var mı benden başka yollayan :D (gaza gelen olur mu acaba?)

kisa +1

Ben listeden özellikle en sevdiğim kitapları seçtim yolladım valla. Listede olmayan bir kitabı da göndermek istiyordum, öğretmenimiz eklerse bir tur daha alışveriş yapacağım. :)

Yolladım ben de.

en uygunlardan bi sepet yaptım ben :D iyi düşünmüşsünüz.

destek oldum ben de.

valarmurgulis köy okulu icin kitap yardimi duyurusu actiginda kendi sectigim kitaplardan yollamistim. bu liseye yollarken illa bu listeden mi olmasi gerekiyor? yoksa istedigimiz kitaplari da koyabilir miyiz? listeye ne kadar sadik kalmamizi istedigini @üğpoıuy yanitlarsa sevinirim. lise seviyesi kitaplarda hala "sakincalilik" durumu oluyor mu?

Affınıza sığınarak sorayım.
Buradaki konu nedir?
Yurdumun fakir yörelerinde bir ilkokul için olsa anlayacağım,
Evinin kütüphanesini bağışlayıcılar hedefleniyor olsa yine anlayacağım.
Tekirdağ, Lise ve Amazon kelimeleriyle bağış konusunu bir araya getirmeye çalıştım.
Başaramadım.
Neyi kaçırıyorum ben.

Ben görev yaptığım lisede şöyle bir şeye heveslendim, (bana) desteğinize ihtiyacım var şeklinde bir açıklama olsa, ona da tamam diyeceğim de.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
Amazon'dan alıp göndereceksen bu liste dışından gönderemiyorsun diye biliyordum (o yüzden göndermek istediğim bir kitabı listeye eklesinler diye bekliyordum) fakat şimdi tekrar baktım, listeden herhangi bir kitabı sepete ekledikten sonra başka kitap eklersen beraber gönderebiliyorsun. Listeden bir şey eklemezsen hediye olarak gönderemiyorsun, @üğpoıuy'dan adres alıp adresi girerek göndermen gerekiyor.

Diğer soruların cevabı bende yok. :)

@Mirket
(git: 1616433) şu duyuru üzerine ben @üğpoıuy'a ulaşıp bilgi istedim, kitapları göndereceğimiz okulun kütüphanesinin çok zayıf olduğunu ve kütüphaneye kitap eklemeye çalıştıklarını söyledi. Kendi kitaplığımdan kitaplar seçip göndermeyi düşündüm fakat kargo çok pahalı, kitap gibi ağır nesnelerin kargosu daha da pahalı oluyor, o yüzden evden göndermek yerine internetten satın alıp göndermeyi daha mantıklı ve ekonomik buldum.

Sonra da, duyuruda belirttiğim gibi, Amazon'da istek listesi yapmak ve oradan alıp göndermek çok pratik geldiği için böyle bir şey yapabilirler mi diye sordum, yaptılar. İlk duyuru çok az görüntülendiği ve artık bir de istek kitap listesi eklendiği için yeni duyuru açtım. Mevzu bundan ibaret.

Arzu ederseniz evinizin kütüphanesinden de gönderebilirsiniz elbette. Ya da mantıklı bulmadıysanız hiçbir şey yapmazsınız. Ve maalesef ülkemizin her yerinde fakir okullar, boş kütüphaneler var. (İzmir'in göbeğinde okulun hademesi olmadığı için çocuklarının sınıfını nöbetleşe temizleyen veliler tanıyorum, "fakir yöre" olmasına gerek yok.)

iyi niyetli kolektif eylemler çok hoşuma gidiyor.
bir kaç kitap aldım listede yer alan, 1 tane de listede bu da olmalıydı dediğim bir kitabı yolladım. umarım daha önce alınmış olduğu için listede görünmüyor değildir.

çok güzel bir seçki yapılmış, kimisi okuduğum çoğu ise okumak için heves ettiğim kitaplar.

mirket'in sorgusu yerinde bence. ama okullarda kitaba bütçe ayıramayan çok öğrencinin olması ve bazen bir kitap okumanın bile insanlara fayda sağladığı düşünülünce; alınan bazı kitapların hiç okunmayacağı ihtimalini de göze alarak okul kütüphanesi oluşturmayı çok yerinde buluyorum. teşekkürler.

Şu kitaplar olur mu diye mesaj attım @üğpoıuy'a, mesaj okundu ama geri dönüş yapmadı.

@biseysoracaktim'in yazdığı ilk cümlenin etkisiyle çorbada tuzum olsun isterim. Adres paylaşılırsa Amazon'dan ama liste dışı katkıda bulunmak isterim.

@mirket listeden mesela en ucuz kitabı sepete atıp sonra üstüne başka kitaplar ekleyince göndermek mümkün oluyor, alternatif çözüm olarak ekleyeyim buraya.

@i'm gonna start a revolution from my bed yapacaktır, o sırada zamanı yoktur ya da o da öğretmene sorup cevap bekliyordur belki :)

@kobuzchu kiz, Konuya senin yaklaşımına ve yaptıklarına ancak saygı duyulur. Maksadımı aşıp seni eleştirmiş gibi oldumsa, üzdümse bağışla.

@Mirket yok yok, olur mu öyle şey, hiç sorun yok, ben de neyin ne olduğunu daha net açıklamış oldum işte :)

Şu duyuru ve altındak, konuşmalar ülke kalitesini 0,01 yükseltmiyosa ben de bi' şey bilmiyorum.

Çok pratikmiş Amazon üzerinden göndermek. Organize edenlerin eline sağlık.

Lise ve kitap denilince, hemen aklıma elimdeki hiç kullanılmamış üniversite sınavına hazırlık soru bankaları geldi. Ancak baktım ki mesele bu değilmiş.
Duyuru daha açık yapılamaz mıydı acaba?
Elimizdekilerden de gönderebilir miyiz mesela?
Yoksa deprem zamanında olduğu gibi, illaki sıfır giysi ve yatak, battaniye isteyen kuruluşlara yapılan bağışlar gibi mi olacak?
Amazon'dan ve belli serilere ait kitaplar (!)

@pro9it9is9
"Kendi kütüphanenizden veya başka bir site üzerinden göndermek isterseniz detaylı bilgi için @üğpoıuy'a mesaj atın lütfen."

Bir de şöyle bir şey var.

www.ptt.gov.tr

ben de gönderdim, aracı olduğunuz için teşekkür ederim.

Guncelleme: kitaplarin bi kismi bugun ulasmis cok tesekkurler <3 fotografli guncelleme de gelecek

liste disi kitaplar da ekledigim icin buraya yazma geregi duyuyorum ki benim gibi liste disi kitap eklemek isteyenler mükerrer almasin.
liste kitaplarindan bazisina ek olarak liste disindan alttaki kitaplar alindi:

Mina Urgan - Bir Dinozorun gezileri
Mina Urgan - Bir Dinozorun Anilari
Ursula Le Guin - Mülksüzler
Ursula Le Guin - Sürgün Gezegeni
Halikarnas Balikcisi - Mavi Sürgün
Anthony Doerr - Göremedigimiz Tüm Isiklar

satın alındı listesini de görebileceğimiz bir yer var mı?
satın alınanlar listede görünmediği için bazı alımlar mükerrer oluyor ister istemez.

@üğpoıuy aslında Google drive'da falan bir spreadsheet oluşturup paylaşsan çok güzel olur gerçekten, alınan kitapları güncellersin geldikçe.
üğpoıuy

Fotografli tesekkurlu guncelleme: hizliresim.com simdiye dek ulasan kitaplar icin katki veren herkese tesekkurler

@bisey, alinanlar listeden ciktigi icin mukerrer alım amazonda olmuyor. ama @kopuscuyla konustuk bireysel gonderimde boyle bir durum ortaya cikabiliceni hatirlatti. O yuzden onerdigi listeyi hazirlicaz

Paylaşım için teşekkürler, gönderdim ben de.

Kardeşlerimize feda olsun :)
Vesile ve destek olanlara helal olsun !
Çok fazla aynı kitaplardan olmaması adına seçtiklerimi paylaşıyorum.

Kuzgun
Bozkır – Bir Yolculuk Hikayesi
Pal Sokağı Çocukları
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Morgue Sokağı Cinayetleri
Köpek Kalbi

Arkadaslar cok özür ama listeyi hazirlamaya vakit bulamiyorum kesinlikle, bazi ozel durumlardan oturu :( yeni gonderim yapacak birileri olursa buradaki kitap ismi paylasimlarina goz atmanizi rica etsem affiniza siginarak

Bi de zaten okul cok kalabalik. Bir kitabin birden cok olmasi pek kaynak israfi da olmayacaktir bi yandan

bulaşığı bekletiyorsan da olabiliyor.

Benim bu yıl manifestim yok öyle akışa bırakmayı düşünüyorum.

istanbul'da eşyalı ev kirala. sonra birikimle kendi eşyalarını alabileceğin şekilde başka eve çık.

istanbul sınırları içinde yaşayan 2 arkadaşım işlerine gidebilmek için toplu taşıma kullanarak (baya marmaray metro metrobüs) biri 1,5 biri 2 saat yol gidiyor. sırf gidiş bak bir de dönüşü var. istanbul dışından sen kaç saatte geleceksin? haftada 2 gün sana şu an az geliyor olabilir ama rutine bindiğinde çok zorlar.

İstanbul'da servis avantajı var.
İstanbul'a taşınacaksam doğrudan eşya almaya daha yakınım bu arada ama bilmiyorum.

Ek. 400-450 kagat tüm birikimim değil

Ara zam olmadiysa hatta olduysa bile %11 zam biraz istifaya zorlama cabasi gibi. O yuzden piyasa da boyleyken sirketin asil niyetini diger konulardaki tutumlarina bakip anlamak lazim. Eger gercekten istifaya yonlendirmeye calisiyolarsa pek yapilacak bir sey de yok. Quiet quitting + leetcode grind

Henuz belli degil. Review olarak exceeding expectations geldi en dusuk, tam oncesinde sirket 12% civarinda kisiyi isten cikardi, biraz da ona ve reviewlara guvenerek ekstra zam istedim. Gorucez.

Yüzde 30 un üzerinde zam gelmezse işi elimin tersiyle yapar, en kısa sürede başka iş bulurum. Bütün yıl ağız kokularını çektim, beni bir de maddi olarak mağdur etmelerine müsaade etmem.

şirketteki herkese aşağı yukarı böyle yapıldı zam. geçen sene de %3 yapılmıştı herkese. ayrıca benim pozisyonumdaki tek kişiyim, ben çıkarsam o işi yapabilecek başka birisi şu an yok.

iş arıyorum ancak bulamıyorum. diğer arkadaşlarım da arıyorlar ama bulamıyorlar. sektör cidden çok kötü durumda.

bizde de işten çıkarmalar çok oldu. buna rağmen durum bu. moralim aşırı bozuk. herkesi çıkardılar, işler bana kaldı ve şimdi de böyle...

Bunları düşünmekle olmuyor ağa. Ülkenin hali ortada, askeri ücret(evet askeri) 28 kagat. Ben hayret ediyorum o parayla yaşayabilene.

Bize de bunlari yaşamak denk düştü işte. İstediğini düşün, kendini parala çare yok. Ben şu anda işi olanların halinden memnun olması taraftarıyım çünkü her yerde çıkarma var ise giriş yok gibi bir şey.

Sosyal hayatına odaklan işini ara bulamiyorsan da çok sallama.

geçenlerde havasının dolumu için 1000 istediler bizden arabadan kompresörü getirdim kendim hallettim. ve insanlara diyorum size 500 e gelirim falan diye.

7 bin fazla geldi bana. bu kombiciler boşuna zengin olmuyorlar demek.

bu işler fiyat vermeden önce sorulur. 25 -30 bin tl sıfır kombi taktırırdım bu kadar masraf edene kadar. taksitle alırdım. üzerine 2-3 yıl garantisi olurdu.

tamir edilen şeyler düzen tutmaz.

Hava dolumu, barometre ve tuş tamiri için 3500 verdim geçen hafta. Sizin motor değişmiş, normal geldi fiyat.

Niye senin yüzünden rahatı bozulacakmış? Sence sen kötü bir şey mi yaptın? Buluşmaya git, rahatsız olan kalkıp gitsin.

ben olsam giderdim. bu kadar büyütecek bir durum göremedim yazdıklarında

Gitmezsen ve orada olmadığın konu edilirse kız orada kendini b.k gibi hissedecektir.
Ortak arkadaşı devreye sokarsan da öyle.
Git. Medeni insanlar gibi, mesafeli, sıcak, güzel bir akşam geçirin.

İki taraf için de gitmemelik bir durum yok. Gidin.

+1 black holes gitmek istiyorsanız gidin. Olanlar geçmişte kaldı bitti

kıza yapışmadıysan niye teklifimi kabul etmedin diye problem yok. git belki bu sefer o davet eder sen nazikçe reddedersin.

bu işler biraz davet usulü olur, filmi sorarsınız, gitmek istiyorlarsa, siz onlarında da biletlerini alacaktınız. mesela dediğiniz bir devlet tiyatrosu olsaydı, arkadaşlarınız gelmek isteseler bile siz onlara bilet almadığınız için büyük ihtimalle kapıda kalacaklardı. yani bundan sonrasını size bırakıyorum.

@malheiros
evet ama bu ortak verilen bir karardı. bir masada iki taraf da gitmek istediğini söyledi ve iki taraf da kendi biletini alacağını söyledi. bir davet yoktu, karşılıklı bir anlaşma vardı. bilet almayıp kapıda kalmaları yine onların hatası olurdu çünkü erkenden bilet alıp, bu bileti aldığını/bileti nereden aldığını gösteren bir taraf var. demek ki biri daha önem veriyor, diğeri sallamıyor gibi bir izlenim oluşuyor bende.

o zaman ben açıp bir şey demezdim ama biraz ghost'lardım. yani onlardan yeni bir aktivite fikri/gelmeden adım atmazdım.

Bazen çiftler kendi aralarında gerilim, tartışma vb yaşayınca ve başkalarıyla aynı ortamı kotaramayacaklarsa karşı tarafa bunu nasıl söyleyeceğini bilemiyor, söylememeyi tercih edebiliyor. Bu tarz bir durum olabilir. Kaldı ki yıllara dayanan bir arkadaşlık ilk defa sergilenen bir davranışa kurban edilmemesi, tavır konulmaması gerekecek kadar kıymetli, hele ki günümüzde.

Benzer davranışlar tekrarlarsa o zaman mesafe konulabilir.

@phobe+1 kendi aralarında sorun/kavga yaşamış olabilirler. bence tavır yapmayın böyle bir şey için ufak sitem belki olabilir bir araya gelindiğinde.

sohbet ederken öylesine konusulmuş ve siz bu olayı fazla ciddiye almışsınız gibi bir izlenim edindim ben. o filme gidelim dendi ama ne zaman gidileceği konuşuldu mu? siz kendi kendinize gün ve seans planlamışsınız, karşı tarafa bilet fotosunu atmışsınız diye anlıyorum ben. ne diyeceklerini bilememişler gibi sanki. saçma sapan bir durum olmuş. bir yandan pek sallamamışlar gibi, çünkü bilet saatine gününe bakmamışlar.
bir yandan da oldu bittiye gelip ne yapacaklarını şaşırmışlar gibi.
hem lise öğrencileri gibi topluca filme gitmek gibi aktivite mi olur yahu. film seyretmek sosyal bir iş değil ki.

kavga etmişlerdir.biri de bugün hasanlarla sinemaya gidecektik demiştir.diğeride başlarım sinamasına diye bir saatlik hikaye yazarım burada sana.
salla gitsin.

Çocukken çok geçerdi şimdi geçmiyor. :)

10 liralık kumaşı 100 liraya satarlar 6 ay sonra geleceğiz deyip 1 ay sonra kapımıza dayanırlardı alacak diye.

komşulara rezil olmayalım diye sağdan soldan bulur buşurur verirdik. her defasında da yine kanardık bunlara.

Yok geçmiyor. site her yer hiç biri içeri almaz.

hayır.

80'lerde çocukluğumda vardı onlar, en son 90'larda görmüşümdür. ayı oynatanlarla birlikte kayboldular...

Bohcaci, bozacı, overlokcu artık geçmiyor

makarna için güzel sos olur bundan. penne veya tagliatelle tercihim olurdu.

en son makarnanın suyunu ayır ve sosla beraber makarna suyunu da makarnaya biraz dök ve karıştır.

krema?

Merhaba, www.eksiduyuru.com adresinde sayfayı aşağı kaydırın. Tüm Onaylı Temalar listesinin en altında Dilli Düdük (dilli_duduk) ismi ile görebilirsiniz.

Bakıcınız geleneksel usül, sözlü bir anlaşma ile çalışmıyor muydu? Sigortalı, resmi maaşlı bir şekilde mi çalıştırıyordunuz? İstifa dilekçesi falan demişsiniz tam çözemedim ben bu işi.

Eğer birinci seçenekse maaşının 2/3ünü verin gitsin.
Yok ikinci seçenekse, gelip istifa dilekçesi imzalaması gerektiğini söylersiniz. Mali müşaviriniz de işten çıkış tarihinde ne kadar alacağı olduğunu hesaplar, ibranameyi gönderir. Bitti gitti bu kadar.

İyi olmuş ya kurtulmuşsun. Zaten sana yar olacağı yoktu aptalın. Ayrıca öyle yüz üstü bırakır gibi pat diye bırakmak çok ayıplanıyor bizim buralarda. Adı çıkıyor bakıcının.

@ cay koy geliyorum
Sigortalı çalışıyordu. Ama ev içi çalışan diye geçiyor nasıl bir süreç olacak bilmiyorum sigorta filan bu ay için.

Seni mağdur etmiş, ihbar tazminatı verilmeyen maaştan fazla hukuken

Üzerinden üç gün geçmesine rağmen bu yaşandıysa sadece nem değil, artık parça hasarı da var demektir. Muhtemelen kısa devre sonrası koruma sigortası yandı. Serviste düzelir elbette, sigorta gibi basit bir parça değişecekse (işçilik dahil ₺1.000-₺1.500 civarı desek) makul bir rakam çıkar. Ama "magnetron değişecek" derlerse (ki ₺5.000 civarındadır) astarı yüzünü geçecektir. Yani arızayı bilmeden net fiyat biçmek mümkün değil, tamir ya da yeni satın alma kararı sizde. Ben olsam, en uygun Beko mikrodalga fırın şu anda ₺4.000'den başlıyor, yenisini alırdım.

hizliresim.com

Video gerçek ama güncel değil.

@anon1m Evet, 2022 yılından.

hakim olduğum bir konu değil ama muhtemelen oradakiler ailesiyle birlikte bizdekiler ailesinden uzakta yaşıyordur.

yamulmuyorsam federasyon ekstra para da veriyor bu dönemde oyunculara. ondan dolayı da kimse isyan etmiyor.

Premier lig milyar euro değerinde bir marka, oturmuş bir kurumsal yapı. Kulüpler de öyle.

Türkiye ligi biraz daha kurumsal anlamda gelişmek zorunda aradaki fark bu.

Bu şu demek, mesela bu tip dönemlerde kulüpler ekstra ödeme alabilir, futbolcular bu dönemler için prim vb alacağını bilir. Ödemeler sorunsuz alınsın diye denetim sistemleri vardır.

Kulüplerin oyunculara yaptırımları çok daha belirgindir. Kulübün büyüklüğü, isimlerin ağırlığı yüzünden kurallar esnetilmez. Ya da daha az esnetilir diyelim.

Yani bizde bir futbolcu kafasına göre antrenmana çıkmıyorsa ya da o maçta oynamak istemiyorsa vasat bir oyuncuysa canına okurlar. Ama çok para ödenen ve kulübün belkemiği bir oyuncuysa kulübün yöneticileri babacan bir konuşma yapar.

Mesela manchester united'da david beckham'ın bile gözünün yaşına bakmadılar. Ronaldo'ya bile çoğu zaman esneklik tanınmadı.

fb ve ts'de antrenörlük yapmış birinden alıntılıyorum "futbolcu dediğin y**ak gibidir, okşadıkça kalkar". üç kuruş etmeyen angut tiplere milyon ve oyro ile sözleşme yapınca böyle oluyor. ayrıca anten+1. şu lafı söyleyen antrenörün de barınamaması lazım normalde ama kara defter esnaflığıyla yönetildiği için her yeri pislik içinde futbolun.

premier ligde oynayan adamlar zaten oraya gitmek için uğraşıyorlar. orada da izin alanlar oluyor ama bizim buradaki gibi değil. ülke kültürü futbol kültürüyle alakalı. premier ligde en sonuncu olan takımda bile ilk 11'e girme rekabetinde. kadrolar çok iyi. bizim burada kasımpaşada parasına alan yabancı oynamasa da kafası rahat.

cenk tosun evertona gittiğinde antremanların zorluk derecesinin çok yüksek olduğunu belirtmişti, zaten sürekli sakatlandı. belli bir disiplin var. yukarda da denildiği gibi kimsenin gözünün yaşına bakmıyorlar.

bünyeye göre değişir, ciddi sersemlik olabiliyor. araba kullanmak pek mantıklı olmaz.

edit: arkadaşıma refaket etmiştim, Kızı arabaya zor götürdüm, tekerlekli sandalyede giderken bile uyudu, arada cevap verdi ama kafayı kaldıramıyordu, evde yine uyudu vs. (2 yıl önce)

rutininde de işlerini kendin hallediyorsan refakatçiye gerek yok. sedasyonla yapıyorlar o da öyle gerçek anestezi gibi değil, ben yarım saate toparlamıştım. yarım saatin peşine 15dk sonra da araç kullanmıştım. geçmiş olsun.

Refakatçisi olmadan hastayı kabul etmeyen iki hastane biliyorum. Yarım saat kadar size refakat edecek birini görevlendirmiyorlarsa refakatçi isterler.

Araç kullanmak ciddi anlamda riskli olur, sizin için de çevredekilerin can güvenliği için de.

Araç kullanmamakta fayda var. Tek başınıza gidin, yarım saate kendinize gelirsiniz zaten ama taksiye binin. Ne olur ne olmaz.

önerilen süre 24 saat geçmesi ama endoskopiden çıktıktan bir saat sonra araba ile eve dönmüştüm. kendimi iyi hissediyordum ama kişiden kişiye değişebilir bu işler.

Taksi.
Uyutacaklar narkoz etkisi hemen geçmez.

Araç kullanmayı aklınızın ucundan dahi geçirmeyin. Kullanır da kaza yaparsanız sigortanın 5 kuruş ödemeyeceğini de hatırlatayım.

Ben cikartmazdim daha once korktuysa. Benzer bi durumda bizim kedimiz stresten mantar cikartmisti. Bi gecelik bir sey icin kediyi gereksiz strese sokmaya gerek yok. Kalp krizi gecirmeyecegi garantisini de veremeyiz.

köpeğin tutumu daha önemli. saldırgan değilse bir şey olmaz ama kalp krizi filan da geçirmez kedi merak etmeyin.

köpek sahibi tasmasıyla tutsun önce, kediniz zaten merak ederse gelir koklamaya başlar. tüyleri kabardıysa bilin ki korkmuştur. biraz daha zaman tanıyın, sakinleşirse kalsın. yoksa odaya kapatın.

Havuzdaki danışmaya sor. Kulüplerin dersleri ne zaman oluyor de. O günlerde git. Hocayla görüş, bireysel ya da grup dersi almak istiyorum de. Onun dışında Google kullanarak sana yakın hocaları bulabilirsin. Ama havuzda hocayla çalışmak için hocanın belgesi olması gerekiyor. Onu kursa veriyor. Hocanın seans ücreti de oluyor. Bir de kulvar kiralama zorunlu tutulabilir. Maliyet yüksek olur. En iyisi bilen bir arkadaşınla git. Havuz denizden daha kolay. Youtube izle. Mantığı anlarsın.

Saymadım ama çamaşır askılığını ve çamaşır yıkadığımda dolaptaki temizlerin durumunu düşünüyorum da muhtemelen 25-30 civarıdır diye tahmin ediyorum.

“Kesin sevişmem donu” sayım bundan daha azdır ama bu sayıya dahil değil.

Çabuk eskiyen ve belki de diğer giysilerden daha sık değişen bişey. Yer de kaplamıyor. “Fazla boxer” bence şöyle 100 taneye falan yakındır herhalde.

sifir boxer, alismadik gotte durmuyor.
slip doncuyuz, 25-30 donum vardir.

Benim de bu civarda vardır, saymadım. Çorabım da çoktur. Her gün değiştirdiğim ve çok sık yıkadığım çamaşırların sayıca az olmasındansa çok olması gerektiğini düşünüyorum. Bir de bunlar çabuk yıpranan şeyler, yıpranan çöpe gittiği için çok olmasında sakınca yok.

tam denk geldi. 40-50 tane diye biliyordum. dün m&s'da indirim varmış, 25 tane daha aldım. sonra hepsini saydım. 66 tane var. hepsi aynı boxer bu arada.

8

50+

20 küsür boxer, bir o kadar da çorap vardır.

30-40 civarı.

20 civarı

Çokmuş. En çok 10.

Ben 10 tane aynı tip alıyorum, evdekileri atıyorum, bi tanesi eskimeye başlayınca hepsini atıp yine 10 tane alıyorum. Rahat yetiyor bu sayı.

bir çamaşır makinesi çalıştırma döngüsünde kullanacağım adet + 1 (yedek) kadar.

15 seviyesini muhafaza ediyorum ben. 15-20 arasında dolaşır.

15 civarı, 8-10 u devamlı giydiğim geri kalanı sıfır. giydiklerim eskirse yenileri rotasyona ekleyip eskiyenleri atarım.

Çok var erkek adam donuna ve çorabına dikkat etmeli.

25-30 boxerı olanlar ne yapıyor merak ediyorum ya da ayda 1 mi çamaşır makinesi çalıştırıyor :)

10-12 adet var fazlasıyla yetiyor

ben yırtıldıkça yeni bir seri alıyorum. az ve öz alıyorum. totalde 12-15 arası var ve fifo'ya göre diziyorum. son yıkananları hep en alta koyuyorum.

vakit, ilgi ve imkan varsa saklayin. yoksa antikaci, pasaj tarzi yerlere goturup satin.

ilgi alanima girme olasiligi varsa tutarim.
baktim olmuyor meraklisina satarim.
zorla guzellik olmaz, zorlayarak boyle islere bulasilmaz, buyuk ihale.

Sahaf ve antikacılardan fiyat alabilirsiniz, bildik bir sahaf var sorabilirim listesi varsa. İzmir'de sahaf.

ilgilenmiyorsaniz tutmanin hicbir anlami yok. satin da ilgilisi bulup alabilsin.

Niyetiniz varsa güzel hobi olur, kendinize göre de toplarsınız ama satmak isterseniz tek tek kendiniz satın derim. Sahaflar, eskiciler çok ucuza alır.

satacaksanız önce facebook grupları falan var. onlara katılıp bir piyasa araştırması yapın. belki de bir hazineye sahipsiniz bilemezsiniz.

bir envanter oluşturun ve excele hepsini tek tek kaydedin. sonra da piyasa araştırması yapın sarı siteden ve facebook gruplarından. aralarında gerçekten değerli olanlar olabilir.

plaklara hiç ilgim yok ama ben olsam satmam, kıymetliler. güzel bir koleksiyon, güzel bir hobi.

ama satacak olursanız, envanter listesi oluşturursanız buraya yazın lütfen. plak delisi bir arkadaşım var ona iletirim, belki almak ister.

Üşenmeyip listesini çıkarın ve fotoğraf çekin. Türkçe plaklar yabancı plaklara göre daha değerli. Sahaf, antikacılardan uzak durun. Çoğunluğu kan emer. Fiyat araştırması yapıp doğrudan siz satın. Hiç uğraşmam diyorsanız ben talibim plaklara :)

yılbaşı sonrası boş bir vaktimde bir excel listesi yapacağım ve burada da paylaşacağım.

yoğunluk olabilir. bu sene danimarka sürekli yoğun

bazi kadinlarin dogasinda bu vahsi cekisme gudusu var. egitim, kariyer farketmez.

Sevgili arbre...seni seven biri olarak söylüyorum. Aslında mayan güzel ama bazı kadınlar seni ekşitmiş, yoldan çıkarmış.
Sen artık oyunu onların kurallarına göre oynayım o halde demişsin.
Haliyle olmuyor. Sen yine geleneksel yoldan devam et. Geç olsun temiz olsun.
Hatta gerekiyorsa hiç olmasın.
Sevgiler mutlu yıllar.

(bkz: imar ve inşa farkı)

mimarim ve uzmanligim restorasyon. helenistik dönem arkeolojik alanlarindan, gründerzeit dönemi binalarina cesitli restorasyon alanlarinda calisiyorum. su an elimizdeki proje avusturya'nin en önemli binalarindan birinin 600 senelik ahsap cati sistemi, bunun dokümante edilmesi, dijitallestirilmesi ve kurtarilmasi. insaat mühendisine bol sans dilerim.

Hayır, yapamaz.

mimar tasarim yapar, sanattir.
insaat muhendisi tasarimin ayakta durmasini saglar.
zaten arada farki bizim millet bir turlu cozemedigi icin gorsel olarak binalarin cogunlu berbat.

mimarlik nedir bilmedigimiz icin ortaya su tarzda seyler cikiyor:

x.com

isin icine duzgun isinin ehli mimarlar girince ortaya boyle, goz kanatmayan, ortami ile uyumlu mis gibi tasarimlar ortaya cikiyor:

www.alumil.com

mimarın yaptığı özgün bir sanat eseri gibidir. mimarı kovup başka mimarla devam edemezsiniz. ölünce bile mirasçıları ilgili projelere izin verme yetkisi miras olarak geçebiliyor. ancak mimarlık denilen şey apartman falan aklınıza gelmesin. onu deneyimli bir usta da yapabilir. bir arkadaşım inşaat mühendisliği okurken mimarlığın ne olduğunu araştırınca okulu bırakıp mimar oldu. mimarın yaptığı işi düzenleyemezsiniz değiştiremezsiniz. aynı mimari projeyi başka bir yerde yapamazsınız. daha da detay için; www.youtube.com

Yapamaz. Türkiye'de mikro uzmanlık konusu çok iyi anlaşılmıyor.

Mimar ve inşaat mühendisi farkını en iyi anlayabileceğimiz örneklerden birisi UX Designer & Software Engineer farkı. Konu sadece estetik değil, kullanım kolaylığı.

Tasarım ve sanat birbirinden farklıdır. Tasarımın bir işlevi olur birçok örnekte.

Bugün 70 yaşında insanlar bile instagram'da nasıl reels paylaşacağını biliyor. Çünkü instagramı ux designerlar tasarlıyor. Yazılım mühendisleri ise inşa ediyor. Kullanıcı deneyimi tasarımı yapan ekipler psikoloji, erişilebilirlik, estetik, fonksiyonellik gibi bir çok kritere göre bu işi yapıyorlar. Bir insanın en kolay şekilde o ürünü kullanması için uğraşıyorlar. Konu sadece güzel gözükmesi değil yani. Instagramı sadece mühendislerden oluşan bir ekip tasarlasa örneğin, bu kadar kolay kullanamazdı sıradan kullanıcı.

Bu alandaki en güzel örneklerden biri tabletlerdir. Microsoft Apple'dan çok önce "tablet bilgisayar" konseptini piyasaya sürdü. Ama kullanımı korkunçtu. mühendislik olarak çok daha iyiydi eminim. Ama kullanım kolaylığı olarak faciaydı. Bu sadece arayüz tasarımı demek değil. Büyüklük, ısınma, taşıma, ağırlık vb bunlar da kullanıcı deneyimi tasarımının bileşenleri. Sonra apple ipad'i sundu. Satış rekorları kırdı.

Çünkü microsoft tableti mühendisler tasarladı, ipad'i endüstri tasarımcıları ve ux tasarımcılar. Bu bir aşağılama ya da ayrım değil. Uzmanlık ve bakış açısı farkı. Ürün tasarımcı dediğin insan o ürünün doğru hedef kitle tarafından en doğru şekilde kullanılması için çalışır. Önceliği kullanım kolaylığıdır. Bu konuda bazen ürünün mühendisliğinden feragat etmeyi göze alabilir.

Mühendis de o ürünün birçok koşulda en doğru ve sorunsuz şekilde çalışmasını önceliklendirir. Dayanıklılığını, yaşam ömrünü, bakım kolaylığını, maliyetini, sistemin kusursuz çalışmasını, önemser. Kullanım kolaylığı 2. plandadır.

Tasarımcılar ürünü insana uydurur. Mühendisler insanın ürüne uymasını bekler. Aradaki en temel fark budur.

Bu yüzden dünyadaki temel pratik şudur, önce tasarımcılar insana uyacak bir ürün ortaya çıkarır. Ürünün limitlerini belirler. Sonra mühendisler o limitler dahilinde çalışmaya başlar.

Mesela Steve Jobs bir mühendis olmadığı için ilk iphone tasarımının boyutlarını çok net belirlemiş ve bu özellikleri olan bir cihaz, bu boyutlarda olacak demiş. Mühendislerle en büyük kavgası bu olmuş çünkü mühendis ekibin ideal ürün planı cebe sığması zor bir ürün.

Dünyada genel pratik bu. Tasarımcı ürünü tasarlar, ürünün limitlerini belirler. Mühendis de o limitler içinde en ideal ürünü inşa eder. Bu şu demek tasarımcı temel mühendislik prensiplerini bilir ve ona uymaya çalışır, mühendis de tasarımın neden öyle olduğunu bilir ve ona uymaya çalışır. Bu bir üstünlük değildir. Uzmanlıktır. Ve birimler birbirinin uzmanlığına güvenir. Arada elbette anlaşmazlıklar olur. Ama sistem çalışır.

Türkiye'de maalesef iş kültüründe yatay hiyerarşi anlaşılmıyor. Bizde dikey hiyerarşi biliniyor sadece. Yani mesela birbiriyle aynı yetki düzeyinde iki departman mühendis ve tasarımcı diyelim, birbirlerinin uzmanlıklarına güvenmez. Tasarımcının taleplerini mühendis ekibi "o kim bana emir veriyor" diye algılar. Öbür tarafta mühendisin talepleri de tasarımcı da "o kim bana emir veriyor" diye algılar. Sonra patron gelir, ikisine de kendi istediğini yaptırır.

O yüzden türkiye'de kurumlarda yatay hiyerarşiye dayanan iş süreçleri hep aksar. Yani tasarımcı tasarlar, sonra mühendis o tasarımın hayata geçmesi için en ideal planı oluşturur, bunlar birbirine üstün değildir. Birbirini destekleyen bir süreçtir. Ama Türkiye'de bir mühendisin önüne tasarımcıdan gelen plan budur diye bir plan koyduğunuzda egosuna dokunur bir şekilde. Tam tersinde de tasarımcı sinirlenir.

Mimar mühendis kıyasında da problemin temelinde bu vardır.

Gelelim mimar ve mühendisin farkına.

Mimar da aslında bir ürün tasarımcısıdır. Sadece estetik fonksiyonlarıyla ilgilenmez. Bunun yanında aydınlatma, havalandırma, kullanım kolaylığı, şehir dokusuna uygunluk, şehir planına uyum, binanın insan psikolojisine etkileri, insan trafiği, doğayla uyumu gibi birçok konuyu tasarlar. Aydınlatma sadece binanın ışık düzeni demek değildir mesela. Binanın güneş ışığının nasıl aldığı, çevredeki binaları ne kadar gölgede bıraktığı gibi konular da düşünülür. Ya da insan trafiği dediğin şey sadece giriş çıkış kapılarını koymak demek değildir.

Binaya giren insanların binayı nasıl dolaşacağı, birbirileriyle çarpışmadan ne kadar ilerleyebileceği bir konudur. Bu belki bir apartmanda önemsizdir. Ama dakikada binlerce insanın kapıdan geçtiği bir avm'de, bir havaalanında, bir stadyumda bu önemlidir. Gelen yolcunun giden yolcuyla kaos yaşamaması, binada belli noktalarda yığılmalar olmaması, acil durumlarda hızlı tahliye edilebilecek rotaların oluşturulması, bir avm'yse insanların belli bir akışa uyarak dolaştırılması, bir havaalanıysa insanların en hızlı şekilde istedikleri yere ulaşabilmesi başlı başına bir konudur. bu konuların bazıları eften püften konular gibi görünebilir. Ama değiller. ve mühendislikten farkı mesela kitle psikolojisi, insan psikolojisi, temel tasarım ilkeleri, bilgi tasarımı, kullanıcı deneyimi tasarımı, ses tasarımı, akustik, mühendislik gibi birçok disipline temas ederler.

mesela bir avm koridoru tasarlatın. bir mühendis girişi ve çıkışı olan 200 metrelik düz bir koridor tasarlayacaktır ilk başta. Dükkanları da etrafa dizecektir. Bir mimar belki 200 metrelik o çizgide yılan gibi kıvrılan, alt koridorlara ayrılan, birbiriyle kesişen alanlar düşünecektir. Dükkanları da belli bir mantıkla yerleştirecektir. Çünkü kalabalığın hareketi, belli mağazaların daha kalabalık olma ihtimali vs...

Bu bir uzmanlıktır. Ve bir binayı yaparken birilerinin bu konuda uzmanlaşması, birilerinin de binanın mühendisliği konusunda uzmanlaşması gerekir. Bu görev paylaşımıdır. Eskiden roma'da mimar/mühendis tek kişiymiş. ama artık yaptığımız binalar çok daha komplike ve daha fazla veri seti var elimizde inşaat üzerine. O yüzden görev dağılımı gerekiyor.

Yani mimar mühendisin işini yapamaz, yapmamalıdır. Mühendis de mimarın işini yapamaz. Yapmamalıdır. Bu yapamayacakları anlamına gelmiyor, ya da biri diğerinden daha zeki demek değil. Üstünlük de değil. Bu bir görev paylaşımı. Türkiye'de tam oturmamış, ama dünyada büyük sistemlerde çok iyi çalışan bir sistem.

inşaat mühendisleri az paraya çok ev anlayışı güderler. Mimar ise, bir estetik ortaya koyar, maliyetine, kar kazanç işlerine bakmaz. Ama bence esas iş şehir bölge planlamacılarına düşüyor.

devamlı bu işi yapıyorsa system image kuracak si'lar mesela tek tek kurup internete bağlayıp güncellemekle uğraşmaz belli aralıklarla güncelledikleri system image'i kurarlar. sürücüsüz ama güncellemeler yapılmış bi system image oluşturabilir.

veya custom iso tarzı bişey yapabilir daha basit şekilde her cihaz aynı sürücülere sahip olmayacağından tam bi system image gerekmez si'lar kadar çok da pc kurmuyordur, windows update güncellemelerini dahil eder sürücüleri etmez. windowsu güncel kurar sadece sürücü yükler vs.

www.ntlite.com şu tarz programlar kullanılıyor ha ben hiç kullanmadım ihtiyaç duymadım ve 100% güvenmem. custom iso yapmakla uğraşacağım zamanda güncellerim zaten sistemi. ltsc kullandığımdan debloat için de çok uğraşmıyorum. ama sık sık windows kurulumu yapıyor olsam denerdim.

onu yapamazsa da enazından kullandığı windows kurulum diskinin mümkün olduğunca güncel olmasına baksın. gidip 25h2 yerine 24h2 filan kuruyorsa kurulumdan sonra yapacağı updateler daha fazla olacaktır haliyle.

Günde kaç tane pc ye kurulum yapıyor ki, pc yi bi köşe bırakın kendi kendine indirsin kursun.

Benim aklıma ilk gelen; ilk kurulumdan sonra güncelleme ekranında, sistem güncellemelerini elle durdurmak, isteğe bağlı güncellemeler kısmından sadece driver güncellemelerini yaptırmak geldi.
driver güncelledikten sonra, sistem güncellemelerini pcnin yeni sahibi yapsın.

Diğer bir seçenekte; sistem güncellemelerini önceden bir usbye indirip, manuel olarak elle yüklemek. Bu süreci çok hızlandırır.

proxy, eğer makinelerin driverları 3 aşşa, 5 yukarı aynı driver'lara sahipse yerel ağda proxy kullanımı driverların indirilmesini hızlandırır, X makinesine indirilen driver proxy tarafından saklanır, tekrar ihtiyaç duyulduğunda proxy tarafından gönderilir. bu indirme işlemini hafifletir ancak kurulum, ayarlanması vs. yine aynı miktarda vakit alacaktır.

@selam internet hızı iyi ama bilgisayarların performansı çok iyi değilse özellikle düzgün bi ssd yoksa filan güncellemenin asıl zaman alan kısmı indirmesi değil.
aynı iso ile kurulum yaptığımda laptopta harcadığım zaman ile masaüstü bilgisayarımda harcadığım zaman çok farklı ki laptopta düzgün dram cache bulunan samsung ssd var, onda işlemci performansı düşük olduğundan yavaş... windows update ekranında da takip edebilirsiniz indirmede mi kurulumda mı daha çok zaman aldığını.

kurarken hem ssd hem işlemci ciddi yüke biniyor, farkettiğim bi detay da güncelleme kurulurken defender bayağı bi disk kullanıyor özellikle bu performansı daha düşük sistemlerde. hdd veya dramless ssdlerde disk kullanımı 100% civarında dolanıyor bu sistemlerde ben genelde ilk kurulumdan sonra güncellemeleri tamamlayana kadar defender'ı devre dışı bırakıyorum bu bile ciddi zaman kazandırıyor. dosyalar sıkıştırılmış olarak indirildiğinden işlemci de unpack işleminde yüke giriyor.

windows update kurulum dosyalarını cachelemek evet zaman kazandırır, ama o updatelerin zaten yapılmış olduğu hazır güncel bi kurulum diski ile kurmak yine çok daha hızlı olur.

Yukarıda çok güzel ve detaylı cevaplar verilmiş, birkaç cümle de ben ekleyeyim. İşlemlerin uzun sürmesi Windows Update kaynaklı, çünkü sürücü indirmeye çalışıyor. Çoğu zaman hatalı indiriyor, arka planda kendi kendine tanılama yapıp eskisini kaldırıp doğrusunu kurmaya çabalıyor. Bu yüzden de işletim sistemi kurulumu 3 birim zaman alıyorsa Windows Update 7 birim zaman alıyor. Peki ne yapacak, kurulum sırasında internet bağlantısı vermeyecek. Nasıl:

Kurulum ekranında internete bağlanmasını istediği zaman Shift + F10 ile Komut İstemi'ni açacak. Ekrana OOBE\BYPASSNRO yazıp Enter'a basacak. Cihaz otomatik olarak yeniden başlayacak ve aynı ekrana geldiğinde internet adımını pas geçip yerel hesap kurulumuna geçecek. Yerel hesapla kurulan sistemde sürücüleri otomatik olarak indirme işlemi varsayılan olarak kapalı gelir. Sonra SIRASIYLA chipset, ses, kamera, mikrofon ve varsa touchpad sürücüsünü elle kuracak. Bitti gitti.

Hatta aynı marka-model bilgisayarlara kurulum yapıyorsa birine düzgün kurulum yapıp test ettikten sonra USB belleği (örneğin F: diyelim) takar ve:

dism /online /export-driver /destination:F:\SurucuYedek

işlemi ile sürücüleri yedekler. Diğer bilgisayarda işletim sistemi kurulumunun hemen ardından:

dism /online /add-driver /driver:F:\SurucuYedek /recurse

komutu ile %99 başarı oranı ile tüm sürücüleri tek seferde kurar, test eder, eksik varsa onu elle kurar, bitti gitti.

17>16>15>13
Is yapmissiniz, karsiligini alacaksiniz. tasarruf yapmak ne demek bu baglamda? dediginiz mantikli gelmedi. 16ya gecin tabii ki.

Size 13, 15, 16 arasında ücretsiz tercih şansı sunulduysa 16'yı almamanız için tasarruf açısından nasıl bir kısıt olabiliyor ben de anlamadım.

16'yı alın, düşünecek bir şey yok gerçekten.

13 bir çok konuda 14'den iyiydi. 16 için de 15'in aynısı diyorlar.
Tabi en güncel olanı almak her zaman daha avantajlı.

valla ben 13 kullanıyorum çok memnunum ama bu elimde olmasaydı almışken daha yüksek modellere bakardım. Bu arada 16 nın pek tutulmadığını söylüyorlar sen en iyisi uygun bir ihtiyaç kredisi (git: teklifimgelsin.com) çekip almışken 17 pro max al bu da bir yatırım niyahayetinde

Ararım, ağzıma geleni söylerim.

Ben cidden insanların bana göstermediği yüzleriyle ilgilenmiyorum.

Ben çok hatır gönül ilişkisine de girmiyorum gerçi...

Özetle bu hesapta yazılan şeyler (örneğin toplantılardan bahsetmişsiniz) anonimse ve kişinin fantazi dünyasından ibaretse, bana somut bir etkisi yoksa (şirket adı, kişilerin tespit edilebileceği gerçek adları vs. kullanılmıyorsa) umursamam. Zaten bu sosyal medya hesabını da bulamazdım.

İşin gerçeği ben ne bu kişiye kibar diye iyilik yapardım, ne yaptığına alınırdım ne de bu hesaptan haberim olurdu.

Yazdığı sosyal medya hesabından trollerdim ben

Anonim bir hesapsa, sizin ya da başkasının ya da şirketin adı geçmiyorsa konu sizi ilgilendirmemeli.

Evde karısına, mahallede kaave arkadaşlarına söylediklerini de mi önemseyeceksiniz.

Bence görmezden gelmeyi de bırakın. Direkt olarak görmeyin.

şöyle bir güncelleme yapayım. Bu kişinin hesabı tesadüfen ulaştı bize işimiz gücümüz yok milleti stalklamadık.
Zaten umursadığımız bir şey yok ama bazen rahatsız edici oluyor.
Örneğin bu kişi akhenaten’e geliyor diyor ki abi/abla şunu nasıl çözerim, akhenaten de herkesin içinde gayet düzgün bir şekilde cevabını veriyor. Bu kişi yerine geçip anonim hesabından hemen şey yazıyor “ işyerinde bir şey sordum falanca saf atladı hemen çünkü aşık bana “ gibi itham ediyor. Bilinmediğini zannettiği için saçmalıyor ama itham etmesi rahatsızlık yaratıyor.

Rahatsız edici olan yazması değil zaten ama artık ne düşündüğünü biliyoruz ve bu gerçekten kötü bir şeymiş:)

olmayan seyleri olmus gibi yazmasi beni rahatsiz etmezdi, senaryolar yazmasinda sorun yok bana kalirsa ama yapilan iyilikle dalga gecmesi muazzam bir karakter tahlili.
özel hayati oldugu icin ve anonim yaptigi icin herhangi bir sey demezdim ama o noktadan sonra yollarimiz tamamen ayrilirdi. yagmurlu günde bir bardak su vermezdim. köpek bile kendine besleyen eli isirmazmis.

Zam beklentisi varsa yeni yılda , tasarruf tedbirleri kapsamında fazladan zam , prim vs vermeyin.

Dışarıda işsiz, ikinci sosyal hesapla da başkalarıyla kafa bulmayan çok daha dürüst kimseler var.

Paylaşımları altına yine başka hesapla onu gaza, oyuna, belki yola getirecek yorumlar da yapılabilir.
Foyası tümden ortaya çıktığında çocuklardan ayrıca özür dilemeyi unutmasın. İyilikle dalga geçen birinin de iyilik beklentisi olmamalı .

patronsam ispatlayabiliyorsam, iş hukuna uygun şekilde haklı feshi.

çalışansam raporlayarak kovulmasına vesile.

bu durduk yere adam bıçaklar.

iş akdi feshinde isimler vs. anonim olduğu için sıkıntı da olabilir. avukatla iyi konuşmak lazım. yoksa tazminat alabilir ciddi şekilde.

karşıma alıp hesabı da önüne koyup "ayağını denk al bi daha görmeyeyim" derdim. hesabı ortaya çıkarıp göze sokanı da ispiyoncu olduğu için gönderirdim. biri salak veya hasta diğeri kötü biri.

işten atardım

Kısa cevabım; işveren pozisyonunda düşününce, geçerli bir bahane bulup postalamaya bakardım. Çalışanlar olarak düşününce, kendisini görmezden gelirdim ve bunu gizlemeye nezaketle maskelemeye çalışmazdım. Tabii mevzu kabalık veya ukalalıktan ibaret ise. Daha fazlası varsa yakasına yapışıp ağzına sıçmak da bir seçenek.

Bu hesap kendi kendine anonim olarak etkileşim kastığı bir hesap mı yoksa adını gizli tuttuğu gerçek hesabı mı? Eğer tam anonim bir hesapsa belki günlük deneyimlerini malzeme yaparak, gizli fenomen tiplerden olmaya çalışıyordur. Öyle olduğu anlaşılıyorsa aldırış etmemek mümkün.

Ama belki de içinden hepinize sayıp sövüyordur da bu nefretini gizli bir hesapta paylaşarak boşaltıyordur. Burada insan ikileme düşüyor; çevremizdeki çok sayıda insanın bizim hakkımızda çok olumsuz şeyler düşünmesi kaçınılmaz. Bunun böyle olduğunu biliyor olmakla, tam olarak ne düşündüğünü ne dediğini biliyor olmak farklı hissettiriyor insana. O yüzden gözünü kapatıp geçmek çok gerçekçi değil.

En temizi kendinden de iş ortamından da uzaklaştırmak. Fenomen olma çabasıyla abartılı, uydurma şeyler yazıyor ise, şahsen kötü hisleri fikirleri yoksa bile, yakalanmadan yapsaydı. Yakalandı, bitti. Defolsun gitsin.

Kendisinin adam yerine konulmasına karşın yaptığının son derece yanlış ve hele çalışanların çocuklarıyla dalga geçmesinin kabul edilemez olduğunu, mizaha karşı olmadığımı ancak herkesin sosyal medya fenomeni olmak zorunda olmadığını, kurmaca hikayelerine işyerinde yaşanan olayları ve çalışma arkadaşlarını anonim olarak dahi dahil etmesinin iş hukuku bakımından sonuçlar doğurabileceğini, son olarak da bu işten vazgeçmesinin kendisi için daha hayırlı olabileceğini belirten bir mesajı anonim bir hesaptan atardım. Tabi bunu kendisinin iş sözleşmesini sona erdirme yetkim varsa yapardım. İş sözleşmesini sona erdirme yetkim yoksa mesajımda yaptıklarının yanlış olduğunu belirtir ancak işten çıkarma tehdidine yer vermezdim.

Akıllanırsa ne ala. Akıllanmazsa patronsam gereğini yapardım. Patron değilsem durumu yöneticime/patronuma bildirirdim.

bulaşmazdım.

İyilik dediğiniz şey karşısında kendini küçük düşmüş hissedip o yüzden bu tür saçmalıklar yapıyor olabilir mi acaba? Neden buna başvurduğunu bilmeniz imkansız tabi. Eğer gerçekten bu yüzden yapıyorsa Allah yardım etsin.

Kudurukluğundan yapıyorsa dehleyin gitsin üzerinde konuşulmaya bile değmez. Olmayan şeyleri uydursun dursun.
Annecim kuru çamur kimseye bulaşmaz korkma derdi.

bir şekilde bildiğinizi belirtin ve ifşa edin. o utanç ona yeter.

patron sizseniz herkesi toplayıp kullanıcı adını yüksek sesle okuyup "bu hesap kimin?" diye sorardım. hesabın kime ait olduğunu bildiğimi, gerekli hukuki işlemleri de ip adresinden yola çıkarak başlatacağımı söylerdim. zaten kendisi istifasını verir bu şekilde korktuğunda tazminat da ödemenize gerek kalmaz.

Hocam senin anlaşamadığın bir kadın çalışan vardı eski duyurularını hatırlıyorum eğer bu o kişiyse bırak artık peşini allasen, kendi işine bak.

Mirty 1.bu kişi o kişi değil , 2.şahsi bir mesele yok 3. Kimsenin peşinde değilim mevzu durumda yazdığım gibi, arkadaş insanların peşinde.

ya herkes bunun çok kötü bi şey olduğunu yazmış ama bana normal geldi.

çünkü sosyal medya aşırı geyik dönen aşırı abartılı hareketler yapılarak seyirciyi eğlendiren reelslar falan yapılan bir ortam değil mi? mesela plaza kafası gibi sayfalar var çok komik bence. yunus yılmaz var mesela bi olayı aşırı abartarak anlatan vs. bahsettiğiniz kişi de İSİM VERMEDEN kendi kendine goygoy yapıyodur bunda bi sorun görmedim ben.

çocuklarla dalga geçme konusu da şöyle mesela ebeveynler kendi çocuklarının aşırı akıllı ve sevimli olduğunu sanarlar ama öyle değildir ya aslında. bunu belirtmiş olabilir ki bu normal bence. herkesin çocuğu kendine sevimli dışardan öyle değiller pek.

Toplumumuz ilkel güdülerle hareket eden omurgasız bir sürü genel olarak. Yapay nezaket, o veya bu ideoloji, süslü laflar hepsi makyajdan ibaret. Ele gitsin, kovarken de ikiyüzlülüğün komik bir şey olmadığını hatırlatabilirsin.

Mesai arkadaşlarına anonim şekilde ve isim vermeden sallaması falan "geyik yapmak" kategorisinde değerlendirilip, yukarıdan bakılıp üstünde durulmayacak şeyler olabilir kimisi için. Fakat çocuklarıyla bile dalga geçiyor insanların falan demişsiniz. Orada artık işin boku çıkar.

Şahsen benim personellerimden biri böyle bir şey yapsa, kenara çekip "bir daha böyle deli saçması hareketlerini görmeyeyim" minvalinde konuşurum. Kimsenin özel hayatı, sosyal medyada büründüğü persona falan bizi alakadar etmez. Fakat insanların ailelerini karıştırarak sallamak bir takım sınırları aşıyor. Yaptığının büyük terbiyesizlik olduğunu insan gibi anlatırım. Birden fazla kez konuşmaya da inanmıyorum böyle şeylerde. İkaz edildikten sonra aynı davranışa devam etmek bir tercihtir. Tercihini o yönde kullanırsa da kovarım. Kendi düşen de ağlamamalı o saatten sonra.

tatil. heyecan varsa o hep gelmez, gelmişken keyfine bak. bu dünyanın işi bitmiyor.

Maaşlı çalışansam tatil, kendi işimse iş.

Herkes kendi işinin peşine düşmeli. İşverence size tatil imkanı verilmişse yok ben istemiyorum demenin bir manası yok bence.

Abi ben hayatımda planli tatili oteletecek kadar önemli iş çok az gördüm. Doktor falan olsa neyse. Ya da misal fabrikada yangin çıksa vs anlarım yani ama iş bitmez. Bak bu sene son 3 ay geceyarısına kadar çalıştım, is hiç bitmedi sabah gene yeni şeyler vardı.
O yüzden tatile git.

Tatil. Psikolojine katkı olsun, kendine jest yap, hayat kısa :)

İptal ettirdim maalesef kafamda iş varken rahat olamayacağımı düşündüm, sağlık olsun

maaşlı iş ise tatil, kendi işimse iş +1

Birkaç yıldır Halk TV'nin yılbaşı programını izliyoruz.
Saat 19.00'da başlıyor. Müzik ağırlıklı tabi ama diğer kanallara göre gayet düzgün bir program.

cem yılmaz yeni gösterisi yayınlanacak netflixte.

o ses türkiye de sarar.

360 tv de 90'lar özel yayını varmış. ona bakıcam ben
www.tv360.com.tr

Halk tv’yi unutmuşum annem bu fikre bayılacak biz de sıkılırsak Cem yılmazı açarız teşekkürler :)

Youtube'daki 80li yılların TRT yılbaşı programları da güzel ama ah bu da öldü, ay şu da gitti diye üzülecek biriyse olmaz tabii :)

Turbo fanlı mini fırının daha miniği.
Hacminin küçük olması, haznesinin tencere biçiminde olması, tezgah üstünde durup da her daim kullanıma hazır olması sebebiyle kullanışlı.

Tek yaşarken de sevgili ile yaşarken de başat bir mutfak aleti olarak kullandık kullanıyorum. Ben kadar etkin ve efektif kullanıp da reklamını yapanla karşılaşmadım. Aileler de genelde sevmiyorlar.

mini fırın ile çok benzer. (ama ben de airfryer aldım çünkü daha az yer kaplıyor) Büyük fırınlar bu kadar efektif ısınmıyor.(ama o da kullanılır. Fırında birçok şey bayağı lezzetli oluyor.)

Airfryer tamamen yeni bi kelime ile popüler olmuş bişey. Eskiden babaannemlerde falan mini fırın olurdu ve çok güzel kullanırlardı. Ama şimdi insanlara mini fırın al desen almazlar, airfryer al dersen alırlar ahah.

Günümüz evlerinde ayrı ve kocaman bir mutfak yok, salonların bir köşesinde adı açık mutfak olan bir tezgahta dönüyor bütün iş, ve artık herkes çalışıyor, kimsenin yufka açacak, dolma saracak, uzun pişme süreleri bekleyecek, bulaşıkla uğraşacak vakti de hali de yok.

Dolayısıyla kullanılan aletler küçük, seri ve kolay temizlenir türden olmalı. Babaanne evindeki mini fırın airfryerin üç katı yer kaplar. Turbo fan özelliği olmadığından pişirme süresi de var bir üç kat. Dolayısıyla, kıyas kabul eder bir ürün değil.

İki yıldır falan sürekli kullanıyorum. Adı airfryer değil, elektrikli motorlu tencere fala olsa da kullanırdım.

aynı şeyin kompakt olanı, zaten dikkat ederseniz mesela sharkninja airfryer üzerinden turbo mini fırını tekrar icad etti. tam bir circlejerk oldu.

Yalnız yaşıyorsanız ve/veya tek porsiyon bir şey ısıtacak veya pişirecekseniz mantıklı. Olayı bu.

Bir anlamda kettle'ın fırın versiyonu.

airfryer aninda isiniyor ve yarim saatte 3 kisiye yetecek kadar patates kizartmasi yapabiliyor, bir kasik yag ile.
bunu yapabilen bir firin bildigim kadariyla yok.

hizli pisirmesi. esas olayi bu. Turkiye'de bulunuyorsa Ninja Speedi guzel bir model.

sadece daha küçük başka hiç bir farkı yok.
küçük olduğu için çabuk ısınıyor.

benim açımdan hiçbir fark yok. evde fanlı bir fırınım var, bu yüzden airfryer edinmeyi düşünmedim. benim için farkı sadece boyutu. yapabileceklerimin hepsini fırın ile yapabiliyorum ama ya "fırını yakmışken" diyip 3-4 kişilik yemek çıkıyor, ya da tek kişilik bir şey pişireceksem o kadarcık şey için koca fırını ısıttığıma değmiyor, harcanan elektriğe acıyorum. tek kişilik durumlar için keşke airfryer olsa daha az enerjiyle daha çabuk pişirirdim diyorum.

Direkt alıntı yapmadıysanız sayfa numarasına gerek yok, gerekçesi olabilir mi?

university.open.ac.uk

Wordde yazıyorsanız referans düzenleme aracını kullanmanız daha rahat olur. Başta verileri girmek uğraştırabilir belki aöa sorunsuz çalışır.

Temelde olur.
Migros satmiyor diye getirmiyordur çalışanlara söylerseniz getirtirler

resmi tatillerde kapalıçarşı kapalı oluyor. Kurban bayramı 29 ekim falan hep kapalı oluyor.

evet hep kapalı olurdu, bu sene açık diye rehberler odası mesaj geçti.

aşçılık okudum ama profesyonel olarak yapmıyorum. mutfak var mutfak var. öncelikle nerenin mutfağı. otelin mi, fabrikanın mı, aşevi gibi mi? esnaf lokantası mı et lokantası mı? askeriye mi? kahvaltı var mı, iftar programı olacak mı; özel günler, parti vs de kullanılacak mı? dünya mutfağı mı türk mutfağı mı? en önemlisi de bütçe ve menü belirli mi?. bu sorulara göre liste eksilir değişir veya artabilir.

ground'un söylediklerine ek olarak herkes aynı anda mı yemek yiyecek yoksa bir devir mi olacak. bu masadan tutun çatal kaşık sayısına, bulaşıkhanede kullanılacak makinelerin kapasitesine ve personel sayısına kadar her şeyi etkiler.

daha detaylı bilgi lazım fikir beyan edebilmek için.