplumu bilgi toplumu olmadığı için basit pr çalışmalarından çabuk etkileniyor sigara tüketiminin, dövmelerin, tuhaf giyim tarzlarının bu kadar yaygın olması en açık örneği. Hatta pr derslerinde örnek gösterilen bir konu. Sigara tüketimi ve feminizm. Maalesef halkımın medyadan (yazılı, görsel, sosyal) ne görüyorsa çok çabuk tesiri altında kalıyor. Algı yönetimi Türkiye'de çok basit.
- doharkoman (26.02.24 17:18:11)
Özentilikten.
Ayrica sigara bir bagimlilik olarak degerlendiriliyor. Bagimli insanlarin söz konusu kendileri olunca mantikli düsünmelerini bekleyemezsiniz.
Ayrica sigara bir bagimlilik olarak degerlendiriliyor. Bagimli insanlarin söz konusu kendileri olunca mantikli düsünmelerini bekleyemezsiniz.
- konusma ben konusuyorum daha bitirmedim (26.02.24 20:20:01)
Buzunu niye eritiyorsun, eritmeden atsana?
- Mirket (21.02.24 12:56:37)
@mirket
bence donmuş ve yemeye hazır pizzadan bahsediyor. buzu çözülünce ısıtmak için mikrodalgaya atıyor. ama bildiğim kadarıyla mikrodalganın pişirme modu da var
bence donmuş ve yemeye hazır pizzadan bahsediyor. buzu çözülünce ısıtmak için mikrodalgaya atıyor. ama bildiğim kadarıyla mikrodalganın pişirme modu da var
- paintov (21.02.24 19:53:56)
Mikrodalgada pişirmeye(ısıtmaya) hazır pizzalar farklı bir çeşit ve Türkiye'de satılmıyor sanırım.
Donmuş pizza mikrodalgada ya pişmez ya da çok tatsız, garip bir şekilde pişer diye tahmin ediyorum.
Donmuş pizza mikrodalgada ya pişmez ya da çok tatsız, garip bir şekilde pişer diye tahmin ediyorum.
- michael_knight (21.02.24 20:56:45)
Benim açımdan yok ama arkadaşım doğum yapacak çok heyecanlıyım. İlk defa bu kadar yakınımda bir hamile görüyorum. Sürekli sorular soruyorum ona. İşte ne hissettiğini, tekme atıyor mu, canın turşu istiyor mu? diye soruyorum o da gülmekten ölüyor :))
- rock n roll (10.01.24 10:50:36)
Ev degisikligi, is degisikligi, psikoterapi, bu hafta gidecegim tiyatrolar (hamlet, haybeden gercekustu ask), mayistaki ibrahim maalouf konseri zira onceki gelisinde muhtesemdi
- ala09 (10.01.24 11:03:49)
meta quest 3 aldık, dönünce onu kurcalamak. oyun, iş, geliştirme vs. işleri için
- ananiyimioguz (10.01.24 11:07:27)
Ocak zammı :)
- sevilen progressive türkücü (10.01.24 11:49:42)
yeterli gelmese de zam +1 :)
- Improbable (10.01.24 12:00:43)
sömestr tatilindeki kopenhag seyahati.
- dedim ben sana (10.01.24 12:13:02)
dusundum de, bulamadim :( uzucu valla
- foster (10.01.24 12:21:45)
Biriyle raki bulusmasi
Araba degisikligi
Bi de spora basliyorum shshjddj saglikli yasam perileri geldi
Araba degisikligi
Bi de spora basliyorum shshjddj saglikli yasam perileri geldi
- mor oje (10.01.24 13:12:33)
Almanya Keane konseri, önümdeki 2 iş görüşmesi. Biri genel müdür pozisyonu diğeri regional cfo. ayrıca, yeni bir iş kurmaya az kaldı. onun için yapacaklarım var.
- gabe h coud (10.01.24 13:35:49)
çocuğumun doğum günü..
- elvan abeyiylegezse (12.01.24 22:45:42)
15 Şubat günü Prag'a gideceğim.
- put it in your appropriate place (13.01.24 11:18:06)
@foster+1
Zorlarsam görece biraz daha az yoğun bir süreçteyim. Belki kitap okuyabilir, film izleyebilir yeniden yürüyüşlerime başlayabilirim.
Zorlarsam görece biraz daha az yoğun bir süreçteyim. Belki kitap okuyabilir, film izleyebilir yeniden yürüyüşlerime başlayabilirim.
- Amaranta ursula (13.01.24 11:43:21)
[]
Toyota corolla efsanesi?
Bastan belirteyim arabadan anlamam.
90 model üstü hicbir arac bakimini zamaninda yaparsan yolda birakmiyor. Yolda birakma tabiri bile yok olmak üzere.
Vw ford reno vb sahipleri her ay sanayiye mi gidiyor?
Yani sahiden nedir bu araci bu kadar efsane yapan, diger markalar hep mi ariza veriyor?
Tamam 20 sene once boyleydi kabul. Diger markalar hep mi sac yolduruyolar?
Bana diger markalarin corolla dan farkini anlatir misiniz?
Ayni durum yaris ya da auris icin de gecerli mi?
90 model üstü hicbir arac bakimini zamaninda yaparsan yolda birakmiyor. Yolda birakma tabiri bile yok olmak üzere.
Vw ford reno vb sahipleri her ay sanayiye mi gidiyor?
Yani sahiden nedir bu araci bu kadar efsane yapan, diger markalar hep mi ariza veriyor?
Tamam 20 sene once boyleydi kabul. Diger markalar hep mi sac yolduruyolar?
Bana diger markalarin corolla dan farkini anlatir misiniz?
Ayni durum yaris ya da auris icin de gecerli mi?
"90 model üstü hicbir arac bakimini zamaninda yaparsan yolda birakmiyor. Yolda birakma tabiri bile yok olmak üzere."
o kadar yanlış bir cümle ki. 2 aylık bir araba bile yolda bırakabiliyor.
yani bu cümleyi kurarken çevrenizden hiç mi duymadınız bi şey?
diğer markaların farkı daha sorunlu olması. toyotanın bakınlarını yapınca sanayiye servise gitmene gerek kalmıyor. en basit örneği vereyim. range rover gibi arabanın sürekli motoru arıza veriyor. hatta esprisi var 2 tane alman gerekir biri tamirdeyken kullanasın diye. dsg diye bi şanzıman var vag grubunda. bozulma namını 7 düvel duydu. psa grubunda birçok kronik sıkıntı çıkıyor bu da biliniyor.
ama corolla için kronik sıkıntı şanzıman arızası yolda kalma duyma olasılığınız çok düşük.
o kadar yanlış bir cümle ki. 2 aylık bir araba bile yolda bırakabiliyor.
yani bu cümleyi kurarken çevrenizden hiç mi duymadınız bi şey?
diğer markaların farkı daha sorunlu olması. toyotanın bakınlarını yapınca sanayiye servise gitmene gerek kalmıyor. en basit örneği vereyim. range rover gibi arabanın sürekli motoru arıza veriyor. hatta esprisi var 2 tane alman gerekir biri tamirdeyken kullanasın diye. dsg diye bi şanzıman var vag grubunda. bozulma namını 7 düvel duydu. psa grubunda birçok kronik sıkıntı çıkıyor bu da biliniyor.
ama corolla için kronik sıkıntı şanzıman arızası yolda kalma duyma olasılığınız çok düşük.
- jelly bear (17.11.23 12:11:21)
Dünyaya kalite nasıl yapılır nasıl yönetilir gösteren şirket.
Buna ek olarak teknolojide çekingenler. Bugün çıkan teknolojiyi yarın arabaya koymazlar. Koyanlarda da sorun çıktığında onlarda çıkmaz.
Çoğu firma aksine direkt enjeksiyonlu ufak turbolu motorlari çok yok. Genel olaylari hybrid ve belki de en iyi hybrid onlarda yani.
Yolda birakma tabiri tabiki yok olmadı. Biraz araştırırsaniz bulursunuz. Çok kolay bunun verisini bulmak. Ya en basiti toyotanin yeni araçları geri cagrildi yolda giderken lastikler bir anda kopup gidiyor diye =d
Corollanin da sıkıntılı yılları var ama diğer sirketlere göre motoru, teknolojisi ve otomatik direksiyonu daha sıkıntısız. Ama buna oranla arabanın eğlencesi de daha az.
Diğer markalar hep sıkıntı tabiki cikartmiyor. Ama toyota yada japonlar daha az çıkarıyor.
Buna ek olarak teknolojide çekingenler. Bugün çıkan teknolojiyi yarın arabaya koymazlar. Koyanlarda da sorun çıktığında onlarda çıkmaz.
Çoğu firma aksine direkt enjeksiyonlu ufak turbolu motorlari çok yok. Genel olaylari hybrid ve belki de en iyi hybrid onlarda yani.
Yolda birakma tabiri tabiki yok olmadı. Biraz araştırırsaniz bulursunuz. Çok kolay bunun verisini bulmak. Ya en basiti toyotanin yeni araçları geri cagrildi yolda giderken lastikler bir anda kopup gidiyor diye =d
Corollanin da sıkıntılı yılları var ama diğer sirketlere göre motoru, teknolojisi ve otomatik direksiyonu daha sıkıntısız. Ama buna oranla arabanın eğlencesi de daha az.
Diğer markalar hep sıkıntı tabiki cikartmiyor. Ama toyota yada japonlar daha az çıkarıyor.
- logisticsmanager (17.11.23 12:31:37)
Araba şans işi. ben reno'ya bindim 200.000 km yapmışımdır ama yolda bırakmadı beni. hatta 9 yıl önce urfa'dan antalya gittim broadway ile toplamda 1000 km'lik yol bişey olmadı.
corolla ile yolda kalan arkadaşlarımda oldu.
ama şimdi genelde toyota'nın eskisi gibi olmadıklarını söylüyor binen arkadaşlarım
haa ben araba alacak olsam corolla alırım. dünyada en çok satan araba. motoru çok sağlam. afrikadan kuzey kutbuna herkes corolla'ya biniyor yolda bırakmasın diye.
corolla ile yolda kalan arkadaşlarımda oldu.
ama şimdi genelde toyota'nın eskisi gibi olmadıklarını söylüyor binen arkadaşlarım
haa ben araba alacak olsam corolla alırım. dünyada en çok satan araba. motoru çok sağlam. afrikadan kuzey kutbuna herkes corolla'ya biniyor yolda bırakmasın diye.
- komando kani var bende (17.11.23 12:33:47)
bilmem kaç trilyonluk, 1-2 yaşında range zart diye motor arızasından yolda bırakabilir. Yine çok yaşlı olmayan, nispeten genç bir VW grubu araba zart diye şanzıman arızasından yolda bırakabilir. Herhangi bir dizel araba zart diye yağ soğutma patlatıp yolda bırakabilir.
Bakımlarını yapmak hiç bir marka için yolda kalmamazlık garantisi vermez.
Corolla'yı efsane yapan, o eski kasa atmosferik benzinli motoru olan, üzerinde çok fazla teknolojik ve elektronik zımbırtı barındırmayan kasasıdır.
Toyota zaten kaliteli ve sorunsuz araçlar üreten bir firma, yeni çıkan teknolojilere atlamıyor hemen, her modeleinde yeni icatlar teknolojiler donatıp müşterisini test için kullanmıyor.
Bakımlarını yapmak hiç bir marka için yolda kalmamazlık garantisi vermez.
Corolla'yı efsane yapan, o eski kasa atmosferik benzinli motoru olan, üzerinde çok fazla teknolojik ve elektronik zımbırtı barındırmayan kasasıdır.
Toyota zaten kaliteli ve sorunsuz araçlar üreten bir firma, yeni çıkan teknolojilere atlamıyor hemen, her modeleinde yeni icatlar teknolojiler donatıp müşterisini test için kullanmıyor.
- John Bloor (17.11.23 12:39:12)
babamda 10 yasinda auris var bende bir yildir audi var. bir yilda babamin 10 yilda karsilastigindan fazla sorunla karsilastim.
toyota gercekten gozumde baska bir yerde saglamlik acisindan. ha ic kalite konfor falan ayri ama arabaya bir sey olmuyor. bunun da aciklamasi muhendis mentalitesinde yatiyor. japon muhendisler daha uc kosullari degerlendirerek uretiyor bu arabalari. bu dunyaca kabul gormus bir sey sadece biz degiliz.
toyota gercekten gozumde baska bir yerde saglamlik acisindan. ha ic kalite konfor falan ayri ama arabaya bir sey olmuyor. bunun da aciklamasi muhendis mentalitesinde yatiyor. japon muhendisler daha uc kosullari degerlendirerek uretiyor bu arabalari. bu dunyaca kabul gormus bir sey sadece biz degiliz.
- bohr atom modeli (17.11.23 12:41:52 ~ 12:42:47)
Şimdi toyota 90 sonrası araçlarını sadeve mekanik üretti. Yani mercedesin motor kayışı zincirli modeli 120 binde zincir değiştirirken, corollalar bir milyon kmde zincir değiştirdi. Corolla daha 2005lere kadar bagajını anahtar sokarak açtırıyordu. Yani motoru parçaları en baz ve en sıkıntısız şekilde üretip sattılar yani halen daha atmosferik motoru olan japon kore markaları mevcut. Almanlar yenilikçi olduğu için ve her daim satabildikleri için her türü denemeyi modellerinde yaptılar. Yani vw dsg şanzımanını yaparken risk alıyor ama japonlar her baz özelliklerde kalıyorlar. Bu satış stratejisi bir durum, japonlat güvenle satıyor, almanlar teknoloji, fransızlar dizaynla. Yani japonlar o kadar garantici ki diesel corolla üretimini 10 sene önce falan bıraktılar. Yani sıkıntısızlık elbettr mevcut ama konfor dizayndan ödün vererek piyasaya giriyorlar. He lüks arabaları var mı lexus.
- mikahakkinen (17.11.23 14:17:50)
Bir Citroen C3 kullanıcısı olarak Japon arabalarının neden bu kadar övüldüğünü, Fransız arabalarının neden bu kadar dövüldüğünü maalesef çok geç anladım. Bundan sonra bir daha değil Fransız, herhangi bir Avrupa'lı üreticinin kapısından geçmem. Japon alırım kafam rahat olur. En olmadı Kore alırım ama asla Alman/Fransız/İspanyol/İtalyan vs. almam.
Ben de başta sizin gibi düşünüyordum da yaşadıkça öğrendim. Siz de yaşadıkça öğrenmek istemiyorsanız Avrupa'lılardan uzak durun. Kralı gelse hikaye. Bugün neden ABD'nin Fransız arabalarını kapısından dahi içeri sokmadığını, Toyota'nın neden en fazla satan marka olduğunu araştırın.
Ben de başta sizin gibi düşünüyordum da yaşadıkça öğrendim. Siz de yaşadıkça öğrenmek istemiyorsanız Avrupa'lılardan uzak durun. Kralı gelse hikaye. Bugün neden ABD'nin Fransız arabalarını kapısından dahi içeri sokmadığını, Toyota'nın neden en fazla satan marka olduğunu araştırın.
- halitkin (17.11.23 17:44:43)
Uzak doğu otomobilleri durability denen dayanıklılık skoru yüksek araçlar oluyor genelde.
Bir mühendis bunu çok güzel özetlemişti. Konunun kültürel bir kökeni var.
Alman mühendisliği mükemmel otomotivde de. Ama almanlar herkesin kurallara uygun hareket etmesini bekleyen bir kültürden geliyor. Haliyle makinelerin de kural kitabına uygun şekillerde kullanılacağını öngörüyorlar. Yani makinede bir sorun çıktığında, bu büyük ihtimalle kullanıcının bazı kuralları ihlal ettiğini gösterir. Haksız değiller. Kimse araçlarını fabrika verilerine göre kullanmıyor. Ama bir makine fabrika verilerine uymayan durumlarda da kullanılır zaten.
Japonlar ise kültürel olarak aksayan her şeyden kendilerini sorumlu tutmaya alışkınlar. O yüzden bir şeylerin aksamaması için her detayı düşünüyorlar. Özellikle mühendislikte makinelerin birçok ortamda çalışabilmesini planlayarak tasarımlar yapıyorlar. Bu da şu demek ürettiğim makine en iyisi değil, ama en optimum makine bu.
O yüzden toyota kamyonetlerle dağa taşa tırmanabiliyorsun ama bir alman ticari aracı aşırı yüklediğinde bile servise gitmen gerekebiliyor.
Bunu da karmaşık değil daha basit mekanik sistemler kullanarak başarıyorlar. Mesela avrupa otomobilleri daha fazla elektronik sistem barındırırken, toyotalar daha fazla mekanik sistem barındırıyor. Hatta japon üreticilerin hala atmosferik motorda ısrar etmelerinin sebebi de bu. Çünkü motor üstüne eklenen her detay, turbo gibi, bir sorun çıkarma riskini de beraberinde getiriyor. Japon mühendisliği bundan kaçınıyor. Yeni çıkan teknolojileri de çok uzun testlerden sonra adapte ediyorlar.
O yüzden piyasada 2000 model japon otomobilleri hondalar, toyotalar, mazdalar bol bol bulunabiliyor. Avrupa otomobilleri de bu yüzden daha az görülüyor. Mesela 80-90 model toroslar, broadwayler hala anadolu'nun her yerinde geziyor. Ama yeni clioları, meganeları daha az görürsün o yaşta. Çünkü o eski arabalar da tamamen mekanik.
tabii uzak doğulular için bir konu daha var. Batılılar bunlarla çok dalga geçti yıllarca.
60'larda japonlar ağır sanayi hamlelerine giriştiğinde ABD'de made in japan ürünler "dandik" damgası yiyordu. Hatta temel reis'in bile bir bölümünde temel reis bir geminin üstündeki "made in japan" yazısını eliyle ufalıyordu ne kadar dandik olduğunu göstermek için. Japonlar bu konuyu baya kafaya taktıkları için dayanıklılık konusunu bütün ürünlerinin odağı haline getirdiler. Ee ürünler böyle de ünlenince pazarlama olarak bu algıyı bozmak istemiyorlar.
Mesela koreliler de var bu. Hatta hyundai'in 10 yılda dünyanın en büyük üreticilerinden biri olmasının sebebi top gear'ın bir bölümünde hyundai ile çok ağır dalga geçmelerine bağlayanlar var. Rivayet ama CEO o bölümü görünce delirmiş ve yine alın size dayanıklı otomobil tribine girmiş. Bu arada uzak doğulular dayanıklılık konusuna hakkaten takık. Biz daha önce hyundai kullandık seneler önce. Yetkili servisteyken kore genel merkezden üst düzey yöneticileri gelmiş. İstanbul'da servisleri geziyordu adam. Bütün müşterilerle konuşuyorlar. Bu konuları çok ciddiye alıyorlar.
Bir de japon şirketleri avrupa şirketlerinden farklı. Mesela renault aslında sadece otomobil üretiyor.
Ama honda uçaktan robota her şeyi üretiyor. Toyota araba dışında gemi, dikiş makinesi, inşaat vs de üretiyor. Bu şirketler bu yüzden daha fazla teknoloji ve malzeme bilgisine sahip olabiliyor. Yani honda mesela havacılıkta kullandığı bir teknolojiyi otomobile adapte edebiliyor. Ya da toyota gemi üretiminde öğrendiği bir malzeme bilgisini otomobile adapte edebiliyor gibi gibi.... Gemi üreten bir şirketin mühendislerinin korozyona karşı daha bilgili olma ihtimali daha yüksek mesela. Ya da uçak motoru da üreten bir şirketin sıcaklık ve basınç farklarının motora etkisini gözlemleyebileceği daha fazla örnek var elinde.
Bir mühendis bunu çok güzel özetlemişti. Konunun kültürel bir kökeni var.
Alman mühendisliği mükemmel otomotivde de. Ama almanlar herkesin kurallara uygun hareket etmesini bekleyen bir kültürden geliyor. Haliyle makinelerin de kural kitabına uygun şekillerde kullanılacağını öngörüyorlar. Yani makinede bir sorun çıktığında, bu büyük ihtimalle kullanıcının bazı kuralları ihlal ettiğini gösterir. Haksız değiller. Kimse araçlarını fabrika verilerine göre kullanmıyor. Ama bir makine fabrika verilerine uymayan durumlarda da kullanılır zaten.
Japonlar ise kültürel olarak aksayan her şeyden kendilerini sorumlu tutmaya alışkınlar. O yüzden bir şeylerin aksamaması için her detayı düşünüyorlar. Özellikle mühendislikte makinelerin birçok ortamda çalışabilmesini planlayarak tasarımlar yapıyorlar. Bu da şu demek ürettiğim makine en iyisi değil, ama en optimum makine bu.
O yüzden toyota kamyonetlerle dağa taşa tırmanabiliyorsun ama bir alman ticari aracı aşırı yüklediğinde bile servise gitmen gerekebiliyor.
Bunu da karmaşık değil daha basit mekanik sistemler kullanarak başarıyorlar. Mesela avrupa otomobilleri daha fazla elektronik sistem barındırırken, toyotalar daha fazla mekanik sistem barındırıyor. Hatta japon üreticilerin hala atmosferik motorda ısrar etmelerinin sebebi de bu. Çünkü motor üstüne eklenen her detay, turbo gibi, bir sorun çıkarma riskini de beraberinde getiriyor. Japon mühendisliği bundan kaçınıyor. Yeni çıkan teknolojileri de çok uzun testlerden sonra adapte ediyorlar.
O yüzden piyasada 2000 model japon otomobilleri hondalar, toyotalar, mazdalar bol bol bulunabiliyor. Avrupa otomobilleri de bu yüzden daha az görülüyor. Mesela 80-90 model toroslar, broadwayler hala anadolu'nun her yerinde geziyor. Ama yeni clioları, meganeları daha az görürsün o yaşta. Çünkü o eski arabalar da tamamen mekanik.
tabii uzak doğulular için bir konu daha var. Batılılar bunlarla çok dalga geçti yıllarca.
60'larda japonlar ağır sanayi hamlelerine giriştiğinde ABD'de made in japan ürünler "dandik" damgası yiyordu. Hatta temel reis'in bile bir bölümünde temel reis bir geminin üstündeki "made in japan" yazısını eliyle ufalıyordu ne kadar dandik olduğunu göstermek için. Japonlar bu konuyu baya kafaya taktıkları için dayanıklılık konusunu bütün ürünlerinin odağı haline getirdiler. Ee ürünler böyle de ünlenince pazarlama olarak bu algıyı bozmak istemiyorlar.
Mesela koreliler de var bu. Hatta hyundai'in 10 yılda dünyanın en büyük üreticilerinden biri olmasının sebebi top gear'ın bir bölümünde hyundai ile çok ağır dalga geçmelerine bağlayanlar var. Rivayet ama CEO o bölümü görünce delirmiş ve yine alın size dayanıklı otomobil tribine girmiş. Bu arada uzak doğulular dayanıklılık konusuna hakkaten takık. Biz daha önce hyundai kullandık seneler önce. Yetkili servisteyken kore genel merkezden üst düzey yöneticileri gelmiş. İstanbul'da servisleri geziyordu adam. Bütün müşterilerle konuşuyorlar. Bu konuları çok ciddiye alıyorlar.
Bir de japon şirketleri avrupa şirketlerinden farklı. Mesela renault aslında sadece otomobil üretiyor.
Ama honda uçaktan robota her şeyi üretiyor. Toyota araba dışında gemi, dikiş makinesi, inşaat vs de üretiyor. Bu şirketler bu yüzden daha fazla teknoloji ve malzeme bilgisine sahip olabiliyor. Yani honda mesela havacılıkta kullandığı bir teknolojiyi otomobile adapte edebiliyor. Ya da toyota gemi üretiminde öğrendiği bir malzeme bilgisini otomobile adapte edebiliyor gibi gibi.... Gemi üreten bir şirketin mühendislerinin korozyona karşı daha bilgili olma ihtimali daha yüksek mesela. Ya da uçak motoru da üreten bir şirketin sıcaklık ve basınç farklarının motora etkisini gözlemleyebileceği daha fazla örnek var elinde.
- anten (17.11.23 23:29:03 ~ 23:38:29)
2015 corolla sahibiyim, 2015 den itibaren biniyorum.
ben de arabadan anlamam. bozulmadı hiç.
benim değinmek istediğim nokta şu,
farklı markaların benzer modelde, hatta daha yeni arabalarının tuşlarındaki boyaların yıpranıp sökülmüş olması durumu dikkatimi çekiyor. corolla da öyle bir şey yok, ilk aldığın gün nasılsa bütün tuşlar hala öyle. bu basit gibi görünen, ama arabanın yıpranmış görüntüsüne inanılmaz etki eden bir durum.
imkanım olduğu an volvo almayı düşünüyorum ama avrupa arabalarının uzak doğu arabaları kadar sağlam olmadığı inancına sahibim.
corolla gerçekten çok dertsiz bir araba.
ben de arabadan anlamam. bozulmadı hiç.
benim değinmek istediğim nokta şu,
farklı markaların benzer modelde, hatta daha yeni arabalarının tuşlarındaki boyaların yıpranıp sökülmüş olması durumu dikkatimi çekiyor. corolla da öyle bir şey yok, ilk aldığın gün nasılsa bütün tuşlar hala öyle. bu basit gibi görünen, ama arabanın yıpranmış görüntüsüne inanılmaz etki eden bir durum.
imkanım olduğu an volvo almayı düşünüyorum ama avrupa arabalarının uzak doğu arabaları kadar sağlam olmadığı inancına sahibim.
corolla gerçekten çok dertsiz bir araba.
- mezarstone (17.11.23 23:50:05)
toyota demek japon demek, japon demek dürüstlük demek, saygı demek , kendi hatasını bile kabul edemeyip hayatına son verebilecek kadar gururlu ve şerefli insanların olduğu bir toplum demek.
Bence bunlar bile tek başına yeterli.
Bence bunlar bile tek başına yeterli.
- Rao (19.11.23 13:38:01)
[]
euro ncap yildizlari?
Bakiyorum örnegin volvo ile clio nun yildizlari ayni. Millet bosuna mi volvo aliyor yoksa clio hatta dacia gibi markalar sahiden kaliteyi mi yukseltti?
Kisaca bu ncap ne kadar dikkate alinmali arac alirken?
Kisaca bu ncap ne kadar dikkate alinmali arac alirken?
kısaca cevap evet, güvenli. Elbette kütle farkından dolayı küçük sınıftaki bir Clio ile daha büyük bir Volvo aynı derece güvenli denmez ama yeterince güvenli denebilir. Yani 5 yıldızlı clio ile kamyona çarpmak başka, yine 5 yıldızlı xc90 ile aynı kamyona tamamen aynı şekilde çarpmak başka.
- orient blue (15.11.23 08:54:46)
Ncap güvenirliği tartışmasız bir kere, çünkü piyasadan parasıyla araç alıyor ve deniyorlar. Aracı fabrika göndermiyor yani "bizi de deneyin" diye.
Bahsi açılmışken aklıma efsane renault reklamı geldi, renault'un hangi modeli hatırlamıyorum ama 5 yıldızı sanırım ilk alan ya da nadir araçlardan biriydi.
Mercedes ilk 5 yıldızını aldığında, renault gazeteye büyük bir ilan vermişti, mercedes'e hoşgeldiniz filan diyordu :)
Neyse konuya dönelim, Ncap testleri güvenilir, tamam. Ama dikkat etmemiz gereken nokta test hızları!
Testleri yasal hız sınırlarında deniyorlar, yanlışım yoksa 30-50-60 km/h hızlarda testler yapıyorlar.
Yani arabayı 50 km/h ile düz duvara kafadan çarptırıp "bu arabanın içinde bu hızda kimse ölmez, sakat da kalmaz" diyolar diyelim.
Biz aynı arabayı alıp 60 km/h ile aynı duvara çarptığımızda sonuçlar çok çok çok fark edecektir. Şimdi bunun katlama hesabını yapacak bilgiye sahip değilim ama 50 ile 60 arasında %20 farktan çok çok daha fazla fark var.
Kaldı ki 100-120 km/h'lar, ohooo Allah muhafaza etsin.
Bahsi açılmışken aklıma efsane renault reklamı geldi, renault'un hangi modeli hatırlamıyorum ama 5 yıldızı sanırım ilk alan ya da nadir araçlardan biriydi.
Mercedes ilk 5 yıldızını aldığında, renault gazeteye büyük bir ilan vermişti, mercedes'e hoşgeldiniz filan diyordu :)
Neyse konuya dönelim, Ncap testleri güvenilir, tamam. Ama dikkat etmemiz gereken nokta test hızları!
Testleri yasal hız sınırlarında deniyorlar, yanlışım yoksa 30-50-60 km/h hızlarda testler yapıyorlar.
Yani arabayı 50 km/h ile düz duvara kafadan çarptırıp "bu arabanın içinde bu hızda kimse ölmez, sakat da kalmaz" diyolar diyelim.
Biz aynı arabayı alıp 60 km/h ile aynı duvara çarptığımızda sonuçlar çok çok çok fark edecektir. Şimdi bunun katlama hesabını yapacak bilgiye sahip değilim ama 50 ile 60 arasında %20 farktan çok çok daha fazla fark var.
Kaldı ki 100-120 km/h'lar, ohooo Allah muhafaza etsin.
- John Bloor (15.11.23 09:50:41)
clio'nun hangi yıldaki modeli ile volvo'nun hangi yıldaki modelini kıyasladığına göre de değişir.
mesala ncap artık güncel güvenlik sistemleri olmayan araçlara 5 yıldız vermiyor. yaya görünce otomatik durması, adaptif hız kontrol gibi.
2022 model volvo ile 2017 model clio aynı 5 yıldıza sahip değildir.
mesala ncap artık güncel güvenlik sistemleri olmayan araçlara 5 yıldız vermiyor. yaya görünce otomatik durması, adaptif hız kontrol gibi.
2022 model volvo ile 2017 model clio aynı 5 yıldıza sahip değildir.
- durbidakka (15.11.23 11:30:13)
O testler 50 km hız ile yapılıyor. Yani şehir içi çarpışma testi. İşin içinde biraz pazarlama algısı da var.
Volvo'nun aşırı güvenli olduğu konusu da vaktiyle bu konuyla ilgili çok reklam yapmasıyla alakalı. Yoksa aynı segmentlerde bütün araçlar 3 aşağı 5 yukarı aynı standartları sunuyor artık.
50 km'de 5 yıldızlı güvenlik sunan bir aracın 90 km'de ve üstünde nasıl tepki verebileceğini kimse bilemez.
Google'a bakmak yeterli. Aşırı güvenli şöyle sağlam denen arabaların yüksek hızlarda nasıl kağıt gibi dağıldığını görebilirsiniz.
Yani o 5 yıldıza çok güvenip de aşırı hız yapmamak lazım.
Volvo'nun aşırı güvenli olduğu konusu da vaktiyle bu konuyla ilgili çok reklam yapmasıyla alakalı. Yoksa aynı segmentlerde bütün araçlar 3 aşağı 5 yukarı aynı standartları sunuyor artık.
50 km'de 5 yıldızlı güvenlik sunan bir aracın 90 km'de ve üstünde nasıl tepki verebileceğini kimse bilemez.
Google'a bakmak yeterli. Aşırı güvenli şöyle sağlam denen arabaların yüksek hızlarda nasıl kağıt gibi dağıldığını görebilirsiniz.
Yani o 5 yıldıza çok güvenip de aşırı hız yapmamak lazım.
- anten (15.11.23 12:34:12)
[]
banyo fayanslarının üzerine duvar kağıdı gibi bişey yapılır mı?
banyomuz 80 li yılların banyosu gibi. teknik olarak bi sıkıntısı yok ama insan biraz olsun estetik istiyor. tadilat yapıp evi şantiyeye çevirmek istemiyoruz. fayansların üzerine duvar kağıdı gibi bi giydirme ya da yapıştırma tarzı neler yapılabilir?
mutlu günler olsun...
mutlu günler olsun...
artık her yüzeyde tutan boyalar var, sosyal medyada zibilyon tane banyomu nasıl değiştirdim videolarından falan bakablirsiniz, su geçirmiyorlar
www.polisan.com.tr
www.polisan.com.tr
- eja (13.10.23 08:15:40)
Biraz eziyetli olabilir ama boyayabilirsiniz. Islak alanlarda kağıt kaplama güven vermiyor, en kısa sürede bir noktadan kavlayacaktır.
www.youtube.com
Bu arada ben olsam kırım yapmadan direkt üzerine seramik yaptırırdım.
www.youtube.com
Bu arada ben olsam kırım yapmadan direkt üzerine seramik yaptırırdım.
- kukuleta (13.10.23 10:27:03)
[]
where is my mind reklam jınglı ı lazım
sanırım reklam için coverlamışlar. işte tam da bu reklamdaki hali lazım. orijinali aramıyorum. reklam şu...
www.youtube.com
mutlu geceler...
www.youtube.com
mutlu geceler...
[]
bu jingle ı 2023 yılında amatör biri yapabilir mi?
yoksa illa ki profesyonel programlar mı gerekiyor? kayıt 2008 da yapılmış. görüntüyü değil müziği soruyorum.
vimeo.com
vimeo.com
ipad/iphone'daki Garageband'in hazır enstrüman paketlerini kullanarak bile benzerini yapabilirsin bence.
Midi klavye + VST'ler ile (paralı da olabilir bedavalar da var, virtual studio paketleri ses veya efekt için) daha iyisini de yaparsın bu eski tarz çok dijital kalmış.
Midi klavye + VST'ler ile (paralı da olabilir bedavalar da var, virtual studio paketleri ses veya efekt için) daha iyisini de yaparsın bu eski tarz çok dijital kalmış.
- nhk ni youkosu (23.01.23 23:00:52 ~ 23:01:23)
FL studio veya magix isimli programları beleş indirip bu jeneriği yapmak teknik olarak mümkün bence crack falan yapınca bütün davullar falan iniyor ama yetenek lazım olm yani amatör yine yapamaz yani ben yapamıyorum.
- baba553 (23.01.23 23:17:25)
Profesyonel ekipman/yazılım iki taraflı bi kılıç net bi yanıtı yok.
Ekipman yazılımı yemek malzemeleri yapan kişiyi de aşçı olarak düşünebiliriz.
İyi malzeme iyi aşçı güzel yemek
Vasat malzeme iyi aşçı yine güzel yemek çıkabiliyor
Vasat malzeme kötü aşçı, İyi malzeme kötü aşçı genelde kötü yemek çıkıyor.
Kafasında biraz müzikal bilgi ve iş akışı olan biri orta halli bi telefon yazılımı ya da basit bi açık kaynaklı yazılım ile yapabilir.
Ekipman yazılımı yemek malzemeleri yapan kişiyi de aşçı olarak düşünebiliriz.
İyi malzeme iyi aşçı güzel yemek
Vasat malzeme iyi aşçı yine güzel yemek çıkabiliyor
Vasat malzeme kötü aşçı, İyi malzeme kötü aşçı genelde kötü yemek çıkıyor.
Kafasında biraz müzikal bilgi ve iş akışı olan biri orta halli bi telefon yazılımı ya da basit bi açık kaynaklı yazılım ile yapabilir.
- hedep (23.01.23 23:46:54)
Yaparsın.
İyi bir bilgisayar, birkaç iyi vst, midi klavye ve ses kartıyla yapar az bucuk müzik bilen biri.
Bu tarz programlar artık çok güçlü. Orkestra olmadan sadece oturma odanda senfoni kaydedebilirsin. Vokal bile okutuyorsun.
Örnek:
www.youtube.com
İyi bir bilgisayar, birkaç iyi vst, midi klavye ve ses kartıyla yapar az bucuk müzik bilen biri.
Bu tarz programlar artık çok güçlü. Orkestra olmadan sadece oturma odanda senfoni kaydedebilirsin. Vokal bile okutuyorsun.
Örnek:
www.youtube.com
- anten (24.01.23 11:18:51 ~ 11:20:47)
kısa bir eğitimle yapar.
hatta ilk cevapta söylendiği gibi garageband ile bile çok benzerini yapabilirsin.
ama yine de müzik bilgisi gerekli.
hatta ilk cevapta söylendiği gibi garageband ile bile çok benzerini yapabilirsin.
ama yine de müzik bilgisi gerekli.
- teritori (24.01.23 14:54:51)
[]
3 saatlik filmden 3-5 saniyelik 50 ye parça almak istiyorum.
sonra onları ayrıca kurgulayacağım. koskoca 3 saatlik film olunca çalışmak sıkıntı oldu. kestiğim parçayı hemen bilgisayara masaüstüne nasıl atabilirim? clipchamp programı kullandım. gerekiyorsa movie maker da da yaparım. temel mesele kestiğim parçayı hemen masaüstüne atmak. nasıl olacak bu iş?
yardımınız için şimdiden teşekkürler.
yardımınız için şimdiden teşekkürler.
VLC player menüden(üstte bir yerlerde) record’a bastığında kayda başlıyor tekrar basınca bitirip direkt videolara kaydediyor.
- nhk ni youkosu (04.08.22 20:45:49)
[]
ekşi de yakın zmanda bi counter strike online sitesi konuşuluyordu?
sıkıntısız bağlanıyor , güzelce oynuyordu tüm dünya. sanırım counter ın eski sürümü vardı. tam da benim gibi eskilere yönelik bi oyun sitesiydi. neydi o?
[]
Petits désordres amoureux... türkçe adı: tatlı kaçamaklar
yıllar önce izlediğim bu filmi ne acıdır ki yıllardır bulamıyorum. inanılmaz! yer yarıldı içine girdi sanki. internet çağında böyle ünlü bi filmi izleyeceğim ücretli/ bedava yer yok. ciddi anlamda acı çekiyorum neredeyse. büyük bi özlem...
yardımcı olursanız çok sevinirim. sevabınız büyük yazılır arkadaşlar.
yardımcı olursanız çok sevinirim. sevabınız büyük yazılır arkadaşlar.
torrent baktın mı
- paintov (15.05.22 21:05:02)
öncelikle ressamın imzası değerli, renkler, teknik, fırça kullanımı.
- durbidakka (05.05.22 11:57:04)
sanırım eleştirel bir soru olmuş ama sizi anlıyorum ve katılıyorum.
belli bir akımda yapılmış ve o akıma bir şey katan bir eser olma ihtimalinin, ya da teknik bazı nedenlerin buna katkısı olma ihtimalinin varlığını bir kenara bırakırsak, eser sahibinin ünlü olması da tabloyu öne çıkarabiliyor. şimdi siz gidip madonna'dan imza alsanız onun attığı imzalı tişörtün atıyorum 5 bin dolara satılması bu imzanın dünyanın en güzel imzası olduğu anlamına gelmiyor.
ama madonna bir kere madonna olmuş işte. yapacak bir şey yok.
belli bir akımda yapılmış ve o akıma bir şey katan bir eser olma ihtimalinin, ya da teknik bazı nedenlerin buna katkısı olma ihtimalinin varlığını bir kenara bırakırsak, eser sahibinin ünlü olması da tabloyu öne çıkarabiliyor. şimdi siz gidip madonna'dan imza alsanız onun attığı imzalı tişörtün atıyorum 5 bin dolara satılması bu imzanın dünyanın en güzel imzası olduğu anlamına gelmiyor.
ama madonna bir kere madonna olmuş işte. yapacak bir şey yok.
- bohr atom modeli (05.05.22 12:00:23 ~ 12:02:14)
anladığımdan değil de dönemi de bilmek gerekiyor bunun için. tamamen atıyorum şu anda: yapıldığı dönem minyatür tarzı perspektif olmayan resimler çizilirken bu adam çıkmış böyle gerçekçi bir çizim yapmıştır. diğer ressamların yapmadığı bir şeyi yapıp yeni bir çizim şekli getirmiştir ülkeye. bu da onun ilk örneklerindendir. o nedenle değerli olabilir.
- syozkn (05.05.22 12:53:04)
Biraz fikret mualla hayatı eserleri hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor, youtubeda kısa ve orta uzunlukta güzel videolar var
Şurada bile renk ve boya seçimleri nedenleri vs bir sürü bilgi var
youtu.be
E buna rağmen anlamsız gelebilir, zevkine uymayabilir
Şurada bile renk ve boya seçimleri nedenleri vs bir sürü bilgi var
youtu.be
E buna rağmen anlamsız gelebilir, zevkine uymayabilir
- freebird5406_2 (05.05.22 12:59:46 ~ 13:04:50)
Edgar Degas (Fransız empresyonist ressam) soyle demis:
Sanat, gördüğünüz şey değil, başkalarının görmesini sağladığınız şeydir.
Sanat, gördüğünüz şey değil, başkalarının görmesini sağladığınız şeydir.
- ermanen (05.05.22 13:05:10)
Dönemsel bir akım, özetle antik çağdan bugüne geldiğimizde insanın sanat üzerinden ne atarmaya çalıştığına bakalım
Ama heykeltıraşlık üzerinden örnek vereyim, çünkü ressamlık daha sonraki dönemlerde gelişiyor
Arkaik dönemdeki (~600ler) sanat uğraşına bakarsanız insanların teknik olarak en gerçekçi görünüme ulaşmak için çabaladığını görürsünüz. Yeni sanarçılar hep daha gerçekçisini yapmaya çalışır. Google'dan new york kouros'u diye aratırsanız birçok vücut hattı kazımayla verilmiştir. Heykel dimdik durur şekildedir. Klasik döneme (~mö 400'ler) gelindiğinde artık sanatçılar teknik olarak anatomiyi oturtmuş ve eserlerine hareket kazandırma ihtiyacı gelişmiştir (çünkü mükemmel anatomiyi herkes veriyor, maharet değil artık) doryphoros diye bir örnek aratabilirsiniz.
Hellenistik dönemde (~Mö 200ler) artık heykellere duygu ve anıtsallık kazandırma amacı gelişmeye başlar lakoon grubu diye aratabilirsiniz. Birbiriyle ilişkili grup heykeller öne çıkar. Artık herkes bir heykeli mükemmel anatomi ve hareketle tasvir edebiliyordur önemli olan yetenek bu heykellerde duyduyu vermektir. Aynı zamanda mükemmel anatomi yer yer bilerek bozulmaya başlar, gerçekçilik ya da gerçeküstü bir görünüm vermek için estetik görünmeyen filozof heykelleri ya da aşırı gelişkin vücut hatları yapılır.
Sonrasında orta çağlar boyunca klasik dönemlerin bu üslupları çokça taklit edilir. Rönesans sanatçıları resimlerinde artık üç boyutluluk ve mekandaki ışığı yansıtma yeteneklerini öne çıkarmaya çalışır, ressamlık da gelişir.
Sonraki dönemlerde sanatçılar mükemmelleştirilen bu proposiyonları ve matematiksel unsurları sıkıcı bularak (çünkü artık çok alışıldık) ressamın izlenimine dayalı empresyonist teknikler geliştirirler (van gogh eserlerine bakabilirsiniz)
Her neyse, günümüzde seri şekilde 100lerce van gogh resmi üretebilirsiniz. Bunlar dünkü işler. Van gogh'u değerli yapan döneminde yarattığı farktır. Binlerce mükemmel görünen heykel yapabilirsiniz bunlar ancak klasik sanatın taklidi olabilir. İçerisinde yeni bir heyecan yoktur. Dahası günümüzde makinelerle harika heykeller yaratabilirsiniz insana dahi gerek yok.
Günümüzde sanatta istenen şey bir fikri üretmek. Örneğin andy warhol eserlerinde bu var, absğrt bir durumu gösteriyor size.
İnternet memelerinde olan da bu.
Bu fikirler soyuttur, sizin çıkardığınız anlama bağlıdır. Art deco ve art nouveau akımlarının çıkış noktası da buydu zamanında.
Yani bu tip sanatsal ürünlersen "zevk almak için" öncesinde geçmişteki sanatı görüp anlamış olmanız gerekiyor bir yerde.
Ha diğer taraftan bugünkü sanatın teknik olarak taklit edilebilir olması kara para aklama girişimleri için bir araç oluyor mu? Evet oluyor. Ancak bu başka bir tartışma, sanatın kendisiyle alakalı değil.
Siz de tek tip resimlerle yıllarca arka arkaya bakarsanız artık bıkıp daha önce şahit olmadığınız yeni bir şeyler görmek istersiniz.
Konu çok detaylı ancak takdir edersiniz ki birden fazla fakülte açacak kadar detaylandırmak mümkün. Bu yüzden sanat tarihi ve konservatuvar bölümleri var. Ancak ana hatlarıyla durum bu.
Ama heykeltıraşlık üzerinden örnek vereyim, çünkü ressamlık daha sonraki dönemlerde gelişiyor
Arkaik dönemdeki (~600ler) sanat uğraşına bakarsanız insanların teknik olarak en gerçekçi görünüme ulaşmak için çabaladığını görürsünüz. Yeni sanarçılar hep daha gerçekçisini yapmaya çalışır. Google'dan new york kouros'u diye aratırsanız birçok vücut hattı kazımayla verilmiştir. Heykel dimdik durur şekildedir. Klasik döneme (~mö 400'ler) gelindiğinde artık sanatçılar teknik olarak anatomiyi oturtmuş ve eserlerine hareket kazandırma ihtiyacı gelişmiştir (çünkü mükemmel anatomiyi herkes veriyor, maharet değil artık) doryphoros diye bir örnek aratabilirsiniz.
Hellenistik dönemde (~Mö 200ler) artık heykellere duygu ve anıtsallık kazandırma amacı gelişmeye başlar lakoon grubu diye aratabilirsiniz. Birbiriyle ilişkili grup heykeller öne çıkar. Artık herkes bir heykeli mükemmel anatomi ve hareketle tasvir edebiliyordur önemli olan yetenek bu heykellerde duyduyu vermektir. Aynı zamanda mükemmel anatomi yer yer bilerek bozulmaya başlar, gerçekçilik ya da gerçeküstü bir görünüm vermek için estetik görünmeyen filozof heykelleri ya da aşırı gelişkin vücut hatları yapılır.
Sonrasında orta çağlar boyunca klasik dönemlerin bu üslupları çokça taklit edilir. Rönesans sanatçıları resimlerinde artık üç boyutluluk ve mekandaki ışığı yansıtma yeteneklerini öne çıkarmaya çalışır, ressamlık da gelişir.
Sonraki dönemlerde sanatçılar mükemmelleştirilen bu proposiyonları ve matematiksel unsurları sıkıcı bularak (çünkü artık çok alışıldık) ressamın izlenimine dayalı empresyonist teknikler geliştirirler (van gogh eserlerine bakabilirsiniz)
Her neyse, günümüzde seri şekilde 100lerce van gogh resmi üretebilirsiniz. Bunlar dünkü işler. Van gogh'u değerli yapan döneminde yarattığı farktır. Binlerce mükemmel görünen heykel yapabilirsiniz bunlar ancak klasik sanatın taklidi olabilir. İçerisinde yeni bir heyecan yoktur. Dahası günümüzde makinelerle harika heykeller yaratabilirsiniz insana dahi gerek yok.
Günümüzde sanatta istenen şey bir fikri üretmek. Örneğin andy warhol eserlerinde bu var, absğrt bir durumu gösteriyor size.
İnternet memelerinde olan da bu.
Bu fikirler soyuttur, sizin çıkardığınız anlama bağlıdır. Art deco ve art nouveau akımlarının çıkış noktası da buydu zamanında.
Yani bu tip sanatsal ürünlersen "zevk almak için" öncesinde geçmişteki sanatı görüp anlamış olmanız gerekiyor bir yerde.
Ha diğer taraftan bugünkü sanatın teknik olarak taklit edilebilir olması kara para aklama girişimleri için bir araç oluyor mu? Evet oluyor. Ancak bu başka bir tartışma, sanatın kendisiyle alakalı değil.
Siz de tek tip resimlerle yıllarca arka arkaya bakarsanız artık bıkıp daha önce şahit olmadığınız yeni bir şeyler görmek istersiniz.
Konu çok detaylı ancak takdir edersiniz ki birden fazla fakülte açacak kadar detaylandırmak mümkün. Bu yüzden sanat tarihi ve konservatuvar bölümleri var. Ancak ana hatlarıyla durum bu.
- akhenaten (05.05.22 14:04:49)
Bol reverb efektli gitar gibi
- floydian (25.11.21 22:11:31)
Mark eliyahu-journey'deki yaylıya benzettim. Popi bi şarkı orada hangi enstrüman olduğunu bulabilirsin.
- Bruce (25.11.21 23:04:11)
Bu gerçekten bir yaylı ise sesi klasik kemençeyi andırıyor.
Ama bence bu bir synthesizer tonu.
Ama bence bu bir synthesizer tonu.
- kibritsuyu (26.11.21 02:38:17)
- rare (26.11.21 11:05:47 ~ 11:12:46)
[]
ahlat ağacı filmi
öğretmen epey idealist biriymiş zamanında. ödüller almış, protokollerde yer almış, öğrencileriyle başarılar kazanmış falan. ne olmuş ta adam kendini bu kadar bırakıyor?
ben böyle bi bilgi kırıntısına dahi denk gelmedim. tamam her şey göze sokulmaz da zerre sezdirme de olmamış.
tamam salarsın kendini de bu kadar dibe vurmasının nedeni filmde nasıl açıklanıyor? ya da bu eksiklik? size de tuhaf gelmedi mi?
ben film boyunca en çok bu sorunun cevabını aradım. hocam ne oldu? niye bu kadar rezil ettin kendini? cevap yoktu.
ben böyle bi bilgi kırıntısına dahi denk gelmedim. tamam her şey göze sokulmaz da zerre sezdirme de olmamış.
tamam salarsın kendini de bu kadar dibe vurmasının nedeni filmde nasıl açıklanıyor? ya da bu eksiklik? size de tuhaf gelmedi mi?
ben film boyunca en çok bu sorunun cevabını aradım. hocam ne oldu? niye bu kadar rezil ettin kendini? cevap yoktu.
Bunun ne önemi var, hikayeye aman aman bi katkısı olacağını sanmıyorum. Sıradan idealist memur kafasının zamanla kendini salması işte. Toplumdaki tüm memurlar böyle değil mi? Nuri bilgede her şeyin cevabını bulamazsın. Bu filmleri güzel yapan da bu. Bir dizi olsaydı muhtemelen yan karakterleri işleyecek zaman olurdu. Zaten film Sinan'a odaklanıyor.
- olaylar olaylar (31.10.21 08:45:56)
Filmde dibe vurmuslugu yok zaten.
Maasli calisanin emekliligi tam olarak oyle oluyor.
Hatta nbc o adami tatilde gordugu icin, adamin ogluyla beraber senaryo yaziyor.
Yani o adamdan ulkede milyon tane var.
Maasli calisanin emekliligi tam olarak oyle oluyor.
Hatta nbc o adami tatilde gordugu icin, adamin ogluyla beraber senaryo yaziyor.
Yani o adamdan ulkede milyon tane var.
- divit (31.10.21 12:56:56)
aslında ne olup bittiği gözüküyor filmde. öğretmen idealist ve aynı zamanda romantik birisi. ve bu özelliklerle hayatın gerçeklerinden kopan ve kaçmak isteyen insanlara tipik bir örnek.
öğretmenin idealistliği sadece mesleği ile sınırlı değil aynı zamanda hayatla ve doğayla da ilgili. insanın doğanın bir parçası olduğunu ve her zaman doğayla iç içe yaşaması gerektiği düşünüyor. mesleğinin ilk yıllarındaki gençlik heyecanı ile mesleki yöndeki idealist duyguları ona güzel işler başartıyor ancak zaman geçtikçe etrafını kuşatan sistemin kendisine dayattığı, içine hapsettiği ve doğadan uzak rutin hayat döngüsünü de kabullenemiyor.
aslında sürekli doğayla ile iç içe olduğu bir hayat yaşamak istiyor. ancak bu mümkün değil çünkü ev geçindirmek derdinde. çoluk çocuk derken istediği hayattan gitgide uzaklaşıyor. mecburiyetleri, tüm bu sıkışmışlık onun ruhunu daraltıyor.
tüm bunların içinde kendine bir kaçış arıyor. bulabildiği tek çıkış ise şans oyunlarından yüklü kazanç elde edip kendini hapsolduğu hayatın dışına atabilmek. aslında ona göre tüm bu düşünceleri ve bunun için yaptıkları da normal. ulaşmak istediği hayal için elindeki tek çözüm bu. kendince doğru bir düşünce. ama maalesef hayatın gerçeklerinden kopuk tüm bu düşünceler ve haller. kendisi dışında herkes bu acı gerçekler tarafında yer alıyor. o yüzden onun bu halleri kimse tarafından tasvip edilmiyor, anlaşılmıyor. saygınlığını kaybediyor. eşi çocukları sürekli eleştiriyor. hatta oğlu nefretle bakıyor bir zaman. kötü olduğunu düşünüyor. kendini ondan üstün görüyor.
ancak en nihayetinde öğretmen sistemin dışına bir şekilde çıkıyor ve o doğal yaşama kavuşabiliyor. o zamana kadar onun yanlış bir yolda, yanlış hallerde olduğunu düşünen hatta nefret eden oğlu aslında babasının ne kadar da naif bir isteği elde etme çabası içinde olduğunun ve içinde asla bir kötülük olmadığının farkına varıyor. ayrıca oğlu tüm bu süreçte de hayatın acımasız tarafı ile yüzleşiyor (kitabının satmaması, değer verdiği bir yazar tarafından hor görülmesi, toplumda bir konum elde edememesi vs.) ve o acımasızlığın içinde saf ve temiz kalan tek şey babası ve tutanacak bir dal haline geliyor onun için.
---spoiler---
öğretmenin oğlunu, film boyunca babasının sürekli kuyu ile uğraşmasından ve sürekli ona yardım etmesini istemesinden nefret etmiş bir haldeyken, filmin sonunda kuyuya babası söylemeden girmiş ve çalışır halde görüyoruz. babasının hep hatalı olduğunu düşünüyordu. ancak şimdi önceden hiç istemediği, inanmadığı, nafile çaba olarak gördüğü o kuyuda çalışmaya bu sefer babası istemeden kendi koyulmuş. babasına karşı olan o iddialı tavrının boşa çıktığını, yanlış olduğunu görüyor en sonunda. ama bir yandan da bu kendisinin de bittiği yer bu kuyu. bir anlık kuyuda kendini astığını görmesi de bununla alakalı. o kuyuda bitiyor tüm iddiası ve kendisi. ama tutunacağı tek şey olarak kalıyor elinde.
öğretmenin idealistliği sadece mesleği ile sınırlı değil aynı zamanda hayatla ve doğayla da ilgili. insanın doğanın bir parçası olduğunu ve her zaman doğayla iç içe yaşaması gerektiği düşünüyor. mesleğinin ilk yıllarındaki gençlik heyecanı ile mesleki yöndeki idealist duyguları ona güzel işler başartıyor ancak zaman geçtikçe etrafını kuşatan sistemin kendisine dayattığı, içine hapsettiği ve doğadan uzak rutin hayat döngüsünü de kabullenemiyor.
aslında sürekli doğayla ile iç içe olduğu bir hayat yaşamak istiyor. ancak bu mümkün değil çünkü ev geçindirmek derdinde. çoluk çocuk derken istediği hayattan gitgide uzaklaşıyor. mecburiyetleri, tüm bu sıkışmışlık onun ruhunu daraltıyor.
tüm bunların içinde kendine bir kaçış arıyor. bulabildiği tek çıkış ise şans oyunlarından yüklü kazanç elde edip kendini hapsolduğu hayatın dışına atabilmek. aslında ona göre tüm bu düşünceleri ve bunun için yaptıkları da normal. ulaşmak istediği hayal için elindeki tek çözüm bu. kendince doğru bir düşünce. ama maalesef hayatın gerçeklerinden kopuk tüm bu düşünceler ve haller. kendisi dışında herkes bu acı gerçekler tarafında yer alıyor. o yüzden onun bu halleri kimse tarafından tasvip edilmiyor, anlaşılmıyor. saygınlığını kaybediyor. eşi çocukları sürekli eleştiriyor. hatta oğlu nefretle bakıyor bir zaman. kötü olduğunu düşünüyor. kendini ondan üstün görüyor.
ancak en nihayetinde öğretmen sistemin dışına bir şekilde çıkıyor ve o doğal yaşama kavuşabiliyor. o zamana kadar onun yanlış bir yolda, yanlış hallerde olduğunu düşünen hatta nefret eden oğlu aslında babasının ne kadar da naif bir isteği elde etme çabası içinde olduğunun ve içinde asla bir kötülük olmadığının farkına varıyor. ayrıca oğlu tüm bu süreçte de hayatın acımasız tarafı ile yüzleşiyor (kitabının satmaması, değer verdiği bir yazar tarafından hor görülmesi, toplumda bir konum elde edememesi vs.) ve o acımasızlığın içinde saf ve temiz kalan tek şey babası ve tutanacak bir dal haline geliyor onun için.
---spoiler---
öğretmenin oğlunu, film boyunca babasının sürekli kuyu ile uğraşmasından ve sürekli ona yardım etmesini istemesinden nefret etmiş bir haldeyken, filmin sonunda kuyuya babası söylemeden girmiş ve çalışır halde görüyoruz. babasının hep hatalı olduğunu düşünüyordu. ancak şimdi önceden hiç istemediği, inanmadığı, nafile çaba olarak gördüğü o kuyuda çalışmaya bu sefer babası istemeden kendi koyulmuş. babasına karşı olan o iddialı tavrının boşa çıktığını, yanlış olduğunu görüyor en sonunda. ama bir yandan da bu kendisinin de bittiği yer bu kuyu. bir anlık kuyuda kendini astığını görmesi de bununla alakalı. o kuyuda bitiyor tüm iddiası ve kendisi. ama tutunacağı tek şey olarak kalıyor elinde.
- dantealighieri (31.10.21 17:50:44)
[]
bişey önerin okuyayım
dünya klasiklerinden fenalık geldi.dostoyevski hariç.savaş yoksulluk falan istemiyorum.aşklı meşkli olsun.oğuz atay tarzı muallaktaki tipler olmasın.kişisel gelişim asla!
kısaca medeni bi hayat yaşayan sıradan insanların hikayesi olsun.tuhaf karekterler istemiyorum.olağanüstü şeyler de olmasın.vampir tarzı manyaklıkları kastediyorum.sıradan hayatların sıradan yaşamları...
gel de çık işin içinden.
kısaca medeni bi hayat yaşayan sıradan insanların hikayesi olsun.tuhaf karekterler istemiyorum.olağanüstü şeyler de olmasın.vampir tarzı manyaklıkları kastediyorum.sıradan hayatların sıradan yaşamları...
gel de çık işin içinden.
Muhtemelen okumuşsundur ama bi ihtimal ben önereyim: Kürk Mantolu Madonna.
Sıradan bir adamın büyük aşk hikayesi :)
Sıradan bir adamın büyük aşk hikayesi :)
- canercuxy (30.05.14 16:43:38)
Karıncalar - Bernard Werber
oku beğenmezsen kitap paranı yollarım.
oku beğenmezsen kitap paranı yollarım.
- gece lampulu (30.05.14 16:45:11)
top oynayan kedi mağazası
- sirena (30.05.14 16:47:16)
Jodi Picoult, sıradan insanların hayatındaki dramları yazar. Aile, anna-baba çocuk ilişkileri
Hande Altaylı, aşklı meşkli entrikalı dizi kıvamında yazıyor, anlatımı akıcıdır
Osman Aysu, polisiye yazar işadamları metresler dul kadınların miras için öldürülmeleri falan aşk ne ararsan var. anlatım dili çok basit
Hande Altaylı, aşklı meşkli entrikalı dizi kıvamında yazıyor, anlatımı akıcıdır
Osman Aysu, polisiye yazar işadamları metresler dul kadınların miras için öldürülmeleri falan aşk ne ararsan var. anlatım dili çok basit
- buzbebek (30.05.14 16:50:37)
İklimler- Andre Maurois
- buff (30.05.14 16:52:27)
çanlar kimin için çalıyor
- lebron james 6 (30.05.14 17:09:46)
huck finn'in maceraları
- lesmiserables (30.05.14 17:41:31)
Selman Bayer- Kendi İçine Düşenler Ansiklopedisi
Sıradan bir memur. Aşık oluyor filan.
Sıradan bir memur. Aşık oluyor filan.
- kullanıcı adı (30.05.14 20:04:45)
Barış bıçakçı +1
- istenmeyen evlat (31.05.14 02:46:42)
Jonathan Coe - rotters' club
Olur da hoslasirsaniz the closed circle diye de devami var.
Savas istemiyorum demissiniz, kitabin arka planinda IRA olaylari var kitabin gectigi donemden dolayi. Yine de bence bir bakilabilir.
Olur da hoslasirsaniz the closed circle diye de devami var.
Savas istemiyorum demissiniz, kitabin arka planinda IRA olaylari var kitabin gectigi donemden dolayi. Yine de bence bir bakilabilir.
- nwnd (31.05.14 02:53:06 ~ 02:58:08)
emrah serbes - erken kaybedenler
- dirmit (31.05.14 02:58:36)
iyi insan bulmak zor,
insana hiç rahat yok kendinden
bu ikisi de öyküler gerçi. roman mı istemiştin? ama sıradan karakterlerin tuhaf ya da tatlı hikayeleri...
insana hiç rahat yok kendinden
bu ikisi de öyküler gerçi. roman mı istemiştin? ama sıradan karakterlerin tuhaf ya da tatlı hikayeleri...
- dirmit (19.01.15 21:11:14)
1